Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 25

DERS 7

NOKTALAMA İŞARETLERİ

HAZIRLAYAN
Dr. Nurgül YILDIZ*

*
Marmara Üniversitesi Öğretim Görevlisi.
NOKTALAMA İŞARETLERİ

Amaçlar

Bu üniteyi tamamladıktan sonra;

Noktalama işaretlerinin kullanım yerleri hakkında bilgi ve beceri sahibi olursunuz.

Anahtar Sözcükler

Noktalama İşaretleri

Nokta

Virgül

Noktalı Virgül

İki Nokta

Üç nokta

Soru İşareti

Ünlem İşareti

Kısa Çizgi

Uzun Çizgi

Eğik Çizgi

Ters Eğik Çizgi

Tırnak İşareti

Tek Tırnak İşareti

Denden İşareti

Yay Ayraç

Köşeli Ayraç

Kesme İşareti

İçindekiler

Noktalama İşaretlerinin Tarihi

Noktalama İşaretleri
NOKTALAMA İŞARETLERİNİN TARİHİ1

Noktalama işaretleri, cümle veya yan cümledeki türlü ögeleri birbirinden ayırmaya
yarayan, nokta, virgül, noktalı virgül, iki nokta, üç nokta, soru işareti, ünlem işareti, parantez
vb. işaretlerden her birine (https://sozluk.gov.tr/) verilen isimdir. Noktalama işaretleri,
metinden çıkarıldığında metni anlaşılmaz ya da zor anlaşılır bir sözcük yumağına dönüştüren,
içten okunan, beyinde okunup metin içindeki mantıksal bağları kuran, düşünce akışını
mantıksal bir kolay algılanırlık boyutuna taşıyan simgelerdir. Türkçede alfabeye dayalı yazı
sistemi sesleri temsil ederken noktalama imleri kısmen konuşma dilindeki vurgu, kavşak ve
durak, ton ve ezgilemenin işlevini üstlenir (Altun 2017: 341). Yazılı anlatımda duygu ve
düşünceleri daha kolay ifade etmek, okuma ve anlamayı kolaylaştırmak için bu işaretleri
kullanmak gereklidir.

Noktalama işaretlerinin tarihi MÖ 2. yüzyılda İskenderiye’de yaşayan Bizans dil


bilgini Aristophanes ile başlar (Koç 2017: 322).

Göktürkçenin yazılı belgeleri Runik harfli metinlerde, özellikle Orhun ve Yenisey


Yazıtları’nda sözcükleri, söz gruplarını ayırmak ya da sözcüğün bittiği yeri göstermek için
kullanılan tek noktalama işareti üst üste konmuş iki (:) noktadır. Göktürk alfabesinden sonra
Türklerin kullandıkları alfabelerden bir tanesi de 8 ve 9. yüzyıllarda kullanılan Mani veya
Manihey alfabesidir. Mani alfabesinde cümleleri birbirinden ayırmak üzere kırmızı daire
içerisinde nokta işareti kullanılmıştır. Bu nokta işareti aynı zamanda “ve” bağlacı görevini de
üstlenmektedir. Uygur alfabesiyle yazılmış metinlerde yan yana iki nokta işareti (..) cümleleri
ayırmak için kullanılmıştır. Kur’an-ı Kerim’de bilinen anlamıyla noktalama işaretleri yoktur.
Ancak Kur’an-ı Kerim’in güzel ve usulüne göre okunmasında, herhangi bir kelimenin üzerine
gelerek bir müddet ses kesip teneffüs ederek dinlenme durumunda “vakıf işaretleri” olarak
adlandırılan işaretler kullanılır (Koç 2017: 323, 325).

Noktalama işaretlerinin bugünkü anlamıyla kullanılmaya başlanması Tanzimat


Dönemi yazarlarının Batı’dan adapte ve tercüme ettikleri eserlerle başlar. Tanzimat
Dönemi’nde basıldığı tarihe göre noktalama işaretleriyle ilgili açıklayıcı bilgiler ihtiva eden
eserlerden ilki Tercümân-ı Ahvâl gazetesinde tefrika edilen Şinasi’nin Şair Evlenmesi adlı
eseridir. Şinasi piyesinin başında kullandığı üç yazı işaretinin (parantez işareti (), uzun çizgi ̶
ve nokta .) görevini açıklar. Daha sonra Direktör Âli Bey Ayyar Hamza adıyla çevirdiği
tiyatro eserinde noktalama işaretlerini daha fazla kullanmıştır. (Bu işaretler: soru işareti,

1
Bu ünite Türk Dil Kurumu tarafından yayımlana http://tdk.gov.tr/icerik/yazim-kurallari/noktalama-isaretleri-
aciklamalar/ sitesinden yararlanılarak hazırlanmıştır. (Erişim tarihi: 05.07.2020)

2
ünlem işareti, parantez işareti, uzun çizgidir.) Noktalama işaretleriyle ilgili yazılmış olan ilk
eser de Şemseddin Sami’nin Usûl-i Tenkit ve Tertip adlı kitabıdır (Koç 2017: 327-328).

DİKKAT: Noktalama işaretleri ait oldukları kelimelere bitişik yazılır ve kesme


işareti (‘) dışındaki işaretlerden sonra bir boşluk bırakılır.

NOKTALAMA İŞARETLERİ

Nokta (.)

1. Cümle sonunda kullanılır:

Kusur benim imzamdır. Bir ismim olduğu sürece bir kusurum da olacak ve olmalı.
(Anar 2007: 141)

Biz düşüncelerimizi çok defa omuzlarımızda taşırız. (Tanpınar 2009: 82)

2. Bazı kısaltmaların sonuna konur: Alm. (Almanca), Prof. (profesör), Arş.


Gör. (araştırma görevlisi), bs. (baskı, basım), çev. (çeviren), ekon. (ekonomi), kr. (kuruş), Or.
(ordu), ör. (örnek), s. (sayı), vb. (ve başkası, ve benzeri, ve benzerleri, ve bunun gibi) vb.

