Professional Documents
Culture Documents
Kültür Kitaplığı 050 - Küreselleşme
Kültür Kitaplığı 050 - Küreselleşme
MANFRED B. STEGER
D
KÜLTÜR KiTAPLIGI: 50
D
Manfred B. Steger
Steger,Manfred B.
Küreselleşme
ISBN 978-975-298-265-9/Türkçesi: Abdullah Ersoy
Haziran 2013, Ankara, 182 sayfa
Önsöz 9
Kısaltınalar 15
9
ekonomik konuların tartı§ılmasıyla yetinmemelidir. Bu ki
tap küreselle§menin, tek bir konunun çerçevesine sığma
yan bir toplumsal süreçler dizisi olarak dü§ünülmesinin
uygun olacağını güçlü kanıtlarla ortaya koymaktadır. As
lında, küreselle§menin dönü§türme gücü, çağda§ toplumsal
ya§amın ekonomik, siyasi, kültürel, teknolojik ve ekolojik
boyutlarını derinden kavramaktadır.
Buna ek olarak, küreselle§menin ideoloji yüklü an
latımlar biçiminde, birbirinden kopuk önemli yönleri de bu
lunmaktadır. Bu yönler, kamuoyunun önüne tartı§ılması,
soru sorulması ve talepte bulunulması gereken özel konu
lardan olu§an bir gündem koymaktadır. Bu anlatımların
varlığı, küreselle§menin sadece nesnel bir süreç olmayıp,
aynı zamanda sürecin kendisini tanımlayan, anlatan ve
analiz eden bir öyküler bile§imi olduğunu da göstermek
tedir. Küreselle§meye ili§kin bu farklı anlatımların geri
sinde yer alan toplumsal güçler, oldukça yeni olan bu söz
cüğe, sadece güçten kaynaklanan belli çıkarları me§rula§
tırıp savunmakta kalmayan, aynı zamanda milyarlarca in
sanın ki§isel ve ortak kimliklerini biçimlendiren norm,
değer ve anlamlar yüklerneye çalı§maktadır. Bu söylemsel
manevraları aydınlığa kavu§turmak için, küreselle§meye
giri§ niteliğindeki bir kitapta ideolojik boyutun da ince
lenmesi gerekir. Ne de olsa, sınıflardaki, yönetim kurulla
rındaki ve sokaktaki hararetli tartı§malarda en çok tar
tı§ılan konu, küreselle§menin 'iyi' bir §ey mi, yoksa 'kötü'
bir §ey mi olarak ele alınacağıdır.
Bu kitap küreselle§me konusundaki bir ara§tırmanın
mevcut yerle§ik akademik alanların dı§ında ele alınması
gerektiği bilinciyle yazılmı§tır. Ancak, kesin olarak belir-
10
lenmi§ bir alanın olmayı§ı büyük bir fırsatı da sunmaktadır.
'Küreselle§me ara§tırmaları' geleneksel alanların sınırlarını
a§an yeni bir alan olarak ortaya çıkmaktadır. Disiplinler
arası olmaya verilen büyük önem, küreselle§me ara§tırmacı
larının, genellikle birbirinden ayrı olarak ele alınan konu
lardaki literatüre a§ina olmalarını gerektirmektedir. Bu
yüzden, günümüzün küreselle§me ara§tırmacısının önün
deki en büyük güçlük, postmodem dünyamızın giderek geli
§en akı§kanlık ve kar§ılıklı bağımlılık niteliğine uygun §e
kilde davranarak, çe§itli bilgi türlerinin birle§tirilmesi ve
sentezinin yapılmasıdır. Kısacası, küreselle§me ara§tırma
ları, 'büyük tablo'yu görmeyi sağlayacak kadar geni§ bir
disiplinler arası yakla§ımı gerektirmektedir. Böyle kapsamlı
bir entelektüel giri§im, çok uzunca bir süredir uzmanla§ma
tarafından gölgede bırakılan genelci akademisyen konu
munun canlandırılmasını da sağlayabilecektir.
Son olarak, birkaç açıklama daha yapalım. Kitabın te
mel amacı, okuyuculara küreselle§menin çe§itli boyutlarını
açıklayıcı ve betimleyici bir §ekilde anlatmak olduğu halde,
dikkatli okuyucu, bölümlerde alçak bir ses tonuyla dile ge
tirilen ele§tirel bir dü§ünceyi de bulacaktır. Ancak, küresel
le§menin çağda§ biçimlerinin doğasına ve etkilerine ili§kin
ku§kucu bakı§ açım, olgunun kesin §ekilde reddi olarak
yorumlanmamalıdır. Dünyanın, insanların ortak insanlık
larını fark etme ve tanıma olanaklarını arttıran, giderek
kar§ılıklı ili§kilerin çoğaldığı bir yer haline gelmesinden
teselli bulmamız gerektiğine inanıyorum. Dü§üncelerin ve
malların küresel akı§ının ve teknolojideki hızlı geli§menin
küresel çevremizin daha etkin korunmasının yanı sıra, tüm
insanlar için daha fazla özgürlük ve e§itlik sağlama ile bir-
1 1
likte gerçekle§mesi halinde, küreselle§me adı altında ger
çekle§en, toplumsal yapılardaki ileriye yönelik dönü§ümü
memnuniyetle kar§ılıyorum. Ele§tirimin en önemli bölü
mü, küreselle§menin, daha e§itlikçi ve daha az vah§i bir
küresel düzene ili§kin yüce bir kozmopolit bakı§ açısıyla
çeli§en bazı sonuçlarına ve eğilimlerine yöneliktir.
Şükran duyduğum ki§ileri belirtmek benim için zevkli
bir görevdir. Birincisi, University ofHawai'i-Manoa'da bu
lunan Küreselle§me Ara§tırma Merkezi'ndeki meslekta§la
rına ve arkada§larıma, ara§tırma gündemime verdikleri sü
rekli destek için te§ekkür etmek istiyorum. Taslağın bölüm
lerini okuyarak yararlı önerilerde bulundukları için özel
olarak Illinois State University' deki meslekta§larıma, özel
likle de Jamal Nassar ve Lane Crothers'a te§ekkür ederim.
Haritalara ili§kin mükemmel çalı§ması için !SU'daki grafik
tasarımcısı Kay Stults'a te§ekkür borçluyum. Yıllar boyunca
küreselle§me konusundaki konu§ma ve yayınlarıma yönelik
yararlı yorumlarda bulunan, dünyanın her yerindeki sayısız
okuyucularıma, ara§tırmacılara ve dinleyicilere te§ekkür
lerimi ifade etmek istiyorum.
University of Hawai'i-Manoa'daki sosyoloji bölümü
ba§kanı Eldon W egner'e, yaz okulunda toplumsal kurarn
konusunda ders verme olanağının yanı sıra, değerli ofis
olanağı sağladığı için te§ekkür borçluyum. Doktora asis
tanım Ryan Canney'e sağladığı CO§kulu ara§tırma yardımı
için te§ekkür etmek istiyorum.
Honolulu'da bulunan Küreselle§me Ara§tırma Merke
zi'ndeki iyi dost ve çalı§kan ara§tırmacı Franz J. Broswim
mer özel bir te§ekküre layıktır. Bana küreselle§menin eko
lojik ve tarihsel yönleri konusunda değerli bilgiler sağladı.
12
Oxford University Press 'teki editörüm Shelley Cox, profes
yonelliğin ve uzmanlığın parlak bir örneğiydi. Son olarak,
her zaman olduğu gibi, bitmek bilmeyen desteği için e§im
Perle Besserman'a te§ekkür etmek istiyorum. Bu kitabın
kalitesinin iyile§tirilmesine birçok ki§i katkıda bulun
mu§tur; kitabın kalan eksikliklerinin sorumlusu benim.
13
KI SALTMALAR
AB Avrupa Birliği
AOL America Online
APEC Asya Pasifik Ekonomik ݧbirliği
ASEAN Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği
BM Birle§mi§ Milletler
CEO Genel Müdür
CFC Kloroflorokarbon
C!TES Tehlike Altında Olan Doğal Bitki Türleri
Uluslararası Ticareti Sözle§mesi
CNN Cable News Network
CNBC Cable National Broadcasting
Corporation
DTÖ Dünya Ticaret Örgütü
FTAA Amerika Ülkeleri Serbest Ticaret Bölgesi
GS Sekizler Grubu
GATT Gümrükler ve Ticaret Genel Anla§ması
GSMH Gayri Safi Milli Hasıla
GSYİH Gayri Safi Yurtiçi Hasıla
IMF Uluslararası Para Fonu
USTK Uluslararası Sivil Toplum Kurulu§ u
15
MAl Çok Taraflı Yatırım Anla§ması
MERCOSUR Mercado Comun del Sur
(Güney Ortak Pazarı)
MTV Music Television
NATO Kuzey Atlantik Anla§ması Örgütü
NAFTA Kuzey Amerika Serbest
Ticaret Anla§ması
OD Ortak Dönem
ODÖ Ortak Dönem Öncesi
OECD Ekonomik ݧbirliği ve Kalkınma Örgütü
OPEC Petrol ihraç Eden Ülkeler Örgütü
STK Sivil toplum kurulu§u
UNESCO Birle§mi§ Milletler Eğitim, Bilim ve
Kültür Örgütü
UÖŞ Ulus Ötesi Şirketler
1 6
I. Bölüm
KÜRESELLEŞME:
TARTlŞMALI BiR KAVRAM
1 7
yıkmaya çalı§an ruhani güçleri akla getirmiyor mu?" Belli
ki bu öğrenci, 7 Ekim günü tüm dünyada yayınlanan, vi
deoya alınmı§ açıklamasında 'uluslararası kafirleri' suçlayan
Suudi Arabistan doğumlu El Kaide lideri Usame bin La
den'i kastediyordu.
Öğrencimin sorusunda hissettiğim entelektüel aciliyet
duygusundan etkilenmi§tim. Bu yüzden, günümüzde moda
haline gelmi§ belirsiz bir kavrama §ekil, renk ve ses katacak
gerçek hayattan alınmı§ örnekler olmaksızın küreselle§
menin öyküsünün anla§ılmasının zor olacağını anladım.
Bundan dolayı, gerekli tanırnlara ve analitik açıklamaya
giri§meden önce, konumuza soyutluktan biraz uzak biçimde
yakla§mamız gerekmektedir. Yolculuğumuza, daha önce sö
zünü ettiğimiz video bandını dikkatle inceleyerek ba§la
mayı öneriyorum. Bu görüntülerin yapıbozumunun, 'küre
selle§me' olarak adlandırdığımız olgunun niteliğine ve di
namiğine ili§kin önemli ipuçlarını nasıl sağladığı biraz son
ra açıklığa kavu§acaktır.
18
Resim 1. El Kaide lideri Usame bin Laden 7 Ekim 2001 günü küresel
izleyicilere sesleniyor.
1 9
fından Katar'da bulunan El-Cezire televizyon §irketinin
yerel bürosuna bırakılmı§tır. Bu TV ağı yayma ba§layalı
yalnızca be§ yıl olmu§ tu ve devlet tarafından finanse edilen,
Arapça haber sunan ve sınırlı bir programa sahip bir ağdı.
El-Cezire'nin kurulmasından önce, Arap dünyasında, ka
muoyunun ilgilendiği çe§itli konularda mülakatlar yapan
ve stüdyodaki izleyicilere talk showlar sunan etkin bir TV
gazeteciliği mevcut değildi. Ancak, aradan sadece üç yıl
geçtikten sonra, El-Cezire, Ortadoğulu izleyicilere, Av
rupa'nın roketleri ve ABD'nin uzay rnekikieri tarafından
yörüngeye yerle§ tirilen güçlü uydular aracılığıyla gün boyu
iletilen ba§ döndürücü bir program dizisini sunmaktaydı.
Aslında, uydu çanaklarının fiyatlarının büyük ölçüde
dü§mesi ve boyutlarının önemli ölçüde küçülmesi sonu
cunda, bu TV ağının pazar payı daha da artını§ tır. Bu türden
teknolojiler birdenbire dü§ük gelirli tüketiciler tarafından
bile satın alınabilir hale gelmi§tir. Yüzyılın sonuna gelindi
ğinde, El-Cezire'nin yayınları be§ kıtada gün boyu izlenebi
liyordu. 2001 yılında bu §irketin üst düzey yöneticileri,
dev çokuluslu bir §irket olan AOL-Time Warner'ın sahibi
olduğu dünyanın önde gelen haber ağı CNN ile kazançlı
bir i§birliği anla§ması imzalayınca, dünyada ula§tığı alan
daha da geni§ledi. Bundan birkaç ay sonra, dünyanın dikkati
Afganistan' daki sava§a yöneldiğiiıde, El-Cezire kendisini
gerçek küresel bir oyuncu olarak konumlandırmı§ durum
daydı. Reuters ve ABC gibi ünlü haber sağlayıcılarına do
nanım kiralayacak, Associated Press ve BBC'ye uydu zama
nı satacak ve ABD'li ağ ortağı CNBC ile birlikte yaratıcı
bir Arapça ekonomi ve i§ haberleri kanalı tasadayacak ka
dar güçlüydü.
20
Yaygınla§an bu haber ağlarının kendi aralarındaki, ulu
sal sınırlar ve coğrafi kısıtlamalar tarafından engelleneme
yen i§birliği o kadar etkin bir duruma gelmi§ti ki, CNN,
Kabil'deki El-Cezire bürosuna tesliminden yalnızca birkaç
saat sonra Usame bin Laden bandının bir kopyasını elde
ederek yayınladı. Günümüzdeki bilgi alı§veri§inin inanıl
maz hızı tarafından hazırlıksız yakalanan Bush yönetimi,
bin Laden bandının önceden kendisine danı§ılmadan hızlı
bir §ekilde yayınlanmasının Arap dünyasında ABD kar§ıtı
duyguların dağınasına katkıda bulunduğunu ve bu yüzden
ABD'nin sava§ çabalarını baltaladığını öne sürerek Katar
Hükümetinden "El-Cezire'yi durdurmasını" istedi. Fakat
algılanan 'zarar' çoktan gerçekle§ıni§ti. Bandın, bin La
den'in açıklamasının tam metninin de dahil olduğu bazı
bölümleri bir bilgisayar ve bir modemi kullanan herkes
tarafından izlenebildi. El-Cezire'nin Web sitesi hızla ulus
lararası bir izleyici kitlesini kendisine çekti ve bir gündeki
ziyaretçi sayısı büyük bir hızla artarak yedi milyonu a§tı.
Hiç ku§kusuz, bin Laden'in konu§masının küresel bir
izleyici kitlesine anında ula§masını mümkün kılan, bu kü
resel kar§ılıklı bağımlılık ve bağlantılar zinciriydi. Fakat
aynı zamanda, moderniteye muhalefet eden seslerin bile,
kendilerini, o kadar kötüledikleri küreselle§me sürecinden
kurtaramadıkları vurgulanmalıdır. Modernite kar§ıtları,
mesajlarını yaymak ve yeni yanda§lar bulmak için küresel
le§menin sağladığı araçları kullanmak durumundadır. Or
tada olan bu gerçek bin Laden'in görüntüsünde bile bellidir.
Bu TV bandında, bin Laden'in geleneksel Arap giysileri
yerine çağda§ askeri giysileri giydiği görülmektedir. Diğer
bir deyi§le, bin Laden'in giysileri, küreselle§me konusunda
21
ara§tırma yapanların 'melezle§me' adını verdikleri -ekono
mik ve kültürel alı§veri§lerin kolayla§tırdığı, farklı kültürel
biçimlerin ve tarzların birbirine karı§ması- çağda§ parça
lanma ve birbirini besleme süreçlerini yansıtmaktadır. As
lında, bin Laden'in benekli askeri giysisinin soluk renkleri,
giysinin Rus kökenierini ele vermekte ve onun bu giysiyi
1 980'lerde Afganistan'daki Rus i§gal güçlerine kar§ı kendi
sinin ve diğer İslamcı militanların yürüttükleri §iddetli
gerilla sava§ını hatırlatan bir simge olarak giydiğini hatır
latmaktadır. Her zaman yanında ta§ıdığı AK-47 Kala§ni
kov'u da, bu popüler saldırı silahı son 40 yıldır dünyadaki
düzinelerce fabrikada üretilmekle birlikte, muhtemelen
Rusya'da imal edilmi§tir. 1990'ların ortalarına kadar Rus
ya'da ve diğer ülkelerde 70 milyondan fazla Kala§nikov
üretilmi§ bulunuyordu. En azından 50 ülkenin ulusal or
dusunda bu silah vardı ve Kala§nikov'lar dünyanın tercih
ettiği silah durumuna gelmi§ti. Bu yüzden bin Laden'in
AK-4 7'si dünyanın herhangi bir yerinde üretilmi§ olabilir.
Fakat, son 20 yıldır örgütlü suçlarda görülen §a§ırtıcı kü
reselle§me eğilimi dikkate alındığında, bin Laden'in silahı
nın, El Kaide ve Rus mafyası gibi güçlü uluslararası suç
örgütleri tarafından planlanan ve gerçekle§tirilen yasadı§ı
silah ticaretinin bir parçası olduğu dü§ünülebilir. Ayrıca,
bu silahın Afganistan'a, Mayıs 1 996'da San Francisco'da
polisin ele geçirdiği, Çin'de imal edilmi§ ve yasadı§ı yol
lardan ülkeye sokulmu§ 2000 adet silah gibi, yeraltı silah
ticareti yoluyla girmi§ olması mümkündür.
Bin Laden'in sağ bileğine dikkatlice bakıldığında, kü
reselle§me dinamiğinin bir diğer güçlü i§areti görülebilir.
Elinde tuttuğu mikrofona ABD ve müttefiklerine kar§ı
22
nefret sözcüklerini haykırırken, giysisinin katlanmı§ kol
ları §lk spor saatini açığa çıkarmı§tır. Bu pahalı aleti fark
eden gazeteciler, söz konusu saatin kökeni hakkında tah
minlerde bulunmu§lardır. Üzerinde uzla§tıkları nokta, bu
nun bir Timex ürünü olduğuydu. Fakat Timex ürünlerinin,
tıpkı elmalı turta gibi bir Amerikan ürünü olması dikkate
alındığında, El Kaide liderinin bu kronometreyi tercih etmi§
olması çok ilginçtir. Ne de olsa, Timex Şirketi'nin kökeni
olan Waterbury Clock Company, ilk olarak 1 850'lerde
Connecticut'ın, 1 9. yüzyılda 'ABD'nin İsviçre'si olarak bili
nen Naugatuck Vadisi'nde kurulmu§tur. Bu §irket günü
müzde çokuluslu duruma gelmi§tir ve 65 ülkedeki bağlı
§irketlerle ve satı§ bürolarıyla yakın ili§ki içindedir. Şirket
dört kıtada 7.500 ki§iyi istihdam etmektedir. Çoğu küresel
Güney'in dü§ük ücretli ülkelerinden binlerce i§çi Timex'in
küresel üretim sürecini i§leten gücü olu§turmaktadır.
Video bandındaki belli ba§lı görüntülerin bazılarına
ili§kin kısa yapıbozumumuz, Afganistan'daki bir mağara
nın önündeki modernite kar§ıtı bir teröristin, görünü§te
tarihe aykırı görüntülerinin aslında küreselle§menin temel
dinamiklerinden bazılarını nasıl yakaladığını anlamayı ko
layla§tırmaktadır. Aslında, özelle§me ve evrenselle§me güç
leri arasındaki gerilimler, sadece yerel ve küreseli birle§ti
ren kar§ılıklı bağımlılıkların tarihte görülmemi§ bir hızla
artmasından dolayı, benzeri görülmemi§ düzeylere çıkmı§
tır. El Kaide benzeri uluslararası terörist örgütlerin ortaya
çıkması, küreselle§menin birçok göstergesinden sadece
biridir. Tıpkı bin Laden'in romantik 'saf İslam' ideoloji
sinin modern imgelemin bir ürünü olması gibi, küresel
çağımız da, teknoloji saplantısıyla ve kitlesel pazar mal-
23
larıyla, küreselle§meye kar§ı §iddetli bir tepkiyi kalıcı tarzda
biçimlendirmi§ tir.
