Professional Documents
Culture Documents
Yerli Bilimkurgu Yükseliyor 24
Yerli Bilimkurgu Yükseliyor 24
com 1
Facebook sayfasında ve İnternet sitemizde tanıtımını yaptığımız, yerli bilimkurgu romanlarının incelemelerinin
yanında; kısa öyküler, ülkemizde ve dünyada bilim alanındaki gelişmeler, film ve çizgi film incelemeleri, çizgi
romanlar, film müzikleri incelemeleri, yerli ve yabancı bilimkurgu yazarlarının tanıtımı, yabancı bilimkurgu roman
incelemeleri, film yönetmenleri, anime eserler, bilgisayar oyunları ve daha pek çok konu
Yerli Bilimkurgu eserlerinin tanıtımının yanında, yabancı eserlere ve magazinsel haberlere de yer vermemizin
sebebi, daha uzun soluklu bir dergiyi hayata geçirmek amacını taşımaktadır.
Öncelikli konularımız Yerli Bilimkurgu Eserleri ve Kısa Öykü Yarışması katılımcılarının öyküleridir.
Dergimize katkıda bulunmak için, yazılarınızı, incelemelerinizi, çizimlerinizi, tasarımlarınızı, kısa öykülerinizi,
yerlibilimkurguyukseliyor@gmail.com
adresinden bizlere ulaştırabilirsiniz.
Yerli Bilimkurgu Yükseliyor Dergisi, Yerli Bilimkurgu Yükseliyor Platformunun süreli yayınıdır.
Dergimiz; tanıtım, bilgilendirme ve bilimkurgu severlerin ortak alanıdır.
Gönüllü yazarların - çizerlerin desteği ile şekillenmektedir. Kâr amacı gütmez.
Yazarlar
KUBİLAYHAN YALÇIN
ESRA UYSAL
ÖZLEM BUKET DURU
BURAK FEDAKAR
İSMAİL ŞAHİN
ARDA TİPİ
MUHİTTİN YAĞMUR POLAT
SEZAİ ÖZDEN
Katkıda Bulunanlar
ÖZGEN BERKOL DOĞAN KÜTÜPHANESİ - YUNUS EMRE EROĞLU - YÜKSEK DOZ ÇÜRÜYÜŞ - YÜKSEK DOZ GELECEK
BÜLENT ÖZDEN - MURAT K. BEŞİROĞLU - GÜRHAN ÖZTÜRK - AYSUN ERDOĞAN - İSMAİL TURHAN - SELAHATTİN BAŞBOĞA
GÜRKAN AKPINAR - ÜMİT YAŞAR ÖZKAN - MORPHEUS - KASVET ULU
NURAY BULAT - SEYHAN YILDIZ YILDIRIM - EKİN ERTARAKÇI - ÖZLEM BUKET DURU
KİTAPLA MUHABBET FACEBOOK GRUBU - VOIDRUNNER - PARADİGMA POLİSİYE
Kapak İllüstrasyonu SEZAİ ÖZDEN
www.yerlibilimkurguyukseliyor.com - www.yerlibilimkurgu.com
yerlibilimkurguyükseliyor@gmail.com
2 www.yerlibilimkurguyukseliyor.com / Nisan 2019 / sayı 24
Nisan - sayı 24
Solaris, Siberya, Sahibinin Sesi...
STANISLAW LEM
8-9
Kısa Öykü
Turuncu Gezegen
GÜRKAN AKPINAR 58-60
www.yerlibilimkurgu.com 3
Tükenmeden Alın!
www.yerlibilimkurgu.com 5
Bilimkurgu sözcüğünü dilimize kazandıran
değerli gazeteci ve yazar ORHAN DURU anısına
oluşturacağımız, YBKY Bilimkurgu Öykü Seçkisi
2019 için, Ekim 2018’de başlattığımız katılım süresini
tamamlamış bulunuyoruz.
Seçkiye katılmak için öykü gönderen herkese
teşekkür ederiz.
Tam olarak 62 öykü tarafımıza ulaştı. Sadece 1
öykü katılım şartlarını sağlamadığı için değerlendirmeye
alınmadı. Öyküleri 7 kişilik ekibimizle defalarca
okuyarak ve üzerinde tartışarak değerlendirdik. Bu
seçkide yer almasalar bile bir sonraki seçkide yer
alabileceklerinin sinyallerini veren pek çok katılımcı
olduğunu görmek/bilmek bizi gerçekten çok mutlu etti.
Hepsi çok kıymetli zamanlarını ayırarak birbirinden
güzel öykülerle, farklı evrenleri önümüze serdiler.
Hepsine, ilgileri ve alakaları için ayrı ayrı teşekkür
ediyoruz.
YBKY Bilimkurgu Öykü Seçkisi 2019’un,
2018’den farkı, seçkiye girecek öykülerin
değerlendirmeye tabi tutulmasıdır. Bunu da ilanla
zaten duyurmuştuk. İlk seçkimizde (2018) öykü
gönderen herkes seçkiye dâhil olmuştu. Kimseyi geri
çevirmemiştik. İlk olması bakımından özel olmasını
istemiştik; nitekim öyle de oldu ve YBKY Bilimkurgu
Öykü Seçkisi 2018, Türk bilimkurgu edebiyatında, 47 yazarı ve 51 öyküsü ile yerini aldı.
Bu girişimin hayat bulmasını sağlayan;“Gönderilen tüm öyküleri basmamız gerek, hepsi girmeli.”
dediğimizde, çok kritik bir zamanda -kâğıt krizinin başlangıcında- risk alarak fakat aynı zamanda bir rekora imza
atıp TÜRKİYE TARİHİNDE KATILIMI EN YÜKSEK BİLİMKURGU ÖYKÜ SEÇKİSİNİN hayat bulmasını
sağlayan Paradigma Polisiye’ye, cesaretinden ve yerli bilimkurguya katkılarından dolayı ayrı bir parantez açarak
teşekkür ediyoruz.
Bu yıl da katılım yüksek oldu. Seçkiye katılabilecek öyküleri değerlendirirken; öncelikle anlatım
diline, dilbilgisine, argo sınırlarını aşarak rahatsız edici derecede -küfür, hakaret- barındırmadığına, öykünün
olay örgüsünün kendi içinde çelişmemesine, bilimkurgu olup olmadığına ve alenen herhangi bir siyasi
oluşum lehine veya aleyhine ifadeler olup olmadığına bakarak değerlendirdik. Tüm bunların dışında -bu
seferlik- çözümünün basit olduğunu düşünerek imla hatalarını görmezlikten geldiğimizi belirtmek isteriz.
Ve tüm bu süreçten sonra 2019 Seçkisine girmeye hak kazanan 27 öykünün yanında yayın ekibimizin kaleme
aldığı 5 öykü ve düzenlediğimiz son üç yarışmada ilk üçe giren 9 öykü ile toplamda 41 öykü listedeki yerini aldı.
Gösterdiğiniz ilgiden dolayı tüm katılımcılara, bilimkurgu severler adına tekrar tekrar teşekkür ederiz.
İyi ki varsınız güzel insanlar.
13. Nur İpek Önder Mert - Silahlı 33. İsmail Turhan - Zaman Ayracı
14. Efe Sarıtunalı - Bir Mutant Hikâyesi 34. Abdülkadir Doğanay - Bulut Çobanı
Daha YBKY 6. Kısa Öykü Yarışması Birincisi
15. Zeynep Kevser Şahin - Muhteşem 35. Sezen Aksın Sivrikaya - Sonsuz Aşk
İstanbul Köprüsü YBKY 6. Kısa Öykü Yarışması İkincisi
21. Gökhan Görmez - Kum Kuşları 40. Arda Tipi - Ateşin Çocukları
www.yerlibilimkurgu.com 7
Bilimkurgu Yazarları Dizisi - 12
Solaris, Siberya, Sahibinin Sesi...
Stanislaw Lem
Stanisław Herman Lem (12 Eylül 1921; Lwów, Polonya - 27 Mart
2006, Krakow), bilim kurgu türünün en tanınmış yazarlarından, Solaris’in
yaratıcısıdır.
1941 yılına kadar Lwow’da tıp öğrenimi olarak görülen metinler üretti.
gördü. II. Dünya Savaşı yıllarında
otomobil tamirciliği, elektrik teknisyenliği ve Lem’in Lehçe yazdığı kitaplar 40’tan fazla
kaynakçılık yaptı. dile çevrildi ve yaklaşık 27 milyon adet sattı.
Türkçede eserleri İletişim Yayınları ve Pinhan
Lem, savaş döneminde Nazi kamplarında Yayıncılık tarafından yayımlanmaktadır.
kaldı. 1946’da Krakow’a yerleşti ve tıp eğitimini
tamamlayarak doktor oldu. Aynı yıllarda şiir Stanislaw Lem, 84 yaşında 27 Mart
yazmaya ve bilimsel yöntem üzerine kuramsal 2006’da Krakow’da öldü.
araştırmalara başladı. 1950’lerde bilim kurgu AMERİKAN BİLİMKURGU VE FANTASTİK
türüne yönelen Lem’in ilk kitabı ‘Kazanılan EDEBİYAT YAZARLARI BİRLİĞİ
Zaman’ 1955’te yayımlandı. Bilim kurgu kitapları TARTIŞMASI
yazdığı ilk yıllarda modern bilimle hümanist
ahlakı birleştirmeye çalıştı. Daha sonraları “Yıldız Lem’e, 1973 yılında, Amerikan Bilimkurgu
Günceleri-1957” gibi kitaplarıyla parodik metinler ve Fantastik Edebiyat Yazarları Birliği (SFWA)
üretti. tarafından -teknik olarak bu payeyi almaya uygun
olmadığı halde- fahri üyelik verildi. SFWA fahri
Yazarın başyapıtı sayılan Solaris, Andrei üyeliği yalnızca birliğe normal üye olma kriterlerine
Tarkovski tarafından 1972’de, Steven Soderbergh uymadığı halde üye olarak kabul edilmek
tarafından da 2002’de filme çekildi. ‘Solaris’te, istenenlere verilen bir payeydi. Lem, öte yandan,
iletişimin ne olduğunu sorgulayan Lem’in Amerikan bilim kurgu edebiyatını -özellikle de
metinlerindeki ortak nokta “ironi” duygusu oldu. Harlan Ellison’ın eserlerinin- hiç önemsememişti;
onun kötü düşünülmüş, kötü yazılmış ve
Ursula K. Le Guin ve Philip K. Dick’le
yeni edebi formlar bulmaktan daha çok para
birlikte bilim kurgu edebiyatının “ciddiye
kazanmaya odaklanmış olduğunu düşünüyordu.
alınmasını sağlayan” yazarlar arasında sayılan
Eserleri ABD’de yayımlandıktan ve dolayısıyla
Stanislaw Lem, felsefeye ve dilbilime esin kaynağı
8 www.yerlibilimkurguyukseliyor.com / Nisan 2019 / sayı 24
birliğe normal üye olma hakkına sahip olduğunda,
birlikteki fahri üyeliği feshedildi. Görünüşte bazı
SFWA üyeleri bunun Lem’e haddini bildireceğini
düşünüyordu ve Lem de eylemi bu şekilde
yorumlamış görünüyordu, ama örgüt yaptığı
resmi açıklamada fahri üyeliğin yalnızca normal
üyelik kriterlerini sağlayamayanlara verildiğini
söylüyordu. Eserleri ABD’de yayımlandıktan
sonra, Lem birliğe normal üye olmaya çağrıldı
ama Lem bunu reddetti. Ursula K. Le Guin’in de
aralarında bulunduğu çok sayıda üye SFWA’nın
Lem’e muamelesini protesto ettiğinde, üyelerden
biri Lem’in aidatını ödemeyi teklif etti, ama Lem
bu teklifi kabul etmedi.
Alıntı - Vikipedi
www.yerlibilimkurgu.com 9
İnceleme - Çizgi Film
Özlem Buket DURU
Bir Nesli Travmayla Büyüten Kızın Hikâyesi
Clémentine
lémentine, bir önceki yazımda bahsettiğim Kemgöz diye çevrilmişti.) Sirk çalışanları oldukça
C Les Mysterieuses Cites D’or gibi Japon-
Fransız ortak yapımıdır. İki sezon halinde
sevimlidir ama, sirkin sahibi Mollache, Malmoth
adında şeytanımsı bir varlığa tapan kötü yürekli
hazırlanan çizgi dizinin ilk bölümü 1985’te
yayınlanmıştır. İlk sezon 25, ikinci sezon sadece
14 bölümden oluşur. İlk olarak Antenna 2’de
yayınlanmıştır, bizim eski Trt 2 gibi düşünün. Çizgi
filmin yaratıcısı IDDH, Japon animasyonlarına
Fransızca dublaj yaparak işe başlamış küçük bir
şirkettir. O dehşetengiz hikâyenin yazarı Bruno-
Rene Huchez, senaryolaştıranlar Gilles Taurand
ile Olivier Massart’dır. Tüyler ürpertici müzikler,
Paul Kaulak’a aittir. Çok sevdiğimiz açılış şarkısını
ise, Marie Dauphin seslendirmiştir. Amerika’da
çizgi dizi değil, bölümlerin birleştirildiği iki uzun
metrajlı film olarak yayınlanmıştır ve çoğu sahnesi
kesildiği için, Amerikalı çocuklar bizim gibi
travma geçirmemiştir. biridir. Sirk şehre girdiği sırada Clémentine’nin
babası Alex, Villacoublay Hava Yarışı’na katılacağı
için uçağıyla tur atmaktadır, Malmtoh’un varlığı
yüzünden hiçbir gösterge çalışmamaya başlar
ve genç adam uçağın hakimiyetini kaybeder.
Alex uçağı kontrol altına almayı başarır, ama
hafif bir kaza meydana gelir: Mollache’nın da
niyeti Hava Yarışı’na katılmaktır ve bunun için
roket getirmiştir. Tehlikeli biçimde alçalan uçak,
Mollache’nın roketine büyük zarar verir. Zaten
açgözlü olan Mollache, fırsatı değerlendirip Alex’e
dava açar. Bu sırada Clémentine de Mollache’nin
hem sirk hayvanlarına, hem de çalışanlarına
berbat davrandığını, yiyecek dahi vermediğini
öğrenmiştir. Tüm sirk çalışanlarını eve yemeğe
Hikâye, 1925 yılının sonbaharında açılır, 10 davet eder. Alex başta mırın kırın etse de Eole
yaşındaki Clémentine Dumat’ı bize tanıtarak adlı güzel sirk çalışanını görünce yelkenleri suya
başlar. Küçük kızın annesi yoktur, babası Alex indirir. Clémentine, sirkte akrobat olarak çalışan
eski bir savaş pilotudur, bir de afacan erkek Eole’nin yardımıyla hayvanları serbest bırakır.
kardeşi vardır. Bir gün, yaşadıkları Villacoublay’e
Mollache’nin Sirki gelir. (Mollache, Türkçe’ye
www.yerlibilimkurgu.com 11
da bunu kabul ediyordu. Oysa Clémentine’in
yolculukları gerçektir; tarihi etkiler.
N
Malmoth’un önlerine çıkardığı kayaya çarparlar. ormalde çizgi filmlerin hikâyelerini bu
Uçak param parça olur, Clémentine Malmoth’un kadar uzun uzadıya özetlemem. Ama
ateşlerine düşerken, aniden mavi baloncuğunun kaynak araştırırken kimsenin hatırlamadığını,
içinde beliren bir cin olan Héméra’nın yardımıyla hatırlayanların da yarım yamalak yazdıklarını
kurtulur. Korkunç kaza sonrasında babası da gördüm. Sanmayın ki eleştiriyorum, ben de
hayattadır, ama Clémentine bacaklarıyla belinden hatırlamıyordum. Clémentine en çok Türkiye’de
aldığı yaralar nedeniyle artık yürüyemeyeceğini popüler olmasına, hatta yazının ilerisinde
öğrenir. Malmoth bununla da kalmaz, Clémentine’i
iyileştirebilecek ameliyatı yapablecek tek
doktoru da öldürür. Dahası, yerine gelen
doktor Malmoth’un hizmetkarıdır ve ameliyat
yapacağım diye Clémentine’i doğramaya kalkar!
Kahramanımız kurtulur kurtulmasına da, hâlâ
yürüyememektedir. Héméra, çok üzülen küçük
kızı teselli etmeye gelerek, her gece onu zamanda
yolculuğa çıkaracağını söyler. Bu açıdan çizgi
film, biraz Gülten Dayıoğlu’nun yazdığı Suna’nın
Serçeleri’ni andırr, ama orada bacağı yaralanan
Suna, bir yıl boyunca kendi yazdığı hikâyeleri değineceğim şekilde Türk şirketler tarafından
güvercinlere anlattırdığını düşünüyor, sonunda filmleştirilmesine yönelik girişimler yapılmış
olsa da, Türkçe kaynak maalesef pek yok. her bölümde bu kadar sevimli değildir: Mısır’a
Normalde Türkler Fransızlardan daha çok hatırlar gittiğinde ünlü Firavun Akhenaton’u kendisine
Clémentine’i derler, eminim psikolojik etkileri karşı düzenlenen bir komploya karşı uyarır, başarılı
açısından doğrudur ama detayları hem Youtube’da da olur ama Malmoth’un hizmetkarları tarafından
bulduğum bölümleri izleyerek, hem de Fransızca yakalanır. Kurtulduğunda, firavunun zehirlenerek
bir siteden çevirerek elde ettim. öldürüldüğünü öğrenir ve yerine geçen genç
Tutankhamon’un, kendisiyle evlenmek istediğini
öğrenir! Al sana travma. Clémentine, Akhenaton’u
bir günlüğüne geri getirmek için kendini öldürerek
Anubis’in Ölüler Diyarı’na gider. Bu bölüm pek
çok ülkede sansürlenmiştir.
www.yerlibilimkurgu.com 13
öldüklerine inanır, Malmoth’un ajanları tarafından başladığını anlamamak mümkün değildir.
yakalanır... hep son anda, Héméra tarafından
kurtarılır. İkinci sezonda Malmoth, Héméra onun ininde
hapisken döktüğü kan sayesinde yeniden dirilir
ve tabii ki kahramanımızın peşine düşer. İşte onun
sonu çok daha acı bitecektir.
