Professional Documents
Culture Documents
Document
Document
Document
Öğrenme çıktıları
Bölüm içinde hangi bilgi, beceri ve yeterlikleri
kazanacağınızı ifade eder.
Tanım
Bölüm içinde geçen
önemli kavramların
Bölüm Özeti tanımları verilir.
Bölümün kısa özetini gösterir.
Dikkat
Konuya ilişkin önemli
Sözlük uyarıları gösterir.
Bölüm içinde geçen önemli
kavramlardan oluşan sözlük
ünite sonunda paylaşılır.
Karekod
Bölüm içinde verilen
Neler Öğrendik ve Yanıt Anahtarı
karekodlar, mobil
Bölüm içeriğine ilişkin 10 adet
cihazlarınız aracılığıyla
çoktan seçmeli soru ve cevapları
sizi ek kaynaklara,
paylaşılır.
videolara veya web
adreslerine ulaştırır.
Editör
Yazarlar
Öğretim Tasarımcısı
Dr.Öğr.Üyesi Nazmiye Özenbaş Boydağ
Grafiker
Ayşegül Dibek
E-ISBN
978-975-06-3926-5
iii
Dava Kavramı, Davanın
Davada Taraflar ve Türleri, Dava Şartları ve İlk
BÖLÜM 3 Yargılamaya Katılan BÖLÜM 4 İtirazlar, Davanın Temel
Üçüncü Kişiler Aşamaları (Dilekçeler Teatisi,
Ön İnceleme, Tahkikat)
Giriş ................................................................. 55 Giriş ................................................................. 79
Medeni Yargıda Taraf Kavramı .................... 55 Dava Kavramı ................................................ 79
Taraf Ehliyeti ......................................... 55 Dava Çeşitleri ................................................. 80
Dava Ehliyeti ......................................... 56 Mahkemeden İstenen Hukuki
Dava Takip Yetkisi ................................ 57 Korumaya (Talep Sonucunun Niteliğine)
Taraf Sıfatı (Husumet) ......................... 57 Göre Dava Çeşitleri ............................... 80
Dava Arkadaşlığı ............................................ 58 Talep Sonucunun Niceliğine Göre
Mecburi (Zorunlu) Dava Arkadaşlığı .. 58 Dava Çeşitleri ......................................... 82
İhtiyari Dava Arkadaşlığı ...................... 60 Dava Şartları .................................................. 86
Davaya Fer’î Müdahale ................................ 61 Genel Dava Şartları ............................... 86
Fer’î Müdahalenin Koşulları ................ 61 Dava Şartlarının İncelenmesi ............... 88
Fer’î Müdahalenin Usûlü ...................... 62 İlk İtirazlar ...................................................... 89
Fer’î Müdahilin Görülmekte Olan Kesin Yetki Kuralının Bulunmadığı
Davadaki Durumu ................................. 62 Hâllerde Yetki İtirazı ............................ 89
Fer’î Müdahalenin Etkisi ...................... 63 Uyuşmazlığın Tahkim Yoluyla
Fer’î Müdahale Gideri ........................... 64 Çözümlenmesi Gerektiği İtirazı ........... 89
Davaya Asli Müdahale .................................. 64 İlk İtirazların İleri Sürülmesi ve
Aslî Müdahalenin Koşulları .................. 64 İncelenmesi ............................................ 89
Aslî Müdahalenin Usûlü ....................... 64 Davanın Temel Aşamaları, Davanın Açılması,
Davanın İhbarı .............................................. 66 Dilekçeler Teatisi Ve İddia ve Savunmanın
Davanın İhbarının Koşulları ................ 66 Genişletilmesi ve Değiştirilmesi Yasağı ....... 90
Davanın İhbarının Usûlü ...................... 66 Davanın Temel Aşamaları .................... 90
İhbarda Bulunulan Üçüncü Kişinin Davanın Açılması ve Dava Dilekçesi.... 91
Durumu .................................................. 66 Dava Dilekçesinin Kanunda Sayılan
Davanın İhbarının Etkisi ...................... 67 Unsurlarının Eksik Olması .................... 93
Davada Tarafların Temsili ............................. 67 Dava Dilekçesinin Mahkemeye
Davada Kanuni Temsil ......................... 67 Verilmesi ve Davanın Açılma Zamanı . 94
Davada İradi Temsil Dava Dilekçesine Eklenmesi Gereken
(Davaya Vekâlet) ................................. 68 Belgeler .................................................. 94
Davanın Açılmasının Sonuçları ............ 95
Cevap Dilekçesi ...................................... 97
Tarafların İkinci Dilekçeleri .................. 98
İddia ve Savunmanın Genişletilmesi ve
Değiştirilmesi Yasağı ............................. 99
Ön İnceleme ................................................... 100
Yazılı Yargılama Usûlünde Ön
İnceleme ................................................. 100
Basit Yargılama Usûlünde Ön
İnceleme ................................................. 102
Tahkikat .......................................................... 103
Tahkikatın Konusu ................................ 103
Tarafların Duruşmaya Gelmemesi ....... 103
Duruşmaların Herkese Açık Olması
(Aleniyet) ............................................... 104
Tahkikatın Yürütülmesi ve Tutanak .... 104
Ön Sorun ................................................ 105
Bekletici Sorun ...................................... 105
Davaların Birleştirilmesi ve
Ayrılması ................................................ 106
iv
İspat Hukuku,
Hüküm ve Davaya
BÖLÜM 5 Son Veren Taraf BÖLÜM 6 Kanun Yolları
Usûl İşlemleri
Giriş ................................................................. 119 Giriş ................................................................. 165
İspat Hukuku ................................................. 119 Genel Olarak Kanun Yolları .......................... 165
İspat Yükü .............................................. 120 İstinaf .............................................................. 168
İspatın Konusu ....................................... 120 İstinafa Tâbi Mahkeme Kararları ......... 168
İspat Ölçüsü ........................................... 122 İstinaf Sebepleri ..................................... 169
İspat Türleri ........................................... 122 İstinafa Başvuru .................................... 170
Deliller ve İncelenmesi .................................. 123 Ön İnceleme .......................................... 173
Delil ve Emare Ayırımı .......................... 123 Esastan İnceleme (Tahkikat) .............. 173
Delil Türleri ........................................... 124 Sözlü Yargılama ..................................... 175
Delil Sözleşmesi ..................................... 124 Karar ....................................................... 175
Hukuka Aykırı Yollarla Elde Edilen Temyiz ............................................................ 178
Deliller .................................................... 125 Temyiz Sebepleri ................................... 180
Delillerin Mahkemeye Bildirilmesi ve Temyize Başvuru ................................... 180
Sunulması .............................................. 126 Ön İnceleme .......................................... 182
Delillerin İncelenmesi .......................... 127 Esastan İnceleme .................................. 183
Senetle (Kesin Delille) İspatı Gereken Karar (Onama, Düzelterek Onama ve
Vakıalar ve Kesin Deliller ...................... 127 Bozma Kararı) ...................................... 183
Kesin Deliller .......................................... 130 Yargılamanın İadesi ...................................... 186
Takdirî Deliller ....................................... 135 Yargılamanın İadesi Sebepleri .............. 186
İsticvap .................................................. 144 Yargılamanın İadesi Yoluna Başvuru ... 188
Tahkikatın Sona Ermesi, Sözlü Yargılama ve Yargılamanın İadesi İncelemesi ............ 189
Hüküm ........................................................... 146
Tahkikatın Sona Ermesi ....................... 147
Sözlü Yargılama ..................................... 147
Hüküm .................................................. 148
Davaya Son Veren Taraf Usûl İşlemleri ....... 151
Davadan Feragat ................................... 152
Davayı Kabul ........................................ 153
Sulh ........................................................ 154
AY : Anayasa
c. : Cümle
Çev. : Çeviren
CMK : Ceza Muhakemesi Kanunu
E. : Esas
HD : Hukuk Dairesi
HGK : Hukuk Genel Kurulu
HMK : Hukuk Muhakemeleri Kanunu
HSK : Hakimler ve Savcılar Kanunu
HUAK : Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu
HUAKY : Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği
İHAS : İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi
İİK : İcra ve İflâs Kanunu
İMK : İş Mahkemeleri Kanunu
İYUK : İdari Yargılama Usulü Kanunu
K. : Karar
MÖHUK : Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun
MTK : Milletlerarası Tahkim Kanunu
S : Sayı
sK : Sayılı Kanun
T. : Tarih
TCK : Türk Ceza Kanunu
TK : Tebligat Kanunu
TKHK : Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun
TMK : Türk Medeni Kanunu
TTK : Türk Ticaret Kanunu
vb : Ve benzeri
vd : Ve devamı
Y. : Yargıtay
Yarg. K : Yargıtay Kanunu
vi
Önsöz
Sevgili öğrenciler,
Egemenlik yetkisinin bir görünümü ve soyut labileceği ve nihayet geçici hukuki korumalar
hukuk kurallarının yargısal usuller çerçevesin- gibi temel konular yanında, tahkim ve arabu-
de somut olaya uygulanması olan yargı yetki- luculuk gibi başlıklar medenî usul hukukunun
si, Anayasa’nın dokuzuncu maddesi gereğince, konusunu oluşturmaktadır.
Türk Milleti adına, bağımsız mahkemelerce
kullanılır. Medeni Usul Hukukuna Giriş kitabımız, Açı-
köğretim Fakültesi Adalet Ön lisans Programı
Özel hukuk alanında ortaya çıkan hukuki için yukarıdaki özetlenen konular hakkında
uyuşmazlıkların adli yargı kolunda yer alan öğrencilerimizin ön lisans düzeyindeki bilgi
hukuk mahkemeleri tarafından çözülmesi ve ihtiyacını karşılamak amacıyla uzaktan eğitim
karara bağlanması sürecini düzenleyen kural- tekniğine uygun olarak hazırlanmıştır.
lar bütününe medenî usûl hukuku adı verilir.
Başta Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakül-
Mahkemeler tarafından yürütülen yargılama tesi Adalet Ön lisans programı öğrencileri ol-
faaliyetinin başlaması, sürdürülmesi, tâbi ol- mak üzere konuya ilgi duyan herkes için hazır-
duğu şekil kuralları; bakacakları dava ve işler lanan bu ders kitabı, esasen 6100 sayılı Hukuk
bakımından ilk derece mahkemeleri ile üst Muhakemeleri Kanunu esas alınmak suretiyle
mahkemeler arasındaki ilişki, davada taraflar kaleme alınmış; çok gerekli olmadıkça ön lisans
ve yargılamaya katılabilecek üçüncü kişiler; düzeyinde ayrıntılı olabilecek bilgilerin verilme-
hâkimin, tarafların ve yargılama faaliyetine sinden kaçınılmış ve öğretideki tartışmalara de-
katılan üçüncü kişilerin hak, yetki ve yüküm- ğinilmemiştir. Ortaya çıkan eserin, başta öğren-
lülükleri; dava kavramı, dava türleri ve dava- cilerimiz olmak üzere, konuya ilgi duyan tüm
nın temel aşamaları; uyuşmazlık konusunun okuyuculara faydalı olmasını dileriz.
aydınlatılabilmesi için gerekli olan vakıaların
ne şekilde ispat edilebileceği; mahkemelerin Ağustos 2020, Eskişehir
ne tür kararlar verebileceği, mahkemelerin ka-
rarlarına karşı hangi hukuki yollara başvuru-
Editör
Doç.Dr. Tolga AKKAYA
vii
Bölüm 1
Medeni Usûl Hukuku Kavramı ve Mahkemelerin
Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı
Medeni Usûl Hukuku Kavramı ve Yargı
öğrenme çıktıları
Örgütü
Medenî Usûl Hukukunun Konusu Amacı
1
1 Medeni usûl hukuku, yargı ve yargı örgütü
2
kavramlarını ilişkilendirebilme ve Kaynakları
2 Yargı kollarını ve adli yargı içinde yer alan 3 Medeni usûl hukukunun konusunu,
mahkemeleri sıralayabilme amacını ve kaynaklarını açıklayabilme
3
Mahkemelerin Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı
4 Hâkimlerin bağımsızlığını ve tarafsızlığını
sağlamaya yönelik kuralları açıklayabilme
Anahtar Sözcükler: • Yargı Örgütü • Mahkeme • Ihkakı Hak • Uyuşmazlık • Yargı Kolu • Adli Yargı
• Medeni Yargı
2
1
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
3
1
Medeni Usûl Hukuku Kavramı ve Mahkemelerin Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı
zorla yerine getirilmesini düzenleyen kurallar bütü- tarafından (meşru müdafaa ve zaruret hâli gibi çok
nünü ifade eden icra ve iflâs hukuku da esas itiba- sınırlı hâller dışında) kural olarak yasaklanmıştır. Bu-
riyle, medeni usûl hukukunun devamı niteliğinde nun yerine, tarafsız, güçlü ve örgütlü bir yapı olan
olmakla birlikte, Türk hukukunda ayrı bir kanunla mahkemelere (devlete) başvurmak, güvenceli, âdil ve
düzenlenişinin de etkisiyle, bağımsız bir hukuk dalı etkin bir yoldur. Devletin bu görevi ve sorumluluğu
hâline gelmiştir. üstlenmesiyle onun (yasama ve yürütme yanında)
yargı işlevi ortaya çıkmış ve modern devlet bu işle-
vini, kendi içinde, sırf bu amaçla kurduğu bağımsız
Yargı Kavramı mahkemelere (yargı örgütü) tevdi etmiştir (AY m. 9).
Kıta Avrupası hukuk sistemine dahil olan Türk
hukukunda, hukuk kurallarının soyut ve genel
nitelikli olması esastır. Bu kurallar, esas itibariyle,
kişilerle kişiler ve kişilerle onların oluşturdukları dikkat
diğer kurumlar arasındaki ilişkileri düzenlemekte- Hukuk devletlerinde sınırlı haller dışında (meş-
dir. Bu düzenleyişte, kişisel (bireysel) ve toplum- ru müdafaa ve zaruret hali gibi) ihkak- hak (mü-
sal (kamusal) menfaatler dikkate alınmaktadır. Bir eyyideyi hak sahibinin kendisinin uygulaması)
menfaatin hukuk kuralıyla (yaptırıma bağlanarak) yasaklanmıştır.
korunması (güvence altına alınması) durumunda o
(menfaat) hak mertebesine yükselmektedir. Hak-
Bu çerçevede, yargı kavramını, “soyut hukuk
kın temelinde yer alan menfaatin kişisel olması du-
kurallarının, bağımsız ve tarafsız mahkemeler tara-
rumunda özel hukuktan, buna karşılık söz konusu
fından, somut bir uyuşmazlığın giderilmesi amacıyla,
menfaatin toplumsal olması durumunda ise – ge-
yargısal usûllere uyularak tatbik edilmesi” olarak ta-
nel olarak – kamu hukukundan söz edilir.
nımlamak mümkündür.
Hakkın temelinde menfaatin bulunması, bun-
ları düzenleyen soyut hukuk kuralları sayesinde, ki-
şiler arası ve toplumsal ilişkilerde bir menfaat den-
Yargı, soyut hukuk kurallarının, bağımsız
gesinin ve buna dayalı sosyal barışın kurulmasını
ve tarafsız mahkemeler tarafından, somut
sağlar. Dolayısıyla, bir hakkın (menfaatin), buna
bir uyuşmazlığın giderilmesi amacıyla, yar-
riayet etmeye hukuk kuralıyla mecbur kılınmış kişi
gısal usûllere uyularak tatbik edilmesidir.
tarafından ihlal edilmesi hâlinde, bir taraftan (genel
olarak) toplumdaki menfaat dengesi ve buna bağlı
olarak sosyal barış bozulur; diğer taraftan, (özelde)
o hakkın kendisine tanınmış olduğu kişiyle (hak Yargı Kolları ve Yargılama Hukuku
sahibi – alacaklı) buna riayet yükümlüsü olan kişi Soyut hukuk kuralının koruduğu menfaatin
(borçlu) arasında (bozulan menfaat dengesi sebe- (hakkın) bireysel yahut toplumsal (kamusal) niteli-
biyle) uyuşmazlık ortaya çıkar. ğine bağlı olarak onun mahkemeler eliyle korunma-
İhlalin giderilmesi, böylece ortaya çıkan uyuş- sında uygulanacak olan usûlün (yöntemin) de fark-
mazlığın sona erdirilmesi ve bozulan sosyal barışın lılaştırılması, bu korumanın etkinliği bakımından
yeniden tesis edilebilmesi için düşünülebilecek iki çoğu zaman kaçınılmazdır. Öte yandan, söz konusu
yöntem mevcuttur: Bunlardan birincisi, ihlale bağ- nitelik, korumada bireysel yahut kamusal iradenin
lanan müeyyideyi doğrudan doğruya hak sahibinin önem taşıması açısından da dikkate alınması gerekir.
kendisinin uygulaması (bizzat ihkak-ı hak), diğeri Belirtilen bu iki yön yanında başkaca bazı kriterler
ise güç kullanma yetkisini münhasıran kendi elin- de kullanılmak suretiyle yapılan sınıflandırmada,
de bulunduran devlete (onun bu iş için görevlen- nitelikleri açısından bir bütün teşkil eden dava ve
dirdiği organ olan mahkemelere) başvurmak. işlerin ayrı bir yargılama usûlüne tâbi kılınmasıyla
Bizzat ihkak-ı hak, zayıf olanın müeyyideyi uy- oluşturulan bütünlüğe yargı kolu adı verilmektedir.
gulayamaması, güçlü olanın ise sübjektif etkilerle Türk hukukunda altı farklı yargı kolunun bu-
aşırıya kaçması ve böylece yeni hak ihlallerine ve lunduğu söylenebilir: Bunlar; anayasa yargısı, adli
uyuşmazlıklara neden olup sosyal barışı daha fazla yargı, idari yargı, hesap yargısı, seçim yargısı ve ni-
bozma tehlikesini barındırdığından, modern devlet hayet uyuşmazlık yargısıdır.
4
1
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Ayrı bir yargı kolundan söz edebilmek için mutla- örgütlenişi, çalışmalarına ilişkin dış şartların belirlen-
ka ayrı bir mahkeme örgütlenmesinin varlığı aranmaz. mesi ve yargılama faaliyetine doğrudan yahut dolaylı
Bundan dolayıdır ki sadece organik yargı örgütlenme- şekilde katılan kişilerin statüleri ile görev ve yetkileri-
sinden hareketle yargı kolu ayırımı yapmak mümkün nin belirlenmesi; ayrıca, verilen kararların yerine geti-
değildir. Ancak, çoğunlukla her bir yargı kolunun ayrı rilmesiyle görevli kılınmış cebri icra organlarının ku-
bir mahkeme örgütlenmesine sahip olduğu görülmek- ruluş ve işleyişi, yargı örgütü olarak adlandırılmaktadır.
tedir. Ayrıca, uyuşmazlıkların niteliği, korunan men- Anayasa’nın 142’nci maddesi gereğince, mahkeme-
faat ve uygulanan yargılama usûlü dikkate alındığında lerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama
ayrı bir yargı kolu olduğunun kabûlü kaçınılmaz bu- usûlleri kanunla düzenlenir. Bu düzenlemenin bir so-
lunan (genel) ceza yargısı, Türk hukukunda, mahkeme nucu olarak, yargı işlevini yerine getirecek olan mah-
örgütlenmesinden hareket edilerek geleneksel olarak kemelerin kuruluşunun kanunla düzenlenmesi yeterli
adli yargı içinde konumlandırılmaktadır. olup ayrıca anayasal bir düzenlemeye gerek bulunma-
Genel olarak ifade etmek gerekirse kamu hu- maktadır. Bununla birlikte, Anayasa, Üçüncü Kısım,
kuku – özel hukuk ayrımında, özel hukuk alanına Üçüncü Bölüm içinde yüksek mahkemeleri düzenle-
giren hukuk dallarında düzenlenmiş olan hukuki miştir. Genellikle ilk derecede (ve ayrıca kurulduğu yar-
ilişkilerden kaynaklanan uyuşmazlıkların, hukuk gı kollarında istinaf derecesinde) verilen nihai kararların
mahkemelerince, medeni usûl hukuku tarafından hukuka uygun olup olmadığını kontrol eden ve böyle-
öngörülen yöntemler dahilinde çözümlenmesi, adli ce aynı zamanda ilgili yargı kolu açısından ülkede içti-
yargının “medeni yargı (hukuk yargısı)” (alt) kolu hat birliğinin sağlanması görevini yerine getiren mah-
olarak adlandırılmaktadır. kemeler yüksek mahkeme olarak adlandırılmaktadır.
Medeni yargı alanına giren uyuşmazlıkların mah- Anayasaya göre yüksek mahkemeler şunlardır: Anayasa
kemeler eliyle çözümünde uygulanacak olan yöntem Mahkemesi (m. 146 vd.), Yargıtay (m. 154), Danıştay
ayrı bir hukuk disiplinidir. Bu disiplin, Türk huku- (m. 155) ve Uyuşmazlık Mahkemesi (m. 158).
kunda, medeni usûl hukuku olarak adlandırılmak-
tadır. Ancak, yargılama faaliyetinde, uygulanacak
usûlün (yöntemin) yanı sıra, yargı örgütü, mahkeme- Yüksek mahkeme, ilk derecede (ve ayrıca
lerin görev ve yetkisi, yargılama faaliyetine katılacak kurulduğu yargı kollarında istinaf derecesin-
olan kişilerin personel rejimi, tebligat ve harçlar gibi de) verilen nihai kararların hukuka uygun
pek çok husus da gündeme gelmektedir. Söz konu- olup olmadığını kontrol eden ve ilgili yargı
su bütün yönleri ifade etmek üzere “yargılama huku- kolu açısından ülkede içtihat birliğinin sağ-
ku” tabiri kullanılmaktadır. Dolayısıyla, medenî usûl lanması görevini yerine getiren mahkemedir.
hukuku aslında yargılama hukukunun bir alt dalıdır.
Ancak, Türk hukukunda, bu tabirlerden biri diğeri
yerine kullanılmaktadır. Öte yandan, yargılama hu- Buna karşılık, somut uyuşmazlığın dava yoluyla
kukuna dahil olan diğer alanlar çoğu zaman ayrı bir ilk önce kendisine götürüldüğü, tahkikat ve yargıla-
dersin konusu yapılmadığından, medeni usûl hukuku ma yaparak uyuşmazlık hakkında hüküm veren ilk
dersleri içinde onlara da yer verilmektedir. derece mahkemelerinin (ve hakeza, bu mahkemeler-
ce verilen kararların hem hukuk hem de vakıa/olgu
açısından doğruluk denetiminin yapıldığı istinaf
Medeni usûl hukuku, medenî yargı ala- derecesinde yer alan mahkemelerin) kuruluşunun
nına giren uyuşmazlıkların mahkemeler ve işleyişinin düzenlenmesi (Anayasa’nın sözü edilen
eliyle çözümünde uygulanacak olan ayrı 142’nci maddesi gereğince) kanunlara bırakılmıştır.
bir hukuk disiplinidir. Medeni yargının da içinde yer aldığı adli yargı
açısından, ilk derecede ve istinaf derecesinde yer
alan mahkemelerin kuruluşu ve işleyişi ile görev ve
yetkileri 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahke-
Yargı Örgütü meleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş,
Egemenliğin kullanım biçimlerinden birini teşkil Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun tarafından
eden yargı yetkisi, Anayasa’nın 9 uncu maddesi gere- düzenlenmektedir. Bunun yanında, bazı özel veya
ğince bağımsız mahkemelere bırakılmıştır. Söz konu- genel (temel) kanunlarda da ilk derece mahkemele-
su yetkiyi kullanacak olan mahkemelerin kuruluş ve rinin kuruluşu hakkında düzenlemeler mevcuttur.
5
1
Medeni Usûl Hukuku Kavramı ve Mahkemelerin Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı
Adli yargının medenî yargı alanında ilk derecede görev yapan mahkemelerine hukuk mahkemeleri adı
verilir. Önlerine dava yoluyla gelen uyuşmazlıklara ilk önce bakan bu mahkemeler de genel mahkemeler ve
özel mahkemeler şeklinde iki gruba ayrılır. Bakacakları dava ve işler belli kişi yahut iş gruplarına göre sınır-
landırılmamış bulunan, bilakis, medeni yargı alanına dahil olup bir özel mahkemenin görevine girmeyen
bütün uyuşmazlıklara bakmakla görevli kılınan mahkemeler genel mahkeme olarak tanımlanır. Bunlar, her
il merkezi ile bölgelerin coğrafi durumu ve iş yoğunluğu
dikkate alınarak belirlenen ilçelerde Hâkimler ve Savcılar
Kurulunun olumlu görüşü alınarak kurulan sulh hukuk dikkat
ve asliye hukuk mahkemeleridir (5235 sK. m. 4, m. 5). Sulh ve asliye hukuk mahkemeleri genel mah-
Bunların yanında, her biri bir özel kanuna yahut bir ge- kemeler iken; aile mahkemesi, fikrî ve sınaî
nel (temel) kanun içindeki özel düzenlemeye dayanılarak haklar hukuk mahkemeleri, icra mahkemeleri,
kurulan özel mahkemelerin bakacakları dava ve işler belli iş mahkemeleri, kadastro mahkemeleri, tica-
kişi yahut iş gruplarına göre belirlenmiş olup kurulmadık- ret mahkemeleri ve tüketici mahkemeleri özel
ları yerlerde bu mahkemelerin görevine giren dava ve işler mahkemelerdir. Bu konuda daha fazla bilgi için
de genel mahkemelerce görülür. Medeni yargı alanında “Adli Yargı Hukuk Mahkemeleri Ve Bu Mahke-
ilk derecede görev yapan özel mahkemeler şunlardır: aile meler Arasındaki İlişkiler” başlıklı 2’nci bölümü
mahkemeleri, fikrî ve sınaî haklar hukuk mahkemeleri,
inceleyiniz.
icra mahkemeleri, iş mahkemeleri, kadastro mahkemele-
ri, ticaret mahkemeleri ve tüketici mahkemeleri.
İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararların eksik veya yanlış olması ihtimali her zaman mevcut-
tur. Bunu göz önünde bulunduran kanun koyucu, aynı zamanda hak arama özgürlüğünün de bir gereği ola-
rak ilk derecede verilen kararların denetiminin yapıldığı kanun yolları için ayrı bir mahkeme örgütlenmesine
gitmiştir. Buna göre, Adalet Bakanlığınca, bölgelerin coğrafi durumları ve iş yoğunluğu göz önünde bulundu-
rularak belirlenen yerlerde, ilk derecede verilen ve verildiği
anda kesin olmayan nihai kararların hukuk ve vakıa (olgu)
açısından kanun yolu denetiminin (istinaf) yapıldığı bölge
adliye mahkemeleri kurulur (5235 sK. m. 25/1).
dikkat
Bölge adliye mahkemelerince verilip, verildiği anda Bölge Adliye Mahkemeleri, verildiği anda kesin
kesin olmayan nihai kararların hukuka uygunluk (temyiz) olmayan nihai kararlara ilişkin hem vakıa hem
denetiminin yapılması ve ayrıca Ülkede içtihat birliğinin olgu denetimi yaparken Yargıtay yalnızca huku-
sağlanması amacıyla kurulmuş olan Yargıtay (Anayasa m. ki denetim yapar.
154; 2797 sayılı Yargıtay Kanunu m. 1), adli yargıya ilişkin
yargı örgütlenmesinde en üst mahkeme konumundadır.
Öğrenme Çıktısı
6
1
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
7
1
Medeni Usûl Hukuku Kavramı ve Mahkemelerin Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı
rür. Keza, maddi gerçekliğe ulaşmada bazen ispat Bölüm’de yer alan hükümler (m. 138 vd.) aynı za-
ve delillere ilişkin sınırlamalar, bazen de dava yahut manda medeni usûl hukukunun anayasal düzen-
talebin konusunun niteliği gereği ilgili taraf yahut lemeleri niteliğindedir.
talepte bulunana mahkeme sürecinde de tanınan Kanuni düzenlemelerin başında ise 12.01.2011
tasarruf yetkisi karşısında, medeni usûl hukukunun tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Ka-
bir amacı olarak kabul edilemez. Buna karşılık, nunu (RG., T. 04.02.2011, S. 27836) gelmek-
mahkemeye başvuranların nasıl bir süreçle karşıla- tedir. 1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri
şacağının önceden bilinmesi ve bunun kural olarak Kanunu’nun yerini alarak 1 Ekim 2011 tarihin-
bağlayıcı olması, hak arama sürecinde önemli bir de yürürlüğe giren bu Kanun, medeni yargı ala-
güvence teşkil eden belirliliği sağlayacak ve olası nında ilk derece mahkemelerindeki yargılama ile
keyfiliğe engel teşkil edecektir. Bundan dolayıdır kanun yolu incelemesi bakımından en temel ka-
ki medeni usûl hukukunun en önemli amacının, nun niteliğindedir. Bunun yanında, bilhassa özel
mahkemenin önüne gelen dava ve talepleri karara mahkemelerin kuruluşunu düzenleyen kanunlar
bağlaması sürecinin tâbi olduğu kuralları düzenle- (örneğin: 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuru-
mek, bu yolla belirlilik sağlamak ve keyfiliğin önü- luş, Görev ve Yargılama Usûllerine Dair Kanun;
ne geçmek olduğu söylenebilir. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu gibi) ile Türk
Medenî Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu gibi
temel kanunlarda da, medeni usûl hukukunu il-
gilendiren hükümler bulunmaktadır. Keza, 5235
dikkat
Medenî usûl hukukunun en önemli amacı, dava sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge
ve talepleri karara bağlaması sürecinin tâbi ol- Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yet-
duğu kuralları düzenlemek, bu yolla belirlilik kileri Hakkında Kanun, 2797 sayılı Yargıtay Ka-
sağlamak ve keyfiliği önlemektir. nunu, 492 sayılı Harçlar Kanunu ve 7201 sayılı
Tebligat Kanunu gibi, asıl düzenleme alanı farklı
olmakla birlikte medeni usûl hukukuna yönelik
hükümler içeren pek çok kanun vardır.
Medeni Usûl Hukukunun Kaynakları
Anayasal ve kanuni düzenlemeler yanında,
Bir dava yahut talebin mahkeme önüne geti-
özellikle zikredilmesi gereken önemli bir husus,
rilişinden bunun karara bağlanmasına kadar olan
Yargıtay kararlarının medeni usûl hukuku açısın-
süreç ile verilen kararın kesinleşmesi ve doğurdu-
dan çok büyük bir önemi haiz olduğudur. Bun-
ğu sonuçların düzenlenmesine ilişkin hükümle-
lar arasında, sayısı pek de az olmayan içtihadı
rin medeni usûl hukukuna ilişkin bulunduğunu
söylemek mümkündür. Bu nitelikteki kurallara birleştirme kararları önemli bir yer tutmaktadır.
öncelikle Anayasa’da yer verildiğini görmekteyiz. Yargıtay Kanunu’nun 45’inci maddesinin beşin-
Nitekim Anayasa’nın yargı yetkisinin kullanılma- ci fıkrası gereğince, içtihadı birleştirme kararları,
sına ilişkin 9’uncu, hak arama hürriyetine ilişkin benzer hukuki konularda Yargıtay genel kurulları-
36’ncı ve Cumhuriyetin temel organlarından nı, dairelerini ve adliye mahkemelerini (ilk derece
“yargı”nın düzenlendiği Üçüncü Kısım Üçüncü mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri) bağlar.
8
1
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Öğrenme Çıktısı
9
1
Medeni Usûl Hukuku Kavramı ve Mahkemelerin Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı
Yargılama Faaliyetinin Süjeleri lik hâlleri ve meslek içi eğitimleri ile diğer özlük iş-
Usûlî talebin karara bağlanması süreci, usûl leri, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
hükümleri çerçevesinde yapılan usûl işlemleri ara- esaslarına göre kanunla düzenlenir.
cılığıyla yürütülür. Söz konusu usûl işlemlerinin Anayasa’nın gerek sözü edilen bu (AY m. 140)
bir kısmı mahkemece, bir kısmı ise davanın taraf- ve gerekse diğer ilgili hükümleri (özellikle AY m.
larınca (yahut talepte bulunan kişi ve talebin mu- 138 ve m. 139) dikkate alındığında, başka hiçbir
hatabınca) yapılır. Diğer bir ifadeyle, temelinde yer kamu görevlisinin Anayasa tarafından böyle geniş
alan hukuki ilişkiden farklı olarak usûl hukuku iliş- bir düzenlemeye mazhar olmadığı fark edilir. Bu-
kisinde ayrı bir süje daha bulunmaktadır. Bu süje, nun sebebi, hâkimlerin, Devletin haiz olduğu ege-
yargı yetkisini mahkeme nezdinde Türk Milleti menlik kuvvetinin bir yansıması niteliğindeki yargı
adına kullanan (AY m. 9) hâkimdir. yetkisini Türk milleti adına, tek başına ve gerekti-
Yargılama faaliyetinde taraf sıfatıyla yer alan ğinde Devletin diğer organları niteliğindeki yasa-
kişilerin durumu ile onların iradî temsili (davaya ma ve yürütmeye karşı da kullanmalarıdır.
vekâlet konusunu) ayrı bir başlıkta ele alınmıştır. Keza, başka hiçbir kamu görevlisi için söz ko-
(Daha fazla bilgi için “Davada Taraflar Ve Yargıla- nusu olmayan “(Anayasaya, kanuna ve hukuka
maya Katılan Üçüncü Kişiler” başlıklı 3. Bölümü uygun olarak) vicdani kanaatlerine göre” hüküm
inceleyiniz.) Burada sadece söz konusu faaliyeti verme yetkisi, görevlerinin gereği gibi ifasının ka-
mahkeme adına yürüten kişiler ele alınmaktadır. çınılmaz bir şartı olduğundan, sadece hâkimlere
Bu çerçevede özellikle üzerinde durulması gere- tanınmıştır. Bu yön, vicdani kanaatin oluşumuna
ken üç grup süje vardır: Bunlar; hâkimler, zabıt etki eden faktörler de dikkate alındığında, “insan”
kâtipleri ve diğer yazı işleri görevlileridir. Cumhu- olarak hâkimlere ve icra ettiği hâkimlik mesleğine
riyet savcılarının kamu düzenini ilgilendiren bazı özel bir önem verilmesini gerekli kılar. Bu çerçe-
hâllerde açık bir kanun hükmü gereğince hukuk vede, hâkimlerin hukuki bilgi (pozitif hukuk bil-
davası açmaları dışında, medeni usûl hukuku açı- gisi yanında bilgiye ulaşma ile bilgiyi kullanma ve
sından herhangi bir görevleri bulunmadığından, doğru şekilde uygulama anlamında metodoloji)
onlara ayrıca değinilmemektedir. açısından yeterlilikleri kadar, genel kültürünün,
değer yargılarının, kişilik yapısının, sosyal iliş-
Hâkimler kilerinin ve ruh hâlinin de vereceği karara etkili
olabileceği dikkate alınır. Bundan dolayıdır ki bir
Türk milleti adına yargı yetkisini kullanmak taraftan hâkimlerin mesleğe alınışı ve meslekte
üzere kurulan mahkemeler, personel itibariyle denetimleri (mesleğe ilişkin mevzuat hükümle-
üç unsurdan oluşan bir bütündür. Bunlar arasın- riyle) özel şekilde düzenlenirken; diğer taraftan,
da yargı yetkisini fiilen kullanan hâkimdir. Zabıt hâkimlerin verdikleri her bir somut kararın hu-
kâtibi ile yazı işlerinde görev yapan diğer kişilerin kuka (ve duruma göre maddi vakıalara) uygunluk
işlevleri doğrudan yargı yetkisinin kullanılması ni- açısından bir üst mahkemede kanun yolu deneti-
teliğinde olmayıp yargısal faaliyetin bir düzen için- mine tâbi tutulması esası (usûl hukukuna ilişkin
de yürütülmesini sağlamak üzere, hâkime destek mevzuat hükümleriyle) benimsenmiştir.
olmaya yöneliktir.
Adli ve idari yargıda hâkimlik mesleğini düzen-
Anayasa’nın 140’ıncı maddesi gereğince, leyen temel kanun, 2802 sayılı Hâkimler ve Sav-
hâkimlik (ve savcılık görevleri) meslekten hâkimler cılar Kanunu’dur. Bu Kanuna göre, mesleğe giriş
eliyle yürütür. Hâkimlerin (ve savcıların) nitelik- için (Kanunun 39’uncu maddesiyle getirilen istis-
leri, atanmaları, hakları ve ödevleri, aylık ve öde- na dışında) önce adaylık dönemine kabul gerekli-
nekleri, meslekte ilerlemeleri, görevlerinin ve görev dir (2802 sK m. 7, I). Adaylığa kabul için aranan
yerlerinin geçici veya sürekli olarak değiştirilmesi, koşullar, aynı Kanun’un 8’inci maddesinde sıralan-
haklarında disiplin kovuşturması açılması ve disip- mıştır. Söz konusu koşulları karşılayanlar, katıldık-
lin cezası verilmesi, görevleriyle ilgili veya görevleri ları yazılı ve sözlü (mülakat) sınavda başarılı bu-
sırasında işledikleri suçlardan dolayı soruşturma lunmaları halinde hâkim (ve savcı) adayı statüsünü
yapılması ve yargılanmalarına karar verilmesi, mes- kazanırlar ve bu dönemde meslek öncesi eğitime tâbi
lekten çıkarmayı gerektiren suçluluk veya yetersiz- tutulurlar. Bu statü devam ettiği sürece (kural ola-
10
1
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
rak iki yıl), adaylar, 657 sayılı Devlet Memurları Mahkemelerin Bağımsızlığı ve
Kanunu’na tâbi olup hâkim sıfatını kazanmazlar Hâkimlik Teminatı
ve hâkimlere özgü güvencelerden yararlanamazlar Anayasa’nın 2’nci maddesinde, Cumhuriyetin
(2802 sK m. 7, III). Adaylık devresinde sürdürülen nitelikleri arasında yer verilen “hukuk devleti” ilke-
meslek öncesi eğitim sonunda yapılan yazılı sınav- sinin gerçekleşmesi açısından en önemli koşullar-
da başarılı olup meslek açısından engel hâli bulun- dan birisi, kuvvetler ayrılığıdır. Kuvvetler ayrılığın-
mayanlar, Hâkimler ve Savcılar Kurulunca mesleğe dan söz edebilmek için, yasama, yürütme ve yargı
kabul edilerek hâkim statüsü kazanırlar ve bu sta- yetkilerinin farklı ellerde toplanmış olması yetmez,
tüye Anayasa ve kanunlarla (görev gereği) tanınmış ayrıca bu yetkileri kullanan organların birbirinden
olan hak ve güvencelerden yararlanırlar. bağımsız olmaları da gerekir.
Anayasa, mahkemelerin bağımsızlığına özel
Zabıt Kâtibi bir önem vermiştir. Bunun en belirgin göstergesi,
Yazı işleri personeli arasında yer alıp adli yargı yargı yetkisinin kimin tarafından kullanılacağını
adalet komisyonlarınca (2802 sK m. 113 vd.) belli düzenlerken açıkça “bağımsız” mahkemelerden söz
bir mahkemede zabıt kâtibi olarak görevlendirilen etmesine karşılık (AY m. 9), yasama yetkisi açısın-
kişiler, görevlendirildikleri mahkemede hâkimin dan “devredilmezliğe” (AY m. 7), yürütme yetkisi
emri ve gözetimi altında çalışırlar. Bu kişilerin en açısından ise “Anayasa ve kanunlara uygun olarak
önemli görevi, mahkemede ve mahkeme dışında kullanılmasına” (AY m. 8) vurgu yapmasıdır. Bu-
hâkim huzuruyla yapılan bütün işlemlerde hazır nun başlıca sebebi, niteliği gereği ve tarihsel süreçte
bulunmak (HMK m. 157/1); tahkikat ve yargıla- pek çok örneğinde rastlandığı üzere, yürütmenin
ma işlemlerinin icrasıyla iki tarafın ve diğer ilgile- ve yasamanın yargıya müdahale konusunda daha
rin sözlü açıklamalarını hâkimin dikte ettirmesiyle elverişli konumda bulunması, yasama yetkisini de
tutanağa geçirmek (HMK m. 154/1) ile yargılama- kullanmaya kalkışması ve hukuk kurallarını uygu-
dan evvel ve gerektiği hâllerde dava dosyasını ince- larken (yürütürken) o hukuk kuralının çerçevesi
lemek için hâkime vermek ve zamanında eksiksiz dışına çıkmak hususunda istekli olabilmesidir.
olarak almaktır (HMK m. 162). Zabıt kâtibi için, Öte yandan, koyduğu hukuk kurallarıyla
bunlar dışında da kanunlarla verilmiş pek çok gö- (usûlüne uygun olarak değiştirilmedikleri yahut kal-
rev vardır. Yargılama faaliyetine olan bu yakın yasal dırılmadıkları sürece) bunları koyanların da bağlılığı
konumu sebebiyle, zabıt kâtiplerinin, hâkim huzu- ve hukuk kurallarını yürütmekle görevlendirilen or-
runda yapılan işlemlerin resmî tanığı durumunda ganların bu faaliyetleri esnasında hukuka uygun dav-
olduğu söylenebilir. Bu önemli işlev ve konumla- ranma zorunlulukları anlamındaki “hukukun üstün-
rından dolayı, zabıt kâtiplerinin de hâkimlere iliş- lüğü” ilkesi de hukuk devleti olmanın çok önemli bir
kin yasaklılık ve ret sebeplerine dayanılarak redde- koşuludur. Bu koşulun sağlanıp sağlanmadığı etkin
dilebilmeleri öngörülmüştür (HMK m. 45). bir biçimde denetlenmedikçe ve bu denetim, endişe
edilen ihlâli gerçekleştirmesi potansiyeli bulunanlar
(yasama ve yürütme) dışında bir ele verilmedikçe,
Yazı İşleri (Kalem) Görevlileri ilkenin mevcudiyeti salt normatif bir düzenlemeden
Yargılama faaliyetiyle ilgili kayıt, dosya tutma, ibaret kalabilir. O hâlde, hukukun üstünlüğü ilke-
yazışma, arşiv ve benzeri daha pek çok işin yeri- sine uygulamada riayet edilmesinin güvence altına
ne getirilmesi gerekir. Bu işlerin tamamı, yazı işleri alınabilmesi için, gerekli olan denetimin yapılması-
müdürünün sorumluluğu altında, diğer yardımcı nın onlardan bağımsız bir organ olan mahkemelere
personel (mahkeme yazı işleri memurları) tarafın- bırakılması gerekir.
dan yapılır. Dolayısıyla, hukuk devleti olabilmek için kuv-
Yazı işleri müdürleri, ayrı bir noterlik kurul- vetler ayrılığı yanında, mahkemelerin bağımsızlığı
mamış olan yerlerde geçici yetkili noter yardımcılığı ile yasama ve yürütmenin işlemlerinin yargısal de-
(Noterlik K. m. 32) ile ayrı bir icra ve iflâs dairesi netimi kaçınılmazdır. Denetimi yapan organın de-
kurulmamış olan yerlerde, icra ve iflâs müdürlüğü netlenen organdan bağımsızlığı ise eşyanın doğası
görevlerini de ifa ederler (İİK m. 1, III). gereğidir.
11
1
Medeni Usûl Hukuku Kavramı ve Mahkemelerin Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı
12
1
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
13
1
Medeni Usûl Hukuku Kavramı ve Mahkemelerin Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı
ten değerlendirilmesi gereken bir husustur. Diğer a) Kendisine ait olan veya doğrudan doğruya
bir ifadeyle, anayasal güvencelerle donatılmış bir ya da dolayısıyla ilgili olduğu davada,
hâkimin statü olarak bağımsızlığının sağlandığı b) Aralarında evlilik bağı kalkmış olsa bile eşi-
söylenebilir. Ancak, önüne gelen somut uyuşmaz- nin davasında,
lığın taraflarından birisi ile kendisi arasında akra- c) Kendisi ve eşinin altsoy veya üstsoyunun
balık, düşmanlık yahut bir çıkar ilişkisi mevcutsa davasında,
hâkim, bu davada tarafsız kalamayabilir. Dolayı- d) Kendisi ile arasında evlatlık bağı bulunanın
sıyla, dar anlamda bağımsızlığın genel olarak statü davasında,
açısından değerlendirilmesi gerekirken, tarafsızlık,
e) Üçüncü derece de dahil olmak üzere, kan
bakılmakta olan her bir somut davanın tarafları ba-
veya kendisini oluşturan evlilik bağı kalksa
kımından dikkate alınacak olan bir husustur. dahi kayın hısımlığı bulunanların davasında,
Hâkimlerin tarafsızlığı (taraflardan bağımsız- f ) Nişanlısının davasında,
lığı), hâkimlik mesleğiyle ilgili temel kanunlarda
g) İki taraftan birinin vekili, vasisi, kayyımı
değil, yargılama usûlüne ilişkin kanunlarda dü-
veya yasal danışmanı sıfatıyla hareket ettiği
zenlenmiştir. Bundan dolayıdır ki ceza yargıla-
davada.
ması için Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK
m. 22- m. 31), idari yargı için (Hukuk Muhake- Kanunda yasaklılık sebebi olarak öngörülen
hâller yukarıda sayılanlardan ibaret (tahdidî) olup
meleri Kanunu’na atıfla) İdari yargılama Usûlü
bunlar örnekleme yoluyla genişletilemez.
Kanunu’nda (İYUK m. 31) ve medeni yargı için
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK m. 33
– m. 44) bu hususta (birbirlerinden çok farklı ol-
masalar da) ayrı ayrı düzenlemeler mevcuttur.
dikkat
Hukuk Muhakemeleri Kanunu, medeni yargı Hâkimin yasaklılık sebepleri kanunda sayılan-
açısından hâkimlerin tarafsızlığını sağlamaya yöne- larla sınırlıdır, genişletilemez.
lik iki ayrı müesseseye yer vermektedir. Bunlardan
birincisi hâkimin yasaklılığı, ikincisi ise hâkimin
reddidir. Kanunun yaptığı bu ayırım esas alınmak
suretiyle her iki müesseseyi ayrı başlıklar altında ele Yasaklılığın Dikkate Alınması, İleri
almak daha uygun olacaktır. Sürülmesi ve Sonuçları
Yasaklılık sebeplerinden birisinin mevcut ol-
ması durumunda hâkim, talep olmasa dahi, bunu
Hâkimin (Davaya Bakmaktan) re’sen (görevi gereği kendiliğinden) gözeterek çe-
Yasaklılığı kilme kararı vermek zorundadır (HMK m. 34/1).
Hukuk Muhakemeleri Kanunu, bazı durumlarda Taraflar da yargılamanın her aşamasında, hâkim
hâkimin tarafsız kalamayacağını varsayarak bunlar- için bir yasaklılık sebebi bulunduğunu ileri sürerek
dan birisinin mevcudiyetini, davaya bakan hâkim için hâkimden çekilmesini isteyebilirler.
yasaklılık sebebi yapmıştır. Kanun koyucunun değer-
lendirmesine göre, söz konusu durumlarda, davaya
bakan hâkim ile somut uyuşmazlığın tarafları arasın-
da öyle sıkı ve yakın bağlılık vardır ki artık böyle bir dikkat
durumda hâkimin tarafsız kalması düşünülemeyece- Yasaklılık sebeplerini hâkim, re’sen dikkate al-
ğinden, onun bu davaya bakmaması icap eder. mak zorunda olduğu gibi, taraflar da yargılama-
nın her aşamasında bu durumu ileri sürebilirler.
Yasaklılık Sebepleri
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 34’üncü
maddesinde, hâkimin davaya bakmaktan yasak- Yasaklılık sebebi bulunmasına rağmen davanın
lılığı sebepleri yedi bent hâlinde sayılmıştır. Buna her iki tarafı, hâkimin davaya devam etmesi husu-
göre, aşağıdaki hâllerde hâkim davaya bakamaz, sunda anlaşsalar bile, böyle bir anlaşma geçerli olmaz;
talep edilmese bile çekilmek zorundadır: hâkim, buna rağmen (re’sen) çekilmek zorundadır.
14
1
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
15
1
Medeni Usûl Hukuku Kavramı ve Mahkemelerin Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı
maddesi, reddini gerektiren bir neden bulunması- Ret Talebinin İleri Sürülmesi
na rağmen kendisini bizzat reddederek çekilmeyen Ret talebinin ya davaya bakan hâkimin bizzat
hâkimin, iki taraftan biri ret talebinde bulununca- kendisi ya da taraflardan birisince ileri sürülmesi
ya kadar davaya bakabileceğini hükme bağlamıştır gerekir. Ret talebinin ileri sürülmesi bakımından
(HMK m. 37). Hukuk Muhakemeleri Kanunu (m. 38) ayrıntılı
bir prosedür öngörmektedir.
Yaşamla İlişkilendir
16
1
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
17
1
Medeni Usûl Hukuku Kavramı ve Mahkemelerin Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı
Ret talebinin yapılmasından mercinin bu talep hakkındaki kararına kadar, hakkında ret talebi ileri sü-
rülen hâkim kural olarak davaya devam edemez. Bu durumda, söz konusu hâkim, ilgili dava bakımından
sadece acele olarak yapılması gereken işlemleri (delil tespiti, ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz vb.) yapabilir.
Keza, davanın (veya işin) bizatihi kendisi gecikmesinde sakınca bulunan davalar (yahut işler) cümlesinden
ise, reddi istenen hâkim bir taraftan o davaya (veya işe) bakmaya devam edebilir (HMK m. 42/4).
Ret talebinin kabulü hâlinde, davaya bir başka hâkim tarafından bakılacaktır. Ret talebinin reddi
hâlinde ise, reddi istenen hâkim davaya (kaldığı yerden itibaren) bakmaya devam eder (HMK m. 42/5).
Esas hüküm bakımından istinaf yolu kapalı bulunan dava ve işlerde, hâkimin reddi talebi hakkındaki
merci kararları kesindir. Buna karşılık, esas hüküm bakımından istinaf yolu açık bulunan dava ve işlerde
ise ret talebi hakkındaki merci kararına karşı tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf
yoluna gidilebilir (HMK m. 43/1-3).
Ret talebinin kabulü halinde, hakkında ret sebebi bulunan hâkim huzuruyla yapılan bütün işlemlerin
iptal edilmesi söz konusu değildir. Bilâkis, bu durumda, ret sebebinin doğduğu tarihten itibaren reddedilen
hâkimce yapılmış olan ve ret talebinde bulunan tarafça itiraz edilen esasa etkili işlemler, davaya daha sonra
bakacak hâkim tarafından iptal edilir (HMK m. 43/3).
Öğrenme Çıktısı
18
1
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
1 Roma hukukundan itibaren yapılan “özel hukuk – kamu hukuku” ayrımında, özel hukuk alanına
dahil (maddi) hukuk normlarının öngördükleri haklara riayetle yükümlü olanların bunu kendiliklerin-
den yerine getirmemeleri hâlinde, güç kullanma tekelini elinde bulunduran devletin buna müdahale
etmeye karar vermek üzere kurduğu kurumların (yargı örgütü – mahkemeler), söz konusu müeyyideye
karar verme sürecini düzenleyen kurallar bütününe medeni usûl hukuku adı verilmektedir. Bir hakkın,
buna riayet etmeye hukuk kuralıyla mecbur kılınmış kişi tarafından ihlal edilmesi halinde, bir taraftan,
toplumdaki menfaat dengesi ve buna bağlı olarak sosyal barış bozulur; diğer taraftan, (özelde) o hakkın
kendisine tanınmış olduğu kişiyle (hak sahibi – alacaklı) buna riayet yükümlüsü olan kişi (borçlu) ara-
sında uyuşmazlık ortaya çıkar. İhlâlin giderilmesi, böylece ortaya çıkan uyuşmazlığın sona erdirilmesi ve
bozulan sosyal barışın yeniden tesis edilebilmesi için düşünülebilecek yöntemlerden biri ihlale bağlanan
müeyyideyi doğrudan doğruya hak sahibinin kendisinin uygulaması (bizzat ihkak-ı hak), diğeri ise güç
kullanma yetkisini münhasıran kendi elinde bulunduran devlete (onun bu iş için görevlendirdiği organ
olan mahkemelere) başvurmaktır. İhkakı hak istisnai hâller dışında yasaklanmıştır. Yargı ise “soyut hukuk
kurallarının, bağımsız ve tarafsız mahkemeler tarafından, somut bir uyuşmazlığın giderilmesi amacıyla,
yargısal usûllere uyularak tatbik edilmesi” olarak tanımlanmaktadır.
2 Türk hukukunda altı farklı yargı kolunun bulunduğu söylenebilir: Bunlar; anayasa yargısı, adli yargı,
idari yargı, hesap yargısı, seçim yargısı ve nihayet uyuşmazlık yargısıdır. Genel olarak ifade etmek gere-
kirse, kamu hukuku – özel hukuk ayrımında, özel hukuk alanına giren hukuk dallarında düzenlenmiş
olan hukuki ilişkilerden kaynaklanan uyuşmazlıkların, hukuk mahkemelerince, medeni usûl hukuku
tarafından öngörülen yöntemler dahilinde çözümlenmesi, adli yargının “medenî yargı (hukuk yargısı)”
(alt) kolu olarak adlandırılmaktadır. Adli yargının medeni yargı alanında ilk derecede görev yapan mah-
kemelerine hukuk mahkemeleri adı verilir. Önlerine dava yoluyla gelen uyuşmazlıklara ilk önce bakan
bu mahkemeler de genel mahkemeler ve özel mahkemeler şeklinde iki gruba ayrılır. İlk derecede verilen
kararların denetiminin yapıldığı kanun yolları için ayrı bir mahkeme örgütlenmesine gidilmiştir. İlk
derecede verilen ve verildiği anda kesin olmayan nihai kararların hukuk ve vakıa (olgu) açısından kanun
yolu (istinaf) denetimi bölge adliye mahkemeleri tarafından yapılır. İlk derecede (ve ayrıca kurulduğu
yargı kollarında istinaf derecesinde) verilen nihai kararların hukuka uygun olup olmadığını kontrol eden
ve böylece aynı zamanda ilgili yargı kolu açısından ülkede içtihat birliğinin sağlanması görevini yerine
getiren mahkemeler yüksek mahkeme olarak adlandırılmaktadır. Anayasaya göre Anayasa Mahkemesi
(AY m. 146 vd.), Yargıtay (AY m. 154), Danıştay (AY m. 155) ve Uyuşmazlık Mahkemesi (AY m. 158)
yüksek mahkemedir.
19
1
Medeni Usûl Hukuku Kavramı ve Mahkemelerin Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı
3 Medeni usûl hukukunun konusunu, bir dava veya talebin mahkeme önüne getirilmesinden bunun mahke-
mece karara bağlanmasına kadar olan sürecin yöntem açısından düzenlenmesine, verilen kararın kesinleşmesi
ile doğurduğu sonuçların ortaya konulmasına dair kurallar oluşturur. Medeni usûl hukukunun en önemli ama-
cının, mahkemenin önüne gelen dava ve talepleri karara bağlaması sürecinin tâbi olduğu kuralları düzenlemek,
bu yolla belirlilik sağlamak ve keyfiliğin önüne geçmek olduğu söylenebilir. Medeni Usûl Hukuku’nun başlıca
kaynakları; Anayasa, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, bilhassa özel mahkemelerin kuruluşunu düzenleyen ka-
nunlardır. Ayrıca Türk Medenî Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu gibi temel kanunlarda da medeni usûl hu-
kukunu ilgilendiren hükümler bulunur. Keza, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu, 492 sayılı Harçlar
Kanunu ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu gibi medenî usûl hukukuna yönelik hükümler içeren pek çok kanun
vardır. Yargıtay kararları da medenî usûl hukuku açısından çok büyük bir önemi haizdir. Bunlar arasında, sayısı
pek de az olmayan içtihadı birleştirme kararları önemli bir yer tutmaktadır.
4 Bağımsızlığın kapsamı, esas itibariyle Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaate göre hü-
küm vermektir. Hâkimin Anayasaya, hukuka ve kanunlara uygun olarak vicdani kanaatine göre karar verebilme-
si için, kendisiyle, önüne gelen somut uyuşmazlığın tarafları arasında “bağımlılık” yaratacak bir yakınlığın yahut
ilişkinin bulunmaması, hâkimin tarafsız olması gerekir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu, medeni yargı açısından
hâkimlerin tarafsızlığını sağlamaya yönelik iki ayrı müesseseye yer vermektedir. Bunlardan birincisi hâkimin
yasaklılığı, ikincisi ise hâkimin reddidir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 34’üncü maddesinde, hâkimin da-
vaya bakmaktan yasaklılığı sebepleri yedi bent halinde sayılmıştır. Bunlar kanunda tahdidi olarak sayılmış olup,
örnekseme yoluyla genişletilemez. Hâkimin reddi sebepleri ise hâkimin yasaklılığı sebepleri gibi sınırlı sayıda
değildir; Kanunda ret sebebi oluşturabilecek bazı hâller örnek olarak gösterilmiştir. Hâkimin tarafsızlığından
şüphe edilmesini gerektiren önemli bir durumun mevcut olması halinde hâkimin reddi mümkündür.
20
1
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
1 Soyut hukuk kurallarının, bağımsız ve taraf- 5 I. Bölge Adliye Mahkemesi ilk derece mah-
sız mahkemeler tarafından, somut bir uyuşmazlı- kemesi tarafından verilmiş kararlar ile il-
ğın giderilmesi amacıyla, yargısal usûllere uyularak gili hukuki denetim yapar; vakıa (olgu)
neler öğrendik?
tatbik edilmesine ne ad verilir? denetimi yapamaz.
A. Yargı II. Yargıtay, ülkede içtihat birliğinin sağlan-
B. Kanun yolu ması amacıyla kurulmuştur.
C. İhkak-ı hak
III. Bölge adliye mahkemesine verildiği anda ke-
D. Medeni Usûl Hukuku sin olmayan nihai kararlar için başvurulur.
E. Uyuşmazlık
Yukarıdaki ifadelerden hangileri doğrudur?
2 I. Hukuki barışı sağlamak A. Yalnız I
II. Dava ve taleplerin hukuka uygun şekilde B. Yalnız II
sonuca ulaştırılmasını sağlamak C. I ve II
D. II ve III
III. İhlale bağlanan müeyyideyi hak sahibi-
E. I, II ve III
nin kendisinin uygulamasını sağlamak
Yukarıdakilerden hangileri medeni usûl hukuku-
nun amaçları arasında yer alır? 6 Hâkimlerin Anayasa’ya, kanuna ve hukuka
uygun olarak, vicdani kanaatine göre karar vermesi
A. Yalnız I B. Yalnız II ve başka bir organ, makam yahut merciden emir ve
C. I ve II D. II ve III talimat almaması aşağıdakilerden hangisinin kap-
E. I, II ve III samında değerlendirilir?
A. Hâkimlerin bağımsızlığı
3 I. Danıştay B. Hâkimin yasaklılığı
II. Yargıtay C. Hâkimin tarafsızlığı
D. Hâkimlerin sorumluluğu
III. Uyuşmazlık Mahkemesi E. Hâkimin reddi
IV. Anayasa Mahkemesi
Yukarıdakilerden hangileri Anayasa’ya göre yüksek 7 Hâkimin yasaklılık sebepleri ile ilgili aşağıda-
mahkemelerdendir? ki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A. I ve II B. II ve IV A. Hâkim eski eşinin davasına bakamaz, talep ol-
C. I, II ve III D. I, II ve IV masa bile çekilmek zorundadır.
E. I, II, III ve IV B. Hâkim nişanlısının davasına bakamaz, talep ol-
masa bile çekilmek zorundadır.
C. Hâkim kuzeninin davasına bakamaz, talep ol-
4 Aşağıdakilerden hangisi genel mahkemedir? masa bile çekilmek zorundadır.
A. Aile Mahkemesi D. Hâkim evlatlığının davasına bakamaz, talep ol-
B. Tüketici Mahkemesi masa bile çekilmek zorundadır.
C. Kadastro Mahkemesi E. Hâkim kayyımlığını yaptığı kişinin davasına ba-
D. Asliye Hukuk Mahkemesi kamaz, talep olmasa bile çekilmek zorundadır.
E. İcra Mahkemesi
21
1
Medeni Usûl Hukuku Kavramı ve Mahkemelerin Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı
8 I. Ret talebi süresi içinde yapılmamışsa 10 Yasaklılık ve ret sebepleri ile ilgili aşağıdaki-
II. Ret sebebi ve buna ilişkin inandırıcı delil lerden hangisi Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na
ve emare gösterilmemişse aykırıdır?
neler öğrendik?
III. Ret talebinin davayı uzatmak amacıyla A. Ret sebepleri hakkında yemin teklif olunamaz.
yapıldığı açıkça anlaşılıyorsa B. Ret sebebinin mevcudiyetinin tam olarak is-
patlanması gerekir.
Yukarıdaki hâllerden hangilerinin varlığı duru-
munda ret talebi geri çevrilir? C. Yasaklılık sebepleri yargılamanın her aşamasın-
da ileri sürülebilir.
A. Yalnız I D. Hükmün hakkında yasaklılık sebebi olan bir
B. Yalnız II hâkim tarafından verilmiş bulunması bir yargı-
C. I ve II lamanın yenilenmesi sebebidir.
D. II ve III E. Ret talebinin mutlaka bir dilekçeyle yapılması
E. I, II ve III gerekir.
22
1
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
1. A Yanıtınız yanlış ise “Genel Olarak Yargı” ko- 6. A Yanıtınız yanlış ise “Mahkemelerin Bağım-
nusunu yeniden gözden geçiriniz. sızlığı” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
3. E Yanıtınız yanlış ise “Yargı Örgütü” konusu- 8. E Yanıtınız yanlış ise “Ret Talebinin İleri Sürül-
nu yeniden gözden geçiriniz. mesi” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
4. D Yanıtınız yanlış ise “Yargı Örgütü” konusu- 9. C Yanıtınız yanlış ise “Ret Talebinin İleri Sürül-
nu yeniden gözden geçiriniz. mesi” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
5. D Yanıtınız yanlış ise “Yargı Örgütü” konusu- 10. B Yanıtınız yanlış ise “Ret Talebinin İncelen-
nu yeniden gözden geçiriniz. mesi” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
1 Anahtarı
Hukuk dalları, kamu hukuku ve özel hukuk olmak üzere iki başlık altında in-
celenebilir. Özel hukuk kişilerin birbirleriyle olan ilişkilerinden kaynaklanan
uyuşmazlıkları, kamu hukuku ise devlet yönetimi ve kişilerin devletle olan
ilişkilerinden kaynaklanan uyuşmazlıkları inceler. Kamu hukukunun alt dal-
Araştır 1 ları, Anayasa Hukuku, Ceza Hukuku, İdare Hukuku, Vergi Hukuku vb; özel
hukuk alanları Medeni Hukuk, Ticaret Hukuku, Medeni Usûl Hukuku, İcra
ve İflas Hukuku vb.dir. Her ne kadar bu ayrım benimsense de, Medeni Usûl
Hukuku ve İcra ve İflas Hukuku’nun aynı zamanda kamusal bir karakteri de
vardır.
Medenî usûl hukukunun amacının her ne pahasına olursa olsun maddî ger-
çeklik temelinde bir karar vermek olduğu söylenemez. Medeni yargılama hu-
kukunda maddî gerçekliğe ulaşmak bazen ispat ve delillere ilişkin sınırlamalar
(örneğin belirli bir parasal sınırın üzerindeki hukuki işlemlerden kaynaklanan
hukuki uyuşmazlıklarda senetle ispat zorunluluğunun bulunması, delillerin
davanın belirli bir kesiti içinde mahkemeye bildirilmesinin zorunu olması,
hukuka aykırı yollardan elde edilen delillerin mahkeme tarafından dikkate
Araştır 2 alınamayacak olması), bazen de dava yahut talebin konusunun niteliği gere-
ği ilgili taraf yahut talepte bulunana mahkeme sürecinde de tanınan tasarruf
yetkisi karşısında davacının davasından feragat etmesi veya davalının davayı
kabul etmesi sonucu davanın sona ermesi nedeniyle medenî usûl hukukunun
bir amacı olarak kabul edilemez. Medenî usûl hukukunun asli ve en önemli
amacı, mahkemelerce görülen dava ve talepleri karara bağlaması sürecinin tâbi
olduğu kuralları düzenlemek, bu yolla hukuki birliği sağlamak ve keyfiliğin
önüne geçmek olduğu söylenebilir.
23
1
Medeni Usûl Hukuku Kavramı ve Mahkemelerin Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı
Araştır Yanıt
1 Anahtarı
24
1
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Kaynakça
Arslan, R., Yılmaz, E., Taşpınar Ayvaz, S., ve Hanağası, Pekcanıtez, H., Atalay O. ve Özekes M. (2019).
E. (2019). Medeni Usûl Hukuku. Ankara: Yetkin Medeni Usûl Hukuku. İstanbul: On İki Levha
Yayınları. Yayıncılık.
Atalı, M., Ermenek, İ., Erdoğan, E. (2018). Medeni Postacıoğlu, İ. ve Altay, S. (2015). Medeni Usûl
Usûl Hukuku, Ankara: Yetkin Yayınları. Hukuku Dersleri. İstanbul: Vedat Kitapçılık.
Budak, A.C. ve Karaaslan, V. (2019). Medeni Usûl Postacıoğlu, İ. E. (1975). Medenî Usûl Hukuku
Hukuku. Ankara: Adalet Yayınevi. Dersleri, İstanbul.
Kuru, B. (2019). Medenî Usûl Hukuku Ders Kitabı Üstündağ, S. (2000). Medeni Yargılama Hukuku. Cilt
(İstinaf Sistemine Göre Yazılmış). Ankara: Yetkin 1-2. İstanbul.
Yayınları.
25
Bölüm 2
Adli Yargı Hukuk Mahkemeleri ve Bu Mahkemeler
Arasındaki İlişkiler
1 2
1 Medeni yargı ilk derece mahkemelerinin 2 İkinci derece mahkemelerini
hangileri olduğunu ve bunlar arasındaki tanımlayabilme ve ikinci derece
ilişkiyi açıklayabilme mahkemelerinin görevlerini açıklayabilme
3 4
Üçüncü Derece Mahkemesi (Yargıtay)
3 Yargıtayı tanımlayabilme ve Yargıtayın İstinabe ve Naip Tayini
görevlerini açıklayabilme 4 İstinabe ve naip tayinini açıklayabilme
Anahtar Sözcükler: • Asliye Hukuk Mahkemesi • Sulh Hukuk Mahkemesi • Aile Mahkemesi
• İcra Mahkemesi • Tüketici Mahkemesi • Kadastro Mahkemesi • Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
• Asliye Ticaret Mahkemesi • Bölge Adliye Mahkemesi • Yargıtay • İstinabe • Naip Tayini
26
2
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
27
2
Adli Yargı Hukuk Mahkemeleri ve Bu Mahkemeler Arasındaki İlişkiler
28
2
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
sürüncemede bıraktığı gerekçelerinden birisine da- İcra mahkemesi kararlarına karşı, kararın tebliğ
yanarak, kural olarak işlemi öğrendiği tarihten iti- edildiği tarihten itibaren on gün içinde, ait olduğu
baren yedi gün içinde şikâyet yoluna başvurabilir. alacak, hak veya malın miktar ya da değeri kanunda
İcra mahkemesi, alacaklının itirazın kaldırılma- belirlenen kesinlik sınırını geçmek kaydı ile istinaf
sı taleplerini, ilgililerin ihalenin feshi taleplerini, yoluna başvurmak mümkündür. İstinaf incelemesi
alacaklı veya üçüncü kişinin açtığı istihkak dava- neticesinde verilen kararlara karşı ise dava konusu-
larını, üçüncü kişinin hukuka aykırı beyanı ne- nun değerinin kanunda belirlenen kesinlik sınırını
deniyle açılan tazminat davalarını, icra suçları söz geçmesi kaydı ile iki hafta içinde temyiz yoluna
konusu olduğunda alacaklı veya borçlunun ya da başvurmak mümkündür. İcra mahkemesi karar-
üçüncü kişinin cezalandırılması taleplerini inceler. larına karşı istinaf ve temyiz yoluna başvurulması
Ayrıca, iflas idaresi üyesi seçmek gibi spesifik bazı satıştan başka hiçbir icra takip işlemini durdurmaz
görevleri de vardır. (İİK m. 364/II, HMK m. 362/1‐a).
29
2
Adli Yargı Hukuk Mahkemeleri ve Bu Mahkemeler Arasındaki İlişkiler
İş mahkemelerinde basit yargılama usulü uygu- İş mahkemesinin nihai kararlarına karşı ilamın
lanır. Bu mahkemelerde açılan davalarda dava yığıl- taraflara tebliğ tarihinden itibaren Hukuk Muha-
masının söz konusu olduğu hâllerde, her bir talebin kemeleri Kanunu hükümleri çerçevesinde kanun
dayanağı olan vakıalar hakkında ispat yükü belirlen- yollarına müracaat etmek mümkündür. Ancak
mesi ve delillerin değerlendirilmesi ayrı ayrı yapılır. 7036 sayılı Kanun’un 8’nci maddesinde öngörülen
hâllerde temyiz yoluna başvurmak mümkün değil-
dir. Kanun yoluna müracaat üzerine bu taleplerin
bölge adliye mahkemesi ve Yargıtay tarafından ive-
dikkat dilikle karara bağlanması gerekir.
İş mahkemelerinde görülen davalardan, kanuna, bi-
reysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya
işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade davalarında Kadastro Mahkemesi
arabulucuya başvuru zorunludur. Bu başvuru zo- 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 24’üncü
runluluğu bir dava şartıdır. maddesinde, genel mahkemelere ait olup da bu
Kanunun uygulanması ile ilgili dava ve işlere, be-
lirlenen usul ve esaslara göre bakmak üzere, her ka-
Ancak iş kazası veya meslek hastalığından kay- dastro bölgesinde tek hâkimli ve Asliye Mahkemesi
naklanan maddi ve manevi tazminat ile bunlarla sıfatını haiz yeter sayıda kadastro mahkemesi ku-
ilgili tespit, itiraz ve rücu davalarında arabulucuya rulacağı hüküm altına alınmıştır. Her ilin merkez
başvuru zorunluluğu yoktur. Diğer hâllerde ara- ilçesi ile diğer ilçelerin idari sınırları içinde kalan
bulucuya başvuru zorunlu olmakla birlikte taraf- yerler, kadastro bölgeleri olarak adlandırılmakta
ların arabulucuda anlaşma zorunluluğu yoktur. (3402 sK m. 2/1) ve her kadastro bölgesinde, böl-
Taraflar anlaşmazlık tutanağını dilekçelerine ek- gedeki dava iş sayısına göre yeter sayıda kadastro
leyerek dava açabileceği gibi, dava açılmasından mahkemesi kurulmaktadır (3402 sK m. 26/4). Ayrı
sonra arabulucuya başvurulmuşsa, anlaşmazlık bir kadastro mahkemesi kurulamayan yerlerde, bu
tutanağını mahkemeye sunarak davaya devam mahkemenin görev alanına giren uyuşmazlıklar, o
edilmesini isteyebilir. yerde bulunan asliye hukuk mahkemesi tarafından
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık görülmektedir.
Sigortası Kanunu ile diğer sosyal güvenlik mev- Kadastro mahkemelerinde, Kadastro Kanunu’nun
zuatından kaynaklanan uyuşmazlıklarda, hizmet öngördüğü özel usul hükümleri uygulanır. Buna göre,
akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigorta- genel mahkemelerden farklı olarak kadastro mahke-
lılık sürelerinin tespiti talepleri hariç olmak üzere, melerinde yapılan yargılamaların özellikleri şunlardır:
dava açılmadan önce Sosyal Güvenlik Kurumuna • Bu davalarda basit yargılama usulü uygula-
müracaat edilmesi zorunludur. Diğer kanunlarda nır (3402 sK m. 29/3).
öngörülen süreler saklı kalmak kaydıyla yapılan • Bu davalarda asli müdahale talebinde bu-
müracaata altmış gün içinde Kurumca cevap ve- lunmak mümkündür (3402 sK m. 26).
rilmezse talep reddedilmiş sayılır. Kuruma karşı
• Bir mirasçı diğerlerinin muvafakati olma-
dava açılabilmesi için taleplerin reddedilmesi veya
dan dava açabilir ve yalnız başına davaya
reddedilmiş sayılması şarttır. Kuruma başvuruda
devam edebilir. Mirasçılarının tayin edile-
geçirilecek süre zamanaşımı ve hak düşürücü sü-
memesi sebebiyle ölü olduğu belirtilerek
relerin hesaplanmasında dikkate alınmaz (7036 sK
kayıt sahibi adına tespiti yapılan taşınmaz
m. 4/1). Hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle
mallar hakkında, ölünün ismi açıklanarak
zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi ile işve-
mirasçıları denilmek suretiyle mirasçılar
ren aleyhine açılan davalarda, dava Kuruma resen
aleyhinde dava açılabilir. Dava sırasında
ihbar edilir. İhbar üzerine davaya davalı yanında
davalının davadan önce öldüğünün anla-
ferî müdahil olarak katılan Kurum, yanında katıl-
şılması hâlinde davaya mirasçıları aleyhine
dığı taraf başvurmasa dâhi kanun yoluna başvura-
devam edilir (3402 sK m. 29/2).
bilir. Kurum, yargılama sonucu verilecek kararı ke-
sinleştikten sonra uygulamakla yükümlüdür (7036 • Bu davalarda kendiliğinden araştırma ilkesi
sK m. 4/2). uygulanır (3402 sK m. 28; 29).
