Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 27

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü

COĞRAFYA DERGİSİ
Sayı 13, Sayfa 1–26, İstanbul, 2005
Basılı Nüsha ISSN No: 1302–7212 Elektronik Nüsha ISSN No: 1305–2128

TÜRKİYE’DE TERMİK SANTRALLER VE ÇEVRESEL ETKİLERİ

Thermal Power Plants in Turkey and Their Environmental Effects

Sedat AVCIa

a İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü


sedtavci@istanbul.edu.tr

Alındığı tarih: 23.03.2005; Kabul tarihi: 19.09.2005

Abstract
Energy consumption is one of the most important indicators of economical and social
development. We should say that the increasing consumption of energy and decreasing of
population, industrialization, technological development, and welfare are directly proportional.
Developing countries such as Turkey which are trying to reach the welfare degree of
developed countries should product more.
According to electric generation policy in 8th Five Year Development Plan the basic principle
in energy sector is to meet a continuous and uninterrupted energy demand of the increasing
population and the developing economy within a reliable supply system at the lowest cost as
much as possible. Therefore in each field of activity of the energy sector, utmost importance
and priority shall be given to production, transport and consumption technologies, which are
working more productive, economical and cleaner. In addition to that measures shall be taken
towards developing and spreading new and renewable energy sources and ensuring that they
occupy a greater place within the consumption, by taking into consideration the objective of
protecting nature. Thus, it will be provided that the country’s energy potential is used at the
utmost degree, by the utilization of renewable energy sources, alongside the use of domestic
fossil resources.
There are thirty-six thermal power plants in Turkey. They are used to hard coal, lignite, fuel
oil, diesel, LPG, naphtha and natural gas. Turkey has both hard coal and lignite deposits. The
hard coal is mostly located in the Zonguldak-Ereğli basin. Hard coal has more than 700
million metric tons of workable reserves. Çatalağzı thermal power plant (near Zonguldak) is
using hard coal. Lignite deposits are widespread and plentiful (about 150 locations). Lignite
reserves are estimated at more than 8 billion metric tons. Most of them are economically mine
able, but only about 7% of them has a heat content of more than 3000 kcal/kg. About 40 % of
the lignite is in the Elbistan basin. More than 10 thermal power plants are running by lignite.
Other thermal power plants use fuel oil, diesel oil, natural gas, naphtha or LPG. Natural gas
production is limited in Turkey. But Turkey import natural gas from Russia, Algeria, Nigeria,
and Iran.
Sedat AVCI

Thermal power plants are causing environmental problems with some churn. This churn
could be gas (SO2, CO, NOx, etc.), liquid (high temperature etc.), or solid (flue ash, ash, etc.).
Their effect on the natural vegetation (i.e., the decreasing in widths of annual tree rings, the
poisoning of conifers) and human beings (health problems etc.) is obviously scary.

Key word: Electric generation, Thermal power plant, Turkey, Problems of environment.
Anahtar Kelimeler: Çevre kirliliği, Elektrik üretimi, Termik santral, Türkiye.

kuruluş çaba harcamakta, bu kuru-


GİRİŞ:
luşların başında da Birleşmiş Milletler
Enerji tüketimi, ekonomik ve sosyal gelmektedir. Birleşmiş Milletler
kalkınmanın en önemli göstergelerinden bünyesinde oluşturulan “Sürdürülebilir
biridir. Nüfus artışı, sanayileşme, tekno- Kalkınma için Enerji ve Çevre Programı”
lojinin yaygınlaşması ve refah seviyesinin gibi organizasyonlar ülke, bölge ve tüm
yükselmesi ile doğru orantılı olarak enerji dünya için enerji kullanımında en az
tüketiminde artış kaçınılmazdır. Türkiye zararlı şeklin bulunmasını sağlamaya
gibi gelişmekte olan ülkeler gelişmiş çalışmaktadır (TTF, 2005).
ülkeler düzeyine ulaşabilmek için, çok Dünyada kömür, petrol ve doğal gaz
daha fazla üretim yapmak zorundadır. Bu, gibi birincil enerji kaynakları enerji
gelişmekte olan ülkelerin daha fazla üretiminde yaygın olarak kullanılmakta-
enerjiye ihtiyaç duyması anlamına dır. Konvansiyonel enerji kaynakları
gelmektedir. Dünyada refah düzeyinin olarak da nitelenen bu kaynaklar,
yükselmesine bağlı olarak harcanan enerji kullanıldıklarında tükenmekte az veya çok
miktarında da önemli bir artış ortaya atık çıkartarak çevreye zarar vermektedir.
çıkmıştır. 1970 yılında 207 katrilyon btu1, Enerji üretiminde petrol başta gelen
1980 yılında 285 katrilyon btu, 1990 birincil enerji kaynağıdır. Zaman içinde
yılında ise 348,5 katrilyon btu düzeyinde farklı birincil kaynaklar ön plana
olan enerji tüketimi, 2001 yılında 403,9 çıkabilmektedir. 1970’li yıllarda enerji
katrilyon btu olmuştur. Birincil enerji üretiminde petrolden sonra en fazla
tüketiminin 2010 yılında 470 katrilyon tüketilen kömür, 2000’li yıllardan itibaren
btu’ya erişeceği, 2025 yılında da 600 yerini doğal gaza bırakmıştır2. Yapılan
katrilyon btu’yu aşacağı hesaplanmıştır tahminler 2025 yılında doğal gaz
(EIA, 2004: 7). Günümüzde sadece daha kullanımının daha da artacağı yönünde-
fazla enerji tüketebilir hale gelmek veya dir. Son yıllarda enerji üretiminde nükleer
tüketmek, gelişmişlik açısından tek ölçüt enerji kaynaklarının kullanımı artmakta-
değildir. Bunun yerine enerjinin verimli dır. Ancak, işletim esnasında ortaya çıkan
kullanılması ön plana çıkmıştır. atık ve güvenlik sorunları, bu kaynaktan
Gereksinim duyulan enerjinin hangi enerji üretimiyle ilgili çözüm bulunması
kaynaktan sağlanacağı sorunu, yani gereken konuların başında gelmektedir.
kullanılacak enerji kaynaklarının ve kulla- Buna göre, yeni teknolojiler kullanılmadığı
nım oranlarının belirlenmesi, ülkelerin sürece nükleer kaynaklardan enerji
enerji politikasının temelini oluşturmak- üretiminin 15–20 yıl gibi yakın bir zaman
tadır. Sürdürülebilir bir kalkınmanın diliminde artması beklenmemektedir.
olabilmesi için kullanılacak enerji 1970’li yıllarda 10–20 katrilyon btu dola-
kaynaklarının çevreye zarar vermemesi de yında olan yenilenebilir enerji kaynakla-
büyük önem taşımaktadır. Bunu gerçek-
leştirmek amacıyla birçok uluslararası
2 Dünyanın bilinen kömür rezervlerinin 984 milyar

ton dolayında olduğu tahmin edilmektedir. Bu


1 Bir enerji birimi olan Btu (British thermal unit), kömürün yaklaşık 190 yıllık kullanıma yeteceği
39,1 °F sıcaklığındaki 1 pound suyun sıcaklığını 1 °F hesaplanmıştır. Kömür bakımından en zengin
arttırmak için gerekli olan ısı miktarını ifade ülkeler Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Çin ve
etmektedir. Hindistan’dır (WCI, 2005: 3).

2
TÜRKİYE’DE TERMİK SANTRALLER VE ÇEVRESEL ETKİLERİ

rından üretilen enerjinin, 2025 yılında 50 Son 30 yıllık dönemde enerji üretimin-
katrilyon btu’ya çıkartılması, buna de fosil enerji kaynaklarının kullanımı
karşılık atıklarının kaldırılması ve yüksek azalmıştır. Ancak esas azalış, fiyatının
güvenlik gerektiren çalışma ortamına ihti- hızla yükselmesi ve temininin siyasal
yaç duyulması nedeniyle nükleer santral- olaylardan etkilenmesi nedeniyle petrolde
lerden üretilen enerjinin zaman içinde olmuştur (Tablo 1). Petrolden elde edilen
azaltılması hedeflenmiştir. Ancak geliş- enerjideki azalışın, büyük ölçüde nükleer
mekte olan Çin, Kuzey Kore ve Hindistan enerji ile telafi edildiğini istatistikler
gibi ülkeler, enerji ihtiyaçlarını karşılamak göstermektedir. Alternatif enerji üretim
için nükleer enerjiye yatırım yapmaya sistemlerinin geliştirilmesi ve fosil yakıt
devam etmektedir. Bunun sonucunda kullanımının azaltılması, tüm dünya için
2025 yılında yapımı tamamlanan nükleer büyük önem taşımaktadır.
santrallerle birlikte üretilen enerjide Dünya birincil enerji kaynaklarının
yaklaşık 45 gigawatlık bir artış ortaya tüketiminde elektrik enerjisi üretimi
çıkacaktır (EIA, 2004: 9–10). büyük bir paya sahiptir. Son yıllarda
2001 yılında dünya enerji üretiminin doğal gaz, elektrik üretiminde daha fazla
%35,1’i petrolden, %22,6’sı kömürden, tercih edilmeye başlanmıştır. Gelecek 20
%21,7’si doğal gazdan olmak üzere toplam yıl içersinde elektrik üretiminde doğal
%79,4’ü fosil yakıtlardan, %13,7’si gazın payının %18’den %25’e çıkarılması,
yenilenebilir enerji kaynaklarından ve hidroelektrik üretim kaynakları ile
%6,9’u da nükleer kaynaklardan elde yenilebilir enerji kaynaklarının kullanımı-
edilmiştir (Goldemberg ve Johansson, nın da arttırılması beklenmektedir (EIA,
2004: 28). Dünyadaki enerji kullanımında 2004: 9). Bütün bunlara karşılık, geleceğe
yeni ve yenilebilir enerji kaynaklarının pa- yönelik elektrik talebini değerlendiren
yı çok azdır. Ülkeler gelişmişlik düzeyleri- çeşitli kuruluşlar, fosil yakıtların kullanı-
ne göre elektrik üretiminde kullandıkları mına yönelik büyük farklılıklar ortaya
kaynaklarını çeşitlendirmekte ve fosil ya- çıkmayacağını tahmin etmektedir. Petrol
kıt kullanımını en az seviyeye indirmeye tüketiminin azaltılması ve linyitin kullanı-
gayret göstermektedir. İskandinav ülkele- mının arttırılması yönünde politikalar ile
rinden bazıları3 sanayide fosil yakıt kulla- elektriğin daha verimli kullanılması enerji
nılarak üretilmiş elektriği yüksek vergilen- konusundaki başlıca hedefler olarak
dirme ile engellenmeye, hidroelektrik ener- belirtilmektedir. Ancak verimliliğin arttırıl-
jisini ise yaygınlaştırmaya çalışmaktadır ması ile talepteki artışın sadece bir
(EIA, 2004: 10). Ekonomik İşbirliği ve kısmını karşılamak mümkün olabilecektir
Kalkınma Teşkilatı (OECD) bünyesinde (Flavin ve Lenssen, 1994: 24).
kurulan Uluslararası Enerji Ajansı4 veri- Enerji güvenliğinin ve sürekliliğinin
lerine göre de ülkelerin enerji kaynakları sağlanabilmesi için çeşitli çalışmalar
kullanımında zaman içinde farklı tercihler yapılmaktadır. Uluslararası Enerji Ajan-
gelişmiştir. sı’nın 4 Haziran 1993 tarihinde Paris’te
yapılan bakanlar toplantısında, enerji
3 Örnek olarak İsveç’te kömür kullanan tesislerden güvenliğine ilişkin 9 maddelik ortak
alınan ve karbondioksit vergisi olarak bilinen hedefler kabul edilmiştir. Buna göre;
verginin oranı 2002 yılında ton başına 530 İsveç 1-Enerji sektöründe çeşitliliğin, verimli-
Kronundan, 630 İsveç kronuna çıkarılmıştır. Bunun
liğin ve esnekliğin uzun vadeli enerji
elektrik maliyetlerine yansıması her kWh için 0,012
İsveç kronu düzeyindedir (IEA, 2003: 92). güvenliği için temel olduğu,
4 Uluslararası Enerji Ajansı, uluslararası enerji 2-Enerji sistemlerinin, talebi hemen
programının uygulanması için 1974 yılında karşılayacak yeteneğe ve enerji güvenliğini
kurulmuştur. Almanya, Amerika Birleşik Devletleri,
sağlayacak esnek bir yapıya sahip olması
Avustralya, Avusturya, Belçika, Çek Cumhuriyeti,
Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İtalya, gerektiği,
İngiltere, İrlanda, İspanya, İsveç, İsviçre, Japonya, 3-Çevresel sürdürülebilirliliğin temini-
Kanada, Kore, Lüksembourg, Macaristan, Norveç, nin ve enerji kullanımının, ortak hedefle-
Portekiz, Türkiye, Yeni Zelanda ve Yunanistan bu
rin başarılmasında esas olduğu ve karar
ajansı oluşturan ülkelerdir.

3
Sedat AVCI

alıcıların, enerji üretim faaliyetlerinin çev- sının başarılı olarak geliştirilebilmesi için
resel etkisinin en az olmasını göz önünde katkıda bulunulmasına,
bulundurmasına ve kararların gerçek 7-Enerji fiyatlarının belirlenmesinde
enerji talebine göre belirlenmesine, destekleme yapılmamasına ve fiyatların
4-Daha çok çevreci olarak kabul edilen pazara göre belirlenmesine,
enerji kaynaklarının teşvik edilmesine ve 8-Serbest ve açık pazar ile yatırımlar
geliştirilmesine, fosil olarak nitelendiril- için güvenilir bir çatı altında, enerji pazarı
meyen ekonomik yakıtların gelişmesinin ve enerji güvenliğinin yeterliliğine katkıda
öncelikle değerlendirilmesine, bulunulmasına,
5-Enerji yeterliliği kavramının çevresel 9-Enerji pazarına katılanların tamamı
korumayı ve enerji güvenliğinin gelişme- aralarında bilgileri ve karşılıklı anlayış-
sine yardımcı olacak şekilde düzenlen- larıyla, yeterliliği geliştirmeyi cesaretlendi-
mesine, rici, çevresel olarak kabul edilebilir, esnek
6-Yeni ve yenilenebilir enerji teknoloji- enerji sistemleri ve dünya çapında Pazar-
lerinin araştırma, geliştirme ve pazarlama- lamada işbirliği içinde yardım edilmesine
karar verilmiştir (IEA, 2003: 419–420).

