İbn-I Sînâ-Beslenme Ve Sağlık

You might also like

Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 16

T.C.

Necmettin Erbakan Üniversitesi

Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi

KONU : EBU ALİ İBN-SİNA’YA AİT OLAN «İLM-İ TIBB’I İKİ SATIRDA
TOPLUYORUM. SÖZÜN GÜZELLİĞİ KISALIĞINDADIR. YEDİĞİN VAKİT AZ YE.
YEDİKTEN SONRA DÖRT-BEŞ SAAT KADAR DAHA YEME. ŞİFA, HAZIMDADIR.
YANİ, KOLAYCA HAZMEDECEĞİN MİKTARI YE. NEFSE VE MİDEYE EN AĞIR
VE YORUCU HÂL, TAAM TAAM ÜSTÜNE YEMEKTİR». SÖZÜNÜN BESLENME VE
SAĞLIK YÖNÜNDEN İLİŞKİSİ

Hazırlayan :

Emine USLU

Öğrenci No : 20317271002

Bölüm :

Arapça Öğretmenliği

Ders Sorumlusu :

Prof. Dr. Ali̇ ALAŞ

1
Aralık- 2022

2
İçindekiler

İbn-İ Sînâ Kimdir ? .............................................................................................................. 3

Yeterli Beslenmenin Önemi ................................................................................................. 5

Hedonik Beslenme ............................................................................................................... 9

Çağımızın Çok Yeme Hastalığı Obezite ............................................................................. 9

Çok Yemenin Zararları........................................................................................................ 10

Az Yemenin Faydaları.......................................................................................................... 10

Yemeğe 4-5 saat ara vermek ................................................................................................ 11

Şifa hazımdadır..................................................................................................................... 11

Hazmedecek Kadar Yemek.................................................................................................... 12

Nefse ve Mideye Yüklenmemek.............................................................................................12

Kaynaklar................................................................................................................................14

3
İbn-İ Sînâ Kimdir
11.Yüzyılın öne çıkan İslam âlimlerinden, filozoflarından ve tıp bilginlerinden olan İbn-i Sina
Orta Çağ tıbbına bıraktığı etkiler ile İslam dünyasının bilimsel başarısını en üst düzeyde
tutmuş çok büyük bir bilim adamıdır İbn-i Sina’nın gerçek adı Ebû Alî el-Huseyn ibn
Abdullah ibn Sînâ şeklinde tespit edilmiştir .İslâm dünyasında İbn Sînâ künyesiyle meşhur
olup bilim ve felsefe alanındaki eşsiz konumunu ifade etmek amacıyla Ortaçağ âlim ve
düşünürleri tarafından kendisine verilen “eş-Şeyhü’r-Reîs” (Büyük Önder) unvanı ile de
bilinir. Ayrıca “Hüccetü’l-hak, Şerefü’l-mülk, ed-Düstûr” gibi vasıflarla da anılmıştır. Batı’da
genellikle Avicenna olarak bilinmekte ve “filozofların prensi” diye nitelenmektedir.

Resim 1: İbn-i Sînâ

İbn-i Sina, 980 yılında Horasan’ın Buhara şehrinin yakınlarında bulunan Afşana köyünde
dünyaya geldi. Küçük yaştan itibaren devrin önemli isimlerinden özel dersler aldı. İbn-i Sina,
kendi anlatımına göre henüz 10 yaşındayken Kur’an’ı ezberlemiş ve edebiyatta iyi bir
donanıma sahip olmuştu. İsmail el-Zahid’den hukuk dersi, Mahmud el-Messah’tan Hint
aritmetiği dersi, Ebu Abdullah el-Natıli’den felsefe dersi aldı. Özellikle Ebu Abdullah el-
Natıli, İbn-i Sina’nın zekası ve donanımı karşısında oldukça şaşırmıştır.Öğrenme tutkusu
oldukça yüksek bir insandı. Felsefeden matematiğe, astronomiden mantığa çeşitli bilim
dallarında çok sayıda kitap okudu. Samanoğulları hükümdarının son devrinde yaşayan İbni
Sina ailesinin yanında felsefe, geometri ve Hint matematiğiyle ilgili konu ve eserlerle
karşılaşma ve inceleme imkânı buldu. Değişik konular üzerine 240’ı günümüze gelen 450
kadar makale yazdı. Metafizik ile Felsefe konularında Farabi’nin ve Aristoteles’in
kitaplarından öğrenmiştir. Daha sonra Kuşyar isimli bir tıp doktorunun yanında eğitime