3. Sıra sayıları göstermek için kullanılır: 15. (on beşinci), IV. Murat, 7. Cadde,
XII. yüzyıl vb.

4. Arka arkaya sıralandıkları için virgülle veya çizgiyle ayrılan rakamlardan


yalnızca sonuncu rakamdan sonra nokta konur: 1, 2 ve 3. maddeler; XI-XII. yüzyıllar
arasında vb.

5. Bir yazının maddelerini gösteren rakam veya harflerden sonra konur:

I., 1., A., a.

II., 2., B., b.

6. Tarihlerde gün, ay ve yılı gösteren sayıları birbirinden ayırmak için


konur: 14.11.1971, 13.IX.2013 vb.

DİKKAT: Tarihlerde ay adları yazıyla da yazılabilir. Bu durumda ay adlarından


önce ve sonra nokta kullanılmaz: 29 Mayıs 1453, 29 Ekim 1923 vb.

7. Saati bildiren sayılarda saat ve dakika arasında kullanılır: 17.45, 13.00,


17.30, 22.15 vb.

3
Toplantı 10 Ekim 1922 Salı günü saat 14.00'te başladı. (Özakman 2009: 60)

Ertesi gün saat 14.30’da toplanılması kararlaştırıldı. (Özakman 2009: 53)

8. Dört ve dörtten çok rakamlı sayılar sondan sayılmak üzere üçlü gruplara
ayrılarak yazılır, araya nokta konur: 3.000, 78.653.225 vb.

9. Matematikte çarpma işareti olarak kullanılır: 9.2=18, 7.5=35

10. Genel ağ adreslerinde kullanılır:

http://tdk.gov.tr/icerik/yazim-kurallari

Virgül (,)

1. Birbiri ardınca sıralanan eş görevli kelime ve kelime gruplarını ayırmak


için kullanılır:

O, mavi cepkenli, kırmızı kuşaklı, hasta, zayıf bir çocuktu. (Seyfettin 2000: 5)

Henüz İstanbul seması bulutlarla kaplı, rüzgârlı, soğuk ve keskindi. (Örik 2000: 93)

Dülger balığı balıkların en çirkinidir. Kocaman, dişsiz, ak ve şeffaf naylondan bir ağzı
vardır. (Abasıyanık 2000:184)

2. Sıralı cümleleri ayırmak için kullanılır:

Toprağına göre yetişir, büyür, gelişir. (Kemal 2000: 312)

Koştu, ciğeri elinden aldı, mutfağa girdi, oradan da sabunla el havlusu getirdi.
(Esendal 2000: 110)

O gün yine ambardan çıkmışlar, yürümüşler, odalarına varmışlar. (Firuzan 2000:


196)

Ötede arkasını kuru bir ahlata dayamış, ihtiyar, mecalsiz bir adam, sık sık soluyor,
gelenlere fersiz gözleriyle bakıyor, elleriyle göğsünü göstererek işaret ediyordu. (Karay 2000:
58)

3. Uzun cümlelerde yüklemden uzak düşmüş özneyi belirtmek için


kullanılır:

Fahim Bey, evinin misafir odasına karmakarışık yığılan dosyalarının, dağılan


paketlerin, masa, kanepe, koltuklar, sandalyeler üzerindeki perişan manzaraları karşısında

4
önce o kadar müteessir olmuş, saklama gücünü o kadar kaybetmiş ki bunları, bir müddet,
yetiştirip gizleyemeden, oldukları gibi açıkta bırakmış. (Hisar 2000: 62)

4. Ara söz ve ara cümleleri ayırmak için kullanılır:

Bu arada ben de, çocukluğa bakın, evden kaçtım, komşulara babamın geldiğini
bildirmeye gittim. (Esendal 1991: 205)

Çocukken büyük annemden dinlediğim masallardan biri, aklımda kaldığına göre,


şöyleydi. (Tarancı 2000: 174)

Çalgılı kahveler ya da semai kahveleri, ne yazık, yok artık. (Yörük 1998: 111)

5. Anlamı güçlendirmek için tekrarlanan kelimeler arasına konur:

Galiba Plevne’ye gitti. Gitti ve gelmedi, bir daha hiç, hiç gelmedi.
(https://docplayer.biz.tr/52391115-Cenap-sahabettin-12-ve-p-levne-y-e-giderken.html)

Senelerce, senelerce evveldi;

Biz seninle orada, o deniz ülkesinde tanıştık


(http://siir.sitesi.web.tr/murathan-mungan/kadirga.html)

6. Tırnak içine alınmamış alıntı cümlelerinden sonra konur:

Bu sözlerimle belki bir şeyler kaybediyorum Selim, diye yüksek sesle söylendi. (Atay
2000: 375)

Düğün içimizde olsun, dedi. (Ağaoğlu 2000: 349)

7. Konuşma çizgisinden sonraki alıntı cümlesinin bitiminde kullanılır:

Ablam yorgun sesiyle:

– Bir uyku ilacı alayım, dedi. (Safa 1997: 90)

Hatice Hanım’a:

– Bugün sen yine bildiğin gibi okut, Hatice Hanım. Ben sınıfı nizama sokmadan derse
başlayamayacağım, dedim. (Güntekin 2000 91)

8. Kendisinden sonraki cümleye bağlı olan kabul, teşvik ve ret bildiren hayır,
yok, evet, peki, pekâlâ, tamam, olur, hayhay, başüstüne, öyle, haydi, elbette gibi
ifadelerinden sonra kullanılır:

– Bacağınız mı?

5
– Evet, sağ bacağım. (Seyfettin 2000: 22)

– Çocuk ödü mü ki?

– Yok, Allah esirgesin. (Ali 2016: 84)

9. Bir kelimenin kendisinden sonra gelen kelime ve kelime gruplarıyla ilgisi


olmadığını göstermek için kullanılır:

İhtiyar, Türklerin yanına yaklaşınca önüne ilk geleni tutup öpmeye başladı. (Seyfettin
2000: 28)

Bu, şiirde böyle, resimde böyle, fikirde böyle, şahsiyette böyle. (Karakoç 2000: 342)

O genç, turistlere ne sordu?