30
2
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
31
2
Adli Yargı Hukuk Mahkemeleri ve Bu Mahkemeler Arasındaki İlişkiler
Tüketici hakem heyetleri Kanunda belirlenen Miktar itibari ile 10.390 TL’yi aşan tüketici
ve her yıl yeniden değerleme oranına göre belirle- uyuşmazlıklarını çözmekle tüketici mahkemele-
nen parasal sınırın (10.390 TL’nin) altında kalan ri görevlidir. Bu mahkemelerde tüketicilerin yanı
tüketici uyuşmazlıklarına bakmakla görevlidir. Bu sıra, tüketici örgütleri ile Gümrük ve Ticaret Ba-
sınırın üstündeki uyuşmazlıklar için ise tüketici kanlığınca dava açılabilmektedir. Yalnız tüketici
mahkemesine başvurulur. Tüketici hakem heyetleri örgütleri ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı bireysel
il tüketici hakem heyetleri ve ilçe tüketici hakem tüketici menfaatlerini ilgilendiren konularda değil,
heyetleri şeklinde ikili bir ayak üzerine oturmak- sadece genel tüketici menfaatlerini ilgilendiren ko-
tadır. Şayet uyuşmazlık 6.920 TL nin altında ise nularda dava açabilirler (6502 sK m. 73/6). Tüke-
bu uyuşmazlığı çözmekle ilçe tüketici hakem he- tici mahkemelerinde bu kişi ve kurumlarca açılan
yeti görevlidir. Buna göre büyük şehir belediyesi davalar her türlü resim ve harçtan muaftır. Ancak
olan illerde il hakem heyeti 6.920 TL ile 10.390 bu mahkemelerde açılan davaların gider avansın-
TL arasında kalan uyuşmazlıklara bakmakla görev-
dan da muaf tutulmaması bazı hâllerde tüketicile-
lidir. Büyükşehir olmayan illerde ise merkez ilçede
rin hak aramasını zorlaştırmaktadır.
sadece il hakem heyetleri kurulacağından, il hakem
heyetleri 0 TL ile 10.390 TL arasındaki uyuşmaz- Tüketici örgütleri üst kuruluşlarınca açıla-
lıkların tamamına bakmakla görevlidir. Bu miktar- cak davalarda bilirkişi ücreti ve davanın davacı
lar her yıl yeniden değerleme oranına göre yeniden aleyhine sonuçlanması durumunda, hükmedilen
belirlenerek ilan edilir (6502 sK m. 68/4). vekâlet ücreti bakanlıkça karşılanır. Davanın,
davalı aleyhine sonuçlanması durumunda, bi-
lirkişi ücreti Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanun hükümlerine göre davalıdan
dikkat tahsil olunarak bütçeye gelir kaydedilir (6502 sK
Tüketici hakem heyetlerinin kararları, 2004 sayılı İcra m. 73/3).
ve İflas Kanunu’nun 24 ve devamı hükümleri çerçeve- Tüketici mahkemelerinde davacı tüketici ken-
sinde ilamlı icraya konu edilebilir (6502 sK m. 70/2). di yerleşim yeri mahkemesinde de dava açabilir
(6502 sK m. 73/5). Bu mahkemelerde görülen
davalar basit yargılama usulüne tabidir (6502 sK
Taraflar hakem heyeti kararlarına karşı tebliğ ta- m. 73/4).
rihinden itibaren on beş gün içinde tüketici mahke-
mesine itiraz edebilirler (6502 sK m. 70/3). İtiraz
üzerine tüketici mahkemesinin verdiği kararlar ke-
sindir (6502 sK m. 70/5). Bu kararlara karşı istinaf
dikkat
veya temyiz yoluna başvurulamaz. İtiraz, kararın
Tüketici Hakem heyetlerince verilen kararların ak-
icrasını durdurmaz, ancak talep üzerine tüketici
sine tüketici mahkemesi tarafından verilen kararlara
mahkemesi tedbir yolu ile takibin durdurulmasına
karşı, Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 341 ve
karar verebilir (6502 sK m. 70/3). Tüketici hakem
devamı hükümlerine göre istinaf yoluna başvurmak
heyetlerinde görülen uyuşmazlıklar bakımından tü-
mümkündür. Hatta istinaf incelemesi neticesin-
ketici aleyhine verilen kararlarda tebligat ve bilirkişi
de verilen kararlar Hukuk Muhakemeleri Kanunu
ücretleri bakanlıkça karşılanır. Uyuşmazlığın tüketi-
madde 361 ve 362’de öngörülen koşulları taşıyorsa
cinin lehine sonuçlanması durumunda ise tebligat
temyiz yoluna da gidilebilir.
ve bilirkişi ücretleri 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
hükümlerine göre karşı taraftan tahsil olunarak büt-
çeye gelir kaydedilir (6502 sK m. 70/7). Tüketici ha-
kem heyetleri, avukatla temsil edilen hâllerde vekâlet
ücretine karar veremez (6502 sK m. 70/1).
32
2
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Yaşamla İlişkilendir
“Dava, davalı hastane ve davalı doktorun özen yükümlülüğüne aykırı davranması iddiası nedeniyle
istenilen maddi-manevi tazminata ilişkindir. Davacı ile davalılar arasındaki ilişki vekalet akdi niteliğin-
dedir ve dairemizin öteden beri değişmeyen uygulaması da bu yöndedir.
Dava tarihi itibari ile yürürlükte olan 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3.
maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,
tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mes-
leki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile
tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler
de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. 6502 Sayılı yasanın 73. maddesi
bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.
O halde, davaya bakmakta görevli mahkeme Tüketici Mahkemesidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu
düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görevle
ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Mahkemece, davaya tüketici mahkemesi sıfatı ile ba-
kılarak karar verilmesi gerekirken, genel mahkeme olarak yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykı-
rıdır”. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 19.02.2020, 2017/833 E., 2020/2369 K. (Kazancı İçtihat Bankası)
Fikrî ve Sınai Haklar Mahkemesi şiklik yapılmadan önce ticaret mahkemeleri asliye
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 76’ncı mad- hukuk mahkemesinin dairesi sayılmakta ve ara-
desine göre Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun dü- larındaki ilişki iş bölümü olarak nitelendirilmek-
zenlediği hukuki ilişkilerden doğan davalarda, dava te ve bu nedenle asliye ticaret mahkemeleri genel
konusunun miktarına ve cezanın derecesine bakıl- mahkemeler arasında sayılmakta idi. Ancak Türk
maksızın, Adalet Bakanlığı tarafından kurulacak Ticaret Kanunu’nun 4 ve 5’nci maddelerinde yapı-
ihtisas mahkemeleri görevli olacaktır. Yapılan bu lan değişikliklerle bu mahkemeler arasındaki ilişki
değişiklik neticesinde 26.3.2001 tarih ve 335 sayı- görev ilişkisi haline getirilmiştir (TTK m. 5/3). Ay-
lı Hâkimler ve Savcılar (Yüksek) Kurulu Kararı ile rıca bu değişikliklerle, asliye ticaret mahkemeleri-
başta İstanbul ve akabinde Ankara illerinde müsta- nin görev alanı diğer mahkemelerin görev alanına
kil Fikrî ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi kurul- girmeyen ticari dava ve işler ile sınırlandırılmıştır
muştur. Ayrı fikrî ve sınai haklar hukuk mahkemesi (TTK m. 5/1). Bu nedenle asliye ticaret mahkeme-
kurulamayan yerlerde bu görev, asliye hukuk mah- lerini artık genel mahkemeler içerisinde değil, özel
kemeleri tarafından yerine getirilecektir. Fikrî ve mahkemeler içerisinde değerlendirilmektedir.
sınai haklar hukuk mahkemeleri tek hâkimle görev Asliye ticaret mahkemesi, asliye hukuk mah-
yapan mahkemelerdir. kemesi gibi her il merkezi ile bölgelerin coğrafi
Tek hâkimli olarak çalışan bu mahkemenin gö- durumları ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak
rev alanına, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Ka- belirlenen ilçelerde Hâkimler ve Savcılar Kurulu-
nunu ile 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’ndan nun olumlu görüşü alınarak Adalet Bakanlığınca
kaynaklanan hukuk davaları girmektedir. kurulur. Bu mahkemelerin de, iş durumunun ge-
rekli kıldığı yerlerde (bilhassa, iş yoğunluğunun
fazla olduğu büyük şehirlerde) birden fazla dairesi
Asliye Ticaret Mahkemesi oluşturulabilir. Özel kanunlarda başkaca hüküm
Asliye ticaret mahkemeleri, diğer özel mahke- bulunmadığı takdirde, ihtisaslaşmanın sağlanması
melerin görevine girmeyen ticari davalara bakmak amacıyla, gelen işlerin yoğunluğu ve niteliği dikka-
için kurulmuş asliye hukuk mahkemesi derecesin- te alınarak daireler arasındaki iş dağılımı Hâkimler
de özel bir mahkemedir. Türk Ticaret Kanunu’nun ve Savcılar Kurulunca belirlenebilir. Daireler, tevzi
4 ve 5’nci maddelerinde 6335 sayılı Kanunla deği- edilen davalara bakmak zorundadır (5235 sK m.
33
2
Adli Yargı Hukuk Mahkemeleri ve Bu Mahkemeler Arasındaki İlişkiler
5/5). Hâkimler ve Savcılar Kurulu, birden çok asli- Kanunu’na göre yapılan tahkim yargılama-
ye ticaret mahkemesinin bulunduğu yerlerde, bun- sında; tahkim şartına ilişkin itirazlara, iptal
lardan bir veya birkaçını münhasıran deniz ticare- davalarına, hakemlerin seçimi ve reddine
tine ve deniz sigortalarına ilişkin hukuk davalarına yönelik davalar ile yabancı hakem kararla-
bakmakla da görevlendirebilir (TTK m.5/2). rının tanıma ve tenfizine yönelik davalara,
Asliye ticaret mahkemesi bulunduğu il veya il- • Heyet hâlinde bakılacak davalarla ilgili ol-
çenin adı ile anılır. Bugün için asliye ticaret mahke- mak üzere, dava açılmadan önce veya açıl-
meleri, sadece büyük şehirler ile onların bazı mer- dıktan sonra talep edilen ihtiyati haciz ve
kez ilçelerinde kurulabilmiştir. ihtiyati tedbirler de, heyet hâlinde karar ve-
Buna karşılık, ayrı bir asliye ticaret mahkemesi- rilmesi gereken dava ve işlerdendir.
nin kurulamadığı yerlerde, ticari davalara o yerdeki
asliye hukuk mahkemesi asliye ticaret mahkemesi
sıfatıyla bakar. Asliye hukuk mahkemeleri ile asliye
ticaret mahkemesi arasındaki ilişki bir görev ilişki- dikkat
sidir (TTK m. 5/3). Bir yerde asliye ticaret mah- Ticari davalardan konusu bir miktar paranın öden-
kemesinin kurulamaması hâlinde, bu mahkemenin mesini olan tazminat ve alacak davaları hakkında,
görev alanına giren dava ve işler asliye ticaret mah- dava açmadan önce arabulucuya başvurulmuş ol-
kemesi sıfatı ile asliye hukuk mahkemesi tarafından ması dava şartıdır (TTK m. 5/A). Aksi halde dava
görülüp sonuçlandırılır. usulden reddedilir (HUAK m. 18/A).
34
2
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
• Kira sözleşmesinden doğan davalar, bir kira mahkemesinin görevini etkilemez. Başka
ilişkisinden kaynaklanan bütün davalar bir ifade ile dava açıldıktan sonra, dava ko-
sulh hukuk mahkemesinin görev alanına nusunda meydana gelen bir değişiklik ne-
girmektedir. Bir kira ilişkisinden kaynakla- deniyle, bu dava sulh hukuk mahkemesinin
nan alacak davası, tahliye davası, akdin feshi veya diğer özel mahkemelerden birisinin
ve tespit davaları bu kapsamda değerlendi- görev alanına girecek bir uyuşmazlığa dö-
rilebilir. Yalnız bu düzenlemede, 2004 sayılı nüşse bile, asliye hukuk mahkemesi görevli
İcra ve İflas Kanunu’nda öngörülen ilamsız kalmaya devam eder.
icra yolu ile taşınmazların tahliyesine iliş- • Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine
kin hükümler saklı tutulmuştur. Bu ihtimal düzenleme bulunmadıkça, diğer dava ve iş-
gerçekleştiğinde sulh hukuk mahkemeleri ler bakmakla da görevlidir.
değil, icra daireleri ve icra mahkemeleri gö-
revlidir. Ayrıca ticari dava niteliğindeki kira
uyuşmazlıklarını çözme görevi de sulh hu-
kuk mahkemesinindir. dikkat
• Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın pay- Asliye hukuk mahkemesi, medeni yargının asıl gö-
laştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine revli mahkemesidir. Bu nedenle, özel mahkemeler
ilişkin davaları, ile sulh hukuk mahkemesinin görev alanına girme-
yen bütün dava ve işler asliye hukuk mahkemeleri
• Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyet-
tarafından görülür (5235 sK m. 6/2). Ayrıca, çeşit-
liğin korunmasına yönelik olan davaları,
li nedenlerle bir yerde herhangi bir özel mahkeme
• Aksine bir düzenleme olmadıkça çekişmesiz kurulamamışsa o mahkemenin görev alanına giren
yargı işleri, dava ve işlere asliye hukuk mahkemesi tarafından
• Kat mülkiyeti kanunundan doğan her türlü özel mahkeme sıfatı ile (kurulamamış özel mahke-
uyuşmazlık. me hangisi ise o sıfatla) bakılır.
35
2
Adli Yargı Hukuk Mahkemeleri ve Bu Mahkemeler Arasındaki İlişkiler
kemede açılmalıdır. Özel mahkemelerden birisinin karşılık mahkeme görev itirazının reddine karar ve-
görev alanına girmiyorsa sulh hukuk mahkemesi- rirse bu bir ara kararıdır, bu kararla mahkeme dava
nin görev alanına girip girmediği araştırılmalı, sulh dosyasından elini çekmeyip işin esasına girmiş olur.
hukuk mahkemesinin görev alanına da girmiyorsa Bu nedenle görevsizlik itirazının reddi kararı ancak
dava en genel mahkeme niteliğindeki asliye hukuk nihai karar ile birlikte istinaf yoluna götürülebilir.
mahkemesinde açılmalıdır.
Bir çekişmesiz yargı işi söz konusu ise, yine önce
bu çekişmesiz yargı işinin özel mahkemelerden bi-
risinin görev alanına girip girmediği araştırılmalı- dikkat
dır. Uyuşmazlığın çözümü özel mahkemelerden bi- Görev bir dava şartı olduğundan hâkim tarafından
risinin görev alanına girmiyorsa bu defa önce asliye yargılamanın her aşamasında kendiliğinden gözeti-
hukuk mahkemesinin görev alanına girip girmedi- lir ve taraflar yargılamanın her aşamasında görevsiz-
ği araştırılmalı, asliye hukuk mahkemesinin görev lik itirazında bulunabilir.
alanına da girmiyorsa sulh hukuk mahkemesine
başvurulmalıdır. Zira Hukuk Muhakemeleri Ka-
nunu madde 383’e göre aksine bir düzenleme yok- Görevsizlik kararı, Hukuk Muhakemeleri Ka-
sa çekişmesiz yargı işlerinde genel görevli mahkeme nunu madde 341’deki şartları taşıması koşulu ile
sulh hukuk mahkemesidir. iki hafta içinde istinaf yoluna götürülebilir. İstinaf
mahkemesi, istinaf yoluna başvuran tarafın iddia-
Görev Kurallarının Niteliği sını doğru bulursa (ilk derece mahkemesinin gö-
revsizlik kararını hukuka aykırı bulursa) görevsizlik
Anayasamızın 142’nci maddesine göre mahke-
kararını kaldırarak dosyayı kararı veren ilk derece
melerin görevi kanunla belirlenir. Aynı husus Hu-
mahkemesine iade eder. İlk derece mahkemesi bu
kuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’nci maddesinde
kararla bağlıdır. Artık davaya bakmak zorundadır.
de vurgulanmıştır. Göreve ilişkin kurallar kamu dü-
zeninden olup (HMK m. 19) ve aynı zamanda bir İstinaf mahkemesi, istinaf talebinde bulunan ta-
dava şartı teşkil etmektedir. Bu nedenle mahkeme rafın iddiasını yerinde bulmazsa (ilk derece mahke-
görevli olup olmadığını yargılamanın her aşama- mesinin görevsizlik kararını yerinde bulursa) istinaf
sında kendiliğinden dikkate almalıdır. Taraflar da isteminin reddine karar verir. Tarafların, bu kararın
mahkemenin görevsiz olduğunu yargılamanın her tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde görevsizlik
aşamasında ileri sürebilirler. Görevsiz mahkemenin kararı veren ilk derece mahkemesine başvurarak
karar vermiş olması istinaf aşamasında kendiliğin- dosyanın görevli ilk derece mahkemesine gönderil-
den kararın kaldırılmasına sebep olur, temyiz aşa- mesini talep etmesi gerekir (HMK m. 20/1).
masında ise kararın mutlak bozulmasını gerektirir. Görevsizlik kararı Hukuk Muhakemeleri Ka-
nunu madde 341’de öngörülen şartları taşımadığı
için verildiği anda kesinse veya bu şartları taşımak-
la birlikte taraflar iki hafta içerisinde istinaf yoluna
Dava şartı, bir davanın esasına girebilmek başvurmadıkları için karar kesinleşmişse, kararın
için mutlaka bulunması veya bulunmaması tebliği tarihinden itibaren tarafların iki hafta içe-
gereken, yargılamanın her aşamasında hâkim risinde görevsizlik kararı veren mahkemeye başvu-
tarafından kendiliğinden gözetilebilen ve ta- rarak dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesini
raflarca ileri sürülebilen şartlar demektir. talep etmesi gerekir (HMK m. 20/1).
36
2
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Taraflar süresi içerisinde görevli mahkemeye kiracısına karşı bir alacak davası açmak istediğini
başvurmuşlarsa, bu mahkeme kendiliğinden taraf- varsayalım. Burada önce görevli mahkemeyi tespit
lara bir davetiye gönderir (HMK m. 20/2). Burada, etmemiz gerekir. Görev bahsinde de işaret ettiğimiz
görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, üzere, kira ilişkisinden kaynaklanan bütün uyuş-
kendisine dosya gönderilen mahkemenin de gö- mazlıklar bakımından sulh hukuk mahkemeleri
revsizlik kararı verip veremeyeceği bir sorun teşkil görevlidir (HMK m. 4). Görevli mahkemenin sulh
eder. Şayet görevsizlik kararı istinaf mahkemesinin hukuk mahkemesi olduğunu tespit ettikten sonra,
incelemesinden geçerek kesinleşmişse artık dosya Türkiye’nin neredeyse her il ve ilçesinde sulh hu-
kendisine gönderilen mahkeme bu kararla bağlı- kuk mahkemesi vardır, hangi yer sulh hukuk mah-
dır, görevsizlik kararı veremez (HMK m. 22/2; 23; kemesinde bu davayı açacağımızı yetki kurallarına
353/1-a). Ancak, görevsizlik kararı istinaf incele- göre belirlememiz gerekir.
mesinden geçmeden kesinleşmişse dosya kendisine
Anayasa’nın 142’nci maddesine göre mahke-
gönderilen mahkeme de görevsizlik kararı verebilir.
melerin yetkisi de kanunla düzenlenir. Hiç kim-
Zira, hem görevsizlik kararı veren hem de dosya
se kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir
kendisine gönderilen mahkeme ilk derece mahke-
merci önüne çıkarılamaz (AY m. 37/1). Medeni
mesi statüsündedir, kanunda aksi belirtilmediği sü-
yargı alanındaki yetki kuralları asıl olarak Hukuk
rece bu kararlarının birbirine bir üstünlüğü yoktur.
Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenmiştir. An-
Dosya kendisine gönderilen ilk derece mahke- cak, Türk Medeni Kanunu, Türk Borçlar Kanu-
mesi de görevsizlik kararı verir ve bu karar istinaf nu, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve
incelemesinden geçmeden kesinleşirse mahkemeler
İş Mahkemeleri Kanunu gibi farklı kanunlarda da
arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıkar. Burada
hukuk mahkemelerinin yetkisine ilişkin düzenle-
her iki mahkemede önlerine gelen uyuşmazlığın
meler vardır.
çözümünde kendilerini görevsiz saymış ve verdik-
leri görevsizlik kararları kesinleşmiştir. Bu hâlde Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yetki ku-
uyuşmazlığın hangi mahkeme tarafından çözülece- ralları kesin yetki ve kesin olmayan yetki şeklinde
ğine merci tayini yolu ile ilgisine göre, bölge adliye iki farklı kategoride düzenlenmiştir. Kesin yetki
mahkemesi veya Yargıtay tarafından karar verilir hâlinde davanın mutlaka kanun koyucunun gös-
(HMK m. 22/2). terdiği yetkili mahkemede açılması gerekir. Kesin
Dosya kendisine gönderilen mahkemenin görev- yetki hâlleri de tıpkı görev gibi kamu düzenine iliş-
sizlik kararı vermeyip, işin esasını incelemeye geçme- kin olduğundan, bu yetki hâlleri de birer dava şartı
si hâlinde, görevsiz mahkemede yapılan usuli işlem- teşkil etmektedir. Kesin yetki diğer genel ve özel
lerin geçerli olup olmayacağı bir sorun teşkil edebilir. yetki hâllerini bertaraf eder. Kesin olmayan yetki
Burada görevsiz mahkemede yapılan, yemin, ikrar, ise kamu düzenine ilişkin değildir. Bu nedenle bir
ıslah, feragat, kabul, sulh gibi taraf usul işlemlerini ilk itiraz olarak ileri sürülür. Kesin olmayan yetki,
geçerli saymak gerekir. Buna karşılık mahkemeler genel yetki ve özel yetki halleri şeklinde ikili bir ay-
tarafından yapılan, keşif, tanık dinlenmesi, bilirkişi rıma tabi tutularak incelenir.
raporunun değerlendirilmesi gibi mahkeme usul iş-
lemlerinin geçerli olup olmadığı ise usul ekonomisi
ilkesine göre belirlenmelidir. Mahkeme, usul ekono-
misi gereği bu işlemlerin yeniden yapılmasında bir dikkat
yarar görmezse bu işlemler de geçerli sayılır. Kesin yetki halleri kamu düzenine ilişkindir, bu ne-
denle kesin yetki hâlleri birer dava şartı teşkil eder-
ler. Buna karşılık kesin olmayan yetki halleri kamu
Yetki düzenine ilişkin değildir. Bu nedenle birer “ilk iti-
Bir davaya veya çekişmesiz yargı işine coğrafi raz” nedeni teşkil ederler. Yetkide kural kesin olma-
olarak hangi yer mahkemesinin bakacağını belirle- madır. Bu nedenle kesin yetkiden bahsedildiğinde
yen kurallara yetki kuralları denir. Hangi yer mah- mutlaka kesin ifadesine yer verilir.
kemesinin yetkili olacağı, görevli mahkeme tespit
edildikten sonra araştırılır. Mesela, kiralayanın
37
2
Adli Yargı Hukuk Mahkemeleri ve Bu Mahkemeler Arasındaki İlişkiler
38
2
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
yetki hâllerini ortadan kaldırır. Davanın kesin yet- mirasçılık belgesinin iptali ve yeni mirasçılık
kili mahkemede açılması bir zorunluluktur. Buna belgesi verilmesine ilişkin dava ve talepler-
karşılık özel yetki genel yetkiyi ortadan kaldırmaz. de mirasçılardan her birinin oturduğu yer
Sadece onun yanında ona alternatif bir yetki hâli mahkemesi de yetkilidir (HMK m.11/3).
ortaya koyar. Davacı, davasını özel yetki kuralına • Zarar sigortalarından doğan davalar,, si-
göre açabileceği gibi, genel yetki kuralına göre de gorta, bir taşınmaza veya niteliği gereği bir
açabilir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda dü- yerde sabit bulunması gereken yahut şart
zenlenen özel yetki hâlleri şunlardır: kılınan taşınıra ilişkinse malın bulunduğu
yerde; dava bir yerde sabit bulunması ge-
rekmeyen veya şart kılınmayan bir taşınıra
ilişkinse, rizikonun gerçekleştiği yerde de
dikkat
açılabilir. Bu hükümler deniz sigortalarında
Özel yetki kuralları genel yetkinin yanında alternatif
uygulanmaz (HMK m. 15).
kurallardır. Özel yetkinin söz konusu olduğu hâllerde
genel yetkili mahkemede dava açılmasına bir engel • Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fi-
yoktur. Özel yetki kuralları da tıpkı genel yetki kural- ilin işlendiği veya zararın meydana geldiği
ları gibi kesin olmayan bir yetki hâli teşkil eder. yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya
da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi
de yetkilidir (HMK m. 16). Görüldüğü
gibi kanun koyucu haksız fiiller bakımın-
• Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin
dan dört ayrı özel yetki kuralı öngörmüştür.
ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.
Davacı bu dört yetkili mahkemeden diledi-
Burada sözleşme ile kastedilen borçlar hu-
ği birinde davasını açabilir.
kuku sözleşmeleridir. Mesela Türk Medeni
Kanunu’nda düzenlenmiş olan evlilik söz- • Karşı davada yetki: kesin yetkinin söz ko-
leşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklar bu nusu olmadığı hâllerde asıl davaya bakan
kapsamda değerlendirilmezler. mahkeme karşı davaya bakmaya da yetkili-
dir (HMK m. 13/3).
• Geçici yer mahkemesinin yetkisi: Memur,
işçi, öğrenci, hükümlü, asker gibi kişilerin işin • İhtiyati hacizden sonra açılacak davalar,
niteliği gereği o yerde bulunmaları uzunca bir ihtiyati hacze karar veren yer mahkemesin-
süre alacak kişilere karşı açılacak alacak veya de de açılabilir (İİK m. 259/4).
taşınır mal davaları, bu kişilerin bulunduk-
ları yer mahkemesinde de açılabilir. Burada Kesin Yetki Kuralları
önemli olan noktalardan ilkini, bu kişilerin Kanun koyucu, kamu düzenini ilgilendiren
geçici yer mahkemesine ilişkin hükümden bazı uyuşmazlıklar bakımından yetkinin kesin
yararlanarak kendi oturdukları yer mahke- olmama prensibinden saparak, bu uyuşmazlıkla-
mesinde dava açamaması oluşturur; bu hâlde rın çözümü için kesin yetki hâlleri öngörmüştür.
söz konusu kişiler sadece davalı sıfatına sahip Bu kesin yetki kuralları Hukuk Muhakemeleri
olabilirler. Buradaki diğer bir önemli nokta Kanunu’nda düzenlenmiş olabileceği gibi diğer
ise, geçici olarak oturulan yer mahkemesinde kanunlarda da düzenlenmiş olabilir. Bu husus bir
her türlü davanın değil, sadece alacak ve taşı- dava şartı teşkil eder.
nır mallara ilişkin davaların açılabilmesidir.
• Mirastan doğan davalar: Miras hukukun-
dan kaynaklanan davalarda genel olarak
kesin yetki söz konusu olmakla birlikte, ka- dikkat
nun koyucu istisnai olarak bazı hâllerde özel Kesin yetki alternatif bir yetki hâli yaratmayıp, diğer
yetki hâlleri de ön görmüştür. Buna göre, genel ve özel bütün yetki kurallarını bertaraf eder.
terekede bulunan bir mal hakkında açılmak Kesin yetki kuralı öngörülen uyuşmazlıklar bakımın-
istenen istihkak davası, terekenin yazımı ve dan davanın, mutlaka kanun koyucunun öngördüğü
tespiti zamanında mal nerede bulunuyorsa yetkili mahkemede açılması gerekir.
orada da açılabilir (HMK m.11/2). Ayrıca
39
2
Adli Yargı Hukuk Mahkemeleri ve Bu Mahkemeler Arasındaki İlişkiler
40
2
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 17 • Yetki sözleşmesinin geçerli olması için ara-
hükümleri çerçevesinde taraflar yetki sözleşmesi nan bir diğer şart, sözleşmenin tarafların
yaparak da bir yetkili mahkeme belirleyebilirler. üzerinde tasarruf yetkisi olan konulara iliş-
Yetki sözleşmesi özünde yetkili olmayan bir mah- kin olması ve kesin yetkinin bulunmaması-
kemeyi yetkili kılmaya yönelmiş bir usul hukuku dır (HMK m. 18/1). Mesela yukarıda işaret
sözleşmesidir. Taraflarca aksi kararlaştırılmamış- ettiğimiz kesin yetki hâllerinden birisinin
sa dava sadece yetki sözleşmesi ile kararlaştırılan varlığına rağmen yetki sözleşmesi yapılmış-
mahkemede açılır. Bu çerçevede kanun koyucu- sa, bu yetki sözleşmesi geçersiz olur.
nun, taraflarca aksi kararlaştırılmadığı müddetçe, • Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için
yetki sözleşmesinin menfi (münhasır) yetki söz- yazılı şekilde yapılması şarttır (HMK m.
leşmesi şeklinde yapılmasını benimsediğini söyle- 18/2). Yetki sözleşmesinin yazılı şekilde
mek mümkündür (HMK m.17/1). yapılması bir geçerlilik şartıdır. Yetki sözleş-
mesi bağımsız bir sözleşme şeklinde olabile-
ceği gibi bir sözleşmenin içerisine yazılmış
bir şart şeklinde de olabilir. Uygulamada
dikkat genellikle, bir sözleşmenin içine yazılmış
Tarafı, tacir veya kamu tüzel kişisi olmayan yetki şart şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Yetki
sözleşmeleri geçersizdir. sözleşmesinin geçerli olması için yazılı şe-
kilde yapılması kuralının istisnasını bir ön-
ceki paragrafta işaret ettiğimiz zımni yetki
• Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde sözleşmesi oluşturur.
17’ye göre, yetki sözleşmesinin geçerli ola- • Nihayet yetki sözleşmesinin geçerli olabil-
bilmesi için sözleşmenin tacirler veya kamu mesi için uyuşmazlığın ve yetkili mahkeme-
tüzel kişileri arasında yapılması gerekir. nin belirli veya belirlenebilir olması gerekir
Buna göre yetki sözleşmesinin tarafları an- (HMK m. 18/2). Başka bir ifade ile yetki
cak tacirler veya kamu tüzel kişileri olabilir- sözleşmesinden tarafların hangi uyuşmaz-
ler. Tarafı, tacir veya kamu tüzel kişisi olma- lık ya da uyuşmazlıklar için bu sözleşmeyi
yan yetki sözleşmeleri geçersizdir. Kanunun yaptıkları anlaşılabilmelidir. Ayrıca yetki
bu sınırlaması ile tacir veya kamu tüzel ki- sözleşmesinden hangi mahkemeyi yetkili
şisi karşısında zayıf olan tarafın korunması kıldıkları da açıkça anlaşılmalıdır. Açıkça
amaçlanmıştır. anlaşılabilir olmak kaydıyla, taraflar birden
• Tarafların arasında hiçbir yetki sözleşmesi fazla mahkemenin yetkili olmasını da ka-
yapılmamış veya taraflardan birisi tacir ol- rarlaştırabilirler (HMK m. 18/2).
masa bile, davacı davasını yetkili bir mah-
kemede açmaz ise, davalının cevap dilekçesi Yetki İtirazı ve Yetki İtirazının Sonuçları
ile yetki ilk itirazında bulunması gerekir. Kesin yetki hâli de kamu düzenine ilişkin olup
Aksi hâlde, kesin olmayan yetki kuralları aynı zamanda bir dava şartıdır. Bu nedenle kesin
hâkim tarafından kendiliğinden dikkate yetki hâlinde dava mutlaka kanunda gösterilen
alınmayacağından, yetkisiz olan mahkeme yetkili mahkemede açılmalıdır. Başka bir ifade ile
yetkili hâle gelir. kesin yetki genel ve özel yetkilerin tamamının uy-
gulanmasına engel olur. Tıpkı görev kurallarında
olduğu gibi, hâkim yargılamanın her aşamasında
dikkat
kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzeri-
Cevap süresini geçiren davalı bir daha yetki itirazında
ne yetkisizlik kararı verebilir (HMK m. 19/1).
bulunamayacağından, taraflar arasında zımni bir yet- Kesin olmayan yetki kurallarının varlığı hâlinde
ki sözleşmesi yapılmış varsayılır ve başlangıçta yetki- ise, mahkemenin yetkili olup olmadığını hâkim
siz olan mahkeme yetkili hâle gelir (HMK m. 19/4). kendiliğinden araştıramaz ancak tarafların ileri sür-
mesi hâlinde araştırabilir (HMK m. 19/2). Taraf-
lar da yetki itirazını, görev ve kesin yetkide olduğu
41
2
Adli Yargı Hukuk Mahkemeleri ve Bu Mahkemeler Arasındaki İlişkiler
gibi, yargılamanın her aşamasında ileri süremez. Yetkisizlik kararı verildiği anda, kesinse veya
Yetki itirazı bir ilk itiraz olarak (HMK m. 116/1- kanun yolu açık olmakla birlikte kanun yoluna
a) ancak cevap dilekçesinde ileri sürebilir (HMK başvurulmadığı için kesinleşmişse, kararın tebliği
m. 19/2). Ayrıca davalı yetki itirazını ileri sürerken tarihinden itibaren iki hafta içerisinde yetkisizlik
mutlaka kendi kanısına göre ve doğru yetkili mah- kararı veren mahkemeye dosyanın yetkili ilk derece
kemeyi, birden fazla yetkili mahkeme varsa kendi mahkemesine gönderilmesi için başvurulması ge-
seçtiği yetkili mahkemeyi de belirtmek zorundadır. rekir (HMK m. 20/1). Aksi hâlde dava açılmamış
Aksi takdirde mahkeme yetki itirazının reddine ka- sayılır (HMK m.20/1) ve bu karar ile birlikte dava
rar verir (HMK m. 19/2). açılmasının bütün sonuçları ortadan kalkar. Fakat
bu sonuç davacının yargılama giderlerini ödeyerek
yeniden bir dava açmasına engel teşkil etmez..
Tarafların süresi içerisinde yetkili mahkemeye
dikkat
Kesin yetki hali bir dava şartı teşkil ettiğinden
başvurması hâlinde, bu mahkemenin de yetkisiz-
yargılamanın her aşamasında yetkisizlik itirazın-
lik kararı verip veremeyeceği bir sorun teşkil eder.
da bulunulabilir ve mahkeme de yargılamanın her
Bu sorun, ilgili yetki kuralının niteliği çerçevesin-
aşamasında yetkili olup olmadığını kendiliğinden
de aşılmalıdır. Bu çerçevede bir kesin yetki hali
araştırabilir. Buna karşılık yetkinin kesin olmadığı
söz konusu ise tıpkı görevde olduğu gibidir. Yet-
haller bir ilk itirazdır ve sadece cevap dilekçesi ile
kisizlik kararı kanun yolu incelemesinden geçmiş
davalı ileri sürebilir, hakim yetkili olup olmadığını
ise, kendisine başvurulan yetkili mahkeme istinaf
kendiliğinden araştıramaz.
mahkemesi kararı ile bağlıdır (HMK m.23/2;
353/1-a). Buna karşılık kanun yolu incelemesin-
den geçmeksizin karar kesinleşmiş ise kendisine
Davalının yetki itirazında bulunması hâlinde, başvurulan mahkeme de yetkisizlik kararı verebi-
davalının dilekçesi davacıya tebliğ edilir ve dava- lir. Bu kararın kesinleşmesi ile birlikte olumsuz
cının bu konudaki beyanı beklenir. Mahkeme da- yetki uyuşmazlığı ortaya çıkar (HMK m. 21/1-ç).
valının yetki itirazını kabul ederse yetkisizlik kararı Bu hâlde ilgisine göre bölge adliye mahkemesine
verir. Mahkeme yetkisizlik kararında yetkili mah- veya Yargıtaya başvurularak merci tayini yolu ile
kemeyi de göstermek zorundadır (HMK m. 19/3). sorun çözülür (HMK m.22/2). Yetkinin kesin
Mahkemenin yetkisizlik kararı bir nihai karar ol- yetki olmadığı hâllerde ise kanun yolu inceleme-
duğundan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde sinden geçsin veya geçmesin her hâlde başvurulan
341’de öngörülen şartları taşıyorsa istinaf yoluna ilk derece mahkemesi, önceki mahkemenin yet-
götürülebilir. Mahkeme yetkisizlik itirazını red- kisizlik kararı ile bağlıdır, yetkisizlik kararı vere-
dederse bu bir ara karardır ve ancak nihai kararla mez. Bu nedenle yetkinin kesin olmadığı hâllerde
birlikte istinaf yoluna götürülebilir. olumsuz yetki uyuşmazlığı çıkmaz.
Yetkisizlik kararına karşı istinaf yoluna başvu- Dosya kendisine gönderilen mahkemenin yet-
rulması hâlinde, bölge adliye mahkemesi ya yetki- kisizlik kararı vermeyip, işin esasını incelemeye
sizlik kararını yerinde bularak istinaf isteminin red- geçmesi hâlinde, yetkisiz mahkemede yapılan usuli
dine ya da istinaf istemini kabul ederek ilk derece işlemlerin geçerli olup olmayacağı bir sorun teşkil
mahkemesi kararını kaldırıp dosyanın kararı veren edebilir. Burada yetkisiz mahkemede yapılan, ye-
ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verir min, ikrar, ıslah, feragat, kabul, sulh gibi taraf usul
(HMK m. 353/1-a). İstinaf mahkemesinin bu ka- işlemlerini geçerli saymak gerekir. Buna karşılık
rarı ilk derece mahkemeleri açısından bağlayıcıdır. mahkemeler tarafından yapılan, keşif, tanık din-
İstinaf incelemesi neticesinde ilk derece mah- lenmesi, bilirkişi raporunun değerlendirilmesi gibi
kemesinin yetkisizlik kararı yerinde bulunursa isti- mahkeme usul işlemlerinin, geçerli olup olmadığı
naf isteminin reddine karar verilir. Bu hâlde taraf- usul ekonomisi ilkesine göre belirlenmelidir. Mah-
lardan birisi kararın kendilerine tebliği tarihinden keme, usul ekonomisi gereği bu işlemlerin yeniden
itibaren iki hafta içerisinde dosyanın yetkili ilk yapılmasında bir yarar görmezse bu işlemler de ge-
derece mahkemesine gönderilmesini talep edebilir çerli sayılmalıdır.
(HMK m.20/1).
42
2
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
43
2
Adli Yargı Hukuk Mahkemeleri ve Bu Mahkemeler Arasındaki İlişkiler
Öğrenme Çıktısı
1 Medeni yargı ilk derece mahkemelerinin hangileri olduğunu ve bunlar arasındaki ilişkiyi
açıklayabilme
44
2
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
• Adli yargı ilk derece hukuk mahkemeleri başka bir adli yargı hukuk mahkemesine
tarafından verilen ve kesin olmayan hü- veya iki mahkemenin yargı çevresinin sı-
küm ve kararlara karşı yapılan başvuruları nırlarının belirlenmesinde tereddüt edil-
inceleyip karara bağlamak. Bu denetimin diği takdirde yetkili mahkemenin tayinine
yapılması kendiliğinden olmayıp tarafların karar vermek. Bu meseleye de merci tayini
istinaf talebinde bulunmasına bağlıdır. İsti- bahsinde değinildiğinden burada tekrar de-
naf kanun yoluna gidilmesi hâlinde bölge tayına girilmeyecektir.
adliye mahkemesi, ilk derece mahkemeleri
• Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.
tarafından verilmiş olan nihai kararları hem
Bu bağlamda Hukuk Muhakemeleri Ka-
vakıalara uygunluk bakımından hem de hu-
kuka uygunluk bakımından denetlemekle nunu veya diğer kanunlarda bölgeye adliye
görevlidir (HMK m. 353; 356). mahkemelerinin görev alanına giren dava
ve işlere yer verilirse, bu dava ve işler de böl-
• Kendi yargı çevresi içinde bulunan ilk de-
ge adliye mahkemeleri hukuk dairelerince
rece mahkemeleri arasındaki görev ve yetki
görülecektir. Bu hususa, bilirkişinin kasten
uyuşmazlıklarını çözmek. Bu meseleye yu-
gerçeğe aykırı rapor vermesi ve bu raporun
karıda görev ve yetki bahsi ile merci tayini
hükme esas alınması nedeni ile ortaya çıkan
bahsinde işaret edildiğinden, burada tekrar
zarar tazmini bakımından Devlet aleyhi-
değinmiyoruz.
ne açılacak tazminat davaları ve Devletin
• Kendi yargı çevresi içinde bulunan ilk de- ilgili bilirkişiye karşı açacağı rücu davaları
rece mahkemeleri hâkimlerinin hukuki (HMK m.286); tahkim hükümleri çerçe-
veya fiili nedenlerden dolayı davayı görme- vesinde verilen kararlara karşı açılacak iptal
sine engel çıkması hâlinde, o davanın bölge davaları (HMK m. 439; MÖHUK m. 15),
adliye mahkemesi yargı çevresi içerisinde örnek olarak verilebilir.
Öğrenme Çıktısı
2 İkinci derece mahkemelerini tanımlayabilme ve ikinci derece mahkemelerinin görevlerini
açıklayabilme
45
2
Adli Yargı Hukuk Mahkemeleri ve Bu Mahkemeler Arasındaki İlişkiler
Öğrenme Çıktısı
3 Yargıtayı tanımlayabilme ve Yargıtayın görevlerini açıklayabilme
46
2
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
47
2
Adli Yargı Hukuk Mahkemeleri ve Bu Mahkemeler Arasındaki İlişkiler
Öğrenme Çıktısı
4 İstinabe ve naip tayinini açıklayabilme
48
2
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Adli yargı hukuk mahkemeleri, ilk derece mahkemeleri, ikinci derece mahkemeleri (bölge adliye mah-
kemeleri) ve üçüncü derece mahkemesi (Yargıtay) olmak üzere üç derecelidir. Bu dereceler arasında di-
key bir görev ilişkisi vardır. Bu bağlamda kanunda aksine bir düzenleme olmadığı müddetçe, öncelikle
dava hüküm mahkemesi olarak da anılan ilk derece mahkemesinde görülüp sonuçlandırılır. İlk derece
mahkemesinin verdiği kararlara karşı istinaf mahkemesi olarak da anılan ikinci derece mahkemesine
(bölge adliye mahkemesine) istinaf yolu ile başvurmak mümkündür. Bölge adliye mahkemesinin isti-
naf incelemesi neticesinde verdiği kararlara karşı ise, üçüncü derece mahkemesine (Yargıtaya) temyiz
yolu ile başvurulabilir.
İlk derece mahkemelerini genel mahkemeler ve özel mahkemeler şeklinde ikili bir ayrıma tabi tutarak
incelemek mümkündür. Özel mahkemeler, belirli kişiler arasındaki veya belirli nitelikteki uyuşmazlık-
ların çözümü için kurulmuş ayrık mahkemelerdir. Özel mahkemeler, aile mahkemesi, icra mahkemesi,
tüketici mahkemesi, kadastro mahkemesi, fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi ve asliye ticaret mah-
kemesidir. Genel mahkemeler ise, asliye hukuk mahkemesi ve sulh hukuk mahkemesidir. Bir davaya
(veya çekişmesiz yargı işine) aynı yerde bulunan hukuk mahkemelerinden hangisinin bakacağını belir-
leyen kurallara görev kuralları denir. Medeni yargı alanında bir davanın hangi mahkemenin görev ala-
nına girdiği tespit edilirken öncelikle bu uyuşmazlığın özel mahkemelerden birisinin görev alanına gi-
rip girmediğine bakılmalıdır. Şayet uyuşmazlığın çözümü özel mahkemelerden birisinin görev alanına
giriyorsa dava o özel mahkemede açılmalıdır. Özel mahkemelerden birisinin görev alanına girmiyorsa
sulh hukuk mahkemesinin görev alanına girip girmediği araştırılmalı, sulh hukuk mahkemesinin görev
alanına da girmiyorsa dava en genel mahkeme niteliğindeki asliye hukuk mahkemesinde açılmalıdır.
Görev kuralları kanunla belirlenir ve kamu düzenine ilişkindir. Bu sebeple görev, dava şartı teşkil eder.
Görev bir dava şartı olduğundan hâkim tarafından yargılamanın her aşamasında kendiliğinden göze-
tilir ve taraflar yargılamanın her aşamasında görevsizlik itirazında bulunabilir. Hâkimin kendiliğinden
veya taraflardan birisinin itirazı üzerine görevsizliğini tespit etmesi hâlinde görevsizlik kararı vermesi
gerekir. Görevli mahkeme tespit edildikten sonra, davaya hangi yer mahkemesinde bakılacağının tes-
piti gerekir. Bir davaya veya çekişmesiz yargı işine coğrafi olarak hangi yer mahkemesinin bakacağını
belirleyen kurallara yetki kuralları denir. Anayasa’nın 142’nci maddesine göre mahkemelerin yetkisi de
kanunla düzenlenir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yetki kuralları kesin yetki ve kesin olmayan
yetki şeklinde iki farklı kategoride düzenlenmiştir. Kesin yetki hâlinde davanın mutlaka kanun koyu-
cunun gösterdiği yetkili mahkemede açılması gerekir. Kesin yetki hâlleri de tıpkı görev gibi kamu dü-
zenine ilişkin olduğundan, bu yetki halleri de birer dava şartı teşkil etmektedir. Kesin olmayan yetki ise
kamu düzenine ilişkin değildir. Bu nedenle bir ilk itiraz olarak ileri sürülür. Kesin olmayan yetki, genel
yetki ve özel yetki hâlleri şeklinde ikili bir ayrıma tabi tutularak incelenir. Yetkinin kesin olmaması ve
üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri bir konuya ilişkin olmak kaydıyla, tarafların aralarında çıka-
cak belirli bir uyuşmazlığın belirli bir veya birkaç yer mahkemesinde çözülmesi konusunda yaptıkları
yazılı sözleşmeye yetki sözleşmesi denir. Medeni yargı alanında, ortaya çıkan hukuki veya fiil bir engel
nedeniyle hangi mahkemenin davaya bakacağı konusunda bir tereddüt ortaya çıkarsa bu sorun merci
(yargı yeri) tayin edilmek sureti ile giderilir. Hangi hâllerde merci tayini yoluna gidileceği Hukuk Mu-
hakemeleri Kanunu’nun 21’nci maddesinde sayılmıştır.
49
2
Adli Yargı Hukuk Mahkemeleri ve Bu Mahkemeler Arasındaki İlişkiler
Adli yargı kolunun ikinci derece mahkemesini teşkil eden Bölge Adliye Mahkemeleri 5235 sayılı Adli
Yargı İlk Derece Mahkemeleriyle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Ka-
nun ile kurulmuştur (5235 sK. m.3). Bölge adliye mahkemeleri bölgelerin coğrafi durumları ve iş
yoğunluğu göz önünde bulundurularak HSK’nın olumlu görüşü alındıktan sonra Adalet Bakanlığınca
kurulur. Bölge adliye mahkemeleri, en az üç hukuk ve en az iki ceza dairesinden oluşur (5235 sK.
m.29); her daire bir başkan ve iki üyenin katılımıyla toplanır. Görüşmeler gizli yapılır ve kararlar
çoğunluğa göre verilir (5235 sK m.46/1). Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin görevleri 5235
sayılı Kanun’un 36’ncı maddesinde sayılmıştır. Bu mahkemelerin temel görevi ilk derece mahkemeleri
tarafından verilen ve kesin olmayan karar ve hükümlerin istinaf incelemesini yapmaktır.
Yargıtay, bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarını taraflardan birisinin temyiz talebi üzerine hukuka
uygunluk bakımından denetlemek, gerektiğinde düzeltmek veya bozmakla görevlendirilmiş olan ve adli
yargı alanında içtihatların birleştirilmesine karar veren adli yargı kolunun en üst derecedeki mahkemesidir.
Yargıtay hukuk daireleri, bölge adliye mahkemelerinin ilk derece mahkemesi sıfatı ile baktıkları davalar ile
istinaf incelemesi sonucunda verdiği nihai kararların temyiz incelemesini yapar. Ayrıca, hâkimlerin hukuki
sorumluluğuna ilişkin tazminat davalarında olduğu gibi, bazı davalara ilk derece mahkemesi sıfatı ile bakar.
Bir dava sırasında yapılması gereken bir işlemin, davanın görüldüğü mahkemenin yargı çevresi içerisin-
de veya yargı çevresi dışında başka bir mahkeme tarafından yapılmasına istinabe (hukuki yardım) denir.
Hukuki yardım isteyen mahkeme istinabe eden, hukuki yardım istenilen mahkeme ise istinabe olunan
mahkeme olarak adlandırılır. Hukuki yardım isteyen mahkeme hangi konuda hukuki yardım istediğini
yazılı olarak ve açıkça bildirdikten sonra yapılacak iş belirli bir masrafı gerektiriyorsa onu da yatırmak
zorundadır. Bu şartlarla yapılmış bir hukuki yardım talebini istinabe olunan mahkeme, şayet yapılması
gereken iş kendi yargı çevresi içerisinde ve kendi görev alanına giriyorsa yerine getirmek zorundadır.
Aksi hâlde hâkimin disiplin veya hukuki sorumluluğu yoluna gidilebilir. Uluslararası düzeyde de isti-
nabe mümkün olmaktadır. Ancak bir başka ülkedeki mahkemeye istinabe edilebilmesi için karşılıklılık
şartının bulunması gerekir. Heyet hâlinde yargılama yapılan mahkemelerde, yargılamanın yapıldığı
mahkeme dışında fakat onun yargı çevresi içerisinde bulunan uyuşmazlığın çözümüne ilişkin bir işin
heyet üyelerinden birisi vasıtası ile gördürülmesine ise, naip tayini denir.
50
2
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
neler öğrendik?
B. Asliye ticaret mahkemesi B. İş mahkemesi – Aile mahkemesi
C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu C. Aile mahkemesi – Asliye ticaret mahkemesi
D. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi D. Aile Mahkemesi – İş mahkemesi
E. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi E. İş mahkemesi – Asliye ticaret mahkemesi
2 Aşağıdaki mahkemelerden hangisi adli yargı 7 A, eşine karşı asliye hukuk mahkemesinde
alanında görev yapan hukuk mahkemelerinden boşanma davası açmıştır.
biri değildir? Buna göre, aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A. İcra mahkemesi A. Mahkeme kendiliğinden görevsizlik kararı verebilir.
B. Trafik mahkemesi B. Görevsizlik kararının kesinleşmesinden (veya
C. Fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi tebliğinden) sonra iki hafta içinde görevli mah-
D. Tüketici mahkemesi kemeye başvurmazsa dava açılmamış sayılır.
C. Görevsizlik kararı veren mahkeme bu kararında
E. Kadastro mahkemesi yargılama giderlerine de hükmetmek zorundadır.
D. Yargıtay aşamasında da görevsizlik itirazında
3 Kira ilişkilerinden kaynaklanan hukuki uyuş- bulunulabilir.
mazlıkları çözmekle görevli hukuk mahkemesi aşa- E. Davacının davasını aile mahkemesinde açması
ğıdakilerden hangisidir? gerekir.
A. Asliye hukuk mahkemesi
B. Asliye ticaret mahkemesi 8 Aşağıdakilerden hangisi kesin yetki hâline ör-
C. Kadastro mahkemesi nek teşkil eder?
D. Sulh hukuk mahkemesi A. İhtiyati hacizden sonra açılacak davalar
E. İdare mahkemesi B. Sözleşmelerden kaynaklanan davalar
C. Boşanma davaları
4 Komşusu A ile tartışan ve onun hakaretlerine D. Taşınmazlar üzerinde ayni hak değişikliğine
maruz kalan B komşusuna karşı manevi tazminat neden olabilecek davalar
davası açmaya karar vermiştir. B açmak istediği da- E. Yetki sözleşmesine göre açılan davalar
vanın özel mahkemelerden hiçbirisinin görev ala-
nına girmediğini tespit etmiştir. 9 Eskişehir’de görülen bir davaya ilişkin olarak
Mersin’de ikamet eden tanık A’nın beyanının alın-
Buna göre, B davasını aşağıdaki mahkemelerden ması gerekmektedir.
hangisinde açmalıdır?
Buna göre, Eskişehir mahkemesi A’nın beyanını
A. Sulh hukuk mahkemesinde almak için aşağıdaki yöntemlerden hangisini kul-
B. Fikri ve sınai haklar mahkemesi lanmalıdır?
C. İş mahkemesi A. Naip tayini yoluna gitmelidir.
D. Aile mahkemesi B. Beyanlarını telefonla almalıdır.
E. Asliye hukuk mahkemesi C. İstinabe yoluna gitmelidir.
D. Mahkeme bizzat Mersin gitmelidir.
5 Bölge adliye mahkemelerinin asli görevi aşa- E. Beyanları Noter vasıtası ile aldırmalıdır.
ğıdakilerden hangisidir?
A. İlk derece mahkemesi kararlarına ilişkin temyiz 10 Yargıtay ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi
istemlerine incelemek yanlıştır?
B. Geçici hukuki korumalara ilişkin itirazları ince- A. Adli yargının son derece mahkemesidir.
lemek B. Adli yargı alanındaki temyiz taleplerini inceler.
C. İlk derece mahkemesi kararlarına karşı yapılan C. Adli yargı alanında içtihatların birleştirilmesine
istinaf istemlerini incelemek karar verir.
D. Kanun yararına temyiz taleplerini incelemek D. Kural olarak hukuka uygunluk incelemesi yapar.
E. İlk derece idare mahkemeleri kararlarına karşı E. Bazı suçların kovuşturulmasında yüce divan sı-
yapılan istinaf istemlerini incelemek fatı ile görev yapar.
51
2
Adli Yargı Hukuk Mahkemeleri ve Bu Mahkemeler Arasındaki İlişkiler
Yanıtınız yanlış ise “İlk Derece Mahkemeleri Yanıtınız yanlış ise “İş Mahkemesi” ve “As-
1. A 6. E
Arasındaki İlişki” konusunu yeniden gözden liye Ticaret Mahkemesi” konusunu yeniden
geçiriniz. gözden geçiriniz.
neler öğrendik yanıt anahtarı
2. B Yanıtınız yanlış ise “İlk Derece Mahkemele- 7. C Yanıtınız yanlış ise “Görev” konusunu yeni-
ri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. den gözden geçiriniz.
3. D Yanıtınız yanlış ise “Sulh Hukuk Mahkeme- 8. D Yanıtınız yanlış ise “Yetki” konusunu yeni-
si” konusunu yeniden gözden geçiriniz. den gözden geçiriniz.
4. E Yanıtınız yanlış ise “İlk Derece Mahkemele- 9. C Yanıtınız yanlış ise “İstinabe ve Naip Tayini”
ri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. konusunu yeniden gözden geçiriniz.
Yanıtınız yanlış ise “İkinci Derece Mahke- Yanıtınız yanlış ise “Üçüncü Derece Mahke-
5. C 10. E
meleri (Bölge Adliye Mahkemeleri)” konu- mesi (Yargıtay)” konusunu yeniden gözden
sunu yeniden gözden geçiriniz. geçiriniz.
Araştır Yanıt
2 Anahtarı
Bölge adliye mahkemelerinin görevleri, adli yargı ilk derece hukuk mahke-
meleri tarafından verilen ve kesin olmayan hüküm ve kararlara karşı yapılan
başvuruları inceleyip karara bağlamak, kendi yargı çevresi içinde bulunan ilk
derece mahkemeleri arasındaki görev ve yetki uyuşmazlıklarını çözmek, kendi
Araştır 2 yargı çevresi içinde bulunan ilk derece mahkemeleri hâkimlerinin hukuki veya
fiili nedenlerden dolayı davayı görmesine engel çıkması hâlinde, o davanın
bölge adliye mahkemesi yargı çevresi içerisinde başka bir adli yargı hukuk
mahkemesine veya iki mahkemenin yargı çevresinin sınırlarının belirlenme-
sinde tereddüt edildiği takdirde yetkili mahkemenin tayinine karar vermek ve
kanunlarla verilen diğer görevleri yapmaktır.
52
2
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Araştır Yanıt
2 Anahtarı
Bir dava sırasında yapılması gereken bir işlemin, davanın görüldüğü mahke-
Araştır 4 menin yargı çevresi içerisinde veya yargı çevresi dışında başka bir mahkeme
tarafından yapılması gerektiğinde istinabe kurumuna ihtiyaç duyulur.
Kaynakça
Arslan, R., Yılmaz, E., Taşpınar Ayvaz, S., ve Hanağası, Pekcanıtez, H., Atalay O. ve Özekes M. (2019).
E. (2019). Medeni Usul Hukuku. Ankara: Yetkin Medeni Usul Hukuku. İstanbul: On İki Levha
Yayınları. Yayıncılık.
Atalı, M., Ermenek, İ., Erdoğan, E. (2019). Medeni Postacıoğlu, İ. ve Altay, S. (2015). Medeni Usul
Usul Hukuku, Ankara: Yetkin Yayınları. Hukuku Dersleri. İstanbul: Vedat Kitapçılık.
Budak, A.C. ve Karaaslan, V. (2019). Medeni Usul Postacıoğlu, İ. E. (1975). Medenî Usûl Hukuku
Hukuku. Ankara: Adalet Yayınevi. Dersleri, İstanbul.
Kuru, B. (2019). Medenî Usul Hukuku Ders Kitabı Üstündağ, S. (2000). Medeni Yargılama Hukuku. Cilt
(İstinaf Sistemine Göre Yazılmış). Ankara: Yetkin 1-2. İstanbul.
Yayınları.
53
Bölüm 3
Davada Taraflar ve Yargılamaya Katılan
Üçüncü Kişiler
Dava Arkadaşlığı
Medeni Yargıda Taraf Kavramı
1
2 Davacı veya davalı tarafta hangi hallerde
2
öğrenme çıktıları
1 Davada kimlerin taraf ehliyetine, dava birden fazla kişinin yer alabileceğini,
ehliyetine, dava takip yetkisine ve taraf bunlar arasındaki ilişkileri ve bu duruma
sıfatına sahip olduğunu tanımlayabilme özgü usul kurallarını açıklayabilme
3 4
3 Fer’î müdahalenin koşullarını ve usûlünü 4 Aslî müdahalenin koşullarını ve usûlünü
açıklayabilme, fer’î müdahalin davadaki açıklayabilme, aslî müdahalin davadaki
durumunu tanımlayabilme durumunu tanımlayabilme
5 6
Davanın İhbarı Davada Tarafların Temsili
5 Davanın ihbarına yönelik usul ve esasları 6 Davada kanunive iradi temsilin koşullarını
açıklayabilme açıklayabilme
Anahtar Sözcükler: • Davacı • Davalı • Taraf Ehliyeti • Dava Ehliyeti • DavaTakip Yetkisi • Taraf Sıfatı
• Dava Arkadaşlığı • Fer’î Müdahale • Aslî Müdahale • İhbar
54
3
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
55
3
Davada Taraflar ve Yargılamaya Katılan Üçüncü Kişiler
56
3
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
dikkat
Tarafların, dava ehliyetine sahip olmaları olum- Taraf Sıfatı (Husumet)
lu dava şartlarından olup mahkemece kendili-
Sıfat, dava konusu sübjektif hak ile taraflar
ğinden (HMK m. 114/1/d; 115) gözetilir.
arasındaki ilişki olup, dava konusu sübjektif hak
ile ilgilidir.
Dava dilekçesinde kim davacı ve davalı olarak
Dava Takip Yetkisi gösterilmişse o kişiler sırf bu şeklî sebeple davacı
Dava takip yetkisi, talep sonucu hakkında hü- ve davalı konumunda olup, bu durum taraf olarak
küm alabilme yetkisidir. Bu yetki, kanunda belir- gösterilen kişilerin dava konusu hakkın gerçekten
tilen istisnai durumlar dışında, maddi hukuktaki sahibi veya borçlusu oldukları anlamına gelmez.
tasarruf yetkisine göre tayin edilir (HMK m. 53).
Şeklî taraf kuramının kabulünün sonucu olan da-
vayı takip yetkisi, taraf sıfatından (husumetten)
farklı olarak davada taraf olan kişinin o davayı ken-
di adına yürütebilme ve kendi adına esas hakkında dikkat
Davacı veya davalı dava konusu
hüküm alabilme yetkisidir.
hakla ilişkili iseler davada taraf sıfa-
Davayı takip yetkisi, maddî hukuktaki tasarruf tına sahiptirler. Bu durum ise ancak
yetkisinin usûl hukukundaki karşılığını oluşturur. davanın esası hakkında inceleme
Taraf ve dava ehliyetine sahip olan kişinin kural yapıldıktan sonra anlaşılır. Bu se-
olarak dava takip yetkisi de vardır. Taraf ve dava eh- beple sıfat dava şartı değildir. Oysa
liyetine sahip olan tarafın örneğin iflâs etmiş olması dava şartları davanın esasına girme-
gibi istisnai hâllerde dava takip yetkisi olmayabilir. yi engelleyen davanın dinlenebilir-
Dava takip yetkisi, davada taraf olmadığı hâlde ka- lik şartlarıdır. Ancak dava dosya-
sında taraf sıfatının bulunmadığını
nun gereği taraf gibi davranmakla görevli kılınmış
ortaya koyan itirazlar hâkimce re-
olan kişilerin (örneğin müflisin taraf olduğu dava-
sen nazara alınır.
larda dava takip yetkisini kullanan iflâs idaresinin)
hukuki konumunun açıklanmasını sağlar.
57
3
Davada Taraflar ve Yargılamaya Katılan Üçüncü Kişiler
Öğrenme Çıktısı
1 Davada kimlerin taraf ehliyetine, dava ehliyetine, dava takip yetkisine ve taraf sıfatına
sahip olduğunu tanımlayabilme
58
3
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Yaşamla İlişkilendir
“... Bu aşamada yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde temyiz incelemesine konu tenkis davasında
hangi tür dava arkadaşlığının bulunduğunun belirlenmesi yoluna gidilmiştir.
Tenkis davası, TMK’nun 560-562 maddelerinde düzenlenen, mirasbırakanın saklı payları zedele-
yen gerek ölüme bağlı ve gerekse sağlararası kazandırmalarının kural olarak saklı paylarının karşılığını
alamayan mirasçılar tarafından mirasbırakanın tasarruf edebileceği sınıra çekilmesini amaçlayan, ön-
cesine etkili, yenilik doğurucu davalardandır. Bu yönüyle bakıldığında tenkis davası Miras Hukukuna
özgü bir iptal davası olarak kabul edilmelidir. (G.Antalya, Miras Hukuku, İstanbul, 2003, s.305). Ten-
kis, açıkladığımız sebeplerle saklı payın yaptırımıdır (H.Hatemi, Miras Hukuku, İstanbul, 2004, s.23).
Tenkis davası açma hakkı saklı pay sahibi her mirasçının mirasçılık sıfatından doğan bir hak olduğu ve
tereke adına bir dava söz konusu olmadığı için, tenkis davasını bütün mirasçıların birlikte açmaları zorun-
luluğu bulunmayıp, tek bir mirasçı tarafından yalnız başına açılabilir. Bir başka ifade ile, tenkis davasında
zorunlu dava arkadaşlığı bulunmamaktadır. Bu sebeple tenkis hükmü birden fazla mirasçının birlikte dava
açtıkları durumlarda her bir davacı yönünden ayrı ayrı kurulmalıdır.
Oysa; somut uyuşmazlıkta tenkis davası, iki mirasçı tarafından açılmış ancak, yerel mahkemece her
bir mirasçı yönünden ayrı ayrı tenkis hükmü kurmak yerine tek bir hüküm ile yetinildiği gibi ayrıca,
bilirkişi marifeti ile yapılan tenkis hesabına göre tek bir mirasçı için hükmedilmesi gereken 14. 868,75
TL’nin iki mirasçıya ödenmesine karar verilmiştir.
Bu haliyle; yerel mahkemece bilirkişi marifeti ile yapılan tenkis hesabına göre belirlenen 14.868,75’şer
TL’nin davacılara ayrı ayrı ödenmesine dair hüküm kurulması gerekirken, tek bir davacı için belirlenen
bedelin her iki davacıya ödenmesine karar verilmesi doğru olmamış, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
…”
Kaynak: Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 02.03.2020, 2020/129 E., 2020/1841 K. (Kazancı İçtihat Bankası)
59
3
Davada Taraflar ve Yargılamaya Katılan Üçüncü Kişiler
60
3
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Öğrenme Çıktısı
2 Davacı veya davalı tarafta hangi hallerde birden fazla kişinin yer alabileceğini, bunlar
arasındaki ilişkileri ve bu duruma özgü usul kurallarını açıklayabilme
Dava arkadaşlığının davacı Mecburi ve ihtiyari dava ar- Mecburi ve ihtiyari dava
ve davalı tarafta olabileceği kadaşlığı hâllerini ilişkilen- arkadaşlarının davadaki du-
hâlleri araştırınız. diriniz. rumlarını düşünün.
61
3
Davada Taraflar ve Yargılamaya Katılan Üçüncü Kişiler
62
3
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Bu kuralın bir istisnasının yer aldığı, 7036 sayılı Fer’î müdahil, yanında katıldığı tarafın açacağı
İş Mahkemeleri Kanunu m. 4/2 uyarınca, hizmet rücu davasında savunma olarak, yanında katıldığı
akdine tâbi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigorta- tarafın yargılamayı hatalı yürüttüğünü ileri sürebi-
lılık sürelerinin tespiti talebi ile işveren aleyhine lir. Bu hata kapsamında fer’î müdahil şunlara daya-
açılan davalarda mahkeme, Sosyal Güvenlik Kuru- nabilir (HMK m. 69/2):
muna davayı resen ihbar eder. İhbar üzerine davaya • Fer’î müdahil, kendisine zamanında ihbar
davalı yanında fer’î müdahil olarak katılan Kurum, yapılmadığı için davaya geç katıldığını beyan
yanında katıldığı taraf başvurmasa dahi kanun yo- edebilir. Kesin hükmün aksine, müdaha-
luna başvurabilir. lenin etkisi mutlak değildir. Fer’î müdahil
davaya etki edebildiği ölçüde müdahalenin
etkisine tâbi olacaktır. Bu sebeple, müdahi-
Fer’î Müdahalenin Etkisi lin davaya katıldığı zaman çok önemlidir.
Fer’î müdahil ile yanında katıldığı taraf arasın- Çünkü fer’î müdahil davaya katıldığı andan
da sonradan görülecek rücu davasında, asıl davaya itibaren, tarafa ait usûlî işlemleri yapıp ta-
fer’î müdahil olarak katılmanın ve verilen hükmün rafa yardım edebilecektir. Önceki işlemlere
etkisi olacağı kuşkusuzdur. Çünkü fer’î müdahil, itiraz edemez ve onların tekrarını isteyemez.
Eğer müdahil davaya geç katılmışsa geç ka-
asıl tarafa yardımcı olmasına rağmen, bu taraf da-
tılmasının taraftan kaynaklandığını, asıl ta-
vayı kaybetmiş olabilir. Bu durum, asıl tarafın fer’î
rafın davayı iyi yürütemediğini, eksik veya
müdahile karşı bir dava açmasını gerektirebilir veya yanlış iddia ve savunmada bulunduğunu, bu
fer’î müdahil asıl tarafa karşı bir dava açabilir. Fer’î nedenle davanın kısmen veya tamamen kay-
müdahil ile taraf arasında görülen ikinci davada bedilmesine neden olduğunu ileri sürebilir.
ortaya çıkan bazı uyuşmazlıklar, ilk davada çözüm-
• Fer’î müdahil, yanında katıldığı tarafın id-
lenmiş ve karara bağlanmış olabilir. dia ve savunma imkânlarını kullanmasını
Fer’î müdahalenin etkisi, fer’î müdahil ile ya- engellediğini ileri sürebilir. Fer’î müdahilin
nında katıldığı taraf arasında sonradan açılacak işlemleri, asıl tarafın işlemlerine aykırı ola-
davada ortaya çıkar. Fer’î müdahalenin etkisi, fer’î mayacağından, eğer asıl tarafça onun bazı
müdahilin lehine veya aleyhine olabilir. işlemleri engellenmişse, fer’î müdahil, mü-
Fer’î müdahalenin etkisi, önceki davada verilen dahalenin etkisine tâbi olmadığını iddia
edebilir. Örneğin, müdahil, asıl tarafın ik-
hükmün sadece hüküm fıkrasıyla değil, hükmün
rarı sebebiyle bazı savunma vasıtalarını ileri
dayandığı maddi ve hukuki unsurlarla da geçerli-
sürememişse veya ileri sürdüğü işlem geçer-
dir. Bu açıdan müdahalenin etkisi, kesin hükme siz ise müdahalenin etkisinin buna göre sı-
nazaran daha geniştir. nırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir.
Fer’î müdahalenin etkisi, çelişik kararların ve- • Fer’î müdahil, kendisince bilinmeyen iddia
rilmesini önlemeyi, bu sayede tarafların mahkeme ve savunma imkânlarının, yanında katıldığı
kararlarına güvenini artırmayı ve usûl ekonomisine tarafın ağır kusuru sebebiyle kullanılamadı-
hizmet etmeyi amaçladığından, mahkeme tarafın- ğını ileri sürebilir. Asıl taraf, fer’î müdahi-
dan kendiliğinden göz önünde tutulmalıdır. lin bilmediği iddia ve savunma vasıtalarını
Fer’î müdahilin, davanın asıl tarafıyla olan rücu ve delilleri kasten veya ağır kusuru ile ileri
ilişkisinde, asıl davadaki uyuşmazlık hakkında sürmemişse, fer’î müdahil, rücu talebiy-
yanlış karar verildiği iddiası dinlenilmez. Bu, hük- le sonradan aleyhinde açılan davada, ilk
mün dayandığı vakıaların da yanlış olduğunu ileri davanın iyi yönetilmediğini ileri sürebilir.
Bunu ispat edebildiği ölçüde, müdahalenin
süremeyeceği anlamına gelir. İlk davadaki verilen
etkisinden kurtulur. Örneğin, fer’î müdahi-
hükmün tümü değil, sadece alternatif ilişkide, bir-
lin bilmediği zamanaşımı defini, asıl taraf
birinin unsuru olan hususlar bağlayıcıdır. Ancak bilmesine rağmen kasten ileri sürmemiş-
ilk davada hükümde bulunması gerekmeyen, yani se ve bu sebeple dava asıl tarafın aleyhine
tarafların talep etmediği ve dava ile ilgisi bulunma- sonuçlanmışsa, fer’î müdahil müdahalenin
yan hususlar hakkında karar verilmişse, bu tespitler etkisinin buna göre kendisi bakımından sı-
ikinci davada bağlayıcı olmaz. nırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir.
63
3
Davada Taraflar ve Yargılamaya Katılan Üçüncü Kişiler
Öğrenme Çıktısı
64
3
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
dür. Özellikle konusu aynı olan davalardaki hak lamaya ilişkin tahkikatın birlikte yürütülüp yü-
veya şeyle ilgili çelişkili kararların verilmesinin ön- rütülmeyeceği veya birinin diğeri için bekletici
lenmesi amacıyla, aslî müdahalenin hüküm verilin- sorun yapılıp yapılamayacağına, yargılamanın
ceye kadar olması şarttır. özelliğine göre, mahkemece karar verilir. Her iki
Aslî müdahale çekişmesiz yargıda da mümkün- dava birbirinden bağımsız olduğundan, aslî mü-
dür. Çekişmesiz yargı işlerinde aslî müdahilin açtı- dahil aslî müdahale davasından feragat etse de asıl
ğı dava, çekişmesiz yargı işinin ilgilileriyle arasın- dava görülmeye devam eder, mahkeme davalar-
da çekişme doğuracaksa, aslî müdahilin talebinde dan birini diğeri için bekletici sorun yapabilir, aslî
hukuki yararı vardır ve aslî müdahalede bulunul- müdahale davasını asıl davadan önce inceleyebilir
masıyla çekişmesiz yargı işi kural olarak çekişmeli ve her iki dava hakkında ayrı karar verebilir. An-
yargıya dönüşür. cak her durumda yargılamaların birlikte yürütül-
mesi ve kararın da ayrı ayrı değil, aynı anda birlik-
İhtiyati tedbir veya ihtiyati haciz taleplerinde
te verilmesi gerekir.
ve kanun yolu aşamasında aslî müdahale müm-
kün değildir.
Aslî müdahalede üçüncü kişi, görülmekte olan
davanın taraflarına veya çekişmesiz yargı işinin il-
gililerine karşı aynı mahkemede ayrı bir dava açar. dikkat
Asıl davaya bakan mahkeme, aslî müdahale dava- Aslî müdahale davasında, görülmekte olan da-
sında da yetkili ve görevlidir. vanın konusu esastır. Aslî müdahilin açtığı aslî
Fer’î müdahaleden farklı olarak üçüncü kişinin müdahale davasında, görülmekte olan davanın
aslî müdahil sıfatını kazanabilmesi için, asıl davaya konusu dışına çıkılarak, davaya konu edilmeyen
bakan mahkemenin üçüncü kişinin talebini kabul hususta hak talebinde bulunulamaz. Aslî mü-
etmesine gerek yoktur. Üçüncü kişi usulüne uygun dahil, dava konusuyla bağlantılı olmak şartıyla,
şekilde (harcını yatırarak) dava açmakla aslî müda- tarafların dışında müstakil olarak hak arayan ki-
hil sıfatını kazanır. şidir. Aslî müdahale davasında verilen hüküm,
aslî müdahil ile bu davanın davalısı konumun-
Asıl davanın tarafları, aslî müdahale davasında
daki asıl davanın tarafları arasında kesin hüküm
şeklî mecburî dava arkadaşı konumundadır.
oluşturur. Hiç kuşkusuz aslî müdahale davasında
Bu şekilde açılan aslî müdahale davası ile asıl verilen hükmün asıl davaya etkisi de olacaktır.
yargılamanın yapıldığı dava birlikte yürütülür ve
karara bağlanır (HMK m. 65/2). Her iki yargı-
Öğrenme Çıktısı
65
3
Davada Taraflar ve Yargılamaya Katılan Üçüncü Kişiler
dikkat
Dava kendisine ihbar edilen üçüncü kişi, mutlaka
Mecburi dava arkadaşları birbirine davayı ihbar ihbarda bulunan tarafın yanında yer almak zorunda
edemez. Şartları oluşmuşsa her iki taraf da davayı olmayıp; davayı kazanmasında hukuki yararı olan
ihbar edebilir. Dava ihbar edilen üçüncü kişi, fer’î taraf yanında davaya katılabilir (HMK m. 63/1).
müdahil olarak davaya katılabilir. Dava kendisine Bu sebeple, hukuki yararı bulunuyorsa ihbarda bu-
ihbar edilen kişinin de aynı şartlarda bir başkasına lunan tarafın değil, diğer tarafın da yanında davaya
ihbarda bulunması mümkündür ve bu şekilde ih- katılmak üzere fer’î müdahale talebinde bulunabilir.
bar tevali ettirilebilir (HMK m. 61/2).
66
3
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
dikkat
İhbar edilen davada verilen hükmün ihbar eden kişiye etkisi hakkında, fer’î müdahalenin etkisi (HMK m.
69/2 hükmü) kıyasen uygulanır (HMK m. 64). Davanın ihbarı ile, üçüncü kişinin davaya fer’i müdahil olarak
katılması amaçlandığından, fer’î müdahalenin etkisi davanın ihbarının etkisiyle aynıdır. Bu bağlamda dava
kendisine ihbar edilen kişi, ihbar edilen davada verilen hüküm kendisi etkilemeyeceğini ileri süremez. İhbar
edilen kişiye karşı açılacak rücu davasında, ihbar edilenin, ihbar edilen davadaki uyuşmazlık hakkında yanlış
karar verildiği iddiası dinlenilmez. Ancak ihbar edilen, davayı ihbar edenin açacağı rücu davasında savunma
olarak, ihbar ettiği yargılamayı hatalı yürüttüğünü ileri sürerek ihbarın etkisine tâbi olmadığını iddia edebilir.
Öğrenme Çıktısı
Maddi hukukta davanın Davanın ihbarı ile fer’î mü- Davanın ihbarı hâlinde ih-
ihbarına konu olabilecek dahaleyi amaç bakımından barı alan üçüncü kişinin se-
örnekleri araştırınız. ilişkilendiriniz. çeneklerini düşünün.
67
3
Davada Taraflar ve Yargılamaya Katılan Üçüncü Kişiler
68
3
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Kanunda sayılan bazı istisnai hâllerde mahke- Dava veya takipte avukat görevlendirildiği tak-
me, tarafı avukatla temsil edilmek zorunda tuta- dirde avukatın, açtığı veya takip ettiği dava ve işler-
bilir. Davasını kendisi takip eden kimse (vekâlet de, noter tarafından onaylanan yahut düzenlenen
veren) duruşmada uygun olmayan tutum ve dav- vekâletname aslını veya avukat tarafından onaylan-
ranışta bulunursa hâkim kendisini uyarır. Taraf bu mış aslına uygun örneğini, dava yahut takip dos-
uyarılara uymaz ve mahkemece gerekli görülürse, yasına konulmak üzere ibraz etmesi zorunludur
tarafın vekil ile temsil edilmesine karar verilir ve (HMK m. 76/1).
hemen duruşma salonundan dışarıya çıkartılır. Ta- Kamu kurum ve kuruluşlarının avukatlarına,
raf kendisini vekil ile temsil ettirmezse, tarafın yok- yetkili amirleri tarafından usulüne uygun olarak
luğu hâlinde uygulanacak hükümlere göre işlem düzenlenip verilmiş olan temsil belgeleri de geçerli
yapılır (HMK m. 79/2). olup, ayrıca noterce onaylanmasına gerek yoktur
(HMK m. 76/2).
