Professional Documents
Culture Documents
Platonun Homeros Elestirisi Ve Homerosun
Platonun Homeros Elestirisi Ve Homerosun
IV. ULUSLARARASI
KAR ILA TIRMALI EDEBİYAT BİLİMİ
KONGRESİ
“Kültürler ve Değerler Bulu"ması”
IV. INTERNATIONAL
COMPARATIVE LITERATURE CONGRESS
Meeting of Cultures and Values
01-03 Kasım / November 2012
BİLDİRİLER / PROCEEDINGS
KIRIKKALE
2013
BİLDİRİ KİTABI / PROCEEDINGS BOOK
Editörler / Editors
Prof. Dr. Adnan KARAİSMAİLOĞLU
Prof. Dr. Yusuf ÖZ
KIRIKKALE
2013
KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI
ISBN 978-975-8626-04-5
Baskı
Erduran Ofset Matbaacılık
Zafer Cad. Zafer İ$hanı No 35/14
Tel. : 0318 218 09 14 KIRIKKALE
erduran71@hotmail.com
KONGREYE DESTEK VEREN KURUM VE KURULU LAR
KONGRE ORGANİZASYON KOMİTESİ
Congress Organisation Commitee
DÜZENLEME KURULU
IV. ULUSLARARASI KAR•ILA•TIRMALI EDEBİYAT BİLİMİ KONGRESİ
Filiz CLUZEAU*
Özet
Homeros'tan yakla!ık olarak dört yüzyıl sonra Platon, onu ideal polis’ine sokmak
istemediğinde, birçok ki!inin “ozanın Hellas’ın öğretmeni” olduğunu söyleyerek kendisine
kar!ı çıkacağından emindir. Platon’un Homeros’a yönelttiği ele!tirinin temelinde
çocukluktan ba!layan ve sorgulanmadan kabul edilen Homeros eğitimi yer alır. Kendisi de
ozana duyduğu sevgi ve hayranlıkla büyüdüğünü itiraf eden Platon, bir yandan onu
“doğru” bir ya!am için tehdit olarak görürken, bir yandan da onunla özde!le!en sözlü
anlatım tekniğinin etkisi altındadır. Bu bildiride, Platon’un özellikle Politeia adlı
söyle!isinde vurgulanan Homeros ele!tirisine kar!ın, edebi kurgusunda Homeros’un onun
üzerindeki büyük etkisi ortaya konacaktır.
Anahtar kelimeler: sözlü gelenek, döngü kompozisyonu, dönüm noktası, gerçek,
uzla!ma
Abstract
Plato, when he wanted to ban Homer from the ideal polis around four centuries
later after him, was sure that most Greeks who believed that “Homer has educated Hellas”
would oppose himself. This education which was accepted without questioning since
childhood was the basis of his criticism. Plato who confesses that he has felt love and
reverence for Homer since his childhood both regards him as a threat to “just life” and has
been charmed by his narrative device. The purpose of this paper is to show the influence of
Homer’s narrative technique on Plato while he criticizes him in Politeia.
Keywords: oral tradition, ring composition, turning point, truth, reconciliation
Homeros, Ilias’ta Hephaistos’un Akhilleus için yaptığı ünlü kalkanı betimler (Il.
18.478-608). Bu yuvarlak kalkanı, en dı!tan, dünyayı ku!attığına inanılan Okeanos
ırmağının güçlü akıntıları çevreler (Resim 1).1 Hephaistos, Okeanos’un içine yerle!tirdiği
diğer dört çembere birbirine kar!ıt, ama birbirini bütünleyen güçlerin döngüsünü resmeder;
böylece zihnimizde Okeanos’un sonsuzluğuyla sınırlandırılmı! küçük ölçekli bir kosmos
canlanır: yer ve gök, gün ve gece, birinde barı!ın diğerinde sava!ın hüküm sürdüğü iki polis
(kent), dolayısıyla ya!am ve ölüm, kent ya!amına kar!ılık kırsal ya!am, dört mevsim ve
daha dı!ta ise dans eden oğlanlar ile kızlar. Dans, Akhilleus’un kalkanının üç farklı yerinde
*
Yard. Doç. Dr., İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Eski Yunan Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı
(filizcluzeau@gmail.com).
1
Resim 1’deki kalkanın çiziminde Taplin 1980: 5-9’daki yorumlardan yararlandım. Taplin, toprağın sürülü!ünü
bahar, hasat zamanını yaz, bağ bozumunu güz, hayvanların üstü örtülü barınaklara kapatılmasını ise kı! olarak
yorumlar (sonuncusu aslında çok açık değildir).
282 “Kültürler ve Değerler Bulu"ması” 01-03 Kasım 2012
yer alır; bunlardan sonuncusu erkek-kız karı!ık yapılan bir koro dansıdır. Homeros, kozmik
döngüyü güçlendirmek istercesine Okeanos’un hemen içindeki çemberde bulunan bu dansı
çömlekçi çarkının dönü!üne benzetir (Il. 18.590-602):
“Çok ünlü topal, kalkana bir de oyun alanı (khoros) koydu, bir zamanlar
Daidalos’un, yaygın Knossos’ta, güzel örgülü Ariadne için yaptığı alana benziyordu. Orada
delikanlılar oynuyordu, sığır armağanlarıyla alınmı! kızlar oynuyordu, dayamı!lardı ellerini
birbirlerinin bileklerine. (. . .) Oyuna alı!mı! ayaklarıyla ko!uyorlardı döne döne, oturan bir
çömlekçi nasıl denerse eline uygun çarkı, iyi çalı!ıyor mu çalı!mıyor mu diye, onlar da öyle
ko!uyordu birbirlerine kar!ılıklı sıralarla” (Çev. Erhat - Kadir 2008a: 425)
Kalkandaki khoros (dans edilen alan)2 ile Knossos’ta Daidalos’un Ariadne için
yaptığı khoros arasındaki benzerlik, birçok ara!tırmacıya söz konusu dansın, François
kratēr’inde resmedilen (Resim 2) ve Plutarkhos’ta geçen geranos (turna) dansı
olabileceğini dü!ündürür (Calame 2011: 56; Hedreen 2007: 174). Efsaneye göre, Girit kralı
Minos’un karısı Pasiphae’nin, tanrı Poseidon’un Minos’a gönderdiği boğadan hamile kalıp
Minotauros adlı canavarı doğurduğu; kralın ise insan-boğa karı!ımı bu yaratığı hapsetmek
için mimar Daidalos’a labyrinthos adlı sarayı yaptırdığı; Atinalılar’ın vergi olarak belli
aralıklarla yedi kız ve yedi oğlanı bu canavarın yemesi için Girit’e göndermek zorunda
oldukları; sonunda Atina kralının oğlu Theseus’un Minotauros’u öldürmeyi ba!ardığı ve
kurtardığı Atinalı gençler ile birlikte labirentten çıkı! yolunu Minos’un kızı Ariadne’nin
vermi! olduğu ip yumağının yardımıyla bulduğu bilinir. Plutarkhos (Thes. 21.1-2)
efsanenin devamını !öyle anlatır: Theseus, Girit’ten dönerken Delos’ta adanın tanrısına
kurban kesip sunu sunmak için durur. Sonra da Theseus ile yanındaki gençler, sunak ta!ının
etrafında, labirentin dönemeçlerini ve dehlizlerini taklit ederek belli bir ritimle dönü!ümlü
olarak bir yönden öbürüne gide gele dans ederler. Plutarkhos, Deloslular’ın, hâlâ etmeyi
sürdürdükleri bu dansa geranos (turna) adını verdiklerini aktarır. Geranos adı ona
turnaların (V !eklinde olduğunu bildiğimiz) uçu!larını anımsatmasından ötürü verilmi!tir
(LSJ, “geranos” maddesi). Bugün geranos dansının, turnaların göç hareketlerinden ba!ka,
labirentin dolambaçlı geçitlerini anımsatan hareketlerle yapılan bir yılan dansı olduğu
dü!üncesi de yaygındır (Greene, 2001: 1412 ve dn. 13; Calame 2011: 56).