O, fabrikaya yollandı. (Abasıyanık 2000: 98)

O, verilen yiyecekleri yemiyor, ara sıra titizleşiyor, yalnız bırakmaları için yalvarır
gibi dişlerini çıkararak hafif hafif bağırıyordu. (Güntekin 2000: 53)

10. Hitap kelimelerinden sonra kullanılır:

Sayın Bakan,

Sevgili Arkadaşım,

Değerli Meslektaşım,

11. Metinlerde art arda gelen zarf-fiil eki almış kelimelerden sonra kullanılır:

Melahat ablanın cevabını beklemeden, önümde ayak burunları üzerinde çömelerek


beni hafifçe dirseklerimden tuttu. (Cumalı 2000: 59)

Muhakkak ki o, sevgilisinde hiçbir roman kahramanının çizgisini aramadan, onu


hiçbir musikinin tesadüf kadehinde tatmadan seviyordu. (Tanpınar 2009: 179)

Arabasına binip, arkasına bakmadan gitti.

DİKKAT: Metinde zarf-fiil eki almış kelimelerden sonra virgül konmaz:

Bir müddet yatağının kenarına oturup düşündü. (Tanpınar 2009: 9)

Mustafa Efe’yi de yanımıza alarak yola çıktık. (Beşe 2000: 40)

Karanlık çökünce heyecanla kabak çekirdekçiyi bekliyordum. (Adıvar 2000: 34)

6
12. Özne olarak kullanıldıklarında bu, şu, o zamirlerinden sonra konur:

Bu, yerde bulduğu kırık bir kalkanla zırhlı iki düşman süvarisine esirken hücum
ederek kafalarını kesen ihtiyar bir sipahinin hikâyesiydi. (Seyfettin 2000: 12)

O, işyerinde olması gereken bir aletti.

13. Sayıların yazılışında kesirleri ayırmak için kullanılır: 24,7 (yirmi dört tam
onda yedi), 10,8 (on tam onda sekiz) vb.

14. Edebî eserlerde konuşma bölümünden önceki ifadenin sonuna konur:

Biraz durduktan sonra arkadaşına,

– Beni mi korkutuyorsun, dedi. (Esendal: 2000: 128)

15. Kitap, dergi vb.nin künyelerinde yazar, eser, basımevi vb. maddelerden
sonra konur: Ahmet Hamdi TANPINAR, Huzur, İstanbul: Dergâh Yayınları, 2009.

DİKKAT: Yazarın soyadı önce yazılmışsa soyadından sonra da virgül konur:

Safa, Peyami (1997), Yalnızız, İstanbul: Ötüken Neşriyat.

DİKKAT: Metinde ve, veya, yahut, ya ... ya bağlaçlarından önce de sonra da


virgül konmaz:

Dişlerimi sıktım ve gözlerimi kapadım. (Safa 2004: 11)

DİKKAT: Tekrarlı bağlaçlardan önce ve sonra virgül konmaz:

Ne şiş yansın ne kebap

Ayşe de Ahmet de toplantıya katıldı.

Hem ağlıyor hem konuşuyor.

Onlar ya savaşacaklardı ya da esir olacaklardı.

DİKKAT: -Inca/-Unca anlamıyla zarf-fiil görevinde kullanılan mI / mU ekinden


sonra virgül konmaz:

Okullar kapandı mı trafik azalır.

Yaz geldi mi tatile gideriz.

Oturdu mu kalkmak bilmez.

7
DİKKAT: Şart ekinden sonra virgül konmaz:

Derslerine çalışırsa başarılı olur.

Hemen çıkarsan otobüse yetişebilirsin.

DİKKAT: Pekiştirme ve bağlama görevinde kullanılan da / de bağlacından sonra


virgül konmaz:

Başarımda ailemin de öğretmenlerimin de payı büyüktür.

Noktalı Virgül (;)

1. Cümlede virgüllerle ayrılmış tür veya takımları birbirinden ayırmak için


kullanılır:

Namık Kemal eserlerinin bir kısmında vatan, millet, hürriyet; bir kısmında da kanun,
adalet ve hukuk konuları üzerinde durur. (Öner 1982: 102)

Biber, patlıcan, domates yaz; ıspanak, pırasa, kereviz kış sebzeleridir. (Yörür 1998:
112)

2. Ögeleri arasında virgül bulunan sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için


konur:

Adama dayanma, ölür; duvara dayanma, yıkılır.

Bir ulu çınarsın ki kırılır, eğilmezsin; ölür, inlemezsin… (Müftüoğlu 1986: 49)

Aşk bir cûştur, onun da şeydaları var; aşk bir hurûştur, onun da deryaları var. (Sinan
Paşa 2000: 312)

Eğitim görmüş halkı bir yöne sevk etmek kolay, sürüklemek güçtür; idare etmek kolay,
köleleştirmek imkânsızdır. (Lord Brougham)

3. İkiden fazla eş değer ögeler arasında virgül bulunan cümlelerde özneden


sonra noktalı virgül kullanılabilir:

Cumhuriyet; fikren, ilmen, bedenen güçlü ve yüksek karakterli muhafızlar ister.


(Mustafa Kemal Atatürk)

8
İki Nokta (:)

1. Kendisinden sonra örnek verilecek veya açıklamada bulunulacak


cümlenin sonuna konur:

Türkiye'deki büyük şehirlerden birkaçı şunlardır: İstanbul, Ankara, İzmir, Adana...

Edebiyat Fakültesinde üç hocanın ders, kitap ve metotlarından çok faydalandım: Prof.


Dr. Fuat Köprülü bana Türk edebiyat tarihinin genişlik, eskilik ve zenginliğini öğretti. Prof.
Dr. Ali Nihat Tarlan, Divan Edebiyatı’na hâkim olan hayal ve mazmun sistemini gösterdi.
Prof. Dr. Reşit Rahmeti Arat dikkatimi dilin yapısına çekti. (Ertop 2000: 237)

Çantanın içinde ne çok şey vardı: telefon, cüzdan, anahtar, gözlük...