Bunun gibi hâkim, taraflardan birisinin, dava-
sını bizzat takip edecek yeterlikte olmadığını gö- Vekil ile takip edilen davada, vekâletnamesinin
rürse, ona uygun bir süre tanıyarak, davasını vekil aslını veya onaylı örneğini vermeyen avukat, dava
aracılığıyla takip etmesine karar verebilir. Verilen açamaz ve yargılamayla ilgili hiçbir işlem yapamaz.
karara uymayan taraf hakkında, yokluğu hâlindeki Şu kadar ki gecikmesinde zarar doğabilecek hâllerde
mahkeme, vereceği kesin süre içinde vekâletnamesini
hükümlere göre işlem yapılır (HMK m. 80).
getirmek koşuluyla avukatın dava açmasına veya
Davaya vekâletin kanunî kapsamı uyarınca da- usûl işlemlerini yapmasına izin verebilir. Bu süre
vaya genel vekâlet, hüküm kesinleşinceye kadar, içinde vekâletname verilmez veya asıl taraf yapılan
vekilin davanın takibi için gereken bütün işlemleri işlemleri kabul ettiğini dilekçeyle mahkemeye bildir-
yapmasına, hükmün yerine getirilmesine, yargıla- mez ise dava açılmamış veya gerçekleştirilen işlemler
ma giderlerinin tahsili ile buna ilişkin makbuz ver- yapılmamış sayılır (HMK m. 77/1).
mesine ve bu işlemlerin tamamının kendisine karşı Avukatın istifa etmesi, azledilmesi veya dosyayı
da yapılabilmesine ilişkin yetkiyi kapsar (HMK m. incelememiş olması sebebiyle yargılama başka bir
73/1). Bu yetkiyi kısıtlamaya yönelik bütün sınır- güne bırakılamaz. Ancak, dosyanın incelenmemiş
landırıcı işlemler, karşı taraf yönünden geçersizdir olması geçerli bir özre dayanıyorsa, hâkim bir defa-
(HMK m. 73/2). ya mahsus olmak üzere, kısa bir süre verebilir. Ve-
Kanunda özel yetki verilmesini gerektiren hu- rilen süre sonunda, dosya incelenmemiş olsa bile
suslar saklı olup, davaya vekâlette özel yetki veril- davaya devam olunur (HMK m. 77/4).
mesini gerektiren hâller Kanunda düzenlenmiştir. Vekil ile takip edilen davada vekilin azli veya
Buna göre açıkça yetki verilmemiş ise vekil; sulh istifası mümkündür. Vekilin azli veya istifasının,
olamaz, hâkimi reddedemez, davanın tamamını mahkeme ve karşı taraf bakımından hüküm ifade
ıslah edemez, yemin teklif edemez, yemini kabul, edebilmesi için, bu konudaki beyanın dilekçeyle
iade veya reddedemez, başkasını tevkil edemez, bildirilmesi veya tutanağa geçirilmesi ve gerekti-
haczi kaldıramaz, müvekkilinin iflâsını isteyemez, ğinde ilgilisine yapılacak tebligat giderinin de peşin
tahkim ve hakem sözleşmesi yapamaz, konkordato olarak ödenmesi zorunludur (HMK m. 81/1).
veya sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma Vekilin azli hâlinde vekâlet veren, davayı takip
yoluyla yeniden yapılandırılması teklifinde bulu- etmez ve iki hafta içinde bir başka vekil de görev-
namaz ve bunlara muvafakat veremez, alternatif lendirmez ise tarafın yokluğu hâlinde uygulanacak
uyuşmazlık çözüm yollarına başvuramaz, davadan hükümlere göre işlem yapılır (HMK m. 83/1).
veya kanun yollarından feragat edemez, karşı ta- Vekilin istifası halinde ise, istifa eden vekilin
rafı ibra ve davasını kabul edemez, yargılamanın vekâlet görevi, istifanın müvekkiline tebliğinden
iadesi yoluna gidemez, hâkimlerin fiilleri sebebiyle itibaren iki hafta süreyle devam eder (HMK m.
Devlet aleyhine tazminat davası açamaz, hangileri 82/1). Bu durumda vekâlet veren davayı bizzat ta-
hakkında yetki verildiği açıklanmadıkça kişiye sıkı kip etmeli veya başka bir vekil görevlendirmelidir.
sıkıya bağlı haklarla ilgili davaları açamaz ve takip Aksi hâlde tarafın yokluğu hâlinde uygulanacak
edemez (HMK m. 74/1). hükümlere göre işlem yapılır (HMK m. 82/2).
69
3
Davada Taraflar ve Yargılamaya Katılan Üçüncü Kişiler
Öğrenme Çıktısı
70
3
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Davada daima birbirleriyle uyuşmazlık içinde olan iki taraf vardır. Davanın tarafları dava dilekçesine gösterilen
kişilerdir. Davayı açan kişiye “davacı”, kendisine karşı dava açılan kişiye ise “davalı” denir. Davacı ve davalı
tarafta birden fazla kişi bulunabilir. Davada birbirleriyle uyuşmazlık içinde olan iki taraf yoksa dava değil çekiş-
mesiz yargı işi vardır. Çekişmesiz yargıda “ilgili” kavramı vardır. Davada davacı veya davalı olarak taraf olabilme
ehliyetine “taraf ehliyeti” denir. Taraf ehliyeti, medeni hukuktaki hak ehliyetinin medeni usûl hukukundaki
uzantısıdır. Dava ehliyeti, kişinin bizzat veya yetki vereceği temsilcisi vasıtasıyla bir davayı takip ederek taraf usûl
işlemlerini geçerli şekilde yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti, medenî hakları kullanma (fiil) ehliyetine göre
belirlenir. Dava takip yetkisi, talep sonucu hakkında hüküm alabilme yetkisidir. Bu yetki, kanunda belirtilen
istisnai durumlar dışında, maddî hukuktaki tasarruf yetkisine göre tayin edilir. Sıfat, dava konusu sübjektif hak
ile taraflar arasındaki ilişki olup dava konusu sübjektif hak ile ilgilidir.
Dava Arkadaşlığı
Davacı veya davalı tarafta birden fazla kişinin yer almasına “dava arkadaşlığı” denir. Davada aynı tarafta birlikte
yer alan birden fazla dava arkadaşının taraf rolü aynıdır. Dava arkadaşlığı maddi hukuk veya usûl hukukuna
ilişkin sebeplerden doğabilir. Maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanıl-
ması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken
hâllerde, mecburi dava arkadaşlığı vardır. Mecburi dava arkadaşlığında tek dava olduğundan dava arkadaşları an-
cak birlikte dava açabilir veya aleyhlerine de birlikte dava açılabilir. Mecburi dava arkadaşlığı dışındaki hâllerde
Kanunda sayılan koşullar varsa, birden fazla kişi birlikte dava açabileceği gibi birden fazla kişiye karşı da birlikte
dava açılabilir. Bu durumda aynı tarafta yer alan kişiler arasında ihtiyarî dava arkadaşlığı vardır. Dava arkadaşla-
rından her biri, diğerinden bağımsız olarak hareket eder.
Fer’î müdahale, üçüncü kişiye, görülmekte olan bir davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında
katılma olanağı tanıyan bir kurumdur. Fer’î müdahale talebinde bulunan üçüncü kişi, yanında katılmak istediği
tarafı, müdahale sebebini (fer’î müdahale talebindeki hukuki yararını) ve bunun dayanaklarını belirten bir dilek-
çeyle mahkemeye başvurur. Fer’î müdahil, yanında müdahil olduğu tarafın yardımcısıdır.
71
3
Davada Taraflar ve Yargılamaya Katılan Üçüncü Kişiler
Aslî müdahalede davanın taraflarından olmayan üçüncü kişi, daha önce açılmış olan bir davaya konu edilen şey
hakkında, tarafların dışında hak iddia ederek, dava konusunun kendisine ait olduğunu ileri sürer ve harcını yatır-
mak suretiyle ilk davanın veya yargılamanın görüldüğü mahkemede ayrı bir dava açar. Aslî müdahale çekişmesiz
yargıda da mümkündür.
Davanın İhbarı
Görülmekte olan bir davanın taraflarından biri, davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin
kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa davayı üçüncü kişiye ihbar edebilir.
Dava ehliyeti bulunan herkes, davasını kendisi veya tayin ettiği vekil aracılığıyla bizzat açarak takip edebileceği
gibi (HMK m. 71), bu işlemleri tayin edeceği vekil aracılığıyla da yapabilir. Hukuk yargılama usulünde davada
temsil, kanunî temsil ve iradî temsil olmak üzere iki çeşittir. Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olma-
yanlar davada kanuni temsilcileri, tüzel kişiler ise yetkili organları tarafından temsil edilir. Kanuni temsil sadece
medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olmayanlar için geçerli olduğu hâlde iradi temsil kanuni temsilci bakı-
mından da geçerlidir. Buna göre kanuni temsilci, temsil ettiği kişinin taraf olduğu davayı bizzat takip edebileceği
gibi, davanın takibi için bir avukata da temsil yetkisi verebilir. Davanın vekil aracılığı ile açılması ve takibinde,
avukatın temsilci sıfatı ile hareket etmesi sebebiyle, temsile ilişkin hükümler uygulanır.
72
3
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
1 Davanın tarafları ile ilgili aşağıdaki ifadeler- 4 Dava takip yetkisi ile ilgili aşağıdaki ifadeler-
den hangisi yanlıştır? den hangisi yanlıştır?
A. Davada daima birbirleriyle uyuşmazlık içinde A. Dava takip yetkisi, kanunda belirtilen istisnai
neler öğrendik?
olan iki taraf vardır. durumlar dışında, maddi hukuktaki tasarruf
B. Hiç kimse kendisine karşı dava açamaz. yetkisine göre tayin edilir.
C. Dava dilekçesinde davalı taraf olarak gösterilen B. Taraf ve dava ehliyetine sahip olan kişinin kural
kişi, dava konusu alacağın borçlusu olmasa bile olarak dava takip yetkisi de vardır.
davalı tarafta yer alır. C. Davacının iflâs etmiş olması, dava takip yetki-
D. Davacı, davalı tarafı maddî bir hatadan dolayı sini kaldırmaz.
yanlış göstermişse, ancak davalının açık rızası D. Tarafların, dava takip yetkisine sahip olmaları
ile değiştirebilir. olumlu dava şartlarındandır.
E. Dava sürerken davacı ve davalı sıfatı birleşirse E. Dava takip yetkisinin varlığı mahkemece ken-
dava sona erer. diliğinden gözetilir.
2 Taraf ehliyeti ile ilgili aşağıdaki ifadelerden 5 Mecburi dava arkadaşlarının davadaki duru-
hangisi doğrudur? mu ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A. Davada usûl işlemi yapabilme ehliyetine taraf A. Maddi mecburi dava arkadaşlığında tek dava
ehliyeti denir. vardır.
B. Taraf ehliyeti, medenî hukuktaki fiil ehliyetinin B. Maddi mecburi dava arkadaşlığında davacı ta-
medenî usûl hukukundaki uzantısıdır. rafta eksiklik olursa, mahkeme davacı taraftaki
C. Çocuk, sağ doğmak koşuluyla, ana rahmine diğer dava arkadaşlarının da davaya katılması
düştüğü andan başlayarak taraf ehliyetine de davacıya süre verir.
sahiptir. C. Maddi mecburi dava arkadaşlığında dava arka-
D. Dava tarihinden önce ölmüş kişiye karşı açılan daşları birbirinden ayrı şekilde davalı ile sulh
dava kendiliğinden ölenin mirasçılarına yöneltilir. olabilir.
E. Açılan bir alacak davası görülmekteyken davalı- D. Duruşmaya gelmiş olan maddi mecburi dava
nın ölümü halinde dava konusuz kalır. arkadaşlarının yapmış oldukları usûl işlemleri,
usûlüne uygun olarak davet edildiği hâlde du-
ruşmaya gelmemiş olan dava arkadaşları bakı-
3 Dava ehliyeti ile ilgili aşağıdaki ifadelerden mından da geçerlidir.
hangisi yanlıştır? E. Maddi mecburi dava arkadaşlığında mahkeme,
A. Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her- tüm dava arkadaşları bakımından aynı şekilde
kesin tam dava ehliyeti vardır. hüküm verir.
B. Ayırt etme gücü bulunmayan, davada kanunî
temsilcisi tarafından temsil edilir. 6 İhtiyari dava arkadaşlarının davadaki durumu
C. Ayırt etme gücüne sahip kısıtlı boşanma dava- ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
sında dava ehliyetine sahiptir.
D. Tüzel kişiler, dava ehliyetini organları aracılı- A. Müteselsil borçlular arasında ihtiyari dava arka-
ğıyla kullanır. daşlığı vardır.
E. Ayırt etme gücüne sahip küçük, kendi tasar- B. İhtiyari dava arkadaşlığı oluşturmadan ayrı ayrı
rufuna bırakılmış olan mallar hakkında açılan açılan davalar birleştirilemez.
davalarda dava ehliyetine sahiptir. C. Dava açarken davalı tarafta gösterilmesi unutu-
lan ihtiyari dava arkadaşlarına karşı dava teşmil
edilebilir.
D. İhtiyari dava arkadaşlığında davalar birbirin-
den bağımsız olsa da tek dava vardır.
E. İhtiyari dava arkadaşlığında dava arkadaşları tah-
kikatta aynı şekilde hareket etmek zorundadır.
73
3
Davada Taraflar ve Yargılamaya Katılan Üçüncü Kişiler
7 Fer’î müdahale ile ilgili aşağıdaki ifadelerden 9 Davanın ihbarı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden
hangisi yanlıştır? hangisi doğrudur?
neler öğrendik?
A. Fer’î müdahale talebi kabul edilen üçüncü kişi, A. Davacı açmayı düşündüğü davayı üçüncü kişi-
derdest davada taraf sıfatı kazanmaz. ye ihbar edilebilir.
B. Fer’î müdahale talebinde bulunabilmek için, B. Davanın üçüncü kişiye ihbarı, hüküm verilin-
görülmekte olan dava tahkikat aşamasında ol- ceye kadar yapılabilir.
malıdır. C. Davayı ihbar eden taraf, sadece davanın sonu-
C. Çekişmesiz yargıda fer’î müdahale mümkün cuna göre üçüncü kişiye rücu talebinde bulun-
değildir. ma ihtimali varsa davayı ihbar edebilir.
D. Fer’î müdahil, sadece davayı kendisine ihbar D. Mecburi dava arkadaşları birbirine davayı ihbar
eden tarafın yanında yer alabilir. edemez.
E. Taraflar davet edildikleri duruşmaya gelmeseler E. Davanın ihbarı mahkemenin iznine bağlıdır.
dahi mahkeme fer’î müdahale talebini karara
bağlar.
10 Davada tarafların temsili ile ilgili aşağıdaki
ifadelerden hangisi yanlıştır?
8 Davaya aslî müdahale ile ilgili aşağıdaki ifade-
lerden hangisi yanlıştır? A. Dava ehliyeti bulunan kişi temsilci atadığı tak-
dirde de davada taraf olmaya devam eder.
A. Aslî müdahalede, davanın taraflarından olma- B. Medenîi hakları kullanma ehliyetine sahip ol-
yan üçüncü kişi, daha önce açılmış olan bir mayan adına kanunî temsilci tarafından açılan
davaya konu edilen şey hakkında ilk davanın davada davacı taraf olarak dava ehliyeti olma-
görüldüğü mahkemede ayrı bir dava açar. yan kişi gösterilir.
B. Aslî müdahale şartları varsa, hak iddiasında bu- C. Kanuni temsilci bu sıfatla açtığı davada tanık-
lunan üçüncü kişi aslî müdahale davası açmak lık yapamaz.
yerine, yetkili ve görevli mahkemede ilk dava- D. Kanuni temsilci, gecikmesinde sakınca bulu-
nın taraflarına karşı ayrı bir dava açamaz. nan hâllerde izin belgesini mahkemeye sunma-
C. Aslî müdahale, görülmekte olan davada hüküm dan dava açabilir.
verilinceye kadar mümkündür. E. Mahkemenin verdiği kesin süre içinde izin bel-
D. Çekişmesiz yargıda aslî müdahale mümkündür. gesinin ibraz edilmemesi hâlinde, davanın esas-
E. İhtiyati tedbir veya ihtiyati haciz taleplerinde tan reddine karar verilir.
aslî müdahale mümkün değildir.
74
3
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
1. D Yanıtınız yanlış ise “Medeni Yargıda Taraf 6. A Yanıtınız yanlış ise “Dava Arkadaşlığı” konu-
Kavramı” konusunu yeniden gözden geçiriniz. sunu yeniden gözden geçiriniz.
3. A Yanıtınız yanlış ise “Dava Ehliyeti” konusu- 8. B Yanıtınız yanlış ise “Aslî Müdahale” konusu-
nu yeniden gözden geçiriniz. nu yeniden gözden geçiriniz.
4. C Yanıtınız yanlış ise “Dava Takip Yetkisi” ko- 9. D Yanıtınız yanlış ise “Davanın İhbarı” konu-
nusunu yeniden gözden geçiriniz. sunu yeniden gözden geçiriniz.
5. C Yanıtınız yanlış ise “Dava Arkadaşlığı” konu- 10. E Yanıtınız yanlış ise “Davada Tarafların Tem-
sunu yeniden gözden geçiriniz. sili” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
75
3
Davada Taraflar ve Yargılamaya Katılan Üçüncü Kişiler
Araştır Yanıt
3 Anahtarı
Davayı takip yetkisine ilişkin örnek durumlar olarak iflâs idaresinin iflâs ma-
sasının kanuni temsilcisi olarak (İİK m. 227) dava takip yetkisini kullanması
Araştır 1 veya alacaklılar toplantısında iflâs masası tarafından neticelendirilmesine lü-
zum görülmeyen bir iddianın takibi hakkının isteyen alacaklıya devredilmesi
(İİK m. 245) gösterilebilir.
Dava vekâletnamesi, özel ve genel olmak üzere iki şekilde verilebilir. Yalnız
belli bir davanın takibi için verilirse özel vekâletname; belli dava ve işlerle
sınırlandırılmadan her türlü davanın takibi için verilirse genel vekâletname
Araştır 6 vardır. Genel dava vekâletnamesi, TBK m. 504/3’te sayılan özel yet-
ki gerektiren işlemler dışında kalan işlemleri yapma yetkisi veren genel
vekâletnameden farklıdır.
76
3
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Kaynakça
Arslan, R., Yılmaz, E., Taşpınar Ayvaz, S., ve Hanağası, Pekcanıtez, H., Atalay O. ve Özekes M. (2019).
E. (2019). Medeni Usul Hukuku. Ankara: Yetkin Medeni Usul Hukuku. İstanbul: On İki Levha
Yayınları. Yayıncılık.
Atalı, M., Ermenek, İ., Erdoğan, E. (2018). Medeni Postacıoğlu, İ. ve Altay, S. (2015). Medeni Usul
Usul Hukuku, Ankara: Yetkin Yayınları. Hukuku Dersleri. İstanbul: Vedat Kitapçılık.
Budak, A.C. ve Karaaslan, V. (2019). Medeni Usul Postacıoğlu, İ. E. (1975). Medenî Usûl Hukuku
Hukuku. Ankara: Adalet Yayınevi. Dersleri, İstanbul.
Kuru, B. (2019). Medenî Usul Hukuku Ders Kitabı Üstündağ, S. (2000). Medeni Yargılama Hukuku. Cilt
(İstinaf Sistemine Göre Yazılmış). Ankara: Yetkin 1-2. İstanbul.
Yayınları.
77
Bölüm 4
Dava Kavramı, Davanın Türleri, Dava Şartları ve İlk İtirazlar, Davanın
Temel Aşamaları (Dilekçeler Teatisi, Ön İnceleme, Tahkikat)
1 2
Dava Kavramı
1 Dava ve dava hakkı kavramlarını Dava Çeşitleri
öğrenme çıktıları
3 Dava Şartları
3 Dava şartlarını tanımlayabilme
6
dava ve cevap dilekçesinin unsurlarını
5
tanımlayabilme, iddia ve savunmanın Ön İnceleme
genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının 6 Ön inceleme aşamasında yapılacak
kapsamını açıklayabilme işlemleri sıralayabilme
7
Tahkikat
7 Tahkikat aşamasında yapılacak işlemleri
sıralayabilme
Anahtar Sözcükler: • Dava • Dava Şartları • Ön İnceleme • Tahkikat • Islah • Ön Sorun • Bekletici Sorun
• Davaların Birleştirilmesi • Davaların Ayrılması
78
4
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Öğrenme Çıktısı
1 Dava ve dava hakkı kavramlarını tanımlayabilme
79
Dava Kavramı, Davanın Türleri, Dava Şartları ve İlk İtirazlar, Davanın Temel Aşamaları
4
(Dilekçeler Teatisi, Ön İnceleme, Tahkikat)
DAVA ÇEŞİTLERİ
Davalar belirli kıstaslara göre tasnif edilir. Mah-
kemeden istenen hukuki korunmaya göre dava dikkat
çeşitleri, eda davası, tespit davası, belirsiz alacak Eda davasının kabulü üzerine verilen hükümde
ve tespit davası ve inşaî dava olarak sınıflanırken tespit ve eda hükmü yer alır. Tespit hükmü, daha
talep sonucunun niceliğine göre dava çeşitleri, kıs- sonra aynı taraflar arasında aynı hukuki sebebe da-
mi dava, davaların yığılması, terditli dava, seçimlik yanarak açılan ikinci davada kesin delil oluşturur.
dava ve topluluk davası olarak ayrılır.
80
4
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
81
Dava Kavramı, Davanın Türleri, Dava Şartları ve İlk İtirazlar, Davanın Temel Aşamaları
4
(Dilekçeler Teatisi, Ön İnceleme, Tahkikat)
Davacının alacağının miktar veya değerini be- Belirsiz alacak davasında, mahkemece talep
lirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve artırım dilekçesi verilerek artırılan miktarlar dâhil
belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma olmak üzere, alacakların tümüne davanın açıldığı
hazırlığı döneminde ulaşmasının da (gerçekten) tarihten itibaren temerrüt faizi işletilmesi gerekir.
mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın mikta- Belirsiz alacak davasında alacağın geri kalan kısmı-
rının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan nın talep edilebilmesi için davalı tarafın iznine veya
bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hâle ge- ıslah yoluna başvurulmasına gerek yoktur.
leceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir.
İnşaî Dava
İnşaî dava yoluyla, mahkemeden, yeni bir hu-
kuki durum yaratılması veya mevcut bir hukuki
dikkat
Alacağın hangi hallerde belirsiz, hangi hallerde durumun içeriğinin değiştirilmesi yahut onun or-
belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda ke- tadan kaldırılması talep edilir (HMK m. 108/1).
sin bir sınıflandırma yapılması mümkün olma-
yıp, her davaya konu alacak bakımından somut
olayın özelliklerinin nazara alınarak sonuca gi- dikkat
dilmesi gereklidir. İnşai davalar, Kanunda açıkça belirtilen hallerde
açılabilir ve inşaî bir hakka dayanır.
82
4
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
şekillerde talepte bulunabilir. Talep sonucunun sa- içerisinde, daha basit, daha az masrafla ve daha kısa
yısı bakımından yapılan sınıflandırmaya göre dava süre içerisinde (usûl ekonomisine uygun olarak)
türleri kısmi dava, davaların yığılması, terditli dava, kavuşma olanağı tanıyan ve bu yönüyle âdeta ek
seçimlik dava ve topluluk davasıdır. dava açma yoluna alternatif oluşturan bir imkândır.
Kısmi ıslah kapsamında dava değerinin artırılması,
derdest davanın devamı olup yeni bir dava veya ek
Kısmi Dava dava olarak kabul edilemez. Artırılan tutar için harç
Davacının, aynı hukuki ilişkiden doğan ala- yatırılması bir usûl işlemi olduğundan yeni bir dava
cağının tamamını dava etmeyerek, şimdilik bir açıldığı şeklinde yorumlanamaz.
kısmını talep etmek suretiyle açtığı davaya kısmi
Bunun gibi, kısmi davada bakiye alacak bölümü
dava denir. Yargılama giderlerinden tasarruf etmek
için, gerek kısmi dava karara bağlanmadan önce
ve başlangıçta dava konusu miktarı yüksek tutarak
gerek daha sonra, ayrı bir dava açılması mümkün-
davanın reddi ihtimalinde aleyhine yüksek miktar-
dür. Uygulamada bu ayrı davaya ek dava denilmek-
da yargılama giderlerine hükmedilmesi tehlikesiyle
tedir. Yine, kısmi davadan sonra açılan ek davada,
karşılaşmak istemeyen davacı (veya karşı dava açan
davacının hukuki yararının bulunması koşuluyla,
davalı), talep konusunun niteliği itibarıyla bölüne-
birden fazla ek dava açılması da mümkündür.
bilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmını dava
yoluyla ileri sürülebilir (HMK m. 109/1). Dava açılırken talep konusunun kalan kısmın-
dan açıkça feragat edilmişse alacağın dava edilmeyen
Kısmi dava, tümü ihlal veya inkâr olunan bir
(bakiye) kısmından feragat edilmiş olur ve bu kısım
hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer
hakkında daha sonra ek dava açılırsa bu dava, feragat
bölümüne ilişkin dava ve talep hakkının ise bazı
sebebiyle esastan reddedilir (HMK m. 109/3).
nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Da-
vacının, dava sebebi olarak gösterdiği hukuki iliş- Maddi tazminat davası kısmi dava olarak açıla-
kiden doğan alacağının tümünü mü, yoksa yalnız bilirken manevi tazminat davası kısmi dava olarak
bir kesimini mi istediğini dava dilekçesinde açıkça açılamayacağı gibi ıslah yolu ile de manevi tazmi-
bildirmesi gereklidir. Davacı, alacağının yalnız bir nat tutarı artırılamaz. Çünkü manevi tazminat bir
kesimi için dava açtığını bildirmemişse, dava kısmi bütün olup duyulan acı ve üzüntünün karşılığı
dava değil, tam dava sayılır. dava yolu ile belirlenip, karşı tarafa bildirildikten
sonra artırılması veya yeni bir dava açılarak isten-
Kısmi davada davacının alacağı, dava konusu
mesi mümkün değildir. Manevi tazminatın takdi-
ettiği tutardan daha fazla olsa da şimdilik dava ko-
rinde hâkime çok geniş takdir yetkisi verilmiştir.
nusu edilmeyen tutarın dava açılırken saklı tutul-
Hâkimin takdir yetkisi bölünemez. Manevi tazmi-
ması şart değildir.
natın tekliği ve bölünmezliği kuralı gereğince, dava
açarken istenen manevi tazminat miktarı davalı ya-
rarına usûlî kazanılmış hak oluşturur ve sonradan
ıslah veya ek dava ile artırılamaz.
dikkat
Kısmi dava açılırken, dava dilekçesinde fazla-
ya ilişkin hakların saklı tutulduğuna ilişkin bir
kayda yer verilmemiş olması, talep konusunun dikkat
şimdilik dava edilmeyen (geri kalan) kısmından Kısmi davada zamanaşımı, dava edilen kısım ba-
feragat edildiği anlamına gelmez. kımından kısmî dava tarihinde kesilir (TBK m.
154). Bakiye alacak bakımından kısmen ıslah tale-
binde bulunulması veya ek dava açılması hâlinde,
Kısmi davanın davacısı, zamanaşımı süresi içinde dava dışı tutulan alacak kesimi bakımından zama-
olmak şartıyla bakiye alacak miktarını daha sonraki naşımı kısmi davanın açıldığı tarihte değil, kısmi
bir tarihte ek dava açmak veya aynı davada (derdest ıslah veya ek dava tarihinde kesilir.
kısmi davada) karşı tarafın açık izni yahut kısmi ıs-
lah yoluyla talep sonucunu arttırarak talep etmek
konusunda seçimlik hakka sahiptir. Kısmi ıslah, ek Kısmi olarak açılan davada dava dilekçesinde
dava yoluyla elde edilebilecek haklara, mevcut dava faiz istenmişse ıslah istemi daha sonra faiz talebi ol-
83
Dava Kavramı, Davanın Türleri, Dava Şartları ve İlk İtirazlar, Davanın Temel Aşamaları
4
(Dilekçeler Teatisi, Ön İnceleme, Tahkikat)
madan yapılsa dahi, dava açarken yapılan faiz iste- Davaların yığılmasının ortaya çıkabilmesi için,
mi, kısmi ıslahla arttırılan alacak kesimi için de ge- birlikte dava edilen taleplerin arasında bağlantı ol-
çerlidir. Bir miktar para alacağının faizi ile birlikte ması gerekmese de şu koşullar bulunmalıdır (HMK
tahsiline karar verilmesinin talep edildiği kısmi da- m. 110/1):
vada, dava konusu miktarın kısmi ıslahla faiz talebi • Davacı, dava dilekçesinde aynı davalıya kar-
belirtilmeksizin artırılması hâlinde, artırılan miktar şı birden fazla talep ileri sürmelidir.
bakımından dava dilekçesindeki faiz talebine bağlı
• Birlikte ileri sürülen taleplerin tümü aynı
olarak ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilir.
yargı çeşidi içinde yer almalıdır.
Islahla artırılan tutar yeni bir dava olmadığından,
ilk kısmi dava dilekçesinde yer alan bütün unsurlar, • Talepler arasında bir aslîlik-ferîlik ilişkisi
faiz istemi de dâhil olmak üzere, aynı davada ıslahla kurulmamış olmalıdır.
artırılan kısım için de uygulanabilir. Islah dilekçe- • Taleplerin tümü bakımından geçerlilik taşı-
sinde, dava dilekçesindeki iddia ve istemlerin, bu yan bir ortak yetkili mahkeme bulunmalıdır.
arada faiz talebinin tekrarlanmasına ihtiyaç yoktur.
Dava dilekçesindeki faiz istemi, ıslah dilekçesini Terditli Dava
de kapsar (İBGK 24.05.2019, 8/3, Karar için bkz.
27.9.2019 T. 30901 S. RG). Davacının, aynı davalıya karşı birden fazla ta-
lebini, aralarında aslilik-ferîlik ilişkisi kurmak su-
retiyle, aynı dava dilekçesinde ileri sürdüğü davaya
Davaların Yığılması terditli dava denir (HMK m. 111/1).
Davacının, aynı davalıya karşı olan, birbirinden Terditli davada davacı, mahkemeden ilk önce
bağımsız birden fazla aslî talebini, aynı dava dilek- asıl talebi hakkında karar verilmesini ister ve asıl ta-
çesinde ileri sürmesine davaların yığılması (kümü- lebin reddedilmesi durumunda ise yardımcı talebi-
latif dava yığılması) denir. ni ileri sürer. Örneğin, muris muvazaası nedenine
Davaların yığılmasında, dava konusu edilen dayalı tapu iptali ve tescil, olmaz ise tenkis istemi
taleplerin tümü birbirinden bağımsız, eşdeğer ve veya gizli ayıp hukuki nedenine dayalı ayıplı malın
aynı derecede öneme sahiptir. Her bir talep farklı ayıpsız misli ile değiştirilmesi, mümkün olmadığı
edimlerin gerçekleştirilmesine yönelmiştir. Görü- takdirde sözleşmenin iptali ile sözleşme bedelinin
nüşte tek dava olsa da gerçekte birlikte ileri sürülen iadesi istemine ilişkin dava terditli davadır. Terditli
talep sayısında dava açılmıştır. Görünüşte tek hü- davada taleplerin dayandığı vakıalar aynı olabilece-
küm verilse de gerçekte talep sayısınca hüküm ve- ği gibi benzer de olabilir.
rilir. Mahkeme, taleplerin tümü hakkında ayrı ayrı
karar vermek ve bunları hüküm fıkrasında göster-
mek zorundadır.
dikkat
Terditli dava açılması, terditli hüküm verilmesi
anlamına gelmez.
dikkat
Davaların yığılmasında mahkemenin, taleplerin
tümü hakkında tek ve aynı şekilde karar verme Terditli davada, mahkeme öncelikle asıl talebi
zorunluluğu yoktur. inceleyerek karara bağlar. Mahkeme, davacının aslî
talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’î
talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz. Mah-
Davaların yığılmasında dava şartları, her bir ta- keme aslî talebi kabul etmişse artık fer’î talep hak-
lep bakımından ayrı ayrı belirlenir. Ayrıca, birlikte kında herhangi bir karar vermez. Mahkeme ancak
ileri sürülen talepler arasında hukuki veya ekono- aslî talebi reddederse fer’î talep hakkında karar verir
mik bir bağın bulunması da şart değildir. Davala- (HMK m. 111/2). Fer’î talep de mahkemece esas-
rın yığılmasının varlığı hâlinde, tek müşterek olan tan reddedilirse, davada bir menfi tespit hükmü
husus, delillerin ikamesi ile tahkikat aşamasıdır. verilmiş olur.
Davaların yığılması bu sayede usûl ekonomisi ilke- Terditli dava açabilmek için şu iki koşul mevcut
sinin gerçekleştirilmesine hizmet eder. olmalıdır (HMK m. 111/1):
84
4
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
• Aynı davalıya karşı ileri sürülen birden fazla ona karşı seçimlik dava değil eda davası açılmalıdır.
talep arasında bir aslîlik-ferîlik ilişkisi olma- Seçimlik davada birden fazla edim aynı anda dava
lı; dava dilekçesinde önce aslî talep, daha konusu edilmediğinden gerçek anlamda bir dava yı-
sonra da fer’î talep belirtilmiş olmalıdır. ğılması yoktur. Dava konusu edilen edimler birbiri-
• Aynı davalıya karşı birlikte ileri sürülen asıl nin alternatifi olup borçlunun birden fazla edim ara-
ve yardımcı talepler arasında hukuki veya sında seçim yaparak birisini ifa etmesi istenir. Borcun
ekonomik bir bağlantı bulunmalıdır. konusu edim ve dolayısıyla dava konusu talep aslında
Terditli dava açılması, şarta bağlı dava ikame tektir. Seçimlik davada davacı dava dilekçesinde se-
edilmesi anlamına gelmez. Terditli dava açan dava- çimlik olarak talepte bulunduğu için mahkeme, tale-
cı bu şekilde, taleplerine ilişkin olarak mahkemece bin hukuka uygun olduğu sonucuna varırsa seçimlik
gerçekleştirilecek olan incelemenin sırasını belirle- mahkûmiyet hükmü verir (HMK m. 112/2).
miş olur. Seçimlik mahkûmiyet hükmünü cebrî icraya
koyan alacaklı, takip hukukunun temel kuralı olan
takibin konusunun belirli olması kuralı uyarınca
Seçimlik Dava
takibinin konusunu, mahkûmiyet hükmünde yer
Seçimlik borçlarda, seçim hakkı kendisine ait alan edimlerden birine hasretmek zorundadır. İcra
olan borçlu veya üçüncü kişinin bu hakkı kullan- müdürü de bu belirleme doğrultusunda borçluya,
maktan kaçınması hâlinde, alacaklı seçimlik dava hasredilen edimin yerine getirilmesini konu alan
açabilir (HMK m. 1112/1). Kuşkusuz her seçimlik bir icra emri gönderir. Ancak, bu durum, borçlu-
borç bir seçimlik dava açılmasına imkân tanımaz. nun, diğer edimi ifa etmek suretiyle borcundan
kurtulma hakkını ortadan kaldırmaz (HMK m.
112/3). Borçlu, hasredilen ve icra emrinin konusu-
nu oluşturan edimin yerine diğer edimi yerine ge-
dikkat tirmek suretiyle de borcundan kurtulabilir. İlâmlı
Seçimlik borçlarda, seçme hakkı borçluya yahut
icra takibinde de seçme hakkı yine borçluda kalır
üçüncü bir kişiye bırakılmış ve borçlu yahut ve alacaklıya geçmez.
üçüncü kişi bu hakkını kullanmaktan kaçını-
yorsa, ancak bu durumda seçimlik dava açılması
mümkündür. Topluluk Davası
Dernekler ve diğer tüzel kişiler, statüleri çer-
çevesinde, üyelerinin veya mensuplarının yahut
Seçme hakkı alacaklıya aitse, alacaklının bu du- temsil ettikleri kesimin menfaatlerini korumak için
rumda seçimlik dava açma imkânı yoktur. Alacak- kendi adlarına, ilgililerin haklarının tespiti veya
lı bu hâlde, hukuki niteliği itibarıyla inşaî bir hak hukuka aykırı durumun giderilmesi yahut ilgilile-
olan seçme hakkını kullanmak suretiyle öncelikle rin gelecekteki haklarının ihlal edilmesinin önüne
borç konusunu belirli hâle getirmelidir. Borçlu, be- geçilmesi için dava açabilir (HMK m. 113/1).
lirlenen bu edimi yerine getirmeye yanaşmıyorsa,
Öğrenme Çıktısı
2 Dava çeşitlerini tanımlayabilme
Zamanaşımının kesilmesi
Belirsiz alacak davasına ör- Dava yığılması ve terditli da-
bakımından kısmi dava ile
nek teşkil edebilecek dava- vada talep sonucunun nasıl
belirsiz alacak davasını iliş-
ları araştırınız. yazılabileceğini düşünün.
kilendiriniz.
85
Dava Kavramı, Davanın Türleri, Dava Şartları ve İlk İtirazlar, Davanın Temel Aşamaları
4
(Dilekçeler Teatisi, Ön İnceleme, Tahkikat)
86
4
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Davada İki Taraf Bulunması rini karşılayacak uygun bir teminat göstermesine
Davada, dava konusu uyuşmazlığın tarafı ola- karar verirse hâkim tarafından belirlenen kesin süre
rak davacı ve davalının varlığı dava şartıdır (HMK içinde teminatın mahkemeye verilmesi dava şartı-
m. 114/1/d). Uyuşmazlık içinde olan iki taraf dır (HMK m. 114/1/ğ).
yoksa, çekişmesiz yargı işinin varlığından söz edi-
lir (HMK m. 382). Hukuki Yarar
Davacının dava hakkına sahip olması dava aça-
Taraf Ehliyeti bilmesi için yeterli değildir. Bundan başka davacı-
Davada her iki tarafın da taraf ehliyetine sahip nın, sübjektif hakkına hukuki korunma sağlanması
olması dava şartıdır (HMK m. 114/1/d). hususunda mahkemeye başvurmasında hâli hazırda
hukuken korunmaya değer bir yararı bulunmalıdır.
Dava Ehliyeti
Davada her iki tarafın da taraf ehliyetine sahip
olması dava şartıdır. Dava ehliyetine sahip olmayan dikkat
taraflar kanuni temsilcileri (örneğin anonim şirket- Dava hakkı hukuki yarar ile sınırlıdır. Davacı
ler yönetim kurulu, kısıtlılar veli veya vasi) tarafın- hakkına kavuşmak için, hâli hazırda mahkeme
dan temsil edilirler ve kanuni temsilin söz konusu kararına muhtaç bir konumda değilse onun hu-
olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip kuki yararı yoktur.
bulunması da dava şartıdır (HMK m. 114/1/d).
Hukuki yarar, mahkemeden hukuki korunma
Dava Takip Yetkisi istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının
Tarafların dava açabilmesi, geçerli şekilde usûl bu davayı açmakta veya mahkemeden hukuksal
işlemi yapabilmesi ve talep sonucu hakkında hü- korunma istemekte bir menfaatinin olması demek-
küm alabilmesi için dava takip yetkisine sahip ol- tir. Davacının dava açmakla hukuk kuralları tara-
ması dava şartıdır (HMK m. 53; 114/1/e). fından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı,
haklarını elde edebilmesi içir mahkeme kararına
ihtiyaç bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz
Davaya Vekâlet Ehliyeti ve Geçerli yere uğraştırmamalıdır. Ayrıca bu yararın “hukuki
Vekâletname ve meşru”, “doğrudan ve şahsi”, “doğmuş ve gün-
Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin cel” olması da zorunludur. Kanunda davacının,
davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve mahke- dava açmakta hukuki yararının bulunması dava
meye usûlüne uygun düzenlenmiş bir vekâletname şartı olarak düzenlenmiştir (HMK m. 114/1/h).
sunması dava şartıdır (HMK m. 114/1/f ).
Aynı Davanın Daha Önceden Açılmış
Gider Avansı ve Hâlen Görülmekte Olmaması
Davacının dava açarken yargılama harçları ile Tarafları, dava sebebi (maddi vakıaları) ve dava
birlikte, her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gi- konusu (talep sonucu) aynı olan bir dava daha önce
der avansı tarifesinde belirlenecek olan gider avansı açılmış ve hâlen görülmekteyse, ikinci kez açılamaz.
tutarını mahkeme veznesine yatırması dava şartıdır Davacının aynı davayı ikinci defa açmakta hukuki
(HMK m. 114/1/g; 120). yararı olmadığından, aynı davanın daha önceden
açılmış ve hâlen görülmekte olmaması (derdestlik
Gerekli Hâllerde Teminat iddiası) olumsuz dava şartıdır (HMK m. 114/1/ı).
Gösterilmesi
Davacı kural olarak dava açarken teminat gös- Kesin Hükmün Bulunmaması
termek zorunda olmamakla birlikte mahkeme, da- Tarafları, dava sebebi (maddi vakıaları) ve dava
vacının Kanunda sayılan istisnai hâllerde (HMK konusu (talep sonucu) aynı olan bir dava daha önce
m. 84-89) davalının muhtemel yargılama giderle- kesin hükme bağlanmışsa, maddi anlamda kesin
87
Dava Kavramı, Davanın Türleri, Dava Şartları ve İlk İtirazlar, Davanın Temel Aşamaları
4
(Dilekçeler Teatisi, Ön İnceleme, Tahkikat)
hükmün (HMK m. 303) menfî etkisi sebebiyle 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Ara-
ikinci kez açılamaz, açılırsa da dinlenemez ve mah- buluculuk Kanunu’nda öngörülen özel dava şartı
kemece yeniden inceleme konusu yapılamaz. Mad- bakımından bu esastan ayrılma olmuştur. İlgili
di anlamda kesin hüküm, menfi etkisi itibarıyla bir kanunlarda (İMK m. 3; TTK m. 5/A; TKHK m.
olumsuz dava şartıdır. 73/A) arabulucuya başvurulmuş olmasının dava
şartı olarak kabul edildiği hâllerde, Hukuk Uyuş-
mazlıklarında Arabuluculuk Kanununda genel
dava şartlarına ilâveten HMK m. 114/2 kapsamın-
dikkat da özel bir dava şartı daha öngörülmüştür.
Tıpkı derdestlikte olduğu gibi kesin hüküm iti- Arabulucuya başvurulmuş olmasının kanunla
razı da, “aynı fiilden ötürü bir kişi ancak bir kez dava şartı olarak düzenlendiği durumlarda (İMK
yargılanabilir” (ne bis idem) kuralına dayanır. m. 3; TTK m. 5/A; TKHK m. 73/A) davacı dava
Bu sebeple, aynı davanın daha önceden kesin açarken, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşma-
hükme bağlanmamış olması (HMK m. 114/1/i) ya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya
dava şartıdır. arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava
dilekçesine eklemek zorundadır.
Mahkeme, arabulucuya başvurulmuş olmasının
Dava Şartlarının İncelenmesi kanunla dava şartı olarak düzenlendiği durumlar-
Mahkeme, kanunda sayılan genel veya özel da, genel dava şartları (HMK m. 114) yanında bu
dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın özel (müspet) dava şartının varlığını da (dava açıl-
her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da madan önce arabulucuya başvurulmuş olup olma-
dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler dığını) kendiliğinden araştırır.
(HMK m. 115/1). Bu zorunluluğa uyulmadan dava açılması
Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir
öncelikle dava şartı noksanlığının giderilmesinin haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması ge-
mümkün olup olmadığını araştırır. Dava şartı nok- rektiği, aksi takdirde davanın usûlden reddedileceği
sanlığının giderilmesi mümkün değil ise, davanın ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği ye-
usûlden reddine karar verir. Böylece, esasa değil rine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe
usûle ilişkin bir nihai kararla davayı bitirir. Bu ka- çıkarılmaksızın davanın usûlden reddine karar veri-
rara karşı kanun yolu açık olup (HMK m. 341), lir (HUAK m. 18/A/2; HUAKY m. 22/1-2).
dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usûlden reddi Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının
kararı, sadece ilgili olduğu dava şartının yokluğu anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksı-
bakımından kesin hüküm teşkil edeceğinden, esik zın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usûlden
olan dava şartı tamamlandığı takdirde aynı davanın reddine karar verilir (İMK m. 3/2; HUAK m.
yeniden açılması ve esas hakkında karar verilmesi- 18/A/2; HMK m. 115/2; HUAKY m. 22/3). Dava
nin istenmesi mümkündür. dilekçesi içeriğinden arabulucuya başvurulmadan
dava açıldığının açıkça anlaşılması hâlinde, duruş-
ma yapılmaksızın (dosya üzerinden) davanın, dava
şartı yokluğu sebebiyle usûlden reddine karar veri-
lir (HMK m. 320/1; HUAKY m. 22/3). Görüldü-
dikkat ğü gibi Kanunda (HUAK m. 18/A/2), arabulucuya
Dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün başvurulmadan dava açılması, noksanlığı tamam-
ise, mahkeme usûlden ret kararı vermeden önce, lanamayan dava şartı olarak görülmüş ve bunun
usûl ekonomisi ilkesini gözeterek eksikliğin ta- tamamlanması için davacıya kesin süre verilmesi
mamlanması yönünde ilgili tarafa kesin süre imkânı (HMK m. 115/2) tanınmamıştır.
verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı gide-
rilmemişse, mahkeme davayı dava şartı yokluğu
sebebiyle usûlden (HMK m. 115/2) reddeder.
88
4
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
dikkat
Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri
sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse usûl ekonomisi ilkesine uygunluk ba-
kımından, artık başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü dava usûlden reddedilemez (HMK m.
115/3) ve davanın esası hakkında hüküm verilir.
Öğrenme Çıktısı
3 Dava şartlarını tanımlayabilme
89
Dava Kavramı, Davanın Türleri, Dava Şartları ve İlk İtirazlar, Davanın Temel Aşamaları
4
(Dilekçeler Teatisi, Ön İnceleme, Tahkikat)
niteliktedir. İlk itirazların ileri sürülmesi hakkında 95/1). Cevap süresinde verilemeyen cevap dilekçesi
savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağı- de eski hâle getirme talebinde bulunmak için ön-
nın istisnaları da uygulanmaz. görülen süre içinde verilmeli ve cevap dilekçesinde
ilk itiraz ileri sürülmelidir (HMK m. 97/1).
dikkat
İlk itirazlar süresi geçtikten sonra ve cevap di- dikkat
lekçesiyle ileri sürülmediği takdirde karşı tarafın Usûl ekonomisi ilkesi uyarınca ilk itirazlar, ön
açık veya zımnî muvafakati veya ıslahla dahi ileri inceleme aşamasında (HMK m. 140/1) dava
sürülemez. şartlarından sonra (HMK m. 117/2) incelenir.
Cevap süresi uzatılmışsa (HMK m. 127/1; İlk itirazlar, ön sorunlar gibi incelenir ve karara
317/2), uzatılan cevap süresi içinde de ilk itirazlar bağlanır (HMK m. 117/3). Dava şartlarını incele-
ileri sürülebilir. meye yetkili olan esas hakkındaki davaya bakacak
Davalı, cevap dilekçesini elde olmayan sebep- olan mahkeme, ilk itirazları inceler. İlk itiraz ne-
lerle, kanunda belirtilen veya hâkimin kesin ola- ticesinde mahkemenin vereceği karar, yapılan ilk
rak belirlediği cevap süresi içinde verememişse, itirazın niteliğine göre değişir.
eski hâle getirme talebinde bulunabilir (HMK m.
Öğrenme Çıktısı
4 İlk itirazları tanımlayabilme
90
4
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
işlemler yapılır. Usûle ilişkin hususlar, şeklî kikat aşaması tamamlandıktan sonra tah-
nitelik taşıdıklarından yargılamanın başın- kikatın bittiğini tefhim eder ve aynı duruş-
da, dosya üzerinden de incelenerek karara mada sözlü yargılama aşamasına geçer. Bu
bağlanabilir. Ancak, mahkeme, kararını durumda taraflardan birinin talebi üzerine
vermek için tarafların dinlenmesine ihtiyaç duruşma iki haftadan az olmamak üzere
duyuyorsa, bunu da tahkikat aşamasında ertelenir. Hazır bulunsun veya bulunmasın
değil, ön inceleme duruşmasında yapar. sözlü yargılama için taraflara ayrıca davetiye
Böylece dava şartları ve ilk itirazlarla ilgili gönderilmez. Sözlü yargılama aşamasında
sorunlar, en geç tahkikat başlamadan, ön hâkim, taraflara öncelikle tahkikat hakkın-
inceleme duruşması sonunda karara bağ- da sözlü açıklama yapabilmeleri için imkân
lanabilir. Usûle ilişkin işlemlerden sonra tanır. Hangi yargılama usûlü uygulanırsa
tahkikata hazırlık işlemleri tamamlanır, ta- uygulansın, hukuki dinlenilme hakkı bakı-
rafların delillerini sunmaları ve toplanması mından tarafların yargılamada sözlü olarak
için gerekli kararlar verilir. Ön inceleme görüş ve değerlendirmelerini açıklayabilme-
aşamasının yegâne amacı tahkikata hazır- leri şarttır. Yazılı yargılama usûlünde de bu-
lık yapmak olmayıp aynı zamanda tarafları lunan sözlü yargılama aşamasında taraflar,
uzlaşmaya ve özünde uzlaşmayı hedefleyen maddi gerçeğe uygun ve doğru bir karar ve-
bir kurum olan arabuluculuğa gitmeye teş- rilmesi amacıyla, hükümden önce son kez
vik etmektir. Böylelikle taraflar arasında uz- mahkeme huzurunda sözlü değerlendirme
laşma imkânı tanıyacak bir iletişim ortamı yapıp açıklamada bulunurlar. Taraflar sözlü
yaratmak suretiyle, uyuşmazlığın yargıla- yargılama için gelmedikleri takdirde yok-
manın ileriki aşamalara gitmeden çözüme luklarında hüküm verilebilir.
kavuşturulması amaçlanır. 5. Hüküm (HMK m. 294-303): Sözlü yar-
3. Tahkikat (HMK m. 143-186): Ön incele- gılamadan sonra yargılamanın son aşaması
me aşaması tamamlandıktan sonra davanın olan hükmün verilmesine geçilir. Mahke-
en uzun aşaması olan tahkikat aşamasına me, yargılamayı usûle veya esasa ilişkin bir
geçilir. Hâkim, ön inceleme duruşmasında nihai kararla sona erdirir. Yargılama sonun-
tutulan tutanağı esas alarak tahkikatı yü- da uyuşmazlığın esası hakkında verilen ni-
rütür. Tahkikat, taraflar arasında çekişmeli hai karara, hüküm denir. Tek hâkimli mah-
olan hususlara hasredilir ve ön inceleme tu- kemelerde hükmün müzakeresi olmazsa da
tanağında yer almayan hususlar tahkikatın toplu mahkemelerde hüküm, gizli müzake-
konusu olmaz. Tahkikat aşamasında taraf- re edilerek hazırlanır ve yargılamanın sona
ların davada ileri sürdükleri bütün iddia ve erdiği duruşmada verilerek alenen tefhim
savunmalar birlikte incelenir. Hâkim, mu- olunur ve hükmün verilmesiyle hâkim da-
hakemeyi basitleştirmek veya kısaltmak için vadan el çeker.
resen veya taraflardan birinin talebi üzerine
tahkikatın her aşamasında iddia veya sa-
vunmalardan birinin veya bir kısmının di-
Davanın Açılması ve Dava Dilekçesi
ğerinden önce incelenmesine karar verebi- Kanunda açıkça belirtilmedikçe hiç kimse mah-
lir. Tahkikatta hâkim, her iki tarafı usûlüne keme ve tahkimde kendi lehine olan bir davayı
uygun olarak davet edip davada ileri sürü- açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaya-
len vakıalar hakkında dinleyebilir. cağından, mahkeme veya hakemin bir davayı in-
celeyebilmesi ve karara bağlayabilmesi için, davacı
4. Sözlü Yargılama (HMK m. 184-186):
tarafın talebi olmalıdır (HMK m. 24). Bu talep,
Hâkim dosyadaki tüm delilleri inceledikten
mahkemede dava açılarak yapılır.
sonra taraflara tahkikat hakkında açıklama
yapabilmeleri için söz verir. Yapılan söz- Dava açılması ve davaya cevap verilmesi dilek-
lü açıklamalardan sonra mahkeme gerekli çeyle olur (Yön m. 198/1). Dava dilekçesine da-
görürse tahkikatı sürdürür. Aksi hâlde tah- valı sayısı kadar örnek eklenir (HMK m. 118/1).
kikatın tamamlandığını açıklayarak sözlü Dava dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur
yargılama safhasına geçer. Mahkeme, tah- (HMK m. 119):
91
Dava Kavramı, Davanın Türleri, Dava Şartları ve İlk İtirazlar, Davanın Temel Aşamaları
4
(Dilekçeler Teatisi, Ön İnceleme, Tahkikat)
92
4
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
yacak şekilde gösterilir (HMK m. 297/2). (HMK m. 31) gereğince dava sırasında tamamlat-
Bu sebeple davacı, talep sonucunda yargı- tırılabilir. Ayrıca dava konusunun değerinin tespi-
lama harç ve giderleri dâhil olmak üzere tinin mümkün olduğu hâllerde, dava dilekçelerin-
mahkemenin karara bağlamasını istediği de değer gösterilmesi zorunlu olduğundan, değer
talep konularını, eda, tespit, inşaî taleple- gösterilmemişse bu değer davacıya tespit ettirilir.
rini, varsa terditli, seçimlik veya kümülatif Davacı değer tespitinden kaçınırsa, dava dilekçesi
taleplerini, talep konusu alacak kalemleri, işleme konulmaz (Harçlar Kanunu m. 16/3).
miktar ve faizin işlemeye başlayacağı tarih Muhakeme sırasında tespit olunan değerin,
gibi tüm unsurlarıyla birlikte somutlaştıra- dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla oldu-
rak ve rakamsallaştırarak, noksansız şekilde ğu anlaşılırsa, mahkeme yalnız o celse yargılama-
bir sıra numarası altında yazmalıdır. ya devam eder ve takip eden celseye kadar noksan
değer üzerinden peşin karar ve ilam harcının ta-
mamlanmasına karar verir. Aksi hâlde dava dosyası
işlemden kaldırılır. Davacı, noksan harcı ödemek
dikkat koşuluyla, dosyası işlemden kaldırılmış olan dava-
Talep sonucu içeriği itibariyle hâkimin vereceği sını, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay
hükmün de sınırını belirler. Çünkü hâkim, ta- içinde dilekçe ile başvurarak (HMK m. 150/4) ye-
rafların talep sonuçlarıyla bağlı olup, ondan faz- nileyebilir (Harçlar Kanunu m. 30).
lasına veya başka bir şeye (HMK m. 26/1) karar Davacının iddiasının dayanağı olan vakıalar ile
veremez. bu vakıaların delillerini dava dilekçesinde göster-
memesi, iddianın genişletilmesi ve değiştirilmesi
yasağıyla sınırlanmasına yol açar ve davadaki duru-
10. Davacının, Varsa Kanuni Temsilcisinin
munu zora sokar.
veya Vekilinin İmzası: Davacı, varsa kanu-
ni temsilcisi veya vekili, davayı fiziki ortam- Davacının talebinin dayanağı olan hukuki se-
da açıyorsa dava dilekçesini elle veya UYAP bepleri dava dilekçesinde göstermesi zorunlu olma-
Bilgi Sistemi üzerinden elektronik ortamda dığı gibi hâkim için bağlayıcı da değildir. Çünkü
açıyorsa güvenli elektronik imza kullanarak hâkim, Türk hukukunu resen uygulamakla görevli-
imzalamalıdır (HMK m. 445/2). dir (HMK m. 31),
93
Dava Kavramı, Davanın Türleri, Dava Şartları ve İlk İtirazlar, Davanın Temel Aşamaları
4
(Dilekçeler Teatisi, Ön İnceleme, Tahkikat)
Yaşamla İlişkilendir
“... Davanın açılması harca tabi usuli bir işlemdir. Davanın açılması nedeniyle alınacak yargı harç-
larının türü, ödeme yeri, zamanı ve usulü 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun 27 ve devamı maddele-
ri ile bağlı tarifede gösterilmiştir. Harcın eksik yatırılması halinde yapılacak işlemler ve izlenecek yol
ile harcın yatırılmaması ve yaptırımı aynı kanunun 27 ve 32. maddelerinde belirtilmiştir. Harca tabi
davalarda, başvurma harcı ile nisbi karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak alınır. 492 Sayılı
Harçlar Kanunu’nun 27. maddesinin son fıkrası hükmüne göre harç peşin veya süresinde ödenmemiş
ise müteakip işlemlere ancak harç ödendikten sonra devam olunacağı vurgulanmış ve 30. maddede de
yargılama sırasında tespit olunan değerin dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa
yalnız o oturum için yargılamaya devam olunacağı, takip eden oturum gününe kadar noksan değer
üzerinden harç tamamlanmadıkça davaya devam olunamayacağı, ...150/5.maddesinde gösterilen süre
içerisinde dosyanın işleme konulmasının eksik harcın ödenmesine bağlı olduğu açıklanmıştır. Somut
olayda; harca tabi dava değerinin 84.237,33.TL olduğu, davacının dava dilekçesinde harca tabi dava de-
ğerini 1.000 TL olarak belirttiği ve maktu harç yatırdığı, buna rağmen Mahkemece eksik harcın ikmali
için davacıya mehil verilmediği anlaşılmaktadır. Dava, belirsiz alacak davası olmayıp harç ikmali yapıl-
madığına ve dava değeri ıslah da edilmediğine göre kısmi dava niteliğindedir. Buna göre, Mahkemece,
talep aşılacak şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması hatalıdır. …” Yargıtay 3. Hukuk
Dairesi, 01.07.2020, 2020/599 E., 2020/3812 K. (Kazancı İçtihat Bankası)
94
4
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
belgeleri dilekçelerine ekleyerek vermeleri ile başka Bir dava veya def’i yoluyla kesilmiş olan zamana-
yerden getirilecek belgelere ilişkin gerekli bilgileri şımı, dava süresince tarafların yargılamaya ilişkin her
vermeleri, davacının delilleri için gider avansının işleminden veya hâkim veya hakemin her kararın-
kullanılacağı, davalının gerekiyorsa tespit edilecek dan sonra yeniden işlemeye başlar (TBK m. 157/1).
delil avansını da yatırması, tarafların bu hususları Davacı dava açarken işlemiş faizi talep etmemiş-
yerine getirmedikleri takdirde bu delillerinden vaz- se faiz hakkında zamanaşımı kesilmiş olmaz.
geçmiş sayılacakları bildirilir (Yön m. 200).
95
Dava Kavramı, Davanın Türleri, Dava Şartları ve İlk İtirazlar, Davanın Temel Aşamaları
4
(Dilekçeler Teatisi, Ön İnceleme, Tahkikat)
destlik, dava şartları, ihtiyatî tedbir ve ihtiyatî haciz, diği takdirde, nihai kararın kesinleşmesine kadar
davanın geri alınması ve davanın taraflarında deği- devam eder (HMK m. 397/2).
şiklik yapılması bakımından etki ve sonuç doğurur. Bunun gibi, alacaklı borçluya karşı icra veya iflas
takibi yapmadan veya dava açmadan önce ihtiyati
Mahkemenin Davayı İnceleme haciz kararı almış ve borçlunun mallarını ihtiyaten
Zorunluluğu haczettirmişse, haczin tatbikinden, haciz gıyabında
yapılmışsa haciz zabıt varakasının kendisine tebli-
Dava açılmasıyla mahkemenin davayı inceleme
ğinden itibaren yedi gün içinde borçluya karşı (genel
ve karara bağlama zorunluluğu doğar. Hâkim, hak-
haciz veya iflâs yoluyla) takip talebinde bulunmak
kın yerine getirilmesinden kaçınamaz; aksi halde
veya dava açmak zorundadır (İİK m. 264/1). Bu
hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet
durumda dava açılması, dava açmadan önce alınmış
aleyhine tazminat davası açılabilir (HMK m. 46/1/e).
olan ihtiyati haciz kararının korunmasını sağlar.
Derdestlik
Davayı Geri Alma Yasağı
Dava açılması ile usûl hukuku bakımından orta-
Davanın açılmasıyla davayı geri alma yasağı
ya çıkan sonuçlardan birisi de derdestliğin doğma-
başlar.
sıdır. Aynı konuda, aynı taraflar arasında, aynı dava
sebebine dayanılarak daha öncesinde bir dava açıl-
mış ve bu dava görülmekte (derdest) ise aynı dava-
nın yeniden açılması mümkün değildir. Çünkü aynı
dikkat
konuda iki dava açılmasında davacının hukuken ko- Davacı, dava açtıktan sonra, davalının açık rızası
runmaya değer bir menfaati yoktur. Derdestlik bu olmadan davasını geri alamaz.
yönüyle olumsuz dava şartıdır (HMK m. 114/1/ı).
96
4
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
97
Dava Kavramı, Davanın Türleri, Dava Şartları ve İlk İtirazlar, Davanın Temel Aşamaları
4
(Dilekçeler Teatisi, Ön İnceleme, Tahkikat)
ye Cumhuriyeti kimlik numarası ve imzası eksikse, • Karşı davada ileri sürülecek olan talep ile
bu eksikliğin tamamlanması için hâkim tarafından asıl davada ileri sürülen talep arasında takas
davalıya bir haftalık süre verilir. Bu süre içinde ek- veya mahsup ilişkisinin bulunması yahut
siklik tamamlanmazsa, cevap dilekçesi verilmemiş bu davalar arasında bağlantının mevcut ol-
sayılır (HMK m. 130/1). ması. Davaların aynı veya birbirine benzer
sebeplerden doğması ya da biri hakkında
Cevap Dilekçesi Verilmesinin ve verilecek hükmün diğerini etkileyecek ni-
Verilmemesinin Sonuçları telikte bulunması durumunda, bağlantı var
sayılır (HMK m. 166/4).
Cevap dilekçesi verilmesinin sonucu, davanın
esasına girilmesi ve cevap dilekçesinin verilmesin- • Asıl dava ile karşı dava aynı yargı yoluna
den sonra, cevap süresi dolmamış olsa bile artık ilk girmelidir. Bu bağlamda idari yargının gö-
itirazların ileri sürülememesidir (HMK m. 131/1). revine giren bir dava, karşı dava olarak adlî
yargıda açılamaz.
Belirtilen bu şartlar gerçekleşmeden veya süresin-
den sonra karşı dava açılacak olursa mahkeme, talep
dikkat üzerine yahut resen, karşı davanın asıl davadan ayrı-
Süresinde cevap dilekçesi verilmemesinin sonu- larak farklı bir esas numarası ile sürdürülmesine ve
cu, davalının, davacının dava dilekçesinde ileri gerekiyorsa karşı dava dosyasının görevli mahkemeye
sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş (HMK gönderilmesine karar verir (HMK m. 132/2; 133/2).
m. 128) sayılmasıdır.
98
4
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
99
Dava Kavramı, Davanın Türleri, Dava Şartları ve İlk İtirazlar, Davanın Temel Aşamaları
4
(Dilekçeler Teatisi, Ön İnceleme, Tahkikat)
Öğrenme Çıktısı
5 Davanın temel aşamalarını, dava açılmasının sonuçlarını, dilekçeler teatisini, dava ve
cevap dilekçesinin unsurlarını tanımlayabilme, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve
değiştirilmesi yasağının kapsamını açıklayabilme
dikkat
dikkat
Ön inceleme aşamasında mahkeme uyuşmazlık
Gerektiği takdirde mahkeme, dava şartları ile ilk
konularını tam olarak belirler, tahkikata hazırlık
itirazlar hakkında kararını vermeden önce, dava
işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve de-
şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek
lillerin toplanması için gereken işlemleri (HMK
için tarafları ön inceleme duruşmasında (HMK
m. 137/1) yapar.
m. 137/1; 138; 140) dinleyebilir.
100
4
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
101
Dava Kavramı, Davanın Türleri, Dava Şartları ve İlk İtirazlar, Davanın Temel Aşamaları
4
(Dilekçeler Teatisi, Ön İnceleme, Tahkikat)
102
4
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
dıkları hususları tek tek tespit eder. Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulhe veya
arabuluculuğa teşvik eder. Tarafların sulh olup olmadıkları, sulh olmadıkları takdirde anlaşamadıkları hu-
susların nelerden ibaret olduğu tutanağa yazılır, tutanağın altı hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat
bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür (HMK m. 320/2).
Basit yargılama usûlünde mahkeme, tarafların dinlenmesi, delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemle-
rinin yapılmasını, ön incelemenin yapıldığı ilk duruşma hariç, iki duruşmada (yani en fazla üç duruşma)
tamamlar (HMK m. 320/3).
Öğrenme Çıktısı
6 Ön inceleme aşamasında yapılacak işlemleri sıralayabilme
Ön inceleme duruşmasında
Yazılı ve basit yargılama
tarafların sulhe veya ara-
usûlünde ön incelemenin Ön incelemenin faydalarını
buluculuğa teşviki ile dava
kaç duruşmada biteceğini düşünün.
şartı olarak arabuluculuğu
araştırınız.
ilişkilendiriniz.
103
Dava Kavramı, Davanın Türleri, Dava Şartları ve İlk İtirazlar, Davanın Temel Aşamaları
4
(Dilekçeler Teatisi, Ön İnceleme, Tahkikat)
ya da mazereti kabul etmezse dosyanın işlemden Hâkim, gizli yargılama işlemleri sırasında hazır
kaldırılmasına karar verir (HMK m. 150/2). bulunanları o yargılamayla ilgili edindikleri bilgile-
ri açıklamamaları hususunda uyarır ve 5237 sayılı
Türk Ceza Kanunu’nun gizliliğin ihlaline ilişkin
Bir Tarafın Duruşmaya Gelmemesi hükmünün uygulanacağını ihtar ederek bu hususu
Usûlüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraf- tutanağa geçirir (HMK m. 28/4).
lardan biri duruşmaya gelir, diğeri gelmezse, gelen
tarafın talebine göre işlem yapılır.
Duruşmaya gelen taraf davayı takip edeceğini
Tahkikatın Yürütülmesi ve Tutanak
bildirirse, yargılamaya gelmeyen tarafın yokluğun- Duruşma oturumunda yapılan tahkikat ve yar-
da devam edilir. Bu durumda geçerli bir özrü ol- gılama işlemleri hakkında tutanak tutulur. Hâkim,
maksızın duruşmaya gelmeyen taraf, yokluğunda tahkikat ve yargılama işlemlerinin icrasıyla, iki ta-
yapılan işlemlere itiraz edemez. rafın ve diğer ilgililerin sözlü açıklamalarını, gere-
kirse özet olarak zabıt kâtibi aracılığıyla tutanağa
Buna karşılık, duruşmaya gelen taraf davayı takip
kaydettirir (HMK m. 154/1).
etmeyeceğini bildirirse veya gelmeyen tarafın yoklu-
ğunda tahkikata devam etmeyi istemezse, dosya yeni- Taraflar veya diğer ilgililer sözlü açıklamalarını
leninceye kadar işlemden kaldırılır (HMK m. 150/2). hâkimin izniyle doğrudan da tutanağa yazdırabilir
(HMK m. 154/2).
Tutanak, hâkim ve zabıt kâtibi tarafından derhâl
imzalanır (HMK m. 155/1). Tutanağa imza atama-
dikkat yacak durumda olan kimsenin parmak izi alınır,
Dosyası işlemden kaldırılmış olan dava, işlem- bunun hangi parmağa ait olduğu belirtilir. Ancak
den kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde elinde parmak bulunmayanlar, imza yerine mühür
taraflardan birinin dilekçe ile başvurusu üzerine veya özel işaret kullanabilirler (HMK m. 155/2).
yenilenmezse, sürenin dolduğu gün itibarıyla Aşağıdaki hususlar mutlaka tutanağa yazılır
açılmamış sayılır ve mahkemece kendiliğinden (HMK m. 154/3):
karar verilerek kayıt kapatılır). a. Mahkemenin adı, duruşmanın açıldığı yer,
gün ve saat
b. Hâkim, zabıt kâtibi, hazır bulunan taraflar
Duruşmaların Herkese Açık Olması ve varsa vekilleri, kanuni temsilcileri, fer’î
(Aleniyet) müdahil ve tercümanın ad ve soyadları
Duruşma ve kararların bildirilmesi alenidir (AY c. Yargılamanın aleni ya da gizli yapıldığı
m. 141/1; HMK m. 28/1). Yargılamanın aleni veya ç. Beyanda bulunana okunmak ve imzası alın-
gizli yapıldığı mutlak olarak duruşma tutanağına mak kaydıyla ikrar, yeminin edası, davanın
yazılır (HMK m. 154/3/c). geri alınmasına muvafakat, davadan fera-
Mahkeme, genel ahlâkın veya kamu güvenliği- gat, davayı kabule ilişkin beyanlar ve sulh
nin yahut yargılama ile ilgili kişilerin korunmaya müzakereleri ile sonucu
değer üstün bir menfaatinin kesin olarak gerekli kıl- d. Beyanda bulunana okunmak kaydıyla taraf,
dığı hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine veya tanık, bilirkişi veya uzman kişi beyanı
resen, duruşmaların bir kısmının veya tamamının
e. Duruşma dışında yapılan işlemlerin özeti
gizli olarak yapılmasına karar verebilir (HMK m.
28/2). Söz konusu gizlilik kararı davanın tarafları f. Tarafların sundukları belgelerin neler olduğu
için değil, üçüncü kişiler için olup yargılama taraf- g. Tarafların soruşturmaya ilişkin istekleri ile
lara kapalı yapılamaz. diğer kanunların tutanağa yazılmasını em-
Tarafların gizlilik talebi ön sorunlar hakkındaki rettiği konular
hükümler çerçevesinde gizli duruşmada incelenir ğ. Ara kararları ve hükmün sonucu
ve karara bağlanır. Hâkim, bu kararının gerekçe- h. Karar veya hükmün açıklanma biçimi
lerini, esas hakkındaki kararı ile birlikte açıklar
(HMK m. 28/3).
104
4
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Tutanakta sözü edilen veya dosyaya konduğu İleri sürülen ön sorun mahkemenin karara
belirtilen belgeler de tutanağın eki sayılır (HMK bağlayabileceği bir konu ise mahkemece incelenir.
m. 154/4). Hâkim, taraflardan birinin ileri sürdüğü ön sorunu
Tahkikat ve yargılama sırasında yapılan işlemler incelemeye değer bulursa, belirleyeceği süre içinde,
teknik araçlarla kayda alınırsa, bu durum bir tuta- varsa delilleriyle birlikte cevabını bildirmesi için di-
nakla tespit olunur (HMK m. 154/5). ğer tarafa tefhim veya tebliğ eder (HMK m. 164/1).
Ön inceleme, tahkikat ve yargılama işlemleri, Ön sorun hakkında iki taraf arasında uyuş-
ancak tutanakla ispat olunabilir (HMK m. 156). mazlık varsa, hâkim gerekirse tarafları davet edip
Duruşma tutanakları (CMK m. 222) sahteliği ispat- dinledikten sonra kararını verir (HMK m. 164/2).
lanıncaya kadar geçerli olan resmî belgelerdendir. Hâkim, ön sorun hakkındaki kararını taraflara tef-
him veya tebliğ eder (HMK m. 164/3).
Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir se-
bebe dayanılarak hüküm verilmiş olması, duruşma
tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş
yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün
hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş dikkat
gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm veril- Ön sorun hakkındaki karar ile hâkim davadan el
miş olması, hâkimlerin yargılama faaliyetinden do- çekiyorsa bu bir nihai karar olup bu karara karşı
layı Devlet aleyhine tazminat davası açılmasına yol kural olarak (HMK m. 341) kanun yoluna baş-
açar (HMK m. 46/1/ç-d). vurulabilir. Ön sorun hakkındaki karar ile hâkim
davadan el çekmiyorsa bu bir ara kararıdır.
Davacı, davalı, fer’î müdahil ve vekilleri dava
dosyasındaki veya elektronik ortamdaki bütün tu-
tanak ve belgelerin onaysız fotokopi yahut çıktısını
Bekletici Sorun
harçsız olarak alabilirler. Avukatların belge örneği
alabilmeleri için vekâletnamelerinin bulunması zo- Görülmekte olan bir davada hüküm verilebil-
runludur (Yön. m. 202/3). Talep edilirse tutanak- mesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine ya-
ların tamamı veya bir kısmının örneklerine mahke- hut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mev-
menin mührü basılır ve aslına uygun olduğu yazı cut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı
işleri müdürü tarafından imza olunarak onaylanır ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya
(HMK m. 158/1). idari makamın kararına kadar yargılama bekleti-
lebilir (HMK m. 165/1). Bu durumda ortada bir
Gizli olarak saklanmasına karar verilen tutanak-
bekletici sorun vardır. Örneğin, iş kazası iddiasına
ların ve tutanağın eki niteliğinde bulunan gizlilik
dayalı maddi ve manevi zararlarının giderilmesi
kararı kapsamındaki belgelerin incelenmesi baş-
istemiyle açılan davalarda, Sosyal Güvenlik Kuru-
kan veya hâkimin açık iznine bağlı olup (Yön. m.
munun incelemesi bekletici sorun yapılır. Sosyal
202/4), bunların örneği ancak hâkimin izni ile ve-
Güvenlik Kurumu tarafından kazazede sigortalıya
rilebilir (HMK m. 158/2).
gelir bağlanabilmesi için öncelikle zarara sebep ola-
Taraf vekilleri UYAP Avukat Bilgi Sistemi vası- yın iş kazası olup olmadığının tespiti ön sorundur.
tasıyla dava dosyalarını inceleyebilir ve örnek alabi- Bu durumda davacı, iş kazasını Sosyal Güvenlik
lirler (Yön. m. 202/5). Kurumuna ihbar etmeli, SGK olayı iş kazası say-
mazsa, SGK ve işveren aleyhine “iş kazasının tespi-
Ön Sorun ti” davası açması için süre verilmeli ve tespit davası,
tazminat davasında bekletici sorun yapılmalıdır.