O
onu izleyen çocuk açısından kolay kabullenilecek kuduğum yorumlarda Malmoth’un, pek
bir şey değil. Mesela ben korktuğum halde, çok kişi tarafından şeytana benzetildiğini
Héméra için izlerdim. O çıktığında çalan müzik gördüm. Yanlış da sayılmaz, çünkü Clémentine’nin
tüyler ürperticiydi. Malmoth çıktığında kanepenin İspanya’ya gittiği bir bölümde şeytanın
arkasına saklanıyordum, annemin de odadan hizmetkarlarından bahsediyorlar, yani Malmoth’un
çıkmasını yasaklıyordum. İşin komiği annem de dünyayı çeşitli zamanlarda hizmetkarlarıyla ele
heyecanla izliyordu, o yüzden sorun olmuyordu. geçirmeye çalıştığını biliyoruz ve o gerçeklikteki
Bu kadarı aklımda kalmış. Yani şimdinin çizgi Şeytan figürü pekala kendisinden doğmuş
filmleri gibi “Canım çocuklara hitaben yapıyoruz, olabilir. Şeytan figüründen farkı, Malmoth’un
büyüklere sıkılmamaları için birkaç gönderme final bölümüne yakın, kendine Malmorea adlı bir
koyalım, senaryoyu boş ver,” zihniyeti yoktu eş bulmasıdır. İkisi cehennemde düğün yaparak
kesinlikle. bedenlerini birleştirirler ve çok daha güçlü hale
Hem Malmoth’un ifrit, yani Ateş Cini gelerek Clémentine’e saldırırlar. Héméra hem
www.yerlibilimkurgu.com 15
Clémentine - Özlem Buket Duru
ikisiyle çarpışır, hem kendini feda eder, son babası için ise Julian McMahon’u düşünmüşlerdi,
gücünü de savaşta uzaya fırlamış olan Clémentine eh, bu projeye de Dr. Doom’u oynamış, Nip
ile Helix’i dünyaya geri getirmek için kullanır. Tuck’ta yapmadığı çapkınlık yapmamış Christian
Şimdi siz bunu izleyen çocuğun geleceğinden Troy yakışırdı zaten, yeni nesil travma yaşamasın
hayır bekleyin. mı? Projede şimdilik bir hareket yok, belki bir
gün... Kim bilir?
Kaçak Klinik
Hastalıklı bir titizlikle tırnaklarını törpülemeye kaldırdı. Kanlanmış gözlerinde öyle gaddar bir ifade
devam ederken “Bay Popper bu aralar biraz rahatsız, vardı ki beni oracıkta öldüreceğini sandım. Kendi
bir cücenin penisini büyütmeye sıcak bakacağını halinde ufak tefek bir adam olduğumu görünce
sanmam” dedi. yüzünde belirgin bir tiksinti ifadesiyle beni yere bıraktı.
“Kendini öldürtmeye mi geldin?” diye sordu az önce
“Penisimden memnunum, her türlü işlevini
yattığı sedire oturarak.
tatminkâr bir biçimde yerine getirir”dedim ayağa
kalkarak. “Ya bana yardımcı olun ya da öldürün.”
Öne fırlamış dişleri arasından kibirle tıslayarak “Burayı hayır kurumu mu sandın, defol, git,
“Bay Popper’ın hoşlanacağı türdebiri değilsin, zaten gözüm görmesin seni.”
kendisi hasta, bir hafta sonra yeniden uğrarsan belki
“Hayır, benden öyle kolaylıkla kurtulamazsınız.
sana yardımcı olabilirim” dedi.
Alet kullanmadan uçan ilk insan olmamı sağlayacak
Ayağa kalkıp parende atarak oturduğu masanın ameliyatları yapmak zorundasınız, yoksa peşinizi
üzerine sıçradım. Törpüyü elinden bıraktı ve odaya bırakmam.”
girdiğim andan beri ilk kez yüzüme bakma lütfunu
Öfkeden deliye dönmüş bir ses tonuyla “Bak
gösterdi. Korktuğunu gizlemeye çalışarak “Bu türden
sen şu küstah piç kurusuna” dedi. Ani bir hareketle
fevri hareketleri bu klinikte hoş karşılamayız. Lütfen
yerinden fırlayarak yüzüme bir şey kapattı. Genzimi
saygıdeğer bir beyefendi gibi davranın” dedi.
yakan ağır bir koku hissettim, sonra galiba bayılmışım.
Yeniden bu kez ters parende atarak odanın
Ayıldığımda dar bir karyolanın üzerinde,
zeminine indim. “Saygıdeğer hanımefendi, doktorla
kollarım, bacaklarım ve gövdem kayıştan kemerlerle
hemen görüşmek istiyorum” dedim. Oturduğum
bağlanmış halde yatıyordum. Kemerler öyle sıkıydı
koltuğun arkasındaki duvarda daha önce fark etmediğim
ki nefes almakta bile güçlük çekiyordum. “Yardım
bir kapı açıldı.
edin, kimse yok mu?” diye bağırdım. Cevap veren
“Yanına yaklaşmayın, alçak sesle konuşun ve olmadı. Her yanım tutulmuştu, bir an önce kalkmak
ışığı sakın açmayın.” istiyordum, uzun süredir bu halde yatıyor olmalıydım.
Duvarları rutubetten yer yer küflenmiş, yüksek tavanlı,
Asistan hanıma arkamı dönüp kapının ardındaki
geniş bir odadaydım. Yan duvarın üst kısmındaki
karanlık odaya girdim. Gözlerim karanlığa alışınca sol
küçük pencereden az miktarda gün ışığı sızıyordu.
tarafımdaki sedirde altmışlı yaşlarda iriyarı bir adamın
Karşı duvarda ise saplantılı bir kasabın koleksiyonunu
yatmakta olduğunu gördüm. Eskimiş bir battaniyeye
andıran çeşitli keski, bıçak ve satırlar sergileniyordu.
sımsıkı sarınmıştı, tepesi kelleşmiş seyrek saçları ve
Bazılarının üzerinde kan izleri bulunan bu aletler
beyazlamış diken gibi sakalların kapladığı sararmış
duvara gerilmiş yeşil bir çuha üzerindeki ceplerin
yüzüyle ürkütücü bir görüntüsü vardı. Uyuyup
içine yerleştirilmişti. Kayışları kesip özgürlüğüme
uyumadığını anlamak için yattığı sedire yaklaştım.
kavuşmam için bir tanesi bile yeterli olurdu. Bütün
Birden yerinden fırlayarak koca pençeleriyle beni
gücümü toplayarak ellerimi ya da ayaklarımı
yakaladı ve ceketimin iki yakasından tutarak havaya
çıkarmaya, kemerlerimi gevşetmeye çalıştım ama
www.yerlibilimkurgu.com 19
hiçbir işe yaramadı. Ağzımın içinde pas tadı vardı belirdi ve bıçağın uyluk kemiğime saplanmış olduğunu
ve fena halde susamıştım. Bütün gücümü boğazımda dehşet içinde gördüm. Canım öyle yanıyordu ve
toplayarak “Yardım edin!” diye bağırdım. Cevap veren öylesine korkmuştum ki her yanım ter içinde kalmıştı.
ya da bulunduğum odaya gelen olmadı. Saatler saatleri Acımasız psikopat diğer bıçağı diğer bacağıma
izledi ve yukarıdaki pencereden artık gün ışığı gelmez sapladığında bir insanın kaldırabileceği acı eşiğini aşıp
oldu. En büyük korkum beni bu mezbaha deposuna bayılmışım.
benzeyen odada tek başıma bırakıp binayı boşaltmış
Uyandığımda kollarıma, bacaklarıma, göğüs
olmalarıydı. Çünkü gecenin sessizliği içinde ne kadar
kafesime ve omuzlarıma irili ufaklı bıçaklar saplanmış
kulak kesilirsem kesileyim hiçbir ses duyamıyordum.
olduğunu gördüm. Ayrıca tepemde asılı olan serum
Sefil hayatımın hiçbir başarı elde edemeden sona
şişesinin boyutu büyümüş ve iskeletimin tavandaki
erme olasılığı beni kahrediyordu. Üzerime çöken
görüntüsünü çevreleyen rakamlara bazı anlamadığım
yılgınlık hissini uykuya dönüştürmek üzere gözlerimi
harfler eklenmişti. Gaddar ikili bir parça insafa gelmiş
aceleyle kapadım ve mümkün olduğunca gevşemeye,
olacak ki ağzımdaki bandı çıkarmış, kemerlerimi bir
rahatlatmaya çalıştım. Gerçekten birkaç dakika içinde
parça gevşetmişlerdi. Gevşemiş kemerlerden kurtulup
uykuya daldım.
ayağa kalkarak kaçmaya yeltendim ama bedenim
İki elinde iki ayrı bıçak ve gözlerinde şeytani bir beynimin verdiği komutları yerine getirmedi. Doktor
pırıltıyla tepemde dikilen Doktor Popper’in rüya mı Popper adındaki sahtekâr şeytan yüzünden hayatta
gerçek mi olduğunu ilk anda anlayamadım. Dişlek insanın başına gelebilecek en büyük kâbusla yüzleşerek,
asistan yüzünde yayvan bir gülümsemeyle elindeki ölmeyip başkalarına muhtaç hale gelmiştim. Yüreğimin
kocaman iğneyi bir ineğe saplıyormuşçasına koluma üzerine sanki kocaman bir taş çökmüştü. Birilerine
batırdı. Böbreklerimi ve karaciğerimi çalıp karaborsada duyurma kaygısından çok kendimi rahatlatmak için
satacaklarından kuşkulandığım için yattığım yerde gücüm yettiğince küfretmeye başladım. Darbe üzerine
debelenerek karşı koymaya çalıştım ama Doktor darbe almış vücudumu aralıksız biçimde sıraladığım
Popper yüzüme sert bir tokat patlattı. Savurduğum küfürlerle iyice yorduktan sonra, bir noktada,
sunturlu küfürler sonucunda ağzımı pis kokan bir bedenimin gücü tümüyle tükendiği için, ruhen tehlikeli
bantla kapadılar. “Uslu çocuk olursan canın çok bir dinginlik haline girdim.
yanmaz” dedi Doktor Popper, ardından yanında dikilen
Bulunduğum odanın paslı demir kapısı
asistanına omuz atıp kalçasını çimdikledi. Asistan
gıcırdayarak açıldı. Doktor Popper traşlı pırıl pırıl bir
doktorun omuz darbesi ve çimdiğine yeni yetme bir kız
yüz ve Hipokrat’ı utandıran beyaz önlüğüyle odaya
gibi kikirdeyerek yanıt verdi. Cilveleşme hallerini beni
girdi. Kolunun üzerinde oldukça iri, yırtıcı bir kuş
öldürmeyeceklerine yordum. Koluma takılan iğneden
taşıyordu. Herhalde kuşu üzerime salarak hastalıklı
vücuduma serum verilmeye başlanmıştı, demek ki bir
ruhunu tatmin edecekti. Kolundaki bir zamanlar kartal
süre daha susuzluktan ölmeyecektim. İyimserliğim
olduğu anlaşılan kuşu bana doğru uzatarak“Tanışmanız
doktorun bacağıma ince uçlu bir bıçağı hunharca
için babanı getirdim” dedi. Hayvanın aynen benim
saplamasıyla yerini acıya bıraktı. Dişlek asistan bıçağın
gibi gözünün feri sönmüştü; psikopatın kolu üzerine
sapından içeriye bir sıvı enjekte etti. Tavanda bir anda
kuluçkaya yatmış bir tavuk gibi oturmuş, dengesini
iskeletimin dijital sayılarla çevrelenmiş görüntüsü
güçlükle sağlıyordu. Mantıklı herhangi bir cevap
almayı ummaksızın “Neyin peşindesin sen? Neden şimşek çaktı: Psikopat doktorPopper ve ruh hastası
bedenim artık bana itaat etmiyor” diye sordum. asistanı içinde bulunduğum hangarda beni kameralar
aracılığıyla gözetlemekteydi. Hatta içimden bir his,
Kolunun üzerinde yatan kartalın öne düşmüş
içinde bulunduğum durumu hipernet üzerinde her türlü
boz başını bir civcivi sever gibi okşayarak “O kadar
sapkınlığın prim yaptığı kanallardan yayınlayarak
çok kan ve doku örneği aldım ki zavallı hayvan bitkin
reklamını yaptığını söylüyordu. Belki de ekran
düştü” dedi Doktor Popper.
başındaki hipernet fareleri, yanımdaki sehpanın
Paslı demir kapının ardında asistan kadın belirdi. üzerinde duran suya ulaşmak için helak oluşumu
Bana uyguladıkları işkence sırasında kızışarak doktorla ellerinde patlamış mısırlarla seyredip eğleniyorlardı.
işi pişirdikten sonra asistan hanım anlaşılan bir çiçek Açlık grevi yaparak bu hain plana karşılık vermek
gibi açılmıştı. Gözlüklerini atmış, saç modelini elbette en soylu davranış olacaktı. Doktor Popper
değiştirip makyaj yapmıştı. El birliğiyle bedenimin varsın leşimi akbabalara yedirerek biçare bedenimden
farklı yerlerine saplanmış olan bıçakları çıkarmaya son kez yararlansın. Gözlerimi kapayarak yalçın
başladılar. dağlar ve yeşil vadiler üzerinde mağrur bir kartal gibi
uçtuğumu hayal etmeye başladım. Dünya üzerindeki
Canım fena halde yanıyordu, gözlerimden oluk kötülük ve bayağılıklar aşağılarda kalmışken, bütün
oluk yaşlar boşanmaya başladı. Gaddar ikili çıkardıkları asil şövalyeler gibi yalnız, rüzgâr ve yağmurla dost,
bıçakların yerine kanamayı bloke etmek üzere yara bulutlarla arkadaş olduğumu düşündüm. Kurduğum bu
bandına benzer şeyler yapıştırıyorlardı. Vücudum susuz aptalca düş kaçak kliniğe adım attığım andan beri ilk
kalmış bir bitki gibi kurumuş, solmuş ve büzüşmüştü. kez kendimi iyi hissetmemi sağladı. Ama bu mutluluk
İblis Popper “Babanı da seninle bırakıyorum” diyerek hali çok uzun sürmedi, midem öyle çok guruldamaya
arkasını döndü ve ıslık çalarak kapıya yöneldi. başladı ki hayal kurmak olanaksız hale geldi. Dünya
Doktorun yattığım karyolanın yanındaki sehpanın adı verilen bu rezil sahnede, birileri kamerayla
üzerine bıraktığı zavallı hayvan uyuklamaya başladı. kaydetse de, kimse dönüp tarafına bakmasa da oyununu
Ben de gözlerimi kapayıp uyumaya çalıştım ama sergilemek durumunda kalıyordun. Başımı ağır ağır
uzun süre uykuyla uyanıklık arasında, tuhaf gündüz kaldırırsam belki uzanıp bir bardak su içebilirdim.
düşleri içinde debelenip durdum. Bir ağaca bağlamış Gerçekten bütün gücümü toplayıp odaklandığımda sol
olduğum habis ruhlu doktoru ve asistanını elimdeki kör dirseğim üzerinde az da olsa doğrulmayı başardım.
usturayla doğramaya çalışırken o kadar yorulmuşum ki Beynim sağ koluma hükmedebiliyor olsa uzanıp suyu
ter içinde uyandım. Kolumdaki serum çıkmış, Doktor almam işten bile değildi. Kendimi yatağa bırakıp sağ
Popper’in yanımda refakatçi olarak bıraktığı boz başlı kolum üzerinde çalışmaya başladım. Uzun çabalarım
kartal uyanıp önündeki kaptan su içmeye girişmişti. sonucunda elime geçirdiğim bir bardak suyu yarısını
Diğer yanımdaki sehpanın üzerine bir tepsi içinde üzerime dökerek içmeyi başardım. İyileşme yolunda
yemek bırakılmıştı. olduğumu düşünürken aniden bastıran bir titreme
nöbetiyle sarsıldım. Ardından birkaç kez öğürdüm
Çok susamıştım, sanki dermanım varmış
ve iğrenç kokulu kusmuğumla ortalığı berbat ettim.
gibi kalkmaya yeltendim. Başımı azıcık yukarıya
Sorumsuz bir annenin kendi haline bıraktığı bir bebek
kaldırdığım anda gözüm kararmaya ve her yanım
gibi altımı da ıslatmış olduğumu gördüğümde tepem
zangır zangır titremeye başladı. Bir anda zihnimde bir
www.yerlibilimkurgu.com 21
Kaçak Klinik- Murat K. Beşiroğlu
attı. Sinirlenecek gücü kendimde bulduğuma göre üzerinde benek benek kan lekeleri vardı. Kollarım
herhalde doğrulup oturabilirdim. Kalkmaya çalışırken ve omuzlarımda müthiş bir güç hissediyordum ve bir
gözlerim karardı, yine bayılmışım. kuş gibi hafiftim. Merhametine sığınarak açlığımı
gidermesini isteyeceğim bir insan evladı bulmak üzere,
Ayaktaydım, kendimi bir kuş gibi hafif hissediyor
karın üzerinde bir tırtıl gibi sürünerek anayoldaki neon
ve uçarcasına ilerliyordum. İblis Popper ve kolları
ışıklarına doğru ilerlemeye başladım.
kütük gibi kalın olan yeni bir asistan iki yandan koluma
girmiş beni uzun bir koridorda taşıyorlardı. Bir odaya
girdik ve asistan beni dört yaşında bir çocukmuşum gibi
soydu, iki duvarın birleştiği köşede küçük bir tabureye
oturttu. Zaten küçücük bir adamken galiba iki-üç beden
daha küçülmüştüm. Elindeki hortumla üzerime uzaktan
sıcak su püskürtürken içimdeki şeytanı çıkarmaya
çalışıyor gibiydi. Suyun ısısı normal bir insan evladının
dayanabileceği derecenin çok üzerindeydi ama artık
çoktan insanlıktan çıkmıştım; çivili tahtanın üzerinde
yatan Hint fakiri gibi kendimi kaderimin kollarına
bıraktım. Sıcak su kan dolaşımımı hızlandırmış, ruh
halimi bir nebze olsun düzeltmişti. Çam yarması
hortumu bir kenara koydu, hızlı adımlarla yaklaşıp
üzerimdeki suyun akması için beni iki eliyle kavrayarak
havaya kaldırdı ve hoyratça silkeledi. Kefene benzeyen
beyaz bir örtüyle gövdemi sıkıca sarıp paketini bir
çengelli iğneyle sağlamlaştırdı. Beni kundaktaki bir
bebekmişim gibi kucağına alıp kontrol etmesi için
Doktor Popper’e doğru çevirdi. Popper dönüp bakmaya
tenezzül etmeksizin “Bununla işimiz tamamdır” dedi.