4
devam etmiştir. Henüz 16 yaşındayken tıp alanında devrin önemli isimlerinden biri
olmuştu.Tıp alanında hocalara ders verecek düzeyde donanıma sahip olan İbn-i Sina’nın ünü
hızla yayılmıştı. Samani Hükümdarı Nuh bin Mansur‘un hastalanması üzerine tedavi etmesi
için İbn-i Sina saraya çağrıldı. Tedavinin başarılı sonuçlanması üzerine ödül olarak ona
sarayda bir görev verildi. Bu dönemde saraydaki kütüphanede çok sayıda kitap okuma fırsatı
buldu. Ayrıca çok sayıda eser de kaleme aldı. Babasının ölümünün ardından Ürgenç’e gitti.
Daha sonra Rey, Hemedan ve İsfahan’a gitti. İbn-i Sina, 1037 yılında Hemedan’da vefat etti.

Resim 2: Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki yazma nüshası

Doktorların kralı olarak tanınan İbn-i Sînâ’nın bilim tarihine en büyük armağanı
araştırmalarının sonuçlarını derlediği el-Kânûn fî el-Tıb, yani Tıp Kanunu adlı yapıtıdır. Söz
konusu bu yapıt bütün zamanların en ünlü tıp çalışmasıdır ve 17. yüzyıla kadar pek çok
Avrupa üniversitesinde temel tıp metni olarak okutulmuştur. Genel anlamda bilim, özelde de
tıp tarihi açısından değerlendirildiğinde, sadece bu kitabı yazmış olduğu için bile İbn Sînâ’yı
klasik dönemde İslam dünyasında yetişen bilim insanlarının en önemlisi olarak tanımlamak
yerinde olur.

İbn-i Sînâ, A’râf suresinin 31. ayetinde geçen “ Yiyiniz, içiniz, fakat isrâf etmeyiniz”
ifadesini şöyle tefsir etmiştir:

“Tıbbı iki satırda topluyorum. Sözün güzelliği kısalığındandır. Yediğin zaman az ye.

Yedikten sonra da dört-beş saat kadar yeme. Şifa hazımdadır. Yani kolayca hazmedeceğin

5
miktarı ye. Nefse ve mideye en ağır ve yorucu hal yemek üstüne yemektir.”

Yeterli Beslenmenin Önemi


İbn-i Sînâ’ya göre “Tıp insan vücudunu, onun sağlık ve hastalık durumunu, sağlıklı durumunu
korumayı ve sağlığını kaybettiğinde tekrar nasıl kazanacağını ele alan bilimdir.”

İnsanın sağlık durumunu koruyabilmesinin ilk şartı az yemektir. Yemek miktarı dengeli
olmalı fazla yemekten kaçınmalıdır. Az yemeye dikkat edilmezse, iştah ve yemek

yeme isteği dengelenmezse bedenin dengesi bozulur. Fazla yiyenin yemek alışkanlığı
düzeltilmezse hastalıklar ve illetler kaçınılmazdır. Beslenme açlık duygusunu bastırmak, karın
doyurmak ya da canının çektiği şeyleri yemek içmek değildir. Beslenme; sağlığı korumak,
geliştirmek ve yaşam kalitesini yükseltmek için vücudun gereksinimi olan besin öğelerini
yeterli miktarlarda ve uygun zamanlarda almak için bilinçli yapılması gereken bir davranıştır.

