Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 5

4th INTERNATIONAL CONFERENCE ON LANGUAGE AND LITERATURE

(ULUSLARARASI DİL VE EDEBİYAT KONFERANSI)


"In Memory of Sami Frasheri" (Şemseddin Sami Hatırasına)
Proceedings Book / (Bildiri Kitabı)
Hena e Plote Beder University – Tirana / Albania. October 29-30, 2015

KAMUSÜ’L-ALAM’A DAİR

Dr. phil. habil. Julian RENTZSCH

Johannes Gutenberg Üniversitesi


Türkoloji Bölümü
Mainz/Almanya
julianrentzsch@yahoo.com

ÖZET
Türkiye’de daha çok Şemseddin Sami ismiyle bilinen Sami Frashëri’nin hem Arnavut
hem de Türk münevverleri arasında ne kadar önemli yer tuttuğu bilinmektedir. Ağabeyi
Naim’den farklı olarak Sami Bey, eserlerinin çoğunluğunu Türkçe olarak yazmış ve böylece Türk
edebiyatı ve Türk bilim dünyasına büyük katkı sağlamıştır. 1889 ile 1898 yılları arasında Mihran
Matbaası’ndan çıkan altı ciltlik Kamusü’l-Alam, ilk Türk ansiklopedisi sayılmaktadır. Bu
bildiride tarihsel ve kültürel bilgiler açısından zengin bu ansiklopedi kısaca tanıtılacak ve
maddelerin içeriksel ve biçimsel özellikleri örneklerle gösterilecektir. Eserin ansiklopedi
geleneğindeki önemi saptanacak ve yazarın bu eser için kullandığı kaynakların bazıları da tespit
edilmeye çalışılacaktır.
Anahtar Sözcükler: Şemseddin Sami, Kamusü’l-Alam, Ansiklopedi, Tarih

ABSTRACT
Sami Frashëri, better known among the Turks as Şemseddin Sami, was an intellectual of
eminent importance for both Albanian and Turkish culture and scholarship. Different from his
elder brother Naim, Sami wrote most of his work in Ottoman Turkish and contributed greatly to
Turkish literature and science. The Kamusü’l-Alam, a massive six-volume opus which was
published between 1889 and 1898 at Mihran’s Press in Istanbul, is considered the first Turkish
encyclopedia. This work contains rich cultural and historical data that has partly fallen into
oblivion today. After a short general description of the encyclopedia the basic principles of
content and form will be analyzed and evaluated in light of selected examples. The Kamusü’l-
Alam will be contextualized within the European encyclopedic tradition and the question of
possible sources used under the compilation of this work will be addressed.
Key Words: Şemseddin Sami, Kamusü’l-Alam, Encyclopedia, History

10
4th INTERNATIONAL CONFERENCE ON LANGUAGE AND LITERATURE
(ULUSLARARASI DİL VE EDEBİYAT KONFERANSI)
"In Memory of Sami Frasheri" (Şemseddin Sami Hatırasına)
Proceedings Book / (Bildiri Kitabı)
Hena e Plote Beder University – Tirana / Albania. October 29-30, 2015

