Professional Documents
Culture Documents
T RK Ye'de Term K Santraller Ve Evresel Etk Ler (#264580) - 231198
T RK Ye'de Term K Santraller Ve Evresel Etk Ler (#264580) - 231198
COĞRAFYA DERGİSİ
Sayı 13, Sayfa 1–26, İstanbul, 2005
Basılı Nüsha ISSN No: 1302–7212 Elektronik Nüsha ISSN No: 1305–2128
Sedat AVCIa
Abstract
Energy consumption is one of the most important indicators of economical and social
development. We should say that the increasing consumption of energy and decreasing of
population, industrialization, technological development, and welfare are directly proportional.
Developing countries such as Turkey which are trying to reach the welfare degree of
developed countries should product more.
According to electric generation policy in 8th Five Year Development Plan the basic principle
in energy sector is to meet a continuous and uninterrupted energy demand of the increasing
population and the developing economy within a reliable supply system at the lowest cost as
much as possible. Therefore in each field of activity of the energy sector, utmost importance
and priority shall be given to production, transport and consumption technologies, which are
working more productive, economical and cleaner. In addition to that measures shall be taken
towards developing and spreading new and renewable energy sources and ensuring that they
occupy a greater place within the consumption, by taking into consideration the objective of
protecting nature. Thus, it will be provided that the country’s energy potential is used at the
utmost degree, by the utilization of renewable energy sources, alongside the use of domestic
fossil resources.
There are thirty-six thermal power plants in Turkey. They are used to hard coal, lignite, fuel
oil, diesel, LPG, naphtha and natural gas. Turkey has both hard coal and lignite deposits. The
hard coal is mostly located in the Zonguldak-Ereğli basin. Hard coal has more than 700
million metric tons of workable reserves. Çatalağzı thermal power plant (near Zonguldak) is
using hard coal. Lignite deposits are widespread and plentiful (about 150 locations). Lignite
reserves are estimated at more than 8 billion metric tons. Most of them are economically mine
able, but only about 7% of them has a heat content of more than 3000 kcal/kg. About 40 % of
the lignite is in the Elbistan basin. More than 10 thermal power plants are running by lignite.
Other thermal power plants use fuel oil, diesel oil, natural gas, naphtha or LPG. Natural gas
production is limited in Turkey. But Turkey import natural gas from Russia, Algeria, Nigeria,
and Iran.
Sedat AVCI
Thermal power plants are causing environmental problems with some churn. This churn
could be gas (SO2, CO, NOx, etc.), liquid (high temperature etc.), or solid (flue ash, ash, etc.).
Their effect on the natural vegetation (i.e., the decreasing in widths of annual tree rings, the
poisoning of conifers) and human beings (health problems etc.) is obviously scary.
Key word: Electric generation, Thermal power plant, Turkey, Problems of environment.
Anahtar Kelimeler: Çevre kirliliği, Elektrik üretimi, Termik santral, Türkiye.
2
TÜRKİYE’DE TERMİK SANTRALLER VE ÇEVRESEL ETKİLERİ
rından üretilen enerjinin, 2025 yılında 50 Son 30 yıllık dönemde enerji üretimin-
katrilyon btu’ya çıkartılması, buna de fosil enerji kaynaklarının kullanımı
karşılık atıklarının kaldırılması ve yüksek azalmıştır. Ancak esas azalış, fiyatının
güvenlik gerektiren çalışma ortamına ihti- hızla yükselmesi ve temininin siyasal
yaç duyulması nedeniyle nükleer santral- olaylardan etkilenmesi nedeniyle petrolde
lerden üretilen enerjinin zaman içinde olmuştur (Tablo 1). Petrolden elde edilen
azaltılması hedeflenmiştir. Ancak geliş- enerjideki azalışın, büyük ölçüde nükleer
mekte olan Çin, Kuzey Kore ve Hindistan enerji ile telafi edildiğini istatistikler
gibi ülkeler, enerji ihtiyaçlarını karşılamak göstermektedir. Alternatif enerji üretim
için nükleer enerjiye yatırım yapmaya sistemlerinin geliştirilmesi ve fosil yakıt
devam etmektedir. Bunun sonucunda kullanımının azaltılması, tüm dünya için
2025 yılında yapımı tamamlanan nükleer büyük önem taşımaktadır.