İnsanın yaşamı için 50’ ye yakın besin öğesine gereksinimi vardır. Vücudun büyümesi,
dokularının yenilenmesi ve çalışması için gerekli olan bu besin öğelerinin her birinin yeterli
miktarlarda alınması ve vücutta uygun şekilde kullanılması durumu “yeterli ve dengeli
beslenme” deyimi ile açıklanır. İnsanın, sağlıklı büyüme ve gelişmesi, sağlıklı ve üretken
olarak uzun süre yaşaması için bu öğelerin her birinden günlük ne kadar alınması gerektiği
belirlenmiştir. Bu öğelerin herhangi biri alınmadığında, gereğinden az ya da çok
alındığında,büyüme ve gelişme engellenir, sağlık bozulur.Gereğinden fazla besin tüketilirse,
çok alınan bazı öğeler vücutta yağ olarak depolandığından sağlık için zararlı olur.

Resim 3: Beş Temel Besin Grubu

6
Yeterli ve dengeli beslenme için aşağıdaki 5 temel besin grubunda yer alan besinlerden
önerilen miktarda tüketilmelidir.

1) Süt Grubu

Başta yetişkin kadınlar, çocuklar ve gençler olmak üzere tüm yaş gruplarının bu grubu her
gün tüketmesi gerekir.

Bu grupta yer alan besinler:

Süt ve yerine geçen besinler; yoğurt, peynir ve süttozu gibi sütten yapılan besinler

İçerdiği Önemli Besinler :

Protein, kalsiyum, fosfor, B2 vitamini (riboflavin) ve vitamin B12 olmak üzere birçok besin
öğesinin önemli kaynağıdır. Her gün yetişkin bireylerin günlük 2 porsiyon, çocukların,
adölesan dönemi gençlerin, gebe ve emzikli kadınlarla menopoz sonrası kadınların 3-4
porsiyon süt ve yerine geçen besinleri tüketmeleri gerekir. Bir orta boy su bardağı (200 cc) süt
veya yoğurt ile iki kibrit kutusu büyüklüğünde peynir bir porsiyondur.

2) Et-Yumurta-Kurubaklagil Grubu

7
Bu grupta yer alan besinler:

Et, tavuk, balık, yumurta, kuru fasulye, nohut, mercimek gibi besinler bulunur. Ceviz, fındık,
fıstık gibi yağlı tohumlar da bu grupta yer alır.

İçerdiği Önemli Besinler :

Protein, demir, çinko, fosfor, magnezyum, B6, B12, B1 ve A vitamini, posa (kurubaklagiller)
içerir.

Etler

Etler iyi kalite protein kaynağıdır. Özellikle protein gereksiniminin arttığı, hızlı büyümenin
olduğu bebeklik, çocukluk dönemlerinde diyette mutlaka yer alması gerekir. Günlük 2-3
köfte kadar et-tavuk-balık-hindi tüketilmelidir. Etin kendisi protein içerdiği için suyundan
ziyade kendisi yenilmelidir.

Yağlı etlerin doymuş yağ ve kolesterol içeriği daha yüksek olduğu için koroner arter
hastalığı, diyabet, hipertansiyon gibi hastalığı olanlar diyetisyen kontrolünde yağsız kırmızı et
ve derisiz beyaz eti (tavuk, hindi) ve balık etini tercih etmelidirler.

Omega–3 (n-3) içeriği yüksek olduğu için sağlıklı beslenme için haftada en az 2 kez balık
yenilmelidir.

Yumurta

Protein kalitesi yüksek olduğu için bebek ve çocuklar tarafından her gün bir adet tüketilmesi
yararlıdır. Diyette protein miktarının kısıtlandığı böbrek ve karaciğer yetmezliği gibi
hastalıklarda yumurta örnek protein içeriği nedeni ile önemli bir protein kaynağıdır.

Yumurtaya kabuklarından kolaylıkla mikroorganizmalar geçtiği için özellikle akının iyi


pişirilerek tüketilmesi gerekir. Pişmemiş (çiğ) yumurta tüketilmemelidir. Kalp-damar hastaları
haftada 1-2 kez yumurta yiyebilirler. Et yemeyenler et seçeneği olarak yumurta yiyebilirler.
Bir adet yumurta, besin değeri açısından yumurta büyüklüğündeki ete eşittir.

Yumurta sebzelerle ve tahıllarla birlikte yenirse, kan kolesterolüne olumsuz etkisi olmaz.

Yumurtanın içindeki lesitin beyin işlevlerinin düzenli olmasında yardımcı olur.

