Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 111

ANKARA ÜNIVERSITESI IL İ RIYAT FAKÜLTESI YAYINLARI

CX İ

TÜRKIYE'DE GER İ C İ EYLEMLER


(1923'den Buyana)

Prof. Dr. Ne ş et ÇA ĞATAY

Levent Şahverdi Arşivi


ANKARA ÜN İ VERS İ TES İ İ LÂR İ YAT FAKÜLTES İ YAY İ NLAR İ
CXI

TÜRK İ YE'DE GERICI EYLEMLER


(1923'den Buyana)

Prof. Dr. Ne ş et ÇA ĞATAY

Levent Şahverdi Arşivi


ANKARA ON İ VERS İ TES İ BASIMEV İ . 1972

Levent Şahverdi Arşivi


Geçmi ş ten adam hisse kaparmış ... Ne masal sey!
Be ş bin senelik k ı ssa yarı m hisse mi verdi?
Tarihi, tekerrür diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret ahnsaydı tekerrür mü ederdi?

Mehmet Akif ERSOY

Levent Şahverdi Arşivi


ONSÖ Z

Buradaki yaz ılanmızda hiç bir ki şiyi ve partiyi


amaç almad ık, zaten hiç bir parti ile ili şkimiz de yok-
tur; biz sadece, dini duygular sömürücülerinin aldat-
macalanndan, eylemlerinden örnekler vererek yurt
ve ulus bütünlü ğümüz için zararl ı örgütlere ve onla-
rın davran ışlarına kar şı Türk ayd ınını uyarmak is-
tedik.
Islâmiyet bir ş ekil dini de ğil, ruh ve ahlak dinidir.
Türk ulusu bin yıldan artık bir süredir bu dinin içten
inamcı sı ve onun gerçek koruyucusu olmu ş tur.
Arap aleminin, türlü ç ıkarlar u ğruna birbirine
dü şüp Abbasi halifeli ğinin çaresiz bir s ıkınt ıya girdi ği
anda, Iran' ı , Irak' ı, Suriye'yi, Filistin'i ve Anadolu'yu
zabt edip güçlü bir islam birli ği kuranlar Selçuklu
Türkleridir.
Bütün Avrupa h ıristiyanlar ının birle ş erek bu
Selçuklu Türkleri üzerine sekiz kez haçl ı ordular ı sür-
melerinin nedeni, islamiyeti koruyan bu tek büyük
gücü ortadan kald ı rmaktı .
V

Levent Şahverdi Arşivi


Onaltıncı yüzyı l ba şlar ı nda Ş ah İ smail komuta-
smda İran'dan ç ı kıp, Anadolu'yu ele geçirerek bura-
daki sünni mezhep yerine ş ii mezhebini yerle ştirmek
için yürüyen k ızılba ş ordular ını da geri püskürten,
ağır yenilgiye u ğ ratan gene bir Türk devleti, Osmanl ı
İmparatorlu ğudur.
İ slamiyet halka gerçek anlam ı ile belletildi ği za-
manlar Türkler ülkeler zabt etmi ş , büyük uygarl ık
atı lımlar' yapm ış , yanl ış anlat ıldığı , gerçek din bil-
ginlerinden yoksun kahnd ığı zamanlar din, vicdanlar
üzerine bir bask ı aleti olarak kullan ı lmış , din adına
türlü cinayetler, şenaatler i ş lenmi ş , bu yüzden de ülke
geri kalmış , Türk ulusu birbirine dü şman cephelere
ayrılmış ve ı st ırap çekmi ş tir.
Türkiye'de ibadet, sadece ş ekil olarak ele al ınır
ve namaz ve oruçtan ibaret san ılır. Islam ın di ğer üç
temeli de gerçek anlam ı ile anla şı lmaz. Halbuki iba-
det, Allah'a tüm kulluk etmektir. Gerçekle ştirmek
istedi ği amaç ise ki ş ileri olgun ve iyi insan yapmakt ır.
İ badet kelimesi "Abd" kökünden gelir. Abd,
kul anlam ına gelip birinin hizmetine girmi ş kimse
demektir. İ badet de, kulluk etmek, Allah' ın emirlerine
uymak, yasaklar ı ndan sak ınmak demektir ki gerçek
anlamda kulluk yani ibadet budur.
Ibadetin (Tanr ı 'ya kul olman ın) yani ahlakl ı ,
faydal ı ve iyi insan olman ın birçok ş art ı vardı r. Bun-
ların en önemlilerinden biri de namaz ve oruçtur.

VI

Levent Şahverdi Arşivi


Zaten namaz, oruç ve zekât gibi islam temellerinin
amacı , ki ş iyi iyi insan k ılmakt ır. Bu tür ibadetler,
bunları yerine getireni iyi insan yapamam ış , bu ki şi
namaz k ılip oruç tuttu ğu halde iftiradan, yalandan,
her çe ş it hus ı zliktan, mala, cana, ırza el uzatmaktan
kendini koruyamam ış sa o namaz ın ve orucun ona hiç
bir faydas ı yoktur. Bu tür faydas ız ibadet, ba ş a bere
giyip sakal b ırakmak insana bir ş ey kazand ırmaz.
İ badetten yani Allah'a kulluktan gaye, ba ş kalar ının
sevgi ve sayg ı sını kazanmak, iftira ve kötülük etme-
mek, herkese iyilik ve yard ım etmektir.
Bencil ç ıkarlar ı= uğruna herkesi kendimiz gibi
dü ş ünmeye zorlamaya hakk ımız yoktur; "dinde zor-
lama yoktur"un anlam ı da budur. Herkes istedi ği gibi
dü ş ünmekte ve inanmakta serbesttir; ama hiç kim-
senin, ba ş kas ının dü ş ünce ve inanç hürriyetine kar ış-
ma ğa, onu kendi gibi dü ş ünmeye zorlamaya, o dü ş ün-
cenin propagandas ını yapmaya hakk ı yoktur. Anaya-
samız bu hürriyeti garanti alt ına alm ıştır. Herkes bu
hürriyete sayg ı gösterir ve ki şiler ve toplum da bu
hakkına sahip ç ıkarsa yurdumuz huzur ve süküna
kavu şur, mutluluk içinde ya ş ar.
Bu kitab ımızda, dini duygular sömürücüsü ç ı-
karcılann ki ş ilere ve topluma yapt ıkları , sürdürmeyi
planlad ıklan bask ılardan, fırsat buldukça uygulad ık-
ları eylemlerden örnekler verdik. Yurdumuzda dinin
do ğru ve gerçek anlam ı ile anla şılmas ı ve anlat ılması

VII

Levent Şahverdi Arşivi


için neler yap ılmak gerekti ğini kendi dü şüncelerimize
göre yazd ık.
Bu alanda yurdumuza ve ulusumuza ufak bir
yard ımımız dokunursa kendimizi mutlu sayaca ğız.
Ne şet ÇA ĞATAY

VIII

Levent Şahverdi Arşivi


iÇINDEK/LER

Sayfa
ÖNSÖZ V
Genel Olarak Türklerde Din Kavram ı ve Anlay ışı 1
1923 den Önce Osmanl ı larda Durumu Düzeltme Çabalar ı 6
1923 de ilân edilen Cumhuriyet rejiminin getirdikleri 9
Türkiye'de Taassubun Nedenleri 14
1- Sosyo-ekonomik nedenler 14
2- Ki ş isel nedenler 16
A) Dini Vakı flardan faydalanm ış olanlar 17
B) Tekkelerden faydalananlar 18
C) Prestijlerini kayb edenler 19
3- D ış entrika ve müdahaleler 20
A) Türk hükümetinin ilerlemesinde sak ınca görenler 20
B) Uzun yüzyı llar Türk idaresinde kalip yeni özgür-
lü ğ e kavu ş an komş u müslüman devletlerin k ı s-
kançl ık hisleri 21
C) H ı ristiyanl ı k gayreti 22
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK DEVRI 24
Cumhuriyet rejimine ve onun getirdi ği yeniliklere kar şı
ilk tepkiler 25
Menemen Olay ı 31
Bursa'da arapça ezan olay ı 34
Siirt'te Ş eyh Halit ve o ğlunun tertipleri 35
Iskilip Olay ı 35

IX

Levent Şahverdi Arşivi


İ SMET İNÖNÜ DEVR İ 37
Saldırgan bir gerici alum olarak Ticanilik 42
DEMOKRAT PARTI İ KT İDARI 44
Nurculuk 46
MILLI BIRLIK KOMITESI IDARESI 51
ADALET PART İ Sİ İ KTİ DARI 56
60
İ l8hiyat Fakültesi Olaylar ı 62
Kuvvet Komutanlar ın ın Bildirisi 66
SONUÇ
Diyanet İş leri Örgütü özlenen duruma nas ıl gelir 77
Milli Eğitim Politikas ı konusu 83
Faydalamlan Eserler 91
Genel Dizin 93

Levent Şahverdi Arşivi


GENEL OLARAK TURKLERDE DIN KAVRAM'
VE ANLAYI ŞI

Anadolu Türkleri aras ında cereyan eden dini


olayların yaln ız 1923 den bu yana geçen zamandakile-
rin anlat ılması bile bir kitap konusu olabilecek kadar
geni ştir. 1923 de ilan edilen cumhuriyet rejimi ile ba ş -
layan devir, Anadolu türkleri için gerçekten yepyeni
bir ça ğın ba şlangı cı olmu ş tur. Bu yeni ça ğda geli ş en
ve h ızl ı bir tempo ile birbirini kovalayan sosyal ve
dini olaylar ı ve bunlar ın temel nedenlerini kavraya-
bilmek için bundan önceki devirlere k ı saca bir göz
atmak kaç ınılmaz bir zorunluktur.
Tarihleri çin kaynaklar ına göre M. Ö. bin y ılla-
rına kadar uzanan ve Kuzey Denizi'nden Akdeniz'e,
Ege Denizi'ne ve Fransa'n ın Orleans ş ehrine, Rusya
ortalarından _ Arap Yar ımadas ı güneyindeki Hind
Okyanusu'na, Balkanlardan kuzey Afrika k ı yı larına,
Sudan ve Habe şistan'a kadar uzanan bölgelerde kü-
çük büyük devletler kurmu ş olan Türkler, zaman za-
man birçok dinlere girip ç ıkmışlardır.
Gerçekten muhtelif Türk devletleri, Totemizme,
Ş amanizme, Budizme, Mazdeizme, Maniheizme, Ya-
1

Levent Şahverdi Arşivi


hudi ve H ıristiyan dinlerine, IX. yüzy ıldan itibaren de
İ slam dinine girmi ş lerdir. Bu durum, Türklerin bir
dine körü-körüne saplan ıp kalmad ıklar ını , bu hususta
fanatik olmay ıp toleransh olduklar ını , kendi sosyal ve
milli bünyelerine en uygun dini arad ıklann ı gösterir.
Mesela VII. yüzyılda büyük hakanhk, küçük —p1M-
liklere bölünmü ş tü. Bunlar aras ında tamamiyle bir
din özgürlü ğü hüküm sürüyordu. Kuça Hanl ığı aha-
lisi aras ında Budizm yay ılmış tı , Ka ş gar halk ı zerdü şt,
Hotan halk ı kı smen zerdü ş t, kı smen Buda dininde,
Hazer devletinde hükümdar ve bir k ısım halk yahudi,
di ğer kı smı hıristiyan, müslüman ve saman dininde
idiler. Tarih boyunca bunun daha bir çok misalleri
vard ır. Türklerin büyük bir k ı smı , islam dinine gi-
rinceye kadar Saman dininde kalm ış lard ır. Ş amanizm,
içkili ve kadmh erkekli kar ışı k olarak yap ılan hareket-
li ve cezbeli merasimleri ile onlara dinamizm ve ce-
saret kayna ğı oluyordu. Hatta onlar ba ş ka dinlere
girdiklerinde bile Ş amaniL ııı'in baz ı geleneklerini bi-
rakmad ıklan, raksl ı , cezbeli, içkili toplant ılarının,
merasimlerinin tesirinden kurtulamad ıkları anla şı -
lıyor. Yi ğitlik ve sava ş çılık ruhunu temsil eden gazi-
lik ve kahramanl ık anlam ına gelen alplik, türkler
için en büyük ş eref rütbesi idi. Bir çok ünlü Türk hü-
kümdar ve komutanlan, islama girdikten sonra da
bu alp unvamn ı ta şı mış lard ır. Mesela, Büyük Selçuklu
hükümdarı ve Malazgird kahraman ı Alp Arslan' ı n
asıl adı Mehmet oldu ğu halde kendisi bu güne kadar

Levent Şahverdi Arşivi


Alp Arslan olarak aruhn ış t ır. Aykut Alp, Korkut
Alp adlanndaki Türk komutanlar ı bu Alp-gazi ün-
van ını en büyük şeref ünvan ı olarak gururla ta ş mış-
lard ır.
Türkler, Anadoluya geldiklerinde islam dininde
olduklar ı halde bu dine göre yasak say ılan içkiyi, rak-
s ı , çalgıyı ve ş ark ı söylemeyi, sünni din adamlar ının
şiddetle mani olmaya çal ışmalarına ra ğmen yüzlerce
yıl devam ettirmi ş lerdir. XIII. yüzy ılı n ikinci yar ı s ı n-
da Hac ı Bekta ş 'm te ş kilatland ırma ğa çal ış tığı bekta şi
zümresi bu duruma örnektir. E ğer bu zamana kadar
bu tür toplum düzeni mevcut olmasa idi Hac ı Bekta ş
böyle bir ş ey kuramazd ı . Türk milleti milli müzik
enstrüman ı olan sazdan, halk ş iirinden ve ş arkı dan
ayrı kalamaırın ş , zaten halk aras ında çok yayg ın olup,
Hacı Bekta ş tan itibaren te ş kilatlanan bekta ş i tarikat',
bayra ğı ile, bütün erkan ı ile ve ş eyhi ile Yeniçeri Te ş-
kilat ına yerle ş erek, lüzum ve mevcudiyetini isbat et-
mi ştir. Gene XIII. yüzy ılın ikinci yar ı s ında raks ı ve
müziği islami ibadetin bir parças ı halinde bir Wel3- -
koyan, Selçuklu saray ının gözdesi_gevl şna, Celaled-
din Rumi de bu i ş i ilk kez ortaya atan ki şi de ğildi :
ıl önce harputlu Osman ad ında Kendisly
ayn ı i ş te önderlik yapm ış tı ki bu da yukardaki ifade-
mizi do ğrular.
Türklerde devlet i ş lerinde hiç bir zaman din
adamlar ının rolü olmam ış tır. Eski milletlerden kalma
tarihi belgelerde din adamlar ı nın etki ve bask ı sını gös-

Levent Şahverdi Arşivi


teren pek çok misallere rasland ığı halde, Orhon kitabe-
lerinde din adamlar ının devlet i şlerindeki rolünü gös-
teren bir tek cümle bile yoktur. Bu kitabelerde Sa-
mani din adam ı demek olan "Kam" kelimesi bir kez
bile geçmez. Halbuki bu kitabelerin yaz ıldığı yıllar-
da (M. 732-734), hatta çok daha sonralar ı , kamlar ın
halk içinde millet hayat ında önemli rolleri vard ı . Me-
sela M. 1069 da yaz ılan «Kutadgu Bilig» adli eser, hala
bu karnlann halk ya ş ant ı sında rolleri bulundu ğunu
kayd eder. Bununla birlikte devlet adamlar ı onlar ın
devlet i ş lerine müdahalelerine lüzüm görmüyorlard ı .
Anadolu türklerinde devlet ş ekli teokratik de-
ğildi. Selçukluların ilk devirleri ile Osmanl ıların
kurulu şu s ıras ında devlet ba ş kanları , beyler ara-
sından demokratik bir sistemle, idare kabiliyetine
ve ş ecaatma göre seçiliyordu. Bu ba ş kanlık son-
radan kabiliyet ve ş ecaat ına bakmadan babadan
o ğula geçmeye ba şlayıp saltanat ortaya ç ıkmıştır.
Osmanli sultanlar ı 1517 den itibaren halife ünvan ını
da alarak bütün islam aleminin dini lideri say ılma ğa
ba ş lamış fakat onlar, kuvvetli olduklar ı devirlerde bu
ünvana önem vermemi ş ler, halifeli ğe ait dini i ş leri
ş eyhülislamlara gördürmü şlerdi. Imparatorluk geri-
leme ğe ba ş ladı ktan sonra uluslar aras ı ili ş kilerde
halifelik görevlerini ileri sürmeye ba ş larm şlardır. Os-
manlı İmparatorlar ı nın halifelik hak ve salahiyetleri-
ni iddia ettiklerini gösteren ilk resmi belge 1774 tarih-
li "Küçük Kaynarca Anla şması " d ır. Bu anla şmaya

Levent Şahverdi Arşivi


göre Osmanl ı İ mparatorlar ı Kara Deniz kuzeyindeki
egemenliklerinden vaz geçtiler ve K ırım Türkleri'nin
istiklâlini tan ıd ı lar. Bu anla ş ma s ırasında Rusya
İmparatoriçesi Katerina, Rus Çarlan için Türkiye'de
ya şıyan ortodoks h ıristiyanlarm himaye hakk ım is-
tedi. Bunun üzerine Osmanl ı Sultanlar ı da buna kar şı-
lık olmak üzere K ırım müslümanlar ının dini bak ım-
dan kendisine tabi kalmalar ını ve anla ş maya, Kırım
müslümanları üzerinde halife s ıfat ı ile dini otoritesi-
nin baki kalaca ğına, K ırım Yarımadas ı 'ndaki bütün
kadılar ın Osmanlı Sultanı tarafından tayin olunaca ğı-
na dair bir madde eklenmesini istedi.
Osmanl ı sultan-halifelerinin, devleti teokratik bir
düzenle yönetmediklerinin bir delili de, devlet yöne-
timinde ş eriat kanunlarından daha geni ş bir gelenek,
görenek kanun ve tüzükleri (kavanin-i örfiyye) sis-
teminin mevcut olu şudur. Bir çok idari i ş ler bunlarla
yürütülüyor, vergiler bunlarla al ınıyordu.
Devlet idaresinde durum böyle olmakla birlikte
din adamlar ı ile halk aras ındaki ili ş kiler daha ba ş ka
idi. Din adamlar ı halkı dünya i şlerinden ve menfaat-
lar ı ndan mümkün oldu ğu kadar uzakla ştı rı p âhiret
i ş leri ile me ş gul olmaya, az ile kanaata ve fazla kazanç-
larını sadaka ve zekât olarak elden ç ı karmaya te şvik
ediyorlard ı ki bu sadaka ve zekâtlar mali durumlar ı
sadaka verenlerden çok daha iyi oldu ğu ve dinen,
fakir ve muhtaçlara verilmesi gerekti ği halde din
adamlarına yani kendilerine veriliyordu.

Levent Şahverdi Arşivi


Anadolu Selçuklular ı 'nda siyasi ve askeri kudret
önceleri, kabile geleneklerine ba ğ lı atli nomat te ş kil&
t ı elinde idi. Sonradan yava ş yava ş yerle şik hayata ge-
çildikten, devlet idaresi babadan o ğula gelen saltanat
ş ekline döndükten sonra muhtelif dini liderler etra- .
fında kümelenen halk topluluklar ı , Mevlevi-Bekta ş i
guruplar ı çeki ş mesinde oldu ğu gibi birbirleri ile, Baba
İ shak isyan ında oldu ğu gibi bazan da devlet idaresi
ile çat ışma durumuna dü ş üyorlard ı . Osmanl ılar za-
man ındaki halk-din adam ı ili ş kileri de Selçuklular-
dakine benzemekle birlikte biraz farkl ı idi.
1923 den önce Osmanl ı larda Durumu Düzeltme
Çabalar ı
Osmanl ı imparatorlu ğu, kurulu ş u s ıras ında, Ahi-
yan- ı Rum, Abdalan- ı Rum, Baciyan- ı Rum, Gaziyan- ı
Rum adlar ı ile an ılan sosyal, dini ve askeri yönleri
olan dört kuvvetli ve geni ş örgütten faydalanm ış tı .
İbn-i Batuta'n ın uzun ve etrafl ı tafsilat verdi ğ i Ahi-
yan- ı Rum örgütünün, yi ğ itlik ve mertlik tüzü ğü diye-
bilece ğimiz "fütüvvetname" adl ı teferruatl ı ve iyi
düzenlenmi ş bir tüzü ğü vard ı . Sonradan Anadolu'da,
örne ğini bu tüzüklerden alarak geli şen ve kurulan bir
çok tarikatlar ortaya ç ıkt ı . Bu tarikat ş eyhleri ve ya-
kınlar ı , kendilerini Osmanlı sultan ına (halifeye) ba ğlı
ve itaatl ı tutma kar şılığında sultan ı n z ımni deste ğini
de elinde tutarak cahil halk ın dini hislerini ve maddi
varlıklar ı nı sömürüyorlard ı .

Levent Şahverdi Arşivi


Osmanl ılarda da bu durum, tarikatlar ın ço ğ alıp
yay ıld ığı zamanlarda, halk ın sırtından bedava ya ş a-
mayı âdet ve meslek edinen ş eyhlerin ve tekkelerde
yerle ş en dervi ş lerin faaliyetleri sonunda halk toplu-
lukların ı n sı k s ık sosyal ve idari kurumlarla, hatta
zaman zaman devlet otoriteleri ile çat ışır hale gelme-
lerini haz ırlad ı ki bunun etkileri ve yank ılar], türlü
vesilelerle türlü olaylar halinde Cumhuriyet devrinde
de görüldü. Bilhassa XVIII. yüzy ıl ba şlarında impa-
ratorlu ğ un gerilemeye yüz tutmas ından sonra devlet
daha ziyade askeri sistemdeki ve sivil kurumlardaki
bozukluklar ı düzeltme çabalar ına giri ş ti ğinden Ana-
dolu halkın ın sosyal ve ekonomik durumlar ı ile ilgi-
lenemedi. Zaten bütün imparatorluk ülkelerinin mer-
kezden yönetilmesi sebebi ile İ stanbul d ışı nda oturan
halkın çekti ği s ı k ıntı ve zorluklardan saray ı n haber-
dar olabilmesi, olsa bile al ınacak tedbirlerin, oralar-
daki ç ı karc ılar ı n kurdu ğu barajlar ı a şıp halka ula ş -
mas ı çok zordu. E ğitimden mahrum halkın cehaleti,
bu zorlu ğu daha ziyade art ırıyordu. İş te bilhassa bu
devrede din adamlar ı yani imamlar, müftiler ve kad ı -
lar vatanda şın manevi duygular ını son derecede sömür-
meye ba ş ladılar. Bunu, sultanlar ın zaman zaman ç ı-
kard ıkları fermanlardaki ifadelerden aç ıkça anhyo-
ruz. Bir misal olmak üzere şu fermana bak ın ı z:
( İ stanbul Ba ş Vekalet Ar ş ivi, Mühimme Defterleri
No. 78, sayfa. 891-899).
Halk ın ızt ırap ve ş ikayetlerinin ço ğalmas ı , as-

Levent Şahverdi Arşivi


ken ve idari sistemin bozukluklar ı ve bunların sebep
olduğu d ış yenilgiler, üçüncü Ahmetten (1703-1730)
ba ş layarak Osmanl ı Sultanlar ın, durumun ı slahma ve
halk ı uyand ı rmak için harekete geçmeye zorlad ı .
Gerçekten, bir toplumun kültür hayat ında en önemli
faktör olan matbaa, icad ından 300 yıl sonra üçüncü
Ahmet devrinde Türkiyeye girebildi.
Birinci Abdülhamit (1774-1789), üçüncü Selim
(1789-1807), ikinci Mahmut (1808-1839), birinci
Abdülmecit (1839-1861) ve Abdülaziz'in (1861-1876)
çal ış malar ı sonunda, askeri, idari ve ekonomik alan-
larda isabetli ve tesirli tedbirler al ınd ı . Be ş yüz y ıla
yak ın bir süredir (1363-1826) Osmanl ı imparatorlu-
ğunun vurucu gücü olarak k ıtalar feth etmi ş fakat
son zamanlar ında çok bozulmu ş , i ş e yaramaz, hatta
zararl ı bir duruma gelmi ş bulunan Yeniçeri Ordusu
kald ırıldı ; madeni paran ın yerini ka ğıt para ald ı , va-
tanda ş e ğitimi bir devlet görevi olarak ele al ınıp yer
yer okullar aç ılma ğa ba şland ı . 1840 da düzene konma-
ya ba ş lanan ş er'i kaideler (1869-1876) "Mecelle" ad ı
alt ında kodifiye edildi ki bu mecelle bn gün Ürdünde
ve İ sraildeki müslümanlar aras ında kullan ılmaktad ır.
1831 de "Takvim-i Vakayi" ad ı alt ında ilk Türk
gazetesi ç ıkmaya ba şlad ı . 23 Aral ık 1876 günü ilk
Anayasa ilan edildi. Bu yasa gere ğince ilk millet mec-
lisi kurulup devlet idaresi monar şiden me ş rutiyet şek-
line getirildi. 1839 da ilan edilen Tanzimat Ferman ı
ile muhtelif din ve milletlerden müte ş ekkil imparator-