Görülmekte olan bir davanın karara bağlana-
SGK’nın olayı iş kazası sayması hâlinde ise davacı
bilmesi için öncelikle çözülmesi gereken ön sorun-
sigortalıya, Kuruma müracaat ederek sürekli iş gö-
lar ortaya çıkabilir. Örneğin yetkisizlik ilk itirazı,
remezlik oranının belirlenmesi ve iş kazası sigorta
hâkimin reddi, eski hâle getirme talebi ön sorun-
kolundan sürekli iş göremezlik geliri bağlanması
dur. Yargılama sırasında, davaya ilişkin bir ön so-
için süre verilmeli ve bunun sonucuna göre bir ka-
run ortaya çıkarsa, ilgili taraf, bunu dilekçe vermek
rar verilmelidir.
suretiyle yahut duruşma sırasında sözlü olarak ileri
sürebilir (HMK m. 163/1).
105
Dava Kavramı, Davanın Türleri, Dava Şartları ve İlk İtirazlar, Davanın Temel Aşamaları
4
(Dilekçeler Teatisi, Ön İnceleme, Tahkikat)
106
4
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
dikkat
Davaların birleştirilmesine ilişkin karar kesinle-
şirse ikinci davanın açıldığı mahkeme dava dos- dikkat
yasını birinci davanın açıldığı mahkemeye gön- Davaların ayrılması kararı, davanın her aşamasın-
derir (HMK m. 166/2) ve bu mahkeme artık da, talep üzerine veya kendiliğinden verilebilir.
davaların birleştirilmesi kararıyla bağlıdır.
107
Dava Kavramı, Davanın Türleri, Dava Şartları ve İlk İtirazlar, Davanın Temel Aşamaları
4
(Dilekçeler Teatisi, Ön İnceleme, Tahkikat)
Ayırma kararı nihai karar olmadığından ancak asıl hükümle birlikte kanun yoluna konu edilebilir ve
istinaf veya temyiz incelemesinde mutlak kaldırma veya bozma sebebi teşkil etmez. Ayırma kararında yar-
gılama giderlerine de hükmedilmez.
Bir davanın takibi sırasında davaların ayrılması durumunda, her dava için ayrı avukatlık ücretine hük-
molunur (AAÜT m. 8).
Öğrenme Çıktısı
7 Tahkikat aşamasında yapılacak işlemleri sıralayabilme
108
4
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Dava ve dava
1 hakkı kavramlarını
tanımlayabilme
Dava, bir başkası tarafından hakkı ihlâl edilen veya tehlikeye sokulan kişinin, mevcut ihlal veya tehlikenin
ortadan kaldırılmasını sağlamak üzere mahkemeden hukuki koruma istemesidir. Çekişmeli yargıda hâkim,
iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz. Dava
hakkı, hak arama hürriyetinin bir kullanım şekli olduğundan, Anayasa ile güvence altına alınmıştır. Dava
hakkı dürüstlük kurallarına uygun kullanılmak zorundadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu, ilk derece yar-
gılamasını, dilekçelerin karşılıklı verilmesi, ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hükümden oluşan beş
temel aşamaya ayırmıştır.
2 Dava çeşitlerini
tanımlayabilme
Dava Çeşitleri
Mahkemeden istenen hukuki korunmaya göre dava çeşitleri, eda davası, tespit davası, belirsiz alacak ve
tespit davası ve inşaî dava olarak sınıflanırken, talep sonucunun niceliğine göre dava çeşitleri, kısmi dava,
davaların yığılması, terditli dava, seçimlik dava ve topluluk davası olarak ayrılır. Eda davası yoluyla mahke-
meden, davalının, bir şeyi vermeye veya yapmaya yahut yapmamaya mahkûm edilmesi talep edilir. Tespit
davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir bel-
genin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut
değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu
hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar yahut değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası
açabilir. İnşaî dava yoluyla, mahkemeden, yeni bir hukuki durum yaratılması veya mevcut bir hukuki duru-
mun içeriğinin değiştirilmesi yahut onun ortadan kaldırılması talep edilir. Davacının, aynı hukuki ilişkiden
doğan alacağının tamamını dava etmeyerek şimdilik bir kısmını talep etmek suretiyle açtığı davaya kısmi
dava denir. Davacının, aynı davalıya karşı olan, birbirinden bağımsız birden fazla aslî talebini, aynı dava
dilekçesinde ileri sürmesine davaların yığılması (kümülatif dava yığılması) denir. Davacının, aynı davalıya
karşı birden fazla talebini, aralarında aslilik-ferîlik ilişkisi kurmak suretiyle, aynı dava dilekçesinde ileri
sürdüğü davaya terditli dava denir. Seçimlik borçlarda, seçim hakkı kendisine ait olan borçlu veya üçüncü
kişinin bu hakkı kullanmaktan kaçınması hâlinde, alacaklı seçimlik dava açabilir.
109
Dava Kavramı, Davanın Türleri, Dava Şartları ve İlk İtirazlar, Davanın Temel Aşamaları
4
(Dilekçeler Teatisi, Ön İnceleme, Tahkikat)
3 Dava şartlarını
tanımlayabilme
öğrenme çıktıları ve bölüm özeti
Dava Şartları
Dava şartları, davanın esastan görülüp karara bağlanabilmesi için, varlığı veya yokluğu hâkim tarafından
davanın her aşamasında kendiliğinden gözetilen ve taraflarca da noksanlığı davanın her aşamasında ileri
sürülebilen dinlenebilirlik koşullarıdır. Mahkeme, kanunda sayılan genel veya özel dava şartlarının mevcut
olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her
zaman ileri sürebilirler. Dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün değil ise, davanın usûlden reddine
karar verir.
4 İlk itirazları
tanımlayabilme
İlk İtirazlar
Dava şartları dışında kalan ve davada öngörülen yargılama kesitinde ileri sürülmesi koşuluyla davanın esa-
sına girilmesine engel olan usûle ilişkin savunma vasıtalarına ilk itirazlar denir. İlk itirazların hepsi cevap
süresi içinde ve cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır aksi hâlde dinlenemez.
Dava açılması ve davaya cevap verilmesi dilekçeyle olur. Dava dilekçesi, mahkeme tarafından davalıya tebliğ
edilir. Davalı, cevap dilekçesinde davayı kabul edebilir veya davacının iddia ettiği vakıaları inkâr edebilir
yahut davacının iddia ettiği vakıaları inkâr etmek yerine, davacının talep sonucunu haklı göstermediğini
de ileri sürebilir. Davalı, cevap dilekçesinde davacının ileri sürdüğü iddiaları inkâr etmekle yetinmeyerek,
varsa davacıdan olan hakkının da hüküm altına alınmasını istiyorsa, davacıya karşı aynı mahkemede ve
aynı dava dosyasında bir karşı dava açabilir. Davanın açılması, maddî hukuk ve usûl hukuku bakımından
bazı sonuçlar doğurur. Davanın açılmasının maddî hukuk bakımından sonuçları, zamanaşımının kesilmesi
ve hak düşürücü sürenin korunması, bazı şahısvarlığı haklarının malvarlığı hakkına dönüşmesi, iyiniyetin
ortadan kalkması ve davalının temerrüde düşmesidir. Davanın açılmasının usûl hukuku bakımından so-
nuçları, mahkemenin davayı inceleme zorunluluğu, derdestlik, dava şartlarının davanın açıldığı tarihe göre
belirlenmesi, ihtiyatî tedbir ve ihtiyatî haczin korunması ve davayı geri alma yasağıdır. Taraflarca getirilme
ilkesinin uygulandığı davalarda, iddianın ve savunmanın belli bir yargılama kesitinden sonra genişletilmesi
veya değiştirilmesi yasaktır. İddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının kapsamına, dava-
da dayanılan ve davanın sebebi olan maddî vakıalar ile talep sonucu girer. Yazılı yargılama usûlünde iddia ve
savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı, davacı için cevaba cevap; davalı için ikinci cevap dilek-
çesiyle başlar. İddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağını aşmanın iki yolu vardır. Bunlar,
ıslah ile karşı tarafın açık muvafakatidir.
110
4
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Ön inceleme aşamasında
6 yapılacak işlemleri
sıralayabilme
Yazılı yargılama usûlünde, hâkim ön incelemeyi tamamlayıp gerekli kararları verdikten sonra, aynı du-
ruşmada tahkikata geçerek gerekli kararları verebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra
tahkikata geçilir ve taraflar, tahkikat için duruşmaya davet edilir.
Tahkikat aşamasında
7 yapılacak işlemleri
sıralayabilme
Tahkikat
Tahkikat için taraflara gönderilecek duruşma davetiyesinde, belirlenen gün ve saatte geçerli bir özrü olmadan
mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde, duruşmaya yokluklarında devam edileceği ve yapılan işlemlere
itiraz edemeyecekleri bildirilir. Usûlüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri
veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar
verilir. Görülmekte olan bir davanın karara bağlanabilmesi için öncelikle çözülmesi gereken ön sorunlar or-
taya çıkabilir. İleri sürülen ön sorun mahkemenin karara bağlayabileceği bir konu ise mahkemece incelenir.
Görülmekte olan bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava
konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece
o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir. Bu durumda ortada
bir bekletici sorun vardır. Aynı veya farklı yargı çevresinde görülmekte olan davalar, aralarında bağlantı
bulunması durumunda birleştirilebilir. Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması yahut biri
hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, davalar arasında bağlantı
var sayılır. Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış bağlantılı
davalar, davanın her aşamasında birleştirilebilir. Davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfat-
taki hukuk mahkemelerinde açılmış ise, bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden
talep edilebilir.
111
Dava Kavramı, Davanın Türleri, Dava Şartları ve İlk İtirazlar, Davanın Temel Aşamaları
4
(Dilekçeler Teatisi, Ön İnceleme, Tahkikat)
1 Tespit davası ile ilgili aşağıdaki ifadelerden 4 Aşağıdakilerden hangisi dava şartlarından
hangisi yanlıştır? biri değildir?
neler öğrendik?
A. Bir belgenin sahte olduğunun belirlenmesi tale- A. Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulun-
biyle açılan dava tespit davasıdır. ması
B. Tespit davası açan davacının, tespit davasını B. Yargı yolunun caiz olması
açmakta hukuki yararı olduğunu ispatlaması C. Mahkemenin görevli olması
gerekir. D. Mahkemenin yetkili bulunması
C. Tespit davasında tek başına bir maddî vakıanın E. Taraf ehliyeti
tespiti talep edilebilir.
D. Davacı tespit davası açmakta hukuki yararı ol-
duğunu ispat edemezse, tespit davası dava şartı
5 Dava şartlarının incelenmesi ile ilgili aşağıda-
yokluğundan reddedilir. ki ifadelerden hangisi yanlıştır?
E. Eda davası açılması mümkün olan hâllerde A. Dava şartı noksanlığı tamamlanmamışsa dava
olumlu tespit davası açılamaz. esastan reddedilir.
B. Dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün-
2 Kısmi dava ile ilgili aşağıdaki ifadelerden se, ret kararı vermeden önce eksikliğin tamam-
hangisi doğrudur? lanması için ilgili tarafa kesin süre verilir.
A. Kısmi davada dava konusu edilmeyen tutarın C. Dava şartı noksanlığı, mahkemece hüküm aşa-
dava açılırken saklı tutulması gerekir. masında fark edildiğinde noksanlık tamamla-
B. Kısmi davanın davacısı, kısmi dava karara bağ- mışsa, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından
lanmadan önce bakiye alacak miktarı için ek ötürü dava reddedilemez
dava açamaz. D. Mahkeme, dava şartlarını davanın her aşama-
C. Manevi tazminat davası kısmi dava olarak açı- sında kendiliğinden araştırır.
lamasa da ıslah yolu ile manevi tazminat tutarı E. Dava şartları ilk itirazlardan önce incelenir.
arttırılabilir.
D. Dava kısmi de açılsa alacağın tamamı bakımın- 6 İlk itirazlar ile ilgili aşağıdaki ifadelerden
dan zamanaşımı, kısmî davanın açıldığı tarihte hangisi doğrudur?
kesilir.
E. Islahla artırılan tutara faiz istenmese bile, kısmi A. İlk itirazlar kanunda örnekleyici olarak sayıl-
dava açarken yapılan faiz istemi, kısmî ıslahla mıştır.
arttırılan alacak kesimi için de geçerlidir. B. Cevap süresi içinde ileri sürülmesi unutulan ilk
itirazlar ıslah ileri sürülebilir.
3 Terditli dava ile ilgili aşağıdaki ifadelerden C. Cevap süresi uzatılmışsa ek cevap süresinde ilk
hangisi yanlıştır? itirazlar ileri sürülemez.
A. Terditli davada davacı, mahkemeden ilk önce D. Eski hâle getirme talebinde bulunmak için ön-
asıl talebi hakkında karar verilmesini ve asıl ta- görülen sürede verilecek cevap dilekçesinde ilk
lebin reddedilmesi durumunda yardımcı talebi itiraz ileri sürülebilir.
hakkında karar verilmesini ister. E. İlk itirazlar, mahkemece resen nazara alınabilir.
B. Terditli davanın kabulü hâlinde davanın so-
nunda terditli hüküm verilir.
C. Taleplerin dayandığı vakıalar aynı veya benzer
ise terditli dava açılabilir.
D. Terditli davada mahkeme, davacının aslî tale-
binin esastan reddine karar vermedikçe, fer’î
talebini inceleyemez.
E. Terditli davada aynı davalıya karşı birlikte ileri
sürülen asıl ve yardımcı talepler arasında huku-
ki veya ekonomik bir bağlantı bulunmalıdır.
112
4
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
neler öğrendik?
II. Dava dilekçesinde dava konusunun değeri A. İddia ve savunmanın genişletilmesi yasağının
eksik gösterilmişse, bu eksiklik sebebiyle davanın kapsamına, davada dayanılan maddî vakıalar
usûlden reddine karar verilir. ile talep sonucu girer.
B. Tarafların ön inceleme aşamasından sonra, hu-
III. Davacının iddiasının dayanağı olan vakı- kuki sebepleri genişletmesi ve değiştirmesi ya-
alar ile delillerini dava dilekçesinde göstermemesi, saktır.
dava dilekçesinin eksiklik sebebiyle reddedilmesini
C. Kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı
gerektirir.
davalarda iddia ve savunmanın genişletilmesi
IV. Davacının talebinin dayanağı olan huku- ve değiştirilmesi yasağı uygulanmaz.
ki sebepleri dava dilekçesinde göstermesi dava di- D. Dava açılmasından sonra doğan vakıaların ileri
lekçesinin zorunlu unsurlarındadır. sürülmesi yasak kapsamında değildir.
Yukarıdakilerden hangileri dava dilekçesinin ka- E. Yazılı yargılama usûlünde iddia ve savunmanın
nunda sayılan unsurlarının eksik olması halinde genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı, davacı
yapılacak işlemlerdendir? için cevaba cevap; davalı için ikinci cevap di-
lekçesiyle başlar.
A. Yalnız I
B. Yalnız II 10 Davaların birleştirilmesi ile ilgili aşağıdaki
C. I ve III ifadelerden hangisi yanlıştır?
D. I ve IV
E. II ve III A. Aynı yargı çevresinde görülmekte olan davalar,
aralarında bağlantı bulunması durumunda bir-
leştirilebilir.
8 Davanın açılmasının sonuçları ile ilgili aşağı- B. Davaların aynı veya birbirine benzer sebep-
daki ifadelerden hangisi yanlıştır?
lerden doğması yahut biri hakkında verilecek
A. Davacının menfi tespit davası açması, dava ko- hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulun-
nusu alacağın tamamı bakımından zamanaşı- ması durumunda, davalar arasında bağlantı var
mını keser. sayılır.
B. Dava şartı arabuluculukta, arabuluculuk büro- C. Birleştirilen davalar hakkında verilen hükümler
suna başvurulmasından son tutanağın düzen- birbirinden bağımsızdır.
lendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı D. Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve
durur. sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış bağ-
C. Davacı, müteselsil borçlulardan birine karşı lantılı davalar, davanın her aşamasında birleş-
dava açtığında, davalı tarafta yer almasalar dahi tirilebilir.
diğer borçlulara karşı da zamanaşımı kesilir. E. Ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve
D. Davada kesilmiş olan zamanaşımı, dava süre- sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış bağ-
since tarafların yargılamaya ilişkin her işlemin- lantılı davalar, kendiliğinden veya talep üzerine
den sonra yeniden işlemeye başlar. ikinci davanın açıldığı mahkemede birleştirilir.
E. Davacı dava açarken işlemiş faizi talep etmemiş-
se, faiz hakkında zamanaşımı kesilmiş olmaz.
113
Dava Kavramı, Davanın Türleri, Dava Şartları ve İlk İtirazlar, Davanın Temel Aşamaları
4
(Dilekçeler Teatisi, Ön İnceleme, Tahkikat)
1. C Yanıtınız yanlış ise “Medenî Yargıda Taraf Kav- 6. D Yanıtınız yanlış ise “İlk İtirazlar” konusunu
ramı” konusunu yeniden gözden geçiriniz. yeniden gözden geçiriniz.
neler öğrendik yanıt anahtarı
3. B Yanıtınız yanlış ise “Dava Çeşitleri” konusu- 8. A Yanıtınız yanlış ise “Davanın Açılmasının So-
nu yeniden gözden geçiriniz. nuçları” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
5. A Yanıtınız yanlış ise “Dava Şartları” konusunu 10. E Yanıtınız yanlış ise “Tahkikat” konusunu ye-
yeniden gözden geçiriniz. niden gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
7 Anahtarı
Belirsiz alacak davası şeklinde açılabilecek davalar, uygulamada her somut ola-
yın özelliklerine göre değerlendirilmektedir. Bu konu emsal Yargıtay kararla-
rıyla şekillenmektedir. Örneğin, iş kazası nedeniyle tazminat ve rücu istemli
davalarda, kusur oranlarının ve tazminat miktarının belirsizliği nedeniyle Sos-
yal Güvenlik Kurumu, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar belirtmek suretiyle
belirsiz alacak davası açabilir. SGK’nın davanın açıldığı tarihteki tazminat ala-
Araştır 2 cağı miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilmesi beklenemez. Bunun gibi,
mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan katılma alacağı, trafik kazasından
kaynaklanan değer kaybını konu alan maddi tazminat alacağı veya bankacılık
hizmetlerinin ifası, vadeli, vadesiz mevduat, ihracat ve ithalat işlemleri ile kre-
di kullanımına dair sözleşmelerin banka tarafından gereği gibi ifa edilmemesi
veya kötü ifa edilmesi nedeniyle mudinin uğradığı zararı konu alan tazminat
alacağı belirsiz alacak davası şekline ikame edilebilir.
114
4
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Araştır Yanıt
7 Anahtarı
Hukuki yarar bakımından tespit davası, eda ve inşaî davadan farklıdır. İlke
olarak tespit davası, eda davası açılması mümkün olmayan hallerde açılabilir.
Usûl hükümlerine göre, tespit davası eda davasının öncüsüdür. Ancak, doğ-
rudan eda davası açılabilecek durumlarda tespit devası açılmasında davacının
hukuki yararı yoktur. Tespit davasının açılabilmesi için iki temel koşul bulun-
malıdır. Birincisi, “hukuki ilişki koşulu” ikincisi ise “hukuki yarar koşulu”dır.
Bunların varlığı tespit davasında dava şartı olup mahkemece resen gözetilir.
Eda davası açılmasının mümkün olmaması sebebiyle zorunlu olarak tespit
Araştır 3 davası açılmış bulunması halinde, tespit davası görülürken eda davası açma
imkânı doğarsa, davacının tespit davasına devam edilmesinde bir hukuki ya-
rarı kalmaz. Bu sebeple ve tespit davası eda davasının öncüsü olduğundan,
davacının da talebi üzerine, tespit davasına eda davası olarak devam edilir.
Davacının hukuki yararı da davaya eda davası olarak devam edilmesindedir.
Bu hukuki yarar, korunmaya değer ve meşru bir hukuki yarardır. Örneğin
menfi tespit davası devam ederken dava konusu borcun ödenmesi halinde,
davaya istirdat davası olarak devam edileceğini düzenleyen İİK m. 72/6’nın
da dayandığı esas budur.
115
Dava Kavramı, Davanın Türleri, Dava Şartları ve İlk İtirazlar, Davanın Temel Aşamaları
4
(Dilekçeler Teatisi, Ön İnceleme, Tahkikat)
Araştır Yanıt
7 Anahtarı
116
4
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Kaynakça
Arslan, R., Yılmaz, E., Taşpınar Ayvaz, S., ve Hanağası, Pekcanıtez, H., Atalay O. ve Özekes M. (2019).
E. (2019). Medeni Usul Hukuku. Ankara: Yetkin Medeni Usul Hukuku. İstanbul: On İki Levha
Yayınları. Yayıncılık.
Atalı, M., Ermenek, İ., Erdoğan, E. (2018). Medeni Postacıoğlu, İ. ve Altay, S. (2015). Medeni Usul
Usul Hukuku, Ankara: Yetkin Yayınları. Hukuku Dersleri. İstanbul: Vedat Kitapçılık.
Budak, A.C. ve Karaaslan, V. (2019). Medeni Usul Postacıoğlu, İ. E. (1975). Medenî Usûl Hukuku
Hukuku. Ankara: Adalet Yayınevi. Dersleri, İstanbul.
Kuru, B. (2019). Medenî Usul Hukuku Ders Kitabı Üstündağ, S. (2000). Medeni Yargılama Hukuku. Cilt
(İstinaf Sistemine Göre Yazılmış). Ankara: Yetkin 1-2. İstanbul.
Yayınları.
117
Bölüm 5
İspat Hukuku, Hüküm ve Davaya Son Veren Taraf
Usûl İşlemleri
öğrenme çıktıları
1 2
İspat Hukuku Deliller ve İncelenmesi
1 İspat hukukuna ilişkin temel kavramları 2 Delil kavramını, delil türlerini ve delillerin
açıklayabilme ve ayırt edebilme mahkemeye bildirilmesini açıklayabilme
3 4
ve Hüküm Davaya Son Veren Taraf Usûl İşlemleri
3 Sözlü yargılama ve hüküm aşamalarını 4 Davaya son veren taraf usûl işlemlerini
açıklayabilme açıklayabilme
Anahtar Sözcükler: • İspat • Delil • Kesin Delil • Takdiri Delil • Hüküm • Davayı Kabul
• Davadan Feragat • Sulh
118
5
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
dikkat
İspat, bir vakıanın doğruluğu konusunda da- İspatın konusunu maddi vakıalar oluşturur, hu-
vaya bakan hâkimi ikna etmeye yönelik bir kuk kurallarının ispatı gerekmez.
faaliyettir.
119
5
İspat Hukuku, Hüküm ve Davaya Son Veren Taraf Usûl İşlemleri
120
5
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
lecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların İkrarın açık olması gerekir. Bir vakıanın doğ-
ispatı için delil gösterilir. Herkesçe bilinen vakıalarla, ruluğunun iddia edilmesi karşısındaki susma ikrar
ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz.” sayılmaz; diğer bir ifadeyle, zımnî ikrar medeni
Buna karşılık, hukuk kuralları ispatın konu- usûl hukuku anlamında geçerli (yeterli) bir ikrar
sunu oluşturmaz. Çünkü hâkim, Türk hukukunu değildir. Buna karşılık, kanun eğer belli bir durum-
re’sen uygular (HMK m. 33). Keza, hâkim Türk daki susmaya (hareketsiz kalmaya) ikrar sonucunu
kanunlar ihtilafı kurallarını ve bu kurallara göre açıkça bağlamışsa bu durumda zımnî ikrar geçerli
yetkili olan yabancı hukuku re’sen uygular. Hâkim, (yeterli) olur. Örneğin, bir taraf, isticvap için çağ-
yetkili yabancı hukukun muhtevasının tespitinde rıldığı duruşmaya özürsüz olarak gelmediği veya
tarafların yardımını isteyebilir (MÖHUK m. 2,I). gelip de soruları cevapsız bıraktığı takdirde, mah-
kemece sorulan vakıaları ikrar etmiş sayılır (HMK
İspatın Gerekmediği Hâller m. 171/2). Keza, sahtelik incelemesinde de isticvap
Uyuşmazlığın halli bakımından önem taşımala- için mahkemeye davet edilen taraf, belirtilen gün-
rına rağmen bir kısım vakıaların ispatı gerekli de- de hazır bulunmadığı takdirde, inkâr etmiş olduğu
ğildir. Bu sonucu doğuran en önemli durum, vakı- belgedeki yazı veya imzayı ikrar etmiş sayılır (HMK
anın taraflar arasında çekişmeli olmamasıdır. Diğer m. 211/1/b). Aynı şekilde, yemin için davet edi-
bir ifadeyle, eğer vakıa taraflar arasında çekişmeli len kimse, tayin edilen gün ve saatte mahkemede
değilse ispatı da gerekmez. Bunun yanında, çekiş- geçerli bir özrü olmaksızın bizzat hazır bulunmaz
meli sayılmadıklarından, herkesçe bilinen vakıaların yahut hazır bulunup da yemini iade etmez ya da
da ispatı gerekmez. Ancak, herkesçe bilinen vakıa- yemini eda etmekten kaçınırsa yemin konusu vakı-
nın doğru olmadığı ispatlanabilir (HMK m. 191). aları ikrar etmiş sayılır (HMK m. 229/1).
Keza, kanuni bir karineye dayanan taraf, sade-
ce karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin is-
pat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar
dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat dikkat
edebilir (HMK m. 190/2). İkrarın açık olması gerekir, zımni ikrar vakıanın
Bu düzenlemelerde geçen “herkesçe bilinen va- kabul edildiği anlamına gelmez. Ancak kanun sus-
kıa”, “ikrar” ve “karine” kavramlarının ne olduğu maya sonuç bağlamışsa zımnî ikrar geçerli sayılır.
üzerinde durmak gerekir.
1. Herkesçe bilinen vakıa, mutlaka herkesin bil-
İkrar kural olarak bağlayıcıdır. Zımnî ikrardan
diği vakıa demek değildir. Bilakis, özel bir
(ikrar edilmiş sayılmaktan) dönmek hiçbir şekilde
ilgi, yetenek, uzmanlık veya çaba gerekmek-
mümkün değildir. Buna karşılık, açık ikrardan, bu-
sizin, herkesin o vakıayı bilebilecek durum-
nun ancak maddî bir hatadan kaynaklandığı iddia
da olması kâfidir. Örneğin, belli bir tarihte
ve ispat edilerek dönülebilir (HMK m. 188/2). Bu
hangi siyasi partinin başında kimin bulun-
anlamda maddi hata, iddia edilen vakıa ile gerçe-
duğu, Cumhurbaşkanının kim olduğu, bir
ülkede bir dönemde iç karışıklık olduğu, ğin birbirine uymamasıdır. Buna karşılık, sulh gö-
Covid19 virüs salgınının hangi ülkelerde ve rüşmeleri sırasında yapılan ikrar tarafları bağlamaz
ne zaman etkili olduğu, belli bir tarihin haf- (HMK m. 188/3).
tanın hangi gününe denk geldiği gibi. 3. Karine, genel olarak, bilinen bir olaydan
2. İkrar, bir vakıanın doğru olduğunun, bu bilinmeyen başka bir olayın veya hukuksal
vakıanın aleyhine olduğu taraf yahut onun durumun varlığı yahut yokluğu hakkında
vekilince mahkemeye bildirilmesidir. Bu sonuç çıkarılmasıdır. Karineler, fiilî karine-
bildirim duruşma esnasında sözlü olarak ler ve kanuni karineler olarak ikiye ayrılır.
veya mahkemeye sunulan imzalı bir belge Fiilî karineler, bilinen bir vakıadan hareket
(dilekçe) ile yapılabilir. İkrarın duruşma es- edilip genel hayat tecrübelerine dayanıla-
nasında sözlü olarak yapılması hâlinde bu- rak bilinmeyen bir vakıa hakkında hâkim
nun tutanağa geçirilmesi ve tutanağın ilgili tarafından sonuç çıkarılmasıdır. Örneğin,
kısmının ikrarda bulunan tarafından imza- genel hayat tecrübelerine göre, bir senet,
lanması gerekir (HMK m. 154/3/ç). alacaklının elinde bulunur; borçlu borcunu
121
5
İspat Hukuku, Hüküm ve Davaya Son Veren Taraf Usûl İşlemleri
ödeyince senedi alacaklıdan geri alır. Buna şılık, bir tarafın kesin olmayan kanunî karine veya
göre, senedin borçlunun elinde bulunma- adî karineye dayanması durumunda, ispat yükü di-
sı borcun ödenmiş olduğunu (karineten) ğer tarafa geçmemekte, bilâkis, diğer taraf, bu ka-
gösterir. Karinenin bu türü kanun tarafın- rinelerin karine sonucunun aksini ispat edebilme
dan açıkça düzenlenmemiş olup yargısal imkânına sahip olmaktadır.
ve bilimsel içtihatlarla geliştirilmiştir. Buna
karşılık kanunî karineler, belli bir vakıadan
bilinmeyen bir vakıa hakkında sonuç çıka- İspat Ölçüsü
rılmasının bizzat kanun hükmü ile yapılmış İspatın bir vakıanın doğruluğu konusunda da-
olması durumunda söz konusu olur. Kanu- vaya bakan hâkimi ikna etmeye yönelik bir faaliyet
ni karineler de kesin olanlar ve kesin olma- olması karşısında, belli bir vakıanın ispatlanmış sa-
yanlar şeklinde iki kategoriye ayrılır. Kesin yılabilmesi için hâkimde oluşması gereken kanaa-
kanunî karinelerin aksi iddia ve ispat edi- tin derecesine, ispat ölçüsü adı verilir. Bu çerçevede
lemez. Örneğin, TMK m. 1020 gereğince, kullanılan iki ölçüt vardır. Bunlardan birincisi tam
tapu siciline kayıtlı olan hususların bilin- ispat; ikincisi ise, yaklaşık ispattır.
mediği ileri sürülemez. Buna karşılık, kesin Tam ispat, belli bir vakıanın doğruluğu hakkın-
olmayan kanunî karinelerin aksi ispat edile-
da hâkimde oluşturulması gereken kanaatin kesin-
bilir. Örneğin, taşınır bir malın zilyedinin
lik yahut kesinlik sınırındaki muhtemel görme dere-
onun maliki olarak kabul edilmesi (TMK
cesinde olmasıdır. Buna karşılık, oluşan kanaatin
m. 985) kural ise de bunun aksinin ispatı
ağır basan ihtimal derecesinde olması hâlinde ise
mümkündür.
yaklaşık ispattan söz edilir.
Medenî usûl hukukunda bir vakıanın ispatı söz
konusu olduğunda, aranan ispat ölçüsü, kural ola-
Karine bilinen bir olaydan bilinmeyen rak tam ispattır. Buna karşılık, bir konuda yakla-
başka bir olayın veya hukuksal durumun şık ispat ölçüsü ile yetinilebilmesi için, bunun bir
varlığı ya da yokluğu hakkında sonuç çı- kanun hükmüyle açıkça belirtilmiş olması gerekir
karılmalıdır. (örneğin HMK m. 390/3).
122
5
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Karşı ispat, ispat yükü kendisine düşen tarafın taraf, ispat yükünü taşıyan tarafın iddiasının doğ-
hasmının (karşı tarafının), ispat yükü kendisinde ru olmadığı hakkında delil sunabilir. Karşı ispat
olan tarafın henüz kesin delille ispatlayamamakla faaliyeti için delil sunan taraf, ispat yükünü üzeri-
birlikte hâkimde bir ölçüde de olsa oluşturduğu ne almış sayılmaz.
kanaati sarsmak yahut henüz yapılmamış olan asıl Aksini ispat ise, ispatın konusunu oluşturan bir
ispatın yapılabilmesini mantıksal açıdan imkânsız vakıanın âdi yahut kesin olmayan bir kanunî kari-
kılacak nitelikteki (başka) bir vakıayı ispatlama- neye dayanılarak ispat edilmiş sayıldığı hâllerde, o
sıdır. Örneğin, haksız fiile dayanarak kendisine vakıanın söz konusu karinenin öngördüğü karine
karşı açılmış bulunan bir davada, henüz kendi- sonucunun aksine gerçekleştiğinin (olduğunun)
sinin o fiili işlediği ispatlanmamış olan davalı, ispat yükü kendisine düşmeyen tarafça ispatlan-
fiilin işlendiğinin iddia edildiği tarihte başka bir masıdır. Örneğin, TMK m. 7 gereğince içeriğinin
yerde olduğunu ispatlayarak davacının o haksız doğru olduğu kabul edilen bir resmî sicil yahut
fiilin davalı tarafça işlendiğini ispatlayabilme- belgenin aslında gerçeği yansıtmadığının, bilâkis
sini imkânsız kılabilir. Hukuk Muhakemeleri belgenin içeriğinin doğru olmadığının ispatlanma-
Kanunu’nun 191’inci maddesi gereğince; diğer sı aksini ispattır.
Öğrenme Çıktısı
1 İspat hukukuna ilişkin temel kavramları açıklayabilme ve ayırt edebilme
İkrar türleri ve ikrarın bölün- Fiili karine ile kanuni kari- İspatın kim tarafından ya-
mesi konularını ispat yükü neye örnek vererek, iki kav- pıldığı ayrımına göre ispat
bakımından araştırınız. ramı ilişkilendiriniz. türlerini anlatınız.
DELİLLER VE İNCELENMESİ
Bir vakıanın doğruluğu hakkında hâkimde kanaat uyandırmak için kullanılan araçlar delil olarak ad-
landırılır. Bir aracın ispat faaliyetinde kullanılabilmesi, diğer bir ifadeyle delil niteliğini kazanabilmesi için,
kendisinin ispatında kullanılacağı vakıa hakkında bilgi taşımaya bilimsel açıdan elverişli olması gerekir.
Dolayısıyla, hipnoz, fal, rüya ve istiare gibi, akıl ve mantık ölçülerinin güvenilir bilgi taşıyıcısı (kaynağı)
olarak yeterli bulmadığı yollara, davada ispatı gereken vakıa hakkında bilgi kaynağı olarak müracaat edil-
mesi söz konusu değildir.
Genel olarak ifade etmek gerekirse, delil, ispat faaliyetinde kullanılan, dava öncesinde ve mahkeme
dışında gerçekleşmiş olan bir vakıayı temsile etmeye ve böylece onu mahkemeye yansıtmaya yahut aktar-
maya elverişliliği bilimsel açıdan kabul edilmiş her türlü bilgi taşıyıcısıdır.
123
5
İspat Hukuku, Hüküm ve Davaya Son Veren Taraf Usûl İşlemleri
Öğretideki genel kabule göre, emare, tecrübe Bir delilin kesin olması niteliği ona ancak kanun
kuralları aracılığıyla, uyuşmazlığa uygulanacak hu- tarafından bahşedilebilir. Zira, asıl olan, hâkimin
kuk normunun koşul olayı hakkında sonuç çıka- her konuda (Anayasaya, hukuka ve kanuna uygun
rılabilen diğer olaylardır. Diğer bir ifadeyle, ispatı olarak) vicdani kanaatine göre hüküm vermesidir
gereken bir vakıaya yabancı ancak onun hakkında (AY m. 138, I) ve bu çerçevede delilleri de serbestçe
tecrübe kurallarında hareketle sonuç çıkarmanın takdir etmesidir. Bir delilin kesin delil kabul edil-
mümkün olduğu komşu vakıaya emare adı verilir. mesinin diğer bir sonucu ise, kanunun kesin delille
Emare yoluyla ispattan söz edebilmek için, söz ko- ispatını öngördüğü vakıaların takdiri delille ispatla-
nusu komşu vakıanın ispatlanması gerekir. Ancak namaması, diğer bir ifadeyle, söz konusu vakıaları
bu yapılsa bile, emare yoluyla yapılan ispat dolaylı doğru kabul edebilmek için hâkimin takdiri delil-
bir ispat olmaktadır. Çünkü, doğrudan ispatı gere- lerle yetinememesidir.
ken vakıa değil, onun hakkında kendisinden tecrü-
be kuralları (yaşam deneyimleri) aracılığıyla sonuç
çıkardığımız komşu olay ispatlanmış olmaktadır.
dikkat
Söz konusu bu dolaylı ispat sayesinde ispat ölçü-
Bir delilin kesin delil olabilmesi için, kanun ta-
sü olarak “tam ispat” düzeyine ulaşılması mümkün
rafından bu özelliğin belirtilmesi gerekir.
değildir. Bu nedenle, emare ispatı, ancak bir yakla-
şık ispat sağlayabilir. Hâkimin bir vakıa hakkında
emare ispatıyla yetinebilmesi için bunun Kanun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun kabul ettiği
tarafından açıkça öngörülmesi gerekir. Kanunun kesin deliller senet ve yemindir. Bunların yanında,
buna izin verdiği haller çoğunlukla ya uyuşmazlı- kesin hüküm de ayrıca düzenlenmiş olan bağlayıcı-
ğın esasıyla doğrudan ilgisi bulunmayan hususlar lığı nedeniyle kesin deliller arasında yer alır. Buna
(örneğin, hâkimin reddi gibi) ya da ihtiyatî tedbir- karşılık, 1086 sayılı HUMK döneminde kesin delil
de olduğu gibi geçici nitelikteki kararlardır. olarak kabul edilen ikrar, HMK tarafından, kesin
delil değil, bilâkis, ilgili olduğu vakıayı tartışmalı
olmaktan çıkararak delil gösterme (ispat) gereklili-
Emare, tecrübe kuralları aracılığıyla,
ğini ortadan kaldıran bir durum olarak kabul edil-
uyuşmazlığa uygulanacak hukuk normu-
miştir (HMK m. 187/2).
nun koşul olayı hakkında sonuç çıkarıla- Kesin deliller dışında kalan bütün ispat araç-
bilen diğer olaylardır. ları, ‘delil’ vasfı taşımak ve bu şekilde nitelendiri-
lebilmek koşuluyla, takdirî delildir. Bunların bir
kısmı Hukuk Muhakemeleri Kanunu tarafından
Delil Türleri sayılmıştır. Ancak, adı geçen Kanun’un 192’nci
Deliller farklı ölçütler kullanılmak suretiyle de- maddesi gereğince, kanunun belirli bir delille is-
ğişik şekillerde tasnif edilebilirler. Ancak medeni pat zorunluluğunu öngörmediği hâllerde, kanunda
usûl hukukumuz açısından önem taşıyan en temel düzenlenmemiş olan diğer delillere de başvurula-
bileceği açıkça öngörüldüğünden, takdiri delillerin
tasnif, kesin delil – takdiri delil ayırımıdır.
kanunda açıkça sayılanlardan ibaret olmadığı söy-
Kesin deliller, bir vakıaya ilişkin olarak mevcut lenebilir. Kanunda sayılan takdiri deliller belge (se-
bulunmaları ve usûlünce mahkemeye sunulmuş net ve ilâm hariç), tanık, bilirkişi ve keşiftir.
olmaları durumunda, hâkimin takdir yetkisini kal-
dırarak o vakıanın doğru kabul edilmesi sonucunu Delil Sözleşmesi
doğuran delillerdir. Bu bağlamda dikkat edilmesi
Medenî usûl hukukumuzda bazı vakıaların is-
gereken husus, hâkimin vakıanın mevcudiyetine
patı bakımından mutlaka kesin delile başvurulma-
ilişkin kanaatine sınırlama getirilmesi, o konuda-
sının öngörülmesi (HMK m. 200 ve 201), her ne
ki takdir yetkisinin kaldırılmasıdır. Buna karşılık, kadar yargılamanın daha hızlı ve sonuçta verilen
mevcut (doğru) kabul edilen o vakıa esas alına- kararın daha güvenilir olmasını amaçlamaktaysa
rak yapılacak hukuki değerlendirme bakımından da bu konu kamu düzenine ilişkin değildir. Şöyle
hâkimin takdir yetkisi devam eder. ki kesin delille ispatı öngörülmüş bulunan bir va-
124
5
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
kıa hakkında takdiri delil sunulması durumunda, Delil sözleşmesinin belli bir vakıanın sadece
hâkim bunun caiz olmadığını re’sen gözetir. Zira, belli bir delille ispatını öngörmesi durumunda,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 189’uncu münhasır delil sözleşmesi söz konusu olur. Bu du-
maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları gereğin- rumda, ilgili vakıa için başka delil gösterilemez. Bu
ce, kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği husus- husus mahkemece re’sen gözetilir. Münhasır delil
lar, başka delillerle ispat olunamaz ve bir vakıanın sözleşmesinin tipik örneği, bir uyuşmazlıktaki bir
ispatı için gösterilen delilin caiz olup olmadığına vakıanın (örneğin zararın miktarının) ispatı husu-
mahkemece karar verilir. Keza, Hukuk Muhake- sunda tarafların anlaşarak “hakem-bilirkişi” atama-
meleri Kanunu’nun 200’üncü maddesinin ikinci larıdır. Buna karşılık, kanunun kesin delille ispatını
fıkrası gereğince de, söz konusu madde uyarınca öngördüğü bir vakıanın sadece bu delillerle değil,
senetle ispatı gereken hususlarda maddenin birinci kanunen caiz olan her türlü delille ispatını öngören
fıkrasındaki düzenleme hatırlatılarak, karşı tarafın delil sözleşmeleri ise münhasır olmayan delil sözleş-
açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. Ancak mesi olarak adlandırılır.
aynı Kanunun 193’üncü maddesinin birinci fıkra- Taraflardan birinin ispat hakkının kullanımını
sı ise şu düzenlemeyi içermektedir: “Taraflar yazılı imkânsız kılan veya fevkalâde güçleştiren delil söz-
olarak veya mahkeme önünde tutanağa geçirilecek leşmeleri geçersizdir (HMK m. 193/2).
imzalı beyanlarıyla kanunda belirli delillerle ispatı
öngörülen vakıaların başka delil veya delillerle ispa-
tını kararlaştırabilecekleri gibi; belirli delillerle ispatı Hukuka Aykırı Yollarla Elde Edilen
öngörülmeyen vakıaların da sadece belirli delil veya Deliller
delillerle ispatını kabul edebilirler.” Söz konusu bu Medenî usûl hukuku açısından delil olarak ni-
düzenleme, kesin delille ispatı gereken vakıaların telendirilmesi mümkün, hatta kanunda açıkça sa-
takdiri delil(ler)le, takdiri delillerle ispatı caiz olan yılan delillerden birisi olsa dahi, bir delilin davada
vakıaların ise sadece belli bir delille ispatı hususun- kullanılabilmesi için onun hukuka uygun yollarla
da tarafların yapacağı anlaşmanın geçerli sayılaca- elde edilmiş olması gerekir. Aynı zamanda hu-
ğını öngörmektedir. Söz konusu bu anlaşma “delil kuk devleti (AY m. 2) ilkesinin de bir gereği olan
sözleşmesi” olarak adlandırılır. bu durum, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun
Delil sözleşmesi davadan önce ayrı bir sözleşme 189’uncu maddesinin ikinci fıkrasında açıkça
şeklinde veya ilgili olduğu hukuki ilişkinin mad- düzenlenmiştir. Söz konusu düzenleme şöyledir:
di hukuk açısından düzenlendiği sözleşmenin bir “Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller,
şartı olarak düzenlenebileceği gibi, dava esnasın- mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate
da ayrı bir sözleşme olarak da yapılabilir. Geçerlik alınamaz.”
açısından âdi yazılı şekil kâfidir. Buna karşılık, du- Bu düzenlemede dikkat edilmesi gereken husus,
ruşmada esnasında sözlü olarak yapılan delil sözleş- delilin bizatihi kendisinin değil, onun elde ediliş yön-
mesinin geçerli olması için tutanağa geçirilmesi ve teminin hukuka aykırı olmasına yapılan vurgudur.
tutanağın bu kısmının taraflarca imzalanması gere-
kir. Taraflardan birinin, kesin delille ispatı gereken
bir vakıa hakkında takdiri delile başvurması üzeri-
ne, hâkimin durumu re’sen gözeterek karşı tarafa dikkat
muvafakatının bulunup bulunmadığını sorması Hukuka aykırı olarak elde edilmiş deliller, mah-
üzerine, eğer karşı taraf açıkça muvafakat ederse keme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate
bunun da tutanağa geçirilerek altının imzalatılması alınmaz.
gerekir.
125
5
İspat Hukuku, Hüküm ve Davaya Son Veren Taraf Usûl İşlemleri
ceza hukuku anlamında yasaklanan hem de özel göre: “Taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elve-
hukuk anlamında hukuk düzeninin kendilerine rişli şekilde somutlaştırmalıdırlar. Tarafların, dayan-
izin vermediği bütün davranışların bu kapsama dıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı
dâhil bulunduğunun kabulü gerekir. Özellikle suç için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur.”
yahut şahsiyet hakkının ihlâli teşkil eden davra- Bu ilkeyi tamamlayan, daha doğrusu onun so-
nışlarla ulaşılan deliller hukuka aykırı yollarla elde mutlaştığı düzenlemeler ise dava ve cevap dilek-
edilmiş kabul edilirler. çelerine ilişkin maddelerdir. Nitekim, 119’uncu
Delilin hukuka aykırı yollarla elde edilmiş ol- maddenin birinci fıkrasının (e) ve (f ) bentleri ge-
masının yaptırımı, onun, davada hiçbir şekilde reğince, davacı dava dilekçesinde “davacının iddia-
kullanılmamasıdır. Hatta, ilgili vakıanın ispat- sının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası
sız kalması durumunda dahi bu kural geçerlidir. altında açık özetleri” ile “iddia edilen her bir va-
Hâkim, delilin hukuka aykırı yollarla elde edilmiş kıanın hangi delillerle ispat edileceği”ni göstermek
olup olmadığını re’sen dikkate almalıdır. Zira bu zorundadır. Keza, davalı da, cevap dilekçesinde,
husus kamu düzenine ilişkindir. “savunmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra
numarası altında açık özetleri” ile “savunmanın da-
yanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi de-
Delillerin Mahkemeye Bildirilmesi ve lillerle ispat edileceği”ni göstermek durumundadır
Sunulması (HMK m. 129/1/d-e).
Hukuk Muhakemeleri Kanunu, delillerin mah- Dava ve cevap dilekçelerinde deliller bakımın-
kemeye bildirilmesini ve sunulmasını belli bir usûl dan tek gereklilik, somutlaştırma yükü olmayıp,
ve süreye bağlamıştır. Nitekim, adı geçen Kanun, aynı zamanda davacı ve davalı ellerinde bulunan
ispat hakkını düzenlediği 189’uncu maddesinin bi- yazılı delilleri (belgeleri) de davanın başında dilek-
rinci fıkrasında, bu hususa açıkça vurgu yapan “Ta- çelerine eklemek ve başka yerden getirtilecek olan
raflar, kanunda belirtilen süre ve usûle uygun olarak belgeler hakkında bilgi vermek durumundadırlar.
ispat hakkına sahiptir” şeklindeki düzenlemeye yer Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 121’inci mad-
vermiştir. desine göre: “Dava dilekçesinde gösterilen ve davacı-
Delillerin mahkemeye bildirilmesinin usûl ve nın elinde bulunan belgelerin asıllarıyla birlikte harç
süresi birbirini tamamlayan farklı hükümlerle dü- ve vergiye tabi olmaksızın davalı sayısından bir fazla
zenlemiştir. Bu bağlamda dikkate alınması gereken düzenlenmiş örneklerinin veya sadece örneklerinin
ilk hüküm, Kanunun “taraflarca getirilme ilkesi”ni dilekçeye eklenerek, mahkemeye verilmesi ve başka
düzenlendiği 25’inci maddesinin ikinci fıkrasıdır. yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunla-
Buna göre, “Kanunla belirtilen durumlar dışında, rın bulunabilmesini sağlayıcı açıklamanın dilekçede
hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz”. O hâlde, yer alması zorunludur.” Bu düzenleme, cevap dilek-
kural, delillerin taraflarca mahkemeye bildirilmesi çesi bakımından da geçerlidir (HMK m. 129/2).
ve sunulmasıdır. Bu kuralın iki istisnası bilirkişi in- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun işbu (m.
celemesi ve keşif delilidir (HMK m. 266, m. 288/1). 121 ve m. 129/2) düzenlemelerinin gereğinin yeri-
Hâkim bu delillere, taraflar açıkça istememiş olsa ne getirilmemiş olması durumu m. 139/1, ç ve m.
bile, kendiliğinden başvurabilir. 140/5’de düzenlenmiştir. HMK m. 139/1, ç gere-
ğince mahkeme, ön inceleme duruşmasına daveti-
yede “Davetiyenin tebliğinden itibaren iki haftalık
kesin süre içinde tarafların dilekçelerinde gösterdik-
dikkat leri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye
Delillerin taraflarca mahkemeye getirilmesi zo- sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin ge-
runluluğunun iki istisnası bilirkişi incelemesi ve tirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları,
keşiftir. bu hususların verilen süre içinde yerine getirilmemesi
hâlinde o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacakla-
rına karar verileceği” düzenlenmiştir. Ön inceleme
İkinci ilkesel hüküm, Kanun’un 194’üncü duruşmasında, HMK 139’uncu madde uyarınca
maddesinde düzenlenen “somutlaştırma yükü ve yapılan ihtara rağmen dilekçelerinde gösterdikleri
delillerin gösterilmesi”ne dair düzenlemedir. Buna belgeleri sunmayan veya belgelerin getirtilmesi için
126
5
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
gerekli açıklamayı yapmayan tarafın bu delillere ve nerede dinleneceği yahut raporunda nelerin
dayanmaktan vazgeçmiş sayılmasına karar verilir yer alacağı ilgili delil bakımından ayrıca düzenlen-
(HMK m. 140/5). miştir. Ancak, bütün deliller bakımından geçerli
Tarafların ellerinde bulunmayan ve incelenme- olmak üzere, Kanun, genel hükümler olarak bazı
sine karar verilen delillerin getirtilmesi için, mah- düzenlemelere yer vermiştir. Buna göre;
kemece, ilgili resmi makam ve mercilerle üçüncü 1. Kanunda belirtilen hâller dışında, deliller
kişilere bu husus bildirilir (HMK m. 195, c. 1). davaya bakan mahkeme huzurunda, müm-
Belirtmek gerekir ki belgelerin mahkemeye kün olduğu kadar birlikte ve aynı duruşma-
bildirilmesi ve sunulması hakkında öngörülen bu da incelenir. Zorunlu hâllerde, bazı delillerin
düzenlemeler mutlak değildir. Zira Hukuk Muha- incelenmesi başka bir duruşmaya bırakılabi-
kemeleri Kanunu’nun 145’inci maddesi gereğince: lir. Başka yerde bulunan ve mahkemeye ge-
“Taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil tirilemeyen deliller, o yerde istinabe yoluyla
gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürül- toplanabilir. Delillerin incelenmesi veya
mesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya beyanların dinlenmesi sırasında taraflar isti-
süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan nabe olunan mahkemede hazır bulunabilir
kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gös- ve delillerle ilgili açıklama haklarını kullana-
terilmesine izin verebilir.” bilirler. Bu hususu sağlamak için, taraflara
incelemenin yapılacağı tarih ve yer bildiri-
Buraya kadarki açıklamalar, bütün delillerin
lir. Bu davet üzerine taraflar istinabe olunan
mahkemeye bildirilmeleri, bildirilmiş olan bir de-
mahkemede hazır bulunmasalar dahi delil-
lilden vazgeçilmesi ve ayrıca yazılı delillerin (belge-
ler incelenir veya beyanlar dinlenir (HMK
lerin) mahkemeye sunulması açısından geçerlidir.
m. 197, m. 195, c. 2).
Buna karşılık, tanık, bilirkişi ve keşif delillerine
dayanılması durumunda, hangi vakıaların bu de- 2. Delil gösteren taraf, karşı tarafın açık izni
lillerle ispatlanacağının belirtilmesi yeterli olup, olmadıkça, o delile dayanmaktan vazgeçe-
davanın başında hangi tanıkların dinletileceğinin mez (HMK m. 196).
yahut kimin bilirkişi atanmasının isteneceğinin ya- 3. Kanuni istisnalar dışında hâkim delilleri
hut keşfin ne zaman ve nasıl icra edilmesinin de serbestçe değerlendirir (HMK m. 198). Bu-
mahkemeye bildirilmesine gerek yoktur. Zira, her radaki istisnalardan maksat kesin delillerdir.
şeyden önce, tamamı takdirî delillerden olan bu Bir vakıa hakkında kesin delil bulunması
delillere ilgili vakıa bakımından gidilebilip gidile- halinde hâkim o vakıa iddiasını doğru ka-
meyeceğini hâkim takdir edecektir. Öte yandan bi- bul etmek zorundadır.
lirkişi ve keşif deliline hâkim zaten kendisi de re’sen 4. Mahkeme, taraflarca gösterilmiş olan de-
başvurabilir. Kaldı ki, bu delillerin davanın başında lillerin incelenmesinden sonra, davanın
mahkemeye ‘getirilmesi’ zaten fiilen imkânsız olup muhakeme ve hüküm için yeterli derecede
olsa olsa en fazla ‘bildirilmeleri’ söz konusu olabilir, aydınlandığını anlarsa, tahkikatın bittiğini
ki bu bildirimin kategori olarak yapılması zaten is- kendilerine bildirir (HMK m. 146). Ancak,
tenmiş, sadece isim bazındaki somutlaştırma gerek- hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zo-
li görülmemiştir. Bu adım, ilgili vakıanın incelen- runlu kıldığı durumlarda, maddi veya hu-
mesi sırası geldiğinde yapılacaktır. Yemin delili ise, kuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü
zaten kural olarak ancak kesin delille ispatı gereken hususlar hakkında delil gösterilmesini iste-
bir vakıa hakkında bu türden bir delilin bulunama- yebilir (hâkimin davayı aydınlatma ödevi,
ması üzerine son çare olarak başvurulan bir delil HMK m. 31).
olduğundan, buna başvurulması için söz konusu
aşamaya gelinmiş olmasının beklenmesi doğaldır. Senetle (Kesin Delille) İspatı Gereken
Vakıalar ve Kesin Deliller
Delillerin İncelenmesi İspatı söz konusu olan vakıanın, niteliği iti-
Her bir delilin nasıl inceleneceği, o somut de- bariyle kesin delillerden biriyle de ispatlanabil-
lilin özelliğine göre farklılık gösterir. Örneğin ta- mesinin mümkün olduğu hâllerde, o vakıanın
nığın ifadesinin nasıl alınacağı, bilirkişinin nasıl mutlaka kesin delille ispatının gerekli olup ol-
127
5
İspat Hukuku, Hüküm ve Davaya Son Veren Taraf Usûl İşlemleri
madığına bakılmaksızın, ilgili taraf, elindeki ke- delille) ispatlanabilir. Buna karşılık, haksız fiiller,
sin delili kullanabilir. Dolayısıyla, taraflar, tak- maddî olaylar, haksız iktisaplar senetle ispat kuralı
diri delille ispatın caiz olduğu davalarda da eğer kapsamına dahil bulunmayıp (zaten niteliği gereği
varsa, ellerindeki kesin delillere müracaat ederek de buna elverişli bulunmayıp) her türlü delille is-
ilgili vakıayı ispatlayabilirler. patlanabilirler.
Buna karşılık, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Hukuki işlemin konusunun da “bir hakkın
200 ve 201’inci maddelerinde ancak kesin delillerle doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilen-
ispatlanabilen, (kural olarak) takdiri delillerle ispa- mesi, ertelenmesi, ikrarı veya itfası” olması gerekir.
tın caiz olmadığı bazı vakıalar öngörmüştür. Ancak, hukuki işlemin nitelik olarak taahhüt işle-
mi (borçlandırıcı işlem) yahut tasarruf işlemi (ka-
Senetle İspat Kuralı ve İstisnaları zandırıcı işlem) olması arasında herhangi bir fark
yoktur. Bunun yanında, ispatı gereken somut va-
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 200’üncü kıa dikkate alınarak değerlendirme yapılmalıdır.
maddesinde öngörülen senetle ispat zorunluluğu
Örneğin, ispatı söz konusu olan vakıa hizmet söz-
hukuki işlemlere ilişkindir. “Senetle ispat kuralı”
leşmesinin bizatihi kendisi (varlığı) ise, 2500 TL’yi
olarak da adlandırılan bu düzenleme gereğince, bir
geçmesi kaydıyla, senetle ispatı gerekir. Bu sözleş-
hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi,
meden doğan ücret borcunu işverenin ödediği id-
yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla ya-
diası da (ödeme tasarrufî bir işlem sayıldığından),
pılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki mik-
2500 TL’yi geçmesi kaydıyla, senetle ispatı gerekir.
tar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği
Buna karşılık, aynı hizmet sözleşmesinden doğan
takdirde senetle ispat olunması gerekir. Adı geçen
işçinin çalışma borcunu yerine getirip getirmediği
Kanun’un 201 inci maddesi ise parasal bir sınır
ise, çalışma bir maddi fiil olduğundan, her türlü
koymaksızın, “senede bağlı her çeşit iddiaya karşı
delille (tanıkla veya diğer takdiri delillerle de) is-
ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan
kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki patlanabilir. Kira gibi, devrevî (dönemsel) ödeme-
işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara leri (örneğin aylık belli bir miktar para ödenmesi)
ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz” şeklindeki bir ödemelerin söz konusu olduğu hukukî işlemlerde,
düzenlemeye yer vermiştir. Söz konusu bu ikinci parasal sınır belirlenirken, yıllık toplam miktarın
düzenleme de “senede karşı senetle ispat kuralı” ola- esas alınması gerektiği kabul edilmektedir.
rak adlandırılmaktadır. Öte yandan, senetle ispat kuralının geçerli
Gerek senetle ispat gerekse senede karşı senetle olabilmesi için, hukukî işlemin tarafı ile davanın
ispat kuralının geçerli olduğu vakıaların, senet ya- tarafının aynı olması gerekir. Diğer bir ifadeyle,
nında, diğer kesin deliller (yemin ve kesin hüküm) üçüncü kişiler arasında yapılmış olan bir hukuki iş-
ile de ispatlanabilmesi mümkün olduğundan, söz lemin, bu işlemin tarafı olmamış durumdaki dava-
konusu kurallar, aynı zamanda “kesin delille ispat cı tarafından işlemin taraflarından birisine (davalı
kuralı” ve “kesin delile karşı kesin delille ispat kuralı” olarak) karşı ileri sürülmesi durumunda, senetle is-
olarak da ifade edilir. Keza, kesin delille ispatın ge- pat kuralı işlemeyecek, ilgili hukuki işlem her türlü
rekli olduğu durumlarda, elinde böyle bir delil bu- delille ispatlanabilecektir.
lunmayan tarafın müracaat ettiği takdirî delil çoğu İspat yükü kendisinde olan tarafın, senetle ispatı
zaman tanık delili olduğundan ve tanık takdiri de- gereken bir vakıayı takdiri delille ispata kalkışması
liller arasında en önemli yeri işgal ettiğinden, aynı durumunda, hâkim bunu re’sen gözetir (HMK m.
kurallar “tanıkla ispat yasağı” olarak da ifade edilir. 189/3). Bu durumda, hâkimin yapması gereken,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun senetle is- karşı tarafa muvafakatının bulunup bulunmadığını
pat kuralını düzenleyen 200’üncü maddesi mün- sormaktır. Eğer hasım açıkça muvafakat ederse ke-
hasıran hukuki işlemleri esas almıştır. Bir davada sin delille ispatı gereken bir vakıa takdiri delille de
ispatı gereken vakıa eğer borçlar hukuku anlamın- ispatlanabilir (HMK m. 200/2).
da hukuki işlem kabul edilebiliyorsa ve (davanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 201’inci
açıldığı yahut ispatın söz konusu olduğu anda maddesinde düzenlenen “senede karşı senetle ispat”
değil) yapıldığı andaki miktar yahut değeri ikibin- kuralı, parasal sınır dışında, 200’üncü maddedeki
beşyüz Türk Lirasını geçiyorsa, ancak senetle (kesin kuralla aynıdır. Buna göre, bir senedin ihtiva ettiği
128
5
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
bir kaydın hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara
veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre bel-
ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa gedir.” Bu düzenleme kapsamına giren üç
bile, tanıkla ispat olunamaz (kesin delille ispatlan- belge türünün ayırt edilmesi gerekir. Bunlar
malıdır). Burada da, ileri sürülen (karşı) vakıa id- “nitelikli belge” olarak tanımlanabilecek se-
diasının bir hukuki işlem olması (örneğin senede net, ilâm (kesin hüküm) ve resmî belgelerdir.
bağlanmış 1500 TL’lik bir ödüncün geri ödendiği Senet ve ilâm kesin delil teşkil ettiğinden (se-
iddiası); keza, hukuki işlemin taraflarıyla davada net için bkz. HMK m. 204, 205; ilâm için
bu hukuki işlemi ileri süren ve işlemin kendisine bkz. HMK m. 204/1), onların artık alelâde
karşı ileri sürüldüğü tarafların örtüşmesi gerekir. belge sayılarak “delil başlangıcı” niteliği açı-
Senetle ispat kuralının katı şekilde uygulanma- sından tartışılmalarına gerek yoktur. Bunun
sının ortaya çıkarabileceği sakıncaların bir ölçüde gibi, resmî sicil ve belgelerin içerdiği vakıa-
de olsa giderilmesi amacıyla, kanun, bu kurala istis- ların da, Türk Medenî Kanunu’nun 7’nci
nalar getirmiştir. Bu istisnalar şöylece sıralanabilir: maddesi gereğince, aksi ispatlanıncaya ka-
dar doğru kabul edilmesi gerektiğinden,
1. Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde bunların da “delil başlangıcı” çerçevesinde
delil başlangıcı bulunursa, takdiri delillere değerlendirilmelerine ihtiyaç bulunmaz. Bu
(ve bunlar arasında özellikle tanık deliline) üç nitelikli belge dışında kalıp söz konusu
müracaat edilebilir (HMK m. 202/1). Bu tanıma (HMK m. 199) giren her belge, delil
istisna, hem senetle ispat kuralı (HMK m. başlangıcının ‘belge’ unsurunu karşılamak
200) hem de senede karşı senetle ispat kuralı için yeterlidir.
(HMK m. 201) açısından geçerlidir.
b. Bir belgenin delil başlangıcı kabul edilebil-
Delil başlangıcının ne olduğu, Hukuk Muha- mesinin ikinci koşulu, onun “iddia konusu
kemeleri Kanunu’nun 202’nci maddesinin ikinci hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli ol-
fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre; “delil başlan- mamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi
gıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına muhtemel göstermesi”dir. Buradaki ‘ispata
yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi yeterli olamama’ içerilen bilginin eksikliğin-
muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen den (tam olmayışından) kaynaklanabileceği
kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönde- gibi, bilginin tamlığına rağmen belgenin ger-
rilmiş belgedir.” çekliğin kesin olmayışından da (örneğin bir
e-posta, senedin fotokopisi) kaynaklanabilir.
c. Delil başlangıcının üçüncü unsuru, yukarı-
Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin daki nitelikleri taşıyan belgenin “kendisine
tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, karşı ileri sürülen kimse veya onun temsilcisi ta-
söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve rafından verilmiş veya gönderilmiş” olmasıdır.
kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilci- 2. Senetle ispat kuralının ikinci istisnası, is-
si tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir. patı gereken vakıa açısından senet almanın
imkânsız olmasıdır. Buradaki ‘imkânsızlık’
maddî yahut manevî şekilde tezahür edebi-
Delil başlangıcının tam olarak neyi ifade ettiğinin lir. Her iki imkânsızlık türü de aynı mad-
anlaşılabilmesi için, bu düzenlemede geçen unsurla- dede (HMK m. 203/1/a-d) düzenlenmiştir.
rın biraz daha yakından ele alınması uygun olur: Buna göre, aşağıdaki hâllerde senet alınma-
sı imkânsız kabul edildiğinden, söz konusu
a. Delil başlangıcından söz edebilmek için, her hâllerde, senetle ispat kuralına tâbi olan va-
şeyden önce, ortada bir ‘belge’ bulunması kıa takdirî delille de ispatlanabilir:
gerekir. Belgenin ne olduğu, Hukuk Muha-
a. Altsoy ve üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba,
kemeleri Kanunu’nun 199’uncu maddesin-
kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemler,
de düzenlenmiştir. Buna göre, “uyuşmazlık
konusu vakıaları ispata elverişli, yazılı veya b. İşin niteliğine ve tarafların durumlarına
basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğ- göre, senede bağlanmaması teamül olarak
raf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler yerleşmiş bulunan hukuki işlemler,
129
5
İspat Hukuku, Hüküm ve Davaya Son Veren Taraf Usûl İşlemleri
c. Yangın, deniz kazası, deprem gibi senet Kesin delillere müracaat edilmesi sadece “kesin
alınmasında imkânsızlık veya olağanüstü delille ispatı gereken vakıalar (HMK m. 200, 201)
güçlük bulunan hâllerde yapılan işlemler, açısından söz konusu değildir. Bilâkis, bu vakıalar
d. Hukuki işlemlerde irade bozukluğu ile aşırı bakımından kesin delile müracaat zorunlu, buna
yararlanma iddiaları, karşılık, sair vakıalar bakımından ise ihtiyaridir.
e. Hukuki işlemlere ve senetlere karşı üçüncü Diğer bir ifadeyle, takdirî delille ispatı gereken va-
kişilerin muvazaa iddiaları. kıalar için de (eğer varsa) kesin delile müracaat edi-
lebilir ve böyle bir durumda, söz konusu kesin delil
Sayılan bu imkânsızlık hallerinden ilk ikisinde
(ilgili vakıa açısından) hâkimi bağlar.
manevî, diğer üçünde ise maddi imkânsızlık bu-
lunduğu söylenebilir.
Senede karşı senetle ispat kuralı açısından ba- İlâm
kıldığında, eğer hukuki işlemin tarafları, söz ko- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 301 inci
nusu manevi imkânsızlığı bertaraf ederek hukuki maddesinin ikinci fıkrası gereğince ilâm, mahke-
işlemi senede bağlamışlarsa artık “onun hüküm ve menin nihai kararının taraflara verilen tasdikli nüs-
kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelik- hasıdır. Eğer söz konusu nihai karar, uyuşmazlığı
te bulunan hukuki işlemler” açısından da manevî esastan çözen bir karar ise (yani, hüküm ise), böy-
imkansızlıktan söz edilemez. Diğer bir ifadeyle, le bir kararın kesinleşmesiyle birlikte ortaya ‘kesin
senede karşı senetle ispat kuralı açısından, ma- hüküm’ (kazıyei muhkeme = maddî anlamda ke-
nevi imkânsızlık sebebine dayanılarak takdirî de- sin hüküm) çıkar. Kesin hüküm olmaya bağlanan
lillere müracaat edilemez. Buna karşılık, maddi sonuçlardan (HMK m. 303) birisi ise onun kesin
imkânsızlık hâlleri, senede karşı senetle ispat kuralı delil teşkil etmesidir. Kesin hükmün kesin delil
açısından da geçerlidir. olarak objektif ve sübjektif sınırlarının belirlenme-
3. Başlangıçta mevcut olan senedin mücbir si ayrı bir konudur. Buna ilişkin kapsamlı açıkla-
sebep sayılabilecek şartlar altında kaybol- malara girmeksizin şunu söylemek mümkündür
ması durumunda da, senetle ispatı gereken ki, kesin hükmün taraflara verilen tasdikli nüshası
bir vakıa takdirî delille ispatlanabilir. Hem durumundaki ‘ilâm’ın (sahteliği ispatlanıncaya ka-
senetle ispat kuralı (HMK m. 200) hem de dar) kesin delil teşkil ettiği, Hukuk Muhakemeleri
senede karşı senetle ispat kuralı (HMK m. Kanunu’nun 204 üncü maddesinin birinci fık-
201) açısından geçerli olan bu istisna Hu- rasında açıkça düzenlenmiştir. Öyle ki bir ilâmın
kuk Muhakemeleri Kanunu’nun 203’üncü sahteliği ispat olunmadıkça aksinin ispatı mümkün
maddesinin (e) bendinde düzenlenmiştir. değildir (HMK m. 204/1).
Buna göre, “bir senedin sahibi elinde bek-
lenmeyen bir olay veya zorlayıcı bir nedenle
yahut usûlüne göre teslim edilen bir memur Senet
elinde veya noterlikte herhangi bir şekilde Senet kavramı kanunlarımızda tanımlanma-
kaybolduğu kanısını kuvvetlendirecek delil mıştır. Öğretide genellikle kabul gören tanıma göre
veya emarelerin bulunması hâli”nde, kesin senet, bir kimsenin, kendisi aleyhine delil teşkil
delille ispatı gereken vakıa için takdirî de- etmek üzere meydana getirdiği ve kendi imzası-
lillere başvurulabilir. Ancak bu durumda, nı taşıyan yazılı belgedir. Bu tanımda eksik kalan
öncelikle senedin, maddede belirtilen ko- hususlar, bu belgenin fizikî bir varlığının olması
şullarda kaybolduğunun (takdirî deliller ve belli bir vakıa hakkında tam bir bilgi ihtiva et-
veya emarelerle) ispatlanması gerekir. mesidir. Bu unsurlar da ilave edildiğinde (medenî
usûl hukuku anlamında) senet şöyle tanımlanabi-
Kesin Deliller lir: Bir davada, uyuşmazlığın çözümü açısından
önem taşıyan bir vakıa hakkındaki tam ve kesin bir
Kesin deliller üç tanedir: Bunlar; ilâm, senet ve
bilgiyi dış dünyada (fizikî alemde) varlık kazanmış
yemindir. Senet ve yemin, Hukuk Muhakemeleri
bir cisim üzerindeki yazıyla barındıran ve aleyhine
Kanunu’nda nispeten kapsamlı olarak düzenlen-
kullanılacağı kişinin imzasını taşıyan belge senettir.
miştir. İlâm kavramına ise daha dar kapsamda yer
Buna göre senedin dört unsuru vardır:
verilmiştir.
130
5
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
131
5
İspat Hukuku, Hüküm ve Davaya Son Veren Taraf Usûl İşlemleri
Düzenlenmesine bir resmî makamın katıldığı Noterler yanında, diğer resmî makamların, ka-
senetler resmî senet sayılır. Bu resmî makam, ku- nunun açıkça verdiği yetkiye dayanarak, yapılma-
ral olarak noterdir. Çünkü, belgelere resmiyet ka- sına katıldıkları senetler resmî senet sayılırlar. Bu
zandırma görev ve yetkisi, aksine özel bir kanun çerçevede özellikle tapu dairelerinde ve yurt dışın-
hükmü olmadıkça noterlere verilmiştir (Noterlik daki Türk konsoloslukları önünde yapılan senetler
Kanunu m. 60/1-2; m. 72). Diğer bir ifadeyle, bir zikredilebilir.
belgenin düzenlenmesine noterler dışındaki bir
resmî makamın katılabilmesi için bu hususta özel Yabancı devlet makamlarınca hazırlanan resmî
bir kanun hükmünün bulunması gerekir. Buna belgelerin, Türkiye’de bu vasfı taşıması, belgenin
karşılık, noterin bir işleme resmiyet kazandırabil- verildiği devletin yetkili makamı veya ilgili Türk
mesi için, buna dair özel bir kanun hükmüne ih- konsolosluk makamı tarafından onaylanmasına
tiyaç yoktur. bağlıdır. Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası
Noterlerin katılımıyla yapılan senetler için iki sözleşmelerin yabancı resmî belgelerin tasdiki ile
farklı şekil öngörülmüştür. İlgilerin dışarıda hazır- ilgili hükümleri saklıdır (HMK m. 224).
layarak getirdikleri bir belgenin altını noter huzu- Noterlerce onaylama biçiminde yapılan senet-
runda imzalaması ve noterin de bu imzaların ilgili- ler ile diğer yetkili memurların görevleri içinde
lerce kendi huzurunda atıldığını şerh vererek kendi usûlüne uygun olarak düzenledikleri belgeler, aksi
imzasını ve noterlik mührünü koyması suretiyle
ispatlanıncaya kadar kesin delil sayılırlar (HMK m.
oluşturulan noter senedine “onaylama biçiminde
204/2). Öte yandan, resmî bir senetteki yazı veya
noter senedi” denir (Noterlik Kanunu m. 90-93).
Buna karşılık, ilgililerin noter huzuruna gelerek, imzayı inkâr eden tarafın bu iddiası (sahtelik iddi-
yapmak istedikleri hukuki işlemi notere sözlü ola- ası) ancak ilgili evraka resmiyet kazandıran kişiyi
rak anlatmaları, noterin bu çerçevede kaleme aldığı de taraf göstererek açacağı ayrı bir davada incele-
metnin ilgililerce okunarak, (isteklerine uygunsa) nip karara bağlanabilir. Asıl davaya bakan hâkim,
altının noter huzurunda imzalanması, noterin de gerekirse bu konuda imza veya yazıyı inkâr eden
bütün bu hususları şerh vererek kendi imzasını ve tarafa, dava açması için iki haftalık kesin bir süre
noterlik mührünü koyması suretiyle oluşturulan verir (HMK m. 208/4).
noter senedine ise “düzenleme biçiminde noter sene-
di” denir (Noterlik Kanunun m. 84-86).
Onaylama veya düzenleme şeklinde yapılan
noter senetleri arasında ispat değeri açısından dikkat
herhangi bir fark bulunmayıp her ikisi de (diğer Resmî bir senetteki sahtelik iddiası, ancak ilgili evraka
unsurların bulunması kaydıyla) kesin delildir. Bu resmiyet kazandıran kişiyi de taraf göstererek açacağı
senetler arasında ispat hukuku açısından iki fark ayrı bir davada incelenip karara bağlanabilir.
vardır: Bunlardan birincisi, düzenleme şeklinde ya-
pılan noter senetlerinin aksinin ispatının mümkün
olmaması, bilâkis bunların ancak sahteliğinin ileri Bir senedin sahte olduğuna dair karar kesinleş-
sürülebileceği diğer bir ifadeyle, sahtelikleri ispat- tikten sonra, senedin altına sahte olduğu yazılarak
lanmadıkça, aksini ispatın mümkün olmamasıdır senet iptal olunur. Resmî senetlerde, senedin ilgi-
(HMK m. 204/1; karş. HMK m. 204/2). İkinci
li dairedeki aslı da bu yolla iptal edilir (HMK m.
farklılık ise, düzenleme şeklinde yapılmış bir noter
212).
senedi, eğer kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını
ihtiva ediyorsa, İİK m.38 gereğince, ilâm hükmün- Belgenin sahte olmadığına dair hukuk mahke-
de sayılır (ilâmlar gibi icra olunur). mesince verilen karar kesinleştikten sonra, söz ko-
nusu belge hakkında ceza mahkemesinde de sahte-
lik iddiası dinlenmez. Ceza mahkemesince belgeyi
düzenleyen hakkında ceza verilmesine yer olmadığı
dikkat ya da beraat kararı verilmiş olması, hukuk mahke-
Onaylama ve düzenleme şeklinde yapılan noter se- mesinin belgenin sahteliğini incelemesini engelle-
netleri arasında ispat değeri açısından bir fark yoktur. mez (HMK m. 214).
132
5
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Yemin
Kesin delillerin üçüncüsü olan “yemin”, niteliği
dikkat itibariyle bir vakıa hakkında bilgi vermeye elverişli
Ceza mahkemesince belgeyi düzenleyen hakkında değildir. Sadece, taraflardan birisinin, ispatsız kalan
ceza verilmesine yer olmadığı ya da beraat kararı ve- bir vakıanın doğru olduğunu, ‘kanunda belirtilen
rilmiş olması, hukuk mahkemesinin belgenin sahteli- özel bir şekle riayet ederek’ bildirmesi durumunda,
ğini incelemesini engellemez. onun bu beyanının “doğru kabul edilmesi” söz ko-
nusu olmaktadır.