Satın alırken üzeri temiz, çatlağı ve kırığı olmayan yumurtalar seçilmeli, buzdolabında
yıkanmadan saklanmalıdır.

Yumurta bayatsa ve uzun süre pişirilirse sarısının etrafında yeşil renkte demirsülfür halkası
oluşur. Bu nedenle taze yumurta tüketilmeli ve haşlama süresi katı yumurta için su
kaynamaya başladıktan sonra 8 dakika ile sınırlandırılmalıdır.

8
Kurubaklagiller

Posa içeriklerinin yüksek olması ve yağ içeriklerinin düşük olması nedeniyle özellikle kalp-
damar ve diyabet hastalarının diyetinde sıklıkla yer almalıdır

Özellikle kuru baklagillerin haftada 2-3 kez tüketilmesi önerilmektedir.

Protein kalitesini arttırmak için tahıllarla birlikte tüketilmelidir.

Islatma ve iyi pişirme ile gaz yapıcı etkileri en aza indirilebilir. Kesinlikle pişirme suları
dökülmemelidir. Bileşimindeki minerallerin yararlılığı açısından C vitamininden zengin
besinlerle birlikte tüketilmelidir.

Tablo 1. Günlük kalori ihtiyaçları ve porsiyon


miktarları

3) Yağlı Tohumlar

Yağlı tohumlar; B grubu vitaminleri,


mineraller, yağ ve proteinden zengin olan
besinlerdir. Ancak yağlı tohumlar diğer
besinlere göre daha fazla yağ
içerdiklerinden tüketim miktarlarına
dikkat edilmelidir. Özellikle çocukların
ve ağır işte çalışanların diyetinde yer
verilmesi yarar vardır.

Yeterli ve dengeli beslenmede günlük miktar fındıkta 15-20 adet (30 gr) veya cevizde 5-6
adet (30gr) olmalıdır. Evde saklarken kabuklu ve kabukları ayrılmış olanlar bir arada
tutulmamalı, nemsiz ve serin ortamda saklanmalıdır.

Sebze ve Meyve Grupları

Bu gruplarda yer alan besinler :

Bitkilerin her türlü yenebilen kısmı sebze ve meyve grubu altında toplanır.

İçerdiği Önemli Besinler :

9
Mineraller ve vitaminler bakımından zengindirler. Folik asit, A vitaminin ön öğesi olan beta-
karoten, E, C, B2 vitamini, kalsiyum, potasyum, demir, magnezyum, posa ve diğer
antioksidan özelliğe sahip bileşiklerden zengindirler

4) Ekmek ve Tahıl Grubu

Bu grupta yer alan besinler :

Buğday, pirinç, mısır, çavdar ve yulaf gibi tahıl taneleri ve bunlardan yapılan un, bulgur,
yarma, gevrek ve benzeri ürünler bu grup içinde yer alır.

İçerdiği Önemli Besinler

Tahıl ve tahıl ürünleri vitaminler, mineraller, karbonhidratlar (nişasta, lif) ve diğer besin
öğelerini içermeleri nedeniyle sağlık açısından önemli besinlerdir. Tahıllar, protein de içerir.
Bu proteinin kalitesi düşük olmakla birlikte kurubaklagiller ya da et, süt, yumurta gibi
besinlerle bir arada tüketildiklerinde protein kalitesi arttırılabilir. Tahıllar, ayrıca bir miktar
yağ da içerirler. Tahıl tanelerinin yağı vitamin E’ den zengindir. Tahıllarda A vitamini
aktivitesi gösteren öğelerle, C vitamini hemen hemen yoktur. Tahıllar B12 dışındaki B grubu
vitaminlerinden zengin, özellikle B1 vitaminin (tiamin) en iyi kaynağıdır. Bu vitaminler tahıl
tanelerinin çoğunlukla kabuk ve özünde bulunur.Mineraller ve vitaminler bakımından
zengindirler. Folik asit, A vitaminin ön öğesi olan beta-karoten, E, C, B 2 vitamini, kalsiyum,
potasyum, demir, magnezyum, posa ve diğer antioksidan özelliğe sahip bileşiklerden
zengindirler.