Usame bin Laden'e ili§kin yapıbozumumuz, küreselle§
menin gerçek ya§amdaki karı§ık -ve bazen çeli§kili- bir
örneğini olu§turmaktadır. Şimdi ayrıntılı bir §ekilde ele
alınması çok zor, tartı§malı bir kavram olan küreselle§meye
ili§kin kullanılabilir bir tanım §eklindeki zor i§i daha ko
laylıkla ba§arabilecek durumdayız. Bu tanım, tartı§malı bir
kavrama bir ölçüde analitik kesinlik sağlayan kullanılabilir
bir tanım olacaktır.
24
kilerin ve akı§ların belirlediği bir toplumsal durumu ifade
etmek için küresellik terimini kullanmayı öneriyorum. An
cak 'küreselliğin', bu deyimin daha da geli§tirilmesini en
gelleyen bir nihai noktaya i§aret ettiğini dü§ünmemeliyiz.
Tersine, bu kavramın, diğer tüm durumlar gibi, yerini yeni
ve niteliksel olarak farklı takımyıldızlara bırakması kaçınıl
mazdır. Örneğin, küreselliği, 'dünyasallık' olarak adlandı
racağımız, güne§ sistemimizin ba§arılı bir §ekilde sömürge
le§tirilmesinin ortaya çıkardığı yeni bir toplumsal formas
yon olarak dü§ünebiliriz. Bundan ba§ka, küreselliğin deği§ik
sosyal göstergelerini kolay bir §ekilde tasavvur edebiliriz:
Bu göstergelerden biri, özel mülkiyete dayanan ekonomik
sistemin yanı sıra, esas olarak bireycilik ve rekabet değer
lerine dayandırılabilir. Bir diğer gösterge, kapitalistlik özel
liği daha az olan ekonomik ili§kiler de dahil olmak üzere,
daha komünal ve i§birliğine dayalı sosyal düzenlemeleri
içerebilir. Mümkün olan bu alternatifler, küreselliğin te
melde belirsiz olan doğasına i§aret etmektedir. Torunları
mızın torunları, bu alternatiflerden hangisinin üstünlük
sağlayacağını daha iyi görebileceklerdir.
Diğer taraftan, küreselleşme terimi, içinde bulunduğu
muz toplumsal durumu küreselliğe dönü§türen toplumsal
süreçleri ifade etmek için kullanılmalıdır. Demek ki, küresel
le§menin özünde, insanların birbirleriyle temas tarzların
daki deği§iklikler bulunmaktadır. Aslında, 'küreselle§me
gerçekle§iyor' §eklindeki popüler ifade, üç önemli bilgiyi
içermektedir. Bunlardan birincisi, 16. yüzyıldan beri adım
adım ortaya çıkan modernite durumunu yava§ yava§ geride
bırakmakta olduğumuzdur. İkincisi, küreselliğin yeni bir
durumuna (postmoderniteye) doğru yol aldığımızdır.
25
Üçüncüsü ise, buraya henüz ula§mamı§ olduğumuzdur. Ger
çekte, '-e§me, -a§ma' gibi eklerle biten 'modernle§me' ve
diğer fiil-isimler gibi, 'küreselle§me' de, belirgin bir tarzdaki
'geli§me' veya 'ortaya çıkma' terimleriyle en iyi §ekilde ifade
edilebilecek bir tür dinamizmi ifade etmektedir. Böyle bir
geli§me yava§ veya hızlı olabilir. Fakat hep bir deği§im dü
§Üncesine kar§ılık gelir ve bu yüzden de mevcut ko§ulların
dönü§tüğünü gösterir.
Bu nedenle, küreselle§menin dinamiklerini inceleyen
ara§tırmacılar, özellikle toplumsal deği§ime ili§kin ara§tır
ma sorularıyla ilgilenmektedir. Küreselle§me nasıl gerçek
le§mektedir? Küreselle§meye yol açan nedir? Tek bir ne
deni mi vardır yoksa birkaç faktörün bile§imi midir? Küre
selle§me tekdüze mi yoksa ini§li çıkı§lı bir süreç midir?
Küreselle§me moderniteyi devam mı ettirmektedir, yoksa
modernitede radikal bir kesintiyi mi ifade etmektedir? Kü
reselle§me daha önceki toplumsal geli§melerden hangi yön
lerden farklıdır? Küreselle§me yeni e§itsizlik ve hiyerar§i
biçimleri yaratmakta mıdır? Küreselle§menin durağan bir
durum değil de, devam eden bir süreç olarak kavramsalla§
tırılmasının, ara§tırmacıyı zaman ve uzaya ili§kin deği§en
algılamalara daha fazla dikkat etmeye yönelttiğine dikkat
ediniz. Bu, küreselle§me konusunda çalı§an ara§tır
macıların, tarihsel analize ve toplumsal uzayın yeniden
düzenlenmesine niçin özel bir önem verdiklerini açıkla
maktadır.
Küreselle§menin bizi küresellik durumuna doğru sürük
leyen toplumsal süreçler kümesi olduğunun öne sürülmesi,
dolaylı tanırnlara yönelme tehlikesini ortadan kaldırabilir.
Fakat bu, sürecin niteliğine ili§kin tek bir özelliği tanımlar:
26
daha fazla kar§ılıklı bağımlılığa ve bütünle§meye doğru bir
yöneli§. Küreselle§menin böyle geni§ bir §ekilde tanım
lanması, onun diğer özelliklerine ili§kin çok az §ey söyler.
Bu yetersizliği gidermek için, küreselle§meyi diğer toplum
sal süreç kümelerinden farklı kılan diğer özellikleri belirle
memiz gerekmektedir. Ancak, ara§tırmacılar, söz konusu
olguya daha fazla odakla§mak için ayrıntı düzeyini arttır
maya çalı§tıklarında, kendi aralarında tanımlar konusun
daki bilimsel görü§ ayrılıklarının derinle§mesi tehlikesi
de artar. Ele aldığımız konu da bu açıdan bir istisna değildir.
Küreselle§menin hala tartı§malı bir kavram olmasının ne
denlerinden biri, özünü hangi toplumsal süreçlerin olu§
turduğu konusunda ara§tırmacılar arasında bir görü§ birli
ğinin olmamasıdır.
Bu türden çok farklı görü§lerin varlığına rağmen, küre
selle§me süreçlerinin temel özelliklerini belirleme konu
sunda ara§tırmacıların çe§itli giri§imlerinde bazı tematik
çakı§maların olduğunu saptamak mümkündür. Örneğin,
küreselle§menin a§ağıda sözü edilen be§ tanımını ele ala
lım. Bu tanımlar küreselle§me olgusunun temelinde yatan
dört farklı özelliği ya da karakteristiği belirtmektedir. Birin
cisi, küreselle§me, geleneksel siyasi, kültürel ve coğrafi sınır
ları giderek a§an yeni toplumsal ağların ve faaliyetlerin
yaratılmasını ve mevcut olanlarının çoğaltılmasını içermekte
dir. El-Cezire televizyonu örneğinde gördüğümüz gibi, gü
nümüzün uydu haber §irketinin ortaya çıkması, profes
yonel ağların olu§turulması, teknolojik yenilikler ve siyasi
kararların bile§imi yoluyla mümkün hale gelmi§tir. Bunlar,
sınırları dar düzenlernelerin ötesine uzanan yeni toplumsal
düzenierin ortaya çıkmasına imkan vermektedir.
27
Bu yüzden küreselle§me, dünyadaki toplumsal ili§
kilerin yoğunla§ması olarak tanımlanabilir. Uzak
yerellikleri birbirine bağlayan bu yoğunla§ma öyle bir
§ekilde gerçekle§mektedir ki, yerel olaylar, kilomet
relerce uzaktaki olaylar tarafından biçimlendirilmekte
ve bunun tersi de söz konusu olmaktadır.
Anthony Giddens, London School of
Economics Yönetim Kurulu Ba§kanı
28
Küreselle§me toplums al ili§kileri zaman ve u zay
açısından sıkı§tırarak küçültür.
James Mittelman, Amerikan Üniversitesi'nde
Uluslararası İli§kiler Profesörü
29
Üçüncüsü, küreselle§me, toplumsal mübadeleterin ve
faaliyetlerin yoğunlaşmasıru ve ivme kazanmasını içerir. İn
ternet, uzaktaki bilgileri sadece birkaç saniyede bir yerden
diğerine göndermekte ve uydular tüketicilere uzaktaki olay
ların gerçek zamanlı görüntülerini sunmaktadır. Antony
Giddens'ın tanımında i§aret ettiği gibi, tüm dünyadaki top
lumsal ili§kilerin yoğunla§ması, yerel olayların çok uzakta
olup bitenler tarafından biçimiendirilmesi ve yerel olayla
rın da çok uzaktakileri biçimiendirmesi anlamına gelmek
tedir. Diğer bir deyi§le, küreselle§menin görünü§te birbiri
nin kar§ıtı olan süreçlerinin her biri, aslında diğerlerini
de ifade etmektedir. 'Yerel' ve 'küresel', orta bölümünde
'ulusal' ve 'bölgesel'in yer aldığı bir uzamsal sürekliliğin uç
noktalarını olu§turmaktadır.
Bu noktayı daha ayrıntılı olarak açıklamak için Usame
bin Laden örneğine dönelim. Bin Laden'in terörist strateji
sinin Washington D.C., Brüksel ve dünyanın diğer yerlerin
de verilen siyasi ve askeri kararların yanı sıra, ABD ve
Hindistan' daki bilgisayar laboratuvarlarındaki teknolojik
ilerlemeler tarafından sürekli olarak biçimtendirildiğini dü
§Ünmek akla yatkındır. Aynı zamanda, ABD politikacıları
nın, Birle§ik Krallık'taki askeri mühendislerin ve İsrail gizli
aj anlarının faaliyetleri de Usame bin Laden'in stratejisin
den önemli ölçüde etkilenmektedir. 'Küreselle§menin za
man ve uzayı baskılayarak daralttığı' §eklindeki sıkça tek
rarlanan ifade, olayların giderek hızlandığı ve mesafelerin
önemli ölçüde azaldığı anlamına gelmektedir. İspanyol sos
yolog Manuel Castells'in i§aret ettiği gibi, küresel 'ağ toplu
munun' günümüzdeki yükseli§i, esas olarak yeni bilgi ve
ula§ım teknolojiterindeki hızlı geli§me tarafından güçlen-
30
dirilen teknolojik bir devrim olmadan mümkün olamazdı.
Bu yenilikler giderek hız kazanmakta ve insan ya§amının
toplumsal görünümünü yeniden biçimlendirmektedir.
Dördüncüsü, kar§ılıklı toplumsal ili§kilerin ve bağımlı
lıkların meydana gelmesi, yayılması ve yoğunla§ması sadece
nesnel, maddi düzeyde ortaya çıkmamaktadır. Roland Ro
betson'un tanımında i§aret ettiği gibi, küreselle§me süreç
leri insan bilincinin öznel yüzeyini de kapsamaktadır. Bu
nedenle, unutmamalıyız ki, küreselle§me, toplumsal kar§ı
lıklı bağımlılığın giderek artan belirtilerinin ve toplumsal
etkile§imlerin büyük ivme kazanmasının insanlar tarafın
dan giderek daha iyi fark edildiğine de i§aret etmektedir.
Coğrafi sınırların ve uzaklıkların öneminin azaldığının far
kına varmaları, insanlarda, küresel bütünün parçası olmaya
ba§ladıkları yönünde güçlü bir duyguyu beslemektedir. Kü
resel kar§ılıklı bağımlılığa ili§kin bu sürekli deneyimler,
her gün daha da güçlenerek, insanların bireysel ve ortak
kimliklerini yava§ yava§ deği§tirir ve böylece dünya üzerin
de eylemde bulunma tarzlarını da çarpıcı biçimde etkiler.
Küreselle§menin temel özelliklerinden bazılarını belir
lemi§ bulunuyoruz. Bu durum §U tanımı verınemize olanak
sağlamaktadır:
31
Tartışmalı Diğer Konular
32
bir diğeri, hayvanı devasa boyutlardaki pürtüklü bir sütuna
benzetmi§tir. Üçüncüsü kuyruğunu tutmu§ ve filin büyük,
esnek bir fırçaya benzediği konusunda diretmi§tir. Dör
düncü adam, keskin di§lerine dokunmu§ ve onun büyük
bir mızrak olduğunu söylemi§tir. Kör ara§tırmacıların her
biri hayvanın neye benzediği konusunda kendi dü§ünce
sinin doğruluğunu ısrarla savunmu§tur. Ara§ tırmacıolarak
ünleri, elde edecekleri bulgularının doğruluğuna bağlı
olduğundan, körler sonunda filin doğası konusunu tartı§ıp
durmu§lardır.
Bu boyutlardan hangisinin küreselle§menin özünü kap
sadığı konusunda süregelen akademik tartı§ma, kör adam
lar ve fil meselinin postmodern bir versiyonunu ifade et
mektedir. Küreselle§meyi tek bir süreç olarak dü§ünme ko
nusunda fikir birliği içinde olan ara§tırmacılar bile, bu olgu
nun temelini toplumsal ya§amın hangi yönünün olu§tur
duğu konusunda birbirleriyle çatı§maktadır. Bazı ara§tırma
cılar küreselle§menin temelinde ekonomik süreçlerin yer
aldığını öne sürmektedir. Diğerleri siyasi, kültürel ve
ideolojik yönlere ayrıcalık tanımaktadır. Bazıları da küre
selle§menin esasını çevresel süreçlerin olu§turduğuna i§a
ret etmektedir. Küreselle§me ara§tırmacılarının her biri,
meseldeki kör adamlar gibi, söz konusu olgunun tek bir
önemli boyutunu doğru olarak belirleme konusunda kıs
men haklıdır. Bununla birlikte, ortak yanlı§ları, küreselle§
me gibi karma§ık bir olguyu, kendi uzmanlık alanlarına
kar§ılık gelen tek bir alana indirgeme biçimindeki dogmatik
giri§imleridir.
Elbette, küreselle§me ara§tırmacılarının temel görevle
rinden birini, birbiriyle ili§kili bütünü gözden kaybetme-
33
den, her boyutun göreli öneminin ölçülmesinde daha iyi
yöntemlerin geli§tirilmesi olu§turmaktadır. Ancak küre
selle§meye ili§kin tek yanlı bir kavrayı§a bağlı kalmak büyük
bir hata olacaktır. Neyse ki, ara§tırmacılar küreselle§meye
ili§kin olarak, bu tehlikeli indirgemecilikten kaçınan çok
boyutlu doğru bir yakla§ım çağrısına giderek daha fazla dik
kat etmeye ba§lamı§lardır. Küreselle§me çok yönlü ve fark
lıla§mı§ süreçleri içerdiğinden, bunun toplumsal ya§amın
hemen her alanına ula§tığını söylemek yanlı§ olmaz. Acaba
gerçekten ula§mı§ mıdır?
Bu önemli sonuca varmadan önce, 'küreselle§me ku§ku
cuları' cephesine dahil olan ara§tırmacıların öne sürdükleri
bazı itirazları ele alalım. Bu itirazlar, moda haline gelmi§
olan, 'küreselle§me konusunda edilen lafların' 'küresel pa
lavra'dan ba§ka bir §ey olmadığı §eklindeki suçlamalardan,
34
küreselle§menin, 'hiper-küreselci' olarak adlandırılanların
bizi inandırmaya çalı§tıklarından çok daha sınırlı ve düzgün
i§lemeyen bir süreç olduğu §eklindeki daha az radikal bazı
önermelere kadar uzanmaktadır. Küreselle§me konusun
daki en radikal ku§kucular, birçok yönden, filin ön ve arka
ayakları arasındaki bo§lukta durarak filin bir parçasını bo
§ Una el yordamıyla arayan kör ara§tırmacıya benzemekte
dirler. Bu adam hiçbir §ey bulamadığı için, 'fil' gibi bir hay
vanın hiçbir zaman mevcut olmadığını öne sürerek mes
lekta§larını var olmayan §eyler hakkında hayali hikayeler
uydurmakta suçlamı§tır.
Fakat dünya üzerinde toplumsal ili§kilerin hızla yoğun
la§tığına i§aret eden kanıtlar çoğalmaktadır. Bu nedenle,
küreselle§menin varlığını tümüyle reddedecek kadar ileri
giden az sayıdaki ku§kucunun görü§lerini kanıtlarla çürüt
meye giri§meyeceğim. Öte yandan, küreselle§menin coğrafi
açıdan sınırlı olan ve düzgün i§lemeyen bir süreç olabile
ceği görü§üne büyük ölçüde katılıyorum. ilerdeki bölüm
lerde ifade edeceğim gibi, dünya nüfusunun büyük bölümü
-özellikle küresel Güney- küresel ağlardaki ve altyapıdaki
artı§ın sağladığı olanaklara e§it §ekilde ula§amamaktadır.
Küreselle§me bu anlamda e§itsizlikle ili§kilendirilmek
tedir. Yine de, toplumsal kar§ılıklı ili§kiler ve kar§ılıklı
bağımlılıklar, küresel Kuzey'in ekonomik açıdan geli§mi§
ülkelerinde yoğunla§sa da, kapsamlı bir 'küreselle§me tar
tı§masına' giri§menin haklı nedenleri bulunmaktadır. Ne
de olsa küresel Kuzey'deki giderek geli§en kar§ılıklı bağım
lılık tarzlarının varlığı, dünyanın diğer bölgeleri üzerinde
önemli etki yapması muhtemel kısmi bir küreselle§me eğili
mini ifade etmektedir.
35
Benim görü§üme göre, küreselle§me ku§kucuları cep
hesinin ortaya attığı en zor soru §udur: Küreselle§me esas
olarak modern çağın bir olgusu mudur? Küreselle§me ele§ti
ricileri bu soruya hayır diye yanıt verecek ve küreselle§me
kavramının tarihsel açıdan belirsiz bir §ekilde kullanıldı
ğını sözlerine ekleyeceklerdir. Özet olarak, bu dikkatli ele§
tirmenler grubu, tarih üstünkörü bir §ekilde ele alınsa bile,
buradan çağda§ küreselle§menin çok da 'yeni' bir §ey içer
mediğinin görülebileceğini öne sürmektedir. Bu nedenle,
bu kitabın ilerdeki bölümlerinde küreselle§menin be§ ana
boyutunu biraz daha ayrıntıyı olarak ele almadan önce, bu
önemli görü§e tarafsız bir §ekilde kulak vermemiz gerekti
ğini ifade etmek istiyorum. Aslında, küreselle§menin iddia
edildiği gibi yeni bir §ey olması, yeni geli§en küreselle§me
ara§tırmaları alanında hararetli bir §ekilde tartı§ılan bir
ba§ka zor soruyla yakından ili§kilidir. Küreselle§meye ili§
kin düzgün kronolojisi ve dönemselle§tirme nasıl olabilir?
Bu sorunun yanıtlarını bulmak için 2. Bölüme geçelim.
36
Il. Bölüm
37
olu§ turarak küreselle§menin gerçekle§mesinde çok önemli
bir rol oynamaktadır. Bu teknolojiterin çoğu otuz yıldan
daha kısa bir süredir kullanıldığından, küreselle§menin as
lında yeni bir olgu olduğunu öne süren yorumcuların görü§
lerine katılmak mantıklı görünmektedir.
Ama aynı zamanda, önceki bölümde yaptığımız küre
selle§me tanımı, bu olgunun dinamik niteliğini vurgula
maktadır. Dünya ölçeğindeki kar§ılıklı bağımlılıklardaki
artı§ın ve küresel bağlantılardaki geli§menin daha iyi fark
edilmesi süreci, tarihsel kökenieri derinde olan ve yava§
i§leyen süreçlerdir. Örneğin, diz üstü bilgisayarları ve sü
personik jet uçaklarını geli§tiren mühendisler buhar maki
nesi, çırçır makinesi, telgraf, pikap, telefon, daktilo, içten
yanmalı motor ve elektrikli aletleri bulan ilk bulu§çuların
izleyicileridir. Bu ürünler de varlıklarını teleskop, pusula,
sulama çarkı, rüzgar değirmeni, barut, matbaa ve okyanus
gemileri gibi çok daha önceki bulu§lara borçludurlar. Ta
rihteki geli§meleri tam olarak izlemek istersek, çok daha
gerilere, kağıdın üretimi, yazının bulunması, tekerleğin
ke§fi, yabani bitkilerin ekilip biçilmesi ve hayvanların ev
cille§tirilmesi, dilin ortaya çıkması ve son olarak insanın
evriminin ba§langıcında Afrikalı atalarımızın zamanla ba§
ka yerlere göç etmesi gibi çok önemli teknolojik ve top
lumsal ba§arılara kadar uzanırız.
