Professional Documents
Culture Documents
TRD 121 Ders 04
TRD 121 Ders 04
HAZIRLAYAN
Dr. Yasemin BULUT* Dr. Nurgül YILDIZ*
BÖLÜMDEKİ KONULAR
ÖĞRENİLECEK KAVRAMLAR
Teori :
Hikmet :
Eski Türkçe :
Orta Türkçe :
Göktürkler tarafından MS 8. yy.da taşlar üzerine yazılan kitabeler Türk dilinin ilk
yazılı belgeleridir. Bu kitabelerin dili, Türk dilinin ilk yazılı ürünleri olduğu için Eski Türkçe
olarak adlandırılmaktadır. Bu dönemde Türkçenin gelişmiş, işlenmiş bir dil olarak karşımıza
çıkması, Türk dilinin daha önce de konuşulan hatta yazılan bir dil olduğunu
düşündürmektedir. Bu göz önüne alındığında Türk dilinin geçirdiği devreleri Ön Türkçe, Eski
Türkçe, Orta Türkçe, Yeni Türkçe başlıklarıyla inceleyebiliriz.
ÖN TÜRKÇE
XX. yy. başlarında Ön Türkçe devresiyle ilgili bir teori ortaya atılmıştır: Altay Dil
Birliği Teorisi. Bu teoriye göre Altay dilleri yani Türkçe ile birlikte Moğolca, Mançuca,
i
Tunguzca, Korece Altaycanın lehçeleri iken daha sonraki süreçte bağımsız bir dil hâline
gelmiştir. (aynı Latinceden türeyen Fransızca, İspanyolca, Portekizce, İtalyanca gibi) İlk kez,
Fin. Mongolist Ramstedt, Altay dillerinin akraba olduğu görüşünü ileri sürmüş ve daha sonra
da bu teori Ramstedt’in öğrencileri N. Poppe ve P. Aalto tarafından savunulmuştur. R. A.
Miller Japoncayı da Altay dillerinin içine katarak dil ailesinin sınırını genişletmiştir.
Bu devrede Türkçenin Batı ve Doğu olmak üzere iki kola ayrıldığı kabul edilir. Batı
kolu Bulgarcayı (Eski Çuvaşça); doğu kolu ise Ana Türkçeyi (Yakutça ve Genel Türkçe)
kapsamaktadır.
ESKİ TÜRKÇE
Türklerin İslamiyet’i kabul etmeden önce kullandıkları ortak yazı dilinin başlangıcı
olan devredir. İki kol hâlinde incelenebilir:
Göktürkçe sade, duru bir cümle yapısına sahiptir. Kelime hazinesi somut kelimelerden
oluşmaktadır. Bu dönem, Türkçenin en saf dönemi olarak kabul edilir. Göktürk alfabesinde 38
harf vardır. Bu harflerin 4 ünlü 34’ü ünsüzdür. Sağdan sola veya yukarıdan aşağıya doğru
yazılır. Göktürk harfleriyle yazılmış belli başlı kitabeler şunlardır: Çoyr, Orhun, Talas,
Yenisey Kitabeleri… Orhun Kitabeleri hitabet türünün en güzel örneklerinden biridir:
1
Şamanizm doğaya tapma, doğaüstü ruhlara inanma temeline dayalı bir dindir.
ii
Orhun Yazıtları:
Bugünkü bilgilere göre Çoyr (Çoyren, Çöyr) Yazıtı Türk dilinin tarihi belli (MS 687
692) en eski belgesidir. Fakat bu yazıtta hem satır sayısı azdır (6 satır) hem de taşta yıpranma
vardır. Bu sebeple en eski yazıt olarak Çoyr Yazıtı gösterilse de Orhun Yazıtları, metinlerinin
anlaşılır uzunlukta olması ve taşlardaki hasarın az olması sebebiyle Türk dilinin en eski
belgeleri olarak değerlendirilir.
Irk Bitig (Fal Kitabı): Irk Bitig, bu döneme ait fal üzerine kaleme alınmış tek eserdir.
Eser, Londra’da British Museum doğu yazmaları bölümünde 8212 numarada saklıdır. Irk
Bitig’de 65 tane fal vardır. Her falda üç tane şans sayısı, fal metni ve falın iyi veya kötü
olduğunu söyleyen sonuç bölümü yer alır. Şans sayısı, şans zarının veya kemiğinin üç defa
atılmasıyla elde edilir.
