Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 21

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ

1. HAFTA

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİNİN TANIMI VE ÖNEMİ, TARİHSEL GELİŞİMİ

GİRİŞ

Günümüzde hızla gelişen teknoloji her alanda olduğu gibi çalışma hayatında da ciddi
değişimleri beraberinde getirmektedir. Bu değişimlerin bir sonucu da üretimde hızlı ve yoğun
bir biçimde makineleşme yaşanmasıdır. Çalışma hayatındaki makineleşme, üretim sürecinde
çalışan insanların becerilerini fiziksel ve mental açıdan çeşitlendirmekte ve bu durumla başa
çıkmaları için zorlamaktadır.

Üretim sürecinde kullanılan makine ve aletler ile çalışanlar arasındaki uyumsuzluklar çalışma
ortamında birtakım problemlerin meydana gelmesine neden olabilmektedir. Çalışanların
fiziksel özellikleri, iş konusundaki eğitim yetersizlikleri ve psikolojik durumlarına bağlı olarak
değişen tutum ve davranışları insan-makine arasındaki uyumu bozmaya neden olabilecek
faktörlerdendir. Bu durum iş verimi ve kalitesini düşürmekte, iş sağlığı ve güvenliği sorunlarına
neden olmaktadır.

Günümüzde tüm ülkelerin temel yönetim hedefi, vatandaşın sağlık ve güvenlik yönünden
kaygılarının olmadığı ve yaşam standartlarının en üst seviyede olmasını sağlayacak adımların
atılmasıdır. Ülke yönetimlerinin en önemli hedeflerinden olan bu hedef aynı zamanda bireysel
olarak insanların da sahip olduğu en temel hedeflerdendir.

Birleşmiş Milletler (United Nations) tarafından hazırlanan İnsani Gelişim Raporunda ülkelerin
yer aldığı sıralama ile Leicester Üniversitesi’nde Analitik Sosyal Psikanalist Adraian G. White
tarafından yapılan bir çalışmanın konusu olan “Yaşam Endeksli Memnuniyet” analizi
arasındaki sıralama farkı aslında ekonomik gelişmişliğin insanların yaşam kalitesini yansıtmada
tek temel veri olmadığının bir kanıtıdır (White, 2007).

Yönetimler açısından çok büyük bir öneme sahip olan istihdam sorununun hemen arkasından
iş sağlığı ve güvenliği konusu göze çarpmaktadır ve istihdam edilen her ferdin yaşamındaki
temel hedef olan “sağlıklı ve güvenli bir hayat” beklentisini gerçekleştirmesi de bu konunun
çözülebilmesine endekslenmiş olarak gündeme gelmektedir. Bununla birlikte, iş sağlığı ve
güvenliği konusu, akademik düzeyde yapılan her türlü çalışmanın ve mevzuatın ötesinde,

1
uygulanabilirliği olmadığı sürece yalnızca istatistiklerde, yapılması gereken bir ödev ve
çözülmesi gereken bir problem olarak gündemde kalmaya devam edecektir (Tülü, 2014, s. 1).

1995 yılında Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yapılan bir tanımda, iş sağlığı ve
güvenliği, aşağıdakileri amaçlayan multidisipliner bir faaliyettir:

 İşyerinde çalışanların sağlığını ve güvenliğini etkileyen zararlı mesleki riskleri ortadan


kaldırarak çalışan sağlığını korumak ve geliştirmek,
 Çalışanların fiziksel, ruhsal ve sosyal refahını ve çalışma kapasitesini geliştirmek,
 İş yerinde mesleki ve sosyal gelişimin yanı sıra geliştirme ve bakımını desteklemek,
 Sürdürülebilir çalışma ortamları ve iş organizasyonları oluşturmak ve geliştirmek.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından ortaklaşa yapılan İSG tanımında: Çalışanların iş
yerinde en yüksek fiziksel, zihinsel ve sosyal refah seviyesine sahip olmasını sağlamak ve
desteklemek olarak ifade edilir. Ayrıca WHO, iş sağlığının mümkünse tüm çalışanlara, hatta
çalışanların ailelerine hizmet vermeyi kapsaması gerektiğini belirtir. Çalışanlar, iş dünyası,
hekimler, iş güvenliği uzmanları, iş hijyenistleri, mühendisler, çevre sağlığı uygulayıcıları,
kimyagerler, hemşirelerin toksikologları, doktorlar ve İSG'nin diğer ilgili mesleklerin sağlık ve
güvenliğini sağlamada temel uygulayıcılardır (Yasin, 2021, s. 7-9).

Bu bilim dalı aşağıdaki temel bileşenleri kapsar:

 İş sağlığı ve güvenliği yönetim sisteminin kurulması,


 İşyerinde iş sağlığı ve güvenliği yönergelerini bulunması,
 İşyerinde etkin ve işlevsel bir İSG kurulu oluşturulması,
 İşyerinde İSG tehlikelerinin izlenmesi ve kontrolü,
 Çalışanların sağlığı ve refahı için işyeri hijyeni ve sıhhi koşullar tesislerin denetimi ve
izlenmesi,
 Koruyucu makine ve ekipmanların güvenliğinin denetimi,
 İşe almadan önce periyodik ve özel tıbbi muayenelerin yapılması,
 Çalışan uyum denetimi,
 İlkyardım hizmetlerinin sağlanması,
 Periyodik olarak İSG eğitimi vererek çalışanların belgelendirilmesi,
 İlgili profesyoneller ve çalışan temsilcileri tarafından işverene tavsiye ve önerilerde
bulunmak,

2
 İşin yürütülmesinden kaynaklanan iş kazaları ve meslek hastalıkları ve bunlarla ilgili
önleyici tedbirlerin raporlanması.

WHO (1995) ile iş birliği yapan İSG kuruluşları tarafından yapılan bir açıklamaya göre, İSG'nin
sağlanmasında ortaya çıkacak zorluklar şunlardır:

 Yeni bilgi teknolojileri ve otomasyon ile ilgili sorular,


 Yeni kimyasallar ve fiziksel enerji,
 Biyoteknoloji ile ilgili yeni sağlık teknolojileri,
 Tehlikeli teknolojilerin transferi,
 Çalışan nüfusun hayatı,
 Göçmenler ve işsizler de dâhil olmak üzere savunmasız ve muhtaç grupların (örneğin
kronik hastalar ve engelliler) özel sorunları,
 Çalışan nüfusun bağımlı hale gelmesi ve yeni meslek hastalıklarının ortaya çıkması
hakkında sorular (Terengganu Malaysia: Sultan Zainal Abidin University, 2018).

