Professional Documents
Culture Documents
Askeri̇ Tari̇h Ders Notlari
Askeri̇ Tari̇h Ders Notlari
HAFTA
Osmanlı askeri teşkilatı Orta asya, göçebe kültürü, Bizans, Abbasi ve Selçuklu kültürlerinden miras almıştır.
Bunlardan etkilenip kendine has bir model oluşturmuştur.
Pençik Osmanlı devletinde kara ve deniz seferlerinde ele geçirilen esirlerden 5te 1inin devlet hizmetine
alınmasıdır. Bu sistem hem bir vergi usulü hem de askeri bir sistemdir. İlk defa 1361 yılında 2. Murad
döneminde uygulanmıştır. Uygulamayı sultana Çandarlı Kara Halil ve Molla Rüstem teklif etmiştir.
1361 yılına kadar savaş esirleri gazilerin malı sayılıyordu, istedikleri gibi kullanabiliyorlardı. Fetihlerin
genişlemesi ve hazinenin paraya, ordunun askere ihtiyaç duyması gibi sebeplerle ihtiyaç oluştu.
Eğer gazi 5 esirden daha az esir almışsa o esirin değerinin 5te 1ini devlete veriyordu. (125/5=25 akçe)
Esirlerin değeri yaşına, sağlık durumuna, cinsiyetine göre değişiyordu. En çok para eden esirler muharip
olanlardı.
Pençik uygulaması ilk kez Gelibolu’da başlamıştır. Uygulama başlayınca gazilerin çoğu buna tepki göstermiş,
vermek istemeyip Anadoluya farklı yollardan girmek isteyince devlet bunun önüne geçmek için sınır
boylarından pençik almaya başlamıştır. Uygulama kadı gözetiminde yapılmaktadır.
Alınan pençikoğlanları önce Geliboluya acemi ocağına getiriliyordu. Burada bazıları gemilerde çalıştırılıyor,
bazısı Türk çiftçilere veriliyordu. Buradan da önce acemi ocağına sonra yeniçeri ocağına alınıyorlardı.
Pençik sistemi 1600’lü yıllara kadar uygulanmıştır. 1822 yılında 2. Mahmud döneminde kölelik kaldırılmış ve
esir ticareti yasaklanmıştır. Böylelikle pençik sistemi sona ermiştir.
Devşirme, Osmanlı devletinde çeşitli hizmetlerde kullanılmak üzere Osmanlı tebaası olan bazı Hristiyan
çocukların bir kanun dahilinde, belirli kurallarla toplanmasıdır.
Devşirme ilk defa Çelebi Mehmed döneminde başlamıştır. Ancak 2. Murad döneminde kanun haline
gelmiştir.
Ankara savaşından sonra fetret döneminde fetihler durdu ve ordunun asker ihtiyacı oluştu. Devşirme de
böylelikle başladı. (Veba da etkili)
Devşirme asker ocaklarına asker ihtiyacı olduğu zaman yeniçeri ağasının arzıyla yapılırdı. Her zaman
yapılmazdı. İlk zamanlarda mahalli idareciler tarafından yapılırdı ancak sonra yolsuzluk artınca Fatih
döneminde belirli yetkililer görevlendirildi. (Turnacıbaşı, zağarcı, çorbacı, arabacı)
Devşirme yapılabilmesi için iki önemli belge lazımdı. Padişahın Fermanı - Yeniçeri ağasının mektubu
İki çocuktan sadece biri, şehir görmeyenler, eli yüzü düzgün olanlar, çok çocuk varsa en muharip olanı vb.
devşiriliyordu. Şehir görmüş olanlar, annesiz babasız olanlar, evli çocuklar, aşırı kısa ve uzun olanlar,
doğuştan sünnetliler vb. devşirme olarak alınmazdı.
Boşnak çocuklar da istisna olarak Müslüman olmalarına rağmen kendi ailelerinin istekleriyle devşirilmiştir. Bu
çocuklar ise özellikle Bostancı ocağına alınmaktaydı.