[1] Üze kök tengri asra yağız yer kılıntukda ekin ara kişi oğlı kılınmış. Kişi oğlınta üze
eçüm apam Bumın Kağan, İstemi Kağan olurmış. Olurupan Türük bodunıng ilin tör[üs]in
tuta birmiş, iti birmiş. [2]Tört bulung kop yağı ermiş. Sü sülepen tört bulungdaki bodunuğ kop
almış, kop baz kılmış. Başlığığ yüküntürmiş, tizliğiğ sökürmiş. İlgerü Kadırkan yışka teği, kirü
Temir Kapığka teği konturmuş. Ekin ara [3] idi oksuz Kök Türük <iti> ança olurur ermiş.
iii
Bil<g>e kağan ermiş, alp kağan ermiş; buyrukı yeme bilge ermiş erinç, alp ermiş erinç.
Beğleri yeme bodunı yeme tüz ermiş. Anı üçün iliğ anca tutmış erinç. İliğ tutup törüğ itmiş.
Özi ança [4] kergek bolmış. Yoğçı sığıtçı öngre, kün tuğsıkta Bükli Çöllüğ el, Tabgaç,
Tüpüt, Apar, Purum, Kırkız, Üç Kurıkan, Otuz Tatar, Kıtany Tatabı… bunça bodun kelipen
sığtamış, yoğlamış. Antağ külüğ kağan ermiş.
Anta kirse, inisi kağan [5] bolmış erinç, oğlıtı kağan bolmış erinç. Anta kisre inişi
eçisin teg kılınmaduk erinç, oğlı kangın teğ kılınmaduk erinç. Biliğsiz kağan olurmış erinç,
yablak kağan olurmış erinç. Buyrukı yeme biliğsiz <ermiş> erinç, yablak ermiş erinç. [6]
Beğleri bodunı tüzsüz üçün Tabgaç bodun, tebliğin kürlüğ<in> üçün armakçısın üçün inili
eçili kikşürtükin üçün, beğli bodunlığ yong aşurtukın üçün, Türük bodun, illedük ilin ıçgınu
ıdmış, [7] kağanladuk kağanın yitürü ıdmış. Tabgaç bodunka, beğlik urı oğlın kul boltı, eşilik
kız oğlın küng boltı. Türük beğler Türük ātın ıttı; Tabgaçgı beğler Tabgaç ātın tutupan
Tabgaç kağanka [8] körmiş. Eliğ yıl işiğ küçüğ birmiş. İlgerü kün tuğsıkda Bükli kağanka teği
süleyü birmiş, kurığaru Temir Kapığka teği süleyü birmiş; Tabgaç kağanka ilin törüsin alı
birmiş.
Türük kara kamağ [9] bodun ança timiş: “İlliğ bodun ertim; ilim amtı kanı? Kemke
iliğ kazganur men?” tir ermiş. “Kağanlığ bodun ertim, kağanım kanı? Ne kağanka işiğ küçüğ
birür men?” tir ermiş. Ança tip Tabgaç kağanka yağı bolmış. [10] Yağı bolup itinü yaratunu
umaduk, yana içikmiş. Bunça işiğ küçüğ birtükgerü sakınmatı “Türük bodun ölüreyin,
uruğsıratayın” tir ermiş. Yokadu barır ermiş.
Üze Türük Tengrisi, Türük ıduk yiri [11] subı ança etmiş: Türük bodun yok bolmazun
tiyin, bodun bolçun tiyin, kangım İlteriş Kağanığ öğüm İlbilge Katunuğ tengri töpüsinte tutup
yüğerü kötürmiş erinç.
Kangım kağan yiti yig[ir]mi erin taşıkmış. Taşra [12] yorıyur tiyin kü eşidip balıkdakı
tağıkmış, tağdakı inmiş, tirilip yetmiş er bolmış. Tengri küç birtük üçün, kangım kağan süsi
böri teğ ermiş, yağısı kony teğ ermiş. İlgerü kurığaru sülep ti[r]miş kubrat[mış. K]amağı [13]
yiti yüz er bolmış. Yeti yüz er bolup elsiremiş, kağansıramış bodunuğ, küngedmiş kuladmış
bodunuğ Türük törüsün ıçgınmış bodunuğ, eçüm apam törüsinçe yaratmış, boşgurmış. Tölis
Tarduş [bodunuğ anta itmiş.] [14] Yabguğ Şadığ anta bermiş.