İSG kavramının teknik, tıbbi, sosyal, ekonomik ve hukuki boyutları öncelikle çalışanlar için ve
ikincisi iş ve üretim tehlikelerine karşı korunmak için iş kazaları ve meslek hastalıklarından
kaynaklanan kayıplara karşı koruma şeklinde genel bir açıklama yapılabilir.

İSG, siyasi, sosyal, ekonomik ve teknolojik gelişmelerle sürekli uyumludur ve değişkendir. Son
yıllarda, iş dünyasında ve dolayısıyla İSG alanında değişimin en büyük itici gücü küreselleşme
ve dünya ekonomilerinin yansımalarıdır. Bu değişiklik hem olumlu hem de olumsuzdur (Alli,
2008).

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİNİN AMACI

Tüm canlılar gibi insanların da beslenme, barınma gibi fizyolojik ihtiyaçlarından sonra
gereksinim duyduğu ihtiyaç, tehlikelerden uzak yaşamak ve kendini güvende hissetmektir
(Telman vd., 2015). Yaşam hakkı ve güvenliği, insan hakları bakımından kişi hak ve
özgürlüklerini oluşturan, temel haklardır.

İş sağlığı ve güvenliği çalışmalarının ana hedefi, meslek hastalıkları ve iş kazalarını daha


gerçekleşmeden engellemek (Baybora, 2014) (Balkır, 2012), mesleki tehlikelerin önlenmesiyle,

3
çalışanların sağlıklarını ve yaşamlarını korumak (Balkır, 2012: 59), çalışanların ruhsal ve
bedensel ihtiyaçlarına uyumlu güvenli bir çalışma ortamı oluşturmaktır (Kağnıcıoğlu, 2010).

Günlük yaşantının en az üçte birini oluşturan çalışma hayatında, çalışanların kendilerini


güvende hissetmeleri en doğal haklarıdır (Telman vd., 2015). Her işletme sağlık ve güvenlik
açısından tehlikeler barındırmakla birlikte bu tehlikelerin yol açtığı olumsuz sonuçların %98’i
önlenebilir niteliktedir (Kılkış & Demir, 2012). Bu bağlamda iş sağlığı ve güvenliğinin temel
amacı; iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesidir.

İş sağlığı ve güvenliği çalışmalarıyla, güvenlik ve sağlık risklerinden ve bu riskler nedeniyle


ortaya çıkan tehlikelerden izole edilmiş güvenli iş ve çalışma koşullarının sağlanması
amaçlanmaktadır (Kılkış ve Demir, 2012).

İş sağlığı ve güvenliği önlemleri çalışanın, fiziksel, zihinsel ve psikolojik olarak iyi hissetmesini
amaçlarken moral ve verimliliğini artırarak işletmeye maddi yararlar sağlar (İleri, 2014).
Çalışanların üretim şartlarının olumsuz etkilerinden korunmasıyla sağlıklı bir iş ortamı oluşur,
işletmede çalışan ile üretim arasındaki uyum sağlanır, tehlike ve riskler ortadan kaldırılmasıyla
maddi ve manevi zararlar azalır (Akpınar, 2013).

İş sağlığı ve güvenliğinin amaçları temel olarak üç başlık altında incelenebilir (Yiğit, 2015).

 Çalışanların koruması,
 Üretim güvenliğinin sağlanması,
 İşletme güvenliğinin sağlaması.

a) Çalışanların Korunması

Çalışanları korumak iş sağlığı ve güvenliğinin asıl hedefidir. İş sağlığı ve güvenliği


çalışmalarının ana hedefi, çalışanların beden bütünlükleri ve ruh sağlıklarıyla birlikte
hayatlarını korumaktır (Yiğit, 2015). İş sağlığı ve güvenliği tedbirleriyle, iş ortamındaki tehlike
ve risklerin en düşük seviyeye çekilmesi, çalışanların tehlike ve risklerden korunması, sağlıklı
bir iş ve çalışma ortamının sağlanması hedeflenir (Baybora, 2014).

İş sağlığı ve güvenliği çalışmalarıyla, iş görenleri çalışma ortamının zarar verici tesirlerinden


korumak, güvenli ve rahat bir ortamda işlerini yapmalarını sağlamak başka bir deyişle iş
görenleri meslek hastalıkları ve iş kazalarına karşı korumak, çalışanların beden bütünlükleriyle
birlikte ruh sağlıklarının da korunması hedeflenmektedir.

4
Çalışanları korumak için güvenli ve sağlıklı bir iş ortamı oluşturmak, iş ortamının sebep
olabileceği güvenlik ve sağlık risklerini ortadan kaldırmak, iş görenlerin refah, sağlık ve
güvenliğini sağlamak ve geliştirmek gerekmektedir (Şahingöz ve Şık, 2015).

Çalışanları işe ilişkin hastalıklar ve iş kazalarından korumak, yaşanabilecek işgücü ve işgünü


kayıplarını azaltır (Yiğit, 2015). Güvenli ve sağlıklı bu iş ortamı çalışanlara güven verir,
böylelikle işletmedeki güven ortamı üretim güvenliğini sağlarken verimliliği de artırır (Dizdar,
2006). Çalışan iş kazası ve meslek hastalıklarına karşı korunmadığında, çalışanın uğradığı zarar
işletmeye maliyet olarak geri döner (Telman vd., 2015)

b) Üretim Güvenliğini Sağlaması

İş sağlığı ve güvenliği tedbirleri alınmayan, tehlikeli çalışma koşulları ve tehlikeli çalışma


ortamı, üretkenlik, verim ve kaliteye zarar verir (Dizdar, 2006).

Bir işletmede birim zamanda, birim miktar üretim yapılması gerekliliği açısından bakılırsa,
işletmenin ayakta kalmasını sağlayan üretimin, belli bir plan, denge ve güven çerçevesinde
sürdürülmesi gerekir, bu denge bozulur ve üretim güvenliği sağlanamazsa işveren ve çalışan
zarara uğrar (Telman vd., 2015).

Üretim güvenliğinin sağlanması üretimin devamlılığını sağlayarak verimliliğini artmasını


sağlayacaktır (Şahingöz ve Şık, 2015). Bir iş yerinde üretim güvenliğinin sağlanmasıyla birlikte
doğal olarak verimlilik artacağından bu durum özellikle ekonomik açıdan önemlidir (Dizdar,
2006).

c) İşletme Güvenliğinin Sağlaması

İşletmede alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirleriyle, işletmede kullanımda olan teçhizat,


makine, araç, gereç gibi materyallerin iş sağlığı ve güvenliğine uygun hale getirilmesiyle
işletme güvenliği sağlanabilir (Yiğit, 2015: 3).

İşletmede iş güvenliği tedbirleriyle işletme güvenliğinin sağlanması, iş sağlığı ve güvenliğinin


temel hedefi olan çalışanların yaşam ve beden bütünlüklerinin korunmasına katkıda bulunur
(Baybora, 2014).

