Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 9

SANATSEVER LEON OROSDI ve “OROSDI BACK” MAĞAZALAR ZİNCİRİ

Erol Makzume

MACARİSTAN’DAN İSTANBUL’A YERLEŞEN BİR AİLE

Léon Orosdi (1855-1922), 1848-49 Macar ihtilali dönemi cumhurbaşkanı


Lajos Kossuth’un mahiyetinde görevli musevi asıllı subay Adolf Orosdi’nin
oğlu idi. Henüz bağımlılığını ilan edemeyen ülkenin Rusya saldırısına maruz
kalmasıyla, Lojos Kossuth ve beraberinde çok sayıda Macar vatandaşı
ihtilalci ülkelerinden kaçarak Osmanlı topraklarına sığındılar. Kossuth bir süre
Kütahya’da yaşadı. Adolf Orosdi, 1855’te ailesiyle İstanbul’a yerleşmeye
karar verince Galata semtinde bir hazır giyim mağazası açtı, ismini halkın
yabancılık çekmeyeceği “Ömer Efendi Giyim Mağazası” koydu.

Orosdi Back Mağaza zincirinin 1913 tarihli bir hisse senedi

AİLE İŞLETMESİ

Léon Orosdi, ailesi Osmanlı topraklarında yeni açılacak şubeler için keşif
yolculuğunda iken1855’te Halep’in Saint Simeon Manastırı yakınlarında
dünyaya geldi. Yıllar sonra kız kardeşlerinden Mathilde İstanbul’da
Avusturya-Macar kökenli musevi genç adam Hermann Back de Surany ile
evlenince, şirketin kurucusu Adolf Orosdi, Léon’un bacanağı Hermann’ı
işletmeye ortak etti. Léon ve Hermann’ın kardeşleri Filip Orosdi ve Josef
Back mağaza zincirinde görev aldı iseler de, Adolf Orosdi’nin vefatından
sonra şirketin kontrolü Léon Orosdi ve bacanağı Hermann Back’e geçti.
Günlük işlerin takibi için profesyonel bir genel müdür göreve getirildi.

Perakende ve toptan satış yapan kurum İstanbul’da açtıkları mağazada hazır


giyim, ev mobilyası, ofis malzemesi, kırtasiye ve çocuk oyuncağı dahil olmak
üzere, geniş bir ürün yelpazesiyle halka hizmet sundu. Hazır giyim, şemsiye,
Léon Orosdi’nin Dr. Nazım Bey’e gönderdiği mektuptaki
imzası

iplik, dantel, mendil, eldiven, fanila, battaniye, havlu, triko gibi kalemleri kendi
imalathanelerinde üretmeye başladılar. Halkın ihtiyaçlarını yakıdan takip eden
mağazanın müşteri portföyü, her geçen gün, giderek arttı.

MERKEZİN PARİS’E TAŞINMASI - MAĞAZA ZİNCİRİNİN BÜYÜMESİ

1888 yılında şirketin merkezi İstanbul’dan Paris’e taşındı ve adı


“Etablissements Orosdi Back” olarak tescil edildi. Léon Orosdi Paris’e
yerleşti. Zamanla düzelen maddi imkanıyla, Paris eksenli dönemin ünlü
çağdaş sanatçılarının nadir eserlerini toplayarak önemli bir koleksiyon
oluşturmaya başladı.

Birinci Dünya harbine kadarki süreçte, Léon Orosdi’nin ticari vizyonu


sayesinde, şirketin toplam şube sayısı 25’e ulaştı. Avrupa’da Paris, Bükreş,
Viyana, Manchester, Birmingham, Lyon, Roubaix, Milano, Chemnitz, Barmen,
ve Gablonz, Osmanlı topraklarında ise İstanbul, İzmir, Selanik, Samsun,
Plovdiv, Tanta, İskenderiye, Kahire, Tunus, Bizerte, Adana, Halep, Bağdat ve
Basra’da mağazaları bulunuyordu.

1909 yılının Eylül ayında Léon Orosdi, şubelerini denetlemek üzere ikamet
ettiği Paris’ten yola çıkarak, bir kaç ay süren, Ortadoğu turuna çıktı. Gemiyle
önce Kahire’ye oradan Beyrut, İzmir, Selanik’e ve İstanbul’a geçti. İstanbul’da
bir süre kalarak işlerini tamamladıktan sonra trenle Viyana üzerinden Paris’e
dönüş yaptı. 1910 yılında, şirket statüsü anonim’den limited’e geçince,
İstanbul ve diğer mağazaların ticari adı “Orosdi Back” olarak değişti.

