Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 6

Yazarın Biyografisi:

Mehmet Rauf, İstanbul Balat’ta Kesmekaya mahallesinde dünyaya gelmiş; roman,


hikaye ve tiyatro türünde eserler yazmış ve Türk edebiyatında ilk psikolojik roman
olan Eylül’ü kaleme almıştır. Mehmet Rauf’un günümüze kadar ulaşan 34 adet eseri
bulunmaktadır.

Mehmet Rauf’un babası Kütahya doğumlu Hafız Ahmet Şükrü


Efendi’nin son görevi İstanbul Liman Dairesinde mühimme
(arşiv) müdürlüğüdür. Mehmet Rauf, ilk öğrenimini Defterdar
Mahalle Mektebinde yaptıktan sonra önce Eyüp Rüştiyesine,
ardından 1884 Soğukçeşme Askeri Rüştiyesine, 1888’de Bahriye
Mektebine kaydolarak 1894’te mülazım-ı sani rütbesiyle
buradan mezun olmuştur. Girit’in Suda Limanı’nda bulunan
eğitim gemisinde sekiz ay staj görüp İstanbul’a dönmüştür.
Mehmet Rauf, 1895’te Kiel Kanalı’nın açılış töreni için
Hamburg’a gitmiş, seyahat dönüşü Girit’te sekiz ay daha
kaldıktan sonra İstanbul’a tayin edilmiştir. Sırasıyla Muîn-i Zafer
ve Avnullah korvetlerinde, Tarabya’daki karakol gemisinde,
Bozcaada ve Süreyyâ gemilerinde, 1899 yılında yüzbaşılığa terfi ederek Necmfeşan
gambotunda görev yapmıştır. 1902’de Şat gambotuna, 1904’te protokol
memurluğuna, 1905’te Mekteb-i Bahriyye kitâbet muallimliğine getirilmiştir.

Mehmet Rauf, II. Meşrutiyet’in ilânı üzerine yapılan genel terfi


sırasında sol kolağası olmuştur. II. Meşrutiyet’ten sonra imzasız olarak
yayımladığı Bir Zambak’ın Hikâyesi adlı p*rnografik romanının 21
Mayıs 1910’da yasaklanıp toplatılmasının ardından askerî
mahkemece altı ay hapis cezasına çarptırıldı. Bu olaydan sonra
askerlikle ilişkisi tamamen kesildi. 1920’de Şule Neşriyat Evi adıyla bir
yayınevi açan Mehmet Rauf, 1 Kasım 1921 - 2 Mart 1922 tarihleri
arasında Vakit gazetesi yazarı sıfatıyla İtalya’da bulunmuştur. 1926’da
kısmî bir felç geçirmiş; 1928’de ikinci bir felç şuurunu kaybettirerek
onu yatağa düşürmüştür. Hastalığının ilerlemesi üzerine kaldırıldığı
Cerrahpaşa Hastanesi’nde 23 Aralık 1931’de öldü ve Maçka’daki aile kabristanında
toprağa verilmiştir.
Diğer Edebi Eserleri:
Mehmet Rauf’un günümüze kadar gelen birsürü eseri vardır:

Romanlar

 Garam-ı Şebab
 Ferda-yı Garam
 Eylül
 Serab
 Genç Kız Kalbi
 Menekşe
 Karanfil ve Yasemin
 Böğürtlen
 Son Yıldız
 Define
 Kan Damlası
 Halas

Öyküler

 Âşıkâne
 İhtizar
 Son Emel
 Hanımlar Arasında
 Bir Aşkın Tarihi
 Kadın İsterse
 Üç Hikâye
 Eski Aşk Geceleri
 Aşk Kadını
 Pervaneler Gibi
 Gözlerin Aşkı

Mensur Şiir

 Siyah İnciler

Tiyatrolar

 Pençe
 Cidal
 Sansar

Roman İncelemesi:
Eylül, Türk Edebiyatının ilk psikolojik romanı olarak bilinen ve karakterlerin iç
dünyalarını fazlasıyla ele alan bir romandır. Eylül romanı karakterleri oldukça az,
içerisinde yer alan olaylar ise oldukça günlük ve basittir.

Konusu:
Olaylar karı - koca ve aşık üçgeninde ilerleyecektir. Ancak ilk başta deneyimsiz genç
kocasının bir dediğini iki etmeyen Suad ve eşi Süreyya’nın yaşantısından
bahsedilmektedir. Koca Süreyya tamamlayıcı öğe olarak kullanılmış duygularına
gereken önem verilmemiştir. Hala oğlu Necib’in duyguları ön planda tutulmuş ve
yoğunluk verilmiştir.

Olayların betimlemesi çok yapılmamış olduğundan ruhsal çözümlemelerle kitap


gelişmiştir. Roman boyunca Necib’in ikilemi işlenmiştir. Bu ikilem trajik çatışma
yaratacak düzeydedir. Bu yasak aşkla Necib’in en sevdiği dostuna ihanetiyle dünyada
en yüce varlık olarak yücelttiği Suad’ı kirletmiş olacaktır. Fakat sevdiği kadından
vazgeçmesi ile de acı çekmektedir. Sonunda kader ağlarını örecektir. Suad ise bilerek
yada farkında olmaksızın usandığı, ruh coşkusu için uzaklaşmak istediği dingin aile
yaşamını özlemeye başlamıştır.

Bu duygular iki gencin aşk ateşini daha da artırmaktadır. Ancak imkansızlıklar


yüzünden her ikisi de ölümle aşklarını ebedileştirmeyi düşlemektedirler.