5
İnsan hatalarının azaltılması, makine arızaları nedeniyle üretimin durmasının önlenmesi,
patlama, yangın olayları gibi işletmeyi tehlikeye düşürebilecek durumların ortadan kaldırılması,
çalışanlara huzurlu bir çalışma ortamının sağlanmasına ve işletme güvenliğinin sağlanmasına
katkı sağlar (Telman vd., 2015).

İş sağlığı ve güvenliği önlemleriyle, iş kazaları ve meslek hastalıkları önlendiğinde, tehlikeli ve


güvensiz durumlarda çalışma ortamından doğabilecek arıza, yangın, patlama, gibi çalışma
ortamını tehlikeye sokacak durumlar ortadan kaldırıldığında çalışma ortamının güvenliği
sağlanmış olur (Dizdar, 2006).

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİNİN ÖNEMİ

İşe ilişkin kazalar ve hastalıklar nedeniyle 2016 yılında 2,3 milyon insan hayatını kaybetmiştir
(Bilir, 2016). 2017 tahminlerine göre ise yıllık hayat kaybı yaklaşık 2,8 milyon olarak tahmin
edilmektedir (ILO, 2018). İş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle dünyada genelinde yıllık
yaklaşık 3 trilyon Amerikan Dolarını aşan ekonomik kayıp yaşandığı tahmin edilmektedir
(Arslan & Ünsal , 2015). İşletme ve çalışan açısından büyük önem taşıyan iş sağlığı ve
güvenliğinin doğrudan ve dolaylı zararları ve buna bağlı olarak maddi manevi ve psikolojik
maliyetleri vardır (Kağnıcıoğlu, 2010).

İşgücünde önemli kayıplara neden olarak ekonomiyi de olumsuz yönde etkileyen, bireye,
örgüte ve topluma zarar veren iş kazaları ve meslek hastalıkları üzerinde durulması gereken
önemli bir konudur (Yazgan, 2013: 179).

İş sağlığı ve güvenliğinin önem kazanmasının nedenlerini üç başlık altında inceleyebiliriz


(Gerek, 2008).

 Teknik zorunluluklar,
 Ekonomik zorunluluklar,
 Sosyal zorunluluklar.

a) Teknik Zorunluluklar

Bilimsel ve teknik gelişmelerin iş kazaları ve meslek hastalıkları risklerinin oluşumunda etkili


olduğu öngörülmektedir (Özarslan, 2011). Üretimin teknik gelişmelere bağlı olarak sürekli
yenilenerek karmaşık bir hale gelmesi, çalışanların bu değişime uyum sağlayamaması, üretimde

6
kullanılan hammadde ve tehlikeli kimyasalların sayısının artmasına bağlı olarak iş kazası ve
meslek hastalıkları riskleri artmaktadır (Yılmaz, 2009).

Teknolojik gelişmeler geleneksel riskleri azaltmış, niteliği değiştirmiş ancak yeni riskler ortaya
çıkarmıştır (Gerek, 2008). Örneğin geçmişte yaşanmayan nükleer kazalar günümüzde
yaşanabilmekte ve bu kazalar sadece çalışanları değil dünya üzerinde yaşayan tüm canlıları
etkileyebilmektedir (Baybora, 2014: 12).

b) Ekonomik Zorunluluklar

Çalışma hayatında hastalık ve ölümlerin yarattığı ekonomik kayıp GSYH’nin %4’ünü


oluşturmaktadır. (Bilir, 2016). 2013 verilerine göre Dünya GSYH yaklaşık 75 trilyon dolar ve
bu tutarın %4’ü de yaklaşık 3 trilyon dolardır (T.C Kalkınma Bakanlığı, 2015). 2021 verilerine
göre Dünya GSYH yaklaşık 100 trilyon dolar ve çalışma hayatında hastalık ve ölümlerin
yarattığı ekonomik kayıp ise yaklaşık 4 trilyon dolardır. Dünya GSYH miktarındaki artışa bağlı
olarak çalışma hayatında hastalık ve ölümlerin yarattığı ekonomik yükün de her geçen gün
artmakta olduğu söylenebilir.

İşverenlerin daha fazla kar elde etme isteği, iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili problemleri
görmezden gelmeleri, maliyet azaltmak için önleyici ve düzeltici faaliyetlerin uygulamaya
konulmaması gibi nedenlerde iş kazaları ve meslek hastalıklarını artırmaktadır (Gerek, 2008).
İş kazaları ve meslek hastalıkları sonucunda ortaya çıkan maliyetler ülkemiz ekonomisi için de
büyük bir yüktür. Bu ekonomik kayıpların iş sağlığı ve güvenliği önlemleriyle minimum
seviyeye çekilmesi ülkemizin ekonomisi adına önemli bir hamle olacaktır (İleri, 2014).

c) Sosyal Zorunluluklar

Sanayi devrimi sonrasında devletler çalışma hayatına müdahale etmemiş, piyasanın, iş gücü arz
ve talebinin kendiliğinden denge noktasına geleceği öngörülmüştür (Baybora, 2014).

Sanayi devrimiyle yaşananlar çalışanların aleyhine olmuş, üretim artışı sağlamak amacıyla
çalışma saatleri uzamış, vardiyalı çalışma ve daha ucuz iş gücü elde etmek için kadınlar ve
çocukların ağır işlerde daha fazla rol almaları iş kazalarında artışlara ve önemli sağlık
sorunlarına neden olmuştur (Bilir & Yıldız, 2013).

7
Güvensiz ve sağlıksız çalışma şartları, düşük ücretler ve uzun çalışma saatleri, kadınların ve
çocukların ağır işlerde çalışmaları nedeniyle yaşamlarını kaybetmeleri toplumda tepkilere yol
açmıştır (TMMOB, 2017).

Kamuoyundan ve toplumun çeşitli kesimlerinden gelen tepkiler ve baskılar sonucunda devletler


çalışma hayatına müdahale ederek çalışanların yaşam hakkını korumaya çalışmışlardır
(Baybora, 2014).

Yaşam hakkı, diğer tüm hakların özünde yer alan, devletlerin vatandaşlarını hukuki
düzenlemeler, uluslararası belgeler ve kanunlarla koruyarak, güvence altına aldığı en temel
insan hakkıdır (Kılkış, 2016).

DÜNYADA İŞ SAĞLIĞI

Dünya genelinde işyerlerinde çalışanların sağlığını bozan birçok etmen bulunmaktadır.


İşyerlerindeki koşullar nedeniyle çalışanlar iş kazasına uğramakta, meslek hastalıklarına
yakalanmaktadır.

