Professional Documents
Culture Documents
Anadolu Mayası Yalçın Koç (Felsefe)
Anadolu Mayası Yalçın Koç (Felsefe)
Anadolu Mayası Yalçın Koç (Felsefe)
Yalçın Koç
ANADOLU MAYASI
Türk Kimliği
üzerine bir inceleme
Cedit Neşriyat
ANADOLU MAYASI
Türk Kimliği Üzerine Bir İnceleme
ISBN: 978-975-7352-09-9
Cedit Neşriyat Matbuat inş. Nak. Zir.Hay. ve Gıda San. Tic. Ltd. Şti.
Tunus Caddesi 53 /3 Kavaklıdere - Ankara
Tel: (312) 426 66 16 - 426 77 78
Faks: (312) 466 30 10
E-Muhâbere: turkiyegunlugu@superonline.com
turkiyegunlugu@yahoo.com
Web: www.turkiyegunlugu.net
Önsöz.......................................................................................... 7
BİRİNCİ BÖLÜM
Anadolu Mayası
1. Giriş................................................................................... 13
2. Anadolu Mayası............................................................... 14
3. Anadolu Mayasında İnsan............................................ 16
4. "lonya" Meselesi.............................................................. 63
5. Anadolu Mayasının BazıEserleri................................. 70
6. Anadolu "Vahhabiler"i.................................................. 77
7. Sonsöz - İlksöz................................................................. 80
İKİNCİ BÖLÜM
Anadolu Mayasında Toplum
1. Giriş..................................................................................... 83
2. "Birey" ve "Toplum"...................................................... 86
3. "Dil" ve "Toplum"........................................................ 114
3.1 "Hafıza" ve "Muhayyile"..................................... 115
3.2 "Basit Önerme", "İsim", "Kavram"................... 134
3.3 "Bir Dil" ve "Sahne"............................................... 153
4. "Kilise" ve "Toplum".................................................... 157
5. Sonuç................................................................................... 165
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Anadolu Mayası ve
"Kelam", "Söz", "Logos”
1. Giriş.......................................................................................169
2. "Kelam", "Söz", "Tefsir"................................................. 178
2.1 "Kelam" ve "Söz"....................................................... 178
2.2 "Tefsir".......................................................................... 201
3. "Logos" ve "Psukhe"........................................................ 207
3.1 "Kozmo-genesis" ve "Psukhe'nin Eksodus'u". 218
3.2 "Topos", "Logos" ve "Onoma".............................. 223
3.3 "Sophronei, Gnothi Seauton"................................. 250
4. Anadolu Mayası................................................................ 255
5. Sonuç.................................................................................... 262
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Anadolu Mayası ve
Doğuş, Evrim, Kimlik
1. Giriş................................................................................... 267
2. Doğuş.................................................................................. 269
3. Evrim ve Birey'in Kökeni............................................... 275
4. "Psukhe"nin Topografik Nazariyatı........................... 282
5. "Psiko-analitik Theo-logia" ve
Kimlik Fikriyatı............................................................... 293
5.1 "Psiko-analitik Theo-logia"..................................... 300
5.2 "Psiko-analitik Theo-logia"ya Göre "Musa".... 328
5.3 Unutulan'ın Geri Gelişi ve Kim'lik....................... 335
6. Anadolu Türk Kim'liği.................................................... 348
7. Sonuç.................................................................................... 365
ÖNSÖZ
1. Giriş
2. Anadolu Mayası
ortaya çıkan da "ferdi birey" dir. Aksi halde, kimlik, ferdi de
ğildir. Bunu şöyle de ifade edebiliriz: "Ferdi bire/'in kimliği
bizzat ve sadece "kendisi" dir.
Anadolu mayasında "insan", "ferdi birey"dir. "Ferdi bi
rey7', varlığının "esas"ı, "öz"ü her bakımdan eksiksiz bir şekil
de bizzat "kendisi"nde bulunan, "kimliği" bizzat ve sadece
"kendisi" olandır.