santrallerle birlikte üretilen enerjide Dünya birincil enerji kaynaklarının
yaklaşık 45 gigawatlık bir artış ortaya tüketiminde elektrik enerjisi üretimi
çıkacaktır (EIA, 2004: 9–10). büyük bir paya sahiptir. Son yıllarda
2001 yılında dünya enerji üretiminin doğal gaz, elektrik üretiminde daha fazla
%35,1’i petrolden, %22,6’sı kömürden, tercih edilmeye başlanmıştır. Gelecek 20
%21,7’si doğal gazdan olmak üzere toplam yıl içersinde elektrik üretiminde doğal
%79,4’ü fosil yakıtlardan, %13,7’si gazın payının %18’den %25’e çıkarılması,
yenilenebilir enerji kaynaklarından ve hidroelektrik üretim kaynakları ile
%6,9’u da nükleer kaynaklardan elde yenilebilir enerji kaynaklarının kullanımı-
edilmiştir (Goldemberg ve Johansson, nın da arttırılması beklenmektedir (EIA,
2004: 28). Dünyadaki enerji kullanımında 2004: 9). Bütün bunlara karşılık, geleceğe
yeni ve yenilebilir enerji kaynaklarının pa- yönelik elektrik talebini değerlendiren
yı çok azdır. Ülkeler gelişmişlik düzeyleri- çeşitli kuruluşlar, fosil yakıtların kullanı-
ne göre elektrik üretiminde kullandıkları mına yönelik büyük farklılıklar ortaya
kaynaklarını çeşitlendirmekte ve fosil ya- çıkmayacağını tahmin etmektedir. Petrol
kıt kullanımını en az seviyeye indirmeye tüketiminin azaltılması ve linyitin kullanı-
gayret göstermektedir. İskandinav ülkele- mının arttırılması yönünde politikalar ile
rinden bazıları3 sanayide fosil yakıt kulla- elektriğin daha verimli kullanılması enerji
nılarak üretilmiş elektriği yüksek vergilen- konusundaki başlıca hedefler olarak
dirme ile engellenmeye, hidroelektrik ener- belirtilmektedir. Ancak verimliliğin arttırıl-
jisini ise yaygınlaştırmaya çalışmaktadır ması ile talepteki artışın sadece bir
(EIA, 2004: 10). Ekonomik İşbirliği ve kısmını karşılamak mümkün olabilecektir
Kalkınma Teşkilatı (OECD) bünyesinde (Flavin ve Lenssen, 1994: 24).
kurulan Uluslararası Enerji Ajansı4 veri- Enerji güvenliğinin ve sürekliliğinin
lerine göre de ülkelerin enerji kaynakları sağlanabilmesi için çeşitli çalışmalar
kullanımında zaman içinde farklı tercihler yapılmaktadır. Uluslararası Enerji Ajan-
gelişmiştir. sı’nın 4 Haziran 1993 tarihinde Paris’te
yapılan bakanlar toplantısında, enerji
3 Örnek olarak İsveç’te kömür kullanan tesislerden güvenliğine ilişkin 9 maddelik ortak
alınan ve karbondioksit vergisi olarak bilinen hedefler kabul edilmiştir. Buna göre;
verginin oranı 2002 yılında ton başına 530 İsveç 1-Enerji sektöründe çeşitliliğin, verimli-
Kronundan, 630 İsveç kronuna çıkarılmıştır. Bunun
liğin ve esnekliğin uzun vadeli enerji
elektrik maliyetlerine yansıması her kWh için 0,012
İsveç kronu düzeyindedir (IEA, 2003: 92). güvenliği için temel olduğu,
4 Uluslararası Enerji Ajansı, uluslararası enerji 2-Enerji sistemlerinin, talebi hemen
programının uygulanması için 1974 yılında karşılayacak yeteneğe ve enerji güvenliğini
kurulmuştur. Almanya, Amerika Birleşik Devletleri,
sağlayacak esnek bir yapıya sahip olması
Avustralya, Avusturya, Belçika, Çek Cumhuriyeti,
Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İtalya, gerektiği,
İngiltere, İrlanda, İspanya, İsveç, İsviçre, Japonya, 3-Çevresel sürdürülebilirliliğin temini-
Kanada, Kore, Lüksembourg, Macaristan, Norveç, nin ve enerji kullanımının, ortak hedefle-
Portekiz, Türkiye, Yeni Zelanda ve Yunanistan bu
rin başarılmasında esas olduğu ve karar
ajansı oluşturan ülkelerdir.
