Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 7

Allah İsminin Hübel ismi için kullanıldığı Uydurması

Bazı ateist sosyal medya hesapları ve internet sayfalarında Hübel denen put için, Al İlah isminin
kullanıldığı şeklinde bir uydurma ortaya attıklarını görürüz. Allah ismini de kendilerine göre Al ve İlah
diye ayırmışlar.

Halbuki bunlar tarihi olarak hiçbir sağlam mesnede dayanmayan uydurmalardan ibarettir. Tarihi
kayıtlar açılıp döküldüğünde durumun bunun tam tersi olduğu görülecektir.

Kur’an-ı Kerîm’den habersiz bu kişilerin üzerinde konuşmak istemedikleri ayetler incelendiğinde de


Allah’ın herhangi bir cahiliye tanrısıyla şirki asla kabül etmediği ve müşrik topluluklara meydan
okuyarak onları Müslümanlardan kesin hatlarla ayırdığı anlaşılacaktır.

Zira Kur’an-ı Kerîm’e göre:

1. Allah’a ortak koşanlar da ancak birer pislikten ibarettir. ( Tevbe, 28)


2. Allah ve Hz.Resulü (sav) onlardan uzaktır. (Tevbe, 3)
3. Müşriklerden yüz çevrilmelidir. (En‘âm, 106; Hicr, 94),
4. Asla onlardan olunmamalıdır. (Yûnus, 105; Kasas, 87)
5. Onlar müminlere düşmanlık edenlerin en şiddetlileri arasında yer almaktadır. (Mâide, 82)
6. İman etmedikleri sürece onlarla evlilik vb. ilişkiler kurulmamalıdır. (Bakara, 221)
7. Müşriklerin Allah’a ortak koştukları putlar kimseye faydası veya zararı dokunmayan cansız
nesnelerdir. (Mâide, 76; En‘âm, 71; Yûnus, 18, 106; Tâhâ, 89; Enbiyâ, 66; Hac, 12; Furkān, 55; Şuarâ,
73)
8. Hiçbir şey yaratmayan ve kendileri yaratılmış olan; kendilerine bile fayda veya zarar veremeyen;
öldürmeye, yaşatmaya ve ölüleri diriltip kabirden çıkarmaya güçleri yetmeyen şeylerdir. (Furkān, 3)
9. Hepsi bir araya gelse dahi bir sineği bile yaratamayan, hatta sineğin kendilerinden kaptığı bir şeyi
ondan kurtaramayacak kadar âciz varlıklardır. (Hac, 73)
10. Putlara tapanlar da aynı şekilde âciz ve zavallı olup derin bir sapıklık içindedir. (Hac, 12)

Bunun yanında Hz.Musa (as) kıssasındaki Samiri’nin Altı buzağı putu üzerinden tüm müşriklere şu
mesajlar verilir:

Kur’an-ı Kerim ile Tevrat arasındaki en büyük farklardan biri buradadır. Tevrat yazarları Altın Buzağı’yı
Hz.Harun’un (as) yaptırdığını yazarak Hz.Harun'a iftira atarlar! Kur’an-ı Kerim’de mealen şöyle buyrulur:
“Ey Musa! Seni kavminden (ayırıp) daha çabuk (gelmeye) sevkeden nedir?” (dedik.) Musa: “Onlar
benim izimdeler (arkamdan beni takip edip geliyorlar). Ben sana acele ettim (geldim) ki, hoşnud olasın”
dedi. Allah: “Doğrusu biz senden sonra kavmini imtihan ettik. Sâmirî onları saptırdı” dedi.”

“Hemen Musa öfkeli ve üzgün olarak kavmine döndü (onlara şöyle) dedi: “Ey kavmim! Rabbiniz size
güzel bir vaad ile söz vermedi mi? Size bu süre mi çok uzun geldi, yoksa Rabbinizden size bir gazab
inmesini arzu ettiniz de mi, bana olan vaadinizden caydınız?” Onlar dediler ki: “Biz sana verdiğimiz
sözden, kendiliğimizden caymadık. Fakat biz o (Kıbtî) kavminin süs eşyasından bir takım ağırlıklar
yüklenmiştik. Onları (ateşe) attık. Sâmirî de (kendi mücevheratını) böylece atmıştı.” Nihayet Sâmirî
onlara böğüren bir buzağı heykeli ortaya çıkardı. Bunun üzerine Sâmirî ve adamları: “İşte sizin de,
Musa’nın da ilâhı budur, ama o unuttu” dediler. Onlar görmüyorlar mıydı ki, o buzağı, kendilerine hiçbir
sözle karşılık veremiyor; onlara ne bir zarar, ne de bir yarar vermeye sahip bulunamıyordu.”(Taha, 86-
89)

"(Tur'a giden) Musa'nın arkasından kavmi, ziynet takımlarından, böğürebilen bir buzağı heykelini
(tanrı) edindiler. Görmediler mi ki o, onlarla ne konuşuyor ne de onlara yol gösteriyor! Onu (tanrı
olarak) benimsediler ve zalimler oldular." (A'raf, 248)

Ayetler dikkatle incelendiğinde Samiri’nin Altın Buzağı’sının ilah ve Rabb olamayacağının şu gerçeklerle
beyan edildiği anlaşılacaktır:

Altın Buzağı putu;

1. İnsanlarla konuşamayıp böğürüyor.