Grek-Latin-Kilise diyarında "birey"in tesis edilmesi için
esas alman "rasyonel yeti" ve "idrak yetisi", "birey"e, "asli
kimlik" sahibi bir "özne" olarak "fiil" işleme imkanı sağlamaz;
bu imkan, bu diyarda "yığma ait olunarak" kazanılır. Ancak,
bu yolla kazanılan, "ferdi kimlik" değildir ve bu diyarda "fer
di birey" olabilmenin yolu "kapalı" dır.
"Kilise", Grek-Latin-Kilise diyarında "yığm"ı oluşturan
"mevzuat manzumesi"dir. Bu itibarla "Kilise", bu diyarda
"yığm"ı oluşturan ve düzenleyen "asli ilke"dir.
"Kilise", bu diyarda, "iki ayaklı, tüysüz, düşünen (rasyonel
yeti sahibi) ve algılayan (idrak sahibi) şey"lerden, "bütünlük"e
sahip bir "yığın" oluşturan "kuvvet" tir.
Bu diyarın oluşabilmesi ve yaşayabilmesi, "Kilise"nin, "iki
ayaklı, tüysüz, düşünen (rasyonalite sahibi) ve algılayan (idrak
eden) şey"lerden bir "yığın" oluşturmasına ve bir "yığın" ola
rak bunları birarada tutmasına bağlıdır. "Kilise", bu nedenle,
bu diyardaki "yığınsal birey" in "kimlik dayanağı" dır.
Grek-Latin-Kilise diyarında, "insan", esas olarak "rasyonel
yeti"ye ve "idrak yetisi"ne bağlanarak, "yığınsal aidiyet"i yo
luyla "yığınsal kimlik" kazanan, "yığınsal birey"dir.
Önce "kimlik" ile ilgili bu hususu Aritmetik'ten bir örnek
vererek anlatalım. (1, 2, 3, ...) ile gösterdiğimiz doğal sayılar
yığınındaki "birey"ler, yani doğal sayılar, birer "yığınsal bi
rey" dir; açıklayalım.
Yalçın Koç — 19
4. "lonya" Meselesi
etmek", herhangi bir “şey"e her zaman bir "sınıf" tayin etmek
bu diyarın kuruluş esaslarındandır.
Bu diyarda oluşturulan "sınıf" ların, "objektif zemin" üze
rinde temellendirilmesi ve bu yolla bir "bütünlük" tesis edil
mesi, bu diyarda ortaya çıkan "fikir sorunsalı"nm esasını oluş
turur.
Grek-Latin-Kilise diyarında, "malzeme" ve malzemeye ve
rilen "form" esas alınarak "müstakil" görünen "estetik
alan"lar meydana getirilir; mesela, "mimari" ve "müzik".
Malzeme taş, tahta, demir, harç türünden ise, bunları "iç-
dış", "alt-üst" esası üzerinde "yığmak ve bağlamak" işine "in
şa etmek" denir. Malzeme, vuruş veya üfleyiş veya herhangi
bir yolla ortaya çıkarılan ses ise, bunları "yığmak ve bağla
mak" işine de "beste yapmak" denir. "Yapı"nın inşası, kullanı
lan "malzeme"nin mahiyetine göre bazı farklılıklar gösterir.
Bu diyarda, "yapı"yı ortaya çıkartan "yığma ve bağlama"
faaliyetleri, malzeme ve form itibariyle, "objektif'tir; alanlar
itibariyle bu faaliyetler, mesela, "sınıetri" ve "harmoni" gibi
ilkelere dayandırılır.
Bu diyarda "yapı", "mimari eser" veya "müzik" olarak,
uyandırdığı "estetik hissiyat" vasıtasiyle temellendirilmeğe
çalışılır. Bu nedenle, malzemeyi "yığma ve bağlama" işi "ob
jektif", ve "yığılarak bağlanmış" olanı, yani "yapı"yı "eser"e
dönüştüren dayanak ise "sübjektif"tir.