Tablo 1- OECD ülkelerinde toplam enerji talepleri içersinde farklı kaynakların payları.
Kömür Petrol Doğal gaz Nükleer Diğerleri*
1973 21,1 54,1 19,1 1,4 4,3
1979 21,0 51,5 18,8 3,8 4,9
2001 20,5 40,7 21,4 11,6 5,8
2002 20,5 40,3 21,8 11,7 5,7
* Hidrolojik, jeotermal, güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi ve dalga enerjisi gibi yenilenebilir
enerji kaynaklarından oluşmaktadır.
Kaynak: IEA, 2003: 372–373.

Türkiye’nin enerji politikaları da son 1/3’ini oluşturmaktadır. Tüketilen elektri-


dönemde kişi başına enerji tüketiminin ğin yaklaşık 2/3’si ise, termik santral-
arttırılmasından çok, verimliliğin yüksel- lerden karşılamaktadır. Dünya genelinin
tilmesine yönelik olarak belirlenmeye aksine Türkiye’de elektrik üretiminde
başlamıştır (DPT, 2000: 142). Buna birincil enerji kaynağı olarak petrol değil,
karşılık 2000 yılı verilerine göre Türki- kömür en büyük paya sahiptir. Kömür ve
ye’nin kişi başına elektrik tüketimi 1840 petrol dışında termik santrallerinin
kWh’dır. Bu değer, dünya ortalamasının bazılarında doğal gaz, nafta, sıvılaştırılmış
(2376 kWh) oldukça altındadır5. gaz (LPG) gibi enerji kaynakları da
Türkiye, dünya potansiyel hidroelektrik kullanılabilmektedir. Ancak termik
gücünün yaklaşık %1’ine sahiptir (IEA, santrallerde kullanılan her türlü yakıt,
2003: 258). Yıllık 433.000 GWh’lik hidro- çeşitli oranlarda atık çıkarmaktadır. Dola-
elektrik potansiyelinin 216.000 GWh’lik yısıyla kullanılan birincil enerji kayna-
kısmı teknik olarak işletilebilir, 125.000 ğının cinsi ve niteliği, santralin çevresel
GWh’lik kısmı ise ekonomik olarak etkileri üzerinde büyük öneme sahiptir.
işletilebilir düzeydedir (Orhon, 2001).
ÇALIŞMANIN AMACI:
Türkiye enerji üretiminde, su potansi-
yelinin bir kısmını kullanmaktadır. Buna Gelişmekte olan ülkelerin büyük
karşılık, hidroelektrik santrallerden elde miktarlarda enerjiye ihtiyaçları vardır. Söz
edilen enerji, toplam enerji tüketiminin konusu enerjinin öz kaynaklardan sağlan-
ması, ülke ekonomileri açısından büyük
önem taşımaktadır. Türkiye farklı enerji
5 Yunanistan’da kişi başına düşen elektrik tüketimi kaynaklarına sahip bir ülkedir. Kullanım
3800 kWh, İspanya’da 4000 kWh, Rusya’da 6000
kWh’dir. Avrupa Birliğine dahil olan ülkelerinin
yerine göre farklılık göstermesine karşılık,
ortalamaları ise 7000 kWh dolayındadır (Kahriman ihtiyaç duyulan en önemli enerji çeşidi
ve Kurşun, 2005).

4
TÜRKİYE’DE TERMİK SANTRALLER VE ÇEVRESEL ETKİLERİ

elektriktir. Elektrik üretiminde hangi kay- Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda


nağın kullanıldığı, yatırımların planlanma- enerji üretimi oldukça sınırlıydı. Sadece
sı ve üretimin gerçekleştirilebilmesi açısın- Tarsus, İstanbul ve Adapazarı elektrikten
dan büyük önem taşımaktadır. Bu açıdan yararlanabilmekteydi (Karabulut, 1994:
fosil kaynaklar ile yeni ve yenilenebilir 55; Karabulut, 2000: 144). Cumhuriyet
kaynakların varlığı ve kullanılabilirliği öncesinde Anadolu’da ilk kez 1902 yılında
ülkelerin enerji politikalarına da yön su değirmeninden üretilen elektrik Tar-
vermektedir. Türkiye’de termik santralle- sus’a verilmiştir. İstanbul’da elektrik 1914
rin çevresel etkilerinin ortaya konulması yılında Silahtarağa Termik Santrali’nin
çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Ça- kuruluşu ile yaygınlaşmış, bu tesis 1983
lışmada termik santraller, kullandıkları yılına kadar elektrik üretmeye devam
birincil enerji kaynağına göre gruplandırıl- etmiştir7.
mış ve bu tesislerin dağılışları ortaya Türkiye’de her ne kadar ekonomik değer
konulmuştur. Termik santrallerin çevre taşıyan ilk elektrik üretimi su gücünden
üzerinde yarattığı olumsuzlukların coğrafî faydalanılarak elde edilmişse de, yapımı
ortam üzerindeki etkileri, Türkiye’nin hidroelektrik santrallere nazaran daha
enerji politikalarının dünü, bugünü ve ucuz ve kolay olan termik santrallerin
geleceği açısından değerlendirilmiştir. Türkiye’deki elektrik üretim
kapasitelerinin toplamı daha yüksektir
TÜRKİYE’DE ELEKTRİK ÜRETİMİNİN
(Tablo 2). Hidroelektrik santralinin kuru-
GELİŞİMİ VE UYGULANAN POLİTİ-
labilmesi için büyük çoğunlukla baraja da
KALAR:
gerek vardır. Ancak baraj yapımı sadece
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanı ve Lozan bir inşaat değildir. Aynı zamanda baraj
Antlaşmasının imzalanmasından sonra, bölgesinde tarım alanlarının ve yerleşme-
siyasal bağımsızlığın ancak ekonomik lerin boşaltılması gibi çalışmaları da
bağımsızlıkla birlikte sürdürülebileceği içeren çeşitli kamulaştırma faaliyetleri ile
Atatürk tarafından vurgulamıştır. Ancak fiziki düzenlemelere gereksinim duyulur.
ülke, ekonomik anlamda bağımsızlığını Bütün bu faaliyetler doğada bir takım
sağlayacak araçlara tam olarak sahip değişikliklere neden olduğu gibi8 çevrenin
değildi. Çünkü Türkiye Cumhuriyetinin
ilk yıllarında ekonomi, ilkel bir tarım
sistemi ile gelişmemiş atölye tipi bir çıkmaktadır. Türkiye’nin de gelecek için planlarını
sanayiden oluşuyordu. Bununla birlikte buna göre yapma zorunluluğu vardır (Kaygusuz,
2003: 1687–1688)
kalkınmanın ancak sanayileşme ile 7 İstanbul’da elektrik ilk kez belirli bölgelere Macar

gerçekleşeceği konusunda bir ortak görüş Ganz Anonim Elektrik Şirketi tarafından ulaştırıl-
paylaşılıyordu (Avcı, 2000: 33). Bütün mıştır. 1911 yılında bu şirket, Bank General De
bunların sonucunda Türkiye’nin sanayi- Credit Hongrois ve Banque De Bruxelles ile birlikte
Osmanlı Elektrik Şirketi’ni kurarak Galata-Ortaköy
leşmesinin sağlanması için hazırlıklara arasındaki tramvay hattını elektrikle işler hale
başlanmıştır. Ancak sanayinin geliştirile- getirmiştir. Silahtarağa Merkez Elektrik Fabrikası’nın
bilmesi, üretimin de temel girdilerinden kurulması ile tramvay hattı yanında, daha fazla
olan enerjiye bağlıdır. Bu amaçla I. İktisat aboneye de elektrik verilmesi mümkün olmuştur.
Silahtarağa fabrikası 1921, 1923 ve 1937 yıllarında
Kongresinden günümüzdeki kalkınma yeni türbinlerle güçlendirilmiştir. 1952 yılına kadar
planlarına kadar yapılan tüm çalışmalar- İstanbul’un elektriği bu tesisten karşılanmış, bu
da, enerji üretimine ilişkin değerlendirme- tarihte Çatalağzı’ndan İstanbul’a elektrik verilmeye
ler yer almıştır6. başlanmıştır. 1938 yılında devletleştirilen Silah-
tarağa Termik Santrali İstanbul Belediyesine
bağlanmış, 1971 yılında ise yeni oluşturulan Türkiye
6 Türkiye’nin enerji politikaları Cumhuriyetin ilk Elektrik Kurumu’na devredilmiştir (BEDAŞ, 2005).
yıllarında ihtiyaçlar ve imkânlar ile belirlenirken, 8 Hidroelektrik santralleri elektrik üretimi yanında

günümüzde bu politikalar üzerinde uluslararası taşkın koruma, çevre ziraatını geliştirme, balıkçılığı
antlaşmalar da etkili olmaktadır. Özellikle iklim destekleme, ağaçlandırma, çevrenin estetik
değişikliği üzerinde yürütülen çalışmalar, ülkelerin kalitesinin ve özellikle yukarı çığırda su kalitesinin
enerji politikalarını adeta yeniden şekillendirmek- yükseltilmesi gibi hedeflere sahip olabilirler. Özellikle
tedir. Fosil yakıtların yerine yeni ve yenilenebilir büyük hidroelektrik santrallerindeki baraj gölünün
enerji kaynaklarından enerji üretimi ön plana mikroklimatik, hidrolojik ve biyolojik açıdan çevre

5
Sedat AVCI

sosyo-ekonomik yapısını da etkiler. Sonuç Bu yıllarda elektrik üretiminde su


olarak yapım maliyetleri yükselmekte ve gücünün de kullanımının artması nede-
inşaat süresi ise uzamaktadır. Buna niyle termik santrallerin payı toplam
karşılık termik santraller daha küçük alan üretim içinde ilk kez %60’ın altına inmiş
kullanılarak, daha kısa sürede inşa edile- ve 1980–2002 arasında 1986 yılı haricinde
bilme avantajına sahiptir. Fakat elektrik %60’ın altında kalmaya devam etmiştir.
üretiminde mutlaka bir bedel karşılığında 1986 yılı, hidroelektrik santrallerden
temin edilen bir birincil enerji kaynağına elektrik üretiminin de olumsuz yönde
ihtiyaç duyulur. Kullanılan enerji kaynak- etkilenebileceğine bir örnek oluşturmakta-
ları değişen oranlarda olumsuz çevresel dır. Söz konusu yıl yaşanan kuraklık
etkilere sahiptir. nedeniyle barajlardaki su seviyesi düşmüş
Türkiye’de 1923 yılında toplam 44,5 ve elektrik üretiminde bir azalış meydana
MW dolayında olan elektrik üretimi, 1950 gelmiştir. Hidroelektrik santrallerinden
sonrasında 1000 MW, 1970 sonrasına elde edilen elektriğin payı azalınca, termik
10.000 MW’a çıkmış, 1990’ların ikinci santrallerin payı yeniden %60’ı aşmıştır.
yarısından sonra ise 100.000 MW’ı 2002 ve 2003 yıllarında ise termik
aşmıştır (Şekil 1). Elektrik üretiminde santrallerin payı yeniden toplam elektrik
termik santrallerin payı yüksektir. enerjisinin yaklaşık 2/3’ini oluşturacak
Cumhuriyetin ilk yıllarında %97–98 düzeye çıkmıştır.
dolayında olan termik santrallerin payı, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda
1955 yılında ancak %94’e düşmüştü. enerji sektöründeki temel amacın, artan
Buna karşılık hidroelektrik santrallerinin nüfusun ve gelişen ekonominin enerji
arka arkaya devreye girmesi ile 1956 ihtiyacının kesintisiz, sürekli ve mümkün
yılında termik santrallerin sağladığı olan en düşük maliyetle güvenilir olarak
enerjinin payı %83’e, 1960 yılında ise sağlanması olarak belirlenmiştir. Bunu
%67’ye kadar gerilemişti (Şekil 2). Ancak gerçekleştirebilmek için enerji sektörünün
1975–1980 yılları arasında sosyal ve tüm faaliyet alanlarında daha verimli,
ekonomik kriz nedeniyle kömür üretimi- ekonomik ve çevresel kirliliğe yol açmayan
nin aksaması veya petrol fiyatlarının aşırı üretim, nakil ve tüketim teknolojilerine
artması gibi nedenlerle, termik santrallere önem ve öncelik verilmesi düşünüldüğüne
hammadde temininde güçlükler ortaya yer verilmektedir. Ayrıca doğanın korun-
çıkmıştır. Doğan elektrik açığı ise ithalat ması konusu dikkate alınarak, yeni ve
ile karşılanmaya çalışılmıştır. Bu dönem- yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştiril-
de kullanıma sunulan elektriğin yaklaşık mesi, yaygınlaştırılması ve tüketiminin
%2-5’i ithal ediliyordu. 1980 sonrasında toplamdaki payının arttırılması planlan-
tercih edilen ekonomi politikasına uygun mıştır. Böylece yerli fosil kaynaklarına ek
olarak 1984 yılına kadar elektrik
enerjisinin ithalatı devam etmiş ve zaman çıkması, verimliliğin düşük olduğu anlamına
zaman ithal edilen elektrik toplam arz edi- gelmektedir. Enerji tüketimi açısından henüz
doygunluğa ulaşmamış, sanayileşme yolundaki
len elektriğin %8’ine kadar yükselmiştir9.
ekonomilerde enerji yoğunluğu değerinin
düşürülmesi kolay olmamaktadır. Devlet İstatistik
üzerinde etkileri vardır. Buharlaşmayı arttırması, Enstitüsü’nün verilerinden yapılan hesaplamaya
tarım arazilerinde tuzlanmaya ve çoraklaşmaya göre (DİE, 1998: 327, 647; DİE, 2002), son 10 yıllık
neden olması, paraziter hastalıkların artması, dönemde Türkiye’nin ortalama enerji yoğunluğu 0,5
hidrolojik dengenin ve baraj alanında flora ve düzeyindedir. Ancak bu oran yıldan yıla büyük
faunada değişikliklerin ortaya çıkması gibi fiziki; sapmalar da gösterebilmektedir (1993–1994
tarihi dokunun sular altında kalması gibi kültürel döneminde 0,1’e kadar düşmüş, 1995–1996
etkileri ilk akla gelen olumsuz etkilerdir (DPT, 2001a: döneminde 0,7’ye kadar çıkmıştır). Türkiye’nin enerji
9–5, 9–6). tüketiminde çevrim tesisleri büyük paya sahiptir.
9 Ülke veya bölgeler arası karşılaştırma yapabilmek Nihai tüketimde büyük payı olan elektriği
ve enerji tüketimindeki verimliliği belirlemek için üretebilmek için kurulan santrallerde büyük
kullanılan yöntemlerden biri, enerji yoğunluğunun miktarlarda enerji kullanımı söz konusudur. Bu
belirlenmesidir. Enerji yoğunluğu, enerji durum Türkiye’nin enerji tasarrufunu sadece
tüketimindeki artışın, gayri safi milli hâsıladaki artış tüketimde değil, dönüşüm tesislerinde de yapması
oranını göstermektedir. Oranın 1’in üzerinde gerektiğini göstermektedir (Aybar, 1993: 27-31).