Hephaistos, koro dansının hemen içindeki çembere mevsimleri resmeder; bunlardan
ilkbahar yine bir ba!ka gidi!-dönü! hareketiyle canlandırılır (Il. 18.541-549; Erhat ve Kadir,
2008a: 423): Bu kez söz konusu çift süren adamlarla dolu bir tarladır; sabanı tarlanın bir
ucundan öbür ucuna süren çiftçiler, sona vardıklarında !arap içip dinlenmekte, ardından
tarlayı bu kez geldikleri yöne doğru sürmeye devam etmektedir. Bu tersine gidip gelmeler
büyük tarla üç kez sürülünceye kadar devam edecektir. En eski Yunan yazıları da her
satırda gerisin geri dönen harflerle tıpkı bu tarlanın sürülü!üne benzer; bir satırda sola (ya
da sağa) bakan harfler, diğerinde ters yöne bakar (Resim 3). Pausanias, Yunanlar’ın
boustrophēdon (öküz dönü!ü) dedikleri bu yazının görüntüsünü ko!ucuların stadyumu bir
ba!tan öbür ba!a ko!up sonra ters yöne dönerek ba!ladıkları noktaya doğru geri ko!tukları
diaulos yarı!larındakine benzetir, ama bu yılankavi (heligmois) yazıyı çözmek onun için
bile güçtür (Paus. 5.17.6). M.Ö. 8. yüzyıla tarihlendirilen ünlü Dipylon oinokhoē’sini (bir
tür !arap sürahisi) saran tek satırlık halka biçimindeki vezinli yazıt (Resim 4), geriye doğru
akan harfleriyle bir dans figürünün aynadaki görüntüsü gibidir. Bu tür bir simetri koroların
strophe’ye cevap olarak ters yöne bir dönü! içeren antistrophe’lerinde de görülür.
2
Homeros’ta “dans” ya da “dans alanı” anlamına gelen khoros, “koro” anlamını sonradan kazanır.
IV. ULUSLARARASI KAR•ILA•TIRMALI EDEBİYAT BİLİMİ KONGRESİ 283
3
Hysteron proteron terimi, Homeros tekniğini göstermek amacıyla M.Ö. 1. yüzyılda Cicero tarafından, M.S. 4.
yüzyılda ise Antik Çağ gramercileri Servius ve Donatus tarafından kullanılmaktaydı; kimi gramerciler ise bu
tekniğe prōthysteron ya da hysterologia adını veriyordu (Bassett, 1920: 39 ve dn. 2).
4
Stanley 1993: 10’da Akhilleus’un kalkanının döngüsel anlatımı ayrıntılı bir çizimle verilir. Bu kitapta, Ilias’taki
döngüsel anlatımları ayrıntılı olarak görmek mümkündür.
284 “Kültürler ve Değerler Bulu"ması” 01-03 Kasım 2012
tela!lanan Akhalar, Akhilleus’u sava! alanına döndürmek için ona elçiler gönderir; ama
tüm ikna çabaları bo!a çıkar. 11. bölümde Agamemnon bile yaralanır. 16. bölümde
Akhilleus, en iyi dostu, aynı evde birlikte büyüyüp karde! bildiği Patroklos’un istemesi
üzerine tüm sava! gereçlerini ona verir; ama bu bölüm Patroklos’un Hektor tarafından
öldürülmesiyle sona erer. 17. bölümde ise, Hektor Patroklos’un ölüsünü soyarak
Akhilleus’a ait olan tolgaya, zırha ve kalkana el koyar. Akhilleus, dostunun intikamını
almak için tekrar sava!a katılmak istese de yeni silahlara sahip olana kadar bu mümkün
değildir. 18. bölümde Akhilleus, annesinden yardım ister ve nihayet annesi Thetis’in ricası
üzerine tanrı Hephaistos Akhilleus’a yeni silahlar yapmaya ba!lar. Taplin (1980: 1), sava!ın
ortasında birdenbire 130 dize boyunca bir sanat eserinin (Akhilleus’un kalkanı)
anlatılmasını, destanın dönüm noktasında fırtınadan önceki sessizliğe benzetir. Bundan
sonra talih Akhalar’dan yana dönecek, olayların seyri yön deği!tirecektir. Ilias’ın dı!
çerçevesini olu!turan döngü !u çizimle özetlenebilir:
Ilias
1. Bölüm ╗
A → → B → → C →
18.
Bölüm
Red Öfke ve Akhilleus » Thetis » Zeus
Kavga
24. Bölüm ↓
Aɂ ← ← Bɂ ← ← Cɂ ← ╝
İlk bölümde Akha ordusuna veba salarak ölümlüler arasındaki kavgayı ba"latan
Apollon, son bölümde ölümsüzlerin uzla"masını sağlar. Ilias’ın 1. ve 24. bölümlerinin
birbirinin aynaya yansıyan görüntüleri olduğunu söyleyen Barney (2010: 32), bunlardan
ilkinde öfke selinin insanlardan tanrılara, diğerinde ise uzla"manın tanrılardan insanlara
doğru aktığına dikkat çeker.