Tema:
Eylül’de işlenen tema tek kelimeyle anlatılmak istenirse; yasak aşk demek yeterlidir.
İki gencin bir birlerine olan sonsuz sevgisi yalnızca gözlerinde ve ruhlarında kalmıştır.
Onlar her şeye rağmen aşklarını yaşamış ve en nihayetinde birlikte bitirmişlerdir.

Üslup:
Her hangi bir propaganda amacı güdmeden Servet-i Fünün döneminin ağır üslubuyla
yazılmıştır. Fakat diğer Servet-i Fünün edebiyatçılarından daha sadedir. Eylül’e bir
bakıma betimleme romanı da diyebiliriz. Daha çok ruh betimlemeleriyle çevre
betimlemeleri vardır. Bu nedenle olay betimlemeleri değil ruhsal çözümlemeler ön
plandadır.

Kişileri:
 Süreyya: Suat’ın eşidir, bopstil bir karakterdir ve karısına aşıktır.
 Suat: Kocasına sadık, uysal, iyi huylu bir karakterdir.
 Necip: Süreyya’nın kuzeni, Suat’a aşık ve kadınları aldatan bireyler olarak
gören bir karakterdir.
 Hacer: Süreyya’nın kardeşidir, dedikodu yapar ve kıskanç bir karakterdir.
 Fatin: Hacer’in kocasıdır. Dönemin devlet yalakalarını temsil eder. Karısının
ailesiyle geçimini sağlar.
 Beyefendi: Süreyya ve Hacer’in babasıdır. Dönemin iktidarını ve otoriteyi
temsil eder.,
 ve Hanımefendi: Süreyya Hacer’in annesidir. İyi bir kadındır ancak dönemin
suskun, boyun eğen halkını temsil eder.

Mekan:
Tarabya, Köşk, Boğaziçi, Adalar, Emirgan, Yeşilköy, Yenimahalle, Büyükdere, Büyükada
romanda adı geçen yerlerdir. Tarabya civarında köşk hayatının anlatıldığı ve tutulan
yalının tasvirinden, gezilen yerlerden romandaki mekanları çıkarmak mümkün.
Romanda çevre, tasvirleri de çok ağırlık kazandığından mekana ait ipucu yakalamak
mümkün. Romanda anlatılan yerler genelde yalının tutulduğu taraflarda olup Necib,
Süreyya ve Suad’ın gezdiği yerlerdir. Boğaziçi yalının tutulduğu yerdir.

Zaman:
Olaylar yazın ve yaz sonu, eylül ayında geçmektedir. Romanda mutsuz, karamsar ve
ne istediğini bilmeyen kişiler anlatıldığı için, eylül ayıyla bu kişilerin ruhsal durumları
arasında benzerlik kurulmuştur. Eylül ayı hem gerçek hem de simgesel anlamda tasvir
edilmiştir.

Olay Örgüsü:
Süreyya ve Suat Hanım birkaç yıldır evlidir. Süreyya Bey memurdur. Fazla zengin
olmadıkları için babasının yardımıyla geçinmektedirler. Yazları genç çift; babasının
çiftlik evinde yaşar. Babasından defalarca başka bir ev almalarını, kendilerini yalnız
bırakmalarını istese de babası, oğlu Süreyya Bey'in sözlerini dinilemez ve yeni bir ev
satın almaz.

Süreyya ve Suat'ın evine, Süreyya'nın akrabası olan ve Süreyya'nın çok sevdiği,


güvendiği Necip gelip gitmektedir. Necip'in eve geliş gidişlerinde yine akrabalarından
olan Hacer de eve gelir. Hacer, Necip'le ilgilenir, fakat Necip Hacer'e karşı ilgili
değildir. Suat; yaz aylarında yazlıkta bulunmayı çok ister. Suat, babasından yazlık
kiralamak için para ister. Babası parayı gönderir. Necip ve Suat bir yalı kiralar,
eşyalarını oraya taşırlar. Bununla Süreyya'ya sürpriz yaparlar. Yalıda herkes
hayatından memnundur. Necip, kış ayını da yalıda geçirmek istese de Süreyya buna
izin vermez, konağa inilir. Artık Suat ve Necip birbirlerini çok sık görmezler. Hacer ve
diğer komşuların dedikoduları iyiden iyiye yayılır. Bu konuşma ve dedikodular Suat ve
Necip'in görüşmelerinin azalmasına sebep olur.

Mutsuz günlerin devam ettiği bir gün Necip konağa ziyarete gider. O gün konakta
yangın çıkar, herkes dışarı fırlar. Suat, bilerek yangında dışarı çıkmaz. Bunun üzerine
Süreyya ve Necip, Suat'ın odasına dalarlar. Süreyya da tam odaya girmek üzereyken
tavan alevlenir, odanın içindeki genç kadın ve genç erkeğin üstüne tavan çöker.
Sonunda olanlar olur ve her ikisi de bu yangında ölür.

Cümle Türleri:
İsim/Sıfat Tamlamaları:

KAYNAKÇA:
https://mechuldergisi.com/eylul-romani-incelemesi/kitap-
incelemesi/#:~:text=Eyl%C3%BCl%2C%20T%C3%BCrk
%20Edebiyat%C4%B1n%C4%B1n%20ilk%20psikolojik,ise
%20olduk%C3%A7a%20g%C3%BCnl%C3%BCk%20ve
%20basittir

https://www.netinceleme.com/2020/11/mehmet-rauf-eylul-
roman-incelemesi.html

https://www.edebiyatfatihi.net/2017/01/eylul-romani-olay-
orgusukisa-ozeti.html

Google Görseller

You might also like