6
TÜRKİYE’DE TERMİK SANTRALLER VE ÇEVRESEL ETKİLERİ

olarak yenilenebilir enerji kaynakları da nin en üst derecede kullanıma sokulması


üretime katılarak ülke enerji potansiyeli- hedeflenmiştir (DPT, 2000: 145–152).

Tablo 2- Türkiye’nin elektrik enerjisi üretim kapasitesinin yıllara göre gelişimi (MW).

DİE, 2002.

7
Sedat AVCI

Şekil 1- Türkiye’de elektrik üretimi (1923–2001).

Şekil 2- Türkiye’de tüketime sunulan elektriğin temin edildiği kaynaklara göre payları.

8
TÜRKİYE’DE TERMİK SANTRALLER VE ÇEVRESEL ETKİLERİ

Yapılan çalışmalarda 2000–2010 yılları politikaları ile uyumlu olması zorunludur.


arasında yüksek verime, ancak düşük Avrupa Birliği sadece tükenebilir kaynak-
yatırım maliyetine sahip birincil enerji lara dayanan enerji üretimi yerine, yenile-
kaynaklarının kullanımının artması bek- nebilir enerji kaynaklarının da dengeli
lenmektedir. Elektrik sektöründeki yeni- olarak kullanımını gerektiren bir enerji
den yapılanma ve kolaylaşması beklenilen politikasını tercih etmektedir. Aynı
doğal gaz temin koşulları nedeniyle doğal zamanda fosil yakıt kullanımında da uzun
gaz ile çalışan tesislerin önem kazanacağı vadede değişiklik yapmayı planlamaktadır.
ön görülmektedir. Fakat gaz fiyatlarındaki Buna göre, 1990 yılında fosil yakıt
artışa bağlı olarak zaman içinde doğal kullanımında en büyük paya (%54,4)
gazın ekonomik olmaktan çıkacağı, 2020– sahip olan kömür, 2020 yılında %37,5’e,
2030 yıllarında “temiz kömür” tekno- %23,5 olan sıvı yakıtların payı da
lojilerinin kullanıldığı tesislerin öneminin %15,7’ye düşürülmüş olacaktır. Bunların
artacağı tahmin edilmektedir (Tuncer ve yerini daha çok gaz yakıtlar alacaktır.
Eskibalcı, 2003: 88). Yapılan tahminler 1990 yılında sadece
Bütün bunların yanında Türkiye, %17,2 olan gaz halindeki yakıtların
elektrik üretiminde kullanacağı kaynaklar payının 2020 yılında iki katından daha
ile ilgili bazı yeni yükümlülüklerle de karşı fazla artmış olacağı yönündedir (DPT,
karşıyadır. Birleşmiş Milletler tarafından 2001a: 4–12). Sonuç olarak Türkiye yakın
hazırlanan “İklim Değişikliği Çerçeve gelecekte, birincil enerji kaynaklarının
Sözleşmesi”, 1992 yılında Rio de kullanımı da dâhil, enerji politikalarını
Janeiro’da düzenlenen Çevre ve Kalkınma yeniden belirlemek zorunda kalacaktır.
Konferansı sırasında ülkelerin imzasına
TÜRKİYE’DE TERMİK SANTRALLER-
açılmıştır. Türkiye, küresel ısı artışı ve
DE KULLANILAN BİRİNCİL ENERJİ
iklim değişikliğine neden olan gaz emisyo-
KAYNAKLARI VE GENEL ÖZELLİKLERİ:
nunun azaltılmasına ilişkin hedefi benim-
semekle beraber, sorumluluklar ve bekle- Türkiye’de termik santrallerde elektrik
nilen fedakârlıklar konusunda aynı üretimi için maden kömürü, linyit, fuel-
düşüncelere sahip değildir (Çevre Bakan- oil, motorin, doğal gaz, sıvılaştırılmış gaz
lığı, 1992: 26). Yüksek oranda enerji (LPG), nafta gibi fosil yakıtlar ve türevleri
kullandığı için çevre kirliliğinden daha ile jeotermal kaynaklar ve atıklar kulla-
fazla sorumlu olduğu düşünülen gelişmiş nılmaktadır. Bir tesis veya tesisler toplu-
ülkeler sözleşmenin Ek 1 ve Ek 2’de yer luğuna ısı ve elektrik enerjisi üreten
alan listelerinde gösterilmekte, Türkiye’de termik santraller haricinde, üretimini
bu ülkeler arasında yer almaktadır. Ancak genel elektrik iletim sistemine veren 30’un
Türkiye gelişmekte olan bir ülke olduğunu üzerinde tesis bulunmaktadır. Bu tesis-
ve gelişmiş ülkeler kadar çevreyi kirlet- lerden bazıları tek bir enerji kaynağıyla,
mediğini vurgulayarak, onların neden bir kısmı ise birden fazla enerji kaynağı ile
olduğu bir kirliliğin giderilmesinde onlar çalışmaktadır. 2000 yılında Türkiye’deki
kadar bir bedel ödemesinin mümkün tüm termik santrallerin kurulu gücü
olmadığını belirtmektedir. Söz konusu 16.204 MW’tır. Bu santraller içinde
sözleşmenin ardından imzaya açılan Kyoto doğalgaz ve linyit ile çalışan termik
Protokolü de, Türkiye tarafından neden santraller çoğunluktadır. Termik santral-
olmadığı bir konuda daha fazla lerde yaklaşık 93.000 GWh üretim
yükümlülüğe girmemek adına imzalanma- gerçekleştirilmektedir. Termik santraller-
mıştır (DPT, 2001a: 9–12; Senguler, den maden kömürü, linyit ve jeotermal
2001). Buna karşın Avrupa Birliği’ne enerji ile çalışanları hammaddenin
girmek arzusunu taşıyan Türkiye’nin bu kaynağına yakın, doğal gaz, fuel-oil gibi
arzusunu gerçekleştirebilmesi için enerji yakıtlarla çalışanları da tüketim
politikalarının da Avrupa Birliği’nin sahalarına yakın kurulmuştur (Şekil 3).

9
Sedat AVCI

Şekil 3- Termik santrallerin dağılışı.

Türkiye’de kömür ile çalışan termik


Taşkömürü kullanılan termik
santrallerden Çatalağzı termik santralinde
santrallerin genel özellikleri:
maden kömürü, diğerlerinde ise linyit
kullanılmaktadır. Doğal kaynakların ve/ Türkiye’de ekonomik anlamda maden
veya sağlanan enerjinin yetersiz olduğu kömürü üretimi; Zonguldak çevresindeki
yerlerde (Gökçeada, Aliağa, Marmara Armutçuk, Kozlu, Üzülmez ve Karadon
adası, Kangal, Erciş, Engil gibi), yerel ocakları ile Amasra’daki ocaklardan
ihtiyaçların karşılanması için motorin yapılmaktadır. Antalya Merkez ilçede
veya fuel-oil ile çalışan daha küçük Pamucak yaylasında, Akseki ilçesinde
kapasiteli termik santraller kurulmuştur. Güzelsu ve Çukurköy mevkiinde; Diyar-
Jeotermal kaynaklardan Kızıldere (Deniz- bakır’ın Hazro ilçesinde rezerv bakımın-
li)’de kurulan termik santralin dışında dan önemli olmayan maden kömürü
enerji üretiminde yararlanılmamaktadır10. yatakları bulunmaktadır. Zonguldak çev-
Son 20 yıldır Türkiye’de doğal gazdan resindeki ocaklardan çıkartılan maden
elektrik üretimi yaygınlaşmaktadır. E- kömürünün özellikleri Amasra’dan çıkartı-
lektrik üretiminde Hamitabad ile başlayan landan daha iyidir. Zonguldak çevresinde
doğalgaz kullanımı11, Marmara bölgesinde %5–6 arasında su, %9–12,5 kül ve %0,8–
İstanbul ve çevresi ile Bursa’ya da yayıl- 0,9 oranında kükürt barındıran ocaklar-
mıştır. Bu termik santrallerden bir kısmı daki kömürün alt ısıl değeri 6710–6740
ısı ve elektriği birlikte üretmektedir. Ada- Kcal/kg arasında değişmekte, buna
pazarı, Ankara ve İzmir, doğalgaz kombine karşılık, Amasra’dan çıkartılan maden
çevrim santrallerinin kurulmasının düşü- kömüründe %7 nem, %12,5 kül ve %1,5
nüldüğü diğer bazı büyük merkezlerdir kül bulunmaktadır. Amasra’da üretilen
(DPT, 2001a: 13–13, 13–20). kömürün alt ısıl değeri diğer maden kö-
mürlerine nazaran daha düşüktür (5840
Kcal/kg). Türkiye’nin maden kömürü
10 Aydın’da Germencik ve Salavatlı’da, ve Çanakkale
Tuzla’da elektrik üretmeye elverişli jeotermal
rezervi 1,1 milyar ton dolayındadır (İTO,
kaynaklar bulunmaktadır. Bunun yanında beş farklı 1997: 320, 307; DPT, 2001b: 41–42).
merkezde daha teknolojik gelişmeye bağlı olarak Ulusal ve uluslararası elektrik sistemi-
elektrik üretmenin mümkün olabileceği ne bağlı olarak elektrik üretimi yapan ve
belirtilmektedir (DPT, 2001d: 30–31).
11 Doğal gazın temininde sıkıntı yaşandığı
maden kömürüyle çalışan tek santral
dönemlerde santralde fuel-oil de yakılmıştır. Çatalağzı Termik Santralidir. Santralin