Balkanlar, Sırp, Bulgar, Hırvat, Rum, Boşnak ve Arnavut milletlerinden devşirme yapılırdı.
Kürt, Yahudi (şehirli olduklarından) , Gürcü ve çingene çocukları devşirilmezdi.
Devşirme yapılmadan önce tüm şehre haber verilir ve herkesin belirlenen tarihte vaftiz defteriyle beraber
kaza merkezine gelmesi istenirdi. ( 8-20 yaş arası )
Devşirme alınan çocuklar eşkal defteri denilen 2 tane deftere yazılıyordu. Defterlerden biri devşirme
memurunda kalır, diğeri ise çocukları İstanbula götüren sürücüye verilirdi. Bunun amacı yol boyunca yaşanan
firarların veya saplamaların önüne geçmekti. Eğer çocuklarda firar veya saplama olursa hepsi birden
devşirilmekten vazgeçilebiliyordu, iptal ediliyordu. Devşirilen çocuklara hemen kızıl aba ve kızıl külah
giydirilirdi.
Eşkal defterinde devşirilen çocuğun köyü, kazası, ana babasının adı, bağlı olduğu sipahinin adı ve fiziksel
özellikleri yazardı.
Devşirme uygulaması 200, 250 yıl kadar yapılmış ve bu uygulamaya karşı yapılan hiçbir isyan görülmemiştir.
Devşirme çocuklara giydirilen kızıl abanın parası da Hilat-baha ya da pul akçesi adıyla oradaki halktan alınırdı.
Hatta devşirmeye giden memurun parasını da o bölgenin halkı veriyordu.
Devşirilen çocuklar sürü denilen 100-200 kişilik gruplar halinde yürüyerek İstanbula götürülüyordu. Aralarına
birinin karışmaması veya firar olmaması için çok disiplinli halde hareket etmişlerdir. Çocuklar ocağa gelince
orada cerrahlar tarafından sünnet edilir ve Müslüman olurdu, Türk isimleri verilirdi. Üzerlerindeki cizye
düşerdi.
Çocuklar acemi ocağına alınmadan önce 5-6 yıl ? kadar Türk çiftçilerin yanına verilirdi. Anadoludan alınanlar
Rumeliye, Rumeliden alınanlar Anadoluya verilirdi. Bir devşirme çocuğun yeniçeri olması 15-20 yıl
sürmektedir.
Acemi ocağı, Kapıkulu ocaklarına asker yetiştiren kurumdur. Yeniçeri ocağıyla beraber kurulduğu
düşünülmektedir. İlk kurulan acemi ocağı Gelibolu’da kurulmuştur, sonraki dönemlerde İstanbulda da bir
tane kurulmuş ve Gelibolu ocağının önemi zayıflamıştır.
Devşirmenin İslam hukuku açısından uygunluğu da tartışmalıdır. Bununla ilgili çeşitli görüşler vardır. Bazı
tarihçiler cizye alınmadığı için uygun olduğunu söyler. Müslümanlaştırma konusunda ise Hz. Muhammedin
‘her doğan çocuk Müslüman olarak doğar’ hadisinden hareketle asıl dine döndürüldüğü ve doğru bir hareket
olduğu söylenmektedir.
Pençik sisteminde alınan esirler büyük oldukları için Osmanlı sistemine (savaş silahları, taktikler) alışmaları
zor olmuştur, bunun yanında itaat ve sadakat sorunları da sıkça yaşanmıştır bu yüzden devşirme daha uygun
bir sistem olarak görülmüştür.
İstanbuldaki acemi oğlanları genellikle bina, cami yapım işlerinde çalıştırılıyordu. Çeşitli işler yaptırılıyordu,
bunun yanında askeri eğitimde veriliyordu. 7-8 yıl sonra ise oradan kapıya çıkma adıyla uygun olanlar yeniçeri
ocağına geçiyordu.
Acemi ocağının başında acemiocağı ağası bulunurdu ve yeniçeri ağasıyla birlikte görev yaparlardı. Bunlar
kışlada ikamet ediyorlardı. Kışlalarda kaldıkları koğuşlara oda denirdi. Yeniçeriler de ortalardan oluşurdu.