Hedonik Beslenme
Hedonizm veya diğer bir ifadeyle hazcılık, hayatın anlamının zevk ve hazda olduğunu iddia
eden felsefeye ait bir görüştür. Hedonizm, zevk veren veya ıstıraptan kurtaran şeyi iyi, tam
aksine ıstıraba sebep olan şeyi ise kötü olarak tanımlayan bir ahlak teorisidir. Hedonizm, haz
arayıcılığı olarak insanın kendisini zevke adaması şeklinde kabul görürken,

hedonik veya hazcı tüketim, tüketimin haz boyutundan tat almak olarak ifade edilmektedir.

Akşam yemeğini bitirmiş ve masadan kalkmış bir kişiye en çok sevdiği tatlıyı isteyip
istemediği sorulduğunda yemeğini bitirip tok olmasına rağmen olumlu cevap vermesi hedonik
açlık olarak tanımlanmaktadır. Hedonik açlık vücutta enerjinin fazla olduğu durumlarda
homeostatik yolun önüne geçerek lezzetli yiyeceklerin tüketilmesi için arzuyu artırmaktadır.

10
Çağımızın Çok Yeme Hastalığı Obezite
Günümüzde ekonomik durumun iyileşmesiyle, üretimin artmasıyla ve her türlü yiyecek
maddesine kolay ulaşma imkanlarıyla insanların çoğu, eski asırlara göre bolluk içinde
yaşamaktadır diyebiliriz. Bu bollukla beraber hayat tarzı ve yeme alışkanlıkları da değişmiş
durumdadır. İnsanlar daha az güç gerektiren işler yapıp daha çok yemek suretiyle sürekli kilo
almaktalar. Öyle ki bu durum obezite denilen yeni bir hastalık olarak ortaya çıkıyor. Obezite,
genel olarak bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması sonucu, boy
uzunluğuna göre vücut ağırlığının arzu edilen düzeyin üstüne çıkmasıdır. Yetişkinlerde
sinirsel, hormonal, kimyasal, fiziksel mekanizmalarla vücut ağırlığı belirli bir düzeyde
tutulmaktadır. Bu mekanizmaların bir veya birkaçındaki bozukluk bu dengeyi olumsuz yönde
etkilemektedir. Dengenin bozulması beden ağırlığının değişmeiyle sonuçlanır.

Şekil 1: Belirli Yıllara Göre Türkiye'de Obezite Oranı

Çok Yemenin Zararları


Obezitenin, özellikle insüline bağımlı olmayan şeker hastalığı, koroner kalp hastalığı, yüksek
tansiyon, bazı kanser türleri, mide-bağırsak hastalıkları, obstrüktif uyku apnesi (uykuda
solunumun kısa süreli ve tekrarlamalı olarak durduğu bir hastalık) ve bazı romatizma türleri
gibi hastalıklarla sıkı ilişkisi vardır.

11
Az Yemenin Faydaları
Sûfiler açlığı manevi gıda olarak yorumlamışlardır. İlk dönem müellif sûfilerinden Hucviri’ye
göre, insan ne kadar çok yerse nefsi o kadar kuvvetli hale gelir. Hevâ ne kadar yayılma
alanına sahip olursa, saldırganlığı da o oranda artar. Salik kendisini gıdadan uzak tutarsa
hevâsı zayıflar, aklı güçlenir, nefsin gücü damarlardan kesilip atılır ve böylece birtakım sırlar
daha zâhir olur. Benzer şekilde günümüzde tıp bilimi de çok yeme hastalığı obezitenin
tedavisinde az yeme alışkanlığını kazanmanın gerekliliğinden bahseder. Ağırlık kaybı,
obeziteye bağlı sorunları azaltır, sağlığı düzenler. Obezitenin tedavisi temel olarak az
yemektir. Ancak az yemenin bir hayat tarzı haline gelmesi ve devamlı olması bir anlam ifade
eder.