Uluslararası Çalışma Örgütü/ILO (Creating Safe and Healthy Workplaces for All, Laborstat)
2017 verilerine göre (TMMOB, 2020):

 Her 15 saniyede 178 işçi, iş kazası geçirmektedir.


 Dünya genelinde her gün yaklaşık bin kişinin iş kazalarından, 6 bin 500 kişinin işle ilgili
meslek hastalıkları nedeniyle yaşamını kaybettiği tahmin edilmektedir. Her yıl yaklaşık
olarak 350 bin kişi iş kazası, 2 milyon kişi meslek hastalıklarından dolayı yaşamını
yitirmektedir.
 Veriler ölüm sayılarında artış olduğunu göstermektedir. Örneğin 2014 yılında iş kazaları
veya meslek hastalıklarına bağlı olarak 2 milyon 33 bin, 2017 yılında 2 milyon 78 bin
çalışan hayatını kaybetmiştir. Bu veri iş kazasından veya meslek hastalıklarından dolayı
ölen çalışanların sayısının sadece üç yıl içinde 45 bin arttığını ortaya koymaktadır.
 Her yıl 374 milyon iş kazası meydana gelmektedir. Bu, bir günde 1 milyondan fazla
çalışanın iş kazasına maruz kaldığı anlamına gelmektedir. ILO tahminleri, dolaşım
sistemi hastalıklarının (yüzde 31), işle ilgili kanserlerin (yüzde 26) ve solunum
hastalıklarının (yüzde 17), işle ilgili toplam ölümlerin neredeyse dörtte üçüne neden
olduklarını göstermektedir.

8
 Meslek hastalıkları, işle ilgili ölümlerin büyük çoğunluğunun nedenidir (2,4 milyon
ölüm, yüzde 86,3).
 Meslek hastalıklarına bağlı ölümlere kıyasla iş kazalarına dayalı ölümlerin oranı daha
azdır ve ölümlerin yüzde 13,7’sini oluşturmaktadır.
 Gerek meslek hastalıklarından kaynaklı ölümler, gerek iş kazalarından kaynaklı
ölümler, küresel çapta ölümlerin yüzde 5 ila 7’sini oluşturmaktadır.
 Her yıl silis tozundan kaynaklanan ve ölümcül bir akciğer hastalığı olan silicosis, on
milyonlarca insanın hayatını etkilemektedir. Latin Amerika’da maden işçilerinin yüzde
37’si bu hastalığa yakalanmıştır. Bu oran 50 yaşın üzerindeki işçilerde yüzde 50’ye
yükselmektedir. Hindistan’da taş kalem işçilerinin yüzde 50’si ve taş kırma işçilerinin
yüzde 36’sı bu hastalığa yakalanmış durumdadır.
 ILO’ya göre tüm dünyada istihdam açısından önemli bir yer tutan inşaat sektöründe
oldukça yüksek sayılarda iş kazası yaşanmaktadır. Sektörde mekanizasyon artmasına
karşın el emeği hala büyük bir rol oynamaktadır. ILO verilerine göre tüm dünyada inşaat
sektöründe her yıl yaklaşık 60 bin ölümcül kaza yaşanmakta ve buna göre her 10
dakikada bir kişi iş kazası sonucu yaşamını yitirmektedir.
 Her yıl asbest yüzünden 100 bin kişinin yaşamını yitirdiği tahmin edilmektedir.
Dünyada asbest üretimi 1970’lerden bugüne sürekli azalmasına rağmen, geçmiş
dönemde temasta bulunanlar için risk hala devam emektedir.

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ HİZMETLERİNE TARİHSEL BAKIŞ

İş sağlığı ve güvenliğinin günümüzde telaffuz edildiği şekli ile gelişmesinde ise kuşkusuz en
büyük payın sahibi sanayileşme olmuştur. Modernizm ve postmodernizm ile gelen insani
değerler anlayışının ise bu gelişime etkisi kaçınılmazdır. Yönetimlerin bireylere olan bakış
açısındaki değişim insanın olduğu her alanı etkilediği gibi yönetimlerin temel meselelerinden
olan üretim alanını da dolayısıyla çalışma hayatını da etkilemiştir.

Günümüz iş sağlığı ve güvenliği tanımına uygun olarak profesyonel manada iş sağlığı ve


güvenliği tanımının ilk olarak 19. yy başları Avrupa’sında oluştuğunun söylenmesi mümkündür
(Brooks, 1990). Elbette ki iş sağlığı ve güvenliği konusundaki yaklaşım tarihsel süreç içerisinde
gelişerek değişmiş ve farklı evrelerin sonunda günümüzdeki perspektifi yakalamıştır.

9
Dünyada İş Sağlığı ve Güvenliğinin Tarihi

İş sağlığı ve güvenliği kavramının gerek önemi gerekse çözümüne yönelik yaklaşımdaki


değişim incelendiğinde zaman içerisinde dört evre üzerinde gelişerek günümüz algısına
ulaşıldığı görülmektedir.

Birinci evre, tıp sahasında kaydedilen ilerlemeler ile de ilişkili olarak ortaya konan iş–hastalık
ilişkisinin telaffuz edilebilmesidir. Bu evre günümüze kıyasla daha çok tanı dönemi
niteliğinde olmakla birlikte getirilen çözüm önerileri açısından ise kişiyi korumaya yönelik belli
basit eylemlerin dile getirildiği bir dönemdir (Tülü, 2014).

Tablo 1. İSG Yaklaşımı Birinci Evre

HEREDOT (M.Ö. 370); ilk kez çalışanların verimli olabilmesi için yüksek enerjili besinlerle
beslenmeleri gerektiğine değinmiştir.

HİPOKRAT ( M.Ö. 466 - M.Ö. 379); ilk kez kurşunun zararlı etkilerinden söz etmiş, kurşun
koliğini tanımlamış, halsizlik, kabızlık, felçler ve görme bozuklukları gibi belirtileri saptamış
ve bulguların kurşun ile ilişkisini açık bir biçimde ortaya koymuştur.

NİCANDER (M.Ö. 200); Hipokrates’in çalışmalarını daha da geliştirerek, kurşun koliği ve


kurşun anemisini incelemiş ve bunların özelliklerini tanımlamıştır.

PLİNİ (M.S. 23-79); çalışma ortamındaki tehlikeli tozlara karşı çalışanların korunması
amacıyla maske yerine geçmek üzere başlarına torba geçirmelerini önermiştir.

JUVENAL; özellikle demircilerde görülen göz yakınmaları ve göz hastalıklarının yapılan işten
kaynaklandığını, sürekli olarak ayakta çalışanlarda varislerin oluşabileceğini açıklamıştır.