Levent Şahverdi Arşivi


luk teb'alar ı aras ında hak ve kanun e ş itli ği temin edil-
di.
Bütün bunlarla birlikte, tüm yönetim teokrasiye
yani ş eriat düzenine dayand ığından ve Osmanl ı Sul-
tanlar ı , ayn ı zamanda halife yani dini lider oldukla-
rından, imparatorluk s ınırları içindeki müslümanla-
rın islam dini emiderini yerine getirip getirmedikleri
ile ilgileniyorlard ı . Mesela bir müslüman namaz k ıl-
mazsa, içki içerse, Ramazan ay ında oruç tutmazsa,
islam dinini b ı rak ırsa veya ba ş ka bir dine girerse kad ı
tarafından takibata u ğrat ılır ve ceza verilirdi. 1776
Anayasas ı , sultan ın keyfi idaresine ilk kez bir s ınır
çiziyordu; ama gene de demokrasi ve laiklik hususun-i
da bir ş ey getirmiyordu. Mesela bu anayasan ın 3.
Maddesinde -Osmanl ı Sultanlar ı elinde, sultanl ı kla
birlikte halifelik vasfın ın birle şti ğ i; 4. maddesinde-
_ E ulu sultamn halife s ıfat ı ile islam dininin Mınisi oldu-
ğu; 11. maddesinde - islam dininin devlet dini ol-
duğu yazılı idi.
Bir milletin uygarl ık yoluna dü ş ebilmesinin ilk
d. ş art ı din ve vicdan özgürlu" ğ üne sahip olmas ı d ır. Bu
ı nanç ve vicdan özgürlü ğ ü Türkiye'ye 1923 den sonra
yani Cumhuriyet devrinde girmi ştir.
1923 de ilan edilen Cumhuriyet rejiminin getir-
dikleri
1923 tarihi, Türk milletinin kaderi bak ımından
çok önemli bir dönüm noktas ı dır. Bu tarihte monar şik

Levent Şahverdi Arşivi


idare b ırak ıhp Cumhuriyet rejimine geçilmi ş , teok-
ratik düzen b ırak ı l ıp laik düzen kabul edilmi ş , kı sa-
cas ı bin yıldır kader ve kültür birli ğ i yap ılan islam dai-
re- sinden ayr ılı nıp bat ı kültür ve medeniyet dairesine
gii:iTnii ş t ı r Bu, bir milletin tüm bir silkini ş ile bin y ıl-
lık bir geçmi ş i b ı rak ıp kendisine yepyeni bir hayat
yolu çizmesidir ki böyle bir örne ğe tarih boyunca
ender raslamr.
Türk ulusu için en önemli devrim, yukar ıda da
i ş aret etti ğ imiz gibi lâikliktir. Bu önem sadece dinin
devlet i ş lerinden ayr ı lmasında de ğ il, daha önemlisi,
yurtta ş a tam bir inanç özgürlü ğ ü tan ınmas ındad ır.
Bu bak ımdan laikli ğin bir toplum tarafından benim-
senmesi her ş eyden önce o toplumun belli bir a ş amaya
ula şmas ına ba ğlı d ır.
Türk tarihinde ilk kez ula şılan ve elde edilen bu
önemli devrimler büyük fikir ve devlet adam ı Mustafa
Kemal Atatürk tarafı ndan çizilmi ş bir plan gere ğ ince
gerçekle ş tirilmi ştir. Ş öyle ki : Birinci Dünya sava şı
sonunda İ stanbul ve Anadolunun bir çok yerleri i ş -
gal edilmi ş durumda iken, Osmanl ı Sultan ı na kar şı
çıkan ve dü şmanları yurttan ko ğmak için Mustafa
Kemal komutas ında örgütlenen milli kuvvetler 23
Nisan 1920 de Ankara'da parlamentoyu aç ıp milli
bir hükümet kurdular. Bu parlamento 20 Ocak 1921
de bir anayasa ç ı kard ı . Bu anayasada egemenli ğin
kay ıts ı z ş arts ız Türk milletine ait oldu ğu tesbit edil-
di. Bu maddeye dayanarak 1 Kas ım 1922 de saltanat

10

Levent Şahverdi Arşivi


ortadan kald ırıldı . Bu, Padi ş ahm ve İ stanbul Hükû-
metinin reddi ve Türkiyenin parlamenter bir rejimle
Ankara'dan idare edilece ği anlamına geliyordu.
Vandettin 17 Kas ım günü bir İ ngiliz gemisi ile Malta'-
ya kaçt ı . 18 kas ım 1922 de halifelik müessesesi dev-
let idaresinden ayr ılıp, Osmanl ı Hükümdar sülalesin-
den Abdülmecit Efendi halife seçildi. Bu, halifeli ği,
devlet idaresi ile ilgisi olm ıyan, sadece müslümanla-
rın dini lideri durumuna getirmek demekti.
29 Ekim 1923 de Cumhuriyet ilan edildi. 3 Mart
1924 de halifelik müessesesi ortadan kald ırıldı . 24
Mayı s 1924 de demokratik ve laik sistemin esaslar ın ı
kapsayan ilk Cumhuriyet anayasas ı ilan edildi.
1924 yılı Nisan ayında şer'iyye mahkemeleri kal-
dırılarak ö ğretim birli ği gibi adalet birli ğ i de temin
edildi. 1925 Ağustosunda, fes, kalpak, külah vesaire
gibi türlü ba ş giysileri kald ırılarak ş apka genel ba ş
giysisi yap ıldı . Aym yalan Kas ım ayında, türlü tarikat
ş eyhleri, dervi ş ler ve bunlar ın taraftarlar ının toplan ıp
halkın dini hislerini sömürerek onlar ın s ırtından ya-
ş ama yerleri olan tekke ve zaviyeler kapat ıldı .
1926 yılında Avrupa devletlerinden al ınan Me-
deni Kanun yürürlü ğe girmi ş , böylece Türkiyede bir-
den fazla kad ınla evlenme ve istedi ği zaman kad ın
bo ş ama, kad ınlara mirasta yar ım hak tan ı ma gibi ş e-
riat usulleri kalkm ıştır. Gene bu y ıl, önceki anayasa-
larda yer alan "Devletin resmi dini müslümanl ıktır"
ibaresi kald ırılarak Türkiye Cumhuriyeti tam manas ı

11

Levent Şahverdi Arşivi


ile laikle şmi ştir. Fransada kilisenin tamamiyle dev-
letten ayr ılması 9 Ocak 1905 kanunu iledir ki bu ka-
nunun 2. maddesinde "Devlet hiç bir dini tan ımaz,
hiç bir din adanuna maa ş vermez, hiç bir dini kuruma
maddi yard ımda bulunmaz" hükmü yer alm ış tır.
Türkiye Cumhuriyetinin ikinci Anayasas ı olan
1928 Anayasas ı 'nın gerçekten hemen hemen bütün
özgürlükleri getirdi ği şu maddelerde aç ıkça görülür:
Madde-68) Her Türk hür do ğ ar, hür ya ş ar. Hür-
riyet, ba ş kas ı na muzir olm ıyacak her türlü tasarrufta
bulunmakt ı r. Hukuk-u tabiiyeden olan hürriyetin
herkes için suun, ba ş kalann ın hürriyet s ınırıdm Bu
s ınır ancak kanun ile tesbit ve tayin edilir.
Madde-69) Türkler kanun kar şı s ında e ş it ve
kayıts ız ş arts ı z kanuna uymakla yükümlüdürler.
Her türlü zümre, s ını f, aile ve ferd imtiyazlar ı kald ı-
rılmışt ır ve yasakt ır.
Madde-70) Ş ahsi masuniyet, vicdan, dü şünce,
konu şma, yazma, seyahat, akd, çal ışma, mülk edin-
me ve sahip olma, toplanma, cemiyet, ş irket hak ve
hürriyetleri Türklerin do ğal hukukundand ır.
Madde-71) Can, mal, ırz, mesken, her türlü
taarruzdan masundur.
Madde-72) Kanunen muayyen olan durum ve
ş ekillerden ba ş ka bir suretle hiç bir kimse yakalana-
maz ve haps edilemez.
Madde-73) I ş kence, eziyet, musadere ve angarya
yasakt ır.

12

Levent Şahverdi Arşivi


Yukar ıdan beri gördü ğümüz gibi, Cumhuriyet
rejiminden sonra Türk vatanda şına bütün hak ve hür-
riyetleri verilmi ş iken daha ilk zamanlardan ba ş laya-
rak zaman zaman ve yer yer, fanatik dini hareketler
görülmü ş , bunlar Türk toplumunun sosyal ve ekono-
mik ya ş an't ı sma etki yapmışlard ır. Ş imdi bu olaylar ı
a ş a ğı daki plan içinde gözden geçirelim:
Mustafa Kemal Atatürk devri (1920-1938).
İsmet İnönü devri (1938-1950).
Demokrat parti devri (çok partili demokrasiye
geçiş : 1950-1960).
Milli Birlik Komitesi (Askerlerin sivil idareye el
koymas ı 27 May ıs 1960-1962).
Adalet Partisi iktidarı devri (1965-1971).
1969-1971 arasında A. P. nin aşırı partizanlığa
dönüş ü ve sonuç.

13

Levent Şahverdi Arşivi


TÜRKIYEDE TASSUBUN NEDENLERI

Önce, Türkiye'deki bu dini taassubun genel ne-


denlerini ara ştırahm: Bunlar ı , üç büyük sebepte özet-
liyebiliriz :
1- Sosyo-ekonomik nedenler. 2- Ki ş isel neden-
ler. 3- D ıştan gelen entrikalar, müdahaleler.
Ş imdi bunları birer birer inceliyelim:
1- Sosyo-ekonomik nedenler: Bu nedenin kök-
leri ta... Osmanl ı imparatorluğunun kurulu ş u s ıra-
larına kadar ç ıkar. Bir kere Osmanhlarda halk: a) bi-
lim adamları , b) askerler, c) esnaf ve sanatkârlar, d)
halk (reaya), e) köle ve cariyeler olmak üzere be ş sı-
nıftı . En geni ş ve toplum ya ş antı s ı nda en etkili olan
iki sınıf, yani rey ve esnaf-sanatkârlar sm ıflan ara-
s ında bir âhenk kurulamam ışt ı . Devlet, her s ınıfı
ayrı bir te ş kilat alt ına al ıp bu yolla onlar ı kolayca
kontrol etme prensibini benimsemi şti. Mesela Avru-
pada feodal beyler ve k ırallar ço ğunlukla esnaftan
çok, tüccarlar ı destekledikleri halde Osmanl ılarda
durum tersine olmu ş devlet loncalar ı , tüccarlar ın te-
kelci davran ış lar ına kar şı korumu ş tur. Bu nedenle

14

Levent Şahverdi Arşivi


imparatorluk içinde çok geni ş bir lonca örgütü ku-
rulmu ştur.
İ lmiye ve askeri s ınıflar, memur s ınıfım te ş kil
ediyordu. Bunlar aras ında da bir ahenk yoktu. Bun-
lar, birbirlerinin yerine göz diktiklerinden ihbar ve
şikayetler çok oluyor, bunlar ı aziller ve mal musade-
releri takip ediyordu.
Ekonomik hayat ın durgunla ş tığı 17. yüzyıldan
sonra mal musadereleri daha s ıkla ş tı , memurlar ın
görev süreleri de k ı salt ıld ı . Bu yüzden memurlar yer-
lerini para ile, rii şvetle ald ıklarından halktan zorla
para s ızd ırmalarına giri ş erek hem reâyâ taifesinin
durumunu a ğırla ş tırd ılar hem ticareti baltalad ılar.
Yüksek memurlar ın ve zengin tüccarlar ın mallarının
musaderesi, vak ıf tesislerinin artmas ına sebep oldu.
Vakıflar musadere d ışında kald ığından zenginler
servetlerini musadereden kurtarmak için onu bir ha-
yır i şine vakf ediyorlar bu yolla da vakfın mütevellisi
yani kontrolcüsü ve idarecisi tayin ettikleri çoluk ço-
cuklar ına daimi bir gelir sa ğlam ış bulunuyorlard ı .
Devletin bilinçli bir ticaret siyaseti yoktu. H ıristiyan
ülkelerinde yap ılan fetihler durdu ğunda hazine, ga-
nimet mallar ı yolu ile beslenmekten yoksun kal ınca,
devlet borç para alma yoluna gitmeyip ya vergi zam-
mina veya para de ğerinin dü şürülmesine ba ş vuruyor-
du ki paranı n de ğerini dü ş ürmekle halktan çifte vergi
almış oluyordu; çok daha s ık ışı k duruma dü ş ünce
-son zamanlarda oldu ğ u gibi- saraydaki de ğerli al-

15

Levent Şahverdi Arşivi


tın ve gümü ş e şyayı darphanede erittirip para bast ın-
yordu.
imparatorluk topraklar ı 60-200 dönüm (15-50
acres) lük çiftliklere ayr ı lmış olup, bu çiftlikler hiç
bölünmezdi. Bunlar ın ge lirlerinden eyalet askeri de-
diğ imiz timar ve zaamet sahipleri subaylar maa ş ları
kar şılığı tahsisat al ırlard ı . Bu kimseler ayn ı zamanda
ve dolayı siyle köylerin kontrolörleri idiler. Bunlar
halka iyi muamele ettikleri zamanlar toprak gelirleri
artmış kötü muamele ettiklerinde gelirler dü şmü ş tür.
Öte yandan iç ve d ış sava ş lar da devletin yakas ını
bırakm ıyordu. İ mparatorlu ğun geni ş topraklar ında
çıkan isyanlar siyasi ve ekonomik buhranlara sebep
oluyordu. Bir misal olarak Cumhuriyetten önceki
kırk elli yılı ele al ırsak bu sürede yaln ız Anadoluda
12 ayaklanma olmu ş ve halk dört büyük sava ş a ka-
t ılmış tır.
Bu sosyo-ekonomik düzensizlikler Osmanl ı va-
tanda şı nı ekonomik mutlulu ğ a ula şmaktan alakoy-
mu ş , yoksul ki ş ileri, mademki bu dünyada zevk al-
maya, mutlu olmaya imkan yoktur o halde hiç ol-
mazsa âhireti bari kazanay ım diye dine sar ı lmaya
sevk etmi ş tir. Halk ın çok büyük bir k ı smı dini bakı m-
dan da bilinçli olmad ığından, ç ıkarc ı softan ın a ğına,
aldatmacas ına kolayca dü ş mü ş tür. Yani halk, ekono-
mik ve sosyal düzenin bozuklu ğu yüzünden dini tah-
rik ve telkinlere kap ı lmaya haz ır bulunuyordu.
2- Kiş isel nedenler: Ki şisel nedenlerin ba şı nda

16

Levent Şahverdi Arşivi


cehalet gelir Osmanl ı İmparatorlu ğunda halk ın okur
yazar oran ı çok dü şüktü. Her halde % 5-6 dan fazla
de ğildi. Ayr ıca ibadet dilinin, halk ın konu ş tu ğu dil-
den gayri bir dil yani arapça olu şu da en büyük olum-
suz nedendi.
Ki ş isel nedenler üç gurupta toplanabilir: a) di ni
vakıflardan faydalanm ış olanlar, b) Tekkelerden fay-
dalanm ış olanlar, c) Nüfuz ve prestijlerini kayb eden-
ler. -
A) Dini' vak ıflardan faydalanmış olanlar: Dini
vakıflar, bir sosyal ihtiyaç ve hay ır kurumlar ı olarak
ortaya ç ıkmışlard ır. Asl ında Kur'anda ve hadislerde
buna dair bir kay ıt yoktur. S ırf hay ır i ş i için yap ıl-
dığı ve amme i ş lerinin devletin asil görevleri aras ında
bulunmad ığı s ı ralarda vak ıflar, muhakkak ki çok 1ü-
zumlu, faydal ı ve önemli bir hay ır kurumlar ı idiler.
Di ğer bir çok hay ır kurumlar ı gibi bunlar da, İmpara-
torlu ğun son zamanlar ında as ıl amaçlanndan uzak-
la ş mış , gittikçe geni ş liyerek, vak ıfları yapanlar ı n,
yak ınlarına kendilerinden sonra sa ğlam ve garantili
bir geçim yolu sa ğlama arac ı durumuna dü şmü ş lerdi.
Bunlar, kuyulann, çe şmelerin, okullar ın, han ve ha-
mamlann, camilerin, türbe, tekke ve zaviyelerin ya-
pım, bak ım ve devamhhklanm temin için, fakirlere
yiyecek, giyecek vermek için ilah... gibi türlü gayeler
için kuruluyorlard ı . Bunlar ı n idarecileri, git gide,
vak ıf gelirlerini as ıl amaçlar ına harc ıyacak yerde ken-
di ihtiyaçlar ına sarf etmeye ba ş lad ıklar ından ve bu

17

Levent Şahverdi Arşivi


gibi amme i ş lerini bizzat devlet yerine getirdi ğinden,
T. C. Idaresi bu Yak ınan, "Vak ıflar Genel Müdürlü-
ğü" ad ı ile kurdu ğu resmi bir te şkilata ba ğlay ıp gelir-
lerini bu kurum eli ile as ıl amaçlar ına sarf ettirmeye
ba ş lad ı . Bu Vak ıflar Genel Müdürlü ğünün kurdu ğu
"Vakıflar Bankas ı ", vak ıf gelirlerini i ş leterek de de-
ğ erlendirmektedir.
İşte bu vakıf gelirleri yemli ği elinden çıkmış olan
binlerce ki şiden ço ğu ve bunların menfi propaganda-
ları ile kulakları dolmu ş olanlar, Cumhuriyet rejimi-
ne, devrimlere, layisizme kar şı cephe alm ış lard ır.
B) Tekkelerden faydalananlar: Yukar ıda da de ğ in-
diğimiz gibi, tekkeler de, bütün ba ş ka yararl ı kurumlar
gibi, okul, gazete, dergi, radyo, telgraf, telefon gibi bilgi
ve kültürü süratle yaymaya yarayan araçlar ın bulun-
mad ığı zamanlarda önemli yap ıcı roller oynam ış lar-
ken git gide fakir halk s ırt ından bedava geçinen kim-
selerin topland ığı birer miskinler karargah ı haline
gelmi şlerdi. Say ılar ı elliyi geçen bu dini zümre ve ta-
rikatlar ı n kendilerine dervi ş , ş eyh veya seyyid -yani
peygamber sülalesinden gelme- ünvan ını veren ki şiler
buyru ğunda, tekke, zaviyelerde yerle şmi ş mensupla-
rı , imparatorluk ülkelerinde dal budak salm ış olup,
adaklar adatmak, kur'an, mevlid ve dua okumak gibi
yollarla halktan para, e şya ve mal toplarlar, bunlar ı ,
çöreklendikleri bu meskenet yuvalannda merasimler-
le, zevk ve ne ş e içinde yerlerdi. Osmanl ı imparatorlu-
ğunun son devirlerinde en yayg ın ve etkili tarikat,

18

Levent Şahverdi Arşivi


nak ş ibendiye tarikat ı dı r. ileride de görece ğ imiz gibi
Cumhuriyetin ilk devirlerinde yap ılan devrim hareket-
lerine kar şı bu tarikat ın mensuplar ı nın büyük tep-
kileri, menfi davran ışları olmu ş tur. Bu tarikat men-
supların ın yık ıcı faaliyetleri günümüze kadar devam
etmi ş tir ve hala da etmektedir.
Bir taraftan 15-20 y ıl içinde yap ılan Balkan sa-
va şı , 1. cihan sava şı ve kurtulu ş sava şı gibi büyük kan-
lı sava ş lar halk ı çökertip yorgun ve yoksul hale geti-
rirken bir taraftan da bu tarikatç ıların sömürmesi
memleketi iyice harap ediyordu. Cumhuriyet hükü-
meti bu tarikatlar ı ve tekkeleri de kald ırdı . Bütün
yurt düzeyine yay ılmış böyle, bedava ya ş ama imkan-
ları ellerinden al ınmış yüz binlerce insan ve bunlar ın
yak ınlar ı , Cumhuriyetin getirdi ği bütün iyi ş eylere
kar şı olacaklard ır ve olmu şlard ı r. Bu tarikatç ılar, fa-
kirlik, cehalet ve umutsuzluk nedeni ile her türlü kötü
telkine haz ır olan Anadolu halk ı nı , aynnt ılannı a ş a-
ğıda görece ğ imiz dini ayaklanmalara sürüklüyorlard ı .
C) Prestijlerini kayb edenler: Osmanl ı imprator-
luğunda baz ı kimseler vard ı ki babadan, ş eyhten devr
ald ıkları veya seyyidlik ünvan ında oldu ğu gibi para
ile sat ın aldı kları bir tak ı m lakap ve ünvanlar ı kulla-
nır, bu ünvanlardan baz ıların ı kullananlara mahsus
özel giysileri giyer, bu yüzden halk kat ında nüfuz ve
itibar sahibi olurlard ı . Bu ünvanlar : " Ş eyhlik, der-
vi şlik, müridlik, dedelik, seyyidlik, çelebilik, babal ı k,
emirlik, nakiblik, halifelik, falc ılık, büyücülük, üfü-

19

Levent Şahverdi Arşivi


rükçülük, nushac ı l ı k, beylik, pa ş al ık, a ğ alık, hacıbk,
hafızlı k, hocalık, mollalik, beyefendilik, han ımefen-
dilik" idi.
Bu ünvan ve lakaplar ı ve bunların baz ıları nın
özel elbiselerini giyen ba ş giysilerini kullanan yüz
binlerce insan vard ı . Hatta bu ünvan ve lakaplardan
baz ılar ı , sahiplerine özel bir imtiyaz da veriyordu.
Onlar bu hak ve imtiyazlara dayanarak halk ı n eme-
ğini, hürriyetini, mal ını , can ı n ı istismar ediyorlard ı .
Cumhuriyet rejimi, bütün vatanda ş lar ı e ş it k ıl-
dığından bu imtiyazl ı zümrelerin ç ı karlar ını ayr ı birer
kanunla kald ı rd ı . Öyle ki devlet bunlar ı , Türk toplu-
munun ça ğ da ş uygarlı k düzeyine eri şmesi ve Türkiye
Cumhuriyetinin laiklik niteli ğ ini koruma amac ını
güder mahiyette sayd ığı ndan 1961 tarihli Türk ana-
yasas ın ı n 153. maddesinde bunlardaki hükümlerin
anayasaya ayk ınlığının ileri sürülemiyece ğini dahi
kuvvetle teyit ve tesbit etmi ştir. İş te bu kanunlarla
ünvanlan ellerinden al ınan, özel imtiyazl ı elbiseleri
giyemeyen yüz binlerce insan, halk kat ında nüfuzlar ı
kırılmış , onlarla ayn ı seviyeye indirilmi ş olduklar ın-
dan elbette bunlar da, laik ve demokratik devrimlere
dü şman olacak, halk ı bunlar aleyhine körükleyecek-
lerdi.
3- D ış entrika ve müdahaleler: Bu faktörü de
bir kaç kategoride özetlemek mümkündür:
A- Türk hükümetinin ilerlemesinde geli ş ip kuv-
vetlenmesinde kendi ç ı karları bak ı m ından sak ınca gö-

20

Levent Şahverdi Arşivi


renler: Bu kategoriye, İngiltere, Rusya gibi devlet-
ler girer. İngiltere Türkiye'nin geli ş ip güçlenmesinden,
o zamanlar elinde bulundurdu ğu müslüman devlet-
lerinin Türkiye'yi örnek alarak özgürlük hevesine dü-
ş eceklerinden, Irak petrollerinin tehlikeye girece ğin-
den korkmu ş bu nedenle Türk halk ını dolaylı yollarla
ve el alt ından gericili ğe te şvik faaliyetlerine giri şmi ş -
tir. Hatta daha ileri giderek devrimlerin ba ş kahra-
manı olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü öldürtmek
için Mustafa Sagir ad ındaki, özel olarak yeti ş tirilmi ş
casusu yollam ış tır. Atatürk, kendisi ile ilk görü şmede
bu casusun maksad ım anlay ıp polise teslim ettirmi ş ,
yap ılan mahkemede maksad ın ı itiraf ederek suçu sa-
bit olmu ş ve idam edilmi ştir.
Rusya da, hem Türk topraklar ı nda ve bo ğ azlarda
gözü oldu ğundan hem de komunist rejimini yaymak
için Türkiyenin güçlenmesini istemez. O da gericilik
ve anar ş i hareketlerini büyük ölçüde te şvik etmi ştir.
B- Uzun yüzy ı llar Türk idaresinde kalıp yeni öz-
gürlüğe kavu şan kom ş u müslüman devletlerinin k ıs-
kançl ık hisleri: Gerçekten, Suudi Arabistan, M ı sır,
Suriye, Ürdün ve Irak gibi müslüman devletlerde,"Hizb
üt-Tahrir", "Rab ıtat il- İ slami", "el-Fetih"
gibi adlarla kurulmu ş bulunan gizli maksatl ı te ş ekkül-
ler, Türkiye'deki son gericilik ve anar ş i hareketlerin-
de ön ayak olmu ş lard ır. Bu davran ış ların bir sebebi
de, bunlardan bir k ı smı , zengin maddi kaynaklara
sahip olduklar ı halde geri kalm ış durumda oldukla-

21

Levent Şahverdi Arşivi


rından ve idarecileri, ç ıkarlar ının sürdürülmesini,
halkların ın cahil kalmas ı nda gördüklerinden, Türkiye'-
deki ç ıkarc ı-gerici örgütler vas ıtas ı ile Türkiye'yi taas-
suba ve anar şiye itip kendi halklar ına, bak ınız 600
yıldır bizi idare edenler de bizden daha ileri de ğ ildir
diyebilmek arzusudur.
C- Hı ristiyanlık gayreti: Bu durum daha ziyade,
Türkiye Cumhuriyetinin kuruldu ğu ilk s ıralarda olmu ş -
tur. Arka arkaya girilip ç ı kılan uzun ve yorucu sava ş -
lardan manen ve maddeten yorgun ç ı kmış olan Tür-
kiyenin kolayca din de ği ş tirebilece ğini, onun da tam
zaman ı oldu ğunu dü ş ünen h ıristiyan alemi bu husus-
ta büyük gayretler sarfettiler. Bu maksatla incili
Türkçeye tercüme ettirip iri puntolarla bast ırıp Ana-
dolunun en ücra kö ş elerine kadar da ğıtt ılar. İ stanbul'-
da, Tarsus'ta, Izmir'de, Talas'ta kolejler aç ıp Türk ço-
cuklar ını buralarda h ıristiyan yapmak istediler. Fa-
kat babal ı o ğullu bir Tanr ı inanc ına dayanan h ıris-
tiyanl ık, Türk halkınca kabul edilemezdi, bu telakki
bugünki Türk mantalitesine uymazd ı . Bu, Türk ta-
rihini de bilmemek demekti. Ayn ı metodu 7. yüzy ılda
araplar Orta Asya Türklerin as ı rlarca beyhude yere
denediler. Türkler asl ında mutaass ıp değildir ama ba ş -
kas ının tazyiki ile din de ği ştirmez. İş te bu yanl ış he-
sapla "Kitab- ı Mukaddes Ş irketleri" Türk halk ı ara-
s ına taassubu yayarak ba ş ar ı elde etmeye çal ış tılar.
Nihayet, buraya kadar s ıralad ığı mız bütün bu
sebep ve faktörlerin yan ında bir kuvvetlisi de hiç ş üp-