10
TÜRKİYE’DE TERMİK SANTRALLER VE ÇEVRESEL ETKİLERİ

temeli 1946 yılında atılmış ilk üniteler özelliğine sahiptir. Türkiye’nin en büyük
1948 yılında deneme üretiminde başla- linyit rezervine Afşin-Elbistan havzası sa-
mıştır. 1956 yılında ilave üniteler faaliyete hiptir (Özdoğan ve Ünver, 1998: 11).
geçmiştir. Kullanılan teknolojinin geri Kalitesi düşük de olsa farklı yerlerde
kalması ve kapasite artırımına ihtiyaç linyitin varlığı, linyit ile çalışan termik
duyulması nedeniyle, ÇATES-B olarak santrallerin kurulmasına zemin hazırla-
bilinen ikinci santralin temeli 1977 yılında mıştır. Kurulan termik santrallerin çevre
atılmış, 1989 yılında deneme üretimine, için büyük olumsuz etkileri olduğu,
1990 yılında da ticari üretime başlamıştır. yapılan çalışmalarla ortaya konulmuş-
Yeni yapılan santralin 1987 yılında tur12. Türkiye linyitleri ortalama olarak
inşaatına başlanan ek üniteleri 1991 %36,5 nem, %21 kül ve %2,1 kadar
yılının ilk aylarında deneme üretimi kükürt oranına sahiptir (DPT, 2001b: 42).
yapmış, yılın sonuna doğru da ticari Ayrıca oranı değişmekle beraber yer yer
üretime geçmiştir. Ekonomik olmaktan radyoaktif maddelerin de var olduğu tespit
çıkan ilk santral (ÇATES-B’nin yapılma- edilmiştir.
sından sonra ÇATES-A olarak nitelendi- Türkiye linyitlerinin kalitesi son derece
rilecek olan Çatalağzı Termik Santrali) değişkendir. Termik santrallerde işlenilen
1991 yılında kapatılmıştır. Halen kulla- linyitler, çıkarıldıkları yataklara göre farklı
nımda olan ÇATES-B santrali maden özellikler göstermektedir. Sadece farklı
kömürünün yıkanmasından sonra lavvar linyit havzalarının değil, aynı havzada
atığı olarak çıkan milimetrik boyutta ve dahi farklı kalitede linyit bulunmaktadır.
nispeten düşük kalorili mikst adı verilen Bu linyitlerin çoğu, termik santrallerin
kömür tozlarını yakmaktadır. Yardımcı planlanan linyit kalite değerinin altındadır
yakıt olarak fuel-oil ve mazot kullan- ve yaklaşık yılda 3 milyar kWh’lik enerji
maktadır. kaybına yol açmaktadır. Bu olumsuz
Çatalağzı termik santralinin çevresel etkilerin azaltılabilmesi için Orhaneli,
etkileri, diğer kömür ile çalışan termik Soma-B ve Çayırhan termik santralleri
santrallere göre oldukça azdır. ÇATES- için kömürlerin yıkanması gerekirken,
A’da ilk kurulduğunda %14 küle sahip Muğla çevresinde yer alan Yatağan,
kömür yakılmıştı. Daha sonraki yıllarda Yeniköy ve Kemerköy (Gökova) termik
%50 kül oranına sahip olan düşük kaliteli santrallerinde ise harmanlama ve homoje-
kömür de kullanılmıştır. Bu kabuledi- nizasyonu sağlayacak çalışmalar yapılma-
lebilir değerlerin 4,5–5 katı kadar fazla lıdır. Bunun için üretimde seçici maden-
oranlarda partikülün atmosfere bırakılma- cilik yapılması zorunluluğu ortaya çık-
sına neden olmuştur. ÇATES-B’de ise maktadır (DPT, 2001a: 8–2, 8–3).
kullanılan elektro filtrelerin de yardımıyla, Türkiye’de termik santrallerde işlenen
atmosfere salınan partikül miktarı kabule- linyitlerin nem oranları %10 (Tunçbilek)-
dilebilir düzeylere inmiştir. Daha önce %50 (Afşin) arasında; kül oranları %14
lavvarlardan denize dökülerek yok edilme- (Orhaneli)- %49 (Tunçbilek); kükürt
ye çalışılan miksti yakarak çevreye katkı- oranları %1,21 (Seyitömer) - %4,39
da da bulunan Çatalağzı termik santrali,
uçucu kül ve cürufunu denize boşaltarak
bir başka kirlenmeye yol açmaktadır 12 Bu konuda son yıllarda yapılan çalışmalardan
bazıları için bakınız: Atımtay, 2003; Avcı, 2004;
(Zonguldak Çevre, 1994: 62, 75).
Aytuğ ve Guven, 1996; Baba, 2000; Baba, 2002;
Linyit kullanılan termik santrallerin Baba, 2003; Baba ve Kaya, 2004; Baba vd, 2003;
Baba ve Turkman, 2001; Büke, 2003; Cicek ve
genel özellikleri: Koparal, 2004; Im ve Yenigun, 2004; Kantarcı, 2000;
Türkiye’nin farklı yerlerine dağılmış, Kantarcı, 2003; Kantarcı ve Karaöz, 1998; Karaoz,
yaklaşık 150 lokasyonda linyit bulun- 2003; Karaöz, 1994; Karaöz ve Tolunay, 1997a;
Karaöz ve Tolunay, 1997b; Karavuş vd., 2002;
maktadır (Şekil 4). Toplam linyit rezervi Keskin ve Mert, 2002; Makineci ve Sevgi, 2005;
8,2 milyar ton dolayındadır. Ancak bunun Oruç, 1999; Öztürk ve Özdoğan, 2004; Sarı ve Bayat,
yarısından daha azı işletilebilir olma 2002; Sevim vd., 1998; Tolunay, 2001; Tolunay,
2003; Tolunay ve Makineci, 2001; Uğur vd., 2004.

11
Sedat AVCI

(Yatağan); alt ısı değerleri ise 1050 değerler Tablo 3’de yer almaktadır. Termik
Kcal/kg (Afşin) – 3678 Kcal/kg (Çan) santrallerde tüketilen linyitlere ait
arasında değişmektedir. Linyitle çalışan ortalamalar, farklı kaynaklardan gelen
termik santrallerde kullanılan linyitlerin linyitlerin karışım oranlarına göre
genel özelliklerine ait en az ve en yüksek değişmektedir.

Şekil 4- Türkiye'nin kömür üretim sahaları.

Tablo 3- Termik santrallerde kullanılan linyitlerin bazı özellikleri.

Kaynak: İTO,1997

Kömürlerin tüm mekanik ve fiziksel nında nem artışının, %1 oranında kül


özellikleri içerdikleri nem miktarına ve bu artışına eşdeğer miktarda ısıl verimi düşü-
nemin kömüre nasıl bağlı olduğuna göre receği bilinmektedir (Özdoğan vd., 1998:
değişir. Kömürün nem oranının yüksek 297).
olması, santralin veriminin düşmesine yol
Diğer birincil kaynakları kullanan
açmaktadır. Bunun nedeni, yanma
termik santrallerin genel özellikleri:
esnasında elde edilen enerjinin bir kısmı-
nın, linyitteki nemin buharlaştırılmasına Termik santrallerde kömür dışında
harcanmasıdır. Özellikle genç kömürlerde kullanılan diğer birincil enerji kaynakla-
nem oranı yüksektir (Meriçboyu vd., rının başında, fuel-oil ve mazot gibi petrol
1998a: 155). Kömürlerde yaklaşık %1 ora- ürünleri gelmektedir. Kömürle çalışan

12
TÜRKİYE’DE TERMİK SANTRALLER VE ÇEVRESEL ETKİLERİ

termik santraller kadar olmasa da, fuel oil deniyle, özellikle ilk yıllarda hava kirlili-
veya mazot ile çalışan tesislerin de çevre ğinin yoğun olduğu büyük şehirlerdeki sa-
üzerine olumsuz etkileri vardır. Türki- nayi tesisleri ile konutlarda doğal gaz kul-
ye’nin bilinen petrol yatakları oldukça lanımı teşvik edilmiştir. Türkiye günü-
sınırlıdır. Bu açıdan ele alındığında Tür- müzde doğal gaz ihtiyacını, Rusya
kiye petrol ve petrol türevleri bakımından Federasyonu ve İran’dan boru hattı ile,
dışa bağımlı bir ülke durumundadır. Cezayir ve Nijerya’dan ise sıvılaştırılmış
Buna karşılık yapım maliyetinin düşük; doğal gazın deniz yoluyla taşınmasıyla
inşa süresinin ise kısa olması nedeniyle karşılamaktadır13. Bu ülkelerin dışında,
özellikle büyük miktarlarda elektrik doğal gaz sıkıntısı doğduğu zaman
enerjisine gereksinim duyulmayan yerler- Avustralya ve Katar’dan sıvılaştırılmış
de, yerel ihtiyacı karşılamak üzere fuel-oil doğal gaz alımı yapılmıştır (DPT, 2001c:
ve mazot ile çalışan termik santraller 19). Doğal gaz ile çalışan termik santral-
kurulmuştur. lerde yanma sırasında yüksek ısılar elde
Gerek fuel-oil, gerekse mazot aynı edilmektedir. Yanma işlemi aynı zamanda
zamanda kömür kullanılan termik büyük miktarlarda hava kullanımını da
santrallerde yanmayı kolaylaştırıcı yar- gerektirmektedir. Bunun sonucunda azot
dımcı yakıt olarak da kullanılmaktadır. oksitleri meydana gelmekte ve bunlar
Sıvı yakıtlar, taşınma ve depolama sırasın- baca gazı olarak atmosfere atılmaktadır
da bazı problemlere neden olmaktadır. ‘Bu (DPT, 2001d: 43).
esnada meydana gelen kazalar (petrol Jeotermal kaynaklardan da elektrik
veya ürünlerini taşıyan tankerlerin batma- üretiminde faydalanılmaktadır. Türkiye’de
sı veya tesislerin yakıt tanklarında medya- yaklaşık 170 lokasyonda jeotermal kaynak
na gelebilecek sızıntı nedeniyle su kaynak- bulunmaktadır. Ancak bu jeotermal kay-
larını kirletmesi vb), doğa üzerinde etki- naklardan sadece Denizli-Sarayköy’de
lerini uzun yıllar sürdürmekte ve bu etki- elektrik üretimi yapılmaktadır. İlk deneme
nin azaltılması için büyük masrafların 1974 yılında yapılarak çevredeki üç köye
yapılması gerekmektedir. Sözü edilen elektrik verilmiştir (Doğanay, 1998: 550).
problemler dışında, fuel-oil ve motorin Daha sonra 1984 yılında kurulan termik
hava kirliliğine yol açan bazı maddeler santralde elektrik üretilmeye başlanmıştır.
içermektedir. Kullanılan petrol türevinin Üretim ilk yıl 22 GWh kadar gerçekleşmiş,
kalitesine ve kimyasal özelliğine göre 1986–1990 yılları arasında nispeten hızlı
bünyesinde özellikle kükürt bulunabil- artmasına karşılık, genelde üretim 80–90
mekte, yanma sonrasında buradan kü- GWh düzeyinde olmuştur. Bu santraller-
kürt dioksit olarak dışarı atılmaktadır. den sadece 2002 yılında 100 GWh’in
1980’li yılların ikinci yarısından itiba- üzerinde elektrik üretilebilmiştir (ETKB,
ren doğal gaz ile çalışan termik santraller 2005). Enerji üretiminden sonra mineral
gündeme gelmiştir. Doğal gaz kombine madde bakımından oldukça zengin olan
çevrim santralleri, fosil enerji kaynaklarını su buharının doğal ortama geri verilmesi,
kullanan termik santraller arasında en az jeotermal kaynaklar ile çalışan santral-
çevre sorunlarına yol açanlarını oluştur- lerin en önemli sorunudur. Jeotermal
maktadır. Trakya’da Hamitabad’ta bulu- kaynaklardan elde edilen su, termik
nan doğal gaz, 1985 yılında burada kuru- santralin donanımına zarar vermemesi
lan kombine çevrim santrali ile değerlen- için bazı işlemlerden geçirildiğinden, belli
dirilmiştir. Türkiye ağırlıklı olarak petrole mineraller bakımından oldukça zengin
dayanan enerji kaynaklarını çeşitlendir- hale gelmektedir. Söz konusu atık suların
mek amacıyla, yine bir fosil yakıt olan
doğal gazı tercih etmiştir. Ancak Türkiye 13 Türkiye yakın gelecekteki doğal gaz ihtiyacını
açısından bilinen doğal gaz kaynakları karşılamak üzere başka anlaşmalar da yapmıştır.
yeterli değildir ve ihtiyaç duyulan doğal Bunlardan biri Rusya Federasyonu ile yapılan Mavi
gazın önemli bir kısmı ithalat ile karşılan- Akım Projesidir. Azerbaycan, Türkmenistan, Irak ve
Mısır’dan doğalgaz alımı ile ilgili çalışmalar
maktadır. Fiyatının da uygun olması ne-
mevcuttur.

13
Sedat AVCI

toprak ve diğer su kaynakları üzerinde bu maktadır. Türkiye linyitleri genel olarak


mineral maddelerin birikmesine yol açtığı kükürt ve radyoaktif madde bakımından
için olumsuz etkileri vardır (DPT, 2001a: zengindir. Bu, çeşitli baca gazları ile
9–2). partiküllerin doğal ortama istenmeyen
maddeler olarak karışması sorunu yarat-
TERMİK SANTRALLERDE KULLANI-
maktadır. Hava kirliliğinin önüne geçebil-
LAN BİRİNCİL ENERJİ KAYNAKLARININ
mek için hava kalitesi sınır değerleri ile
YARATTIĞI ÇEVRESEL ETKİLER:
atmosfere bırakılan atıkların emisyon sınır
Termik santrallerin işletilmesi sonu- değerleri belirlenmiştir (Tablo 4 ve Tablo
cunda çeşitli çevre sorunları meydana 5). 1986 yılında yayınlanan “Hava Kalite-
gelmektedir. Bunun yanında termik sini Koruma Yönetmeliği”, eskiden yapıl-
santraller, hidroelektrik santraller kadar mış veya yapımı devam eden termik
geniş bir alanda olmasa da arazi kullanımı santraller ile yeni yapılacak termik
açısından bazı değişikliklere yol açabil- santralleri, büyüklüklerine göre ayrı ayrı
mektedir. değerlendiren hükümlere sahiptir. Bu
Termik Santrallerin Neden Olduğu değerlerin aşılmaması, çevre için son
Hava Kirliliği: derece önemlidir. Bunun için mevcut
termik santrallerde bir dizi önlem alınması
Termik santrallerin çevre üzerindeki
gerekmiştir.
etkilerinden bir kısmı baca gazları ile oluş-
Tablo 4- Termik santrallerle ilgili hava kalitesi sınır değerleri (µg/m3) (HKKY, 1986).

