Professional Documents
Culture Documents
Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Nurgül Keşkek
16.01.2017
Beyaz Zambaklar Ülkesinde (1998) Rus yazar Grigory Petrov tarafından 1923 yılında
yazılmış “Finlandiya’ya dair” bir kitaptır. Yıllarca işgal altında kalmış, doğal zenginliklerden
ve verimli topraklardan yoksun ve daha önemlisi de herhangi bir lider ve önderleri olmadan
milletçe topyekün çalışarak kendi küllerinden yeniden doğan hem de bunu çok kısa vakitte
60/70 yılda gerçekleştiren bir milletin öyküsünü anlatır. Aslında bu kitap Finlandiya’yı örnek
vererek her milletten insana bir durup kendi ülkesini, kendi milletini, içinde bulunduğu
şartları düşünmesine bir olanak sağlıyor ve en önemlisi de ben ülkemin neresindeyim ve onun
için neler yapıyorum sorusunu sormaya başlatıyor. Kitabın önsözünde Bulgar yazar
G.Baltaciev kendi halkına seslenerek: “... doğal güzeliklere ve doğal zenginliklere sahip olan
ülkeni düşün. Bizzat kendinin , çevrenin bu milli servetleri nasıl yok ettiğini ve yeni
sömürgeliğe yol açtığını düşün!”(12) derken bunu bir Türk genci olarak kendi üzerime alıyor
Türkiye ile Finlandiya ‘yı karşılaştırdığımızda aslında hem ortak hem de ayrılan
bir ülke olmasa da Milli Mücadele’den bu yana kendi içinde bağımsızlık mücadelesi veren,
uluslararası sahada kendini ispat etmeye çalışan, henüz bir asırlık bile geçmişi olmayan,
Osmanlı Devleti’nin küllerinden yeniden doğmaya çalışan genç bir ülkedir. Milli Mücade
zamanında bizim halkımızda tıpkı Finlandiya halkı gibi toplumun her kesiminden insanlarla
topyekün bir mücadeleye girmiş ve millet olma bilinciyle haraket etmiştir. Ne var ki; bu
birliktelik savaş sonrasında çok da kendini gösterememiştr. Bunun sebepleri arasında Osmanlı
Devleti gibi çok köklü, zengin ve bir o kadar da yerleşmiş bir kültürden geldikleri için bazı
tarafta ise Türk toplumunun temel değerlerini gözardı edip yönünü batıya çevirme politikaları.
Keşkek 2
Bu iki olgu Türk milleti arasında bir ayrıma neden olur. Eğitim, bazı kesimlerde daha rahat
uygulanırken, ülkenin bazı kesimlerinde okul, sınıf, öğretmen ve okula gidecek öğrenci
sıkıntısı oluşmaya başlar. Zaten savaştan çıkmış, ekonomik olarak çok da parlak olmayan
enstitülerin kapatılması bu ayrımı tekrar ortaya çıkarır. Bu ayrım halen 21. yüzyılda bile
Dahası eğitimli insanlarla, doktor, mühendis, politikacı, akademisyen gibi, eğitim almaya çok
da şansları olmamış işçi veya köylü diyeceğimiz insanlar arasında ciddi bir uçurumun olduğu
açıkça görülmektedir.
için “Eğitim almış olanların tümü milli düşünceyi geliştirmeye, milli ruhu uyandırmaya, milli
iradeyi güçlendirmeye mecburdurlar... Köylülere, işçilere, halkın alt kesimlerine nasıl daha iyi
ancak ve ancak eğitimle olabilir ama bu eğitimi milletin her kesimine eşit olarak dağıtmak
gerekir. Bunun içinde herkesin birey olarak üstüne düşen vazifeyi layıkıyla yapması beklenir.
Eğitim almış bir aydına düşen vazife bildiklerini kendine ya da kendi gibi olan kimselere
saklaması değil, toplumun alt kesimlerine yararlı olacak şekilde kullanması ve böylece de
ülkesi için üstüne düşeni yapmasıdır.Zamanının ünlü aydınlarından olan Johan Wilhelm
Snelman aydınlar için. “Aydın olmak modaya uygun elbise, şapka giymek demek değildir.
görev memur işçi, köylü, ve diğer alt kısımlara da düştüğünü de belirtmiştir. Özellikle
memurlar için ‘halkın hizmetçileri’(50) ifadesini kullanan Snalman, memurlar için halkın
yasalara itaat etmesini öğreten birer öğretmen olduklarını söyler. Ayrıca Petrov, bir ülkenin
Erkek, kadın, genç, ihtiyar,köylü, kentli herkes beyin ya da kol gücüyle bu meselelere zihin
Keşkek 3
yormalıdır. Yöneticilerin iyi ya da kötü olması aslında her milletin kendi yansımasıdır(33).
Onun için eğitim başta olmak üzere ülkenin iyi ya da kötü gidişatı sadece devletin ve
Eğitime toplumun katkısının yanısıra, kitapta topluma eğitimin nasıl katkı sağlayacağı da
tartışılmıştır. Fin aydını olan Snelman eğitimin sadece okulda sınırlı kalmaması gerektiğini
savunmuştur. Özellikle de halk eğitimine önem vererek,halka mutlu bir ailenin nasıl
kurulacağı, kadın ve erkeğin birbirine nasıl davranacağı, çocuklarının nasıl terbiye edileceği
gibi günlük hayatta işe yarayacak bilgiler ve her işi zamanında yapmak, düzenli ve disiplinli
çalışmak ve başkalarının hukukunu gözetmek gibi ahlaki bilgiler verilmesi gerektiğini söyler.
Ayrıca Snelman, çocuklarının eğitiminde anne babanın rolünün ne kadar önemli olduğunu da
dilediğiniz kadar haklar tanıyın. Eğer çocuklarınız iyi bir eğitim almazsa, hayata hiç olarak
atılır”(75) der. Onun için ilk eğitim aileden başlar. Aileden iyi eğitim görmemiş bir çocuk,
okulda ne görürse görsün bu onun kalbini ve aklını aydınlatmasına yardımcı olmaz. Son
olarak da, hiçbir şeyde aşırıya kaçmamak, her şeyde de orta yollu olmak gerektiğini
söylemektedir. Çocuğun hem zihin hem de beden kaslarını dengeli bir şekilde çalıştıracak
şekide eğitim almasını sağlamak gerekir. Aksi takdirde, gençler arasında bir ‘zihin
Sonuç olarak, Finlandiya toplum yapısı ve eğitim sistemini anlatan bu kitap, her millet
için kendine bir örnek olabilir. Elbette ki her toplumun kendine has gelenek, görenek ve
yerleşmiş bir kültürü vardır. Fakat, evrensel değerler olan birlik, beraberlik,millet olma şuuru,
ahlak, adalet ve her anlamda ileri bir toplum olma hayali her millet için geçerlidir. Bu
görevleri layıkıyla yapmaya çalışmalıyız. Ancak o zaman ‘Beyaz Zambaklar Ülkesi’nin halkı
Petrov,Grigory. Beyaz Zambaklar Ülkesinde. Çev:Prof. Dr. Ali Haydar Bey. Hayat Yay,1998.
Keşkek 4