Kara kliniğin arka kapısı olduğunu tahmin ettiğim
paslı demir kapıdan beni dışarıya fırlattılar. Yerdeki kar
yığınının üzerine düştüğüm sırada iblis Popper sırıtarak
“Uç uç böceğiiim” diye bağırdı. Demir kapı ardımdan
gürültüyle kapandı. Karla kaplı bir arka sokakta, dört
tekerlekli bir çöp tenekesinin yanında yatıyordum.
Rüzgârsız, sakin bir gündü, üzerime ağır ağır kar
yağıyor, nefes alıp verdikçe ağzımdan buhar çıkıyordu.
Kara kliniğin karanlığından sonra dışarısının aydınlığı
gözlerimi kamaştırmıştı. Bazı yaralarım az önceki
sıcak su banyosu nedeniyle açıldığı için kefenimin
www.yerlibilimkurgu.com 23
Ayın Kitap İncelemesi
İsmail ŞAHİN
Bugüne kadar
Hangi Kitapları İnceledik?
Kasım 2017 - Mart 2019
www.yerlibilimkurgu.com 25
Adı : Falcının Ölümü
Yazar : Erkan Ergen
Yayınevi : Selvi Yayınları
Basım Yılı / Yeri : 1. Baskı – 1992 / Ankara
Sayfa Sayısı : 160
Adı : Işınlanma
Yazar : Necdet Genç
Yayınevi : Kule Kitap
Basım Yılı / Yeri : 1. Basım – Nisan 2017 / İstanbul
Sayfa Sayısı : 112
www.yerlibilimkurgu.com 27
Adı : Tarihin Başladığı Gün
Yazar : Selma Mine
Yayınevi : X-Bilinmeyen Bilimkurgu Derneği
Basım Yılı / Yeri : 1. Baskı Nisan 1979 / İstanbul,
2. Baskı 2009 / İzmir
Sayfa Sayısı : 84
Adı : Nötralizör
Yazar : Dost Körpe
Yayınevi : Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Basım Yılı / Yeri : 1. Baskı, Ekim 2010 / İstanbul
Sayfa Sayısı : 128
www.yerlibilimkurgu.com 29
Adı : Londra İnekleri
Yazar : Erdoğan Ekmekci
Yayınevi : Akis Kitap
Basım Yılı / Yeri : 1. Baskı, Ağustos 2005 / İstanbul
Sayfa Sayısı : 160
Adı : Relorya
Yazar : Özgün Özerk
Yayınevi : Pegasus
Basım Yılı / Yeri : Ekim 2011 / İstanbul
Sayfa Sayısı : 302
www.yerlibilimkurgu.com 31
Ayın Kitap İncelemesi - İsmail Şahin
Sanal İlişkilendirme
Erol, buraya her gelişinde duygular üzerinde gişe “Erol Bey hoş geldiniz. Demek artık yöntemi
denemeye karar verdiniz. Bunun için sizi tebrik Erol rahatlamış bir şekilde masadan aldığı
ederim. Ancak kararınızı gözden geçirmenize sebep kalemle formları doldurmaya başladı. İlişkilendirilecek
olan şeyleri benimle paylaşırsanız çok sevinirim.” kişilerin sanal ağlardaki tüm izleri sürülecek ve
ilişkinin bir simülasyonu yaratılacaktı. Bundan dolayı
“Aslında uygulama ile ilgili kaygılarım devam
kendisine ve kendisini terk eden eski sevgilisine ait
ediyor. Fakat o kadar şey denememe rağmen sizin
telefon numaraları, sosyal medya hesapları, elektronik
de bildiğiniz gibi günlük rutinime dönemedim.
posta adresleri vb. ne varsa formlara yazdı.
Arkadaşlarım ve ailem desteklerini yavaş yavaş
çekiyorlar. Daha geçen gün babam; ölünün bile yasının Bu arada Melis Hanım açıklama yapmaya devam
kırk gün sürdüğünü, benim bu olayı fazla abarttığımı ediyordu:
söyledi. Nasıl desem, bunu denemekten başka şansım
“Programı istediğiniz zaman durdurabilir ya
kalmadı galiba.
da kapatabilirsiniz. Ancak durdurup tekrar devam
“Sizi çok iyi anlıyorum, emin olabilirsiniz. ettiğinizde program, aradaki boşluğu fark edecek ve
Önceki görüşmemizde de söylediğim gibi; bu da davranışlarına yansıyacaktır. Unutmayın, her
konvansiyonel terapilerin yetersiz kaldığı durumlarda hareketinizle onu biraz da siz şekillendireceksiniz.”
sanal ilişkilendirme yöntemi oldukça iyi sonuçlar
Kadın geriye yaslandı, yaptığı açıklamadan
vermektedir. Yöntemi deneyen danışanlarımızdan
memnun olmuş gibi: “Gerçek hayatta da böyle değil
yüzde doksan iki oranında olumlu dönüt aldığımızı
midir zaten?” diye sordu.
belirtmeliyim. Sizin yapmanız gereken tek şey bu
formları eksiksiz olarak doldurmak. Gerisini bize Erol başını eğerek kadını onayladıktan sonra kredi
bırakın.” formunu da doldurup belgeleri Melis Hanım’a uzattı.
www.yerlibilimkurgu.com 35
Sanal İlişkilendirme- İsmail Turhan
daha öncede belirttiğim gibi bazı vakalarda iletişimin Aslında Erol’u depresyona sokan, bu öylesine bitme
başlaması zaman alabilir.” haliydi belki de.
“Yok, hayır bu sefer iletişim başladı galiba ama Nereden başlamıştı yanlış iliklemeye; en başından
emin olamıyorum.” mı, yoksa hiç sevmemiş miydi Berna kendini? Bu
bilinmezlik ruhunda derin yaralar açıyordu. Gözleri
“Nasıl yani?”
görmeyen bir boksör gibi; yanağına bir kroşe mi alacak
“Sabah kalktığımda telefonumda bir çağrı yoksa midesine bir aparkat mı bilemiyordu.
gördüm, gece üç gibi Berna tarafından aranmışım.”
Şimdi ise önünde nerede hata yaptığını öğrenmek
“Bu iyi bir gelişme o zaman, iletişimin başladığını için bir şansı vardı. Ancak içini ufaktan bir korku
gösteriyor.” sarmaya başlamıştı. Ya sevmeyi ilişkiyi bitirmeden çok
önce bıraktıysa. Bu, mutlu anıların daha da azalması
“Öyle diyorsunuz ama neden gecenin bir vakti anlamına geliyordu. Öyle olsa da bu bedeli ödemeye
cevapsız çağrı bıraksın ki? Üstelik mesaj atıp açıklama hazır olduğunu düşündü. Telefonu tekrar eline alıp
da yapmamış. İşin doğrusu onun gerçek Berna Berna’yı aradı. Kalbi yerinden fırlayacakmış gibi hızlı
olduğundan şüpheleniyorum. Bana bir yol gösterin hızlı atmaya başladı. Karşısındakinin bir yapay zekâ
lütfen, ne yapmalıyım?” programı olup olmaması umurunda bile değildi. “Bu
sefer bitmesine izin vermeyeceğim.” dedi içinden.
“Erol Bey, bu konuda size nasıl yardım edebilirim
bilmiyorum. Sonuçta gerçek de olsa sanal da olsa
karşınızdaki kişi sizi tanıyor ve davranışlarınızı tahmin
edebiliyor. Bence içinizden geldiği gibi doğal davranın
ve karşınızdakinin kim olduğunu kafanıza takmayın.”
Son on yıldır kuzey Ege sahilinde bir köyde yaşamını sürdüren yazarımız roman ve fizik makaleleri üzerine
çalışmalarına devam etmektedir.
Sonsuz Gençlik Tröstü, Kozmik Tayyare, Maaş adlı yayınlanmış romanları, ayrıca kozmoloji ve fizik üzerine
yazdığı birçok deneme ve makalesi mevcuttur. Bu ufuk açıcı düşünceleri biz de YBKY dergide sizlere sunmayı
istedik.
Bu sayıda kendisinin kütleçekim olgusu üzerine yazdığı makalenin birinci bölümünü yayınlıyoruz.
İçerik
1 - Bilgi 12 - Atomlardan mamul yaşayan Gökcisimleri
7 - Atom ve Gözlemci
8 - Çekirdek güneşleri
9 - Füzyon ve Elementler
11 - Gökcisimleri
Evren ivme ile genişlemektedir. Bunun anlamı Hiçlik evreni oluşturan iki temel bilgi den
şudur; bir güç evreni genişlemeye zorlamaktadır. İvme biridir. Aynı bilgisayar programlarında kullanılan 0
(gittikçe artan hız) ile genişlemesi ise genişlemeye ve 1 gibi. Hiçliğe tapan ve onu evrenin temel gücü
direnen ve direnci gittkçe zayıflayan ikinci bir gücün kabul eden sıfırın mucidi Hidu rahipler tarafından
varlığına işaret etmektedir. binlerce yıldır 0 ile sembolleştirilmiştir. Bu durumda
Atamaddeyi 1 ile sembolleştirmemiz isabetli olacaktır.
Bu iki temel gücü irdeleyerek evrenin yapısını 0 Sembollü temel güç hiçliğin davranış biçimi kendini
bütün oluşumları ile kısa yoldan bilgi vermek amacı inkar üzerine kurguludur ve her birimi adeta kendinden
ile özetlemeye çalışacağım. saklanmak amacıyla güçlü bir kasıtla kendinden başka
bir şey bulduğunda içine sızar, sonsuz ve sınırsız, aynı
Öncelikle evreni oluşturan iki temel gücü tanıtıp,
zamanda alan cinsinden yer işgal etmeyen kütlesi
birbirleriyle etkileşiminin bildiğimiz dört kuvveti
nedeniyle, kendi dışında var olan tek şeyin Atamaddenin
yani Kütleçekim, Zayıf Nükleer, Kuvvetli Nükleer ve
içine sızıp, kendinden saklanmaya çalışırken, kendine
Elektromanyetik kuvvetlerini nasıl oluşturduklarını
rastladıkça kütlesinde ilave yer açmaya, yani şişmeye
açıklamakla başlayacağım.
zorlar.
1. Hiçlik (Tam isabetli olmasa da saf vakum gücü Kendine o kadar tahammüllüdür ki; tek başına
diye de adlandırılabilir) mevcut kütlesini oluşturan her birim iç içe geçerek
sonsuza kadar küçülmesine sebep olur. Bunun
2. Atamadde (Madde özelliği olmayan, yanlız anlamı da neticede atamaddenin herhangi bir kütlesi
başına gittikçe küçülen kütlesi ile hiçliğe kıyasla bulunduğunu iddia etmenin yanlış olduğudur. Hiçlik
madde kavramına daha yakın bir güç) tarafından genişlemeye zorlandıkça kütle kazanır.
Hiçlik atamaddenin içinde kendinden saklanmaya
Bu iki enerji türünün her birini ayrı olarak
çalışırken ona artan bir hızla kütle kazandırır yani
incelemek olanağı bulduğumuzu farzedersek ki, böyle
popüler deyimle Higgs etkisi yaratır.
bir şey hiç olmamıştır ve mümkün değildir. Sadece
özelliklerini biraz yakından tanımak amacıyla hayal Evrenin gözlemciye hologram benzeri bir oluşum
kurduğumuzda şöyle bir neticeye varırdık: izlenimini veren temel neden; her iki enerji türünün
de tek başına elle tutulur bir kütle kazanma ve alan
Teknik olarak mümkün olsaydı, minik bir parça
cinsinden yer işgal etme özelliği gösterememesidir.
hiçliği küçük bir kum tanesinin üzerine atabilseydik o
noktada yeni bir evren oluşabilirdi çünkü ; hiçlik bizim Yani evren hem vardır hem yoktur. Olan biten
anladığımız anlamda alan kaplamadığı gibi minik sadece tek başına yok olan iki şeyin bir arada bize
dediğimiz bir parçası sonsuz bir enerji taşıyabilir ve kum alan ve madde izlenimini veren harekete sebep
tanesinin birleşiminde bulunan bir miktar atamaddeyi, olduğudur. Konu evren olunca iki yanlış bir doğru
sonsuza kadar genişlemeye zorlayarak yeni bir evren etmektedir demek yerinde olacaktır. Ben bunu temel
oluşturabilir. Bu saçma görünen fantazimi mantıklı bir uzlaşı diye adlandırıyorum ki, aynı anda da ortada
soruyla tamamlayabilirim; herhangi bir uzlaşı olmadığının fakındayım. Sadece
iki zıt gücün etkileşimi neticesinde oluşan hareketin
Neden hiçlik atamaddenin içine nüfuz edip onu
gözlemci tarafından madde ve alan olarak algılanması
şişmeye zorluyor ?
sözkonusudur.
www.yerlibilimkurgu.com 39
Hareketin alana, alanın kısmen maddeye kombinasyonlar sunar. İlk kombinasyonu evrenin en
dönüşümünü açıklamaya çalışacağım şimdi. homojen halinden itibaren sunduğu ALAN dır.
www.yerlibilimkurgu.com 41
Şişme münasebetiyle Alan ve kütle arasındaki ve sperm hücresi sonra proteine dönüşüp sona erecek.
karşılıklı bükme özelliği devam edecek ve atomlar Karadelikler önce yuttukları gök cisimlerini kusacak,
çözülmeyecektir. Ya da alan kütle bükme etkileşimi ardından kustukları gökcisimleri güneşlere ve hidrojen
gittikçe zayıflayıp çözülecek, hiper hızla genişlemeye atomlarına dönüşecek ve her şey içinden çıktığı
devam eden alan aynı yapıyı paylaştığı madde ile şeyin içinde neticede kendi içinde hiperyoğun bir
birlikte homojen leşecektir. Bu durumda atomlar noktaya kadar kaybolacak. Fizik kanunlarının tersine
çözülecek madde hiper seyrek (göreceli) homojen işlemeye başladığı anti evren kaosun kendi düzenine
alana dönüşecektir fakat sonsuza kadar şişmeye devam ve hafızasına sadık kalırsa neden olmasın.
edecektir.
İlkel evren hiçlik ve atamaddenin etkileşimi ile
2- Hiper seyrek alan (Evren) belli bir seyreklik oluşan, bugünkü quantumaltı boyutta, şişman halka
ölçüsüne geldiği anda, hiçlik zayıflayacak Atamaddeyi biçimli son derece yoğun tek bir anafordur. Şişman
şişmeye zorlayamayacak, alanı oluşturan anaforların silindirik kütlesi helezonvari bir ileri hareketle kendi
dönüşü çok kısa bir an için duracak, HAREKET yani çevresinde ve ortasındaki geçit benzeri eksen etrafında
evrenin temel yapısı, yani Evren, hiper kısa bir an için döner. İç hareketi alanın ilk şeklidir ve tek başına hiç
yok olacaktır. bir varoluş yetisine sahip olamayacak iki temel bilginin
birlikte oluşturduğu ilk çıktıdır.