Homeros’un Odysseia destanı Troya’nın dü"ü"ünün onuncu yılında ba"lar. Tanrılar,
on yıl sava" alanında, yakla"ık olarak on yıl da evine dönmek için denizlerde sürünen
Odysseus’un artık yurdu İthake’ye dönmesine karar verir; ama aradan geçen onca yıldan
sonra herkes onun öldüğünü sanmakta, karısına talip olanlar evine yerle"mi" varını yoğunu
tüketmektedir. Odysseus’un yeniden varlık gösterebilmesi için 108 talibin ve yanlarında
getirdikleri u"aklarının öldürülmesi gerekir. Homeros bu olayları yine döngü tekniğiyle
tersine çevirir.5 Odysseia’daki döngünün en ilgi çekici kısmı, Homeros’un bunu aynı sırayla
aklında tuttuğu taliplerin adlarını tersine çevirerek yapmasıdır. Elbette bütün taliplerin
adları tek tek sayılmaz, yalnızca sıranın ba"ında ve sonunda bulunan birkaç talibin adı
anılır. Kısaca, sıranın ba"ında, gösterdikleri saygısızlıktan utanç duyan Leiodes vardır,
sonunda ise en kibirli, en zalim talip Antinoos. Odysseus’un konağında talipler soldan sağa
doğru aynı sırayla oturmaktadır; talipler onun yayını tek tek germeyi deneyip
ba"aramadıklarında yine sıra bozulmaz. Odysseus, oğlu ve birkaç yanda"ı ile birlikte onları
pe" pe"e öldürürken ise sıra tam tersine çevrilir: Antinoos Odysseus’un ilk öldürdüğü ki"i,
Leiodes ise sonuncusudur (Reece, 1995: 207-211, 221-222; kr". Hom. Od. 17.336-506,
21.141-268, 22.8-329). Olaylar sanki bir dans sahnesinde geçercesine, talipler korosu
soldan sağa doğru girip yerle"tikleri sahneden geri dönüp (antistrophē) sağdan sola doğru
çıkmı"lardır. Homeros’un her iki destanında da olayların yönünü deği"tiren dönüm noktası
bir sava" gerecidir: Ilias’ta Akhilleus’un kalkanı ne ise, Odysseia’da Odysseus’un
kendinden ba"ka kimsenin geremediği yayı odur. On yıl boyunca ele geçiremedikleri Troya
Akhalar’ın labirenti, kendi varlığını ve otoritesini yeniden sağlamak için öldürmek zorunda
5
Whitman 1958: 288-289’da Odysseia’nın 9. ve 12. bölümleri arasındaki, ayrıca 8. bölümdeki döngüsel anlatımı
(ya da yazarın deyi"iyle geometrik planı) çizimli olarak görülebilir.
286 “Kültürler ve Değerler Bulu"ması” 01-03 Kasım 2012
olduğu talipler ise Odysseus’un Minotauros’udur. Kalkan ilkinden çıkı"ın, yayın gerilmesi
ise ikincisinden kurtulu"un ba"langıcını olu"turur.
Yunan kavimleri, soy ve dil birliğine kar"ın, hiçbir zaman gerçek anlamda politik bir
birlik olu"turamamı"tı; kurdukları en temel birlik polis’ti.6 Filozofların ba"a geçtiği
mükemmel bir polis dü"leyen Platon, Politeia’yı yazdığında aynı dilin farklı lehçelerinin
konu"ulduğu Yunan dünyası birçok polis’ten olu"uyordu; Atina da bunlardan biriydi.
Bununla birlikte, Yunanlar, ortak bir kültürel geçmi"e sahip olduklarının bilincindeydi ve
bu geçmi"ten kendilerine kalan en büyük miras Homeros’tu. Platon, onun destanlarını ideal
polis’inden atmak istediğinde, i"te bu kutsal değere saldırıyordu ve onu savunanların “bu
ozan Hellas’ı eğitmi"tir” (Pl. R. 10.606e) diyerek kendisine "iddetle kar"ı çıkacaklarından
emindi. Homeros’un tüm Yunanlar’ın zihin yapısını ve dü" gücünü nasıl beslediğini
görmek için onların edebiyat, felsefe ve sanat eserlerine bakmak yeterlidir. Kaçınılmaz
olarak kendisi de Homeros eğitiminden geçmi" olan Platon, çocukluğundan itibaren (ek
paidos) Homeros’a sevgi ve hayranlık duyduğunu (R. 10.595b), özellikle “Homeros
aracılığıyla” (di’ Homērou, 10.607d.1) tasavvur ettiğinde "iirden büyülendiğini açıkça itiraf
eder (R. 10.607c-d). Diogenes Laertios’un aktardığına göre, gençliğinde tragedya
yarı"masına katılmaya kalkı"acak kadar "iire merak salmı"; ne yazık ki "iirlerini yirmi
ya"ında, Sokrates’in öğrencisi olmak için yakmı"tır (D.L. 3.5-6; %entuna 2003: 132-133).
Aelianus da, Platon’un ba"larda heksametron vezninde (destan vezni) "iirler yazdığını, ama
Homeros’un seviyesine ula"amadığını anlayınca hepsini yaktığını ve tragedyaya
yöneldiğini yazar; fakat Sokrates’in bir konu"masını dinleyip öyle etkilenmi" ki kendini
tümüyle felsefeye adamı"tır (Ael. VH 2.30). Bu aktarılanlardan ne kadarının doğru
olduğunu bilmesek de, en azından Antik Çağ’daki okurlarının Platon’un ne denli "iirsel
yazdığını dü"ündüklerini anlayabiliriz; bugün de durum pek farklı değildir. Planinc’e göre
(2003: 7), bize felsefe ile "iir arasında açık bir fark olduğunu dü"ündürten modern felsefe
anlayı"ıdır; oysa Platon’un felsefe anlayı"ına göre en üst düzey felsefe "ekli en iyi "iirden
ayırt edilemezdi. Nussbaum için bu iddia belli ki tüm filozoflar için geçerli değildir.
Platon’un bir edebiyat dehası olduğunu, yeteneklerinin onun kendi tarzına "iirsellik
katmasını sağladığını söyleyen Nussbaum, Aristoteles’i bu tür bir sanatçı olarak görmez,
“ya da öyle idiyse bile biz farkında değiliz”, der (Nussbaum 2001: 393).