Birye Tabgaç bodun yağı ermiş. Yırya Baz kağan, Tokuz Oğuz bodun, yağı ermiş.
Kırkız, Kurıkan, Otuz Tata,r Kıtany, Tatabı kop yağı ermiş. Kangım kağan bunç[a …………]
[15] kırk artukı yeti yolı sülemiş, yeğirmi süngüş sünğüşmiş. Tengri yarlıkaduk üçün, illiğiğ
iv
elsiretmiş, kağanlığığ kağansıratmış; yağığ baz kılmış, tizliğiğ sökürmiş, başlığığ
yüküntü[rmiş.
Tercümesi
[1]Üstte mavi gök (yüzü), altta (da) yağız yer yaratıldığında, ikisinin arasında
insanoğulları yaratılmış. İnsanoğullarının üzerine (de) atalarım dedelerim Bumın Hakan (ve)
İstemi Hakan (hükümdar olarak) tahta oturmuş. Tahta oturarak Türk halkının devletini (ve)
yasalarını yönetivermiş, düzenleyivermiş. [2] Dört bucak hep düşman imiş. Ordular sevk
ederek dört bucaktaki halkları hep almış, hep (kendilerine) bağımlı kılmışlar. Başlılara baş
eğdirmiş, dizlilere diz çöktürmüşler. Doğuda Kingan dağlarına kadar, batıda Demir Kapı’ya
kadar halklarını yerleştirmişler. (Bu) iki sınır arasında [3] pek örgütsüz (ve düzensiz yaşayan)
Göktürkleri düzene sokarak öylece hüküm sürerler imiş. Cesur hükümdarlar imiş; (emirleri
altındaki) kumandanları da akıllı imişler şüphesiz. Beyleri de halkları da barış ve uyum içinde
imişler şüphesiz, cesur imişler şüphesiz. Beyleri de halkları da barış ve uyum içindeymişler
şüphesiz. Onun için devleti öylece yönetmişler; devleti yönetip yasaları düzenlemişler.
(Sonra) kendileri öylece [4] vefat etmişler. (Cenaze törenlerine) yasçı (ve) ağlayıcı
(olarak) doğuda, gün doğusundan Bükli Çöl halkı, Çinliler, Tibetliler, Avarlar, Bizanslılar,
Kırgızlar, Üç Kurıkanlar, Otuz Tatarlar, Kıtaylar, Tatabılar bunca halklar gelerek
ağlamışlar, yas tutmuşlar. (Onlar) onca ünlü hükümdarlar imiş. Ondan sonra, erkek
kardeşleri hükümdar [5] olmuşlar şüphesiz, oğulları hükümdar olmuşlar şüphesiz. Ondan
sonra erkek kardeşleri ağabeyleri gibi yaratılmamış şüphesiz, oğulları babaları gibi
yaratılmamış şüphesiz. Akılsız hakanlar tahta oturmuş şüphesiz, kötü imişler şüphesiz.
(Onların) kumandanları da akılsız imişler şüphesiz, kötü imişler şüphesiz. [6] Beyleri (ve)
halkı itaatkâr olmadığı için, Çin milleti hilekâr (ve) sahtekâr olduğu için, beylerle halkı
karşılıklı kışkırttığı için, Türk halkı, kurduğu devletini elden çıkarıvermiş, [7] tahta oturttuğu
hakanını kaybedivermiş. (Bu yüzden) Çin halkına bey olmaya layık erkek evladı kul oldu,
hanım olmaya layık kız evlâdı (da) cariye oldu. Türk beyleri Türk unvanlarını bıraktı;
Çinlilerin hizmetindeki Türk beyleri Çin unvanlarını alarak Çin hakanına [8] tâbi olmuşlar.