Bu yüzden, küreselle§menin yeni bir olgu olup olmadığı
sorusu, çoğu ki§inin bu moda olan sözcükle ili§kilendirdiği
son teknolojilere ve toplumsal düzenlemelere yol açan ne
densellik zincirini nereye kadar uzatmak istediğimize bağ
lıdır. Bazı ara§tırmacılar, küreselle§menin çağda§ özellik
lerini ortaya koyabilmek için, küreselle§menin tarihsel kap-
38
samını, bilinçli bir §ekilde, sanayi ötesi dönemin son kırk
yılı ile sınırlandırmı§tır. Ba§kalan ise bu zaman dilimini,
19. yüzyılın çığır açıcı geli§melerini içerecek §ekilde geni§
letmek eğilimindedirler. Bazıları da küreselle§menin, aslın
da, yakla§ık be§ yüzyıl önce modernitenin ve kapitalist
dünya sisteminin ortaya çıkmasıyla ba§layan karma§ık sü
reçlerin devamı ve uzantısı olduğunu öne sürmektedir. Bazı
ara§tırmacılar da küreselle§meyi onyıllarla veya yüzyıllarla
ölçülen zaman dilimleriyle sınırlandırmayı reddetmekte
dirler. Bunun yerine, bu süreçlerin binlerce yıldır geli§mek
te olduğunu ifade etmektedirler.
Hiç ku§ku yok ki, birbiriyle çatı§an bu perspektifierin
her biri önemli kavrayı§ları içermektedir. İlerideki bölüm
lerde göreceğimiz gibi, birinci yakla§ımın savunucuları,
1 970'lerin ba§ından beri küresel mübadeleterin çarpıcı bi
çimde yayılmasının ve ivme kazanmasının küreselle§me
nin tarihinde önemli bir atılımı temsil ettiği §eklindeki
görü§lerine etkileyici kanıtlar göstermi§lerdir. İkinci görü
§Ün savunucuları da, haklı olarak, küreselle§menin çağda§
biçimleri ile Sanayi Devrimi olarak bilinen teknolojideki
patlama arasındaki sıkı ili§kiyi vurgulamaktadır. Üçüncü
perspektifin temsilcileri, doğru biçimde, 1 6. yüzyılda za
man-uzayda gerçekle§en daralmanın önemine i§aret et
mektedir. Son olarak, dördüncü yakla§ımın savunucuları,
dünya tarihindeki önceki geli§meler ve i§lemekte olan dina
mikler dahil edilmeden, küreselle§menin gerçekten kap
samlı bir açıklamasının çok eksik kalacağını söyleyerek
oldukça makul bir görü§ü öne sürmektedir.
A§ağıda özedenen kısa kronoloji zorunlu olarak parçalı
ve genel olmakla birlikte, küreselle§menin insanlık kadar
39
eski olduğuna ili§kin, akla yatkın bir görü§ü ortaya koymak
tadır. Bu kısa tarihsel tablo, birbirinden coğrafi kapsamdaki
bir geni§lemenin yanı sıra, toplumsal mübadeleterin hızın
daki önemli ivmelerle ayrılan be§ ayrı tarihsel dönemi ta
nımlamaktadır. Bu bağlamda, verdiğim kronolojinin, tari
hin doğrusal bir açılımını ya da dünya tarihine Avrupa
merkezli geleneksel bir perspektifi içermediğinin akılda
tutulması önemlidir. Beklenmeyen sürprizler, sert deği§ik
likler, ani kesintiler ve çarpıcı geriye dönü§lerle dolu olan
küreselle§me tarihi, dünyanın belli ba§lı tüm bölgelerini
ve kültürlerini kapsamaktadır.
Bu yüzden, küreselle§meye 'kaçınılmazlık' ve 'geri çevri
lemezlik' gibi belirleyicilik içeren dü§ünceleri yüklemek
ten kaçınmamız uygun olacaktır. Bununla birlikte, tarihte,
bu süreçlerin yoğunluğunu ve küresel kapsamını yeni dü
zeylere çıkaran çarpıcı teknolojik ve toplumsal sıçrayı§ların
gerçekle§tiğinin belirtilmesi önemlidir. Kısa küreselle§me
kronolojimizi bu uyarıları akılda tutarak ele alırsak, her
dönemdeki yenilikleri ve olgunun sürekliliğini daha iyi
değerlendirebiliriz.
40
rındaki bazı önemli ada gruplarında yakın zamanlara kadar
yerle§im olmamakla birlikte, türüroüzün küresel yayılması
sonunda gerçekle§mi§ti. Güney Amerika göçebelerinin ba
§arılı çabaları, bin yıl önce Bering Bağazı'ndan Kuzey Ame
rika'ya geçen Sibiryalı atalarının göçlerine dayanıyordu.
Küreselle§menin bu erken döneminde dünya üzerine
dağılmı§ olan binlerce avcı ve toplayıcı grubu arasındaki
ili§ki coğrafi olarak sınırlıydı ve çoğu kez rastlantıya bağ
lıydı. Bu geçici toplumsal etkile§im tarzı, 1 0000 yıl kadar
önce, insanların kendi yiyeceklerini üretmeye ba§lamaları
§eklindeki önemli adımla birlikte çarpıcı biçimde deği§ti.
Kıtalar arasındaki bölge ve toplam nüfus büyüklükleri fark
lılıklarının yanı sıra, evcille§tirmeye uygun bitki ve hay
vanların doğal mevcudiyeti gibi bazı faktörlerin de bir so
nucu olarak, yalnızca çok geni§ Avrasya toprakları ya da
bunların yakınında yer alan bazı bölgeler, bu geli§en tarım
yerle§imleri için en uygun yer durumundaydı. Bu bölgeler
Verimli Hilal, Kuzey-Orta Çin, Kuzey Afrika, Kuzeybatı
Hindistan ve Yeni Gine'de yer alıyordu. Zamanla, bu ilk
çiftçilerin ve hayvan yeti§tiricilerinin elde ettikleri yiyecek
fazlaları nüfus artı§larına, kalıcı köylerin kurulmasına ve
tahkim edilmi§ kasabaların in§a edilmesine yol açtı.
Bir yerden bir yere dola§ıp duran göçebe gruplar, yerle§
mi§ kabilelere, §eflere ve sonunda tarımsal yiyecek üreti
mine dayalı güçlü devletler kar§ısında çözüldü. Dağınık,
e§itlikçi avcı ve toplayıcı grupların yerini, zorlu fiziksel
çalı§madan muaf tutulmu§ §eflerin ve rahiplerin yöneti
mindeki merkezi ve çok tabakalı ataerkil toplumsal yapılar
aldı. Bundan ba§ka, insanlık tarihinde ilk defa, bu tarım
toplulukları, üyeleri yiyecek üretimine katılmayan iki ilave
41
�-
c::oec .. �q
Ha wan
is soo
.ı>.
'" \
N
""''"""'00
��·�
)/
Yenı Zelanda DağuA.d�lan
is 500
is ıooo
43
JOOO'de Güneybatı Asya'da tekerleğin ke§fi ile çakı§mak
tadır. Tarihöncesi dönemin sonuna i§aret eden bu ola
ğanüstü bulu§lar, küreselle§meyi yeni bir düzeye ta§ıyan
teknolojik ve toplumsal yükseli§ler anlamına gelmektedir.
Avrasya kıta ekseninin doğu-batı yönünde elveri§li olması
nedeniyle -bu durum aynı enlemler boyunca yiyecek üre
timi için uygun bitki ve hayvanların hızla yayılmasını ko
layla§tıran bir coğrafi özellikti- bu yeni teknolojiterin kıta
nın uzak bölgelerine yayılması sadece birkaç yüzyıl içinde
gerçekle§ti. Bu bulu§ların küreselle§me süreçlerinin güçlen
mesindeki önemi ortadadır. Tekerlek, diğer §eylerin yanı
sıra, insanların ve malların daha hızlı ve daha verimli §ekil
de ta§ınmasına imkan veren, hayvanlarla çekilen arabalar
ve kalıcı yollar gibi çok önemli altyapı bulu§larını te§vik
etmi§tir. Yazının bulunması, dü§ünce ve bulu§ların yayıl
masına ek olarak, karma§ık toplumsal faaliyetlerin koordi
nasyonunu da büyük ölçüde kolayla§tırmı§ ve böylece
büyük devletlerin ortaya çıkmasına yardımcı olmu§tur. Bu
dönemde meydana gelen oldukça büyük karasal olu§um
lardan sadece Güney Amerika'daki And uygarlıkları, teker
leğin ve yazının olanakları olmaksızın güçlü İnka İmpa
ratorluğu haline gelmeyi ba§armı§tır.
Bu yüzden modern öncesi çağ imparatorluklar çağıydı.
Bazı devletler diğerleri üzerinde kalıcı egemenlikler kur
mayı ba§arınca, Mısır krallıkları, Pers İmparatorluğu, Make
donya İmparatorluğu, Azteklerin ve İnkaların Amerika im
paratorlukları, Roma İmparatorluğu, Hint imparatorluk
ları, Bizans İmparatorluğu, İslam halifeleri, Kutsal Roma
İmparatorluğu, Gana, Mali ve Songhay'ın Afrika impara
torlukları ve Osmanlı İmparatorluğu temelinde biçimlenen
44
Resim 3. Çiviyazısıyla yazılmı§ Asur kil tabletleri, İÖ yakla§ık 1900-1800.
45
yılında, Kuzeydoğu Çin'in büyük bölümünü birle§tirdi.
Sonraki 1 700 yılda birbirini izleyen Han, Sui, T'ang, Yuan
ve Ming hanedanları, etki alanını tropik Güneydoğu Asya,
Akdeniz, Hindistan ve Doğu Afrika gibi uzak bölgelere
geni§letecek olan ve muazzam bürokrasilerle desteklenen
bir imparatorluğu yönetmi§lerdir. Göz kama§tırıcı sanat
eserleri ve parlak felsefi ba§arılar, astronomi, matematik
ve kimya gibi diğer bilgi alanlarındaki yeni bulu§ları te§vik
etmi§tir. Modern öncesi dönemde Çin'de gerçekle§tirilen
önemli teknolojik bulu§ları içeren uzun listede, yeniden
tasarlanan saban demiri, hidrolik mühendisliği, barut, do
ğal gazın borulada iletimi, pusula, mekanik saatler, kağıt,
matbaa, bol nakı§lı ipek dokumalar ve geli§mi§ metal i§leme
teknikleri yer almaktadır. Yüzlerce küçük kanaldan olu§an
muazzam sulama sistemlerinin in§a edilmesi, bir yandan
dünyadaki en iyi nehir ta§ıma sistemlerinden birinin ihti
yaçlarını kar§ılarken, aynı zamanda bölgenin tarımsal ve
rimliliğini arttırmı§tır. Kanunların hazırlanması ve ağırlık
ve uzunluk ölçülerinin ve madeni paraların değerlerinin
belirlenmesi ticaretin ve piyasaların geli§mesini te§vik et
mi§tir. Araba dingitlerinin ve üzerinde yol aldıkları yolların
standardizasyonu, Çinli tüccarların ilk defa ithal ve ihraç
edilen malların talep edilen miktarlarına ili§kin olarak ke
sin hesaplamalar yapabilmelerine olanak sağlamı§tır.
Bu ticaret güzergahlarının en yaygın olanı İpek Yo
lu'ydu. Bu yol, Çin ve Roma imparatorluklarını birbirine
bağlıyordu ve burada Parthialı tüccarlar usta aracılar olarak
yer alıyordu. İpek Yolu'nun İ talya yarımadasına ula§masın
dan 1 300 yıl sonra bile, İÖ 50 yılında, durmadan dünyayı
dola§an Avrasyalı ve Afrikalı çok kültürlü bir grup -bun-
46
Resim 4. Yapıruma İÖ 2 1 4'te ba§lanan ve birçok kez yeniden in§a edilen
Büyük Çin Seddi. Uzaydan görülebilen tek insan yapıntısı.
ların arasında Faslı ünlü tüccar İbn-i Bat uta ve onun Marko
Polo ailesindeki Venedikli meslekta§ları bulunuyordu
Pekin'deki Moğol hanlarının muhte§em imparatorluk sa
rayına ula§abilmek için bu büyük Avrasya karayoluna bel
bağlamı§ durumdaydı.
İS 1 5 . yüzyılda, 1 20 metre boyundaki yüzlerce okyanus
gemilerinden olu§an muazzam Çin filoları Hint Okyanu
su'nu geçiyor ve Afrika'nın doğu kıyılarında kısa ömürlü
ticaret noktaları kuruyordu. Bununla birlikte, birkaç onyıl
sonra, Çin İmparatorluğu'nun yöneticileri, deniza§ırı deniz
seferlerini durduran ve daha ileri teknolojik geli§melerden
47
geriye dönülmesini emreden bir dizi çok önemli siyasi kararı
uygulamaya soktular. Böylece, imparatorluklarında ba§
langıç halindeki sanayi devrimini birdenbire sona erdir
diler. Bu geli§me çok daha küçükAvrupa ülkelerinin, küre
selle§menin yoğunla§masının gerisindeki ba§lıca tarihsel
aracılar olarak ortaya çıkmasını sağladı.
Modern öncesi dönemin sonlarına doğru, mevcut küre
sel ticaret ağı, Avrasya'nın ve Kuzeydoğu Afrika'nın en
kalabalık bölgelerini birbirine bağlayan, iç içe geçmi§ bazı
ticaret devrelerinden olu§uyordu. Avustralya ve Amerika
kıtaları bu geni§leyen ekonomik, siyasi ve kültürel kar§ılıklı
bağımlılık ağının hala dı§ında kaldıkları halde, Aztek ve
İnka imparatorlukları da, kendi yarıkürelerinde önemli ti
caret ağları geli§tirmeyi ba§armı§lardı.
Bu geni§leyen ekonomik ve kültürel mübadele ağlarının
varlığı, nüfusun daha da artmasına ve kentsel merkezlerin
hızla geli§mesine yol açtı. Bununsonucuolarak ortaya çıkan
kültürel çatı§malarda, sadece yerel önemi olan dinler, gü
nümüzde Yahudilik, İslamiyet, Hindu ve Budizm olarak
bildiğimiz belli ba§lı 'dünya dinleri' haline dönü§tü. Fakat
yüksek nüfus yoğunluğu ve daha uzun mesaf,elerdeki daha
yoğun toplumsal etkile§im, hıyarcıklı veba gibi yeni bula§ıcı
hastalıkların yayılmasını da kolayla§tırdı. Örneğin, 14.
yüzyıl ortalarındaki muazzam veba salgını Çin, Ortadoğu
ve Avrupa nüfusunun üçte birini yok etti. Bununla birlikte,
ortaya çıkan küreselle§me süreçlerinin arzu edilmeyen bu
yan sonuçlarının en korkuncu, me§um 1 6. yüzyılda 'eski'
ve 'yeni' dünyaların çatı§masıyla ortaya çıktı. Bu dönemde
Avrupalı i§galcilerin tehlikeli mikroplan yakla§ık 1 8 mil
yon Amerikan yerlisinin ölümüne yol açtı.
48
....... ..�""
�-
Hawaü
Adalan
.j>.
<.0
PASIFiK OKYANUSU
' �
"
):m
Harita 2. Ba§lıca dünya ticaret ağları, 1 000- 1450.
Erken Modern Dönem ( 1500-1 750)
so
Elbette, Avrupa'da metropol merkezlerin ve bunlarla
ili§kili tüccar sınıfların ortaya çıkması, erken modern dö
nemde küreselle§me eğilimlerinin güçlenmesinde etkili
olan bir ba§ka faktörü ortaya koymaktadır. Yeni geli§en,
bireycilik ve sınırsız maddi birikim değerlerini temsil eden
Avrupalı ekonomikgiri§imciler, ara§tırmacıların daha son
raları 'kapitalist dünya sistemi' olarak adlandırdıkları siste
min temellerini attılar. Bununla birlikte, palazlanan bu
kapitalistler, kendi devletlerinden önemli bir destek alma
dan ticari i§letmelerinin küresel geni§lemesini sağlayamaz
lardı. İspanya, Portekiz, Hollanda, Fransa ve İngiltere monar
§ileri, bu kapitalistlerin yabancı 'ticaret ortakları'na göre
çok daha fazla yarar sağlamalarına yol açan yeni dünyaların
ke§fi ve yeni bölgelerarası pazarların olu§turulmasına
önemli miktarda kaynak sağladı. 1 600'lerin ba§larında, de
niza§ırı yerlerde karlı ticaret noktaları olu§turmak amacıyla
Hollanda ve İngiliz Doğu Hindistan §irketleri gibi ulusal
anonim §irketler kuruldu. Yenilikler getiren bu §irketlerin
büyüklükleri ve önemleri artınca, kıtalararası ekonomik
i§lemlerin çoğunu düzenieyebilecek güce kavu§tular. Bu
süreç içinde, daha sonraki sömürgeci devletlerin bu yabancı
bölgeleri doğrudan siyasi yönetimleri altına almalarını sağ
layan toplumsal kurumları ve kültürel uygulamaları gerçek
le§tirdiler. Bununla ili§kili olan, Atlantik köle ticareti ve
Amerika'da nüfusun zorla yer deği§tirmesi gibi geli§meler,
bir yandan beyaz göçmenlere ve bunların anavatanıanna
önemli yararlar sağlarken, diğer yandan da Avrupalı olma
yan milyonlarca ki§inin acı çekmesine ve ölümüne yol açtı.
Elbette, Avrupa'daki din sava§ları da Hint-Avrupa kö
kenli insanların yerlerinden olmasında ve ba§ka yerlere
51
göç etmesinde rol oynadı. Bundan ba§ka, uzun süren bu
silahlı çatı§maların bir sonucu olarak askeri ittifaklar ve
siyasi düzenlemeler sürekli olarak deği§ikliğe uğradı. En
sonunda, Batılı devlet sisteminin evriminden, 1 648'de,
toplumsal ya§amı bünyesinde barındıran modern, bağım
sız, sınırları belli olan ulusal devlet ortaya çıktı. Erken mo
dern dönemin sonlarına gelindiğinde, ulus-devletler ara
sındaki kar§ılıklı bağımlılıklar hem sayı hem de yoğunluk
olarak artmaktaydı.
52
53
'görünmez eli'nin Tann'nın lütfu olan i§leyi§ine dayandığı
varsayılan idealle§tirilmi§ bir kapitalist sistemin erdemle
rini yüceltiyordu.
1 847'de Alman siyasi radikalleri Karl Marx ve Friedrich
Engels tarafından yazılan ünlü Komünist Manifesto'dan alı
nan a§ağıdaki parça, modern dönemde küreselle§meyi yeni
bir düzeye çıkaran toplumsal ili§kilerdeki niceliksel deği§i
mi ortaya koymaktadır.
54
ve Hollanda guldeni gibi belli ba§lı ulusal paraların dünya
üzerindeki dola§ımını mümkün hale getirmesiyle birlikte,
sermaye ve mallar, çokuluslu bankaların faaliyetlerinin gü
dümünde, sınırların ötesine görece serbest bir §ekilde aktı.