Burada sözü edilen, bir tarafın yemin ile teyid
Senet olmamakla birlikte, ticari davalarda ispat edilen ifadesinin doğru kabul edilmesi (taraf yemi-
aracı olarak önemli bir yer tutan ticari defterler, ni) olup doğrudan ispata ilişkindir. Buna karşılık,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu tarafından ayrı- Kanun, bazı hâllerde, tanık, bilirkişi ve tercüman
ca düzenlenmiştir. Kanun’un 222’nci maddesine gibi üçüncü kişileri, yapacakları açıklamalarda doğ-
göre, mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari ru söylemeye sevk etmek amacıyla da bu kişilere
defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflar- yemin verdirilmesini öngörmektedir. Bu (ikinci)
dan birinin talebi üzerine karar verebilir. Ticari durumda yeminden beklenen, sadece ilgili kişiyi
defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edi- doğru söylemeye yönlendirmekten ibaret olup; o
lebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usûlüne kişinin (örneğin tanığın) yemin teyidi altındaki
uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları açıklamalarına doğruluk değerinin atfedilmesi söz
yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrula- konusu değildir.
mış olması şarttır. Belirtilen şartlara uygun olarak Delil olan yeminin konusu, davanın çözümü
tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefle- bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişi-
ri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer nin kendisinden kaynaklanan vakıalardır (HMK
tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari m. 225, c.1). Bir kimsenin bir hususu bilmesi onun
defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması kendisinden kaynaklanan vakıa sayılır (HMK m.
veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi 225, c.1).
yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer
kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer Yemin deliline, çoğunlukla, kesin delille ispatı
tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak gerektiği hâlde bu türden başka bir delil (ilâm, se-
tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir ka- net) bulunmadığı için ispatsız kalması söz konusu
yıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine olan vakıalar için, ispat yükü kendisine düşen ta-
delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak raf başvurur. Bununla birlikte, takdirî delille ispatı
tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan mümkün olan bir vakıa hakkında da elde herhangi
kayıtlar birbirinden ayrılamaz. Açılış veya kapanış bir takdirî delil bulunmadığı hâllerde (veya bulun-
onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini masına rağmen) yemin deliline müracaat edilebil-
doğrulamayan ticari defter kayıtları ise ancak sahi- mesi mümkündür. Nitekim, Hukuk Muhakemele-
bi aleyhine delil olur. Taraflardan biri tacir olmasa ri Kanunu’nun 227’nci maddesinin birinci fıkrası
dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki aynen şöyledir: “Uyuşmazlık konusu vakıanın ispatı
kayıtları kabul edeceğini belirtir, ancak, karşı taraf için yeminden başka delili olduğunu beyan etmiş olan
defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden ta- taraf dahi yemin teklif edebilir.”
raf iddiasını ispat etmiş sayılır. Yemin deliliyle bir vakıanın doğru kabul edil-
mesinin hasmın inisiyatifine (dürüstlüğüne) bı-
rakıldığı, hatta yemin bir kesin delil olduğu için,
hasmın davranışının mahkemeyi dahi bağlayacağı,
dikkat bu sonuçların kabul edilmesinin ise kabul edilemez
Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul olduğu ileri sürülmektedir. Ancak unutmamak ge-
edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usûlüne rekir ki kesin delille ispatı gerektiği halde bu türden
uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları başka bir delil bulunmadığı için ispatsız kalması ve
yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış böylece ilgili dava bakımından yok farz edilmesi
olması şarttır. söz konusu bir vakıa için yemin, başvurulabilecek
son çaredir.
133
5
İspat Hukuku, Hüküm ve Davaya Son Veren Taraf Usûl İşlemleri
134
5
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
tarafından istenmesidir. Ancak yeminin konusu- kimseye sorabilir (HMK m. 237). Hâkim, yemin
nu oluşturan vakıa, her iki tarafın değil, yalnızca eden kimsenin beyanını dinleyip tutanağa geçirir
kendisine yemin teklif edilen tarafın şahsından ve yazılanları yüksek sesle huzurunda okur; beya-
kaynaklanıyorsa yemin iade edilemez (HMK m. nında ısrar edip etmediğini sorar ve verilen cevabı
230). Teklif ettiği yemin kendisine iade olunan ta- tutanağa kaydeder (HMK m. 238).
raf yemini eda ederse ilgili vakıa ispatlanmış; buna Yalan yere yemin edilmesi ceza hukuku anla-
karşılık, kendisine yemin iade olunan kimse yemin mında suçtur. Türk Ceza Kanunu’nun 275’inci
etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıa ispat edile- maddesine göre, hukuk davalarında yalan yere ye-
memiş sayılır (HMK m. 229/2). min eden davacı veya davalıya bir yıldan beş yıla
Yemin teklifi üzerine karşı tarafça seçilebilecek kadar hapis cezası verilir ancak dava hakkında hü-
üçüncü yol, ret ve iade edilmeyen (kabul edilen) ye- küm verilmeden önce gerçeğin söylenmesi hâlinde,
minin eda edilmesidir. Bu durumda, ilgili vakıanın cezaya hükmolunmaz. Ancak yemin eda edildikten
hangi ölçüde ispatlanmış sayılacağı, yemin eden ta- sonra, yalan yere yemin nedeniyle açılan ceza dava-
rafa sorulan sorulara alınan cevaplara (bu cevaplar sı, esas dava bakımından bekletici sorun yapılamaz
doğru kabul edilmek suretiyle) göre belirlenecektir. (HMK m. 239). Her hâlükârda, lehine karar veri-
Yeminin edası mahkeme huzurunda gerçekleşti- len tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere et-
rilir (HMK m. 233/1). Ancak yemin edecek kimse, tiğinin, ceza mahkemesinde kendisinin ikrarı veya
mahkemeye gelemeyecek kadar hasta veya engelli yazılı delille sabit olması durumunda, yargılamanın
ise hâkim, bulunduğu yerde o kimseye yemin etti- yenilenmesi yoluna gidilebilir (HMK m. 375/1/g).
rir. Bu sırada isterlerse taraf vekilleri ve karşı taraf
da hazır bulunabilir (HMK m. 235). Mahkeme-
nin yargı çevresi dışında oturan kimse, yemin için
davaya bakan mahkemeye gelmek zorundadır. An- dikkat
cak, yemin edecek kişi, mahkemenin bulunduğu Yalan yere yemin edildiğinin, ceza mahkemesinde
il dışında oturuyor ve bulunduğu yerde aynı anda kişinin kendisinin ikrarı veya yazılı delille sabit ol-
ses ve görüntü nakledilmesi yolu ile yemin icrası ması durumunda, yargılamanın yenilenmesi yoluna
mümkün değil ise istinabe yolu ile yemin ettirilir gidilebilir.
(HMK m. 236).
Hâkim, yeminin icrasından önce yemin edecek
kimseye, hangi konuda yemin edeceğini açıklar, ye- Takdirî Deliller
minin anlam ve önemini anlatır ve yalan yere yemin Deliller, ilişkin oldukları (hakkında bilgi taşı-
etmesi hâlinde cezalandırılacağı hususunda dikka- dıkları) vakıaların doğruluğunu kabul bakımından
tini çeker. Yemin edecek kimse, yemin konusunun hâkimin takdir yetkisini kaldırıp kaldırmamaları iti-
yeterli açıklıkta olmadığını ileri sürerse; hâkim, kar- bariyle ikiye ayrılır. Mevcudiyetleri ve usûlünce mah-
şı tarafın görüşünü aldıktan sonra derhâl bu konuda kemeye sunulmaları hâlinde, ilişkin oldukları vakıa-
kararını verir. Sonra “Size sorulan sorular hakkında, ları hâkimin doğru kabul etmek durumunda olduğu
gerçeğe uygun cevap vereceğinize ve hiçbir şey saklama- delillere kesin deliller; buna karşılık, hâkimin, ken-
yacağınıza namusunuz, şerefiniz ve kutsal saydığınız dileri üzerinden edindiği bilgiyi vicdanî kanaatiyle
bütün inanç ve değerler üzerine yemin eder misiniz?” değerlendirerek ilgili vakıanın gerçekliğini takdir
diye sorar. O kimse de “Bana sorulan sorular hak- ettiği delillere ise takdirî deliller adı verilir. Kesin de-
kında gerçeğe uygun cevap vereceğime ve hiçbir şey sak- liller, kanun tarafından belirlenmiş olup, ilâm, senet
lamayacağıma namusum, şerefim ve kutsal saydığım ve yeminden ibarettir. Bunlar dışında kalan bütün
bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum.” ispat araçları, (emareler bir tarafa bırakılacak olursa)
demekle yemin eda edilmiş sayılır. Yemin eda edi- “takdirî delil” kategorisine dahildir.
lirken, hâkim de dâhil olmak üzere hazır bulunan Takdirî delillerin bir kısmı Hukuk Muhakeme-
herkes ayağa kalkar (HMK m. 233/5). leri Kanunu tarafından sayılmıştır. Bunlar, (kesin
Hâkim, eksik olan noktaları tamamlamak veya delil sayılanlar dışında olmak üzere) belge, tanık,
açık olmayan hususları aydınlatmak için yeminin bilirkişi ve keşiftir. Ancak Kanunun 192’nci mad-
konusu ile bağlantılı gördüğü soruları yemin eden desi gereğince, kanunun belirli bir delille ispat
135
5
İspat Hukuku, Hüküm ve Davaya Son Veren Taraf Usûl İşlemleri
136
5
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
137
5
İspat Hukuku, Hüküm ve Davaya Son Veren Taraf Usûl İşlemleri
bep mahkemece kabul edilmemesine rağmen tanıklık Tanıklıktan çekinmeye ilişkin bu sebepler
yapmaktan çekinirse beşyüz Türk Lirasından beşbin mutlak değildir. Şöyle ki, 248 (kişisel sebepler) ve
Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına ve bu yüz- 249’uncu maddeler (sır sebebi) ile 250’nci madde-
den doğan giderleri ödemesine hükmedilerek, yeniden nin (a) bendindeki hâllerde;
dinlenilmek üzere yargılama başka güne bırakılır. a. Bir hukuki işlemin yapılması sırasında ta-
Tanık kendisine sorulan sorulara cevap vermez veya nık olarak bulundurulmuş olan kimse o iş-
yemin etmemekte direnirse o mahkemece iki hafta- lemin esası ve içeriği hakkında,
yı geçmemek üzere disiplin hapsine mahkûm edilir
b. Aile bireylerinin doğum, ölüm veya evlen-
(HMK m. 253).
melerinden kaynaklanan olaylar hakkında,
Tanıklıktan ret yahut yasaklılık olmamasına
c. Aile bireyleri arasında, ailevi ilişkilerden
karşılık, kanunda açıkça sayılan sebeplerin varlığı
kaynaklanan malî uyuşmazlıklara ilişkin va-
hâlinde tanıklıktan ‘çekinmek’ mümkündür (HMK
kıalar hakkında,
m. 247/1). Tanıklıktan çekinme sebepleri üç tanedir:
d. Taraflardan birinin hukuki selefi veya temsil-
1. Aşağıdaki kimseler kişisel nedenlerle tanık-
cisi olarak kendisinin yaptığı işler hakkında,
lıktan çekinebilirler (HMK m. 248):
tanıklıktan çekinilemez.
a. İki taraftan birinin nişanlısı,
Mahkeme tarafından çağrılan tanığa, her yıl
b. Evlilik bağı ortadan kalkmış olsa dahi
Adalet Bakanlığınca hazırlanan tarifeye göre, kay-
iki taraftan birinin eşi,
bettiği zaman ile orantılı bir ücret verilir. Tanık ha-
c. Kendisi veya eşinin altsoy veya üstsoyu, zır olmak için seyahat etmek zorunda kalmışsa yol
d. Taraflardan biri ile arasında evlatlık bağı giderleri ile tanıklığa çağrıldığı yerdeki konaklama
bulunanlar, ve beslenme giderleri de karşılanır (HMK m. 265).
e. Üçüncü derece de dâhil olmak üzere kan Tanıklar davaya bakan mahkemede dinlenir.
veya kendisini oluşturan evlilik bağı or- Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekliyse
tadan kalkmış olsa dahi kayın hısımları, tanığın olayın gerçekleştiği veya şeyin bulunduğu
f. Koruyucu aile ve onların çocukları ile yerde dinlenilmesine karar verebilir. Mahkeme,
koruma altına alınan çocuk, hasta veya özürlü olmasından dolayı gelemeyen
tanığı bulunduğu yerde dinler. Mahkemenin yar-
2. Kanun gereği sır olarak korunması gere-
gı çevresi dışında bulunan tanığın, bulunduğu yer
ken bilgiler hakkında tanıklığına başvu-
mahkemesi tarafından dinlenmesine karar verile-
rulacak kimseler, bu hususlar hakkında
bilir. İstinabe yolu ile dinlenilmesine karar verilen
tanıklıktan çekinebilirler. Ancak Avukatlık
tanığın, nerede, hangi gün ve saatte dinleneceği
Kanunu’nun 36’ncı maddesi saklı kalmak
hususu, talepleri hâlinde taraflara tebliğ edilir. Bu
üzere, sır sahibi tarafından sırrın açıklan-
durumda, tanığın, hangi hususlardan dolayı din-
masına izin verildiği takdirde, bu kimseler
leneceğini hâkim belirler (HMK m. 259). Tanık,
tanıklıktan çekinemezler (HMK m. 249).
dinlenmeden önce hakkında tanıklık yapacağı
3. Aşağıdaki hâllerde menfaat ihlâli sebebiyle olayla ilgili olarak, hâkim tarafından kendisine bil-
tanıklıktan çekinilebilir (HMK m. 250): gi verilir ve tanıklık edeceği konulara ilişkin bildik-
a. Tanığın beyanı kendisine veya 248’inci lerini söylemesi istenir (HMK m. 260).
maddede yazılı kimselerden birine doğru- Tanığa, dinlenmeden önce, gerçeği söylemesinin
dan doğruya maddi bir zarar verecekse, önemi, gerçeği söylememesi hâlinde yalan tanıklık
b. Tanığın beyanı kendisinin veya 248’inci suçundan dolayı cezalandırılacağı, doğruyu söyleye-
maddede yazılı kimselerden birinin şeref ceği hususunda yemin edeceği, duruşmada mahkeme
veya itibarını ihlal edecek ya da ceza so- başkanı veya hâkimin açık izni olmadan mahkeme sa-
ruşturmasına veya kovuşturmasına sebep lonunu terk edemeyeceği ve gerekirse diğer tanıklarla
olacaksa, yüzleştirilebileceği anlatılır (HMK m. 256).
c. Tanığın beyanı, meslek veya sanatına ait Tanıklar, hâkim tarafından ayrı ayrı dinlenir ve
olan sırların ortaya çıkmasına sebebiyet biri dinlenirken henüz dinlenmemiş olanlar salon-
verecekse. da bulunamazlar. Tanıklar gerektiğinde yüzleştiri-
138
5
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
lirler. Tanık, bildiğini sözlü olarak açıklar ve sözü engel olamaz. Hâkim, verilen yazılı cevapların ye-
kesilmeden dinlenir. Dinlenilme sırasında, tanık, tersiz olması hâlinde, tanığı dinlemek üzere davet
yazılı notlar kullanamaz. Şu kadar ki tanık tarihleri edebilir (HMK m. 246).
ve rakamları tespit etmek veya bazı hususları açık- Hâkim tanığın tanıklığı esnasında yalan söyle-
lamak ya da hatırlayabilmek için yazılarına bakmak diği veya menfaat temin ederek tanıklık ettiği hak-
zorunda olduğunu hâkime söylerse, hâkim derhâl kında yeterli delil veya emare elde ederse bir tu-
yazılarına bakmasına veya belirleyeceği duruşmada tanak düzenler ve bu tutanağı derhâl Cumhuriyet
yeniden dinlenmesine karar verebilir. Hâkim, ta- başsavcılığına gönderir. Ayrıca, hâkim, tanığın ve
nık sözünü bitirdikten sonra, ifade ettiği hususların suçta ortakları varsa onların tutuklanmasına da ka-
açıklanması veya tamamlanması amacıyla başka so- rar verebilir ve kovuşturma yapılmak üzere Cum-
rular da sorabilir. Tanığın sözleri tutanağa yazılarak huriyet başsavcılığına sevk eder (HMK m. 264).
önünde okunur ve tutanağın altı kendisine imza Zira, yalan yere tanıklık, Türk Ceza Kanunu’nun
ettirilir (HMK m. 261). 272 nci maddesinde ayrı bir suç olarak kabul edil-
Dinleme sırasında öncelikle tanıktan adı, so- miştir. Öte yandan, açıklamaları karara esas alınan
yadı, doğum tarihi, mesleği, adresi, taraflarla ak- tanığın, yalan tanıklık yaptığının karardan sonra bir
rabalığının veya başka bir yakınlığının bulunup ceza mahkemesi kararıyla sabit olması, bir yargıla-
bulunmadığı, tanıklığına duyulacak güveni et- manın yenilenmesi sebebidir (HMK m. 375/1/e).
kileyebilecek bir durumu olup olmadığı sorulur Son olarak belirtelim ki, taraflarca hazırlama
(HMK m. 254). ilkesinin geçerli olduğu davalarda hâkim kendili-
Tanığın davada yararı bulunmak gibi tanıklı- ğinden tanık deliline müracaat edemez. Dinlenen
ğının doğruluğu konusunda kuşkuyu gerektiren tanıkların beyanlarını hâkim serbestçe takdir eder
sebepler varsa, bunu iki taraftan biri iddia ve ispat (HMK m. 198).
edebilir (HMK m. 255).
Tanığın doğru söylemesini sağlamaya yönelik Bilirkişi Görüşü
olarak, ona yemin verdirilmesi de kabul edilmiştir. Uyuşmazlığın halli bakımından önem taşıyan
Yemin, tanığın dinlenilmesinden önce eda edilir. ve doğruluğunun anlaşılabilmesi hukukî bilgi dı-
Yemin eda edilirken hâkim de dâhil olmak üzere şında özel ya da teknik bilgi gerektiren çekişmeli
hazır bulunan herkes ayağa kalkar. Hâkim tanığa, bir vakıa iddiasının doğru olup olmadığın anlaşıla-
“Tanık sıfatıyla sorulacak sorulara vereceğiniz ce- bilmesi için görüş ve değerlendirmesine başvurulan
vapların gerçeğe aykırı olmayacağına ve bilginizden kişiye bilirkişi, bu kişi tarafından konu hakkında
hiçbir şey saklamayacağınıza namusunuz, şerefiniz hazırlanan rapora ise bilirkişi raporu denir. Medenî
ve kutsal saydığınız bütün inanç ve değerler üzeri- usûl hukuku anlamında delil olan, söz konusu bu
ne yemin ediyor musunuz?” diye sorar. Tanık da bilirkişi raporudur.
cevaben, “Sorulacak sorulara, hiçbir şey saklama-
dan doğru cevap vereceğime namusum, şerefim ve
kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine
yemin ediyorum.” demekle yemin eda edilmiş sayı-
lır (HMK m. 258).
Buna karşılık, dinlendiği sırada onbeş yaşını bi-
tirmemiş olanlar ile yeminin niteliğini ve önemini
kavrayamayacak derecede ayırt etme gücüne sahip
olmayanlar yeminsiz dinlenir (HMK m. 257).
Hâkim gerekli görülen hâllerde, sözlü olarak
dinlenmesi yerine, belirlenecek süre içinde cevap-
larını yazılı olarak bildirmesi için tanığa soru kağı-
dı gönderilmesine karar verebilir. Bu şekilde işlem
yapılması, tanığın vereceği cevabın hükme yeterli Resim 5.3 Bilirkişi
olup olmadığı hususunu hâkimin takdir etmesine
139
5
İspat Hukuku, Hüküm ve Davaya Son Veren Taraf Usûl İşlemleri
Tanığın aksine, bilirkişiye, (geçmişte meydana maları gereksiz ve anlamsızdır. Öte yandan, tanık
gelmiş olsa bile) mevcudiyetini hâlen (dava esna- delilinden farklı olarak, hâkim, taraflarca hazırlama
sında da) devam bir vakıa hakkında başvurulur. ilkesinin geçerli olduğu davalarda dahi, taraflar is-
Örneğin, geçmişte inşa edilmiş olan bir binada tememiş olsa bile, kendiliğinden bilirkişiye müra-
bilimsel açıdan gerekli ölçüde malzeme kullanılıp caat edebilir (HMK m. 266, c.1).
kullanılmadığı gibi. Keza, bilirkişi, tanıktan farklı Tanığın aksine, bilirkişi olarak görüşüne baş-
olarak, vakıanın veya durumun gerçekleştiği anda vurulabilecek kişilerin sayısı (en azından teorik
onun hakkında görme veya işitme duyularıyla sa- olarak) sınırlı bulunmadığından, bilirkişilik yap-
hip olduğu bilgiyi değil, genel olarak o vakıanın mak (kural olarak) zorunlu tutulmamış; öte yan-
anlaşılabilmesi için gerekli ve kendisinde mevcut dan, tanık açısından söz konusu olan endişelere
olan özel yahut teknik bilgiyi kullanmak suretiyle yer bulunmadığından, bilirkişinin tarafsızlığını ve
o vakıayı aydınlatmaya çalışır. Diğer bir ifadeyle, objektifliğini temin amacıyla, onun, hâkimlerde
bilirkişi, tanıktan farklı olarak, somut bir vakıanın olduğu gibi, iş görmekten reddi ve yasaklılığı kabul
oluşuna dair bireysel algılara dayanan bilgisini de- edilmiştir (HMK m. 272). Bu yapılırken kendisin-
ğil, özel yahut teknik uzmanlık bilgisi gerektiren den hareket edilen yaklaşım, bilirkişinin görevini
bir alanda önceden sahip olduğu genel bilgiyi kul- yaparken ‘hâkim yardımcısı’ sıfatıyla kamu görevlisi
lanarak somut bir vakıayı aydınlatmaya çalışır. sayılmasıdır (HMK m. 284).
Hukuk Muhakemeleri Kanunu, hukuki konu-
larda bilirkişiye gidilmesini açıkça yasaklamıştır
(HMK m. 266, c. 2). Zira, hâkimlik mesleğinin ge-
rektirdiği hukukî bilgiye sahip olmak ve bunu doğ- dikkat
ru şekilde uygulamak hâkimin görevidir (HMK m. Bilirkişiler, hâkim yardımcısı sıfatıyla kamu gö-
33). Öte yandan, hukuki bilginin somut vakıalara revlisi sayılır.
uygulanması maddi anlamda yargı işlevi sayılaca-
ğından, devredilemez nitelikteki bu yetkinin mün-
hasıran hâkim tarafından kullanılması anayasal bir Talep üzerine veya kendiliğinden gözeterek,
zorunluluktur (AY m.9). Konuya özel bir önem çözümü özel veya teknik bilgi gerektiren bir vakıa
veren Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 266’ncı hakkında bilirkişi incelemesine karar veren mahke-
maddesinde şöyle bir düzenlemeye yer vermiştir: me, bilirkişi olarak, yalnızca bir kişiyi görevlendire-
“Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilir. Ancak gerekçesi açıkça gösterilmek suretiyle,
bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi tek sayıda, birden fazla kişiden oluşacak bir kuru-
üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görü- lun bilirkişi olarak görevlendirilmesi de mümkün-
şünün alınmasına karar verir. Hâkimlik mesleğinin dür (HMK m. 267).
gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi Bilirkişinin kimler arasından seçileceği, Hukuk
mümkün olan konularda, bilirkişiye başvurulamaz.” Muhakemeleri Kanunu’nun 268’inci maddesinde
ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Buna göre; bilirkişi
(veya bilirkişiler), yargı çevresinde yer aldığı Bölge
Adliye Mahkemesi adli yargı adalet komisyonları
dikkat
Hukuki konularda mahkeme tarafından bilirki- tarafından, her yıl düzenlenecek olan listelerde yer
şiye başvurulamaz. alan kişiler arasından görevlendirilirler. Listelerde
bilgisine başvurulacak uzmanlık dalında bilirkişi-
nin bulunmaması hâlinde, diğer bölge adliye mah-
Taraflar, ileri sürdükleri bir vakıayı bilirkişi gö- kemelerinde oluşturulmuş listelerden, burada da
rüşüyle ispatlayacaklarını davanın başında (dava yoksa liste dışından bilirkişi görevlendirilebilir. Ka-
veya cevap dilekçelerinde) bildirmelidirler. Ancak, nunların görüş bildirmekle yükümlü kıldığı kişi ve
bilirkişiye gidilip gidilmemesi ve gidilecekse bilirki- kuruluşlara görevlendirildikleri konularda bilirkişi
şinin seçimi mahkemenin kararına bağlı olduğun- olarak öncelikle başvurulur. Ancak kamu görevli-
dan, tarafların, davanın başında, bilirkişinin kim lerine, bağlı bulundukları kurumlarla ilgili dava ve
olması gerektiği konusunda bir bildirimde bulun- işlerde, bilirkişi olarak görev verilemez.
140
5
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Bilirkişilik yapmak kural olarak mecburî de- leşmişse mahkeme, hüküm verilinceye kadar, her
ğildir. Ancak, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, zaman bilirkişiyi re’sen görevden alabileceği gibi;
aşağıdaki hâllerde bilirkişilik görevinin kabulünü bilirkişi de mahkemeden, görevden alınma talebin-
zorunlu kılmıştır: de bulunabilir. Ret sebeplerinden birisinin, bilir-
• Resmî bilirkişiler, kişinin şahsında gerçekleşmesi hâlinde taraflar, bi-
lirkişinin reddini talep edebileceği gibi; bilirkişi de
• Bölge adliye mahkemesi adli yargı adalet
kendisini reddedebilir. Ret talebi veya bilirkişinin
komisyonları tarafından tutulan bilirkişi
kendisini reddetmesinin, ret sebebinin öğrenilme-
listelerinde yer alan kişiler,
sinden itibaren en geç bir hafta içinde yapılmış ol-
• Bilgisine başvurulacak konuyu bilmeksizin, ması şarttır. Ret sebeplerinin ispatı için, yemin tek-
meslek veya zanaatlarını icra etmesine ola- lif edilemez. Görevden alınma, ret ve bilirkişinin
nak bulunmayanlar, kendisini reddetmesine yönelik talep, bilirkişiyi gö-
• Bilgisine başvurulacak konu hakkında, revlendiren mahkemece dosya üzerinden incelenir
meslek veya sanat icrasına resmen yetkili ve karara bağlanır. Kabule ilişkin kararlar kesindir.
kılınmış olanlar. Redde ilişkin kararlara karşı ise ancak esas hakkın-
Mahkemece görevlendirilmeleri durumunda daki kararla birlikte kanun yoluna başvurulabilir.
bilirkişilik yapmak mecburiyetinde olan bu kişiler
ancak tanıklıktan çekinme sebeplerine veya mah-
kemece kabul edilebilir diğer bir sebebe dayanarak
bilirkişilikten çekinebilirler (HMK m. 270/2).
dikkat
Öte yandan, hâkimler hakkındaki yasaklılık Hâkimler gibi bilirkişilerin de iş görmekten reddi
(HMK m. 34) ve ret (HMK m. 36) sebepleriyle ve yasaklılığı kabul edilmiştir. Ancak bilirkişinin,
ilgili kurallar, bilirkişiler bakımından da uygulanır. aynı dava veya işte daha önceden tanık olarak
Ancak bilirkişinin, aynı dava veya işte daha önce- dinlenmiş bulunması, bir ret sebebi teşkil etmez.
den tanık olarak dinlenmiş bulunması, bir ret se-
bebi teşkil etmez. Hâkimler hakkındaki yasaklılık
sebeplerinden birisi, bilirkişinin şahsında gerçek-
Yaşamla İlişkilendir
“... 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 272. maddesi düzenlemesine göre; hâkimler
hakkındaki yasaklılık ve ret sebepleriyle ilgili kurallar, bilirkişiler bakımından da uygulanacaktır. Bu atıf
nedeniyle Kanun’un 36. maddesinin 1. fıkrasında; hakimin tarafsızlığından şüpheyi gerektirecek önem-
li bir sebebin bulunması hakimin reddi ve çekinme sebebi olarak düzenlenmiştir. Mahkeme kararlarının
her türlü şüpheden uzak olmasının gerekliliği ve verilen kararın tarafsızlığı ve doğruluğu konusunda
taraflarda hiçbir kuşkuya sebep olmaması zorunludur. Somut olayda; temyiz incelemesi aynı gün yapı-
lan benzer nitelikteki dosyalarda bilirkişi olarak rapor tanzim eden bilirkişi ...,... 1. İş Mahkemesi’nin
2015/396 esas; bilirkişi ..., 2015/653 esas; bilirkişi ... 2015/105 esas; bilirkişi ... 2015/476 vd. esas sayılı
dosyalarında davacı işçi vekili olarak yer almışlar ve bilirkişilik yaptıkları benzer başka dosyalarda bu du-
rum bozma sebebi yapılmıştır. Buna göre, bilirkişinin tarafsızlığı ilkesi ile çelişen bir olgu ortaya çıkmış
olup, Mahkemece diğer mahkemelerde de davalı ... aleyhine davası olmayan -davanın taraflarıyla ilişkisi
bulunmayan- bir bilirkişi seçilerek rapor alınması gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması bozma
nedenidir. O halde davalı vekilinin temyiz itirazı bu yönden kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır. …”
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, 21.05.2019, 2017/21805 E., 2019/11245 K., (Kazancı İçtihat Bankası)
141
5
İspat Hukuku, Hüküm ve Davaya Son Veren Taraf Usûl İşlemleri
142
5
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut mahkemesince hükme esas alındığı hâllerde, bu
belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuştu- mahkemenin yargı çevresi içinde yer aldığı Bölge
rulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular Adliye Mahkemesi hukuk dairesinde; Bölge Adli-
düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi; ta- ye Mahkemesince hükme esas alındığı hâllerde ise
yin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda Yargıtay ilgili hukuk dairesinde görülür. Devletin,
bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir. Mahke- sorumlu bilirkişiye karşı açacağı rücu davası, taz-
me, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse minat davasını karara bağlamış olan mahkemede
yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar görülür (HMK m. 286). Devlet, ödediği tazminat
inceleme de yaptırabilir (HMK m. 281). nedeniyle, sorumlu bilirkişiye, ödeme tarihinden
Bilirkişi incelemesinin soybağının tespiti ama- itibaren bir yıllık zamanaşımı süresi içinde rücu
cıyla yapılacak olması ve bunun için davanın taraf- eder. Hükme esas alınan bilirkişi raporu kasten
ları veya üçüncü kişilerden kan yahut doku örneği gerçeğe aykırı olarak düzenlenmişse bu durumda,
alınmasının gerekmesi durumunda, ilgili tarafın ceza zamanaşımı süresi uygulanır (HMK m. 287).
yahut üçüncü kişinin buna katlanması zorunluluğu Bilirkişi bahsinde üzerinde durulması gereken
özel olarak düzenlenmiştir (HMK m. 292). Buna son konu, uzman görüşü ve bilimsel mütalâadır.
göre, “uyuşmazlığın çözümü bakımından zorunlu ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 293 üncü
bilimsel verilere uygun olmak, ayrıca sağlık yönünden maddesi, her iki hususu birlikte düzenlemiştir.
bir tehlike oluşturmamak şartıyla, herkes, soybağının Buna göre “taraflar, dava konusu olayla ilgili olarak,
tespiti amacıyla vücudundan kan veya doku alınma- uzmanından bilimsel mütalâa alabilirler. Sadece bu
sına katlanmak zorundadır. Haklı bir sebep olmaksı- nedenle ayrıca süre istenemez. Hâkim, talep üzerine
zın bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde, hâkim in- veya resen, kendisinden rapor alınan uzman kişinin
celemenin zor kullanılarak yapılmasına karar verir. davet edilerek dinlenilmesine karar verebilir. Uzman
Üçüncü kişi tanıklıktan çekinme hakkı bulunduğunu kişinin çağrıldığı duruşmada hâkim ve taraflar gerek-
ileri sürerek bu yükümlülükten kaçınamaz.” li soruları sorabilir. Uzman kişi çağrıldığı duruşmaya
Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer de- geçerli bir özrü olmadan gelmezse, hazırlamış olduğu
lillerle birlikte serbestçe değerlendirir (HMK m. rapor mahkemece değerlendirmeye tabi tutulmaz.”
282).
Bilirkişinin “gerçeğe aykırı mütalâada bulunma- Keşif
sı” TCK’nın 276’ncı maddesiyle suç kabul edil- Keşif, hâkimin, uyuşmazlığın halli bakımından
miştir. Öte yandan, bilirkişinin hükme esas alınan önem taşıyan çekişmeli bir vakıa hakkında, görme,
husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bu- işitme, koku ve tat alma gibi, bizatihi kendi duyu
lunduğunun karardan sonra bir ceza mahkemesi organları vasıtasıyla doğrudan bilgi sahibi olabil-
kararıyla sabit olması, bir yargılamanın yenilenmesi mek amacıyla, taşınır veya taşınmaz eşya üzerinde
sebebidir (HMK m. 375/1/f ). inceleme yapmasıdır. Örneğin, bir kazanın mey-
Bilirkişinin gerçeğe aykırı raporunun hükme dana geldiği yerin görülmesi suretiyle kazanın ger-
esas alınması durumunda, bunun sebep oldu- çekleşme biçimi hakkında bilgi sahibi olmak; bir
ğu zararlardan dolayı hukuki sorumluk rejimi de fabrikanın yahut otoyolun gürültüsünün belli bir
hâkimlerin hukuki sorumluluğuna paralel ola- mesafeye kadar ulaşıp ulaşmadığını yerinde ince-
rak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 285 ilâ lemek gibi.
287’nci maddeleri arasında düzenlenmiştir. Buna
göre, bilirkişinin kasten veya ağır ihmal suretiyle
düzenlemiş olduğu gerçeğe aykırı raporun, mah-
kemece hükme esas alınması sebebiyle zarar gör- Keşif hâkimin, uyuşmazlığın halli bakımın-
müş olanlar, bu zararın tazmini için Devlete karşı dan önem taşıyan çekişmeli bir vakıa hakkın-
tazminat davası açabilirler. Devlet, ödediği tazmi- da, görme, işitme, koku tat alma gibi, kendi
duyu organları vasıtasıyla doğrudan bilgi sa-
nat için sorumlu bilirkişiye rücu eder (HMK m.
hibi olabilmek amacıyla taşınır veya taşınmaz
285). Devlet aleyhine açılacak olan tazminat da-
eşya üzerinde inceleme yapmasıdır.
vası, gerçeğe aykırı bilirkişi raporunun ilk derece
143
5
İspat Hukuku, Hüküm ve Davaya Son Veren Taraf Usûl İşlemleri
144
5
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
miş olan “tarafların dinlenmesi”, tarafların iddia ve disi isticvap olunur. Tüzel kişiler adına ise, onla-
savunmaları ile bunların dayandığı vakıaların ne- rı temsil yetkisine sahip kimseler isticvap olunur
lerden ibaret olduğunun anlaşılmasına hizmet eder. (HMK m. 170, m.172, c.1).
Öte yandan, tarafların dinlenmesi hukukî dinlenil-
me hakkının (HMK m. 27) bir gereği olup duruma
göre, hâkimin davayı aydınlatma görevinin (HMK
m. 31) bir yansıması olarak da ortaya çıkabilir. dikkat
İsticvap edilecek kişi tarafın bizatihi kendisidir,
Keza, taraflar tahkikat sırasında yapılan oturum-
bir tarafın avukatı taraf adına isticvab edilemez.
larda hazır bulunarak yapılan işlemler, tahkikatın
sonunda tahkikatın bütününe yönelik olarak ve ni-
hayet sözlü yargılama aşamasında da yargılamanın İsticvabına karar verilen kimseye bizzat davetiye
tamamı hakkında açıklamada bulunabilirler ve bu gönderilir ve belirlenen gün ve saatte isticvap olun-
açıklamaları mahkemece dinlenir ve dikkate alınır. mak üzere hazır bulunması gerektiği belirtilir. Da-
Ancak bütün bu dinlemeler, somut bir vakıanın is- vetiyede, ayrıca isticvap konusu vakıalar gösterilir;
patına yönelik değildir. ilgili tarafın geçerli bir özrü olmaksızın gelmediği
veya gelip de sorulara cevap vermediği takdirde, is-
ticvap konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağı ihtarı
İsticvap, bir tarafın kendisi aleyhine olan da yapılır. Çağrılan taraf özürsüz olarak gelmediği
bir vakıa hakkında mahkemece özel bir veya gelip de soruları cevapsız bıraktığı takdirde,
usûlle sorguya çekilmesidir. mahkemece sorulan vakıalar ikrar edilmiş sayılır
(HMK m. 171).
İsticvap, davanın görüldüğü mahkemede icra
Buna karşılık, bir delil olarak kabul edilmeyen edilir. Ancak isticvap olunacak kimse hastalık, en-
ve bu sebeple Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun gellilik veya benzeri sebeplerle mahkemeye bizzat
ispat ve delillere ilişkin değil bilakis tahkikata iliş- gelemeyecek durumda ise bulunduğu yerde istic-
kin beşinci bölümünde düzenlenen isticvap, ispat vap olunur. Keza, isticvap olunacak kişi, mahkeme-
konusuyla doğrudan ilgilidir. Zira, delil olarak ka- nin bulunduğu il dışında oturuyor ve bulunduğu
bul edilmese de düzenleniş gayesi, bir vakıa hak- yerde aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yolu
kında, bunun aleyhine olduğu kişiden ikrar elde ile isticvap olunması mümkün değil ise istinabe
etmeye çalışmaktır. İkrar edilen vakıa, sonuç olarak yolu ile isticvap olunur (HMK m. 172).
artık ispat faaliyetine konu kılınmayacak, mevcut
İsticvap hâkim tarafından yapılır. Hâkim, is-
ve doğru kabul edilecektir.
ticvaba başlamadan önce isticvap olunan tarafa
İsticvabın konusunu, davanın temelini teşkil gerçeği söylemesi gerektiği hususunu hatırlatır. İs-
eden, diğer bir ifadeyle, uyuşmazlıkta tarafların ticvap esnasında, karşı taraf ve taraf vekilleri hazır
iddia ve savunmalarını dayandırdıkları vakıalar ile bulunabilirler. İsticvap olunan taraf, mahkemenin
bunlarla ilişkisi bulunan hususlar oluşturur (HMK izni olmadıkça, yazılı notlar kullanamaz (HMK m.
m. 169, II). 173). İsticvap sonunda bir tutanak düzenlenir. İs-
Hâkim, isticvaba re’sen yahut taraflardan biri- ticvap olunan tarafça yapılan açıklamalar, sorulan
nin talebi üzerine karar verir (HMK m. 169/1). sorular ve verilen cevaplar tutanağa yazılır. Tutanak
İsticvap edilecek kişi ise tarafın bizatihi kendisidir. taraflar huzurunda okunduktan sonra altı isticvap
Tüzel kişiler adına, temsil yetkisine sahip kimse- olunan tarafa imzalatılır. İsticvap olunan taraf haklı
ler isticvap olunur. Diğer bir ifadeyle, bir tarafın bir gerekçe göstermeksizin tutanağı imzalamaktan
avukatının taraf adına isticvabı söz konusu olmaz. kaçınırsa, bu durum hâkim tarafından tutanakla
Ancak ergin olmayan veya kısıtlı bir kimse adına tespit olunur (HMK m. 174).
yapılmış bir işleme ilişkin olarak, o kişinin kanu- İsticvap sırasında hâkim, isticvabın konusunu
ni mümessili isticvap olunur. Ergin olmayan veya teşkil eden vakıa hakkında ikrar elde ederse, o vakıa
kısıtlı bulunan kişiye davasını bizzat yürütebilme tartışmalı olmaktan çıkar (mevcut ve doğru kabul
(dava ehliyeti) tanınan hâllerde ise bu kişinin ken- edilir). Buna karşılık, ikrarın elde edilemediği du-
145
5
İspat Hukuku, Hüküm ve Davaya Son Veren Taraf Usûl İşlemleri
rumlarda hâkimin yalnızca isticvap sırasında elde ettiği intiba ve kanaate dayanarak, ilgili vakıayı mevcut
ve doğru kabul etmesi mümkün değildir. Ancak takdiri delille ispatı caiz olan bir vakıa hakkında başkaca
takdiri diller mevcutsa ve hâkim bu delilleri inceleyerek ilgili vakıa hakkında bir kanaat edinmişse isticvap
sırasında edindiği intiba ve kanaatini, bunu pekiştirmek üzere kullanabilir.
Öğrenme Çıktısı
2 Delil kavramını, delil türlerini ve delillerin mahkemeye bildirilmesini açıklayabilme
146
5
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Tahkikatın Sona Ermesi Dava yoluyla ileri sürülen talep (iddia) ve (kural
Hâkim, tarafların iddia ve savunmalarıyla olarak) bu talebin karşılanamaz olduğu yönünde-
toplanan delilleri böylece inceledikten sonra, du- ki savunma, maddi hukuk tarafından düzenlenmiş
ruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü soyut hukuk normlarına dayanır. Bu soyut hukuk
hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir. Bu- kuralları, öngördükleri sonuçların (ki, bu sonuç-
nun üzerine taraflar, toplanan ve incelenen deliller lar somut davada davacı tarafça iddia olarak ileri
sürülmüştür) tanınabilirliğini belli koşullara (ko-
üzerinden, iddia ve savunmalarını dayandırdıkları
şul vakıa) bağlamıştır. Örneğin, haksız fiil sonucu
vakıaların sübût bulup bulmadığına ilişkin görüş
ortaya çıkan zararın zarar verenden tazmininin ta-
ve değerlendirmelerini mahkemeye sunabilir, keza,
lep edilebilmesinin koşulları, Borçlar Kanunu’nun
varsa tahkikatın genişletilmesine yönelik isteklerini
49’uncu maddesinde sayılmıştır. Somut davada
bildirebilirler. Örneğin, bu çerçevede, bir tarafın,
ileri sürülen talebin bu olması durumunda, talep
elinde olmayan sebepler yüzünden vaktinde ileri sahibinin talebini dayandırdığı somut vakıaların,
süremediği delilleri incelenebilir (HMK m. 145, c. Borçlar Kanunu’nun 49’uncu maddesindeki koşul-
2). Mahkeme tarafların tahkikatın tümü hakkın- lara karşılık geldiğinin tespit edilmiş olmasına bağ-
daki açıklamalarından sonra, tahkikatın genişletil- lıdır. İşte, sözlü yargılama aşamasında, bu “karşılık
mesi ve ikmal edilmesi gerektiği sonucuna varırsa, gelme” koşulunun sağlanıp sağlanmadığı değerlen-
yeniden gerekli delillerin toplanmasına ve incelen- dirilir. Bu faaliyet, bir başka deyişle, vakıaların hu-
mesine karar verir ve bunun için gerekli olan işlem- kuki nitelendirmesinin yapılmasıdır.
leri yapar. Buna karşılık, eğer tahkikatı gerektiren
bir husus kalmadığını görürse tahkikatın bittiğini
taraflara tefhim eder (HMK m. 146, m. 184).
Altlama faaliyeti, tarafların iddia ve sa-
vunma olarak ileri sürdükleri taleplerinin,
Sözlü Yargılama uygulanması gereken soyut hukuk kuralları
Mahkeme, tahkikatın bittiğini tefhim ettikten karşısında karşılanabilir olup olmadığının
sonra aynı duruşmada sözlü yargılama aşamasına değerlendirilmesidir.
geçer. Bu durumda taraflardan birinin talebi üze-
rine duruşma iki haftadan az olmamak üzere erte-
lenir. Hazır bulunsun veya bulunmasın sözlü yar- Tahkikatın tamamlanmasında hâkimin her iki
gılama için taraflara ayrıca davetiye gönderilmez. tarafa da tahkikat aşamasına (vakıaların toplanma-
Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sına) ilişkin değerlendirmelerini sormasında oldu-
sorar ve hükmünü verir. Şu kadar ki 150 nci madde ğu gibi, sözlü yargılama aşamasında da hâkimin,
hükmü saklıdır (HMK m. 186). her iki tarafa, mevcut vakıalar karşısında iddia ve
savunmanın ileri sürdüğü taleplerin hukuki açıdan
karşılanabilir olup olmadığı hakkındaki değerlen-
dirmelerini sözlü şekilde ifade ederek mahkemeye
sunabilmeleri için söz vermesi gerekir (HMK m.
dikkat
Mahkeme, tahkikatın bittiğini tefhim ettikten son-
186/2). Böylece, taraflar, iddia ve savunmanın,
ortaya çıkan vakıalar ve mevcut hukuki durum
ra aynı duruşmada sözlü yargılama aşamasına geçer.
karşısında, karşılanabilir olup olmadığını, karşı-
lıklı olarak ve kendi değerlendirmeleri açısından,
Sözlü yargılama, uyuşmazlığın halli bakımın- mahkemeye bildirirler. Tarafların değerlendirmele-
dan önem taşıyan vakıalardan tahkikat aşamasın- rini tamamlamalarını müteakip, hâkim, aynı otu-
daki ispat faaliyeti sonucu sübût bulanlar ile taraf- rumda, nihaî kararını verir ve bunu sözlü olarak
lar arasında çekişmeli olmadığı için ispat faaliyetine açıklayarak tutanağa kaydettirir (HMK m. 294/2-
konu kılınmayanlardan yola çıkılarak, tarafların id- 3). Hükmün böylece (sözlü şekilde) açıklanmasına
dia ve savunma olarak ileri sürdükleri taleplerinin, “hükmün tefhimi”, tefhim edilerek tutanağa geçiri-
uygulanması gereken soyut hukuk kuralları karşı- len karara ise “kısa karar” denir.
sında karşılanabilir olup olmadığının değerlendiril- Hükmün tefhimini, duruşmada bulunanlar
mesidir. Buna “altlama faaliyeti” de denmektedir. ayakta dinler (HMK m. 294/5).
147
5
İspat Hukuku, Hüküm ve Davaya Son Veren Taraf Usûl İşlemleri
148
5
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Taraflar, harcının ödenmiş olup olmamasına kesinlik, ilk derece mahkemesinin nihaî kararına
bakılmaksızın ilâmı her zaman alabilirler. Bakiye karşı gidilebilecek bir kanun yolunun bulunmama-
karar ve ilâm harcının ödenmemiş olması, hükmün sı yahut artık kalmamasıdır.
tebliğe çıkarılmasına, takibe konmasına ve kanun
yollarına başvurulmasına engel teşkil etmez (HMK
m. 302/1-2).
dikkat
Şekli anlamda kesin hüküm, ilk derece mah-
Hükmün Kesinleşmesi ve Kesin kemesinin nihaî kararına karşı gidilebilecek bir
Hüküm kanun yolunun bulunmaması veya kalmaması
İlk derece mahkemelerinin verdikleri karar- halinde oluşur.
lara karşı kural olarak kanun yoluna (istinaf,
temyiz) gidilebilir. Bazı durumlarda, nihai kara-
ra karşı kanun yoluna müracaat imkânı kaldırıl- Böylece (şeklî anlamda) kesinleşen bir hükümle
mıştır. Kanun yolları, ilk derece mahkemesinin halledilmiş bulunan bir uyuşmazlığın yeniden ilk
vermiş olduğu kararın hatalı (hukuka aykırı) derece mahkemesi önüne getirilememesi ve kesin-
yahut eksik olması ihtimali için öngörülmüş leşen kararın hem davanın taraflarını hem de bütün
olup, isteğe bağlı kılınmış ve bir süreye tâbi tu- mahkemeleri bağlamasına hükmün maddi anlam-
tulmuştur. Dolayısıyla, süresi içinde ve usûlüne da kesinleşmesi adı verilir. Maddi anlamda kesin-
uygun olarak müracaat edilmemesi durumunda, lik Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 303’üncü
hükmün re’sen kanun yolu incelemesi için bir maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, bir davaya
üst mahkemeye gönderilmesi söz konusu değil- ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer
dir. Öte yandan, ilk derece mahkemesinin ver- bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluştura-
diği nihai karara karşı yapılan kanun yolu mü- bilmesi için, her iki davanın;
racaatının usûlüne uygun olmaması yahut esas • taraflarının,
bakımından haksız olması durumunda da, vâki • dava sebeplerinin (davanın dayanağını teş-
müracaat, üst mahkeme tarafından reddedilir. kil eden vakıaların) ve
Buna göre, ilk derece mahkemesinden verilen • ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya
bir nihaî karar, aşağıdaki ihtimallerde kesinleşir: ait talep sonucunun
a. Nihai kararın verildiği anda kesin olması
aynı olması gerekir.
(HMK m. 341/2; m.362),
b. Kanun yoluna müracaat hakkından feragat
edilmesi (HMK m. 349),
c. Süresi içinde kanun yoluna müracaat edil- dikkat
memesi, Maddi anlamda kesin hüküm, her iki davanın
taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hü-
d. Kanun yoluna müracaatın üst mahkemece küm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun
reddedilmesi ve gidilebilecek başka bir ka- aynı olması hâlinde oluşur.
nun yolunun bulunmaması.
Bu dört ihtimalden birinin gerçekleşmesi du-
rumunda, ilk derece mahkemesinin nihaî kararına Kesin hükmün, ilişkin olduğu davanın yeniden
karşı gidilebilecek bir başka (olağan) kanun yolu ilk derece mahkemesi önüne getirilmesine engel
(başvurulabilecek bir üst mahkeme) bulunmadı- olması özelliğine “kesin hükmün olumsuz etkisi” de-
ğından veya artık kalmadığından, söz konusu ka- nir. Olumsuz bir dava şartı olan bu husus Hukuk
rar kesinleşir. Bu kesinliğe, “şeklî anlamda kesinlik” Muhakemeleri Kanunu’nun 114’üncü maddesinin
denir. Kısaca ifade etmek gerekirse, şeklî anlamda (i) bendinde düzenlenmiştir.
149
5
İspat Hukuku, Hüküm ve Davaya Son Veren Taraf Usûl İşlemleri
Öte yandan, kesin hükmün objektif (konu olan suretlerin altına veya bunlara eklenecek ayrı
itibariyle) kapsamına, sadece davada veya karşılık bir kâğıda yazılır, imzalanır ve mühürlenir (HMK
davada ileri sürülen taleplerden hükme bağlanmış m. 304).
olanlar dahildir. Buna karşılık, davada hükme bağ- Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında te-
lanmamış olan talepler varsa (örneğin faiz davada reddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar
hiç ileri sürülmemiş, yahut ileri sürülmesine rağ- içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan
men mahkemece faiz hakkında bir karar verilme- her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da
mişse), kesin hükmün objektif kapsamına bu hu- aykırılığın giderilmesini isteyebilir. Hüküm fıkra-
suslar dahil olmayacaktır. sında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar,
Kesin hükmün sübjektif (kişi itibariyle) kapsa- tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve
mına ise davanın tarafları ile onların küllî halefle- değiştirilemez (HMK m. 305).
ri yanında hükmün kesinleşmesinden sonra dava Taraflardan her biri, nihaî kararın tebliğinden
konusu şeyin mülkiyetini tarafların birisinden itibaren bir ay içinde, yargılamada ileri sürülme-
devralan yahut dava konusu şey üzerinde sınır- sine veya kendiliğinden hükme geçirilmesi gerekli
lı bir ayni hak veya fer’î zilyetlik kazanan kişiler olmasına rağmen hakkında tamamen veya kısmen
de dahildir. Ancak sonuncu grup açısından, Türk karar verilmeyen hususlarda, ek karar verilmesini
Medenî Kanunu’nun iyiniyetle mal edinmeye ait isteyebilir. Bu karara karşı kanun yoluna başvuru-
hükümleri saklıdır. Buna karşılık, müteselsil borç- labilir (HMK m. 305/A). Hükmün tamamlanması
lulardan biri veya birkaçı ile alacaklı arasında yahut bir yargılamada unutkanlık, dikkatsizlik veya ihmal
müteselsil alacaklılardan biri veya birkaçı ile borçlu gibi nedenlerle hakkında karar verilmeyen talepler
arasında oluşan kesin hüküm, diğerleri hakkında hakkında ek karar verilmesi imkânı sağlar.
geçerli değildir. Hükmün tavzihi veya tamamlanması, dilekçeye
hükmü veren mahkemeden istenebilir. Dilekçenin
bir nüshası, cevap süresi mahkemece belirlenerek
Hükmün Tashihi (Düzeltilmesi),
karşı tarafa tebliğ edilir. Cevap, tavzih veya tamam-
Tavzihi (Açıklanması) ve
lama talebinde bulunan tarafa tebliğ olunur. Mah-
Tamamlanması
keme, cevap verilmemiş olsa dahi dosya üzerinde
Hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer ben- inceleme yaparak karar verir; ancak gerekli görürse
zeri açık hatalar, mahkemece resen veya taraflardan iki tarafı sözlü açıklamalarını yapabilmeleri için
birinin talebi üzerine düzeltilebilir. Hüküm tebliğ davet edebilir. Mahkeme tavzih veya tamamlama
edilmişse hâkim, tarafları dinlemeden hatayı düzel- talebini yerinde gördüğü takdirde 304 üncü mad-
temez. Davet üzerine taraflar gelmezse, dosya üze- de uyarınca işlem yapar (HMK m. 306) ve ilgili
rinde inceleme yapılarak karar verilebilir. Tashih karar, mahkemede bulunan nüshalar ile verilmiş
kararı verildiği takdirde, düzeltilen hususlarla ilgili olan suretlerin altına veya bunlara eklenecek ayrı
karar, mahkemede bulunan nüshalar ile verilmiş bir kâğıda yazılır, imzalanır ve mühürlenir.
150
5
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Öğrenme Çıktısı
3 Sözlü yargılama ve hüküm aşamalarını açıklayabilme
151
5
İspat Hukuku, Hüküm ve Davaya Son Veren Taraf Usûl İşlemleri
152
5
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
muhakemenin ilk celsesinde vuku bulursa, karar ve kis, talep soncunun (veya savunmanın) dayandığı
ilâm harcının üçte biri, daha sonra olursa üçte ikisi vakıalara (bunlardan birine veya birkaçına yahut
alınır (Harçlar Kanunu m. 22). Karşı tarafın dava- tamamına) yöneliktir. Vakıanın ikrarı, bu vakıaya
da kendisini bir avukatla temsil ettirmiş olması ha- dayanılarak ileri sürülmüş olan talebe de muvafakat
linde, lehine hükmolunacak (yargılama gideri ni- verilmesini tazammun etmez. Örneğin, bir sözleş-
teliğindeki) vekâlet ücreti, Avukatlık Kanunu’nun meye dayanılarak ileri sürülen bir alacak iddiasında,
168’inci maddesi gereğince hazırlanan Avukatlık sözleşmenin ikrarına rağmen, davalı zamanaşımını
Asgari Ücret Tarifesi’nin 6’ncı maddesi gereğince, ileri sürerek talep sonucuna karşı çıkabilir.
feragat, delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı Davayı kabulün şekli, süresi ve sonuçları dava-
gereğinin yerine getirilmesinden önce yapılmışsa dan feragate paralel olarak düzenlenmiştir. Buna
tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısı, söz göre, kabul de tek taraflı bir irade beyanı olup,
konusu karar gereğinin yerine getirilmesinden son- kayıt ve şarta bağlanmaksızın, dilekçeyle veya yar-
ra yapılmışsa tamamı olarak belirlenir. gılama sırasında (mahkemede) sözlü olarak yapılır.
Feragat hâlinde mahkeme esas hakkında karar Davayı kabulün yargılama sırasında (mahkemede)
vermediğinden, onun yargılamayı sona erdiren ve sözlü olarak yapılması durumunda, bunun açıkça
usûle ilişkin bulunan kararı aleyhine sadece usûl tutanağa geçirilmesi ve altına davayı kabul eden
kurallarına aykırılık (örneğin feragatın süresinde davalının imzasının alınması bir geçerlilik şartıdır
ve usûlüne uygun yapılmadığı halde geçerli ka- (HMK m. 154/3/ç). Kısmi kabul hâlinde, kabul
bul edilmesi, özellikle yargılama giderlerine dair edilen kesimin dilekçede yahut tutanakta açıkça
kuralların doğru uygulanmamış olması gibi) id- gösterilmesi gerekir (HMK m. 309/3). Kabulün
diasıyla kanun yollarına gidilebilir. Buna karşılık, geçerli olabilmesi için karşı tarafın (davacının)
uyuşmazlığı sona erdiren taraf usûl işlemi niteli- muvafakatı yahut hâkimin onayı gerekli değildir
ğindeki feragatın kanun yollarında bozulabilmesi (HMK m. 309/2). Avukatla takip edilen davalar-
mümkün değildir. Ancak, eğer feragat işlemi irade da, avukatın (vekilin) müvekkili adına davayı kabul
bozukluğu (hata, hile, ikrah) sebebiyle sakat ise, edebilmesi için, vekâletnamesinde bu hususta açık
feragatın iptali istenebilir (HMK m. 311, c.2). bir yetkinin bulunması gerekir (HMK m. 74).
İptal talebi, henüz davanın görüldüğü mahkeme Davayı kabul de feragatte olduğu gibi, dava
usûle ilişkin nihai kararıyla yargılamayı şeklen de
açıldığı andan hüküm kesinleşinceye kadar her za-
bitirmemişse, aynı davada, buna karşılık söz ko-
man yapılabilir (HMK m. 310). Kabul, hükmün
nusu dava artık şeklen de sona ermişse açılacak
verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun
yeni bir davada ileri sürülebilir.
yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu
incelemesine gönderilmez ve ilk derece mahkemesi
Davayı Kabul veya bölge adliye mahkemesince kabul doğrultu-
Davayı kabul, davalının, davacının dava dilek- sunda ek karar verilir. Kabul, dosyanın temyiz in-
çesinde ileri sürdüğü talep sonucuna, bütün bir celemesine gönderilmesinden sonra yapılmışsa Yar-
gelecek için sonuç doğurmak üzere, kısmen veya gıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı kabul
tamamen muvafakat etmesidir (HMK m. 308, hususunda ek karar verilmek üzere hükmü veren
c.1). Bu, ancak davalı tarafından yapılabilecek bir mahkemeye gönderir (HMK m. 310/2 ve 3).
usûl işlemidir. Bununla birlikte, aynı dava içinde Davadan feragatın aksine, hangi davaların ka-
bir de karşılık dava açılmışsa, karşılık davanın da- bul edilebileceği konusunda Kanun önemli bir sı-
valısı (ilk/asıl davanın davacısı) da kendisine karşı nırlama getirmiştir. Buna göre, davayı kabul ancak
açılmış olan karşı davayı (kısmen veya tamamen) tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri
kabul edebilir. davalarda hüküm doğurur (HMK m. 308, c.2).
Davayı kabul, ikrardan farklıdır. İkrar, taraflar- Buna karşılık, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf
dan herhangi birinin, diğer tarafın iddiasını (talebi- edemedikleri davalarda (örneğin, boşanma davası,
ni) dayandırdığı vakıanın doğru olduğunun mahke- iflâs davası) davalının davayı kabul beyanı ile dava
meye bildirilmesidir (HMK m. 188). Dolayısıyla, sona ermez. Bilâkis, mahkemenin, kabule rağmen,
davacı veya davalı tarafça da yapılabilen ikrar, her bununla bağlı olmaksızın, davayı görmeye devam
halükârda doğrudan talep sonucuna değil, bila- etmesi gerekir.
153
5
İspat Hukuku, Hüküm ve Davaya Son Veren Taraf Usûl İşlemleri
154
5
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
lenebilir. Keza, taraflar, sulh anlaşmasına, henüz pılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa
dava konusu yapılmamış olan hak veya borçlarını dahi, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez
da dahil edebilirler (HMK m. 313/3). Oysa, da- ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahke-
vadan feragat ve davayı kabulün müstakil olarak mesince sulh doğrultusunda ek karar verilir. Sulh,
yapılmaları durumunda, onların henüz dava konu- dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden
su kılınmamış olan talepleri de kapsar şekilde ya- sonra yapılmışsa, Yargıtay temyiz incelemesi yap-
pılması mümkün değildir. Öte yandan, sulh, şarta maksızın dosyayı sulh hususunda ek karar verilmek
bağlı olarak da yapılabilir (HMK m. 313/4). üzere hükmü veren mahkemeye gönderir (HMK
m. 314/2 ve 3). Davanın avukat aracılığıyla takip
edilmesi durumunda, avukatın müvekkili adına
sulh sözleşmesi yapabilmesi için vekâletnamesinde
bu hususta özel yetki bulunması gerekir (HMK m.
74).
Sulh de, şarta bağlı olarak yapılsa yahut sulh
anlaşmasına somut davanın konusu olmayan baş-
ka bir husus ilâve edilmiş olsa bile, davayı (kısmen
veya tamamen) sona erdirir ve kesin hüküm gibi
hukuki sonuç doğurur (HMK m. 315/1, c.1).
Keza, sulh durumunda, tarafların buna dair anlaş-
maları, İcra ve İflâs Kanunu’nun 38’inci maddesi
gereğince, ilâmlar gibi (İİK m. 24 vd.) icra olunur.
Resim 5.5 Sulh Sulh durumunda, taraflar sulhe göre karar ve-
rilmesini isterlerse, mahkeme, sulh sözleşmesini,
vereceği nihaî kararın hüküm sonucuna olduğu
gibi alabilir (HMK m. 315/1). Ancak taraflar bunu
istemezlerse veya sulh anlaşması şarta bağlı olarak
dikkat yapılmışsa yahut sulh anlaşmasına dava konusu
Sulh şarta bağlı olarak da yapılabilir. olmayan bir husus da dahil edilmişse, hâkim sulh
anlaşmasına işaret ederek, usûle ilişkin bir nihai
kararla (hüküm verilmesine yer olmadığına karar
Sulhun aynı zamanda kısmî kabul olması kar- vererek) yargılamayı sona erdirir.
şısında, uyuşmazlığın sulh yoluyla sona erdirilebil- Sulh anlaşmasında eğer taraflar yargılama gi-
mesi için, davanın konusunun tarafların üzerinde derlerinin kimin üzerinde bırakılacağı hususunda
serbestçe tasarruf edebilecekleri bir konu olması anlaşmamışlarsa, mahkeme, tarafların kabul ve fe-
gerekir (HMK m. 313/2). ragat oranlarını dikkate alarak, yargılama giderleri-
Sulhun şekli konusunda Kanun, bunun sade- nin kimin üzerine ne oranda yükleneceğini belirler.
ce mahkeme huzurunda yapılmasını öngörmüştür Yargılama giderlerinin hesaplanmasında ise, feragat
(HMK m. 313/1, c.1). Bundan maksat, ya sözlü ve kabulde olduğu gibi, Hukuk Muhakemeleri
olarak iletilen uzlaşmanın (kısmî kabul ve kısmî Kanunu’nun 312’nci, Harçlar Kanunu’nun 22’nci
feragatın) tutanağa geçirilerek altının her iki taraf- ve Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesi’nin 6’ncı mad-
ça da imzalanması (HMK m. 154/3/ç) ya da dı- desi dikkate alınır. Zira, sulh, özü itibariyle kısmen
şarıda yazılı şekilde hazırlanmış sulh anlaşmasının kabul ve kısmen feragattir.
mahkemeye sunulması ve bunun (sunulduğunun) Davayı sona erdiren bir usûl işlemi olmasına
tutanağa geçirilmesidir. Belirtmek gerekir ki tuta- rağmen, niteliği itibariyle aynı zamanda bir borç-
nakta sözü edilen veya dosyaya konduğu belirtilen lar hukuku sözleşmesi olan sulh anlaşması, irade
belgeler de tutanağın eki sayılır (HMK m. 153/4). bozukluğu ve aşırı yararlanma (gabin) hallerinde
Feragat ve kabulde olduğu gibi, sulh de, hüküm iptal edilebilir (HMK m. 315/2). İptal talebi, he-
kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir (HMK nüz davanın görüldüğü mahkeme usûle ilişkin ni-
m. 314). Sulh, hükmün verilmesinden sonra ya- hai kararıyla yargılamayı şeklen de bitirmemişse,
155
5
İspat Hukuku, Hüküm ve Davaya Son Veren Taraf Usûl İşlemleri
aynı davada, buna karşılık söz konusu dava artık ruşmasında tarafları sulhe teşvik etme ödevini yük-
şeklen de sona ermişse açılacak yeni bir davada lenmiş; bu amaçla ve sonuç alınabileceği umulan
ileri sürülebilir. hallerde bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir
Aynı zamanda “alternatif bir uyuşmazlık çö- oturum günü belirlenebilmesine imkân tanımış ay-
züm yöntemi” olan sulh, Hukuk Muhakemele- rıca 188 inci maddesinin üçüncü fıkrasıyla da, sulh
ri Kanunu’nun özel önem verdiği bir kurumdur. müzakereleri sırasında yapılan ikrarın, eğer sulh
Zira, Kanun’un 137, 139, 140, 320’nci maddele- gerçekleşmez ve bunun üzerine davaya devam edi-
riyle, hem yazılı hem de basit yargılama usûlünün lecek olursa ikrar eden tarafı bağlamayacağı açıkça
uygulandığı davalarda, hâkime, ön inceleme du- hükme bağlanmıştır.
Öğrenme Çıktısı
4 Davaya son veren taraf usûl işlemlerini açıklayabilme
156
5
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Hukuki anlamda ispat, bir vakıanın doğruluğu konusunda davaya bakan hâkimi ikna etmeye yönelik bir faa-
liyettir. İspat yükü, esas itibariyle uyuşmazlığın halli bakımından önem taşıyıp taraflar arasında çekişmeli bu-
lunan vakıaların kim tarafından ispatlanacağının belirlenmesi düzenleyen müessesedir. Hukuk Muhakeme-
leri Kanunu’na göre, ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan
hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Uyuşmazlığın halli bakımından önem taşımalarına
rağmen bir kısım vakıaların ispatı gerekli değildir. Bunlar; ikrar edilen vakıalar, karineler, herkesçe bilinen va-
kıalar ve çekişmesiz vakıalardır. İspatın bir vakıanın doğruluğu konusunda davaya bakan hâkimi ikna etmeye
yönelik bir faaliyet olması karşısında, belli bir vakıanın ispatlanmış sayılabilmesi için hâkimde oluşması gere-
ken kanaatin derecesine, ispat ölçüsü adı verilir. Bu çerçevede kullanılan iki ölçüt vardır. Bunlardan birincisi
tam ispat; ikincisi ise, yaklaşık ispattır. Tam ispat, belli bir vakıanın doğruluğu hakkında hâkimde oluştu-
rulması gereken kanaatin kesinlik yahut kesinlik sınırındaki muhtemel görme derecesinde olmasıdır. Buna
karşılık, oluşan kanaatin ağır basan ihtimal derecesinde olması halinde ise yaklaşık ispattan söz edilir. İspatı,
farklı ölçütler kullanarak değişik türlere ayırmak mümkündür. Bunlardan, özellikle ispatın kim tarafından
yapıldığı dikkate alınarak yapılan ayırım, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun da önem verdiği bir ayırımdır.
Söz konusu ölçüt açısından değerlendirildiğinde ispat, asıl ispat, karşı ispat ve aksini ispat olarak üçe ayrılır.
Asıl ispat, somut bir vakıayı ileri sürüp bundan kendi lehine sonuçlar çıkaran tarafça (diğer bir ifadeyle,
ispat yükü kendisine düşen tarafça) yerine getirilen (veya getirilmesi gereken) ispattır. Karşı ispat, ispat yükü
kendisine düşen tarafın hasmının (karşı tarafının), ispat yükü kendisinde olan tarafın henüz kesin delille
ispatlayamamakla birlikte hâkimde bir ölçüde de olsa oluşturduğu kanaati sarsmak yahut henüz yapılmamış
olan asıl ispatın yapılabilmesini mantıksal açıdan imkânsız kılacak nitelikteki (başka) bir vakıayı ispatlama-
sıdır. Aksini ispat ise, ispatın konusunu oluşturan bir vakıanın âdi yahut kesin olmayan bir kanunî karineye
dayanılarak ispat edilmiş sayıldığı hallerde, o vakıanın söz konusu karinenin öngördüğü karine sonucunun
aksine gerçekleştiğinin (olduğunun) ispat yükü kendisine düşmeyen tarafça ispatlanmasıdır.
Deliller ve İncelenmesi
Bir vakıanın doğruluğu hakkında hâkimde kanaat uyandırmak için kullanılan araçlar delil olarak adlan-
dırılır. Bir aracın ispat faaliyetinde kullanılabilmesi, diğer bir ifadeyle delil niteliğini kazanabilmesi için,
kendisinin ispatında kullanılacağı vakıa hakkında bilgi taşımaya bilimsel açıdan elverişli olması gerekir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu, delillerin mahkemeye bildirilmesini ve sunulmasını belli bir usûl ve süreye
bağlamıştır. Nitekim, adı geçen Kanun, ispat hakkını düzenlediği 189’uncu maddesinin birinci fıkrasın-
da, bu hususa açıkça vurgu yapan “Taraflar, kanunda belirtilen süre ve usûle uygun olarak ispat hakkına
sahiptir” şeklindeki düzenlemeye yer vermiştir. Deliller, kesin delil ve takdiri deliller olmak üzere ikili bir
ayırımla incelenebilir. Kesin deliller; ilâm, senet ve yemindir. Takdiri deliller; (kesin delil sayılanlar dışında
olmak üzere) belge, tanık, bilirkişi ve keşiftir. Delillerin mahkemeye bildirilmesinin usûl ve süresi birbirini
tamamlayan farklı hükümlerle düzenlemiştir. Bu bağlamda dikkate alınması gereken ilk hüküm, Kanu-
nun “taraflarca getirilme ilkesi”ni düzenlendiği 25’inci maddesinin ikinci fıkrasıdır. Buna göre, “kanunla
belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz”. O hâlde, kural, delillerin taraflarca
mahkemeye bildirilmesi ve sunulmasıdır. Bu kuralın iki istisnası bilirkişi incelemesi ve keşif delilidir (HMK
m. 266, 288/1). Hâkim bu delillere, taraflar açıkça istememiş olsa bile, kendiliğinden başvurabilir. Medenî
usûl hukuku açısından delil olarak nitelendirilmesi mümkün, hatta kanunda açıkça sayılan delillerden birisi
olsa dahi, bir delilin davada kullanılabilmesi için onun hukuka uygun yollarla elde edilmiş olması gerekir.
157
5
İspat Hukuku, Hüküm ve Davaya Son Veren Taraf Usûl İşlemleri
Yargılamanın en uzun aşaması olan tahkikatın konusu, esas itibariyle, delillerin incelenmesi ve bunlar üzerin-
den elde edilen bilgiye dayanan kanaatle, uyuşmazlığın halli bakımından önem taşıyıp taraflar arasında çe-
kişmeli olan vakıaların gerçek olup olmadığının takdir edilmesidir. Hâkim, tarafların iddia ve savunmalarıyla
toplanan delilleri böylece inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında
açıklama yapabilmeleri için söz verir ve eğer tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse tahkikatın
bittiğini taraflara tefhim eder. Mahkeme, tahkikatın bittiğini tefhim ettikten sonra aynı duruşmada sözlü
yargılama aşamasına geçer. Bu durumda taraflardan birinin talebi üzerine duruşma iki haftadan az olmamak
üzere ertelenir. Hazır bulunsun veya bulunmasın sözlü yargılama için taraflara ayrıca davetiye gönderilmez.
Sözlü yargılama, uyuşmazlığın halli bakımından önem taşıyan vakıalardan tahkikat aşamasındaki ispat faali-
yeti sonucu sübût bulanlar ile taraflar arasında çekişmeli olmadığı için ispat faaliyetine konu kılınmayanlar-
dan yola çıkılarak tarafların iddia ve savunma olarak ileri sürdükleri taleplerinin, uygulanması gereken soyut
hukuk kuralları karşısında karşılanabilir olup olmadığının değerlendirilmesidir. Buna “altlama faaliyeti” de
denmektedir. Yargılama sonunda hâkim, iddia ve savunma hakkındaki nihaî değerlendirmesini bir “karar”
olarak açıklar. Bu kararla hâkim ilk derece mahkemesindeki yargılama sürecine (davaya) son verdiği için, bu
karar “nihaî karar” olarak adlandırılır. Hâkim, nihaî kararla, kural olarak uyuşmazlığın esası hakkında bir
karar vermiş olur. Ancak bazen de esas hakkında bir karar vermeksizin, hâkim, usûle ilişkin bir kararla dos-
yadan elini çeker. Uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar “hüküm” olarak adlandırılır. Kesin hüküm
maddi anlamda kesin hüküm ve şekli anlamda kesin hüküm olmak üzere ikiye ayrılır. Maddi anlamda kesin
hüküm, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep
sonucunun aynı olması halinde oluşur. Şekli anlamda kesin hüküm, ilk derece mahkemesinin nihaî kararına
karşı gidilebilecek bir kanun yolunun bulunmaması veya kalmaması halinde oluşur.
Davaya son veren taraf usûl işlemleri davadan feragat, davayı kabul ve sulhtur. Davadan feragat, davacının,
talep sonucundan, bir daha dava etmemek üzere, kısmen veya tamamen vazgeçmesidir. Davadan feragat tek
taraflı bir irade beyanı olup, kayıt ve şarta bağlanmaksızın, dilekçeyle veya yargılama sırasında (mahkemede)
sözlü olarak yapılır. Feragatın geçerli olabilmesi için karşı tarafın muvafakatı yahut hâkimin onayı gerekli
değildir. Feragat, dava açıldığı andan hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. Davayı kabul,
davalının, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü talep sonucuna, bütün bir gelecek için sonuç doğur-
mak üzere, kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir. Davayı kabulün şekli, süresi ve sonuçları davadan
feragate paralel olarak düzenlenmiştir. Davadan feragatin aksine, hangi davaların kabul edilebileceği konu-
sunda Kanun önemli bir sınırlama getirmiştir. Buna göre, davayı kabul, ancak tarafların üzerinde serbestçe
tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurur. Sulh, görülmekte olan bir davada, tarafların, aralarındaki
uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir
sözleşmedir. Uyuşmazlığın sulh yoluyla sona erdirilebilmesi için, davanın konusunun tarafların üzerinde
serbestçe tasarruf edebilecekleri bir konu olması gerekir. Kanun, sulhün mahkeme huzurunda yapılmasını
öngörmüştür. Bundan maksat, ya sözlü olarak iletilen uzlaşmanın (kısmî kabul ve kısmî feragatın) tutanağa
geçirilerek altının her iki tarafça da imzalanması ya da dışarıda yazılı şekilde hazırlanmış sulh anlaşmasının
mahkemeye sunulması ve bunun (sunulduğunun) tutanağa geçirilmesidir. Feragat ve kabulde olduğu gibi,
sulh de, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.
158
5
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
neler öğrendik?