Yunanlar yazıyla tanı"tıklarında, onların dünyasına söz, en çok da Homeros’un
sözleri egemendi. Ba"larda birçok ünlü dü"ünürün yazıya direnip öğretilerini sözlü olarak
sürdürdükleri bilinir; Sokrates de bunlardan biriydi. Yazının içselle"tirilmesi o kadar uzun
bir zaman almı"tı ki Havelock, ancak Platon zamanında sözlü geleneğin yazıyla yer
deği"tirmeye ba"ladığına dikkat çeker ve Platon’un, söz ve yazı birlikteliğinin sürdüğü bir
geçi" dönemi yazarı olduğunu söyler; eserlerinin konu"ma "eklinde yazılmı" olması bile
bunun kanıtıdır (Havelock 1986: 62, 90). Gibson’ın (2011: 32) McLuhan’dan aktardığı
sözlerle, kendinden önceki filozofların dü"üncelerini yazıya geçirerek ansiklopedik bir
felsefe olu"turan Platon, sözlü ve yazılı gelenek arasında yer alan çifte bir dünyada
ya"amı"tır.7 Kısacası, hem sözün hem de yazının avantajlarından sonuna kadar yararlanmı",
6
Bugünün devletlerine göre küçük boyutlu, az nüfuslu, buna kar"ın bağımsız ve hatta birbirleriyle her zaman
sava"ma potansiyeline sahip olan polis, tam bir kar"ılık bulunamadığı için, Türkçeye bazen “kent”, bazen
“devlet” ya da kent devleti” diye çevrilir. Polis, en basit tanımıyla, toprak bütünlüğü olan, ekonomik olarak
kendine yeten, içte ve dı"ta bağımsız, politik, askerî ve dinsel bir birlikti. Klasik Devir polis’lerinin belki
yalnızca bir düzinesinde nüfus 10.000 yurtta"ın ya da tüm yerle"imciler dahil olmak üzere 50.000 ki"inin
üzerindeydi. M.Ö. 5. yüzyılda, yalnızca Atina ve Sparta’nın nüfusunun 300.000’in üzerine çıktığı söylenir.
(Bederman 2001: 32-35)
7
M. McLuhan, Understanding me: lectures and interviews, Ed. S. McLuhan and D. Staines, Toronto: McLelland
& Stewart, 2003: 125 (non vidi).
IV. ULUSLARARASI KAR$ILA$TIRMALI EDEBİYAT BİLİMİ KONGRESİ 287
son derece canlı ve etkileyici olan söyle"ilerinde konuya in medias res (ortasından)
dalmı"tır. Örneğin Timaios "öyle ba"lar: “Bir, iki, üç, dördüncü nerede?” Toplantıya davet
edilen dördüncü ki"i hastalandığı için gelememi"tir (Pl. Ti. 17a). Bu ilginç giri" yeterince
dikkat çekmi", “dördüncü”nün kim ya da ne olduğu konusunda Antik Çağ’dan günümüze
kadar süren bir meraka konu olmu"tur.8 Edebî bir anlatım tekniğini gösteren Latince in
medias res terimini ilk kez Romalı "air Horatius (Ars Poetica, 148) Homeros için kullanır.9
Ilias "öyle ba"lar: “Anlat, tanrıça, Peleusoğlu Akhilleus’un öfkesini anlat!” Bu teknikle
ba"lanması bir eserin eksik kaldığını göstermez; tersine, Homeros’un daha ilk dizede
belirttiği konuyu en ba"tan ele alıp tamamladığını yukarıdaki döngü kompozisyonunda
açıkça görebiliriz. Onun amacı bütün bir sava"ı değil, beklenmedik bir anda ortaya çıkan bir
öfkenin ne büyük acılara mal olacağını anlatmaktır.
Son yıllarda ara"tırmacılar, pek çalı"ılmamı" bir alana girerek felsefi metinlerdeki
döngüyü saptamakla ilgilenmeye ba"lamı"; bu sayede eserin bir bütün olarak
kavranmasında önemli bir rol oynayan bu tekniğin Platon’da sıkça kullandığı ortaya
çıkmı"tır.10 Platon, “dün Pire’ye indim” cümlesiyle ba"lattığı Politeia’yı Homeros gibi
döngü kompozisyonuyla tamamlar; bu simetrik döngü Dorter’in çiziminde "öyle görünür:11
Politeia
(Dorter 2006: 7, Tablo I.1)
C (5.-7. Bölümler)
Mükemmel Polis
→→→
B Bɂ
(2.-4. Bölümler) (8.-9. Bölümler)
8
Dördüncünün kimliği konusundaki tartı"ma için bk. J. Sallis, Chorology: On Beginning in Plato’s Timaeus,
Bloomington and Indianapolis: Indiana University Press, 1999: 10-11.
9
Bu sanatsal anlatım tekniğine göre, olay dizisi kurgulanırken hikâye doğal ba"langıcından (Horatius’un deyi"iyle
ab ovo, age. 147) değil, ortadan ya da sona yakın bir yerden ele alınır ve hikâye ilerledikçe geçmi"teki olaylar
geriye dönü"lerle açıklanır.
10
Gibson (2011: 39-40), Sofist 265a-268d ve Politeia 595b-601e arasındaki döngü kompozisyonlarını birer
çizimle anlatır. Barney (2010: 34-48), bazılarının yalnızca dı" çerçevesini vererek bazılarını ise daha ayrıntılı bir
biçimde anlatarak Kharmides’te, Menon’da, Lakhes’te, Theaitetos’ta, Sofist’te, Kratylos’ta, Yedinci Mektup’ta
ve özellikle de Politeia’daki döngü kompozisyonlarını gösterir. Yukarıda çizimi verilen Dorter 2006: 3-8’de
Politeia’nın yapısındaki döngüsellik ayrıntılı olarak anlatılır.
11
Dorter’in yatay olarak verdiği çizimi biraz deği"tirip burada dikey vermeyi tercih ettim.
288 “Kültürler ve Değerler Bulu"ması” 01-03 Kasım 2012
A Aɂ
(1. bölüm) (10. Bölüm)
Politeia’nın döngüsel yapısında Homeros’taki yatay gidi! dönü!ler yerini dikey ini!
çıkı!lara bırakır. On bölümden olu!an Politeia’nın en dı! çemberini ilk bölümde
Sokrates’in Pire’ye ini!i ile son bölümdeki Er efsanesinde Er’in Hades’ten çıkı!ı olu!turur.