2. Dualarına taleplerine gerçek İlah gibi icabet edemiyor.
3. İnsanlara ne fayda ne zarar verebiliyor. Muktedir değil.
4. İnsanları doğru yola iletemiyor onlara Rabb olamaz çünkü rehberlik edemiyor. Hidayet veremiyor.
5. Süs eşyalarından yapılmış yani insan elinden meydana gelmiş bir başlangıca sahiptir. Kadim değildir.
6. Bir heykel yani ruhsuz bir ceseddir. Hayat sahibi değildir. Halbuki Allah Hayy’dır. (Hayat sahibi ve
hayat verendir.)

Hübel’le İlgili İslami ve Seküler Tarih Kayıtları

Arapların kendi geleneklerine göre Hübel, hem Mekke'ye hem de Ka'be'ye geç dönem gelen bir puttu.
Hicaz’a putperestliği ithal eden Amr ibn Luhayy tarafından Mekke’ye getirilmiştir. Kureyş'in daha sonra
çevresinde bulunan ve ittifak kurmaya çalıştığı baş tanrısı Hübel olan Kinâne kabilesinin simgesiydi.

Hübel, Kâbe'ye tanıtıldı, ancak Kabe’nin Rabbi olan Allah'ın yerini hiçbir zaman almadı." [1]

Nitekim Gustave Edmund von Grunebaum şöyle der:

"Muhammed'den (sav) önce bile Kâbe'nin, Nebatiler’den türeyen Hübel'in yeri değil, her şeyden önce
Allah'ın kutsal yeri olduğu ve burada toplanmış astrolojik senkretik panteon'un daha 359 üyesi olduğu
oldukça savunulabilir bir öneri gibi görünüyor." [2]

Tarihi kayıtlara göre, Uhud savaşında Müslüman birlikler dağılıp dağa sığındıklarında Ebû Süfyan
meydan okumak için, dağın eteğine kadar gelmiş ve “Yaşasın Hübel, yaşasın Hübel!” diye bağırıp
Hübel’in adeta gücünü haykırmıştır. Buna karşın Hz. Peygamber (sav) “Allah en yücedir ve yüce olmaya
daha layıktır” diye bağırmıştır. [3]
Hayward R. Alker da, Hübel putu ve yüce Allah'tan Uhud Savaşı bağlamında bahsederken, bu putun
(haşa!) Allah’ın bir ünvanı olamayacağına dikkat çeker.

"Bununla birlikte, özellikle Uhud savaşında, Mekkeli Kureyş ile Medineli Müslümanlar arasındaki savaş
sırasında, Mekkelilerin tanrısı Hübel ile Müslümanların Allah'ı arasındaki çatışma vurgulandığından, bu
pek olası görünmüyor."[4]

‘Meccan Trade and the Rise of Islam’ kitabının yazarı Patricia Crone’a göre de:

"Ne Kureyş Hübel'in koruyucusuydu, ne de Hübel Allah ile özdeşleştilirdi. Ne de Hübel kültü Allah'a
destek olan bir külttü."[5]

Patricia Crone, Wellhausen'in, Allah'ın Hübel'in başka bir adı olabileceği yönündeki batıl iddiasını karşı
bir argümanla kesin olarak reddetmiştir. Kendisi İslami gelenek hakkında yorum yaparak şöyle
demektedir:

“İkisi aynı değildir çünkü Hübel ismi Allah için kullanılmamıştır. Ayrıca Hübel'in terk edilmesi de
istenmiştir.” [6]

Cahiliye Şiirlerinde gerçek ilah olan Allah ve Hübel putu bahsi

İlk olarak insanların putlara -dolayısıyla Hubel putuna da- tapmalarının sebebi onları Allah ile aralarında
aracı görmeleriydi. Hübel putunu çok yüce olan Allah'a ulaşmak için aracı kıldıkları halde nasıl Hübel
ismi Allah için kullanılabiliyor?