Kendi bağımsız kaynaklarına sahip olmak isteyen birçok
Avrupa ulus-devleti, küresel Güney'in büyük bölümünü
doğrudan sömürge yönetimleri altına soktu. I. Dünya Sa
va§ı'nın arifesinde, mal ticaretinin sanayile§mi§ ülkelerin
gayri safi milli gelirlerine oranı % 1 2 'ye yakla§mı§tı ve bu
düzeye bir daha ancak 1970'lerde ula§ılacaktı. Küresel fiyat
tandırma sistemleri tahıllar, pamuk ve çe§itli metaller gibi
önemli malların ticaretini kolayla§tırdı. Coca-Cola içecek
leri, Campbell çorbaları, Singer diki§ makineleri ve Re
mington daktiloları gibi markalı ambalajlanmı§ ürünler
ilk kez ortaya çıktı. Uluslararası reklam aj ansları, bu §irket
lerin küresel ölçekte tanınılırlığını arttırmak için, ilk geni§
ölçekli sınır ötesi ticari promosyon kampanyalarını gerçek
le§tirdiler.
Fakat Marx ve Engels'in i§aret ettiği gibi, Avrupa burju
vazisinin ortaya çıkı§ı ve bununla ili§kili olarak küresel
kar§ılıklı bağlantıların yoğunla§ması, bilim ve teknolojide
1 9. yüzyılda ortaya çıkan patlama olmaksızın gerçekle§emez
di. Elbette, bu yeni sanayi düzenlerinin sürmesi, elektrik
ve petrol gibi yeni enerji kaynaklarını gerektiriyordu. Bu
enerji kaynaklarının çok denetimsiz bir §ekilde kullanıl
ması, bazı bölgelerin tamamının zehirlenmesinin yanı sıra,
sayısız hayvan ve bitki türlerinin yok edilmesine yol açtı.
Fakat demiryolları, gemicilik ve 20. yüzyılın kıtalararası
hava ula§tırmacılığı, bir yandan ula§tırma maliyetlerini
dü§ürürken, diğer yandan gerçek bir küresel altyapının olu§-
ss
turulmasının önündeki coğrafi engelleri ortadan kaldır
mayı ba§ardı.
Ula§tırmadaki bu bulu§lan, ileti§im teknolojiterindeki
hızlı geli§meler tamamladı. 1 866'dan sonra telgrafın bu
lunması ve Atlantik'in ötesine ula§ması, iki yarımküre ara
sında bilginin anında deği§imini mümkün hale getirdi.
Bundan ba§ka, telgrafın bulunması, telefon ve kablosuz
radyo ileti§ imi için sahneyi hazırladı ve AT&T gibi yeni
ortaya çıkan ileti§im §irketlerini, 'çözülemez §ekilde birle§
tirilmi§' bir dünyayı göklere çıkartan reklam sloganları ge
li§tirmeye yöneltti. Son olarak, kitlesel olarak dağıtılan
gazete ve dergilerin, filmierin ve televizyonun ortaya çık
ması, dünyanın hızla küçüldüğü yönünde bir bilincin gide
rek yükselmesine neden oldu.
Modern dönem ayrıca daha önce görülmemi§ bir nüfus
patlamasına da tanıklık etti. Dünya nüfusu, İsa'nın doğumu
sırasında yakla§ık 300 milyon iken 1 7 50'de 760 milyona
çıktı ve 1 970'te 3, 7 milyara ula§tı. Muazzam göç dalgaları
mevcut kültürel mübadeleleri yoğunla§tırdı ve geleneksel
toplumsal biçimleri dönü§türdü. ABD, Kanada ve Avustral
ya gibi göç alan popüler ülkeler, verimlilikteki bu artı§tan
yararlandı. Bu ülkeler 20. yüzyılın ba§lannda dünya sahne
sine hesaba katılması gereken güçler olarak girdiler. Ama
aynı zamanda, bu büyük göç akı§ını denetlernek için önemli
çabalara giri§tiler. Bu süreçte, bir yandan 'istenmeyenler'i
dı§anda tutarken, diğer yandan vatanda§ları hakkında daha
fazla bilgi elde etmek için tasarlanmı§ yeni bürokratik dene
tim biçimlerini ve yeni gözetim tekniklerini geli§tirdiler.
Giderek hızlanan sanayile§me süreci zenginlik ve refah
taki mevcut e§itsizlikleri tahammül edilebilir sınırların
56
ötesinde derinle§tirince, küresel Kuzey'deki birçok i§çi
çe§itli i§çi hareketleri ve sosyalist partiler halinde örgüt
lenmeye ba§ladı. Fakat, uluslararası sınıf dayanı§ması için
yaptıkları idealist çağrılar büyük ölçüde yanıtsız kaldı. Bu
nun yerine, milliyetçi ideolojiler dünya üzerindeki mil
yonlarca insanın dü§ gücünü ele geçirdi. 20. yüzyılın ba§
larında kitlesel göç, kentle§me, sömürgesel rekabet ve dün
ya ticaretinin a§ırı liberalle§mesi sonucunda devletler ara
sındaki dü§manlıkların arttığı konusunda ku§ku yok. Orta
ya çıkan a§ırı milliyetçilik dönemi iki yıkıcı dünya sava§ı,
uzun süren bir küresel ekonomik bunalım ve belirli siyasi
toplulukları korumak için getirilen dü§manca önlemlerle
sonuçlandı.
57
Mihver güçlerinin 1 945'te yenilgiye uğrarılınası ve sö
mürgelerin bağımsızla§ması süreci, giderek küresel akı§ları
ve uluslararası mübadeleleri canlandırdı. Birle§mi§ Mil
letler Sözle§mesi ile belirlenen ulus-devletler siyasi düzeni,
küresel demokratik yöneti§im umudunu doğurdu. Fakat
1 950'lerde, Soğuk Sava§ dünyayı kırk yıl boyunca, biri
ABD'nin egemenliğindeki liberal-kapitalist kamp, diğeri
Sovyetler Birliği tarafından denetlenen bir otoriter-sos
yalist dünya olmak üzere birbirine dü§man iki parçaya ayrı
lınca, bu türden kozmopolit umutlar hızla söndü. İnsanlık
tarihinde ilk defa, gezegenimiz üzerindeki ya§amın nere
deyse tamamını yok edebilecek bir küresel çatı§ma olasılığı
doğdu.
58
binlerce yıl önce ba§ladığını akılda tutarak, 'küreselle§me'
deyiminin kullanımını çağda§ dönemle sınırlandıracağız.
Yolculuğumuzun bir sonraki a§amasına geçmeden önce
biraz duralım ve 1 . Bölümde i§aret ettiğimiz önemli bir
noktayı hatırlayalım. Küreselle§me tek bir süreç değil, aynı
anda ve çe§itli düzeylerde düzensiz olarak ve çe§itli boyut
larda gerçekle§en bir süreçler dizisidir. Bu kar§ılıklı etkile
§imleri ve kar§ılıklı bağımlılıkları, iç içe geçmi§ §ekil ve renk
lerden olu§ an karma§ık bir resimli duvar örtüsü ne benzete
biliriz. Yine de, nasıl bir otomobil tamirci çırağının, moto
run nasıl çalı§tığını görmek için motoru durdurup sökmesi
gerekiyorsa, küreselle§me ara§tırmacısının da küresel kar
§ılıklı bağımlılık ağını aniayabilmesi için analitik ayırımları
kullanması gerekir. İlerideki bölümlerde, bir yandan küre
selle§menin birbiriyle kar§ılıklı etkile§imde bulunan parça
lardan olu§an bir bütün olarak i§lediğini akılda tutarken,
küreselle§menin her alandaki eğilimlerini ayrı ayrı belirle
yeceğiz, inceleyeceğiz ve değerlendireceğiz. Küreselle§me
nin çe§itli boyutlarını birbirinden ayırıp incelemekle bir
likte, küreselle§meyi tek bir duruma indirgeme yoluna git
meyeceğiz. Böylece kör adamları, filin çok boyutlu doğasını
değerlendirmekten alıkoyan hatalara dü§meyeceğiz.
59
III. Bölüm
61
Küresel Ekonomik Düzeni n Ortaya Çıkışı
62
ve uygulamakla görevli küresel bir ticaret örgütü olarak
Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anla§ması ( GATT)
olu§turuldu. 1 995 'te GATT'ın yerine geçmek üzere Dünya
Ticaret Örgütü kuruldu. 8. Bölümde göreceğimiz gibi,
1 990'larda DTÖ, ekonomik küreselle§menin tasarımı ve
etkileri konusunda yoğun bir tartı§manın odak noktası
haline geldi.
Yakla§ık otuz yıl yürürlükte kalan Bretton Woods dü
zeni, bazı gözlemcilerin 'denetim altındaki kapitalizmin
altın çağı' olarak adlandırdıkları dönemin ortaya çıkmasına
büyük katkıda bulundu. Uluslararası sermaye hareketleri
üzerindeki mevcut devlet denetimi mekanizmaları, tam
istihdamı ve refah devletinin geni§lemesini mümkün kıldı.
Artan ücretler ve geli§en toplumsal hizmetler, küresel
63
Kuzey'in zengin ülkelerinde, geçici bir sınıfsal uzla§mayı
sağladı. Ancak 1 970'lerin ba§larında Bretton Woods sis
temi çöktü. Bu sistemin terk edilmesi, daha sonraları yo
rumcuların yeni küresel ekonomik düzenin doğum san
cıları olarak belirledikleri bütünle§tirici ekonomik eği
limleri güçlendirdi. Bu arada neler oldu?
Ba§kan Richard Nixon, dünyada ABD kökenli sanayi
lerin ekonomik rekabet gücünü zayıflatan önemli siyasi
deği§imlere tepki olarak 1 97 1 'de altına dayalı sabit kur
sisteminden vazgeçti. Bunu izleyen onyılın özelliği, yüksek
enflasyon, yüksek i§sizlik, kamu kesimi açıkları ve OPEC'in
dünya petrol arzının önemli bir bölümünü denetleyebilme
gücünden kaynaklanan, daha önce görülmemi§ iki enerji
krizi biçimindeki küresel ekonomik istikrarsızlıktı. Küresel
Kuzey'in denetlenen kapitalizm modeliyle en fazla ili§ki
lendirilen küresel Kuzey'deki siyasi güçler, ekonomik ve
sosyal politika olarak 'neoliberal' bir yakla§ımı savunan
muhafazakar siyasi partiler tarafından bir dizi §a§ırtıcı seçim
yenilgisine uğratıldı.
Ne ol iberal izm
64
piyasa mekanizmasının doğal etkinliğine müdahale
olacağını ve sonuçta toplumsal durgunluğa, siyasi yol
suzluğa ve önlemalmayan devlet bürokrasilerinin orta
ya çıkmasına yol açacağını dü§ünüyorlardı. Ayrıca, it
halattaki vergilerin ortadan kaldırılmasını ve ülkeler
arasındaki mal ve sermaye akı§larının önündeki engel
lerin kaldırılmasını savunuyorlardı. İngiliz sosyolog
Herbert Spencer ( 1820- 1 903), serbest piyasa ekono
milerinin, 'en güçlü' olanın doğal olarak üstünlük sağ
layacağı bir be§eri rekabetin en uygar biçimi olduğunu
savunarak bu doktrine bir parça toplumsal Darwincilik
ekledi.
65
laissez-faire dü§üncesini reddettiler ve bunun yerine Bret
ton Woods sisteminin mimarı olan İngiliz ekonomist John
Maynard Keynes'in yaydığı, daha yoğun bir devlet müda
haleciğini benimsediler. Fakat 1 980'lere gelindiğinde,
İngiltere ba§bakanı Margaret Thatcher ve ABD ba§kanı
Ronald Reagan, Keynesciliğe kar§ı neoliberal devrimin
ba§ını çektiler ve bilinçli bir §ekilde, küreselle§me kav
ramını dünya ekonomilerinin 'liberalle§tirilmesi' ile ili§
kilendirdiler.
Bu yeni neoliberal ekonomi düzeni, 1 989-9 1 'de Sovyet
ler Birliği ve Doğu Avrupa'da komünizmin çökmesiyle
daha da me§ruluk kazandı. O tarihten beri ekonomik kü
reselle§meyle ili§kili en önemli üç geli§me, ticaret ve fi
nansmanın uluslararasıla§ması, ulus-ötesi §irketlerin artan
gücü ve IMF, Dünya Bankası ve DTÖ gibi uluslararası eko
nomik kurulu§ların artan rolü oldu. Bu önemli özellikleri
kısaca inceleyelim.
66
balarıyla birlikte hararetli bir biçim almı§tır. Serbest tica
reti savunanlar, kamuoyunu, ülkeler arasındaki mevcut ti
caret engellerinin ortadan kaldırılmasının veya azaltıl
masının tüketicilere daha fazla tercih olanağı sağlayacağı,
küresel refahı arttıracağı, barı§çı uluslararası ili§kileri güç
lendireceği ve dünyada yeni teknolojileri yaygınla§tıracağı
konusunda ikna etmeye çalı§maktadır.
Elbette, serbest ticaretin bir sonucu olarak bazı ulusal
ekonomiterin verimliliklerini arttırdıklarına ili§kin kanıt
lar mevcuttur. Bundan ba§ka, uzmanla§ma, rekabet ve tek
nolojinin yaygınla§ması yoluyla toplumların sağladıkları
bazı yararlar bulunmaktadır. Ancak serbest ticaretten sağ
lanan karların ülkelerin kendi içinde ve kendi aralarında
hakça dağıtılıp dağıtılınadığı konusu o kadar berrak değil
dir. Birçok ara§tırma, zengin ve yoksul ülkeler arasındaki
uçurumun giderek daha hızlı bir §ekilde geni§lediğini gös
termektedir. Bu nedenle, serbest ticaretin savunucuları,
toplumsal denetim mekanizmalarının ortadan kaldırılma
sının küresel i§gücü standartlarını a§ağı çektiğini, ekolojik
bozulmayı hızlandırdığını ve küresel Güney'in Kuzey' e olan
borçlarını arttırdığını öne süren i§çi sendikalarının ve çev
reci grupların sert ele§tirileriyle kar§ıla§ını§lardır. Küresel
e§itsizlik konusuna 7. bölümde tekrar döneceğiz.
Ticaretin uluslararasıla§ması finans i§lemlerindeki ser
bestle§meyle birlikte gerçekle§ıni§tir. Temel öğeleri ara
sında faiz oranlarının serbest bırakılması, kredi denetimle
rinin kaldırılması ve devletin mülkiyerindeki bankaların
ve finans kurulu§larının özelle§tirilmesi bulunmaktadır.
Finansal ticaretin küreselle§mesi, daha az kısıtlama ve daha
fazla yatırım fırsatı sağlayarak, finans sektörünün çe§itli
67
Küresel Güney: borçtan daha kötü bir kader
Dünyadaki en yoksul ve en borçlu 422 milyar $
4 7 ülkenin toplam borcu
Tüm Afrika ülkelerinin haftada dış borç geri ödemesi 200 milyon $
(yalnızca faiz) için ihtiyaç duydukları para miktarı
Benin, Burundi, Çad, Gine Bissau, Sao Tome, Togo, 16,9 milyar $
Ruanda, Orta Afrika Cumhuriyeti, Sierra Leone,
Mali, Somali ve Nijerya'nın toplam borç yükü
Kaynaklar: David Roodman, Stili Waiting far the ]ubilee: Pragmatic Solutions
ro the Third World Dept Crises, Worldwatch paper 1 555 (Washington
D.C.: Worldwatch Institute, Nisan 200 1 ) : Jubilee 2000 İngiltere web
sitesi www.jubilee2000uk.org, 1 7 Mayıs 200 1 ; Jubilee ABD ağı web sitesi
www.j2000usa.org/action5.htm; Drop the Dept web sitesi
www.dropthedept.org, 22 Mayıs 200 1 ; Joseph Kahn, "U.S. off,ers Africa
billions to fight AIDS", New York Times, 18 Temmuz 2000.
İkinci! kaynak: World Watch, c. 14, No. 4, Temmuz/Ağustos 200 1 , s. 39.
68
Aşın dllıerıleme DUıenleme az
Kon.ımaa - ı 980 O ı 992 ==:> ı 998 Düşük gümrük vergisi
Dev<ıt mülkiyeti özelleştirme
ı4
Yabancı müldyeti hiç yok • Yabana mi.lkiye1i
'ıleni Zelanda
:{):;> ABD
--------- -<:X> ingiltere
!-()======� Rusya
-----<)::::;;> Fransa
�Japonya
---<::);:> Almanya
� Hinclstan
� G. Kore
1----cı====:> çin
--------cı::> Şili
Arjanfin
---<):> Brezilya �
69
geli§melere ili§kin değerli bilgiler elde etmek için de küresel
elektronik ağlardan yararlanmaktadır. 2000 yılında 'e-i§let
meler', 'dot.com firmaları' ve bilgi tabanlı 'yeni ekono
mi'nin diğer sanal katılımcıları Web üzerinden yalnızca
ABD'de yakla§ık 400 milyar dolarlık i§lem yapmı§tır. 2003
yılında küresel i§letme-i§letme arasındaki i§lemlerin 6
trilyon dolara ula§acağı tahmin edilmektedir. New York,
Londra, Frankfurt ve Tokyo'daki hisse senedi borsalarını
birbirine bağlayacak giri§imler ileri bir planlama a§amasına
ula§mı§tır. Siberuzaydaki böyle bir finansal 'süper market',
elektronik kollarını, milyarlarca i§lemi nefes kesen bir hızla
bir yerden diğerine gönderen sayısız bağımsız yatırım ağını
kapsayarak yerkürenin tamamına yayılmı§ olacaktır.
Ancak, bu küresel finans i§lemlerinin içerdiği paranın
büyük bir bölümünün, satılabilir mallar üretmek için ma
kineleri bir araya getirmek veya hammaddeleri ve çalı§an
ları bir araya getirme türünden üretken yatırımlar için ser
maye sağlamakla fazla bir ilgisi bulunmamaktadır. Finansal
geli§menin büyük bölümü yüksek riskli 'hedge fonları' ve
tümüyle paranın kullanıldığı diğer döviz ve menkul kıymet
ler piyasaları biçiminde olmu§tur. Bu piyasalarda gelecekte
yapılacak üretimden kar elde etmeye yönelik birtakım i§
lemler gerçekle§tirilmektedir. Diğer bir deyi§le, yatırımcı
lar, henüz mevcut olmayan mallar veya döviz kurları üzerine
bahis oynamaktadırlar. Örneğin, 2000 yılında sadece küre
sel döviz piyasalarında bir günde 2 trilyon ABD dolarını
a§an bir tutara e§değer miktarda bir para alı§veri§i olmu§
tur. Yüksek riskli finans araçları geli§tirerek piyasalara su
nan, çok hassas hisse senedi piyasalarının egemenliğindeki
dünya finans sistemlerinin özelliği, buralarda meydana
70
'-J
Resim 8. New York Hisse Senedi Borsası. Her i§lem gününde ortalama olarak milyarlarca hisse senedi el de
ği§tirmektedir.
gelen hızlı ini§ çıkı§lar, a§ırı rekabet ve genel bir güven
sizliktir. Küresel spekülatörler, geli§en ülkelerin geli§mekte
olan piyasalarından astronomik karlar elde etmek için ge
nellikle zayıf finans ve bankacılık düzenlemelerinden yarar
lanmaktadır. Bununla birlikte, uluslararası sermaye akı§ları
hızlı bir §ekilde tersine dönebildiği için, bir bölgenin tama
mının toplumsal refahını tehlikeye sokan yapay geni§leme
ve çökü§ döngüleri yaratabilmektedir. 1 997-8 Güneydoğu
Asya Krizi, finans i§lemlerinin küreselle§mesinin meydana
getirdiği son ekonomik tersine dönü§lerin yalnızca bir ör
neğidir.
72
tamamını kullandılar. Bunların sonucunda ekonomik
üretim dü§tü, i§sizlik arttı ve ücretler geriledi. Yabancı
bankalar ve kreditörler, yeni kredi taleplerini geri çevi
rerek ve mevcut kredilerin vadesini uzatmayı reddede
rek tepki gösterdi. 1 997'nin sonlarında, bölgenin ta
mamı, küresel ekonomiyi durgunluğa sürükleme teh
likesini doğuran bir finans kriziyle kar§ı kar§ıya kaldı.