Planinc (2003: 1-2), bu eserde Platon’un, daha Sokrates’in ağzından çıkan ilk kelimeyle
(katebēn, “indim”, Pl. R. 1.327a) Odysseus’un Hades’e ini!ini çağrı!tırdığına dikkat çeker:
Odysseus, sonunda kavu!tuğu karısı Penelopeia’ya uzun yolculuklarını ve yapması gereken
birçok zorlu i!i anlatırken aynı fiili (katebēn) kullanır ve “Hades’in sarayına indim” der
(Od. 23.251-53). Politeia, tıpkı Odysseus’un Penelopeia’ya yolculuklarını anlattığında
olduğu gibi, Sokrates’in “dün Pire’ye indim” diyerek okuyuculara önceki gece
Polemarkhos’un evinde yürütülen tartı!maları anlatmasıyla ba!lar (Planinc 2003: 6)
Planinc, Sokrates’in zorlu ve uzun felsefi yolculuğunu Odysseus’un !amanik öğelerle dolu
yolculuğuna benzetir; Sokrates yeni Odysseus, Atina da İthake’dir (age. 13). Planinc’in
anlatımıyla bu benzerliği !öyle özetleyebiliriz: Platon, Sokrates’in çe!itli söyle!ilere
uzanan gezinmelerini ve eve dönü! öyküsünü Odysseus üzerinden geli!tirir. Odysseus’un
yolculuklarının ruhsal unsuru, Sokrates’in önce tartı!manın yer aldığı Pire Hades’ine ini!i
ve sonra varlığın (ousia) da ötesindeki a!kın “iyi” görü!üne yükseli!i olarak yeniden
!ekillendirilir (Pl. R. 6.509b). Platon Politeia’yı Odysseus ile Sokrates’in ili!kisini oldukça
açık kılarak sona erdirir: Sokrates’in anlattığı Er öyküsünde, yeni bir ya!am seçmesi
gereken sonuncu ruh Odysseus’unkidir. O, kendi i!iyle ilgilenen (apragmōn) bir adamın
ya!amını seçer (R. 10.620c); bir ba!ka deyi!le, bizzat Sokrates’in ya!adığını iddia ettiği
“doğru (adil)” ya!amı seçer. Sokrates’in ruhsal yükseli!inin hikâyesi ve ardından erdemleri
elde etmesi sık sık yeniden düzenlenerek diğer söyle!ilerde de tekrarlanır. Örneğin
Symposion’da, Sokrates’in Diotima tarafından erotik gizemlere kabulünü anlatı!ı aynı
biçimi izler: a!k merdivenini adım adım tırmanarak tam bir aydınlanmaya yükseli!, en yüce
!eylerin görüntüsüyle !a!kınlıktan serseme dönerek (ekpeplēksai, Pl. Smp. 211d) sona erer;
tıpkı Odysseus’un yolculuğunun zirvesinde, gemisinin Zeus’un yıldırımıyla çarpılıp yok
olunca !a!kına dönmesi gibi (Od. 12.403–19). Sofistlerin ve tiran politikacıların gücü ile
Sokrates’in otoritesi arasında bölünmü! olan her Atina tasviri, taliplerin yasa tanımazlığı ile
Odysseus’un otoritesi arasında bölünen İthake’nin durumunu anımsatır. Odysseus bir
!amanınkine denk güçlerle döner ve tanınmasının ardından memleketinde düzeni yeniden
sağlar. Gorgias’ta (521d) Platon, Sokrates’e, politika yapmaya muktedir, gerçek politika
sanatına bağlı ya!ayan tek Atinalı olduğunu söyleterek onun Odysseus’unkine benzer bir
otoritesi olduğunu ilan ettirir. Bununla birlikte Atina, Delphoi kehanetiyle onaylanmı! bir
otoritesi olduğunu öğrendiğinde bile onu tanımaya yana!maz (Apologia 21a). Sokrates’in
erdemleri aslında Odysseus’unkilerden daha büyüktür: O, Odysseus’un son zaafının, ün ve
onur dü!künlüğünün üstesinden gelir (R. 10.620c-d); kusursuz adalete sahip polis (devlet)
değerlerinin insanın kendi içinde gizlenmi! olduğunu anlar ve göksel düzenin yalnızca
insanın kendi ruhunda kurulabileceğini söyler (R. 9.592a–b). (Planinc 2003: 15-19) Ruhsal
yolculukları bakımından Odysseus’a benzeyen Sokrates, bir rahip olarak ise Homeros’a
IV. ULUSLARARASI KAR"ILA"TIRMALI EDEBİYAT BİLİMİ KONGRESİ 289
benzer. Homeros, dans ve müziğin tanrıçaları Musalar’ın esinlediği bir rahiptir; Sokrates ise
a!k tanrısı ya da bir daimōn olan Eros’un.12 Homeros, Musalar esinlemedikçe hiçbir !ey
bilmez, bildiği yalnızca !uradan buradan duyduğu söylentilerdir (Il. 2.486). Sokrates de o
ünlü cümlesiyle bir !ey bilmediğini iddia eder, ama doğmadan önce edinilen bilgiyi
(idealar) anımsama gücü yalnız kendisinde vardır; bildiği tek !ey bu bilgiye Eros
aracılığıyla ula!acağıdır. O da, tıpkı Homeros’un Musalar’la ili!kiye girmeyi bilmesi gibi,
Eros’la nasıl ili!kiye gireceğini bilir. Musa’ların sesini yalnızca Homeros duyabilir;
daimon’un sesini ise yalnızca Sokrates (Pl. Phdr. 242b-c). Nasıl Homeros’un i!i bu tanrısal
bilgiyi aktarmaksa, Sokrates de Eros aracılığıyla edindiği tanrısal bilgiyi aktarmak
zorundadır. Homeros’ta bilgelik en büyük erdemdir ve bilginin ya!lı bilgelerden
deneyimsiz gençlere aktarılması ya!amsal bir öneme sahiptir (Il. 1. 247-253, 1.273-4,
9.526-7; Od. 7.157); Sokrates de gençlerin gerçek bilgiye ula!masına önderlik eder, hatta
onların ruhlarını bir ebe gibi doğurtmakla övünür (Pl. Tht. 150b). Bir benzerlik de Homeros
ile Platon arasında kurulabilir: Ozan, hikâyelerini anlatmakla nasıl Akhilleus’u,
Odysseus’u, Hektor’u ve daha birçok kahramanı ölümsüzle!tirdiyse, o da dü!üncelerini
yazıya aktarmakla öncelikle kendi kahramanı Sokrates’i ve felsefesini sözlü olarak
sürdüren diğer filozofları ölümsüzle!tirmi!tir. Bir de, elbette, Platon’un döngüsel anlatım
tekniğinde Homeros’un etkisi görülür.