Termik santrallerden çıkan ve çevreye leri, karbon monoksit ve karbondioksiti,


zarar veren baca gazlarından birisi de kömür ve küldeki radyoaktif maddeleri
kükürttür. Termik santrallerin bacalarına filtre etmez. Bu nedenle söz konusu
konulan “Baca Gazı Desülfürizasyon” maddelerin yoğunluklarını azaltacak yıka-
tesisleri bacalardan çıkan kükürt ve kü- ma veya harmanlama gibi işlemlerin,
çük kül parçacıklarını %99’a kadar tuta- yanma işleminden önce yapılması gerekir.
bilmektedir. Farklı bir enerji üretim Çan termik santrali ise, akışkan yatak
teknolojisiyle çalışacak olan Çan termik teknolojisi kullanılmak üzere planlan-
santrali dışında Türkiye’deki tüm termik mıştır. Bu teknolojide uygun koşullarda
santrallerde bu tesisin kurulmasına ihti- yanma işlemi gerçekleştirildiğinden, yapı-
yaç vardır14. Ancak bu tesisler azot oksit-
yüksek olması nedeniyle tesisler
çalıştırılamamaktadır (EÜAŞ, 2005b). Yapımına
14 Çayırhan termik santralinde 1991 yılında, “Hava Kirliliği Kontrol Yönetmeliği”nin yürürlüğe
Orhaneli termik santralinde 1999 yılında çalışmaya girmesinden sonra karar verilen tesislerde ise, baca
başlayan Baca Gazı Desülfürizasyon tesisleri, gazı desülfürizasyon tesisleri proje içinde yer
Yatağan, Kemerköy ve Yeniköy termik santrallerinde almaktadır. Bu nedenle Çayırhan termik santraline
tam olarak faaliyete geçememiştir. Yatağan Termik ilave edilen 3. ve 4. ünitelerde, Kangal termik
Santrali’nde III. Ünitenin 2002 yılında, I. ve II. santralinin 3. ünitesinde, Afşin-Elbistan B termik
Ünitelerinin ise 2003 yılında deneme işletmeleri santralinde baca gazı desülfürizasyon tesislerinin
tamamlanmış olmasına karşılık, çıkan sorunlar yapımı, planlamanın ilk aşamasından beri yer
nedeniyle tesislerin kabulü yapılamamaktadır almaktadır (DPT, 2001a: 9–1, 9–2). Tesisler
(EÜAŞ, 2005a). Benzer şekilde Yeniköy Termik tamamlanıp işletmeye alındığında kükürt dioksit ve
Santrali’nde de baca gazı tesisleri yapılmıştır. Fakat partiküller açısından bir çevre sorunu yaratmaması
baca gazı sıcaklığının bu tesislere girişi esnasında beklenmektedir.

14
TÜRKİYE’DE TERMİK SANTRALLER VE ÇEVRESEL ETKİLERİ

sal emisyon filtreleme özelliği nedeniyle nedeniyle azot oksitleri oluşmaktadır.


baca gazında kükürt dioksit ve azot İnsanlar için zararlı gazlar arasında yer
oksitlerin miktarları, yönetmeliklerde ön- alan azot oksitleri ozon oluşumuna neden
görülen sınır değerlerin altındadır (Dur- olarak olumsuzluk yaratmaktadır.
maz, 1998: 376–377). Özellikle yeryüzüne yakın seviyelerde
Türkiye’deki termik santrallerde kulla- oluşan ozon, insan sağlığını olumsuz
nılan linyitlerin kül ergime sıcaklıkları yönde etkilemektedir (DPT, 2001a: 9–2).
düşüktür. Bu durum, kömürün daha Azot oksitlerinin bulunduğu ortamda kısa
düşük sıcaklılarda yakılmasına imkân süreli bulunma solunum şikâyetlerine,
tanımakta ve böylece azot oksitleri oluş- uzun süreli bulunma ise akciğerlerde
mamaktadır. Ancak doğal gaz ile çalışan kalıcı hasarlara kadar varabilen etkilere
termik santrallerde uygun yanma neden olmaktadır (TTB, 2000).
koşulları sağlanmadığında yüksek sıcaklık

Tablo 5- Termik santrallerle ilgili emisyon değerleri (mg/m3) (HKKY, 1986).


Yakma Sistemleri Katı Yakıtlı Sıvı Yakıtlı Gaz Yakıtlı****
Eski Santraller 250* 110 10
Toz Emisyonları
Yeni Santraller 150* 110 10
Eski Santraller 1000 1000 500
NOx Emisyonları
Yeni Santraller 800 800 500
CO Emisyonları 250 175 100
Flor Bileşikleri Emisyonları 15
Klor Bileşikleri Emisyonları 100
20.000 saat ve daha
az ömrü kalmış olan 60***
santrallerde
<300 MWt 20.000 saatten fazla
ömrü kalmış olan 3200** 3200** 600***
santrallerde
Yeni santrallerde 2000** 1700** 6***
20.000 saat ve daha
Kükürtdioksit
az ömrü kalmış olan 60
Emisyonları
santrallerde
Ömrü 20.000-50.000
saat arasında olan 3200** 1700** 60
>300 MWt
santrallerde
50.000 saatten fazla
ömrü kalmış olan
1000** 800** 60
santraller ve yeni
santrallerde
*Orijinal kömürdeki kül miktarı %18’in üzerinde olan linyit santrallerinde, bu sınır değerleri Çevre ve Orman
Bakanlığı tarafından %200 oranında arttırılabilir.
**Eğer verilen sınır değerleri aşılıyorsa; yakıt ısıl gücü 3200 MWt’e kadar olan tesislerde kükürt emisyon değerini
%10’a, 300 MWt’ın üzerindeki tesislerde ise %5’e düşürecek bir kükürt arıtma tesisi kurulacaktır.
***Yakıt ısıl gücü 100 MWt’in altındaki tesisler için bu değer 100 mg/m3’tür.
****Yönetmelikte doğal gaz kombine çevrim santralleri için değer verilmemiştir. Ancak baca gazındaki oksijen
oranının %3 yerine %15 olarak alınması halinde gaz yakıtlı yakma tesisleri için verilen değerlerin gaz tribünleri
içinde kullanılabileceği, Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından kabul edilmiştir (DPT, 2001a: 9–8).

Baca gazları ve çıkan partiküller koruyabilmektedirler. Tanecikler bronşite,


çevreye büyük zarar vermektedir. anfizeme ve damar hastalıklarına bağlı
Partiküller genel olarak boyutları tek bir olarak ölümlere neden olabilen
küçük molekülden (çapı 2x10-4 µm) kirleticilerdir (Karatepe vd., 1998: 629-
büyük, 500 µm’dan küçük olan katı ve 930). Seyitömer Termik Santralinin çevre
sıvı maddeler olarak tanımlanmaktadır. köylerde yaşayanlar üzerindeki etkilerin
Bu boyuttaki tanecikler, birkaç saniyeden araştırıldığı bir çalışmada; akut ve kronik
birkaç aya kadar değişen sürelerde askıda akciğer hastalıklarının görülme sıklığı
kalarak, atmosferdeki konumlarını değerlendirilmiştir. Çalışmalardaki bulgu-

15
Sedat AVCI

lar sigara içmeyenlerde de baca gazları kalitesinin iyileştirilmesinde kullanılabil-


nedeniyle akut ve kronik akciğer mektedir. Ayrıca beton veya tuğla
hastalıklarının yaygınlaştığını ortaya yapımında katkı maddesi olarak da
koymuştur (Karavuş, vd., 2001: 219). Bir kullanılabilmektedir (Sarı ve Bayat, 2002:
başka çalışmada baca gazlarıyla çıkan 73). Bütün bunlara karşılık küllerin ağır
partiküllerin alfa-radyoaktivitesi ölçül- metal ve radyoaktif maddeler tarafından
müştür. Burada da rüzgâr yönlerine göre kirletilmiş olabileceği göz önünde
bacadan çıkan küllerin etkili olduğu bulundurulmalıdır.
alanlar ortaya konulmaya çalışılmış,
Termik Santrallerin Yarattığı Su
radyasyon tehlikesinden halkın korunma-
Kirliliği:
sı için tedbir alınması gerektiğine dikkat
çekilmiştir (Büke, 2003: 327). Sanayi-çevre ilişkisi açısından su kay-
Yanma sonucunda oluşan baca gazları naklarının temizliği veya sanayi faaliyet-
içinde ayrıca radyoaktif maddeler de bu- leriyle kirletilmemesi çok önemlidir.
lunmaktadır. Havadaki radyasyon ora- Termik santrallerde buhar üretme,
nının yükselmesi nedeniyle, Yatağan soğutma ve temizleme işlemleri için
Termik Santralinde olduğu gibi, radyas- önemli miktarlarda su kullanılmaktadır.
yon alarmı verilmekte ve tesisin çalışması Termik santrallerde tüketilen soğutma
durdurulmaktadır15. Bacalardan çıkan suları kullanılmadan önce çeşitli kimyasal
karbondioksit, sera gazı etkisi yaratan işlemlerden geçirilmekte ve santralin
gazlar arasında yer almaktadır. Kömür ile makinelerine zarar vermemesi sağlan-
çalışan her yeni termik santral inşaatı, maktadır. Fakat bu işlem atık suların
karbondioksit çıkışının artması anlamına demir 2 sülfat bakımından zenginleşme-
gelmektedir. 1995 yılında yıllık 63 milyon sine neden olmaktadır. Yatağan Termik
ton dolayında olan gaz çıkışı, 1999 yılında Santrali örneğinde olduğu gibi, bu suların
yeni termik santrallerin eklenmesi ile tekrar alındıkları kaynağa geri
%5,6 dolayında artış göstermiştir. 2020 verilmelerinin, bu kaynakta kirliliğin
yılında Türkiye’deki termik santrallerden artmasına neden olduğu belirtilmektedir
yıllık 245 milyon ton gaz çıkışı olacağı (Keskin ve Mert, 2002).
tahmin edilmektedir. Bu yaklaşık 66,8 Bu etkilerden bir diğeri, atık suyun
milyon ton karbona eşittir (Atımtay, 2003: sıcaklığı ile ilgilidir. Termik santrallerde
333–334). yakma işlemi sonucunda önemli miktarda
Termik santrallerin bacalarında yüksek basınca ve sıcaklığa sahip buhar
tutulan uçucu külün değerlendirilmesi ile üretilmekte ve elektrik üretiminde bu
çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Sarı ve buhar kullanılmaktadır. Buharın tribün-
Bayat tarafından gerçekleştirilen bir leri çevirmesinden sonraki sıcaklığı da
çalışmada (2002), uçucu külün yüksek yine oldukça yüksektir. Termik santral-
oranda pıhtılaştırma ve emme özelliğine lerde atık olarak çıkan ısının yaklaşık
sahip olduğu belirlenmiştir. Söz konusu %15’i baca gazı içinde, %85’i ise su ile dış
küller, evsel atıkların arıtılmasında ortama bırakılmaktadır. Yapılan iyileştir-
kullanılabilmektedir. Arıtmada kullanılan melerde, alıcı ortam koşulları dikkate
diğer maddeler ile karşılaştırıldığında, alınarak atık suların mümkün olduğunca
birim maliyetinin düşük olduğu ve daha çok, yeniden kullanılmasına çalışılmak-
iyi arıtmanın gerçekleştiği bu çalışmada tadır (DPT, 2001a). Tunçbilek Termik
ortaya çıkmıştır. Arıtma sonrasında Santralinde olduğu gibi bazı termik
meydana gelen çamur, organik ve santrallerde, üretim sonrasında artan
inorganik madde içeriğinden dolayı toprak buhar ve yüksek sıcaklıktaki su, termik
santralin ısıtma gereken diğer
bölümlerinin (fuel-oil tankı, yağ tankı, yağ
15Yatağan Termik Santralinin yapımından itibaren
sürekli olarak çıkan baca gazları sorun olmaktadır. istasyonu veya atölye vb) ısıtılmasında
1993 yılında değerlerin yüksek çıkması nedeniyle kullanılmaktadır. Böylece önemli
Muğla’da radyasyon alarmı verilmişti (Radikal, miktarlarda enerji tasarrufu da gerçekleş-
2000).

16
TÜRKİYE’DE TERMİK SANTRALLER VE ÇEVRESEL ETKİLERİ

mektedir. Ancak çoğunlukla termik yıkanma ile kömürün birleşiminden


santralden çıkan atık suyun sıcaklığı, uzaklaştırılamaz (Baba, 2002: 920). Bu
ortamın sıcaklığının üzerindedir. Örnek linyitlerin yakılmasıyla söz konusu
olarak Soma-B termik santralinin her radyoaktif maddeler baca gazları arasında
ünitesi ayrı ayrı saatte 90 ton dolayında, partikül halinde veya kazandan çıkan
90–95 °C sıcaklıkta su çıkartmakta ve bu diğer küllerle birlikte atılmaktadır. Afşin-
su kanallara verilmektedir (EÜAŞ, 2004). Elbistan, Çan, Çayırhan, Erzurum,
Sıcak suyun su kaynaklarına verilmesi Göynük, Kangal, Orhaneli, Saray,
sonucunda, kaynağının da sıcaklığı Seyitömer, Soma, Tunçbilek, Yatağan ve
artmakta, suyun yoğunluğu, viskozitesi, Yeniköy linyitleri üzerinde yapılan
yüzey gerilimi ve oksijen çözebilme araştırmada Uranyum (238U), Potasyum
kapasitesi azalmaktadır. Bütün bunlar su (232K), Radyum (226Ra) ve Toryum (232Th)
kaynaklarında yer alan canlıları olumsuz gibi seçilmiş radyonük-loidlerin belirlenen
yönde etkilemektedir (Meriçboyu vd., yoğunlukları, literatürde yer alan
1998b: 581). Jeotermal kaynakların kömürlerin ve dünya kabuğunun
termik santrallerde kullanımından sonra ortalama değerinin çok üzerinde olduğu
oluşan atık suyun da aynı olumsuz etkiyi tespit edilmiştir (Öztürk ve Özdogan,
gösterdiği belirlenmiştir. Bu nedenle atık 2004). Düşük kaliteli linyitlerin yakılması
suyun yeniden kaynağa döndürülmesinin sonucunda kurşun, çinko, kadmiyum,
hem çevresel etkilerinin azaltılması nikel ve kobalt gibi zararlı elementler
bakımından önemli olduğu, hem de açığa çıkmaktadır. Yatağan, Kemerköy ve
kaynağın daha uzun süre kullanılma- Yeniköy termik santrallerinde kullanılan
sının mümkün olacağı düşünülmektedir linyitlerin gerek baca gazında yer alan
(Mertoglu vd., 2001). partiküllerde, gerekse yakma işlemi
Termik santrallerin doğal çevre üzerin- sonunda çıkan külünde bu elementler yer
deki olumsuz etkilerinden bir diğeri de almaktadır. Söz konusu elementler sadece
yakma sonucunda veya baca gazı desül- yüzey ve yeraltı sularını kirletmemekte,
fürizasyon tesislerinden çıkan küllerin su aynı zamanda toprağın kirlenmesine de
kaynakları üzerinde yarattığı kirlenmedir. neden olmaktadır (Baba, 2000: 56; Baba,
Termik santrallerde baca gazı içinde bir 2003: 16–17; Baba vd., 2003: 110; Baba
miktar kül atmosfere karışmaktadır. ve Kaya, 2004: 199; Baba ve Türkman,
Özellikle deniz kıyısında veya denize yakın 2001: 326–327; Oruç, 1999; Uğur vd.,
yerlerde kurulmuş olan santrallerin 2004). Yapılan çalışmalar Yatağan çevre-
bacalarından çıkan bu küller, hâkim sindeki köyler ile küllerin atıldığı yerlerde,
rüzgâr yönüne de bağlı olarak deniz radyasyon oranının yüksek olduğunu
üzerinde birikmektedir. Bunun bir göstermektedir. Yatağan’ın 50 köyünden
örneğini Çatalağzı termik santralinde 34’ünde radyasyon miktarının insan sağlı-
görmek mümkündür (Avcı, 2004: 20). Bu ğının kabul edebileceği sınırların çok üze-
termik santralde sadece baca gazı içindeki rinde olduğu, küllerin atıldığı bölgelerde
partikül maddeler değil, aynı zamanda ise, radyasyon oranının 19 kat daha fazla
deşarj edilen atık su içinde de kül olduğu belirlenmiştir. Küllerin ıslatılarak
bulunmaktadır. Söz konusu kül radyasyonun azaltılması kısmen müm-
birikintileri deniz üzerinde bir tabaka kündür. Ancak ıslatma için kullanılan bu
halinde kalmakta ve kirliliğe neden sular, toprağın ve yeraltı suyunun radyas-
olmaktadır. yon seviyesinin yükselmesine neden ol-
maktadır (Keskin ve Mert, 2002).
Termik Santrallerin Yarattığı Toprak
Kirliliği: Termik Santrallerin Canlılar
Türkiye’deki linyitlerde önemli miktar- Üzerinde Yarattığı Etkiler:
da radyoaktif madde ile zehir etkisi yara- Muğla çevresinde yer alan 3 termik
tan elementler bulunmaktadır. Bu santralde olduğu gibi, termik santrallerde
elementler ve radyoaktif maddeler kullanılan linyitler yüksek oranlarda kü-