3
Sedat AVCI
alıcıların, enerji üretim faaliyetlerinin çev- sının başarılı olarak geliştirilebilmesi için
resel etkisinin en az olmasını göz önünde katkıda bulunulmasına,
bulundurmasına ve kararların gerçek 7-Enerji fiyatlarının belirlenmesinde
enerji talebine göre belirlenmesine, destekleme yapılmamasına ve fiyatların
4-Daha çok çevreci olarak kabul edilen pazara göre belirlenmesine,
enerji kaynaklarının teşvik edilmesine ve 8-Serbest ve açık pazar ile yatırımlar
geliştirilmesine, fosil olarak nitelendiril- için güvenilir bir çatı altında, enerji pazarı
meyen ekonomik yakıtların gelişmesinin ve enerji güvenliğinin yeterliliğine katkıda
öncelikle değerlendirilmesine, bulunulmasına,
5-Enerji yeterliliği kavramının çevresel 9-Enerji pazarına katılanların tamamı
korumayı ve enerji güvenliğinin gelişme- aralarında bilgileri ve karşılıklı anlayış-
sine yardımcı olacak şekilde düzenlen- larıyla, yeterliliği geliştirmeyi cesaretlendi-
mesine, rici, çevresel olarak kabul edilebilir, esnek
6-Yeni ve yenilenebilir enerji teknoloji- enerji sistemleri ve dünya çapında Pazar-
lerinin araştırma, geliştirme ve pazarlama- lamada işbirliği içinde yardım edilmesine
karar verilmiştir (IEA, 2003: 419–420).
Tablo 1- OECD ülkelerinde toplam enerji talepleri içersinde farklı kaynakların payları.
Kömür Petrol Doğal gaz Nükleer Diğerleri*
1973 21,1 54,1 19,1 1,4 4,3
1979 21,0 51,5 18,8 3,8 4,9
2001 20,5 40,7 21,4 11,6 5,8
2002 20,5 40,3 21,8 11,7 5,7
* Hidrolojik, jeotermal, güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi ve dalga enerjisi gibi yenilenebilir
enerji kaynaklarından oluşmaktadır.
Kaynak: IEA, 2003: 372–373.
4
TÜRKİYE’DE TERMİK SANTRALLER VE ÇEVRESEL ETKİLERİ
gerçekleşeceği konusunda bir ortak görüş Ganz Anonim Elektrik Şirketi tarafından ulaştırıl-
paylaşılıyordu (Avcı, 2000: 33). Bütün mıştır. 1911 yılında bu şirket, Bank General De
bunların sonucunda Türkiye’nin sanayi- Credit Hongrois ve Banque De Bruxelles ile birlikte
Osmanlı Elektrik Şirketi’ni kurarak Galata-Ortaköy
leşmesinin sağlanması için hazırlıklara arasındaki tramvay hattını elektrikle işler hale
başlanmıştır. Ancak sanayinin geliştirile- getirmiştir. Silahtarağa Merkez Elektrik Fabrikası’nın
bilmesi, üretimin de temel girdilerinden kurulması ile tramvay hattı yanında, daha fazla
olan enerjiye bağlıdır. Bu amaçla I. İktisat aboneye de elektrik verilmesi mümkün olmuştur.