Yeniçeri ocağı 1. Murad döneminde kurulmuştur. Yeniçerilerle ilgili yazılan en erken kitap 1600’lerde yazılan
Kavanin-i yeniçeriyan’dır. Ocağı kuran kişinin bizzat Hacı Bektaş-ı Veli olduğu söylense de bu imkansızdır.
Yeniçeriler Bektaşi tarikatına mensuptur. Yeniçeri ocağı kaldırılınca Bektaşilik yasaklanmıştır.
Yeniçeri ocağının ortasında orta camii (cami-i miyane) denilen ve imamı, müezzini yeniçeri olan bir camii
bulunur. Yeniçeriler burada namazlarını kılarlardı. En önemli olan ise kazan’dır.
Yeniçeri ocağının başında ocağın içinden seçilen yeniçeri ağası bulunurdu ve yeniçeri ağasının padişaha direkt
arz hakkı bulunuyordu. Onun yanında da ağa divanı denilen önemli bir kurul vardır. Bu kurul toplanır ve ocak
hakkında kararlar alırdı. Yeniçerilerin yargılanması da yine bu divanda yapılırdı.
Yeniçeri bölüklerine orta denirdi ve 196 ortadan oluşuyorlardı. 101 cemaatli(yaya), 61 bölüklü(ağa), 34
sekban. Sekban ortaları Fatih tarafından ocağa katılmıştır. Bölüklüleri de 2. Bayezid katmıştır. Her orta 100
kişiden oluşuyordu ve kendine ait amblemleri, isimleri, görevleri vardı. Bunun yanında her ortada bir orta
sandığı bulunuyordu, bu sandıktan ortanın ihtiyaçları karşılanıyordu ve yeniçeriler buradan ihtiyaçları oldukça
kredi çekiyordu. (banka mantığı)
Her orta kendi yemeğini kendisi yapardı, ortak yemek çıkmazdı. Bunun kolaylığını da devlet sağlıyordu.
Elbiselerini devlet veriyordu ve yeniçeriler sulh döneminde hançer dışında silah taşıyamıyordu. Silahları
cebeci ocağında muhafaza edilirdi ve savaş döneminde cepheye cebeciler götürüp dağıtır daha sonra
toplayıp geri getirirdi.
Yeniçeri ocağı kaldırılınca devlet kendi eliyle kötüledi ve onlara ait hiçbir şey günümüze ulaşmamıştır. Ancak
devlet ordusuz kalmış ve güçsüzleşmiştir. Bunun yanında yeniçeri ocağı halk ile saray arasındaki dengeyi
oluşturan bir güçtü ancak ocak kaldırılınca halk ile saray arasındaki fark açılmış ve padişahlar özgür hale
gelmiştir. Paşalar daha güçlü hale geldi.
İlk yeniçeri isyanı 1446 yılında 2. Mehmed’e karşı Edirne’de olmuştur. Mehmet’i istemeyen yeniçeriler
Çandarlı’nın da etkisiyle bir tepeye çıkıp isyan ettiler. (1446- Edirne Buçuk Tepe isyanı)
Yeniçeriler 3 ayda bir ulûfe adı verilen maaş alırlardı. Bu maaşın dağıtımı genelde güç gösterisi için galebe
divanında (elçi kabulleri) yapılırdı.
Yeniçerileri diğer dünya ordularından ayıran, üstün kılan temel özellikleri > Maaşlı ve profesyonel olmaları,
üniformaları(dünyada ilk- ayırt edici özellik), devşirme olmaları
Yeniçerilere yazlık ve kışlık kıyafetleri, seferde gereken teçhizatlar devlet tarafından verilirdi.
Savaşlarda başarılı olan yeniçerilere ‘serdengeçti’ ünvanı verilir, özel bir sarık verilir.
Yeniçeri ortaları arasında rekabet vardır ancak dış kuvvetlere karşı birbirlerini savunurlar, birlik ve
beraberlikleri de vardır. Ocağın çıkarları için bazen padişahı bile karşılarına almışlardır.