2. Ses bilgisinde uzun ünlüyü göstermek için kullanılır: a:ile, edebiya:tı, ka:til
vb.

3. Karşılıklı konuşmalarda, konuşan kişiyi belirten sözlerden sonra konur:

Huri: Osman sen misin?

Osman: Benim ana sen daha uyumadın mı? (Oflazoğlu 2000: 263)

Yaşlı Kadın: Mahmut niye hiç mektup yazmıyor?

Yaşlı Erkek: Yazdı ya.

Yaşlı Kadın: Kaç ay oldu. Belki daha da çok.

Yaşlı Erkek: İşi var, gücü var. (Ağaoğlu 2000: 193)

4. Edebî eserlerde konuşma bölümünden önceki ifadenin sonuna konur:

Yüzü ve sesi ağlamaklı:

– Durmuş Efendi! Radyoyu açık bıraktı!

– Ne demek o?

Durmuş Efendi başını kaşıyor:

– Polise mi haber verelim, yoksa kapıyı zorlayıp da biz mi açalım? (Kısakürek 2000:
238)

5. Genel ağ adreslerinde kullanılır: https://www.marmara.edu.tr

9
Üç Nokta (…)

1. Tamamlanmamış cümlelerin sonuna konur:

Ben onlara düşman değilim, hatta... Fakat annen… (Buğra 2000: 11)

– Haberler çok kötü imam efendi, bugün yine... (Ayverdi 2000: 184)

2. Yazılmak istenmeyen kelime ve bölümlerin yerine konur:

Bir tesadüf eseri olarak Manastırlı komşum da benimle aynı günde B…’den ayrıldı.
(Güntekin 2000: 69)

3. Alıntılarda başta, ortada ve sonda alınmayan kelime veya bölümlerin


yerine konur:

… denizinden bir sokak olduğunu öğrenmek onu yeniden ağlatacaktı… (Firuzan 2000:
166)

4. Sözün bir yerde kesilerek geri kalan bölümün okuyucunun hayal


dünyasına bırakıldığını göstermek veya ifadeye güç katmak için konur:

Anlatılanı anlamaz ki… (söyleyelim), Zavallının hâline bakılırsa… (berbat olduğu


görülür) (Korkmaz ve diğerleri 2010: 322)

5. Karşılıklı konuşmalarda, yeterli olmayan, eksik bırakılan cevaplarda


kullanılır:

Cephelerin adedine birer daha ilave ettim:

– Yaraları kaç yerinden?

– Muharebenin şiddetine göre… Üç… Beş, hatta bazen…

– Bazen?

– Hatta on yerinden!

– Bu, çok mu?

– Az mı?

–…

– Güldü:

– Şuraya bak, dedi. Sol tarafındaki kanepenin ta ucunu gösteriyordu.

– … (Seyfettin 2000: 18)


10
6. Ünlem ve seslenmelerde anlatımı pekiştirmek için konur:

Durmuş Efendi… Durmuş Efendi!..

Aşağıdan gür bir ses:

– Ne var, madam? (Kısakürek 2000: 237)

DİKKAT: Üç nokta yerine iki veya daha çok nokta kullanılmaz.

DİKKAT: Ünlem ve soru işaretinden sonra üç nokta yerine iki nokta konulması
yeterlidir.

Soru İşareti (?)

1. Soru anlamı veren cümle veya kelimelerin sonunda kullanılır:

Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı?

Üsküdar’dan mı? Hisar’dan mı? Kavaklardan mı? (Kemal 2000: 211)

Kim bilir nerdesiniz,

Geçen dakikalarım?

Kim bilir nerdesiniz? (Kısakürek 2000: 95)

2. Soru bildiren ancak soru eki veya sözü içermeyen cümlelerin sonuna
konur:

Nereye gittiğini sordum. Gülümseyerek cevap verdi:

– Razlık'a efendim, siz?

– O hâlde beraber gideriz. (Seyfettin 1988: 104)

3. Bilinmeyen, kesin olmayan veya şüpheyle karşılanan yer, tarih vb.


durumlar için kullanılır:

Kuloğlu (?-?) on yedinci yüzyılda yetişen halk ozanlarındandır.

DİKKAT: mI / mU ekini alan yan cümle temel cümlenin zarf tümleci olduğunda
cümlenin sonuna soru işareti konmaz:

Akşam oldu mu yemek kokuları apartmanı sarardı.

Bize geldiler mi gitmek bilmezlerdi.

11
DİKKAT: Soru ifadesi taşıyan sıralı ve bağlı cümlelerde soru işareti en sona
konur:

Az okuyanlardan mısınız, çok okuyanlardan mı?

Sivas yollarında geceleri

Katar katar kağnılar gider

Tekerleri meşeden

Ağız dil vermeyen köylüler

Odun mu, tuz mu, hasta mı götürürler? (Külebi 2000: 165)

Ünlem İşareti (!)

1. Sevinç, kıvanç, acı, korku ve şaşma gibi duyguları bildiren cümlelerin


sonuna konur:

Müjde! Sınavda başarılı oldum.

Ne kadar duygulu, engin ve mübarek bu seher! (Kemal 2000: 211)

2. Seslenme, hitap ve uyarı sözlerinden sonra kullanılır:

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal! (Mehmet Akif Ersoy)

Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: “İlerle!” (Kemal 2000: 207)

3. Alay, kinaye veya küçümseme anlamı kazandırılmak istenen sözden


hemen sonra ünlem işareti yay ayraç içinde kullanılabilir:

Önemli bir gazeteci (!) çok takip edilen köşesinde (!) neler yazmış neler.

İsteseymiş (!) Ferhat gibi dağları delermiş.