22

Levent Şahverdi Arşivi


hesiz halk ın cehaleti ve geri kalm ış hğı idi. Cehalet,
bilgiye ve yenili ğe dü ş mandır. Genel bir psikolojik
kural olarak cahiller ak ıl erdiremedikleri ş eylere kar şı
sempati duymazlar. Hatta baz ı lar ı böyle ş eylere dü ş -
man kesilirler; yani cahiller, bilgiye, yenili ğe dü şman
olduklar ından laik ve demokratik düzene kar şı çıkan
hareketlere kat ılmış veya onlar ı desteklemi şlerdir.
Ş imdi, dini olaylar denen bu gericilik alumlann ı ,
siyasal iktidarlar devreleri içinde inceleyelim:

23

Levent Şahverdi Arşivi


GAZ İ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK DEVRI
(1920-1938)

Mustafa Kemal Atatürk, Osmanl ı imparatorlu-


ğunun bir çok yerlerini : Balkanlar', do ğu ve güney
doğu Anadoluyu, Suriye, Lübnan ve Ürdün bölgele-
rini gezip dola ş mış , Kuzey Afrikada Deme, Tobruk ve
Trablusgarp sava ş larına kat ı lm ış , imparatorlu ğun son
devrinde kurulmu ş siyasal Partilerle ilgilenmi ş , Os-
manlı prensi Vandettin ile Almanyaya gidip orada
Alman Imparatoru Wilhelm, Mare ş al Von Hinden-
burg ve general Lüdendorf ile görü şmü ş , Bulgaris-
tan ata ş e militerli ğinde bulunmu ş bir ki ş idir. O aynı
zamanda çok okuyan, milletinin tarihini, karakterini
iyi tanıyan geni ş kültürlü ve tarihin ender yeti ş tirdi ği
bir büyük insand ır.
M. Kemal Atatürk, Türk milletinin talihinin çok
kötü oldu ğu, yurdun bir çok yerlerinin dü ş man ta-
rafından i ş gal edilmi ş bulundu ğu bir zamanda ortaya
atılmış , Türk halkı da onun, yurdu kurtarmak, bir çok
alanda reformlar ba ş armak hususunda yapt ığı ça ğı-
rıya ko ş mu ştur. Türk milletinin, onun etrafında top-
lanmas ının bir nedeni de, yüz y ıllard ır korudu ğu, uğ ur-

24

Levent Şahverdi Arşivi


lannda kan döktü ğü, maddi ve manevi her türlü yar-
dım yapt ığı araplar tarafından ihanete u ğramas ıdır.
Vehhabilerin yani Mekke ş erifi Hüseyinin ve birinci
cihan sava şında Suriye, Lübnan, Ürdün ve Irak halk ı-
n ın, i ş galcilerle i ş birli ği yap ıp Türk ordular ına sald ır-
maları bunun aç ık misalleridir. Ayrıca öteden beri ve
bugün bile Anadolu köylüsü türk çocuklar ını muh-
telif arap memleketlerine götürüp bir beyin y ıkama
ameliyesi ile yeti ş tirip devrim ve memleket dü şmanı
olarak geri yollad ıklan bir gerçektir (bu hususta
önemli bilgi için bak. F. Yavuz. Din e ğitimi ve top-
lumumuz, ss. 48, 164 vd.).
K. Atatürk 1923 y ılı 29 Ekiminde ilân edilen
Türkiye Cumhuriyetinin ilk Cumhurba ş kan ı olmu ş ,
her dört y ı lda bir yenilenen milletvekili seçim-
lerinde yeniden Milletvekili, Meclislerce de Cum-
hurba ş kanı seçilmi ş , öldüğü 10 Kas ım 1938 gününe
kadar bu göreve devam etmi ş tir.
Ş imdi, Cumhuriyet devrinin laikli ğe ve demok-
rasiye girmi ş olmas ına ra ğmen ortaya ç ıkmış olan,
bazı önemli nedenlerini burada özetledi ğimiz dini
hareketlerin, daha do ğrusu taassup ve gericilik hareket-
lerinin neler olduklar ını ve nas ıl cereyan ettiklerini
gözden geçirelim:
Cumhuriyet rejimine ve onun getirdi ği yeniliklere
karşı ilk tepkiler
Halifelik müessesi, Cumhuriyetin ilan ından sonra
bir süre daha devam etti. Bu nedenle dini hisler sömü-

25

Levent Şahverdi Arşivi


rücüleri i ş in ve devrimlerin ciddiyetini pek kavraya-
madı . 4 Mart 1924 de halifelik bir kanunla kald ırıl-
dı . Bu, her ş eyden önce Türkiye Cumhuriyetinin
"Dini Demokrasilik ve laiklik" gibi garip bir özelli-
ğine son verdi; ama bir buhran ı n patlak vermesine
de sebep oldu. Dini hisler sömürücüleri memlekette
yer yer olaylar ç ı kartmaya ba ş lad ılar. Öte yandan
Türkiye d ışındaki islam alemi de hilafet müessesesi-
nin kaldırılmas ından sonra durumun ne olaca ğım
çözememi şti. Esasen arap aleminin büyük bir k ı smı
Osmanlı imparatorlu ğunun y ı kılmas ı için imparator-
luğun dü şmanlar ı ile i ş birli ği etmi ş lerdi. Hilafet kal-
dırılınca, dini lider konusunu çözümlemek amac ı ile
1926 da Kahirede ve Mekkede, 1931 de Kudüste,
1932 de Madrasta, 1945 de Cenevrede yap ı lan top-
lant ılar hiç bir sonuca varamad ı .
1924 yılı sonlar ında "Terakkiperver Cumhuriyet
Fırkas ı ", T. B. M. Meclisinin gergin ve elektrikli ha-
vas ı içinde kuruldu. Bu partinin 6. maddesinde "f ı r-
ka efkâr ve itikadat- ı diniyeye hürmetkardir" prensi-
bi yer alm ışt ı . İş te bu partinin yaratt ığı atmosfer
içinde ilk olaylar ba ş gösterdi. Kurtulu ş sava şı sıras ında
hilâfetçi ayaklanma, Ş eyh Said isyanı ile tekrar orta-
ya ç ı kmış tı . Nak ş ibendi tarikat' ş eyhi Palu'lu Ş eyh
Said'in te ş kilatland ırıp silahland ırdığı kuvvetler 13 /14
Ş ubat 1925 gecesi GENÇ (Bingöl) il merkezini bas-
mış , Mart ay ı ba ş larında Osmaniye ve Ergani İlçe-
lerine girmi ş lerdi.

26

Levent Şahverdi Arşivi


Ş eyh Said isyan ı , ilk bakış ta dinsel nitelik arka-
s ında, kürt milliyetçili ğinin ve bir ölçüde de Ingiltere
kışkırtmas ımn izlerini ta şır. İngiliz silah fabrikala-
rından do ğuya silah yolland ığı , isyanla ilgili istan-
buldaki Ş eyh Abdülkadir'in, İngilizlerle müttefik
bir kürt k ıralli ğı kurma pe ş inde oldu ğu anla şılmış tır.
Bir dinci tepki olarak ortaya ç ıkmış olan bu isyan,
17 Kas ım 1924 de kurulmu ş bulunan "Terakkiper-
ver Cumhuriyet Partisi" taraf ından desteklenmi şti.
Bu sebeple "Ittihat ve terakki f ırkas ı "nın bir devam ı
da sayılan bu parti, takrir-i sükfın kanununa dayan ıla-
rak 3 Haziran 1925 de kapat ıld ı .
Ş eyh Said'in tezgâhlay ıp te ş kilatland ırdığı is-
yan büyüdü, bast ırmak için asker yolland ı Said ve ta-
raftarlar ı tutulup mahkeme edildiler. Ş eyh Said ve öte-
ki suçlular mahkfun olup as ıld ılar (29 Haziran 1925).
Bu s ırada ş apka= resmi ba ş giysisi olma konu-
su yobaz çevrelerin yeniden ayaklanmalarma yol açt ı .
O zamana kadar Türkiyede fes, sar ıklı fes, takke, kal-
pak, keçekülâh gibi türlü ş eyler ba ş a giyiliyordu.
Bu acaip k ıyafet biçimi, yaln ız büyük ş ehirlerde de-
ğil, küçük kasabalardaki ayd ınları bile rahats ız edi-
yordu. Meselâ Gerede kasabas ı Belediyesi, kasabada
din adamlar ından ba ş ka kimsenin, sank ve yazma sar-
mamalar ını , eski püskü ba ş giysisi giymemelerini,
bu ba ş giysilerine eski püskü sank, parça, ş al sarma-
malanm kararla şt ırmış ve buna ayk ırı davran ış lar ı
yasaklam ışt ı .

27

Levent Şahverdi Arşivi


Bir süre sonra, Bakanlar Kurulu 2 Eylül 1925
gün ve 2413 say ılı bir kararname ile memurlar ın ş ap-
ka giymelerine karar verdi. T. B. M. Meclisinde tar-
tış malar olunca konuyu halka duyurma i şini bizzat
Cumhur Ba ş kan ı M. Kemal Atatürk üzerine ald ı .
1925 A ğustos sonlar ında, ba şına ş apka giymi ş ola-
rak, İnebolu, Kastamonu ve Çank ı n'ya yapt ığı
gezilerde özetle şunlar ı söyledi. "Türkiye medeni ol-
mak zorundad ır. Zira medeniyet ate şi kar şı sında du
rulamaz, o kar şı sı na ç ı kanlari ate ş i ile yakar geçer.
Türk halk ı aile ya ş ant ı s ı ile, ya ş ayış biçimi ile uygar
olduğunu göstermek zorundad ı r. Uygarl ı k ise iç ve
d ış görünü ş ler, biçim ve temel bak ımları ndan gerekli-
dir. O zamanki acaip k ıyafetlerimiz milli midir? Hay ır.
Milletler aras ı midir? Hay ır. O halde k ıyafetsiz bir
millet olamaz. Turan (Orta Asya Türk Yurdu) k ı ya-
fetini ara ş tırıp yeniden diriltmeye gerek yoktur. Me-
deni ve uluslar aras ı k ıyafet, de ğ erli milletimiz için uy-
gun bir giyimdir. Bu giyim biçimini benimseyece ğ iz,
ayakta ayakkab ı ve fotin, bacakta pantalon, yelek,
gömlek, k ıravat, ceket ve tabiat ı ile bunlar ın tamamla-
yı cı s ı olmak üzere ba ş ta ş apka olacak. Ş unu aç ık söy-
lemek isterim, bu giysinin ad ına ş apka denir. Redin-
got gibi, bonjur gibi, smokin gibi, frak gibi i ş te ş ap-
kamı z."
Ş apka giymeyi kffirlik sayan ç ıkarcı yobazlar,
yer yer kar ışıklıklar ç ı karmaya ba ş ladılar. Rize'de
ortaya ç ıkan olaylar bunlar ın en geni ş idir. Hükû-

28

Levent Şahverdi Arşivi


metin zorla ş apka giydirece ği, kad ınların çar ş aflarım
açaca ğı , Kur'an ı kaldıraca ğı yolundaki propaganda-
lar halkı galeyana getirdi, ayaklanan halk 25 Kas ım
1925 günü Rize'de olay ç ıkard ı . Hareket, Of ilçesine
de yay ıld ı , kand ırılmış köylüler silahl ı bir isyan hare-
ketine giri ştiler. Nak ş ibendi tarikat ı mensuplar ını n
her zamanki gibi bu olayda da tesiri görüldü. Bu olay,
Giresunda da taraftarlar buldu. 28 Kas ım 1925 tari-
hinde ş apkamn resmi ba ş giysisi oldu ğuna dair kanun
çıkınca daha ba ş ka yerlerde de olaylar ç ıkmış t ı . Me-
sela Ocak 1926 ay ı içinde bir pazar günü Erzurumda
okunan mevluddan sonra hocalar bir yürüyü ş yap-
mışlar ve halk kendilerine kat ılmış tı . Bu i ş i tezgâh-
layanlann mahkeme edili ş inde, halk ı kış kırtmada
"Muhafazai mukaddesat cemiyeti" ile " İ slam Taali
Cemiyeti" kurucular ının rolleri oldu ğu meydana ç ıktı .
Mara ş ilinde de olay camiden ba ş lat ılmış , Ulu
Cami'den ç ıkan baz ı kış kırt ıcılar, bunlardan Sü-
leyman o ğlu Mahmut ad ında biri, elinde bayrak,
" ş apka giymiyece ğiz" diye nara atarak yürüyü ş e ön
ayak olmu ş tu. Çank ı nnın Çerke ş ilçesi camii kap ı sına
da ş apka aleyhtar ı bildiriler yap ışt ırılmıştı . Yukar ı da
nedenlerini sayd ığımız çıkarc ıların tezgâhlad ıklan
propagandalarla olaylar ın büyümesi üzerine hükû-
met kuvvetleri harekete geçti, ayaklanmalar bast ınldı
ve hemen Ankarada istiklâl mahkemesi kuruldu.
Gericilik olaylar ı ile ilgili olarak İ stanbulda da
tutuklamalar yap ılmış "Tesettür-ü Ş er'i", "Frenk

29

Levent Şahverdi Arşivi


mukallitli ği ve Ş apka" ba ş lıklı kitaplar ın yazarı Iski-
lipli Atıf Hoca, Tahir el-Mevlevi, yazarlardan Ömer
Rıza (Do ğ rul) ve baz ı kitapç ılar bunlar aras ındadır.
Mahkeme bir çok as ılma cezas ı vermi ş tir ki At ıf Hoca
bu as ılanlar arasmdad ır. 6 Mart 1925 de Istanbul'da
altı gazete ve bu arada 16 Nisan 1925 de de Tanin Ga-
zetesi kapat ılmış , 17 Nisanda ba ş yazar ı Hüseyin Ca-
hit (Yalç ın) tutuklanm ış , 22 Nisan 1925 de 635 say ılı
kanun de ği ştirilerek o zaman ı n ceza kanununda
Cumhuriyetin korunmas ına dair de ği ş iklikler yap ılmış
11 A ğustosta Ahmet Emin (Yalman) tutuklanm ış ,
15 Haziranda da Lutfi Fikri'nin beraatine kar şılı k
on bir "Tarikat- ı Selasiye" üyesi ölüm cezas ına çarp-
t ırılmış t ır. Bu ola ğ an üstü tedbirler 1927 y ılına kadar
sürmü ş 7 Mart 1927 de, istiklal mahkemeleri kald ırıl-
mışt ır.
Art ık gericilik dü ş ünceleri ortadan kalkt ı , yurt
ç ı karlann ın fen ve tekni ğe yönetmede oldu ğu anla şı l-
dı san ıldığı bir s ırada yeni olaylar ba ş gösterdi. Esa-
s ında islam dini, fikri yarg ıya ve mant ığ a dayand ığı
halde din adamlar ı , bilgi edinmek hususundaki ten-
bellikleri yüzünden gittikçe kapkara bir cahalete dü ş -
mü ş , dini kural ve görevleri, birer anlams ı z ş ekiller
yığım haline getirmi ş lerdir. Bu hale geldikten sonra
yeniliklere yönelme hususunda aç ılacak gediklerin,
verilecek tavizlerin, kurduklar ı bu gerici ç ı kar düze-
nini y ıkabilece ği korkusu onlar ı birbirine kenetlemi ş
ve bu kenetlenmi ş cahil sözde din adam ı zümresi,

30

Levent Şahverdi Arşivi


yı llar boyu, yeniliklere ak ıl erdirmenin ve onlar ı be-
nimsernenin de ğil, yeniliklerden, mant ıkiden, do ğru-
dan kaçmanm, halk ı bu fikirlere dü şman etmenin tek-
ni ğini geli ştirmi şlerdir. İş te daima bu telkinlerle bes-
lenen kara ruhlu ç ıkarcı cahil zünıre, say ıları az da olsa
zehirlerini saçmak için daima fırsat gözetlemi şlerdir.
Gene cehaletleri yüzünden bir iki yerde, kendileri gibi
dü ş ünen bir kaç yüz ki ş i buldular m ı , bekledikleri gü-
nün geldiğini samp ayaklan ırlar.
1930 da bu dü ş üncedeki ki ş ilerin sebep oldu ğu
yeni bir olay ç ıkt ı ve hareket Menemen'de ba şladığı n-
dan "Menemen Olay ı " olarak tarihe geçti.
Menemen Olay ı
Bu olay, 22 Aral ık 1930 da oldu. İş i, daha önce
aralar ı nda tertipleyen alt ı ki şiden Nak ş ibendi tarika-
t ı mensubu dervi ş Mehmet ve be ş arkada şı , Menemen
yak ınında Kese köyüne u ğrad ılar. Burada halka, ken-
di taraftarlannm Istanbul'u sard ığım, 770 bin ki ş i
olduklar ını söylediler. Buradan Menemen'e var ıp
camide sabah namaz ında dervi ş Mehmet, Ankara
hükümetini at ıp, ikinci Abdülhamidin o ğlu Selim'i
halife ilan edece ğ ini söyledi. Camiden, üzerinde " İnna
fetahna leke fethan mübin" yaz ılı bayra ğı alıp hükü-
met kona ğı önüne geldiler. Burada dervi ş Mehmet
kendini Mehdi (kurtar ı cı , do ğru yola getirici) ilan
edip ş apkalar ın ı ç ı kararak kendisi ile birlikte zikre
ba şlamalar ı nı emr etti.

31

Levent Şahverdi Arşivi


Bu sırada ilgililer i ş i yahn bir olay san ıp küçük
bir askeri birlik yollam ışlard ı . Bu gelen askerlerin
ba şında, as ıl mesleki ö ğretmen olan bir yedek subay
bulunuyordu. Ad ı Kubilay olan bu subay dervi ş
Mehmed'e, teslim olmas ını ihtar etmi ş , dervi ş , arka-
da şı Ş amdan Mehmet'e verdi ği bir emirle Kubilay' ın
öldürülmesini istemi ş ti. Binden fazla insan ın tekbir
sesleri aras ında öldürülen genç subay ın testere ile ke-
silen ba şı , bir bayra ğı n ucuna tak ılarak halka gösteril-
di. Ş ehid subay ın kan ı n ı içen katil dervi ş Mehmet
halka dönüp: "Ey müslümanlar! Halife Abdülmecit
sınırda bekliyor, kalkan müslümanl ığı kurtaral ım"
diye ba ğırd ı . Yirmi dakika süren alçakça öldürme ola-
yından sonra gelen jandarma birlikleri isyanc ılar üze-
ine ate ş açt ılar. Cahil yobazlar kendilerine kur ş un
geçmiyece ğini iddia etmi ş ler ve hükümet kuvvetlerine
ate ş etmeye ba ş lamışlar bunun sonunda dervi ş Meh-
met ve yardakç ılar ı çarp ış ma s ıras ında öldürülmü ş -
lerdir. Sonradan yap ı lan tahkikat, bu olay ın, Ş eyh
Said isyanmda oldu ğu gibi, Nak şibendi olaylar ının
bir zinciri oldu ğunu, tarikat ş eyhlerinden Esad efen-
di, Ş eyh Halit ve hoca Saffet'in yönetiminde geli ş -
ti ğini ortaya ç ıkarmış tı r. Ayr ıca bunlar ın memleket
dışı ndan da desteklendi ği ve yard ım gördü ğ ü de
tesbit edilmi ştir. •
Menemen olay ı yurt ölçüsünde büyük tepkiler
yaratt ı . 30 Aral ıkta ola ğ an üstü bir toplant ı yapan
Bakanlar Kurulu, olay ı bütün yurda duyurmu ş tur.

32

Levent Şahverdi Arşivi


Ba ş bakan İ smet Pa ş a (Inönü) 31 Aral ık 1930 da
C. H. P. gurubunda yapt ığı açıklamada olay ın özel-
liklerini ş öyle anlatm ış tır : "Hilafeti geri getirmek, te-
okrasiyi tesis etmek, Türk devriminin getirdi ği siya-
sal ve sosyal düzeni y ıkmakt ır". Ayn ı gün Menemen,
Manisa, Bahkesir ve Antalya'da yap ılan tutuklama-
larda ele geçenlerin say ı s ı 2200 ü bulmu ş tu. Menemen
ve dolaylar ında s ı kı yönetim ilan edildi. Bu s ırada yur-
dun her tarafında gericili ği, yobazl ığı lanetleyen top-
lantılar yap ıldı . 3 Ocak 1931 günü Mu ğla% Mustafa
Pa ş a (Mustafa Mu ğlalı) ba ş kanl ığında Divan- ı Harp
Mahkemesi kuruldu.
T. B. M. Meclisinin 1 Ocakta ba ş layıp devam
eden birle ş imleri çok heyecanl ı oldu. Ba şbakan İ smet
Pa ş a, olayla ilgili demecinde, Menemen hareketini,
tarihi gericilik geli şmelerine ba ğ layarak: "Bu, yüzler-
ce yıldan beri dini siyasete alet eden bütün olaylar ın
bir tekrand ı r. Bu zavalhlar laikli ğe kar şı gelerek ş eriat
istemektedirler. Gerçekte ise ç ıkarların ı kayb etmi ş-
lerdir onu tekrar ele geçirmek istemektedirler, zira
din i ş leri dünya i ş lerinden ayr ılalı yıllar geçmi ş tir"
demi ştir.
Divan- ı Harp duru şmalar ı ba şladığında bunları
halk büyük bir ilgi ile izlemi ş , Ş eyh Esad ı n Nak ş iben-
di halifesi say ı lmas ı olaya ilgiyi büsbütün art ırdı . Mah-
keme sonunda 28 ki ş iye ölüm cezas ı verildi ve as ıldı-
lar; bir ço ğu da a ğı r hapis cezalar ı ile cezaland ırıldı .
Menemen olay ı , islamcı cereyan ın soysuzla ş tırıl-

33

Levent Şahverdi Arşivi


mas ına dayanan ç ıkarc ılarm, dini hisler sömürücüleri-
nin tertipledi ği bir gericilik hareketidir, Nak şibendi
hareketlerinin tipik özelliklerini ta şır. Bu hareket ön-
ceki olaylara ba ğland ığı gibi sonraki olaylar ı da ken-
disine ba ğlar. Bununla birlikte, Türkiye Cumhuriye-
tinin kurulu ş undan beri cereyan etmi ş olan en önemli
ve geni ş örgütlenmi ş gericilik olayı dır.
Bursa'da arapça ezan olay ı
Bilindi ği gibi ezan, namaz vaktini bildirmek ve
bu ödevini camide yapmak isteyenleri ça ğırmak için
tertiplenmi ş bir sünnettir. Peygamberin kabul etti ğ i
bir namaz vakti haber verme ş eklidir. Asl ında her is-
lam cemaatinin ezan ı , kendi dilinde okumas ı daha
do ğru olur. Nitekim onuncu yüzy ı lda Kuzey Afrikada
berberi müslümanlar ezan ı uzun yıllar berberce oku-
mu ş lar, bu durum islam aleminin hiç bir yerinde en
ufak bir tepki görmemi ştir. Hal böyle iken gene
malum çıkarcı ş irketler ezan meselesini ç ıban ba şı
yapmak istemi şlerdir. 1 Ş ubat 1933 günü ortaya
çıkan olay gene bir Nak şibendi tarikat' olay ı dır
ve i ş i, bu tarikat mensuplar ı tezgahlam ışlard ır.
Bu tarikata mensup Konyah İbrahim ve arkada ş -
ları o gün ö ğle namaz ından sonra Bursa'n ı n Ulu
Camiinden çıkan halka "dinini seven bizimle gel-
sin" diye ba ğırmış lar, yanlar ına biriken kalaba-
lı kla ayetler okuyarak gürültülü bir yürüyü ş le Ev-
kaf Müdürlü ğüne gitmi ş ler, müdüre "ba ş ka yerler-

34

Levent Şahverdi Arşivi


de arapça ezan okundu ğu halde niçin Bursa'da Türk-
çe okunuyor" diye sormu ş lar, müdür, vilayetin emri
oldu ğu cevab ını verince kalabal ık Vilayet Kona ğı
önüne gitmi ş ve kolluk kuvvetleri derhal olay yerine
gelerek kalabali ğı da ğıtmış eleba şıları yakalayıp ada-
lete teslim etmi ş , suçlu görülenler cezaland ırılmıştır.
Siirt'te Ş eyh Halit ve o ğ lunun Tertipleri
Be ş iri ilçesinin Kay ıntar köyünde oturan Halit,
kendini Nak ş ibendi ş eyhi ilan etmi ş etrafına küçük bir
toplulukta biriktirmi ş ti. Bu adam, 1935 y ılı Aralık
ayında müritlerini Eruh ilçesinin baz ı köylerine pro-
paganda yapmaya yollad ı . Müritler gittikleri yerlerin
halkını ş eyh Halide tabi olmaya ve onu mehdi olarak
tanımaya zorlam ış lard ı . Halk kendilerine inanmaym-
ca bu kez adam öldürmeye ve yaralarnaya ba şlad ılar.
Hükümet kuvvetleri bu cahil ş akileri derhal yakalay ıp
mahkemeye vermi ş ve yap ılan mahkeme sonunda suç-
lu görülenler cezaland ırılmış lard ı . Maceramn de-
vamı nı , ş eyh Halidin o ğlu ş eyh Kuddus üzerine al-
mış , hükümete k ızarak da ğa ç ıkmış , ş eyhlik ve tari-
katçılik hareketlerine orada devam etmi ş tir. Bu ki-
ş i, kolluk kuvvetleri kendisini s ıkıştı rı nca yurttan ka-
çıp Suriye'ye gitti.
iskilip Olay ı
Bu olay 1936 y ılı Ocak ay ında ortaya ç ıktı . Bu da
gene bir Nak şily ndi tarikat ı mensubu tarafından tez-

35

Levent Şahverdi Arşivi


gâhlandı . Kayserili Ahmet Kalayc ı ad ındaki bir ki ş i,
bu tarikat' yaymak amac ı ile ortaya at ıldı . Bunlar
islamın sünni kurallar ına da sayg ılı de ğildiler. Eleba şı -
lar ına göre namaz ve oruç farz de ğildir. Kendileri
40, 70 ve 90 günlük yeni oruç usulleri icad etmi ş lerdi.
Onlara göre Nak ş ibendi ş eyhi Allah gibidir kendisine
tapmak gerekir. Bu hareket de k ı sa sürede bast ırıld ı .
Atatürk'ün 10 Kas ım 1938 tarihine kadar bu dev-
rede ba ş ka bir dini olay görülmedi.