Bu teknikle yazılan Politeia’nın dönüm noktasını, eserin, hatta Platon felsefesinin
özetini veren ünlü mağara benzetmesi olu!turur. 7. bölümde (Pl. R. 7.514a-517c) anlatılan
bu benzetmeyle ruhun hem evrendeki hem de bir beden içindeki yolculuğu anlatılır.
Mağaranın bir önemi de, onun karanlığından ı!ığa çıkı!ın, Homeros’tan ve onun
eğitiminden çıkı! anlamına gelmesidir. Dikey olarak tasarlanan mağara, hem içinde
ya!anan maddi dünyayı hem de ruhun hapsolduğu insan bedenini; onun ı!ığa açılan giri!i
ise hem gökyüzünü (akılla kavranan idealar dünyası) hem de insan aklını, yani
aydınlanmayı simgeler.13 İnsanlar çocukluklarından beri (ek paidōn) boyunlarından ve
bacaklarından zincire vurulmu! bir biçimde bu mağarada ya!amaktadır. Onların ba!larını
bile kımıldatmalarına izin vermeyen bu zincirler, Platon’u da çocukluğundan itibaren etkisi
altına alan Homeros !iirlerini simgeler. Mağarayı, mahkûmların arkasında bulunan ve
güne!in yansıması olan bir ate! aydınlatmaktadır. Yine arkalarında alçak bir duvar ve
dimdik bir yol vardır; bu dik yoldan ellerinde kuklalar ta!ıyan insanlar geçmektedir.
Ta!ınan bu nesneler mahkûmların önündeki mağara duvarına yansır. Kımıldayamayan
mahkûmlar ne birbirlerini ne de ba!ka bir !ey görebilir; yalnızca yoldan geçenlerin
yankılanan seslerini i!itip kar!ılarındaki duvara yansıyan gölgelerini görebilirler.
Mahkûmlardan birinin zincirleri çözülüp arkasını görmesi sağlanır. Mahkûmun ba!ını
geriye çeviren, onun gerçekleri görmesini sağlayan bu ki!i elbette bir filozoftur. Birden
arkasındaki ı!ığa bakmak mahkûma acı verecek; az önce gördükleri ona !imdikilerden daha
gerçekmi! gibi gelecek; gözlerini daha rahat bakabildiği gölgelere çevirmeye çalı!acaktır.
Bununla birlikte, ı!ığa alı!ınca, daha önce gölgelerini görmü! olduğu nesnelere bakmayı
ba!arabilecektir. Sonunda mahkûm, dik ve sarp yoku!tan gün ı!ığına çıkarılır; gözleri
alı!ınca da mağarada görünen her !eyin asıl kaynağı olan, insana görme gücü veren güne!
ideasını görür. Fakat döngüsel yolculukta son aynı zamanda ba!langıçtır; bu yüzden idealar
dünyasından tekrar mağaraya zorunlu ini! ba!lar.14
12
Symposion’da (202d-e), Eros, tanrı ile insan arası bir varlık, bir daimōn olarak tanımlanırken, Phaidros’ta
(242d-e) Eros’un Aphrodite’den doğma bir tanrı ya da “tanrısal bir varlık” olduğu söylenir.
13
Timaios’taki yaratılı! efsanesinde insan, kosmos örneğine göre bir mikrokosmos olarak yaratılır; insan bedenine
yerle!tirilen ruhun bölümlerinden bir tek ba!a yerle!tirilen ve içine akıl (nous) katılan ruh zanaatçı tanrı
dēmiurgos’un elinden çıkmadır ve ölümsüzdür (Ti. 41c-d, 44d); ruhun diğer kısımları ise ölümlüdür.
14
Politeia’daki bu bölümü özetlerken Eyüboğlu-Cimcoz 1985: 199-202’deki çeviriden yararlandım.
290 “Kültürler ve Değerler Bulu%ması” 01-03 Kasım 2012
Eserin son bölümünde Platon, !iire olan tüm dü!künlüğüne kar!ın, bütün trajik
güzellikleri ilk öğreten (didaskalos), onları yaratmanın yolunu açan (hēgemōn) ki!i dediği
Homeros’u (R. 10.595c) polis’inden atmakta (ek tēs poleōs apestellomen) kesin kararlıdır
(R. 10.607a-b); ama bunu “çok acımasız” ya da “kaba saba” biri olduğundan değil (607b),
yalnızca alētheia (gerçek) uğruna yapacaktır (R. 10.595b-c). Çünkü Homeros ve onun
liderliğindeki !airler taklide ba!vurarak (R. 3.393c), gölgelerin gölgesini anlatarak insanı
alētheia’dan üç kez uzakla!tırmakta; üstelik bunları da bir !ey bilmeden, sanki gerçekmi!