“İyi bil ki, halis din ancak Allah'ındır. Ondan başka, kendilerine bir takım dostlar (mabutlar) edinenler de
şöyle diyorlar: “- Biz onlara (putlara) ibadet etmiyoruz, ancak bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye
yapıyoruz.” Elbette Allah, onlarla müminler arasında, ihtilâf edib durdukları şeyde (din hususunda)
hükmünü verecektir. Muhakkak ki Allah, yalancı olan, kâfir olan kimseyi doğru yola çıkarmaz.” (Zümer,
3)

Kur'an-ı Kerîm ilahi kitap olmakla beraber aynı zamanda dönemi en iyi anlatan tarihi belge ve kanıttır.

Zeyd b. Amr b. Nüfeyl (ö. M.S. 605) cahiliye döneminde putperestliği bırakmış, tevhide yönelmiş Hanif
inancında bir insandır. Kendisi önceden Hübel'i rabb olarak gördüğünü ancak artık sadece Allah'ı Rabb
olarak tanıdığını söyler. Çünkü tek olan Allah’a yönelmenin ilk şartı Hübel gibi aracı putları terk
etmektir.
İnsan ve Şeytan cinlerini kendimden uzaklaştırdım, Mert ve cesur kişi böyle yapar,
Ne uzaya taparım ne de iki kızına, Ne de Tasm oğullarının iki putuna,
Aklımın ermediği çocukluğumda, Rabb bildiğim Hübel’e de tapmam,
Büyüyüp kendimi kurtardığımda tek bir Rabb’e mi? Yoksa bin rabbe mi tapacağım?
Bilmez misin Allah yok etti, Yolunu şaşırmış birçok kimseyi,
İyi olanları ise bıraktı, Onların küçükleri büyüsün diye.
Kişi elbet bir gün gerçeği yakalayacak, Aynen susuz bir dalın yeşillenmesi gibi,
Ben ancak Rahman’a, Rabb’imize kul olurum, Şefkatli Rabbim günahlarımı bağışlasın diye.
Allah’tan Rabb’imizden daima korkun, Böyle olursanız felakete uğramazsınız.
İyilerin yurdu Cennet’tir, Kafirlerin ise yakıcı Cehennem,
Dünyada rezildirler, ölünce de, Gönülleri sıkıp daraltan azapla karşılaşırlar. [7]

Yine Cahiliye şairlerinden Şuhne b. Halef el-Curhumî, Hübel putunu getiren Amr bin Luhay'ı bir
şiirinde eleştirir.

Eğer Hübel, (haşa!) Allah ile ilgili bir put olsaydı el-Curhumî "Sen putları getirdin -ilk Hübel'i
getirdin- Hâlbuki Kâbe'nin bir Rabb’i (Allah) vardı. Allah size bunun hesabını soracak!" der
miydi? Elbette ki hayır!

Ey ‘Amr, meydana getirdin sen pek çok tanrılar,


Mekke’de Ka’be’nin etrafında dikili taşlar halinde..
Oysa vardı Ka’be’nin ebedi bir tek Rabb’i..
Böylece Ka’be’ye tanrılar oluşturdun insanlar arasında..
Anlayacaksın Allah’ın sadece mühlet verdiğini..
Seçecektir O, Ka’be’ye hizmetçi olarak sizden başkasını..
Hubel'i Amr'ı getirdiği aşağıda İbn-i Hişam'da yazmaktadır: [8]

+
İbn İshak'ın bildirdiğine göre, cahiliye döneminin müşrik olan Arapları bir şey isteyecekleri
zaman önce Allah'a dua ederdi ondan sonra da Hübel'e dönerek ondan isterlerdi.

Aynısını İbn Hişam da nakletmiştir. Allah gerçek ilahtır. Hübel ise sadece bir puttur. Bahsi
geçen Allah’a duadan sonra Hübel putuna ayrı olarak yönelme Hübel’in Allah’tan ayrı
olduğunu kanıtlar. [9]

Wikipedia mevcut haliyle bir bilgi çöplüğüdür. Orayı bir ateist forum gibi düşünebilirsiniz.
Yetkin olmayan ateist kişilerce yazılan bilgiler dayanaksızdır. Bunların geneli İslam’a düşman
oryantalistlerin komplo teorilerinden oluşur.

Hübel’in Kökeni, İsminin Anlamı ve Fonksiyonu

Hübel adlı putun Anadolulu Kibele adlı tanrıça kaynaklı olduğu ilk olarak Halikarnas balıkçısının ortaya
attığı dayanaksız bir iddiadır. Buna dair bir delil de yoktur.

Hübel adı, Arapçayla da açıklanamaz. Hübel'in ha Ba'al'e ( ‫ )הַּבעַל‬eşdeğer olduğu varsayımı sağlam
temellendirilmiş değildir.