36

Levent Şahverdi Arşivi


İ SMET İ NÖNÜ DEVRI
(1938-1950)

Gazi. M. Kemal Atatürk 10 Kas ım 1938 günü


ölünce, o zaman sadece Millet Vekili bulunan General
İ smet Inönü Cumhurba ş kanlığı na seçildi ve bu gö-
revde 1950 yıhrı a kadar kald ı . Türkiye, çok partili de-
mokrasiye geçi ş yılı olan 1945 e kadar oldukça sakin
günler geçirdi. Bu sükünet, art ık dini olayların, gerici
akımların sona erdi ği manasuu ta şımıyordu. Türkiye'-
de, ta Anadolu Selçuklu Imparatorlu ğu ça ğından beri,
bu gayri samimi, ç ıkarcı zümreler, hileleri, ç ıkarcı
clolaplan anla şılıp tepelerine vuruldu ğu zaman siner-
ler, fırsat bulunca "din elden gidiyor" naralar ı ile tek-
rar ba ş kaldınrlar. Onlar ın bekledi ği bu fı rsatlar ço ğu,
siyasi karışıklı klar, istikrars ı zlıklar s ırasmda ortaya
çıkar. Cumhuriyet devrinde de durum böyle olmu ş ,
partiler ço ğalıp oy sömürücülü ğ ü ba şlayınca bu ç ı -
karcı gerici zümreler sakland ıkları yerlerden ba şlarını
kaldı rm ış lard ır. 1924 (Terakki perverler) ve 1930
(Serbest Cumhuriyet F ırkas ı) denemeleri bunu aç ıkça
göstermi ştir.
18 Temmuz 1945 de Milli Kalkınma Partisinin

37

Levent Şahverdi Arşivi


kurulması ile Türkiyede çok partili demokratik rejim
ba şlamış ve Türkiye'nin hayat ına köklü de ği ş imler
getirmi ştir. Bu tarihe kadar, türlü adlar alt ında faali-
yet gösteren C. H. P. genç Türkiye'nin tek partisi idi.
Bu parti, çok partinin geli ş ine kadar bir çok iyi i ş ler
yapmağa çal ışmış , halk gözünde bunlar ın bir kısmı
iyi bir kı smı kötü görünmü ştü. İhmale uğramış bir ül-
keyi ve onun halk ın ı kalkındırmak için tutucu çevre-
lerle sava ş arak yap ılmış olan devrimci at ılımlar, ikin-
ci dünya sava şı dolayı sı ile ve bilhassa köyde duyu-
lan mükellefiyetler, liberal ve devletçi ini ş çıkış larla
artan ekonomik ç ıkmazlar, varl ı k vergisi olayı , dev-
letçilik politikas ının uyand ırdığı ho şnutsuzluklar
ba ş arı atıhmını etkiliyordu.
Çok partili rejime girilince, o zaman kurulan
Demokrat Parti, bu ho ş nutsuzluklar ı bir ham madde
olarak kullanmas ını bilmi ş böylece geni ş cahil halk
kitlesini k ı sa bir zamanda kendine ba ğlamıştı .
Tek parti zaman ında alttan alta i şlenmi ş olan bu
türlü fikir ak ımlan sahipleri, bu arada me ş rutiyet is-
lamcılarım de ği şik ş artlar alt ında devam ettirmek is-
teyen bir ak ım da ortaya ç ıkmış t ır. Bu ak ım, Türk
devrim hareketlerinin kar şı sı nda yer alm ış tutucu çev-
releri dile getirmi ş ve muhalefetin destekleyicisi ol-
mu ştur. Bu fikirler iktidarlar ın tereddütlü ve maksath
tutumlar ı ile siyasi hayattaki etkilerini git gide art ır-
mış lard ır. Bu artma, bilhassa D. P. iktidar ının ekono-
mik buhram içinde, oy toplama politikas ının geli ş -

38

Levent Şahverdi Arşivi


mesi ile oranl ı olmu ştur.
1945 den 1950 ye yani D. P. nin iktidara geli ş im
kadar geçen be ş yıl içinde Türkiyede 24 parti kurul-
mu ştur. Bu partilerin büyük bir k ı smı iktidara gelebil-
me hırsı ile, yurt yararlar ını ve devrimleri bir yana
bırakarak, Anadolunun dü şman i ş galinde kah ş mda
çekilen at ıraplar ı unutarak parti tüzüklerinde din,
gelenek ve laiklik konular ına yer vermi ş , bu hususlar-
da tavizci bir yol tutmu şlard ır.
Örne ğin 1945 de kurulan D. P. den ayr ılan ki ş i-
ler tarafından 1948 de kurulan Millet Partisi'nin tü-
zü ğü bu hususta aç ık bir misal te ş kil eder. Bu parti-
nin ana program ının 7. maddesi "Parti, içtimai ni-
zamın te şekkülünde itikadlar ın, ahlaken, geleneklerin,
örf ve âdetin büyük hisselerini tan ır. Bunlar s ı k sık
de ği şmezler ve devletin nüfuzu d ışı nda kahrlar". 8.
maddesi: "parti, din müesseselerine ve milli anane-
lere hürmetkard ır" ş eklindedir. 12. maddesine göre :
Parti laikli ği esas itibar ı ile kabul etmekle birlikte din
i ş lerinin ayrı bir te şkilat elinde idaresini, bunun muh-
tar bir te ş kilat olmas ını istemektedir. Gene bu parti,
ayrı ca ilk ve orta tedrisata din dersleri konma= da
uygun görmektedir. Tüzüklerinde bu fikirlerin yer
almas ı bu partinin siyasi hayata at ıldığı zamanki ha-
vaya oranla daha islami ve muhafazakar bir görü şün
örne ğini vermektedir. Ayr ıca din i ş lerinin özgür ve
ayrı bir idarenin eline verilmesini istemek, o güne ka-
dar Türkiyede hakim olan laik düzene ayk ırı dır.

39

Levent Şahverdi Arşivi


Gene 1945 y ılında kurulmu ş olan "Milli Kalk ın-
ma Partisi", din ve politika alan ında "islam birli ği-
do ğu federasyonu" projesinin gerçekle şmesini iste-
mi ş tir. Bu parti tüzü ğünün 19. maddesine göre Milli
Eğitim'de her ş ey ahlak ve milli anane esas ına göre
ayarlanacakt ı r.
1946 da kurulmu ş bulunan "Sosyal Adalet Par-
tisi", nin, amac ı "Dünya müslümanları birli ğini des-
teklemek" olacakt ı . Gene ayn ı yıl içinde kurulmu ş
bulunan "Çiftçi ve Köylü Partisi"de ananelere ba ğlı-
l ığı n ı belirtmi ş tir. Gene 1946 da kurulan "Ar ı tma Ko-
ruma Partisi" de dinci bir siyasi parti oldu ğunu tü-
zü ğünün birinci maddesinde tesbit etmi ş tir. Gene 1946
da kurulmu ş ba ş ka bir parti " İ slam Koruma Partisi"
kurulu ş dilekçesinde her türlü siyasi faaliyetten uzak
ve gayesinin sadece islam dininin kuvvetlenmesi, güç
kazanmas ı , dayan ış man ın gerçekle ştirilmesi oldu ğu
yaz ılmış tır.
1947 de kurulmu ş olan "Türk Muhafazakâr Par-
tisi" de bu devrenin islamc ı siyasi davran ış larına ör-
nek olarak gösterilebilir. Partinin program ında ve ga-
yelerinde islami esaslar hâkimdir.
1949 da kurulan "Toprak, Emlak ve Serbest
Te ş ebbüs Partisi" de ayd ın kütle dindarl ığı nı destek-
liyece ğ ini, dini cemiyetlerin serbestli ğ ini ve te ş kilatlan-
mas ını arzulad ığın ı aç ı k bir muhafazakarl ı kla prog-
ram ında göstermi ştir.
C. H. P. iktidarı kar şı sında ilk ana muhalefet par-

10

Levent Şahverdi Arşivi


tisi olan D. P. ye gelince. O, bu s ırada devrimlerden fe-
dâkârl ı k etmemesi ve tek parti olmas ı dolay ı s ı ile halk
aras ında oldukça büyük bir istemeyeni bulunan C.
H. P. ni devirebilmek için dini hisler sömürücülü ğ ü
politikas ının ilk tohumlarını atmakla me şgul bulun-
makta idi. Zaten bu parti 1949 da toplad ığı ikinci bü-
yük kurultayda bu temayülünü aç ık seçik göstermi ş -
tir.
C. H. P. gayet tabii ki bu yeni partilerin bu niyet
ve tamayüllerini görüyor, iktidarda kalabilmek için
halk ın çok hassas oldu ğu dini hisler konusunda ken-
disi de bir ş eyler yapmak gerekti ğ ini anlam ış bulunu-
yordu. Zaten 1948 den bu yana partiler içinde is-
lamc ı guruplar ortaya ç ıkmış , bunlar dini olaylar ın
ortaya ç ı kmalar ı ortam ını yaratm ış lard ı r. Üzerinde
bilhassa durulan noktalar, okullarda din dersleri ve-
rilmesi ve imam hatip okullar ı aç ılmas ı olmu ş tur.
C. H. P. bu yeni e ğ ilim kar şı sında oy alabilmek için
tavize ba ş lamış bu cümleden olarak 1948 y ılında hacca
gideceklere döviz müsaadesi verilmi ş , vizeleri yap ıl-
mışt ır. 1946 y ı lında parti gurubunda kurulmu ş olan
komisyonun haz ı rlad ığı esaslara uygun olarak 1 Ş ubat
1949 da ilkokul ders programlar ına ihtiyari din ders-
leri konmu ş tur. Ayn ı yılın ba şında imam hatip kurs-
ları aç ılmış tır. İlk kez sekiz ilde aç ılan kurslar sonra-
dan imam hatip okullar ı haline getirilmi ş ve bu okullar
ileride ilk okuldan sonra yedi y ı llık bir tahsil vermek
üzere düzenlenmi ş ve say ıları 1971 yıh 12 Mart ında

41

Levent Şahverdi Arşivi


sona eren A. P. İ ktidar ı zaman Inda 72 ye ç ıkarılmış -
t ır. 12 Mart 1971 den sonra bu okullar ı n orta k ı sımlar ı
kald ırılarak bu say ı 42 ye dü şmü ş tür.
Demokrat Partinin iktidara geli şinden önce C.
H. P. tarafından 1950 y ı hmn ilk yar ı s ında şu önemli
kararlar al ındı : 1- Din adamlar ının yönetimi, tekrar
Diyanet İş leri Ba ş kanlığı na ba ğlandı . 2- C. H. P.
Ba şbakan ı M. Semsettin Günaltay, Mecliste, ilâhiyat
Fakültesinin aç ı laca ğını bildirince Ankara Üniver-
sitesi 7 Ocak 1949 toplant ı sında bu Fakültenin aç ı lış
karar ını verdi. 3- 1925 tarihli ve 677 say ılı tekke ve
zaviyelerin, türbelerin kapat ı lmas ına dair kanunun
1. maddesi de ği ş tirilerek 30 Mart 1950 de 19 türbenin
açılmas ı na izin verilmi ştir.
Bu geli ş meler yeni bir gerici hareketin ortaya ç ık-
mas ına sebep oldu.
Sald ırgan bir gerici ak ım olarak Ticanilik
1801 de Fas'ta Ahmet Ticani taraf ından kurul-
mu ş olan Ticani tarikat ı , 1930 da Türkiye'ye s ı çram ış -
tı r. Bu tarikat ın genel ba ş kan ı , Kemal Pilavo ğlu adın-
da liseyi bitirmi ş bir ki şidir. Kendisine müritleri
"efendi" ve "hazret" s ıfatlar ı vermi ş lerdir. Tarikatta
Pilavo ğ lu'nu halifeler, müritler ve muhipler takib eder.
Ayrıca tarikat ın aksiyon adamlar ı olarak fedai ve
kahramanlar ı vard ır. Ş eyhe mutlak ba ğlılık ş artt ır.
S ır aç ıklayanlar, ş eyh veya halifesi tarafından uzun bir
süre konu şmama cezas ına çarpt ı rılır ve tayin edilen
süre boyunca dilsiz gibi hareket eder. Cumhuriyet

42

Levent Şahverdi Arşivi


rejimi kar şı sına, silahlı nakşibendilerden sonra 1949
yılında da ticaniler ç ıkmış ve Ankara'mn Çubuk,
Çankırı , Ş abanözü ilçelerinde yay ılmaya ba şlamıştır.
Tarikat ın amacı "Tanr ı emirlerini yerine getirip Pey-
gamberin ahlakım temsil etmek" ş eklinde özetlenmek-
le birlikte as ıl amac ının, teokratik ve tarikatç ı bir dev-
let sistemi kurmak oldu ğu anla şılmış tır. Atatürk dev-
rimlerini benimsememek, laikli ği ş iddetle red etmek,
şeriat ı esas almak gibi hareketleri destekleyen fikirler
tarikatm temelidir. Bunlar ın inancına göre heykel put-
tur ve dine göre bunlar ı kırmak gerekir. Türk devrim
ve eserleri dinsizlikten ba ş ka bir ş ey de ğildir. Osmanl ı
halifeli ğini inkar eden Atatürk mel'undur ve dinsiz-
dir. Devrimler bizi puta tap ıcı yapmış tır. Hükümet
dinimizi tammazsa ona isyan etmek hakt ır. Yer yer
Atatürk heykellerinin k ırılmas ı 2. VI. 1941 olaylar ı
ba ş lamış tır. Ticaniler, 2. 6. 1941 de kabul edilen 4505
No.lu ezamn Türkçe okunmas ına dair olan kanunu
1946 da tenkide ba ş layıp 1949 Ş ubat ında T. B. M. M.
nin dinleyiciler locas ında bir ticaniye arapça ezan okut-
muşlard ır. Ticaniler bu tür davran ışlar ına D. P. ikti-
darının ilk yıllarında da devam etmi şlerdir. K. Pi-
lavo ğlu bu hareketleri yüzünden yap ılan mahkeme
sonunda on be ş yıl hapse mahldım, bunun bitiminde
de İmroz Adas ına sürgün edilmi ştir.

43

Levent Şahverdi Arşivi


DEMOKRAT PARTI IKTIDAR'
(1950-1960)

Gericili ğ e taviz verme yolu ile iktidarda kalma


siyasetini güderek memleketi uçuruma sürükleyen bu
partinin ba şbakan ı Adnan Menderes 29 May ı s 1950
günü T. B. M. M. de okuduğu programında Türk dev-
rimini ele alarak bunlar ın "millete mal olmu ş ve ol-
mamış devrimler ş eklinde ikiye ayr ılabilece ğini" söy-
ledi ki bu onun, Türk devrimlerini bir bütün olmaktan
çıkard ığım, tutmu ş tutmamış diyerek devrimlerin bir
k ı smın ı ortadan kald ırma ğ a niyetli oldu ğunu gös-
terir.
Ayrıca ezan ı tekrar arapçaya çeviren kanun,
(16. VI. 1950 gün ve 5665 No.lu) D. P. ye islamiyetin
kurtanc ı s ı ünvan ını vermi ştir. Aç ılan türbelere bir
yenisinin, Istanbul'daki Eyüp Sultan türbesinin ek-
lenmesi de bu yolda at ılmış ad ımlardan biridir.
Bir kı sım halk, C. H. P. ni dinsiz parti olarak ni-
telemi ş böylece Türkiye'nin siyasi hayat ında partileri
ve ki ş ileri dinli ve dinsiz olmak üzere ay ırma eyilimi
beliııııi ş tir.
D. P. nin gericili ğe yüz verme politikas ı ekonomik

44

Levent Şahverdi Arşivi


ba ş arı s ızliklarmın da bir sonucudur. Devrim aleyh-
tar ı tutumu, hürriyetleri ortadan kald ırırcasma de-
mokrasiyi zedelemesi ona, ayd ın kütlenin deste ğini
kaybettirmi ş tir. Buna kar şıl ı k bu partinin gericilere
gösterdi ği sempati kar şılı ksız kalmam ış "onlar ta-
rafından" dini kurtaran parti vasfım kazanm ıştır. Öte-
ki partiler, bu arada Millet Partisi ikinci planda kal-
mışt ır. S ırf tutucu kütleyi temsil etmek üzere kurul-
mu ş olan bir parti, " İ slam Demokrat Partisi", bir
süre sonra kapat ı lmış tır. Büyük Do ğu Cemiyeti de
ayn ı ak ıbete u ğrat ılmış tır.
Demokrat Parti iktidar ı sıras ında dini duygular ı
sömürme metodu ile T. B. M. Meclisine giren bir kaç
gerici Milletvekili, kürsüden ş u acaip sözleri söyle-
meye ba ş lamışlard ır: "Türkler bütün sava ş ları din
sayesinde kazanm ışlardır. Tanr ımn ve Kur'an ın ira-
desini bütün olarak kabul etmek gerektir. Türkiye
dini korumakla komunizme ve d ış tehlikeye kar şı da
kendini korumu ş olacakt ır. Din hiçbir zaman geli şimi
önleyici de ğildir. Lâiklik bir züppeliktir. Din yard ımı
ile sosyal temellerin güçlendirilmesi gereklidir". Ba ş -
ka bir milletvekili cür'etini, islam dininin resmi dev-
let dini olarak kabul edilmesi için kanun teklifi yap-
maya kadar ileri götürmü ş tür. Fakat teklif Mecliste
görü şülmemi ş tir.
Oy kayg ı sı ile i ş e, gericili ğ e taviz vermekle ba ş -
layan D. P. iktidar ının en geni ş tarikat hareketi Nur-
culuktur. D. P. nin gericili ğe müsait iklimi 1957 de

45

Levent Şahverdi Arşivi


Bursa'da meyvesini verdi. 1956-57 y ılları içinde, bil-
hassa, Tav ş anlıdan Bursa'ya yerle şmi ş olan bir çok
kimse 1957 Temmuzunda Ulu Camide kıhnan bir
cuma namaz ın ı , maksatlar ı için fırsat bilmi ş lerdir.
İ çlerinden biri beline k ılınç takarak, hutbeye ç ıkan
imama sald ı rmış , imam ı ve bir polisi yaralam ış ve
minbere ç ı karak kendisini mehdi ilan etmi ştir. Bu olay
ş ehirde büyük bir panik yaratm ış ise de sonunda bas-
t ırılmışt ı r. Olay, nak şibendi hareketlerinin özellikle-
rini ta şımaktad ır.
- Nurcu Iııık
1875 de Siirt ilinin Nurs köyünde do ğmu ş olan Said
kendi kendine Bediüzzaman lakab ım vermi ş ve do ğ-
duğu köye nisbetle ald ığı Nursi soyad ını da sonradan,
Kur'anda geçen nur kelimelerinden al ınmış gibi gös-
termi ştir. Asl ı nda kürt milliyetçili ği ve Atatürk dü ş -
manliğına, ümmetçilik ak ımıııı güçlendirerek Türk
milliyetçili ğini yok etme yolu ile bir kürt milliyetçili ği
yarat ıp ileride bir kürt devleti kurma hayaline daya-
nır. Nurslu Said aynı zamanda 31 Mart vak'as ı kah-
ramanlar ındandır. Kindar yaz ılar ı ile 31 Mart olay ı -
nı n ç ıkmas ına sebep olan Volkan gazetesinin yazar ı
ve ayr ıca ittihad- ı Muhammedi fırkas ını n kurucular ın-
dand ır. 1945 lerden ba ş l ıyarak nurculuk hareketinin
eleba şı s ı sayılmışt ı r. Eserlerinin bir k ı smında Peygam-
ber taklidçisi görünür, kendisine gaipten sesler geldi-
di ğini, ku ş larla konu ş tu ğunu, Kur'anda, kendi ya-

46

Levent Şahverdi Arşivi


ş antısma ve yazd ığı ş eylere ait haberler bulundu ğunu
söyliyecek kadar sap ı k fikirli bir kimsedir. Ne dedi-
ğini bilmiyen bir ak ıl hastas ının söz bo ğuntular ı dene-
bilecek anlams ız ş eylerle dolu bir kaç eseri vard ır. Bir
hayli artm ış taraftarlar ına fazla kitap satarak para
kazanmak dü şüncesi ile hareket eden ç ı karcı müritleri,
bn acaip kitaplar ın oras ı ndan burasmdan pasajlar
alarak bir araya getirip yeni kitaplar meydana getirme
yoluna sapm ış ve bu para tuza ğı risalelerin sayısını
136 ya ç ıkarmış lard ır ki bunlar ın ço ğundan Said
Nursi'nin haberi bile yoktur.
Mahiyeti ve amac ı bu olan nurculuk, D. P. nin
halkın dini hislerini sömürme siyaseti yüzünden, ge-
ni ş bir ho ş görü atmosferi içinde, serbestçe geli ş ip ya-
yı lmıştır. O zaman ın hükümet ileri gelenleri, Emir-
da ğ 'da sürgünde olan üstad ı ziyaret etmi ş , devrin
Ba şbakan ı Adnan Menderes 19 Ekim 1958 de bu ilçe-
ye geldi ği zaman nurcular kendisini, minareye hilâ-
fet ve saltanat ı temsil eden iki tu ğrah ye ş il bayrak asa-
rak kar şılamışlardır. D. P., S. Nursi'yi, kendi yarar-
larına propagandalarda bulunmak üzere seyahatlara
çıkarmış lardır.
Nurculara göre Türkiye Cumhuriyeti, bir askeri
istibdad ve sap ıklı ktı r T. C. Hükümeti nas ıl kurul-
mu ş tur sorusuna nurcular ın cevab ı ş öyledir : "Kur'-
anla müslümanl ığı hiçe sayar bir ş ekilde sava ş arak bize
sald ırmak için giri ş ilmi ş bir zındık hilesidir. Mutlak
istibdada Cumhuriyet, mutlak din sap ı kl ığına rejim,

47

Levent Şahverdi Arşivi


mutlak sefahata medeniyet, keyfi cebre kanun ad ı veri- •
ş tur." Bu durumda nurculara göre Tür- lerkum
kiye devleti, yaln ız islam dinine de ğil, ayrıl zamanda
ahlaka da ayk ırı bir yap ıdad ır. Türk devleti teokrasiye
dayanmah idi. Nurcular ın ödevi, böyle bir teokratik
düzeni gerçekle ştirmek olacakt ı r. Bu rejimin hiç
olmazsa baz ı ş artlar ı bugün sa ğlanmalıdır. Mesela
devletin resmi dini islamiyet olmal ı , hükümet şeriatm
koruyuculu ğunu yapmal ıdır. Anayasa Kur'an ol-
malı, devletin idaresi bir bilginler (ulema) heyetine
verilmeli, çok kad ınla evlenmeye izin verilmelidir.
Nurculara göre sosyal ve siyasal ideallerini geli ş -
tirecek yüksek organ "Medreset üz-Zehra" ad ım ver-
dikleri ö ğretim müessesesidir. Bu medrese, Kahire'-
cleki "Cami ül-Ezher" in karde ş i olacakt ır. Buran ın
ö ğretim dilini de şu formüle dayamak istiyorlard ı :
arapça vacip, kürtçe caiz, Türkçe laz ımdır. Onlara
göre İ stanbul Üniversitesinde de bir nurculuk medre-
sesi açılmandır Asl ında S. Nursi, bir çok risalesinde,
müridler nurcu risalelerini 6 ay okusalar, anlamasalar
dahi ça ğın en büyük âlimi olabileceklerini söyler.
Nurcularm, gayeleri u ğrunda hapishanelere dü ş -
meleri bir ş ereftir. Hapishaneler onlar için medresei
Yusufiyedir (Yusuf Peygamberin hapse at ılmış olma-
sını telmihle) Nurcular, hapishanelerde hapisleri de
kand ı rıp kendi tarikatlar ına sokmak istediklerinden
böyle söylüyorlar çünki onlar, toplum hayat ının bü-
tün alanlar ına kar ış arak oralar ı düzenlemek iddia ve

48

Levent Şahverdi Arşivi


amac ındad ırlar. D. P. iktidar ında Meclise bile millet-
vekili sokmu şlard ı .
S. Nursi 1960 da öldü ğü zaman risaleler sat ış la-
rından gelen çok para yüzünden ş eyhin yerine geçme
hususunda nurcu eleba şıları aras ında epey mücadele
ve bölünmeler oldu. Nurculuk, Yarg ıtay tarafından,
halk aras ında bölücülük yapt ığı ve zararl ı faaliyetlerde
bulundu ğu için kanun d ışı say ılı p mahkûm edilmesine
ra ğmen taraftarlar ı maddi gelir için bir süre daha gizli
olarak faaliyette bulunmu şlarsa da bugün çok sönük
bir durumdad ı r.
D P halkın dini hislerini sömürme politikas ında
son derece ileri giderek gerici zümreye, Türk milleti-
nin büyük kayıplar ve kan dökmeler pahas ına elde et-
ti ğ i devrimleri, demokrasiyi ve laikli ği yıkma cür'et
ve cesaretini vermesi, yurt sever ayd ınlar ı , daima uya-
nık duran Türk ordt ı sunu harekete geçirdi. Çok par-
tili devreye girdikten sonra maalesef bir sürü oy av-
cı s ı kapkaçç ı bozuk düzen yürütme ve dini hisleri sö-
mürme heveslisi partiler ortaya ç ıkmış bunlar, gerçek
yurtseverler aras ında nefret hisleri uyand ırm ış lard ır.
D. P. nin bu acaip tutumu kar şı sında Üniversite
gençli ğ i 555 K parolas ı (5. ay ın 5. günü saat 5 de K ızı-
lay Meydan ında toplanma) ile gösteriler yapmaya
ba ş lad ı . Harp Okulu ö ğ rencileri Ankara sokaklar ı nda
sessiz yüyü ş e geçti.
Türk gençli ği, meydanlarda ve Fakültelerde D. P.
nin partizan ve bilhassa dini hisleri sömürücü, dev-

49

Levent Şahverdi Arşivi


rimleri y ıkıcı tutumuna kar şı sürdürdükleri protestola-
rın h ızını art ırdılar. Hatta i ş i, bizzat zaman ın Ba şba-
kanma kar şı eyleme geçmeye kadar ileri götürdüler.
Genel durum, bir sivil ayaklanma ve iç çat ışma
kertesine yakla şınca, ordunun içinden, aralar ında giz-
lice Milli Birlik Komitesi ad ı alt ında örgütlenen bir
subay gurubu çal ışmaları nı aç ığ a vurdular. Zaten,
zaman ın "Kara Kuvvetleri Komutan ı" Orgeneral
Cemal Gürsel, davran ışları ile, ordunun i ş e el atma-
smın gereklili ğine i ş aret etmi ş bulunuyordu.
Ş imdi Cemal Gürsel Kimdi? M. B. Komitesi
ne yapt ı ? gibi sorular ın cevab ım, «M. B. K. Idaresi"
ba ş lığı alt ında görelim:

50

Levent Şahverdi Arşivi


MİLL İ BİRLİK KOMITESI IDARESI
(1960-1961)

Orgeneral Cemal Gürsel, 7 Aral ık 1957 de 3.