Elli yıl hizmet etmişler. Doğuda, gün doğusunda Bükli hakanına kadar sefer edivermişler,
batıda Demir Kapı’ya kadar sefer edivermişler; Çin hakanı için (böylece) fetihler yapmış,
ülkeler almışlar. Türk avam [9] tabakası şöyle demiş: “Devlet sahibi (bir) halk idim, devletim
şimdi nerede? Kimin için ülkeler fethediyorum?” der imiş. “Hakan sahibi (bir) halk idim;
hakanım nerede? Hangi hakana hizmet ediyorum.” der imiş. Böyle deyip Çin hakanına
v
düşman olmuş.[10] Düşman olmuş, (fakat), kendini düzene sokup (iyi) örgütlenememiş, yine
(Çinlilere) bağımlı olmuş. (Çin halkı) bunca hizmet ettiğini düşünmeden, “Türk halkını
öldüreyim, neslini yok edeyim” der imiş. (Türk halkı) yok olmak üzere imiş. Yukarıdaki Türk
Tanrısı (ve) Tük kutsal yer [11] ve su (ruhları) şöyle yapmışlar. Türk halkı yok olmasın diye,
halk olsun diye babam İltiriş hakanı (ve) annem İlbilge Hatunu göğün tepesinden tutup (daha)
yükseğe kaldırmışlar muhakkak ki. Babam hakan on yedi adamla baş kaldırmış (İlteriş) baş
[12] kaldırıyor diye haber alıp şehirdekiler dağa çıkmış, dağdakiler (şehre) inmiş, derlenip
toplanıp yetmiş kişi olmuşlar. Tanrı güç vermiş olduğu için, babam hakanın askerleri kurt
gibi imiş, düşmanları (da) koyun gibi imiş. Doğuya (ve) batıya sefer edip (adam) toplamış
(ve) yığmış. (Sonunda) hepsi [13] yedi yüz kişi olmuşlar. Yedi yüz kişi olup devletsiz kalmış,
hakansız kalmış halkı, cariye olmuş, kul olmuş halkı, Türk örf ve âdetlerini bırakmış halkı,
atalarımın dedelerimin töresince (yeniden) yaratmış (ve) eğitmiş. Tölis (ve) Tarduş halklarını
o vakit düzenlemiş [14] Yabgu’yu (ve) Şad’ı o vakit (onlara) vermiş.
Güneyde Çin halkı düşman imiş.Kuzeyde bağımlı Hakan, Dokuz Oğuz halkı, düşman
imiş. Kırgızlar, Kurıkanlar, Otuz Tatarlar, Kıtaylar (ve) Tatabılar hep düşman imiş. Babam
hakan bunca… [15] Kırk yedi kez sefer etmiş, yirmi (kez) savaşmış. Tanrı (öyle) buyurduğu
için devletliyi devletsiz, hakanlıyı hakansız bırakmış; düşmanları bağımlı kılmış; dizlilere diz
çöktürmüş, başlılara baş eğdirmiş.
Babam hakan öylece devleti (kurup), [16] yasaları koyup vefat etmiş. (Talat Tekin)
18. Kerekü içi ne teg ol? Tügünüki ne teg ol? Közünüki ne teg? Körüglüg ol. Egni teg?
Edgü ol. Bagışı ne teg? Bar ol tir.
25. Eki öküzüg bir bukursıka kölmiş. Kamşayu umatın turur tir..
29. Oyma er oglanın kişisin tutug urupan oş iç oygalı barmiş. Oglın kişisin utuzmaduk,
yana tokuz on boş kony utmiş. Oglı yutuzı kop ögirer tir
57. Kanıgı ölmiş, köngeki tongmiş. Kangı nelük ölgey ol? Beglig ol. Köneki nelük
tonggay? Küneşke olurur ol.
vi
Ança bilingler: Bu ırk başınta az emgeki bar; kim yana edgü bolur.
66. Amtı amrak oglanım, ança bilingler. Bu ırk bitig edgü ol. Ançıp alku kentü ülügi
erklig ol.
Tercümesi
18. Çadırın içi nasıl? Bacası nasıl? Penceresi nasıl? Manzaralı. Çatısı nasıl? İyidir.
İpleri nasıl? Var, der.
25. İki öküzü bir sabana koşmuşlar. (Öküzler) kımıldayamadan duruyor, der.
29. (Bir) sakatatçı çocuklarını ve karısını rehin olarak koyup (bir yarışta kesilen
koyunların) iç organ ve bağırsaklarını oymaya gitmiş. (Yarışta) çocuklarını (ve) karısını
kaybetmemiş, üstelik doksan koyun kazanmış. Çocukları ve kadını hep seviniyorlar, der.