Bu an Hipergeniş Atamaddenin gücünü toparlayıp,
hiçliğin Atamaddeyi şişmeye zorlarken oluşturduğu Dışında alan yoktur. Bu bugün hâlâ böyledir. Alan
anaforların dönüş istikametinin tersine dönüş evrenin şişman silindirik gövdesinin içinde helezonvari
istikametine sahip, gittikçe artan bir hızla küçülen, yani bir ileri hareketle geçit benzeri eksen çevresinde
ivme ile büzülerek evrimleşen Antialan ve Antimadde dönmektedir ve her düz veya düz olmayan rota alanın
evrenini meydana getirecek anaforları oluşturmaya bu hareketine uymak mecburiyetindedir. Yani evrenin
başlayacağı andır. Baskın gücü bu defa hiçlik yerine dışına seyahat imkanı yoktur ve her istikamet sadece
Atamadde olan Anti Evren evrimleşirken, Alan ters evrenin içinde mevcut olan ALAN içinde herhangi bir
dönüş istikametine sahip döndükçe ivme ile büzülen noktaya çıkar.
anaforlardan oluşacak, zaman tersine işleyecek, evren
tekrar homojen olmayan bir yapıya kavuşup anti “Peki evren nereye doğru genişliyor?” sorusunun
atomlar ve anti madde oluşacak, alan büzüldükçe cevabı ise gayet basittir; “Hiçbir yere!” Eğer evrenin
atomlar tekrar yok olacak evren homojenleşecek ve dışında bir alan olsaydı “HİÇLİK “ diye adlandırdığımız
tekrar büyük patlama noktasına sıkışacak. Hareket bir bir bilgiden söz etmek olanaksızlaşırdı.
an duracak. O anda hiçlik Atamaddeyenufuz etmek
Evren genişledikçe kozmik oluşumlar her boyutta
üzere yeterli güce erişecek ve onu tekrar ivme ile
sırayla iki biçim alırlar;
şişmeye zorlayacak, alan ve madde yeniden oluşacak.
1- Silindirik gövdeli şişman halka biçimi (Spiral
Bu noktada garip bir düşünce aklımdan geçti.
galaksiler gibi)
Anti Evren büyük patlama olduğu varsayılan noktaya
büzülürken hareket tersine döndürülen bir film makarası 2- Küre biçimi (Güneş, Dünya gibi)
gibi tüm geçmişi tekrar mı edecek? Yoksa farklı ve
kendine göre bir senaryoya uygun mu davranacak ? İplikçik formu her boyutta aynı olduğu gibi kozmik
Evren tarihinin tersine tekrarı halinde olabilecekleri oluşumdan ziyade kozmik etkileşim kategorisine girer ve
düşünün. Güneş battığı yerden doğacak, süpernovalar tek boyutludur. Etkileşim kaybolduğu anda alanın temel
dev yıldıza dönüşecek, ölüler kendi cenaze törenleri ile birimi şişman halka biçimli anafora dönüşür. Etkileşimin
dirilecek, hayatları annelerinin karnında önce yumurta kaybolduğu andaki konumu bu konuda belirleyicidir.
HOMOJEN EVREN
PARÇACIK EVRENİ
www.yerlibilimkurgu.com 43
Esra UYSAL
Kütüphanemden Seçtiklerim
Direnmek güzeldir…
www.yerlibilimkurgu.com 45
6.YBKY Kısa Öykü Yarışması - Yapay Zekâ Aşkları
Selahattin Başboğa
F3RH47 ve Ş1R1N
F3RH47, dağın tepesinde diz çökmüş, karşısındaki F3RH47, -ustasının ona verdiği isimle Ferhat-
manzarayı izliyordu; dağ eteklerine tünemiş rengarenk ter içinde kalmış, hızlı adımlarla ustasının arkasından
ağaçlar, irili ufaklı tepeler, dağ tepelerine yuva yapmış ilerliyordu.
kızıl kar, koca ovaya yayılmış ve rüzgârla dans eden “Bu koridorlara iyi bak evlat. Burası
neşeli çimenler, ovayı kolları ile korumaya almış İmparatorluğun ticaret merkezi, para kaynağı olan
uzadıkça uzayan Semendere sıra dağları… Amasra’nın kalbi. Burası Valinin sarayı ve bizi buraya
Eşsiz bir görüntüydü! çağırdığına göre kesin çok önemli bir iş verecek bize.”
Güzellik bu olmalıydı; tutku, aşk… Oldukça ihtişamlı bir kapıya ulaştıklarında iki
Sonra gözleri yapay bedenine döndü, gerçek bir İmparatorluk koruması kapıyı açıp onlara eşlik etti.
insan bedeninden ayırmanın imkansız olduğu kusursuz “Kimseyle konuşmayın, ne olduğunuzu unutmayın,
beden. gerçek bir insanın karşısında daha da önemlisi bir
Artık o kadar kusursuz değildi: Bedeni havadaki imparatorluk soylusunun karşısına çıkıyorsunuz.”
Rayoksit ve Aloksite tepki vermeye başlamıştı. Adam adeta küfreder gibi konuşuyordu onlarla
Çürükler, kızarıklıklar, soyulmalar, morarmalar, her ama Ferhat bu tutuma artık alıştığı için dinlemiyor,
yerine yayılmıştı. Damarları kapkara bir hal almıştı. bir yandan onlara ayak uydurup öte yandan sarayı
Gözlerinde biriken yaşların akmasını engellemek inceliyordu. Sonunda Valinin yanına vardıklarında ise
için sıkıca kapattı gözlerini. tek dikkatini çeken, sıcacık bir gülümse ile kendilerini
Bir saniye önce parçalamayı düşündüğü ilacı karşılayan valinin nedimesiydi…
koluna sapladı. Ş1R1N…
Vali hanım onlardan sarayı yapılacak bir şölen için “Eğer kelimelere dökebilseydim, aşk olmazdı.”
dizayn etmelerini istedi; her ne kadar robotlardan haz Cevap Şirin’e yeterli gelmişti. Ferhat karar
etmese de böyle bir ayak işi için insanları kullanacak vermişti. Şirin ile evlenecekti, ama o bir robot bir
değildi. “İnsanlar robotlardan sonra değişti,” derdi köleydi. Valinin izni şarttı. Ne pahasına olursa olsun o
ustası. “Artık müzisyenlik, taş ustalığı, yazarlık, izni almalıydı.
mimarlık hemen hemen her türlü sanat işi insanlar için “Amasra düşerse, İmparatorluk çöker!” Vali
aşağı seviye işler. Bizler çabucak öğrendik, kendimizi hanım koca bir lokma eti ağzına atıp şapırdatarak
geliştirdik ve onlardan daha iyi işler ortaya koyduk. çiğnedi. “Sınırlarda böyle diyorlar. Çünkü doğru.
Böylece insanlar üstlerinden üretme sorumluluğun Amasra, İmparatorluğun şah damarıdır. Ve şuan çok
kalkmasını mutluluğu yaşadılar. zor durumda, tüm İmparatorlukta Melinum rezervleri
Ama bu bir yalan evlat! Bu işler ve niceleri aşk kritik seviyenin altına düştü. Ofran Konsülleri ve
ve tutku gerektirir… insanlar bunları kaybettiler. Yarmanak Sistemleri bunları öğrenmiş, hatta bir ittifak
Tüketme çılgınlığı her yerlerini sardı. Önce isteyerek kurduklarını bile söyleyenler var.” Vali çatalını öfkeyle
üretmeyi bıraktılar; tüketmek kolaydı, zahmetsiz. başka bir ete batırdı.
Ama sonra gitti. Bir zaman ki hissettikleri duyguları, “Savaşa hazırlanıyorlar…
heyecanı, merakı ve aşkı artık biz hissediyoruz. Her Ama bir çözüm var: Semendere sıra dağlarının
zaman robotların evlerini ellerinden alacağından arkasında bir yer var, insansız hava araçları uzun
korktular. Bizim onları öldüren diktatörler olacağımızı aramalar sonunda keşfetti kendi Melinumunu
sandılar. Ama buna gerek kalmadı. Bize her şeyi altın sürekli olarak üreten bir yer: Taşkaya, ama oraya
tepside sundular. Artık sadece tüketerek ve sürekli güç ulaşamıyoruz önümüzde çok fazla tehlike, terk
arzusu içinde yaşıyorlar. Yaşıyorlar… ama aslında edilmiş, ayak basılmamış toprak var, çeşit çeşit canlı
ölüler, robot olanlar onlar ama görmüyorlar… sadece türü ve niceleri… üstelik dağın arkasında hava çok
bize yeterince güvenmedikleri için askeriye temeli zehirli. Rayoksit ve Aloksit öldürücü seviyede. Ama
insanlardan oluşuyor. Tabii insanların saçma savaşları sen yapabilirsin. Bir robot! Yapay bedenin buna izin
için ölen robot sayısında az değil, çok fazla askeri verir. Hastalanmazsın, sadece görünür etkiler olur
robot üretmekten korkuyorlar ama bir yerde insan ama bunlar seni yavaşlatmaz; en azından bir insan
kaybetmektense robot kaybetmek onlar için daha iyi. kadar. Dağa ulaş ve yar, Melinumu oradaki eski kanala
Unutma evlat ne yaparsa yap aşkı hisset, tutku ile yönlendir. Tüm gezegene yayılacak. İşte o zaman
yap…” seni nedimem ile evlendiririm. Bizzat ben takarım
Öyle de yapmışlardı. Bir ay boyunca sarayı yüzüklerinizi Kabul mü? Yapabilir misin?”
eşsiz bir güzellikte dizayn etmişlerdi. Ve Valinin ona Ferhat, Şirin’in gözleri içine baktı. Yaşlı gözlerle
verdiği isimle Şirin, nedimesi, bir ay boyunca Ferhat’a kafa sallıyordu. Yapma, kabul etme, çok tehlikeli.
eşlik etmişti. Her gün o güzel gülümsemenin altında Güven vermek istercesine güldü.
çok daha fazlası olduğuna şahit oluyordu. Biraz daha “Tamam. Yapacağım!”
bağlanıyor, daha fazla aşık oluyordu.
“Anlat, ” demişti Şirin, Ferhat ona duygularını Şirin, yolculuğu boyunca yanında taşımak için
açtığı zaman. Ferhat’a ufak bir küre verdi. Durmadan yanıp sönen bir
“Hissettiklerini anlat bana!” ışık vardı kürenin içinde. Şirin’in hayat fonksiyonları
www.yerlibilimkurgu.com 47
Selahattin Başboğa - F3RH47 ve Ş1R1N
Gürhan Öztürk
Son İnsan
Vaka Kaydı No. 1: Kedi Oğlan ile Tanışma Vakanın Etkileri: Bay Fend sakinleştirici sesi sayesinde
gerginliğimi azalttı. Ancak Kedi Oğlan’ın ardından
Vakanın Özeti: Tesise ilk vardığım zaman daha Kara Altın’ın da özel gücüne başvurması endişelerimi
askerler adadan ayrılmamışlardı ve bana takımdaki geri getirdi. Bu işi yapabilme potansiyelimle alakalı
kişilerle ilgili gerekli dosyalar teslim edildikten sonra olarak kendimden şüphelenmeme yol açtı.
projenin gizli ve beklenen son üyesinin de kendi
isteğiyle adaya varmış olduğu bilgisi verildi. Kedi
Oğlan ismini seçmiş olan bu gizemli kişiyle tanıştım ve
onun zaman ile ilgili olan özel yeteneğini gözlemlemiş Vaka Kaydı No 3. Starfell’in Öfke Krizi
oldum. Tüm odayı yeteneği sayesinde gelecek bir
Vakanın Özeti: Benim yokluğumda cereyan etmiş
zaman dilimine götürdüğünü ve her tarafı paslı bir hale
bir olay olduğundan daha sonrasında kameralar
getirdiğini gördüm. Bunun üzerine başka bir odaya
vasıtasıyla olayın tümünü inceleyebildim. Starfell öfke
transferini sağladım. Leydi Kuzgun’u diğerlerinden
problemleri yaşayan bir asker olduğundan disiplinsiz
daha erken uyandırdım ve ofisime çağırdım. Kendisine
bir ortam bile onu sinirlenmesine yetebiliyordu.
Kedi Oğlan’dan bahsedince kendisi yirmi kadar önce
Bay Fend’in sakinleştirici sesiyle olay daha çabuk
gerçekleşmiş olan bir karşılaşmadan bahsetti. Kedi
çözülebilecekken Efla’nın öngörülerinin etkisiyle Bay
Oğlan’ın Mısır’daki bir kazı çalışmasında yanına
Fend konuşmamayı tercih etmiştir. Leydi Kuzgun’un ve
geldiğini anlattı.
Ozan’ın çabaları sonucunda Starfell sakinleşebilmiştir,
Vakanın Etkileri: Kedi Oğlan’ın yeteneğini görmem ama Ozan’ın üzerinde özel gücünü göstermek zorunda
tesisteki yapacağım hoş geldiniz konuşması öncesi kalmıştır. Neyse ki Ozan, Starfell’in gücünden
beni endişelendirmiştir. Hali hazırda yeteneklerinden etkilenmemiştir ve onun da bu özel durumu takım
rahatsız olduğum ve zorlanacağını düşündüğüm kişilere tarafından öğrenilmiştir.
bir kişi daha eklendiği düşüncesi beni çok etkiledi. Özel
Vakanın Etkileri: Efla’ya göre Starfell’in tehlikeli
yeteneği beni rahatsız ediyor. Buraya kendi isteğiyle
gücünün herkesin önünde ilk günden görülmesi
gelmiş olması bir artı, ama burada sadece merakını
gerekmekteydi. Birbirlerine güvenmelerini sağlamada
gidermek için bulunuyor, ne zaman keyfi isterse
çok önemli bir adım olacaktı. Bu yüzden Bay Fend
gidebileceğinin farkında ve hiç bir güvenlik önlemi de
yerine başka birisinin zor bir yoldan da olsa askerin
onu durduramaz. Buraya Leydi Kuzgun ile konuşmak
sakinleştirilmesinde önemli olacağına inanıyordu.
için geldiğini düşünmemi sağlayan bir kaç kanıt söz
Onun öngörülerinden faydalanmak için buraya
konusu. Yirmi sene evvel Mısır’da yanına gittiği ama
getirildiği düşünüldüğünde ben de Efla’nın önerilerini
konuşmaktan çekindiği ve şimdi de benzer bir olayın
dinlemeye karar verdim. Bu yaşanılan vaka aynı
toplantı salonuna gelmelerinden önce yaşandığını
zamanda Kuzgun’un liderlik becerilerini de gösterme
öğrendim.
fırsatı vermişti, benim ortamda bulunmadığım bir anda
Vaka Kaydı No 2. Kara Altın’ın Numarası benim yerime önderlik edebileceğini göstermiş oldum.
Bu durumu o an için bana karşı yapılmış bir hamle
Vakanın Özeti: Toplantı salonuna ilk gelen Bay olarak görsem de esasında kendi aralarında da bir lider
Fend oldu. Onunla konuşurken Kara Altın geldi ve tayin etmelerinin önemli olduğunu düşünüyorum.
aralarında yaşanmış kötü bir anıdan dolayı bir gerginlik
yaşandı. Kara Altın’ın üniformam üzerinde özel
gücünü kullanmış olmasından dolayı rahatsız oldum,
Vaka Kaydı No. 4: Rüyacı’nın Oyunu
üniformamın düğmelerini altına dönüştürmüştü ve bu
yaşadığım rahatsızlık nedeniyle toplantı salonundan Vakanın Özeti: Bursa’da yeni açmış olduğu oyuncakçı
çıkmak zorunda kaldım. dükkanının önünden zorla götürüldüğünden beri bana
www.yerlibilimkurgu.com 51
kin duymakta olan Rüyacı, özel yeteneğiyle kendisine ona bir daha bu şekilde davranmaz umuduyla güvenlik
buradan kaçabilmesini sağlayan bir zihin oyununa önlemindeki yardımlarını hatırlattım, sonrasında da
başvurmuştur. Üniformamı değiştirmemin ardından onu bir daha kaçma girişiminde bulunmaması için
toplantı salonuna geri döndüğümde Rüyacı da benimle kilitledim.
beraber giriş yapmıştı. O anda Rüyacı’nın benim
üzerimde gücünü kullandığını bilmiyordum ve takım Vakanın Etkileri: Arzu etmediğim bir giriş olmuştu
üyeleri arasından bir kişinin ayrılması gerektiğiyle ve bu durum beni çok etkilemişti. Yine de bu tarz
ilgili hayali bir anı canlandı zihnimde. Starfell’in olumsuzlukların yaşanılabileceği önceden tahmin
takımda özel yeteneği olmayan Evren’in çıkartılması edilmişti. Bu yüzden her türlü senaryo için olası
gerektiğini belirtmesi üzerine Evren’in hâlâ gelmemiş çözümler ayarlandı. Bunlardan bir tanesi de Manuel’in
olduğu aklıma geldi. Neyse ki Evren bir süre sonra yeteneğiydi, onun ikna edilmesi kolay birisi olduğunu
içeri girdi ve kendisinden bahsedildiğini duyunca o da biliyordum. İlk günden tüm güvenlik önlemlerine
takımdan ayrılma fikrini kabul etti. Ama Efla, Evren’in başvurmak istenmedi. Güven oluşmasını daha da
önemli olduğunu tüm takıma açıklamıştır. Yaşadığım engeller düşüncesiyle hareket edildi. Bu olay sonraki
zihin bulanıklığını giderebilmek için kahve almaya günlerde herkes için alınan tüm önlemlerin devreye
gittim. Efla’nın ikna etmesi üzerine Rüyacı da benim sokulması gerektiğini göstermiştir. Bu son olayda en
üzerinde gücünü kullanmaktan vazgeçti. çok Leydi Kuzgun ile aramızdaki ilişki geri dönülmez
bir şekilde zedelenmiştir. Bir sene boyunca bana özel
Vakanın Etkileri: Tüm takım Evren’in proje için insanları takip etmemde ve onları ikna etmemde Ozan
önemini ve Efla’nın öngörü yeteneğini öğrenmiş ile beraber çok yardımı dokundu. Yine de adaletli
oldu. Rüyacı’nın da toplantı salonundaki varlığı olduğunu düşündüğüm için ona da aynı güvenlik
otorite kurmamı iyice zorlaştırdı ve bana oynamış önlemlerinin uygulanması gerektiğine karar vermiştim.
olduğu zihin oyununun nedeniyle de bir türlü zihnimi Bu durum hâlâ kabul etmekte zorlandığı bir gerçek
toparlayamadım. olmuştur.