17
Sedat AVCI

kürt barındırabilirler. Özellikle baca gazı santralinde kullanılan kömürün kalitesi,


desülfürizasyon tesisi olmayan veya linyite göre nispeten daha iyidir. Ayrıca
arızalanarak devre dışı kalmış olan Çatalağzı’ndaki hâkim rüzgâr yönleri bu
tesislerden, büyük oranlarda kükürt etkiyi kısmen azaltacak niteliklere
dioksit çıkışı olmaktadır16. Söz konusu sahiptir. Ancak yine de Çatalağzı Termik
gazın canlılar üzerinde birçok olumsuz Santralinin orman ağaçlarının gelişimi
etkisi vardır. Bunlardan birisi bitkiler üzerinde olumsuz etkilere sahip olduğu
üzerindeki etkisidir. Türkiye’de linyit ile düşünülmektedir (Avcı, 2004).
çalışan termik santrallerin bitki örtüsü Atmosfere bırakılan veya termik
üzerindeki etkilerini koymayı amaçlayan santrallerden çıkan atıkların çevre üze-
çok sayıda çalışma yapılmıştır (Aytuğ ve rinde etkileri olduğu gibi, aynı zamanda
Guven, 1996; Cicek ve Koparal, 2004; insanların üzerinde de önemli etkileri
Karaöz ve Tolunay, 1997a; Karaöz ve vardır. Türkiye ile ilgili yapılmış genel
Tolunay, 1997b; Kantarcı, 2000; Makineci çalışmaların dışında, özellikle hava kirlili-
ve Sevgi, 2005; Tolunay, 2003; Tolunay ve ğinin üst boyutlara ulaştığı Yatağan Ter-
Makineci, 2001; Uğur vd., 2004). Bu mik Santrali gibi termik santrallerin çev-
çalışmalardan elde edilen ortak sonuç; resinde halk sağlığı ile ilgili çalışmalar
linyitle çalışan termik santrallerin aktif yürütülmüştür. Türk Tabipler Birliği
hale geçmesiyle, ormanlarda kirleticilerin sağlık sorunlarının artması üzerine
birikimli etkisi söz konusu olmuştur. Bu Yatağan çevresinde kapsamlı bir çalışma
etki çam gibi iğne yapraklı ağaçların iğne gerçekleştirmiştir (TTB, 2000). Bu
yapraklarında kükürt birikimi ve çalışmada daha önce ABD ile çeşitli
ağaçların yıllık büyüme halkalarında da Avrupa ülkelerinde yapılan, daha sonra
daralma olarak ortaya çıkmaktadır. birçok ülkede tekrarlanan çalışmaların bir
Sonuçta zararlı gaz etkisi hem bitki benzeri olarak ölümler, hastaneye
örtüsünün gelişimini yavaşlatarak başvurular gibi sağlık göstergelerinin hava
kesintiye uğratmakta, hem de odun kirleticilerinin daha yoğun olduğu
üretiminde verim ve hâsılat kaybına yol dönemler ile ilişkisi aranmıştır. Elde
açmaktadır (Kantarcı, 2003: 210–211). edilen bulgular, her iki değişken arasında
Liken ve karayosunlarında ise zehirlenme doğrusal bir ilişki olduğu yönündedir.
verilerinin anlamlı olarak değişme Buna göre hava kirliliği arttıkça daha fazla
gösterdiği ve zehirlenmenin göstergesi ölüm veya hastaneye başvuru
olarak kullanılabileceği belirlenmiştir gerçekleşmektedir. Hava kirliliğinin yoğun
(Uğur vd., 2004). olduğu bölgelerde yaşamın 1–2 yıl kadar
Türkiye’nin taşkömürü ile çalışan tek daha kısa olduğu literatürde yer
termik santrali olan Çatalağzı termik almaktadır. Birbirine yakın iki
yerleşmede, Muğla ve Yatağan’da solunum
sistemi hastalıkları nedeniyle hastaneye
16 Yatağan Termik Santrali yarattığı hava kirliliğinin yatan hastaların toplam hasta sayısına
insanlar ve diğer canlılar üzerindeki etkisinin detaylı
oranları belirlenmiştir. Hastanelerin
olarak incelendiği bir termik santraldir. Birçok kez
kükürddioksit değerlerinin insan sağlığı için kabul yeterliliklerinde bazı farklılıklar bulun-
edilebilir değerlerin üstüne çıkması nedeniyle makla beraber17, Yatağan Devlet Hastane-
üretime ara verilmiştir. Bunun nedeni hava sine solunum sistemi hastalıkları nede-
kütlelerinin hareketsiz kalmasına bağlı olarak zehirli
niyle yatan hastaların oranı %28,2 iken,
gazların dağılamaması olabileceği gibi, idari sorunlar
da olabilmektedir. Doğal nedenlerle yılda santral 2–3 Muğla Devlet hastanesinde bu oran %13,2
kez kapatılabilmektedir. Buna karşılık 2004 yılında
baca gazı arıtma tesisini yapan firma ile Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı arasında yaşanan sorun 17 İl merkezinde yer alan bir hastane ile, bir ilçe
sonucunda sistem devre dışı bırakılmış, kısa sürede merkezinde yer alan hastane, gerek yatak kapasitesi,
gazların olumsuz etkisi hissedilmeye başladığından gerekse sağlık personeli açısından farklar
28.04.2004 tarihinde santralin çalışmasına ara göstermektedir. Ancak bu çalışmada elde edilen
verilmişti. Santral ancak kükürtdioksit oranının sınır sonuç, söz konusu farklarla açıklanamayacak kadar
değerlerin altına inmesinden sonra çalıştırılabilmiştir belirgindir. Bu nedenle söz konusu çalışmanın
(CNNTÜRK, 2004). sonuçlarına yer verilmiştir.

18
TÜRKİYE’DE TERMİK SANTRALLER VE ÇEVRESEL ETKİLERİ

düzeyindedir. Hava kirliliğine bağlı olarak depolama alanlarına gereksinimi vardır.


ortaya çıktığı kabul edilen bronşit, Maden kömürü veya linyit ile çalışma-
amfizem ve astma gibi hastalıklar larına göre, bu alanın büyüklüğü değiş-
nedeniyle yatan hastaların oranı ise mektedir. Çatalağzı Termik Santralinde
Yatağan’da %12,7, Muğla’da ise %5,0’dir. birincil enerji kaynağını oluşturan mikst,
Bu veriler, termik santrallerin gerekli maden kömürünün başka yerlerde kulla-
tedbirler alınmadan çalıştırılması halinde, nılamayacak kadar küçük parçacıkla-
insan sağlığına bir takım olumsuz etkiler rından oluşmakta ve santral sahasında
yapacağını da göstermektedir. büyük miktarlarda depolanmasına ihtiyaç
Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik duyulmamaktadır. Linyitle çalışan termik
santrallerinden baca gazları dışında, santrallerde ise özellikle düşük kaliteli
günde yaklaşık 150 ton uçucu kül ortama linyitin değerlendirilmesi amaçlanmakta-
bırakılmaktadır. Bunun canlılar üzerine dır. Linyit üretimi yatağın özelliğine göre
etkileri sonucunda Yatağan çevresinde açık veya kapalı işletme şeklinde
35.000 hektar çam ormanının kuruduğu yapılabilmektedir. Özellikle açık linyit
belirlenmiştir. Enerji ve Tabii Kaynaklar işletmelerinin çevrede daha fazla olum-
Bakanlığı bu nedenle, bir süre Orman Ba- suzluğa neden olduğu bilinmektedir
kanlığına tazminat ödemiştir. Ayrıca hava (Kahriman, 2002; Karadağ, 2003a;
kirlenmesinden etkilenen çevre çiftçilerine Karadağ, 2003b; Karadağ, 2005). Fuel-oil
meyve, zeytin ağaçları ve diğer tarım ve motorin yakan termik santrallerde ise,
ürünlerindeki kayıpları nedeniyle bir bedel kullanılan yakıtın çok iyi koşullarda
ödenmesi söz konusu olmuştur (Green- depolanması gerekmektedir. Meydana
peace, 2000). gelen sızıntılar, toprak ve su kaynakları
üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır.
Termik Santrallerin Arazi Kullanımı
Bu nedenle nispeten küçük alana ihtiyaç
Üzerindeki Etkileri:
göstermelerine karşılık, depolama sahala-
Elektrik santralleri arazi kullanımı rının özenle seçilmesi ve sızdırmazlık gibi
üzerinde de bazı etkilere sahiptir. Özellikle bazı özelliklerin kazandırılması gerekmek-
yüksek kapasiteli enerji üreten hidroe- tedir.
lektrik santrallerinde bir baraja da ihtiyaç Birincil enerji kaynağının depolanması
duyulur ve baraj gerisinde bir göl oluşur. dışında, termik santrallerde çıkan büyük
Bu birçok köyün ve tarım arazisinin su miktarlardaki küllerin imhası da,
tarafından işgal edilmesi ve baraj gölünün yukarıda belirtildiği gibi her zaman sorun
altında kalmasına yol açar. Hidroelektrik olmaktadır. Bu amaçla küllerin örtülerek
santralleri kadar olmasa da termik imhası yerine, değerlendirilmesi yönünde
santraller de arazi kullanımı üzerinde çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Fakat
etkili olmaktadır. Termik santrallerde günlük olarak çıkan kül miktarının fazla
soğutma suyunun temini için fazla büyük olması, geniş alanların kül depolama alanı
olmayan bir gölet yapılması yeterli ol- olarak kullanılmasını gerektirmektedir.
maktadır. Buna karşılık bu santralde Küllerin ağır metal ve radyoaktif
kullanılacak birincil enerji kaynağı ile elementlerce kirlenmiş olma olasılığı da
çıkan atıkların depolanması için, ayrıca vardır. Bu durum, kül depolama
bir alana daha ihtiyaç duyulmaktadır. alanlarının özenle seçilmesini ve toprakta
Bütün bunların yanında tesislerin ve/veya su kaynaklarında kirlenmeye yol
çalışmasına bağlı olarak oluşan kirlenme, açmayacak tedbirlerin alınmasını zorunlu
birçok tarımsal üretim sahasını artık hale getirmektedir. Gerek küller, gerekse
üretim yapılamaz hale getirdiğinden, arazi kullanılamayan kömürlerin imhası için
kullanımının şekli değiştirmektedir. “kül barajı” adı verilen depolama
Termik santrallerde kullanılan birincil alanlarının yapımı gerekmektedir. Söz
enerji kaynağının depolanması, bir sorun konusu barajın çökme veya heyelana
olarak belirmektedir. Kömürle çalışan neden olma gibi riskler dışında, yerüstü ve
termik santrallerin kömür üretim ve yeraltı sularının asitliliğini arttırabileceği