Bu feci sonuç, ancak uluslararası kurtarma paketleri
ve, buna ek olarak, Güneydoğu Asya §irketlerinin ti
cari varlıklarının yabancı yatırımcılara yok pahasına
satılması yoluyla güçlükle önlendi. Bugün Güneydoğu
Asya'nın sıradan insanları, ekonomik çökü§ün yıkıcı
toplumsal ve siyasi sonuçlarına katlanmaktadır.
73
lebilir. 1 999'da önde gelen 200 UÖŞ'nin 1 4 2'si sadece üç
ülkede -ABD , Japonya ve Almanya- üslenmi§ti.
Ekonomik güçleri açısından ulus-devletlerle yarı§an bu
§irketler dünyadaki yatırım sermayesinin, teknoloj inin ve
uluslararası pazarların b ü y ü k b ö l ü m ü n ü dene timleri
altında bulundurmaktadır. UÖŞ'ler küresel pazardaki üstün
konumlarını sürdürmek için çoğu kez diğer §irketlerle bir
le§mektedir. Son §irket birle§melerinden bazıları §unlar
dır: dünyanın en büyük internet sağlayıcısı AOL'nin eğlence
devi Time-Wamer'la 1 60 milyar dolarlık evliliği, Chrysler
Motors'un Daimler-Benz tarafından 43 milyar dolara satın
74
�-
..;ıac ... �pc>
'-.1
vı
• Yer
� Üre�len araç
)
+ Boeysel porçalar
* Manfal
• Yedek parça
76
Hiç ku§kusuz, UÖŞ'lerin giderek artan güçleri, uluslara
rası ekonominin yapısını ve i§leyi§ini büyük ölçüde deği§
tirmi§tir. Bu dev §irketler ve bunların küresel stratejileri,
dünyadaki ticaretin akı§ının, sanayilerin yer seçiminin ve
diğer ekonomik faaliyetlerin önemli belirleyicileri duru
muna gelmi§tir. Bunun sonucunda, UÖŞ'ler birçok ülkenin
ekonomik, siyasi ve toplumsal refahını etkileyen çok
önemli oyuncular haline gelmi§tir.
Nokia'nı n Finlandiya
Ekonom i s indeki Yeri
77
yıllık satı§ları neredeyse ülkenin ulusal bütçesine e§it
tir. Bununla birlikte, son yıllarda Nokia'nın büyüme
hızı yava§ladığında, §irket yöneticileri, ülkedeki, oran
larındaki artı§ın göreli olarak hızlı olduğu artan oranlı
kurumlar vergisinden §ikayetçi olduklarını belirtmi§
lerdir. Bugün birçok Finlandiya vatanda§l, göreli olarak
az sayıdaki Nokia yöneticisi tarafından alınan karar
ların, hükümeti kurumlar vergisi oranlarını dü§ürmeye
ve ülkenin cömert ve e§itlikçi refah sistemini ortadan
kaldırmaya zorlayacağından korkmaktadır.
78
tünle§tirilmesi ve serbestle§tirilmesi için neoliberal çıkar
ların birbiriyle uyumla§tırılması olmu§tur.
IMF ve Dünya Bankası geli§mi§ ülkelere, çok ihtiyaç
duydukları kredileri verme kar§ılığında, kredi verdiği ülke
lerden 'yapısal uyum programlarını' uygulamalarını talep
etmektedir. 1 990'larda geli§mekte olan ülkelere dayatılan
bu neoliberal politikalar dizisi genellikle 'Washington An
la§ması' olarak ifade edilmektedir. Bunlar 1 970'lerde IMF
danı§manı olan John Williamson tarafından geli§tirilmi§
ve kurallar biçiminde hazırlanmı§tır. Programın çe§itli bö
lümleri esas olarak 1 970'ler ve 1980'lerden kalan yüksek
miktarda dı§ borcu olan ülkelere yöneliktir. Bu belgenin
resmi amacı, borçlu ülkelerin aldıkları borçları geri öde
mede daha iyi bir durumagelmeleri için bu ülkelerin ekono
mi mekanizmalarında reform yapılmasıdır. Ancak, progra
mın ko§ulları, uygulamada yeni bir tür sömürgeciliği ifade
etmektedir. Washington Anla§ması'nın Williamson tara
fından tanımlanan on noktası, borç alabilecek duruma gel
meleri için hükümetlerden a§ağıdaki yapısal düzenlemeleri
gerçekle§tirmelerini talep etmektedir:
79
5. İhracata yönelik büyürneyi destekleyecek rekabetçi
döviz kurları;
6. Ticaretin serbestle§tirilmesi ve bunun yanı sıra,
ithalatçı belgesi sisteminin ortadan kaldırılması
ve gümrük vergilerinin azaltılması;
7. Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının te§vik
edilmesi;
8. Devlet i§letmelerinin özelle§tirilmesi ve böylece
etkin yönetime ve iyile§mi§ bir performansa ula
§ılması;
9. Ekonominin serbestle§tirilmesi;
10. Fikri mülkiyet haklarının korunması.
80
en büyük bölümü mevcut borçların geri ödenmesine ayrıl
maktadır. Örneğin, 1 997'de geli§mekte olan ülkeler yeni
borç olarak yalnızca 269 milyar dolar almı§ken, 292 milyar
dolarlık borç geri ödemesi gerçekle§tirmi§lerdir. Bunun an
lamı, küresel Güney'den Kuzey'e 23 milyar dolarlık bir net
servet aktarımıdır. Küreselle§me kar§ıtı güçlerin baskısı
altında kalan IMF ve Dünya Bankası, borcun tümüyle silin
mesi §eklindeki yeni bir politikayı ancak son zamanlarda
ve özel durumlarda ele almaya razı olmu§tur.
81
felç oldu. 2002 Ocak ayında büyük kentlerdeki şiddetli
sokak protestolarından sonra, Arjantin 1 4 1 milyar do
larlık devasa kamu borcunun ödemesini aksatacağını
resmen ilan etti. Ülkenin iki hafta içerisindeki beşinci
başkanı olan Eduardo Duhalde, ülkenin mali ve top
lumsal çöküşünü önlemek için insanların tasarruf
mevduatı hesaplarından çekebilecekleri para mikta
rına sınırlama getirdi ve peso ile doların ilişkisini kesti.
Peso, birkaç saat içinde değerinin üçte birini kaybetti
ve sıradan insanların emeklerinin ürünlerini yok etti.
Bu arada başkan şunu itiraf etti: "Arj antin mahvoldu,
battı ve bu neoliberal model, kendisiyle birlikte her
şeyi silip süpürdü."
82
IV. Bölüm
83
duygusunu sağlayan psikolojik temellere ve kültürel var
s ayırolara dayanmaktadır. İnsanların kendi ulus -dev
letlerinin üstünlüğüne olan inançları, Ötekinin §eytani
görüntüleri tarafından desteklenince, modern devletin
muazzam üretim yeteneğinin geçtiğimiz yüzyılda 'dünya
sava§ları' için gerekli maddi araçları sağlamasına benzer
§ekilde, büyük ölçekli sava§lar için zihinsel enerjiyi de sağ
lamı§tır.
Küreselle§menin çağda§ göstergeleri, bu eski ülke sı
nırlarının içine kısmen nüfuz edilmesine ve bu süreçte
katı kavramsal sınırların ve kültürel sınır çizgilerinin bu
lanıksızla§masına yol açmı§tır. Bu eğilimleri vurgulayan
ve hiper-küreseki cephede yer alan yorumcular, 1960'lar
dan günümüze kadar uzanan dönemin siyaset, yönetim ve
yöneti§imde radikal bir 'sınırsızla§tırılma' ile belirlen
diğini ifade etmi§lerdir. Bu türden dü§üncelerin en iyi
ihtimalle zamansız ve en kötü ihtimalle hatalı olduğunu
dü§ünen küreselle§me ku§kucuları, modern toplumsal
ya§amın siyasi kucaklayıcısı olarak ulus-devletin hala uy
gun olduğunu iddia etmekle kalmamı§, aynı zamanda yeni
bölgesel egemenlik biçimleri olarak bölgesel blokların
ortaya çıktığına i§aret etmi§lerdir. İki grup da, modern ulus
devletin geleceğine ili§kin farklı değerlendirmelerde bulu
nurken, aynı zamanda siyasi ve ekonomik faktörlerin göreli
önemi konusunda da tartı§maktadırlar.
Bu görü§ farklılıkları, siyasi küreselle§menin kapsamını
sorgulayan üç temel soruya yol açmı§tır. Birincisi, ulus
devletin gücünün, ülke içine muazzam sermaye, insan ve
teknoloji akı§ındandolayı azaldığı gerçekten doğru mudur?
İkincisi, bu akı§ların asıl nedenleri siyasette mi yoksa eko-
84
nomi de aranmalıdır? Üçüncüsü, küresel yöneti§imin doğu
§Una mı tanıklık ediyoruz? Bu sorulara ayrıntılı olarak ce
vap vermeden önce, modern ulus-devlet sisteminin temel
özelliklerini kısaca inceleyelim.
85
1. Dünya, hiçbiri üstün bir otoriteye sahip olmayan
bağımsız devletlerden olu§maktadır ve bu devletler
arasında bölünmü§tür.
2. Yasa yapma, anla§mazlıkların çözümü ve yasaların
uygulanması süreçleri büyük ölçüde tek tek devlet
lerin kendi ellerindedir.
3. Uluslararası hukuk, bir arada ya§amanın asgari ku
rallarını ortaya koymaya yöneliktir; kalıcı ili§ki
lerin geli§ tirilmesi bir hedeftir, fakat bu ancak dev
letin amaçlarının gerçekle§tirilmesi ölçüsünde söz
konusudur.
4. Sınır ötesindeki hatalı davranı§ların sorumluluğu,
sadece bundan etkilenenleri ilgilendiren 'özel bir
sorun'dur.
5. Bütün devletler yasa önünde e§ittir, fakat yasal ku
rallar güç asimetrilerini dikkate almaz.
6. Devletler arasındaki görü§ ayrılıkları güç kullanı
larak giderilebilir; etkin güç ilkesi geçerlidir. Güç
kullanımına ba§vurmayı durduracak hiçbir yasal
engel yoktur; uluslararası yasal kurallar yalnızca
asgari bir koruma sağlayabilir.
7. Bütün devletlerin ortak önceliği, devletin özgür
lüğü önündeki engellerin asgariye indirilmesidir.
86
dünya üzerinde Avrupa siyasal yönetim tarzının yayılma
sına katkıda bulundu.
Modern ulus-devlet sistemi, olgunla§mı§ biçimine, I.
Dünya Sava§ı sonrasında, ABD Ba§kanı Woodrow Wil
son'ın ulusların kendi geleceklerini belirleme ilkesine da
yalı ünlü 'On Dört Maddesi'yle ula§tı. Fakat Wilson'un,
tüm ulusal kimlik biçimlerinin bağımsız bir 'ulus-devlet'
olarak ifade edilmesi varsayımının hayata geçirilmesinin
oldukça zor olduğu görüldü. Bundan ba§ka, Wilson, öner
diği devletlerarası sistemin etik ve yasal doruğu olarak ulu�
devleti kabul ederek, dünyanın büyük güçlerini küresel öl
çekte bir ba§ka sava§a götüren radikal etnik milliyetçi
87
güçlere, istemeyerek de olsa bir ölçüde me§ruluk sağlamı§
oldu.
Bununla birlikte, Wilson'un ulus-devlet taahhüdü,
Milletler Cemiyeti adlı yeni bir uluslararası örgütün hima
yesinde küresel bir kolektifgüvenlik örgütü kurma hayaliyle
aynı zamanda ortaya çıktı. Uluslararası i§birliğine kurumsal
bir anlam kazandırma dü§üncesi, nihayet 1 945 'te Birle§mi§
Milletler'in kurulmasıyla hayata geçirildi. BM ve palazla
nan diğer devletlerarası örgütlerin kökeni, büyük ölçüde
modern ulus-devlet sistemine dayalı bir siyasi düzen olsa
da, bu örgütler siyasi faaliyetlerin giderek ulusal sınırların
ötesine uzanmasında katalizör rolü de oynadılar.
Küreselle§me eğilimleri 1970'lerde güçlenince, bağım
sız devletlerden olu§an uluslararası topluluğun hızlı bir
§ekilde, ulus-devletlerin egemenliğine meydan okuyan kü
resel bir siyasi kar§ılıklı bağımlılık ağına dönü§mekte oldu
ğu görüldü. 1 990' da, Körfez Sava§ı öncesinde, George H.
W. Bush 'yeni bir dünya düzeni'nin ortaya çıktığını ilan
ederek Westfalya modelinin sona erdiğini açık biçimde
beyan etti. Bu düzenin !iderleri, sınır ötesindeki hatalı hare
ketlerin, sadece ondan etkilenen devletlerin sorunu olduğu
görü§üne artık saygı göstermiyordu. Bunun anlamı, modern
ulus-devlet sisteminin artık geçerli olmadığı mıydı?
88
dana getirdiği bir ikincil olgu olarak görür. Bunlar, siyasetin,
hükümetlerin kısıtlayıcı politikaları ve düzenlemeleri tek
rar hayata geçirmeye yönelik tüm çabaları bastıracak, önle
nemez bir tekno-ekonomik yıkıcı güç tarafından neredeyse
etkisiz hale getirildiğini öne sürmektedir. Ekonomiye siya
setten ayrı ve ondan üstün bir iç mantık bah§eden bu yo
rumcular, dünya tarihinin yeni bir a§amasına geçileceği
beklentisi içindedirler. Bu a§ama, hükümetlerin temel ola
rak küresel kapitalizm için bir süperiletken rolü üstleneceği
bir a§ama olacaktır.
Hiper-küresekiler 'sınırların ortadan kalktığı bir dün
yanın' ortaya çıkacağını öne sürmektedirler. Böylece, kü
reselle§menin kaçınılmaz olarak, artık ülke sınırlarını siyasi
ve toplumsal deği§imin anla§ılmasında anlamlı bir kavram
olma özelliğini kaybedeceği konusunda kamuoyunu ikna
etmek istemektedirler. Bu nedenle, siyasi gücün küresel
toplumsal formasyonların elinde olduğunu ve toprak bü
tünlüğüne dayalı devletler yerine, küresel ağlar aracılığıyla
ifade edildiğini ileri sürmektedirler. Aslında, ulus-devletle
rin küresel ekonomideki egemen rollerini §imdiden kay
bettiklerini iddia etmektedirler. Sınırsal bölünmeler gide
rek geçerliliğini yitirdikçe, devletler kendi sınırları içinde
toplumsal ya§amın yönünü belirlemede daha da etkisiz hale
gelmektedir. Örneğin, küresel sermaye piyasalarının i§le
yi§i, ulus-devletlerin döviz kurlarını denetleme veya ülke
parasını koruma yeteneklerini azalttıkça, bu devletler uygu
lanmasında hiçbir denetim güçlerinin olmadığı, ba§ka yer
lerde verilmi§ ekonomik kararların dayattığı bir düzen kar
§ısında savunmasız duruma dü§mektedir. Hiper-küresel
ciler, geleceğin minimalist siyasi düzeninin, birbiriyle ade-
89
ta kesintisiz bir küresel üretim ve mübadele ağıyla bağlan
mı§ bölgesel ekonomiler tarafından belirleneceğini iddia
etmektedirler.
Bir grup küreselle§me ku§kucusu, bunun tersine, küre
selle§ me güçlerinin serbest bırakılmasında siyasetin, özel
likle siyasi gücün ba§arılı bir §ekilde harekete geçirilmesi
yoluyla oynadığı merkezi role dikkati çekerek bu görü§e
kar§ı çıkmaktadır. Bunların görü§üne göre, küresel ekono
mik faaliyetin hızla geni§lemesi ne piyasanın doğal yasasına
ne de bilgisayar teknolojisindeki geli§melere indirgenebilir.
Bu geni§leme, 1 980'lerde ve 1 990'larda neoliberal hükü
metlerin sermaye üzerindeki uluslararası kısıtlamaları kal
dıran siyasi kararlarıyla ortaya çıkmı§tır. Bu kararlar uygu
lamaya konulunca, küresel piyasalar ve yeni teknolojiler
bu geli§mede yerlerini almı§lardır. Bu bakı§ açısının anlamı,
ülke sınırlarının hala önemli olduğudur. Bu nedenle, küre
selle§me ku§kucuları, modern ulus-devlet ya da küresel
kentler biçiminde faaliyet gösteren geleneksel siyasi birim
lerin hala geçerli olduğunda ısrar etmektedirler.
Benim görü§üme göre, hem hiper-küreselcilerin hem
de ku§kucuların görü§leri, yumurta-tavuk örneğinde olduğu
gibi iç içe geçmi§ durumdadır. Ne de olsa, kar§ılıklı bağımlı
lığın ekonomik biçimleri siyasi kararlarla harekete geçiril
mekte, fakat bu kararlar belli ekonomik bağlamlarda veril
mektedir. Önceki bölümlerde i§aret ettiğimiz gibi, küresel
le§menin ekonomik ve siyasi yönleri birbiriyle büyük ölçü
de ili§kilidir. Ticaretin serbestle§tirilmesi ve düzenlerne
lerin ortadan kaldırılması biçimindeki son ekonomik geli§
melerin, devletlerin, özellikle de küresel Güney'in elindeki
siyasi alternatifleri önemli ölçüde kısıtladığı açıktır. Ör-
90
neğin, sermayenin vergilerden ve diğer ulusal politika kısıt
lamalarından kurtulması çok daha kolayla§mı§tır. Bu yüz
den, küresel piyasalar, çoğu kez hükümetlerin bağımsız ulu
sal politika hedefleri belirleme ve kendi ulusal standart
larını uygulama güçlerini baltalamaktadır. Bu nedenle,
ulus-devletin egemen bir birim olma gücünü yitirdiğini ve
bunun sonucunda devlet gücünün, çe§itli ulus-ötesi kuru
lu§ların yanı sıra, bölgesel birliklere ve yerel yönetimlere
devredildiğini kabul etmek durumundayız.
Öte yandan, ulus-devletin verdiği bu türden bir ödün,
küresel güçlerin i§leyi§i kar§ısında etkisiz izleyiciler haline
geldikleri anlamına gelmez. Hükümetler hala ekonomi
lerini küresel yatırımcılar için çekici ya da daha az çekici
hale getirecek önlemleri alabilirler. Buna ek olarak, ulus
devletler eğitim, altyapı ve en önemlisi nüfus hareketleri
üzerindeki denetimlerini sürdürmü§lerdir. Aslında, göçle
rin denetlenmesinin, nüfus kayıtları ve nüfusun izlenmesi
ile birlikte, küresel bütünle§me §eklindeki genel eğiliminin
en dikkate değer istisnası olduğu ifade edilmektedir. Dünya
nüfusunun yalnızca % 2'si doğduğu ülke dı§ında ya§adığı
halde, göç, denetimi geli§mi§ ülkelerde en önemli sorun
lardan biri haline gelmi§tir. Birçok hükümet nüfus akı§
larını ve özellikle de küresel Güney'in yoksul ülkelerinden
gelen akı§ları sınıdandırmaya çalı§maktadır. ABD'de bile
1 990'larda 600.000 ki§i olan yıllık göçmen akı§ı, 20. yüz
yılın ilk iki onyılındaki düzeyin yarısına ancak ula§mı§tır.
Son olarak, dünyada 9! 1 1 terörist saldırılarına bir tepki
olarak uygulamaya konulan çok sert ulusal güvenlik ön
lemleri, hiper-küreselcilerin sınırlardan arınmı§ bir dünya
tahminlerinin tersi bir siyasi dinamiği yansıtmaktadır. Bazı
91
Küreselle§en dünyada ulus-devlet
Elektronik
Füzeler
para transterleri
92
lerle kar§ıla§tığını kabul ederken, ulus-devletin ölümünün
eli kulağında olduğu §eklindeki zamansız açıklamaları da
reddetmemiz gerekmektedir. Çağda§ küreselle§me, bir yan
dan geleneksel siyasi düzenlemeleri sarsan ülke ötesi top
lumsal alanların ve kurumların geli§mesini te§vik ederken,
diğer yandan da iç ve dı§ politikalar arasındaki geleneksel
sınır çizgilerinden bazılarını bulanıkla§tırmı§tır. Dünya,
2 1 . yüzyılın ba§langıcında, modern ulus-devlet sistemi ile
küresel yöneti§imin postmodern biçimleri arasındaki bir
geçi§ a§amasında bulunmaktadır.