Silahtarağa fabrikası 1921, 1923 ve 1937 yıllarında
Kongresinden günümüzdeki kalkınma yeni türbinlerle güçlendirilmiştir. 1952 yılına kadar
planlarına kadar yapılan tüm çalışmalar- İstanbul’un elektriği bu tesisten karşılanmış, bu
da, enerji üretimine ilişkin değerlendirme- tarihte Çatalağzı’ndan İstanbul’a elektrik verilmeye
ler yer almıştır6. başlanmıştır. 1938 yılında devletleştirilen Silah-
tarağa Termik Santrali İstanbul Belediyesine
bağlanmış, 1971 yılında ise yeni oluşturulan Türkiye
6 Türkiye’nin enerji politikaları Cumhuriyetin ilk Elektrik Kurumu’na devredilmiştir (BEDAŞ, 2005).
yıllarında ihtiyaçlar ve imkânlar ile belirlenirken, 8 Hidroelektrik santralleri elektrik üretimi yanında
günümüzde bu politikalar üzerinde uluslararası taşkın koruma, çevre ziraatını geliştirme, balıkçılığı
antlaşmalar da etkili olmaktadır. Özellikle iklim destekleme, ağaçlandırma, çevrenin estetik
değişikliği üzerinde yürütülen çalışmalar, ülkelerin kalitesinin ve özellikle yukarı çığırda su kalitesinin
enerji politikalarını adeta yeniden şekillendirmek- yükseltilmesi gibi hedeflere sahip olabilirler. Özellikle
tedir. Fosil yakıtların yerine yeni ve yenilenebilir büyük hidroelektrik santrallerindeki baraj gölünün
enerji kaynaklarından enerji üretimi ön plana mikroklimatik, hidrolojik ve biyolojik açıdan çevre
5
Sedat AVCI
6
TÜRKİYE’DE TERMİK SANTRALLER VE ÇEVRESEL ETKİLERİ
Tablo 2- Türkiye’nin elektrik enerjisi üretim kapasitesinin yıllara göre gelişimi (MW).
DİE, 2002.
7
Sedat AVCI
Şekil 2- Türkiye’de tüketime sunulan elektriğin temin edildiği kaynaklara göre payları.
8
TÜRKİYE’DE TERMİK SANTRALLER VE ÇEVRESEL ETKİLERİ
9
Sedat AVCI
10
TÜRKİYE’DE TERMİK SANTRALLER VE ÇEVRESEL ETKİLERİ
temeli 1946 yılında atılmış ilk üniteler özelliğine sahiptir. Türkiye’nin en büyük
1948 yılında deneme üretiminde başla- linyit rezervine Afşin-Elbistan havzası sa-
mıştır. 1956 yılında ilave üniteler faaliyete hiptir (Özdoğan ve Ünver, 1998: 11).
geçmiştir. Kullanılan teknolojinin geri Kalitesi düşük de olsa farklı yerlerde
kalması ve kapasite artırımına ihtiyaç linyitin varlığı, linyit ile çalışan termik
duyulması nedeniyle, ÇATES-B olarak santrallerin kurulmasına zemin hazırla-
bilinen ikinci santralin temeli 1977 yılında mıştır. Kurulan termik santrallerin çevre
atılmış, 1989 yılında deneme üretimine, için büyük olumsuz etkileri olduğu,
1990 yılında da ticari üretime başlamıştır. yapılan çalışmalarla ortaya konulmuş-
Yeni yapılan santralin 1987 yılında tur12. Türkiye linyitleri ortalama olarak
inşaatına başlanan ek üniteleri 1991 %36,5 nem, %21 kül ve %2,1 kadar
yılının ilk aylarında deneme üretimi kükürt oranına sahiptir (DPT, 2001b: 42).
yapmış, yılın sonuna doğru da ticari Ayrıca oranı değişmekle beraber yer yer
üretime geçmiştir. Ekonomik olmaktan radyoaktif maddelerin de var olduğu tespit
çıkan ilk santral (ÇATES-B’nin yapılma- edilmiştir.
sından sonra ÇATES-A olarak nitelendi- Türkiye linyitlerinin kalitesi son derece
rilecek olan Çatalağzı Termik Santrali) değişkendir. Termik santrallerde işlenilen
1991 yılında kapatılmıştır. Halen kulla- linyitler, çıkarıldıkları yataklara göre farklı
nımda olan ÇATES-B santrali maden özellikler göstermektedir. Sadece farklı
kömürünün yıkanmasından sonra lavvar linyit havzalarının değil, aynı havzada
atığı olarak çıkan milimetrik boyutta ve dahi farklı kalitede linyit bulunmaktadır.