DİKKAT: Bu işaret, seslenme ve hitap sözlerinden hemen sonra konulabileceği


gibi cümlenin sonuna da konabilir:

Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir! (Mustafa Kemal Atatürk)

Kısa Çizgi (-)

1. Satır sonlarında hecelerin bölündüğünü göstermek için kullanılır:

12
Hafız Nuri Efendi, kapının arkasından şemsiyesini aldı, yavaş-

ça sokağa çıktı. Neden? Bir işi mi var? Birini mi görecek-

ti? Hiçbir işi yok. Hiç çıkmasa da olabilirdi. Ancak, çıkmış bu-

lundu. Ayakları onu dört yol ağzına doğru götürdü. Bir yanında bak-

kal, bir yanda tekkenin mezarlık duvarı, karşısında iki evin ara-

sında demiryolu görünüyordu. Bu boş arsacıkta, yan yatırıl-

mış bir bayram salıncağı duruyor. Evlerden birinin kamburlaş-

mış belini üç uzun direkle desteklemişler. Sarı tenekeden bir tram-

vay titreyerek, sarsılarak geçti. (Esendal 2000: 113)

2. Cümle içindeki ara söz veya ara cümleler kısa çizgi arasına alınır:

Bir elleriyle, taburda arkadaşlarının elini tutuyorlar, ötekiyle -renkli paketler, mini
mini sepetler içinde- yiyecekleri, oyuncakları taşıyorlardı. (Güntekin 2000: 50)

Dün okula giderken -hiç de ummadığım yerde- karşıma Ezgi çıkıverdi. (Korkmaz ve
diğerleri 2010: 326)

3. Kelimelerin kökleri, gövdeleri ve eklerini birbirinden ayırmak için


kullanılır: top-la-ma, gül-üş vb.

4. Fiil kök ya da gövdelerini göstermek için kullanılır: kal-, bak-, git-; topla-,
dokut-, kapa- vb.

5. İsim yapma eklerinin başında, fiil yapma eklerinin başında ve sonunda


kullanılır: -lı,-ca;-ala-, -dır- vb.

6. Heceleri göstermek için kullanılır: sil-gi, sır-daş, du-yu-ru, baş-lan-gıç vb.

7. Arasında ve, ile, ila, ...-den ...-e anlamlarını vermek için kelimeler veya
sayılar arasına konur: Trabzon-İstanbul uçak seferleri, Türkçe-İngilizce sözlük, 1914-1918
I. Dünya Savaşı vb.

8. Matematikte çıkarma işareti olarak kullanılır: 27-6=21, 7-2=5 vb.

9. Sıfırdan küçük değerleri göstermek için kullanılır: -3°C, -6°C vb.

DİKKAT: Cümle içinde sayı adlarının yinelenmesinde araya kısa çizgi konmaz:

Beş altı yıl önceydi.

13
Sınıftan dört beş kişi çıktı.

Uzun Çizgi

Yazıda satır başına alınan konuşmaları göstermek için kullanılır:

– Niçin olacak. Biz ant içmişiz. O bugün hasta, ben iyi, kuvvetliyim. Onu kurtardım.

Pek güzel anlamadım. Tekrar sordum:

– Ant ne?

– Bilmiyor musun?

– Bilmiyorum! (Seyfettin 2000: 6)

DİKKAT: Konuşmalar tırnak içinde verildiğinde uzun çizgi kullanılmaz:

Hasan anasız kalmış yavru kuş gibi bağırmış: “Emine obana gelemem, köyüme
dönemem. Beni burada bırakıp gitme!” (Ali 2000: 146)

Eğik Çizgi

1. Dizeleri birbirinden ayırmak için kullanılır:

Uzun ince bir yoldayım / Gidiyorum gündüz gece / Bilmiyorum ne hâldeyim /


Gidiyorum gündüz gece (Âşık Veysel)

2. Adreslerde apartman numarası ile daire numarası arasına ve semt ile


şehir arasına konur:

İstasyon Cad. No: 13/2

34710 Kadıköy/İstanbul

3. Tarihlerde gün, ay ve yılı gösteren sayıları birbirinden ayırmak için


konur: 15/10/2010, 12/VII/2010

4. Dil bilgisinde eklerin farklı biçimlerini göstermek için kullanılır: -ak /-ek, -
ma / -me vb.

5. Genel ağ adreslerinde kullanılır: https://www.yok.gov.tr vb.

6. Matematikte bölme işareti olarak kullanılır: 40/4=10, 8/2=4 vb.

14
7. Fizik, matematik vb. alanlarda birimler arası orantıları gösterirken eğik
çizgi araya boşluk konulmadan kullanılır: km/sn (kilometre/saniye) vb.

Ters Eğik Çizgi

Bilişim uygulamalarında art arda gelen dizinleri ayırt etmek için kullanılır: C:\
DOS\FreeDOS\Stil

Tırnak İşareti

1. Aktarılan sözler tırnak içine alınır:

İlber Ortaylı’nın “Kimsenin sizi bulmasını beklemeyin, nitelikli insanları siz arayın.”
tavsiyesini unutmamalıyız.

Yahya Kemal İstanbul’a olan sevgisini şu dizelerle anlatır:

“Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!

Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.

Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!

Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.”

2. Özel olarak vurgulanmak istenen sözler tırnak içine alınır:

Kitap ve gazete… Biri zamanın dışındadır, öteki “an”ın kendisi. (Meriç 2000: 221)

Bilimin “biz”, sanatın “ben” oluşu onların karşılıklı güçleridir. İkisini birbirine
karıştırmak, ikisini de güçlerinden düşürmek olur. (Yetkin 2000: 125)

3. Cümle içerisinde eserlerin ve yazıların adları ile bölüm başlıkları tırnak


içine alınır:

Burada ele alınacak iki eserden biri Halide Edip Adıvar’ın “Kösem Sultan” adlı
hikâyesidir. (Enginün 1991: 71)

Mehmet Akif Ersoy’un “Bülbül” şiiri okundu.

Bugün “Şekil Bilgisi” bölümü üzerinde durulacaktır.