Siyasi Kü reselleşme ve
Küresel Yönetişim
93
iller ve eyaletler kredi alabilmek için kendi ticaret gündem
lerini ve finans stratejilerini geli§tirmeye ba§lamı§lardır.
Belediye düzeyinde uluslararası i§birliğinin bir örneği, sınır
ötesi ortak yerel sorunları çözmek için i§birliği giri§imleri
gerçekle§tiren Dünya Metropoller Birliği gibi güçlü kent
ağlarının ortaya çıkmasıdır. Tokyo, Londra, New York ve
Singapur gibi 'küresel kentler'in birbirleriyle ili§kileri, ken
di ülkelerindeki birçok kentle ili§kilerinden daha sıkıdır.
Bölgesel düzeyde, çok taraflı örgütlerde ve anla§malarda
olağanüstü bir artı§ görülmü§tür. Bölgesel birlikler ve
ajanslar tüm dünyada hızla ortaya çıkmı§tır ve bu durum
bazı gözlemcileri, bunların temel yöneti§im birimi olarak
ulus-devletlerin yerini alacağı §eklinde tahminlere yö
neltmi§tir. Bölgesel ekonomileri bütünle§tirme giri§imleri
olarak ba§layan bu bölgesel bloklar, bazı durumlarda, ortak
yöneti§im kurumlarına sahip gev§ek siyasi federasyonlar
haline gelmi§ bulunmaktadır. Örneğin, Avrupa Birliği,
1 95 0'de Fransız dı§i§leri bakanı Robert Schuman'ın, Fran
sız ve Alman kömür ve demir üretimini düzenieyecek bir
ulus-ötesi kurum yaratmayı hedefleyen mütevazı planıyla
ba§lamı§tır. Yarım yüzyıl sonra, 1 5 üye ülke, ortak kamu
politikaları üreten ve bağlayıcı güvenlik düzenlemeleri ta
sarlayan siyasi kurumlara sahip sıkı bir birlik olu§turmu§
tur. 1 99 1 'de Sovyetler Birliği'nin çözülmesinden sonra da,
Doğu Avrupa'daki pek çok eski komünist ülke AB'ye gir
mek için ba§vuruda bulunmu§tur.
Devletler, küresel düzeyde, aralarında BM, NATO,
DTÖ ve OECD'nin de yer aldığı bazı uluslararası örgütler
kurmu§tur. Bu örgüdere üyelik sadece devletler için müm
kündür ve karar alma yetkisine, ulusal hükümetlerin tem-
94
Açıklama
"'
•'
KUZEYAllANilK
O<Y!NVUSU
95
silcileri sahiptir. Bu dünya örgütlerinin sayısının çoğal
ması, ulus-devletlerin, her yere yayılan bu kar§ılıklı top
lumsal bağımlılık ağlarını yönetmede giderek zorlandıkla
rını göstermektedir.
Son olarak, küresel yöneti§imin ortaya çıkmakta olan
yapısını, binlerce gönüllü, sivil toplum kurulu§undan
olu§an 'küresel sivil toplum' da biçimlendirmektedir. Ulus
lararası Af Örgütü ve Greenpeace gibi uluslararası STK'ler,
ulus-devletlerin ve devletlerarası örgütlerin verdiği siyasi
ve ekonomik kararlara meydan okuyan milyonlarca sıradan
vatanda§ı temsil etmektedir. Bu örgütlerden bazılarının
anti-küreseki faaliyetlerini 8. bölümde ele alacağız.
Bazı küreselle§me ara§tırmacıları, siyasi küreselle§
menin, bu geli§en küresel sivil toplum alanında yer alan
96
ulus-ötesi demokratik toplumsal güçlerin ortaya çıkmasını
kolayla§tıracağına inanmaktadır. Demokratik haklar ile
bağımsız ülke birimi arasındaki sınırlı ili§kinin eninde so
nunda sona ereceği tahmininde bulunan bu iyimserler, Ba
tı'nın kozmopolit ideallerine, uluslararası hukuk düzenle
melerine ve çe§itli devletler ve sivil toplum kurulu§ları
arasında geni§leyen ili§ki ağına dayalı demokratik bir kü
resel yöneti§im yapısının ortaya çıkacağını dü§ünmekte
dirler. Böyle umut verici bir senaryo gerçekle§irse, siyasi
küreselle§menin nihai sonucu, kar§ılıklı ho§görü ve hesap
verilebilirlik bütünü içinde geli§en çoğul kimliklerin teme
lini olu§turacak olan kozmopolit bir demokrasinin ortaya
çıkması olabilir. Bu görü§ün ba§lıca savunucularından Da
vid Held'e göre, geleceğin kozmopolit demokrasisi a§a
ğıdaki siyasi niteliklere sahip olacaktır:
97
kar§ı çıkmaktadırlar. Ele§tirilerin çoğu, böyle bir bakı§ açı
sının, bugünkü siyasi geli§melerin içinde kamu politikaları
düzeyinde yer alamayan soyut bir idealizme dü§tüğü suçla
masına indirgenebilir. Ku§kucular, ayrıca, kozmopolitlik
savunucularının, küresel demokrasinin kültürel açıdan ola
bilirliği konusunu ayrıntılı olarak ele almadıkları ku§
kusunu dile getirmi§lerdir. Diğer bir deyi§le, dünya üzerin
deki kültürel, siyasi ve ekonomik etkile§imin artması, kar§ı
lıklı uzla§ma ve farklılıklara kar§ı ho§görü gösterıneyi öngö
ren mü§fik bakı§ açısı kadar, direnme ve muhalefet imka
nını da ortaya çıkarmı§tır. Küreselle§menin bu kültürel
boyutunu izlemek için bir sonraki bölüme geçelim.
98
V. Bölüm
KÜRESELLEŞMENiN
KÜLTÜREL BOYUTU
99
göz önüne alındığında, bunlar kültür alanında özel bir öne
me sahip olmaktadır.
Son onyıllarda kültürel kar§ılıklı ili§kiler ve bağımlılıklar
ağındaki hızlı geli§me üzerine, bazı yorumcular, çağda§ kü
reselle§menin temelinde kültürel uygulamaların olduğunu
ileri sürmü§tür. Ancak kültürel küreselle§me rock'n'roll'un,
Coca-Cola'nın ve futbolun dünya üzerinde yayılmasıyla
birlikte ortaya çıkmamı§tır. 2. Bölümde i§aret ettiğimiz
gibi, uygarlığa ili§kin mübadelelerdeki yaygınla§ma, mo
dernlikten çok daha eskilere dayanmaktadır. Yine de, çağ
da§ dönemde kültürel aktanının hacmi ve kapsamı önceki
dönemlerdekini çok a§mı§tır. İnternet ve diğer yeni tek
nolojiterin sağladığı olanaklar sayesinde, bireycilik, tüke
ticilik ve çe§itli dini ifade tarzları, daha önce görülmemi§
bir serbestlikle ve yaygınlıkla dünyayı dola§maktadır. Gö
rüntüler ve dü§ünceler bir yerden diğerine daha kolay ve
hızlı bir §ekilde gönderilebilir hale geldikçe, insanların gün
delik ya§amlarını derinden etkilemektedir. Günümüzde,
kültürel uygulamalar çoğu kez kent ve ulus gibi sabit
yerellikleri a§makta ve sonunda egemen küresel temalada
etkile§im yoluyla yeni anlamlar kazanmaktadır.
Kültürel küreselle§me ara§tırmacılarının ele aldığı ko
nular çok geni§tir ve ortaya attıkları sorular bu kısa giri§te
ayrıntılarıyla anlatılamayacak kadar çoktur. Bu bölümde,
ilgili konuların uzun bir listesini vermek yerine, §U dört
önemli konu üzerinde yoğunla§acağız: geli§en küresel kül
türde aynı olma ve farklı olma arasındaki gerilim; ulus
ötesi medya §irketlerinin popüler kültürün yayılmasındaki
önemli rolü; dillerin küreselle§mesi; maddeci ve tüketirnci
değerlerin dünyanın ekolojik sistemleri üzerindeki etkisi.
1 00
Küresel Kültür: Benzerlik m i Farkl ı l ı k m ı ?
1 01
George Ritzer, fast-food restoranı ilkesinin dünyanın geri
kalanının yanı sıra Amerikan toplumunun da giderek daha
büyük kesimine egemen olmasına yol açan çok sayıda sos
yokültürel süreci anlatmak için 'McDonaldla§ma' deyimini
ortaya atmı§tır. Bu ilkeler, ilk bakı§ta, insanların ihtiyaçla
rını kar§ılama çabası olarak akılcı görünmektedir. Ancak,
'sizi gülümserken görmekten ho§landığını' öne süren ve
sürekli tekrarlanan TV reklamlarının dı§ görünü§lerinin
arka planı incelendiğinde, bazı ciddi sorunlar belirlenebilir.
Bunlardan birini ele alırsak, genellikle besleyici değeri dü
§ük ve özellikle yağ içerikleri yüksek olan fast-food gıdalar
ile, kalp hastalıkları, diyabet, kanser ve çocuklarda obezite
gibi ciddi sağlık sorunlarının artması arasında bir ili§ki
olduğu gösterilmi§tir. Bundan ba§ka, 'akılcı' hızlı hizmet
i§letmelerinin ki§isel olmaktan uzak, rutin faaliyetleri, as
lında, kültürel çe§itliliğin ifade biçimlerini bastırmaktadır.
Uzun dönemde, dünyanın McDonaldla§ması, insanın yara
tıcılığını engelleyen ve toplumsal ili§kileri insancıl
olmaktan uzakla§tıran tekdüze standartların zorla kabul
ettirilmesi anlamına gelmektedir.
Belki de, bu karamsar hiper-küresekiler arasında konu
üzerinde en fazla kafa yoran analist Amerikalı siyasal ku
ramcı Benjamin Barber'dır. Bu konuya ili§kin popüler kita
bında okuyucularını, 'McDünya' olarak adlandırdığı, dün
yanın çe§itlilik gösteren topluluklarını hızlı bir §ekilde,
yavan bir tekdüze piyasaya dönü§türen ruhsuz bir tüketici
kapitalizmine kar§ı uyarmaktadır. Barber'a göre, McDün
ya, yüzeysel Amerikan popüler kültürünün 1 950'lerde ve
1960'larda bir araya getirilmi§ olan ve yayılınacı ticari çı
karlarca yöntendirilen bir ürünüdür. Müzik, video, tiyatro,
1 02
Amerikan ya§am tarzı
Lake Ridge, Virginia'da mevcut 104
ambalajlı ekmek çeşidi sayısı
Kaynaklar: Eric Schossle r, Fasr Food Narian (Hougton & Miffiin, 2001), s.
47; www.naa.org/info/facts00/1 ! .htm; Consumer Reporrs Buying Gide 2001
(Consumers Union, 200 1 ) , s. 147-163; Laurie Garrett, Berrayal of Trust
(Hyperion, 2000) , s. 353; www.roper.com/news/content/news 1 69.htm;
The World Almanac and Book of Facrs 2001 (World Almanac Books,
200 1 ) , s. 3 1 5 ; www.starbucks.com.
1 03
kitaplar ve eğlence parklarının tamamı, ortak logolar, rek
lam sloganları, starlar, §arkılar, markalar ve reklam müzik
leri çevresinde ortak zevkler yaratan Amerikan imaj ihracat
ürünü olarak üretilmi§tir.
Barher'ın kültürel küreselle§menin içyüzünü iyi bir §e
kilde ortaya koyan ara§tırmasında, MeDünya'nın sömür
gele§tirme eğilimlerinin 'cihat' biçimindeki kültürel ve
siyasi direni§leri kı§kırttığına ili§kin önemli bir saptama
da yer almaktadır. Bunlar, Batı'nın her türlü türde§le§tirme
güçlerini reddetmeye ve onlara kar§ı koymaya çalı§an yö
resel tepkilerdir. 1 . Bölümde Usame bin Laden'in yapıbozu
muna ili§kin anlatımımızda i§aret ettiğimiz gibi, Cihat,
kültürel açıdan belli bir yöne gidi§in karanlık yüzünü olu§
turan kökten dinciliğin ve etnik milliyetçiliğin öfkesinden
doğmu§tur. Birbirine kar§ıt evrensel ernellerin te§vik ettiği
Cihat ve McDünya, kendilerine popüler sadakati sağlamak
için §iddetli bir kültürel mücadelede kar§ı kar§ıya gelmi§
lerdir. Barber, her iki gücün de sonuçta katılımcı bir de
mokrasi tarzına kar§ ı i§lediklerini öne sürmektedir. Çünkü,
her ikisi de sivil özgürlükleri bastırmaya aynı ölçüde eği
limlidir ve bu yüzden küresel bir demokratik gelecek olana
ğını engellemektedir.
İyimser hiper-küreselciler, kültürel küreselle§menin
benzerlikleri arttırdığı konusunda kötümserlerle aynı gö
rü§tedirler, fakat onlar bu sonucu iyi bir §ey olarak görmek
tedirler. Örneğin, Amerikalı toplumsal kurarncı Francis
Fukuyama, dünyanın Amerikanla§masını demokrasinin
ve serbest piyasanın yayılmasıyla bir tutarak, Angio-Ame
rikan değerlerinin ve ya§am tarzlarının yaygınla§masını
kesin bir memnuniyetle kar§ılamaktadır. Fakat iyimser
1 04
Resim 10. Cihat ve McDünya: Endonezya'da fast-food satı§ı.
1 05
yere doğru yöneli§ler, Batı'nın benzerliğe zorlayan tüketici
güçleri tarafından tümüyle ortadan kaldırılmamakta, ter
sine, benzersiz kültürel alanlar yaratmada hala önemli rol
oynamaktadır. Robertson kültürel küreselle§menin her za
man yerel bağlamda gerçekle§tiğini öne sürerek kültürel
türde§le§me tezini reddetmekte ve kültürel alı§veri§ sonu
cunda ortaya çıkan küresel ve yerelin karma§ık etkile§imini
ifade etmek üzere 'küreselle§me'den söz etmektedir. Kül
türel 'melezliğin' ortaya çıkan görünümleri, 'benzerlik' ve
'farklılığın' belirgin göstergelerine indirgenemez. Usame
bin Laden'e ili§kin önceki tartı§mamızda i§aret ettiğimiz
gibi, bu melezle§me süreçleri en açık biçimde moda, müzik,
dans, film, yiyecek ve dilde görülmektedir.
Bana göre, hiper-küreselcilerin ve ku§kucuların görü§l
eri birbiriyle çok da uyu§maz değildir. Kültürel sınırların
ötesindeki çağda§ ya§am ve eylem deneyimleri, hem ge
leneksel dü§üncelerin yok olması hem de yeni simgesel
ifade biçimlerinin ortaya çıkması anlamına gelmektetir.
Yeniden biçimtendirilen aidiyetduygusu, yurtsuzluk duygu
suyla sorunlu bir biçimde bir arada var olmaktadır. Kültürel
küreselle§me insanların bilinçlerinde önemli bir kaymanın
meydana gelmesine katkıda bulunmu§tur. Aslında, mo
dernitenin eski yapılarının yerini, giderek, daha istikrarsız
bir kimlik ve bilgi duygusunun tanımladığı yeni bir 'post
modern' çerçevenin aldığı görülmektedir.
Küresel kültürel akı§ların karma§ıklığı dikkate alındı
ğında, aslında düzgün olmayan ve çeli§kili etkilerin ortaya
çıkması beklenebilir. Bazı durumlarda, bu akı§lar ulusal
kimliğin geleneksel göstergelerini, benzerlik tarafından ta
nımlanan bir popüler kültür yönünde deği§tirebilir; bazen
1 06
de belli bir kültürel yöneli§in yeni biçimlerini besleyebilir;
bazı durumlarda da kültürel melezlik biçimlerini te§vik
edebilir. Amerikanla§manın türde§le§tirme etkilerine hiç
beklemeden kar§ı çıkan yorumcuların, bugün dünyada he
men hiçbir toplumun 'otantik' ve kendine yeterli bir kül
türe sahip olmadığını unutmamaları gerekir. Hızla artan
kültürel melezlikten dolayı umutsuzluğa kapılanlar, CO§
kulu Hindistan rock §arkılarını dinlemeli, Hawai İngiliz
ce'sinin karma§ıklığı kar§ısında hayranlık duymalı ve Küba
Çin mutfağının tezzetlerini tatmalıdır. Son olarak, tüketici
kapitalizminin yayılmasını alkı§layanlar, toplumun ve doğa
nın metala§tırılmasının yanı sıra, toplumsal duygulardaki
çarpıcı azalma gibi olumsuz sonuçlara da dikkat etmelidir.
Medyan ın Rolü
1 07
ileti§im sektörünün elde ettiği 250-275 milyar dolarlık yıl
lık gelirin üçte ikisini a§an bölümünden fazlasını elde et
mi§tir. Aynı yılın ilk yarısında, küresel medya, internet ve
ileti§im alanlarında gerçekle§en §irket birle§melerinin hac
mi, 1 999 yılının ilk altı ayındakinin üç katı olmu§tur.
Daha 1 5 yıl öncesine kadar, Benjamin Barter'in doğru
bir biçimde 'bilgi eğlence telesektörü' olarak adlandırdığı
sektördeki dev §irketlerden hiçbiri, bugünkü biçimiyle bir
medya §irketi durumunda değildi. 200 1 yılında, bu §irket
lerin hemen hemen tamamı dünyadaki en büyük 300 finans
olmayan §irket arasında yer almaktadır. Bugün birçok med
ya sektörü analisti, küresel ticari-medya piyasasının ortaya
çıkmasının, 20. yüzyılın ba§larında petrol ve otomotiv sa
nayilerindekine benzer bir küresel oligopolün ortaya çıkı
§ına benzediğini kabul etmektedir. Daha önceki onyıllarda
kültürel alana önemli yenilikler getiren küçük, bağımsız
plak §irketleri, radyo istasyonları, sinemalar, gazeteler ve
kitap yayıncıları vb., medya devleri ile rekabet edemez hale
geldikçe, bu nispeten küçük i§letmelerin soyları neredeyse
tükenme durumuna gelmi§tir.
Finans ve kültür arasındaki bu zoraki evliliğin olumsuz
sonuçları ortadadır. TV programları küresel 'dedikodu pi
yasaları' haline gelmekte, her ya§tan izleyici ve okuyucu
lara, Britney Spears, Jennifer Lopez, Leonardo DiCaprio
ve Kobe Bryant gibi Amerikalı ünlülerin özel ya§amlarına
ili§kin anlamsız ayrıntıları sunmaktadır. Tüm dünyadaki
insanlar, özellikle de kuzey yarımküredeki zengin ülkelerde
ya§ayanlar, geçmi§te olmadığı kadar çok televizyon izle
mektedir. Örneğin, ABD'de evlerdeki günlük TV izleme
süresi 1 970'te ortalama 5 saat 56 dakika iken, 1 999'da 7
1 08
saat 26 dakikaya çıkmı§tır. Aynı yılda, ABD'de televizyonu
olan evlerin oranı % 98,3'ti ve bunların % 73,9'unda iki
veya daha fazla sayıda alıcı bulunuyordu. ABD tele
vizyonlarındaki reklamlar 2000 yılında daha önce görülme
mi§ düzeylere çıkmı§tır ve yerel reklamlar için verilen sık
aralar hariç, prime time TV saati ba§ına 15 dakikayı a§arak
tepe noktasına ula§mı§tır. ABD'de TV reklam hacmi,
1 970'te 3,60 milyar dolar iken, 1 999'da 50,44 milyar dolara
yükselmi§tir. Son ara§tırmalar, 1 2 ya§ındaki Amerikalı
çocukların yılda 20.000 reklam izlediklerini ve 2 ya§ındaki
küçük çocuklarda marka bağlılığının geli§mi§ olduğunu
ortaya koymaktadır.