19
Sedat AVCI

veya toz şeklinde havaya yeniden partikül durum ile santralin çalışması sonrasında
karışmasına neden olabileceği gibi sorun- oluşabilecek muhtemel etki ortaya
lar da görülebilmektedir (Sevim vd., 1998: konulmaya çalışılmaktadır. Ölçümlere
617; Oruç, 1999). tesis faaliyete geçmeden (2004 yılından
Termik santrallerin tükettiği bir diğer itibaren) başlanmış ve 6 yıl sürmesi
kaynak sudur. Bazı termik santrallerde planlanmıştır (EÜAŞ, 2005c). Diğer
yeraltı suyu soğutma işlemlerinde kulanı- çalışma, toprak ve bitki örtüsü üzerindeki
lırken, bazılarında ihtiyaç duyulan suyun etkilerin belirlenmesi ile ilgilidir. Orman
depolanması gerekmektedir. Depolama Bakanlığı Ege Ormancılık Araştırma
amacıyla yapılan göletler, hidroelektrik Müdürlüğü ile yürütülen bu çalışma ile
santrali barajlarının yarattığı etkiye ben- 2001 yılından beri işletme öncesi döneme
zer niteliklere sahiptir. Gerek depolama ait veriler toplanmıştır. Santralin üretime
alanları, gerekse termik santrallerde geçmesinden itibaren meydana gelen
kullanılan suyun sağlandığı barajların değişimlerin belirlenmesine yönelik çalış-
yapımı, arazi kullanımında bazı değişiklik- malar 4 yıldır devam etmektedir (EÜAŞ,
lere yol açar. Yerleşmelerin kaldırılması ve 2005d). Bu çalışmalar termik santrallerin
tarımsal alanların gölet altında kalması bu çevresel etkileri üzerinde bilimsel
değişikliklerin en önemlileri arasındadır. sonuçlara varmayı ve önlemler almayı
Bunun bir örneği Çatalağzı Termik kolaylaştıracaktır.
Santralinde görülmektedir. Termik santra-
SONUÇ:
lin tatlı su ihtiyacını karşılamak üzere bir
gölet oluşturulmuş, su altında kalacak ol- Türkiye gelecekte daha fazla elektriğe
ması nedeniyle, burada yer alan yerleşme- ihtiyaç duyacaktır. Elektrik üretiminde
nin başka yere taşınması gerekmiştir fosil yakıtların kullanımının, sadece bu
(Avcı, 2004: 20). yakıtların tükenmesi açısından değil, aynı
Yanma sonucunda oluşan külün zamanda olumsuz yöndeki çevresel
saklanması ve ortamdan uzaklaştırılması etkileri nedeniyle de, zaman içinde
eknomik açıdan önemli bir sorundur azaltılması gerekmektedir. İhtiyaç duyulan
(Durmaz, 1998: 376–377). Özellikle elektriğin yeni ve yenilenebilir enerji
atmosfere baca gazı olarak atılan kükürt kaynaklarından sağlanması için planlama
dioksit ve partikülleri azalttığı için tercih çalışmalarının yürütülmesi ve yatırımların
edilen akışkan yatak teknolojisinin kulla- yönlendirilmesi, öncelikler arasında yer
nıldığı tesislerde, büyük miktarlarda almaktadır. Buna karşılık, uygulanmada
külün oluşması önemli bir sorundur. bazı aksamalar söz konusudur.
Günümüzde termik santrallerin yapımı Atmosfere bırakılan zararlı gazların
öncesinden başlayan ve santral faaliyete düzenlenmesini sağlayan İklim Değişikliği
geçtikten sonra da devam eden, çevresel Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü,
etkinin belirlenmesi çalışmaları büyük ülkelere yeni sorumluluklar getirmektedir.
önem kazanmıştır. Akışkan yatak Özellikle Kyoto protokolünde karbondi-
teknolojisinin kullanıldığı tek santral olan oksit gibi atmosfere salınan gaz miktarının
Çan Termik Santrali’nin çevre üzerindeki azaltılması için, somut hedefler belirlen-
etkilerinin ölçülmesi için proje miştir. Türkiye her ne kadar bu antlaşma-
aşamasından itibaren, çeşitli araştır- ları imzalamamış olsa da, temel olarak bu
malara başlanılarak çevresel etkileri antlaşmaların hedeflerine uyacağını belirt-
değerlendirmeye alınmıştır. Bu çalışma- miştir. Bunun bir göstergesi olarak, enerji
lardan birisi hava kalitesi ölçümleri ve su üretimi ve tüketimi ilgili plan ve program-
analizleri projesidir. TÜBİTAK Marmara larını buna göre yapmaktadır. Bu iki
Araştırma Merkezi tarafından yürütülen anlaşma dışında Türkiye’nin taraf olduğu
bu çalışmada, belirlenen yerlerde kükürt, Avrupa Birliği ile ilgili antlaşmalar gibi
azot oksitleri, toz, ozon, flor ve klor bazı antlaşmalar da vardır. Dolayısı ile
bileşikleri ile yüzey ve yeraltı sularının Türkiye yakın gelecekte bu konuda sadece
analizi yapılmakta, santral öncesi ilksel kendi kararlarını değil, aynı zamanda üye-

20
TÜRKİYE’DE TERMİK SANTRALLER VE ÇEVRESEL ETKİLERİ

si olduğu kuruluşların da enerji ortadan kaldırılmasını sağlayacak


politikalarına uygun kararlar almak ve metotların bulunmasına kadar gözardı
uygulamak zorundadır. Bu kararların edilmelidir.
tümü fosil yakıtların kullanım oranlarının Bütün bunlar;
azaltılması, yeni ve yenilenebilir enerji 1. Türkiye’nin ihtiyacı olan elektrik
kaynaklarının payının arttırılmasına enerjisini daha çok yeni ve yenilenebi-
dayanmaktadır. Türkiye için uygulama lir kaynaklardan sağlamak zorunda
açısından önemli bir strateji değişikliği söz olduğunu,
konusu olacaktır. 2. Ülke koşullarına uygun enerji kay-
Termik santrallerin çevreye daha az naklarının belirlenmesine yönelik
kirletici çıkışını sağlayacak tekniklerle çalışmaların yapılmasına hız verilmesi
donatılması bir zorunluluktur. Bu tür gerektiğini,
tekniklerin yapım ve işletme maliyetlerini 3. Türkiye’nin enerji politikaları belirle-
arttırdığı da bir gerçektir. Bu nedenle nirken ağırlıklı olarak rüzgâr,
daha farklı birincil enerji kaynaklarının jeotermal enerji gibi yeni enerji
kullanımının araştırılması ve planlama ve kaynaklarının kullanımını geliştirmeye
uygulamalarının geliştirilmesi büyük yönelik çalışmalar yapılması
önem taşımaktadır. zorunluluğunda olduğunu,
Son 30–35 yıllık dönemde gelişmiş 4. Hidroelektrik enerjisi üretiminin, su
ülkelerde ortaya çıkan güvenlik ve atık kaynaklarının daha rasyonel kullanımı
sorunları nedeniyle yeni nükleer santral- ile arttırılması gerektiğini,
lerin yapımından kaçınılmakta, mevcutla- 5. Uzun vadede güneş enerjisi kullanı-
rının da kapatılması yolunda girişimlerde mına öncelik verecek şekilde
bulunulmaktadır. Türkiye’nin bilinen planlanma yapılmasının gerektiğini
radyoaktif madde kaynakları, nükleer göstermektedir.
santrale yeterli hammadde sağlayabilecek Yapılacak bu yöndeki tüm yatırımlar, fosil
düzeydedir. Ancak Türkiye’nin bir deprem enerji kaynakları kullanımının azaltıl-
ülkesi olma gerçeği, nükleer atıkların yok masını sağlayacaktır. Böylece hem hedef-
edilmesi sorunu, yapım ve işletim maliyet- lere daha kolay ulaşılması sağlanacak,
lerinin yüksek olması gibi nedenlerle nük- hem de termik santrallerin neden olduğu
leer santral yapımı, en azından çok daha olumsuz etkiler azaltılabilecektir.
güvenilir teknolojilerin ve atıkların
KAYNAKÇA
ATIMTAY, A.T. 2003, “A global outlook to AYBAR, E. 1993, “Dünya enerji
the carbon dioxide emissions in the sektöründe gelişmeler, enerji
world and emission factors of the yoğunluğunun azaltılması çabaları ve
thermal power plants in Turkey”, Türkiye’nin konumu”, 3. İzmir İktisat
Water, Air, and Soil Pollution: Focus 3: Kongresi 4–7 Haziran 1992, Cilt 3:
325–335. Sektörel Gelişme Stratejileri: 21–32,
AVCI, M. 2004, Çatalağzı Termik Ankara.
Santralinin Yarattığı Hava Kirliliğinin AYTUĞ B. ve GUVEN, K. C. 1996,
Bitkiler Üzerine Etkileri, İstanbul “Chemical, morphological and
Üniversitesi Bilimsel Araştırma physiological identification of the
Projeleri Yürütücü Sekreterliği, Proje influence of air pollution on Pinus
No: 1780/21122001, İstanbul. brutia Ten”, Environmental Technology
AVCI, S. 2000, “Türkiye’nin ekonomi 17: 445–447.
politikaları ve coğrafi sonuçları”, İstan- BABA, A. 2000, “Leaching characteristics
bul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi of wastes from Kemerköy (Muğla-
Coğrafya Bölümü Coğrafya Dergisi 8: Turkey) power plant”, Global Nest: The
29–70. International Journal 2 (1): 51–57.

21
Sedat AVCI

BABA, A. 2002, “Assessment of ma Konusunda Birleşmiş Milletler


radioactive contaminants in by- Konferansındaki Konuşma Metni”,
products from Yatagan (Mugla, Turkey) Çevre ve Kalkınma Konferansı 3–14
coal-fired power plant”, Enviromental Haziran 1992: 18–28, Ankara.
Geology 41: 916–921. DOĞANAY, H. 1998, Ekonomik Coğrafya
BABA, A. 2003, “Geochemical assessment 2: Enerji Kaynakları, Şafak Yayınevi,
of environmental effects of ash from Erzurum.
Yatagan (Mugla-Turkey) thermal power DİE, 1998, Türkiye İstatistik Yıllığı 1997,
plant”, Water, Air, and Soil Pollution T.C. Başbakanlık Devlet Planlama
144: 3–18. Teşkilatı, Ankara
BABA, A. ve KAYA, A. 2004, “Leaching DİE, 2002, Türkiye İstatistik Yıllığı 2002,
characteristics of solid wastes from T.C. Başbakanlık Devlet Planlama
thermal power plants of western Tur- Teşkilatı, Ankara.
key and comparison of toxicity
DPT, 2000, Uzun Vadeli Strateji ve Seki-
methodologies”, Journal of Environmen-
zinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001–
tal Management 73: 199–207.
2005), Devlet Planlama Teşkilatı yayını,
BABA, A, KAYA, A ve BIRSOY, Y. K. 2003, Ankara.
“The effect of Yatagan thermal power
DPT, 2001a, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma
plant (Mugla-Turkey) on the quality of
Planı Elektrik Enerjisi Özel İhtisas
surface and ground waters”, Water, Air,
Komisyonu Raporu, Devlet Planlama
and Soil Pollution 149: 93–111.
Teşkilatı yayını, Ankara.
BABA, A. ve TÜRKMAN, A. 2001, “Investi-
DPT, 2001b, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma
gation of geochemical and leaching
Planı Madencilik Özel İhtisas
characteristics of solid wastes from
Komisyonu Raporu, Enerji Hammad-
Yeniköy (Muğla-Turkey) power plant”,
deleri Alt Komisyonu Kömür Çalışma
Turkish Journal of Engineering and
Grubu, Devlet Planlama Teşkilatı
Environmental Sciences 25: 321–328.
yayını, Ankara.
BEDAŞ, 2005, İstanbul’da Elektriğin
DPT, 2001c, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma
Tarihçesi, http://www.bedas.gov.tr/
Planı Ulaştırma Özel İhtisas Komisyonu
bedas/tarihce.php, son erişim
Raporu, Boru Hattı Ulaştırması Alt
03.03.2005.
Komisyonu Grubu, Devlet Planlama
BÜKE, T. 2003, “Dose assessment around Teşkilatı yayını, Ankara.
the Yatagan coal-fired power plant due
DPT, 2001d, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma
to gross alpha-radioactivity levels in
Planı Madencilik Özel İhtisas
flying ash”, Journal of Radioanalytical
Komisyonu Enerji Hammaddeleri Alt
and Nuclear Chemistry 256 (2): 323–
Komisyonu Jeotermal Enerji Çalışma
328.
Grubu, Devlet Planlama Teşkilatı
CİCEK, A. VE KOPARAL, A. S. 2004, yayını, Ankara.
“Accumulation of sulfur and heavy
DURMAZ, A. 1998, “Kömürün yanması”,
metals in soil and tree leaves sampled
Kömür-Özellikleri, Teknolojisi ve Çevre
from the surroundings of Tunçbilek
İlişkileri (Ed. O. Kural): 353–394,
Thermal Power Plant”, Chemosphere
Özgün Ofset Matbaacılık A.Ş.
57: 1031–1036.
EIA, 2004, “World Energy and Economic
CNNTÜRK, 2004, “Yatağan termik santrali
Outlook”, International Energy Outlook
yeniden devrede” (http://www.cnnturk.
2004, Energy Information Administra-
Com/HABER/haber_detay.asp?PID=31
tion, Washington DC.
8&HID=2&haberID)=39485, son erişim
25.12.2004). ETKB, 2005, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı, http://www.enerji.gov.tr/
ÇEVRE BAKANLIĞI, 1992, “Çevre Bakanı
Doğancan Akyürek’in Çevre ve Kalkın-

