Professional Documents
Culture Documents
1976 Sozcuqler Jean Paul Sartre Bertan Onaran 1989 202s
1976 Sozcuqler Jean Paul Sartre Bertan Onaran 1989 202s
1976 Sozcuqler Jean Paul Sartre Bertan Onaran 1989 202s
o
SÖZCÜKLER
o
3. BASIM
PAYEL YAYINLARI: 86
Yazın Kitapları 1
SÖZCÜKLER
PAYEL YAYINEVİ
istanbul
5
Madam Z'ye
1
OKUMAK
Alsace'da 1850 yıllarında, çocuğa boğulan bir öğret
men bakkallığa razı oldu. Rahiplikten ayrılan bu adam
bir avuntu aradı: kendisi kafalan yetiştirmekten vazgeç.
tiğine göre, oğullanndan biri ruhlara biçim verecekti,
ailede bir papaz olacaktı, Charles'dı en uygunu. Charles
kaçtı, atla gösteriler yapan bir kızın ardına düştü. Res
mini duvarda ters çevirip adının anılmasını yasa�ladı
lar. Sıra kimdeydi? Auguste, babasının özverisine öykün
mekte ivecen davranmıştı: ticarete atıldı ve başardı. Ge
riye belirli bir eğilimi bulunmayan Louis kalıyordu: ba
ba, bu sessiz oğlanın üstüne atılıp kaşla göz arasında
papaz yaptı onu. Daha sonralan Louis, yaşamını bildiği
miz bir papazı, Albert Schweitzer'i dünyaya getirtecek
kadar ileri götürdü söz dinlemeyi. Bu arada Charles atlı
kızını bulamamıştı; babasının güzel davranışı onu da et
kilemişti: ömrü boyunca, ulu şeylere duyulan sevgiyi
içinde sakladı ve bütün ustalığını küçük olaylardan bü
yük durumlar yaratmaya harcadı. Görüldüğü gibi, aile
den gelen eğilimi bir yana itmeyi düşünmüyordu: yumu
şatılmış bir dinadamlığına, atlı kızlan avucuna düşüre
cek bir papazlığa adamak istiyordu kendini. Öğretmen
lik uygundu: böylece Charles Almanca öğretimini seçti.
Hans Sachs üzerine sav hazırladı, sonradan bulucusu ol
duğunu ileri sürdüğü dolaysız öğretimi benimsedi, M.
Simonnot'nun işbirliğiyle, beğenilen bir Deutsches Le
sebuch (Almanca Okuma Kitabı) yayımladı, uğraşında
hızla ilerledi: Milcon, Lyon, Paris. Paris'te, armağan da
ğıtımında, ayn basım onurunu elde eden bir konuşma
yaptı: «Sayın Bakan, Bayanlar, Baylar, Sevgili çocukla
rım, bugün size neden söz edeceğimi asla kestiremezsi-
10 SÖZCÜKLER
ruğu altında yazar . İlk Rus devrimi ile ilk dünya çatış
ması arasında, Mallarme'nin ölümünden on beş yıl sonra,
Daniel de Fontanin'in Les Nourritures terrestres'i (Dün
ya Nimetleri ) keşfettiği günlerde, bir XIX yüzyıl adamı,
torununa Louis-Philippe. zamanında yürürlükte bulunan
düşünleri benimsetiyordu zorla. Köylülerin değişmez
likleri, böyle açıklanır, derler: babalar, çocuklarını
büyükbabalann eline bırakarak tarlaya gider . Seksen
yıllık bir gecikme ile yola çıkıyordum. Bundan yakınma
lı mıyım? Bilmiyorum: ilerleyen toplumlarımızda, gecik
meler kimi zaman ilerilik sağlamaktadır . Ne olursa ol
sun, kemireyim diye bu kemiği attılar önüme ve ben
onun üzerinde öylesine çalıştım ki, dünyayı onun içinde
görüyorum şimdi. Büyükbabam benim yazarlardan,
