İdam Kanun Tasarısı

You might also like

Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 7

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

5170 Numaralı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında


Kanunun İçeriğine İlişkin Değişiklik Teklifimiz Ve Gerekçesi Ekte Sunulmuştur.
Gereğini yapılmasını arz ederiz.
5.12.2022
T.C. Adalet Bakanlığı
Sorun ve Gerekçelendirme
Türkiye Cumhuriyetinde Türk Ceza Kanunu seneler içerisinde anayasa değişimleriyle birçok değişim
yaşamış, çok farklı ideolojik ve felsefi tartışmalara neden olmuştur. Hakkında çokça tartışılan ve belli
bir ideolojik zemine oturtulmaya çalışılan en son 5237 numaralı Yeni Türk Ceza Kanunu ise, bazı
siyasilerin 1982 Yasası için kullandıkları tanımıyla “yamalı bir bohçanın” ceza yükünü çeken, özet
kanuna verilen addır. İdam ve öldürme cezası belki de bu "yamalı bohçanın” en yamalı, en çok
değiştirilen kısmıdır.
1982 Anayasasının 87.maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkilerinden
bahsedilmiş, bu bahsi geçen görevler içerisinde de kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesi yer
almıştır. Ayrıca 1982 Anayasanın diğer, 15.madde gibi maddelerinde de "ölüm cezasının infazı" gibi
ifadeler bulunmaktadır. Ölüm cezası öngörülebilecek haller, 03/10/2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla
yapılan değişikler ile 38.madde düzenlenmiştir. Kanun şöyle geçmektedir: "Savaş, çok yakın savaş
tehdidi ve terör suçları halleri dışında ölüm cezası verilemez." Sonrasında 5170 Kanunu ile ölüm
cezaları tamamen kaldırılmıştır ve Anayasanın 38.maddesine "Ölüm cezası ve genel müsadere cezası
verilemez." ibaresi eklenmiştir. Bütün bu kanun değişimlerinin içerisinde ise Türkiye’de 1984’ten beri
fiili ölüm cezası görülmemiştir.
İdamın kaldırılması belli açılardan, özellikle mümkün yanlış hükümlerden doğabilecek vebal, intikam
ve vicdan azabı gibi toplumsal negatif güdüleri engellemesi bakış açısından çok gerekli olduğu göz
ardı edilemez olsa da oluşturduğu sosyolojik ve psikolojik hasar da aynı şekilde, belki de daha güçlü
çözülmesi gereken bir olgu olarak karşımıza çıkar. Son yıllarda iyice avam ve akademik çerçeveler
içerisinde alevlenen "idam gelmeli mi?" tartışması, farklı ideolojik ve anlam bağlamlarının birbiriyle
çarpıştığı sonuçsuz bir ortam oluşturmuştur. İdam konusu Anayasa tarafından direkt olarak tartışmaya
yer vermeyecek şekilde belirtilmiş olmasına rağmen tartışmaların bu kadar alevli ve idamı geri
getirmek isteyen kesimin (özel veya devlet tarafından yapılan anketler tarafından da anlaşıldığı gibi)
toplumun büyük bir çoğunluğunu oluşturması, hem anayasanın toplum karşısındaki meşruiyeti hem
gelecekte oluşabilecek toplumsal başkaldırmaların olasılığı hem de idamın boşluğunu kapattığı hapis
