Professional Documents
Culture Documents
77 Hayrettin Bey Kirim Harbi
77 Hayrettin Bey Kirim Harbi
HAYRETTİN BEY
Tercüman
1001TEMELESER
YAZAN:
HAYRETTİN BEY
BASKIYA HAZIRLAYAN
ŞEMSETTİN KUTLU
KIRIM HARBİ
T e rc üm an g az e t e si n d e h az ı rlan an
bu e s e r K e rv an K i t ap ç ı lı k A . Ş.
o fse t t e si sle r i n d e b a s ı l m ı ş t ı r
1001 Temel Eser'i
iftiharla sunuyoruz
T arihim iz e m ân â, m illî be nliğim iz e güç ka
tan kütüphaneler dolusu bi rbirinde n seçm e eser
lere sahip bulunuy o ruz . Ede biy at , tarih, sosyo
loji, felsefe, f o lk lo r gibi m illî ruhu geliş t iren,ona
y ö n v eren k onularda " G e rç e k eserler" elimizin
altındadır. N e v ar ki, elim iz in altındaki bu
eserlerden ç o ğ unluk la ist ifade edem ey iz . Çünkü
devirler de ğişm e lere y o l aç m ış, dil de ğişm i ş,
y az ı değişm işt ir.
Gö z d e n ve gönülden uz ak kalm ış unut ul
m ay a yüz t ut m uş -A m a de ğe rinden hi ç bir şey
kay be t m e m iş, ç o ğ un luğ u daha da ö ne m kaz an
m ış- binlerce cilt eser, bi r süre daha el atılmazsa,
t arihin derinliklerinde k ay bo lup gideceklerdir.
Çünkü o n lan derley ip - t oparlay ac ak ve
günümüzün türkçesi ile bask ıy a haz ırlay acak
de ğe rde ki kalem ler, gün ge ç t ik ç e az alm akt adır.
K EM A L ILICA K
■■ — c a — ■ — •—
V i ŞNİ Y A K O F
Şemsettin K UT L U
Y A ZA R I N ÖNSÖZÜ
Yirminci yüzyıldayız.
Bu yüzyılı idrâk edenler, bu yüzyılda yaşamaya
lâyık olduklarını ispat etmek mecburiyetindedirler.
Gerçi insan bildiğimiz mahlûktan başka bi r şey değil
dir; bin türlü kusur ve leke ile m ahsur ve hastadır. Lâ
kin yeryüzünde insanoğlunun görüşleri ve düşünüşleri
birbirinden ne kadar farklı olursa olsun mademki ta
biat kanunu:
Geçelim!
** *
Çünkü düşünüyorum:
Bugün altı yüz senelik Osmanlı devletinim ondoku-
aı nc u yüzyıldaki saadet ve felâketini tasvir eden iki
¡evhası tetkik ve tinkid, bu iki manzaranın güzelliğini
ve dehşetini açıklayıp yorumlamak ne kadar zordur.
Y a bi r zamanlar Avrupa devlet muvazenesi adına cid
den bi r savunma, sonra parça parça kesilip biçilme
sine karşı müsaade ya da müsamaha olunan Osmanlı
devlet ve milletinin, memleketinin parlaik mazisini, sö
nük akibetlerini ibret ve uyanma gözleri altında tetkik
etmek ne kadar elemlidir.
F : .<
34
(1 ) M e t i n d e , y u k a r ı d a y az ı ld ı ğ ı g i bi « m üt e e m m i r» v e «t e e m m ür şe k li n
de g e ç m e k t e dir. Bun un b i r d i z g i h at âsı o l d u ğ u k an aat i n de y i z . A slı
«m ût sc m m i l» v> -t e e n m ıil» o ! sa g e re k t i r Bu d urum d a bi ri n c i ke
Hrneyi « d üşün e n , d üşün c e y e v e h ay âle d a l a n » , İk in c isin i d e « d ü
şünm e , h ay âl d alm a* o la ra k d e ğ e rle n d i rm e k g e re k i y o r. N i t e k ’ m
p a r a g ra f ı n an la m ı d a b u . an lam ç e rç e v e sin de b i r h a v a t aşı m ak t a
dır.
konulan, özel ve gizli olarak, bazı kimselerle müzakere
edivermek, açıkça ve açıkta olması gereken şeyleri bir
sır gibi herkesten saklamak Napo ly o a’un değişmez fik-
ı ı ve ahlâkı idi. K endi nefsinde birbirine pek zıt olan
şeyleri toplamış bulunan bu zat, muhteşem Makyavel
kadar entrikacı, Don K işot kadar da saf görünürdü, iki
yüzlülük edercesine içinden pazarlıklı, saf sayılırcasına
da kinsiz ve garazsızdı.. Devlet ve hükümetlerce büyük
bir taassupla m uhafaz a olunan bazı usûl ve kurallara
uymak, Napoly on’un hiç de umursadığı şey değildi.