gibi göstererek yapmaktadırlar (R. 10.597c-599b). Alētheia’dan üç derece uzak olmanın ne
demek olduğu en iyi Politeia’nın 6. bölümünün sonundaki bölünmü! çizgi benzetmesine
bakarak anla!ılabilir. Bu benzetmede insanın evreni algılaması dört a!amada gerçekle!ir:
En üstteki noēsis, insanın kozmik aklı (nous) sayesinde en üst düzeydeki kavrayı!ını, yani
ruhun ideaları görmesini ifade eder; onun hemen altında idealar dünyasını kavramak için
zorunlu olan dianoia (akıl yürüterek dü!ünme) vardır. Bunun da altında, zincirlerinden
kurtulup ba!ını geriye çeviren mahkûmun ilk kez gördüğü nesneler kar!ısında olu!an pistis
(ki!isel inanç) bulunur; en altta ise bu nesnelerin kendilerini değil, gölgelerini gören
ki!ilerde olu!an ve algının en alt düzeyi olan eikasia (tahmin) yer alır. Homeros !iirlerinin
gezindiği yer tam da burası, en alt düzeyde algıyı ifade eden eikasia’dır; bu !iirlerle yeti!en
insanların durumu, mağarada gözlerini gerçeğe çeviremeyen mahkûmlarınkinden hiç de
farklı değildir. %iir, uyandırdığı co!kuyla insanları büyülemekte, onlarda gözlerini
gölgelerden gerçeğe çevirme arzusunu yok etmektedir. Platon, bunu !öyle ortaya koyar:
Hiçbir gerçekliği bulunmayan, tamamen yanılsama olan Homeros’un ya da bir tragedya
!airinin !iirlerini dinlediğimizde içimizi kaynatıp co!turan duygu seline kapılarak
sersemle!iriz. %airler, yaratılı!tan gelen gözya!ı dökmek, inlemek, acıdan bağırmak isteyen
yanımızı doyurmak ister ve bu bize zevk verir; çünkü ba!kaları için dizginlediğimiz
duyguları kendimiz için dizginlemeyiz. Bir erkek, kendi felaketine ağlamayı ayıp sayarken,
tiyatrolarda co!up ba!kalarının felaketine ağlamayı ayıp saymaz ve kendini bu duyguya
bırakır. (Pl. R. 10.605d-606b). Oysa Sokrates, Politeia’da belirlenen dört erdemle (adalet,
ölçülülük, yiğitlik ve bilgelik) hem polis’lere hem de yurtta!lara ruhun dengesini bozacak
tüm ta!kınlıklardan uzak durmaları ve kosmos’un düzenine uygun dengeli bir ya!am
sürmeleri için açık bir çağrıda bulunur (Pl. R. 4.430e-435b); bu çağrının önündeki en büyük
engel Homeros ve onu örnek alan !airlerdir. Üstelik, gölgelerin gölgesini anlatan bu
!airlerin sözlerinin gerçek olmayan hazlar ve acılar ya!atmak dı!ında ruha hiçbir yararı da
yoktur. Sokrates’in ise bedeni değil, ama ruhu iyile!tirdiği sık sık tekrarlanır; ancak onun
önerdiği daha çetin bir yoldur ve sonunda suçlanan yine o olur.15
Dorter, Politeia’nın bölünmü! çizgi benzetmesindekine paralel bir sıra izlediğini
gösterir: 1. bölüm eikasia (gölgelere göre algılama); 2.-4 bölümler arası pistis (gözle
görünen dünyayla kar!ıla!ma); 5.-7. bölümler arası dianoia (idealarla kar!ıla!ma) ve noēsis
(en üst düzeyde kavrama). Bölümler, buraya kadar zincirleri çözülen mahkûmun bilgeliğe
yükseli!ine göre ilerler. Dönüm noktası olan 7. bölümde filozofun noēsis’ten dianoia’ya
dönü!ü ba!lar; 8.-9. bölümler pistis’e, 10. bölüm ise eikasia’ya geri dönü!tür. (Dorter 2006:
7-8) Homeros ele!tirisi de hemen hemen benzer bir yol izler. Homeros’a en sert ele!tiriler
eserin ilk üç bölümü ile sonuncu bölüm arasında yer alır: Hırsızlığı, yalan yere yemin
etmeyi bir erdemmi! gibi övmesi (R. 1.334a-b); Hesiodos ile birlikte tanrılara ve
kahramanlara, özellikle de küçük çocukların eğitimine zarar verecek bir biçimde gerçek dı!ı
nitelikler yüklemesi ele!tirilir (R. 2.364d-e, 2.377d-380c, 2.383a). 3. bölümde Hades’i kötü
bir yermi! gibi göstermesine (R. 3.386c-387b) ve yeryüzündeki ya!amı yeme, içme ve
15
Sokrates, kendisini, iyile!tirmeye çalı!tığı gençleri keserek ve dağlayarak bozmakla suçlanan bir çocuk
doktoruna benzetir (Grg. 521d.6-522a.6).
IV. ULUSLARARASI KAR"ILA"TIRMALI EDEBİYAT BİLİMİ KONGRESİ 291
cinsel arzulara ili!kin sözlerle yüceltmesine bir tek insanları ölçüsüzlüğe sürükledikleri için
değil, bu tür davranı!ları tanrılar ve kahramanlar için de sıradanmı! gibi göstererek
me!rula!tırdığından kar!ı çıkılır (R. 3. 390 b-c); kısaca geçmek istersek, kahramanların
zaaflarına ili!kin sözleri, taklide ba!vurduğu yerler sansürlenmek istenir. 4.-7. bölümler
arasında Homeros’taki bazı bölümler övülür: Odysseus’un aklını dinlemeyen öfkesine
çatması (R. 4.441b-c), !ava!ta kahramanlık gösterenlerin ödüllendirilmesi (R. 5.468c-d),
insanlarda bulunan tanrısal özellikler (R. 6.501b); Akhilleus’un onuru (R. 7.516d) gibi. 10.
bölüm ona en sert saldırdığı ve nihayet onu polis’inden atmak istediğini açıkça söylediği
yerdir.
Arendt, mağara hikâyesinin üç döndürme (periagōgē) i!lemiyle geli!tiğini hatırlatır:
Mahkûmun ba!ının geriye dönmesi, mağaradan gökyüzüne dönü! ve tekrar mağaraya
dönü!. Homeros geleneğine son veren ilk büyük tersine döndürme i!lemi böylece Platon’un
periagōgē’si ile ba!lar. Arendt’e göre, bu dönü!lerin ardında, mağara hikayesinin,
Homeros’un yaptığı Hades tarifine bir tür cevap olacak ve Homeros’u ters çevirecek
biçimde kurulmasında kendini gösteren bir ba!ka döndürme i!lemi bulunmaktadır:
“Mağaradaki ve Hades’teki görüntüler arasında yanılmaya meydan vermeyen bir paralellik
bulunmaktadır (Homeros’un Hades’indeki ruhların hayal meyal, gerçek olmayan, duyulur
olmayan hareketleri, mağaradakilerin cehaletine ve duyulur olmayan hareketlerine kar!ılık
gelir). Çünkü Platon, Homeros’un ölümden sonra, yerin altındaki ya!amı tarif ederken
kullandığı kilit sözcükler olan eidōlon (‘görüntü’yü) ve skia (‘gölge’yi) [sözcüklerini]
ısrarla kullanır. Homerik ‘durum’un tersyüz edildiği kesindir; sanki Platon Homeros’a !unu
der gibidir: Yerin altındaki hayat bedensiz ruhların değil, bedenlerin hayatıdır; gökyüzü ve
güne! ile kar!ıla!tırıldığında Hades’e benzeyen yeryüzüdür; görüntüler ve gölgeler cismani
duyuların nesnesidir, bedensiz ruhların özellikleri değil. Hakikat ve gerçek olan, içinde
hareket ettiğimiz ve ya!adığımız, ölümle ayrıldığımız bu dünya değil, aklın gözüyle
görülüp kavranan idealar dünyasıdır. Bir anlamda Platon’un periagōgē’si öyle bir tersine
dönü!tür ki, Homerik dine göre Yunanistan’da herkesin mü!tereken inandığı her !eyi
ba!a!ağı getirmi!tir. Sanki Hades’in yeraltı dünyası yeryüzüne çıkmı! gibidir.” (Arendt
1996: 55-56).