nispeten düşük kalorili mikst adı verilen Bu linyitlerin çoğu, termik santrallerin
kömür tozlarını yakmaktadır. Yardımcı planlanan linyit kalite değerinin altındadır
yakıt olarak fuel-oil ve mazot kullan- ve yaklaşık yılda 3 milyar kWh’lik enerji
maktadır. kaybına yol açmaktadır. Bu olumsuz
Çatalağzı termik santralinin çevresel etkilerin azaltılabilmesi için Orhaneli,
etkileri, diğer kömür ile çalışan termik Soma-B ve Çayırhan termik santralleri
santrallere göre oldukça azdır. ÇATES- için kömürlerin yıkanması gerekirken,
A’da ilk kurulduğunda %14 küle sahip Muğla çevresinde yer alan Yatağan,
kömür yakılmıştı. Daha sonraki yıllarda Yeniköy ve Kemerköy (Gökova) termik
%50 kül oranına sahip olan düşük kaliteli santrallerinde ise harmanlama ve homoje-
kömür de kullanılmıştır. Bu kabuledi- nizasyonu sağlayacak çalışmalar yapılma-
lebilir değerlerin 4,5–5 katı kadar fazla lıdır. Bunun için üretimde seçici maden-
oranlarda partikülün atmosfere bırakılma- cilik yapılması zorunluluğu ortaya çık-
sına neden olmuştur. ÇATES-B’de ise maktadır (DPT, 2001a: 8–2, 8–3).
kullanılan elektro filtrelerin de yardımıyla, Türkiye’de termik santrallerde işlenen
atmosfere salınan partikül miktarı kabule- linyitlerin nem oranları %10 (Tunçbilek)-
dilebilir düzeylere inmiştir. Daha önce %50 (Afşin) arasında; kül oranları %14
lavvarlardan denize dökülerek yok edilme- (Orhaneli)- %49 (Tunçbilek); kükürt
ye çalışılan miksti yakarak çevreye katkı- oranları %1,21 (Seyitömer) - %4,39
da da bulunan Çatalağzı termik santrali,
uçucu kül ve cürufunu denize boşaltarak
bir başka kirlenmeye yol açmaktadır 12 Bu konuda son yıllarda yapılan çalışmalardan
bazıları için bakınız: Atımtay, 2003; Avcı, 2004;
(Zonguldak Çevre, 1994: 62, 75).
Aytuğ ve Guven, 1996; Baba, 2000; Baba, 2002;
Linyit kullanılan termik santrallerin Baba, 2003; Baba ve Kaya, 2004; Baba vd, 2003;
Baba ve Turkman, 2001; Büke, 2003; Cicek ve
genel özellikleri: Koparal, 2004; Im ve Yenigun, 2004; Kantarcı, 2000;
Türkiye’nin farklı yerlerine dağılmış, Kantarcı, 2003; Kantarcı ve Karaöz, 1998; Karaoz,
yaklaşık 150 lokasyonda linyit bulun- 2003; Karaöz, 1994; Karaöz ve Tolunay, 1997a;
Karaöz ve Tolunay, 1997b; Karavuş vd., 2002;
maktadır (Şekil 4). Toplam linyit rezervi Keskin ve Mert, 2002; Makineci ve Sevgi, 2005;
8,2 milyar ton dolayındadır. Ancak bunun Oruç, 1999; Öztürk ve Özdoğan, 2004; Sarı ve Bayat,
yarısından daha azı işletilebilir olma 2002; Sevim vd., 1998; Tolunay, 2001; Tolunay,
2003; Tolunay ve Makineci, 2001; Uğur vd., 2004.
11
Sedat AVCI
(Yatağan); alt ısı değerleri ise 1050 değerler Tablo 3’de yer almaktadır. Termik
Kcal/kg (Afşin) – 3678 Kcal/kg (Çan) santrallerde tüketilen linyitlere ait
arasında değişmektedir. Linyitle çalışan ortalamalar, farklı kaynaklardan gelen
termik santrallerde kullanılan linyitlerin linyitlerin karışım oranlarına göre
genel özelliklerine ait en az ve en yüksek değişmektedir.