57. (Kızın gözde sevgilisi ölmüş, kovası (da) donmuş. Gözde sevgilisi niçin ölsün?
Beydir o. Kovası niçin donsun? Güneşte duruyor.
Öylece biliniz: Bu fal(ın) başında biraz acı var, (ama) sonra yine iyi olur.
66. Şimdi, sevgili çocuğun, şöyle biliniz. Bu fal kitabı iyidir. Fakat, (yine de) herkes
kendi kaderi üzerinde güç sahibidir. (Talat Tekin)
vii
viii
Uygur Türkçesi (9-14. yy.): Bugünkü Doğu Türkistan sınırları içerisinde kullanılmış
tarihî Türk lehçesidir. Yerleşik hayatın ilk temsilcileri olan ve Buda 2 ve Mani3, Brahmi ve
Nestûrî gibi birçok dini benimseyen Uygurlar iki ayrı coğrafyada varlıklarını sürdürmüşlerdir:
Moğolistan’da Göktürklerin yerine kurulan Bozkır Uygur Kağanlığı, Doğu Türkistan’da
kurulan Hoço Uygur Kağanlığı. Bozkır Uygur Kağanlığı’nı Kırgızlar, Hoço Uygur
Kağanlığı’nı ise Moğollar yıkmıştır. Uygurlardan kitabeler ve kâğıt üzerine Uygur, Mani,
Soğd, Brahmi, Tibet alfabeleriyle yazılmış metinler kalmıştır. Metinler Çince, Toharca,
Tibetçe gibi dillerden çeviridir ve çoğu Budizm’le ilgilidir.
Uygur Türkçesi, Göktürk Türkçesinin bir devamı olmakla birlikte sadelikten uzaktır.
Soyut kelimeler bakımından söz varlığını genişletmiştir. Yapılan tercümelerle Çince,
Sanskritçe Toharca gibi dillerden pek çok yabancı kelime Türk diline girmiştir.
2
Budizm: Hindistan’da Budha’nın kurduğu bir dindir. Budizm’e göre dünyada duyduğumuz sevinç keder gibi
şeyler bizim duygularımızın ve düşüncelerimizin yanılsamasından doğan kuruntulardır. Bu dünyada her şey
gelip geçicidir. Buna karşılık bir de ebedi âlem vardır. Buna Nirvana denir. Budizm ızdıraptan kurtulmak için var
olmaktan vazgeçmek gerektiğini ileri sürer.
3
III. yy. da İranlı düşünür Mani’nin kurduğu iyilik kötülük esasına dayalı bir dindir. Manihaizme göre et yemek,
şarap içmek haramdır. İyilik ve kötülük sürekli savaş hâlindedir. Günün birinde iyilik tarafı galip gelecek, o gün
kıyamet kopacaktır.
ix
Manici çevreden kaldığı bilinen 8 şiir vardır. Bunların ikisi Aprın Çor Tigin’e aittir.
Aprın Çor Tigin, adı bilinen ilk Türk şairidir. Bu iki şiirden biri Mani’ye övgü, diğeri ilk aşk
şiiri olan “Sevgili” şiiridir.
Manici çevreden kalan nesir türü eserlerin sayısı fazla değildir. Bu eserler çoklukla
dinî metin ve dualardır.
Budist çevreden hemen hemen tamamı dinî nitelikte olan oldukça fazla manzum eser
kalmıştır.
Altun Yaruk (Altın Işık): Budizm’in inanç ve felsefesini anlatan, Buda’nın vaazlarını
içeren 700 sayfalık büyük bir eserdir.
Sekiz Yükmek (Sekiz Yığın): Budizm’in inanç ve felsefesini anlatan önemli bir
eserdir.
Örnek:
x
Altun Yaruk (Şehzade ile Aç Pars Hikâyesi): Hikâyede yeni yavrulamış, açlıktan
ölmek üzere olan bir parsı kurtarmak isteyen fedakâr şehzade anlatılır. Şehzade parsın
ölmemesi için kendini ona yem eder.
1. öñre ertmiş ödte bo çambudıvıp uluşda maharatı atlıg ilig kan bar erti.