22
TÜRKİYE’DE TERMİK SANTRALLER VE ÇEVRESEL ETKİLERİ

enerjiüretimi.htm, son erişim 02.03. HKKY, 1986, “Hava Kalitesinin Korunması


2005. Yönetmeliği”, Resmi Gazete: 19269,
EÜAŞ, 2004, “Termik santrallerde atık 02.11.1986.
ısının değerlendirilmesini araştırma IEA, 2003, Energy Policies of IEA Countries
komisyonu”, Elektrik Üretim A.Ş. 06 12 2003 Review, Organization for Econo-
2004 tarihli Özel İhtisas Komisyonu mic Co-operation and Development,
Raporu (Basılmamıştır). International Energy Agency, France.
EÜAŞ, 2005a, Yatağan Termik Santrali IM, U. ve YENIGUN, O., 2004, “Modeling
Bacagazı Tesisi, Elektrik Üretim A.Ş., of SO2 emissions from Yatağan power
http://www.euas.gov.tr/_Euas/web/go plant-A case study”, 9th International
zlem.aspx?sayfaNo=333, son erişim Conference on Harmonisation within
20.03.2005. Atmospheric Dispersion Modelling for
EÜAŞ, 2005b, Yeniköy Termik Santrali Regulatory Purposes: 293-297 (http://
Bacagazı Tesisi, Elektrik Üretim A.Ş., harmo.org/conferences/Proceedings/_
http://www.euas.gov.tr/_Euas/web/go Garmisch/publishedSections/4.11.pdf,
zlem.aspx?sayfaNo=334, son erişim son erişim 25.11.2005).
20.03.2005. İTO, 1997, Türkiye’nin Doğal Kaynaklar
EÜAŞ, 2005c, Çan Termik Santrali Hava Rehberi, İstanbul Ticaret Odası yayını,
Kalitesi Ölçümleri ve Su Analizleri İstanbul.
Projesi, Elektrik Üretim A. Ş., KAHRİMAN, A. 2002, “Analysis of ground
http://www.euas.gov.tr/_Euas/web/go vibrations caused by bench blasting at
zlem.aspx?sayfaNo=321, son erişim Can open-pit lignite mine in Turkey”,
20.03.2005. Environmental Geology 41: 653–661.
EÜAŞ, 2005d, Çan Termik Santrali KAHRİMAN, A. ve KURŞUN, İ. 2005, AB’ye
Toprak ve Bitki İzleme Programı, Giriş Sürecinde Türkiye Enerji
Elektrik Üretim A.Ş., Politikaları, http://www.istanbul.edu.tr
http://www.euas.gov.tr/_Euas/web/go /eng/maden/linkler/kayanyazilar/ene
zlem.aspx?sayfaNo=322, son erişim rji.htm, son erişim 24.02.2005.
20.03.2005. KANTARCI, M. D. 2000, “The effect of air
FLAVIN, C. ve LENSSEN, N. 1994, pollution on forests in Biga Peninsula”,
Enerjide Arayışlar (Yaklaşan Enerji Journal of Environmental Protection and
Devriminin El Kitabı), TEMA Vakfı, Ecology 3: 806–818.
İstanbul. KANTARCI, M.D. 2003, “”The effectof three
GOLDEMBERG, J. ve JOHANSSON, T. B. thermo electric power plants on
2004, World Energy Assesment Yerkesik-Denizova forests in Muğla
Overview 2004 Update, province (Turkey)”, Water, Air, and Soil
http://www.undp.org/energy/docs/W Pollution: Focus 3: 806-818.
EAOU_full.pdf, son erişim 28.02.2005. KANTARCI, M. D. ve KARAÖZ, M.Ö. 1998,
GREENPEACE, 2000, “Yatağan “Biga yarımadası ve çevresinde hava
skandalının ardından Greenpeace kirliliğinin orman ağaçları ve biyolojik
TEAŞ’ı kasıtlı ihmalle suçluyor”, çeşitliliğe etkisi üzerine araştırmalar”,
http://arkabahce.ada.net.tr/proje/gpe Kasnak Meşesi ve Türkiye Florası
ace/basin/250500.html, son erişim Sempozyumu: 499–510, İstanbul.
03.03.2005). KARABULUT, Y. 1994, “Türkiye’de elektrik
HİÇ, M. 1980, “Sanayide kaydedilen enerjisi üretimi”, Ankara Üniversitesi
gelişmeler”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Türkiye Coğrafyası Araştırma ve
Ekonomisi 1923–1978 (Ed. M. Yasa): Uygulama Merkezi Dergisi 3: 53–77.
177–266, Akbank Kültür Yayını, KARABULUT, Y. 1999, Enerji Kaynakları,
İstanbul. Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara.

23
Sedat AVCI

KARABULUT, Y. 2000, Türkiye’nin Enerji KARAVUŞ, M, AKER, A., CEBECİ, D.,


Kaynakları, Ankara Üniversitesi Bası- TAŞDEMİR, M., BAYRAM, N. ve ÇALI,
mevi, Ankara. Ş. 2002, “Respiratory complaints ans
KARADAĞ, A. 2003a, “Kömür çıkarım spirometric parameters of the villagers
alanlarının rekreasyonel amaçlı living around the Seyitomer coal-fired
kullanımı: Soma örneği”, Coğrafî Çevre thermal power plant in Kütahya,
Koruma ve Turizm Sempozyumu 16–18 Turkey”, Ecotoxicology and Environ-
Nisan 2003, 83–95, İzmir. mental Safety, Environmental
Research, B 52: 214–220.
KARADAĞ, A. 2003b, “Linyit işletmeleri ve
termik santralin ardından Soma’nın KAYGUSUZ, K. 2003, “Energy policy and
(Manisa) değişen yüzü”, Sırrı Erinç climate change in Turkey”, Energy
Sempozyumu 2003-Coğrafya, Genişletil- Conversion and Management 44: 1671–
miş Bildiri Özetleri: 73–79, İstanbul. 1688.
KARADAĞ, A. 2005, Coğrafi Değerlendir- KESKİN, M. ve MERT, A. 2002, “Türki-
melerle Soma’da Değişen Çevre, Kent ve ye’de enerji ve çevre konusunda yapılan
Kimlik, Ege Üniversitesi yayını, İzmir. en büyük hataların bir laboratuarı:
Yatağan-Yeniköy-Gökova termik sant-
KARAOZ, M. O. 2003, “Air pollution
ralleri”, Mühendis ve Makine 509,
effects on forests trees in Balıkesir,
http://www.mmo.org.tr/muhendismak
Turkey”, Water, Air, and Soil Pollution:
ina/arsiv/2002/haziran/makale_enerji
Focus 3: 269–279.
_cevre_yatagan.htm, son erişim
KARAÖZ, M.Ö., 1994, “Yatağan Termik 20.02.2005.
Santrali'nin Çevredeki Henüz
MAKİNECİ, E. ve SEVGİ, O. 2005,
Kurumamış Kızılçam Ormanları
“Seyitömer termik santralının kuruma
Üzerine Etkileri” Gökova Körfezi Çevre
alanlarındaki karaçam (Pinus nigra
Sorunları ve Çevre Yönetimi
Arnold.) yıllık halkalarına etkisinin
Sempozyumu 28–30 Haziran 1994
araştırılması”, Süleyman Demirel
(Editör : A. İYİLİKÇİ PALA): 222-235,
Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi A
Mühendislik Fakültesi Basım Ünitesi,
(2): 11–22.
İzmir.
MERİÇBOYU, A.E., BEKER, Ü. G. ve
KARAÖZ, M. Ö. ve TOLUNAY, D. 1997a,
KÜÇÜKBAYRAK, S. 1998a, “Kömürün
“Effects of Yatağan Thermic Power
kullanımını belirleyen önemli
Plant of the Forests in Yatağan-Muğla-
özellikler”, Kömür-Özellikleri, Teknolo-
TURKEY”, Forest and tree resources,
jisi ve Çevre İlişkileri (Ed. O. Kural):
Proceeding of the XI World Forestry
149-163, Özgün Ofset Matbaacılık A.Ş.
Congress 13–22 October 1997.
ANTALYA 1 (A): 187. MERİÇBOYU, A.E., BEKER, Ü. G. ve
KÜÇÜKBAYRAK, S. 1998b, “Kömür ve
KARAÖZ, M. Ö. ve TOLUNAY, D. 1997b,
Çevre İlişkileri”, Kömür-Özellikleri, Tek-
“Effects of Yeniköy Thermic Power Plant
nolojisi ve Çevre İlişkileri (Ed. O.
on Calabrian Pine (Pinus brutia Ten.)
Kural): 571-583, Özgün Ofset
Forests in Yeniköy-Muğla-TURKEY”,
Matbaacılık A.Ş.
Forest and tree resources, Proceeding of
the XI World Forestry Congress 13–22 MERTOGLU, O, SIMSEK, S. ve YESIN, O.
October 1997. ANTALYA 1 (A): 187. 2001, “The importance of the existing
geothermal applications and geother-
KARATEPE, N., YAVUZ, R., MERİÇBOYU,
mal projection in Turkey”, World
A. E. ve ÖZTÜRK, M. 1998, “Kömürün
Energy Council 18th Congress, Buenos
yakılmasından kaynaklanan kirleticiler
Aires, htttp://worldenergy.org/wec_
ve emisyon değerleri”, Kömür-Özellik-
geis/publications/default/tech_papers
leri, Teknolojisi ve Çevre İlişkileri (Ed.
/18th_Congress/downloads/ds/ds8/d
O. Kural): 623–638, Özgün Ofset
s8_6.pdf, son erişim 20.02.2005.
Matbaacılık A.Ş.

24
TÜRKİYE’DE TERMİK SANTRALLER VE ÇEVRESEL ETKİLERİ

MUTLUER, M. 1990, “Gelişimi, yapısı ve htttp://worldenergy.org/wec_geis/publ


sorunlarıyla Türkiye’de enerji sektörü”, ications/default/tech_papers/18th_Co
Ege Coğrafya Dergisi 5: 184–214. ngress/downloads/ds/ds1_5.pdf, son
ORHON, M. 2001, “Challenge of Turkey in erişim 20.02.2005.
dam construction and hydroelectric SEVİM, H., NASUF, E. ve KUZU, C. 1998,
energy potential development in the “Kömür atıklarının depolanması”,
21st century”, World Energy Council Kömür-Özellikleri, Teknolojisi ve Çevre
18thCongress, Buenos Aires, htttp:// İlişkileri (Ed. O. Kural): 603-621, Özgün
worldenergy.org/wec_geis/publications Ofset Matbaacılık A.Ş.
/default/tech_papers/18th_Congress/ TANOĞLU, A. 1971, İktisadî Coğrafya
downloads/ds/ds18/ds18_2.pdf, son Enerji Kaynakları, İstanbul Üniversitesi
erişim 20.02.2005. Coğrafya Enstitüsü yayını, İstanbul.
ORUÇ, N. 1999, “Seyitömer termik TOLUNAY, D. 2001, “Air pollution effects
santralinin çevreye etkisi”, Ist of thermal power plants on forest trees:
International Symposium on Protection a case study on Yatagan thermal power
of Natural Environment and Ehrami plant in Mugla-Turkey”, Proceedings of
Karaçam 23–24th September 1999- the Fifth International Conference on the
Kütahya/TÜRKİYE: 604–610, Dumlupı- Development of Wood Science Wood
nar University, Kütahya. Technology and Forestry: 207–218,
ÖZDOĞAN, S. ve ÜNVER, Ö. 1998, Ljubljana, Slovenija.
“Türkiye’nin taş kömürü ve linyit en- TOLUNAY, D. 2003, “Dendroclimatological
vanteri ile ilgili ekonomik değerlendir- investigation of the effects of air
me”, Kömür-Özellikleri, Teknolojisi ve pollution caused by Yatagan thermal
Çevre İlişkileri (Ed. O. Kural): 7–16, power plant (Mugla-Turkey) on annual
Özgün Ofset Matbaacılık A.Ş. ring eidths of Pinus brutia trees”,
ÖZTÜRK, N. ve ÖZDOĞAN, Z. S. 2004, Fresenius Environmental Bulletin 12 (9):
“Preliminary analyses of natural 1006–1014.
radionuclides in selected Turkish TOLUNAY, D. ve MAKİNECİ, E. 2001, “Air
power plant lignites”, Journal of pollution effects on diameter increment
Radioanalytical and Nuclear Chemistry of forest trees”, Journal of
259 (2): 233–237. Environmental Protection and Ecology 2
RADİKAL, 2000, “Yatağan için “geç” (2): 314–321.
neşter” (http://www.radikal.com.tr/ TTB, 2000, Yatağan’da Hava Kirliliğinin
2000/05/25/turkiye/05yat.shtml, son Değerlendirmesi Raporu–2000, Türk
erişim 25.11.2004. Tabipler Birliği, http://ttb.org.tr/
SAKARYA TEDAŞ, Cumhuriyetin 75. yatagan, son erişim 04.03.2005.
Yılında Elektrik Enerji Sektörü, Türkiye TTF, 2005, Energy and Environment For
Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi, Sustainable Development, UNDP The-
http://sakarya.tedas.gov.tr/75.yil.htm, matic Trust Fund, http://www.undp.
son erişim 28.02.2005. org/dpa/publications/TTEnvironment0
SARI, B. ve BAYAT, B. 2002, “Evsel 105.pdf, 12.01.2005.
atıksuların fizikokimyasal arıtımında TUNCER, G. ve ESKİBALCI, M. F. 2003,
uçucu külün koagulant olarak “Türkiye enerji hammaddeleri
kullanımı olanakları”, Turkish Journal potansiyelinin değerlendirilebilirliği”,
of Engineering and Environmental İstanbul Üniversitesi Mühendislik
Sciences 26: 65–74. Fakültesi Yerbilimleri Dergisi 16 (1): 81–
SENGULER, I. 2001, “Lignite and thermal 92.
power plants for sustainable deve- TÇSV, 1984, Türkiye’nin Yeni ve Temiz
lopment in Turkey”, World Energy Enerji Kaynakları, Türkiye Çevre
Council 18th Congress, Buenos Aires, Sorunları Vakfı, Ankara.

25
Sedat AVCI

UĞUR, A., ÖZDEN, B., SAÇ, M. M., WCI, 2005, The Coal Resoursces- A
YENER, G., ALTINBAŞ, Ü., KURUCU, Comprehensive Overview, World Coal
Y. ve BOLCA, M. 2004, “Lichens and Institute, UK.
Mosses for Correlation Between Trace ZONGULDAK ÇEVRE, 1994, Zonguldak İli
Elements and 210Po in the Areas Near Çevre Durum Raporu, İl Çevre
Coal-Fired Power Plant at Yatağan, Müdürlüğü, Zonguldak.
Turkey”, Journal of Radioanalytical and
Nuclear - Chemistry 259 (1): 87-92.

26

You might also like