PARACELSUS (1493-1541); yılları arasında yaşayan Alman düşünür ve hekimi Paracelsus


dünyada ilk iş hekimliği kitabı olan “De Morbis Metallicis”i yazmıştır. Kitapta işletmenin
çeşitli bölümlerindeki çalışanlarda görülen belirtileri büyük bir dikkatle tanımlamıştır. Ayrıca
10
zehirlerin kimyasal yapıları ile doz ve organizma arasındaki ilişkiyi saptayabilme gibi çok
önemli araştırmalar yapmıştır. Bu nedenle Paracelsus modern toksikolojinin başlangıcı
sayılmaktadır.

GEORGİUS AGRİCOLA; dünyada ilk mineroloji bilgini olarak bilinen G. Agricola, bazı
zehirlerin etkilerini belirlemiş, koruyucu önlemler ileri sürmüştür. Agricola, Jachymor’da
hekimlik yaptığı yıllarda, mineraloji ve maden izabelerinde çalışanların sorunlarını incelemiş
ve gözlemlerini 1530 yılında “De Re Metallica” isimli kitabında yayınlamıştır. Zamanın
jeoloji, madencilik, metalurji bilgilerini de kapsayan önemli bir yapıt olan söz konusu kitabında,
tozu önlemek için maden ocaklarının havalandırılması gerektiğini belirtmiş, iş kazaları ve iş
güvenliği yöntemleri konusunda önerilerde bulunmuştur.

BERDARDİNO RAMAZZİNİ (1633-1714); işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda önemli


çalışmalar yapan İtalyan Berdardino Ramazzini, 1713 yılında yayınladığı “De Morbis
Artificum Diatriba” isimli kitabında özellikle iş kazalarını önlemek için, iş yerlerinde
koruyucu güvenlik önlemlerinin alınmasını önermiştir. Asıl uzmanlığı epidemiyoloji olduğu
halde meslek hastalıkları konusunda üne kavuşmuş ve işçi sağlığı ve güvenliğinin kurucusu
sayılmıştır.

İkinci evre, yönetimlerce iş sağlığı ve güvenliği konusunun çözülmesi gereken bir konu olarak
kabul gördüğü ve bu kabule mukabil olarak da çeşitli kısıtlayıcı hükümleri içeren
düzenlemelere gidildiği dönemdir. Devletler, gelişen teknik altyapı sayesinde rahatsızlıkların
sebebi hakkında belli bilgi birikimine sahip olmanın yanı sıra hem sanayileşme ile ortaya çıkan
problemlerin artışı hem de insan hakları konusunda oluşan farkındalık ile beraber yasama ve
yürütme gücünü kullanarak iş sağlığı ve güvenliği konusunu değerlendirmeye başlamışlardır.
Bu evrede sergilenen yaklaşımı “hükmetme” olarak nitelendirmek mümkündür (Eddington).

Bu döneme öncülük eden ülkelerin başında İngiltere gelmekte olup diğer Avrupa Birliği (AB)
ülkeleri de konu hakkında aynı yaklaşıma sahip bir tavır sergilemişlerdir.

11
Tablo 2. İSG Yaklaşımı İkinci Evre

ANTONY ASHLY COOPER: İngiliz parlemanto üyesi olan Antony Ashly Cooper çalışma
koşullarını düzeltmek amacıyla, çalışma saatlerinin azaltılması, maden ocaklarında ve
fabrikalarda çalıştırılan kadın ve çocukların korunmasını öngören yasalar çıkarılması
konusunda çaba harcamıştır.

THOMAS PERCİVAL (1740-1804): Asıl mesleği doktor olan Thomas Percival, genç işçilerin
çalışma saat ve koşulları ile ilgili olarak bir rapor hazırlamıştır.

MİCHEL SADLER (1780-1835): Yukarıdaki kişilerin çalışmalarından etkilenen Michel


Sadler 1832 yılında parlamentoya yeni bir yasa önerisi getirmiş ve 1833 yılında “Fabrikalar
Yasası” adı altında yürürlüğe girmesini sağlamıştır. Bu yasa ile fabrikaların denetimi için
müfettiş atanması zorunlu kılınmış, 9 yaşın altındaki çocukların işe alınması ve 18 yaşından
küçüklerin ise 12 saatten fazla çalıştırılmaları yasaklanmıştır. 1842 yılında yapılan başka bir
yasal düzenleme ile de kadınların ve 10 yaşından küçük çocukların maden ocaklarında
çalıştırılmaları yasaklanmıştır.

SİR ROBERT PEEL (1788-1850): O yıllarda İngiltere’de yaşları 4-6 civarında olan ve günde
14 saat çalıştırılmakta olan çocuklara, tezgâha yetişebilmeleri için altlarına sandalye koyuluyor
idi. Bu rapor bir işveren ve parlamenter olan Sir Robert Peel’i etkilemiş ve parlamentoda

12
girişimlerde bulunarak 1802 yılında “Çırakların Sağlığı ve Morali” (diğer adıyla Çıraklık
Sağlık ve Ahlakı Kanunu) adlı yasanın çıkarılmasını sağlamıştır. Çıkarılan bu Kanun ile
İngiltere’de işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili olarak çıkartılan bu ilk yasa çalışma saatini
günde 12 saat olarak sınırlamış, iş yerlerinin havalandırılmasını öngörmüştür.

ROBERT OWEN (1771-1858): İskoçya’daki fabrikasında on yaşın altında kimseyi


çalıştırmamış ve çalışma saatlerini de azaltmıştır. Gençler ve yetişkinler için ayrı ayrı eğitim
programları hazırlamış ve iş yerinde çevre koşullarının düzeltilmesi için önemler almıştır. 18.
ve 19. yüzyıllarda yapılan işin sağlık üzerine olumsuz etkileri olabileceği iyice anlaşılmıştır.
1847 yılında çıkarılan Bu dönemde “On Saat Yasası” ile çalışma saatleri sınırlandırılmıştır.

PERSİVAL POTT (1714-1877): “Bel Kemiği Eğriliklerinde Sık Görülen Alt Taraf
Organlarındaki Felçler Üstüne” adındaki kitabında özellikle baca temizleyicilerinde görülen
skrotum kanserlerinin nedeni olarak is üzerinde durmuş ve bunu bir meslek hastalığı olarak
nitelemiştir.

ORFİLA (1787-1853): Zehirli maddelerin analitik yöntemlerle tanımlanabileceğini ileri The


Commission on Sustainable Development CHARLES TURNER THACKRAH (17950-1832):
Yaşadığı dönemin ünlü hekimlerinden biri olan Charles Turner Thackrah, iç hastalığı uzmanı
iken sonradan meslek hastalıklarına yönelmiş ve bir kitap yayınlayarak, bu konunun
İngiltere’de öncülüğünü yapmıştır. Ancak yaşamı çok kısa sürdüğü için son derece önemli ve
verimli çalışmalarını sürdürememiştir.