2. ol yme maharatı ilig kan ertingü ulug bay barımlıg tsañları agılıkları 1 tarıg ed tavar
üzetolu alp atım süülüg küçiñe tükellig törtdin sıñar yir orunug iymiş basmış üküşke ayatmış
agırlatmış ürüg uzatı köni nomça törüçe başladaçı imerigme kamag bodunun karasın asmış
üklitmiş kopdın sınâr, yagısız yavlaksız erti
3. Ol antag osuglug çoglug yalınlıg küçlüg küsünlüg ilig kannıñ ulugı katunınta togmış
körgeli seviglig körklüg meñizlig üç oglanı erti.
7. bir ugurta ol ilig kan üç oglanı birle taşdın tagda arıgda ilinçüke bartı
8. kaçan anta tegip ilinçü meñi işin ertürtükde ötrü ol üç tigitler hua çeçek tüş yimiş
idigeli ataları ilig begke ötünüp ayıtıp katlılar
9. anta monta ınaru berü yorıyu bir ulug kamışlıg berk arıgka kirip ötrü anta tıngalı
olurtılar
10. tıngalı olurmışda eñ ulugı tigin iki iñilerine inçe tip tidi
Tercümesi
1. Geçmiş zamanda bu Çambudıvıp (adlı) ülkede Maharatı adlı (bir) hükümdar vardı.
2. O Maharatı (adlı) hükümdar çok zengindi. Ambarları yiyecek (ve) mal ile doluydu.
Cesur, vurucu ve güçlü askerlere sahipti. Dört bucaktaki yerleri hükmü altına almıştı.
Herkesin saygısını kazanmıştı. (Ülkeyi) daima adil kanunlara göre yönetiyordu. Tebaası olan
bütün halkını çoğaltmıştı. Her yan düşmansız idi.
3. Öylesine ünlü (ve) güçlü (o) hükümdarın büyük kraliçesinden doğmuş görülmeye
değer, sevimli güzel üç oğlu vardı.
xi
5. İkinci, (yani) en küçük oğlunun adı Mahadıvı idi.
7. Günün birinde o hükümdar üç oğluyla dışarıya, dağa (ve) ormana gezintiye gitti.
8. Oraya varıp eğlence işini bitirdikten sonra o üç prens, çiçek ve meyve toplamak için
babaları hükümdardan izin istediler (ve orada kaldılar)
9. Oraya buraya öteye beriye yürüyerek büyük kamışlı sık bir ormana girdiler. Sonra
dinlenmek için orada oturdular.
10. Dinlenmek için oturduklarında en büyük prens, iki kardeşine şöyle dedi.
xii
xiii
ORTA TÜRKÇE
Karahanlı Devri’nde ortaya çıkan, Orta Asya’da gelişme gösteren ilk İslamî Türkçe
metinlerin dili Orta Türkçe olarak adlandırılır.
İlk İslami Türkçe metinlerin dili olan Karahanlı Türkçesi, Uygur geleneğinin İslam
kültürüyle birleşmesinden yani Türk-İslam sentezinden oluşmuştur. Yeni bir medeniyete adım
atan Türkler Uygur alfabesinin yanında Arap alfabesini de kullanmaya başlamışlardır.
Türkler, İslam dinini kabul ettikten ve Arapçayı öğrendikten sonra Kur’an-ı Kerim’i
Türkçeye tercüme etmişlerdir. Satır Altı Kur’an Tercümeleri, metnin bire bir kelime
karşılıklarının verildiği eserlerdir. Karahanlı dönemine ait olduğu sanılan 4 Satır Altı Kur’an
xiv
Tercümesi vardır: Bu Kur’an’lardan biri İstanbul’da, biri Taşkent’te, biri Manchester’da ve bir
diğeri de Petersburg’dadır.
Yusuf Has Hâcip tarafından 1069/1070 yılında tamamlanan, 6645 beyitlik aruz ölçüsüyle
mesnevi şeklinde yazılmış manzum bir eserdir. İslamiyet’in etkisi altındaki Türk edebiyatının
ilk ürünüdür. İnsanın her iki dünyada mutlu olabilmesi için izlemesi gereken yolu göstermek
amacıyla kaleme alınmıştır. Kutadgu Bilig’le ilk defa nazım edebiyatının temeli atılmıştır.
Eser, ideal bir insanın ve devletin nasıl olması gerektiği, yöneten ve yönetilenlerin görevleri
hakkında bilgi verir. Sadece bir ahlak kitabı değil, bir siyasetnamedir. Karşılıklı konuşma
tarzında yazılmıştır. Eser dört ana kavramı temsil eden dört kişinin konuşmasına
dayanmaktadır:
Akıl Nedir?