Yemeğe 4-5 saat ara vermek


İbn-i Sînâ’ya göre sağlıklı olmanın ikinci şartı, yedikten sonra dört-beş saat ara vermektir.
Vücudumuzun çalışma sistemi tükettiğimiz besin ögelerine bağlıdır. Beslenme ile vücuda
alınan besin ögeleri dokuların enerji ihtiyacını karşılar, hücrelerin yapı taşlarını oluşturur ve
metabolizmanın dengeli bir şekilde çalışmasını sağlar. Bu nedenlerden dolayı, besin ögeleri
vücuda belirli zaman aralıkları ile alınmalıdır. Uzun süre aç kalındığında veya kısa süreli
aralıklarla aşırı beslenildiğinde vücudun enerji ve metabolik dengesi olumsuz yönde
etkilenebilir.

Günde üç ana öğün tüketerek metabolizmamızın sağlıklı ve dengeli bir düzende çalışmasını
sağlayabiliriz. En ideali kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği ile üç ana öğünün ortalama 4-
5 saat ara ile tüketilmesidir. Ana öğünlere ek olarak, istenildiği takdirde ana öğünlerin
arasında enerji içeriği daha düşük, besin ögelerince zengin ve besin çeşitliliğini sağlayan ara
öğünler de eklenmelidir. Ara öğünler kan şekerinin düzenlenmesine ve dolayısıyla metabolik
düzenin oluşmasına yardımcı olarak çabuk acıkmayı ve bir sonraki öğünde gereksinimden
fazla besin tüketimini engelleyebilir.

Şifa hazımdadır
İbn-i Sînâ’ya göre sağlıklı olmanın üçüncü kuralı tüketilen besinleri hazmetmek yani
sindirmektir.

Yaşamımız için gerekli olan enerjiyi besinlerden elde ederiz. Besinleri vücudumuzun
çalışması için gerekli olan yakıta dönüştürmek ise sindirim sistemimizin görevidir.

Sindirim sisteminde vücudumuzdaki pek çok organ farklı görevler üstlenir. Sindirim süreci
ağızda başlar ve sırasıyla yutak, yemek borusu, mide, ince bağırsak ve kalın bağırsakta devam
eder, buradan rektuma geçer ve anüste sonlanır. Bunların yanı sıra karaciğer ve pankreas da
sindirime yardımcı olan organlardır. Sindirim sırasında karbonhidratlar glikoz gibi yapı
taşlarına, yağlar yağ asidine ve gliserole, proteinler ise aminoasitlere ayrılır. Tüm bu besin
maddeleri kan dolaşımı yoluyla karaciğere ve diğer organlara gönderilir.

12
Sağlıksız beslenmek ve yeterince hareket etmemek karaciğerde gereğinden fazla yağ
birikmesine neden olabilir. Karaciğer yağlanması olarak bilinen bu durum ciddi sağlık
sorunlarına yol açabilir.

Hazmedecek Kadar Yemek


İbn-i Sînâ’ya göre sağlıklı olmanın dördüncü şartı hazmedecek kadar yemek başka bir
ifadeyle sindirme kapasitemize göre beslenmektir.

Gereksinimden fazla tüketilen karbonhidratlar, vücutta yağa dönüştürülerek depo edilir ve


şişmanlığa neden olabilir. Kalp damar sistemini olumsuz etkileyebilir, damar sertliğine neden
olabilir. Günlük fazla alınan karbonhidrat glikojen olarak depolandıktan sonra geri kalanı
yağa dönüşür ve depolanır. Bu nedenle günlük alınan diyet enerjisinin %45-60’ının
karbonhidratlardan gelmesi önerilir. Günlük 2000 kkal enerji gereksinmesi olan bir yetişkin
bireyin diyetinde 2 5-300 g karbonhidrat bulunmalıdır.

Yiyeceklerden günlük aldığımız enerjinin, günlük harcadığımız enerjiden daha fazla olması
halinde vücudumuzdaki yağ oranı artar, bunun tersi olduğunda ise azalır. Vücut yağı başlıca
enerji deposudur ve yeterli miktarda enerji alınmadığında bu depo kullanılır. Deri altında
bulunan yağ vücut ısısını düzenler. Yağda çözünen (eriyen) vitaminler ve vücut için önemi
olan bazı kimyasal yapılar yağ ile alınır veya taşınır. Yağ mideyi yavaş terk eder, doygunluk
hissi verir, yiyeceklere lezzet ve gevreklik sağlar. Günlük diyet enerjisinin %20-35’inin
yağlardan gelmesi ve trans yağ asidi alımının ise enerjinin %1’inden az olması
önerilmektedir.