Grek-Latin-Kilise diyarının bu yaklaşımı, "sanat" ve "eser"
meselesinin esasından uzaktır. Bu diyarda alanlar itibariyle
ortaya çıkarılan "ayrım"ların "giderilmesi" de mümkün değil
dir, çünkü "ayrım"ı, "birleştirme" yoluyla ortadan kaldıracak
olan "esas", bu diyarda "kapalı" dır.
Bırakalım bu "aynm"ların giderilmesi meselesini, "malze-
me"ye hangi esaslar itibariyle "form" verildiğini ve ortaya
Çıkan "yapı"nın nasıl olup da bu "malzeme"yi ve "form"u
72 — Anadolu Mayast
6. Anadolu "Vahhabiler"i
7. Sonsöz - îlksöz
Aşk olsun Anadolu'daki Maya'ya, Aşk olsun Anadolu'yu
Mayalayanlar'a, Aşk olsun ve de Selam olsun Anadolu'da
Mayalayanlar'a, Aşk olsun ve de Selam olsun Anadolu
Can Pazarı'na Çıkanlar'a ve Can Verenler'e ve Verecekler'e.
İKİNCİ BÖLÜM
Anadolu Mayasında Toplum
Anadolu Mayasında Toplum
1. Giriş
2. "Birey" ve "Toplum"
"Birey" ve "toplum" kavramları ve, bu kavramlar arası*»'
daki "bağlantı"nın "nasıl tesis edildiği meselesi", sadece "s°'
cio-logia"ya mahsus değildir. Bu "mesele", Grek-Latin-KiJ1®
diyarının fikriyatında, benzer şekilde, mesela "matematik
"fizik"te, "biyoloji"de de ortaya çıkar.
Yalçın Koç — 87
3. "Dil" ve "Toplum"
"dil" oluşturulamaz.
"DİE'de, "kendi başına" ne "isim" bulunur, ne de "kav
ram". Bulunduğu düşünülür ise, bunlar "dil'deki basit nes
neler olurdu.
Bu takdirde, "rasyonalite yetisi", "muhakeme faaliyeti'ni
"dil"de icra edemez; çünkü, "rasyonalite yetisi", "isim"leri ne
"teşrih" edebilir ne de "terkib". Bu itibarla, "dil", "basit
önerme" ile, yani "dil'deki basit nesne" ile başlar.
"Rasyonel yeti" için, "sentaks" ve "semantik" düşüneme
yiz. "Yeti", "kuwet"tir; "kendiliğinden" faaliyet icra eder.
"Yeti" için, sadece "zemin (yani, "analitik a posteriori" unsur
lar)" ve "nihai zemin (yani, asli dayanak)" düşünülür.
Benzer olarak, "dil" için, "sentaks" ve "semantik" düşünü
lemez. "Basit nesne"lerin "sentaks"ı ve de "semantiği" ola
maz.
"Dil", "rasyonel yeti"nin "muhayyile"deki "nesne"yi,
"muhakeme" faaliyeti icra etmek üzere "kendiliğinden",
"muhayyile" marifetiyle "kendisine" "temsil" ederek oluştur
duğu "dil'deki basit nesne", yani "basit önerme" ile başlar. Bu
itibarla, "dil'deki basit nesne" için de, sadece "zemin" ve ni
hai zemin" düşünülebilir.
"Rasyonel yeti"nin "sentaks"ı ve "semantik"i olsaydı,
"dil"in de olurdu.
"Dil", "yazılacak", "söylenecek" ve "duyulacak" bir ŞeY
değildir.
"Bir dil"in, mesela "Türkçe"nin, "sentaks"ı ve "semantik
vardır.
"Bir dil", "dil"in "temsiledir; bu "temsil", "muhayyile"^
marifeti ve "rasyonel yeti"nin icraatı vasıtasiyle oluş
"Sentaks" ve "semantik", "bir dil"in, "dil"e "uyum"unu s
layan, "bir dil'i düzenleyici manzumeler" dir.
Benzetme yoluyla şöyle de söyleyebiliriz: "Dil deki
YalçtnKoç — 137
icra edemez.