Sormak istediğim bir şey daha var. Şimdi bana aklı tarif et, onun mahiyeti nasıldır, adı
nedir? Nasıl bir şeydir, tarif et.
- Aklın davranışları doğru, itibarı yüksektir. Daima genç, dinç ve güzel duran bir genç
gibidir. Bütün iyiliklere geçit veren odur. Yumuşak huylu ve ağır başlıdır. Bütün canlılara
şefkat doludur. El attığı yer hemen düzelir, emrinin ulaştığı yer, hemen uyar. Herkes için
sevimlidir, herkes ondan yararlanmak için ona koşar. Keskin ve uzak görüşlüdür, adımlarını
yavaş atar, yere sağlam basar. Ele aldığı iş ne kadar karmaşık ve bulanık olursa olsun, onun
süzgecinden geçer geçmez durulur, bütün düğümler çözülür. İşlere sağdan, soldan, önden,
arkadan bütün yönlerden bakar. Çözüm yolunu ve zamanını iyi bilir. Kaçana yetişir, uçanı
yakalar, kırığı onarır, bozuğu düzeltir.
Aklın kendine göre belirtileri vardır. Onun varlığı bu belirtilerden anlaşılır. Her
şeyden önce tavır ve hareketleri ölçülüdür. Aylar ve yıllar geçse bile bu gidişini hiç şaşırmaz.
Akıllı, doğrudur; hareketinin temeli doğruluktur. Dili ve sözü yumuşaktır. Akıllı insan yavaş,
telaşsız, dayanıklı ve sabırlıdır. İşe çok dikkatle bakar ve sükûn ile ele alır. Bu hâline
bakarak, tavır ve hareketlerinden ihtiyar zannedilir, oysa çok gençtir. Kısacası aklın
xv
küçüklüğü sevimli, ihtiyarlığı yavaş, kendisi yumuşak, alçak gönüllü ve yararlıdır. (Yusuf Has
Hacip)
Kaşgarlı Mahmut tarafından kaleme alınmış Türk dili ile ilgili ilk ansiklopedik
sözlüktür. Türkçenin ilk dil bilgisi kitabıdır. (Aslında ilk dil bilgisi kitabı Kaşgarlı Mahmut’un
Kitabu Cevahirü’n-Nahv adlı eseridir. Fakat bu eser günümüze kadar ulaşamamıştır.)
Türkçenin Arapça kadar zengin ve üstün bir dil olduğunu göstermek amacıyla yazılmıştır.
Devrinin Türk folklor ve halk edebiyatı antolojisi sayılabilir. Eserde üç yüze yakın şiir, aynı
sayıda atasözü bulunmaktadır. Kitapta Türklerin bulunduğu bölgeleri göstermek amacıyla
çizilmiş bir harita da vardır. Bu harita daire biçimindedir ve merkezinde Balasagun yer alır.
Harita, ilk Türk dünya haritası kabul edilebilir. Eserin bilinen tek nüshası İstanbul Millet
Kütüphanesindedir.
Eserin Bulunuşu:
Meşrutiyetin ilk senelerinde bir kadın sahaflar çarşısına gelerek Burhan Efendi’ye
satılık bir kitap getirir. Burhan Efendi kitabı alarak Maarif Nezareti’ne götürür, Maarif
Nezareti kitap için istenen 30 sarı lirayı çok bularak kitabı satın almaz. Burhan Efendi kitabın
xvi
değerinin ancak Ali Emirî tarafından anlaşılacağını düşünerek kitabı ona gösterir. Ali Emirî
hiç düşünmeden kitabı satın alır. Kitabın ünü entelektüeller arasında yayınca Ziya Gökalp, Ali
Emirî’ye gelerek kitabı görmek ister. Fakat Ali Emirî eseri Ziya Gökalp’a bile göstermez.
Kitaba bir şey olur düşüncesiyle basılmasını bile istemeyen Ali Emirî, Sadrazam Talât
Paşa’nın işe karışmasıyla kitabın basılmasına izin verir. Eser Kilisli Muallim Rifat tarafından
basıma hazırlanır.
Aşıc ayur tübüm atın, kamıc ayur men kayda men “Tencere der: “Dibim altın.” Kepçe
sorar: “Ben nerdeyim.”