A. Kanuni karineler cü kişilerin muvazaa iddiaları
B. Çekişmeli vakıalar III. Üçüncü derece akrabalar ile yapılan iş-
C. İkrar edilmiş vakıalar lemler
D. Herkesçe bilinen vakıalar
IV. Senede bağlanmaması teamül olarak yer-
E. Fiili karineler leşmiş işlemler
Yukarıdakilerden hangilerinin var olması halinde
2 I. İspat ölçüsünde, kanaatin ağır basan ih- takdiri delillerle ispat mümkündür?
timal derecesinde olması halinde yaklaşık A. I ve II B. I ve IV
ispattan söz edilir. C. I, II ve III D. I, II ve IV
II. Medenî usûl hukukunda bir vakıanın is- E. I, II, III ve IV
patı söz konusu olduğunda, aranan ispat
ölçüsü, kural olarak yaklaşık ispattır. 5 Resmî ve âdi senetler ile ilgili aşağıdaki ifade-
III. Bir konuda yaklaşık ispat ölçüsü ile yeti- lerden hangisi yanlıştır?
nilebilmesi için, bunun bir kanun hük- A. Âdi senetler bakımından sahtelik iddiası, iliş-
müyle açıkça belirtilmiş olması gerekir. kin olduğu senedin kullanılmak istendiği dava-
İspat ölçüsü ile ilgili yukarıdakilerden hangileri da bir ön sorun olarak ileri sürülebilir.
doğrudur? B. Adi senetler ile resmi senetler arasında ispat
gücü açısından bir fark yoktur.
A. Yalnız I C. Resmî bir senetteki yazı veya imzayı inkâr eden
B. Yalnız II tarafın bu iddiası, açacağı ayrı bir davada ince-
C. I ve II lenip karara bağlanmalıdır.
D. I ve III D. Ceza mahkemesince belgeyi düzenleyen hak-
kında ceza verilmesine yer olmadığı ya da bera-
E. I, II ve III at kararı verilmiş olması, hukuk mahkemesinin
belgenin sahteliğini incelemesini engeller.
3 İspatın konusunu oluşturan bir vakıanın âdi E. Düzenleme şeklinde yapılmış bir noter senedi,
yahut kesin olmayan bir kanunî karineye dayanıla- eğer kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihti-
va ediyorsa, ilâmlar gibi icra olunur.
rak ispat edilmiş sayıldığı hallerde, o vakıanın söz
konusu karinenin öngördüğü karine sonucunun
aksine gerçekleştiğinin (olduğunun) ispat yükü 6 I. Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf
kendisine düşmeyen tarafça ispatlanması ------- edebileceği vakıalar
olarak isimlendirilir. II. Bir işlemin geçerliliği için, kanunen iki
Yukarıdaki cümlede boş bırakılan yeri aşağıdakiler- tarafın irade açıklamalarının yeterli gö-
den hangi doğru şekilde tamamlar? rülmediği hâller
III. Yemin edecek kimsenin namus ve onu-
A. asıl ispat
runu etkileyecek hâller
B. karşı ispat
C. aksini ispat IV. Yemin edecek kişiyi ceza soruşturması ya
da kovuşturması ile karşı karşıya bıraka-
D. dolaylı ispat cak vakıalar
E. emare ispatı
Yukarıdakilerden hangileri için yemin teklif edilemez?
A. I ve II B. I ve IV
C. I, II ve III D. I, II ve IV
E. II, III ve IV
159
5
İspat Hukuku, Hüküm ve Davaya Son Veren Taraf Usûl İşlemleri
160
5
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
1. B Yanıtınız yanlış ise “İspatın Gerekmediği 6. E Yanıtınız yanlış ise “Yemin” konusunu yeni-
Haller” konusunu yeniden gözden geçiriniz. den gözden geçiriniz.
3. C Yanıtınız yanlış ise “İspat Türleri” konusunu 8. B Yanıtınız yanlış ise “Bilirkişi Görüşü” konu-
yeniden gözden geçiriniz. sunu yeniden gözden geçiriniz.
4. D Yanıtınız yanlış ise “Senetle İspat Kuralı ve İs- 9. B Yanıtınız yanlış ise “Hüküm” konusunu ye-
tisnaları” konusunu yeniden gözden geçiriniz. niden gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
5 Anahtarı
İkrar çeşitleri; basit ikrar, vasıflı ikrar ve bileşik ikrardır. Karşı tarafın ileri sür-
düğü olayın doğruluğunun hiçbir ekleme yapılmadan beyan edilmesi basit
ikrardır. Vasıflı ikrarda, karşı tarafın ileri sürdüğü olay doğrulanmakla birlikte
farklı bir vasfının olduğu ileri sürülmektedir. Bileşik ikrar, bağlantılı ve bağ-
lantısız bileşik ikrar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. İkrara eklenen vakıa ile
Araştır 1 ileri sürülen vakıa arasında doğal bir bağlantı varsa bağlantılı bileşik ikrardan,
bu bağlantı yoksa bağlantısız bileşik ikrardan bahsedilir. İkrarın bölünmesi,
ikrar edilen vakıanın ispat edilmiş sayılıp, ikrara eklenen vakıanın ikrarda bu-
lunan tarafça ispat edilmesi gerektiğini ifade eder. Basit ve vasıflı ikrarın bö-
lünemeyeceği, bileşik ikrarın ie bölünebileceği kabul edilir. İkrarın bölünme-
sinin anlamı ikrar edilen kısmın ispat edlimiş sayılması, ikrara eklenen vakıa
bakımından ise ispat yükünün ikrarda bulunan tarafa geçmesidir.
Delil elde edilirken uygulanan metot hukuka aykırı ise, delil de hukuka aykırı
yöntemle elde edilmiş bir delil olur. Hukuka aykırı yollardan elde edilen de-
lillerin mahkemeye sunulması halinde bu delillerin değerlendirilmesi yasaktır.
Hukuka aykırı yollardan elde edilen deliller; Anayasa’da teminat altına alınmış
Araştır 2 olan temel hakların ya da özel yaşam alanının veya kişilik haklarının ihlal edil-
mesi yoluyla elde edilmişse mahkemede delil olarak değerlendirilmemelidir.
Bu bakımdan örneğin; kişinin gizlice ses kaydının alınması, sosyal platform-
lardaki aleni olmayan özel yazışmaları hukuka aykırı delil kapsamında kabul
edilmelidir.
161
5
İspat Hukuku, Hüküm ve Davaya Son Veren Taraf Usûl İşlemleri
Araştır Yanıt
5 Anahtarı
Şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda ke-
sin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin
(davanın dayanağını teşkil eden vakıaların) ve ilk davanın hüküm fıkrası ile
ikinci davaya ait talep sonucunun (dava konusunun) aynı olması gerekir. Ke-
sin hükmün objektif (konu itibariyle) kapsamına, sadece davada ileri sürülen
taleplerden hükme bağlanmış olanlar dahildir. Davada hükme bağlanmamış
talepler varsa kesin hükmün objektif kapsamına bu hususlar dahil olmayacak-
Araştır 3 tır. Nitekim Yargıtay kararına konu olayda işçilik alacaklarının tahsili talebiyle
açılan davada, davacı ilk davada sadece ihbar tazminatına hükmedildiğini, ile-
ri sürerek ikinci davada kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma, hafta tatili,
ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının tahsilini istemiştir. İlk derece mahke-
mesi bu talepler hakkında karar vermişse de davalının temyizi üzerine Yargıtay
dairesi ise bu taleplerin ilk davanın da konusu olduğunu, dava konusu yapılan
bu talepler hakkında kesin hüküm bulunduğunu ve dava şartı yokluğu nede-
niyle davanın usulen reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
162
5
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Kaynakça
Arslan, R., Yılmaz, E., Taşpınar Ayvaz, S., ve Hanağası, Pekcanıtez, H., Atalay O. ve Özekes M. (2019).
E. (2019). Medenî Usûl Hukuku. Ankara: Yetkin Medenî Usûl Hukuku. İstanbul: On İki Levha
Yayınları. Yayıncılık.
Atalı, M., Ermenek, İ., Erdoğan, E. (2018). Medenî Postacıoğlu, İ. ve Altay, S. (2015). Medenî Usûl
Usûl Hukuku, Ankara: Yetkin Yayınları. Hukuku Dersleri. İstanbul: Vedat Kitapçılık.
Budak, A.C. ve Karaaslan, V. (2019). Medenî Usûl Postacıoğlu, İ. E. (1975). Medenî Usûl Hukuku
Hukuku. Ankara: Adalet Yayınevi. Dersleri, İstanbul.
Kuru, B. (2019). Medenî Usûl Hukuku Ders Kitabı Üstündağ, S. (2000). Medenî Yargılama Hukuku. Cilt
(İstinaf Sistemine Göre Yazılmış). Ankara: Yetkin 1-2. İstanbul.
Yayınları.
163
Bölüm 6
Kanun Yolları
İstinaf
öğrenme çıktıları
1 2
2 İstinaf sebeplerini, istinaf başvurusunu,
Genel Olarak Kanun Yolları istinaf incelemesini ve istinaf
1 Kanun yollarını ve türlerini açıklayabilme mahkemesinin karar türlerini açıklayabilme
Yargılamanın İadesi
Temyiz 4 Yargılamanın iadesi sebeplerini,
4
3 Temyiz sebeplerini, temyiz başvurusunu, yargılamanın iadesi başvurusunu,
3
temyiz incelemesini ve temyiz incelemesi yargılamanın iadesi incelemesini ve
sonunda verilebilecek karar türlerini yargılamanın iadesi sonunda verilebilecek
açıklayabilme karar türlerini açıklayabilme
164
6
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
165
6
Kanun Yolları
masıdır. İstinaf, ilk derece mahkemesinin kararla- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na
rının bölge adliye mahkemesi tarafından incelen- eklenen Geçici Madde 3, bölge adliye mahkeme-
mesini; temyiz ise bölge adliye mahkemesi ve ilk lerinin göreve başlama tarihinden önce verilen
derece mahkemesi kararlarının Yargıtay tarafından mahkeme kararları bakımından geçerli kanun yolu
incelenmesini sağladığından hem erteleyici hem de hükümlerini düzenlemiştir. Bölge adliye mahke-
aktarıcı etkiye sahiptir. Yargılamanın iadesi yolu ise melerinin Resmî Gazetede ilan edilmiş olan göreve
kesinleşmiş bir mahkeme kararına karşı, davanın başlama tarihinden (20 Temmuz 2016) önce ve-
esası hakkında karar veren ilk derece mahkemesine rilen ilk derece mahkemesi kararlarına karşı 1086
başvuru yapıldığından ve yine ilk derece mahkeme- sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun
si tarafından karar verildiğinden erteleyici ve akta- temyiz ve karar düzeltme (tashihi karar) yollarına
rıcı etkiye sahip değildir (Akkaya, s. 57 vd.). ilişkin hükümlerinin uygulanacağı; ayrıca bölge
Bir başka önemli sınıflandırma ise düzeltici ve adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihin-
bozucu kanun yolu ayrımıdır. Düzeltici kanun yo- den önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş
lunda, kural olarak alt derece mahkemesinin kara- olan kararlar bakımından da kesinleşinceye kadar
rında hukuka aykırılık tespit eden üst mahkeme, 1086 sayılı Kanun’un 26/9/2004 tarihli ve 5236
dosyayı yeniden karar verilmesi için alt derece sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki 427
mahkemesine göndermez ve alt derece mahkeme- ilâ 454. madde hükümlerinin uygulanmasına de-
sinin kararını kaldırarak kendisi davanın esası hak- vam olunacağı (6217 sayılı K. m. 30, II) ve bu
kında karar verir. Bozucu kanun yolunda ise kural kararlara ilişkin dosyaların bölge adliye mahke-
olarak hukuka aykırılık tespit eden üst mahkeme melerine gönderilmeyeceği öngörülmüştür. Buna
kendisi davanın esası hakkında karar vermez, dos- göre, bir süre daha bölge adliye mahkemelerinin
yayı yeniden karar verilmesi için alt derece mah- göreve başlamasından önce verilen ilk derece mah-
kemesine gönderir. Bu ölçüte göre istinaf düzeltici kemesi kararları bakımından 1086 sayılı Hukuk
kanun yolu, temyiz ise bozucu kanun yoludur. Bu- Usûlü Muhakemeleri Kanunu’nun temyiz ve karar
nunla birlikte her iki kanun yolu bakımından da düzeltmeye ilişkin hükümleri uygulanmaya devam
bu karakteristik özelliklerine istisna oluşturabilecek edecektir. Bölge adliye mahkemelerinin göreve baş-
düzenlemeler olabileceğini de belirtmek gerekir lama tarihinden sonra verilen ilk derece mahkeme-
(Özekes, Pekcanıtez Usul, s. 2160). si kararlarına karşı ise istinafa başvurulabilir, bölge
Mahkeme kararlarının denetimini sağlamak adliye mahkemesinin istinaf derecesi olarak verdiği
amacıyla farklı türde kanun yolları öngörülmüştür. kararlar ise temyiz edilebilir.
Kanun yollarının aslî amaçları ve işlevleri farklıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki 6100 sayılı Kanun
İstinaf yolunun aslî amacı, somut olay adaletini 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe girerken “yargıla-
gerçekleştirmektir. Somut olay adaleti, ilk derece manın yenilenmesi” yoluna ilişkin yeni hükümler
mahkemesince yapılan maddi ve hukuki hataların de sevk edildiğinden, 01/10/2011 tarihinden sonra
düzeltilmesi ve böylece tarafların sübjektif hakları- verilen kesinleşmiş ilk derece mahkemesi kararla-
nın gerçekleştirilmesidir. İstinaf derecesinde, bölge rı bakımından şartları varsa HMK’nın yargılama-
adliye mahkemesi tamamen somut olayla ilgili ve nın yenilenmesine ilişkin 374-381’inci maddeleri
hukuka uygun bir karar vermeyi amaçlar. Temyizin uygulanır. İlk derece mahkemesinin yargılamanın
aslî amacı, ülke genelinde içtihat oluşturulmasını iadesi talebi konusunda verdiği karar da diğer ka-
ve hukuk kurallarının aynı veya benzer olaylarda rarlar gibi kanun yolu incelemesine tabidir. Yargı-
aynı şekilde uygulanmasını (içtihat birliğini) sağ- lamanın iadesi talebi hakkında ilk derece mahke-
lamaktır. Yargılamanın iadesi yolunun aslî amacı mesince verilen kabul veya ret kararı, bölge adliye
ise, kesinleşmiş ilk derece mahkemesi kararlarına mahkemelerinin göreve başlama tarihinden (20
karşı, Kanunda belirlenen ağır yargılama hataları Temmuz 2016) önce verilmişse temyiz ve karar
nedeniyle davanın yeniden görülmesini ve böylece düzeltme (tashihi karar) yoluna; sonra verilmişse
doğru karar verilmesini sağlamaktır. istinaf ve temyiz yoluna tabi olacaktır.
166
6
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Karar düzeltme (Tashihi Karar), Yargıtay daireleri tarafından temyiz incelemesi üzerine verilen bozma
ve onama kararlarına karşı başvurulan ve Yargıtay dairesinin kararını tekrar gözden geçirmesini ve kanun-
da belirtilen hatalardan biri mevcut ise düzeltilmesini sağlayan bir başvuru yoludur. Karar düzeltme, Türk
hukukunda daha önce istinaf yolunun bulunmaması nedeniyle oluşan açığı farklı bir biçimde kapatmak
amacıyla öngörülmüş bir başvuru yolu olup, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlamasıyla 20 Tem-
muz 2016 tarihinden sonra verilen mahkeme kararları bakımından yürürlükten kalkmıştır.
1086 sayılı HUMK’un kanun yollarına ilişkin 427 ilâ 444’üncü maddeleri.
dikkat
Türk hukukunda istinaf, bölge adliye mahkemelerinin göreve başladığı 20 Temmuz 2016 tarihinden itibaren
verilen ilk derece mahkemesi kararlarına karşı başvurulabilen bir kanun yolu olarak hukuk hayatında yerini
almıştır. Bu tarihten sonra verilen ilk derece mahkemesi kararlarını bakımından, temyiz incelemesi sonunda
Yargıtay dairelerinin kararlarına karşı başvurulabilen karar düzeltme yürürlükten kalkmıştır. Bununla beraber
bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen mahkeme kararları bakımından bir süre
daha 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun kanun yollarına ilişkin 427-444’üncü maddele-
rinin uygulanmasına devam edilecektir. Eski kanun yolu sisteminde kanun yolları temyiz, karar düzeltme ve
yargılamanın iadesi olup ilk derece mahkemelerinin nihai kararlarına karşı Yargıtayda temyiz yoluna, temyiz
incelemesi sonunda Yargıtay ilgili dairesinin kararına karşı aynı dairede karar düzeltmeye başvurulabilmektedir.
Ayrıca kanunda belirtilen hâllerde, ağır yargılama hataları nedeniyle ilk derece mahkemesinin kararına karşı,
aynı mahkemede yargılamanın iadesi yoluna başvurulabilmektedir.
Öğrenme Çıktısı
1 Kanun yollarını ve türlerini açıklayabilme
Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 368’inci madde-
sine göre Adalet Bakanlığı veya
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılı- Kanun yollarının sınıflandı-
ğı tarafından kanunda nitelikleri Mahkeme kararlarının de- rılmasında kullanılan temel
belirlenen mahkeme kararlarına netimi bakımından istinaf, sınıflandırmaları dikkate
karşı kanun yararına temyiz yolu- temyiz ve yargılamanın ia- alarak istinaf, temyiz ve
na başvurulabilir. Kanun yararına desi yollarının ilişkisini an- yargılamanın yenilenmesi
temyiz yolunu araştırarak, kanun lamaya çalışınız. yollarının bu sınıflandırma-
yollarının sınıflandırılmasında lardaki yerini belirleyiniz.
kullanılan ölçütlere ve temel ay-
rımlara göre kanun yolları içinde-
ki yerini belirlemeye çalışınız.
167
6
Kanun Yolları
İSTİNAF
İstinaf ilk derece mahkemesinin nihai kararlarına karşı başvurulan olağan kanun yoludur. Aşağıdaki
başlıklar altında istinafa tabi mahkeme kararları, istinafa başvuru, istinaf sebepleri, istinaf incelemesi ve
istinaf mahkemesinin verebileceği kararlar incelenmiştir.
168
6
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Örneğin, davacı mahkemeden 10.000-TL para gereken yabancı hukuk kuralları ve tarafların ara-
alacağının davalıdan tahsil edilmesine karar veril- sındaki sözleşme hükümleri ile örf ve adet kuralları
mesini talep ederse ve mahkeme davayı kısmen maddî hukuku oluşturur.
kabul ederek davalıyı davacıya 4.000-TL ödemeye
mahkûm ederse, davacının talebinin kabul edilme- Usul Kurallarına Aykırılık
yen kısmı kanunda öngörülen kesinlik sınırının
üstünde ise davacı istinafa başvurabilir. Yeniden Usûl kurallarına aykırılık, ilk derece mahkeme-
değerleme oranına göre 2020 yılında verilen ilk de- sinin kararını etkileyen usûli hatalar ve eksiklerdir.
rece mahkemesi kararları için kesinlik sınırı sınırı Usûle aykırılık, usûl hukukuna ilişkin mutlak isti-
5.390-TL olup somut olayda davacının talebinin naf sebepleri ve nispi istinaf sebepleri olarak iki alt
reddedilen kısmı (6.000-TL) bu kesinlik sınırının gruba ayrılabilir.
(5.390-TL) üstünde olduğundan, davacı istinafa Mutlak istinaf sebepleri, ilk derece mahkemesi-
başvurabilir. Buna karşılık davalının aleyhine hük- nin hükmünü etkileyip etkilemediğine bakılmak-
medilen miktar (4.000-TL) ise kesinlik sınırının sızın, bölge adliye mahkemesince re’sen dikkate
altında olduğundan davalı istinafa başvuramaz. alınması gereken önemli ve ağır usûl hatalarıdır
Davalı ancak davacının istinaf dilekçesine cevap (Akkaya, s. 191). Bu tür istinaf sebeplerinden ba-
verebilir veya katılma yoluyla istinafa başvurabilir. zıları Kanunun 353’üncü maddesinde düzenlenen
duruşma yapılmadan karar verilebilecek hâllerdir.
Buna göre, davaya bakması yasak olan hâkimin
İstinaf Sebepleri karar vermiş olması; ileri sürülen haklı ret talebine
İstinaf sebebi, ilk derece mahkemesi yargıla- rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması;
masının ve kararının neden hatalı veya eksik ol- mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen
duğunu gösteren, ilk derece mahkemesi kararının görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması
kaldırılmasını (iptal edilmesini) ve değiştirilmesini veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmaması-
gerektiren iddialardır (Akkaya, s. 179). İstinaf se- na rağmen davaya bakmış bulunması; diğer dava
bepleri kanunda açıkça düzenlenmemiştir. İlk de- şartlarına aykırılık bulunması; mahkemece usûle
rece mahkemesinin yanlış karar vermesine neden aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış
olan her tür hukuki ve maddi hata istinaf sebebi sayılmasına karar verilmiş olması; uyuşmazlığın çö-
olarak kabul edilebilir (Akkaya, s. 188). zümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin
İstinaf sebepleri, maddi hukuk kurallarına ay- toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da
kırılık (hukukî sorunun yanlış çözülmesi), usûl talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilme-
kurallarına aykırılık (hatalı veya eksik yargılama miş olması başlıca mutlak istinaf sebepleridir.
yapılması) ve maddî sorun hakkında yanlış sonuca Mutlak istinaf sebepleri de kendi içinde dört
varılması (vakıa tespitlerindeki hatalar) olmak üze- gruba ayrılabilir: Bunlar; mahkemeye, taraflara,
re üç gruba ayrılabilir (Akkaya, s. 189 vd.). dava konusuna ilişkin temel usûl kurallarının ihlal
edilmesi ve son olarak diğer mutlak istinaf sebep-
leridir. (Akkaya, s. 193). Örneğin yargı yetkisine,
Maddi Hukuk Kurallarına Aykırılık
yargı koluna, göreve ve kesin yetkiye ilişkin usûl
Maddi hukuk kurallarına aykırılık, somut olay- kurallarına (dava şartlarına) uyulmamış olması
da uygulanması gereken maddi hukuk kuralının mahkemeye ilişkin mutlak istinaf sebebidir (HMK
hiç uygulanmaması veya yanlış uygulanmasıdır. m. 114/1, a-ç). Dava iki tarafın bulunmaması, taraf
Bölge adliye mahkemesi, maddî hukuk kurallarına ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisinin bu-
aykırılık itirazları ile bağlı değildir, başka bir deyişle lunmaması veya davaya vekalet ehliyeti ve geçerli
somut olaya ilişkin hukuk kuralını kendiliğinden vekaletnamesi bulunmayan temsilci huzurunda da-
uygular. vaya bakılması, taraflar ilişkin dava şartlarının ih-
Kişilerin hak ve yükümlülüklerini belirlemek lal edilmesi (HMK m. 114/1, d-f ) taraflara ilişkin
üzere başta Anayasa olmak üzere, usûlüne göre mutlak istinaf sebebidir. Davacının dava açmakta
onaylanarak iç hukuk normu haline gelen uluslara- hukukî yararının bulunmaması, aynı dava hakkın-
rası sözleşmeler, kanunlar, tüzükler, yönetmelikler, da daha önce verilmiş bir kesin hüküm bulunması,
kanunlar ihtilafı kuralları gereğince uygulanması davacı tarafından gider avansının yatırılmaması, te-
169
6
Kanun Yolları
170
6
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
dikkat
Bölge adliye mahkemeleri, bölgelerin coğrafi durumları ve iş yo-
ğunluğu göz önünde tutularak belirlenen yerlerde, Hâkimler ve
Savcılar Kurulunun olumlu görüşü alınarak Adalet Bakanlığı ta- internet
rafından kurulur. Bölge adliye mahkemelerinin yargı çevrelerinin Bölge Adliye Mahkemeleri Yargı Çev-
belirlenmesine veya değiştirilmesine ise Adalet Bakanlığının öne- releri-2020 (Kaynak: www.hsk.gov.tr/)
risi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından karar E.T. 06.02.2020
verilir (5235 sayılı K. m. 25).
Başvuru Şekli
Başvuru dilekçeyle yapılır ve dilekçeye karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenir. Kanuna göre, istinaf
dilekçesinde aşağıdaki hususlar yer almalıdır (HMK m. 342/2):
a) Başvuran ile karşı tarafın davadaki sıfatları, adı, soyadı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ve
adresleri
b) Varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri
c) Kararın hangi mahkemeden verilmiş olduğu ve tarihi ile sayısı
d) Kararın başvurana tebliğ edildiği tarih
e) Kararın özeti
f ) Başvuru sebepleri ve gerekçesi
g) Talep sonucu
h) Başvuranın veya varsa kanuni temsilci yahut vekilinin imzası
171
6
Kanun Yolları
İstinaf dilekçesi, başvuranın kimliği ve imzasıy- ğinden ilgiliye tebliğ eder. Dilekçenin reddi kararı-
la, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek ka- na karşı, tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde
yıtları taşımaktaysa, diğer hususlar bulunmasa bile istinafa başvurulabilir. Bu durumda dosya bölge
reddedilmez ve 355’inci madde çerçevesinde ince- adliye mahkemesine gönderilir. Bölge adliye mah-
leme yapılır (HMK m. 342/3). İstinaf inceleme- kemesi istinaf dilekçesinin reddine ilişkin kararı
si, kamu düzenine aykırılıklar dışında, başvuruda yerinde görmezse ilk istinaf dilekçesine göre gerekli
bulunanın dilekçesinde belirttiği istinaf sebepleriy- istinaf incelemesini yapar.
le sınırlı olarak yapılır (HMK m. 355). İstinaf se-
bepleri hiç gösterilmemişse mahkeme sadece kamu
düzenine aykırılık olup olmadığını inceler, istinaf Başvuru Süresi ve Katılma Yoluyla
sebepleri eksik gösterilmişse mahkeme gösterilen İstinaf
gördüğünde bu durumu kendiliğinden dikkate ala- İstinafa başvuru süresi iki haftadır. Süre ilamın
bilir. taraflardan her birine tebiğ edilmesiyle işlemeye
İstinaf dilekçesi, kararı veren mahkemeye veya başlar. Özel kanun hükümleri ile farklı süreler de
başka bir yer mahkemesine verilebilir. İstinaf di- öngörebilir (HMK m. 345). Örneğin, icra mahke-
lekçesi hangi mahkemeye verilmişse o mahkemece mesi kararlarına karşı tefhim veya tebliğ tarihinden
bölge adliye mahkemesi başvuru defterine kaydo- itibaren on gün içinde istinafa başvurulabilir (İİK
lunur ve başvurana ücretsiz bir alındı belgesi verilir. m. 363/1).
İstinaf dilekçesi, kararı veren mahkemeden başka
bir mahkemeye verilmişse, o mahkemenin başvuru
defterine kaydolunur ve başvurana ücretsiz bir alın- Tefhim: Mahkemece verilen kararın veya
dı belgesi verilerek dosya kararı veren mahkemeye hükmün, duruşmada hazır bulunan tarafa
örnekleriyle birlikte gönderilir (HMK m. 343). (taraflara) hâkim tarafından sözle bildiril-
İstinaf dilekçesi karşı tarafa tebliğ olunur. Karşı mesidir.
taraf, tebliğden itibaren iki hafta içinde cevap di-
lekçesini kararı veren mahkemeye veya bu mahke-
meye gönderilmek üzere başka bir yer mahkeme- İstinaf süresini geçiren taraf, elinde olmayan
sine verebilir. Kararı veren mahkeme, dilekçeler sebeplerle süreyi geçirdiğini ispat ederek eski hâle
verildikten veya bunun için belli süreler geçtikten getirme yoluna (HMK m. 95 vd.) veya katılma yo-
sonra, dosyayı dizi listesine bağlı olarak istinaf di- luyla istinafa (HMK m. 348) başvurabilir.
lekçesinde gösterilen daire ile bağlı kalınmaksızın, İstinafa başvuru hakkı bulunmayan veya baş-
ilgili bölge adliye mahkemesine gönderir (HMK vuru süresini geçirmiş olan taraf, diğer tarafın is-
m. 347). tinafa başvurması hâlinde vereceği cevap dilekçesi
İstinaf dilekçesi verilirken, istinafa başvuru ile katılma yoluyla istinafa başvurabilir (HMK m.
harcı ve tebliğ giderleri de dâhil olmak üzere tüm 348/1). Katılma yoluyla istinaf, hükmün ken-
giderler ödenmelidir. Harç ve giderlerin hiç öden- di lehine değiştirilmesini talep eden karşı tarafın
mediği veya eksik ödendiği anlaşılırsa kararı veren daha önce başlayan istinaf sürecine katılmasıdır
mahkeme tarafından verilecek bir haftalık kesin (Akkaya, s. 174). Katılma yoluyla istinaf asıl isti-
süre içinde tamamlanması, aksi hâlde başvurudan naf başvurusuna bağımlı olduğundan, asıl istinafa
vazgeçmiş sayılacağı, başvurana yazılı olarak bildi- başvuran talebinden feragat eder veya talebi bölge
rilir. Mahkeme tarafından verilen kesin süre içinde adliye mahkemesi tarafından esasa girilmeden red-
harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, mahke- dedilirse katılma yolu ile istinafa başvuranın talebi
me başvurunun yapılmamış sayılmasına karar verir de reddedilir (HMK m. 348/2).
(HMK m. 344). Katılma yoluyla istinaf, iş yoğunluğunun azal-
İstinaf başvurusu kanuni süre geçtikten sonra tılmasında önemli yararlar sağlamaktadır. Katıl-
yapılır veya kesinleşmiş bir karara ilişkinse kararı ma yoluyla istinafa başvuru imkânının tanınması,
veren mahkeme istinaf dilekçesinin reddine karar tarafların her hâlükarda ve gerekmediği hâlde isti-
verir ve başvuru sırasında yatırılan giderden (HMK nafa başvurma eğilimlerini azaltmaktadır (Akka-
m. 346) karşılanmak suretiyle ret kararını kendili- ya, s. 175).
172
6
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
173
6
Kanun Yolları
ve doğru olup olmadığını esastan inceler ve tes- • İleri sürülen haklı ret talebine rağmen red-
pit ettiği hataların düzeltilmesi için gerekli tahki- dedilen hâkimin davaya bakmış olması;
kat işlemlerini yürütülür. İstinaf kanun yolunun • Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına
temyizden farkı, hukuka uygunluk denetimi ya- rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı
nında, ilk derece mahkemesindeki vakıa tespit- vermiş olması veya mahkemenin görevli ya
lerinin doğru olup olmadığını inceleyebilmesi da yetkili olmamasına rağmen davaya bak-
(vakıa denetimi) ve tahkikatı bizzat tamamlaya- mış bulunması;
rak davanın esası hakkında karar verebilmesidir
• Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması;
(Özekes, Pekcanıtez Usul, s. 2243; Atalı/Erme-
nek/Erdoğan, s. 617). • Mahkemece usûle aykırı olarak davanın
veya karşı davanın açılmamış sayılmasına,
Davanın özelliğine göre inceleme, heyetçe veya
davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına
görevlendirilecek bir üye tarafından yapılır. İnce-
karar verilmesi;
leme sırasında gerektiğinde başka bir bölge adliye
mahkemesi veya ilk derece mahkemesi istinabe edi- • Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde et-
lebilir (HMK m. 354). kili olabilecek ölçüde önemli delillerin top-
lanmamış veya değerlendirilmemiş olması
İstinaf mahkemesinin inceleme yetkisi, istinaf
ya da talebin önemli bir kısmı hakkında
dilekçesinde belirtilen istinaf sebepleriyle sınırlandı-
karar verilmemiş olması (HMK m. 353/1,
rılmıştır. İstinaf mahkemesi istinaf sebepleri arasın-
a, 1-6).
da gösterilmeyen hususları kendiliğinden dikkate
alamaz (HMK m. 355). İstinaf sebepleriyle sınırlı Duruşma yapılmadan karar verilecek ikinci
inceleme yapılmasının nedeni ilk derece kararının grup ise, başvurunun veya davanın esası hakkında
hatalı bulunması hâlinde istinaf mahkemesince ye- karar verilebilecek bazı durumlardır. Bölge adliye
niden yargılama yapılarak esasa ilişkin yeni bir ka- mahkemesi aşağıdaki hallerde davanın esasıyla ilgili
rar verilecek olmasıdır. Bu kural, hâkimin taraflarca olarak duruşma yapmadan (dosya üzerinden) karar
ileri sürülmeyen vakıaları dikkate almayacağı ku- verir (HMK m. 353/1, b, 1-3):
ralının istinaftaki uygulamasıdır (Akkaya, s. 262). • İncelenen mahkeme kararının usûl veya esas
Bölge adliye mahkemesi istinaf sebepleriyle sınırlı yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı
inceleme yapma yetkisine sahip ise de kamu düze- takdirde başvurunun esastan reddine,
nine aykırılık tespit ederse bunu re’sen dikkate alır. • Yargılamada eksiklik bulunmamakla bera-
Kanuna göre 353’üncü maddede belirtilen hal- ber, kanunun olaya uygulanmasında hata
ler dışında istinaf incelemesi kural olarak duruş- edilip de yeniden yargılama yapılmasına
malı olarak yapılır (HMK m. 356). Duruşma ya- ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın
pılmadan karar verilebilecek durumlardan biri, ilk gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek ye-
derece mahkemesinde gerçekleşen bazı ağır (temel) niden esas hakkında,
usûl hatalarıdır. Yukarıda mutlak istinaf sebebi ola- • Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma
rak nitelendirdiğimiz bu tür hatalar söz konusu ise yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise
bölge adliye mahkemesi, ilk derece kararının kaldı- bunların tamamlanmasından sonra başvu-
rılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosya- runun esastan reddine veya yeniden esas
nın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çev- hakkında.
resinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine Kanunun 352 ve 353 üncü maddelerinde is-
ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine tinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılacağı
karar verir (HMK m. 353/1, a). hâller düzenlenmiştir. Bu hâller haricinde bölge ad-
Duruşma yapılmadan karar verilebilecek haller liye mahkemesi istinaf incelemesini duruşmalı ola-
usule ve esasa ilişkin olarak duruşma yapılmadan rak yapılır. Duruşma yapılmasına karar verilmişse
karar verilebilecek hâller olarak ikiye ayrılır. duruşma günü taraflara tebliğ edilir. Duruşma so-
Usule ilişkin duruşma yapılmadan karar verile- nunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu
bilecek hâller, esastan reddetmek veya ilk derece mahkemesi hük-
• Davaya bakması yasak olan hâkimin karar münü kaldırarak yeniden hüküm kurmak dahil ge-
vermiş olması; rekli kararları verir (HMK m. 356).
174
6
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
175
6
Kanun Yolları
176
6
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Belirtmek gerekir ki ilk derece mahkemesi dava pılamayacağından dosyanın yargılama yapılmak
şartının var olduğunu kabul ederek davanın esası üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesi gere-
hakkında karar vermiş olmasına rağmen, istinaf kir. Belirtmek gerekir ki bölge adliye mahkemeleri
mahkemesi belirli bir dava şartının bulunmadığı bu istisnai hükmü dar yorumlamalı, kural olarak
kanaatindeyse nasıl karar verileceği ayrıca değer- tahkikat eksikliğini bizzat gidermeli ve sonucuna
lendirilmelidir. Uygulamada dosya ilk derece mah- göre bizzat karar vermelidir. Örneğin, bölge ad-
kemesine gönderilmekteyse de bazı hâllerde dava liye mahkemesi kapsamlı bir tahkikat yapmadan
şartına aykırılık halinde dosyanın ilk derece mah- davanın esası hakkında karar verebilecekse veya
kemesine gönderilmesi gerekli değildir (Budak/ ilk derece mahkemesi asli talepler hakkında karar
Karaaslan, s. 353, Nr. 80; Çiftçi, s. 660). Örne- vermiş olmasına rağmen örneğin faiz talebi hak-
ğin, kesin hüküm nedeniyle dava şartına aykırılık kında yanlış karar vermişse, dosyanın ilk derece
varsa davanın usûlden reddedilmesi gerekirken ilk mahkemesine gönderilmemesi gerekir. Söz konu-
derece mahkemesi davanın esası hakkında karar su ölçütlerin geniş yorumlanması ve dosyanın ge-
vermiş ve bu dava şartına aykırılık istinaf mahke- rekmediği halde ilk derece mahkemesine gönde-
mesi tarafından tespit edilmişse dava şartına aykı- rilmesine karar verilmesi yargılamanın uzamasına
rılık nedeniyle dosyanın ilk derece mahkemesine neden olacaktır.
gönderilmesi gerekli değildir. Zira dosya ilk derece
mahkemesine gönderilse dahi burada yeniden bir
Davanın Esastan Kabulü veya Reddi
tahkikat yapılmayacaktır. Bu nedenle, olması gere-
ken hukuk bakımından usûl ekonomisine uygun Bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu
çözüm, istinaf mahkemesinin dava şartına aykırılık esastan haklı bulursa “ilk derece mahkemesi kararı-
sebebiyle ilk derece kararını kaldırması ve bizzat nın kaldırılması ile davanın kısmen veya tamamen
davanın usûlden reddine karar vermesidir. Ör- kabulü” ya da “ilk derece mahkemesi kararının kal-
neğin, davanın derdest olduğunun, hukuki yarar dırılması ve davanın reddi” kararı verebilir. Kural
bulunmadığının, yargı yolunun caiz olmadığının olarak, başvuruyu (ileri sürülen istinaf sebeplerini)
tespit edilmesi durumunda da dosyanın ilk derece haklı bulan bölge adliye mahkemesi, davanın esası
mahkemesine gönderilmesine ihtiyaç olmamalıdır. hakkında bizzat karar vermelidir (HMK m. 353/1,
b, 2-3). Örneğin eşlerden biri diğerine karşı kendi-
Gönderme kararı verilmesini gerektiren diğer bir
si ve çocuğu için nafaka davası açmış ve ilk derece
durum, davanın esası hakkında yeterince inceleme
mahkemesi davanın kısmen kabulüne, müşterek ço-
yapılmasını engelleyen usûl hatalarının bulunması
cuk lehine aylık 400,00 TL tedbir nafakasının dava
veya tarafın dava konusu talebinin önemli bir bölü-
tarihinden itibaren geçerli olmak üzere davalıdan
mü hakkında karar verilmemiş olmasıdır. Örneğin,
alınarak davacıya ödenmesine, davacı eşin nafaka ta-
uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde
lebinin ise reddine karar vermiştir. Davacı eş kendi
önemli deliller toplanmadan veya değerlendiril-
lehine de nafakaya hükmedilmesi gerektiği gerekçe-
meden karar verilmiş olması ya da talebin önemli
siyle bu karara karşı istinafa başvurur ve istinaf mah-
bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması (m.
kemesi istinaf başvurusunu haklı bulursa, ilk derece
353/1, a, 6) durumunda ilk derece kararı kaldırı-
mahkemesi hükmünün ilgili bölümünün kaldırıl-
larak dosya yeniden karar verilmesi için ilk derece
masına ve bu konuda yeniden hüküm kurularak da-
mahkemesine gönderilmelidir. Zira bu ihtimalde
vacı eş lehine de nafaka ödenmesine karar verebilir.
tahkikatın yürütülmesinde önemli derecede ek-
siklik olduğu kabul edilmelidir. Bununla beraber Taraflardan sadece biri istinafa başvurursa bölge
deliller büyük oranda toplanmış ve değerlendiril- adliye mahkemesi aleyhe karar verme yasağı (refor-
miş ancak bazı deliller eksik kalmışsa bunların is- matio in peius) yasağı uyarınca, istinaf talebinde
tinaf derecesinde incelenmesi ve değerlendirilmesi bulunan tarafın aleyhine olacak şekilde ilk derece
usul ekonomisi açısından daha uygundur. İlk de- kararını değiştiremez. Bu durumda istinafa baş-
rece mahkemesi tarafın talebinin önemli bir kıs- vuran sadece talebinin reddedilmesi riski ile karşı
mı hakkında karar vermemişse esasında tarafların karşıya olup, o tarafın daha aleyhine olacak şekilde
ilk derece yargı hakkı ihlal edilmiş olacağından karar verilemez. Aleyhe karar verme yasağı, medenî
ve bölge adliye mahkemesi tarafından hakkında usûl hukukunda geçerli olan tasarruf ilkesinin ve
karar verilmemiş konularda istinaf denetimi ya- taleple bağlılık kuralının bir sonucudur.
177
6
Kanun Yolları
Öğrenme Çıktısı
2 İstinaf sebeplerini, istinaf başvurusunu, istinaf incelemesini ve istinaf mahkemesinin karar
türlerini açıklayabilme
178
6
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
dikkat
Temyiz bölge adliye mahkemesinin kesin olmayan nihai kararlarına karşı başvurulabilen olağan kanun
yoludur. Kanuna göre, ilk derece mahkemesinin kesin olarak verdiği kararlar ile istinaf incelemesinden
geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlarına ve bölge adliye mahkemesi hukuk dairesinin ilk derece mah-
kemesi sıfatıyla kesin olarak verdiği kararlar ile yine bu sıfatla verdiği ve temyiz incelemesinden geçmeden
kesinleşmiş bulunan kararlarına karşı, yürürlükteki hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle Adalet Bakanlığı
veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna başvurulabilir. Kanun
yararına temyiz talebi Yargıtay tarafından kabul edilirse karar kanun yararına bozulur. Ancak olağan tem-
yizden farklı olarak bu bozma kararı ile kararın hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmaz (HMK m. 363).
Sonuç olarak temyiz denetiminden geçmeden kesinleşen mahkeme kararları söz konusu olduğunda, Ada-
let Bakanlığı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kanun yararına temyize başvurabilir. Kanun yararına
temyiz, kesinleşmiş bir mahkeme kararına karşı başvuru yapılması ve bozma kararı verilmesi durumunda
genel temyizden farklı olarak hükmün taraflar için doğurduğu sonuçları ortadan kaldırmaması nedeniyle
olağan bir kanun yolu değildir. Kanun yararına temyizin amacı hukuka aykırı mahkeme kararlarında-
ki hataların düzeltilmesi ve Resmî Gazetede yayınlanarak bu tür hatakların tekrarlanmasını önlemektir
(Özekes, Pekcanıtez Usul, s. 2319.
179
6
Kanun Yolları
g) Geçici hukuki korumalar (örneğin ihtiyati olmadığı veya geçerli olup olmadığı konusundaki
tedbir, ihtiyati haciz, delil tespiti vb) hak- yanlışlıktır (Akkaya, s. 205). Örneğin, yürürlükte
kında verilen kararlar temyiz edilemez. olan bir kanun maddesinin dikkate alınmaması ve
h) 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) somut olaya uygulanmaması hukukun hiç uygu-
bendi kapsamında verilen kararlar temyiz lanmaması şeklinde ortaya çıkar.
edilemez. Usûl kurallarına aykırılık kasıt ise mahkeme-
nin kararını etkileyen usûli hatalar ve eksiklikler
bulunmasıdır. Usûl kurallarına aykırılık, usûl hu-
Temyiz Sebepleri kukuna ilişkin mutlak temyiz (bozma) sebepleri ve
Temyiz sebepleri, “bozma sebepleri” başlığı altın- nispi temyiz (bozma) sebepleri olarak ikiye ayrılır
da HMK’nın 371’inci maddesinde düzenlenmiştir. (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 489; Atalı/Ermenek/
Hükme göre temyiz (bozma) sebepleri şunlardır: Erdoğan, s. 636).
a) Hukukun veya taraflar arasındaki sözleşme- Mahkemenin kararını etkileyip etkilemediğine
nin yanlış uygulanması bakılmaksızın, bozma sebebi sayılan önemli ve ağır
b) Dava şartlarına aykırılık usûl hataları mutlak temyiz (bozma) sebebidir. Ka-
c) Taraflardan birinin davasını ispat için da- nuna göre, dava şartlarına aykırılık bulunması veya
yandığı delillerin kanuni bir sebep olmak- taraflardan birinin iddia ve savunmalarını ispat için
sızın reddedilmesi dayandığı delillerin kanuni bir sebep gösterilmek-
sizin reddedilmesi (HMK m. 371) mutlak bozma
d) Karara etki eden yargılama hatasının veya
sebepleridir. Mutlak bozma sebepleri HMK’da
eksikliklerinin bulunması
belirtilenlerle sınırlı değildir. Örneğin, mahkeme
Genel temyiz (bozma) sebebi hukuka aykırı- kararında gerekçe yazılmamış olması dahi mutlak
lıktır. Hukuka aykırılık maddi hukuk kurallarına temyiz (bozma) sebebidir.
aykırılık ve usûl kurallarına aykırılık olarak ikiye
Mutlak bozma sebeplerinin dışında kalan usûle
ayrılır (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 488; Atalı/
aykırılıklar nispi bozma sebebidir. Nispi bozma
Ermenek/Erdoğan, s. 634). Temyiz incelemesi
sebeplerinden dolayı bölge adliye veya ilk derece
sadece hukuka uygunluk denetimiyle sınırlı ya-
mahkemesi kararının değiştirilebilmesi için usule
pılabileceğinden, maddî sorun (vakıa tespitleri)
aykırılık mahkemenin kararını etkilemiş olmalıdır.
hakkındaki hatalar temyiz sebebi olarak değer-
lendirilmez. Yargıtay, kural olarak ilk derece ve Temyizde sadece hukuka uygunluk deneti-
bölge adliye mahkemesinin vakıa tespitleriyle mi yapıldığından, Yargıtay taraflarca ileri sürülen
bağlı olup tespit edilen vakıalarla sınırlı olarak temyiz sebepleri ile bağlı değildir ve kanunun açık
hukuka uygunluk denetimi yapabilir. Ancak alt hükmüne aykırı gördüğü diğer hususları da incele-
derece mahkemesinin vakıa tespitindeki yanlışlık yebilir (HMK m. 369/1). Yargıtay, tarafın temyize
açık bir hukuka aykırılıktan kaynaklanırsa temyiz başvurusundaki talebiyle bağlı olarak, alt derece
incelemesinde tespit edilen açık hukuka aykırılık mahkemesinin kararını etkileyen hukuka aykırılık
dolayısıyla vakıa tespitleri de incelenebilir. tespit ederse bozma kararı verir.
Maddi hukuk kurallarına aykırılık, maddi hu-
kuk kurallarının veya sözleşme hükümlerinin yan- Temyize Başvuru
lış uygulanması veya hiç uygulanmamasıdır. Mad- Hukuki yararı bulunan taraflar temyize başvu-
di hukuk kuralının hiç uygulanmaması veya yanlış rabilir. Hukuki yararın mevcut olup olmadığı, tara-
uygulanması mahkemenin kararını doğrudan etki- fın talep sonucu ile bölge adliye mahkemesinin hü-
ler (Özekes, Pekcanıtez Usul, s. 2283). Hukuk ku- küm sonucu karşılaştırılarak belirlenir. Bölge adliye
ralının yanlış uygulanması, tespit edilen vakıalara mahkemesi veya ilk derece mahkemesi tarafından
hukuk kuralının uygulanmasında hatadır. Hukuk kısmen veya tamamen aleyhine karar verilen taraf,
kuralının yorumunda veya somut olaya yanlış şe- temyize başvurmakta hukuki yararı vardır.
kilde altlanması, hukukun uygulanmasında hatadır
Temyiz incelemesi Yargıtay ilgili hukuk daire-
(Atalı/Ermenek/Erdoğan, s. 636). Hukuk kuralla-
si tarafından yapılır. Temyiz incelemesini yapan
rının hiç uygulanmaması ise hukuk normunun tes-
dairenin bozma kararı vermesi üzerine, kararı ve-
pitinde hata olup bir hukuk normunun var olup
180
6
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
181
6
Kanun Yolları
182
6
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
İncelemenin farklı bir Yargıtay dairesi tarafından Yargıtay, tarafların talebi ile bağlı olmaksızın,
yapılması gerekiyorsa, dosyanın re’sen ilgili daireye bilgi almak üzere kendiliğinden de duruşma yapıl-
gönderilmesine karar verilir. Temyiz başvurusu ya- masına karar verebilir (HMK m. 369/4).
pılırken harç ve giderler eksik yatırılmış ve mahke- Duruşma yapılmasına karar veren Yargıtay dai-
mece verilen süre içinde tamamlanmamışsa, başvu- resi duruşma için bir gün belirleyerek taraflara da-
runun yapılmamış sayılmasına karar verilmelidir. vetiye gönderir ve gelen tarafları dinledikten sonra
Temyiz başvurusu ön incelemede reddedilir veya karar verir. Taraflardan hiçbiri gelmese dahi Yargı-
başvurunun yapılmamış sayılmasına karar verilirse, tay dosya üzerinden inceleme yaparak kararını verir
bu karar temyiz edilemez. Ön inceleme sonucun- (HMK m. 369/5).
da eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosya ise esastan
incelemeye alınır.
Karar (Onama, Düzelterek Onama ve
Bozma Kararı)
Esastan İnceleme
Yargıtay temyiz incelemesi sonunda onama ka-
Bölge adliye mahkemesi veya ilk derece mah- rarı, düzelterek onama kararı veya bozma kararı ve-
kemesi kararının hukuka uygun olup olmadığı bu rebilir.
aşamada incelenir. Temyiz incelemesi hukuka uy-
Yargıtay kararın hukuka ve usûle uygun olduğu
gunluk denetimi ile sınırlı olduğundan, kural ola-
tespit ederse onama kararı verir. Onama hükmün
rak ilk derece ve bölge adliye mahkemesinin vakıa tamamının onanması veya hükmün bir kısmının
tespitlerinin doğru olup olmadığını Yargıtayca in- bozulması halinde bozma kapsamı dışında kalan
celenemez. kısımların onanmış sayılması suretiyle kısmen
Yargıtay, tarafların ileri sürdüğü temyiz sebeple- onanması şeklinde olabilir. Kanuna göre, onama
riyle bağlı olmadığından, kanun açık hükmüne ay- kararında, kararın hukuka uygunluk gerekçeleri
kırı gördüğü diğer hususları da inceleyebilir (HMK gösterilmelidir (HMK m. 370/1).
m. 369/1); taraflarca ileri sürülenler dışında, başka Temyiz incelemesi sonunda kanunda açıkça ön-
bir hukuka (maddi hukuka veya usûl hukukuna) görülen hallerde kararın bozulması gerekli olması-
aykırılık olup olmadığını re’sen inceleyebilir. na rağmen, bu hata bozmayı gerektirecek derecede
Yargıtay temyiz incelemesini dosya üzerinden önemli değilse veya sözkonusu hata veya eksiklik tah-
yapar. Ancak, tüzel kişiliğin feshine veya genel kikata gerek olmaksızın Yargıtay tarafından tamam-
kurul kararlarının iptaline, evlenmenin butlanına lanabilecekse düzelterek onama kararı verebilir. Aşağı-
veya iptaline, boşanma veya ayrılığa, velayete, soy- daki hâllerde Yargıtay kararı düzelterek onaylayabilir:
bağına ve kısıtlamaya ilişkin davalarla miktar veya • Temyiz olunan kararın, kanunun olaya
değeri Kanunda belirlenen ve yeniden değerleme uygulanmasında hata edilmiş olmasından
oranına göre tespit edilen miktarı aşan alacak ve dolayı bozulması gerekli olmasına rağmen,
ayın davalarında taraflardan biri temyiz veya ce- kanuna uymayan husus hakkında yeniden
vap dilekçesinde duruşma yapılmasını talep etmiş yargılama yapılmasına ihtiyaç yoksa Yar-
ise Yargıtayca bir gün belirlenerek taraflara duruş- gıtay düzelterek onama kararı verir. Esas
ma davetiyesi gönderilir. Tebliğ tarihi ile duruşma yönünden kanuna uygun olmayan karar-
günü arasında en az iki hafta bulunması gerekir; lar ile hâkimin takdir yetkisi kapsamında
taraflar gelmişlerse bu süreye bakılmaz. Tebligat karara bağladığı eda hükümleri hakkında
gideri verilmemişse duruşma talebi dikkate alın- düzelterek onama kararı verilemez (HMK
maz. Duruşma giderinin eksik ödenmiş olduğu m. 370/2), bu konuda hukuka aykırılık
anlaşılırsa, dairenin başkanı tarafından verilecek nedeniyle bozma kararı verilmelidir. Bu
bir haftalık kesin süre içinde tamamlanması, aksi düzenlemenin amacı, Yargıtayın, düzelterek
hâlde duruşma talebinden vazgeçilmiş sayılaca- onama kararı vermek suretiyle, alt derece
ğı, duruşma isteyene yazılı olarak bildirilir. Veri- mahkemesinin yerine geçmesi ve böylece
len süre içinde giderler tamamlanmadığı takdir- tarafların daha sonra kanun yollarına baş-
de, Yargıtay incelemesini dosya üzerinde yapar vuru haklarının ve alt derece mahkemesinin
(HMK m. 369/2). direnme kararı verme imkanının ortadan
kaldırılmasını engellemektir.
183
6
Kanun Yolları
• Tarafların kimliklerine ait yanlışlıklarla, bölge adliye mahkemesi kararı kaldırılarak, dosya
yazı, hesap veya diğer açık ifade yanlışlıkları kararı veren ilk derece mahkemesine veya uygun
varsa karar düzeltilerek onanır. görülecek diğer bir ilk derece mahkemesine, kara-
• Karar, usûle ve kanuna uygun olmasına rın bir örneği de bölge adliye mahkemesine gönde-
rağmen, gösterilen gerekçe doğru değilse rilir (HMK m. 373/1). Bölge adliye mahkemesinin
gerekçe değiştirilerek ve düzeltilerek onama düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği ka-
kararı verilir. rar kısmen veya tamamen bozulursa, bu durumda
Onama veya düzelterek onama kararıyla bölge dosya, kararı veren bölge adliye mahkemesi veya
adliye veya ilk derece mahkemesinin kararı şeklî uygun görülen diğer bir bölge adliye mahkemesine
anlamda kesinleşir. Bu karara karşı, artık başka bir gönderilir (HMK m. 373/2).
olağan kanun yoluna başvurulamaz. Yargıtayın bozma ve onama kararları, mahkeme
yazı işleri müdürü tarafından derhal taraflara tebliğ
edilir (HMK m. 372/1). Bölge adliye mahkemesi
veya ilk derece mahkemesi, 344’üncü madde uya-
rınca peşin alınmış gideri kullanarak kendiliğinden
dikkat tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra,
Uygulamada Yargıtay bazen, hatalı veya eksik
Yargıtayın bozma kararına uyulup uyulmayacağına
temyiz incelemesi sonucunda verdiği onama
karar verir (HMK m. 373/3).
kararlarını maddî hata gerekçesiyle ortadan
kaldırarak dosya hakkında yeniden inceleme Bölge adliye mahkemesi veya ilk derece mah-
yapmakta ve daha önce verdiği onama kararını kemesi, Yargıtayın bozma kararına uymak zorunda
değiştirerek bozma kararı vermektedir. İstisnai olmayıp kararında direnebilirse de davanın her iki
de olsa Yargıtay’ın bu uygulaması, alt derece tarafı bozmaya uyulmasını talep ederse, mahkeme
mahkemesi kararının kesinleşmiş ve değiştiri- bozmaya uymak zorundadır. Mahkemenin bozma-
lemeyecek olması nedeniyle hukuka aykırıdır. ya uyması kendi verdiği kararın hatalı olduğunu ve
Yargıtayın bozma kararına göre inceleme yaparak
karar vereceği anlamına gelir. Uyma kararı veren
mahkemenin bozma kapsamında yapacağı tahkikat
Yargıtay mahkeme kararının hukuka aykırı oldu- sonucunda vereceği hüküm yeni bir nihai karardır
ğunu tespit ederse kararı kısmen veya tamamen bozar. (Özekes, Pekcanıtez Usul, s. 2306 vd.).
Yargıtay kararın bir kısmının yanlış olduğunu tespit Mahkemenin bozma kararına direnmesi ise
eder ve bir bölümü hakkında bozma kararı verirse kendi verdiği kararın doğru olduğunu düşündüğü
buna kısmi bozma denir; kararın tamamı hukuka anlamına gelir. Direnme kararı önceki kararın ay-
aykırı ise bu durumda kararın tamamı bozulur. nısı olduğundan, mahkeme kararını değiştiremez.
Temyiz yolunda istinaftan farklı olarak davanın Mahkeme eski kararını değiştiremezse de yeni ge-
esası hakkında tahkikat yapılmaz ve karar verilmez. rekçeler yazabilir. Direnme kararı da nihai bir ka-
Kararın hukuka aykırı olduğu tespit edilirse bozma rardır (Özekes, Pekcanıtez Usul, s. 2312 vd.).
kararı verilerek dosya yeniden inceleme yapılma- Bölge adliye mahkemesi veya ilk derece mahke-
sı için bölge adliye mahkemesine veya ilk derece mesi, bozmaya uyarsa bu kararından (uyka kararın-
mahkemesine gönderilir. dan) dönemez. Bu durumda hüküm lehine bozu-
Taraflardan sadece biri temyize başvurursa aley- lan tarafın yararına usûli kazanılmış hak doğduğu
he bozma yasağı nedeniyle onun aleyhine olacak kabul edilir. Yargıtayın kısmi bozma kararı vermesi
şekilde bozma kararı verilemez. Her iki taraf da hâlinde bozma dışında kalarak kesinleşen hususlar
temyize başvurursa karar temyiz eden taraflardan da usûli kazanılmış hak sayılır. Kesinleşen hüküm
biri aleyhine bozulabilir. Aleyhe karar verme yasa- kısımları hakkında tekrar inceleme yapılması ve
ğı re’sen araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda karar verilmesi mümkün değildir. Bozma kararına
geçerli olmayıp tarafın üzerinde serbestçe tasarruf uyan mahkeme, incelemesini bozma sebepleri kap-
edebilecekleri davalarda uygulanır. samında yürüterek yeniden esas hakkında verir.
Bozma kararı, başvurunun bölge adliye mah- Bozma kararı üzerine, dosya ilk derece mah-
kemesi tarafından esastan reddi kararına ilişkinse, kemesine gönderilmiş ve ilk derece mahkemesi
184
6
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
tarafından bozmaya uygun olarak yeni bir karar derece mahkemesi Hukuk Genel Kurulunun ver-
verilmişse, bu karara karşı istinafa değil temyize diği bozma kararına direnemez, başka bir deyişle
başvurulmalıdır (HMK m. 373/4). İlk derece mah- uymak zorundadır (HMK m. 373/5 ve 7).
kemesinin kararı daha önce bölge adliye mahkeme- Davanın esastan reddi veya kabulünü içeren
since doğru bulunduğundan ve bölge adliye mah- bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki
kemesinin, bozmaya uyma üzerine verilecek yeni bozmayı ortadan kaldıracak şekilde Yargıtay ta-
kararı yanlış bulma olasılığı çok yüksek olduğun- rafından yeniden bozulması üzerine alt mahke-
dan, çelişkili kararlar verilmesini önlemek amacıyla mece verilen kararın temyiz incelemesi, her hâlde
doğrudan temyize başvuru imkânı tanınmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır (HMK
İlk derece mahkemesi veya bölge adliye mahke- m. 373/6). Bu düzenlemenin amacı, Yargıtay da-
mesi kararında direnir ve eski kararını tekrar ederse iresinin birbiriyle çelişen bozma kararları vermesi
taraflar bu kararı da temyiz edebilir. Daha önceki hâlinde (Yargıtay dairesinin ilk verdiği bozmaya
kararı temyiz etmeyen taraf direnme kararını tem- uygun olarak alt derece mahkemesi tarafından
yiz edemez. Direnme kararının temyiz edilmesi karar verilmesine rağmen, kararın temyizi üzeri-
durumunda, inceleme öncelikle kararına direnilen ne bu kez Yargıtay dairesinin ilk bozma kararı ile
daire tarafından yapılır. Direnme kararı öncelikle çelişecek şekilde yeniden bozma kararı vermesi
incelenir. Daire direnme kararını yerinde görürse halinde) temyiz incelemesinin daire tarafından
kararını düzeltir, görmezse dosyayı inceleme yapıl- değil, Hukuk Genel Kurulu tarafından yerine ge-
mak üzere Hukuk Genel Kuruluna gönderir. Alt tirilmesini sağlamaktır.
Öğrenme Çıktısı
3 Temyiz sebeplerini, temyiz başvurusunu, temyiz incelemesini ve temyiz incelemesi
sonunda verilebilecek karar türlerini açıklayabilme
185
6
Kanun Yolları
186
6
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
187
6
Kanun Yolları
• Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri hak ve özgürlüklerin, Avrupa İnsan Hakları
Korumaya Dair Sözleşmenin veya Eki Protokol- Sözleşmesi ve buna ek protokoller kapsamın-
lerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan daki herhangi birinin ihlal edildiğinin, bir
Hakları Mahkemesi’nin kesinleşmiş kararıyla mahkeme kararından kaynaklandığı iddi-
tespit edilmiş olması veya karar aleyhine Avru- asıyla Anayasa Mahkemesine bireysel baş-
pa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan baş- vuru yapılması (6216 sayılı K. m. 45) ve
vuru hakkında dostane çözüm veya tek taraflı Anayasa Mahkemesince bireysel başvuruda
deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi bulunanın hakkının ihlal edildiğine karar
(HMK m. 375/1, i): Örneğin tarafa adil yar- verilmesi (6216 sayılı K. m. 50/1, c. 1): Bu
gılanma hakkı tanınmaması ve bu bağlamda durumda, dosya, ihlali ve sonuçlarını or-
aleni yargılama yapılmaması, hukukî dinle- tadan kaldırmak için yeniden yargılama
nilme hakkı tanınmaması ve bu durumun İn- yapmak üzere (yargılamanın iadesi için)
san Hakları Avrupa Mahkemesinin kararıyla ilgili mahkemeye gönderilir (6216 sayılı
tespit edilmesi yargılamanın iadesi sebebidir. K. m. 50/2). Yargılamanın iadesi sebep-
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin, incele- leri, HMK’da sınırlı olarak sayılmışsa da
diği kesin hüküm bakımından, Sözleşmenin Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru
veya Eki Protokollerin ihlal edildiğini tespit üzerine hak ihlali kararı vermesi ve yeni-
ettiği her durum yargılamanın iadesi sebebi den yargılama yapılmak üzere dosyayı il-
teşkil etmez. Örneğin, makul sürede yargı- gili mahkemeye göndermesi de yargılama-
lama yapılmaması nedeniyle adil yargılanma nın iadesine benzemektedir. Ancak ihlalin
hakkının ihlal edildiği tespit edilse dahi bu bir niteliğine ve ağırlığına göre yargılamanın
yargılamanın iadesi sebebi olmaz. iadesi yoluna gidilip gidilemeyeceğine
• Taraflarca, alacaklılarını veya davayı kaybe- Anayasa Mahkemesi karar verir (Ayrıntılı
denin yerine geçenleri zarara uğratacak bir bilgi için Bölüm 8, “Bireysel Başvuru” ko-
hile yapılmış olması (HMK m. 376): Davanın nusuna bakınız). Yargılamanın iadesinden
taraflarından birinin alacaklıları veya aley- farklı olarak dosya kendisine gönderilen
hine hüküm verilen tarafın yerine geçen- mahkeme Anayasa Mahkemesinin kararıy-
ler, borçluları veya yerine geçmiş oldukları la bağlı olup hak ihlalini ortadan kaldıra-
kimselerin aralarında anlaşarak kendilerine cak şekilde yeniden yargılama yapmak zo-
zarar vermek amacıyla hile yaptıklarını ileri rundadır (Arslan/Yılmaz/Taşpınar Ayvaz/
sürerek yargılamanın iadesini talep edebilir. Hanağası, s. 632). Ayrıca dosya doğrudan
Bu hükme göre, alacaklılarından mal kaçır- ilgili mahkemeye gönderildiğinden, ilgili-
mak amacıyla kendisine karşı danışıklı dava nin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgi-
açtırarak bu davayı bilinçli olarak kaybeden li mahkemeye başvurması zorunlu değildir
tarafın alacaklıları, bu dava sonunda veri- (Pekcanıtez, s. 84). Yeniden yargılama yap-
len ve kesinleşen hüküm hakkında yargıla- makla yükümlü mahkeme, Anayasa Mah-
manın iadesini talep edebilirler. Örneğin, kemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali
borçlu koca alacaklılarından mal kaçırmak ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde
amacıyla kendisi aleyhine boşanma dava- dosya üzerinden karar verebilir.
sı açtırır ve bu boşanma davasında aslında
kendisine ait olan malların boşandığı eşinin
mülkiyetine geçirilmesini kabul eder, kesin- Yargılamanın İadesi Yoluna Başvuru
leşen mahkeme kararıyla malların mülkiyeti Yargılamanın iadesi yoluna, kural olarak taraf-
davacı kadına geçerse, davalı (borçlu) koca- lar başvurabilir. Davanın taraflarından birisinin
nın alacaklıları yargılamanın iadesi yoluna alacaklıları veya aleyhine hüküm verilen tarafın
başvurabilir. Bu durumda yargılamanın ia- yerine geçenler de borçluları veya yerine geçmiş
desini davanın tarafları isteyemez. oldukları kimselerin aralarında anlaşarak, kendi-
• 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kurulu- lerine karşı hile yapmaları nedeniyle hükmün ip-
şu ve Yargılama Usûlleri Hakkında Kanun’a talini talebiyle yargılamanın iadesini talep edebilir
göre, Anayasada güvence altına alınan temel (HMK m. 376).
188
6
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
189
6
Kanun Yolları
• yargılamanın iadesi başvurusunun süre- Başvuru kabul edilirse ilk verilen karar kısmen
si içinde yapılıp yapılmadığını (HMK m. veya tamamen değiştirilir ya da sadece ilk verilen
379/1, a), kararın iptal edilmesiyle yetinilir. Hukuk Mu-
• yargılamanın iadesi başvurusuna konu olan hakemeleri Kanunu’nun 375’inci maddesinin I.
hükmün kesin olarak verilmiş veya kesinleş- fıkrasının (a), (b) ve (ç) ilâ (h) ve (i) bentlerindeki
miş olup olmadığını (HMK m. 379/1, b), sebeplerin var olması hâlinde, iptal ile yetinilemeye-
ceğinden hüküm kısmen veya tamamen değiştirilir.
• ileri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin
Davacının muvafakati olmaksızın vekil veya tem-
Kanunda yazılı sebeplerden olup olmadığı-
silci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görül-
nı inceler (HMK m. 379/1, c).
müş ve karara bağlanmış olması (HMK m. 375/1,
Yukarıda sayılan koşullardan biri eksikse mahke- c) durumunda ise başka bir inceleme yapılmaksızın
me esasa girmeden yargılamanın iadesi davasını esa- hükmün iptal edilmesi yeterlidir (HMK m. 380/1,
sa girmeden usûle ilişkin kararla reddeder (HMK m. c. 2). Bununla beraber aynı yargılama hatası, davalı
379/2). Esastan inceleme yapılabilmesi için gerekli bakımından mevcut olduğunda, hükmün iptali ile
ön koşullar gerçekleşmişse yargılamanın iadesi sebe- yetinilmeyip yargılamaya devam edilerek sonucu-
binin incelenmesine geçilir. Mahkeme ön inceleme na göre daha önce verilmiş olan karar değiştirilir.
aşamasında duruşma yapar ve tarafları dinledikten Hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu
sonra karar verir (HMK m. 379/1). ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı
bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş
İnceleme ve Karar olması durumunda (HMK m. 375/1, ı) başka bir
Ön inceleme aşamasında bir eksiklik bulun- inceleme yapılmaksızın hükmün iptal edilmesi ile
madığı anlaşılırsa, mahkeme talebin ve davanın yetinilir, davanın esası hakkında yeni bir karar ve-
esası hakkında inceleme yapar. Mahkeme, ön- rilmez (HMK m. 380/1, c. 2).
celikle ileri sürülen yargılamanın iadesi sebe- Yargılamanın iadesi talebinin esası hakkın-
binin mevcut olup olmadığını inceler. Yargıla- da verilen karar, iade yoluyla incelenmesi istenen
manın iadesi sebebini başvuruda bulunan taraf mahkeme kararının bütün nüshalarında gösterilir
ispat etmelidir. (HMK m. 380/2).
İnceleme sonunda, ileri sürülen yargılamanın Yargılamanın iadesi, hukuki niteliği bakımından
iadesi sebebi sabit görülürse, davanın esası hak- dava olarak görüldüğünden (HMK m. 379/2; m.
kında yeniden yargılama yapılarak ortaya çıkacak 381, c. 1), iade talebinin kabulü üzerine yeniden
duruma göre, ilk karar onanır ya da kısmen veya yapılan yargılamada verilen nihai kararlara karşı,
tamamen değiştirilir (HMK m. 380/1, c. 1). tekrar olağan kanun yoluna (istinafa) başvurulabilir.
190
6
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Yaşamla İlişkilendir
191
6
Kanun Yolları
Öğrenme Çıktısı
4 Yargılamanın iadesi sebeplerini, yargılamanın iadesi başvurusunu, yargılamanın iadesi
incelemesini ve yargılamanın iadesi sonunda verilebilecek karar türlerini açıklayabilme
192
6
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun sekizinci kısmının başlığı “Kanun Yolları” olup, bu başlık altında birinci
bölümde “İstinaf ”, ikinci bölümde “Temyiz” ve üçüncü bölümde ise “Yargılamanın İadesi” yolu düzenlenmiş-
tir. Kanun yolları belirli ölçütlerden yararlanılarak sınıflandırılabilir. Bu bağlamda kanun yolları geniş anlamda
ve dar anlamda kanun yolu olarak ikiye ayrılabilir: Geniş anlamda kanun yolu, mahkemeler tarafından verilen
her tür kararın bir başka mahkeme tarafından bir kez daha gözden geçirilmesi ve hatalıysa düzeltilmesini sağ-
layan bir denetim yoludur. Dar anlamda kanun yolu ise mahkemelerin kesinleşmemiş nihai kararlarına karşı
başvurulan ve bir üst mahkeme tarafından kararın denetlenmesini ve düzeltilmesini sağlayan başvuru yoludur.
Diğer bir ayrım olağan ve olağanüstü kanun yoludur. Olağan kanun yolu, henüz kesinleşmemiş nihai kararlara
karşı başvurulan ve kararın kesinleşmesini erteleyen kanun yolu; olağanüstü kanun yolu ise kesinleşmiş mahkeme
kararlarına karşı başvurulan kanun yoludur. Bu ayrıma göre, istinaf ve temyiz olağan kanun yolu, yargılamanın
iadesi ise olağanüstü kanun yoludur. Bir başka önemli ayrım ise düzeltici ve bozucu kanun yolu ayrımıdır.
Düzeltici kanun yolunda kural olarak, alt derece mahkemesinin kararında hukuka aykırılık tespit eden üst mah-
keme, dosyayı yeniden karar verilmesi için alt derece mahkemesine göndermez ve alt derece mahkemesinin
kararını kaldırarak kendisi davanın esası hakkında karar verir. Bozucu kanun yolunda ise kural olarak hukuka
aykırılık tespit eden üst mahkeme kendisi davanın esası hakkında karar vermez, dosyayı yeniden karar verilmesi
için alt derece mahkemesine gönderir. Dar anlamda kanun yolu, erteleyici ve aktarıcı etki olmak üzere iki temel
özelliğe sahiptir. Erteleyici etki, kanun yoluna başvurulmasının mahkeme kararının kesinleşmesini ertelemesi
(geciktirmesi) anlamına gelir. Aktarıcı etki ise, kararın bir üst mahkeme tarafından incelenmesi ve gerektiğinde
kaldırılarak değiştirilmesi veya bozulması anlamına gelir.
193
6
Kanun Yolları
İstinaf
İstinaf ilk derece mahkemesinin nihai kararlarına karşı başvurulan olağan kanun yoludur. Kural olarak, ilk
derece mahkemelerinden verilen nihai kararlara karşı istinafa başvurulabilir. İstinaf sebepleri, maddî hukuk
kurallarına aykırılık (hukukî sorunun yanlış çözülmesi), usûl kurallarına aykırılık (hatalı veya eksik yargılama
yapılması) ve maddî sorun hakkında yanlış sonuca varılması (vakıa tespitlerindeki hatalar) olmak üzere üç gruba
ayrılabilir. İstinafa, ilk derece mahkemesinde görülen davanın tarafları başvurabilir. İstinafa başvurabilmek için
başvuruda bulunan tarafın hukuki yararı bulunmalıdır. İstinaf başvuruları, bölge adliye mahkemesi tarafından
incelenir. Başvuru dilekçeyle yapılır ve dilekçeye karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenir. İstinaf dilekçesi, baş-
vuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşımaktaysa, diğer hususlar
bulunmasa bile reddedilmez ve 355’inci madde çerçevesinde kamu düzenine aykırılıklar re’sen incelenir. İsti-
nafa başvuru süresi iki haftadır. İstinafa başvurulması ilamın icrasını durdurmaz. Taraflar ilk derece mahkeme-
si ilamının tebliğinden sonra istinafa başvuru hakkından feragat edebilir. İstinaf beş temel aşamaya ayrılarak
incelenebilir. Bunlar sırasıyla; dilekçelerin verilmesi, ön inceleme, esastan inceleme, sözlü yargılama ve karar
aşamasıdır. Dilekçelerin verilmesi aşaması ilk derece mahkemesi önünde, diğer aşamalar ise bölge adliye mah-
kemesinde gerçekleşir. Bölge adliye mahkemesi ön incelemede; incelemenin başka bir dairece veya bölge adliye
mahkemesince yapılmasının gerekli olduğu, kararın kesin olduğu, başvurunun süresi içinde yapılmadığı, başvu-
ru şartlarının yerine getirilmediği, başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmediği tespit ederse gerekli
kararı verir. Bölge adliye mahkemesi esastan inceleme aşamasında, ilk derece mahkemesinin kararını etkileyen
bir usûl hatası bulunup bulunmadığını, maddî hukuk normlarının doğru uygulanıp uygulanmadığını, ilk de-
rece mahkemesinin vakıa tespitlerinin tam ve doğru olup olmadığını esastan inceler ve tespit ettiği hataların
düzeltilmesi için gerekli tahkikat işlemlerini yürütülür. İstinafın temyizden farkı, hukuka uygunluk denetimi
yanında, ilk derece mahkemesindeki vakıa tespitlerinin doğru olup olmadığını inceleyebilmesi (vakıa denetimi)
ve tahkikatı bizzat tamamlayarak davanın esası hakkında karar verebilmesidir. Kanuna göre 352 ve 353’üncü
maddede belirtilen hâller dışında istinaf incelemesi kural olarak duruşmalı olarak yapılır. Kanuna göre, istina-
fa ilişkin bölümde hüküm bulunmayan hallerde ilk derece mahkemesinde uygulanan yargılama usulü bölge
adliye mahkemesinde de uygulanır. İstinafta ilk derece mahkemesinde yapılabilecek bazı usûl işlemlerine izin
verilmemiştir. Bölge adliye mahkemesi, esas hakkında inceleme sonunda; istinaf başvurusunun esastan reddine;
ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine; ilk derece
mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kısmen veya tamamen kabulüne; ilk derece mahkemesi kararı-
nın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verebilir.
