kadar çocukken evleri yanmış bunların, dönemin gazetelerine de çıkmış anası,babası,kardeşi falan ölmüş bunuda ucu ucuna kurtarmışlar yanan evin içerisinden .Yüzü müzü mahvolmuş hep gören kaçıyormuş yani o derece.Herneyse bunun akraba makraba yok tabi vermişler bir yetimhaneye,Mehtap ismini vermişler orada buna, çocuklar hep korkuyormuş mehtaptan yüzü yandığı için, bununla oynamıyorlarmış,konuşmuyorlarmış bazen de dalga geçiyorlarmış ucube diye.Yetimhane görevlileri bile diğer çocuklarla ilgilenirken mehtapı umursamıyormuş.Aslında sakin sessiz biriydi mehtap, çocukkende öyleymiş pek yaramazlık yapmazmış ama arada sırada yetimhanedeki görevlileri sinirlendirince hakaret edip dövüyorlarmış mehtapı, birkaç sene sonra okula başlamış tabi bizimki orada da aynı devam.Dalga geçmeler,iteklemeler,küfürler,oyunlar oynarken mehtapı aralarına almamalar.Anlıyacağın kimse insan yerine koymamış bizimkini hiçbir zaman, dışlamışlar sürekli 18’e girince de yetimhaneden çıkmış, üniversiteye falanda gitmemiş.Ev işi bazlama,gözleme yapıp satan bir yaşlı kadının yanında işe girmiş, kadınlada konuştuk olaydan sonra mehtapın halini görünce acıyıp işe almış, müşteriler mehtapı görünce o restoranda yemek yemekten vazgeçiyorlarmış kadınında mehtap’ı koymaya gönlü el vermemiş, restoranın arka tarafına mutfağa vermiş mehtapı, bulaşıkları vs. yıkıyormuş.Kadının dediğine göre de sessiz sakin biriymiş, soru sorulmadıkça konuşmazmış hiç yanlışını görmemiş senelerce.Herneyse olaya geleyim,senelerce işten-eve evden-işe gidip gelmiş gelmiş mehtap, o da karnını doyurmak için.Senelerce kimseyle ne bir iletişim kurmuş ne de başka bir şey.Bir gün restoranda çalışırken bir garson izin mi almış o gün işe mi gelmemiş o tarz bir şey olmuş pek fazla hatırlamıyorum orasını, restoranda servis yapacak kimse yok tabi bizim Mehtap’a yaptırmışlar servisi, inanır mısın senelerce çalışmış o restoranda bir kez bile müşteriler varken mutfaktan çıkmamış kendinden utandığı için, sabah dükkan açıldığı gibi mutfağa girer akşam dükkan kapanınca çıkar evine gidermiş.Dediğim gibi o gün servisleri Mehtap’a yaptırmışlar,her öğlen vakti işyeri yakın olduğu için öğle yemeğini Mehtap’ın çalıştığı lokantaya yemeye gelen bir adam varmış,ismi….şeydi ha Murat,Murat Çelik.O günde işten izin almış, karısını ve küçük kızını alıp kahvaltı etmeye gelmişler restorana, mehtap elinde tepsi getirmiş siparişleri Murat’ın kız küçük tabi korkmuş, patlatmış çığlığı Mehtap’ı görünce, mehtapta ağlamaklı şekilde koşar adım geri girmiş mutfağa.Ertesi gün Murat yine öğlen zamanı yemeğini yemek için gelmiş restorana, Mehtap’ı sormuş mutfakta demişler,gitmiş yanına özür dilemiş dün kızının yaptığı saygısızlık için, kusura bakma falan demiş gönlünü almış mehtap’ın.Olaylar şimdi başlıyor,o günden itibaren Mehtap her gün öğle zamanı Murat restorana geldiği zaman kendisi götürmeye başlamış, ayak üstü sohbet etmeye başlamış Muratta halini hatrını soruyormuş sorularına cevap vermeye çalışıyormuş ayıp olmasın diye, bir süre öyle devam etmiş.Hayatı boyunca hiç insan yerine koyulmamış, kimse gelip nasılsın diye bile sormamış kızcağıza, az biraz ilgi görünce takıntı oluşturmuş tabi kendi kafasında, bunun psikolojik bir tabiri vardır illa ama kafam pek basmaz o tarz şeylere, her öğlen sırf Murat’ı görmek için kendisi servis yapıp,muratın iş çıkış saatinde gizlice takip etmeye başlamış muratı,evini mevini iyice ezberlemiş yani, Murat kızını parka götürdüğünde mehtap’ta onları takip edip