Kaynak: İTO,1997
12
TÜRKİYE’DE TERMİK SANTRALLER VE ÇEVRESEL ETKİLERİ
termik santraller kadar olmasa da, fuel oil deniyle, özellikle ilk yıllarda hava kirlili-
veya mazot ile çalışan tesislerin de çevre ğinin yoğun olduğu büyük şehirlerdeki sa-
üzerine olumsuz etkileri vardır. Türki- nayi tesisleri ile konutlarda doğal gaz kul-
ye’nin bilinen petrol yatakları oldukça lanımı teşvik edilmiştir. Türkiye günü-
sınırlıdır. Bu açıdan ele alındığında Tür- müzde doğal gaz ihtiyacını, Rusya
kiye petrol ve petrol türevleri bakımından Federasyonu ve İran’dan boru hattı ile,
dışa bağımlı bir ülke durumundadır. Cezayir ve Nijerya’dan ise sıvılaştırılmış
Buna karşılık yapım maliyetinin düşük; doğal gazın deniz yoluyla taşınmasıyla
inşa süresinin ise kısa olması nedeniyle karşılamaktadır13. Bu ülkelerin dışında,
özellikle büyük miktarlarda elektrik doğal gaz sıkıntısı doğduğu zaman
enerjisine gereksinim duyulmayan yerler- Avustralya ve Katar’dan sıvılaştırılmış
de, yerel ihtiyacı karşılamak üzere fuel-oil doğal gaz alımı yapılmıştır (DPT, 2001c:
ve mazot ile çalışan termik santraller 19). Doğal gaz ile çalışan termik santral-
kurulmuştur. lerde yanma sırasında yüksek ısılar elde
Gerek fuel-oil, gerekse mazot aynı edilmektedir. Yanma işlemi aynı zamanda
zamanda kömür kullanılan termik büyük miktarlarda hava kullanımını da
santrallerde yanmayı kolaylaştırıcı yar- gerektirmektedir. Bunun sonucunda azot
dımcı yakıt olarak da kullanılmaktadır. oksitleri meydana gelmekte ve bunlar
Sıvı yakıtlar, taşınma ve depolama sırasın- baca gazı olarak atmosfere atılmaktadır
da bazı problemlere neden olmaktadır. ‘Bu (DPT, 2001d: 43).
esnada meydana gelen kazalar (petrol Jeotermal kaynaklardan da elektrik
veya ürünlerini taşıyan tankerlerin batma- üretiminde faydalanılmaktadır. Türkiye’de
sı veya tesislerin yakıt tanklarında medya- yaklaşık 170 lokasyonda jeotermal kaynak
na gelebilecek sızıntı nedeniyle su kaynak- bulunmaktadır. Ancak bu jeotermal kay-
larını kirletmesi vb), doğa üzerinde etki- naklardan sadece Denizli-Sarayköy’de
lerini uzun yıllar sürdürmekte ve bu etki- elektrik üretimi yapılmaktadır. İlk deneme
nin azaltılması için büyük masrafların 1974 yılında yapılarak çevredeki üç köye
yapılması gerekmektedir. Sözü edilen elektrik verilmiştir (Doğanay, 1998: 550).
problemler dışında, fuel-oil ve motorin Daha sonra 1984 yılında kurulan termik
hava kirliliğine yol açan bazı maddeler santralde elektrik üretilmeye başlanmıştır.