Vaka Kaydı No. 5: Evren’in Kaçma Girişimi Vaka Kaydı No. 6: Hoş geldiniz Konuşması
Vakanın Özeti: Evren tesise isteyerek gelmemiştir, ama Vakanın Özeti: Başarısız bir hoş geldiniz konuşması
kendisi proje için oldukça önemlidir. Rüyacı’nın neden gerçekleştirdiğimin farkındaydım. Leydi Kuzgun
olduğu bir yanılsama yüzünden takımdan bir kişinin benimle konuşmak için geldi ve mutfakta bir şeyler
ayrılmak zorunda olduğu yönünde bir bilgiyi takımla hazırladıklarını haber verdi. Kuzgun’un benim yapmam
paylaşmamın ardından yaşadığım zihin bulanıklığını gereken işleri yaptığını fark ettim, o diğerlerine mutfak
giderebilmek için kahve almaya gittim ve döndüğüm ve yemek salonu gibi yerleri göstermişti. Benim
zaman Manuel, Klik ve Marker’ın da artık gelmiş buradaki görevimi hatırlamama konuşması yardımcı
olduklarını gördüm, ama bu sefer de Evren yerinde oldu ve akşam yemeği ile beraber onlara başından beri
yoktu. Kaçtığını öğrendiğim zaman yapmamam gereken kafamda ayarlamış olduğumu konuşmayı yapabildim.
bir stres içerisine girdim, bu stresim takım üyelerini Bilerek yemekten sonra hepsini odalarına gönderdim
de rahatsız etti ve Bay Fend’in sorgulamasıyla karşı ve bu akşamlık tesis içerisinde dolaşmalarına izin
karşıya kaldım. Onlara güvenlik önlemi olarak takım vermedim. Akşam yemeğinde yaptığım konuşmanın
üyelerinin hepsine birden takılan çipten bahsetmek sonunda Kedi Oğlan’ın da yemek salonuna geldiğini
zorunda bırakıldım. Manuel’in kendine has yeteneği gördüm ve kendisinin buradaki işi hiç de ciddiye
sayesinde bir çizim yapmasını sağladım ve Evren’i geri almadığının daha çok farkına vardım.
getirmeyi başardım. Evren’i odasına ben götürdüm ve
Vakanın Etkileri: Takımın genel olarak bu projeye Manuel’e saldırdı. Kuzgun da olaya dahil oldu ve
inanmaya başladıklarını görebiliyorum. Rüyacı’nın Kedi Oğlan ile arasında anlaşılmaz, antik bir lisanda
Ozan sayesinde, Kuzgun’un da Starfell sayesinde bir konuşma yaşandı. Kedi Oğlan’ın sakinleşememesi
biraz olsun mantıklı düşünmeye başladıklarını fark üzerine Kuzgun da Kedi Oğlan’ın hedefi haline geldi.
ettim. Kuzgun, beni affetmeyeceğini söylüyor, ama Ben pompalı tüfeğimle yemekhaneye vardığımda
sorun çıkartacak gibi durmuyor. Özellikle onun sürekli Kedi Oğlan benim emirlerime karşılık olarak gücünü
liderlik yapmaya çalışmasına engel olmam gerektiğini kontrol edemediğini belirtti ve birden tesis geçmiş
anlamış oldum ve eski dostluğumuzun da zedelenmiş zamanki haline dönüşmeye başladı. Efla neler
olması sebebiyle artık ona karşı da daha otoriter olduğunu anlamamızı sağladı, ama kendisi de Kedi
davranma kararı aldım. Oğlan’ın gücünün etkisine girdi. Starfell beklenmedik
bir şekilde enerjisini ısı harici başka bir enerji formuna
2. Gün: dönüştürmeyi başararak, Kuzgun hariç diğerlerinin
Kedi Oğlan’ın etkisinden kurtulmasını sağladı. Klik ise
Bugün eğitimin ilk gününde takımdaki özel
Efla’nın öngörülerini de dikkate alarak Kedi Oğlan’a
insanların yetenekleri tanıtılacaktı. Normalde ilk
elektrik şoku verdi ve Kuzgun’u bırakmasıyla kriz
planlanan takvime göre eğitimin iki günü bu işe
çözülmüş oldu. Ama Kedi Oğlan çoktan güçlerini
ayrılmıştı, ancak sonra bunu hızlandırmak için tesise
kullanmıştı ve Kuzgun yirmi sene gençleşmişti, Efla
planlı askeri bir saldırının gerçekleşmesine karar verildi.
da sakat olmadığı günlerine geri dönmüştü. Manuel’de
Bu durumdan habersiz takım üyelerinin güçlerine
gözle görülür bir değişiklik yoktu. Ben de Kedi Oğlan’ı
başvurarak askerlerle savaşmaları sağlanacaktı.
tüfeğimin arkasıyla vurarak bayıltmanın ardından
Ders No. 1: Yetenek Tanıtımı Starfell’den Kedi Oğlan’ı odasına götürmesini istedim.
İlk ders başlangıçta Kedi Oğlan’ın sürekli konuşmamı Vakanın Etkileri: Bu yaşanılan kriz bir sürü kişiyi farklı
bölmesi ve benimle alay etmesi yüzünden sürekli açılardan etkilemiştir. Kuzgun ile Kedi Oğlan arasında
engellendi, ama takımın da bu durumdan rahatsız bir bağ kurulmasına neden olmuştur, konuştukları
olmasından cesaret alarak Kedi Oğlan’ı dersten ne ise Kuzgun, Kedi Oğlan’ı biraz olsun anlamaya
kovdum. Bugünkü derste özel insanların yeteneklerini başlamıştır ve Kedi Oğlan da Kuzgun’u anlaşılan
tanıyacağımı söyledim ve ilk olarak Marker’ı seçtim. güvendiği biri olarak görmüştür. Efla bu krizi en mutlu
Marker’dan hedef tahtalarını tam ortalarından şekilde atlatan kişi olmuştur ve yeniden bacaklarına
vurmasını istedim, Marker özel yeteneği sayesinde kavuşmuştur. Manuel zaten olduğundan daha içine
bunu gerçekleştirmekte zorlanmadı ve takımı kapanık bir hale gelmiştir ve kimselere göstermediği
yeteneğiyle etkilemeyi başardı. İlk aranın ardından çizimler yapmaya başlamıştır. Starfell ilk defa
dersin devam etmesi yaşanılan bir olay neticesinde gücünü daha az zarar verici bir halde kullanabildiğini
mümkün olamadı, bu da planlanan askeri saldırının ne keşfetmiştir, Kuzgun’un zor durumda kalmasının buna
kadar doğru bir karar olduğunu ispatlar niteliktedir. etkisi olmuştur. Yine de ikisinin birbirlerine bu kadar
yakın olmalarını istemediğimden Starfell’i ortamdan
uzaklaştırmak için Kedi Oğlan’ın odasında bekçilik
yapmasını uygun gördüm.
Vaka Kaydı No. 7: Kedi Oğlan Krizi
Görüşme No. 1: Rapor Sunumu
Vakanın Özeti: Yemekhanede dersin bitmesini
bekleyen Kedi Oğlan, ara esnasında yanına oturan Eğitimin ilk günü neler olduğuyla ilgili olarak ve
Manuel’den çizimlerini göstermesini istemişti. özellikle Kedi Oğlan’ın durumunu konuşmak için
Manuel’in yeteneğine hayran olan Kedi Oğlan, projenin sahibiyle yüzyüze görüşme talep ettim.
çizimlerden bir tanesini görünce öfkelendi ve Kendisinin bu proje için özel olarak tasarlanan jet
www.yerlibilimkurgu.com 53
aracılığıyla getirilmesini sağladım. Maalesef kendisi gücünü kullanarak paslandırarak açmış, Manuel de
bu görüşmeyi arzu ettiğim kadar gerekli görmedi. Marker’ın eğitimde kullandığı tabancadan her birinin
Projenin en önemli kişisinin Evren olmadığını, Kedi elinde olduğu bir çizimi çizerek onları askerlere karşı
Oğlan olduğunu söyledi ve görüşmeyi kısa kesti, silahlandırmıştı.
raporu sunmamı da istemedi.
Tesisin içinde bunlar olurken Bay Fend de topallayarak
benimle Efla’nın yanına gelmişti, sakin karakterinin
aksine stresli görünüyordu. Gelen bir tank, Efla’yı
Vaka Kaydı No. 8: Tesise Saldırı bile endişelendirse de ben kendime olan güvenimi hiç
bir zaman kaybetmeyeceğimi takımıma göstermek
Vakanın Özeti: Planlanan saldırı öncesinde Evren’e
için büyük bir fırsat yakalamıştım. Marker’ın tankın
yemeğini götürmeye gitmiştim. Kendisi bana gizemli
üzerine koyduğu kaşık sayesinde Klik, oluşturduğu
bir şekilde Kedi Oğlan’ın tehlikeli olduğundan bahsetti,
bir yıldırımı tankın üzerine yönlendirdi ve tankın imha
ama Evren’e güvenmediğimden üzerinde durmadım.
olmasına yok açtı. Takımın hepsi bir tarafı yanmış
Ofisime gittiğimde Kuzgun’un görmemesi gereken bazı
bahçeye toplandıklarında Kuzgun gördüğü belgeleri
belgeleri incelediğini gördüm ve kendisi gördükleri
ortaya attı, ama belgelerin benim için hazırlanmış bir
konusunda oldukça kızgın bir vaziyetteydi. Kedi Oğlan
güvence olduğunu söyleyince hepsi ikna oldu. Herkes
ile ilgili düzgün bir gözlemden faydalanmak amacıyla
odalarına geçerken ben de Efla ile Kedi Oğlan ile ilgili
bahçede Efla’yı görmeye gittim. O esnada kamera
sohbetimize devam edebildim.
kayıtlarına göre Kedi Oğlan, Manuel’i odasında
görmeye gitmişti ve Manuel uyanmadan evvel gördüğü, Vakanın Etkileri: Takımdaki çoğu kişi yeteneklerini
Kedi Oğlan’ı bir şekilde ilgilendiren rüyası hakkında takım arkadaşlarına gösterme fırsatı yakaladı, böylece
görüşüyorlardı. hem ilk dersteki gecikmeyi telafi etmiş hem de bu
konuyla gelecek derslerde vakit kaybetmemiş olduk.
İlk saldırı Kuzgun kütüphanedeyken gerçekleşti,
Yaşananlar Kedi Oğlan ve Evren’in eğitim sürecine ilgi
aralarındaki Latince konuşmaları Kuzgun özel gücü
duymasına neden oldu ve derslere kendi istekleriyle
sayesinde anlayabiliyordu ve askerlerin takımdaki
katılmaya başladılar. Kuzgun’a takımın önünde burada
bir genci almaya geldiklerini, diğerlerini de
liderin kim olduğunu gösterme fırsatı yakalamış oldum,
öldüreceklerini öğrenmişti. Marker, anlaşılan elindeki
böylece Kuzgun’un da takım üzerinde bana karşı olan
çatalı son anda Kuzgun’a saldıran askere fırlatarak
olumsuz etkisini yok ettim. Starfell, öfkesini kontrol
Kuzgun’u kurtarmıştı. Ortak salonda Klik askerler
etme yolunda büyük adımlar attı ve takım arkadaşlarına
içeri girdiği gibi elektrikleri söndürmüştü, Kara Altın
kendisiyle ilgili bir sırrı paylaşacak kadar güvendi. Bay
da kanepelerden birini demire dönüştürüp sığınak
Fend saldırının sonrasında daha da kötüleşmeye başladı
haline getirmişti. Klik’in hatırlatmasına rağmen
ve depresyonda olan birisinin karakterine büründü.
Starfell özel gücünü kullanmamış ve askerlerden
birine saldırıp silahını almış, geri kalan askerleri 3. Gün:
de öldürmeyi başarmıştı. Klik gücünü kullanmama
nedenini sorduğunda Starfell, Ağrı Dağı Felaketine Bu gün eğitim sürecinin en sakin günlerinden
sebep olanın kendisi olduğunu anlatmıştı. Balkonda biriydi. Dünkü saldırının başarılı bir şekilde atlatılması
askerlerin saldırısıyla karşı karşıya olan Rüyacı ise üzerine uzun bir ders yapılmadı ve daha çok
yanılsamalar oluşturarak askerleri korkutmuştu, Ozan dinlenebilecekleri bolca boş vakitleri olmuştu. Çok
da askerlerden birinin silahını almayı başarmış ve fazla tüm grubu ilgilendirecek vakalar yaşanmamış,
askerleri soğukkanlılıkla öldürmüştü. Kedi Oğlan, ama gruplaşmalar belirgin bir hale gelmeye başlamıştır.
Manuel ile beraber kilitli odasında kalan Evren’i İlgimi çeken bu tarz gruplaşmaları da birer vaka kaydı
kurtarmaya gitmişlerdi. Kedi Oğlan, Evren’in kilidini altında özetlemeyi uygun gördüm.
www.yerlibilimkurgu.com 55
Son İnsan - Gürhan Öztürk
Vaka Kaydı No. 12: Mini Barda İçki Oyunu kullanamadığını bildiği ama bunu söyleyemediği için
kendisini kötü hissetmektedir.
Vakanın Özeti: Mini barda tek başına Starfell içki
içerken Kuzgun yanına uğradı. Aralarında geçen kısa
bir sohbetin ardından ikili bir içki oyunu oynadı.
Birbirlerine hayatlarıyla ilgili sorular sordular ve yanıta Vaka Kaydı No. 14: Balkonda Limonata Keyfi
göre içkilerinden yudum aldılar. Oyunun sonunda
Vakanın Özeti: Kara Altın geçmişini tamamen geride
ise Starfell kazandı. Devamında bir süre kitaplar
bırakmak için tıraş olmuştur ve kara sakallarından
konusunda sohbet ettiler, sonra Starfell kütüphaneye
tamamen kurtulmuştur. Askerlerin saldırısında
geçerken Kuzgun odasına gitti.
gücünün ne kadar etkili olabileceğine tanık olmasının
Vakanın Etkileri: Starfell sakin kalmak için büyük ardından biraz daha işi ciddiye aldığı görülmektedir.
bir çaba göstermektedir. Özellikle kütüphanede bol Odasından çıktıktan sonra yaptığı limonataları balkona
miktarda kitap okuduğu görülüyor. Kuzgun’a gelirsek götüren Ozan ile karşılaşan Kara Altın onunla beraber
onun ise Starfell ile vakit geçirmekten keyif aldığı balkona gitmiştir. Rüyacı da balkondadır. Üçü beraber
görülmektedir. Onun hakkında öğrendikleri her geçen limonatalarını içerken Efla’nın çıkarttığı yangını
gün şaşırtmaktadır. Anlaşılan ilk günü öfke krizi izlediler ve Bay Fend’in durumunu konuştular. Rüyacı
esnasında tanıştığı askerin karakteri tahmin ettiğinden benim Bay Fend’in durumuyla bir ilgim olduğunu
daha farklı çıkmıştır. Şimdilik beklemeyi uygun düşünmektedir ve bu düşüncesi en çok Ozan’ı
görüyorum. Kuzgun’un Manuel, Starfell ve Kedi şaşırtmıştır.
Oğlan’ın buradaki konumuna ileride büyük etkileri
Vakanın Etkileri: Ozan, Rüyacı’ya çok bağlanmaya
olacağını hissediyorum, ama bu durumu kontrolüm
başlamıştır. Özellikle Rüyacı’nın benden hoşlanmıyor
altında tutmak zorundayım.
oluşu bana en başından beri sadık olan Ozan’a da
artık dikkat etmem gerektiğini göstermektedir.
Kara Altın’ın buraya geldiğinden beri değişmeye
Vaka Kaydı No. 13: Yangın başladığının bir göstergesi olarak görülebilen tıraş
olması ve sakallarından kurtulmasını iyi bir gelişme
Vakanın Özeti: Kedi Oğlan’ın gücü sayesinde yeniden olarak görüyorum. Tek sıkıntı hâlâ alaycı karakterini
bacaklarına kavuşan Efla, tekerlekli sandalyesini sürdürmesi ve oldukça güçlü olan yeteneğinin pek
yakarak yaşadığı acı dolu günleri geride bırakmak fazla farkında olmamasıdır.
istemiştir. Yangın kontrol altında tutulduğu için Efla’nın
bu kendini rehabilite etme şeklinde karışılmamıştır.
Bay Fend, yangının olduğu yere gitmiş ve Efla’nın
yanında bir süre kalmıştır. Hâlâ durumu iyileşme
emaresi göstermemektedir.
Gürkan AKPINAR
Turuncu Gezegen
Uzay boşluğunda maruz kaldığımız her problemin, Aras Hoca birkaç saat sonra bana katılacağını
pek çok soru işaretini büyük bir iştahla üzerimize söyledi, sonra da yanımdan ayrıldı. Bir şey söylemeden
fırlattığını bilerek çıkıyorduk yola her defasında. Ne var ağır adımlarla makine dairesine indim. Yokluğumda
ki en basit meselelerde bile denklemin bilinmeyenlerini burası epey toparlanmış olmasına rağmen yine de
çözmede amatör kaldığımız anlar olabiliyordu. Yine durum çok parlak sayılmazdı. Kısa bir planlamanın
de mürettebatın tamamına yakını, gerginliklerini ardından işe koyuldum ve birkaç saat boyunca
belli etmeme konusunda ellerinden geleni fazlasıyla aralıksız çalıştım. Bir an, “Tüm mürettebat toplanma
yapıyordu. Profesyonelliğin gerektirdiği şekilde odasına.” anonsu yapıldı ve hafif irkildim, sonra
sükunetimizi korumaya çalışıyorduk, zira bu gemideki aynı anons iki kez daha tekrarlandı. Yeni bir sorunla
herkes asker kabul ediliyordu. Tüm bunlara rağmen, karşılaşılmıştı muhtemelen ve bu geminin bir büyük
gezegenler arasında süzülen bir gemide en istenmeyen problemi daha kaldırabileceğinden emin değildim.