Platon’un Sokrates’i, Daidalos’un in!a ettiği labirentte ilerleyen Theseus gibi zorlu
bir yolculuğa çıkar. Labirentin Platon’daki kar!ılığı Homeros’un ve onu izleyen !airlerin
in!a ettiği gölgelerden olu!an mağaradır. Theseus’a yolculuğunda yardım ederek labirentten
çıkı! yolunu gösteren Ariadne, Sokrates’in yolculuğunda yine bir kadın, Symposion’da
Sokrates’e idealara dönü! yolunu gösteren Diotima olarak belirir. Labirentten çıkı! için
gerekli ip ucu, Sokrates’in kosmos’un düzenini örnek alarak kurduğu ahlak felsefesidir; bir
tek bu felsefeyle dönü! yolu mağaradan ı!ığa, aydınlanmaya çıkacaktır. Politeia aynı
zamanda Homeros’tan dönü!ün öyküsüdür ve Platon, çocukluğundan beri büyüsü altında
olduğu Homeros’a arkasını yine Homeros’a ait bir teknikle döner. Ama bu sonsuz bir dönü!
değildir. Tıpkı Ilias’ın uzla!mayla kapanması gibi, Platon’un da Homeros’la olan
kavgasının sonu uzla!maya dönü!ür. Phaidros adlı söyle!isinde ruhları değer sırasına göre
sıralarken, sofistlerden ayırarak filozofu ve diğer taklitçi !airlerden ayırarak Musalar’ın
dostu olan bir adamı ilk sıraya koyduğunda Platon Homeros’la uzla!mı! görünür.16
16
Bu uzla!ma, Ilias’a gönderme yapılmadan, Planinc 2003: 8’de hatırlatılmı!tır.
292 “Kültürler ve Değerler Bulu%ması” 01-03 Kasım 2012
KAYNAKÇA
Antik Çağ yazarlarının isimleri ve eserlerinin kısaltmaları için LSJ (H. G. Liddell – R.
Scott, A Greek-English Lexicon, revised and augmented by H. S. Jones, Oxford
19689) esas alınmı!tır. Antik Çağ edebî eserlerinin özgün dildeki metinleri için TLG
(Thesaurus Linguae Graecae, CD-ROM, University of California, 2004 sürümü) ve
Perseus 4.0 (Perseus Digital Library, editor-in-chief: Gregory R. Crane, Tufts
University, 2007 sürümü) kullanılmı!tır. Perseus Digital Library’de yer alan ilgili
metinlere !u adresten ula!ılabilir (27/10/2012):
http://www.perseus.tufts.edu/hopper/collection?collection=Perseus:collection:Greco-
Roman
Ael. Aelianus VH :Varia Historia
Arendt, H. 1996, Geçmi%le Gelecek Arasında, Çev. B. S. %ener, İstanbul: İleti!im Yayınları.
Arist. Aristoteles Philosophus
Rh.: Rhetorica
Barney, R. 2010 “Platonic ring-composition and Republic 10”, !urada: Plato's Republic: A
Critical Guide, Ed. M. L. McPherran, New York: Cambridge University Press, 32-
51.
Bassett, S. E. 1920 “υστερον προτερον ό@ηρικωσ (Cicero, Att. 1, 16, 1)”, Harvard Studies
in Classical Philology, 31: 39-62.
Bederman, D. J. 2001 International Law in Antiquity, Cambridge: Cambridge University
Press.
Calame, C. 2011 Choruses of Young Women in Ancient Greece: Their Morphology,
Religious Role, and Social Functions, Trans. D. Collins and J. Orion, Lanham:
Rowman & Littlefield Publishers.
D.L. Diogenes Laertius
Dorter, K. 2006 The Transformation of Plato’s Republic, Lanham, MD: Lexington Books.
Erhat, A. ve Kadir, A. (Çev.) 2008a Homeros. İlyada, İstanbul: Can Yayınları (24. basım).
Erhat, A. ve Kadir, A. (Çev.) 2008b Homeros. Odysseia, İstanbul: Can Yayınları (21.
basım).
Eyüboğlu, S. ve Cimcoz, M. A. (Çev.) 1985 Eflatun. Devlet, İstanbul: Remzi Kitabevi (5.
basım).
Gibson, T. 2011 “Tradition into Text: Plato’s Dialogues and the Literate Revolution”,
!urada: McLuhan Galaxy Conference: Understanding Media, Today, 23-25 May
2011, Eds. M. Ciastellardi, C. M. de Almeida and C. A. Scolari, Barcelona:
Collection Sehen, Universidad Oberta de Catalunya, 32-44.
Greene, T. M. 2001. “Labyrinth Dances in the French and English Renaissance”,
Renaissance Quarterly, 54,4.2: 1403-1466.
Havelock, E. A. 1986 The Muse Learns to Write: Reflections on Orality and Literacy from
Antiquity to the Present, New Haven – London: Yale University Press.
IV. ULUSLARARASI KAR"ILA"TIRMALI EDEBİYAT BİLİMİ KONGRESİ 293
Resim 2: Geranos Dansı, François kratēr’i (ayrıntı), ca. M.Ö. 570, Floransa
Arkeoloji Müzesi. (27/10/2012, http://fvankeur.myweb.uga.edu/FrancoisVaseImages.html).
IV. ULUSLARARASI KAR"ILA"TIRMALI EDEBİYAT BİLİMİ KONGRESİ 295
Resim 3: İlias’ın ilk dizelerinin sağdan sola ve soldan sağa doğru dönü!lerle
yazılmı! arkaik !eklinin rekonstrüksiyonu (B. B. Powell, Homer, Malden, MA: Blackwell
Publishing, 2007 (2. basım): 7 fig. 1).
Resim 4: Dipylon Oinokhoē’si (ca. M.Ö. 740, Atina Arkeoloji Müzesi, env. no. 192)
üzerindeki yazıtın çizimi (H. Blanck, Antikçağda Kitap, Çev. Z. Aksu Yılmazer, Ankara:
Dost Kitabevi Yayınları, 2000: 17, res. 2).