Günlük alınması gereken proteinin gün içinde tüketilen öğün sayısına göre dengeli bir dağılım
göstermesi gerekiyor. Dolayısıyla her öğünde protein tüketmeye çalışmak önem taşıyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün önerisiyle sağlıklı bireylerde günlük protein ihtiyacı kabaca kilo
başına 0,8–1 gram olarak hesaplanıyor. Yani 70 kg bir kişi için günlük protein ihtiyacı
ortalama 56–70 gram olması gerekiyor. Bununla birlikte günlük protein ihtiyacı yaş, vücudun
kas oranı, fizyolojik durum, fiziksel aktivite gibi faktörlere göre farklılıklar gösteriyor.

Nefse ve Mideye Yüklenmemek


Teknolojinin gelişimi ve hızlı yaşamın getirdiği yenilikler sonucu ortaya çıkan büyük
problemlerden birisi de günümüz dünyasında mide ekşimesi, bulantısı, hazımsızlık, şişkinlik
ve mide ile ilgili bilimum hastalık ve şikayet çeşitleri ortaya çıkmasıdır. Yapılan bir
araştırmaya göre Türkiyedeki yetişkinlerin %86’sından fazlası, sindirim sistemi ile ilgili
problemler yaşamakta.

Türkiye’de en yaygın mide problemlerinden birisi olan hazımsızlık, nüfusun yarısından


fazlasında görünmektedir. Bu ve benzeri mide rahatsızlıklarının en temel nedenlerinden
bazıları yetersiz ve dengesiz beslenme, uykusuzluk, alkol kullanımı ve mideye zarar verin
bazı virüs türleridir.

Peygamber Efendimiz’in hayatındaki temel düsturlardan birisi olan az yeme prensibi, onun
hâl olarak izinden gitmeyi yolları kılan sûfîler tarafından da titizlikle uygulanmıştır. Sûfîler,
bu konu üzerinde hassâsiyetle durmuşlar ve hikmetin kaynağını açlıkta bulduklarını
belirtmişlerdir. (Kuşeyrî, Risâle, s. 234) İmâm Gazzâlî İhyâ’nın özeti sayılabilecek olan

13
Kimyâ-yı Saâdet adlı eserinde mide şehveti ve bunun diğer isteklerin ve gazabın kaynağı
olmasını şöyle açıklamaktadır:

Mide, bedenin havuzu gibidir. Mideden insanın yedi azasına giden damarlar da havuzdan
boşalan ırmaklar gibidir. Demek ki mide, bütün isteklerin kaynağı, en kuvvetlisi ve aslıdır.
İnsan, midesini doyunca, evlenmek ister. Mide ve evlenme isteğinin yerine getirilmesi ise
ancak mal ile olur. Bundan sonra evlenmeye ilave olarak mal hırsı meydana gelir. Mal ise
makamla elde edilir. Böylece makam ve şöhret hırsı peydâ olur. Mal ve makamın korunması
ise gazap kuvvetine ihtiyaç duyar. Hal böyle olunca midenin kendi haline bırakılması diğer
günahların başlangıcını, onun arzularından alıkonması için az yeme prensibinin âdet edilmesi
ise tüm sevapların başlangıcını oluşturmaktadır. (Gazzâlî, Kimyâ-yı Saâdet, s. 355; İhyâ, s.
964)