MORİSON LEGGE: İngiliz iş hekimi Thomas Morison Legge ilk hekim iş güvenliği müfettişi
olarak atanmıştır.

THOMAS LEGGE: Çağımızda iş sağlığı ve güvenliği 20. yüzyılın başından başlayarak


Thomas Legge kurşun zehirlenmesi gibi şarbonun da meslek hastalığı olduğunu ileri sürmüş,
iş müfettişliği ve bu konu ile ilgili tüzüğün kabul edilmesinde etkili olmuştur.

SİR JOHN SİMON: İş yerlerinin sağlık yönünden denetlenmesinin gerekliliğini belirtmiş,


birçok zehirlenme ve bulaşıcı hastalığın böylece önlenebileceğini ileri sürmüş ve bu tür
hastalıkların bildiriminin zorunlu olmasına öncülük etmiştir.

ALİCE HAMİLTON: ABD’deki işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili gelişmeler ile ilgili olarak
Alice Hamilton yaşamının 40 yılını mesleki risklerin incelenmesine harcamıştır. Kurşun
sanayinde görülen zehirlenmeleri incelemeye başlamış, işverenlerin tepkilerine rağmen

13
çalışmalarını sürdürmüş ve çalışma koşullarının düzeltilmesi için uygulanacak kontrol
yöntemlerinin geliştirilmesini sağlamıştır.

GİLMANN THOMON: ABD’deki meslek hastalıkları konusundaki çalışmalarının


yoğunlaşması 20. yüzyılın başında Cornell Üniversitesi öğretim üyesi Gilmann Thomon’ın
Occupatonal Diseases” adındaki kitabını 1914 yılında yayınlaması ile başlanmıştır.

BUTLIN: Gençlerde görülen skrotum ve cilt kanserlerinin sebebinin kömür tartanı ve madeni
yağlar olduğunu tanımlamıştır.

Üçüncü evre, klasik yaklaşımdan uzaklaşılarak önleyici uygulamaları içeren yaklaşıma geçişi
bünyesinde barındıran dönemdir. Bu dönemde yayımlanan raporlar ve oluşturulan ulusal ve
uluslararası kuruluşların güçlenmesi ile birlikte iş sağlığı ve güvenliği konusu “hükmetme”
evresinden çıkarak üzerinde teknik çalışmaların yapıldığı bir bilim dalı olma hüviyeti
kazanmıştır. 1970’li yıllarda İngiltere’de ve 1980’li yıllarda Avusturya ve Yeni Zelanda gibi
muhtelif ülkelerde bu yaklaşıma geçiş başlamıştır (E. Planas, vd., 2014). Bu evrenin
karakteristiğinde ise danışma, eğitim ve kişisel korunma üzerine ilerlendiği gözlenmektedir.

Bu dönemin içerisinde gerçekleşen ulusal ve uluslararası örgütlerin kuruluşu iş sağlığı ve


güvenliği konusundaki koordinasyon ve paylaşıma olan ihtiyacın da bir göstergesidir. Bu
evrede, dünya devletleri bilimsel açıdan ortak bir payda arayışına girmiştir. Her bilim dalında
olduğu gibi iş sağlığı ve güvenliği alanı da bu küreselleşmede yerini uluslararası örgütlenmeler
ile almıştır.

 ICOH (International Commission on Occupational Health- 1906)


 ILO (International Labour Organization- 1919 / Türkiye 1932 yılında üye olmuştur).
 WHO (Dünya Sağlık Örgütü- 1948 / Türkiye 1948 yılında başvurmuş, 1949 yılında
üyeliğe kabul edilmiştir).

14
Tablo 3. İSG Yaklaşımı Üçüncü ve Dördüncü Evre The Commission on Sustainable
Development

Dördüncü evre, üretimin içerisinde iş sağlığı ve güvenliğinin temel başlıklardan biri haline
geldiği, işverenlerin marka değeri içerisinde de önemli bir yere sahip olan İSG kültürünün
oluşmaya başladığı ve konunun artık insani bir yaklaşım olarak da ele alındığı dönemdir.
İşveren kazanç sağladığı konuda istihdam ettiği çalışanın her türlü hakkını korumak ile sorumlu
tutulmuş, dünya devletleri arasında kurulan örgütlenme sonucunda bilgi paylaşımı hızlanarak
iş sağlığı ve güvenliği konusu bütün dünya coğrafyasında konuşulur ve politikalar içerisinde
söz edilir bir hal almıştır. Yine bu dönem içerisinde BM bünyesinde CSD (The Commission on
Sustainable Development-Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu) kurulmuştur.

15
Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliğinin Tarihi

İş sağlığı ve güvenliği, iş hayatında meslek hastalıkları ve iş kazalarının önem arz eden bir
problem olarak gündeme gelmesi ve toplumsal tepkilere bağlı olarak dünyada olduğu gibi
ülkemizde de hız kazanmıştır (TMMOB, İş Sağlığı ve Güvenliği Raporu, 2015).

İş sağlığı ve güvenliğinin tarihi gelişimi iş yaşamındaki gelişim ve değişimlere bağlı olarak


dünyada ve ülkemizde benzer aşamalardan geçmiş, meslek hastalıkları ve iş kazalarının büyük
bir problem olarak görülmeye başlamasıyla ve sanayileşmenin artmasıyla da iş sağlığı ve
güvenliği kavramı üzerinde daha çok durulmaya başlanmıştır. Dünyada olduğu gibi ülkemizde
de sanayileşmenin gelişim seviyesine doğru orantılı bir şekilde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili
teknik ve yasal çalışmalar yapılmıştır (ÇSGB, 2016).

Ülkemizde iş sağlığı ve güvenliğinin tarihsel gelişimini cumhuriyetten önceki ve cumhuriyet


sonraki dönem olmak üzere incelemek daha doğru olacaktır (Baybora, 2014).

a) Cumhuriyet Öncesi Dönem

18. yüzyılda İngiltere’de başlayan sanayi devrimi zamanla bütün tüm Avrupa ve Amerika
kıtasına yayıldığı yıllarda, Osmanlı imparatorluğu sanayi devrimine henüz geçememiş bir tarım
ülkesi olarak ucuz hammadde kaynağı ve pazar olma durumunu sürdürüyordu (Telman vd.,
2015).

1850’li yıllara kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun hayvancılık ve tarıma bağlı ekonomik


yaşamında önemli bir gelişme olmamış, sanayileşme 19. yüzyılının üçüncü çeyreğinden sonra
sanayileşme başlamış ancak cumhuriyet dönemine kadar önemli bir gelişme gösterememiştir
(Altan, 2007).