Tekrar edersek,"dil"in "varlık"ı, “basit önerme"ye, yani
"dil'deki basit nesne"ye "dayanır". "Dil", "kendi nesnesi" ile
"var"dır. "Basit önerme", "dil"deki "basit nesne"dir. "Basit
önerme" itibariyle, "isim" ve "kavram", "a posteriori"dir
çünkü, "tesis" itibariyle, "basif'in "bileşen"i olmaz.
Burada, "isim" ve "kavram" ile ilgili bir noktaya işaret et
mek istiyoruz. "Mantıkçı"lar, genel olarak, "isim" ve "kav-
ram'T, "özne" ve "yüklem" olarak ele alır ve, "cümle" içeri
sinde, "özne" ile "yüklem"in "görev (yer)"lerinin birbiri ile
değiştirilebileceğini kabul eder. Bu kabulün bariz örneği, Fre-
ge'nin fikriyatında görülür.
Böyle bir husus, "basit önerme" cihetinden kabul edile
mez.
"Basit önerme"nin, yani "dil'deki basit nesne"nin "tesisi"
itibariyle, "isim" ve "kavram" "aynı kefe"ye konulamaz.
"Dil'deki basit nesne" esasında "kavram", "dil'deki yaka-
layış ciheti"dir; oysa, "dil'deki basit nesne" esasında, "isim"
için, "rasyonel yeti" itibariyle böyle bir "yakalayış ciheti'
bulunmaz.
"İsim", "tesis edilişi" itibariyle, "muhayyile" deki "nes-
ne"ye, "kavram"a benzeyen şekilde "bağlı" değildir.
"Dil'deki basit nesne" itibariyle "isim", sadece "dil'deki
şey" dir.
"Dil'deki şey"e, "dil'deki basit nesne" itibariyle, "dil'deki
kavrayış ciheti" "bağlı"dır; "a posteriori" olarak.
"Tesis" cihetinden, "isim" ve "kavram" "a posteriori dir.
"Önce" "dil'deki basit nesne" "tesis" olunur; "sonra", "isim
ve "kavram", "dil'deki basit nesne"de "bulunur".
"Dil'deki basit nesne"ler itibariyle, her "isim" "aynı'dm
"Dil'deki şey". Oysa, "dil'deki basit nesne"ler itibariyle
"dil'deki kavrayış ciheti" farklıdır.
YalçtnKoç — 145
4. "Kilise" ve "Toplum"
5. Sonuç
1. Giriş
gider".
Bu düşünür"lerin ortak özelliği, "çalışkan" olmalan ve
fikir lerinı, herhangi bir "muhakeme hatası" yapmadan
liştirmeleri"dir. Ancak, "muhakeme"nin "hatasız" olma >
2.2. "Tefsir"
3. "Logos" ve "Psukhe"
4. "Anadolu Mayası"
5. Sonuç
1. Giriş
2. Doğuş
tir.
Bu "yetke'fye, "üstben (das Über-Ich)" ismini verir.
Freud'a göre, "gelişkin birey"in "psişik fiil'leri", esas itiba
riyle, "o (das Es)-ben (das Ich)-üstben (das Über-Ich)"den olu
şan "üç'lü" "topografya (Topik)"ya mahsus "kuvvet'ler"den
kaynaklanır. Bu itibarla, "üç'lü topografya", "dinamik"tir.
"Üç'lü topografya", yukarıda kısaca temas edilen "ayrışım"
cihetinden, "genetik (genetisch)"tir; yani, "biyolojik doğuş"
neticesinde ortaya çıkan "o (das Es)" dan, "ben (das leh)" in ve
"üstben (das Über-Ich)"in "doğuş'u" yoluyla oluşur.
"Asli içsel kuvvet'ler", "Thanatos" ve "Eros" esasında faa
liyette bulunur. Başlı başına bir inceleme konusu oluşturan ve
eleştiri gerektiren bu hususu açmayacağız.
Freud, "üç'lü topografya'fya mahsus "psişik faaliyet"i, "ni
telik (Qualitaet)" itibariyle "tasnif"e tabi tutar. Bu "nitelik'ler",
"bilinç'li (Bevvusst)", "önbilinç'li (vorbevvusst)" ve "bilinç'dışı
(unbewusst)" dır.