Yeniçeri subayları, yeniçeri erleri arasından seçilirdi. Atamalar yapılırken ise kıdem, liyakat ve cesaret olmak
üzere 3 şeye dikkat edilirdi.
Örneğin bir yeniçeri ölüp rütbesi boşalırsa alttan başlayarak o kıdem doldurulur ve yeni atanan kişi en alt
mevkiiye atanılırdı. Terfi sistemi sıralıdır, torpil olmaz.
Yeniçerilerin ayrıcalıklarından biri tüketimlerinde fiyat artışı yapılmaz, yani devlet herhangi bir zam yapmaz.
Her zaman tüketim ürünlerini (yiyecek,içecek) piyasadan daha düşüğe alırlar.
Padişah tahta çıkınca cülus bahşişi dağıtırdı, sefere çıkarken sefer bahşişi alırlardı. Emekli olan yeniçeri ya iyi
bir emekli maaşıyla sınır kalelerinde görevlendirilirdi ya da kışlalarda korucu ve oturak adı altında görev
yapardı. Bazı şanslı olanları ise tımar dahi alabilirdi. Savaşta şehit olan yeniçerinin ailesine maddi yardımlar
yapılırdı.
Yeniçerilerin silahları > Bileşik yay, ok, kılıç, mızrak, kalkan, savaş baltası (baltateber)
Ateşli silahlar 1450’lerden itibaren yeniçeriler tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Ancak bu silahlar sadece
birkaç ortaya veriliyordu. 1560’lı yıllarda ise el humbarası da kullanıldı. Ancak yaygın olarak pratik ve eğitimli
olunduğu için yay ve kılıç kullanılmaya devam edilmiştir. İlk tüfenklere Arkebüz ya da Fitilli tüfenk denmiştir.
İlk tüfenkler doldurulması, hedefi tutturması açısından çok zordu, pratik değildi. İyi eğitimli bir okçu ise
dakikada 8-9 ok atabiliyordu.
Yeniçeriler savaş taktiği olarak ‘tabur cengi’ yapıyordu, nasıl savaştıkları ve nasıl savunma yaptıkları hakkında
pek bilgi yoktur. Savaşlarda en son darbeyi indirirler. Ayrıca 18. yy’a kadar savaşlarda siper kullanılmamıştır,
genellikle meydan savaşları tercih edilmiştir.
Doğuya yapılan seferler çok zor şartlar barındırdığı için isteksizdirler. Doğuda ganimet azdır, Müslümanlara
karşı savaşmak istemezler. Genelde batıya yapılan seferleri daha çok severler. Doğudaki düşmanlar genelde
atlı birlikler olduğu için yeniçeriler zorlanırlar (çünkü piyadeler)
Doğudaki düşmanlara karşı tımarlı sipahiler ve kapıkulu süvarileri daha etkilidirler. Yeniçeriler de batıdaki
düşmanlara karşı etkilidir.
Topçu Ocağı - Topçu ocağının görevi barut üretip, top dökmektir. Top ilk defa 1389 yılında 1. Kosova savaşında
kullanılmıştır. Topçuluk 1. Bayezid’in saltanatının sonlarına doğru bir bölük haline gelmiştir. Bu ocakla ilgili asıl
gelişmeyi sağlatan kişi ise 2. Mehmet’tir. Tophane-i amire adında yeni bir topçu ocağı kurdurmuştur. Batılı mühendis
ve uzmanlar getirip yeni toplar döktürmüştür. İstanbul’un fethinde de top büyük bir önem arz etmiştir. 1473
Otlukbeli savaşında da top önem kazanmıştır. Osmanlı topçuluğu 18.yy’a kadar Avrupa ile eşit hatta üstündür.
