Professional Documents
Culture Documents
10 Sınıf Çalışma Kağıdı
10 Sınıf Çalışma Kağıdı
10 Sınıf Çalışma Kağıdı
Timur’un Anadolu’dan çekilmesiyle Yıldırım Bayezid’in dört oğlu arasında (İsa, Musa, Mehmet,
Süleyman) taht kavgaları başladı. Taht kavgaları ile geçen bu döneme “Fetret Dönemi” denir (1402-
1413).
On bir yıl süren bu mücadeleyi I. Mehmet (Çelebi) kazanarak 1413 yılında Osmanlı Devleti’nin başına
geçti.
Osmanlı Devleti, gerek Ankara Savaşı gerekse bu mücadeleler döneminde Anadolu’daki topraklarının
büyük bir kısmını kaybetti.
Bunun en önemli sebebi Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda uyguladığı iskân politikası ve adaletli
yönetim anlayışıdır.
Siyasi birlik, bir toprak parçasının tek bir otoritenin elinde olması durumuna denmektedir. Bir toprak
parçası üzerinde birden fazla siyasi gücün olması durumunda, bir birlikten söz edilemez. Özellikle
topraklarının verimli olması ve jeopolitik konumunun avantajından dolayı Anadolu'da siyasi birliği
sağlamak zor olmuştur.
Anadolu Türk Siyasi birliğinin sağlanması ise Malazgirt savaşından sonra ilk kez kurulan ve daha sonra
Kösedağ Savaşı ile yeniden başlayan, Anadoluda dağınık ve her biri bağımsız hareket eden Türk
Beyliklerinin bir Türk Devlatinin çatısı altında toplanmayı ifade etmektedir. Bu siyasi birliği
Anadolu’da ilk sağlayan devlet Abadolu Selçuklu Devleti olmuştur. Daha sonra ise sırası ile Osmanlı
Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti devletleri olmuştur.
Hali hazırda devlet görevlisi olan Tımar sahibinin maaşı ödenmiş oluyor,
Tımar sahibi aldığı bu vergilerle “cebelü” denilen askerleri yetiştiriyor,
Ve ayrıca kendisine verilmiş olan topraklarda güvenlik ve asayişi sağlıyordu.
Dolayısıyla Tımar sistemi beraberinde birçok önemli işlevi getiriyordu.
Tımar sistemi sayesinde barış zamanında çiftçilikle uğraşarak üretime katkıda bulunan Tımarlı
sipahiler, savaş zamanında da tımarlarında besledikleri askerlerle birlikte orduya katılarak Osmanlı
ordusunun asker ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılıyorlardı.
Bütçeden para ayırmadan sadece toprak tahsisi yoluyla asker yetiştirilmiş, böylece ülkenin
gerek iç gerekse de dış güvenlik problemi büyük oranda çözülmüştür.
Devletin maaş yükü azaltılmış, birçok yöneticinin maaşı hazineye yük olmadan karşılanmıştır.
Tarım arazilerinin sürekli bir şekilde işlenmesi sağlanmış ve böylece üretimde devamlılık
sağlanmıştır.
Taşrada devlet otoritesi ve merkezileşme sağlanmıştır.
Göçebeler yerleşik hayata geçirilmiş ve böylece yerleşik halkla karşı karşıya gelmeleri
engellenmiştir.
1- Bir ailenin kaç çocuğu olursa olsun yalnızca bir çocukları alınırdı.
6- O dönemde 14 - 15 yaşındaki çocuklar arasında evlilik yaygındı. Evli olanlar devşirme sisteminin
dışında tutulurdu. (Yeniçeri askerlerinin evlenmeleri yasaktı.)
Pençik Sistemi, savaş sırasında esir düşen askerlerin Osmanlı İmparatorluğunun ordusuna katılmasını
sağlayan bir sistemdir. Her 5 askerden biri, gönüllülük esasına dayanarak Osmanlı Ordusuna
alınıyordu. Fakat öncesinde Edirne ve Balkanlarda Müslüman bir ailenin yanına verilmesi
gerekiyordu.
Bundaki amaç Osmanlı Devleti için savaşacak askerin İslam dinini Türk örf ve adetleri ile birlikte
bilmesiydi.
Pençik sisteminin temel amacı Osmanlı Ordusunun asker ihtiyacını karşılamaktı. Gaza anlayışıyla
yapılan savaşlarda düşman ordunun askerlerini Müslüman yapmak da temel amaçlar arasında yer
alıyordu.
Ahiyân-ı Rûm Savaş sırasında gaza ve cihat politikası kapsamında seferlere katılan esnaf grubu
savaşçılara denir.
Bâcıyân-ı Rûm, Anadolu Beylikleri döneminin sonlarında kadınlardan oluşan savaşçılara verilen
addır.
Gaziyân-ı Rûm Osmanlılarda ilk fetihler sırasında savaşa katılan alplerden oluşan askeri topluluğa
verilen addır.
YAYA VE MÜSELLEMLER
Osmanlı Devleti’nin başlangıçta devamlı ve düzenli bir Osmanlı ordusu yoktu. Eli silah tutan herkes
asker sayılır ve gerektiğinde savaşa katılırdı.
Bu kuvvetlerin yetersiz kalması üzerine Orhan Bey Dönemi’nde ilk düzenli Osmanlı ordusu kuruldu.