Bu "tasnif', "psişik mekanizma'lar"m tesis edilmesine im
kan sağlar.
"Bilinç (Bevvusstsein)", "psişik fiil'lere (psyehisehen Vor-
gang)" "yüklenen (anhaftet, bağlanan)" "geçici bir nitelik (eine
flüehtige Qualitaet)"tir. Bu itibarla, Freud'a göre, "bilinçli
(bewusst)" niteliğini, "bilinç'li olabilirlik (bevvusstseinsfaehig)
ile karıştırmamak gerekir.
Yalçın Koç — 285
5. "Psiko-analitik Theo-logia" ve
Kim'lik Fikriyatı
" k ^eo-logia" sözcüğü, Grekçe'dir. "Tanrı" manasına gelen
olue°S ve Söz'ler" manasına gelen "logia" sözcük'lerinden
lum tasavvur'u"dur.
Bu "toplum tasavvur'u"na mahsus olan "topograf "
sen, "psukhe"nin "topografya'sı"dır. "Toplum" kavnımı
meyanda, "psukhe arkheo-graphia'sı"na dayanır. * '' ’u
Eflatun, "toplum'sal bileşen'lerin topo-graphia'sı"
"psukhe'nin topo-graphia'sı" esasında "düzenler", "pn''
lum'sal bileşen'ler" arasındaki "ahenk", esasen, "psukhe^
mahsus bileşen'ler" arasındaki "ahenk" ile "aynı"dır. Bu
nunun ayrıntılarına girmeyeceğiz.
Bu bakımdan, Attike'li Eflatun'un "toplum tasavvur'u" da
"Grek mutho-graphia'sı"nın zemininde, "Attike sahnesi"ne
"tercüme" ettiği "Musa Peygamber'in kelam ilmi"ne dair
"kısmi malumat"a dayanır.
Eflatun'un "toplum tasavvur'u", kaynağı itibariyle, "bizzat
Kilise"ye mahsus olan "theo-logia" ile "uyuşmaz". Bu "tasav
vur", netice itibariyle, Grek-Latin-Kilise diyarında, "boş ha-
yal"e dönüştürülür; ve "utopia" vasfı altında "örtülür".
Eflatun'un yaklaşımı, "psukhe tabibi" Freud tarafından,
kayda değer bir şekilde yeniden "açılır"; aradaki zaman farkı,
yaklaşık ikibindörtyüz senedir.
Eflatun'un "fikriyat'ı'nın, esasen, "psukhe'nin genesis'i ve
eksodus'u" ile alakalı hususlardan ibaret olduğu anlaşılırsa,
bu "fikriyat"m, "eksodus" ve buna bağlı "katharsis" itibariyle,
geniş manada, "psukhe tababet'i"ne mahsus olduğu kolaylıkla
görülür.
Freud'u, Grek-Latin-Kilise diyarındaki "mütefekkirler
arasında "seçkin" kılarak Eflatun'a "yakın'laştıran" "birincil
keyfiyet", ikisinin de "görüş'leri"nin esasını, "Musa Peygam*
ber'in kelam ilmi"ne dair "kısmi malumat"m oluşturmasıdır.
Bu husus, başlı başına bir araştırma konusudur.
"İkincil keyfiyet" ise, Freud'un, bizatihi "psukhe tabibi
oluşudur.
kalçın Koç — 299
husus,
Bu Freud'u, Grek-Latin-Kilise diyarındaki "müte-
fekkir'ler''in, seviye itibariyle üzerine çıkartır.
Bu
"mütefekkir'ler"in cümlesi, "söz ve düşünce daire
sinde, "hipotetik" esaslı "fikri faaliyet" yürütür. Bu hususa
temas ettik.
Oysa, Freud, teşkil ettiği "psiko-analitik kuram" ın "hipote
tik" yanları bulunmakla birlikte, esasen, "psukhe arkheo-
log'u"dur; Eflatun ise, esasen, "psukhe arkheo-graphia'sı mü-
tercim'i"dir; "bu "sanatı", "dil kalpazanlığı" yoluyla icra eder.