1865’te Dilaver Paşa Nizamnamesi ile Ereğli Kömür Havzası’nda günlük çalışma saatleri 10
saat olarak belirlenerek, işçilere dinleme süreleri verilmesi, işçilere yatacak yer sağlanması,
ücretlerin öncelikli olarak ödenmesi, hafif hastalıkların madende bulunacak doktor tarafından
tedavi edilmesi gibi düzenlemeler İş sağlığı ve güvenliği alanında ilk uygulamadır (Baybora,
2014).

1869 yılında maden işletmelerinde; zorunlu çalışmayı kaldıran, iş sağlığı ve güvenliği


önlemlerini genişleten Maadin Nizamnamesi yürürlüğe girmiştir (Altan, 2007). 1869 tarihli

16
Nizamnamede, iş sağlığı ve güvenliği ilgili konulara daha çok değinilmiş, Dilaver Paşa
Nizamnamesindeki eksiklikleri tamamlayan, Maadin Nizamnamesi, iş kazalarının önlenmesi
için gerekli önlemlerin alınması, iş kazasına uğrayan işçilere tazminat ödenmesi ve iş kazasında
kusuru olan işverene para cezası verilmesi gibi yaptırımlar getirilmiştir (Gerek, 2008).

1877 yılında ilk medeni kanun olan Mecelle ile işçinin çalışma ücretinin ayni olarak (gıda,
giyim, yakacak gibi) ödenmesi yasaklanmıştır (Altan, 2007). Mecelle, işçinin, işveren sebebiyle
zarar görmesi durumunda, işverene bu zararı karşılama zorunluluğu getirmiştir (Baybora,
2014).

Osmanlı İmparatorluğu 1908’de ikinci meşrutiyetin ilanıyla, iş sağlığı ve güvenliği konularını


gündeme gelmesine rağmen, 1914’te 1. Dünya savaşına girilmesiyle, iş sağlığı ve güvenliği
konuları ertelenmiş ve Cumhuriyetin ilanından sonra iş sağlı ve güvenliği konularının tekrar
gündeme getirmiştir (Gerek, 2008).

b) Cumhuriyet Dönemi

Cumhuriyet dönemiyle birlikte sanayileşme hareketinin başlamasıyla çalışanların haklarının


korunması ve iş sağlı güvenliği konularında ilk düzenlemeler 1921 yılında çıkarılan
“Zonguldak ve Ereğli Havza-i Fahmiyesinde Mevcut Kömür Tozlarının Amele Menfaii
Umumiyesine Füruhtuna” ve “Ereğli Havza-i Fahmiyesi Maden Amelesinin Hukukuna
Müteallik” adlı yasalar ile çeşitli bölge ve sektöre yönelik düzenlemelere gidilmiş ve bu
düzenlemeler ile çalışma süreleri, tazminat yaş sınırlaması gibi konular ele alınmıştır.

İş sağlığı ve güvenliğinin konusuna giren yasal düzenlemeler, 1923’te düzenlenen 1. iktisat


kongresi sonrası gerçekleşmiştir (Akpınar, 2013). 1923 senesinde gerçekleştirilen İzmir İktisat
Kongresinde çalışanların korunması ile ilgili kararlar alındıktan sonra, 1924 yılında 394 sayılı
Hafta Tatili Kanunu çalışanlara hafta tatili hakkını getirmiştir (Baybora, 2014).

1926 tarih ve 818 sayılı borçlar kanununda iş kazası ve meslek hastalıkları ile ilgili yasal
düzenlemeler getirilmiş, aynı yıl yürürlüğe giren 1930 tarih ve 1580 sayılı Belediyeler
Kanunuyla denetim konusunda hükmüler getirilmiştir (Yiğit, 2015). 1930’da 1593 sayılı
Umumi Hıfzıssıhha kanunuyla kadın ve çocukların çalışma şartları iş yerinde doktor ve revir
bulundurma zorunlulukları hükme bağlanmıştır (Gerek, 2008).

1936 yılında çıkarılan 3008 sayılı ilk iş kanunu, ülkemiz çalışma hayatı ve iş sağlığı ve
güvenliği alanında düzenlemeler yapılarak, kanunun uygulanmasıyla ilgili pek çok tüzük
17
çıkarılmıştır (Baybora, 2014). Çalışma bakanlığının kurulması iş sağlığı ve iş güvenliği
konusundaki çok önem arz eden bir aşamadır (Yiğit, 2015). Çalışma ve sosyal güvenlik
bakanlığının temeli 1930’lu yıllar olmuşa da, 1945 yılında 4763 sayılı kanunla kurulmuş ve İş
sağlığı ve güvenliğinin sağlanması görevi bakanlık bünyesinde kurulmuş olan birimlere
verilmiştir (Kılkış, 2016).

1945’te 4792 sayılı İşçi Sigortaları Kurumu yasası çıkarılmış ve bu yasanın 1946 yılında
yürüklüğe girmesiyle de 1945 tarihine kadar kurulan çok sayıda sigorta sandığının bir araya
getirilmesi sağlanmıştır (Gerek, 2013). 1945 tarih ve 4772 sayılı İş Kazaları, Meslek
Hastalıkları kanunu, 1950 senesinde 5417 sayılı İhtiyarlık Sigortası, 1951 tarihinde 5502 sayılı
Hastalık ve Analık Sigortası Kanunu, 1957 senesinde 6900 sayılı Maluliyet, İhtiyarlık ve Ölüm
Sigortası kanunları kabul edilmiştir (Gerek, 2013).

1964 tarih ve 506 sayılı sosyal sigortalar kanunu kabul edilerek, dağınık halde bulunan sigorta
kollarına yönelik düzenleme yapılarak sosyal sigortaların tek bir kanun çatısı altında toplaması
sağlanmıştır (Baybora, 2014).

1967 yılında 3008 sayılı iş kanunu 931 sayılı kanunla yürüklükten kaldırılarak 1971 tarih ve
1475 sayılı İş Kanunu yürüklüğe girmiştir (Yiğit, 2015). Bu kanun ve ona uygun olarak
çıkarılan tüzük ve yönetmelikler ile İSG açısından kapsamlı düzenlemeler yapılmıştır. Bu
Kanun çerçevesinde işveren ve çalışanın görev tanımı yapılmış İSG kurulları oluşturulmuş ve
çeşitli yükümlülükler getirilmiştir. 1975 yılında Ankara ve İstanbul’da meslek hastalıkları
klinikleri kurulmuş, 1980 senesinde Ankara meslek hastalıkları hastanesi ve İstanbul meslek
hastalıkları hastaneleri açılmıştır (Akpınar, 2013).

2003’te 4857 sayılı İş Kanunu, 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası kanunları çıkarılmış olup, 2012’den itibaren
yasalaşan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği kanunuyla iş sağlığı ve güvenliği uygulamaları
yeni bir aşamaya gelmiştir (Yiğit, 2015).

Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyetinde Kronolojik Sıralama

1. Tanzimat öncesi
 Lonca (Orta Sandığı – Teavün Sandığı)

18
2. Tanzimat ve Meşrutiyet dönemi
 1865 Dilaver Paşa Nizamnamesi (Havza-i FahmiyeTeamülnamesi)
 1869 Maadin Nizamnamesi
 1871 Ameleperver Cemiyeti
 1877 Mecelle
 1895 Osmanlı Amele Yardımlaşma Cemiyet

3. Birinci Meclis Dönemi (Cumhuriyet kurulana kadar 1920-1923 arası ara dönem)
 1921 Ereğli Havza-ı Fahmiye Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Kanun
(Cumhuriyetin ilanından hemen önce 1. Meclis tarafından çıkartılmıştır)
 1921 Zonguldak ve Ereğli Havzası Fahmiyesinde Mevcut Kömür Tozlarının Amale
Menafii Umumiyesine Füruhtuna dair Yasa (Cumhuriyetin ilanından hemen önce 1.
Meclis tarafından çıkartılmıştır)

4. Cumhuriyet Dönemi (1923 sonrası dönemdir)


 1926 Borçlar Kanunu(Cumhuriyet döneminde yayınlandı)
 1930 Umumi Hıfzıssıha Kanunu(Cumhuriyet döneminde yayınlandı)

İş Kanunlarımızın Tarihsel Süreci

 1936 - 3008 sayılı iş kanunu


 1967 - 931 sayılı iş kanunu
 1971 - 1475 sayılı iş kanunu
 2003 - 4857 sayılı iş kanunu
 2012 - 6331 sayılı İSG Kanunu (Ulusal iş Sağlığı ve Güvenliği Konseyince
hazırlandı iş kanunu değildir ilk kez çıkartılan İSG Kanunudur)
 2006 - 5510 Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (İş kanunu ve
İSG kanunu değildir önemli bir kanundur)

19
Kaynakça
Akpınar, T. (2013). İş Sağlığı ve Güvenliği. Bursa: Ekin Yayınları.

Alli, B. (2008). Fundamentals Principles of Occupational Health and Safety. Geneva: Internatıonal
Labour Offıce.

Altan, Ö. Z. (2007). Sosyal Politika. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi.

Arslan, M., & Ünsal , M. (2015). Yapı İşlerinde Sağlık ve Güvenlik Planının Kaza Riskini Azaltmaya
Pozitif Etkisi. İzmir: TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası.

Balkır, Z. G. (2012). İş Sağlığı ve Güvenliği Hakkının Korunması. Sosyal Güvenlik Dergisi, 2(1), 58-59.

Baybora, D. (2014). İş Sağlığı ve Güvenliği. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi.

Bilir, H., & Yıldız, A. N. (2013). İş Sağlığı ve Güvenliği. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları.

Bilir, N. (2016). İş Sağlığı ve Güvenliği Profili: Türkiye. Ankara: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı.

Brauer, R. (2006). Safety And Health For Engıneers Second Edition. New Jersey: John Wiley & Sons,
Inc.

Brooks, A. (1990). Guidebook to Occupational Health and Safety Laws. Sidney: CCH Australia.

ÇSGB. (2016). 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu. Ankara: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı.

E. Planas, J. A. (2014). Historical evolution of process safety and major-accident hazards prevention in
Spain. Contribution of the pioneer Joaquim Casal, Journal of Loss Prevention in the Process
Industries.

Eddington, I. (tarih yok). An Historical Explanation of the Development of Occupational Health and
Safety and the Important Position it now Occupies in Society. Australian Graduate School of
Business University of Southern Queensland.

Gerek, N. (2008). İş Sağlığı ve Güvenliği. Eskişehir: Anadolu Ünivesitesi.

İleri, Ü. (2014). İş Sağlığı ve Güvenliği Önlemleri ile Sosyo Ekonomik Sonuçları. İzmir: Efil Yayınevi.

ILO. (2018). Genç İşçilerin Sağlık ve Güvenliğinin İyileştirilmesi. Uluslararası Çalışma Örgütü. Eylül 21,
2022 tarihinde https://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/---ed_protect/---protrav/---
safework/documents/publication/wcms_627054.pdf adresinden alındı

Kağnıcıoğlu, M. (2010). İnsan Kaynakları Yönetimi. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi.

Kılkış, İ., & Demir, S. (2012). İşverenin İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimi Verme Yükümlülüğü Üzerine Bir
İnceleme. Çalışma İlişkileri Dergisi,, 3(1), 23-47.

Onur, H. (tarih yok). İş Güvenliğinin Önemi, Genel Tanımlar: Dokuz Eylül Üniversitesi Maden
Mühendisliği Bölümü Ders Notları. 4.

Özarslan, B. Ö. (2011). İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemleri ve Lojistik Sektöründe Faaliyet


Gösteren işletmelerde Bir Araştırma. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
İşletme Anabilim Dalı, İnsan Kaynakları Yönetimi Bilim Dalı, Doktora Tezi.

Tekin, B. (2009). İstihdam Paketi ve İş Güvenliği Mühendisliğinin Mevzuattaki Yeri.

20
Telman, N., Önen, L., & Özgeldi, M. (2015). Psikolojide İş Sağlığı ve Güvenliği. Ankara: Nobrl Akademik
Yayıncılık.

TMMOB. (2015). İş Sağlığı ve Güvenliği Raporu. Türkiye Mimar Mühendisler Odası Birliği.

TMMOB. (2017). İşçi Sağlığı Ve İş Güvenliği Raporu. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği.

TMMOB. (2020). İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği. Ankara: Makine Mühendisleri Odası Yayınları.

Tülü, M. (2014). İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerinde İSG Profesyonellerinin Algı ve Beklentileri.


Ankara: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü İş Sağlığı
ve Güvenliği Uzmanlık Tezi.

Tülü, M. (2014). İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerinde İSG Profesyonellerinin Algı ve Beklentileri.


Ankara: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanlık Tezi.

White, A. (2007). A Global Projection of Subjective Well-Being. Leicester.

Yasin, H. (2021). İş Sağlığı ve Güvenliği Çalışmalarında Sanal Gerçeklik. 7-9. İstanbul: Hasan Kalyoncu
Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.

Yiğit, A. (2015). İş Sağlığı ve Güvenliği. Bursa: Alfa Aktüel.

Yılmaz, F. (2009). Avrupa Birliği Ve Türkiye’de İş Sağlığı Ve Güvenliği: Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliği
Kurullarının Etkinlik Düzeyinin Ölçülmesi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Anabilim Dalı, Doktora Tezi.

21

You might also like