Ordu müfetti ş li ğine, 25 A ğustos 1958 de Kara Kuvvet-
leri Komutanl ığına atanm ıştı r. Demokrat Parti ikti-
darının, baz ı ayd ın çevrelerin ho ş nutsuzluk yaratan
tutumunu tenkit eden bir mektup yazarak bunu Milli
Savunma Bakanl ığına gönderdi ği için 3 Mayı s 1960
da Bakanl ıkça kendisine mecbüri izin verilmi ştir.
Emrindeki Kara Kuvvetlerine : (Kara Kuvvetleri
Komutanl ığı ndan izinli olarak ay ı-diyorum. Ordunun
ve ta şı dığıtuz üniforman ı n ş erefini koruyun. Ş u s ıra-
larda memlekette esen h ırsl ı politika havas ı nı n zarar-
lı tesirlerinden kendinizi korumas ını biliniz.) Tarz ında
bir günlük emir göndererek Izmir'e giden Gürsel,
Kar şıyaka'daki evinde dinlenmeye çekilmi ş tir.
Bu olaydan 24 gün sonra D. P. iktidar ına kar şı
yap ılan "27 May ı s 1960 hareketi" sonucu Türk Silahl ı
Kuvvetleri, Türkiye'de idareye el koyunca, hemen o
sabah İzmir'den uçakla getirtilerek hareketin ba şına
geçirilen Gürsel, 38 üyeden kurulan M. B. K. nin
ba ş kan ı oldu.

51

Levent Şahverdi Arşivi


28 Mayıs 1960 günü M. B. Komitesinin 27 No.
lu bildirisi ile açıklanan ve üçü asker on dördü sivil
ki şilerden kurulu M. B. Hükümetine ba şkan olmu ş
ve 30 Mayıs 1960 günü bu hükûmetin ilk toplan-
t ı sına ba ş kanlık etmi ştir.
13 Kas ım 1960 da yay ınladığı bir bildiride, dev-
let ba ş kan ı ve Türk Silahl ı Kuvvetleri ba ş komutan ı
s ıfatı nı kullanarak, M. B. Komitesinin çal ışmaları ,
memleketin yüksek menfaatlar ım tehlikeye sokacak
bir duruma dü ştü ğünden, M, B. Komitesi üyelerinin
istekleri üzerine Gürsel, ilk 38 ki şilik M. B. Komite-
sini la ğv etmi ş ve 24 ki şilik yeni bir M. B. Komitesi
kurmu ş tur.
M. B. Komitesi, ana fikir olarak "Türkiye'yi ve
Türk milletini bir bütün olarak ele almak, Atatürk
devrimlerine dayal ı , tarafs ı z, faziletli bir idare kur-
mak" prensibini benimsemi ştir. Bu, Türk devrimleri-
nin arı tohumlarını geli ştirmek, durdurulmu ş olan ge-
li şmeyi yeniden yürütmek anlam ındad ır.
M. B. Komitesi hükümetleri bu direktifler kad-
rosu içinde çali şmalarm ı programla ş tırmışlar ve din
problemlerini gerçekçi bir aç ıdan görmü şlerdir. Ata-
türk Devrimine dönü ş , her ş eyden önce din sömürüsü-
ne dayanan oy toplama politikas ına son vermek de-
mektir.
1961 genel seçimlerine kat ılmadan önce partile-
rin, istismar edilemiyecek belli prensipler üzerinde an-

52

Levent Şahverdi Arşivi


la ş malar ı için düzenlenmi ş olan "yuvarlak masa top-
lant ı s ı " bu amac ı sa ğ lamak iste ğinden do ğmu ş tur.
27 Mayı s 1960 dan sonra Milli Birlik Komitesi
dini hisler sömürücülü ğ ü politikas ına kar şı devrimci
tutumunu bütün kesinli ğ i ile muhafaza etmi ş tir. On-
lar ın bu davran ışı , 27 May ı s hareketini basit bir hü-
kümet darbesi olmaktan ç ıkaracak kadar önemlidir.
Milli Birlik Komitesi daima yobazl ığa, gericili ğe kar-
şı cephe almış , kürtçülük siyasetin dayanan nurcu-
luk hareketlerini ciddiyetle takip etmi ştir. Onlar za-
manındaki devlet ve hükümet ba ş kanı , mezhep ayr ı n-
tılarının do ğurabilece ğ i tehlikelere türlü beyanlarla
i ş aret etmi ş tir.
M. B. K. hükümetinin karar ı ile 6 Ocak 1961 de
toplanan kurucu meclisin bir kolu olan temsilciler
meclisi kanun vecibesini yerine getirerek anayasa ko-
misyonu kurmu ş tur. Bu komisyonun haz ırlad ığı ge-
rekçede "sosyal demokratik ve laik cumhuriyet pren-
sibi" anayasan ı n genel prensibi olarak kabul edil-
mi ştir.
İ kinci maddesi ile laikli ği devletin etnik ve ideolo-
jik prensiplerinden birisi olarak ilan etmi ş olan 1961
anayasas ı din ve vicdan hürriyetini, ferdi hak ve hür-
riyetler bütününe Ş amil teminata ba ğladıktan sonra
laiklik esas ına iki bak ımdan koruma yoluna girmi ş tir :
1) 19. maddesi ile din ibadet hürriyetini ilan etmi ş din
e ğitim ve ö ğretimini fertlerin isteklerine b ı rakmay ı
vicdan hürriyetinin tabii bir ş art ı saym ış tır. Bu madde- -

53

Levent Şahverdi Arşivi


nin 4. aras ı , din sömürüsünü önlemek amacı na da-
yand ırılmış tır. Bu yasak d ışına ç ıkan (din sömürüsü-
ne sapan) ki ş iler cezaland ırılacak, bunu yapan parti-
ler ise temelli kapat ılacakt ı r. Nitekim bu maddeye
dayan ılarak, T. B. M. Meclisinde sadece üç milletve-
kili bulunan ve bu say ıyı art ı rmak amac ı ile din istis-
marına sapan "Milli Nizam Partisi", anayasa mahke-
mesine kapat ılmış tı r
2) Türkiye Devletinin laiklik niteli ğini koruma
amac ını güden sekiz eski kanun, 153. maddede say ıl-
mış ve hükümlerinin anayasaya ayk ırı oldu ğu ş eklin-
de anla şı lamıyaca ğı ve yorumlanam ıyaca ğı bir ana-
yasa kurah haline getirilmi ş tir.
Cumhuriyetin ilanmdan beri cereyan eden olay-
lar da göstermi ş tir ki, din konuları , ister laik, ister
islamcı görü ş lerin ifadesi ş eklinde olsun, Türkiyede
geni ş bir kitleyi ilgilendirmekte ve harekete getir-
mektedir. Türkiye'de nas ıl laikli ğe kuvvetle inanm ış
ve onu savunacak bir kitle varsa onu yanl ış yorumla-
yacak ve seçmenler kitlesine yanl ış anlatacak çevreler
de vard ır.
Milli Birlik Komitesi, her türlü istismara kapal ı
bir demokratik rejimin tesisini gaye edinmi ş ti: ida-
reyi, normal seçimle gelecek ayn ı gayedeki bir hükû-
mete teslim edinceye kadar bütün çabalar ını bu amaca
yöneltti. Bu komite üyelerinin gayeleri, askeri bir
idare kurup iktidar ı ele almak de ğildi. Esasen 27 Ma-
yı sta D. P. Hükûmetini i ş ten uzakla ş hrıp tüm par-

54

Levent Şahverdi Arşivi


lamenterleri Yass ıada mahkemelerine gönderdikleri
zaman millete, en k ı sa zamanda yeni bir anayasa ve
seçim kanunu haz ırlayarak normal seçimlere gidilip
gerçek demokrasinin kurulaca ğına söz vermi ş lerdi.
Gerçekten, meslek guruplar ından, siyasi partiler-
den (D. P. hariç) Üniversitelerden, ö ğretmenlerden,
belli kontenjanlarla seçilen ki ş ilerden oluş an Kurucu
Meclis'in haz ırlad ığı anayasa, 9 Temmuz 1961 günü
Türk halk oyuna sunuldu ve 3. 984.558 (hayır) oyu-
na kar şı (oylamaya kat ılmayanlann say ısı 3.189.572
idi), 6.374.714 (Evet) oyu ile kabul edildi. Yeni ana-
yasa gere ğince 15 Ekim 1961 de yap ılan genel seçim-
ler sonucu, M. B. K. ile Gürsel'in ödevi sona ermi ş ,
komite üyeleri anayasaya konmu ş bir madde, ile
C. Senatosu tabii üyesi olmu ş lard ır. Gene Kurucu
Meclis'ce haz ırlanan seçim kanununa göre yap ılan
seçim sonunda, Cumhurba ş kan ı Cemal Gürsel, İ s-
met Inönü'yü Ba şbakan olarak görevlendirdi ve Inö-
nü'nün kurdu ğu kabine koalisyon kabinesi oldu. K ı sa
sürelerle dü ş en İ nönü koalisyon kabineleri üç kez
kuruldu ve bunu gene k ı sa süren Suat Hayri Ürgüplü
koalisyon kabinesi takib etti (23. 2. 1965-22. 10.
1965).
1965 Sonbaharmda yap ılan seçimi A. P. büyük
bir ekseriyetle kazan ınca A. P. ba şkam. Süleyman
Demirel Ba ş bakanl ığ a atand ı , böylece Adalet Partisi
iktidar ı ele ald ı (27. 10. 1965).

55

Levent Şahverdi Arşivi


ADALET PART İ S İ IKTIDARİ
(27. 10. 1965-12 Mart 1971)

Cahil halk tabakas ı , Demokrat Partiye "Demir-


k ı rat Partisi" dediklerinden, kendilerini D. P. nin de-
vam ı imi ş gibi göstermek için k ırat ile hiç bir ilgileri
yokken "k ı rat" amblemini kullanan A P , dini hisler
sömürüsü ba şta olmak üzere her davran ışı ile D. P.
yi taklide çal ış tı . Taassuba, ç ıkarcı gericili ğe, Atatürk
ve devrim dü ş manl ığına taviz verdi. Bu sebeple bunla-
rın iktidar ı sıras ında D. P. devrindekinden daha aç ık
ve serbestçe gericilik olaylar ı cereyan etti; D. P. za-
manında geli şen nurculuk devam etti ği gibi Süley-
manc ılik gibi yeni bir çok ak ımlar ç ıkarc ı -gerici ey-
lemler memlekette at oynatt ı . Ş imdi burada bunlar-
dan k ı saca bahs edelim:
1967 de Süleymancılık ad ı ile yeni bir tarikat ç ık-
mışt ır. Bu tarikat, tüm okumaya, hatta imam-hatip
okulları na, Yüksek İ slam Enstitülerine, İ lâhiyat_ Fa-
kültelerine dü ş mand ır. Bunlara göre her türlü bilgi
Kur'anda vard ır bu itibarla Kur'an kurslar ı tahsili
her ş ey için yeterlidir. Bu kadar bilgiye, uygarl ığa gö-
zünü kula ğı nı kapamış bir tarikat elbette men ş eini

56

Levent Şahverdi Arşivi


yaz ımızın ba şından beri marifetlerini gördü ğümüz
nak ş ibendi tarikat ından alacakt ı . Gerçekten de, ku-
rucusu, eski nak ş ibendi ş eyhi Silistireli Süleyman
Hilmi Tunahan'd ır. Kendisi öldükten sonra ad ına iza-
feten kurdu ğu tarikata Süleymanc ılık denmi ştir. Lise
mezunu olan damad ı Kemal Kacar halen Kütahya
milletvekilidir. Süleymanc ılar kendisini tarikatm ba şı
tan ımaktad ırlar.
Süleymancılar her yerde Kur'an kursu açarak
bu yolla halk ı sömürme yolunu tutmu şlard ı r. Bu iti-
barla müritlerine talimatlar ı "her karde ş , gitti ği yerde
Kur'an kursu açacak ve en az be ş tanesini de açt ıra-
cak"t ır. Bu yolla memleketin bir çok yerinde bu kurs-
lardan açt ırmış ve idaresini ellerine alm ışlardır. Ör-
gütün merkezi, Istanbul'da "Türkiye Kur'an kurslan
koruma ve idame ettirme dernekleri federasyonu"
dur. Bunların idaresi de ş eyh Süleyman efendinin di-
ğer damad ı Kamil Denizolgun'dur. Süleymanc ılar,
fırsat buldukça ye şil takke giyen nurculardan farkl ı
görünmek için kara takke giyerler. En faal Süleyman-
cı kuran kursu, Umraniyedeki kurstur. Buran ın idare-
cisi Hüseyin ad ında biri idi. Süleymanc ıların inandık-
ları ve müritlerine inand ırmak istedikleri prensipler
şunlardır :
A- Süleyman efendi Peygamber sülalesinden-
dir. B- S. efendi gelip geçmi ş bütün evliyaların efdah
ve sonuncusudur. Bütün evliyalar efendi hazretleri-
nin ruhundan feyz alm ış lard ır. C- K ıyamet alamet-

57

Levent Şahverdi Arşivi


lerinden olan, hadiste geçen güne ş in bat ı dan batma-
s ından murad, efendi hazretlerinin bat ı da do ğup ba-
tı da uful etmesidir. D- Efendi hazretlerine mürit olan-
lar mehdinin ordusudur. Bu gün deccalin ordusunu
imam hatipliler, Yüksek İ slam Enstitülüler ile Ilahiyat
Fakülteliler olduklar ı nı unutmayal ım. E- Efendi haz-
retleri ölmemi ş tir, ar ş a ç ı kmış , oradan bizleri i ş aret-
leri ile idare etmektedir. Kemal a ğ abeyimizin ve Hü-
seyin a ğ abeyimizin i ş aretleri, onun i ş aretleridir. F- Sü-
leymanc ılardan ba ş kas ı na selam verirken dikkatli
olunuz. Onlar ın selam ını "Essamu aleykum-Allah
belan ızı versin" olarak almay ı unutmaym ız. Biliniz
ki, Abdülkadir Geylani hazretleri üstaddan feyz alm ış
ve İmam Rabbani'ye, Mektubat ı , üstad yazd ırmış t ır.
Görüldü ğ ü üzere Süleymanc ı lar ın gayeleri halk ı
cahil bırak ıp daha fazla sömürmektir. Modern tedri-
sat yapan okullar ş öyle dursun, dini tedrisat yapan
okulları bile kendine dü ş man bilmi ştir. Böylece dini
okulları halk ın gözünde küçük dü ş ürüp kendisi dini
bilgi veren tek tarikat olarak kalacakt ır. 8 Haziran
1969 tarihli Ak ş am gazetesinin yazd ığı na göre nurcu-
larla Süleymanc ılar (iki rakip tarikat) bir arac ı vas ı-
tas ı ile, aralar ındaki anla şmazlı klar' gidermeyi hedef
tutan bir protokol haz ırlam ış lar fakat ç ıkarlar ı çat ış -
t ığı ndan imzalama safhasma varamam ış lar.
Türkiye'de böyle ç ıkarc ı sap ık kimseler zaman
zaman tarikat kurmu ş ve Diyanet İş leri Ba ş kanlığının
halka, do ğ ru dini bilgiler verdirememesi yüzünden

58

Levent Şahverdi Arşivi


halk ı her alanda sömürmü ş lerdir. 15-20 y ıl önce gene
Istanbul'da Rahmi hoca ad ında biri bir çok mürit
yeti ştirmi ş , bunların bir k ı smı parlamentoya girmi ş-
lerdir. Gene nak ş ibendi tarikat ı mensubu, Mehmet
hoca ad ındaki biri Istanbul'da yüksek kademedeki
kimselere bile sakal b ırakt ırmaktad ır Hükümetlerin
tutumuna göre faaliyetlerini h ızland ıran veya yava ş -
latan Süleymancılar eyleme de geçmi şlerdir. Mesela,
Gördes ilçesinin Çiçekli köyü kuran kursu ö ğrencileri,
ba ş larında takke önlerinde ye ş il sancak ile Kalemo ğlu
köyü ile S ınd ırgımn K ınık köyüne yürüyü ş yaptılar.
Bu tarikat ın Çiçekli köyü imam ve hatibi ve fahri
kuran kursu hocas ı Halid Karab ıyık'm ö ğrencileri
olan köy çocuklar ı , ilâhiler söyliyerek yapt ıkları yü-
rüyü ş ler s ıras ında, ş apka giyenleri kâfir sayd ıklann-
dan yolda gördüklej ş apkalı köylülere sald ırarak
ş apkalar ını yakm ışlardır. Süleymanc ılar, Çiçekli kö-
yünde, ba ş ka yerlerden de toplay ıp getirerek Atatürk
ve devrimler aleyhinde beyin y ıkama ameliyesine tabi
tutmak üzere be ş katl ı kuran kursu binas ı yapt ırmış -
lardır. Bu tür ç ıkarcı gerici örgütler çocuklann ıza din
ö ğretiyoruz diye halktan para, kurban derisi, fitre
ve zekât toplar, tabii bunun ço ğu da yöneticilerin ce-
bine girer. Gördes bölgesinde Süleymanc ı tekkelerinin
idarecisi Gördes müftüsü Tahir Ünal imi ş . Manisa
yöresinde Süle3rmanc ılann, 51 i resmi 30 u gayri resmi
81 kuran kursu varm ış (28, 29 Ocak 1970 tarihli Cum-
huriyet gazetesi). Isparta ve Burdur yöresinde de nur-

59

Levent Şahverdi Arşivi


cular ın yönetti ği böyle ö ğrencilerin toplan ıp beyin
yı kand ığı bir çok kuran kurslar ı vard ır, bilhassa Sav
ve Kuleönü köyleri bunlar ın merkezidir.
Rab ıtat ül-Alem
Dünya islam birli ğ i anlam ı na gelen bu ad alt ın-
daki kurulu ş 1962 y ılı nda Suudi Arabistan k ıral ı
Faysal taraf ından kurulmu ş tur, merkezi Mekke'de-
dir. Gayesi Türkiye'yi, kendilerinin bile tatbik etme-
dikleri ş eriat kaidelerine tabi bir devlet haline getir-
mektir. Yüzlerce milyonu bulan bütçesi (Aramco)
tarafı ndan temin edilir. Paras ı bol olan bu kurulu ş a
Türkiye'den de ç ıkarc ı güruhu gizli olarak kat ılmış t ır.
Içlerinde mebuslar, Diyanet i ş leri te ş kilatı nda çal ı -
ş anlar, gerici gazete sahip ve yazarlar ı vard ır. 1969
yıl ı hac mevsiminde Mekke'de yap ılan bu kurulu şun
genel kuruluna, oraya hac için gitti ğ ini söyliyen
Diyanet İş leri ba ş kan muavini Ya ş ar Tunagür ve
daha bir çok din görevlisi kat ılmış t ı r. R. A. İ . nin
Türkiye mümessili, Bugün Gazetesi sahibi ve ba ş ya-
zar ı Ş evket Eygi'dir. Bu ki ş i, öteden beri rejim ve
Cumhuriyet idaresi aleyhine yazd ığı yaz ılar ı ndan dola-
yı mahkum olmu ş ve bu hüküm yarg ı tayca onand ığı
halde hacca gitme bahanesiyle yurt d ışına kaçm ış tı r.
Kendisi orada R. A. İ tarafından a ğırlanm ış ve alt ı na
son model bir otomobil verilmi ş tir. Ş . Eygi, Hicazda
i ş ini bitirdikten sonra Almanya'daki Türk i ş çilerinin
ba şı na musallat olmak üzere oraya gitmi ş tir.

60

Levent Şahverdi Arşivi


M. Ş . Eygi 1969 daki bu R. A. İ . toplantı sında
"yak ında, uzun zamand ı r mücadelesini yapt ığımı z
ş eriat devletini kurmak için harekete geçece ğiz" şek-
linde konu şmu ş , oraya hacca giden Tükler aras ında
acaip propagandalara ba şlayıp şunları söylemi ştir :
"camiye gitmeyen herkes komunisttir, siyonisttir, din-
sizdir. Mahallenizde ne kadar camiye gitmeyen insan
varsa hepsini belleyin. Sizlere, harekete geçme emri
verildi ği zaman önce bunlar ı öldüreceksiniz. Bu kö-
pekler öldürülünce hareket kolayla ş acak ve amac ımı-
za daha rahat varabilece ğiz". Bu toplantı da faal rol
oynayan ki ş ilerden biri de gene bir gerici gazete (Hilal)
sahip ve yazar ı Salih Özcan'd ır ki o da rejim ve laiklik
aleyhine yaz ılarından dolayı mahkûm olmu ş ve mah-
kümiyeti Yarg ı tayca onannu ştır. 1-2 May ı s 1969 ta-
rihli Cumhuriyet gazeteleri, bu örgüte Türkiye'den
kimlerin kat ıld ığı nı , maksatlar ın ı tafsilat ı ile anlat-
maktad ır.
1968-1969 y ılları içinde gerici ç ıkarcı çevreler i şi
az ıtm ış , aç ıkça Atatürkçülük ve rejim aleyhine propa-
ganda yapmaya ba ş lam ışlardır. Istanbul'da toplu hal-
de namaz k ılıp oradan ç ıkarak adam öldürme (kanl ı
pazar), Konya, Kayseri, Eskipazar olaylar ı , 1968 Ma-
yı sı nda Urfa'da ba ş örtülü bir ilkokul ö ğretmeninin ma-
rifetleri, gerici-ç ı karcı çevreleri Milli E ğitim müdürü
ve Vali ile u ğra şmaları , i şin çığırından çı ktığın ı , ibretli
olayların daha da artaca ğı n ı göstermekte idiler (22.
26 Ocak 1969 tarihli Cumhuriyet gazeteleri).