Kurug söz kulakka yakışmas “Kuru kaşık ağza yaramaz. Kuru söz kulağa yakışmaz.”
Tag ukrıkın egmes, tengizni kaygıkın bügmes “Dağ kementle eğilmez, deniz kayıkla
kapanmaz.”
Tilki öz inke ursa uduz bolur “ Tilki inini hor görürse uyuz olur.”
Yazıdaki süvlin edergeli evdeki takagu ıçgınma “Kırdaki sülünü ararken evdeki tavuğu
kaçırma.”
Tercümesi
Tercümesi
Tercümesi
Tercümesi
Tercümesi
XII. yy.da Edib Ahmed bin Yüknekî tarafından yazılmış, dinî, tasavvufi ve ahlaki bir
eserdir. Eserdeki tavsiyeler ayet ve hadislere dayandırılarak verilmiştir. Çin kaynaklarına göre
Edib Ahmed doğuştan kördür.
xviii
Örnek Bilgiye Dair
Tercümesi
Bilgili (ile) bilgisiz nasıl denk olur? Bilgili kadın er, cahil er kadındır.
Bilgiyi ara, usanma; bil ki, o Hak Resul, "Bilgi, Çin'de de olsa, arkasından gidiniz."
dedi.
e. Divân-ı Hikmet:
HİKMET
xix
Garip bendeng bu dünyadan güzer kıldı
3. Yaşım altmış üçe yetti, bir gün yaşamamış gibiyim - Ah yazık! Tanrı'ya varmayan
gönlüm kırık - Yeryüzünde "sultanım" diye ululanırken Gamla dolup yer altına girdim işte.
4. Başım toprak, cismim toprak, özüm toprak - Yandım yakıldım da yine tertemiz
olamadım - Tanrı'ya kavuşacağım diyen ruhum özlem içinde - şebnem olup yer altına girdim
işte.
xx
DESTEKLEYİCİ OKUMALAR
http://www.cokbilgi.com/yazi/turkcenin-tarihi-gelisimi/
http://www.msxlabs.org/forum/turkce-dil-bilgisi/17272-turk-dilinin-gelisim-tarihi.html
http://www.edebiyol.com/turkcenin_tarihi.html
http://www.gokturkce.net/
http://turkoloji.cu.edu.tr/ESKI%20TURK%20DILI/muharrem_ergin_turkce_tarihsel_gelisim.pdf
KAYNAKLAR
Akalın, Mehmet (1988), Tarihî Türk Şiveleri, İlaveli 2. Baskı, Ankara: Türk Kültürü Araştırma
Enstitüsü Yayınları.
Banarlı, Nihat Sami (1987), Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, 2 cilt, İstanbul: Millî Eğitim
Basımevi.
Batur, Suat (2008), Divânü Lügati’t Türk, İstanbul: İnkılâp Yayınları.
Çağbayır, Yaşar hzl. (2004), Yusuf Has Hacip Kutadgu Bilig, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı
Yayınları.
Ercilesun, Ahmet Bican, Başlangıcından Yirminci Yüzyıla Türk Dili Tarihi, İstanbul: Akçağ
yayınları.
Hacıeminoğlu, Necmettin (2003), Karahanlı Türkçesi Grameri, 2. Baskı, Ankara: TDK
Yayınları.
http://www.turkceciler.com/ahmet_yesevi.html (Erişim tarihi: 12.05.2012)
Kaya, Ceval (1994), Uygurca Altun Yaruk Giriş Metin Dizin, Ankara: TDK Yayınları.
Kaya, Ceval (2008), “Irk Bitig’de Falcılık”, Gizli Diller ve Şifreler, İstanbul: Picus Yayınları.
Korkmaz, Zeynep ve diğerleri (2010), Türk Dili ve Kompozisyon, Genişletilmiş 4. Baskı,
Bursa: Ekin Yayınevi.
Özkan, Mustafa, Osman Esin ve Hatice Tören (2001), Yüksek Öğretimde Türk Dili Yazılı ve
sözlü Anlatım, İstanbul: Fizliz Kitapevi.
Sağol Yüksekkaya, Gülden Ed. (2010), Türk Dili Kitabı, İstanbul: Piya Yayıncılık.
Tekin, Talât (1995), Orhon Yazıtları, İstanbul: Simurg Yayınları.