Bu meyanda, "dil"in, Freud'un fikriyatına mahsus "tahlili
eksodus"un esasını oluşturduğunu gözden kaçırmamak gere
kir.
Eflatun, bu "keyfiyet"i, "Attike sahnesi"ne yaptığı "tercü
me" vasıtasiyle "örter"; Freud ise, ömrünün sonlarında, en
"açık" şekliyle "ifade eder".
"Bireysel kim'liği", "iç'sel" ve "dış'sal" "cihetler" bakı
mından bir "psukhe tasavvur'u"na "dayandıran" kuram,
"psiko-kimlik fikriyatı" oluşturur.
Freud'un metinleri itibariyle, bu yaklaşım'a, "psiko-analitik
kimlik fikriyatı" deriz.
"Bireysel kim'liğin dış'sal ciheti" ile, burada, "iç'sel ci
hete" esas olan "psukhe tasavvur'u" vasıtasiyle tesis edilen
toplum fikri"ni kastediyoruz.
Eflatun'un, "psukhe okuma'sı", "Attike sahnesi"nde geçer.
Bu "okuma"nın "örtülü dayanağı", "Musa Peygamber'in ke-
.am Hmi"ne dair "kısmi malumat'tır; "söz'deki görüntüsü"
"G Gfek mutho-graphia'sı"dır; yani, Eflatun, "idrak'e",
rek mutho-graphia'sı" vasıtasiyle "hitab'ederek", "metin"
tesıs eder.
"pSjLeU^Un ”Psukhe okuma'sı", "nöroloji" ile başlayan ve
Bu „° analitik theo-logia" ile nihayetlenen safhalardan oluşur.
0 uma nin son safhası, Freud'un ifadesiyle söylersek,
300 — Anadolu Mayası ve Doğuş, Evrim, Kimlik
ihtiyaç bulunmaz.
Freud, buna göre, "animistik safha"nın, hem "kronoloji"
hem de "içerik" itibariyle "narsizm"e karşılık geldiğini belirtir.
"Din'i safha", "nesne seçimi (Objectfindung)" aşamasına teka
bül eder; "nesne seçimi", "ebeveyn'e bağlanmak (Bindung an
die Eltem)" ile alakalıdır. "Bilim'sel safha" ise, "birey"in "ol
gunluk aşaması'na (Reifezustand)" karşılık gelir; bunda, "iş-
tah'dan (Lust)" "feragat edilir", "gerçeklik (Realitaet)" ile
uyum sağlanır ve "nesne", "dış dünya"da aranır.
Tekrar edersek, "beşer" in tesis ettiği bu ilk "dünya resmi
(Weltauffassung)", yani "animizm", Freud'a göre, "psi-
ko'lojik"tir.
Bu "resim" dahilinde, "ilkel adam", "kendi psukhe'sinin
yapısal şartları'nı (Strukturverhaeltnisse seiner eigenen
Psyche)", "dış dünya"ya "aktarır (verlegte)". "Dünya"yı,
"kendi psukhe'si"ni "dış'sallaştırmak" yoluyla tesis eder.
"Psiko-analitik theo-logia"nın, "tercüme" itibariyle
"esas'ı''nı, "psiko-analitik kuram"a mahsus olan bu "aktarım
mekanizması" oluşturur. "Psukhe" dayanaklı bu "mekaniz
ma" tesis edilmeden, "psiko-analitik theo-logia"nın oluştu
rulması mümkün değildir.
Bu "aktarım mekanizması", "ilk din"in, yani "to-
tem'ciliğin" tesis edilmesinin de zeminini hazırlar.
"ilk din", "psiko-analitik theo-logia" itibariyle, "to-
tem'cilik"tir.
Freud, "çocuk'lar"da, "baba"ya karşı duyulan "korku"nun,
hayvan fobisi" şeklindeki tezahürünü de esasa alarak, "öldü-
dilerek yenilen baba"nm yerine geçmek üzere bir "hayvan"ın
' seçildiği'ni" ifade eder. Bu, hem "etnografya" hem de "ilk
theo-logia itibariyle, "totem hayvan'ı''dır.