194
6
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Temyiz
Bölge adliye mahkemesi hukuk daireleri tarafından verilen kesin olmayan nihai kararlara karşı başvurulabilecek
kanun yolu temyizdir. Temyize tâbi kararlar, malvarlığına ilişkin ve malvarlığına ilişkin olmayan davalar bakı-
mından ayrı ayrı belirlenmelidir. Malvarlığına ilişkin olmayan davalarda, bölge adliye mahkemesi tarafından
verilen kararlar aksine bir düzenleme olmadıkça temyiz edilebilir. Malvarlığı haklarına ilişkin davalarda ise
temyiz için belirli bir parasal sınırın aşılması aranır. Temyiz edilemeyen kararlar HMK m. 362’de düzenlenmiş-
tir. Kanuna göre temyiz (bozma) sebepleri; hukukun veya taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanması,
dava şartlarına aykırılık, taraflardan birinin davasını ispat için dayandığı delillerin kanuni bir sebep olmaksızın
reddedilmesi, karara etki eden yargılama hatasının veya eksikliklerinin bulunmasıdır. Sadece hukuka uygunluk
denetimiyle sınırlı temyiz incelemesi yapılabileceğinden, maddi sorun hakkında yanlış sonuca varılması (vakıa
tespitlerinin hatalı olması) açık bir hukuka aykırılıktan kaynaklanmadıkça, temyiz sebebi olarak değerlendiril-
mez. Temyize davanın tarafları başvurabilir. Temyize başvurabilmesi için tarafın hukuki yararları bulunmalıdır.
Temyiz incelemesini Yargıtay’ın ilgili hukuk dairesi yapar. Temyiz başvurusu dilekçeyle yapılır. Temyiz dilek-
çesinde temyiz sebepleri ve gerekçesinin gösterilmesi önemli ise de şart değildir. Yargıtay taraflarca ileri sürülen
temyiz sebepleriyle bağlı değildir. Temyiz sebepleri ve diğer şartlar bulunmasa dahi dilekçe reddedilmez ve Yar-
gıtay kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü hususları inceleyebilir. Temyize başvuru süresi iki haftadır. Temyi-
ze başvurulması, kural olarak ilâmın icrasını durdurmaz. Taraflar bölge adliye mahkemesi kararının kendilerine
tebliğinden sonra temyize başvuru hakkından feragat edebilirler. Temyiz dilekçelerin verilmesi, ön inceleme,
esastan inceleme ve karar olmak üzere dört aşamadan oluşur. Dilekçelerin verilmesi bölge adliye mahkeme-
si veya ilk derece mahkemesi önünde, diğer aşamalar ise Yargıtayda gerçekleşir. Ön incelemede incelemenin
başka bir dairece yapılmasının gerektiği, kararın kesin olduğu, başvurunun süresi içinde yapılmadığı, başvuru
şartlarının yerine getirilmediği tespit edilirse Yargıtayca gerekli karar verilir. Bölge adliye mahkemesi veya ilk
derece mahkemesi kararının hukuka uygun olup olmadığı ise esastan inceleme aşamasında incelenir. Yargıtay,
hukuka uygunluk denetimi yapabileceğinden, ilk derece ve bölge adliye mahkemesinin vakıa tespitlerinin doğru
olup olmadığını inceleyemez. Yargıtay temyiz incelemesini kural olarak dosya üzerinden yapar. Yargıtay temyiz
incelemesi sonunda onama, düzelterek onama veya bozma kararı verebilir. Yargıtayın bozma ve onama kararları,
mahkeme yazı işleri müdürü tarafından derhal taraflara tebliğ edilir. Bölge adliye mahkemesi veya ilk derece
mahkemesi, Yargıtayın bozma kararına uyabilir veya direnebilir. Davanın her iki tarafı bozmaya uyulmasını
talep ederse, mahkeme bozmaya uymak zorundadır.
195
6
Kanun Yolları
Yargılamanın İadesi
Yargılamanın iadesi kesinleşmiş mahkeme kararlarına karşı başvurulabilen bir yoldur. Yargılamanın iadesi, er-
teleyici ve aktarıcı etkiye sahip olmadığından dar anlamda bir “kanun yolu” değildir. Yargılamanın iadesi kesin
hüküm teşkil eden mahkeme kararlarının düzeltilmesini amaçlayan bir hukuki çaredir. Yargılamanın iadesi
sebepleri, hükmün doğruluğunu etkilediğine mutlak gözüyle bakılan ağır yargılama hatalarıdır. Yargılamanın
iadesi sebepleri Kanunda sınırlı şekilde sayılmış olup (bkz. HMK m. 375), Kanunda belirtilmeyen bir nedene
dayanarak bu yola başvurulamaz ve kıyas yoluyla yargılamanın iadesi sebepleri genişletilemez. Yargılamanın
iadesi yoluna, kural olarak kesinleşen mahkeme kararının tarafları başvurabilir. Yargılamanın iadesi yoluna baş-
vuru süresi üç aydır. Ancak bu süre, herhâlde iade talebine konu olan hükmün kesinleşmesinden itibaren on
yıldan daha fazla olamaz. Yargılamanın iadesi talebi, davanın esası hakkında karar veren mahkemeye dilekçeyle
yapılır ve o mahkeme tarafından incelenir. Mahkeme, yargılamanın iadesi sebebinin niteliğine göre, karşı tara-
fın zarar ve ziyanını karşılayacak uygun miktarda teminat gösterilmesini isteyebilir. Yargılamanın iadesi davası
hükmün icrasını durdurmaz. Yargılamanın iadesi talep edilirse mahkeme öncelikle tarafları davet ederek bir ön
inceleme yapar. Ön inceleme sonunda başvuru şartlarının var olduğu tespit edilirse esastan inceleme yapılır.
Ön incelemede mahkeme yargılamanın iadesi başvurusunun süresi içinde yapılıp yapılmadığını, yargılamanın
iadesi başvurusuna konu olan hükmün kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş olup olmadığını, ileri sürülen
yargılamanın iadesi sebebinin Kanunda yazılı sebeplerden olup olmadığını inceler. Yargılamanın iadesi sebebini
başvuruda bulunan taraf ispat etmelidir. Esastan inceleme sonunda, ileri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin
mevcut olduğu anlaşılırsa, davanın esası hakkında yeniden yargılama yapılarak ortaya çıkacak duruma göre, ilk
karar onanır ya da kısmen veya tamamen değiştirilir.
196
6
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
neler öğrendik?
III. Kanun yararına temyiz temyiz edilmesi hâlinde inceleme aşağıdakilerden
IV. Yargılamanın iadesi hangisi tarafından yapılır?
Yukarıdaki kanun yollarından hangileri erteleyici A. Bölge adliye mahkemesi
ve aktarıcı etkiye sahiptir? B. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
A. Yalnız I C. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Ku-
rulu
B. I ve II
D. Kararına direnilen Yargıtay dairesi
C. I, II ve III
E. Yargıtay Başkanlar Kurulu
D. I, II ve IV
E. II, III ve IV
6 Aşağıdaki kararlardan hangisi temyiz edile-
bilir?
2 Aşağıdakilerden hangisi tek başına istinaf ka-
nun yoluna başvuramaz? A. Kira ilişkisinden doğan ve miktar veya değeri
temyiz sınırını (kesinlik sınırını) aşan alacak
A. Taraf davalarında verilen kararlar
B. Asli müdahil B. Bölge adliye mahkemesi tarafından ilk derece
C. Feri müdahil mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuş-
D. Taraf olduğu davalarda Cumhuriyet savcısı mazlıklarını çözmek için verilen kararlar
E. İhtiyari dava arkadaşları C. Çekişmesiz yargı işlerinde verilen kararlar
D. Geçici hukukî korumalar hakkında verilen ka-
3 Aşağıdakilerden hangisi istinaf derecesinde rarlar
duruşma yapılması gereken hâllerden biridir? E. Miktar veya değeri Kanunda öngörülen ve her
A. Davaya bakması yasak olan hâkimin karar ver- yıl yeniden değerleme oranına göre artırılarak
mesi belirlenen kesinlik sınırını geçmeyen davalara
ilişkin kararlar
B. İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedi-
len hâkimin davaya bakması
C. Dava şartlarına aykırılık bulunması 7 I. Hukukun veya taraflar arasındaki sözleş-
menin yanlış uygulanması
D. Keşif yapılması gereken hallerde keşif yapılma-
dan karar verilmesi II. Dava şartlarına aykırılık
E. İncelenen mahkeme kararının usûl veya esas III. Taraflardan birinin davasını ispat için
yönünden hukuka uygun olması dayandığı delillerin kanuni bir sebep ol-
maksızın reddedilmesi
4
İstinaf dilekçesi verilirken, istinafa başvuru
harcı ve tebliğ giderleri de dâhil olmak üzere tüm IV. Vakıa tespitlerinin hatalı olması
giderler ödenmelidir. Yukarıdakilerden hangileri temyiz sebeplerindendir?
Buna göre mahkeme, verilen kesin süre içinde harç A. I ve II
ve giderler tamamlanmadığı takdirde, nasıl karar B. I, II ve III
vermelidir? C. I, II ve IV
A. İstinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına D. II, III ve IV
B. İstinaf başvurusunun usulden reddine E. I, II, III ve IV
C. İstinaf başvurusunun esastan reddine
D. İstinaf dilekçesinin reddine
E. Davanın reddine
197
6
Kanun Yolları
198
6
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
2. C Yanıtınız yanlış ise “İstinafa Başvuru” konu- 7. B Yanıtınız yanlış ise “Temyiz sebepleri” konu-
sunu yeniden gözden geçiriniz. sunu yeniden gözden geçiriniz.
Yanıtınız yanlış ise “İstinaf İncelemesi-Esas- Yanıtınız yanlış ise “Karar (Onama, Düzel-
3. D 8. D
tan İnceleme” konusunu yeniden gözden terek Onama ve Bozma Kararı)” konusunu
geçiriniz. yeniden gözden geçiriniz.
5. D Yanıtınız yanlış ise “Temyize Başvuru” konu- 10. B Yanıtınız yanlış ise “Yargılamanın İadesi” ko-
sunu yeniden gözden geçiriniz. nusunu yeniden gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
6 Anahtarı
199
6
Kanun Yolları
Araştır Yanıt
6 Anahtarı
Yargıtay temyiz incelemesi sonunda duruma göre bozma, onama veya düzel-
terek onama kararı verebilir. Alt derece mahkemesinin kararı hukuka aykırı
ise bozma kararı vererek yeniden inceleme yapılması ve karar verilmesi için
dosyayı ilk derece mahkemesine gönderir. Alt derece mahkemesinin kararı
hukuka uygunsa kararı onar ve onamayla alt derece mahkemesinin kararı ke-
sinleşir. Kanunda belirtilen bazı hallerde ise Yargıtay alt derece kararını düzel-
terek onar ve karar kesinleşir. Bu hallerden biri şudur: Temyiz edilen kararın,
Araştır 3 kanunun olaya uygulanmasında hata edilmiş olmasından dolayı bozulması
gerekli olmasına rağmen, kanuna uymayan husus hakkında yeniden yargılama
yapılmasına ihtiyaç yoksa Yargıtay düzelterek onama kararı vermelidir. So-
mut olayda alt derece mahkemesi kanuna aykırı olarak asıl alacağa avans faizi
yerine yasal faiz oranını uygulayarak karar vermiş, başka bir deyişle hukuka
aykırı karar vermiştir. Ancak söz konusu hukuka aykırılığın giderilmesi için
yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç olmadığından Yargıtay dairesi bölge
adliye mahkemesinin kararını bozmadan, düzelterek onama kararı vermelidir.
200
6
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Kaynakça
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Bölge Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri
ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdarî ve Yazı İşleri
Akil, C., “Bir İstinaf Sebebi Olarak HMK m. 353/1-a-
Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik
6 Üzerine Değerlendirme”, TAAD, Yıl: 11, Sayı: 38
(RG, 6.8.2015 T., 29437 S.)
(Nisan 2019), s. 1-17.
Budak, A. C., Karaaslan, V., (2017). Medeni Usul
Akkaya, T. (2009). Medenî Usûl Hukukunda İstinaf,
Hukuku, Ankara.
Ankara.
Namlı, M., (2014). Türk ve Fransız Medeni Usul
Akkaya, T. (2018). “İstinaf İncelemesi Sonunda İlk
Hukukunda Yargılamanın Yenilenmesi, İstanbul.
Derece Kararının Kaldırılması ve Dosyanın İlk
Derece Mahkemesine Gönderilmesi”, MİHBİR Özekes, M. (2016). 100 Soruda Medenî Usûl
15. Toplantısı, “Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hukukunda Yeni Kanun Yolu Sistemi, İstinaf ve
Çerçevesinde İstinaf ”, Adalet Bakanlığı, Ankara Temyiz, Ankara.
Alangoya, Y., Yıldırım, K., Deren Yıldırım, N. (2009). Özekes, M., Pekcanıtez Usul, Medeni Usul Hukuku, C.
Medenî Usûl Hukuku Esasları, İstanbul. III, İstanbul 2017.
Arslan, R., (1977). Medeni Usul Hukukunda Pekcanıtez, H., “Bireysel Başvuru Sonunda Verilen
Yargılamanın Yenilenmesi (İade-i Muhakeme), Kararların Medenî Yargıya Etkisi”, https://www.
Ankara. anayasa.gov.tr/media/6087/hakan_pekcanitez.
pdf, E.T. 6.4.2020
Arslan, R., Yılmaz E., Taşpınar Ayvaz, S., Hanağası,
E., (2018). Medenî Usûl Hukuku, Ankara. Pekcanıtez, H., Atalay, O., Özekes, M. (2019). Medenî
Usûl Hukuku, Ankara.
Atalı, M., (2014). Medeni Usul Hukukunda Aleyhe
Bozma Yasağı, Ankara. Postacıoğlu, İlhan E. (1975). Medenî Usûl Hukuku
Dersleri, İstanbul.
Atalı, M., (2019). Medeni Usul Hukuku, Ed. Tolga
Akkaya, Eskişehir. Karaaslan, V., “Kanun Yolları Sistemine Eleştirel Bir
Bakış”, MİHDER, C. 15, S. 43, 2019, s. 441-466.
Atalı, M., Ermenek, İ., Erdoğan, E., (2018). Medeni
Usul Hukuku, Ankara.
201
Bölüm 7
Geçici Hukuki Koruma, İhtiyatî Tedbir ve Delil Tespiti
öğrenme çıktıları
1 2
Geçici Hukuki Koruma İhtiyatî Tedbir
1 Geçici hukuki koruma kavramını ve türlerini 2 İhtiyatî tedbirleri ve ihtiyatî tedbire karşı
açıklayabilme başvurulabilecek yolları açıklayabilme
3
Delil Tespiti
3 Delil tespitini ve delil tespitine karşı
başvurulabilecek yolları açıklayabilme
202
7
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
203
7
Geçici Hukuki Koruma, İhtiyatî Tedbir ve Delil Tespiti
Geçici hukuki korumaların ortak ve temel özel- kalan diğer geçici hukukî korumalar bakımından
likleri ise aşağıdaki şekilde özetlenebilir (Pekcanı- ise özel kanunlardaki hükümlerin geçerli olacağı
tez/Atalay/Özekes, s. 565; Atalı, Usul, s. 212): belirtilmiş ve örnek mahiyetinde bazı geçici hukukî
• Geçici süreyle hukuki koruma sağlar ve koruma türleri sayılmıştır. Bu bağlamda mahkeme
dava ile talep edilen hukuki korunmayı gü- tarafından uyuşmazlık konusu mal ve haklarla ilgili
vence altına almaya yöneliktir. defter tutulmasına veya mühürleme işlemi gibi di-
ğer tedbirlere de karar verilebilir.
• Geçici hukuki korumaya mahkeme tarafın-
dan karar verilebilir. İhtiyatî tedbir, ihtiyatî haciz, muhafaza tedbi-
ri ve geçici düzenleme niteliğindeki geçici hukuki
• İspat ölçüsü düşürülmüş olduğundan, geçi-
korumalar hakkında özel düzenlemeler varsa, bun-
ci hukukî koruma kararı verilmesini gerek-
ların yer aldıkları özel kanun hükümleri geçerlidir.
tiren koşulların yaklaşık olarak ispat edil-
Örneğin, Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 159’uncu
mesi yeterlidir.
maddesine göre, bu Kanuna dayanarak dava açma
• Karşı tarafa hukukî dinlenilme hakkı (sa- hakkı olan kişiler, dava konusu kullanımın, ülke
vunma imkânı) tanınması, geçici hukuki içinde kendi sınai mülkiyet haklarına tecavüz teşkil
koruma kararının verilmesinden sonraki bir edecek şekilde gerçekleşmekte olduğunu veya ger-
zamana ertelenebildiğinden, karşı taraf din- çekleşmesi için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığını
lenmeden de geçici hukuki koruma kararı ispat etmek şartıyla, verilecek hükmün etkinliğini
verilebilir. temin etmek üzere, ihtiyatî tedbire karar verilme-
• Geçici hukuki koruma taleplerine ilişkin sini mahkemeden talep edebilir. Bu kanun kap-
usul hükümleri olabildiğince basit, hızlı ve samında uygulanabilecek ihtiyatî tedbirler örnek
kolay yargılama yapılmasını sağlayacak şe- olarak sayılmıştır. Buna göre, ihtiyati tedbir yoluy-
kilde düzenlenmiştir. la, davacının sınai mülkiyet hakkına tecavüz teşkil
Geçici hukuki koruma altında farklı işlevleri ye- eden fiillerin önlenmesi ve durdurulması; sınai
rine getiren tedbir veya önlemler yer alır. İhtiyatî mülkiyet hakkına tecavüze konu ürünlere, bunla-
tedbir ve delil tespiti HMK’da ihtiyatî haciz ise rın üretiminde münhasıran kullanılan araçlara, te-
İİK’da düzenlenen başlıca geçici hukuki korumalar- cavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üre-
dır. Bunların dışında örneğin, boşanma davasında timini engellemeyecek şekilde, bulundukları her
eşlere ve çocuklara tedbir nafakası ödenmesi (TMK yerde el konulması ve bunların saklanması müm-
m. 169); 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına kündür. İhtiyatî tedbirlerle ilgili Sınai Mülkiyet
Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun hüküm- Kanunu’nda hüküm bulunmayan konularda 6100
leri kapsamında korunan kişiler bakımından şiddet sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri
uygulayanlarla ilgili olarak müşterek konuttan veya uygulanır.
bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşte-
rek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi (m. 5/1,
b); Türk Medenî Kanunu gereğince, taşınmaz mal Sınai mülkiyet hakkı, markayı, coğrafi
üzerindeki çekişmeli hakların korunması için açılan işareti, tasarımı, patent ve faydalı modeli
davalarda tapu kütüğüne şerh verilmesi (TMK m. ifade etmekte olup Sınai Mülkiyet Kanu-
1010) veya bazı durumlarda taşınmazın tapu kay- nu marka, coğrafi işaret, tasarım, patent,
dına geçici tescil şerhi konulması (TMK m. 1011) faydalı model ile geleneksel ürün adlarına
gibi geçici hukukî korumalar da söz konusu olabilir ilişkin başvuruları, tescil ve tescil sonrası iş-
(Arslan/Yılmaz/Taşpınar Ayvaz/Hanağası, s. 567). lemleri ve bu hakların ihlaline dair hukuki
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda, “geçici hu- ve cezai yaptırımları düzenlemektedir.
kuki korumalar” başlığı altında “ihtiyatî tedbir” ve
“delil tespiti” düzenlemiştir. Bu tedbirler dışında
204
7
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Öğrenme Çıktısı
1 Geçici hukuki koruma kavramını ve türlerini açıklayabilme
205
7
Geçici Hukuki Koruma, İhtiyatî Tedbir ve Delil Tespiti
belirli bir kurda sabit tutulması (Budak/Karaaslan, İhtiyati tedbir farklı işlevleri yerine getiren diğer
s. 303), ortağın şirketten ihracı konusundaki bir geçici hukuki korumalarla karıştırılmamalıdır. Zira
uyuşmazlıkta, tedbir kararıyla dava süresince ihraç ihtiyati tedbir ile diğer geçici hukuki korumaların
kararının sonuç doğurmasının durdurulması su- amaçları, şartları ve hukuki sonuçları farklıdır. Bu
retiyle eski duruma göre hareket edilmesine karar bağlamda ihtiyati tedbir ile karıştırılabilen geçici
verilmesi (Konuralp, s. 228) düzenleme amaçlı ih- hukuki korumalardan biri ihtiyati hacizdir. İhtiyatî
tiyati tedbirlerdir. haciz, para alacaklarının tahsilini güvence altına al-
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenle- mayı amaçlayan bir geçici hukukî korumadır. Uygu-
nen ihtiyati tedbir (HMK m. 389-399) davalarda lamada bazen para alacaklarının tahsilini güvenceye
ve niteliğine uygun düştüğü ölçüde çekişmesiz yar- almak için ihtiyati haciz yerine ihtiyatî tedbir kararı
gı işlerinde uygulanır (HMK m. 389/2). Bunun- verilmektedir. İhtiyatî haciz takip veya dava konusu
la birlikte diğer kanunlarda da ihtiyatî tedbirlere para alacağının tahsilini güvence altına almak ama-
ilişkin özel hükümler bulunabilir. Örneğin, 5846 cıyla, borçlunun alacağa yetecek miktarda, haczi ka-
sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 77’ nci bil her tür mal veya hakkına el konulmasıdır. İhtiyatî
maddesinin birinci fıkrasına göre, bu kanun kapsa- tedbir ise sadece uyuşmazlık (dava) konusu mal veya
mında korunan eserlerle ilgili hak ve menfaatlerin hak üzerinde uygulanabilir. İhtiyatî tedbir ve ihtiyatî
ihlal edilmesi veya tehlikeye maruz kalması halinde, haczin amaçları, şartları, yargılama usulleri ve sonuç-
esaslı bir zararın veya ani bir tehlikenin önlenmesi ları farklı olup somut olayda hukuka aykırı olarak
için hukuk mahkemesi, talep üzerine, ihtiyati ted- birinin yerine diğerine karar verilmesi hak sahipleri
bir kararı verebilir. Bu bağlamda mahkeme davanın açısından telafisi mümkün olmayan olumsuz sonuç-
açılmasından önce veya sonra diğer tarafa bir işin ların ortaya çıkmasına neden olur (Pekcanıtez/Ata-
yapılmasını veya yapılmamasını, işin yapıldığı ye- lay/Özekes, s. 568; Konuralp, s. 226).
rin kapatılmasını veya açılmasını emredebilir; bir
eserin çoğaltılmış nüshalarının veya sadece o eseri İhtiyatî Tedbir Sebeplerinin
imale yarayan kalıp ve buna benzer çoğaltma va-
Bulunması
sıtalarının ihtiyati tedbir yolu ile muhafaza altına
alınması gibi farklı ihtiyatî tedbirlere karar verebilir. İhtiyatî tedbir kararı verilebilmesi için ihtiyatî
tedbir sebeplerinden biri bulunmalıdır. İhtiyatî ted-
bir kararı verilebilmesi için “mevcut durumda mey-
İhtiyatî Tedbirin Şartları dana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde
İhtiyati tedbirin şartları HMK’nın 389’uncu edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da
maddesinde düzenlenmiştir. İhtiyati tedbir kararı tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme
verilebilmesi için ihtiyatî tedbir talebine konu olan sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın do-
bir hakkın mevcut olması ve bu hakkı veya hakka ğacağından endişe edilmesi” gerekir (HMK 389/1).
konu olan şeyi tedbiren korumayı gerekli kılan se- Buna göre genel ihtiyatî tedbir sebepleri şunlardır:
beplerin bulunması gerekir. Bu maddi şartlara ek • Mevcut durumda meydana gelecek bir değiş-
olarak tedbir talep eden tarafın, kural olarak, karşı me nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli
tarafın veya üçüncü kişilerin muhtemel zararlarını ölçüde zorlaşması veya imkânsız hale gelmesi
karşılamak için teminat göstermesi de gereklidir ihtimalinin bulunması: Örneğin, uyuşmaz-
(HMK m. 392). lık konusunun dava sırasında el değiştir-
mesi, telef olması ya da hasara uğraması
ihtimali varsa ihtiyatî tedbir talep edilebilir
İhtiyatî Tedbire Konu Hakkın
(Konuralp, s. 228).
Uyuşmazlık Konusu Olması
• Gecikme sebebiyle bir sakıncanın veya ciddi
İhtiyatî tedbir ancak uyuşmazlık konusu hak-
bir zararın doğma ihtimalinin bulunması:
kında uygulanabilir (HMK m. 389/1). Örneğin,
Örneğin, nafaka davasında mahkeme ta-
dava konusu olan taşınır mal ihtiyati tedbir kara-
rafından nafaka talebi hakkında karar veri-
rıyla muhafaza altına alınırsa, ihtiyati tedbirin ko-
linceye kadar geçecek süre için geçici olarak
nusuuyuşmazlık konusu taşınır mal olduğundan,
tedbiren nafaka ödenmesine karar verilebi-
tarafın diğer mal veya haklarını bundan etkilemez.
lir (Konuralp, s. 228).
206
7
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
İhtiyatî tedbir talep eden, dilekçesinde bu se- İhtiyatî tedbir için verilen teminatın nasıl iade
beplerden en az birinin mevcut olduğunu ileri sü- edileceği Yönetmelikte düzenlenmiştir. Teminat
rerek talepte bulunmalıdır. İhtiyatî tedbir kararı olarak yatırılan para, banka mektubu, tahvil ya da
verilebilmesi için, bir zararın doğması veya hakkın benzeri evrakın iadesinin istenmesi hâlinde yazı iş-
elde edilmesinin zorlaşmış olması şart değildir. Yu- leri müdürü teminatın iadesi için kanunî şartların
karıda özetlenen sebeplerden birinin gerçekleşme gerçekleşip gerçekleşmediğini araştırır ve belgelen-
olasılığının bulunması ve talepte bulunanın bu direrek görüşü ile birlikte dosyayı hâkime sunar.
durumu mahkemede yaklaşık olarak ispat etmesi Teminat gösterilmesini gerektiren sebeplerin orta-
ihtiyati tedbir kararı verilmesi için yeterlidir (Pek- dan kalktığının anlaşılması hâlinde mahkeme, te-
canıtez/Atalay/Özekes, s. 569). minatın iadesine karar verir (Yönetmelik m. 217).
207
7
Geçici Hukuki Koruma, İhtiyatî Tedbir ve Delil Tespiti
bulunan, ayrıca, korunması gereken hakkın veya tedbir talep eden gider avansı yatırmak zorunda
malın türünü ve nerede bulunduğunu da belirterek değilse de tedbir talebinde bulunandan delil avan-
talebini somutlaştırmalıdır. sı alınabilir. Talep aşamasında ihtiyatî tedbire karar
Davadan önce ihtiyatî tedbir talep edilmesi ha- verilip verilmeyeceği henüz belli olmadığından, di-
linde taraftan başvuru harcı alınmalıdır. Dava dilek- lekçeye ihtiyatî tedbire ilişkin teminatın yatırıldığına
çesiyle birlikte ihtiyatî tedbir talep edilmişse sadece dair belgenin eklenmesi ise zorunlu değildir (Konu-
dava için başvuru ve karar ilam harcı alınır. İhtiyatî ralp, s. 231-232; Özekes, Pekcanıtez, Usul, s. 2474).
Yaşamla İlişkilendir
“... 6100 Sayılı HMK m. 394’de, “ihtiyati tedbir kararına karşı itiraz” düzenlenmiş olup, bu mad-
dede, mülga HUMK’nın 108. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “İhtiyati tedbir kararına itirazdan
evvel dava ikame edilmiş ise itiraz arzuhali tahkikat hakimine verilir.” hükmüne yer verilmemiştir. An-
cak, HMK m. 390/1’de yer alan “İhtiyati tedbir, dava açılmadan önce, esas hakkında görevli ve yetkili
olan mahkemeden; dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edilir.”
şeklindeki hüküm uyarınca, ihtiyati tedbir kararı “…dava açılmadan önce, esas hakkında görevli ve yet-
kili mahkemeden…” istenebileceğine göre, itiraz da bu mahkemeye yani esas davaya bakmakla görevli
ve yetkili mahkemeye yapılması gerekecektir. Yani davadan önce ihtiyati tedbir kararı veren mahkeme
ile dava aşamasında ihtiyati tedbir kararı veren mahkeme aynı ad ve nitelikteki mahkeme olup, görev ve
yetki açısından değişmemektedir. Ancak, bir yerde birden çok aynı tür (aynı ad ve nitelikte) mahkeme
bulunması ve iş dağılımı açısından numaralandırılan bu mahkemelerden, davadan önce ihtiyati tedbir
kararını veren mahkeme ile bilâhare esas hakkında davanın açıldığı mahkemenin farklı olması hâlinde,
(dava açıldıktan sonra, tarafların davayla ilgili tüm iddia, savunma ve itirazlarının, davanın açıldığı
mahkemece değerlendirilmesi lüzumu izahtan vareste olduğundan), ihtiyati tedbir kararına itirazın,
esas davanın açıldığı mahkemece incelenip karara bağlanması gerekmektedir. …” Yargıtay 20. Hukuk
Dairesi, 24.12.2015, 2015/2847 E., 2015/13183 K. (Kazancı İçtihat Bankası)
208
7
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi, tedbir kararı memişse veya ihtiyatî tedbir sebepleri yeterince
verilebilmesi için yeterlidir (HMK m. 390/3). Ku- ispat edilememişse), mahkeme tedbir talebinin
ral olarak, bir talebin esası hakkında mahkemece reddine karar verir. Mahkeme ihtiyati tedbir talebi-
karar verilebilmesi için o talebi haklı kılan vakı- nin reddi kararı gerekçeli olarak verilir ve bu karara
aların tam olarak ispat edilmesi ve hâkimde tam karşı kanun yoluna başvurulabilir. İhtiyatî tedbir
kanaat oluşturulması gerekir. İhtiyatî tedbir yargı- sebepleri mevcut ve diğer usule ilişkin şartlar da
lamasında ise tam ispatın aranması hâlinde talepte yerine getirilmişse, mahkeme talebi kabul ederek
bulunanın telafisi güç zararları oluşacağından ispat somut olayın özelliklerine uygun olarak sakıncayı
ölçüsü düşürülmüş ve hâkimin tarafın haklılığını ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her tür
ve ihtiyatî tedbir sebeplerinin varlığını kuvvetle ihtiyatî tedbire karar verebilir (HMK m. 391/1).
muhtemel (hakikate yakın) görmesi ispatın gerçek- Mahkeme taraflar arasındaki uyuşmazlığın esa-
leşmiş sayılması için yeterli görülmüştür (Arslan/ sını çözecek ve mahkemenin hükmüyle değiştirile-
Yılmaz/Taşpınar Ayvaz/Hanağası, s. 570). İhtiya- meyecek şekilde karar veremez (Arslan/Yılmaz/Taş-
ti tedbirde talepte bulunanın haklı olma ihtimali pınar Ayvaz/Hanağası, s. 571). Örneğin, mahkeme
daha ağır basmakla birlikte, haksız olma ihtimali ihtiyatî tedbir yoluyla mülkiyeti çekişmeli olan bir
de her zaman mevcuttur. Bu nedenle ihtiyatî tedbir malın zilyedinden alınarak davacıya verilmesine
talebinde bulunan tarafın, karşı tarafın uğrayabi- karar veremez (Konuralp, s. 249).
leceği zararları karşılamak üzere teminat yatırması
İhtiyatî tedbir kararı geçici nitelikte olduğun-
şartı aranmıştır (HMK m. 392/1).
dan, davada verilen nihai kararlardan (hüküm veya
usule ilişkin nihai karar) farklı olarak, kesin hüküm
teşkil etmez (Özekes, Pekcanıtez-Usul, s. 2485).
Tam İspat-Yaklaşık İspat İhtiyatî tedbir talebi reddedilen tarafın davası esas-
Bir vakıanın ispat edilmiş sayılması için, tan kabul edilebileceği gibi, ihtiyatî tedbir talebi
kesinlik sınırındaki bir ihtimal derecesi kabul edilenin davasının esastan reddine de karar
(geçmişte meydana gelen vakıaların ispa- verilebilir (Konuralp, s. 251). Mahkeme gerekti-
tında mutlak bir kesinlikten söz edilemez, ğinde şartları oluşmuşsa tedbir kararını kaldırabilir
yanılma olasılığı her zaman vardır) kabul veya değiştirebilir (HMK m. 395). İhtiyatî tedbir
edilmişse tam ispat, ağır basan ihtimal de- talebi başlangıçta uyuşmazlık konusu hakkın ko-
recesi kabul edilmiş ise yaklaşık ispattan runmasını gerektiren haklı sebep olmadığı için red-
söz edilir. dedilmişse, taraflar davanın devamı sırasında orta-
ya çıkan tehlike nedeniyle yeniden ihtiyatî tedbir
talebinde bulunabilir.
İspat Ölçüsü Mahkemenin hükmedebileceği ihtiyatî tedbir
Tarafların iddia ve savunmalarının daya- türlerinin bir kısmı Kanunda düzenlenmiştir. Ka-
nağı olan vakıaların, hâkim tarafından ne nunda belirtilen tedbirler örnek niteliğinde oldu-
zaman ispatlanmış sayılacağını, başka bir ğundan, mahkeme somut olayın özelliklerine göre
deyişle çekişmeli bir vakıanın ispatlanmış uygun bir başka ihtiyatî tedbire de karar verebilir.
sayılması için hâkimde oluşması gereken Maddeye göre, mahkeme tedbir talebine konu olan
kanaatin derecesini ifade eder. İspat ölçü- mal veya hakkın muhafaza altına alınması, bir ye-
sü bazen tam ispat, bazen ise yaklaşık ispat diemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapıl-
olarak belirlenir. maması gibi uygulamada en sık karşılaşılan tedbir
türleri yanında, sakıncayı ortadan kaldıracak veya
zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebilir
Karar (HMK m. 391/1). Özellikle zarar tehlikesini orta-
Mahkeme ihtiyatî tedbir talebi hakkında ya dan kaldıracak her tür tedbire karar verilebilmesi,
tedbir talebinin reddine veya şartları oluşmuşsa hâkime geniş bir takdir yetkisi vermektedir. Bu
kabulüne karar verebilir. İhtiyatî tedbirin şartları bağlamda, mahkemenin vereceği tedbir kararı, so-
mevcut değilse (örneğin ihtiyatî tedbir sebepleri mut olaya ve taraflar arasındaki menfaat dengesine
gerçekleşmemiş, talepte bulunan teminat göster- uygun olmalıdır.
209
7
Geçici Hukuki Koruma, İhtiyatî Tedbir ve Delil Tespiti
Dava konusu şeyin muhafaza altına alınması İhtiyatî Tedbir Kararının Uygulanması
veya yediemine tevdii, daha çok taşınır malların Lehine ihtiyatî tedbir kararı verilen kişi, bu ka-
dava sırasında bir başka kişiye devredilmesinin, za- rarın, tedbir isteyen tarafa tefhim veya tebliğinden
rar görmesinin veya yok edilmesinin önlenmesinde itibaren bir hafta içinde, ihtiyatî tedbirin uygulan-
etkilidir. Örneğin, kiralanan iş makinelerinin kira masını talep etmek zorundadır. Aksi hâlde, kanu-
bedellerinin ödenmemesi sebebiyle sözleşmenin ni süre içinde dava açılmış olsa dahi, tedbir kararı
feshi ve makinelerin iadesi için açılan davada, ki- kendiliğinden kalkar (HMK m. 393/1). İhtiyatî
ralanan iş makinelerinin yediemine tevdiine karar tedbir kararının uzun süre uygulanmadan yürür-
verilebilir. Bir şeyin yapılması veya yapılmaması lükte kalması, karşı taraf üzerinde tedbir yoluyla
şeklindeki tedbirler ise birçok dava türünde uy- baskı oluşturmak suretiyle bu tedbirin kötü niyetle
gulanabilir. Örneğin, boşanma davasında eşlerden kullanılma olasılığını gündeme getirir. İhtiyatî ted-
birine veya çocuklara nafaka ödenmesi, aile konu- birin ayakta kalması için bir haftalık sürede talepte
tunda eşlerden birinin oturmasına karar verilme- bulunulması yeterlidir ayrıca kararın uygulanması
si gibi tedbirler bu türdendir. Bunların dışında, şart değildir. Tedbir kararını alan taraf, talep etmiş
zarar tehlikesini kaldıracak her tür tedbiri almak olmasına rağmen, ilgili merci (örneğin icra dairesi),
da hâkimin takdirindedir. Örneğin, Türk Medenî bu kararı icra etmezse bu gecikmeden taraf sorum-
Kanunu’nun 738’inci maddesine göre, malik, kazı lu tutulmaz.
ve yapı yaparken komşu taşınmazlara, onların
Belirtmek gerekir ki ihtiyatî tedbir kararının
topraklarını sarsmak veya tehlikeye düşürmek ya
icrasını talep etmek, tüm ihtiyatî tedbirler için zo-
da üzerlerindeki tesisleri etkilemek suretiyle zarar
runlu değildir. Örneğin resmi sicile işlenmesi gere-
vermekten kaçınmak zorundadır. Bu hükme aykırı
ken ihtiyatî tedbirler bakımından talep zorunlulu-
olarak yapılan inşaat ve kazılarda, komşu taşınmaz
ğu bulunmaz. Bir taşınmazın dava sonuçlanıncaya
malikinin açtığı davada, mahkeme talep üzerine
kadar üçüncü kişilere devrini önlemek amacıyla
dava sonuçlanıncaya kadar inşaatın durdurulması
taşınmaz tapu kaydına düşülecek şerh için mahke-
veya gerekli güvenlik önlemlerinin alınması için
me kendiliğinden sicile yazacağından, tarafın ted-
ihtiyatî tedbir kararı verebilir.
bir kararının uygulanmasını talep etmesi gerekmez
İhtiyatî tedbir kararının içeriği ise HMK’nın (Özekes, Pekcanıtez-Usul, s. 2522).
391’inci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenmiş-
Tedbiri uygulayacak memur, süresinde talepte
tir. Maddeye göre, kararda “ihtiyatî tedbir talep ede-
bulunulması şartı yanında, teminatın yatırılıp yatı-
nin, varsa kanuni temsilcisi ve vekilinin ve karşı tara-
rılmadığını da dikkate almalıdır ve teminat yatırıl-
fın adı, soyadı ve yerleşim yeri ile talep edenin Türkiye
madığı sürece ihtiyatî tedbir kararının uygulanması
Cumhuriyeti kimlik numarası; tedbirin, açık ve somut
talebi yerine getirilmemelidir (Konuralp, s. 258).
olarak hangi sebebe ve delillere dayandığı; tereddüde
yer vermeyecek şekilde, neyin üzerinde ve ne tür bir Tedbir kararının uygulanması, kararı veren
tedbire karar verildiği; talepte bulunanın, ne tutarda mahkemenin yargı çevresinde bulunan veya tedbir
ve ne türde bir teminat göstereceği” yazılmalıdır. konusu mal ya da hakkın bulunduğu yer icra dai-
resinden talep edilir. İstisnai olarak, mahkeme, ka-
rarında belirtmek suretiyle yazı işleri müdürünü de
İhtiyatî Tedbir Kararının Uygulanması tedbir kararını uygulanması için görevlendirebilir
ve İhtiyatî Tedbiri Tamamlayıcı (HMK m. 393/2).
İşlemler İhtiyatî tedbiri uygulayan memur, bir tutanak
İhtiyatî tedbir kararının korunabilmesi için, düzenleyerek tedbir konusunu ve bulunduğu yeri,
tedbir kararının belirli bir süre içinde uygulanma- tedbir konusuyla ilgili her tür iddiayı bu tutanağa
sının talep edilmesi ve dava açılmadan önce ihtiyatî yazar. Memur tutanağın bir örneğini tedbir sırasın-
tedbir talep edilmişse, tedbir kararının uygulanma- da hazır bulunan tarafa veya üçüncü kişiye verir ya
sının talep edildiği tarihten itibaren belirli bir süre da hazır bulunmayan tarafa ve duruma göre üçün-
içinde, tedbire konu olan hak veya şey hakkındaki cü kişiye tebliğ eder (HMK m. 393/4).
asıl davanın açılması gerekir. Aksi taktirde, tedbir İhtiyatî tedbir kararının uygulanması için, ge-
kararı herhangi bir mahkeme kararına gerek kal- rekirse zor kullanılabilir. Zor kullanılması konu-
maksızın kendiliğinden kalkar. sunda, bütün kolluk kuvvetleri ve köylerde muh-
210
7
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
tarlar, icra memurunun veya görevlendirilmişse Cumhuriyet başsavcılığınca yapılır. Tedbir kararı-
yazı işleri müdürünün yazılı başvurusu üzerine, na aykırı davranışın sona ermesi veya tedbir kara-
kendisine yardım etmek ve emirlerine uymakla rının gereğinin yerine getirilmesi ya da şikâyetten
yükümlüdür (HMK m. 393/3). vazgeçilmesi hâlinde, dava ve bütün sonuçlarıyla
İhtiyati tedbir kararının uygulanmasına ilişkin beraber ceza düşer. Disiplin hapsine ilişkin karar,
emre uymayan veya tedbir kararına aykırı davra- kesinleştiği tarihten itibaren iki yıl geçtikten sonra
nan kimse, ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren altı yerine getirilemez” (HMK m. 398/2-4).
ay içinde şikâyet edilmesi üzerine, altı aya kadar
disiplin hapsi ile cezalandırılır. Görevli ve yetkili İhtiyatî Tedbiri Tamamlayıcı İşlemler
mahkeme, esas hakkındaki dava henüz açılma-
İhtiyatî tedbir geçici bir hukukî koruma ol-
mışsa, ihtiyati tedbir kararı veren mahkeme; esas
duğundan, tedbire konu mal veya hakla ilgili asıl
hakkındaki dava açılmışsa, bu davanın görüldüğü
davanın hemen açılması ve uyuşmazlığın mahke-
mahkemedir (HMK m. 398/1).
menin kararıyla sonlandırılması gerekir. Hukuki
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda durumun uzun süre askıda kalması ve tedbir kara-
22.07.2020 tarihli ve 7251 sayılı kanunla değişşik- rının bu belirsizlik ortamında diğer taraf üzerinde
lik yapılarak ihtiyati tedbire muhalefet teşkil eden baskı aracı olarak kullanılması ne ihtiyatî tedbirin
eylemlere ilişkin yargılama usulü, şikâyet oluna- amacı ne de usûl hukukunun amacıyla bağdaşır.
nın hakları, yargılama sonucunda verilecek karar Bu nedenle tedbire konu hakla ilgili en kısa sürede
türleri, karara karşı itiraz süresi ve itiraz merci, ka- dava açılması ve asıl talebin yargı organına yönel-
rarın kesinleşmesi durumunda infazı yerine getire- tilmesi gerekir. (HMK m. 397) (Madde Gerekçesi
cek makam ve cezanın düşeceği hâllere ilişkin usul için bkz. https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/do-
ve esaslar ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Maddeye nem23/yil01/ss393.pdf ).
göre, “Şikâyet olunana, şikâyet dilekçesi ile birlikte
Dava açılmasından önce ihtiyatî tedbir kararı
duruşma gün ve saatini bildiren davetiye gönde-
verilirse, tedbir talep eden, bu kararın uygulan-
rilir. Davetiyede, savunma ve delillerini duruşma
masını talep ettiği tarihten itibaren iki hafta içinde
gününe kadar bildirmesi ve duruşmaya gelmediği
esas hakkındaki davasını açması; dava açtığına iliş-
takdirde yargılamaya yokluğunda devam olunarak
kin evrakı, kararı uygulayan memura ibraz etmesi
karar verileceği ihtar edilir. Mahkeme duruşmaya
ve karşılığında bir belge alması gerekir; aksi halde
gelen şikâyet olunana, 5271 sayılı Kanun’un 147
tedbir kendiliğinden kalkar (HMK m. 397/1).
nci maddesinde belirtilen haklarını hatırlatarak sa-
İhtiyatî tedbir dosyası, asıl dava dosyasının eki sa-
vunmasını alır. Mahkeme, dosyadaki delilleri de-
yılır (HMK m. 397/4).
ğerlendirerek gerekli araştırmayı yapar. Yargılama
sonunda şikâyet olunanın ihtiyati tedbir kararının
uygulanmasına ilişkin emre uymadığı veya tedbir
kararına aykırı davrandığı tespit edilirse birinci
dikkat
fıkra uyarınca disiplin hapsi ile cezalandırılmasına; Dava açılmadan önce ihtiyatî tedbir kararı veri-
aksi takdirde şikâyetin reddine karar verilir. Taraf- lirse, tedbir talep edenin, bu kararın uygulanma-
lar, kararın tefhim veya tebliğinden itibaren bir sını talep ettiği tarihten itibaren iki hafta için-
hafta içinde karara itiraz edebilir. İtirazı, o yerde de esas hakkındaki davasını açması gerekir. İki
hükmü veren mahkemenin birden fazla dairesinin haftalık süre tedbirin uygulandığı tarihten değil,
bulunması hâlinde, numara olarak kendisinden ihtiyatî tedbir kararının uygulanmasının talep
sonra gelen daire; son numaralı daire için bir nu- edildiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
maralı daire; o yerde hükmü veren mahkemenin
tek dairesi bulunması hâlinde en yakın yerdeki
aynı düzey ve sıfattaki mahkeme inceler. İtiraz İhtiyatî tedbirin etkisi aksi kararda belirtilme-
merci, bir hafta içinde kararını verir. Merci, itira- mişse mahkemenin nihai kararının kesinleşmesine
zı yerinde görürse işin esası hakkında karar verir. kadar devam eder (HMK m. 397/2). Tedbirin etki-
İtiraz üzerine verilen karar kesindir. Bu madde sinin devam etmesi için mahkemenin ayrıca karar
uyarınca verilen disiplin hapsi kararları kesinleş- vermesine gerek yoktur.
meden infaz edilemez. Kesinleşen kararların infazı
211
7
Geçici Hukuki Koruma, İhtiyatî Tedbir ve Delil Tespiti
Kural olarak hükmün kesinleşmesine kadar ihtiyatî tedbir kararının uygulanması nedeniyle
ihtiyatî tedbirin etkisi devam ederse de mahkeme menfaati açıkça ihlal edilen üçüncü kişiler tedbir
bazı durumlarda aksi yönde karar verebilir. Asıl kararına itiraz edebilir (HMK m. 394/3).
dava hakkındaki hüküm, ihtiyatî tedbir talebi ka- İtiraz süresi ihtiyatî tedbirin uygulanması sıra-
bul edilen tarafın aleyhine ise mahkeme durum ve sında karşı taraf (veya üçüncü kişi) hazır bulun-
koşulları değerlendirerek hükümle birlikte tedbir muşsa tedbirin uygulanmasından itibaren, hazır
kararının kaldırılmasına karar verebilir; daha doğ- bulunmamışsa tedbirin uygulanmasına ilişkin
rusu kural olarak bu durumda tedbir kaldırılmalı- tutanağın tebliğinden (HMK m. 394/2) itibaren
dır (Özekes, Pekcanıtez-Usul, s. 2520). İlk derece işlemeye başlar ve bir haftadır. Üçüncü kişi itiraz
mahkemesinin kararına karşı istinafa başvurulması yoluna başvurursa, süre üçüncü kişinin tedbiri öğ-
hâlinde, bölge adliye mahkemesi de ihtiyatî tedbir renmesinden itibaren işlemeye başlar (HMK m.
kararının kaldırılmasına karar verebilir. 394/3). Bir haftalık süre hak düşürücü nitelikte ol-
duğundan, süresi içinde itiraz edilmemesi hâlinde
İhtiyatî Tedbir Talebine İlişkin bu hükme dayanarak itiraz edilemez.
Mahkeme Kararına Karşı İtiraz sebepleri sınırlıdır (Arslan/Yılmaz/Taşpı-
Başvurulabilecek Hukuki Çareler nar Ayvaz/Hanağası, s. 573). İtiraz yoluna başvu-
ran taraf ihtiyatî tedbirin şartlarına, mahkemenin
İhtiyatî tedbir talebi hakkında mahkeme tara-
yetkisine ve teminata ilişkin itiraz sebeplerini ileri
fından verilen kararın niteliğine göre farklı hukuki
sürebilir (HMK m. 394/2). Menfaati ihlal edilen
çareler öngörülmüştür. Mahkeme İhtiyatî tedbir
üçüncü kişi ise sadece ihtiyatî tedbirin şartlarına
talebinin reddine karar verirse talebi reddedilen
ve teminata itiraz edebilir (HMK m. 394/3). Ta-
taraf kanun yoluna (istinafa) başvurabilir. Yüzüne
raf (veya menfaati ihlal edilen üçüncü kişi) itiraz
karşı aleyhine ihtiyati tedbir kararı verilen taraf da
kapsamında ihtiyatî tedbirin konusu olan hakka ve
kanun yoluna başvurabilir. Bu başvurular öncelik-
ihtiyatî tedbir sebeplerine itiraz edebilir (Pekcanı-
le incelenir ve kesin olarak karara bağlanır (HMK
tez/Atalay/Özekes, s. 578).
m. 391/3). İhtiyatî tedbir kararına karşı istinafa
başvurulması durumunda, tedbire ilişkin dosya İtiraz tedbir kararını veren mahkemeye yapıl-
ve delillerin sadece örnekleri bölge adliye mahke- malıdır. Esas hakkında dava açıldıktan sonra yapı-
mesine gönderilir. İhtiyatî tedbir kararının istinaf lan itiraz hakkında ise bu davaya bakan mahkeme-
edilmesi tedbir kararının uygulanmasını durdur- ce karar verilir (HMK m. 394/2). Buna göre dava
maz (HMK m. 393/5). Bölge adliye mahkeme- açılmamışa ihtiyatî tedbir kararını veren mahkeme-
sinin istinaf incelemesi sonucunda vereceği karar ye, dava açılmışsa davaya bakan mahkemeye itiraz
kesindir (HMK m. 391/3). edilmelidir. Diğer yandan ilk derece mahkemesin-
de tedbir kararı verilmişse, kararı veren ilk derece
İhtiyatî tedbir talebi kabul edilirse, bu kez,
mahkemesine; istinaf derecesinde ihtiyatî tedbir
ihtiyatî tedbirin iptal edilmesi, kaldırılması veya
kararı verilmişse, istinaf incelemesini yürüten bölge
değiştirilmesini isteyen taraf veya ilgili, duruma
adliye mahkemesi dairesine itiraz edilmelidir.
göre ihtiyatî tedbir kararına karşı itiraz; teminat
karşılığı ihtiyatî tedbirin değiştirilmesi ve kaldı- İtiraz dilekçeyle yapılmalıdır. İtirazda bulunan
rılması; durum ve şartların değişmesi nedeniyle taraf veya ilgili, itiraz sebeplerini göstermeli ve iti-
ihtiyatî tedbirin kaldırılması yollarına başvurabilir. razının dayandığı tüm delilleri dilekçesine ekleme-
lidir (HMK m. 394/4). Aksine karar verilmedikçe
itiraz kural olarak tedbir kararının icrasını durdur-
İhtiyatî Tedbir Kararına Karşı İtiraz maz (HMK m. 394/1, c. 2).
Karşı taraf dinlenmeden verilmiş olan ihtiya- Mahkeme kural olarak itiraz hakkında duruşma
ti tedbir kararlarına itiraz edilebilir. Karşı tarafın açarak inceleme yapmalıdır. Taraflar davet edilme-
dinlenmesinde sakınca bulunan hallerde mahkeme lerine rağmen duruşmaya gelmemişlerse, mahkeme
o taraf hukukî dinlenilme hakkı tanımadan karar dosya üzerinden inceleme yaparak karar vermelidir.
vermiş olacağından, hukuki dinlenilme hakkı itiraz Geçici hukukî koruma talepleri hakkında, gecik-
hakkının tanınması suretiyle kullandırılır (HMK meksizin karar verilmesi zarureti vardır.
m. 394/1). Aleyhine tedbir kararı verilen taraf veya
212
7
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
İtiraz yargılaması sonunda mahkeme ya itirazı ihtiyatî tedbir, karşı tarafı cezalandırmaya ya da
reddeder ya da itirazı kabul ederek tedbir kararını baskı altına almaya değil, hakkın korunması ama-
değiştirebilir veya kaldırabilir (HMK m. 394/4). cına hizmet eder. Tedbirin verildiği tarihten sonra,
İtiraz hakkında verilen karara karşı da kanun yo- tedbirin verilmesini gerekli kılan şartlarda değişik-
luna başvurulabilir. İhtiyatî tedbir kararı ilk derece lik olursa, bu değişikliğe uygun olarak tedbirin de
mahkemesi tarafından verildiğinde, bölge adliye değiştirilmesi ya da kaldırılması gerekir.
mahkemesinde istinaf yoluna başvurulabilir. Ka-
nun yoluna başvurulması tedbir kararının icrasını
durdurmaz. Bölge adliye mahkemesinin tedbir ka-
rarı hakkında istinaf incelemesi sonunda vereceği
karar ise kesindir (HMK m. 394/5) ve temyize tâbi internet
değildir (HMK m. 362/1, f ). Madde Gerekçesi için bkz. https://www.
tbmm.gov.tr/sirasayi/donem23/yil01/ss393.
pdf
Teminat Karşılığı İhtiyatî Tedbirin
Değiştirilmesi ve Kaldırılması
İhtiyatî tedbir kararını kaldırmanın veya de- Tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması ko-
ğiştirmenin bir diğer yolu, teminat göstererek nusunda ihtiyatî tedbir kararını veren mahkeme
tedbirin değiştirilmesini veya kaldırılmasını talep takdir yetkisine sahiptir. Durum ve koşullardaki
etmektir. Aleyhine ihtiyatî tedbir kararı verilen ta- değişme, tedbirin devam etmesi gereğini ortadan
raf veya hakkında tedbir kararı uygulanan üçüncü kaldırmışsa, mahkeme taraflar arasındaki menfaat
kişi talepte bulunur ve mahkeme tarafından uygun dengesini ve ihtiyatî tedbirin geçici hukukî koru-
görülen bir teminat gösterirse mahkeme tedbirin ma niteliğini dikkate alarak tedbiri değiştirmekten
değiştirilmesine veya kaldırılmasına karar verebilir veya kaldırmaktan kaçınmamalıdır.
(HMK m. 395/1). Durum ve koşulların değişmesi nedeniyle
Gösterilecek teminatın türü ve miktarı mah- ihtiyatî tedbirin kaldırılması veya değiştirilmesi ka-
keme tarafından belirlenir. Mahkeme, teminatın rarına karşı kanun yoluna başvurulamaz. Durum
miktarını, tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılma- ve koşullarda değişiklik nedeniyle ihtiyatî tedbirin
sına göre; türünü ise 87’nci maddeye göre belirler değiştirilmesi veya kaldırılması kararına kanun yo-
(HMK m. 395/2). luna başvurulmaması, daha sonra işin esası hakkın-
Teminat karşılığından ihtiyatî tedbirin değiş- da istinafa veya temyize başvurulması durumunda,
tirilmesi ve kaldırılması talebi hakkında inceleme bu hususun incelenemeyeceği anlamına da gelmez.
usulü, itirazda uygulanan yargılama usulüne atıfla
düzenlenmiştir. Buna göre, mahkeme duruşmalı Haksız İhtiyatî Tedbir Nedeniyle
inceleme yapar; taraflar davet edilmelerine rağmen Tazminat
duruşmaya gelmezse, dosya üzerinden inceleme
İhtiyatî tedbir kararının verildiği anda haksız
yaparak verir (HMK m. 395/3 ve m. 394/3-4).
olduğu anlaşılırsa veya tedbir kararı daha sonra
Mahkemenin kararına karşı herhangi bir hukukî
kendiliğinden kalkar yahut itiraz üzerine kaldırılır-
çareye veya kanun yoluna başvurma imkânı bulun-
sa, lehine tedbir kararı verilen taraf, haksız ihtiyatî
mamaktadır.
tedbir nedeniyle uğranılan zararları karşılamakla
yükümlüdür (HMK m. 399/1). Aleyhine ihtiyatî
Durum ve Şartların Değişmesi tedbir kararı verilen taraf veya ihtiyatî tedbirden
Nedeniyle İhtiyatî Tedbirin menfaati etkilenen üçüncü kişi, lehine tedbir kararı
Kaldırılması verilen tarafa dava açarak, haksız ihtiyatî tedbir ne-
deniyle uğradığı zararların tazmin edilmesini talep
Tedbir kararının verildiği andaki durum ve ko-
edebilir.
şulların sonradan değişmesi veya ortadan kalkma-
sı nedeniyle, talep üzerine, teminat aranmaksızın Davalının tazminata mahkûm edilebilmesi için
ihtiyatî tedbir değiştirilebilir veya kaldırılabilir gerekli şartlar şunlardır (Pekcanıtez/Atalay/Özekes,
(HMK m. 396/1). Maddenin gerekçesine göre, s. 583)
213
7
Geçici Hukuki Koruma, İhtiyatî Tedbir ve Delil Tespiti
• İhtiyatî tedbir kararı uygulanmış olmalıdır. (HMK m. 395), tedbir kararı uygulanmasa dahi
• İhtiyatî tedbir haksız olmalıdır. İhtiyatî yatırdığı bu teminat nedeniyle zarar görmüşse taz-
tedbirin haksız sayılması için aşağıdaki se- minat davası açabilmelidir.
beplerden birinin gerçekleşmesi gerekli ve
yeterlidir:
• İhtiyatî tedbir talebinde bulunduğu an Finansal kiralama işletmeler için bir fi-
itibariyle, talepte bulunanın haksız ol- nansman yöntemidir. Finansal kiralama
duğunun anlaşılması, sözleşmesi ise kiralayanın, kiracının talebi
ve seçimi üzerine üçüncü bir kişiden veya
• İhtiyatî tedbirin gerekleri süresi içinde
bizzat kiracıdan satın aldığı veya başka su-
yerine getirilmediğinden, tedbirin ken- retle temin ettiği veya daha önce mülkiye-
diliğinden kalkması (HMK m. 393/1 tine geçirmiş bulunduğu bir malın zilyetli-
ve m. 397/1), ğini, her türlü faydayı sağlamak üzere kira
• Tedbirin itiraz üzerine kaldırılmış ol- bedeli karşılığında, kiracıya bırakmasını
ması (HMK m. 394. öngören sözleşmedir (6361 sayılı K. m. 18).
• Zarar doğmuş olmalıdır.
• Ortaya çıkan zarar ile ihtiyatî tedbir arasın-
da uygun illiyet (nedensellik) bağı bulun-
malıdır. Haksız ihtiyatî tedbirden kaynaklanan tazminat
Örneğin, finansal kiralama sözleşmesine konu davası, esas hakkındaki davanın karara bağlandığı
mahkemede açılmalıdır (HMK m. 399/2). Zira
olan taşıtların, kira bedellerinin ödenmemesi nede-
asıl dava hakkında karar veren mahkeme, uyuş-
niyle iadesi talebiyle açılan davada, davacının talebi
mazlık konusu hakkı ve uyuşmazlığın altında ya-
üzerine ihtiyatî tedbir kararı ile taşıtların davalıdan tan maddî vakıaları daha iyi bilebilecek durumda
alınarak muhafaza edilmek üzere yediemine tes- olduğundan, tazminat davasına da bu mahkemede
lim edilmesine karar verilmiş; ancak dava sonun- bakılmasında fayda vardır.
da mahkeme davalının sözleşmeye uygun hareket Tazminat davası açma hakkı, bir yıllık zamanaşımı
ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar vermişse süresine tabidir. Süre, hükmün kesinleşmesinden veya
davacının uygulattırdığı ihtiyatî tedbir haksızdır. bir hüküm yoksa ihtiyatî tedbir kararının kalkmasın-
Zarardan söz edilebilmesi için kural olarak dan itibaren işlemeye başlar (HMK m. 399/3).
tedbir kararı icra edilmiş olmalıdır. İhtiyatî tedbir Tazminat davasına bakan mahkeme davayı hak-
kararı uygulanmadan tarafın veya üçüncü kişinin lı bulursa, davalıyı tazminat ödemeye mahkûm
zarar görmesi mümkün değildir. Bununla birlikte, eder. Davacı taraf bu tazminatı, öncelikle, ihtiyatî
aleyhine tedbir kararı verilen taraf veya üçüncü kişi tedbir talep eden (davalı) tarafından yatırılmış olan
tedbirin uygulanmaması için teminat yatırmışsa teminattan tahsil eder.
214
7
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Öğrenme Çıktısı
2 İhtiyatî tedbirleri ve ihtiyatî tedbire karşı başvurulabilecek yolları açıklayabilme
215
7
Geçici Hukuki Koruma, İhtiyatî Tedbir ve Delil Tespiti
216
7
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Talep sahibinin haklarının korunması bakı- mahkeme, tespitin konusunu, nerede ve nasıl icra
mından zorunlu olan durumlarda ise karşı taraf edildiğini gösteren ayrıntılı bir tutanak düzenler.
tebligat yapılamadan da delil tespiti yapılabilir. Bu Delil tespiti bir geçici hukuki koruma olarak asıl
durumda karşı taraf, delil tespitinin icrasından son- davayla ilgili bir işlem olduğundan (Arslan/Yılmaz/
ra bilgilendirilir. Mahkeme tespitin yapılmasından Taşpınar Ayvaz/Hanağası, s. 580), bu tutanak ve
sonra, delil tespiti dilekçesini, tespit kararını, tespit delil tespiti dosyası asıl dava dosyasının eki sayılır
tutanağını ve varsa bilirkişi raporunun bir örneğini ve asıl dava dosyasıyla birleştirilir.
kendiliğinden karşı tarafa tebliğ eder. Taraf tebliğ- Taraflar, asıl davada iddia ve savunmalarını is-
den itibaren bir hafta içinde delil tespitine itiraz pat etmek için delil tespitine ilişkin tutanak ve ra-
edebilir (HMK m. 403). İtirazı delil tespitini icra porlara dayanabilir (HMK m. 405). Belirtmeliyiz
eden mahkeme tarafından incelenir. Mahkeme iti- ki tespit edilen delil, asıl davada delillere ilişkin ge-
razı inceledikten sonra, gerekli ise itirazları da dik- nel kurallar uyarınca değerlendirilir. Bu bağlamda
kate alarak yeniden delil tespiti yapabilir. delil tespitinin konusu bir takdiri delilse, taraflarca
Tespiti istenen vakıanın hangi delille tespit edi- asıl davada tartışma konusu yapabileceği gibi, mah-
leceğine karar verilmişse bu kararın yerine getiril- keme de bu delili serbestçe değerlendirir (Arslan/
mesinde o delilin toplanmasına ilişkin hükümler Yılmaz/Taşpınar Ayvaz/Hanağası, s. 580).
uygulanır (HMK m. 404). Delil tespitini icra eden
Öğrenme Çıktısı
3 Delil tespitini ve delil tespitine karşı başvurulabilecek yolları açıklayabilme
217
7
Geçici Hukuki Koruma, İhtiyatî Tedbir ve Delil Tespiti
Geçici hukukî koruma, dava veya diğer yargılama süreçlerine ek olarak, nihai hukukî korumanın
etkin şekilde gerçekleştirilmesine yardımcı olur ve böylece hak arama özgürlüğünün kullanılmasını
kolaylaştırır.
Geçici hukukî koruma kapsamında ihtiyatî tedbir, ihtiyatî haciz, delil tespiti gibi HMK ve İİK’da
düzenlenen tedbirler yanında, diğer özel ve genel kanunlarda yer alan birçok farklı tedbir bulunmak-
tadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda, “geçici hukukî korumalar” başlığı altında “ihtiyatî tedbir”
ve “delil tespiti” düzenlemiştir. Bu tedbirler dışında kalan diğer geçici hukukî korumalar bakımından
ise özel kanunlardaki hükümlerin geçerli olacağı belirtilmiş ve örnek mahiyetinde bazı geçici hukukî
koruma türleri sayılmıştır. Bu bağlamda mahkeme tarafından uyuşmazlık konusu mal ve haklarla ilgili
defter tutulmasına veya mühürleme işlemi gibi diğer tedbirlere de karar verilebilir.
Geçici hukuki korumaların ortak ve temel özellikleri şunlardır: Sağladığı hukuki koruma geçici ve
dava ile talep edilen hukukî korunmayı güvence altına almaya yöneliktir. Mahkemeden talep edilebilir
ve ancak mahkeme tarafından karar verilebilir. İspat ölçüsü düşürülmüş olduğundan, geçici hukuki
koruma kararı verilmesini gerektiren koşulların yaklaşık olarak ispat edilmesi yeterlidir. Karşı tarafa
hukuki dinlenilme hakkı (savunma imkânı) tanınması, geçici hukuki koruma kararının verilmesin-
den sonraki bir zamana ertelenebildiğinden, karşı taraf dinlenmeden de geçici hukuki koruma kararı
verilebilir. Geçici hukukî koruma taleplerine ilişkin usul hükümleri olabildiğince basit, hızlı ve kolay
yargılama yapılmasını sağlayacak şekilde düzenlenmiştir.
İhtiyatî Tedbir
İhtiyatî tedbir, mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin
önemli ölçüde zorlaşacağı veya tamamen imkânsız hale geleceği veya gecikme nedeniyle bir sakın-
canın ya da ciddi bir zararın doğacağı şüphesi bulunması halinde, uyuşmazlık konusu hak veya şey
konusunda mahkeme tarafından verilen ve kural olarak asıl hukuki korunma talebi hakkında verilen
hüküm kesinleşinceye kadar devam eden bir geçici hukuki korumadır. İhtiyatî tedbirin amacı, asıl
hukukî korunma talebinin sonucunu güvence altına almaktır. İhtiyatî tedbirler, amaçları bakımından,
teminat, eda ve düzenleme amaçlı tedbirler olmak üzere üçe ayrılır. Teminat amaçlı ihtiyatî tedbirler ile
hukukî korunma talebine konu olan hakkın icrası (gerçekleştirilmesi) güvence altına alınır. Eda amaçlı
ihtiyatî tedbirler ile hukukî korunma talebine konu hak geçici olarak gerçekleştirilir. Düzenleme amaçlı
ihtiyatî tedbirlerde ise hukuki korunma talebinin konusu olan hukukî ilişkinin geçici olarak düzenlen-
mesi amaçlanır.
İhtiyatî tedbir kararı verilebilmesi için ihtiyatî tedbir talebine konu olan bir hakkın mevcut olması
ve bu hakkı veya hakka konu olan şeyi tedbiren korumayı gerekli kılan sebeplerin bulunması gerekir.
İhtiyat tedbir kararı verilebilmesi için mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle
hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden
veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi gereklidir.
Tedbir talep eden taraf, kural olarak, karşı tarafın veya üçüncü kişilerin muhtemel zararlarını karşıla-
mak için teminat göstermelidir.
218
7
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
İhtiyatî tedbir, davadan önce esas hakkında görevli ve yetkili mahkemeden; davadan sonra ise asıl dava-
nın görüldüğü mahkemeden talep edilebilir. İstinaf incelemesini yürüten bölge adliye mahkemesinden
de ihtiyatî tedbir talep edilebilir. İhtiyatî tedbir talebi hakkında basit yargılama usulü uygulanır. Mah-
keme talep hakkında, duruşma yaparak karşı tarafı dinledikten sonra karar verebileceği gibi, talepte
bulunanın haklarının derhal korunmasında zorunluluk bulunan durumlarda, karşı tarafın yokluğunda
onu dinlemeden de tedbir kararı verebilir. İhtiyatî tedbir talep eden tarafın, davanın esası yönünden
kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi, tedbir kararı verilebilmesi için yeterlidir.
İhtiyatî tedbirin şartları mevcut değilse mahkeme tedbir talebinin reddine karar verir. İhtiyatî tedbir
sebepleri mevcut ve diğer usule ilişkin şartlar da yerine getirilmişse, mahkeme talebi kabul ederek
somut olayın özelliklerine uygun olarak sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her tür
ihtiyatî tedbire karar verebilir. Ancak mahkeme taraflar arasındaki uyuşmazlığın esasını çözecek ve
mahkemenin hükmüyle değiştirilemeyecek şekilde karar veremez.
İhtiyatî tedbir kararının ayakta kalabilmesi için, tedbir kararının verildiği tarihten itibaren bir hafta
içinde uygulanmasının talep edilmesi ve dava açılmadan önce ihtiyatî tedbir talep edilmişse, tedbir
kararının uygulanmasının talep edildiği tarihten itibaren iki hafta içinde, tedbire konu olan hak veya
şey hakkındaki asıl davanın açılması, dava açıldığına ilişkin evrakın kararı uygulayan memura ibraz
edilmesi ve karşılığında bir belge alınması gerekir; aksi takdirde tedbir kararı kalkar.
Mahkeme ihtiyatî tedbir talebinin reddine karar verirse talebi reddedilen taraf istinafa başvurabilir.
İhtiyatî tedbir talebi kabul edilirse, bu kez, ihtiyatî tedbirin iptal edilmesi, kaldırılması veya değiş-
tirilmesini isteyen taraf veya ilgili, duruma göre ihtiyatî tedbir kararına karşı itiraz; teminat karşılığı
ihtiyatî tedbirin değiştirilmesi ve kaldırılması; durum ve şartların değişmesi nedeniyle ihtiyatî tedbirin
kaldırılması yollarına başvurabilir. Karşı taraf dinlenmeden verilmiş olan ihtiyatî tedbir kararlarına iti-
raz edilebilir. Aleyhine tedbir kararı verilen taraf veya ihtiyatî tedbir kararının uygulanması nedeniyle
menfaati açıkça ihlal edilen üçüncü kişiler tedbir kararına itiraz edebilir. Aleyhine ihtiyatî tedbir kararı
verilen taraf veya hakkında tedbir kararı uygulanan üçüncü kişi talepte bulunur ve mahkeme tara-
fından uygun görülen bir teminat gösterirse, mahkeme tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına
karar verebilir. Tedbir kararının verildiği andaki durum ve koşulların sonradan değişmesi veya ortadan
kalkması nedeniyle, talep üzerine, teminat aranmaksızın ihtiyatî tedbir değiştirilebilir veya kaldırıla-
bilir. Aleyhine ihtiyatî tedbir kararı verilen taraf veya ihtiyatî tedbirden menfaati etkilenen üçüncü
kişi, lehine tedbir kararı verilen tarafa dava açarak, haksız ihtiyatî tedbir nedeniyle uğradığı zararların
tazmin edilmesini talep edebilir.
219
7
Geçici Hukuki Koruma, İhtiyatî Tedbir ve Delil Tespiti
Delil Tespiti
Delil tespiti, uyuşmazlığın çözümü için gerekli olan delillerin davadan önce veya davada zamanından
önce toplanarak güvence altına alınmasını sağlamaya hizmet eder. Bu yönüyle, ihtiyatî tedbirden farklı
olarak dava ile talep edilen hak veya malın değil, bu davanın aydınlanması için gerekli olan delillerin
korunması için öngörülmüş bir geçici hukuki korumadır. Delil tespiti tespit davası ile karıştırılma-
malıdır. Tespit davası, uyuşmazlık konusu olan bir hakkın veya hukukî ilişkinin var olup olmadığının
tespiti ya da bir belgenin sahte olup olmadığının tespiti amacıyla açılan davadır. Delil tespiti ise hukukî
ilişkilerin tespitine değil, uyuşmazlık konusu vakıalara ilişkin delillerin tespitine yarayan bir geçici
korumadır. Vakıalar tek başına tespit davasının konusu olamaz ancak delil tespit yoluyla vakıaların ve
delillerinin tespit ettirilmesi mümkündür.
Taraflar delil tespiti ile görülmekte olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş veya ileride açılacak
bir davada ileri sürülecek olan bir vakıanın tespiti amacıyla, mahkemeden, keşif yapılmasını, bilirkişi
incelemesi yaptırılmasını veya tanık ifadelerinin alınmasını talep edebilirler. Dava açılmadan önceki
delil tespitleri, asıl davaya bakmakla görevli ve yetkili mahkeme veya sulh hukuk mahkemesinden
talep edilir. Dava açıldıktan sonraki delil tespiti talepleri hakkında ise sadece asıl davanın görüldüğü
mahkeme görevli ve yetkilidir. Delil tespiti, dilekçeyle talep edilir ve talepte bulunan dilekçesinde,
tespiti istenen vakıaları, tanıklara veya bilirkişilere sorulmasını istediği soruları, delillerin kaybolacağı
veya gösterilmesinde zorlukla karşılaşılacağı kuşkusunu uyandıran sebepleri, aleyhine delil tespiti talep
edilen kişinin ad, soyad ve adres bilgilerini belirtmelidir. Kararda delil tespitinin nasıl ve ne zaman ya-
pılacağı, tespitin icrası sırasında karşı tarafın da hazır bulunabileceği, varsa itirazlarını bir hafta içinde
bildirmesi gerektiği belirtilir. Delil tespitinin icrasında, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun, tespiti
istenen delillerin toplanmasına ilişkin hükümleri uygulanır. Tespitin yapılmasından sonra, tespit tuta-
nağı ve varsa bilirkişi raporunun bir örneği mahkemece karşı tarafa resen tebliğ olunur. Talep sahibinin
haklarının korunması bakımından zorunlu olan durumlarda ise karşı taraf tebligat yapılamadan da
delil tespiti yapılabilir. Bu durumda delil tespitini icra eden mahkeme, tespitin konusunu, nerede ve
nasıl icra edildiğini gösteren ayrıntılı bir tutanak düzenler ve bu tutanak ve delil tespiti dosyası asıl dava
dosyasının eki sayılır ve asıl dava dosyasıyla birleştirilir. Mahkeme delil tespiti dilekçesini, tespit kara-
rını, tespit tutanağını ve varsa bilirkişi raporunun bir örneğini karşı tarafa tebliğ eder. Taraf tebliğden
itibaren bir hafta içinde delil tespitine itiraz edebilir.
220
7
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
1
İhtiyatî tedbir, dava açılmadan önce aşağıdaki 5 I. Maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder.
mercilerin hangisinden talep edilmelidir?
II. Uyuşmazlığın esasını çözmeye yöneliktir.
neler öğrendik?