Kendisinin saltanat donemi parlak olduğu ¡kadar talih
siz, basit ve yüzden olduğu kadar dia fecî bi r hükümet
sayılsa yeridir. Bazı z amanlar kimseyi dinlemez, kimse
yi tanımaz, hiç bi r tehlike gözünü yıldırmaz; dehşet ve
rici bi r uçurumun yanından bile tereddütsüz ve kor
kusuz geçerdi Ama (onun) bu halidir ki sonunda hem
kendisini, hem Fransa'yı en derin uçurumlara attı (1).
Kendisi imparat orlukla birlikt e mahvoldu. Fransa da
pek güçlükle, bin bir dert ve belâ çektikten sonra se
lâmet kıyısına çıkabildi. Hasılı o, bi r devlet adamında
bulunması çak gerekli olan v asıf ve meziyetlerin hep
sine sahip değildi. Güy a «birtakım faraziyelerden fazla
gerçekleşmesi mümkün olabilecek işlere bakarım » id
diasında bulunur, halbuki bunun tersini yapardı. En
biiyük zevki, emeli kendi milletini ve A v rupa’yı yaptı
ğı işlerle meşgûl etmek... hayran bırakmaktı.
(1) « H ü k ü m g a l i b i n d i r » a n l a m ı n d a A r a p ç a b ir s ö z.
F :5
ot>
İslav birliği gibi basit ve bay ağı bir bahane ile is
tiklâl kazandırılan kavimlerin (Balkan milletleri kaste
diliyor) şükran ve hamdetmeleri tarzından bahsetmek
istemem. Çünkü kanı pahasına kazandığı bi r nimeti
kolay kolay kim feda eder? Ve tekrar bir boyunduruğa
nasıl teslim olur? Lâkin:
rım ız p a yita h tla rd a b irb irlerin i ziya ret etm eli; sa
dece elçilerim iz d eğil; n a zırla rım ız, d evlet a d a m la rım ız
devam lı temas halinde b ıılu n m alıd ır. D aha açık s öyle
yelim : Ka rş ılık lı m ü na seb etim iz ü ç beş siyasî görevli
nin m ü naseb etiyle kalm am alı; iki m illetin dü şü nü rleri,
nü fu zlu ve ile r i gelen şa hsiyetleri b irleş m eli, sevişme-
li, tanışm alıdır.
***
F: 6
82
İ Ç İ N DE K İ LER
(1 ) Y a z a r bu sö z le ri t ı rn ak i si n d e b u r a y a alm ı ş, f a k a t k i m e ai t o ld u
ğ un u be li rt m e m i şt i r.
K ilise Çekişmeleri ve Bunun T arihî Geçmişleri
(D Y a z a r bu i f ad e y i m e caz i a n la m d a k ullan m ı şt ı r.
86
raini, birkaç serserinin aldatmasına ve itmesine kapıla
rak yerle bir etmişlerdir.
Hazreti Ömer Faruk K udüs’ü zaptedip teslim aldı
ğı zaman, İslâmlığın adaletinin ve yüceliğinin kesin bir
örneği ve belgesi olmak üzere, burada bulunan mu
kaddes yerlerin bütünüyle muhafaza edilmesini ve âyin
lerin serbestçe yapılmasını emir buyurmuşlardır.
F: 8
Rusy a ve Av rupa Devletleri
D evletim izd e nice pad işa hla r geld iler, cih a n la r fet
h ettiler. B u nların ik tid a rla rı sonsu z, hü kü m ve nü fu z
la rı b ü tü n cihana geçerli oldu ğu halde yin e da im a
K u r’an ve ş eria tın em ir ve ku ra lla rı d ış ın d a b ir şey dü
şü nm ediler; b u n ların d ış ın d a b ir em el gerçek leş tir
m eyi d eğil u ygu lamak, öyle b ir şeyi akıllanma getir
m ekten b ile u tandılar. Çü nkü padişah da, padişah ol
m a kla b era b er, nihayet b ir insandı ve A lla h ’ın ku lu y
du. Ken d is in in ü stü nde d e b ir hak ve ku vvet vard ı.
(1 ve 2) m en ş u r: B ir ç e ş it p a d iş a h fe r m a n ı; h ü c c e t: H ır d u ru m u b e lir
le y e n m a h k em e b e lg e s i.
I2 v
Dunun yüz elli kadar borusu çıkarılarak ve sesi -m ü m
kün olduğu kadar— eskisinin, küçüğünün sesine uydu
rul a raik Kamameye — ortodoksların müsaadesiyle—
konulabilmiştir. Osmanlı valisinden bu husus için alı
nan izin de bu yoldadır.