şeyin bozulan motorlar olduğu da inkâr edilemezdi. Ciddi bir endişeyle hemen salona gittim. Mürettebatın
tamamına yakını burada gibi görünüyordu. Kaptan
Kaptanın emriyle en yakın gezegene inmek üzere oldukça gergindi. Birazdan yüzeye ineceğimizi
iticileri devreye sokan pilotlar, gemiyi olabildiğinde söylüyor ve yapmamız gerekenleri anlatıyordu.
az hasarla yüzeye indirmenin hesaplarını yaparken, Gemiden inmemizin amacını pek anlayamasam da
ben de makine dairesine geri dönme kararı almıştım. kaptanın fikrini tartışmaya açacak değildim, özellikle
Yeterince dinlemiştim, daha fazlası vakit kaybı olacaktı. de böyle bir zamanda. Beni şaşırtan, ekibin tamamının
İneceğimiz gezegende onlarca gün bekleyemezdik yüzeye inmek üzere görevlendirilmesi olmuştu. Aras
ve şu an itibarıyla yardım çağrısı gönderemiyor Hoca’ya baktım, omuz silkti, sanırım o da bir şey
oluşumuzu da göz önünde bulundurursak, senaryo her soramamıştı. Birilerinin gemide kalarak hasar gören
geçen saat daha da kötüleşecekti.
noktaları onarması gerekiyordu fakat kaptan şimdilik burası. Uzakta beliren kanyonlar, yanı başımızdaki
bunları ikinci plana atmış gibiydi. dağlık bölgeler, hatta mağaralar; insanda garip bir
merak ve az da olsa korku uyandırmayı başarıyordu.
Kıyafetlerimizi giyip kasklarımızı taktık ve Çok sıcak ve bir o kadar da ıssız bir gezegen olmasına
birer silah alarak aşağı inmeye başladık. Bu esnada rağmen, “Birilerinin yaşaması için de pekâlâ uygun
Karza da ayak basacağımız gezegen hakkında yerler var aslında.” dedirtebiliyordu insana. Öyle ya,
bilgiler vermeye başladı. Söylediğine göre buraya belki de davetsiz misafirleri sevmeyen ev sahipleri
CJD1208 ismi verilmiş. Keşfedilen binlerce gezegene tarafından plazma silahlarıyla karşılanacaktık. Ancak
binlerce isim uydurmak yeterince zahmetli olduğu ben, bu anlamsız düşünceleri çabucak gömmeye karar
için benimsenen bu kodlama metodunun hâlâ devam verdim. Bunca zaman sonra sadece bir adet balık
ettiğini hatırladım bir an. Pek hoşnut olduğum bir bulabilmiş insan ırkının uzayda bilinç sahibi bir canlı
yöntem değildi bu, bana göre üşenmeyip her gezegene türüyle karşı karşıya gelme ihtimali, birkaç saniye
isim uydurulabilir aslında. Dünya’dan binlerce ışık yılı sonra ışınlanarak eve dönme ihtimalimizle aynıydı.
uzaktaki bu turuncu gezegene şu ana kadar sadece bir
defa gelindiğini, kısa bir keşiften sonra da sonuçsuz Kısa bir bekleyişin ardından kaptan yeni talimatını
bir şekilde geri dönüldüğünü anlatarak devam etti verdi. Mürettebat, dörderli gruplar halinde dağılmaya
Karza. Bu defa neyi bulmayı amaçladığımızı pek başladı. Bana tabii ki mağara yolu gözüktü, zaten
kestiremiyordum, kaptanın kafasından geçenleri başka bir şey de beklemiyordum. Yanımdakilerden
okumak mümkün olmuyordu. biri Karza’ydı. Diğer ikisinin ise sadece yüzlerini
anımsıyordum, o da kasktan görebildiğim kadarıyla.
İlk iyi haber, yer çekimi hakkındaydı, zira İsimleri zor ezberleme huyum beni hâlâ terk etmedi ne
Dünya’dakinin neredeyse aynısıydı. İşimizi yazık ki.
kolaylaştıracak güzel bir detaydı bu. Ancak ekrandaki
veriler can sıkmaya yetiyordu. Gezegenin sıcaklığı Ağır ve temkinli adımlarla mağaraya yaklaşmaya
normalin çok üzerindeydi, basınç oldukça fazlaydı. başladık. Sanki operasyona gidiyor gibiydik, halbuki
Kıyafetlerimizdeki en ufak bir yırtılmada ya da karşımıza ufacık bir solucan bile çıkmayacaktı.
kaskımızın camında meydana gelecek ufacık bir Karza silahının fenerini açıp içeriyi taramaya başladı.
çatlakta bile her şey felakete evrilebilirdi. Zaten bu Ciddiyetimi korumakta zorlanıyordum. Boğazımı
kıyafetlerin bizi ne derece koruyabileceğinden de temizleyip yavaşça ilerlemeye devam ettim. Her
pek emin değildim. Diğer taraftan, bu silahlara neden noktaya dikkatle bakıyorduk ve elbette hiçbir şey
gereksinim duyduğumuzu da pek anlayamamıştım. bulamıyorduk. Mürettebatın geri kalanından da
Gezegen keşifleri pek çok kez sakin bir şekilde yapılırdı ses gelmiyordu. Beklendiği üzere, onlar da bir şey
ki zaten burada herhangi bir canlılık belirtisi de yoktu. bulamamıştı belli ki. Bir müddet mağarada ilerledik
Savaşa gidiyormuşçasına donanıp koşuşturmak pek ve nihayet derin bir çukura vardık. Fenerin ışığı
duyulan bir şey değildi. Tabii belki de bize her şey çukurun dibini aydınlatmada yetersiz kalmıştı. Karza
öğretilmemişti, bilemiyorum. En ürkütücü olansa çantasından iki adet fosforlu çubuk çıkarıp kırarak
rüzgârın sesiydi. Adeta fantastik filmlerde gördüğümüz çukura bıraktı. Yer çekimi ne kadar bizden yanaysa,
o karanlık canavarların biraz sonra ortaya çıkacağı çukurun derinliği de o ölçüde karşımızdaydı. Çubuklar
hissini veren gerilim yüklü bir uğultu çarpıyordu o kadar çok düştü ki, bir süre sonra ışık tamamen
kulaklarımıza. Sanki belanın üzerine koşuyor gibiydik. kayboldu. Bu kadar derin bir yere girmenin hiçbir
getirisi olmayacağı ortadaydı, hatta riskliydi de.
Beklediğimin aksine, uçsuz bucaksız bir çöl değildi
www.yerlibilimkurgu.com 59
Turuncu Gezegen - Gürkan Akpınar
Birbirimize birkaç saniye baktıktan sonra, sanki bir ışık görüldü. Birkaç saniye sonra da şiddetli bir
önceden anlaşmışız gibi aynı anda geri döndük ve patlama yaşandı ve herkes geriye savruldu.
mağaranın çıkışına doğru yürümeye başladık ve kısa
süre içinde mağarayı terk ettik. ***
Rapor vermek üzere kaptanın bulunduğu yere Mürettebatın neredeyse tamamı yerde yatıyordu.
yöneldik. Birkaç adım atmamızın akabinde, geminin Kaptan, yaralanan olup olmadığını birkaç kez sordu.
yüz metre uzağına silindir biçimde sarı renkli bir cisim Herkes olumlu yanıtlar veriyordu, kimsenin kıyafetine
düştü. Aynı anda kaptanın “Siper al!” emriyle herkes ya da kaskına zarar gelmemişti muhtemelen. Şiddetli
yere yattı. Silahlar cismin düştüğü yöne doğrultulmuş bir çınlama sesi beynime bıçak gibi saplanıyordu ve
vaziyette beklemeye başladık. Toprağa saplanan dakikalarca sürdü bu. Etrafa bakmaya çalışıyordum,
kısmıyla birlikte muhtemelen bir metre uzunluğunda üzerimize gelen hiçbir şey yoktu. Öksürmeler ve
ve yine buradan görebildiğim kadarıyla en fazla yirmi inlemeler arasında seçebildiğim bir ayak sesi de yoktu.
santimetre yarıçapında silindir bir parçaya bakıyorduk. Bize kimin neden saldırdığını anlamaya çalışıyorduk.
Bu esnada kaptanın yanındaki bir asker de elindeki Bununla birlikte, az önceki düşüncelerim de tamamen
Batkha isimli, görünüm itibarıyla tabancadan pek yerle bir olmuştu tabii. Belli ki gezegenimizden
de farkı olmayan dedektörü ile toprağa çakılmış binlerce ışık yılı uzakta da bilinç sahibi türler varlığını
vaziyetteki bu garip cisme sinyaller göndererek sürdürüyordu. Hatta bunlardan bazıları, koca bir
tarama yapmaya başladı. Tarama birkaç saniye mürettebatı savurabilecek bir bomba yapacak kadar
devam etti, sonra da kaptana bir şeyler söyledi. Neler ileriye gidebilmişti. Ne var ki şu dakikaya kadar
konuşulduğunu duyamamıştık. gemimize doğru bir taarruz da görmemiştik. Acaba
düşmanımız bizi tam olarak keşfedemediği için
Aramızdan bazıları, cismin bomba olduğundan mi konumunu koruyordu, yoksa zaten karşımızda
şüpheleniyordu, ancak ben bu şüpheyi çok çarpışabileceğimiz kalabalık bir tür yoktu da
anlamsız buluyordum. Hiçbir canlılık belirtisine sadece bir avuç üstün zekâ sahibi yaratığın kanlı
ulaşamadığımız bu garip gezegende kim bize bomba eğlencesine mi maruz kalıyorduk? Cevap ne olursa
atacaktı? Üstelik neden doğrudan geminin üzerine olsun, kesin olan şey, kısa süre içinde başlayacağına
değil de yüz metre uzağına atılmıştı ve şu ana kadar inandığım çatışmadan sağ çıkmadan bu gezegenden
neden patlamamıştı? Biz aklımızdaki soru işaretlerini ayrılamayacağımızdı.
henüz giderememişken kaptan aniden ayağa kalktı.
Elini kaldırıp tüm mürettebatı yanına çağırdı. Herkes
bir anda ayağa kalkıp seri adımlarla kaptanın yanına
gitti. Dedektörün ekranında birtakım semboller vardı.
Anlaşılabilir bir yazı yoktu, belirgin bir resim de yoktu,
sadece düzgün geometrik şekillerden ibaret sembollere
bakıyorduk. Kimse bir şey anlayamamıştı. Kısa bir
süre sonra dedektörden sinyal sesi gelmeye başladı.
Herkes birbirine bakıyor, bir açıklama bekliyordu.
Sinyal sesleri üçer saniye aralıklarla duyulmaya devam
etti ve otuz saniye kadar sürdü, sonra da kesildi. Tam o
anda gözlerimizi o garip cisme tekrar çevirdik. Parlak
Sonsuz Rüya
Yazgının Yonüs’le Simla’yı Birbirine Yazıp O da yollara düştü. Âşıklar tam kavuşmak üzereyken
Bozduğudur Kara Kedi adındaki habis varlık onları ayırdı. Yonüs
ile Simla’nın aşk ve ayrılık döngüsü böyle başladı:
Çor Gezegeninin çöllerinde karıncayiyen
Kavuşma ihtimali, Kara Kedi, ayrılık…
çobanlığı yapan Yonüs, holovizyonda güzeller güzeli
muhabir Simla’nın suretini gördü ve ona vuruldu. Bütün evren onların macerasıyla çalkalanırken
Âşık olduğu kadına kavuşmak için karmaşık solucan Yonüs kuşkular içinde kıvranıyordu. ‘Simla bir
deliği hatlarında belalı bir yolculuğa çıktı. Kaçak bir yanılsama olabilir mi? Ya bütün bu hikâye bir reklam
yolcu, gezgin serseri, âşık şair olarak bir galaksiden viraliyse? Yoksa bu kuşku virüslerini kafama Kara
ötekine savruldu. Zekâ sahibi bir canlının servet ya da Kedi mi sokuyor?’ Yonüs, kafasında deli sorularla
güç dışında bir amaç için bunca tehlikeyi göze alması Böcek halkının yaşadığı Şifa Gezegenine gitti. Evrenin
görülmüş iş değildi. Âşık, geçtiği her gezegende en hünerli psikologları olan böcek hekimleri hassas
macerasını anlattı, farklı ırkların dillerinde Yonüs ile duyargalarıyla onu muayene ettiler. Sonuç pozitifti.
Simla’nın şarkısı söylendi; ‘Sevmek’ fiilinin bütün Yonüs son derece sağlıklı bir aşk hastasıydı. Böcek
çekimleri tazelenip canlandı. Işık hızıyla evrene yayılan halkı hep birlikte Yonüs ile Simla’nın hikâyesini
hikâye Simla’nın kulağına da gitti. Güzel muhabir, feromon diliyle söylediler. Keskin kokular Yonüs’ün
aşka dönüşen bir merakla bu çobanın çekimine kapıldı. zihninde tanıdık görüntülere dönüştü; Karakedi’nin
dev bir buz kütlesinin içinde onu ölüme terk ettiği Kara Kedi’nin Büyük Sırrı Çözdüğüdür
macerayı hatırladı, Lav Adamlar gelip kurtarana kadar
Kara Kedi, sıradan bir kıskanç âşık ya da basit
Simla’nın suretini hayal ederek hayatta kalmıştı. Âşık
bir arabozucu değildi. Yapılandırılırken sevme
kendi macerasının kimyasal çeşitlemesini genzinde
becerisi ondan esirgenmişti. Kimyasında aşkın zerresi
bütün yakıcılığıyla duyarken mırıldandı. ‘Simla, bir
yoktu. Doğduğundan beri başrolünde oynadığı yıkım
hayal olabilir ama biliyorum aşk gerçek!’
düşleriyle sarhoştu. Bütün evreni avcunun içine almak
istiyor, bunun için nifak tohumları saçıyor, ırklar arası
düşmanlıkları ve nefreti körüklüyordu.Taktik basit ve
Simla’nın Derin Muammayı Sezdiğidir
kullanışlıydı: Böl parçala hükmet. Her şey planladığı
Simla, Kara Kedi’den kaçarken bir solucan gibi ilerlerken çobanın biri bütün gidişatı bozmuştu;
deliğine girerek evrenin sınırındaki Varsan Gezegenine farklı tür, ırk ve kültürleri birbirine bağlayacak bir
düşmüştü. Gemisi yavaş yavaş gezegenin yumuşak, karasevda hikâyesi Karakedi’nin evrende duymak
düşsü dokusuna gömülürken zihni cevapsız sorularla istediği son şeydi. O bizzat aşkın düşmanıydı ama
fırıl fırıl dönüyordu: ‘Sanki hepimiz tuhaf bir bütün nüfuz ve kudretine rağmen iki âşığı tamamen
senaryonun anaforuna kapılmış gibiyiz.Bu senaryoyu yok edememişti. Sanki gizli bir el, âşıkları ayırmaktan
yazan kim? Olup bitenlerin anlamı ne?’ atmosferdeki daha fazlasını yapmasını engelliyordu. Kara Kedi
uyku tozakları geminin çatlaklarından sızarak derin şüphelerinin ve söylentilerin ardına düştü. Sadık
bir uykuya dalmasını sağladılar. Uyandığında büyük, adamlarını evrenin ötesinde var olduğu söylenen
ferah bir odada buldu kendini, tehlike hissetmiyordu yasak dosyaları aramaya yolladı. Hiçbiri geri dönmedi.
tam aksine anlayamadığı bir huzur duyuyordu.Çok Onlarca adamı telef oldu. Fakat sonunda hedefe ulaşan
geçmeden Varsanlılar kendilerini gösterdiler, havanın bir adamı son anda kesik cümlelerden oluşan karışık
içinde hafifçe titreşen varla yok arası varlıklardı ve bir mesaj yollamayı başarmıştı: Dünya tükeniyor…
evet elbette Yonüs ile Simla’nın hikâyesini rüyalarında İnsanlar yaşanabilir gezegenlere ulaşabilmek için
görmüşlerdi.Varsan’ın rüya sakinleri, tüm evrenin dev uzay gemileri yapıyorlar… Binlerce yıl sürecek
düşte görülen bir şaka olduğuna inanıyorlardı. İşte, yolculuklar… Uzun ve derin uykudaki insanlar
bu aradığım cevap, dedi Simla. Yonüs, Kara Kedi,
Beyin aktivitelerinin kesintiye uğramaması için
hepimiz başka birisinin rüyasıyız. Rüya sakinleri
yapay zekâ onlara bir rüya yazıyor… Bir aşk rüyası…
Simla’yı uyutup ona kendi hikâyesinden rüya sahneleri
Bitmeyen bir sevda hikâyesi… Rüya sürdükçe arzu
gösterdiler: Yonüs’ün hikâyesini ilk duyduğu,
da sürecek… Âşıklar hiç kavuşmamalı… Yaşanabilir
anlatılanın aynı zamanda kendi hikâyesi olduğunu
bir gezegen bulunana kadar simülasyon kendini
şaşkınlıkla fark ettiği ilk anlar… Hiç tanımadığı bir
sürdürmeli… Yeni bir gezegene uyandıklarında
adama âşık olup onu aramaya başlaması, o vakte kadar
insanlar bu aşk hikâyesini hatırlayacaklar… İmkânsız
sadece haber malzemesi zannettiği varlıkların hayatına
aşkı mümkün kılmaya adayacaklar kendilerini…
karışması, muhabirliğin arayüzeyini aşarak başkalarını
Aynı rüyayı gören insanlar, birikmiş arzuları ve aşkla
gerçekten tanımaya başlaması… Sayıklar gibi
yeni bir insan uygarlığı kuracaklar… Farklı ırklar
mırıldandı: ‘Evren bir düş olabilir ama aşk gerçek!’