''Baba'nın hatırası'', "kardeş'ler sürü'sü"nde, "totem hay-
van'ı vasıtasiyle "muhafaza" altına alınır. "Baba"ya duyulan
314 — Anadolu Mayası ve Doğuş, Evrim, Kimlik
anlamında ır.
Bu itibarla, "sacrifice" sözcüğünün "köksel anlam'ı", "kut
322 — Anadolu Mayası ve Doğuş, Evrim, Kimlik
geldiğini belirtir.
"Totem yemeği", bu "suç"un "tekrar yoluyla hatırlanma-
sı"dır; aynı zamanda, "toplumsal düzenlemeler (sozialen Or-
ganisationen)"in, "moral yasaklamalar (Einschraenkungen)"ın
ve "din"in başlangıcıdır.
Bu itibarla, "din'lerin kökeni"ni anlamak, "totem"in ve
"totem yemeği"nin, "psukhe tasavvur'u"na "tercüme" edilme
sine bağlıdır. "Psiko-analitik kuram", bu "tercüme" için, "na
zari zemin" oluşturur.
"Psiko-analitik kuram" itibariyle, "baba'yı yiyen kar-
deş'ler"de, "baba"ya karşı hissedilen "zıt duygu'lar (vvidersp-
rechenden Gefühlen)", "ambivalant baba kompleksi" bulunan
çocuklarda ve "nevroz'lu" hastalardaki "ihtilaflı duygu'lar"
ile "aynı"dır.
"Baba'yı yiyen kardeş'ler", "iktidar istekleri (Machtbedür-
fnis)" ve "cinsel arzu'ları (sexuellen Ansprüchen)" sebebiyle
"baba"dan nefret ederler; aynı zamanda "baba"yı "sever'ler
(liebten)" ve "takdir ederler (bevvunderten)".
"Psiko-analitik kuram" itibariyle, bu "kardeş'ler", "baba'yı
yiyerek" "nefret" hislerini tatmin ederler; "sevgi ve takdir"
sebebiyle de, kendilerini "baba" ile "aynı'laştırırlar".
Bu "eylem"e bağlı olarak, "kardeş'ler"de, "üzüntü" şeklin
de tezahür eden bir "suç'luluk duygusu (Schuldbevvusstsein)"
ortaya çıkar ve, "yenilen baba", bu "duygu"ya bağlı olarak,
"dalıcı kuvvet'le" "geri gelir".
"Baba"yı yiyen "kardeş'ler", "baba"nın yerine konulan "to
tem hayvanT'nm öldürülmesini yasaklayarak, "baba'ya itaat
eder'ler". "Psiko-analitik kuram" itibariyle, bu davranışa, "er
telenmiş itaat (nachtraeglichen Gehorsams)" ismi verilir.
"Totem'ci din"in iki asli "tabu"su, "oğul"a mahsus olan
"suç'luluk bilinci'ne (Schuldbemısstsein)" dayanır. Bu iki
"tabu", "birey"e mahsus "Oedipus kompleksindeki iki "bas-
Yalçın Koç — 325
fikri ile devam ettiren ve, "geri gelen"de mahfuz olan "Musa
adam'ı" tahrif ederek kapatan "Saulus", böylece "yeni din'i"
başlatır.
"Yeni din"in başlangıç noktasına, "başka büyük bir
adam'ın şiddet içeren ölüm'ünü (gevvaltsame Tötung eines
anderen grossen Mannes)" yerleştirir; bu "adam", "Saulus"a
göre, "tanrı'nın oğlu"dur ve, "vaadedilen Mesih"tir.
Freud'a göre, "Yahudi dini"ni bu yolla "geliştiren (Fortset-
zer)" "Paulus", aynı yolla "Yahudi dini"ni "tahrib eden (Zers-
törer)" kişidir.
"Yahudi Saulus"un "tesis" ettiği "yeni din", "çok tan-
rı'h"dır.