61

Levent Şahverdi Arşivi


İ lühiyat Fakültesi Olaylar ı
1968 yı lı ba şlarında, imam-hatip okullar ını , yük-
sek islam enstitülerini, kuran kurslann ı ellerine alan,
Atatürk devrimlerine, cumhuriyet, demokrasi ve laik-
lik ilkelerine kar şı çı k ıp memlekette ş eriat kanunlann ı
hâkim k ı lmak için çal ış an gerici-ç ıkarc ı , dini hisler
sömürücüsü malum örgüt, ilahiyat Fakültesini de ele
geçirip emellerine hizmet ettirmek için tertipler haz ır-
lama ğ a ba ş lad ı . Ma ş a olarak emellerine alet etmek
için Ortado ğu Teknik Üniversitesine devam eden bir
kız ö ğ renci buldular. Onun kayd ı n oradan sildirip
Ilahiyat Fakültesine kayd ettirdiler. Bu k ız, ba şını ,
hizmetçi ba şı denen s ı kmah bir ş ekilde örterek s ını fa
girme ğ e ba ş lad ı . Otuz y ı llı k meslek hayat ı nda, bu
Fakültede ba ş örtülü k ız ö ğrenci görmemi ş bir ö ğre-
tim üyesi (Profesör) bu k ıza "k ızım ben hocan ım
baban say ıhrım, bu erkek ö ğ renciler de karde ş lerin.
Biz bir aileyiz bu itibarla burada mahrem, namahrem
olamaz. Bizleri mahrem say ıyorsan zaten bu Fakül-
teye erkekler aras ına gelmemen gerekirdi. D ış arda na-
s ıl gezersen gez ona hükümetin kar ışmas ı laz ım beni
ilgilendirmez ama burada ya ba şını aç veya s ın ı fı terk
et" der.
Nurcu-ç ı karc ı örgüt, arad ığı fırsat ı bulmu ştur.
Bu ö ğrencinin imzas ı ile gerici-ç ıkarc ı gazetelerde o
hocaya ve Fakültedeki onun gibi dü ş ünen di ğ er hoca-
lara yapmad ı k hakareti b ırakmazlar; dinsiz, komunist,

62

Levent Şahverdi Arşivi


mason gibi sıfatlar ı yak ıştırı rlar. Bu tür iftira ve it-
hamlar, yalanlar onlarca mubaht ır "yalan ve iftiray ı
gayen u ğruna yap, tutmazsa bile iz b ırak ır" derler.
imzas ı alt ında hocalarma ve Fakültesine hakaret-
ler ya ğ dıran bu k ız ve ba ş ka bir hocaya hakaret ve
iftira eden bir erkek ö ğrenci Fakülte disiplin kuruluna
verilir ve tard edilirler. Bunun üzerine gerici örgüt
daha yo ğun bir taarruza geçer. Ma ş a olarak istedikle-
ri ş ekilde kullanmak için para, elbise ve pardesü ver-
dikleri ba ş ka ö ğrencileri de boykota te şvik ederler,
boykot ba şlar. Tard edilen erkek ö ğ renciye Fakülte
avlusunda çad ır kurdururlar. A. P. milletvekillerinden
alt ı ki ş i, gece gündüz, s ık sık bu çad ıra ziyarete ge-
lirler. Gelen bu tür gerici ç ıkarcı ziyaretçileri a ğırla-
mak ve fırıldak çevirmek üzere plan kurmak için çad ır-
ların sayı sı art ı nlir bu çad ırlarda gece yar ılarına, sa-
bahlara kadar toplant ı yap ılır. Bu ko ğulmu ş , ö ğrenci-
yi ziyarete gelen alt ı milletvekilinden yaln ız biri,
-ki bu da gerici çevrelerce desteklenerek milletvekili
seçilip gelmi ştir- di ğerleri gelememi ştir. Bu alt ı ki ş i-
den biri de, sonra anayasa mahkemsince kapat ılan
Milli Nizam Partisine girmi ş ti. Bu durum gösteriyor-
ki büyük halk ço ğunlu ğu bu kabil kimselerin gerçek
maksatlar ını iyi biliyor ve davran ış lar ını iyi kar şıla-
mıyor. Fakülteden uzakla ştırılan iki ö ğrenci A. Ü.
Senatosuna ve Dan ış taya ba ş vurmu ş , iki taraf da
verilen cezay ı yerinde görüp tasdik etmi ş tir. Gerici-
ler, Fakültedeki sözde boykot lideri ma ş alar ı vas ıtas ı

63

Levent Şahverdi Arşivi


ile, sokaktan ve belli çevrelerden toplad ıkları sat ıl-
mış kimselerle, karar ın verilece ğ i A. Ü. Senatosunun
topland ığı Dil ve Tarih-Co ğrafya Fakültesine gelmi ş ,
burada Fakülte Dekan ını ve baz ı senatörleri tekmele-
mi ş ve hakaret etmi ş lerdir. Senato karar ının aleyhleri-
ne olduğunu ö ğrendikten sonra il'ahiyat Fakültesini
i şgal etmi ş iki buçuk aya yak ın Fakültede yat ıp kalk-
mışlar, Fakültenin telefonlar ı ile ş ehirler aras ı ş ahsi
konu şmalar yapm ış , Fakültenin her yerini pislemi ş ve
camlar ı nı kırmış , baz ı odalar ı silah deposu haline
getirmi ş lerdir. Bir Fakültenin i ş gali ve devlet malla-
rının tahribi Türkiye'de ve belki dünyada ilk kez olu-
yordu. Hükümete yak ınlıkları bilinen bazı ki şilerin
yard ımını gördükleri bilinen bu ki ş iler gece sabahlara
kadar sevmedikleri hocalar ı evlerinde telefonlarla ha-
karet ve rahats ız etmi ş lerdir. Kendilerini destekleyen
ö ğretim üyelerini Fakülteye ald ılar lehlerinde tezahü-
rat yapt ılar, sevmediklerini fakülteye almay ıp aleyh-
lerinde tezahürat yapt ılar. İmtihanlarda bilmeden bol
numara almalar ını temin için keyfi, tüzü ğe ayk ırı
usuller tatbik ettirdiler. İş in garibi zamamn Fakülte
dekan ı bu ahlaks ızca olaylar s ıras ında emniyet kuv-
vetlerini defalarca ça ğı rd ığı halde gelmemi ş ler, öte
yandan hükûmet yetkilileri, Üniversite mensuplar ı ,
Üniversite özerktir diye polisi üniversiteye sokmuyor-
lar ş eklinde beyanat vermi ş lerdir. Ilâhiyat Fakültesi
olayı , her yönü ile Türk devrim, fikir ve Üniversite
tarihinde kara bir leke olarak kalacakt ır.

64

Levent Şahverdi Arşivi


Bu İ lâhiyat Fakültesi olaylar ında ve sonradan s ıç- .

rad ığı di ğer Fakülteler ve ö ğrenci yurtlar ında ç ı kan


olaylarda Milli Türk Talebe Birli ğinin çirkin tahrik ve
kışk ırtmalann ın büyük rolü olmu ştur. O zaman bu
M. T. T. birli ğinin ba ş kanı bulunan Atila Özer ve
İ smail Kahraman adlar ındaki ki ş iler, S. Nursiye ve
Süleyman efendiye rahmet okutacak ş ekilde gerici
telkinlerde bulunmu ş lard ır. Bunlar zaman zaman
İlâhiyat Fakültesine gelip "namaz k ılmayan dinsiz
hocalar ı dövün, ko ğun hakaret edin" demi şlerdir.
İlâhiyat Fakültesi olaylar ının tafsilat ı için 1968 de
çıkan şu gazetelere bakma : Cumhuriyet gazetesi
(17, 18, 22, 27, 28 ve 30 Nisan). Milliyet gazetesi (25,
28, 29, 30 Nisan). Ulus gazetesi (16, 22, 23, 25, 27,
30 Nisan ve 1 Mayı s). 19 Nisan tarihli Ak ş am gazete-
si, 29 Nisan tarihli Yeni gazete. 23 May ı s 1968 tarihli
Cumhuriyet, Ak ş am ve Ulus, 14 May ı s 1968 tarihli
Milliyet, 3 Ocak 1970 tarihli Ulus gazeteleri ve daha
geni ş tafsilât için o tarihlerde ç ıkan haftal ık "Meydan"
gazeteleri özellikle 1968 de ç ıkan 171-176 say ılar.
İ lâhiyat Fakültesi boykot ve i ş galinden sonra
Türk üniversiteleri, gerici-ilerici, ülkü birlikçi-dev-
rimci gençlikçi guruplar ı olarak birbirine dü şman top-
luluklar haline gelip birbirleri ile k ıyasıya mücadele-
ye giri ştiler. Bütün ö ğrenci yurtlar ı ayr ı ayr ı , birbirine
dü şman guruplar tarafından i şgal edildi. Buralar birer
silah deposu ve sava ş meydan ı haline geldiler. T. B.
M. Meclisindeki siyasi partiler de bu gençlerin duy-

65

Levent Şahverdi Arşivi


gular ını körükleyip sömürdüler. Ankara'da Hacettepe
Üniversitesinde, Orta Do ğu Teknik Üniversitesinde,
Ankara Üniversitesinde, Istanbul'da Teknik Üniver-
site ve İ stanbul Üniversitesinde, Izmir'de Ege Üniver-
sitesinde, bunlara ba ğlı Fakülte ve yüksek okullarda
ve bunların ö ğrenci yurtlannda kanl ı çarp ışmalar ve
öldürme olaylar ı cereyan etti. Sokaktaki halk da bu
guruplara kat ılınca i ş daha da büyüdü. Dinci ç ıkarc ı
gunıplar, gerici bas ın, sosyalist fikirli guruplar ı tah-
rik etti ve bu kez onlar eyleme geçip bomba, dinamit
lokumu, molotof kokteyli ile sald ırd ı lar; evlere saatli
bombalar yerle ş tirmeye, polis noktalar ı nı yaylı m ate ş i-
ne tutmaya ba şlad ılar. A. P. iktidar ı halkı dü şman gu-
ruplara ay ırt ıp birbirine saldırtarak iktidar ım sürdürme
metodunu uygular görüntüde idi; ama silah ters tepti.
Memleketin uçuruma sürüklendi ğini gören ordunun
sabrı tükendi ve yer yer bunlar aras ında tepkiler ba ş-
ladı . Bu tutars ız idare şekline, Genel Kurmay Ba ş kan-
lığı kuvvet komutanlar ın ın 12 Mart 1971 günki bildi-
risi ile son verildi.
Kuvvet Komutanlar ın ın bildirisi
1— Parlamento ve hükümetin süre gelen tutumu,
görü ş ve icraat ı ile yurdumuzu anar şi, karde ş kavgas ı ,
sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmu ş ,
Atatürk'ün bize hedef verdi ği ça ğda ş uygarl ı k seviye-
Sine ula şma ümidini kamu oyunda yitirmi ş ve anaya-
san ı n öngördü ğü reformlar ı tahakkuk ettirememi ş

66

Levent Şahverdi Arşivi


olup, Türkiye Cumhuriyetinin gelece ği a ğı r bir tehlike
içine dü ş ürülmü ştür.
2—Türk milletinin ve sinesinden ç ıkan silahl ı kuv-
vetlerinin bu vahim ortam hakk ında duydu ğu üzün-
tü ve ümitsizli ği giderecek çarelerin partiler üstü bir
anlayış la meclislerimizce de ğerlendirilerek mevcut a-
nar şik durumu giderecek ve anayasan ın öngördü ğü
reformlar ı Atatürkçü bir görü şle ele alacak ve inkilap
kanunlar ı n uygulayacak kuvvetli ve inand ırıcı bir
hükümetin demokratik kurallar içinde te ş kili zaruri
görülmektedir.
3—Bu husus süratle tahakkuk ettirilemedi ği tak-
dirde, Türk Silahh Kuvvetleri kanunlar ın kendisine
vermi ş olduğu Türkiye Cumhuriyetini korumak ve
kollamak görevini yerine getirerek idareyi do ğru-
dan do ğruya üzerine almaya kararl ı dır. Bilgilerinize.
Bu bildiri üzerine Süleyman Demirel ba şbakan-
l ı ktan çekildi. Prof. Nihat Erim C. H. P. den istifa
edip ba şbakan olarak görevlendirildi (26 Mart 1971).
A. P. den, C. H. P. den, Milli Güven Partisinden ve
Milli Birlik Komitesinden al ınan T. Cumhuriyeti
tarihinde ilk kez içlerinde bir de kad ın bakan bulunan
(Sa ğlı k ve Sosyal Yard ım Bakan ı ) üyelerle kabine ku-
ruldu. Birinci N. Erim kabinesi, A. P. ba ş kan ı S. De-
mirel'in bir bildirisi üzerine sars ıntı geçirdi (1971 son-
bahar ı), ço ğu teknik elemandan kurulu on bir kabine
üyesi istifa etti. İ kinci Erim kabinesine Üniversiteden
üç Profesör al ı nd ı . Birinci N. Erim Kabinesi kurulduk-

67

Levent Şahverdi Arşivi


tan sonra onbir ilde s ı kı yönetim ilân edildi. Bu yöne-
timle kurulan s ıkı yönetim mahkemeleri halk ın hu-
zurunu bozan, banka soyan, adam kaç ıran ve öldüren-
leri sorguya çekti. Bu mahkemeler halen devam et-
mektedir.

68

Levent Şahverdi Arşivi


SONUÇ

Aşırı sol, muhakkak ki bugün insanl ık ve top-


lumlar için en kötü bir ak ımdır. Kısa sürede ki şilerin
ve toplumun mutluluğ a ula ş aca ğı vaadleri ile uygulan-
maya ba şlanan Rusya'da bile, aradan yar ım yüzyıldan
fazla bir zaman geçti ğ i halde mutluluktan, hürriyet-
ten eser yoktur.
Komunist ülkelerden demokratik ülkelere kaç-
malann, s ığınmaların hâlâ sürüp gitmekte olu şu, Ma-
caristan, Polonya ve Çekoslovakya halk ına yap ılan
zulüm ve i ş kence örnekleri, Do ğu Almanya halk ı nın
bat ıya geçme arzular ını önlemek, seyahat hürriyetle-
rini k ı sıtlamak, kald ırmak için dikilen utanç duvar ı ,
bu rejimin nas ıl bir aldatmacadan ibaret oldu ğunu
açı kça göstermektedir.
İ nsan hayat ve hürriyetini hiçe sayd ığı halde de-
mokratik ülkelerde hürriyetsizlik propagandalar ı yap-
tıran, komunist ülkelerde ise halk ı , şiddetli bir bask ı
altında tutan ve belli bir s ı nıfın mutlulu ğunu teminden
ba ş ka amac ı olmadığı görülen komunizm, ailesine,
malına, yurduna s ıkı sıkıya ba ğlı Türk halkı kat ında
ancak nefret ve tepki ile kar şılamr

69

Levent Şahverdi Arşivi


Son zamanlarda yurdumuzda görülen, bu aldat-
maca kuklalar ının sürdürdü ğü şiddet ve huzursuzluk-
ların, Türk halk ının ve uyan ık ordusunun sa ğ duyusu
ve ortak tutumlar ı sayesinde yakı nda bertaraf edile-
ce ği ş üphesizdir.
Yurdumuzda bir de, yobaz görünen ç ı karc ı ve
dini hisler sömürücülerinin yönetti ği a şırı sa ğ akım ı
vardır. Bu akım, gerçek din kurallar ını bilmeyen, Di-
yanet örgütünün ihmali ve ço ğu zaman ayn ı örgüt ile
i ş birli ği halinde görünmesi yüzünden, islâmiyetin
do ğru kurallar ı anlat ılm ıyan halk kütlesinin, şekilci
taassubu gerçek din san ıp desteklemesi sebebi ile
daha da tehlikeli olmaktad ı r.
Ben bu küçük incelememde ancak son elli altm ış
yılın a şı rı sa ğ olaylar ının en göze çarpan çizgilerini
s ıralad ım. Bunlar dikkatle okununca bu olaylar ın,
din elden gidiyor slogan ı ve i ğrenç bir Atatürk dü ş-
manlığı ile ortaya ç ı kıp yurdu ve milleti orta ça ğ ka-
ranlığına itip kendi sömürülerini, ç ı karlar ını , halk
sırt ından bedava elde ettikleri ya ş ant ılar ını sürdürmek
isteyen örgütlerin aral ı ksı z çabalar ı ürünü oldu ğu gö-
rülür. Ta... Anadolu Selçuklulan ça ğındaki Baba İ s-
hak İ syamndan, Kanuni Sultan Süleyman devrinde-
ki dini isyanlardan beri sürdürülen "din elden gidiyor"
propagandalannm hep bu tür örgütler taraf ından dü-
zenlendi ğini göstermi ş , din hiç bir zaman elden git-
memi ş ve gitmiyecektir.
Filistin'de araplar taraf ı ndan yönetilen komunist,

70

Levent Şahverdi Arşivi


marksist "el-Fetih" ve kürtçülük ideolojileri gibi daha
tehlikeli siyasi ak ımlar da din perdesine bürünür. Arap
birli ğ ine yard ımc ı olarak kurulan "Rab ı tat ül-âlem
il-islâmi" ve kürtçülük ideolojisini kamufle etmek için
örgütlenen nurculu ğa göz yuman, hatta yard ım eden,
ahlaks ı zhğı , çı karc ı h ğı ho ş gören bir yönetim ile i ş
birli ğ i yapan yobazl ık, kötülükleri yüz y ılda temizlene-
miyecek bölücülük ve şer tohumlar ı ekmi ş ve ekmek-
tedir.
Son yıllarda tan ı k oldu ğumuz, toplu namazlar,
bunların sonucu yürüyü ş e geçerek sebep olduklar ı
"kanl ı pazar", Kayseri, Konya, Eskipazar olaylar ı
ve sanki islam ın esas ı imi ş gibi gösterdikleri ba ş örtü-
sü i ş inden kopard ı klar ı fırt ı na ile ba ş latt ıkları " İlâ-
hiyat Fakültesi Olaylar ı ", İ stanbuldaki "Kültür Sa-
ray ı "nı yakt ırma olaylar ı , bunlarla ilgili olarak ba-
s ında ç ıkan yaz ı lardan anla şıldığı gibi hep, bu örgüt-
lenmi ş nurcu, Süleymanc ı ilaah. gibi topluluklar ın
tertipleri oldu ğu aç ıkça görülmü ş tür.
İş in ilginç yönü, bu olaylar ve kahramanlan o
zaman baz ı milletvekilleri taraf ından T. B. M. Meclisi
kürsüsünde aç ıkça övülmü ş , tutumlar ı , eylemleri des-
teklenmi ş , ilâhiyat Fakültesi olay ında olduğu gibi,
tek tek veya guruplar halinde bu gerici ö ğrenciler zi-
yaret edilmi ş kendileri, hocalar ı aleyhine k ış kırtıl-
mıştı r. Bu ki ş ilerin sözleri, yurtsever, devrimci millet-
vekillerinin bunlara verdikleri cevaplar, gelece ğin
Türk fikir tarihi yazarlann ın kullanmalar ı için ibret-

71

Levent Şahverdi Arşivi


li örnekler halinde T. B. M. Meclisi zab ıtlannda dur-
maktad ır.
İş in ac ı yönü, yurdumuz ve ulusumuz için çok
zararl ı olan, ki şileri birbirine dü ş üren, onlar ı dü ş man
cephelere ay ıran bu örgütlerin amaçlar ı , tertipledik-
leri olaylar ı n, eylemlerin gerçek nedenleri üzerine
ciddi olarak e ğilinmiyor.
Kanımca bu konular ın nedenlerinin çözümlenmesi
ve kötülüklerinin giderilmesi, ba ş ta iki örgütün bilinç-
li, ciddi ve samimi çal ışmas ı ile kı sa sürede kontrol
altına al ı nabilir 10-15 y ılda da kökünden halledilmi ş
olur. Bu iki örgütün biri, Milli E ğitim Bakanl ığı , öte-
ki de Diyanet İşleri Ba ş kanl ığıdır.
Bunlardan biri, halk ın kültürünü, sa ğ duyusunu,
ahlak ını belli bir standartta birle ştirecek, öteki, ger-
çek dini, manevi bilgileri verecektir.
Esefle söylemeliyim ki bu gün ne planl ı ve her
bakan de ği ş tikçe silinip yeni ba ş tan ele ahnm ıyacak
sa ğlam bir Milli E ğitim program ve politikam ız var-
dır, ne de Diyanet İş leri örgütü, kendi üzerine dü ş en
ödev ve görevi yapabilecek eleman ve zihniyete
sahiptir.
Bu günki durum tamam ı ile, Birinci Cihan Sava şı
öncesi Osmanl ı devrindeki nitelikte ve görünü ştedir.
O zaman, Evkaf ve Ş er'iyye Nezaretince yönetilen
skolastik medrese yöntemleri ile e ğitim yapan kurum-
lar, geli şmekte olan yeni dünya gidi şinden, gereklerin-

72

Levent Şahverdi Arşivi


den habersiz, dar kal ıplara s ıkışmış , kendi görü şlerin-
de olmıyan herkesi kâfir, anlayamad ıklan her teknik
veriye gavur icad ı gözü ile bakan bir zümre yeti ştiri-
yor, öte yandan, yeni zihniyetle kurulan, iptidaiye,
ruştiye, idadiye ve sultaniye gibi ilk ve orta okullar
ve türlü bran ş larda modern ö ğ retim uygulayan üni-
versiteler mant ıkh muhakemeli ayd ın zümreler yeti ş-
tiriyor, ayr ıca Avrupa'ya yollanan, ö ğrenimlerini bi-
limin son verileri ile ve bizden çok ileri gitmi ş olan
Avrupa toplumunun genel görü ş leri ile donanm ış ö ğ -
renciler de daha ba ş ka zihniyette bulunuyorlard ı .
Bu üç tür fikir, dü ş ünce ve zihniyette olan ki şilerden
her biri, filin bir taraf ına yap ışı p onu tarife çal ış an kör-
ler misali, her olay ı kendi görü şlerine göre yorumlu-
yorlar, böylece de yurt ç ıkarları nı çözümlemek için
bir araya gelemiyor, birle ş emiyorlard ı .
Maalesef bu gün de durum, bir yandan ayr ı ayrı
kurumlar, örgütler ve Diyanet İş leri Ba ş kanlığı ta-
raflar ından yönetilen mahalle mektepleri, nurcu med-
reseleri, özel kuran kurslar ı , öte uandan, gene bu ku-
rumlar ın el att ıklar ı , etkide bulunduklar ı , Milli Eği-
tim Bakanli ğı nca yönetilen imam hatip okullar ı , Yük-
sek İ slam Enstitüleri, ayr ıca da, liseler, teknik ve mes-
lek okullar ı , Üniversiteler olmak üzere türlü zihniyet-
te adam yeti ştirmekte olmalar ı nedeni ile hemen he-
men elli altm ış yıl öncekinin ayn ı d ır. Bu ayr ı dü ş ün-
cede yeti ştirilen gençler de birbirlerine, yobaz, softa
veya komunist, kâfir gözü ile bakmakta ve aralar ında,

73

Levent Şahverdi Arşivi


kar şıt fikir sahibi cepheler halinde örgütlenmi ş bulun-
maktad ırlar.
Bugün, ayr ı dü şünceler ve kar şıt görü şlerle bir
birinin can ına kasteden cepheler halinde sokaklara
dökülmü ş bulunan gençlerin ters davran ışları , bu tür
örgütlerin çal ış maları nı n ürünü ve sonucudur. Bu
durumun husule geli ş inde, soruna ciddi olarak zama-
nında e ğilmedi ğimiz, ayn ı amaçta birle şmedi ğimiz
için, ayr ı ayr ı hepimizin ve devlet yöneticilerinin so-
rumlulu ğu vard ır. Dâhi Atatürk, Kurtulu ş Sava şı 'n ın
hemen sonunda tehlikeyi görmü ş , bu tür kar şı t zih-
niyetteki ki şilerin tutumlar ına ş ahit olmu ş , gelecek-
teki çeli ş kileri önlemek için "Tevhid-i Tedrisat" yani
e ğitim birli ği kanunu ç ı kartmış , böylece de, bir birine
dü şman yurtta şlar halkasm ın geni şlemesini önlemi ş -
tir. Bugün de, ç ı karcı zararl ı örgütlerin, türlü yollarla
e ğitim sistemini ray ından sapt ınp, kendi ç ıkarlar ı pa-
ralelinde hareket edecek dü ş ünce ve ideolojide adam
yeti ştirmeye çal ış t ıklar ı bir gerçek oldu ğuna göre, bu
tür faaliyetlere devletçe bir son vermenin zaman ı gel-
mi ş , hatta geçmek üzeredir bile.
Memleket, devlet kesesinden maa ş alan din gö-
revlileri bak ımından, temelinde örgütlenmi ş , prog-
raml ı bir kürtçülük yatan nurculukla, nesine imrendik-
leri bilinmeyen arap hayranl ığı na, imam-hatip okul-
lar ı ile yüksek islam enstitüleri mezunlann ı bile kâfir
sayacak kap kara bir gericili ği ve cahalete dayanan sü-
leymancılı k propagandac ılar ı guruplar ına ayr ılmış

74

Levent Şahverdi Arşivi


durumdad ır.
Bugün camilerde, kutsal törenlerde görevli din
adamlar ının ço ğu, maalesef ya bir ş ahs ı veya bir par-
tiyi ele al ıp, kendi çıkarlar ına kar şı olanların aleyhin-
de, ayn ı paralelde olanlar ını n da lehinde konu ş malar
yapmaktad ırlar.
Halbuki bunların özel kanunlanna göre, de ğil
camide ve görev s ıras ında, dış arıda, görev d ışında bile
bu şekilde siyasetle ve ş ahsiyatla u ğ'ra şmalan ş iddetle
men edilmi ştir. Bunlar ın görevi halk ı iki dü şman gu-
ruba ay ırmak de ğil, ahlaki, insani ö ğütlerle onlar ı
birle şmeye, birbirlerine yard ıma ça ğı rıp bu birli ğ i
gerçekle ştirmektir.
Ayr ıca, Diyanet i ş leri örgütü içinde, "yeminli-
ler" diye bir gurubun mevcut oldu ğu söylenmektedir.
Bunlar, Diyanet i şleri te ş kilatındaki ilahiyat Fakül-
tesi mezunlar ını bertaraf edip her yere Yüksek İ slam
Enstitüsü mezunlann ı yerle ştirmek üzere yemin et-
mi şler.
Gene Diyanet i şleri örgütündeki baz ı imtiyazlı
ki şiler, dini tedrisat yapan yüksek okullar ı yeni bi-
tirdikleri halde dördüncü derecedeki ihtisas kadrola-
rına tayin edilmekte, bunlarla i ş birliği yapmıyan ayni
kı dem ve tahsil durumundakiler onunci dereceye
atanmakta, üstelik yüksek derecelere tayin edilenlerin
görevleri Ankara d ışı nda oldu ğu halde gitmemekte,
türlü bahanelerle Ankara'da kal ıp merkez te ş kilatı-
nın istedikleri yönde gitmesine çal ışmaktadırlar.