arasında evlilikler… Genetik çeşitlilik… Kavuşma
o zamana kadar ertelenecek… Biz hepimiz onların
www.yerlibilimkurgu.com 63
Sonsuz Rüya - Ümit Yaşar Özkan
www.yerlibilimkurgu.com 67
maya varmışlardır. İronik bir şekilde bu ilkelere bağlı
olan birliklere “Sendikalar” denilmekteydi. Sendikala-
rın amaçlarına karşı çıkan birliklere ise “Şirketler” de-
niyordu. Avustralya, altı eyalet ve iki bölgeye ayrılmış-
tı. Her bir bölge ve eyalet “şehir devleti” olarak tanım-
lanan kendi özel başkentlerine sahipti ve bu başkent-
lerce sömürülmekteydiler. Union City, Asio-City’den
sonraki en büyük ikinci şehir devletiydi. Bu sosyo-
politik çevrede, ulusal istihbarat teşkilatı ASIO çok
fazla güç kullanmaktaydı. Artık Avustralya’daki tüm
da ilerlemek için; oyunundaki mekânlarda bulunan ya
Şehir Devletleri ya Şirketler’e ya da Sendikalar’a ait-
da oyuncu olmayan karakterler tarafından bize verilen
ti. Oyun arka planında birbirlerine karşılıklı olarak sa-
ve birbiriyle birleştirilebilen eşyaları toplamamız gere-
kiyor. Kahramanımız Robert oyuncu olmayan karak-
terlerle oyunun bulmacalarını çözmek ve hikâyeyi öğ-
renmek için diyaloglar aracılığıyla sohbet eder. İpuç-
ları ve diğer bilgiler, toplamış olduğumuz öğelere ve
ortamdaki nesnelere tıklanarak elde edilir. O zaman-
ki macera oyunlarının aksine, kahramanımızın ölmesi
mümkündür, bu durum oluşursa son kaydetme nokta-
sından tekrar başlamak zorunda kalıyoruz [1].
botaj yaparak pazar hâkimiyeti sağlamaya çalışan Uni- eder. Ne yazık ki helikopter havalandıktan sonra gü-
on City ve Hobart Corporation arasındaki çatışma iş- venlik görevlileri kabiledeki herkesi havaya uçurarak
lenmektedir [1]. öldürürler [5].
www.yerlibilimkurgu.com 69
Beneath a Steel Sky - Muhittin Yağmur Polat
KAYNAKLAR
1-http://www.wikizero.biz
2-http://oyungezer.com.tr
lisi hayatta kalmak zorundadır. Robert’in tek güvene-
3-https://www.pcgamer.com
ceği dostu Robot Joey’dir.
4-https://allthetropes.fandom.com
Bu sayımızda bilimkurgu macera oyunlarının 5-https://kudocline.wordpress.com
en bilinen ve beğenilen örneklerinden biri olan BENE-
ATH A STEEL SKY oyununa değindik. Umarım ilgi-
nizi çekmiştir.
www.yerlibilimkurgu.com 71
Kısa Öykü
Morpheus
İstila
için hemen doğruldu. Bilinmeyen bir numaraydı Seslerin kesilmesinin ardından hızlıca kalktı
arayan. Bir süre açıp açmama konusunda tereddüt yatağından. Odası darmadağındı. Aylardır bir konu
ettiyse de bu saatte aranmasının önemli olduğunu üzerinde akademik çalışmalar yürütüyordu. Çalışma
düşünerek telefonu açtı. masasının üzerinde onlarca kitap vardı. Bu kitapların
en üstünde ünlü araştırmacı Ignatius Donnelly’nin
“Alo kimsiniz?” “Atlantis:TheAntideluvian World” kitabı yer alıyordu.
Önce derin bir sessizlik oldu. Bu sessizlik Daha üstünü başını bile düzeltmeden evden
odanın her yanını kapladı. Daha sonraysa Eric’i… Eric dışarı attı kendisini. Dışarı çıktığında ilk işi istemsizce
kendisini bir boşluğa düşmüş gibi hissetti. Sanki birisi göğe bakmak olmuştu. Gökyüzü son derece açık ve
onu ucu bucağı olmayan karanlık ve dipsiz bir kuyuya berraktı. Hava oldukça ılıktı. Serin esen rüzgâr insanın
itmiş gibiydi. Orada hiçbir şey hissetmeden derinlere içini huzurla dolduracak cinstendi. Doğruca kent
doğru yuvarlanıyordu. Kendi benliği dışında her şey meydanına yürüdü büyülenmişçesine. Kadim kentin
yok olmuştu sanki. Telefonun başında öylece ne kadar geniş meydanı her taraftan karınca sürüleri gibi akın
beklediğini bilmiyordu. Sanki bir “an” içinde yıllar eden insanlarca hınca hınç doluydu.
asırlar geçmişti...
Buraya gelen insanların halleri görülmeye
Daha sonra bir ses çarptı kulağına. Daha değerdi. Saat sabahın erken saatleri olduğu için
doğrusu ses kümeleri. Birisi onunla konuşuyordu ama buraya gelenlerin çoğu çıplak ya da yarı çıplaktı.
bu konuşmadan çok çarpışmaya benziyordu. Sanki ses Ebeveynlerinin bu garip durumundan rahatsız olarak
kümelerinden oluşan büyük göktaşları Eric’in beyninin onları vaz geçirmeye çalışan çocuklar ya da bu garip
duvarlarına çarpıyor, beyninin kıvrımlarında dolaşarak büyü, hipnoz ya da her neyse onun etkisinin dışında
72 www.yerlibilimkurguyukseliyor.com / Nisan 2019 / sayı 24
İstila - Morpheus
kalabilmiş bir kısım insanlardan başka kimsenin emicileri adını verdikleri saldırı gücü iş başındaydı.
kimseyi gördüğü filan yoktu. Birkaç dakika gibi kısa Beyin emiciler çeşitli dalga frekansları aracılığıyla
bir süre içinde kentin meydanı karınca sürüsünü irtibata geçtikleri insanların beyinlerini ele geçirerek
andıran insan sürüsüyle dolup taşmıştı. onları derin bir hipnoza sokuyor ve bu sayede onlara
istediklerini yaptırabiliyorlardı. Dünyayı istila etmeyi
Çocuklar büyülenmişçesine göğü izleyen hedefleyen gelişmiş tür böylelikle tüm gezegeni tek
anne babalarını uyandırmak için ellerinden geleni bir silah patlatmadan ele geçirmeyi planlıyordu.
yapıyor ve ağlayarak onları uyandırmaya çalışıyorlardı Beyinlerinin kontrolünü ele geçiremedikleri
fakat nafile… Bu gizem her neyse onun etkisine kişileriyse kontrol edebildikleri insanlar aracılığıyla
kapılan insanların uyanmaları mümkün değilmiş gibi öldürüyorlardı. Beyin emicilerle bir şekilde karşı
görünüyordu. karşıya kalıp onların etkisinden kurtulmak nerdeyse
imkânsız gibiydi. Onlara en çok karşı koyabilenler
Kısa bir süre sonra bir sessizlik oldu. Hipnozun
farkındalığı ve bilinç düzeyi en yüksek olan insanlardı.
etkisinde kalanlar çok önemli bir şey dinliyorlarmış
Bu insanların zaman zaman beyin emicilerin
gibi dikkatle gökyüzünü izliyorlardı. Diğerleri de az
hipnozundan kurtulup uyandıkları oluyordu fakat
sonra olacaklardan habersiz onların bu tuhaf hallerini
dünya çok kısa bir sürede o kadar yaşanılmaz bir hale
izliyor, çaresizce onları uyandırmaya çalışıyorlardı.
gelmişti ki böylesi bir dünyada uyanmaktansa ölmek
Bir süre sonra akıllara durgunluk veren olaylar
çok daha iyi sayılırdı.
silsilesi yaşanmaya başladı. Hipnotik etki altındaki
İnsanlar kendilerini öldürmeye başlamışlardı. Koca Birkaç saat gibi oldukça kısa bir sürede dünya
meydan bir anda büyük bir insan mezbahanesine nüfusunun özellikle Afrika, Ortadoğu ve Uzakdoğu
dönmüştü. Hipnozun etkisinde olan insanlar bütün Asya kısmında yaşayan büyük bir kesimi ölmüştü. Bu
gayretleriyle en kestirme yoldan kendilerini öldürmek bölgelerde geriye kalanların bu şartlar altında birkaç
için çabalıyorlardı. Kimisi eline geçirdiği kesici, delici günü çıkarması bile mümkün görünmüyordu. İnsan
alet her ne varsa onu kalbine, boynuna saplıyor, kimisi türü uzun zamanın ardından yeniden büyük bir yok
çıkabildiği en yüksek yerden kafa üstü kendini aşağıya oluş tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı. Üstelik bu sefer
bırakıyordu. Kendilerine engel olmak isteyenleri dünyalarını istila etmeye çalışan türe karşı oldukça
ise ister evlatları ister sevgilileri olsun acımaksızın hazırlıksız yakalanmışlardı.
öldürüyorlardı. Onlara engel olmak isteyenler
kendilerini düştükleri bu kötü durumdan kurtarması Dünyanın bütün güçlü hükümetleri
için çaresizce Tanrıya yakarıyor, ellerinden geldiğince başkanlarını ve üst düzey yöneticilerini bu istiladan
bu olan biten vahşeti durdurmaya çalışıyorlardı. korumak için önlemler almaya çalışıyordu. Bunların bir
Kentin binlerce yıldır romantik konserlere, dinletilere, kısmı kısa süreli başarılı olmuş olsa da sonuçta istilacı
gösterilere ev sahipliği yapan meydanı artık en dehşetli güçler hemen her yeri ele geçirmeyi başarmışlardı.
ölüm sahnelerine ev sahipliği yapıyordu. İnsanlık büyük bir yok oluşun eşiğindeydi…
Kıyamet günü tam anlamıyla başlamıştı, On gün sonra… ABD Ulusal Güvenlik Merkezi.
üstelik sadede oradakiler için de değil. Dünyanın pek
çok büyük kentleri bilinmeyen bir tür tarafından istila “Efendim, sizce bu yaptıklarımız…”
edilmişti.
“İnsanlığın geleceği için Tom bu
Henüz hayatta kalmayı başarabilmiş insanların yaptıklarımızın doğruluğu konusunda hiç şüphen
söylediklerine bakılırsa yüksek teknolojiye sahip olmasın”
gelişmiş bir türün dünyayı istilası söz konusuydu.
“Ama ölenlerin çoğu sivil insanlar. Üstelik
Bu türün doğrudan beyinlere hükmedebilen beyin
www.yerlibilimkurgu.com 73
İstila - Morpheus
aralarında küçük çocuklar, hastalar ve yaşlılar da var.” yüz tutmuş, küresel ısınma nedeniyle yaşam alanları
oldukça daralmış ve dünya nüfusu kontrolsüz bir
“Bunun ne önemi var Tom? Nasılsa hepsi şekilde oldukça artmıştı. Tüm bu şartlar altında İnsan
ölmeyecek miydi?” türü topyekün bir yok oluşla karşı karşıya kalmıştı.
Özellikle Afrika, Ortadoğu ve Doğu Asya ülkeleri gibi
“Evet ama…”
gelişmekte olan ülkelerin halkları insan türü açısından
“Sakın bu başarımızı küçümseme Tom. Bu yok edilmesi gereken zayıf halkayı oluşturmaktaydı.
işte hep birlikteydik. En başından beri… Biz büyük bir Yapılması gereken şey dünya nüfusunun yarısından
şey başardık! Değeri insanlık açısından paha biçilemez fazlasını oluşturan bu bölgedeki fazlalık olarak
olan büyük bir şey. Bir karar vermeliydik Tom bunu görülen popülasyonu yok etmekti. Aksi taktirde tüm
sen de biliyorsun. İnsan türünün geleceği açsından bir insanlık dünya ile birlikte yok olma tehlikesiyle karşı
karar vermeliydik. Ya eli kolu bağlı öylece bekleyip tüm karşıya kalacaktı.
insanlığın top yekün yok oluşuna kayıtsız kalacaktık.
Alınan ortak karar sonucunda harekete
Aptallıklarıyla kendi kendilerini yok etmelerine… Ya
geçen hükümetler önce uzaylı türlerin dünyayı istila
da şimdi yaptığımız gibi aramızdaki zayıf halkaları
edeceklerine dair haberler yayarak insanları böylesi
eleyerek insan türünün geri kalanının daha yaşanabilir
bir saldırının gerçekleşeceğine dair inandırmayı
bir dünyada yaşamasını sağlayacaktık.
hedeflediler. Yapılan propagandalar sonucunda UFO
Tanrı aşkına Tom yaptığımız şeyin değerini ve uzaylı haberleri insanların bir numaralı gündemine
göremiyor musun? Yaptığımız eliminsayon ile insan oturmuştu. Bu arada geliştirdikleri beyin kontrol
türünün evrimsel sürecine yüzbinlerce yıl katkıda teknolojileriyle ulaşabildikleri insanları diledikleri
bulunduğumuzu göremiyor musun? Yaptıklarımız gibi yönlendirmeyi başarmışlardı. Gelişmiş uydular,
şimdilik sana merhametsizce ve yanlış gelebilir. yaygın internet ağı, akıllı cihaz uyumlu beyin çipleri
Ama sakın unutma Tom doğanın acıması yoktur. vb. teknolojilerle insanların beyinlerine erişimleri
Bizim yaptığımız şey sadece evrimsel süreci biraz oldukça kolaylaşmıştı. 2060’lı yıllara gelindiğinde
hızlandırmak oldu o kadar!” kafasında beyin çipi olmayan insan sayısı yok denecek
kadar azdı. İnsanlar küçük ev aletlerinden tutun da
*** etraflarındaki tüm eşyalara varıncaya kadar hemen her
şeyibeyinlerine yerleştirilen akıllı çiplerle yönetmeye
ABD ve müttefiki olan bazı Avrupa ülkelerinin
bayılmışlardı. Bu da onları farkına bile varmadan her
gizlice tasarlayıp geliştirdiği beyin kontrol
türlü tehlikeye açık hale getirmişti.
teknolojisininkullanılması sonucunda 2089
yılındayaklaşık altı milyar insan hayatını kaybetti. 2089 yılının Temmuz ayında başlatılan
Bu acı olay tarihi kayıtlara gelişmiş uzaylı bir türün teknolojik tabanlı saldırı sonucunda tıpkı planlandığı
saldırısı olarak geçecekti. Resmi kayıtlara göre ABD ve gibi dünya nüfusunun yarıdan fazlası yok edildi.
müttefik güçler aylarca yürüttükleri zorlu mücadeleler Aradan geçen birkaç ay sonunda ABD ve müttefik
sonunda sözde bu uzaylı türe karşı verdikleri savaştan ülkelerin uzaylı saldırılarına karşı büyük bir başarı
galip ayrılmışlardı. Gerçek ise hiçte göründüğü gibi sağladığına dair haberler yayılmaya başlandı. 2100’lü
değildi. yıllara gelindiğinde dünya yepyeni bir başlangıca
hazırdı. Tarihe insan türünün uzaylılara karşı verdiği
Gerçekte ABD başta olmak üzere müttefiki
ölüm-kalım savaşı olarak geçecek olan büyük kurtuluş
oldukları bazı Avrupa devletlerinin yöneticileri bir
savaşında yaklaşık olarak yedi milyar insan hayatını
karar almışlardı. Onlara göre dünyanın ekolojik
kaybetmişti…
dengesi bozulmuş, su ve yiyecek kaynakları tükenmeye
Son yılların en büyük anlaşmasıyla 21st Century Küçük oğlan asfaltın üzerinde, kapağı
Fox’un sahipliği20 Mart 2019 saat 12.02’de Walt kıvrılarak açılmış tenekeyi itti. “Ekmek yemiştim
1
Disney Company’ye geçti. biraz.”
Ateşin cılız, turuncu alevleri çamur gibi göz “Fare bir zamanlar bir kalede yalnız
altlarını aydınlattı. “Bilmiyorsan anlatırım.” yaşıyormuş. Uzun, paslanmaz çelikten kuleleri ve
titanyum surları ile dünyanın en sağlam kalesi. Ve
Küçük oğlan başını iki yana salladı. içerisi de bir fabrikaymış aslen. Pistonlar inliyormuş,
dişliler dönüyormuş, uzun molibden bacalarından
“Anlattığım en iyisidir.”
elektrikli dumanlar süzülüyormuş. Kulelerin ucundaki
“Bana da anlat.” hologram flamalar üretimin oluşturduğu titreşimler
ile dalgalanıyormuş.Ne üretiyor diye soracaksın değil
“O fasulyeleri yiyecek misin?” mi? E bu fabrika sonuçta. Üretilir bir şeyler… Fare
zeki… Düşünüyor. Durmadan çalışıyor. Ve hayal bölerler… Beynini çiğ çiğ yerler…”
gücü neye yeterse onu üretiyormuş. Çünkü Fare ne
“Beynimi mi?”
düşünse onu hayata getirebiliyormuş. Ve bir gün aklına
bir ordu üretme fikri gelmiş. Yüzlerce çelik asker ve “Beynini ya! Ama beyninle işi olanlar
hepsine hükmedecek altıyüce komutan. Komutanlara sadece onlar değil. Üçüncü Prenses’in bütün işi
Prensesler diyecekmiş.” senin beyninleymiş. Çünkü o sana rüyanda gelirmiş.