4. Bilimsel çalışmalarda künye verilirken makale adları tırnak içinde yazılır:

Eren, Hasan (2000), “Yeni Bir Ek: -sal/-sel”, Türk Dili, 580: 291-305.
15
DİKKAT: Özel olarak belirtilmek istenen sözler, kitap ve dergi adları ve
başlıkları tırnak içine alınmaksızın eğik yazıyla gösterilebilir:

Ne zaman Denemeler’i okumaya başlasam Montaigne’in masası üzerine eğdiği başını


kaldırarak uykulu, zeki gözleriyle bana baktığını görür gibi olurum. (Yetkin 2000: 117)

DİKKAT: Tırnak içindeki alıntının sonunda bulunan işaret (nokta, soru işareti,
ünlem işareti vb.) tırnak içinde kalır:

Fuzuli sormuştu: “Ger ben ben isem nesin sen ey yâr?” şu demekti: Ben nasıl olur da
ben kalabilirim sen varken! (Necatigil 2000: 228)

DİKKAT: Tırnak içine alınan sözlerden sonra gelen ekler kesme işaretiyle
ayrılmaz:

İhsan Oktay Anar’ın “Suskunlar”ı sıra dışı bir romandır.

Tek Tırnak İşareti

Tırnak içinde verilen cümlenin içinde yeniden tırnağa alınması gereken bir söz ya
da ibare tek tırnak içine alınır:

Elindeki kitabı arkadaşlarına göstererek “Yahya Kemal’in ‘Hayal Şehir’ şiirini


okuyacağım.” dedi.

"Tevfik Fikret Rübâb-ı Şikeste adlı şiir kitabında Halûk ile ilgili şiirleri ‘Halûk İçin’
başlıklı bölümde toplamıştır.” (Korkmaz ve diğerleri 2010: 331)

Denden İşareti

Bir yazı veya çizelgede alt alta gelen aynı sözcük veya sözcük gruplarının tekrar
yazılmasını önlemek için kullanılır:

a. Geniş zaman

b. Şimdiki ʺ

c. Geçmiş ʺ

d. Gelecek ʺ

16
Yay Ayraç

1. Cümle dışında kalan ek bilgiler için kullanılır:

Öğretmen köşede oturan öğrenciyi (Sürekli gülüyordu.) cezalandırdı.

Buraya (Antalya’ya) daha önce de gelmişler.

2. Özel veya cins isme ait ek, ayraçtan önce yazılır:

İbrahim Alaattin Gövsa’nın (1889-1919) “Çocuk Şiirleri” eseri çocuk edebiyatının


kaynaklarından biridir.

3. Tiyatro eserlerinde ve senaryolarda konuşanın hareketlerini, durumunu


açıklamak için kullanılır:

Yaşlı kadın: (Ağlamaklı) Ee, ne bağrıyorsun sanki? Zaten başım ağrıyor!..

Yaşlı erkek: (Kucağındaki numara torbasını masanın üstüne atar) Oynamazsan


oynama! (Küser, kadına arkasını döner.) (Ağaoğlu 2000: 190)

4. Alıntıların aktarıldığı eseri, yazarı veya künye bilgilerini göstermek için


kullanılır:

Geceleyin bir ses böler uykumu,

İçim ürpermeyle dolar:- Nerdesin?

Arıyorum yıllar var ki ben onu,

Âşıkıyım beni çağıran bu sesin. (Tecer 2000: 49)

-Eşin var, âşiyanın var, baharın var ki beklerdin;

Kıyametler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin?

O zümrüt tahta kondun, bir semavi saltanat kurdun;

Cihanın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun. (Ersoy 2000: 3)

Ben iki yol arasında kalmış bir insanım. (Ahmet Hamdi Tanpınar)

5. Bir söze alay, kinaye veya küçümseme anlamı kazandırmak için kullanılan
ünlem işareti yay ayraç içine alınır:

Kadın bencil (!) olmadığını söyleyip duruyordu.

6. Bir bilginin şüpheyle karşılandığını veya kesin olmadığını göstermek için


soru işareti yay ayraç içine alınır:
17
Âşık Ömer 1630 (?) yılında doğmuştur.

7. Bir yazının maddelerini gösteren sayı ve harflerden sonra kullanılır:

I), 1), A), a); II), 2), B), b) vb.

8. Alıntılarda, alınmayan kelime veya bölümlerin yerine konulan üç nokta,


yay ayraç içine alınabilir:

Servet Bey diyordu, birtakım işler yapıyormuş: O meşhur (...) Mebusunun ortağı imiş.
(Karaosmanoğlu 2000: 119)

Köşeli Ayraç

1. Ayraç içinde ayraç kullanılması gereken durumlarda yay ayraçtan önce


köşeli ayraç kullanılır:

Araştırmalarımızda [Türk Edebiyatı Tarihi (Agâh Sırrı Levent)] adlı eserden sık sık
faydalanıyoruz.

2. Metin aktarmalarında, çevirilerde, alıntılarda çalışmayı yapanın eklediği


sözler için kullanılır:

Kağan[ım, ben] özüm, Bilge Tunyukuk ötüntük ötünçümin eşidü berti. (Tekin 1995:
84)

3. Kaynak olarak verilen kitap veya makalelerin künyelerine ilişkin bazı


ayrıntıları göstermek için kullanılır:

Halide Edip [Adıvar], Yeni Turan Raik’in Annesi, Özgür Yayınları, 2006.

Kesme İşareti

1. Özel adlara getirilen iyelik, durum ve bildirme ekleri kesme işaretiyle


ayrılır: Çanakkale Savaşı’nda, Türk’üm, Atatürk’ü, Kanuni Sultan Süleyman’a, Sayın Prof.
Dr. İnci Enginün’e, Kırgız’dır, Karakeçili’nin, İstanbul’da, Marmara Denizi’nde, Esma
Sultan Yalısı’nda, Medeni Kanun’da, Sinekli Bakkal’da, Milliyet’te, Cumhuriyet
Bayramı’nda, Nevruz Bayramı’nı, Millî Mücadele’de, Orta Çağ’ın, Yontma Taş Devri’ni,
Tanzimat Dönemi’nde, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nda vb.