75

Levent Şahverdi Arşivi


Devlet kesesinden maa ş ald ığınız halde niçin:
kanunlara, nizamlara uymuyor sunuz ? Sorusuna kar-
şılık, hükûmet, şeriat kurallar ına göre yönetilmedi ğ i
için onun emirlerine uygun hareket etmek gerekmez
diyen tutum ve davran ış taki insanlara, Tanr ıdan kor-
kun, kuldan utan ın demekten ba ş ka ne kal ır?
Ilim Yayma Cemiyeti, Kuran kurslar ına, imam
hatip okullar ı ö ğrencilerine yard ım edece ğim diye
halktan fitre, zekât, sadaka ve kurban derileri topla-
maktad ır. Bu kurulu şların ihtiyaçları devlet eli ile
temin edilmeli
Kuran kursu ve imam hatip okullar ı ö ğrencileri,
Ramazan aylar ında ve kutsal günlerde köylere, kasa-
balara bu tür örgütler taraf ından, kendi amaçlar ı
do ğrultusunda propagandalar yapt ırmak için gönde-
rilmekte, bunlar eliyle de fitre, zekât, sadaka ve kur-
ban derileri toplat ılmaktad ır.
Her ş eyden önce, insan haysiyet ve vekar ını hiçe
indiren, ki şili ğ i öldüren bu tür dilencilik, bu ça ğ da
yüz kızart ıcı bir ş eydir. Öte yandan bu tür bir kazan-
ca al ış an ki ş i elde etti ği menfaata göre davranmaya
haz ır bir duruma gelmi ş , ş ahsi te şebbüs kabiliyeti kö-
reltilmi ş , ba ş kasının eline bakan, ondan yard ım bek-
liyen bir ki ş i haline gelmi ş demektir. Ş ahsi ç ıkar ım her
şeyin üstünde görmeye al ışmış bencil bir ki şiden ger-
çek yurtseverlik, ulusseverlik beklemek biraz zordur.
T. C. Hükûmetlerinin en önce ele almas ı gerekli hu-
sus budur. Bu hususun ihmalinde her geçen dakika,

76

Levent Şahverdi Arşivi


yurda, ulusa büyük zararlara, halk ımız aras ına daha
çok dü şmanlık tohumlar ı ekilmesine sebep olacakt ır.
Esasen onbin köyünde henüz ilkokul ve ö ğretmen bu-
lunmamas ı ve seksen küsur ö ğretmen okuluna kar şı
yetmi şbe ş imam hatip okulu aç ılmas ı ve bu imam hatip
okulların ın ço ğunun da, tutumlar ı yukar ı da aç ıkla-
nan cemiyetlerin yard ımına muhtaç ve onlar ın müda-
halesine aç ık bulunmas ı , e ğitimimizdeki tutars ızlığı
ve dengesizli ği gösterir. Sözde imam hatip okullar ına
ve kuran kurslar ına yard ım etmek amac ı ile kurulmu ş
derneklerin ço ğu, bu yolla bu ö ğrencilere devrim
aleyhtarl ığı , Atatürk dü şmanlığı , hükümetimize yar-
d ım aleyhtarli ğı a şılamaktadırlar. Bu gibi kurulu ş lar
gere ği kadar aç ılmalı ve aç ılanların bütün ihtiyaçla-
rını devlet kar şılamal ı , böylece bu tür derneklerin
müdahale ve etkilerine, propagandalar ına son veril-
meli.
Diyanet İş leri örgütü özlenen duruma nas ı l gelir
Bilindiği gibi bu kurumun bir merkez örgütü bir
de ta ş ra örgütü vard ır. Merkez örgütü : yay ın, örgüt-
lenme, tefti ş vesaire gibi yönetim daireleri ile halka
verilecek dini, ahlaki bilgileri planlayacak ve bu konu-
larda sorulacak sorular ı cevapland ıracak, dini yay ın-
ları denetliyecek dan ışma kurulu vard ır. Müftilik,
vaizlik, imaml ık, müezzinlik gibi i ş ler için atanan ki-
ş ileri içine alan ta ş ra te ş kilat ının, gerçek amaca yö-
neltihrıesi, dan ışma ve tefti ş kurulu her yönden ehli-

77

Levent Şahverdi Arşivi


yetli ki şilerden te ş ekkül etti ğ i zaman kolayl ıkla sa ğ-
lanabilir.
Esefle söyliyelim ki bir kaç ki ş i hariç, bu kurulu ş ,
islamın as ıl amacını iyi kavramış , pozitif ve sosyal
bilimlerle donanm ış ki şilerden yoksundur. Bu kuru-
mun faaliyetlerine bak ıl ınca bu durum kolayca anla-
şı l ı r.
Mesela, son aylarda yay ınlanan dergilerinde ç ı-
kan yaz ı lardan baz ıları beni ş a şı rttı . Bunlar ın birinde
bedel hacc ı (vekâletle hacca gitme) üzerine bir arab ın
yazmış oldu ğu yaz ının tercümesi yer al ıyordu. Bir
kere islamda ibadet ki şiseldir. Istenen ş artlar ı haiz
olan kimse ibadetini yani Tanr ıya kar şı kulluğunu
kendi yapar. Ba ş kas ı ad ına ibadet olmaz, bu nedenle
de hayatta veya ölmü ş bir kimse ad ına ba şkas ının
hacca gitmesi olamaz. Hz. Peygamberin, hat ırını k ır
mak istemedi ği bir ki ş iye özel olarak verdi ği bir izin
genelle ştirilemez. Esasen böyle bir uygulama son za-
manlara kadar yap ılmamışt ı r. On onbe ş ki ş iden be şer
onar bin liradan seksen yüz bin lira toplay ıp onlar
ad ına hacca gitme ticareti son y ıllarda din bezirgan-
lar ı= ke şfettikleri bir kazanç yoludur. Bu dini gö-
revini yapamadan ölenler için geride kalanlar bir ş ey
yapmak istiyorlarsa onun ad ı na okul, çe şme, köprü,
yol, fakirlere yard ım gibi ş eyler yaparlarsa çok daha
sevap ve yerinde bir i ş yapm ış olurlar. Hacca kendi
gidecekler için bile bir sürü ş artlar vard ır. Çolu ğunun
çocu ğunun bir y ılhk her türlü ihtiyaç giderlerinden

78

Levent Şahverdi Arşivi


ba şka, hacca gidip gelecek miktarda paras ı olacak,
hı sım akrabas ı , konu kom şusu içinde yard ıma muh-
raç kimse kalmam ış olacak. Öyle tarlas ı nı takkas ını,
mahn ı mülkünü satarak elde edilen veya borç al ınan
para ile hac ı desinler diye hacca gidilmez, gidilse de
hac ödevi yerine getirilmi ş olmaz. Sonra, gene hac ı lar,
orada bir sürü para verip kestikleri kurbanlar çi ğne-
nenerek üst üste y ığılıp topra ğ a gömülmektedir. Bu,
aç ık bir israft ır. Israf ise islamda haramd ır. Dinen bu
kurbanların, Türkiye'ye döndükten sonra kesilmesi
caizdir. Diyanet i şleri ba ş kanlığı , hem yanlış hem de
memleketin milyonlarca döviz tasarrufunu sa ğlıya-
cak konuyu halka anlatsa olmaz mi?
Gene bu türden bir i ş daha var. O da " ıskat- ı
salat" yani bir kimse öldü ğünde ölünün evinde topla-
nıp kuran okuyrak, dua ederek, ölünün, sa ğlığında
yerine getiremedi ği namaz borçlar ının üzerinden kal-
dırılmas ı bid'at ı dır. Hiç öyle ş ey olur mu? Sa ğ iken
yap ılamıyan kulluk borcu öldükten sonra para ile
ödenir mi? Diyanet i şleri ba ş kanlığı dergisinde bedel
hacc ına dair de ğil bu konulara dair yaz ılar yer alma-
l ı . Bu ana konulara e ğilmedikten sonra bu kurumun
görevi nedir?
Islamın yüce Peygamberi "güçle ştirmeyin, kolay-
la şt ırın", "nefret ettirmeyin (iyi ki ş ileri cennetle) müj-
deleyin" diyor. Gerçek din adam ının görevi, insanlara,
birbirini sevmesini, saymas ını , yurduna, ulusuna, dev-
letine ba ğlı olmasını ö ğütlemektir. Din adam ı anla-

79

Levent Şahverdi Arşivi


yış li, bilgili, ho ş görülü, kin ve nefret duygular ından
ar ı nı k, güler yüzlü olmal ı dır.
islâmiyeti, kad ı nı n ba şı nı örttürmek, sakal b ı rak-
mak, fes veya bere giymek, sank sarmak, halifelik
istemek gibi ş ekilden ibaret sayan ki ş iler, islam ı n gü-
zel ahlak prensiplerini halka a şılıyamaz. Bu çeli ş kiler
ve olumsuz davran ış lar cehaletten ve bilgisizlikten
do ğmaktad ır.
Bu arada, islam ın emirlerinden ve as ıl maksad ın-
dan habersiz kimselerin kas ıtl ı olarak zaman zaman
üzerinde fırt ı na kopard ı klar ı , ba ş örtüsü, bere veya fes
giyme, sakal b ırakma, halifelik isteme gibi ş eylerin
gerçek mahiyetlerine bir kaç cümle ile de ğinmek is-
tiyorum :
Fes, bere, sar ı k özlemcilerinin bu konudaki man-
t ı klar ın ı ve ölçülerini anlamak zordur. Peygamber veya
ilk müslümanlardan hiç biri bu ba ş giysilerini asla giy-
mediler. Güne ş s ı ca ğından enselerini, yüzlerini koru-
mak için bu gün çöl araplar ı nın kulland ı klar ı , Anadolu
kad ın ının ya ş ma ğma benziyen bir ş ey örtüyorlard ı
ba ş lar ına. Bunun dinle bir ilgisi yoktur. Tamam ı ile
iklim gere ğidir. Bir bez parças ı nın islaml ı kla, gavur-
lukla ne ilgisi olabilir. Ayn ı iklimde olan Hindistan-
daki erkek ve kad ınlar, hangi dinde olurlarsa olsunlar
ba ş lar ına ya ş mak gibi ş eyler örterler. Peygamber asla
fes giymemi ş , bere giymemi ş , sank da sarmam ış tır.
Fes, Fas bölgesinden Sultan ikinci Mahmut (saltana-
t ı 1808-1839) taraf ından, halk ı ve askerleri kalpak,

80

Levent Şahverdi Arşivi


keçe külah, takke gibi türlü ba ş giysilerinin karnaval
görünü ş ünden kurtarmak için al ınmış bir şeydir. T ıp-
kı fes b ırak ılıp ş apka giyilmesi kararla ştırıld ığı zaman
oldu ğu gibi bir çok halk, gâvur icad ıdır diye feci giy-
memek istemi ş , bu yüzden bir çok idamlar olmu ş tur.
Sakal i ş i: gerçekte Hz. Muhammed sakal uzat-
mamış , sakal kesmi ştir. Arap ı rkmın da dahil olduğu
sami milletlerdeki âdete göre sakal gö ğ se kadar uza-
tılır& Peygamber, uzay ıp yiyecek içece ğe sakal telleri
dökülmesin diye, o zaman ustra ve jilet gibi şeyler ol-
mad ığından, makasla k ı salt ılabilece ğ i kadar k ı salt-
mıştır. Sakal hakk ında Kur'anda da hadislerde de
bir kay ı t yoktur. Bu itibarla dinin bir gere ği imi ş gibi
Diyanet İşleri Ba ş kan ının sakal b ırakmas ı da lüzum-
suzdur.
Kad ınların ba ş örtüsü i şine gelince : Kur'anda
yer alan bu hükmün sebebi, hür kad ınları cariyelerden
ayırmakt ır. Köle ve cariyeler mal say ıldığından ve
ba ş örtüsü zorunlu ğu olm ıyan cariyelere her türlü
muamele reva görüldü ğ ünden, hür kad ınlar ı bu mua-
meleden korumak için bu örtü emredilmi ştir. E ğer bu,
kadınları erkeklerin ş ehvet gözünden saklamak için
olsa idi yüzlerini bir peçe ile örtmeleri emredilirdi
Kad ının ş ehvet çekici yerleri saçlar ı de ğil, yanağı , du-
da ğı ve gözleridir.
Halifelik tutkusuna gelince: Peygamberden sonra
onun yerine bir halife atanaca ğına dair kur'anda ve
hadislerde hiç bir i ş aret yoktur. E ğer kendisinden son-

81

Levent Şahverdi Arşivi


ra halife tayini gerekli olsayd ı Peygamber onu bizzat
tayin ederdi. Tersine, Peygamberin ölümünden sonra
müslümanları idare edecek ki şi halk tarafından seçil-
mi ş tir. Hz. Ebu Bekir'in, kendi yerine tayin etti ği Hz.
Ömer hariç, Osman ve Ali seçimle ba ş a getirilmi ş ler-
dir. Zaten Ali'den sonra idare Muaviye'ye geçip hali-
felik, babadan o ğula devredilmek sureti ile saltanat
haline gelmi ştir. Halifelik müessesesi islami bir mües-
sese olsa idi ayn ı zamanda ayr ı yerlerde üç halife mev-
cut olmazd ı . Bir kez, Mekke'de, Kfife'de ve Ş am'da,
ba ş ka bir kez de Ba ğ dad'da, M ı s ır'da ve Ispanya'da
olmak üzere ayn ı zamanda üç ayr ı islam topluluğunu
üç ayr ı halife yönetmi ştir.
Kanunun öngördü ğü ilkelere, bu kurumun kuru-
lu ş amacına, islam dininin gerçek kurallar ına hizmet
edecek, her s ınıf halk ın saygı sını çekecek gerçek din
adamı nas ıl yeti ştirilmeli ?
Benim, yıllard ı r sorumlulara ve ilgililere duyur-
maya çal ışt ığım çı kar yol görü şüm ş udur : Önce Diya-
net İşleri Ba ş kanlığı te şkilat ım ve din e ğitimi yapan
kurulları dinimizin, toplumumuzun ve yurdumuzun
istedi ğ i şekilde islah etmeli. Bu ise i ş i, her yönü ile anla-
yan i ş in ruhunu bilen eleman yeti ş tirme konusudur. Bu
itibarla her ş eyden önce bu elemanlar ın yeti ştirilmesi
konusu üzerine e ğ ilmek gerekir.
Kan ımca, akademik kariyerden yeti şme ö ğretim
üyelerinin e ğitti ği ilahiyat Fakültesini pekiyi derece
ile bitirenler aras ından Fakülte Profesörler kurulun-

82

Levent Şahverdi Arşivi


ca ahlaklan, Cumhuriyete ve devrimlere ba ğlılı klar ı
yönünden aday gösterilecek on onbe ş ki ş i, devlet
tarafı ndan iki ş er veya üçer y ıl süre ile, İ ngiltere, Al-
manya ve Fransa'dan ikisine gönderilmeli. Daha son-
ra üç y ı l süre ile de arapça konu ş ulan bir ülkeye mese-
la Tunus'a yollanmah. Böylece aday, bu üç ülkede
en çok dokuz y ı l kalacak bu yolla hem üç dil ö ğrene-
cek hem de bu ülkelerin dini ve sosyal durumlar ı
hakk ında geni ş bilgiye sahip olarak dönecek. Bu i ş
on onbe ş yıl sürdürülürse yirmi y ıl sonra sa ğlam bil-
gilerle yeti ş mi ş enaz yüz eleman elde edilmi ş olur.
Bunun yarı s ın ı ba ş ar ılı kabul etsek böyle yeti şmi ş elli
altmış ki ş i Diyanet İş leri te ş kilatında dan ış ma kuru-
lunu ve di ğ er kurullar ı yönetmeye ba ş lad ığmda, bi-
rer otorite olacak bu ki ş ilerin gayreti, memleketteki
inanç ayk ınlı klarma, mezhep ve tarikat ak ımlarma
son verecektir. Çünki yönetim, sa ğlam bilgili ve ka-
rakterli ve islamiyeti, hurafelerden ar ın ı k olarak dos-
do ğ ru anhyan ki ş ilerin eline geçince, halka, gerici ve
mutaass ıp fikirler yerine, do ğru ve gerçek dini ve ger-
çek bilgiler verilece ğinden inanç yönünden ikilik kal-
kacak toplu olarak ba ş ka sap ı k ideolojilerle sava-
şılabilecektir.
Milli E ğitim Politikas ı konusu
Yukar ı da da de ğindi ğimiz gibi önce Milli Eği-
timde, e ğitim birli ğ i ilkesi hâkim k ı l ınmalı .
Birinci Cihan Sava şın ın ve Kurtulu ş Sava şı nın ac ı

83

Levent Şahverdi Arşivi


deneylerinden ders al ınarak tesbit edilen Cumhuriyet
e ğ itiminin ilk genel prensipleri şu ana ilkeleri kapl ı -
yordu:
1) E ğ itim kurumlar ı bir örgüt taraf ından yönetil-
melidir.
2) E ğitim program ı m ız ulusumuzun bu günki
durumu ile onun sosyal ya ş ant ı sının ihtiyac ı ile çev-
renin ş artlar ı ve yüzyı lımı zın icaplar ı ile tamamen uy-
gun olmal ı .
3) E ğitimde ülkümüz, çocuklar ım ıza her ş eyden
önce Türkiye'nin özgürlü ğüne, kendi benli ğ ine ve ulu-
sal geleneklerine dü ş man olan bütün unsurlarla mü-
cadele etmek fikrini vermek olmal ı dır.
4) E ğ itim ya şı d ışında kalan ve e ğitim görmiyen
yurtta şlar ımı z askerde, e ğitim birlikleri, i ş yerlerinde
halk okullar ı gibi pratik yollarla e ğitimin nimetlerin-
den faydaland ı nlmal ı dı r.
5) Türkiye Cumhuriyetinin amac ı , milli, demok-
ratik ve lâik dü ş ünceli yurtta ş lar yeti ş tirmektir. Bu-
nun için de pedagojik yöntemler ve araçlar ımız yeni-
le ş tirilmeli ve islah edilmeli.
6) E ğ itimin bütün basamaklar ı , erkekler için
oldu ğu gibi k ızlar ımız için de tamamen aç ı k olmalı ve
e ğitimde cinsiyet farklar ına göre düzenlenmi ş olan bü-
tün usul ve kaideler kald ı rı lmal ı dır.
Bu prensipler a ş a ğı yukar ı 1945 e kadar ba ş arı
ile uygulanm ış , gerçekle ştirilmi ş ve bu uygulama y ıl-
lar ında halk da rahat ve huzur içinde bulunmu ş iken,

84

Levent Şahverdi Arşivi


çok partili devreye geçildikten sonra oy kayg ı s ı nedeni
ile din sömürücülerine verilen taviz yüzünden bu gün-
ki ac ıklı duruma dü ş ülmü ştür.
Bu daha kötüye gitme eyiliminde görünen duru-
mun ı slah ı çarelerinin ba şı nda, her türlü gericilik ey-
lemlerinin, devrim ve Atatürk dü ş manl ığı= tezgah-
land ığı kur'an kurslar ının tamamen Milli E ğitim Ba-
kanl ığı eli ile yürütülmesi bu yap ılannyorsa kapat ı l-
mas ı gelir. Ders y ılı içinde bunlar ın faaliyette bulun-
malar ı yüzbinlerce çocu ğun e ğitim görmekten mah-
rum kalmalar ına yol açmaktad ır, çünki baz ı kurs ö ğ-
retmenleri çocuk babalar ına, çocuklar ını devlet okul-
lar ına de ğil buralara yollamalar ını tavsiye etmekte-
dir. Bu itibarla bu kurslar ın faaliyet zamanlar ı yaz
aylanna hasredilmeli.
Olumsuz çal ışmalar ı ndan pek az ı bas ına yans ıtıl-
d ığı halde bu kadar ı bile bunlar ın ço ğunda, dini-ah-
laki bilgi yerine, halk ı bir birine dü şman etme, saka-
l ın, fesin, san ğm, tarikatç ılığın, halifecili ğin gerekli-
li ği, namaz k ılmıyanlar ı n, ş apka giyenlerin, ba şı açık,
kolları aç ık kad ınlar ı n kâfir oldukları telkinleri ya-
p ıldığı anla şılmaktad ır. Buralarda, kur'an ın yaz ıldığı ,
arap harfleri denen asl ında araplar ın kendi icatlar ı ol-.
mıyan harfler kutsal olarak tan ıtılıp, harf kanunu hi-
lafma, bu harflerle okuyup yazma ö ğretilir. Bu da
bû telkini yapanlar ın cahaletini gösterir. Çünki kuran,
bu harflerle yaz ılı sahifeler halinde gökten ya ğmadı .
Kuran Peygamberin kalbine do ğ duruldu, kom ş uları n-

85

Levent Şahverdi Arşivi


dan al ıp kullanmakta olduklar ı bu harflerle kaydedil-
di. Tevrat ve Incil gibi daha önceki kutsal kitaplar
süryâni ve arami harflerle yaz ılmış lard ı . Aslında, in-
sanlara bilgi ö ğ retme arac ı olu şundan dolay ı her yaz ı
kutsald ı r. Gene bas ındaki haberlerden ö ğ rendi ğ imize
göre buralarda vatan ve milliyet duygular ı körletilip
yerine ümmetçilik ve arap hayranl ığı yerle ş tirilmeye
çal ışılmaktad ır. Halbuki arap radyolar ı ve bas ı m,
Türkler de dahil, arap olm ıyan toplumlar ı kendilerin-
den saymamaktad ı rlar ve "ey araplar", "ey arap mil-
leti" diye yay ın yapmaktad ırlar. Bunda hakl ı dı rlar da.
Bu gün hiç bir millet di ğerine tam dost olamaz. Her
milletin kendi ç ı karı vard ır ve bu ç ıkar ba ş kalar ı n ı n
ç ı kar ı ile mutlaka çarp ışı r. Ayrı ca Filistinde tezgah-
lad ıklan "el-Fetih" örgütü ile Suudi Arabistan'da
tezgahlanan "Rab ıtat ül-Alem il- İ slami" örgütlerinin
memleketimizdeki kötü, bozguncu veya gerici eylem-
leri, ac ı ibretlerle doludur. Biri komunizm, öteki geri-
cilik metodunu kullanan bu iki örgütün de amac ı
birdir. İ kisi de Türkiye Cumhuriyetini y ı k ıp yerine,
biri komünizmi, öteki ş eriat' getirmek istemektedir.
Halbuki tam bir ş eriat düzeni de komunist rejim de
hiç bir arap ülkesinde uygulanmamaktad ır.
İ slam dini esaslar ı , kur'an ve di ğer islami bilgiler,
ilk okulların dördüncü ve be ş inci s ınıflar ında ö ğ retil-
meli. Zaten kuran kurslar ında hocal ı k yapanlar ı n ço ğ u
do ğ ru dürüst islam temellerini, islam ın amaç ve ruhu-
nu bilmezler. Ilkokul ö ğ retmenleri, bir yar ış ma ile

86

Levent Şahverdi Arşivi


ehliyetli kimselere haz ırlat ılmış kitaplar ile ve pedago-
jik yöntemleri de uygulayarak daha iyi ö ğretebilirler.
Bu kuran kurslar ı kesin bir çözüme ba ğlandıktan
sonra imam hatip ve yüksek islam enstitüleri, Milli
E ğitim Bakanlığı tarafından tam kontrol alt ı na alın-
malı , yat ılı kı sımlann ın masraflar ını tamamen dev-
let ödemeli. Yard ım bahanesi ile buralara el atan ce-
miyetlerin ço ğu, ç ıkarlar ı için masum çocuklar ı türlü
gerici, ş eriatç ı , devrim dü şmanı akımlara sürüklemek-
te böylece bir nesli, toplumun bir k ı smına dü şman,
onlara kar şı kin besleyen, ho ş görüsüz bedbaht hale
getirmektedirler. Öte yandan, bu cemiyetlere yard ım-
da bulunanlar kendilerinde, buralara el atma hakk ı
görmekte, bu yard ımdan faydalanan gençler de yar-
d ımı devletten de ğil de ki ş ilerden ald ığı için kendini,
onları n her iste ğine boyun e ğme durumunda görmek-
te böylece ş ahsiyetini, benli ğini kaybetmektedirler.
Bu yard ımları yapan dernekler ve ki ş iler, bu okul-
larda kendi dü ş ünce ve tutumlanna ayk ırı bir davran ış
gördüler mi okul ö ğ'retmenlerini tehdit ederler, aleyh-
lerinde gazetelerde yaz ı yazd ı rırlar, bakanl ı klara, ka-
labal ı k görünsünler diye uzun isim listeleri ile veya ay-
rı ayrı olmak üzere uydurma adlar alt ında telgraf çe-
kerek veya çektirerek filan müdürü, filan hocay ı iste-
miyoruz, azl edin, at ın gibi tertiplerle devlet otorite-
lerine baskı yaparlar. Böyle bir durumda Bakanl ık
ciddi davran ıp böylelerinin haddini bildirmezse o ö ğ-
retmende ve o okulda e ğ itim gücü ve otoritesinden