bu aracılardan gizlice tiksinmemi istemişti . Ters bir so
nuç elde etti: yetenek ile değerliliği karıştırdım. Bu yiğit
insanlar bana benziyorlardı: çok uslu olduğum, ufla
nma yiğitçe katlandığım zamanlar, defne dallarına, bir
ödül'e hak kazanıyordum: çocukluktu bu. Karı Schweit
zer bana, tıpkı benim gibi gözlenen, denemelere sokulan ,
ödüller verilen, bütün ömürlerince benim yaşımda kal
mayı başarmış çocuklar gösteriyordu. Kız ya da erkek
kardeşi bulunmayan, arkadaşsız ben, ilk onları dost
edindim. Onlar, tıpkı romanlardaki kahramanlar gibi,
sevmişler, çok acı çekmişler, ve özellikle iyi bitirmişler
di ömürlerini; biraz neşeli bir acıma ile anımsıyordum
çektikleri acılan: kendilerini pek mutsuz hissettikleri
zaman, kimbilir ne kadar hoşnut olmuşlardı; herhalde
şöyle derlerdi içlerinden: «Ne talih! güzel bir dize do
ğacak !»
Benim gözümde, ölmemişti onlar, hiç değilse bütü
nüyle ölmemişti: kitap biçimini almışlardı . Corneille,
deri sırtlı, kola kokan, kocaman kırmızı yüzlü, pürtük
lü biriydi . Rahatsızlık verici ve sert, zor dilli bu kişinin,
OKUMAK 51
YAZMAK
Charles Schweitzer hiçbir zaman kendini bir yazar
gibi görmemişti ama, yetmiş yaşında Fransızca hala ba..
şını döndürüyordu, çünkü güçlükle öğrenmişti Fransız
cayı ve hala pek avucunun içine alamamıştı bu dili:
onunla oynuyor, sözcüklerden hoşlanıyordu, sözcükleri
söylemeyi seviyor ve acımasız söyleyişiyle tek bir hece
yi bile atlamıyordu; vakti olursa, kalemiyle, sözcükler
den demet yapıyordu. Daha çok, ailemize ve Üniversi
teye ilişkin olaylan anlatıyordu anlık yapıtlarda: yeni
yıl dilekleri, yıldönümü kutlamaları, düğün yemeklerin
deki gönül okşayıcı sözler, Saint-Charlemagne için söy
lediği ölçülü uyaklı söylevler, üç kişilik kısa güldürüler,
hece bilmeceleri, uyak parçacıkları ve tatlı saçmalıklar
dı bunlar; kurultaylarda, hemen o anda, Almanca ve
Fransızca dörtlükler yaratırdı.
Yaz başlarında, büyükbabam derslerini bitirmeden
önce, iki kadınla ben, Arcachon'a gidiyorduk. Haftada
üç kere bize mektup yazıyordu: iki sayfa Louise'e, Anne
Marie'ye bir dip notu, bana da başlı başına ölçülü uyak
lı bir mektup gönderiyordu. Mutluluğumu daha iyi tat
tırmak için annem bana şiirin ölçü kurallarını öğretti.
Biri beni ölçülü uyaklı bir yanıt karalamaya uğraşırken
yakaladı, bitirmek için sıkıştırdılar, bitirmeme yardım
ettiler. İki kadın mektubu gönderdiklerinde, alacak ola
nın şaşkınlığım düşünerek, gözlerinden yaş gelene ka..
dar güldüler. Karşılık olarak, beni öven bir şiir aldım;
buna bir şiirle karşılık verdim. Alışkanlık yerleşmiş,
büyükbabayla torun yeni bir bağ ile bağlanmıştı; Kızıl
aerililer gibi, Monmartre bıçkınları gibi, kadınların an
layamayacağı bir dille anlaşıyorlardı aralarında. Bana
1 10 SÖZCÜKLER
'T'el. : 528 44 09 - 5 1 1 82 33