Bununla beraber şikâyet ve çekişme yine eksik ol
ınamıştır. «Lât inler kırk yedi boruy u yeniden koydu
lar, sesini v ükselttiler» denilmiş durmuştur. En sonun
da yine İst anbul’dan bir görevli gitmiş, kırk yedi boru
tekrar çıkarılıp atılmış, ortodoksların dediği olmuş
tur.
Bu durup dinmeyen şikâyetlerin devamlı tekrar
lanması ve şiddet kazanması gözden geçirilirse anlaşı
lir ki hükümet bu konudaki t edbirlerinde her zaman
bir tereddüt ve ilgisizlik geçirmiştir.
( 1. 2) On do k u/un c u y üz y ı lı n ik i nc i y a n s ı n a k a d a r sav aş g e m i le ri he
nüz oskı si st e m dey di . Bu o lay ları n ge ç t f £i sı r ad a sav aş g e m i le ri n i n
dc buharla, ç alı şt ı rı lm ası de n e m e le ri n e g i ri şi lm i ş v e i lk ö rne k le ı
y a p ı l m ış t ı. K az an d ai re le ri n i n üst ü k ap alı o l d uğ u iç in bu t ür g e-
n ı i Urc o z a m a n l a r -K ap ak lı » adı v e ri lm işt i.
bir türlü geri kalmaması, Paris’te yapılan (10 Mayıs
1852) bi r geçit töreninde yabancı kurmay subayları ara
sında bazı PolonyalI subayların da bulunması... gibi
birçoik haller, zaten kışkırtılmış bulunan ortodoks ta
assubundan dolayı pek üst tetikte bulunan Çar Nik ola’-
yı son derece öfkelendirmişti.
(li Be y lik çi ke lim e si, esk i T ürk ç e ’de k i bit ik çi k e lim e sin de n bo z ulm a
dır. O sm an -m ülk i y e t e şk i lât ı n d a D i v an -ı H üm ây ûn k ale m i n i n baş.
k an ı y dı. Y a n l ı ş o larak : « Be y li k ç i -i Di v ân ı H üm ây ûn , de n i lm i şt i r
v e k i t abı n y a z a n d a bun u böyfle y az m ışt ı r.
138
ihtarında bulunmuştu.
Fransa'nın Londra elçisi Valefski de — İngiltere
diplomasisi ile olan temaslarının sonucunda edindiği
kanaatle— bu gerçeği söyleyip t ekrarlamakta kusur et
memiştir.
( 1) E s i ri n d e z am an z am an R us ç a r i a n n ı n iy i n iy e t in de n , h a t ı l Bi rin c i
N i k o l a ’n m ay ru g ö rüşt e bulun d uğ u n d a n söz e de n y az ar, bu t ari h i
ve si y asi per-ç.'gi de hiç b i r v a k i t un ut m am ak t ad ı r.
F : 11
162
HüJasa edelim:
i l ) Bi rk aç sa h i f e y u k a r ı d a Ç a r 'ı n , İ n g i li a elçisiy im k o n ul m a l a rı m
k ay d e de n y az arı n , ay n ı Ç a r h ak k ı n d ak i bur a d a k i sö z leri ay n rn
bö y le dir.
185
S on d erece d ik ka te ş a ya n d ır ki h er d evletin h ü k ü
m et d a ireleri ve özellik le s iya s etin m ih verin i teş kil
ed en p olitik a şu b eleri, va rlık la rın ı — m a a les ef— h ep a y
n ı çerçeve için d e s ü rd ü rü p yü rü tm eye m a h kû m b u lu n
d u ğu n d a n N es s el- R od 'u n o za ra rlı s iya s eti de b u a n la
yış için d e sü rm ü ş tü r. N etice ola ra k k on t N es s el- R od ’-
u n b u za ra rlı m ira s ın ı d ip lom a s i u zm a n la n en in d e s o
n u n d a a n la m ış la r ve b u n d a n p ek çok ş ik â yetlerd e b u
lu n m u ş la rd ır.
G erçi s iya s ette m a tem a tik çe k es in lik a ra m a k, d ü ş
man p olitik a s ın d a a çık lık s eçik lik a ra m a k ka da r gü
lü n ç b ir ş ey is e de; d ip lom a s in in en u fa k b ir h a d is e
n in b ile b a za n en zor b ir m es ele, h a ttâ b ir ga ile ya ra -
196
**
Hazırlayan: Şemsettin K UT L U
Önem li Siy asî Be lge le t in Sure t le ri
F : 15
226
***
SON