AT&T
(a§ağıdakilerin kısmi veya çoğunluk mülkiyetine sahip)
Televizyon : 7 kanal (WB, HBO, E! dahil) , ı yapım §irk eti,
SONY
(a§ağıdakilerin kısmi veya çoğunluk mülkiyetine sahip)
Televizyon : 4 kanal (Telemundo, Music Choice, Game
Show Network dahil)
1 09
Sinema : 4 stüdyo (Columbia Pictures dahil) , ı sinema
salonu zinciri (Loews)
Müzik : 4 marka (Columbia, Epic, American dahil) , ı
kayıt stüdyosu (Whitfield)
AOL/T I M E WAR N E R
(a§ağıdakilerin kısmi veya çoğunluk mülkiyetine sahip)
Televizyon : ı5 kanal (WB, HBO, TBS, TNT, CNN dahil) ,
ikinci büyük kabiolu yayın i§leticisi, 4 yapım
§irketi (Warner Bros, Castle Rock dahil) , 6.500
film, 32.000 TV §OVU kütüphanesi, ı dijital
video kayıt §irketi (TiVo)
Dergiler: 64 dergi (People, üfe, Time dahil)
Sinema: 3 stüdyo (Warner Bros, New Line dahil)
Müzik: 40 marka (Atlantic, Electra, Rhino dahil) , ı ya
pım §irketi (Quincy Jones Entertainment Co.)
İnternet : 4 internet §irketi (America Online, Com
puServe, Netscape dahil) , 7 web sitesi (Music-
Net, Winamp, moviefone dahil)
S E RT ELSMA N N
(a§ağıdakilerin kısmi veya çoğunluk mülkiyetine sahip)
Televizyon : Avrupa'da 22 kanal, Avrupa'nın en büyük
yayıncısı
İnternet: 6 web sitesi (Lycos, MusicNet, Get Music,
barnesandnoble.com dahil)
Dergiler: 80 dergi (YM, Family Circle, Fitness dahil)
Rady o : Avrupa'da ı8 istasyon
l lo
Müzik: 200 marka ( Arista, RCA, BMG Classics dahil)
Gazete: Almanya ve Doğu Avrupa'da ll günlük ga
zete
V I V E N D I U N I VERSAL
(a§ağıdakilerin kısmi veya çoğunluk mülkiyetine sahip)
Televizyon: ıs ülkede 34 kanal (USA Networks, Sunciance
Channel dahil ) , l l ülkede kabiolu yayın
faaliyeti, 2 yapım stüdyosu (Universal Studios)
Sinema: 6 stüdyo (Universal Studios, PalyOram Films,
Gramercy Pictures dahil)
Müzik: 10 marka (lnterscope, Def Jam, MCA dahil)
İnternet : ı internet §irketi (Vizzavi) , 2 web sitesi (Get
Music, iWON.com)
111
Dergiler: 2 dergi (L'Express, L'Expansion)
Gazeteler: Fransa'da parasız dağıtılan gazeteler
V I ACOM, I N C .
(a§ağıdakilerin kısmi veya çoğunluk mülkiyetine sahip)
Televizyon: ı 8 kanal (CBS, UPN , MTV, Nickelodeon
dahil), 39 istasyon, 7 yapım stüdyosu, ı dijital
video kayıt §irketi (TiVo)
Sinema: 4 stüdyo, ı film kiralama zinciri (Blockbuster)
İnternet : 8 web sitesi (Sportsline.com,
hollywood.com, iWON.com dahil)
Dergiler: 4 dergi (BET Weekend, Emerge, Heart&Soul da
hil)
Radyo: ı84 Infinity radyo istasyonu, CBS Radio Net-
work
G E N E RAL E LECT R I C
(a§ağıdakilerin kısmi veya çoğunluk mülkiyetine sahip)
Televizyon: 1 2 kanal (NBC, A&E, Brava dahil) , 13 istasyon
ve PAX TV, 5 yapım stüdyosu, ı dijital kayıt
§irketi (TiVo)
İnternet: 6 web sitesi (Salon.com, Autobytel.com,
polo.com dahil)
WALT D I S N EY COMPANY
(a§ağıdakilerin kısmi veya çoğunluk mülkiyetine sahip)
Televizyon: ı 7 kanal (ABC, ESPN, Life -time dahil) , ı o
112
istasyon, 6 yapım stüdyosu (Bueno Vista,
Touchstone, Saban dahil)
Sinema: 6 stüdyo (Dimension, Miramax Film Corp.,
Touchstone Pictures dahil)
Radyo: 50 istasyon ve 4 kanal
Dergiler: 6 dergi (US Weekly , Discover, Talk dahil)
N EWS CORPORATION
(a§ağıdakilerin kısmi veya çoğunluk mülkiyetine sahip)
Televizyon: ı4 kanal (Fox, National Geographic Channel,
Golf Channel dahil) , 33 istasyon, 5 yapım stüd
yosu (Regency Television, XYZ Entertainment
dahil), ı dijital kayıt §irketi (TiVo)
Sinema: 7 stüdyo (Fox Searchlight, New Regency,
Twentieth Century Fox dahil)
Müzik: ı marka (Rawkus)
Gazeteler: 7 günlük gazete (NYPost, The Sun, The Austra
lian dahil)
113
nü§mesidir. Haber programlarının karlılığının eğlence
programlarının karlılığının yarısından daha az olduğunu
dikkate alan medya §irketleri, gazetecilikteki haber yazma
i§i ile i§letme kararlarının birbirinden ayrılması §eklindeki
övünülecek uygulamayıgiderek göz ardı ederek daha yüksek
karlar elde etmeye yönelmektedir. Haber ve eğlence §ir
ketleri arasındaki ortaklıklar ve ittifaklar hızla genel kural
haline gelmekte ve basın yöneticilerinin, gazetecileri, gaze
tenin i§letme faaliyetleri ile i§birliği yapmaya zorlaması
giderek daha da yaygınla§maktadır. Bu yüzden, gazeteciliğin
mesleki bağımsızlığına yönelik sürekli bir saldırı, kültürel
küreselle§menin de bir parçasıdır.
114
2. İnsan hareketleri: İnsanlar göç ettiklerinde ve seyahat
ettiklerinde dillerini de beraberlerinde ta§ımakta
dırlar. Göç eğilimleri dillerin yayılmasını etkile
mektedir.
3. Yabancı dil öğrenimi ve turizm: Yabancı dil öğrenimi
ve turizm, dillerin ulusal ve kültürel sınırların öte
sine yayılmasını kolayla§tırmaktadır.
4. İnternet dilleri: İnternet, anında ileti§im ve bilgiye
hızla ula§manın küresel bir aracı haline gelmi§tir.
İnternetteki dil kullanımı, uluslararası ileti§imdeki
egemenliğin ve dil türlerinin analizinde önemli
bir faktördür.
5 . Uluslararası bilimsel yayınlar: Uluslararası bilimsel
yayınlar küresel entelektüel söylemin dillerini içer
mekte ve bu yüzden bilginin dünya üzerinde üre
tim, yeniden üretim ve dola§ımında yer alan ente
lektüel toplulukları ciddi biçimde etkilemektedir.
1 15
ri
Dillerin küreselle§mesi
Dillerin tarih boyunca ı
küreselleşmesi (dillerin
gelişimi ve yayılması) 1
J Ye�i dillere
yönelik tehdit
L
1 l
1
J oünya dillerindeki l
H
Uluslararası
iletişimde
kullanılan diller r j meııcııı çeşitlilik
• • • • •
Insan internet
Bilimsel Uluslararası Kllesel
r- hareketleri:
göç ve yayınlar
ve yeni
örgütler medya
teknolojler
turizm
ı ı ı ı ı
•
ı Yabancı dil öğrenimi ı
ı ı
Kaynak: University ofHawai'i-Manoa, Küreselle§me Ara§tırma Merkezi,
www.globalhawaii.org.'dan uyarlanmı§tır.
116
Dünyada dillerin sayısındaki azalı§, 1 5 00- 2000
Kıtalar ı 6 . yüzyıl ba§ı ı 7. yüzyıl ba§ı ı 8 . yüzyıl ba§ı
'-1
Kıtalar ı 9. yüzyıl ba§ı 20. yüzyıl ba§ı 20. yüzyıl sonu 2 1 . yüzyıl ba§ı
118
lamada araç olarak kullanılabilecek bir 'kaynak' biçiminde
ele alınır. Bu insan merkezci paradigmanın en a§ırı biçimi,
tüketiciliğin egemen değerlerinde ve inançlarında dile ge
lir. Yukarıda i§aret edildiği gibi, ABD egemenliğindeki kül
tür sanayi, küresel izleyicileri, ya§amın anlamının ve temel
değerinin sınırsız maddi servet birikimi olduğuna ikna et
meye çalı§ır.
Fakat 2 1 . yüzyıla girilirken, bu gezegenin herhangi bir
yerindeki insanların, soludukları hava, bağımlı oldukları
Kaynak: Yazar
1 19
iklim, yedikleri gıdalar ve içtikleri su aracılığıyla, birbirle
rine ayrılamaz bir biçimde bağlı oldukları gerçeğini göz
ardı etmek giderek imkansız hale gelmi§tir. Bu kar§ılıklı
bağımlılığa ili§kin kesin bilgilere rağmen, gezegenimizin
ekosistemleri, insanın, israfçı ya§am tarzlarını sürdürmek
amacıyla yürüttüğü sürekli bir saldırısıyla kar§ı kar§ıyadır.
Kabul edelim ki, dünyanın bugün kar§ıla§tığı önemli eko
lojik tehlikelerin bazıları, eski çağlarda bile uygarlıklara
zarar veren sorunların bir benzeridir. Ancak Sanayi Dev
rimi ba§layana kadar, çevresel niteliksizle§me göreli olarak
yerel boyuttaydı ve binlerce yıl süresince gerçekle§mi§ti.
Son birkaç on yıldır, Dünyadaki çevrenin niteliksizle§me
sinin boyutu, hızı ve derinliği daha önce görülmemi§ dü
zeylere ula§mı§tır. Çevresel niteliksizle§medeki küresel
le§menin en tehlikeli göstergelerinden bazılarını kısaca
ele alalım.
En önemli sorunlardan ikisi, küresel Kuzey'deki dene
timsiz nüfus artı§ı ve israfçı tüketim tarzlarıyla ili§kilidir.
Tarım ekonomilerinin 480 ku§ ak önce ortaya çıkmasından
beri, küresel nüfus bin kat artarak 6 milyarı a§mı§tır. Bu
artı§ın yarısı son 30 yılda gerçekle§mi§tir. Bazı kemirgen
türleri hariç tutulursa, insanlar bugün dünyadaki sayısı en
fazla olan memelileri olu§turmaktadır. Gıda, kereste ve el
yafa olan talepteki muazzam artı§, gezegenin ekasistemleri
üzerinde ağır baskılar olu§turmu§tur. Bugün Dünya yüze
yinin geni§ alanları, özellikle kurak ve yarı kurak bölgeler,
biyolojik olarak üretken olmaktan neredeyse tümüyle çık
mı§ tır.
Nüfus artı§ı ve çevresel niteliksizle§me arasındaki ili§ki
konusundaki kaygılar, genellikle nüfusun tamamı düze-
1 20
yinde dar bir çerçevede ele alınmaktadır. Ancak, insanların
çevre üzerindeki küresel etkisi, nüfusun büyüklüğü kadar,
ki§i ba§ına tüketimin de bir fonksiyon udur. Örneğin, ABD
dünya nüfusunun sadece % 6'sını olu§tururken, gezege
nimizin doğal kaynaklarının % 30-40'ını tüketmektedir.
Bölgesel a§ırı tüketim, denetlenmeyen nüfus artı§ıyla bir
likte, gezegenimizin sağlığı açısından önemli bir sorun
yaratmaktadır. Hiç de iyiye i§aret etmeyen bu dinamiklerin
sürmesini sağlayan kültürel ve dini değer sistemini deği§
tirmeye yana§madığımız sürece, Yerküre'nin sağlığının
daha da kötüle§mesi muhtemeldir.
Küresel ısınma gibi insan kaynaklı iklim deği§iklikleri
çağda§ çevre sorunlarının hem §iddetinde hem de boyutun-
1 21
Kızılötesi ışınlann bir bölümü
atmosferden geçer ve
bunlann bir kısmı sera
gazı molekülleri tarafından
emilir ve her yöne tekrar
yansıtılır. Bunun etkisi Dünya
yüzeyi ve aşoğıatmosferin
ısınması şeklinde olur.
1 22
Sınır ötesi kirlilik, varlığımızı kolektif olarak sürdürme
mizin önündeki bir diğer büyük tehlikedir. Havaya ve suya
büyük miktarlardaki sentetik kimyasalların bırakılması,
insan ve hayvan ya§amı açısından, biyolojik ya§amın bun
dan önceki sınırlarını a§an ko§ulları yaratmı§tır. Örneğin,
kloroflorokarbonlar (CFC'ler) 20. yüzyılın ikinci yarısında
yanmayan soğutucu gazlar, sanayi çözücüleri, köpük maddesi
ve püskürtme gazları olarak kullanılmı§tır. 1970'lerin orta
larında, ara§tırmacılar, CFC'lerin havaya denetimsiz bir
§ekilde salınmasının Dünyanın koruyucu ozon tabakasını
yok ettiğine i§aret etmi§lerdir. On yıl sonra Tazmanya'nın,
Yeni Zelanda'nın ve Antartika'nın büyük bölümünün üze
rinde büyük 'ozon delikleri'nin tespit edilmesi, CFC'lerin
ve diğer ozonu yok edici maddelerin üretiminin a§amalı
1-iirıdistan
J
ı 908 ı mı Y�hk toplam CO,
salınımları (milyon ton)
ı
l 1 .128
Japonya
ı
! 1 .416
Rusya
ı
ı 2.893
Çin
ı
1 3.171
AB
ı
� 5.410
A.B.D.
o 1 .000 2.000 3.000 4.000 5.000 6.000
Kaynak: BBC Science-Technology, http://news6.thdo.bbc.co.uk.
1 23
Belli ba§lı küresel çevre anla§maları, 1 97 1 -2002.
Kaynak : Yazar
1 24
olarak sona erdirilmesi için koordine bir uluslararası ça
banın ba§lamasına yol açmı§tır. Sınır ötesi kirliliğin diğer
biçimleri arasında sanayi kaynaklı kükürt ve azot oksit salı
nımları bulunmaktadır. Yeryüzüne 'asit yağmurları' olarak
geri dönen bu kimyasallar ormanlara, toprağa ve temiz su
ekasistemlerine zarar vermektedir. Bugün Kuzey Avru
pa'daki ve Kuzey Amerika'nın bazı bölümlerindeki asit biri
kintileri çevre kurulu§larının kabul ettiği kritik düzeyin
en azından iki katı kadar yüksektir.
Belki de çağda§ dönemde çevresel niteliksizle§menin
küreselle§mesiyle ilgili en belalı sorun, dünya üzerindeki
biyolojik çe§itliliğin azalmasıdır. 1 998'de bir grup ABD'li
bilim insanı biyolojik çe§itlilikteki azalmayı küresel ısın
madan ve sınır ötesi kirlilikten daha ciddi bir çevre sorunu
olarak kabul etmi§tir. Bugün her on biyologdan yedi tanesi
gezegenin 4-5 milyar yıllık tarihindeki en hızlı kitlesel canlı
türü yokolu§u ile kar§ı kar§ıya olduğumuza inanmaktadır.
Son OECD raporlarına göre, dünyadaki tarım alanlarının
üçte ikisi 'bir ölçüde niteliksiz' ve üçte biri de 'büyük ölçüde
niteliksiz' alanlar olarak sınıflandırılmaktadır. Dünyanın
sulak alanlarının yarısı yok edilmi§ durumdadır ve temiz
su ekasistemlerindeki biyoloj ik çe§itlilik ciddi bir tehdit
altındadır. 1 900 yılından beri dünya üzerindeki tarımsal
ürünlerdeki ve beslenen hayvanlardaki genetik çe§itliliğin
üçte ikisi yok edilmi§tir. Bazı uzmanlar bu yüzyılın sonuna
gelindiğinde, tüm bitki ve hayvan türlerinin % 5 0'sinin
ortadan kalkacağından korkmaktadır ve yok olacak bu tür
lerin büyük bölümü küresel Güney'de bulunmaktadır.
Bu kötü ekolojik haberler sürekli olarak tekrarlansa da,
uluslararası çevre sözle§meleri ve anla§malarının sayısının
1 25
artmasına bakarak ihtiyatlı bir iyimserliğe kapılmak için
bazı nedenler bulunabilir. Bu anla§malardaki çe§itli hü
kümler hava ve su kirliliğini azaltmaya, tehlike altındaki
türleri korumaya ve tehlikeli atıkları sınıdandırmaya yö
neliktir. Ne yazık ki, bu sözle§melerin çoğu uluslararası
yaptırım mekanizmalarından yoksundur. Bundan ba§ka,
ABD ve Çin gibi belli ba§lı çevre kirleticileri, temel sözle§
melerden bazılarını henüz onaylamamı§lardır.
1 992 'de Sorumlu Bilim İnsanları Birliği küresel çevre
nin ciddi bir krizin pençesinde can çeki§tiğini ifade eden,
'insanlığa Uyarı' ba§lıklı bir bildiri yayınlamı§tır. Arala
rında birçok Nobel ödülü sahibi de bulunan 1 .5 00'den fazla
bilim insanı bu belgeyi imzalamı§tır. Gezegenimizin eko
lojik sınırları konusunda artan duyarlılığın, kökeninde
maddi §eyleri sınırsız biçimde biriktirme arzusu bulunan
kültürel yapılarda çok ihtiyaç duyulan deği§ikliğe yol açıp
açmayacağı henüz belli değildir.
1 26
VI. Bölüm
1 27
!ardan' ayırt etmek ve 'iyiyi' 'kötüden' ayırmak için dinleyi
cilerine hikayeler ve diğer anlatımlada seslenirler. Bu ne
denle, ideoloji, insan eylemini, genel talepler ve davranı§
biçimlerine uygun olacak §ekilde yönlendirerek ve düzen
leyerek, teori ve eylemin bağlantısını kurar.
Küreselle§me de tüm toplumsal süreçler gibi, olgunun
kendisine ili§kin bir dizi normlar, talepler, inançlar ve hika
yelerle dolu bir ideolojik boyutu içerir. Örneğin, küresel
le§menin 'iyi' mi yoksa 'kötü' mü olduğuna ili§kin hararetli
tartı§ma, ideoloji alanında gerçekle§ir. Bu yüzden, küresel
le§menin ideolojik boyutunu incelemeden önce, küreselleş-
1 28
me -küresel kar§ılıklı bağımlılıkların yoğunla§masının çe
§itli yorumcular tarafından farklı ve genellikle birbiriyle
çeli§kili biçimlerde ifade edilen toplumsal süreçleri- ile
küreselcilik -küreselle§me kavramına neoliberal değerler ve
anlamlar veren bir ideoloji- arasında önemli bir analitik
ayırım yapmamız gerekmektedir.
7. Bölümde göreceğimiz gibi, çe§itli toplumsal gruplar
neoliberal değerler ile küreselle§me arasındaki bu ili§kiye
itiraz etmi§ ve bu kavrama farklı normlar ve anlamlar yük
lerneye çalı§mı§tır. Fakat, günümüze kadar, bu grupların
ifade ettiği idealler, küreselle§meye ili§kin egemen neoli
beral söylemin mevcut konumunu deği§tirememi§tir. Ege
men neoliberal söylem, esas olarak küresel Kuzey'de ko
numlanmı§ §irket yöneticileri, büyük ulus-ötesi §irketlerin
üst yöneticileri, §irket lobicileri, gazeteciler ve halkla ili§
kiler uzmanları, geni§ bir kamuoyu kesimine hitap eden
aydınlar, devlet bürokratları ve politikacılardan olu§an
kudretli bir toplumsal güç topluluğu tarafından dünyaya
yayılmaktadır. Bu ki§iler, küreselle§menin belli ba§lı sa
vunucuları olarak, kamuoyu söylemini, tüketici ve serbest
piyasa dünyası görüntüleri ile doldurmaktadırlar.