Şemseddin Sami’nin zengin yayınları arasında, roman ve tiyatro gibi edebi eserler,
sözlükler, denemeler ve tercümelerin yanı sıra Kamusü’l-Alam adlı tarih-coğrafya ansiklopedisi
de bulunmaktadır. 1889 ile 1898 yılları arasında İstanbul’da yayımlanan, altı cilt ve toplam 4830
sayfalık bu dev eser ilk Türk ansiklopedisi sayılmaktadır. Avrupalı bilim ölçütlerine dayanarak
derlenmenin amaçlandığı belli olan bu eser, yalnız 19. yüzyılın bilgi durumunu yansıtmakla
kalmaz, tarihsel, coğrafik ve kültürel veriler yönünden de son derecede zengindir. Osmanlı
İmparatorluğu ve Balkan Yarımadası’na özellikle önem verilmekte, ama Avrupa’nın ve dünyanın
öbür bölgeleri de dikkat çekici maddeler ve bilgilerle temsil edilmektedir. Çağın Osmanlı
aydınının dünya görüşü, tarih anlayışı ve zihniyeti üzerine bilgi edinmek için bu eser kıymetli bir
kaynak niteliğindedir.
Bu yazıda ansiklopedin genel özellikleri ile içeriğinin ve biçiminin ana ilkeleri kısaca
tanıtılacak ve yazarın bu eseri hazırlama niyetini gerekçelendiren düşünceleri özetlenecektir. Eser
için kullanılan kaynaklar sorusuna da değinilecektir. Ansiklopedinin karakterini somut bir şekilde
gösterebilmek için örnek niteliğini taşıyabilecek seçilmiş maddelere başvurulacaktır.
Ansiklopedik karakteri taşıyan eserlere Antik Çağ ve Orta Çağ’da bile rast gelinmesine rağmen
(Plinius, Isidorus Hispalensis ve Rabanus Maurus tarafından yazılanlar gibi) günümüzdeki
anlamıyla ansiklopedi denilebilen yapıtlar Rönesans ve Aydınlanma Çağı’nın Avrupası’nda
ortaya çıkmaya başlar. Rönesans’ta yayımlanan önemli ansiklopediler arasında Johann Heinrich
Alsted’in yedi ciltlik Encyclopaedia Cursus Philosophici eserini (Herborn 1630), Louis
Moréri’nin Grand Dictionnaire Historique’ini (Lyon 1674) ve Johann Jakob Hofmann’ın
Lexicon Universale Historico-Geographico-Chronologico-Poetico-Philologicum adlı, önce iki
(Cenevre & Basel 1677), sonra dört cilt (Leiden 1698) kapsayan eserini anmak mümkün.
Aydınlanma Çağı’nda Ephraim Chambers’in Cyclopædia’sı (2 cilt, London 1728), Denis Diderot
ve başkaların Encyclopédie ou Dictionnaire raisonné des sciences, des arts et des métiers’i (35
cilt, 1751–1780) ve dünya çapında ünlü Encyclopædia Britannica (Edinburgh 1768–1771) gibi
önemli ansiklopediler oluşturulur.
19. yüzyılda Batı’da, belirli bir geleneğe dayanan ve kayda değer bir bilgi hazinesine
sahip pek çok önemli ansiklopedik eser bulunmaktadır. Friedrich Arnold Brockhaus’un
Conversations-Lexikon’u (6 cilt, Leipzig 1796–1808), Francis Lieber’in Encyclopaedia
Americana’sı (13 cilt, Philadelphia 1828–1832), Chamber’s Encyclopedia (10 cilt, Edinburgh
1859–1868), Larousse Grand dictionnaire universel du XIXe siècle (15 cilt, Paris 1866–1876) ve
Ėnciklopedičeskij Slovar’ Brokgauza i Efrona (86 cilt, Sankt Petersburg 1890–1906) gibi eserler
örnek niteliğindedir (krş. Brockhaus 171968: 591–594).
İlk ansiklopediler, çağın bilgilerini toplu olarak sunmak üzere özellikle alimlere yönelikken,
daha yakın zamanlara ait olanlar, bütün bilim dallarına mahsus bilgiler aşırı olacağı için,
bilinmesi gereken en önemli olguları daha geniş aydın çevrelerine el kitabı şeklinde sunmayı
amaçlar.
Avrupa’da bir ansiklopedi geleneği bulunurken, Şark’ta özellikle Arapça olarak yazılan zengin
bir tarih, coğrafya, seyahatname ve tercüme-i hal geleneği vardır. Ancak, Sami Bey’in Kamusü’l-
Alam’ın “İfade-i Meram” dediği önsözünde dile getirdiklerine göre Arap bilim geleneği, çağın
bilgi durumuna ayak uyduramadığı gibi, bilgileri kısa ve kolay bulunur bir biçimde
sunamamaktadır. Ayrıca Arap klasik bilim geleneğiyle rekabet edebilen Türkçe bilim kaynakları
da yoktur:

11
4th INTERNATIONAL CONFERENCE ON LANGUAGE AND LITERATURE
(ULUSLARARASI DİL VE EDEBİYAT KONFERANSI)
"In Memory of Sami Frasheri" (Şemseddin Sami Hatırasına)
Proceedings Book / (Bildiri Kitabı)
Hena e Plote Beder University – Tirana / Albania. October 29-30, 2015