umursamazlığından doğabilecek suçlar açısından değerlendirildiğinde çok büyük bir endişe oluşturur.
İdamın felsefi ve siyasi altyapısı seneler içerisinde çokça tartışılmış olsa da, anayasada yapılan son
değişikler ile idamın tamamen kaldırılmasının nedeni incelendiğinde yazıktır ki bu değişimin
sebebinin, toplumca veya akademik çevreler tarafından alınan ve felsefi altyapısı olan bir değişim
değil de zamanın mevcut hükümetlerinin "Avrupa’ya yaranma” ve “AB’ye girme” çabası olduğu
görülür. Bundan dolayı anayasanın 38.maddesindeki “Ölüm cezası ve genel müsadere cezası
verilemez." ibaresi meşruiyeti ve temellendirilmesi, oluşturabileceği ve oluşturduğu tartışmalar
açısından oldukça sorunlu bir ibaredir.
Bununla birlikte Anayasanın 38.maddesinin “Ölüm cezası ve genel müsadere cezası verilemez."
ibaresine müdahalede bulunacak ve Türk Ceza Kanunu’na ve Anayasaya idam cezası için olası bir
boşluk sağlayacak bir tasarı için, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ek 6 ve 13 Numaralı
Protokollerine direkt zıt olduğu ve bundan dolayı oluşabilecek politik çıkmazların göze
alınamayabileceğini eleştirisi getirilebilir. Ancak yine siyasi bağlamda incelendiğinde 6 ve 13
Numaralı Protokollerin onaylanma süreci de yine politik güdülerle bağdaştırılabileceği için,
38.maddeye gelecek bir değişikliğin idam için alan açması dışında aslında Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesine ve Türkiye’de onaylanma sürecine de bir zıtlık ve eleştiri getirdiği görülür.
İdama alan açması amacıyla getirilecek bir tasarı için daha önce Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine
ek getirilen 6 ve 13 numaralı politikaları tamamen reddedilmelidir. Ayrıca idam cezasının geri
getirilmesi durumunda Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesinin 11. maddesi gereğince;
Türkiye’de suç işleyip Avrupa’ya kaçmış olan bir kimsenin iadesinin ancak ‘idam cezasının infaz
edilmeyeceğine dair’ güvence verilmesiyle isteyebileceğini unutmamak gerekir. Bu durum, suçlulukla
mücadelede Türkiye’de idam cezası uygulanmazsa bile yasalarda varlığını sürdürdüğü dönemde
önemli bir engel oluşturmaktaydı. Bütün bu koşullar beraber değerlendirildiğinde, idama alan açacak
bir kanun tasarısı teklifinin oluşturacağı politik çıkmazların, idama alan açılmasıyla kazanılacak
imtiyazları dengelediği ve hatta bu politik çıkmazların ağır basacağı rasyonel bir altyapıyla, tutarlı bir
argümantasyon ile iddia edilebilir. Fakat idamın kaldırılmasına başta sebep olan durumlar
incelendiğinde politik çıkmazlar ne olursa olsun, zararın neresinden olursa olsun dönülmesi kârdır
mantığıyla ilerleyen ve gelecekte doğabilecek kamusal, sosyolojik ve politik çıkmazları önlemek
amacıyla sunulan bir kanun tasarısı, mevcut politik çıkmazların bir şekilde aşılmasıyla çok yerinde ve
gerekli bir kanun tasarısı olabilir.