içermektedir. Kullanılan petrol türevinin Üretim ilk yıl 22 GWh kadar gerçekleşmiş,
kalitesine ve kimyasal özelliğine göre 1986–1990 yılları arasında nispeten hızlı
bünyesinde özellikle kükürt bulunabil- artmasına karşılık, genelde üretim 80–90
mekte, yanma sonrasında buradan kü- GWh düzeyinde olmuştur. Bu santraller-
kürt dioksit olarak dışarı atılmaktadır. den sadece 2002 yılında 100 GWh’in
1980’li yılların ikinci yarısından itiba- üzerinde elektrik üretilebilmiştir (ETKB,
ren doğal gaz ile çalışan termik santraller 2005). Enerji üretiminden sonra mineral
gündeme gelmiştir. Doğal gaz kombine madde bakımından oldukça zengin olan
çevrim santralleri, fosil enerji kaynaklarını su buharının doğal ortama geri verilmesi,
kullanan termik santraller arasında en az jeotermal kaynaklar ile çalışan santral-
çevre sorunlarına yol açanlarını oluştur- lerin en önemli sorunudur. Jeotermal
maktadır. Trakya’da Hamitabad’ta bulu- kaynaklardan elde edilen su, termik
nan doğal gaz, 1985 yılında burada kuru- santralin donanımına zarar vermemesi
lan kombine çevrim santrali ile değerlen- için bazı işlemlerden geçirildiğinden, belli
dirilmiştir. Türkiye ağırlıklı olarak petrole mineraller bakımından oldukça zengin
dayanan enerji kaynaklarını çeşitlendir- hale gelmektedir. Söz konusu atık suların
mek amacıyla, yine bir fosil yakıt olan
doğal gazı tercih etmiştir. Ancak Türkiye 13 Türkiye yakın gelecekteki doğal gaz ihtiyacını
açısından bilinen doğal gaz kaynakları karşılamak üzere başka anlaşmalar da yapmıştır.
yeterli değildir ve ihtiyaç duyulan doğal Bunlardan biri Rusya Federasyonu ile yapılan Mavi
gazın önemli bir kısmı ithalat ile karşılan- Akım Projesidir. Azerbaycan, Türkmenistan, Irak ve
Mısır’dan doğalgaz alımı ile ilgili çalışmalar
maktadır. Fiyatının da uygun olması ne-
mevcuttur.
13
Sedat AVCI
14
TÜRKİYE’DE TERMİK SANTRALLER VE ÇEVRESEL ETKİLERİ
15
Sedat AVCI
16
TÜRKİYE’DE TERMİK SANTRALLER VE ÇEVRESEL ETKİLERİ
17
Sedat AVCI
18
TÜRKİYE’DE TERMİK SANTRALLER VE ÇEVRESEL ETKİLERİ
19
Sedat AVCI
veya toz şeklinde havaya yeniden partikül durum ile santralin çalışması sonrasında
karışmasına neden olabileceği gibi sorun- oluşabilecek muhtemel etki ortaya
lar da görülebilmektedir (Sevim vd., 1998: konulmaya çalışılmaktadır. Ölçümlere
617; Oruç, 1999). tesis faaliyete geçmeden (2004 yılından
Termik santrallerin tükettiği bir diğer itibaren) başlanmış ve 6 yıl sürmesi
kaynak sudur. Bazı termik santrallerde planlanmıştır (EÜAŞ, 2005c). Diğer
yeraltı suyu soğutma işlemlerinde kulanı- çalışma, toprak ve bitki örtüsü üzerindeki
lırken, bazılarında ihtiyaç duyulan suyun etkilerin belirlenmesi ile ilgilidir. Orman
depolanması gerekmektedir. Depolama Bakanlığı Ege Ormancılık Araştırma
amacıyla yapılan göletler, hidroelektrik Müdürlüğü ile yürütülen bu çalışma ile
santrali barajlarının yarattığı etkiye ben- 2001 yılından beri işletme öncesi döneme
zer niteliklere sahiptir. Gerek depolama ait veriler toplanmıştır. Santralin üretime
alanları, gerekse termik santrallerde geçmesinden itibaren meydana gelen
kullanılan suyun sağlandığı barajların değişimlerin belirlenmesine yönelik çalış-
yapımı, arazi kullanımında bazı değişiklik- malar 4 yıldır devam etmektedir (EÜAŞ,
lere yol açar. Yerleşmelerin kaldırılması ve 2005d). Bu çalışmalar termik santrallerin
tarımsal alanların gölet altında kalması bu çevresel etkileri üzerinde bilimsel
değişikliklerin en önemlileri arasındadır. sonuçlara varmayı ve önlemler almayı
Bunun bir örneği Çatalağzı Termik kolaylaştıracaktır.