18
2. Kişi adlarından sonra gelen saygı ve unvan sözlerine getirilen ekleri
ayırmak için konur: Ali Bey’de, Fatma Hanım‘ın, Kâzım Paşa’ya, Türk Tarih Kurumu
Başkanı’na.

3. Kısaltmalara getirilen ekleri ayırmak için konur: TDK’nin, THY’de,


İTÜ’de.

4. Sayılara getirilen ekleri ayırmak için kullanılır: 1993’te, 9’uncu kural;


7,65’lik.

5. Belirli bir tarih bildiren ay ve gün adlarına gelen ekleri ayırmak için
konur:

19 Mart 2012 Salı’nın benim için önemi büyüktür.

3 Mayıs’a kadar konular bitirilmiş olmalıdır.

6. Seslerin ölçü ve söyleyiş gereği düştüğünü göstermek için kullanılır:

Karacaoğlan der ki n’eyleyip n’etmek

Bir fikrim var şu sılayı terk etmek

Yıkıl git diyorsun kolay mı gitmek

Sen getirdin beni gel diye diye (Karacaoğlan 2000: 158)

7. Bir ek veya harften sonra gelen ekleri ayırmak için konur: -lı’dan
türetilmiş kelimeler, a’dan z’ye kadar, 1’den 5’e kadar.

DİKKAT: Sonunda 3. teklik kişi iyelik eki olan özel ada, bu ek dışında başka bir
iyelik eki getirildiğinde kesme işareti konmaz: Çanakkale Boğazımızın geçilmezliği,
Kuşadamızdaki oteller, Cumhuriyet Baramımız vb.

Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.

Kurtuluş Savaşımızda nice isimsiz kahramanlar vardır.

Beraat Kandiliniz mübarek olsun.

Ragaip Kandilimiz kutlu olsun.

DİKKAT: Avrupa Birliği kesme işaretiyle ayrılır: Avrupa Birliği’nin yeni üye
ülkeleri.

19
DİKKAT: Özel adlar için yay ayraç içinde bir açıklama yapıldığında kesme
işareti yay ayraçtan önce konur: Âşık Veysel Şatıroğlu’nun (1894-1973)

DİKKAT: Mehmet, Çelik, Halit, Serap; Bosna-Hersek; Kerkük, Sinop, Tokat,


Zonguldak gibi sonunda p, ç, t, k ünsüzlerinden biri bulunan özel adlara ünlüyle başlayan ek
getirildiğinde kesme işaretine rağmen Mehmedi, Çeliği, Halidi, Seraba; Bosna-Herseği;
Kerküğü, Sinobu, Tokadı, Zonguldağı biçiminde son ses yumuşatılarak söylenir.

DİKKAT: Kurum, kuruluş, kurul, birleşim, oturum ve iş yeri adlarına gelen


ekler kesmeyle ayrılmaz: Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Türk Tarih Kurumundan,
Matematik Bölümü Başkanlığına, Bakanlar Kurulunun, Şen Yuva Bakkaliyesinde vb.

DİKKAT: Başbakanlık, Rektörlük gibi sözler Başbakanlığa, Rektörlüğe vb.


biçimlerde yazılır.

DİKKAT: Özel adlara getirilen yapım ekleri, çokluk eki ve bunlardan sonra
gelen diğer ekler kesmeyle ayrılmaz: Türklük, Türkleşme, Türkçenin, Konyalının,
Müslümanlıkta, Atatürkçülüğün.

DİKKAT: Özel adlar yerine kullanılan“o” zamiri cümle içinde büyük harfle
yazılmaz ve kendisinden sonra gelen ekler kesme işaretiyle ayrılmaz.

KAYNAKLAR

Abasıyanık, Sait Faik (2000), “Dülger Balığının Ölümü”, Güzel Yazılar Hikâyeler 1,
Ankara: TDK Yayınları.

Abasıyanık, Sait Faik (2000), “Semaver”, Güzel Yazılar Hikâyeler 1, Ankara: TDK
Yayınları.

Ağaoğlu, Adalet (2000), “Bir Düğün Gecesi”, Güzel Yazılar Romanlar, Ankara: TDK
Yayınları.

Ağaoğlu, Adalet (2000), “Tombala”, Güzel Yazılar Kısa Oyunlar, Ankara: TDK
Yayınları.

Ali, Sabahattin (2000), “Hasan Boğuldu”, Güzel Yazılar Hikâyeler I, Ankara: TDK
Yayınları.

Ali, Sabahattin (2016), Sırça Köşk, 43. Baskı, İstanbul: YKY.

20
Altun, Ergun (2017), “Noktalama İşaretlerinin Gizli Dili”, Kültür Tarihimizde Gizli
Diller Şifreler, İstanbul: Ka Kitap.

Anar, İhsan Oktay (2007), Suskunlar, İstanbul: İletişim Yayınları.

Atay, Oğuz (2000), “Tutunamayanlar’dan”, Güzel Yazılar Romanlar, Ankara: TDK


Yayınları.

Ayverdi, Semiha (2000), “Mesih Paşa İmamı’ndan”, Güzel Yazılar Romanlar, Ankara:
TDK Yayınları.

Beşe, Hakkı Kâmil (2000), “İtalya Krallığı’nın Nişanbaşısı ve Yörük Ali Efe”, Güzel
Yazılar Hikâyeler I1, Ankara: TDK Yayınları.

Buğra, Tarık (2000), “Oğlumuz” Güzel Yazılar Hikâyeler I1, Ankara: TDK Yayınları.

Cumalı, Necati (2000), “Aklım Arkada Kalacak”, Güzel Yazılar Hikâyeler I1, Ankara:
TDK Yayınları.

Enginün, İnci (1991), Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları, İstanbul: Dergâh Yayınları.

Ertop, Konur (2000) “Prof Dr. Mehmet Kaplan İle” Güzel Yazılar Röportajlar,
Ankara: TDK Yayınları.