Nehls şöyle demektedir:


“Hübel ismi ilginçtir... Bu, İbranice “Ha Baal- Hübel” bağlantısının şüpheli olduğunu gösterir. Hepimizin
bildiği gibi Ha Ba’al, Tevrat'ta bahsedilen bir puttu. (Sayılar 25:3, Hoşea 9:10, Tesniye 4:3, Yuşa 22:17
ve Mez. 106:28-29).” [10]

Hübel, Ba’al putu ile aynı şey olarak varsayılırsa dahi, Kur’an-ı Kerim’de Ba’al putunun da diğer putlar
gibi yerildiği gerçeği ortadadır:

“Siz Ba'le tapıp da yaratıcıların en güzeli (olan Allah'ı) mı bırakıyorsunuz?” (Saffat, 125)

Hübel Bir Ay Tanrısı mıdır?

Adı ilk Arap kaynaklarından bilinen İslam öncesi tanrı Hübel, görünüşe göre Nebatiler tarafından da
biliniyordu. Hübel Miladi yılların başında bir Nebatice yazıtta, Medine'nin kuzey batısındaki Meda'in
Salih'ten (Hicr) “Hblw” olarak görünmektedir. -w soneki, Nebati ilah ve kişi isimlerinde kullanılan
soneklerin tipik bir örneğidir.

Bu bir cenaze yazıtıdır. Hübel'in adı Duşara ve Manōtu (yani Menat) ile birlikte görünür. Yazıtta şunlar
kayıtlıdır:

“... p’yty ‘mh ldwšr’ whblw wamnwtw šmdym 5 ...”

“... [O] ... Duşara'ya, Hübelu'ya ve Manōtu'ya 5 şamad namına mesul olacaktır…” [11]

Hübel bir Ay tanrısı değildi. Onun mahiyeti hakkında sahip olduğumuz bilgiler sadece iki kaynaktan
gelmektedir: İslam tarihçileri ve Nebati yazıtları. İki kaynak da Hübel'in bir Ay tanrısı olduğunu
söylemez ve önermez. Hübel'in ay ile ilgili çağrışımlarına dair herhangi bir kanıt olmamasına rağmen,
bu durum bazı misyoner ve oryantalistleri Hübel'in bir Ay tanrısı olduğunu iddia etmekten caydırmadı.

Hübel'in bir Ay tanrısı olduğu iddiası, 100 yıldan fazla bir süre önce Hugo Winckler tarafından,
Mekke'de bir Ay tanrısı kültü olduğu ve Hübel'ın bir Ay tanrısı olduğunu ortaya atmasıyla piyasaya
sürülmüştür.[12] Bunu da diğerleri takip etmiştir.

Halbuki ne Hübel isminin etimolojisi, ne İslam tarihçilerinin, ne de seküler tarihçilerin buluntuları bunu
destekleyememektedir. Zira o kader oklarıyla ilişkilendirildiğine göre talih putu olmalıdır.
Oryantalistlerin hilâli bir şekilde bir şekilde İslam’da ay tanrısı olarak ilişkilendirme çabaları boşunadır.

Sonuç

Kur’an-ı Kerîm ayet mealleri, tarihi ve arkeolojik bulgularla incelendiği üzere Hübel, Hicaz’a geç dönem
dahil olmuş bir put olduğu gibi Allah ismi ile uzaktan yakından bir alakası yoktur. Hübel Allah ismi ile
beraber veya onun yerine bir unvan olarak kullanılmamıştır.

Kur’an-ı Kerîm’in herhangi bir ayrım yapmaksızın tüm şirk unsurlarına yaklaşımı gayet bâriz ve nettir.

Kaynaklar:

1. F. E. Peters, Muhammad And The Origins Of Islam, 1994, State University of New York Press: New York, sf. 109-110.
2. G. E. von Grunebaum, Classical Islam: A History, 600 A.D. To 1258 A.D., 2005 , sf. 25.
3. Bkz. İbn el-Kelbî, 36; Ezrakî, I, 117.
4. H. R. Alker, Rediscoveries And Reformulations: Humanistic Methodologies For International Studies, 1996,
Cambridge University Press: Cambridge, p. 271, footnote 646.
5. P. Crone, Meccan Trade And The Rise Of Islam, 1987, sf. 194.
6. P. Crone, Meccan Trade And The Rise Of Islam, 1987, sf. 193-194.
7. İbn-i Hişam, 1985: I, 240
8. İbn Hişâm, es-Sîre, I, 77.
9. https://books.google.com.tr/books?id=g3yzDwAAQBAJ&pg=PT53
10. http://answering-islam.org/Nehls/tt1/tt5.html
11. J. F. Healey, The Nabataean Tomb Inscriptions Of Mada'in Salih: Edited With Introduction And Commentary, 1993,
Journal Of Semitic Studies Supplement - 1, Oxford University Press on Behalf of University of Manchester, sf. 154, H
16.
12. H. Winckler, Arabisch, Semitisch, Orientalisch: Kulturgeschichtlich-Mythologische Untersuchung, 1901, W. Peiser:
Berlin, sf. 83.

You might also like