“Lisanımızda ise ekserisi nâmatbû kalmış bazı şuarâ tezkereleriyle [Ahmet Efendi]
Taşköprüzade’nin Mevali-i Osmaniye’nin teracimini cami “Şakaik” unvanlı eserinin
tercümesi ve zeyilleri ve “Hadikatü’l Vüzera” gibi bazı ufak tefek kitaplarla “Vefiyatü’l-
A‘yân”ın nâkıs bir tercümesinden başka zikre şayan kitap yok gibidir.” (s. xi–xii)

Avrupa dillerinde ise büyük sayıda coğrafya ve tarih el kitapları bulunmakla birlikte bu
kaynaklar daha çok Hıristyan-Avrupa bilgilerini içerir ve İslam dünyasına yeterince önem
vermez. Bunun için Sami Bey, Avrupalı ansiklopedik eserleri tercüme etmektense hem Avrupa
hem de İslam dillerinde bulunan kaynaklardan malzeme toplayıp İslam ve Şark ihtiyaçlarına göre
biçimlenmiş yeni bir eser yaratma gereğini duyar:

“Ve Avrupalılar kendilerine mahsus mevadde ziyade ehemmiyet verip de, bize müteallik
olanlarını ikinci derecede bıraktıkları gibi, bizim de meşahir ve memalik-i İslamiye ve
Osmaniye’ye ziyade dikkat edip, ecnebilere mahsus olanlarını ikinci derecede bırakmamız
tabiidir.” (s. xii)

Bu şekilde düşünmesine karşın Sami Bey, kendi ansiklopedisinde sadece Paris, London,
Berlin gibi her aydın Osmanlı tebaasının merak beslediği Batı şehirleri üzerine değil, Dresden,
Leipzig ve Mainz gibi daha az ünlü şehirler, hattâ oldukça küçük kasabalar üzerine de hayret
verici ayrıntılı bilgiler sunmaktadır. Örneğin şehrin Fransızca adı Mayence olarak listelenmiş
maddede Mainz şehrinin coğrafik konumu, idarî aidiyeti ve nüfusunun yanı sıra “cesîm
istihkâmâtı, müteaddet kışlaları, tophanesi, mekteb-i idadesi, sanai mektebi, 120.000 cildi hâvî
kütüphanesi, âsâr-ı atîke ve resim müzesi, tarih-i tabiî ve saire nümunehaneleri, Romalılar
zamanından kalma bir çok âsâr-ı atîkesi, Ren ırmağında 600 metre uzunluğunda dubalar üzerine
yapılmış köprüsü, müteaddet meydanlarıyla teferrüçgâhları, tabâ‘atın mevcudu meşhur
Gutenberg’in tunçtan cesîm bir heykeli, musanna bir kilisesi, müteaddet matbaaları, saksonya,
çini, makine envai, musikî alanı, araba, ecza-ı kîmyeviye, yün ve pamuk mensûcât, halı,
kuyumculuğa müteallik mevâdd, ip ve halât, marangozluğa ait esas-ı beytiye, sahte inci ve saire
fabrikaları ve Ren tarîkiyle ve demir yolları ve Main yoluyla pek işlek ticareti”ni de anar (s.
4144).
O çağa ait Batılı kaynaklarda da verilen bilgileri aratmayan bu gibi ayrıntılı maddeleri göz
önünde bulundurduğumuzda Kamusü’l-Alam’ın Batı coğrafyası, tarihi ve medeniyetini de ihmal
etmediğini saptayabiliriz.
Elbette, Batı’yla ilgili bilgilerle zengin bu eser, Osmanlı topraklarıyla ve özellikle Sami’nin
memleketi olan Arnavutluk’a ilişkin malumatlar bakımından da bir o kadar zengin bir kaynaktır.
Meselâ, ansiklopedi yazıldığı vakit oldukça önemsiz bir kent olan Tiran üzerine şunları
okuyabiliriz:

12
4th INTERNATIONAL CONFERENCE ON LANGUAGE AND LITERATURE
(ULUSLARARASI DİL VE EDEBİYAT KONFERANSI)
"In Memory of Sami Frasheri" (Şemseddin Sami Hatırasına)
Proceedings Book / (Bildiri Kitabı)
Hena e Plote Beder University – Tirana / Albania. October 29-30, 2015