Açlık, kalbin kanını azaltır, kalbi beyaz yapar. Kan beyazlaşınca kalp nurlanır. Açlık, kalbin
yağlarını da eritir. Yağlar eriyince de kalp incelir. Kalbin incelmesi, mükâşefe ilminin
anahtarıdır. Kalbin kanı eksildiği zaman düşmanın yolu da daralmış olur. Çünkü düşmanın
aktığı yerler, şehvetlerle dolu bulunan damarlardır. (İhyâ, s. 959) Bunun yanısıra sufîlerin bir
diğer terbiye esaslarından olan “az uyuma/kıllet-i menâm” prensibi de az yeme ile alakalıdır.
Zira az yiyen az uyurken çok yiyen kimseye ise uyku galebe çalar. (Gazzâlî, Kimyâ-yı Saâdet,
s. 355; İhyâ, s. 959) Uyku ise kalbi katılaştıran ve öldüren bir unsur iken, uykusuzluk ise kalbi
cilâlayıp nurlandıran esaslardandır. Açlığın faydasını Abdülvâhid b. Zeyd’in bir sözü ile
bitirelim: Allah Teâlâ’nın hiçbir kulunu açlık çekmeksizin safâvete erdirmediğine yemin
ederim. Kulların su üzerinde yürümeleri ve yeryüzünün kendileri için dürülmesi hep açlık
sayesinde olmuştur. Allah Teâlâ onlara ancak açlık sebebiyle yardımcı olmuştur. (İhyâ, s.
968)

14
Kaynaklar
Keklik, N (1981), 'Türk-İslam Filozofu İbn Sina (980-1037) Hayatı ve Eserleri', Felsefe Arkivi,
Cilt: 0, Sayı: 22-23, Sayfa: 0.

Resim 1: AMR, SAMIR S. (2007), 'Ibn Sina (Avicenna) : The Prince of Physicians' Annals of
Saudi Medicine, Vol: 27, no.2, pp. 134-135.

https://islamansiklopedisi.org.tr/ibn-sina (Erişim Tarihi: 7 Aralık 2022)

ERDEMİR A (2018), 'Türk Tıp Tarihinde Ünlü Türk Hekimi İbni Sina’nın Tıbbı Tedaviler
Üzerinde Yorumlamaları', Türk Dünyası Araştırmaları, Cilt: 118 Sayı: 232 Sayfa: 189-210.

Resim 2: Topdemir, H G 2012, 'İbn Sînâ ve Modern Tıbbın Doğuşu', Bilim ve Teknik, Sayfa: 72-
77.

https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/fiziksel-aktivite (Erişim Tarihi: 10 Aralık 2022)

BESLER, H. T. Ve Ark. (2015) Türkiye’ye Özgü Besin ve Beslenme Rehberi . 1. baskı. :


Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü.

https://www.saglik.gov.tr/TR,11370/saha-personeli-icin-toplum-beslenmesi-programi-
egitim-materyali.html (Erişim Tarihi: 10 Aralık 2022)

Tablo 1: C. Caner , K. Kaynak ve O. Güneşer (2005), "Besin Piramidleri", Akademik Gıda, c. 3,


sayı. 3, ss. 21-25.

Şekil 1: https://www.verikaynagi.com/genel/turkiyede-ve-dunyada-obezite-verileri/ (Erişim


Tarihi: 13 Aralık 2022)

15
Resim 4: https://hsgm.saglik.gov.tr/depo/birimler/saglikli-beslenme-hareketli-hayat-db/
Turkiye_Beslenme_Rehberi_TUBER_18_04_2019.pdf (Erişim Tarihi: 10 Aralık 2022)

Köse, S ve Ark. 2015, 'Hedonik Açlık Ve Obezite', Turkiye Klinikleri J Endocrin. c.10, sayı.1, ss.
16-22.

Göktaş, V 2012, 'Modern İnsanın Bİr İhtİyacı Olarak Rİyazet ve Erzurumlu İbrahİm Hakkı’nın
Rİyazetle İlgİlİ Görüşlerİ, Ekev Akademi, sayı. 50, ss. 47-56.

https://hsgm.saglik.gov.tr/depo/birimler/saglikli-beslenme-hareketli-hayat-db/
Turkiye_Beslenme_Rehberi_TUBER_18_04_2019.pdf (Erişim Tarihi: 10 Aralık 2022)

Dündar P 2017, 'Nasıl Çalışır? Sindirim Sistemi, TÜBİTAK Bilim ve Teknik, ss: 76-77.

http://isamveri.org/pdfdrg/D04083/2016/2016_26_ESKIKURTA_AKGULM.pdf (Erişim Tarihi:


7 Aralık 2022).

16

You might also like