Esendal, Memduh Şevket (2000), “Hayat Ne Tatlı”, Güzel Yazılar Hikâyeler I,


Ankara: TDK Yayınları.

Esendal, Memduh Şevket (2000), “Bu yollar Uzar”, Güzel Yazılar Hikâyeler I,
Ankara: TDK Yayınları.

Esendal, Memduh Şevket (1991), “Hacı Dedemin Evi”, hzl. Çetişli, İsmail (1991),
Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.

https://docplayer.biz.tr/52391115-Cenap-sahabettin-12-ve-p-levne-y-e-giderken.html
(Erişim Tarihi: 02.11.2020)

http://siir.sitesi.web.tr/murathan-mungan/kadirga.html (Erişim Tarihi: 02.11.2020)

Firuzan (2000), “Sokaklarından Gemilerin Geçtiği Kent” Güzel Yazılar Hikâyeler II,
Ankara: TDK Yayınları.

Güntekin, Reşat Nuri (2000), “Çalıkuşu’ndan”, Güzel Yazılar Romanlar, Ankara:


TDK Yayınları.

21
Hisar, Abdülhak Şinasi (2000), “Fahim Bey ve Biz’den”, Güzel Yazılar Romanlar,
Ankara: TDK Yayınları.

Karacaoğlan (2000), “Koşma”, Güzel Yazılar Oğuz’dan Bugüne, Ankara: TDK


Yayınları.

Karakoç, Sezai (2000), “Aslan Sütü” Güzel Yazılar Denemeler, Ankara: TDK

Yayınları.

Karaosmanoğlu, Yakup Kadri (2000), “Kiralık Konak’tan”, Güzel Yazılar Romanlar,


Ankara: TDK Yayınları.

Karay, Refik Halit (2000), “Boz Eşek”, Güzel Yazılar Hikâyeler 1, Ankara: TDK
Yayınları.

Kemal, Yahya (2000), “Akıncı”, Güzel Yazılar Oğuz’dan Bugüne, Ankara: TDK
Yayınları.

Kemal, Yahya (2000), “Süleymaniye’de Bayram Sabahı”, Güzel Yazılar Şiirler,


Ankara: TDK Yayınları.

Kemal, Yaşar (2000), Güzel Yazılar Romanlar, Ankara: TDK Yayınları.

Kısakürek, Necip Fazıl (2000), “Geçen Dakikalarım”, Güzel Yazılar Şiirler, Ankara:
TDK Yayınları.

Kısakürek, Necip Fazıl (2000), “Hasta Kumarbazın Ölümü”, Güzel Yazılar Hikâyeler
I, Ankara: TDK Yayınları.

Koç, Aylin (2017), “Noktalama İşaretlerinin Tarihçesi”, Kültür Tarihimizde Gizli


Diller Şifreler, İstanbul: Ka Kitap.

Korkmaz, Zeynep (2003b), Türkiye Türkçesi Grameri (Şekil Bilgisi), Ankara: TDK
Yayınları.

Külebi, Cahit (2000), “Sivas Yollarında” Güzel Yazılar Şiirler, Ankara: TDK
Yayınları.

Memduh Şevket Esendal hzl. Çetişli, İsmail (1991), Ankara: Kültür Bakanlığı
Yayınları.

Meriç, Cemil (2000), “Dergi, Hür Tefekkür’ün Kalesi”, Güzel Yazılar Deneme,
Ankara: TDK Yayınları.

22
Müftüoğlu, Ahmet Hikmet (1986), “Üzümcü”, haz. Mehmet Kaplan, Hikâye
Tahlilleri,

Necatigil, Behçet (2000), “Ben (40)”, Güzel Yazılar Denemeler, Ankara: TDK
Yayınları.

Oflazoğlu, Turan (2000), “Allah’ın Dediği Olur”, Güzel Yazılar Kısa Oyunlar,
Ankara: TDK Yayınları.

Öner, Sakin (1982), Örneklerle Kompozisyon Düzenli Yazma ve Konuşma Sanatı, 7.


Baskı, İstanbul: Yuva Yayınları.

Örik, Nahit Sırrı (2000), “Şair Necmi Efendi’nin bahar Kasidesi”, Güzel Yazılar
Hikâyeler 1, Ankara: TDK Yayınları.

Özakman Turgut (2009), Cumhuriyet Türk Mucizesi, 18. Basım, Ankara: Bilgi
Yayınevi.

Safa, Peyami (1997), Yalnızız, İstanbul: Ötüken Neşriyat.

Seyfettin. Ömer (1988), Bomba, Ankara: Bilgi Yayınları.

Seyfettin. Ömer (2000), “Ant”, Güzel Yazılar Hikâyeler 1, Ankara: TDK Yayınları.

Seyfettin. Ömer (2000), “Kaç Yerinden”, Güzel Yazılar Hikâyeler 1, Ankara: TDK
Yayınları.

Sinan Paşa (2000), “Tazarruname’den”, Güzel Yazılar Oğuz’dan Bugüne, Ankara:


TDK Yayınları.

Tanpınar, Ahmet Hamdi (2009), Huzur, 17. baskı, İstanbul: Dergâh Yayınları.

Tarancı, Cahit Sıtkı (2000), “Abbas”, Güzel Yazılar Hikâyeler 1, Ankara: TDK
Yayınları.

Tecer, Ahmet Kutsi (2000), Güzel Yazılar Şiirler, Ankara: TDK Yayınları.

Tekin, Talat (1995), Orhon Yazıtları, İstanbul: Simurg Yayınları.

Yetkin, Suut Kemal (2000), “Deneme”, Güzel Yazılar Denemeler, Ankara: TDK
Yayınları.

Yetkin, Suut Kemal (2000), “Yanlış Bir Görüş”, Güzel Yazılar Denemeler, Ankara:
TDK Yayınları.

23
Yörük, Yaşar (1998), Güzel Konuşma Yazma, Gözden Geçirilmiş Yeni Baskı İstanbul:
Serhat Yayınları.

24

You might also like