Osmanlının bu konudaki avantajı top döküm malzemelerinin bol olmasıdır. İmparatorluğun değişik yerlerine top
dökümü için 15-20 atölye kurulmuştur. Ocağın sayısı ise 1598 yılında 3000’e ulaşmıştır. Topçular da yine yeniçeriler
gibi cemaatlerden oluşuyordu. Mamafih bu toplar kale savunmalarında da kullanıldı ve sık sık denetleme yapıldı.
Top Arabacıları Ocağı - Dökülen topların ve arabaların cepheye taşınmasından ve tekrar ocağa getirilmesinden
sorumlu ocaktır. (Top nakli ve savaşta konumlandırmak) . 1590 yılında sayıları 700’e çıkmıştır.
Cebeci Ocağı - Cebe, Moğolca’da zırh, silah anlamına gelir. Topçu ocağından sonra en önemli teknik sınıftır. Kesin
kuruluş tarihi belli değildir. Temel görevleri teçhizat ve silah üretmek, bakımını yapmak ve savaş esnasında cepheye
götürüp orduya dağıtmak, sonrasında tekrar toplayıp ocağa getirmektir. Cebeciler 38 ortadan oluşmaktaydı. Esnaf
teşkilatıyla da bağlantıları vardı.
GÖREVLİLER > Silah imalatçıları – Tamirciler, bakımcılar – Barutçular – Muharebe teçhizatı (kazma,kürek) üretenler
Lağımcı Ocağı - Görevleri kale muhasaralarında düşman surlarının altına tüneller kazıp patlayıcılar yerleştirmek ve
düşmana hasar vermektir. Lağımcıların çoğu madenlerde çalışmış tecrübeli kişilerdir ve aynı zamanda iyi birer
mühendistirler. Mühendislik gerektiren başka işlerde de görev yapıyorlardı (yol, köprü yapımı vb.) . Kazılan tünelleri
düşman fark ettiği zaman ise yer altında tünel savaşları da yaşanıyordu.
Saka Ocağı - Cepheye su taşımak ve savaş sırasında orduya su dağıtmakla görevli ocaktır. Yeniçeri
ocağının kaldırılmasıyla ortadan kalkmışlardır. Sakabaşına bağlıydılar. Sakabaşıdan sonra saka kethüdası
rütbesi gelirdi.
Hafta-4
a) Akıncılar
Disipline edilmeleri çok zordur ve 1595 ten sonra asla eski güçlerine ulaşamadılar.
b) Deliler
Bosna ve semendire sancak beyleri ilk deli birliğini kurmuşlardır, deliler ilk kez balkanlarda
teşkilatlandılar aynı zamanda martalos, azap, gibi birsürü askeri gurupları vardır.
c) Azablar
Türkmen köylerinden gelen piyade birliklerdir, zamanla Anadolu dan gelen topraksız köylüler de
azablara katıldılar. Karada görev yaptıkları gibi denizde görev yapan azablar da vardır.
7.HAFTA
- Kanuni dönemi,
Osmanlı hint okyanusunda portejizliler ile savaştı. Bu dış dünya ile ilgisi olduğu anlamına
gelir. Bu dönem zitvatorokla sona erdi. Piyade askerler ordu için önemli hale geldi
İsyanların Dönemleri
*1446-1589 dönemi
Genellikle taht kavgalarında taraf olmak ve özlük talepleri genel isyan sebepleri. İstanbul da ki ilk
isyan da fatih döneminde olmuştur. Fatih in ölümü sonrası İstanbul un iki şehzade arasında seçim
için İstanbul yağmalandı.
*1589-1730 dönemi
Beylerbeyi hadisesi, artık saray çevresinde ki hizipler yeniçerileri kullanarak isyan başlattılar.
Sarayda sultanın güç ortakları çıkmaya başladı. 1589 isyanı önemlidir, istanbulda ki kapıkulu
askerlerş maaşlarının akçesi düşünce isyan ettiler. İsyancılar sarayı bastı ve başarıya ulaştı, ilk kez iki
paşanın kellesini istediler.
*1730-1826 dönemi------ Bu dönemde yabancı ülkelerin ve dış güçlerin isyanlarda etkisi vardır. 1807
kabakçı isyanı
5.HAFTA
Reaya