1911’de İstanbul’da perakende satışlarda kaydedilen artıştan dolayı,


mağazadaki satış reyonları yetersiz kalınca, yer açmak için, tekstil ürünleri
konfeksiyon bölümü şirketin kiraladığı ayrı bir binaya taşındı. 1911’de
Samsun-Sıvas demiryolu inşaatının getireceği hareketliliği hesaba katan
“Orosdi Back” Samsun’da yeni bir mağaza açarak burada toptan ürün
satışına yöneldi ve kısa sürede olumlu neticeler almaya başladı. 1906 ile 1909
yılları arasında Adana’da mağaza işleten şirket, ülkede yaşanan politik ve
ekonomik sıkıntılardan dolayı şubeyi bir süre kapatmak zorunda kaldı. Kısa
bir süre sonra, şehrin merkezinde uygun fiyata geniş bir arazi kiralayarak
oraya büyük bir mağaza inşa ettirdi ve 1912’den itibaren Adana şubesi
faaliyetine devam etti.

1 Nisan 1912 tarihli Fransız “Le Correspondent d’Orient” dergisine göre,


İstanbul’da 60 fransız sermayeli şirket bulunuyordu ve en büyük iş hacmi
“Orosdi Back” ile bonmarşe işleten Bartoli Biraderler’deydi. Bu tarihlerde
kolera salgını ve Trablusgarp’ta yaşanan Türk-İtalyan savaşı sonrasında
İtalyanlar’ın Osmanlı topraklarından gönderilmesiyle şirket zor günler
geçirdiyse de, alınan stratejik kararlarla iş hacminde daralma yaşanmadı.
Ekim 1913 tarihli “Tout Paris Magazine” dergisinde çıkan diğer bir haberde
“Etablissements Orosdi Back” Avrupa’da dev mağaza zincirleri Galéries
Réunis, Magasins Hirsch, Galleries Lafayette ile aynı listeye dahil edilince,
kökenleri İstanbul’a dayanan kurumun ne kadar yol aldığını tüm dünya ilgiyle
karşıladı.

Léon Orosdi’nin Dr. Nazım Bey ilettiği mektubun başlığı. Merzeci Kol.

LEON OROSDI’NİN YENİ İLGİ ALANI: MADEN/ORMAN İMTİYAZLARI

1906’da madenlerin araştırılması, mülkiyet ve tasarruf şekilleri ile yabancılara


verilecek imtiyazların şartlarını belirleyen nizamnamenin yenilenmesiyle
yabancı yatırımcıların Osmanlı ülkesine olan ilgisini arttırdı. Bu tarihten
itibaren bir çok yerli ve yabancı girişimcinin Ordu ve Giresun yörelerinde
maden arama ruhsatı aldığı bilinmektedir. Mağaza zinciri faaliyetleri sürerken,
Léon Orosdi, Karadeniz’de ön-araştırma yaptırtmak üzere bir ingiliz maden
mühendisini ve yardımcılarını bölgeye sevketti. Yapılan araştırmalar olumlu
sonuç verince, Osmanlı Hükümeti’nden maden işletme imtiyazı talebinde
bulunmak üzere kırk milyon frank sermayeli fransız bir şirket kurdu.

Léon Orosdi’nin, Paris’te tanıdığı ve dostluk kurduğu Dr. Nazım Bey’e, 27


Şubat 1913’te gönderdiği bir mektup sayesinde, Osmanlı topraklarında
maden imtiyazları kazandığını ve maden üretimine geçtiğini öğreniyoruz.
Doktor Nazım Bey (1870-1926) İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurucu
liderlerinden ve teşkilatlanmasında önemli rol alan birisiydi. 1893 yılında gittiği
Paris’te 14 yıl kalarak Cemiyet’in gelişmesi için büyük çaba gösterdi.

Birinci Dünya Savaşı sonuna kadar Cemiyet’te ve Babiali’de verilen


kararlarda söz sahibi olan bir devlet adamıydı.

Orosdi, mektubunda Anadolu’nun tabii kaynaklarda dünyanın en zengin


ülkeleri arasında yer aldığını belirterek Dr. Nazım Bey’e övgüler yağdırıyor ve
kendisi gibi yetenekli gençlerin ülkede çok parlak bir geleceği olduğunu işaret
ediyor. Savaşın ilanıyla, Kızılay’ın ihtiyacı olan ambulans tedarikinde
Kızılhaç’a bin liranın üzerinde maddi destek sağladığını ilave ediyor. İkinci
vatanı saydığı Türkiye’nin ekonomik gelişmesinde yer almak için yatırımlar
yaptığını, üç yıldan beri Karadeniz Bolaman’da yeni bir imtiyaz fermanı
aldıklarını belirtiyor. Yatırım haracamalarından sonra başlayacak üretimle
bölge halkının refaha kavuşacağına inandığını da yazısına ekliyor.