“Arnavutluk’ta İşkodra vilayetinin Dıraç sancağında, Dıraç’ın 30 kilometre şarkında ve


İşkodra’nın 88 kilometre cenub-ı şarkîsinde kaza merkezi bir kasaba olub, 17.000 ahalisi
vardır. Güzel ve gayet mümbit bir ovanın kenarında vaki güzel ve dilnişin bir kasaba olub,
sokakları vasi’ ve düz, akar suları çok, çarşısı büyük ve işlektir. İşkodra caddesinden
kasabaya girilirken yolun iki tarafında güzel iki cami-i şerifi ve diğer birkaç cami ve
mescidiyle bir iki medresesi vardır. Bu iki camiden biri Tirana beylerinin cedd-i â’lâsı ve
kasabanın bânîsi olan Süleyman Bey tarafından bina olunarak, türbesi dahi cami-i şerifin
havlîsinde mevcuttur. Tirana kasabası yeni olub, takriben 280 sene evvel tesis olunmuştur.
Ondan evvel küçük bir karye halinde idi. Ahalisinden yalnız bin kadarı Hıristiyan ve kusuru
Müslümandır.” vs. (s. 1717)

Hayatında önemli yer tutan Fraşır, İşkodra, Berat, Yanya, İstanbul gibi konular üzerine Sami
Bey elbette çoğunlukla birinci el bilgilere sahipti. İmparatorluğun öbür bölgeleri üzerine bilgiler
topladığı sırada ise hep eskimiş veya eksik kaynaklarla cedelleştiğinden şikâyetçidir. Aynı
zamanda kaynaklardaki bilgilerin doğru ve kapsamlı olmasına özen gösterdiğini, dolayısıyla
bilimsel ölçütlere uymaya çalıştığını da vurgular:

“Her nevi zahmet ve meşakkat ve fedakârlık göze alınarak, ve yüzlerce kitapların ortasında
kalındıktan sonra, istihlas-ı vakit edildikçe, kütüphaneleri dolaşarak, tozlar altında kalmış
ve kurtlar tarafından delik deşik olmuş noktasız kitaplardan dahi istikmal-i malumata
çalışılmış olduğundan, bu kitaba herhangi madde için müracaat edenlerin doğru ve
mufassal malumat alabilecekleri mêmûl-i kavîmdir [kuvvetli emelimdir]” (s. xv)

Kamusü’l-Alam’ın hazırlanması sırasında tam olarak hangi kaynaklardan faydalanıldığı belli


değildir. Sami Bey önsözünde genel olarak Arap kaynaklarının sözünü ederken önemli tarih
kaynakları arasında Ḫaṭīb Baġdādī’nin Bağdat tarihi ve İbn-i ‘Asākir’in Dimaşk tarihini, coğrafya
yazarları arasında Iṣṭaḫrī, İbn Ḥavḳal, Muḳaddesī, Bekrī, Bīrūnī, İdrīsī ve Ebülfidā isimlerini
anar. Seyahatnameler arasında İbn Baṭūṭa ve İbn Cebīr, Teracim-i Hal yazarları olarak İbn Esīr,
İbn Ḥacer ‘Asḳalānī, Yūsuf Ḳurtubī, Yāḳūt Ḥamevī, Ebu Na‘īm İṣfahānī ve Ṣa‘ālibī isimlerini
sayar. Bir Arapça coğrafya ansiklopedisi örneği olarak Yāḳūt Ḥamevī’nin Mu‘cemü’l-Büldān
adlı, Alman Şarkiyatçı Ferdinand Wüstenfeld’in 1866 ile 1873 arasında Leipzig’de yayımlanan 8
ciltlik eserini özellikle anar. Anadili Arnavutçanın yanı sıra çocukluğunda Türkçe, Arapça ve
Farsça da öğrendiği bilinen (Bartl 1968: 136) Sami Bey’in bu sıraladığı Arapça eserlerden
bazılarından Kamusü’l-Alam’ı yazmada faydalanmış olması muhtemel. Batılı verileri derlemede
hangi kaynakları kullandığı bilinmemektedir. Ancak, 1865 ile 1871 yılları arasında Yanya
şehrinde gittiği Zosimeya Lisesinde Eski ve Yeni Yunanca, Fransızca ve İtalyanca da öğrendiği
bilinen (Elsie 2001: 149) Sami Bey’in, o zaman Avrupa’da zaten moda olan ansiklopediler,
özellikle yeni çıkmış olan 15 ciltlik Larousse Grand dictionnaire universel du dix-neuvième
siècle’den (Paris 1866–1876) faydalandığını tahmin edebiliriz.
Kamusü’l-Alam ansiklopedisinin niye tarih ve coğrafyaya odaklandığı ve doğabilimler, teknoloji
ve ekonomi gibi dalların niye dışta bırakıldığı sorusuna gelince, tekrar Sami Bey’in önsözde
kâğıda döktüğü sözlere dönelim:

13
4th INTERNATIONAL CONFERENCE ON LANGUAGE AND LITERATURE
(ULUSLARARASI DİL VE EDEBİYAT KONFERANSI)
"In Memory of Sami Frasheri" (Şemseddin Sami Hatırasına)
Proceedings Book / (Bildiri Kitabı)
Hena e Plote Beder University – Tirana / Albania. October 29-30, 2015

“Tarih ile coğrafya, sahiplerini en ziyade mecbur eden fünundandır. Hakikaten, insan her
birini bir kıvılcım halinde gördüğü uzak uzak nücumun ahvalini merak ettiği halde, üstünde
yaşadığı küre-i arzın ahvalini nasıl merak etmesin? Müşteri’de, Zühal’de mahlukat var
mıdır, yok mudur, var ise nasıl mahlukattır diye düşüne düşüne uykusu kaçtığı halde, vatanı
olan küre-i arzın üzerinde yaşamış olan beninevinin ve belki aba ve ecdadının ahvalini
bilmemeyi nasıl tecviz etsin? İşte bu iki şeyin birincisi coğrafya, ve ikincisi tarih ile
öğrenilir.” (s. vii)

Sami Bey’e göre, “coğrafya ile tarih tevem [ikiz] hükmündedir” (s. vii) ve “hakikatte bir ilmin
iki şubesi”dir (s. ix). “Küre-i arzın üzerinde bulunan ve bulunmuş olan insanların ahval-i hazıre ü
maziyesini öğrenmek için, ancak tarih ve coğrafya fenlerine müracaat edebiliriz” (s. viii). Bir
kültür adamı ve edebiyatçı olan Sami Bey için insanoğlunun özünü teşkil eden medeniyet, tarih
sürecinde gelişmiş ve yaşadığı çevre tarafından belirlenmiştir. Dolayısıyla, zaman ve mekan olan
tarih ve coğrafya (krş. viii), Kamusü’l-Alam’ın yazarı için özel bir önemi taşımaktadır.
İlk Türkçe roman olarak kabul edilen Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat’ın (1873) ve ilk Türkçeden
Türkçeye sözlük olan Kamûs-ı Türkî’nin (1901) yazarı Sami Bey, birlikte kurdukları Sabah
gazetesinin sahibi Mihran Nakkaşyan’ın (Nakkaşoğlu) yayınevinden çıkan Kamusü’l-Alam ile,
kıymetli bilgiler ve veriler bolluğuyla insanı günümüzde de hayran bırakan, muhteşem bir kaynak
yaratmıştır. Bu önemli eserle Osmanlı medeniyeti de 19. yüzyıl Avrupa ansiklopedi geleneğine
katılmıştır.

KAYNAKÇA
Bartl, Peter 1968. Die albanischen Muslime zur Zeit der nationalen Unabhängigkeitsbewegung
(1878–1912). Wiesbaden: Harrassowitz.
Brockhaus Enzyklopädie in zwanzig Bänden. 5. cilt. Wiesbaden: F.A. Brockhaus 171968.
Elsie, Robert 2001. Die drei Frashëri-Brüder. Albanien. Reichtum und Vielfalt alter Kultur.
München: Staatliches Museum für Völkerkunde, s. 147–152.
Sami, Şemseddin 1889–1898. Kamusü’l-Alam. 6 cilt. İstanbul: Mihran Matbaası.

14

You might also like