Bir bakmışsın bir rüya görüyorsun ve aslında silah
“Prenses ne ki?”
arkadaşını boğazlıyorsun. Çünkü o sadece uyurmuş.
“Prenses… Acımasız katillere denir…” Adı Uyuyan’mış. Sentetik beyninin her yanı kablolarla
bağlıymış ve devasa radarlar ile gökyüzünden seni
Çocuk cılız bacaklarını karnına doğru çekti.
izlermiş. Beyin dalgalarında oynarmış… Kafayı
Adam, sapı kırık, plastik kaşığını daldırdığı tenekeden
yemek ister misin şimdi?”
üç beş tane kararmış fasulyeyi ağzına attı.
Çocuk başını iki yana salladı.
“Prensesleri yapmak için kalesine kapanmış
ve sonunda herkese diz çöktürecek ordusunun “Öyleyse onunla savaşırken uyumayacaksın.
komutanlarını yaratmış. İlk prensesi Pamuk’muş. Lazer Gözünü bile kırpmayacaksın.” Tenekenin kenarına
tabancasının yedi çemberinde yedi farklı mühimmat birkaç kere vurarak dibindeki fasulyeleri ağzına döktü.
dururmuş ve her bir mühimmat farklı bir gerçekliği
“Dördüncü Prenses kimmiş?”
yok etmek için tasarlanmış. Silahtan fırlayan bir lazer
bir ordunun yarısını uyuturken, öbür lazer bir taburu “Hmmm… Dördüncü Prenses. Offf… şimdi
gülmekten öldürürmüş.Ve moralini bozarmış, sinir sen deniz ne bilmezsin. Eski zamanlarda su o kadar
edermiş, aptallaştırırmış… Ve Pamuk’un derisi kurşun çoktu ki içinde yüzüyorlardı. Hatta üstünde savaş
beyazıymış. Belinde nükleer bir elma taşıyormuş.” tankları geziyordu. Ve içinde gökyüzünde uçan dronlar
gibi dronlar süzülüyordu. Dördüncü Prenses işte o
“Yenilen elma gibi mi? Sentetik…”
suyun içinde yaşarmış… Ona Denizin Kızı derlermiş…
“Nük diyorum oğlum sana. Patlatır. Buuum! Öyle felaket sonarlar yayarmış ki suyun dışındakiler
Koca beyaz flaş. Geride kalmaz bir şey. Arkasına dalgalardan helak olurmuş. Suyun yalnızca en
gökten yağan zehir bırakır… Radyoaktif kül…” derinlerinde gezermiş, gün ışığının bile ulaşamadığı
yerlerde; mavi, neon kristallerden gözleriyle ve
“Kül…”
kızıl paslı, yosundan saçlarıyla süzülürmüş… Ve
“Heralde. O da İkinci Prenses. Kül… suyun dibine inen ölü askerlerin kemik ilikleri ile
Felaket ya! Elmas ayakkabılarına bağlı jet türbinleri beslenirmiş…”
ile mevzilerin arasından ses hızında dolanırmış. Ve
Tenekenin dibindeki fasulye suyunu emdi. “Bir
yalnızca zamanı gelince öldürürmüş. Ve seni kül
de Yasemin 2.0 var. Beşinci Prenses. Ama içlerinden
edermiş. Kül etmediklerini annesine ve kız kardeşlerine
en acımasızı…”
bırakırmış. Nükleer serpinti yamyamları… Ciğerlerini
ve bağırsaklarını dişlerler… Yüreğini canlı söküp ikiye “Ya?”
www.yerlibilimkurgu.com 77
Büyük Kötü Fare- Kasvet Ulu
“Öyle tabii! Turkuaz ne, bildin mi sen?” Bir yandan da propaganda filmleri ile beyin yıkamaya
devam ediyormuş. Ama bir gün gelmiş… planları alt
Çocuk başını iki yana salladı.
üst olmuş.”
“Renklerin en güzelidir. Ama şimdi bitti.
Adam, kara ellerini tenekenin içine sokup
Yok oldu. Puf!” Açık avcuna üfleyince ağzından
fasulyelerin koyu suyuna ulaşmaya çalıştı.
bir fasulye kabuğu fırladı. Parmağından, lastik gibi
olmuş kabuğu yaladı. “Gitti böyle. Yasemin 2.0 “Sonra?” diye inledi çocuk.
gökyüzünü baştan aşağı turkuazla kaplarmış. Bir halı
“Ne sonra?”
gibi turkuazı serermiş; napalm ve eroin yağmurları
yağdırırmış. Görünmez alevler ile seni yakarmış. Seni “Sonra ne olmuş yani?”
dolunaya bağımlı edermiş. Gökyüzünde uçarken sana
gülermiş…” “Sonra Kızıl-N gelivermiş…”
“Offf… şimdi en kötüsüne geldin. Onun tek Adam, tenekenin içindeki son fasulye
bir adı var. Güzel… Ama gördüğün en çirkin şey. damlacığını da emdikten sonra çocuğa döndü. “Daha
Tırnakları yerine cam parçaları varmış, lav taşı gibi fasulyen var mı?”
paslı derisi esnemezmiş, dişleri radyoaktif, titrek
Çocuk başını iki yana salladı.
taşlardan oluşurmuş. Kemikleri sıcak asfalt gibi yağlı
ve kapkaraymış.Ve gözlerinden kızıl lazerler fırlarmış. Adam güldü. “Kızıl-N… O da başka bir günün
Ama onu göremezmişsin, çünkü dev gibi mekanik hikâyesi… Daha çok fasulyen olduğunda anlatırım…
bir zırhın içinde savaşırmış. Gökyüzüne uzanan bir Anlattığım en iyisidir…”
köpekten bahsediyorum. Köpek oğlu köpek! Paslanmaz
çelik dişleri senin boyundan on tane. Pençeleri yukarda
uçan jetler kadar. Yeri göğü titretirmiş. Zırhına da
Çirkin denirmiş…”
Kapının İncisi
“O bayrak oraya, siz uzaya çıkarak yapılmayacaktır. Eğer hazırsan dış kapıyı
onu oradan alasınız ve bana getiresiniz diye açmak için gerekli hava boşaltım düğmesine
asıldı öğrenci Oktay.” sen basacaksın. Bunu istemiyorsan da o
zaman geri gelebilirsin. Ama unutma, bunu
“...!!!”
yapmak için başka şansın olmayacak. Ya
“Sizi duyamadım öğrenci Oktay. Bana şimdi uzaya çıkarsın ya da kapının incisi
söylemek istediğiniz bir şey mi var?” Dünyaya döndükten sonra, bir daha uzay
gemilerinde görev alamazsın. Tercih senin.
Oktay kocaman açılmış gözleriyle, Fakat kararını verirken şunu unutma, babanı
Kaptan Çelik’in sorusuna cevap verdi. bulmayı ne kadar istiyorsun?”
“Ha! Evet, evet efendim. O bayrak Kaptan’ın sözleri Oktay’ı etkilemeyi
sizin elinize teslim edilecektir.” başarmıştı. Babasını bulmayı her şeyden çok
Kaptan Çelik, Oktay’a bakıp istiyordu. Ama uzay ise onu korkutuyordu.
gülümsemişti. Çocuğun ölesiye korktuğu Terlemeye başladı. Ağzı kuruyordu.
o kadar belliydi ki, Onu sakinleştirmesi Gözlerini kapadı ve bir süre bekledi. “Babanı
gerektiğini düşündü. bulmayı ne kadar istiyorsun?”Kaptan’ın
söylediği bu sözler zihninde sürekli dönüp
“Korkma, bu bir eğitim gemisi. Oraya durmaktaydı. Şimdi bir karar vermesi
yalnız gitmeyeceksin. Sana eşlik etmesi gerekiyordu. Kaptan’ın sorusunun cevabını,
için ikinci kaptanımı yanına veriyorum. sadece kendisinin duyabileceği kadar
O, ihtiyacın olan her konuda sana yardım kısık bir sesle cevap vermişti. “Her şeyden
edecektir.” çok”. Kesin bir kararlılıkla kapının yanında
İkinci kaptan Rıza Aslan’a döndü. bulunan düğme basmıştı sonunda. Artık geri
dönüşü yoktu. Dışarıya çıkacak ve o kırmızı
“Hazırsanız göreve başlayabilirsiniz.” bayrağı alıp kaptana teslim edecekti.
Rıza Aslan ve Oktay, komutana asker Düğmeye basılınca, odada bulunan
selamı verdikten sonra, kendileri için hava boşalmaya başlamıştı. Tüm hava
açılan ikinci kapıdan, hava boşluğu odasına boşalınca ise basınç dengelenmiş ve Oktay
girdiler. Kapı kapandıktan sonra, kaptanın ile Rıza Aslan geminin yer çekimi alanından
sesini duydular. çıkarak havada asılı kalmışlardı.
“Oktay, unutma bu bir eğitim “Her şey hazır kaptan. Dışarı çıkmak
gemisi. Seni tehlikeye atacak hiç bir şey için emirlerinizi bekliyoruz.”
www.yerlibilimkurgu.com 81
Rıza Aslan, emri beklerken, kaptan “Kapıyı açabilirsiniz.”
yanında bulunan Doktorla Tülay ile
Rıza Aslan, kaptanın emrine sadece
konuşuyordu.
“Anlaşıldı kaptan.”diye karşılık vermişti.
“Durumu nasıl?” Ve hiç beklemeden kapının açılması için
gerekli düğmeye basmıştı. Kendisi, tereddüt
Elindeki monitörden Oktay’ın sağlık
etmeden uzay boşluğuna çıkmıştı bile.
durumunu takip eden Doktor Tülay,
Arkasına dönüp baktı. Oktay henüz kapının
Kaptan’ın sorusuna cevap vermişti.
ağzında duruyordu. Eliyle ona gel işareti
“Çok heyecanlı ama bunu başaracağına yaptı. Oktay dışarı çıkmak istiyordu ama
eminim.” bir türlü elini, geminin açık olan kapısından
alamıyordu. Sanki görünmez bir kuvvet
Kaptan Çelik, doktorun kendinden onun kapıyı bırakmasına engel oluyordu.
emin olarak konuşmasına şaşırmıştı. Rıza Aslan, Oktay’a cesaret vermek için
“Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?” onunla konuşmaya başladı.
“Kalp atışları yine çok hızlı, tansiyonu “Korkma gel. Bu geminin manyetik
iki derece kadar yükseldi ve vücudu ise çok bir alanı var. Aynı manyetik alan senin
terliyor. Eminim ki gözleri de kararıyordur. kıyafetinde de var. Bu manyetik alanlar ,
Ama daha önce ki ataklarından farklı olarak birlikte çekim gücü oluşturuyorlar. Bu yüzden
şu anda çok kararlı. Yapmak istediği işe gemi seni kendisinden asla uzaklaştırmaz.
odaklanmış durumda. Her ne olursa olsun o Hatta gitmek istesen bile en fazla bir buçuk
bayrağı size getirecektir. Bundan eminim” metre uzaklaşabilirsin. Daha fazla değil... “
şu görevi tamamlayalım da sonra keyfine bir buçuk metre yaklaşabilirler. Daha fazla
bakarız.” değil...”
“Tamam, özür dilerim. Daha önce Oktay’ın kendisine bir şey söylemesini
böyle bir şey yaşamamıştım.” beklemeden, kapıya yönelmişti bile.
Arkasına dönüp Oktay’a baktı.
“Çoğu kişide yaşamayacak. Uzaya
çıkan insanlar şanslı azınlıktır. Herkes bu -”Hadi sen gelmiyor musun? Seni
deneyimi yaşayamaz.” bilmem ama ben çok acıktım. Akşam
yemeğine anca yetişiriz.”
Oktay, itici roketlerini çalıştırarak,
bayrağın olduğu direğe doğru yaklaşmıştı. Oktay, ikinci kaptanın rahat
İkinci kaptan onu hiç yalnız bırakmıyordu. tavırlarından etkilenmişti. O da kapıya doğru
gitmeye başladı. Kapıdan içeriye girince,
“Bayrağı al hadi. Bu senin görevin. “
ikinci kaptanın onu beklediğini gördü.
Rıza Aslan’ın, Oktay’a verdiği
“Hadi çabuk ol. İçeriye gir ki kapıyı
cesaret, onu yüreklendiriyordu. Elini uzatıp,
kapatayım öğrenci Oktay.”
bayrağı yerinden aldı. Geri dönmek için
hamle yapmışlardı ki, tam üzerilerinden Oktay içeriye girince, ikinci kaptan
gök taşlarının hızlı bir şekilde geçtiklerini kapının kapanması için gerekli olan düğmeye
fark ettiler. Başını kaldırıp, gök taşlarına basmıştı. Daha sonra otomatik olarak içeride
baktı. Korkuya kapılmıştı. Ama Rıza Aslan ki basınç ayarlanmış ve tekrardan yer çekimi
inanılmaz şekilde sakin duruyordu. sağlanıp, gerekli olan hava verilmişti. Rıza
Aslan, hemen başlığını çıkarmıştı bile.
Oktay, korkuyla bağırdı.
“Ohhh... Dünya varmış. Bu meretleri
“Gök taşları, efendim... Gök taşları var.
ne kadar geliştirirlerse geliştirsinler, yine
Ya bize veya gemiye çarparlarsa.”
de normal şekilde hava almanın yerini
Rıza Aslan, çok sakindi. Sanki hiç bir tutmuyor.”
şey olmamış gibi, Oktay’a cevap verdi.
Geminin ikinci kapısı açılıp içeriye
“Geminin manyetik alanından Kaptan Çelik girmişti. Her ikisi de kaptanı
bahsetmiştim ya sana, işte o manyetik alan karşılarında görünce hazır ol duruşuna
bizi nasıl gemiden uzaklaştırmıyor ise, geçtiler.
yabancı cisimleri de yaklaştırmıyor. Onun
“Tebrik ederim sizi. Öğrenci Oktay.
için korkma, gemiye veya bize en fazla
www.yerlibilimkurgu.com 83
Kapının İncisi - Aysun Erdoğan
Bana vermek istediğin bir şey var mı?” gördüm. Tam üstümüzden geçiyorlardı.”
Arda Tipi
Yıldız Avcısı
www.yerlibilimkurgu.com 87
Sezai ÖZDEN
Bilimkurgu Yazarlarımız
ve Eserleri
2019 - 2018
Yerli Bilimkurgu Yükseliyor ekibi olarak, yerli eserlerin tanınması birinci
önceliğimizdir.
“Yerli Bilimkurgu olur mu hiç!”,
“Yerli bilimkurgu kitabı var mı?”
“Bizimkiler bilimkurgu yazamaz!”diyenler için onlarca eseri toparlayıp arşiv
haline getirdik. Herkesin kolaylıkla ulaşabileceği internet sitemizde, tarihlerine
göre sıraladık.
Eserlerimize sahip çıkma zamanının geldiğini düşünüyoruz. Pek çok eser sessiz
sedasız basılıp, raflardaki yerlerini alıp bir süre sonra unutuluyor. Bilimkurguya
yeterince değer verilmiyor. Dileğimiz, ülkemizde üvey evlat muamelesi gören
bilimkurgu eserlerinin, bilinmesi ve ötelenmemesi. Biliyoruz ki kısa bir süre içinde,
bu eserlerin çoğu film veya dizi olarak karşımıza gelecekler. Buna inanıyoruz.
Bu liste ülkemizde şimdiye kadar yayınlanan yerli bilimkurgu kitapları hakkında
bilgi sahibi olunması için hazırlanmıştır. Liste sürekli güncellenmektedir. Bu
nedenle eksik olduğunu düşündüğünüz, bilimkurgu eserlerini,
yerlibilimkurguyukseliyor@gmail.com üzerinden bizlere ulaştırabilirsiniz.
Kolektif
Kült
2019
Orkun Uçar
Hissiz Kumpanya
2019
Volkan Yalçın
www.yerlibilimkurgu.com 89
Klon 2059
2019
İstanbul 2099
2019
Kolektif
Son Tiryaki
2018
Müfit Özdeş
Selma Mine
Aşk Algoritması
2018
Murat K. Beşiroğlu
Emre Sayer
www.yerlibilimkurgu.com 91
Düşler Kabuslar ve Gelecek
Masalları 2018
Doğu Yücel
Çok Çağı
2018
Arzu Eylem
Alfa ve Omega
2018
Arda Öngören
Kayıp Rota
2018
Özgen Biçgin
Kırmızı Top
2018
Mehmet Barış
Albayrak
www.yerlibilimkurgu.com 93
Külleri
2018
Semih Erelvanlı
Mehmet Sağbaş
Mehmet Açar
Coşkun Hepyonar
Ayşe Acar
Proje 2417
2018
Sinem Ataklı
www.yerlibilimkurgu.com 95
Papatya Tarlasında Papatya Tarlasında
Rönesans 1 - 2018 Rönesans 2 - 2018
Gizem Çetin
Semih Bulgur
Mars’a Yolculuk
2018
Ahmet Avcı
Zübeyir Tokgöz
Kılıcın Öyküsü 1
2018
Tolga Eligül
Akın Başal
www.yerlibilimkurgu.com 97
Hastalık
2018
Onur Gürleyen
Kolektif
Yeryüzü Müzesi
2018
Kolektif
Ömer Güngör
Sezai ÖZDEN