Bolaman maden ocağına yakın, Ordu Zavu’da ikinci bir maden ocağı için
imtiyaz talebinde bulunduklarını belirten Orosdi, Dr. Nazım Bey’den bu
imtiyazın elde edilmesi için destek talebinde bulunuyor. Mektubunda ayrıca
bir arkadaş grubuyla, bir orman alanında çalışma izninde bulunacaklarını,
kesilecek her m3 odun karşılığında Osmanlı Hükümeti’ne vergi ödeneceğini,
bu ürünü ülkede ve ihracatta değerlendireceklerini ifade ediyor. Mektubu
takdim eden Jean-Paul Carminati’yi, kendisini temsil ettiğini söyleyerek,
kendisinden göz kulak olmasını rica ediyor.

Devlet arşivlerindeki bir belgede, 1913 yılında Bolaman nahiyesinin Zade


köyündeki maden ocağını Mösyö Carmiati (Carminati) ile birlikte işleten
Ahmet Rıfat Efendi’nin kendi hissesinin yarısını bir Fransız’a devrettiği haberi
bulunmakta. (BOA,MV, No. 178/66, sene 24 B 1331). Maden ve ormancılık
faaliyetlerinde yer almak amacıyla Léon Orosdi’nin kırk milyon frank
sermayeyle kurduğunu belirttiğimiz fransız şirketin resmi belgelerde kayıtlı
isminden hareketle, maden ve ormancılık imtiyazlarında ne kadar yol aldığını,
hükümete ve ülkeye fayda sağlayıp sağlamadığını, faaliyetlerini ne zaman
sonlandırdığını bir gün ortaya çıkarmak tarihin bu penceresine ışık tutacaktır.

TitleClairiere” isimli tablosu. Orosdi


Alfred Sisley’in “Une
koleksiyonundan Thyssen-Bornemizsa Müzesi
koleksiyonuna geçmiştir.

LEON OROSDİ’NİN MUHTEŞEM SANAT KOLEKSİYONU

Léon Orosdi’nin Paris’te büyük bir emekle bir araya getirdiği ve nadir
eserlerden oluşan tablo koleksiyonu, ölümünden bir yıl sonra ailesi tarafından
Hotel Drouot müzayede evinin 7 ve 8 nolu salonlarında, 25 Mayıs 1923 günü
satışa sunuldu.

81 yağlıboya, suluboya ve pastel’den oluşan koleksiyonda Eugene Boudin


(1824- 1898), Jules Chéret (1838-1932) , Gustave Courbet (1819-1877),
Narcisse Diaz de la Pena (1807-1876), Felix Ziem (1821-1911), Henri de
Toulouse Lautrec (1864-1901), Claude Monet (1840-1926) , Camille Pissarro
(1830-1903), Pierre Auguste Renoir (1841- 1919) gibi dönemin Fransa’da ün
yapan izlenimci (empresyonist) sanatçıların eserleri de bulunuyordu.

Léon Orosdi koleksiyonunda en fazla gönül bağladığı eserler Alfred Sisley’in


(1839-1899) yirmi iki tablosu oldu. Gençlik yıllarını geçirdiği İstanbul’u ve
Ortadoğu’yu konu alan belge ağırlıklı oryantalist tablolara ilgi göstermedi. Bu,
belkide 19. yüzyıl oryantalist konulu tabloların, o tarihlerde, yatırım aracı
olarak görülmediğinden olabilirdi. Ünlü oryantalist ressam Felix Ziem’in
İstanbul konulu çalışmaları yerine, Orosdi, sanatçının dört Venedik
betimlemesini koleksiyonunda bulundurmayı tercih etmişti.

Leon Orosdi’yi yakınen tanıyan sanat eleştirmeni Henry Lapauze’e göre

“Orosdi tablolarının edinimi hakkında anılarını anlatmaktan büyük haz


duyardı. Paris Cimarosa sokağında yaptırdığı özel konakta 30 yıl boyunca
biriktirdiği muhteşem koleksiyonunu sergiledi. Sisley’in izlenimci manzara
resimleri kendisini en etkileyen ve heyecanlandıran eserlerdi. Sanata ayırdığı
zamanlarda işlerini ve politikayı her zaman ayrı tutmasını bildi.

1897-1907 yılları arasında Avenue de l’Opera’daki Bernheim sanat


galerisinde tablo koleksiyonerleri öğleden sonraları bir araya gelerek sanat
sohbetlerine katılırlardı. Aralarında bulunduğu Louis Sarlin, Antony Roux,
Baillehache, Baron Blanquet, Crosnier, Fabvre, Fayet, Gallice gibi tanınmış
isimler bulunuyordu. Bazı koleksiyonerlerin favori sanatçıları Moreau, Eugène
Delacroix, Corot, Cézanne ve Renoir gibi isimlerdi. Leon Orosdi ise bu
sohbetlerde Sisley’in sanatını övmeden geçemiyordu.”

You might also like