Türklerden meydana getirilen bu ordunun atsız askerlerine “yayalar”, atlı askerlerine ise
“müsellemler” adı verildi.
Yayalar ve müsellemler 15. yüzyılın ortalarına doğru savaştan çekilerek diğer destek kuvvetleriyle
birlikte geri hizmetlerinde kullanılmaya başlandı.
Biner kişilik gruplar hâlinde teşkilatlanan yaya ve müsellemlere alınacak askerler, Vezir Çandarlı Kara
Halil tarafından Türk gençleri arasından seçilmiştir. Yaya denilen piyade sınıfında her on kişiye bir
onbaşı, her yüz kişiye bir yüzbaşı tayin edilmiştir. Müsellem adı verilen atlı birliklerde ise her otuz kişi
bir ocağı meydana getirmiştir. Savaş zamanında bu gençlere önce birer, daha sonra da ikişer akçe
gündelik verilmiştir. Savaşın olmadığı zamanlarda ise ziraat yapmak üzere kendilerine toprak tahsis
edilen yaya ve müsellemler, vergilerden muaf tutulmuştur.
OSMANLI'DA İSKAN POLİTİKASI
İskan Politikasının temelinde insanların belirli bir alana yerleşmeleri ve hayatlarını burada
sürdürmeleri yer almaktadır. Yani alınan bir toprağı başka bir millete bırakmak yerine kendi
milletinden olan insanları buraya yerleştirerek orayı İskan edebilirsin. Bu sayede devletin sınırları
daha çok genişleyecektir.Osmanlı Devleti, iskan politikası ile; genellikle Rumeli’ye yerleştirme
politikası uygulamıştır. İskan yapılan bölgelere, çoğunlukla Türkmen aşiretler yerleştirilmiştir. Bu
suretle, bölgede; güven ve huzur sağlanmaya çalışılmıştır.
- Fethedilen toprakların siyasi ve askeri yönden olduğu kadar; sosyal yönden de güvenliğini
sağlamak.
- Fethedilen yerlerde sorun çıkarma ihtimali olan ailelerin, Anadolu’ya göç etmesini sağlayarak;
karışıklık çıkma ihtimalini azaltmak.
- Anadolu’daki bölgelerde anlaşmazlığı olan her iki aileden birini seçerek yerleştirmek.
- Osmanlı Devleti'nde, Rumeli’ye göç edenlerin; Anadolu’ya tekrar geri dönmemelerini sağlamak.
Irsi monarşi, kalıtsal monarşi ya da hanedanlık sistemi olarak da bilinen veraset sistemi monarşi
yönetim sisteminin en yaygın türüdür.Veraset anlayışında tüm yöneticiler aynı aileden gelir ve
yönetme yetkisi ailenin bir üyesinden diğer üyesine veraset yoluyla geçer.
Kalıtsal monarşi veya hanedanlık olarak da bilinen veraset sistemi, monarşinin en yaygın yönetim
sistemine denir. Veraset anlayışında tüm hükümdarlar aynı aileden gelir.
Eski Türk uygarlıklarında yöneticiye yetkisinin Gök Tanrı tarafından verildiğine inanılırdı. Böylece
yöneticiye duyulan saygı artmış ve otorite sağlam bir şekilde sağlanmıştır. Tahta daha sonra kimin
geçeceği ise veraset sistemini ortaya çıkarmıştır. Moğol ve Selçuklularda bu sistem erkek kardeşler
arasında toprakların paylaşımı şeklindedir. Ancak Osmanlı Devleti’nde bütün topraklar bir kardeşe
verilir. Osmanlı Devleti’ni bir padişah yönetir. Padişah belli bir süre sonrasında değişir. Yeni padişah,
eski padişahın oğullarından, kardeşlerinden biri olacaktır. I. Murat Dönemi’nde veraset sistemi
sadece babadan oğula değişmiştir. Bu nedenle erkek kardeşlerin arasında bir rekabet oluşur.
Birbirlerininin tahta geçmesini engellemek isteyen erkek kardeşler arasında cinayetler ortaya çıkar.
Veraset Sistemi Değişiklikleri
Osmanlı Devleti’nde veraset sistemi tarih boyunca değişikliğe uğramıştır. Veraset anlayışında
yaşanan değişiklikler;
1299-1362: Osmanoğulları ailesinden herkesin (erkek, kadın, amca, yeğen, kuzen vs.) tahta geçme
hakkı vardır. Osmanlı Devleti’nde kuruluştan I. Murat dönemine kadar bu veraset anlayışı sürmüştür.
1362-1451: Osmanoğulları ailesinden padişahın ve erkek çocukların tahta geçme hakkı vardır.
Osmanlı Devleti’nde I. Murat döneminden II. Mehmet dönemine kadar bu veraset anlayışı
sürmüştür.
1451-1603: Osmanoğulları ailesinden padişah tahtta tek söz sahibidir. Padişahın erkek çocukları
birbirini öldürerek tahta geçebilir. Osmanlı Devleti’nde II. Mehmet döneminden I. Ahmet dönemine
kadar bu veraset anlayışı sürmüştür.
1603-1922: Osmanoğulları ailesinden yaşça en büyük ve en olgun olanın tahta geçme hakkı vardır.
Osmanlı Devleti’nde I. Ahmet döneminden yıkılışa kadar bu veraset anlayışı sürmüştür.