A. Yetkili istinaf mahkemesinden
III. Mahkeme ihtiyati tedbir talep eden tara-
B. Yetkili icra dairesinden
fın zararı engelleyecek her türlü tedbire
C. Esas hakkında görevli ve yetkili mahkemenin karar verebilir.
yazı işleri müdürlüğünden
D. Yetkili Cumhuriyet savcılığından İhtiyati tedbir kararı ile ilgili yukarıdaki ifadeler-
E. Esas hakkında görevli ve yetkili mahkemeden den hangileri doğrudur?
A. Yalnız I B. Yalnız II
2 I. İhtiyatî tedbir C. Yalnız III D. I ve II
E. I, II ve III
II. İhtiyatî haciz
III. Tespit davası 6 Dava açılmadan önce ihtiyatî tedbir kararı
Yukarıdakilerden hangileri geçici hukuki koruma- verilmişse tedbir talep eden, ihtiyati tedbirin ken-
nın örneklerindendir? diliğinden kalkmaması için bu kararın uygulanma-
sını talep ettiği tarihten itibaren hangi süre içinde
A. Yalnız I B. I ve II dava açmalıdır?
C. I ve III D. II ve III
A. 1 hafta B. 2 hafta
E. I, II ve III
C. 3 hafta D. 1 ay
E. 2 ay
3 Dernek yönetim kurulu kararının iptali için
açılan davada, mahkeme tarafından talep üzerine 7 Kiralanan iş makinelerinin kira bedellerinin
yönetim kurulu kararının tedbiren durdurulmasına ödenmemesi sebebiyle sözleşmenin feshi ve maki-
karar verilmesi ne tür bir geçici hukuki korumadır? nelerin iadesi için açılan davada, kiralanan iş ma-
A. Teminat amaçlı ihtiyati tedbir kinelerinin yediemine tevdiine karar verilmiş ve
B. Eda amaçlı ihtiyati tedbir aksi kararda belirtilmemişse, bu tedbirin etkisi ne
C. Düzenleme amaçlı ihtiyati tedbir zamana kadar devam eder?
D. Delil tespiti A. Tahkikat sona erinceye kadar
E. İhtiyati haciz B. Mahkeme nihai kararını verinceye kadar
C. Ön inceleme sonuçlanıncaya kadar
4 Aşağıdaki geçici hukuki koruma kararların- D. Mahkemenin nihai kararı kesinleşinceye kadar
dan hangisi hukuka aykırıdır? E. İcra takibi başlatılıncaya kadar
A. Mülkiyeti çekişmeli olan bir malın ihtiyati ted-
bir yoluyla zilyedinden alınarak davacıya veril- 8 İlk derece mahkemesi ihtiyatî tedbir talebi-
mesine karar verilmesi nin reddine karar verirse, talebi reddedilen taraf,
bu karara karşı aşağıdaki yollardan hangisine baş-
B. Davaya ve ihtiyati tedbir talebine konu olan ta-
vurabilir?
şınır malın muhafaza altına alınması
C. Davaya ve ihtiyati tedbir talebine konu olan ta- A. İtiraz B. Temyiz
şınır malın yediemine tevdii C. İstinaf D. Yargılamanın iadesi
D. Boşanma davası süresince eşlere ait aile konutun- E. Şikâyet
da eşlerden birinin oturmasına karar verilmesi
E. Bir taşınmaz üzerinde yürütülen inşaattan zarar
gören komşu taşınmaz malikinin açtığı davada,
dava sonuçlanıncaya kadar inşaatın durdurul-
masına karar verilmesi
221
7
Geçici Hukuki Koruma, İhtiyatî Tedbir ve Delil Tespiti
9 I. Yetkili sulh hukuk mahkemesi 10 Delil tespiti yapan ilk derece mahkemesi delil
tespiti dilekçesini, tespit kararını, tespit tutanağını
II. Noter
ve varsa bilirkişi raporunun bir örneğini kendili-
neler öğrendik?
III. Davanın esası hakkında görevli ve yetkili ğinden karşı tarafa tebliğ eder.
mahkeme
Karşı taraf bu işleme karşı hangi süre içinde ve
Yukarıdakilerden hangileri, trafik kazasına karışan hangi yola başvurabilir?
bir aracın hasarının davadan önce Hukuk Muhake-
A. 7 gün içinde, itiraz
meleri Kanunu’nda düzenlenen delil tespiti yoluyla
belirlenmesi için başvurulabilecek mercilerdendir? B. 7 gün içinde, şikâyet
C. İki hafta içinde, istinaf
A. Yalnız I D. İki hafta içinde, temyiz
B. Yalnız III E. 3 ay içinde, yargılamanın iadesi
C. I ve III
D. I ve II
E. II ve III
222
7
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Yanıtınız yanlış ise “İhtiyatî Tedbir Yargıla- Yanıtınız yanlış ise “Delil Tespiti ve Görevli
4. A 9. C
ması ve Karar” konusunu yeniden gözden ve Yetkili Mahkeme” konusunu yeniden göz-
geçiriniz. den geçiriniz.
Araştır Yanıt
7 Anahtarı
Geçici hukuki koruma ile dava arasındaki başlıca farkları şu şekilde özetleye-
biliriz: Dava taraflar arasındaki asıl hukuki uyuşmazlığı nihai olarak ve gelece-
ğe yönelik olarak ortadan kaldırmayı amaçlan bir hak arama yoludur. Geçici
hukuki korumalar ise asıl hukuki korunma yolu olan davada verilecek nihai
karar kesinleşinceye kadar geçecek olan dönemde, hak arayanların telafisi güç
veya imkânsız zararlarının ortaya çıkmasını önlemek amacıyla geçici bir hu-
kuki korumadır. Geçici hukuki koruma talebi kabul edilen bir tarafın açtığı
davada esas hakkında yapılacak inceleme sonunda lehine karar verilebileceği
gibi aleyhine de karar verilebilir. Geçici hukuki koruma kararlarını mahke-
meler vermekteyse de bu kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez.
Mahkeme durum ve koşullardaki değişikliğe göre kararını değiştirebilir. Dava
Araştır 1 sonucunda esas hakkında verilen kararlar ise şeklen kesinleşmekle maddi an-
lamda kesin hüküm teşkil eder ve istisnai haller dışında değiştirilemez. Dava
hakkında karar verilebilmesi için kanunda öngörülen ön inceleme, tahkikat,
sözlü yargılama gibi belirli usul kesitlerinin tamamlanması, delillerin ayrıntılı
olarak toplanması incelenmesi ve değerlendirilmesi gereklidir. Geçici hukuki
koruma talepleri hakkında ise davaya nazaran daha kısa sürede, basit ve yüzey-
sel bir inceleme sonucunda acele olarak karar verilir. Hukuki dinlenilme hakkı
davada tam olarak sağlanırken, geçici hukuki korumalar bakımından hukuki
dinlenilme hakkının kullanılması sınırlandırılmıştır. Dava açılması için kural
olarak teminat gösterilmesi gerekli değildir; buna karlılık ihtiyatî tedbir ve
ihtiyatî haciz gibi başlıca geçici hukuki korumalarda karşı tarafın olası zararla-
rını karşılamak için mahkemeye teminat sunulması gereklidir.
223
7
Geçici Hukuki Koruma, İhtiyatî Tedbir ve Delil Tespiti
Araştır Yanıt
7 Anahtarı
224
7
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Kaynakça
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Göksu, M. (2015). “Hukuk Muhakemeleri Kanununa
Göre İhtiyatî Tedbirin Uygulanmasını Talep Etme
Alangoya, Y., Yıldırım, K., Deren Yıldırım, N. (2009).
Zorunluluğu”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk
Medenî Usûl Hukuku Esasları, İstanbul.
Fakültesi Dergisi, C. 16, Özel Sayı 2014, s. 1253-
Arslan, R., Yılmaz, E., Taşpınar Ayvaz, S., Hanağası, 1273.
E. (2018). Medeni Usul Hukuku, Ankara.
Konuralp, C. S. (2013). “6100 Sayılı Hukuk
Atalı, M., (2019). Medeni Usul Hukuku, Editör: Tolga Muhakemeleri Kanunu’na Göre İhtiyatî Tedbirler”,
AKKAYA, Eskişehir. İÜHFM, C. LXXI, S. 2, s. 225-274
Atalı, M., Ermenek, İ., Erdoğan, E. (2018). Medeni Kuru, B., Arslan, R., Yılmaz E. (2010). Medenî Usûl
Usul Hukuku, Ankara. Hukuku Ders Kitabı, Ankara.
Bölge Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri Pekcanıtez, H., Atalay, O., Özekes, M. (2011). Medenî
ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdarî ve Yazı İşleri Usûl Hukuku, Ankara.
Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik
Postacıoğlu, İlhan E. (1975). Medenî Usûl Hukuku
(RG, 6.8.2015 T., 29437 S.)
Dersleri, İstanbul.
Budak, A. C., Karaaslan, V. (2017). Medeni Usul
Görgün, Ş., Börü, L., Toraman, B., Kodakoğlu, M.
Hukuku, Ankara.
(2017). Medeni Usul Hukuku, 6. Baskı, Ankara.
Erişir, E. (2013). Geçici Hukuki Korumanın Temelleri
ve İhtiyatî Tedbir Türleri, İstanbul.
225
Bölüm 8
Tahkim, Arabuluculuk ve Bireysel Başvuru
öğrenme çıktıları
Arabuluculuk
1 2
Tahkim
1 Tahkimi tanımlayabilme, tahkimin genel 2 Arabuluculuğu tanımlayabilme,
özelliklerini ve usulünü açıklayabilme arabuluculuk sürecinin özelliklerini ve
sonuçlarını
Bireysel Başvuru
3
3 Anayasa Mahkemesi’ne ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine bireysel başvuruyu
açıklayabilme
226
8
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
227
8
Tahkim, Arabuluculuk ve Bireysel Başvuru
Tahkim usulü esasen tarafların iradesine tabi Milletlerarası Tahkim Kanunu hükümleri ya-
işlemler için öngörülmüş olmakla birlikte, bazı bancılık unsuru taşıyan ve tahkim yerinin Türkiye
hâllerde yasa gereği tahkim yoluna başvuru zorun- olarak kararlaştırıldığı uyuşmazlıkların çözümün-
ludur. Bu gibi hâllerde zorunlu tahkimden bahsedilir de uygulanır (MTK m. 1/2). Buna karşılık Mil-
ve mahkemelerin zorunlu tahkim usulüne tabi bir letlerarası Tahkim Kanunu bağlamında yabancılık
davayı görme yetkisi yoktur. Bu davaların mutlaka unsuru taşımayan ve tahkim yerinin Türkiye ola-
tahkim usulüne göre görülüp sonuçlandırılması ge- rak belirlendiği uyuşmazlıkların çözümünde Hu-
rekir. Bu bağlamda, 3533 saylı Mecburi Tahkim kuk Muhakemeleri Kanunu madde 407 ve deva-
Kanunu’na tabi uyuşmazlıklar (bazı devlet kurum- mında öngörülmüş olan tahkim usulü uygulanır.
larının birbirlerine karşı açacakları davalar), Tüke- Esasen hem Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun
ticinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerine hem de Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun tah-
göre tüketici hakem heyetlerine başvurunun zo- kim hükümleri UNCITRAL Tahkim kuralları
runlu olduğu hâller (TKHK m. 68), spor federas- dikkate alınarak düzenlenmiştir. Bu nedenle her
yonlarının spor faaliyetlerinin yönetimine ve disip- iki Kanunda öngörülen tahkim usulü birbirine
linine ilişkin kararlarına karşı tahkime başvurunun oldukça yakındır.
zorunlu olduğu hâller (AY m.59/3) zorunlu tahki- Tahkim yolunda, Hukuk Muhakemeleri
me örnek olarak verilebilir. Kanunu’nun tahkime ilişkin hükümleri dışın-
daki diğer hükümlerinin uygulanabilmesi için
Kanun’un açıkça atıf yapmış olması gerekir. Tah-
Tarafların tasarruf yetkileri dâhilindeki bir kim kısmında düzenlenen konularda Kanun’un
uyuşmazlığın çözümü için mahkemeye açıkça atıf yapmadığı hâllerde Hukuk Muhake-
gitmek yerine tahkim yoluna başvurmala- meleri Kanunu’nun diğer kısımlarında öngörü-
rı iradi tahkim olarak adlandırılır. len hükümler uygulanmaz (HMK m. 444). Ben-
zer bir düzenlemeye yabancılık unsuru taşıyan
uyuşmazlıklar bakımından Milletlerarası Tahkim
Kanunu’nun 17’ nci maddesinde de yer verilmiş-
Tahkim uygulamaları bakımından asıl olan tah-
tir. Bu hükme göre, açıkça atıf yapılan hâller dı-
kimin taraf iradesine dayanmasıdır. Bu bağlamda
şında Milletlerarası Tahkim Kanunu kapsamına
tahkim yolunda uyuşmazlığın çözülmesi ya bağım-
giren uyuşmazlıkların çözümünde Hukuk Muha-
sız hakem veya hakem heyetlerince ya da belirli bir
kemeleri Kanunu hükümleri uygulanmaz (MTK
kurum ya da kuruluş tarafından organize edilen
m. 17). Bu bağlamda gerek Hukuk Muhakemeleri
hakem ya da hakem heyetlerince çözülür. Uyuş-
Kanunu’nun tahkim kısmında ve gerekse Millet-
mazlığın bağımsız hakem ya da hakem kurulların-
lerarası Tahkim Kanunu’nda Hukuk Muhakeme-
ca çözüldüğü hâllerde “ad hoc” tahkimden; belirli
leri Kanunu hükümlerine yapılan atıflar tarafların
bir kurum ya da kuruluş tarafından organize edilen
iradesine rağmen uygulanabilmeyi ifade eder. Hu-
hakem veya hakem kurullarınca çözülmesi hâlinde
kuk Muhakemeleri Kanunu’nun atıf yapılmayan
ise kurumsal (organize) tahkimden bahsedilir. Bu
hükümlerinin de uygulanması taraflarca karar-
bağlamda, ICC tarafından organize edilen tahkim,
laştırılabilir. Ayrıca uygulanacak yargılama usu-
İstanbul Tahkim Merkezi Tarafından organize edi-
lünün hakemler tarafından belirlendiği hâllerde
len tahkim, Enerji Uyuşmazlıkları Tahkim Merkezi
hakem veya hakem heyeti uyuşmazlığın Hukuk
tarafından organize edilen tahkim kurumsal (orga-
Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre çözül-
nize) tahkime örnek olarak verilebilir.
mesine karar verebilir.
Şu an itibari ile Milletlerarası Tahkim
Kanunu’nun kapsamına giren uyuşmazlıkların
dikkat çözümünde Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun
İhtiyari tahkime ilişkin olarak, hukuk yargılaması tahkime ilişkin hükümleri uygulanmayacağın-
bağlamında Türkiye’de uygulanma imkânı olan dan, biz de bu kısımda Milletlerarası Tahkim Ka-
iki önemli düzenleme vardır. Bunlardan birisi nunu hükümlerine değinmeyip ilgili hükümlere
4646 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu’dur. yeri geldiğinde sadece kıyas bağlamında işaret
edeceğiz.
228
8
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
229
8
Tahkim, Arabuluculuk ve Bireysel Başvuru
230
8
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
yetkisinin sona erdirilmesini isteyebilir. Mahke- Seçilen hakemin veya hakem kurulunun tümü-
menin vereceği karar kesindir (HMK m.420/2). nün ya da karar çoğunluğunu ortadan kaldıracak
Hakemin görevinden çekilmesi veya diğer tarafın sayıda hakemin reddi için ancak mahkemeye baş-
hakemin yetkisinin sona ermesine muvafakat et- vurulabilir. Mahkemenin vereceği kararlara karşı
mesi, hakemin ret sebeplerinin varlığının kabulü temyiz yoluna başvurulamaz (HMK m. 418/4).
anlamına gelmez (HMK m.420/3). Seçilen hakemin veya hakem kurulunun tümünün
ya da karar çoğunluğunu ortadan kaldıracak sayıda
hakemin ret talebininin mahkeme tarafından ka-
Hakemlerin Çekinmesi ve Reddi bul edilmesi hâlinde tahkim sona erer. Ancak tah-
Usulü kim sözleşmesinde hakem veya hakemlerin isimleri
Hakemler de hâkimler gibi tarafsız ve bağımsız belirlenmemişse yeniden hakem seçimi yoluna gi-
davranmalıdır. Kendisine hakemlik önerilen kimse, dilir (HMK m. 418/5).
bu görevi kabul etmeden önce tarafsızlık ve bağım-
sızlığından şüphe edilmeyi haklı gösteren durum ve
koşulları açıklamak zorundadır. Taraflar önceden Hakemin Yetkisine İtiraz ve Hakemin
bilgilendirilmemiş oldukları takdirde hakem, daha Kendi Yetkisi Hakkında Karar Vermesi
sonra ortaya çıkan durumları da gecikmeksizin ta- Hakem veya hakem kurulu, tahkim sözleşmesi-
raflara bildirir (HMK m. 417/1). nin mevcut veya geçerli olup olmadığına ilişkin iti-
Hakem, taraflarca kararlaştırılan niteliklere sa- razlar da dâhil olmak üzere, kendi yetkisi hakkında
hip olmadığı, taraflarca kararlaştırılan tahkim usu- karar verebilir. Hakem veya hakem kurulunun asıl
lünde öngörülen bir ret sebebi mevcut bulunduğu sözleşmenin hükümsüzlüğüne karar vermesi, tah-
veya tarafsızlığından şüphe edilmeyi haklı gösteren kim sözleşmesinin kendiliğinden hükümsüzlüğü
durum ve koşullar gerçekleştiği takdirde reddedile- sonucunu doğurmaz (HMK m. 422/1).
bilir. Taraflardan birisinin kendisinin atadığı veya Hakem veya hakem kurulunun yetkisizliği-
atanmasına katıldığı hakemi reddetmesi, yalnızca ne ilişkin itiraz, en geç cevap dilekçesinde yapılır.
hakemin atanma tarihinden sonra öğrenilen ret se- Tarafların hakemleri bizzat seçmiş veya hakem
beplerine dayanılarak yapılabilir (HMK m. 417/2). seçimine katılmış olmaları, hakem veya hakem
Dikkat: Hakemlik önerilen kimse, bu görevi kurulunun yetkisine itiraz etme haklarını ortadan
kabul etmeden önce tarafsızlık ve bağımsızlığından kaldırmaz (HMK m. 422/2).
şüphe edilmeyi haklı gösteren durum ve koşulları Hakem veya hakem kurulunun yetkisini aştı-
açıklamak zorundadır. ğına ilişkin itiraz derhâl ileri sürülmelidir (HMK
Taraflar, hakemin reddi usulünü serbestçe ka- m. 422/3). İtirazın en geç cevap dilekçesinde ileri
rarlaştırabilirler (HMK m. 418/1). Hakemi reddet- sürülmemiş olması veya derhâl ileri sürülmemiş ol-
mek isteyen taraf, hakemin veya hakem kurulunun ması hâlinde, gecikmenin haklı bir sebebe dayan-
seçiminden ya da hakemin reddi talebinde bulu- dığı sonucuna varması kaydıyla hakem veya hakem
nabileceği bir durumun ortaya çıktığını öğrendi- kurulu, süresinde ileri sürülmeyen itirazı kabul
ği tarihten itibaren iki hafta içinde ret talebinde edebilir (HMK m. 422/4). Hakem veya hakem ku-
bulunabilir ve bu talebini karşı tarafa yazılı olarak rulu, yetkisizlik itirazını, ön sorun şeklinde inceler
bildirir. Reddedilen hakem kendiliğinden çekilmez ve ve karara bağlar. Hakem veya hakem kurulu, bu
veya diğer taraf reddi kabul etmez ise ret hakkında, inceleme sonunda yetkili olduğu kanaatine varırsa
hakem kurulunca karar verilir (HMK m. 418/2). tahkim yargılamasını sürdürür ve uyuşmazlığı ka-
rara bağlar (HMK m. 422/5).
Hakem kurulundan bir veya birden çok hake-
min reddini isteyen taraf, ret talebini ve gerekçe-
sini hakem kuruluna bildirir. Ret talebinin kabul Hakem Ücreti
edilmediğini öğrenen taraf, bu tarihten itibaren Taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa, hakemlerin
karara karşı bir ay içinde mahkemeye başvurarak ücreti, dava konusu alacağın miktarı, uyuşmazlığın
bu kararın kaldırılmasını ve hakem veya hakemle- niteliği ve tahkim yargılamasının süresi dikkate alı-
rin reddine ilişkin talep hakkında karar verilmesini narak hakem veya hakem kurulu ile taraflar arasın-
isteyebilir (HMK m.418/3). da kararlaştırılır (HMK m. 440/1). Taraflar, hakem
231
8
Tahkim, Arabuluculuk ve Bireysel Başvuru
veya hakem kurulunun ücretini yerleşmiş kurallara Tahkimde Görevli ve Yetkili Mahkeme
veya kurumsal tahkim kurallarına yollama yaparak Tahkim usulünde bazı hâllerde mahkemelerinin
da belirleyebilirler (HMK m. 440/2). yardımına ihtiyaç duyulabilmektedir. Bazı hâllerde
Taraflarla hakem veya hakem kurulu arasında de kanun koyucu açıkça mahkemeye başvuru zo-
ücretin belirlenmesi konusunda anlaşmaya varıla- runluluğu öngörmüştür. Bu hâllerde tahkimde gö-
maz veya tahkim sözleşmesinde ücretin belirlenme- revli ve yetkili mahkemenin tespiti, mevcut yasal
sine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmazsa ya da düzenlemeler dikkate alındığında ciddi bir zorluk
taraflarca bu konuda yerleşmiş kurallara veya ku- teşkil etmektedir. Kanun koyucunun mahkemeye
rumsal tahkim kurallarına yollama yapılmamışsa, başvuruyu zorunlu kıldığı hâller dışında, mahke-
hakem veya hakem kurulunun ücreti, her yıl Ada- menin tahkim yargılamasına müdahalesi ancak
let Bakanlığınca ilgili kamu kurumu niteliğindeki kanunun açıkça izin verdiği hâllerde söz konusu
meslek kuruluşlarının görüşleri alınarak hazırlanan olmaktadır (HMK m. 411; MTK m. 3/2).
ücret tarifesine göre belirlenir (HMK m. 440/3). İşaret ettiğimiz yukarıdaki hâller dışında ayrıca
Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça başkanın gerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda ve gerek-
ücreti, hakemlerden her birine ödenecek hakem se Milletlerarası Tahkim Kanunu’nda tahkim yar-
ücretinin yüzde on fazlası olarak hesaplanır (HMK gılaması devam ederken mahkemelerden yardım
m. 440/4). Hakem kararının düzeltilmesi, yorum- talep edilebileceğine veya belirli işlemlerin mahke-
lanması veya tamamlanması hâllerinde ek hakem meler tarafından yapılması gerektiğine ilişkin özel
ücreti ödenmez (HMK m. 440/5). düzenlemeler mevcuttur. Bu hâllere, tarafların ihti-
yati tedbir kararının icrası için mahkemeye başvur-
ması (HMK m. 414/2; MTK m. 6/3), bazı hâllerde
Hakemlerin Sorumluluğu
doğrudan mahkemeden delil tespitinde veya tedbir
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 419’uncu talebinde bulunabilmesi (HMK m. 414/3; MTK
maddesine göre, taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa, m. 6/1), hakem seçimi için mahkemeye başvurul-
tahkim yargılamasında görevi kabul eden hakem, ması (HMK m. 416/1b-c; MTK m. 7/B 2- delille-
haklı bir neden olmaksızın görevini yerine getirmek- rin toplanmasında mahkemeden yardım istenmesi
ten kaçındığı takdirde, tarafların bu nedenle uğradı- (HMK m. 432; MTK m. 12/B), dava dosyasının
ğı zararı gidermekle yükümlüdür (HMK m. 419). mahkemeye tevdi edilmesi ve mahkeme tarafından
Hakemlerin sorumluluğuna ilişkin bu düzen- saklanması (HMK m. 436/3; MTK m. 14/A) ve
leme, Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 46 hakem kararlarına karşı başvurulan yargılamanın
ve devamında düzenlenmiş olan hâkimlerin so- iadesi davasının mahkemede görüleceğine ilişkin
rumluluğuna ilişkin hükümlerle birlikte değer- (HMK m.443/2) hükümler örnek olarak verilebilir.
lendirildiğinde; bu düzenlemenin hâkimlerin so- Tahkime tabi uyuşmazlıkların çözümünde kanun
rumluluğuna nazaran hakemlerin sorumluluğunu koyucu görevli mahkemeyi belirlerken iptal davaları
oldukça genişlettiği söylenebilir. Zira bu düzenle- ve mahkemelerinin yardımına ihtiyaç duyulan diğer
mede, hâkimlerin sorumluluğundan farklı olarak halleri birbirinden ayırmıştır. Yabancılık unsuru taşı-
kusurun derecesi ve hukuka aykırılık bakımından mayan uyuşmazlıklar bakımından mahkemenin yar-
herhangi bir sınırlamaya yer verilmemiştir. dımına ihtiyaç duyulan diğer hâllerde görevli mahke-
me Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 410’a göre
Tahkimde Yargılama Usulü belirlenmektedir. Bu düzenlemeye göre, tahkim yar-
gılamasında mahkeme tarafından yapılacağı belirtilen
Bu başlık altında tahkimde görevli ve yetkili
işlerde görevli mahkeme uyuşmazlığın konusuna göre
mahkeme; tahkimde ihtiyati tedbir ve delil tespiti
asliye ticaret mahkemesi veya asliye hukuk mahkeme-
kararlarının verilmesi; tahkim yerinin belirlenmesi
sidir. Bu çerçevede bir ticari uyuşmazlık söz konusu
ve dava açılması; tahkim yargılamasının gösterdiği
olduğunda asliye ticaret mahkemesine başvurmak ge-
özellikler; tahkim yargılamasının süresi ve hakem
rekirken, diğer uyuşmazlıklar bakımından asliye hu-
kararı; tahkim yargılamasının sona ermesi; hakem
kuk mahkemesine başvurmak gerekmektedir (HMK
kararlarına karşı kanun yolları ve hakem kararları-
m. 410/1). Yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklar
nın icrası konuları açıklanmıştır.
söz konusu olduğunda ise, Milletlerarası Tahkim
Kanunu uyuşmazlığın niteliğini dikkate almaksızın,
232
8
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
233
8
Tahkim, Arabuluculuk ve Bireysel Başvuru
• Hakemlerin seçimi için mahkemeye veya lama faaliyetinin özünde bulunan hak ve ilkeler-
tarafların sözleşmesine göre hakem seçecek den vazgeçildiği anlamına gelmez. Yargılamayı ya-
olan kişi, kurum veya kuruluşa başvurul- pacak hakemlerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı, adil
duğu ve eğer sözleşmeye göre hakemlerin yargılanma hakkı, usul ekonomisine uygun yar-
seçimi iki tarafa ait ise davacının hakemini gılanma hakkı bu hususa örnek olarak verilebilir.
seçip kendi hakemini seçmesini diğer tara- Bu husus en temel hâli ile Hukuk Muhakemeleri
fa bildirdiği tarihte açılmış olur (HMK m. Kanunu’nda, “taraflar, tahkim yargılamasında eşit
426/1). hak ve yetkiye sahiptirler. Taraflara hukuki dinle-
• Sözleşmede hakem veya hakem kurulunu nilme hakkını kullanma imkânı tanınır (HMK m.
oluşturan hakemlerin ad ve soyadları be- 423)” şeklinde ifade edilmiştir.
lirtilmiş ise uyuşmazlığın tahkim yoluyla Taraflar, aksini kararlaştırmış olmadıkça, tahkim
çözülmesi talebinin karşı tarafça alındığı yargılaması sırasında iddia veya savunmalarını de-
tarihte açılmış sayılır (HMK m. 426/1). ğiştirebilir veya genişletebilirler. Ancak hakem veya
• Taraflardan biri, mahkemeden ihtiyati ted- hakem kurulu, bu işlemin gecikerek yapılmış oldu-
bir veya ihtiyati haciz kararı almış ise iki ğunu veya diğer taraf için haksız bir şekilde büyük
hafta içinde tahkim davasını açmak zorun- zorluk yarattığını ve diğer durum ve koşulları dikka-
dadır. Aksi hâlde ihtiyati tedbir veya ihtiyati te alarak, böyle bir değişiklik veya genişletmeye izin
haciz kendiliğinden ortadan kalkar (HMK vermeyebilir. İddia veya savunma tahkim sözleşme-
m. 426/2). sinin kapsamı dışına çıkacak şekilde değiştirilemez
veya genişletilemez (HMK m. 428/3).
Taraflarca kararlaştırılan veya hakem tarafından
belirlenen süre içinde, davacı tahkim şartını veya Hakem veya hakem kurulu, delillerin ikame-
sözleşmesiyle birlikte varsa esas sözleşme ile iddia- si, sözlü beyanlarda bulunulması veya bilirkişiden
sını dayandırdığı vakıaları ve talebini; davalı ise sa- açıklama istenmesi gibi sebeplerle duruşma yapıl-
vunmasını ve dayandığı vakıaları dilekçeyle hakem masına karar verebileceği gibi; yargılamanın dosya
veya hakem kuruluna sunar (HMK m. 428/1). üzerinden yürütülmesine de karar verebilir.
Taraflar dilekçelerine yazılı delillerini ekleyebilir ve Taraflar, aksini kararlaştırmadıkça, hakem veya
ileride sunacakları delilleri gösterebilirler (HMK hakem kurulu, taraflardan birinin talebi üzerine
m. 428/2). yargılamanın uygun bir aşamasında duruşma ya-
pılmasını kararlaştırabilir (HMK m. 429/1).
Tahkim Yargılamasının Gösterdiği Hakem veya hakem kurulu, dava ile ilgili her
türlü keşif tarihini, bilirkişi incelemesini veya diğer
Özellikler
delillerin incelenmesi için yapacağı toplantı ve du-
Tahkim usulünde öncelikle çözülmesi gereken ruşmalar ile tarafların gelmemeleri hâlinde bunun
meselelerin başında tahkimde uygulanacak yargıla- sonuçlarını uygun bir süre önce taraflara bildirir
ma usulü gelir. Bu çerçevede, taraflar, hakem veya (HMK m. 429/2). Hakem veya hakem kuruluna
hakem kurulunun uygulayacağı yargılama usulü- verilen dilekçeler, bilgiler ve diğer belgeler taraf-
ne ilişkin kuralları serbestçe kararlaştırabilecekleri lara bildirilir (HMK md 429/3). Taraflardan biri,
gibi, tahkim kurallarına yollama yaparak da be- hakem veya hakem kurulunun onayı ile delillerin
lirleyebilirler. Yalnız taraflarca yapılacak bu belir- toplanmasında mahkemeden yardım isteyebilir
leme Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun tahkim (HMK m. 432).
kısmında öngörülen emredici düzenlemelere aykırı
Tahkim yargılamasında bilirkişi seçilmesi ve bi-
olamaz. Taraflar tahkimde uygulanacak yargılama
lirkişi raporunun değerlendirilmesine ilişkin olarak
usulünü kararlaştırmamışlarsa, hakem veya hakem
Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 431’de özel
kurulu tahkim yargılamasını, Hukuk Muhakeme-
düzenlemelere yer verilmiştir. Buna göre, hakem
leri Kanunu’nun tahkim kısmında öngörülen hü-
veya hakem kurulu; belirlediği konular hakkında
kümleri de gözeterek uygun bulduğu bir şekilde
rapor vermek üzere bir veya birden çok bilirkişi
yürütür (HMK m. 424).
seçimine, tarafların bilirkişiye gerekli açıklamaları
Taraflar tahkim usulünü seçmekle devlet yar- yapmalarına, ilgili belge ve bilgileri vermelerine,
gısında taraflara sağlanan bazı güvencelerden de keşif yapılmasına karar verebilir.
feragat etmiş olurlar. Ancak bu, tarafların yargı-
234
8
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
235
8
Tahkim, Arabuluculuk ve Bireysel Başvuru
İptal Davası
dikkat
Hakem kararına karşı yalnızca iptal davası açı- Yargılamanın yenilenmesi davası mahkemede
labilir. İptal davası, tahkim yerindeki bölge adliye görülür (HMK m. 443/2).
mahkemesinde açılır; öncelikle ve ivedilikle görü-
lür. İptal davası Hukuk Muhakemeleri Kanunu
madde 439’da sayılı nedenlerden birisine dayalı
Hakem Kararlarının İcrası
olarak açılabilir. İptal davası sonunda verilen mah-
keme kararına karşı ise temyiz yoluna başvurmak Hakem kararlarının icra edilebilmesi için kesin-
mümkündür. Temyiz incelemesi, bu maddede yer leşmesi şart değildir. 1086 sayılı Hukuk Usulü Mu-
hakemeleri Kanunu madde 536’da yer alan, hakem
alan iptal sebepleriyle sınırlı olarak öncelikle ve
kararlarının kesinleşmeden icra edilemeyeceğine
ivedilikle karara bağlanır. Temyiz, kararın icrasını
ilişkin hükmün karşılığına 6100 sayılı Hukuk Mu-
durdurmaz (HMK m. 439/6).
hakemeleri Kanunu’nda yer verilmemiştir.
Öğrenme Çıktısı
1 Tahkimi tanımlayabilme, tahkimin genel özelliklerini ve usulünü açıklayabilme
236
8
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
dikkat
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabulu-
culuk Kanunu’nun ilk hâlinde ihtiyari arabulu-
culuk modeli kabul edilmiş ve arabulucuya çö-
züm önerme yetkisi verilmemişti. Ancak 7036
sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile ülkemiz ba-
kımından zorunlu arabuluculuk modeli de Ka-
Resim 8.2 Arabuluculuk bul edilerek iş uyuşmazlıklarında uygulanmaya
başlanmıştır. Ayrıca, 6325 sayılı Arabuluculuk
Kanunu’nda 7155 sayılı Kanun ile yapılan de-
Arabuluculuk müessesesine yöneltilen en ğişiklikle arabulucuya müzakerelerin tıkandığı
önemli eleştirilerin başında Anayasaya uygunluk noktada çözüm önerme yetkisi de verilmiştir.
sorunu ve taraf iradelerinin irade fesadı hâllerine
dayalı olarak sakatlanması hâlinde ortaya çıkacak
sonuçların giderilmesi için herhangi bir hükmün
öngörülmemiş olması gelmektedir. Bu çerçevede Arabulucu ve Arabulucunun
özellikle dava şartı arabuluculuğa tâbi davalarda Özellikleri
anlaşılan konularda yeniden dava açılamamasının Arabulucu, arabuluculuk faaliyetini yürüten,
Anayasa’nın 36’ıncı maddesinde teminat altına arabuluculuk siciline kayıtlı, bağımsız ve tarafsız
alınmış hak arama özgürlüğü, adalete erişim hakkı gerçek kişiyi ifade eder. Bu tanımdan hareketle ara-
ve adil yargılanma hakkı ile uyuşmasının zor ol- bulucuda bulunması gereken temel özellikleri şu
duğu söylenebilirse de tarafların bu modelde dahi şekilde belirlemek mümkündür:
237
8
Tahkim, Arabuluculuk ve Bireysel Başvuru
Yaşamla İlişkilendir
“6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 92. maddesine göre, “Arabu-
lucu olarak görevlendirilen kimse, tarafsızlığında şüphe edilmesini gerektirecek önemli hal ve şartla-
rın varlığı halinde, bu hususta tarafları bilgilendirmekle yükümlüdür”. Adalet Bakanlığı Arabuluculuk
Daire Başkanlığının hazırladığı Arabulucular Etik Kuralları’nın 4. maddesinde, arabulucu ile taraflar
arasında herhangi bir menfaat ilişkisi veya çatışmasının bulunmaması gerektiği açıklanmıştır. Arabu-
lucu kendisi tarafından makul koşullarda bilinebilecek ve tarafsızlığı hakkında şüphe uyandırabilecek
doğmuş veya doğabilecek menfaat ilişkisi veya çatışmasının varlığı halinde mümkün olan en kısa süre
içinde tarafları bilgilendirmelidir.
Somut uyuşmazlıkta arabulucunun davalı şirketin avukatı olarak görev yaptığı halde arabuluculuk
görüşmeleri öncesinde davacı tarafı bu yönde bilgilendirdiği ortaya konulamamıştır. Anlaşma belgesin-
de bu yönde bir açıklamaya yer verilmemiştir. Arabulucunun aynı zamanda diğer tarafın avukatı olduğu
hususunda özellikle davacı tarafın açıkça bilgilendirildiğinin ve buna rağmen arabuluculuk görüşme-
lerine devam etmek istediğinin ispatı gerekir. Bu yönüyle ilgili mevzuat çerçevesinde arabulucunun
tarafsızlığından şüphe duyulmasını gerektiren önemli hal ve şartların varlığı kabul edilmelidir.” Yargıtay
9. Hukuk Dairesi, 11.06.2019, 2019/3694 E. 2019/13040 K. (Kazancı İçtihat Bankası)
238
8
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
239
8
Tahkim, Arabuluculuk ve Bireysel Başvuru
Arabuluculuk faaliyetine başvuru davanın açıldığı siz olduğunun arabulucu tarafından tespit
tarihten önce gerçekleşmişse, arabuluculuk süreci edilmesi.
tarafların ilk toplantıya davet edilerek taraflarla ara- • Taraflardan birinin karşı tarafa veya arabu-
bulucu arasında arabuluculuk faaliyetinin devam lucuya, arabuluculuk faaliyetinden çekildi-
ettirilmesi hususundaki anlaşmanın bir tutanakla ğini bildirmesi.
belgelendirildiği andan itibaren başlar (HUAK m.
• Tarafların anlaşarak arabuluculuk faaliyeti-
16/1).
ni sona erdirmesi.
Arabuluculuk yoluna davanın açılmasından
• Uyuşmazlığın arabuluculuğa elverişli ol-
sonra başvurulması hâlinde ise arabuluculuk süreci,
madığının veya 4/12/2004 tarihli ve 5271
• Mahkemenin arabulucuya başvuru daveti- sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince
nin taraflarca kabul edilmesi veya uzlaşma kapsamına girmeyen bir suçla ilgili
• Tarafların duruşma dışında arabulucuya olduğunun tespit edilmesi.
başvurma konusunda anlaşmaları hâlinde Arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaş-
bu hususu mahkemeye yazılı olarak beyan tıkları, anlaşamadıkları veya arabuluculuk faaliye-
ettikleri ya da tinin nasıl sonuçlandığı bir tutanak ile belgelendi-
• Tarafların arabulucuya başvuru konusunda rilir. Arabulucu tarafından düzenlenecek bu belge,
duruşmada anlaşmaları hâlinde bu hususun arabulucu, taraflar veya vekillerince imzalanır. Bel-
tutanağa geçirildiği tarihte başlamış olur. ge taraflar veya vekillerince imzalanmazsa, sebebi
Arabulucu seçildikten sonra en kısa sürede ta- belirtilmek suretiyle sadece arabulucu tarafından
rafları ilk toplantıya davet eder (HUAK m. 15/1). imzalanır (HUAK m. 17/2).
Taraflar arabuluculuk usulünü kararlaştırmamış- Arabuluculuk faaliyeti sonunda düzenlenen tu-
larsa, arabulucu tarafların isteğini ve uyuşmazlığın tanağa, faaliyetin sonuçlanması dışında hangi hu-
niteliğini de dikkate alarak uyuşmazlığın hızlı bir susların yazılacağına taraflar karar verir. Arabulucu,
şekilde çözümü için en uygun usul ve esasları tespit bu tutanak ve sonuçları konusunda taraflara gerekli
ederek arabuluculuk faaliyetini yürütür (HUAK açıklamaları yapar (HUAK m. 17/3). Arabulucu-
m. 15/3). Arabuluculuk faaliyeti bizzat tarafların luk faaliyetinin sona ermesi hâlinde, arabulucu, bu
katılımı ile yürütülebileceği gibi, vekilleri huzurun- faaliyete ilişkin kendisine yapılan bildirimi, tevdi
da da yürütülebilir (HUAK m. 15/6). edilen ve elinde bulunan belgeleri, düzenlediği tu-
tanağı beş yıl süre ile saklamak zorundadır. Arabu-
lucu, arabuluculuk faaliyeti sonunda düzenlediği
son tutanağın bir örneğini arabuluculuk faaliyeti-
dikkat nin sona ermesinden itibaren bir ay içinde Hukuk
Yargısal nitelik taşıyan ve sadece hâkimler tara-
İşleri Genel Müdürlüğüne göndermek zorundadır
fından kullanılabilecek yetkiler (mesela, bilir-
(HUAK m. 17/4).
kişiye başvurma, yemin ettirme, tanık dinleme
ve keşif gibi) arabulucu tarafından kullanılamaz
(HUAK m. 15/4).
dikkat
Arabuluculuk faaliyeti sonucunda varılan an-
laşmanın kapsamı taraflarca belirlenir; anlaşma
Arabuluculuğun Sona Ermesi belgesi düzenlenmesi hâlinde bu belge taraflar
Arabuluculuk faaliyetinin hangi hâllerde sona ve arabulucu tarafından imzalanır (HUAK m.
ereceği Kanun’un 17’nci maddesinde sayılmıştır. 18/1). Tarafların arabuluculuk faaliyetinde var-
Buna göre aşağıdaki hâllerden birisinin gerçek- dıkları anlaşmanın icra edilebilirliğine de karar
leşmesi ile arabuluculuk faaliyeti sona ermektedir verilmişse, bu belge ilâm niteliğindedir (HUAK
(HUAK m. 17): m. 18/2). Taraflar anlaşma belgesini icra edilebi-
• Tarafların anlaşmaya varması. lirlik şerhi verdirmeden başka bir resmî işlemde
• Taraflara danışıldıktan sonra arabuluculuk de kullanabilirler (HUAK m. 18/3).
için daha fazla çaba sarf edilmesinin gerek-
240
8
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Öğrenme Çıktısı
2 Arabuluculuğu tanımlayabilme, arabuluculuk sürecinin özelliklerini ve sonuçlarını
açıklayabilme
Arabuluculuk faaliyetinin
Zorunlu arabuluculuk ile
Arabulucunun sahip olması yargılama faaliyetine naza-
hak arama özgürlüğünü iliş-
gereken özellikleri araştırınız. ran avantajlarını ve deza-
kilendiriniz.
vantajlarını anlatınız.
BİREYSEL BAŞVURU
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türkiye’nin kabul ettiği bu sözleşmenin eki protokolleri ile 1982
Anayasası’nda teminat altına alınan temel hak ve özgürlüklerin kamu gücünü kullanan organlar tarafından
ihlal edilmesi hâlinde başvurulan hukuksal imkân bireysel başvuru olarak nitelendirilmektedir. Bireysel başvu-
ruyu inceleme ve sonuçlandırma yetkisi Anayasa Mahkemesine aittir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve eki
protokollerinin ihlali hâlinde, bu ihlallerin giderilmesi iç hukukta öngörülen hukuksal imkânlarla mümkün
olmuyorsa, bu aykırılığın giderilmesi için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmak da mümkündür.
Anayasa
Mahkemesine
Bireysel
Başvuru
Bireysel başvuru, kamu gücüne dayanılarak yapılan işlem ya da eylemleri konu almaktadır. Bu bağ-
lamda kamu gücü kullanılarak yapılan işlemlerin, o işlemin muhataplarını doğrudan etkilemesi ve onlar
için bağlayıcılık arzetmesi gerekir. Bu çerçevede işlemin muhataplarını doğrudan etkilemeyen ya da onlar
için bağlayıcı sonuçlar doğurmayan işlemlerle, kamunun üstün gücünü kullanmaksızın yaptığı eylem ve
işlemler bireysel başvurunun konusu içinde değerlendirilemez. 6216 sayılı Kanun’un 46/1’inci maddesi
“Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir
hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir” hükmünü ihtiva etmektedir.
241
8
Tahkim, Arabuluculuk ve Bireysel Başvuru
İşaret ettiğimiz hüküm bireysel başvuru asıl olan temel hak ve özgürlüklerin ihlaline yöne-
imkânının, bir taraftan kamu gücü kullanılarak ya- lik iddiaların ve bu iddiaların sonuçlarının, bireysel
pılan eylem ve işlemlerle temel hak ve özgürlükleri başvuru yolu dışında, Anayasa’nın 36’ncı madde-
doğrudan doğruya ihlal edilenlerin bireysel men- sinde öngörülen hak arama yolları içinde gideril-
faatlerinin korunması amacına yöneldiğinin del- mesidir. Bu bağlamda bireysel başvuru imkânının
ilini oluştururken, diğer taraftan da onu objektif ikincil mahiyette olması, bir taraftan Anayasa Mah-
ve genel nitelikte sonuçlar doğurmaya yönelmiş kemesinin bir üst kanun yolu merci olmadığının
“Anayasaya aykırılık def ’i (ya da itiraz)” yolundan pekiştirilmesine ve bireysel başvuru yolunun diğer
ayırmaktadır. Aynı yasanın 45/3’üncü maddesi hak arama yöntemlerine bir alternatif olmadığının
hükmü ile getirilen “Yasama işlemleri ile düzenleyi- anlaşılmasına hizmet ederken diğer taraftan da te-
ci idari işlemler aleyhine doğrudan bireysel başvuru mel hak ve özgürlüklerin korunması görevinin ön-
yapılamayacağı gibi Anayasa Mahkemesi kararları ile celikle diğer adli ve idari mercilere ait olduğunun
Anayasanın yargı denetimi dışında bıraktığı işlemler anlaşılmasına hizmet etmektedir. Bu nedenle birey-
de bireysel başvurunun konusu olamaz” şeklindeki sel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesi, hukuka
düzenleme de bu görüşü doğrulamaktadır. uygunluk bağlamında bir değerlendirme yapmayıp
sadece dava konusu yapılan eylem ya da işlemle bi-
reysel başvuru yolu ile teminat altına alınan temel
hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediği nokta-
dikkat sında bir inceleme yapmaktadır.
Yasama işlemleri ile düzenleyici idari işlemler
aleyhine doğrudan bireysel başvuru yapılamaya-
cağı gibi Anayasa Mahkemesi kararları ile Ana-
yasanın yargı denetimi dışında bıraktığı işlemler
de bireysel başvurunun konusu yapılamaz. dikkat
Bireysel başvuru yoluna gidilmesi, temel hak
ve özgürlüklere yönelik ihlallerin diğer hak ara-
ma yolları kullanılarak giderilememesi hâlinde
Bireysel başvuru imkânı, kamu gücü kul- mümkün olmaktadır. Diğer hak arama yolları
lanılarak yapılan her türlü temel hak ve özgürlük ile temel hak ve özgürlük ihlali ortadan kaldı-
ihlali için değil, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi rılabiliyorsa bireysel vaşvuru yoluna başvurmak
ve Eki Protokollerinde yer alan ve Türkiye tarafın- mümkün değildir.
dan da kabul edilen temel hak ve özgürlüklerden
Anayasa ile teminat altına alınanların ihlali hâli
için öngörülmüştür. Bu bağlamda, bir temel hak
İşaret ettiğimiz hususlar çerçevesinde, merci
ve özgürlüğün kamu gücü tarafından ihlal edilmesi
kararlarının hukuka uygun olması her zaman bu
hâlinde bireysel başvuru imkânının kullanılabilme-
kararlarla veya karar alma sürecinde temel hak ve
si için ihlal edilen özgürlüğün hem İnsan Hakları
özgürlüklerin ihlal edilmediği anlamına gelmez.
Avrupa Sözleşmesi (sözleşmenin eki protokollerin-
Mesela, mülkiyet hakkına dayalı olarak açılan bir
de yer alanlardan sadece Türkiye’nin taraf olduk-
dava, üzerinden uzun yıllar geçtikten sonra, hu-
ları) ve hem de 1982 Anayasası tarafından ortak
kuka uygun şekilde karara bağlanmış olsa bile; bu
koruma altına alınmış olması gerekir. Sadece 1982
kadar uzun bir süre mülkiyet hakkının sağladığı
Anayasası’nın kabul ettiği veya sadece İnsan Hak-
imkânlardan mahrum kalındığı için mülkiyet hak-
ları Avrupa Sözleşmesi’nde yer alan bir temel hak
kı; yargılamanın uzun sürmesi nedeni ile de adil
ve özgürlüğün ihlali hâlinde bireysel başvuru yolu-
yargılanma hakkı ihlal edilmiş olabilir. Ayrıca mer-
na gidilemeyeceği gibi, Anayasada ve İHAS ile eki
ci kararları ile temel hak ve özgürlüklerin ihlal edil-
protokollerinde yer alan ve fakat Türkiye tarafın-
miş olması her zaman bireysel başvurunun esastan
dan kabul edilmemiş bir temel hak ve özgürlüğün
kabulü bakımından yeterli değildir. Bu tür başvu-
ihlali hâlinde de bireysel başvuru yoluna gidilemez.
ruların esastan kabul edilebilmesi için bu ihlalin ve
Bireysel başvuru yolunun en önemli özelliklerin- ihlalin sonuçlarının başka bir hukuksal imkânla gi-
den birisi ikincil mahiyette olmasıdır. Bu bağlamda derilmesinin mümkün olmaması gerekir.
242
8
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Bireysel Başvurunun Gösterdiği Eski hâle getirme: Haklı bir mazereti nedeniy-
Temel Özellikler le süresi içinde bireysel başvuru yoluna başvura-
Bu başlık altında bireysel başvuruda süreye iliş- mayanlar, mazeretin kalktığı andan itibaren onbeş
kin koşullar ve başvurunun gerekçeli olması zorun- gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle
luluğu; davacıya ilişkin koşullar; davalıya ilişkin birlikte bireysel başvuru yoluna gidebilirler (6216
koşullar ve bireysel başvurunun konusuna ilişkin sK m. 47/5). Bu hâlde mahkeme, başvurucunun
koşullar açıklanmıştır. mazeretinin yerinde olup olmadığını inceledikten
sonra talebin kabulüne veya reddine karar verir.
Bireysel başvuru için öngörülen bu süre Hukuk
Süreye İlişkin Koşullar ve Başvurunun Muhakemeleri Kanunu madde 95/1 bağlamında
Gerekçeli Olması Zorunluluğu taraflara yöneliktir ve yargılama hukukuna ilişkin
Zaman itibari ile uygulanma: Anayasa Mah- hak düşürücü mahiyette bir niteliğe sahiptir. Bu
kemesinin bireysel başvuruyu inceleyebilmesi için, sürenin taraflarca elde olmayan nedenlerle kaçırıl-
bireysel başvuruya konu teşkil edecek ihlallerin Ana- ması hâlinde şeklen düşmüş olan bir hak mazeretin
yasa Mahkemesi tarafından bireysel başvuruların ka- kabulüne bağlı olarak tekrar canlanmaktadır.
bul edilmeye başladığı tarihten sonra gerçekleşmesi Hakkın tekrar canlandırılmasının mümkün
gerekir. Bu tarihten önce gerçekleşen ihlaller bakımın- olmaması: Süre açısından üzerinde durulması
dan Anayasa Mahkemesi zaman bakımından yetkisiz- gereken başka bir husus ise zaman bakımından
lik kararı vermektedir. Bu konuda, gayrimenkul satış yetkiye paralel olarak, daha önceden kesinleşmiş
vaadi ile satın alınan bir taşınmazı konu alan bir kararlar bağlamında mahkemelere yeniden baş-
davada bilirkişi raporlarının gerçeğe aykırılığı nede- vuru yapmak sureti ile zaman bakımından yetki
nine dayanarak bireysel başvuruya ilişkin hükümler sınırının aşılamamasıdır. Bu çerçevede, idari yargı
yürürlüğe girdikten sonra yargılamanın iadesi yolu- alanında olduğu gibi idareye yeni bir başvuru yap-
na başvuran ve dava sırasında taraf olmayan üçüncü mak sureti ile başvuru (dava açma) süresinin ye-
kişinin, bu talebinin kabul edilmemesi üzerine yap- niden başlatılması mümkün değildir. Bu bağlamda
tığı bireysel başvuruyu Anayasa Mahkemesi zaman Anayasa Mahkemesi, daha önceki yargılamanın
bakımından yetkisizlik nedeni ile reddetmiştir. yenilenmesi talebi reddedildiği hâlde aynı nedenle
Başvuru süresi: 6216 sayılı Kanun’un 47/5 mad- yeniden yargılamanın yenilenmesi talebinde bulu-
desi, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru nan ve bu başvurusu da reddedilen ilgilinin talebini
yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten iti- zaman bakımından yetkisizlik gerekçesiyle reddet-
baren otuz gün içinde bireysel başvurunun yapılması miştir. Ancak Anayasa Mahkemesinin bu kararında
gerektiği hükmünü getirmiştir. Bu düzenleme ile ön- gözden kaçırılmaması gereken husus yargılamanın
görülen otuz günlük süre taraflara yöneliktir ve hak yenilenmesi için yeni nedenlere dayanılmamış ol-
düşürücü mahiyettedir. Bireysel başvuru için böyle masıdır. Şayet yargılamanın yenilenmesi için yeni
bir süre koşulunun öngörülmesi nedeniyle onu olağa- bir neden ortaya çıkar ve bu nedene dayalı olarak
nüstü bir yargı yolu olarak nitelendiren görüşler olsa Kanun’da öngörülen süre içinde yapılan başvuru
da kanımızca süre koşulunun öngörülmesi ile birey- reddedilirse bireysel başvuru yoluna gidebilmek
sel başvurunun olağanüstü bir yargılama yolu olarak mümkün olur.
kabul edilebilmesi arasında bir bağlantı yoktur. Zira, Olağanüstü Kanun yollarına başvurunun
benzer süreler idari yargılama hukuku alanında iptal süreyi durdurmaması: 6216 sayılı Kanun’un
davası için öngörülmüş olduğu gibi, medeni yargıla- 47/5’inci maddesinde öngörülen koşullardan bir-
ma hukuku ve icra hukuku alanında, sıra cetveline inin gerçekleşmesi hâlinde, bireysel başvurunun
itiraz davası, itirazın iptali davası, tasarrufun iptali da- otuz gün içinde yapılması şarttır. Bu koşullar ger-
vası, istihkak ve istirdat davası gibi bir çok dava için de çekleştikten sonra bireysel başvuru yoluna gidil-
öngörülmüştür. Ancak bu davaların hiç biri olağanüs- meden, olağanüstü kanun yoluna başvurulmuş ol-
tü nitelikte değildir. Bireysel başvuru yolu için böyle ması otuz günlük başvuru süresini durdurmaz. Bu
bir süre koşulunun öngörülmesi ile hukuk güvenliği hâllerde Anayasa Mahkemesi süreaşımı nedenine
ilkesi koruma altına alınmış olmaktadır. Kanun’da dayalı olarak ret kararı vermektedir. Ancak kanı-
öngörülen bu sürenin geçirilmesi hâlinde başvurular mızca, başvurulan olağanüstü kanun yolu bireysel
“süreaşımı” nedeniyle reddedilmektedir. başvurunun ön koşulunu teşkil edecek nitelikte bir
243
8
Tahkim, Arabuluculuk ve Bireysel Başvuru
hukuksal imkân teşkil etmemelidir. Bu çerçevede, tüzel kişilerinin ise, sadece tüzel kişiliğe ait hakları-
mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etme- nın ihlal edildiği gerekçesine dayalı olarak bireysel
miş olması Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde başvuruda bulunabileceği hüküm altına alınmıştır.
375/1-a ya göre yargılamanın yenilenmesi nedeni- Aynı maddenin üçüncü fıkrası ile yalnızca Türk va-
dir. Bu konuda daha önceden bir inceleme yapıl- tandaşlarına tanınan haklarla ilgili olarak yabancı-
madığından ve bu husus yargılamanın yenilenmesi ların bireysel başvuru yapmaları yasaklanmıştır.
talep edilmesi hâlinde ilk kez inceleme konusu ya-
pılacağından, kanımızca yargılamanın yenilenmesi
Davalıya İlişkin Koşullar
yoluna başvurmadan bireysel başvuru yoluna gidi-
lememelidir. Bu nedenle böyle bir ihtimal gerçek- Anayasamızın 148/4 maddesinde bireysel baş-
leştiğinde sürenin başlangıcı yargılamanın yenilen- vuru yolu, herhangi bir sınırlandırma yapılmaksı-
mesi talebinin sonucuna göre belirlenmelidir. zın, sadece kamu gücü tarafından yapılan ihlallere
karşı kabul edilmiştir. Bu hükümde kamu gücün-
Başvurunun gerekçeli ve yazılı olarak yapıl-
den ne anlaşılması gerektiğine ilişkin bir sınırlan-
ması: Bireysel başvurunun dilekçe ile yapılması,
dırma yapılmamıştır. Benzer şekilde 6216 sayılı
dilekçede başvuru gerekçelerinin ve ispat vasıtala-
Kanun’un 45’inci maddesinin 1’inci fıkrasında
rının gösterilmesine ilişkin zorunluluk 6216 sayı-
kamu gücü tarafından yapılan ihlalden bahsedil-
lı Kanun’un 47/3 hükmünde yer almaktadır. Bu
mektedir. Ancak aynı maddenin 3’üncü fıkrasın-
düzenlemeye göre başvuru dilekçesinde başvuru-
da, yasama işlemleri ile düzenleyici idari işlemler
cunun ve varsa temsilcisinin kimlik ve adres bil-
aleyhine doğrudan bireysel başvuru yapılamayacağı
gilerinin, işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle ihlal
gibi, Anayasa Mahkemesi kararları ile Anayasanın
edildiği ileri sürülen hak ve özgürlüğün ve daya-
yargı denetimi dışında bıraktığı işlemlerin de birey-
nılan Anayasa hükümlerinin, ihlal gerekçelerinin,
sel başvurunun konusu olamayacağı belirtilmiştir.
başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin aşamala-
rın, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu
öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarih ile varsa Bireysel Başvurunun Konusuna İlişkin
uğranılan zararın belirtilmesi gerekir. Başvuru di- Koşullar
lekçesine, dayanılan deliller ile ihlale neden oldu- Anayasa’nın 148/3 hükmünde Anayasa ile gü-
ğu ileri sürülen işlem veya kararların aslının ya da vence altına alınan temel hak ve özgürlüklerden
örneğinin ve harcın ödendiğine dair belgenin ek- sadece İHAS kapsamına girenlerin bireysel başvu-
lenmesi şarttır. Bu hüküm, Hukuk Muhakemeleri ruya konu edilebileceği düzenlenmişken; 6216 sa-
Kanunu madde 194’te yer alan vakıalara ve delille- yılı Kanun’un 45/1 hükmü ile İHAS’nin eki proto-
re ilişkin somutlaştırma yükünün karşılığıdır. 6216 kollerinden Türkiye’nin taraf oldukları da bireysel
sayılı Kanun’da bu hüküm yer almamış olsaydı da başvurunun konusuna dâhil edilmiştir
aynı Kanun’un 49/7 hükmü gereği medeni yargı- Burada özellikle idarenin düzenleyici işlemlerinin
yı ilgilendiren bireysel başvurularda somutlaştır- de 6216 sayılı Kanun ile bireysel başvurunun kapsa-
ma yüküne ilişkin Hukuk Muhakemeleri Kanunu mı dışında bırakıldığına işaret etmek gerekir. Ancak
hükmü yine uygulama alanı bulacaktı. kanımızca bu gerçek bir sınırlandırma değildir. Zira
bu kararlara karşı idari yargı yolu açıktır. Yalnız bu-
Davacıya İlişkin Koşullar rada “konu” ile kastedilenin sadece ihlal edilen temel
Anayasa’nın madde 148/3 hükmünde, birey- hak ve özgürlükler değil, onları ihlal eden eylem ve
sel başvuru yolunun “herkes“ için açık olduğu ifa- işlemler olduğunun da altını çizmek gerekir.
de edilmiştir. Buna karşılık 6216 sayılı Kanun’un
45’inci maddesinde “herkes” in bireysel başvuru Bireysel Başvuru Yolunda Anayasa
imkânından yararlanabileceğine işaret edildikten Mahkemesi Kararları
sonra, aynı Kanun’un 46’ncı maddesinde, bireysel
Bireysel başvuru hâlinde Anayasa Mahkeme-
başvuru yoluna ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen
sinin ne tür bir karar vermesi gerektiği 6216 sayılı
işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel
Kanun’un 48 ve 50’nci maddelerinde düzenlenmiş-
bir hakkı doğrudan etkilenenlerin başvurabileceği
tir. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru incelemesi
belirtilmiştir. Daha sonra ise, kamu tüzel kişilerinin
sonucunda usule veya esasa ilişkin kararlar verebilir.
bireysel başvuru yoluna gidemeyeceği, özel hukuk
244
8
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
245
8
Tahkim, Arabuluculuk ve Bireysel Başvuru
Avrupa
İnsan
Hakları
Mahkemesine
Bireysel
Başvuru
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Türkiye tarafından 18.05.1954 tarihinde onaylanmış ve iç huku-
kumuzun bir parçası hâline gelmiştir. Anayasa’nın 90’ıncı maddesi hükmü gereği bu sözleşme ile ilgili
hükümlerin Anayasaya aykırılığını ileri sürmek mümkün değildir.
dikkat
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bireysel baş-
vuru yolunda sadece Avrupa İnsan Hakları Sözleş- internet
mesi ve Eki Protokolleri ile teminat altına alınan İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Hakkında
temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediği kısa bilgi için ayrıca bkz. https://www.echr.
araştırılır. Yoksa bu çeşit bireysel başvuru mahke- coe.int/Documents/Court_in_brief_TUR.
melerin bütün kararlarının hukuka uygun olup pdf, E.T. 26.06.2020
olmadığının denetlendiği bir kanun yolu değildir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bireysel başvuru yapılabilmesi için iç hukuk yollarının tüketilmesi
gerekir. Ancak bazen devletler yukarıda işaret ettiğimiz temel hak ve özgürlük ihlalleri bakımından kanun
yolunu kapatmış veya iç hukukta öngörülen kanun yolunun tüketilmesi anlamsız kalmış olabilir. Bu gibi
hâllerde doğrudan bireysel başvuru yoluna gitmek mümkündür. Bu bağlamda, ülkemiz açısından Anayasa
Mahkemesine bireysel başvurunun da, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bireysel başvuru yapılabilmesi
için tüketilmesi gereken bir iç hukuk yolu olduğunun altını çizmek gerekir.
246
8
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Bireysel başvuru sonucunda Mahkeme ön manın yenilenmesi nedenidir (medeni yargı için
koşullar yönünden başvuruyu kabul edilebilir bkz., HMK m. 375/1-i).
bulursa, esastan incelemeye geçer. Ön koşullar Taraflar süresi içinde yargılamanın yenilenmesi yo-
açısından bir eksiklik varsa başvuru reddedilir. luna başvurarak ilgili kararı iptal ettirmezlerse, Avrupa
Ön koşullarda bir eksiklik bulunmadığından işin İnsan Hakları Mahkemesinin ihlal kararına rağmen,
esasına geçilmiş ve fakat başvurucunun talebi ye- kesin hüküm taraflar arasındaki varlığını devam ettirir.
rinde bulunmamışsa başvuru yine reddedilir. Baş- İhlal kararının kesinleşmesi üzerine Avrupa
vurucunun talebi haklı görülürse, ilgili ülke mah- İnsan Hakları Mahkemesi kararı, kararın gereği-
kemesinin kararı iptal edilmez veya bozulmaz. nin yerine getirilip getirilmediği takip ve gerekti-
Mahkeme ihlal ve duruma göre tazminat kararı ğinde yerine getirilmesini sağlamak üzere Avrupa
verir. Türkiye açısından, Avrupa İnsan Hakları İnsan Hakları Sözleşmesi ile kurulmuş Bakanlar
Mahkemesinin ihlal kararı vermesi bir yargıla- Komitesi’ne gönderilir.
Öğrenme Çıktısı
3 Anayasa Mahkemesi’ne ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel başvuruyu
açıklayabilme
247
8
Tahkim, Arabuluculuk ve Bireysel Başvuru
Tahkim
Tarafların üzerinde tasarruf yetkisi olan uyuşmazlıklar bakımından Devlet yargısının yanında onu ikame
edecek başka bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak tahkim yolu öngörülmüştür. Tahkim bir yargılama
faaliyetidir. Uyuşmazlığın çözümünde görev alan kişiler hakem olarak adlandırılır. Tahkim yargılaması so-
nunda verilen kararlar ilam teşkil ettiklerinden ilamlı icra hükümlerine göre yerine getirilirler. Uyuşmazlığın
konusunun yabancılık unsuru taşıdığı hallerde Milletlerarası Tahkim Kanunu; yabancılık unsuru taşımadığı
hallerde ise Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır. Tahkim yargılaması sonunda verilen ka-
rarlara karşı bölge adliye mahkemelerinde iptal davası açılabilir. İptal davası sonunda verilen kararlara karşı
ise temyiz yoluna gidilebilir.
Arabuluculuğu tanımlayabilme,
2 arabuluculuk sürecinin özelliklerini
ve sonuçlarını açıklayabilme
Arabuluculuk
Tarafların üzerinde tasarruf yetkisi olan uyuşmazlıkların çözümünde öngörülen en önemli alternatif uyuş-
mazlık çözüm yöntemini arabuluculuk teşkil eder. Arabuluculuk bir yargılama faaliyeti olmayıp bilakis
bazı iletişim teknikleri kullanılarak tarafları biraraya getirip, onlara uyuşmazlık konusunu bizzat müzakere
etme ve kendi sorunlarını kendilerinin çözmesine imkan veren bir müessesedir. Arabuluculuk müzakere-
leri gizlidir ve aleni olan yargısal faaliyetten özellikle bu yönü ile ayrılır. Arabulucu bağımsız ve tarafsız bir
üçüncü kişi olup sadece süreci idare eden kişidir. Arabuluculuk kural olarak ihtiyari olmakla birlikte bazı iş
uyuşmazlıkları, ticari davalar ve tüketici mahkemelerinin görev alanına giren uyuşmazlıklarda arabulucuya
başvuru zorunludur. Ancak arabuluculuğa başvurunun zorunlu olmasından tarafların arabulucu huzurunda
anlaşmak zorunda olduğu sonucuna varılamaz. Taraflar arabulucu huzurunda anlaşıp anlaşmama nokta-
sında serbesttir. Taraflar arabulucu huzurunda anlaşırlarsa bu anlaşma belgesi ilam niteliğinde belge sayılır.
Bireysel Başvuru
Kamu gücünü kullanan organlar tarafından Anayasa ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ile onun Türkiye
tarafından kabul edilen eki protokollerinin birlikte teminat altına aldığı hak ve özgürlüklerin ihlal edilmesi
hâlinde, bu ihlalin giderilmesi için Anayasa Mahkemesine yapılan başvuruya bireysel başvuru denilmek-
tedir. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru sonucunda, talebi reddedebileceği gibi, tazminat veya yeniden
yargılama kararı da verilebilir. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinde yer alan temel hak ve özgürlüklerin
kamu gücü kullanan organlardan biri tarafından ihlal edilmesi ve bu ihlalin iç hukuk yolları ile gideri-
lememesi halinde, ihlalin giderilmesi için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde bireysel başvuru yoluna
başvurmak mümkündür. Başvuru sonunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vereceği karar ilgili ülke
bakımından bağlayıcıdır.
248
8
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
neler öğrendik?
A. İşe iade davaları
A. Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Ka- B. Haksız fiilden kaynaklanan tazminat alacağı
nunu
C. Ticari mal teslimi
B. İdari Yargılama Usulü Kanunu
D. Manevi tazminat alacakları
C. Ceza Muhakemesi Kanunu
E. Yaş tashihi
D. Hukuk Muhakemeleri Kanunu
E. Milletlerarası Tahkim Kanunu
7 Aşağıdakilerden hangisi arabulucunun yü-
kümlülüklerinden biri değildir?
2 Tahkim yolu ile ilgili aşağıdaki ifadelerden
hangisi doğrudur? A. Ücret talep etme
B. Sır saklama
A. Tahkim yolu Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda
zorunlu bir usul olarak belirlenmiştir. C. Tarafsız davranma
B. Tahkim usulü sadece kurumsal tahkim şeklinde D. Arabuluculuk faaliyetini şahsen yapma
yürütülebilir. E. Arabuluculuk Siciline kaydolma
C. Uyuşmazlığı çözecek kişiler hâkim olarak nite-
lendirilir. 8 Arabuluculuk faaliyeti ile ilgili aşağıdaki ifa-
D. Tahkim itirazı bir ilk itiraz niteliğindedir. delerden hangisi doğrudur?
E. Zorunlu tahkim yoluna başvurabilmek için ta- A. Arabuluculuğun temel esasları Hukuk Muhake-
raflar arasında bir tahkim sözleşmesi bulunması meleri Kanunu’nda düzenlenmiştir.
gerekir. B. Arabuluculuk bir yargılama faaliyetidir.
C. Arabulucu hâkimlerle aynı yetkilere sahiptir.
3 Tahkimde hakem ya da hakem kurulunun D. Tarafların anlaşması hâlinde imzalanan ve icra
esas hakkında karar verme süresi ne kadardır? edilebilirliğe ilişkin şerh içeren anlaşma belgesi
A. Bir yıl B. Altı ay ilâm niteliğindedir.
C. Üç ay D. Süreye tabi değildir. E. Üniversite mezunu herkes arabulucu olabilir.
E. Süreyi mahkeme tayin eder.
9 Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türkiye’nin
4 Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda hakem taraf olduğu Sözleşmenin eki protokolleri ile
Anayasa’nın birlikte teminat altına aldığı temel hak
kararlarına karşı öngörülen olağan kanun yolu aşa-
ğıdakilerden hangisidir? ve özgürlüklerin kamu gücünü kullanan organlar ta-
rafından ihlali hâlinde yapılacak bireysel başvuruyu
A. İstinaf B. Temyiz incelemekle görevli merci aşağıdakilerden hangisidir?
C. Yargılamanın iadesi D. Karar düzeltme A. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
E. İptal davası B. Yargıtay
C. Danıştay
5 Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre, ha- D. Uyuşmazlık Mahkemesi
kem kararlarına karşı iptal davası aşağıdaki mahke-
melerden hangisinde açılmalıdır? E. Anayasa Mahkemesi
A. Asliye ticaret mahkemesi 10 İç hukukta bireysel başvuru yolu ile ilgili aşa-
B. Yargıtay ğıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
C. Bölge adliye mahkemesi
A. Bütün gerçek ve tüzel kişiler başvurabilir.
D. Asliye hukuk mahkemesi
B. Bireysel başvuru sonunda verilen kararlar bağla-
E. Tüketici mahkemesi yıcı niteliktedir.
C. Mahkeme kararlarının denetlendiği bir kanun
yoludur.
D. Sadece hukuk mahkemesi kararlarına karşı baş-
vurulabilir.
E. İnceleme sonunda ihlal kararı verilmekle yetinilir.
249
8
Tahkim, Arabuluculuk ve Bireysel Başvuru
1. E Yanıtınız yanlış ise “Tahkim” konusunu ye- 6. A Yanıtınız yanlış ise “Arabuluculuk” konusu-
niden gözden geçiriniz. nu yeniden gözden geçiriniz.
neler öğrendik yanıt anahtarı
Yanıtınız yanlış ise “Tahkim” ve “Tahkim Yanıtınız yanlış ise “Arabulucunun Hak ve
2. D 7. A
Sözleşmesi” konusunu yeniden gözden ge- Yükümlülükleri” konusunu yeniden gözden
çiriniz. geçiriniz.
Yanıtınız yanlış ise “Hakem Kararlarına Kar- Yanıtınız yanlış ise “Anayasa Mahkemesine
4. E 9. E
şı Kanun Yolları” konusunu yeniden gözden Bireysel Başvuru” konusunu yeniden gözden
geçiriniz. geçiriniz.
Yanıtınız yanlış ise “Hakem Kararlarına Kar- Yanıtınız yanlış ise “Anayasa Mahkemesine
5. C 10. B
şı Kanun Yolları” konusunu yeniden gözden Bireysel Başvuru” konusunu yeniden gözden
geçiriniz. geçiriniz.
250
8
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Araştır Yanıt
8 Anahtarı
3533 sayılı Mecburi Tahkim Kanunu’na tabi uyuşmazlıklar (bazı devlet ku-
rumlarının birbirlerine karşı açacakları davalar), Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanun hükümlerine göre tüketici hakem heyetlerine başvurunun
Araştır 1 zorunlu olduğu hâller (TKHK m. 68), spor federasyonlarının spor faaliyetle-
rinin yönetimine ve disiplinine ilişkin kararlarına karşı tahkime başvurunun
zorunlu olduğu hâller (Any m.59/3) zorunlu tahkime örnek olarak verilebilir.
251
8
Tahkim, Arabuluculuk ve Bireysel Başvuru
Kaynakça
Arslan, R., Yılmaz, E., Taşpınar Ayvaz, S., ve Hanağası, Pekcanıtez, H., Atalay O. ve Özekes M. (2019).
E. (2019). Medeni Usul Hukuku. Ankara: Yetkin Medeni Usul Hukuku. İstanbul: On İki Levha
Yayınları. Yayıncılık.
Atalı, M., Ermenek, İ., Erdoğan, E. (2018). Medeni Postacıoğlu, İ. ve Altay, S. (2015). Medeni Usul
Usul Hukuku, Ankara: Yetkin Yayınları. Hukuku Dersleri. İstanbul: Vedat Kitapçılık.
Budak, A.C. ve Karaaslan, V. (2019). Medeni Usul Postacıoğlu, İ. E. (1975). Medenî Usûl Hukuku
Hukuku. Ankara: Adalet Yayınevi. Dersleri, İstanbul.
Kuru, B. (2019). Medenî Usul Hukuku Ders Kitabı Üstündağ, S. (2000). Medeni Yargılama Hukuku. Cilt
(İstinaf Sistemine Göre Yazılmış). Ankara: Yetkin 1-2. İstanbul.
Yayınları.
252
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
Sözlük
253
Sözlük
254
Medeni Usûl Hukukuna Giriş
255
Sözlük
Terditli dava: Davacının, aynı davalıya karşı birden fazla Yargılamanın yenilenmesi (iadesi): Genel olarak,
talebini, aralarında aslilik-ferîlik ilişkisi kurmak sure- kesin hüküm teşkil eden mahkeme kararlarına
tiyle, aynı dava dilekçesinde ileri sürmesidir. karşı başvurulabilen ve hükmün doğruluğunu et-
Tespit davası: Mahkemeden, bir hakkın veya huku- kilediğine mutlak gözüyle bakılan ağır yargılama
ki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir hatalarının düzeltilmesine hizmet eden bir hukuki
belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesinin çaredir.
talep edildiği davadır. Yemin: Taraflardan birisinin, ispatsız kalan bir va-
Topluluk davası: Dernekler ve diğer tüzel kişiler, sta- kıanın doğru olduğunu, ‘kanunda belirtilen özel
tüleri çerçevesinde, üyelerinin veya mensuplarının bir şekle riayet ederek’ bildirmesi durumunda ve
yahut temsil ettikleri kesimin menfaatlerini koru- belirli şartlarla onun bu beyanının “doğru kabul
mak için kendi adlarına, ilgililerin haklarının tes- edilmesi” dir ve kesin delildir.
piti veya hukuka aykırı durumun giderilmesi yahut Yetki Sözleşmesi: Tarafların üzerinde serbestçe tasar-
ilgililerin gelecekteki haklarının ihlal edilmesinin ruf edebilecekleri bir konuya ilişkin olmak ve yet-
önüne geçilmesi için açabilecekleri davadır. kinin kesin olmaması kaydıyla, aralarında çıkacak
belirli bir uyuşmazlığın belirli bir veya birkaç yer
mahkemesinde çözülmesi konusunda yaptıkları
Y yazılı sözleşmedir.
Yargı kolu: Nitelikleri açısından bir bütün teşkil Yetki: Bir davaya veya çekişmesiz yargı işine coğrafi
eden dava ve işlerin ayrı bir yargılama usûlüne olarak hangi yer mahkemesinin bakacağını belir-
tâbi kılınmasıyla oluşturulan bütünlüğe yargı leyen kurallara yetki kuralları denir.
kolu adı verilir.
Yüksek mahkeme: İlk derecede (ve ayrıca kurulduğu
Yargı: Soyut hukuk kurallarının, bağımsız ve tarafsız yargı kollarında istinaf derecesinde) verilen nihai ka-
mahkemeler tarafından, somut bir uyuşmazlığın rarların hukuka uygun olup olmadığını kontrol eden
giderilmesi amacıyla, yargısal usûllere uyularak ve ilgili yargı kolu açısından ülkede içtihat birliğinin
tatbik edilmesidir. sağlanması görevini yerine getiren mahkemedir.
256