uzaktan izlermiş, kafayı Murat’a iyice takmış anlayacağın.Bir gün cesaretini toplayıp murat’ı beklemeye başlamış iş yerinin önünde, murat bunu görünce şaşırmış tabi dükkanın önünde yürümeye başlamış, mehtap’ta peşinden.Açılmış murat’a seni seviyorum sana aşığım diye,daha sonrasında ne olduğunu Murat’ın ne dediğini hiç söylemedi, Murat bir daha hiç gitmemiş Mehtap’ın restoranına.Mehtap murat’ın evine gitmiş bir gün akşamüzeri,karısı tanıyor tabi Mehtap’ı açmış kapıyı beni Murat gönderdi falan demiş Mehtap girmiş kapıdan içeriye cebinden çıkarmış bıçağı..Devamını anlatmayı kalbim kaldırmıyor, dönemin gazetelerinden falan bakarsın, haberlere falanda çıkmıştı.Murat işten çıkmış gelmiş evine, çalmış zili bir bakmış kapıyı Mehtap açmış, Murat şok geçirmiş tabi Mehtap’ın üstü başı kan… İçeriye girmiş hemen bakmış salonda karısı yerde yatıyor boğazı kesik bir şekilde, küçük kızıda 1 metre sağ tarafında yatıyor onunda karnını deşmiş.Murat sinir krizi geçirmiş, kafayı üşüttü zaten sonrasında, herneyse komşular falan duymuş bağırışları mahalle ayağa kalkmış neredeyse, polisi aramışlar bizde olay yerine yakındık devrem Yusuf’la, o da birkaç sene önce rahmetli oldu, Allah mekanını cennet etsin, herneyse olay yerine intikal ettik, Murat tırnaklarıyla yüzünü parçalıyor ağlayarak, Mehtap Başka bir köşede elinde bıçakla donmuş gibi oturuyor yerde, Destek ekip,ambulans falan çağırdık, aldık Mehtap’ı götürdük karakola,sorgulamasını ben ve Ahmet komserim yaptık hiçbir şey anlatmadı en başta, sadece boşluğa bakıp ‘Murat nerde’ ‘Muratı getirin’ diye sayıklıyordu, baktık olacak gibi değil koyduk hücreye, ertesi gün duruşmaya çıkacak.Gece oldu tabi karakolda nöbetçiler kaldı sadece, bende nöbetçiydim o gün Yusuf devremle beraber, gece saat 2-3 falan Yusuf vurdu kafayı yattı,benim gözlere uyku girmiyor tabi baktım Mehtap’ın hücreden sesler geliyor, gittim hücrenin yanına..Kısa keseyim oraları size anlattığım her şeyi mehtap anlattı bana o gece sabaha kadar, sabaha doğru karakoldakilerin gelmesinden 1-2 saat önce yani ayrıldım Mehtap’ın yanından 2-3 belgeyi doldurmam lazımdı, millet gelmeye başladı yavaş yavaş karakol’a, klasik günaydınlar,selamlaşmalar falan filan az biraz sonra bir bağırış, bir kıyamet kopmaya başladı karakolda seslerin geldiği yere doğru koşuşturmaya başladık hemen bir baktık Mehtap yerde yatıyor, başının etrafıda kan gölü neredeyse.Başını duvara vura vura parçalamış Mehtap, gazeteler haber kanalları savcılık falan akın etti tabi o gün karakola akşama kadar 1 dakika bile oturduğumu hatırlamıyorum.Defnettiler Mehtap’ı, Murat’ı da akıl hastahanesine kapattılar bir daha da haber almadım hiçbirinden *Önümde oturan yaşlı emekli polis memurunun anlattığı her şeyi yazıya döktükten sonra yutkunarak ayağa kalktım ve elimi karşımdaki yaşlı adama uzattım* -Anlattığınız her şey için teşekkürler Hüseyin bey -Ne demek canım her zaman, gençlere destek olmak boynumuzun borcudur, fakat şeyi soracaktım.Anlattıklarımı kitabına yazdıktan sonra duyduğuma göre bizim telif hakkı denilen bir hakkımız oluyormuş yanlış değilsem parasında değiliz tabi ki ama sorayım dedim *Yaşlı adama baştan savma bir cevap verip vedalaştıktan sonra kağıtlarımı ve eşyalarımı toplayıp emekli polis memurunun evinden çıktım, kolumun altında eşyalarımın ve yazılarımın bulunduğu evrak çantasını sımsıkı tutarak evime doğru yol alırken aklımda 2 şey vardı, Mehtap ve bu anlatılanları romanlaştırıp yayınladıktan sonra kazanacağım şan ve şöhret.