Santralinde görülmektedir. Termik santra-
SONUÇ:
lin tatlı su ihtiyacını karşılamak üzere bir
gölet oluşturulmuş, su altında kalacak ol- Türkiye gelecekte daha fazla elektriğe
ması nedeniyle, burada yer alan yerleşme- ihtiyaç duyacaktır. Elektrik üretiminde
nin başka yere taşınması gerekmiştir fosil yakıtların kullanımının, sadece bu
(Avcı, 2004: 20). yakıtların tükenmesi açısından değil, aynı
Yanma sonucunda oluşan külün zamanda olumsuz yöndeki çevresel
saklanması ve ortamdan uzaklaştırılması etkileri nedeniyle de, zaman içinde
eknomik açıdan önemli bir sorundur azaltılması gerekmektedir. İhtiyaç duyulan
(Durmaz, 1998: 376–377). Özellikle elektriğin yeni ve yenilenebilir enerji
atmosfere baca gazı olarak atılan kükürt kaynaklarından sağlanması için planlama
dioksit ve partikülleri azalttığı için tercih çalışmalarının yürütülmesi ve yatırımların
edilen akışkan yatak teknolojisinin kulla- yönlendirilmesi, öncelikler arasında yer
nıldığı tesislerde, büyük miktarlarda almaktadır. Buna karşılık, uygulanmada
külün oluşması önemli bir sorundur. bazı aksamalar söz konusudur.
Günümüzde termik santrallerin yapımı Atmosfere bırakılan zararlı gazların
öncesinden başlayan ve santral faaliyete düzenlenmesini sağlayan İklim Değişikliği
geçtikten sonra da devam eden, çevresel Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü,
etkinin belirlenmesi çalışmaları büyük ülkelere yeni sorumluluklar getirmektedir.
önem kazanmıştır. Akışkan yatak Özellikle Kyoto protokolünde karbondi-
teknolojisinin kullanıldığı tek santral olan oksit gibi atmosfere salınan gaz miktarının
Çan Termik Santrali’nin çevre üzerindeki azaltılması için, somut hedefler belirlen-
etkilerinin ölçülmesi için proje miştir. Türkiye her ne kadar bu antlaşma-
aşamasından itibaren, çeşitli araştır- ları imzalamamış olsa da, temel olarak bu
malara başlanılarak çevresel etkileri antlaşmaların hedeflerine uyacağını belirt-
değerlendirmeye alınmıştır. Bu çalışma- miştir. Bunun bir göstergesi olarak, enerji
lardan birisi hava kalitesi ölçümleri ve su üretimi ve tüketimi ilgili plan ve program-
analizleri projesidir. TÜBİTAK Marmara larını buna göre yapmaktadır. Bu iki
Araştırma Merkezi tarafından yürütülen anlaşma dışında Türkiye’nin taraf olduğu
bu çalışmada, belirlenen yerlerde kükürt, Avrupa Birliği ile ilgili antlaşmalar gibi
azot oksitleri, toz, ozon, flor ve klor bazı antlaşmalar da vardır. Dolayısı ile
bileşikleri ile yüzey ve yeraltı sularının Türkiye yakın gelecekte bu konuda sadece
analizi yapılmakta, santral öncesi ilksel kendi kararlarını değil, aynı zamanda üye-
20
TÜRKİYE’DE TERMİK SANTRALLER VE ÇEVRESEL ETKİLERİ
21
Sedat AVCI
22
TÜRKİYE’DE TERMİK SANTRALLER VE ÇEVRESEL ETKİLERİ
23
Sedat AVCI
24
TÜRKİYE’DE TERMİK SANTRALLER VE ÇEVRESEL ETKİLERİ
25
Sedat AVCI
UĞUR, A., ÖZDEN, B., SAÇ, M. M., WCI, 2005, The Coal Resoursces- A
YENER, G., ALTINBAŞ, Ü., KURUCU, Comprehensive Overview, World Coal
Y. ve BOLCA, M. 2004, “Lichens and Institute, UK.
Mosses for Correlation Between Trace ZONGULDAK ÇEVRE, 1994, Zonguldak İli
Elements and 210Po in the Areas Near Çevre Durum Raporu, İl Çevre
Coal-Fired Power Plant at Yatağan, Müdürlüğü, Zonguldak.
Turkey”, Journal of Radioanalytical and
Nuclear - Chemistry 259 (1): 87-92.
26