87

Levent Şahverdi Arşivi


eser kalmaz, tertipçiler bask ıların ve edepsizliklerini
artı rırlar. Bu gibi olaylar ın canl ı ve çok acı örneklerini
on yi kadar önce İ stanbul imam hatip okulundaki ve
iki yıl önce de Kayseri yüksek islam enstitüsü olay-
larında gördük.
Böyle, istemedikleri ki ş iler hakk ında sahte ad-
larla telgraf çektirme metodu Diyanet i şleri ta ş ra ör-
gütü tarafından da s ık s ık uygulanır.
Milli E ğitim Bakanl ığı , yalnı z buralarda de ğil,
ana okullarından ba şhyarak tüm e ğitim kurumlarmda
ö ğrencileri, yurt ve ulus bünyesine uym ıyan, ilerleme-
mize zarar veren her türlü sa ğ ve sol ak ımlara kar şı
uyanık tutacak, onlar ın ahlaklı , iyi yurtta ş lar olarak
yeti şmelerini sa ğlıyacak tedbirleri almah.
Bu konuda en önemli i ş , her türlü ö ğretmen ye-
ti ştirecek okulların ö ğretmenlerinin iyi yeti ştirilme-
sidir. Bütün ö ğretmen yeti ş tiren okullara, okuduk-
ları okullardaki ö ğretmenlerinin tavsiye edece ği ter-
biyeli, çah ş kan, ahlakl ı kimseler alınmalı . Bunlarm,
aynı ruh, heyecan, yurt ve milletseverlik duygular ı ile
yeti şmeleri sa ğlanmal ı . Hatta Üniversitelere asistan
alınacak kimselerin, bilgi ve kabiliyetleri ile birlikte
ahlaki durumlar ına da dikkat edilmeli. Bütün Üni-
versite hocalar ı her fı rsatta gençlere, memleketimizin
geçirdi ği felaketler, geri kal ışımızın nedenleri hakk ın-
da bilgi vermeli, kendileri de onlara iyi örnek olmal ı-
dırlar. Bu i şte en büyük sorumluluk, devrim tarihi
hocalar ına dü ş er. Devrim, bütün nedenleri aç ıklana-

88

Levent Şahverdi Arşivi


rak milletçe geri kalm ış lıktan kurtulup, yeni bir ya-
ş ama düzenine giren dünya milletlerinin gidi ş ine ayak
uydurma espirisi içinde anlat ılmah. Zaten ulu Ata-
türk'ün dehas ı , bu gidi ş e ayak uydurman ın gerekli-
liğini anlayıp bu yolda kesin ve ciddi kararlar alma-
sında ve bunlar ı uygulamaya geçmesindedir. Atatürk'e-
dü şmanl ı k hissi duyanlar ve bu hislerini ba ş kalarına
a şı lamaya çal ış anlar ancak ç ıkarları , sömürüleri el-
den gitmi ş benciller veya, Kurtulu ş Sava şında milli
güçlere kar şı çı ktıklarından vatan haini olarak öldü-
rülenlerin ayn ı ruhtaki bencil çocuklar ı veya torun-
ları dırlar.
Ulusumuzu, özledi ğ imiz milli birlik ve beraberlik
ruhu etrafında toplayacak prensiplere ait ilk sesleni ş
de ğ erli Milli E ğitim Bakan ımız say ın İ smail Arar'-
dan geldi. 7 May ı s 1972 de ç ıkan gazetelerde bu hu-
susta ş öyle bir genelgesini okuyarak yüreklerimize
su serpildi:
Sayı n İ smail Arar genelgesinde, son y ıllarda genç-
lerin ve hatta genellikle ayd ınlarımı zı n bir dü ş ünce ve
davran ış bunal ımı içine dü ştüklerini belirtmi ş "ay-
dınlar ım ız, şu anda ço ğunlukta ve bir bak ıma Ziya
Gökalp gibi bir dü şünürün toplay ıcı fikir gücünden,
Atatürk gibi yap ıcı ve milli birlik ruhunu olu ş turucu
bir otoritenin yol göstericili ğ inden uzakta kalma gibi
köksüz bir yöneli ş e sapm ış bulunuyorlar" demi ş ,
yap ılan menfi propaganda ve y ı kıcı tutumlar sonucu
ulusumuzun sembolü olan bayrak, sancak ve milli

89

Levent Şahverdi Arşivi


mar şı mıza kar şı saygı sızlık derecesine varan davran ış -
ların milli vicdan ı incitir duruma geldi ğini söyliyen
bakan, al ınacak ilk tedbirleri ş öyle s ıralam ıştır:
"1— Okullar ımızda ö ğretmenlerimizin, en kutsal
varl ığı = olan bayra ğa, sanca ğa, milli mar şımıza,
di ğer kutsal sayd ığımı z de ğerlere ve bunlar ı n koruyu-
cusu ordumuza ve güvenlik kuvvetlerimize kar şı , her
fırsatta sevgi ve sayg ı duygusu yaratacak yap ıcı tel-
kinlerde bulunmalarının yurtseverlik görevleri oldu-
ğunun kendilerine münasip görülecek ş ekilde topluca
anlat ılması ,
2—Mümkünse di ğer görevlilerin ve ayd ınları-
mızm da bu konuda göreve ça ğ' ırılmas ı ,
3—Bir kelime ile milli birlik ruhunun yeniden can-
landırılması için, çevrenin ş artlar ı na göre bir program
haz ı rlanarak uygulamaya geçilmesi ve bu çal ış malar
hakkmda bakanl ığımıza bilgi verilmesi.
4—Türk bayra ğının çekili ş ve indirili şinde yap ı-
lacak törenlerde, süs bayraklar ı ile hususi bayraldarm
vas ıf ve as ılmas ında, ilgililerin 2994 say ılı kanunla,
Türk bayra ğı nizamnamesi hükümlerine uymalar ı
konusunda titizlik gösterilmesi, bu konularda ö ğret-
menlerden faydalan ı lmak sureti ile, bunun bir yönü
ile de e ğitim meselesi oldu ğunun hissettirilmesi,
5—Milletimizin ça ğda ş uygarl ık seviyesine yük-
selmede kendisine güvenini, devletine, topra ğma ba ğ-
lı lı k ruhunu tazeleyen ve milli bütünlü ğümüzün gözle
görülür ş ahlam şım sembolize eden gelenekle şmi ş mil-

90

Levent Şahverdi Arşivi


lî bayram günlerimizin amac ına yara şır sevgi, inanç ve
heyecanla kutlanmas ının sa ğlanmas ı ".
Gayet veciz bir ş ekilde ifade edilmi ş olan bu ana
prensiplerin uygulanmas ının sıkı sıkıya ve ciddiyetle
izlenmesini, bunlar ın, asker, sivil, resmi özel yurt öl-
çüsünde bütün kurulu ş larımızca benimsenmesini,
yurdumuzun ve ulusumuzun selameti, mutlulu ğu ve
gelece ği bak ımlarmdan candan dileriz.
Faydalamlan eserler: Yazının içinde zikr edilen-
lerden ba ş ka: 1968-1971 yılları Milliyet, Cumhuriyet,
Ulus gazetelerinde ç ı kan. Prof. İlhan Arsel, Sadi
Koça ş , Ahmet Yı ldız, Sezai Orkunt, Dr. Z. Ersay,
Prof. H. V. Velidedeo ğlu, Prof. F. Yavuz, Felek,
K. Bisalman, Doç. Çetin Özek. Prof. Arif Akman,
Ulunay, Prof. Sadi Ir ınak' ın yazıları ve Prof. F. Ya-
vuz'un, Din E ğitimi ve Toplumumuz, Ankara, 1969;
Prof. Tar ık Z. Tunaya, islamc ılı.k Cereyam; M. Ş a-
hap Tan, Bugün'ün Dervi şi (M. Ş . Eygi) kimdir, Is-
tanbul, 1970; A. Gözütok, Müslümanl ık ve Nurcu-
luk. Doç. Dr. Çetin Özek, Türkiye'de Gerici Ak ımlar,
İ stanbul 1968: Prof. Ş erif Mardin, Din ve İ deoloji,
Ankara, 1969. Dr. A. N. Yücekök, Türkiyede
Örgütlenmi ş Dinin Sosyo-Ekonomik Taban ı (1946—
1968) Ankara, 1971.

91

Levent Şahverdi Arşivi


GENEL Dİ Zİ N

A Alp Arslan (Mehmet), 2, 3


Almanya, 24, 60, 83
Abdalan- ı Rum, 6
Anadolu, 1, 3, 4, 6, 7, 10, 16,
Abdülaziz, 8
19, 22, 24, 25, 39, 80
Abdülhamit I, 8
Anadolu selçuklular ı , 6, 37, 70
Abdülhamit II, 31
Anayasa, 8, 9, 10, 11, 12, 20,
Abdülkadir Geylani, 58
48, 53, 54, 55
Abdülkadir ( Ş eyh), 27
Ankara, 10, 11, 29, 31, 43, 49,
Abdülmecit I, 8, 11, 32
66, 75
Adalet Partisi, 13, 42, 55, 56,
Ankara üniversitesi Senotosu,
63, 66, 67
63, 64
Adnan Menderes, 44, 47
Antalya, 33
Afrika, 1
Aramco, 60
ağ al ı k, 20
arap, 22, 25, 26, 70, 71, 78, 81,
âhiret, 5, 16 85, 86
Ahiyan- ı Rum, 6 arapça, 34, 35, 43, 44, 48, 83
Ahmet III, 8 Arap Yar ı madas ı , 1
Ahmet Emin Yalman, 30 Ar ıtma Koruma Partisi, 40
Ahmet Ticani, 42 a şı rı sa ğ , 70
Akdeniz, 1 a şı r ı sol, 69
Ak ş am gazetesi, 58, 65 Atatürk, Gazi Mustafa Kemal,
Hz. Ali, 82 10, 13, 21, 24, 25, 28,
Allah, 36 36, 37, 43, 46, 52, 56,
Alp gazi, 3 59, 62, 66, 70, 74, 77,
alplik, 2 85, 89

93

Levent Şahverdi Arşivi


Atatürkçülük, 61, 67 C
Atila Özer, 65
Cami, 17
atlı nomat, 6
Cami ül-Ezher, 48
Avrupa, 11, 14, 73
Cemal Gürsel, 50, 51, 52, 55
Aykut Alp, 3
Cenevre, 26
B Cumhuriyet, 1, 7, 9, 10, 11,
13, 16, 18, 19, 20, 25,
baba, 19 30, 37, 42, 47, 53, 54,
Baba İ ahak, 6, 70 60, 62, 83, 84
babal ık, 19 Cumhuriyet gazetesi, 59, 61,
Baciyan- ı Rum, 6 65
Ba ğ dat, 82 Cumhuriyet Halk Partisi, 33,
Balı kesir, 33 38, 40, 41, 42, 44, 67
Balkanlar, 1, 24 Cumhuriyet Senatosu, 55
Balkan Sava şı , 19
Ç
Bekta ş i, 6
bekta ş i tarikat ı , 3 Çank ı r ı , 28, 29, 43
berberce, 34 Çekoslovakya, 69
berberi, 34 Çelebilik, 19
Be ş iri, 35 Çerke ş , 29
beyefendilik, 20 Çiçekli, 59
Çiftçi ve Köylü Partisi, 40
beylik, 20
Çin, 1
Birinci Cihan Sava şı , 19, 83
Çubuk, 43
Buda, 2
Budizm, 1, 2 D
Bugün gazetesi, 60
Danış tay, 63
Bulgaristan, 24 deccal, 58
Burdur, 59 dedelik, 19
Bursa, 34, 35, 46 Demirk ı rat Partisi, 56
büyücülük, 19 Demokrat Parti, 13, 38, 39,
Büyük Dogu Cemiyeti, 45 41, 42, 43, 44, 45, 47,
Büyük Selçuklu, 2 49, 51, 54, 56

94

Levent Şahverdi Arşivi


Deme, 24 efendi, 42
Dervi ş - ler, 7, 11, 18 Emirda ğ , 47
dervi ş lik, 19 emirlik, 19
devlet, 12 Ergani, 26
Dil ve Tarih - Co ğrafya, 64 Eruh, 35
din - ler, dini, 1, 2, 3, 4, 5, 6, Erzurum, 29
8, 9, 11, 12, 13, 14, 16, Eskipazar, 61, 71
17, 18, 19, 22, 23, 25, Evkaf Müdürlüğ ü, 34
26, 27, 30, 33, 34, 36, 37, Evkaf ve Ş eriyye Nezareti, 72
39, 40, 41, 42, 43, 44, Eyüb Sultan, 44
45, 47, 48, 49, 52, 53, ezan, 34, 35, 43, 44
54, 56, 58, 59, 61, 62,
65, 66, 70, 71, 74, 75, F
78, 79, 80, 83
din adamlar ı , 3, 4, 5, 6, 7 falc ı l ık, 19
dinci, 40 Fas, 42, 80
din dersleri, 39, 41 Faysal, 60
Din E ğ itimi ve Toplumumuz, el-Fetih, 21, 86,
25 Fikri Yavuz, 25
Filistin, 70, 86
Divan- ı Harp Mahkemesi, 33
Fransa, 1, 12, 83
Diyanet İş leri Ba şkanl ığı , 42,
Frenk Mukallitli ğ i ve Ş apka,
58, 60, 70, 72, 73, 75,
29
77, 79, 81, 82, 83, 88
fütüvvetnâme, 6
Do ğ u Almanya, 69
dua okumak, 18
Dünya müslümanlar ı Birli ğ i, 40 G
Dünya Sava şı , (I), 72
gazilik, 2
Dünya Sava şı , (II), 38
Gaziyan- ı Rum, 6
Hz. Ebu Bekir, 82
Genç (Bingöl), 26
E Gerede, 27
gericilik, 21, 22, 23, 25
Ege Denizi, 1 Giresun, 29
Ege Üniversitesi, 66 Gördes, 59

95

Levent Şahverdi Arşivi


H
Habe şistan, 1 Irak, 21, 25
hacc, 41, 60, 78, 79 Iskat- ı salat, 79
Hacettepe Üniversitesi, 66 Ispanya, 82
Hac ı Bekta ş , 3 Isparta, 59
hacı l ı k, 20
İ
hadis, 17
hafı zl ı k, 20 ibadet, 17, 53
Halid Karab ıy ık, 59 İ bn-i Batuta, 6
halife, 4, 5, 6, 9, 11, 31, 32, Ilahiyat Fakültesi, 42, 56, 58,
33, 42, 82 62, 63, 64, 65, 71, 75, 82
halifelik, 11, 19, 25, 26, 43, Ilim Yayma Cemiyeti, 76
80, 81, 82 İ mam-lar-11k, 7, 46, 77
halifecilik, 85 imam hatip okullar ı , 41, 56,
han ı mefendilik, 20 58, 62, 73, 74, 76, 77,
Hazer, 2 87, 88
Harp okulu, 49 İmam Rabbani, 58
hazret, 42 İ mroz Adas ı , 43
H ı ristiyan, 2, 15, 22 Incil, 22, 86
Hicaz, 60 İ nebolu, 28
hilafet, 26, 33, 47 İ ngiliz, 11
hilafetçi, 26 İ ngiltere, 21, 27, 83
Hilal Dergisi, 61 iskilip, 35
Hindistan, 80 İ skilipli At ı f Hoca, 30
Hind Okyanusu, 1 islam-1,-iyet-lik, dini, 2, 3, 4,
Hizb'üt-Tahrir, 21 9, 10, 26, 30, 34, 36, 39,
hocalı k, 20 40, 44, 45, 48, 60, 70,
Hoca Saffet, 32 71, 78, 79, 80, 82, 86
Hoton, 2 İ slamc ı , 33, 38, 40, 41, 54
hutbe, 46 İ slam Birli ğ i Do ğ u Federas-
Hüseyin Cahit Yalç ı n, 30 yonu, 40
Hüseyin (Süleymanc ı), 57, 58 İ slam Demokrat Partisi, 45
Hüseyin ( Ş erif) 25 İ slam Koruma Partisi, 40

96

Levent Şahverdi Arşivi


İ slam Taali Cemiyeti, 29 Kemal Pilavoglu, 42, 43
İ smail Arar, 89 Kese, 31
İ smail Kahraman, 65 K ı n ık, 59
İ smet Inönü, 13, 33, 37, 55 Kı rım yar ımadas ı , 5
İ srail, 8 Kırım Türkleri, 5
İ stanbul, 7, 10, 11, 22, 27, 29, K ıyamet, 57,
30, 31, 44, 57, 59, 61, K ızılay meydan ı , 49
66, 71, 88 kilise, 12
İ stanbul Üniversitesi, 48, 66 Kitab- ı Mukaddes Ş irketleri, 22
İ stanbul Ba ş Vekalet Ar ş ivi, 7 komunist, 21, 61, 62, 69, 70,
İ stiklal mahkemesi, 29, 30 73
Ittihat ve Terakki F ı rkas ı , 27 komunizm, 45, 86
İttihad- ı Muhammedi Fırkas ı , Konya, 61, 71
46 Konyah İ brahim, 34
İ zmir, 22, 51, 66 Korkut Alp, 3
Kubilay, 32
K Kuça Hanl ı g ı , 2
kad ı-lar, 7 Kudüs, 26
kafir, 73 Küfe, 82
Kahire, 26, 48 Kuleönü, 60
kahramanl ı k, 2 Kur'an, 17, 18, 29, 45, 46, 47,
Kalemoglu, 59 48, 56, 81, 85, 86, 87
Kan, 4 Kur'an kursu, 57, 59, 60, 62,
Kamil Denizolgun, 57 73, 76, 85, 86
Kanuni Sultan Süleyman, 70 Kurucu Meclis, 55
Kara Deniz, 4 Kurtulu ş sava şı , 19, 74, 83,
Kastamonu, 28 89
Ka ş gar, 2 Kutadgu Bilig,4
Katerina, 5 Kuvvet Komutanlar ı , 66
kavanin-i örfiyye, 5 Kuzey Afrika, 24, 34
Kayı ntar, 35 Kuzey Denizi, 1
Kayseri, 61, 71, 88 Küçük Kaynarca Anla ş mas ı , 4
Kayserili Ahmet Kalayc ı , 36 Kültür Saray ı , 71
Kemal Kacar, 57, 58 kürt, 27, 46

97

Levent Şahverdi Arşivi


kürtçe, 48 Mekke, 25, 26, 60, 82
kürtçülük, 71 mektubat, 58
Kütahya, 57 Menemen, 31, 32, 33
me ş rutiyet, 8, 38
L
Mevlânâ Celâleddin Rumi, 3
laiklik, 9, 10, 11, 20, 23, 25, mevlevi, 6
26, 33, 39, 43, 45, 49, mevlid, 18, 29
53, 54, 61, 62, 84 Meydan gazetesi, 65
loncalar, 14, 15 mezhep, 53
Lutfi Fikri, 30 M ı sır, 21, 82
Lüdendorf (general), 24 Millet Partisi, 39, 45
Lübnan, 24, 25 Milli Birlik Komitesi, 13, 50,
M 51, 52, 53, 54, 55
Milli E ğ itim Bakanl ığı , 72, 73,
Macaristan, 69 83, 85, 87, 88, 89
madras, 26 Milli Güven Partisi, 67
Mahmut II, 8, 80 Milli Kalkınma Partisi, 37, 40
Mahmut (Süleyman O ğlu), 29 Milli Nizam Partisi, 54, 63
Malazgird, 2 Milli Türk Talebe Birli ği, 65
Malta, 11 Milliyet Gaztesi, 65
Maniheizm, 1 mollal ı k, 20
Manisa, 33, 59 monar ş i, 8
Mara ş , 29 monar ş ik, 9
marksist, 71 Muaviye, 82
mason, 63 Muhafaza-i Mukaddesat Ce-
Mazdeizm, 1 miyeti, 29
Mecelle, 8 Hz. Muhammed, 81
medeni kanun, 11 muhip, 42
medrese, 48, 72 Mu ğlah Mustafa Pa ş a, 33
medrese-i yusufiye, 48 Mustafa Sagir, 21
Medreset'üz-Zehra, 48 müezzinlik, 77
mehdl, 31, 35 müfti - ler, 7
Mehmet (dervi ş), 31, 32 müftilik, 77,
Mehmet Hoca (nak şi), 59 Mühimme Defterleri, 7

98

Levent Şahverdi Arşivi


mürit, 35, 42, 47, 48, 57, 58 14, 17, 18, 19, 24, 26
müridlik, 19 Osmanl ı Sultam, 4, 5, 6, 8, 9,
müslümanlar, 2, 5, 8, 9, 11, 10
21, 32, 34, 40, 82
Ö
müslümanl ı k, 11
Hz. Ömer, 82
N
Ömer R ıza Dogrul, 30
nakiblik, 19 P
nak ş ibendiye, 19, 26, 29, 31,
Padi ş ah, 11
32, 33, 34, 35, 36, 43,
Parlamento, 10, 66
46, 57, 59,
pa ş al ı k, 20
namaz, 34, 36, 46
Peygamber, 18, 34, 43, 46, 57,
Nihat Erim, 67
78, 79, 80, 81, 82, 85
Nurculuk, 45, 46, 47, 48, 49,
Polonya, 69
53, 56, 57, 58, 59, 62,
71, 73 R
Nurs, 46 Rus Çarlar ı , 5
nushac ı lık, 20 Rusya, 1, 5
O Rahmi Hoca, 59
Rize, 28, 29
Of, 29
Rusya, 21, 69
Orhon Kitabeleri, 4
Rab ıtat'ül-Alem il-islâmI, 21,
Orleans, 1
60, 61, 71, 86
Orta Asya, 22, 28
ortodoks h ı ristiyanlar, 5 S
oruç, 36 Sadaka, 5
Orta Doku Teknik Üniversi- Said Nursi (Bediuzzaman), 46,
tesi, 62, 66 47, 48, 49, 65
Hz. Osman, 82 Salih Özcan, 61
Osman (harputlu), 3 Saltanat, 6, 10, 47
Osmaniye, 26 Sav, 60
Osmanl ı-lar, 4, 6, 7, 11, 14, Selçuklu-lar, 3, 4, 6.
16, 24, 43, 72 Selim (II. Abdülhamid'in o ğ lu),
Osmanlı imparatorlu ğ u, 4, 8, 31

99

Levent Şahverdi Arşivi


Selim III, 8 Ş eyh, ş eyhler, 3, 7, 11, 18, 19,
Serbest Cumhuriyet F ırkas ı , 37 35, 36, 42, 49
seyyid, 18 Ş eyhlik, 19, 35
seyyidlik, 19 Ş eyhülislamlar, 4
S ı nd ı rg ı , 59 Ş eyh Esad, 32, 33
Siirt, 35, 46 Ş eyh Halit, 32, 35
siyonist, 61 Şeyh Kuddus, 35
softa, 73 Şeyh Said, 26, 27, 32
sosyalist, 66
Sosyal Adalet Partisi, 40 T
Suat Hayri Ürgüplü, 55 Tahir el-Mevlevi, 30
Sudan, 1 Tahir Ünal, 59
Suriye, 21, 24, 25, 35 Takvim-i Vakayi, 8
Suudi Arabistan, 21, 60, 86 Talas, 22
Sünnet, 34 Tanin gazetesi, 30
sünni, 3, 36 Tanr ı , 22, 43, 45, 76, 78
Süleymen Demirel, 55, 67 Tanzimat Ferman ı , 8
Süleyman Hilmi Tunahan (Si- Tarikat-lar - ç ı - l ı k, 6, 7, 11,
listireli), 57, 65 18, 19, 29, 34, 35, 36,
Süleymanc ı lı k, 56, 57, 58, 59, 42, 43, 45, 48, 56, 58,
71, 59, 85
Tarikat- ı Selasiye, 30
ş Tarsus, 22
Ş abanözü, 43 Tav ş anl ı , 46
Ş am, 32, 82 tekke - ler, 7, 11, 17, 18, 19,
Ş aman, 2 42, 59
Ş amanizm, 1 Teknik Üniversite, 66
ş amani din adam ı (Kan), 4 teokrasi, 9
Ş emsettin Günaltay, 42 teokratik, 10
ş eriat, 5, 9, 11, 33, 43, 60, 61, Terakkiperver Cumhuriyet F ır-
62, 76, 86 kas ı , 26, 27, 37
ş eriatçi, 87 Tesettürü ş er'i, 29
ş eriyye mahkemeleri, 11 Tevhid-i tedrisat, 74
Ş evket Eygi, 60, 61 Tevrat, 86

100

Levent Şahverdi Arşivi


Ticanilik, 42, 43
Tobruk, 24
Toprak, Emlak ve Serbest Te- Ulu Cami, 29, 34, 46
ş ebbüs Partisi, 40 Ulus gazetesi, 65
Totemizm, 1 Umraniye, 57
Trablusgarp, 24 Urfa, 61
Tunus, 83
Ü
Turan, 28
türbe, 17, 42, 44 Üfürükçülük, 19
Türk - ler, 1, 2, 3, 4, 5, 8, 9, Ümmetçilik, 46
10, 12, 13, 20, 21, 22, Ürdün, 8, 21, 24, 25
24, 25, 28, 33, 38, 43,
44, 45, 46, 48, 49, 52, V
55, 60, 61, 64, 69, 70, Vandettin, 11, 24
71, 74, 86, 90 Vaizlik, 77
Türkçe, 22, 35, 43, 48 Vak ıf, 15, 17, 18
Türk Muhafazakar Partisi, 40 Vak ıflar Bankas ı , 18
Türk Silahlı Kuvvetleri, 51, 52, Vak ı flar Genel Müdürlü ğü, 18
67 Vehhabiler, 25
Volkan Gazetesi, 46
Türkiye, 5, 8, 9, 11, 14, 21,
Von Hindenburg (Mara ş al), 24
22, 26, 27, 28, 37, 38,
39, 42, 44, 45, 48, 51,
52, 54, 60, 61, 64, 84
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Wilhelm, 24
8, 26, 28, 33, 42, 43, 44,
Y
45, 49, 54, 65, 71, 72
Türkiye Cumhuriyeti, 12, 18, yahudi, 2
20, 22, 25, 26, 34, 47, Yarg ıtay, 61
67, 76, 84, 86 Yass ı ada, 55
Türkiye Kur'an Kurslar ı Ko- Ya ş ar Tunagür, 60
ruma ve İ dame Ettirme Yeniçeri, 3
Dernekleri Federasyonu, 57 Yeniçeri Ordusu, 8

101

Levent Şahverdi Arşivi


yobaz, 73 Z
Yusuf Peygamber, 48
Zaviye - ler, 11, 17, 18, 42
Yüksek islâm Enstitüsü, 56,
Zekât, 5
58, 62, 73, 74, 75, 87,
Zerdü ş t, 2
88
Ziya Gökalp, 89

102

Levent Şahverdi Arşivi

You might also like