Freud'un ifadesiyle söylersek, "Yahudi Saulus"un "faali-
yet'i" ve "katkılar'ı" neticesinde, "Amon rahipleri", "Ikhna-
ton'un tanrı'sı"na karşı yeni bir zafer kazanır.
"Geri geliş"in, "psukhe" esasında anlaşılması ve "kim'lik
fikriyatı"na bağlanması, "psiko-analitik kuram" vasıtasiyle
mümkündür.
"Psiko-analitik theo-logia", "birey"e mahsus "psukhe ark-
heo-graphia'sı"nın, "kitle psikoloji'sine (Massenpsikologie)"
"tercüme edilmesi"ni esas alır. Bu itibarla, "yeni din"in nasıl
oluştuğunun açıklanması, bu "tercüme"ye dayandırılmalıdır.
Bu "tercüme"nin nasıl yapılabildiği hususu, asli bir sorun
oluşturur.
Freud'a göre, "tercüme"de bahis konusu edilen "kadim
halk'lar"ın ortada bulunmayışı sebebiyle, sorun, ancak "bi
linç'dışı" vasfını haiz olan "geçmiş'e ait hafıza iz'leri" vasıta-
siyle halledilebilir.
"Birey" için, durum, "psiko-analitik kuram" itibariyle açık
tır.
"Birey" cihetinden, "unutulan", "kaybedilmiş (ausgelöst)"
değildir; sadece "bastınlmış'tır (verdraengt)". "Unutulan"a
Yalçın Koç — 343
''
Theos ''a atfedilen "aşkın'lık" vasfının "dayanağı", cihetle
ri bakımından "son'lu ve sınır'lı" olandır. Burada, "son'lu ve
sınır lı olan ı, geniş manada, "düşünce ve algı esasındaki nes
ne" şeklinde alabiliriz.
"Theo-logia metni" de, benzer olarak, "son'lu ve sı
nır h dır. Bu hususu, "okuma" ve "tefsir" bağlamında anla
mak gerekir.
Bu nedenle, "theo-logia" yoluyla "tesis" edilen "aşkın nes
ne", yani "theos", "itibari"dir. "Theos"un, "söz ve düşünce
dairesi"nde "tesis" edilmesi, "son'lu ve sınır'lı olan"a bağlıdır.
Yani, "aşkın nesne" vasfını haiz "theos"un "tesis" edilmesi,
"son'lu ve sınır'lı" mahiyetteki "aşılan nesne"ye dayanır.
"Son'lu ve sınır'h"ya dayandırılarak "tesis" edilen, esasen,
"itibari aş'kın"dır.
"İtibari aşkın'hk" fikri, "aşılan nesne" ile "aşkın nesne"nin,
zımnen, aynı "esas"ta olduklarının kabulüne dayanır. Aksi
takdirde, "itibaren aşmak", imkansızdır.
Bu nedenle, "theos tanım'ının esası" olan "aşkın" vasfının,
"son'lu ve sınır'h"ya "dayandırılması", yani "itibari" olması,
"mutlak Theos" fikri ile bağdaşmaz.
"Theo-logia'nın theos'u", bu nedenle "itibari"dir. Oysa,
kendi esası itibariyle, "theos", "mutlak"dır.
Bu "theo-logia meselesi", farklı diyarlarda, farklı şekillerde
ele alınır. Konuya, "bizzat Kilise" cihetinden temas edeceğiz.
"Bizzat Kilise", "rahip'ler zümresi" "esas'ı''nda tesis olu
nur. Bu itibarla, "bizzat Kilise"nin "mahiyet"i, "sosyolojik"tir;
ve, "siyasi"dir.
Bu itibarla, "bizzat Kilise theo-logia'sı", esasen, "rahip'ler
zümresi"nin, "dış dünya"ya açılan "yüz'ü"dür; yani, "elbi-
se"den, "kılık"tan ibarettir.
"Amon rahip'leri"nin "ayin'lerde" "kuşandığı kıya-
360 — Anadolu Mayası ve Doğuş, Evrim, Kimlik
7. Sonuç