Anket Verileri ile Temellendirme


Yapılan özel ve devlet bazlı anketler incelendiğinde kamunun ve akademinin özellikle son zamanlarda
artan kadınlara ve çocuklara karşı bazı suçların işlenmesini önlemek güdüsüyle ve belki de bahsedilen
yasa meşruiyeti kavramını içselleştirerek idam konusunda alınacak bir kanun tasarısı fikrini
desteklediği açıkça gözükmektedir.

Anket Konusu: Hukukçuların İdam Cezasına Bakış Açısı


Anket Sorusu: İdam cezasına karşı mısınız?
İdam bir ceza değildir ve her koşulda karşıyım

% 44.9
İdam bir cezadır ve bazı suçlar için gereklidir

% 55.0

Anket Konusu: Kamunun İdam Cezasına Bakış Açısı


Anket Sorusu: İdam cezası geri getirilsin mi?
İdam bir ceza değildir ve her koşulda karşıyım

% 38.0
İdam bir cezadır ve bazı suçlar için gereklidir

% 62.0
(http://adalet.org/)
İlişkin Kanun Hakkında Öneri
Mevzuatta, Kanun Numarası 5170 olan “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun” herhangi bir öldürülme cezasına katiyen izin vermemekte ve daha
öncesinde idam maddesi içeren tüm kanunları değiştirmektedir.
İdamın Türk Ceza Kanunundan kaldırılması ve Anayasanın 38.maddesine "Ölüm cezası ve genel
müsadere cezası verilemez" ibaresinin eklenmesi, incelendiğinde sosyolojik ya da direkt bir kamu
yararı güden bir olgu olmayıp, dolaylı bir şekilde kamu yararını destekleyen politik bir uyum sürecinin
öğesi şekli halinde olduğu görülür. Ancak günümüzde bahsi geçen "AB’ye girme" ve "AB’ye uyum
süreci" denilen olguların toplum yararına olmadığı fark edilmiştir.
Kamunun ve akademinin nabzı tutulduğunda anketlerden ve çalışmalardan anlaşılabileceği üzerine
idamı geri getirmenin hem kamunun desteklediği hem de kamu yararına bir olgu olacağı
görülmektedir. Elbette ki tarihsel süreç içerisindeki onaylanan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine
getirilen bazı eklemelerin bu doğrultuda alınacak bir kanun ya da yasa tasarısına engel olabileceği ve
politik çıkmazların olabileceği iddia edilebilir. Ancak milli ve yüce Türk milletinin bağımsızlığını ve
yararını güden karar, idamı geri getirmek, tüm politik çıkmazlara rağmen kamunun isteği ve kamumun
yararı için uğraşmaktır.
Mevzuatta, Kanun Numarası 5170 olan “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun” içinde idama bazı koşullar içerisinde bir alan tanınmalı ve idam
ibaresi geçen kanunlar 5170 gelmeden önceki haliyle kalmalıdırlar.
DEĞİŞTİRİLEN MADDE GEREKÇELERİ

Madde 2- Anayasa maddesinin fıkrasından çıkartılan ibare geri eklenmelidir.


Madde 3- Anayasa maddesinin fıkrasından çıkartılan ibare geri eklenmelidir.
Madde 5- Anayasanın 38.maddesinin çıkartılan fıkrası geri eklenmeli değiştirilen 10.fıkra eski haline
geri dönmelidir.
Madde 6- Kaldırılan ibare geri eklenmelidir
Madde 7- Olası bir uluslararası antlaşmalar ve kanunlar arasında farklı hükümler nedeniyle
çıkılabilecek uyuşmazlıklar mecliste hangisi esas alınacağı Yargıtay tarafından tartışılarak karar
alınacak
Madde 9- 143.Anayasa maddesi geri eklenecektir.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASININ BAZI MADDELERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ
HAKKINDA KANUN

Kabul Tarihi: 8.5.2022

MADDE 2. - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 15. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "ile ölüm
cezalarının infazı" ibaresi madde metine geri eklenmiştir.

MADDE 3. - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 17. maddesinin dördüncü fıkrasının başında geçen
"Mahkemelerce verilen ölüm cezalarının yerine getirilmesi hali ile" ibaresi metine geri eklenmiştir.

MADDE 5. - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 38. maddesinin dokuzuncu fıkrası madde metine geri
eklenmiş, onuncu fıkrası 7.3.2004 tarihi zamanındaki haline geri döndürülmüş, son fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.

Uluslararası Ceza Divanına taraf olmanın gerektirdiği yükümlülükler hariç olmak üzere vatandaş, suç
sebebiyle yabancı bir ülkeye verilemez.

MADDE 6. - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 87. maddesinde yer alan "Mahkemelerce verilip
kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine" ibaresi madde metine geri eklenmiştir.

MADDE 7. - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 90. maddesinin son fıkrasının son cümlesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla
kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası
antlaşma hükümler ile kanun arasında hangisinin esas alınacağına Yargıtay tarafından tartışılır,
oylanarak karar verilir.

MADDE 9. - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 143. maddesi yürürlüğe geri koyulmuştur.

MADDE 11. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer ve halkoylamasına sunulması halinde
tümüyle oylanır.
YAZI İLİR ALAKASI YOKTUR!!!! YOL KONUSUNDA FİKİR SORMAK AMAÇLIDIR!!!

İdam getirmenin bir sonucu olacak olan AB’den çıkarılma ve sonuçlarından biri olan Avrupa’ya kaçan
suçluların Türkiye’ye geri verilmeyecek olma olumsuz durumunu göz önüne almalı mıyız? Yoksa
direkt topluma şuan hangisi daha doğru ve adalet kavramı idam ile mı yerine getirilir diye düşünelim?

You might also like