1 29
zıda, küreselle§meye ili§kin olarak 2000 yılının Nisan ayın
da ülke çapında yapılan bir anketin sonuçlanna atıfta bu
lunularak, çoğu Amerikalının konuya ili§kin olarak iki
farklı dü§ünceye sahip olduklarına değinilmektedir. Bir
yandan, anketi yanıtlayanların yakla§ık o/o 65'i küreselle§
menin hem ABD'deki hem de dünyanın diğer yerlerindeki
tüketiciler ve i§letmeler için 'iyi bir §ey' olduğunu dü§ün
mektedir. Öte yandan, bu ki§iler küreselle§menin Ameri
ka'da istihdamda önemli bir kayba neden olacağından
korkmaktadır. Buna ek olarak, ankete katılanların yakla§ık
o/o 70'i, ücretierin dü§ük olduğu ülkelerle yapılan serbest
ticaret anla§malannın ABD'deki ücretierin dü§mesine ne
den olduğunu dü§ünmektedir. Yazı, Amerikalı siyasetçitere
ve i§ dünyasının liderlerine küreselle§me kar§ıtı güçlerin
görü§leri kar§ısında hazırlıksız yakalanmamaları konusun
da sert bir uyarıda bulunarak oldukça mücadeleci bir ifa
deyle sona ermektedir. Amerikalı karar vericilerin, insan
ların bu konuda giderek artan kaygılarını yatı§tırmak için,
küreselle§menin yararlarını vurgulama konusunda daha
etkili olmalan gerekmektedir. Ne de olsa, küreselle§me ko
nusunda kamuoyundaki sürekli bir endi§e, önemli bir geri
tepmeye neden olabilir ve uluslararası ekonominin sağlıklı
i§leyi§ini ve 'serbest ticaret davasını' tehlikeye sokabilir.
Kapak yazısında, küreselle§menin ideolojik boyutlarına
ili§kin iki önemli bilgiye yer verilmektedir. Bunlardan bi
rincisi, siyasi liderlerin ve i§ dünyasının liderlerinin, kendi
tercih ettikleri küreselle§me biçimini kamuoyuna pazar
lama konusunda etkin bir çaba içinde olduklannın açıkça
itiraf edilmesidir. Aslında, Business Week teki makalenin
'
1 30
ve görüntülerin olu§turulmasını, serbest piyasa ilkelerine
dayalı bir küresel düzenin gerçekle§ tirilmesinde vazgeçile
mez bir araç olarak görmektedir. Hiç ku§kusuz, küreselle§
meye bu t.,ürden olumlu bakı§lar kamuoyuna ve siyasal ter
cihlere egemen olmaktadır. Bugün, neoliberal karar veri
ciler, piyasa dostu siyasi gündemleri için, çekici bir ideolojik
kapsaının uzman tasarımcıları olmak durumundadırlar.
Malların deği§iminin tüm piyasa toplumlarının temel faali
yetini olu§turduğu dikkate alındığında, küreselle§me söy
leminin bizzat kendisi, kamuoyu tüketimine yönelik çok
önemli bir ürün haline gelmi§tir.
İkincisi, Business Week'in kapak yazısında verilen anket
bilgileri, insanların küreselle§meye ili§kin normatif ter
cihleri ile küreselle§en dünyaya ili§kin ki§isel deneyimleri
arasında kavrayı§ açısından önemli bir uyumsuzluk oldu
ğunu ortaya koymaktadır. Anketi yanıtlayanların önemli
bir çoğunluğunun, bir yandan küreselle§meyi 'iyi bir §ey'
olarak görürken, diğer yandan küreselle§menin olumsuz
ekonomik etkilerinden korkmaları nasıl açıklanabilir? Bu
nun yanıtı ideolojide bulunmaktadır. Küreselle§me konu
sundaki heyecanlı neoliberal hikayeler, dünya kamuoyu
nun büyük bir bölümünü, hatta insanların gündelik de
neyimlerinin daha olumsuz bir görüntü sunduğu bölge
lerdeki kamuoyunu bile §ekillendirmi§tir.
Business Week, The Economist, Forbes, Wall Streetjournal
ve Financial Times, kuzey yarıkürenin zengin ülkelerinde
yayınlanan ve okuyucularını küreseki iddialara ili§ kin ola
rak sürekli dolduran düzinelerce dergi, gazete ve elektronik
medyanın en güçlüleri arasında yer almaktadır. Küresel
cilik, bazı toplumsal ve siyasi dü§ünürlerce 'güçlü bir söylem'
1 31
olarak adlandırılan ve kar§ı çıkması ve geri püskürtülmesi
çok zor bir §ey halini almı§tır. Bunun nedeni, 'gerçek' olarak
kabul edilenleri önceden seçmi§ olan ve bu yüzden de dün
yayı buna göre §ekillendiren güçlü toplumsal güçlerin küre
sekiliğin yanında yer almasıdır. Küresekiliğin temel iddia
larının ve sloganlarının sürekli olarak tekrarlanması ve
kamuoyuna anlatılması, zikrettiği §eyin gerçekle§mesini
sağlar. Daha neoliberal politikalar yürürlüğe konulunca,
küresekiliğin iddiaları, kamuoyunun kafasına daha da güç
lü biçimde sokulmu§ olur.
Bu bölümün geri kalanında, küreselle§menin etkili
savunucularının ifadelerinde, konu§malarında ve yazdıkla
rında çok düzenli bir §ekilde rastlanan be§ önemli ideolojik
iddiayı belirleyeceğiz ve analiz edeceğiz. Küreselcilerin bu
iddiaları, kendi siyasi ve ekonomik gündemlerini pazar
lamak için olu§turduklarının ortaya konulması önemlidir.
Hiçbir küreseki konu§ma ya da yazı, tek tek ele alındığında,
a§ağıda ele alınan be§ iddianın tümünü birden içerme
yebilir, ancak bunların hepsi bu iddiaların en azından bir
kaçını içermektedir.
1 32
gibi, neoliberaller, 'küreselle§me' ile, piyasanın liberalle§
mesinin sağlayacağını iddia ettikleri yararlar arasında, doğ
ruluğu sorgulanmayan bağlantıyı popüler dü§ünceye i§leme
ye çalı§ırlar. Özellikle, küresel piyasaların liberalle§mesini
ve bütünle§mesini, dünyada bireysel özgürlüğü ve maddi
geli§meyi daha da ileri götüren 'doğal' bir olgu olarak s unar
lar. Bunun üç örneği a§ağı verilmektedir.
Bu iddianın sorunu, piyasaların liberalle§mesi ve
bütünle§mesine ili§kin küresel mesajın, ancak serbest piya
s aların yönerilmesini öngören siyasi proj e yoluyla
gerçekle§ebilecek olmasıdır. Bu yüzden küreselciler, piya
sayı kısıtlayan toplumsal politikaları ve kurumları zayıf
larmak ve ortadan kaldırmak için kamu güçlerini kullanmaya
hazırlıklı olmalıdır. Mevcut toplumsal düzenlemeleri dö
nü§türme biçimindeki iddialı görevi sadece güçlü iktidarlar
yerine getirebileceğinden, piyasaların ba§arılı bir §ekilde
liberalle§tirilmesi, merkezi devlet gücünün müdahalesine
ve işin içinegirmesine bağlıdır. Fakat bu gibi eylemler, devletin
rolünün sınırlı olmasını öngören neoliberal idealle§tirme
ile tam bir çeli§ki içindedir. Yine de küreselciler, siyasi
gündemlerini uygulamada devletlerin çok etkin bir rol
oynamasını beklerler. 1980'lerde ABD, İngiltere, Avustral
ya ve Yeni Zelanda'da neoliberal yönetimlerin etkinliği,
serbest piyasaların yönetilmesinde güçlü devlet eylemle
rinin önemli olduğunu göstermektedir.
1 33
kar§ılığında elde etmeye çalı§ an piyasalar olduğu konu
sunda görü§ birliği içindedir.
Business Week, 13 Aralık 1 999
1 34
tafizik bir bağlantı olduğu için mi ortaya çıkmaktadır?
Yoksa, küreselcilerin, dünyayı büyük ölçüde §U ideoloj ik
formüllerine göre biçimlendirmek için kullandıkları tu
tarsız bir siyasi güce sahip olmalarından dolayı mı ortaya
çıkmaktadır: LİBERALLEŞT İRME + PİYASALARIN
BÜTÜNLEŞMESi KÜRESELLEŞME ?
=
1 35
2. iddia: Küreselleşme kaçınılmazdır ve
geri döndürülemez
1 36
Hindistan ekonomisini daha fazla liberalle§tirmemiz
ve düzenlemelerden kurtarmamız gerekir. Aklı ba§ında
hiçbir Hindistanlı i§adamı buna kar§ı çıkmaz. Küresel
le§me kaçınılmazdır. Daha iyi bir alternatif yoktur.
Rahul Bajaj, Hintli sanayici
1 37
bırakan, piyasadır." Almanya cumhurba§kanı Roman
Herzog'un ulusa seslendiği bir TV konu§masında ifade
ettiği gibi, küresel güçlerin kar§ı konulamaz baskısı, her
kesten fedakarlık yapmasını talep etmektedir. Elbette, ba§
kan Herzog büyük hisse senedi sahiplerini ve §irket yö
neticilerini hangi fedakarlıkların beklediğini hiçbir zaman
belirtmemi§tir. ABD'de Enron Şirketi'nin §a§ırtıcı çökü§ü
gibi yakın örnekler, fedakarlıkların, neoliberal politikaların
bir sonucu olarak i§lerini ve sosyal yardımlarını kaybeden
i§çiler ve çalı§anlar tarafından orantısız bir §ekilde yük
tenilmesinin çok daha muhtemel olduğunu göstermek
tedir.
Son olarak, küreselle§menin kaçınılmaz ve kar§ı ko
nulmaz olduğu iddiası, piyasaları siyasi denetimden kur
tarmada ba§ı çeken belli ülkelere ayrıcalıklı bir konum sağ
layan daha geni§ bir evrimci bir söyleme dahil edilmi§tir.
5. Bölümde tartı§ıldığı gibi, iyimser hiper-küreselciler,
küreselle§meyi genellikle dünyanın geri döndürülemez
biçimde Amerikanla§tırılmasını ifade eden daha hafif bir
deyim olarak kullanmaktadırlar. Küreseki güçler, 1 9 .
yüzyılda Herbert Spencer v e William Graham Sumner ve
benzerleri tarafından yayılan Angio-Amerikan öncülüğü
paradigmasını yeniden canlandırmı§lardır. Klasik piyasa
liberalizminin temel bile§enlerinin tamamı küreselcilikte
mevcuttur. Batı uygarlığının lehindeki acımasız doğal
yasalar, tam rekabetin kendi kendini düzenleyen ekonomik
modeli, giri§imlerin erdemleri, devlet müdahalesinin
kusurları, laissez faire ilkesi ve en güçlü olanın ya§amasına
yol açan kaçınılmaz, evrimci süreç bu öğeler arasında yer
almaktadır.
1 38
3. iddia: Küreselleşmeyi kimse
yönlendirmemektedir
1 39
ruz. Ancak bugün küresel piyasa, genellikle birbirine
ekran ve ağlarla bağlanmı§, kim olduğu belli olmayan
hisse senedi, tahvil ve döviz alıcı ve satıcılarından ve
çokuluslu yatırımcılarından olu§ an bir Elektronik Sü
rüdür.
Thomas Friedman,
New York Times muhabiri ve
ödül sahibi yazar
1 40
biçimde yönettiği anlamına gelmemektedir. Fakat küre
selle§menin hem özünün hem de yönünün, büyük ölçüde
Amerika'nın iç ve dı§ politikaları tarafından biçimtendi
ğini ifade etmektedir.
Kısacası, lideri olmayan bir küreselle§me süreci, günü
müz dünyasının gerçeğini yansıtmamaktadır. Tersine, bir
yandan küresel Güney' deki küreselle§meyle sıkı ili§ki için
deki seçkinlerin gücünü güvence altına alırken, öte yandan
Kuzey'in çıkarlarını savunma ve bu çıkarları geni§letme
biçimindeki bir siyasi gündeme hizmet etmektedir. Hiç
kimse t arafından yönlendirilmediği dü§ üncesi, tıpkı
tarihsel zorunluluk ifadesi gibi, konuya ili§kin olarak kamu
oyundaki tartı§mayı depolitize etmeye ve böylece küresel
le§me kar§ıtı hareketleri eylemsizle§tirmeye yöneliktir. N ü
fusun geni§ kesimleri, kendi yolunda giden ve kendi ken
disini yöneten bir canavar biçimindeki küreseki görüntüyü
benimseyince, direnme hareketlerini örgütlernek çok zor
la§maktadır. Sıradan insanlar alternatif toplumsal düzen
lernelerin tercih edilebileceğine ili§kin inançlarını yitir
dikçe, küreselle§menin pasif tüketici kimlikleri olu§turma
yeteneği daha da güçlenmektedir.
1 41
çıkaracağını iddia ettikleri yararlada ili§kilendirirler: küre
sel ya§am standartlarının yükselmesi, ekonomik etkinlik,
bireysel özgürlük ve benzeri görülmemi§ teknolojik iler
leme. Bu gibi iddialara ili§kin örnekler §unlardır:
1 42
Fakat Bay David söylediklerinin gerisinde yatan varsa
yımları hiç belirtmemektedir. 'Biz' derken tam olarak kim
leri kastetmektedir? Neoliberalizmin 'etkili' olduğunu kim
'kanıtlamı�tır'? 'Etkili' ne demektir? Ama aslında, bunun ter
sini gösteren güçlü kanıtlar mevcuttur. Piyasa, toplumsal
ve siyasi sonuçlara egemen olacak kadar geli§tiğinde, küre
selle§menin sunduğu fırsatlar ve ödüller e§itsiz biçimde
dağıtılmakta, güç ve zenginlik, halk yığınlarının aleyhine
olmak üzere, belirli bir grup insan, bölge ve §irketin elinde
1 5.000
1 0.000
..
1. .. . . . . . . . ..
. .. ..... . .
o
1 970 1 975 1 980 1985 1 990 1 995
Kaynak: World Bank, World Development Report 1 999/2000.
1 43
.ı;.
.ı;.
/;
D AH 760 $ veya daha az
-�.·
1 45
den yılda 1 60 saat daha fazla çalı§maktadır. Küresekiler
tarafından genellikle küreselle§menin ekonomik yarar
iarına kanıt olarak gösterilen 1 990'lardaki dü§ük ABD i§
sizlik oranı, dü§ük ücretler ve haftada 2 1 saat çalı§tığında
bile istihdam edilenler arasında sayılan ve tam günlü i§
bulamayan milyonlarca kısmi-zamanlı i§çi aracılığıyla giz
lenmektedir. Aynı zamanda, büyük §irketlerin istihdam
ettiği CEO'ların ortalama maa§ı çarpıcı biçimde artmı§tır.
2000 yılında bu ki§ilerin ortalama maa§ı bir i§çinin orta
lama ücretinden 4 1 6 kat daha fazlaydı. ABD hanehalkları
nın en üstteki % 1 'lik diliminde yer alanların finans varlığı,
son 20 yılda önemli bir artı§ kaydederek, hanehalklarının
en alttaki % 95 'inin servetlerinin toplamını a§mı§tır.
25%
Hanehalklarının
en zengin % 5'i
-
Hanehalklarının
1 0% en yoksul % 40'ı
5%
0% ��---L--�--��---L--�-J---L__J
1 967 1970 1 973 1 976 1 979 1 982 1985 1 988 1 991 1 994 1 997 2000
Kaynak: US Census Bureau, www.census.gov.
1 46
Küresel düzeyde kar arayı§ının, yoksul insanların tek
noloji ve bilimsel yenilikterin sunduğu avantajlardan ya
rarlanmalarını daha da güçle§tirdiğine ili§kin çok sayıda
ba§ka kanıt bulunmaktadır. Örneğin, küresel Kuzey ve kü
resel Güney'deki ülkeleri birbirinden ayıran ve giderek ge
ni§leyen bir 'dij ital uçurum' olduğuna ili§kin çok sayıda
kanıt mevcuttur.
Küresel sağlık hizmetlerinde geni§leyen uçuruma ili§kin
olarak, 3 1 Ekim 2000 tarihinde BBC News'da yayınlanan
habere bakalım:
147
ABD'de bir grup bilim insanı, yakınlarda, ekonomik
küreselle§menin A§ağı Sahra Afrika'sında parazit has
talıklarının yayılmasını önlemenin önünde en önemli
tehdidi olu§turduğu konusunda kamuoyunu uyarmı§
tır. Bu bilim insanları, ABD kökenli ilaç §irketinin,
geli§mekte olan ülkeler satın alamadığı için birçok
anti-parazit ilacın üretimini durdurduğuna i§aret et
mektedirler. Ciddi karaciğer tahribatı yaratan bir pa
razit hastalığı olan bilharzia hastalığının tedavisinde
kullanılan bir ilacı üreten bir ABD §irketi, dünyada
bu hastalıktan etkilenen 200 milyondan fazla insan
olmasına rağmen, bu ilacın karı azaldığı için ilacın üre
timini durdurmu§tut. Karaciğer parazit kurtlarının ne
den olduğu tahribatı gidermek için kullanılan bir diğer
ilaç ise, küresel Güney'deki 'mü§teri kitlesi'nin yeterli
'alım gücü'ne sahip olmaması nedeniyle 1 979'dan beri
üretilmemektedir.
1 48
kalarını kamuoyu önünde ele§tirdiği için §iddetli saldırı
lara uğramı§tır. Stiglitz, geli§mekte olan ülkelere hem
Dünya Bankası hem de IMF tarafından dayatılan yapısal
uyum politikalarının genellikle yıkıcı sonuçlara yol açtığını
öne sürmü§tür. Ayrıca 'piyasa ideologlarının' 1 997-8 Asya
ekonomik krizini, devlet müdahalesini gözden dü§ürmek
ve piyasanın daha fazla liberalle§tirilmesini te§vik etmek
için kullandıklarına da i§aret etmi§tir. Stiglitz, 1 999 yılının
sonunda görevinden istifa etmeye zorlanmı§tır. Be§ ay sonra
da Dünya Bankası ile yaptığı d anı§manlık sözle§mesi feshe
d ilmi§ tir.
1 49
Eski komünist ülkelerde yeni i§letmelerin ve alı§veri§
merkezlerinin ortaya çıkması, demokrasinin temeli
olarak görülmelidir.
Hillary Rodham Clinton,
ABD'nin New York senatörü
1 50
yatırımlarını çekme konusundaki yarı§ı kaybetmek üzere
oldukları öne sürülmektedir.
Sonuç
1 51
siyasi nedenlere dayanması ve mevcut asimetrik güç ili§
kilerini sürdüren ve istikrara kavu§turan belli bir küresel
le§me anlayı§ının olu§masına katkıda bulunmasından dola
yı ideolojik olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Fakat küresel
le§menin ideolojik alanı, kamuoyuna küreselle§menin kı
sıtlı bir tanımını sunma görevinin ötesine uzanmaktadır.
Küreselcilik, süslü püslü bir neoliberal bakı§ açısını pa
zarlayan, bu yolla kolektif anlamlar yaratan ve insanların
kimliklerini biçimlendiren güçlü ifadelerden olu§maktadır.
Yine de, hem Seattle'dan Cenova'ya uzanan kitlesel
küreselle§me kar§ıtı protestoların ve hem de l l Eylül
200 1 'in El Kaide terörist saldırılarının gösterdiği gibi, bu
küreseki ideolojinin yayılması ciddi bir direnme ile kar
§ıla§mı§tır. Bir sonraki bölümde göreceğimiz gibi, 2 1 . yüzyı
lın ilk onyılı, hızla, küreselle§menin anlamı ve yönüne ili§
kin olarak birbiriyle çatı§an bakı§ açılarının mücadele
lerine sahne olan bir sava§ alanı haline gelmektedir.
1 52
VII. Bölüm
1 53
yarlılık tarafından des teklenmi§ tir. 1 999 ve 200 1 yılları
arasında küresekilik ve bunun ideolojik kar§ıtları arasın
daki mücadele dünyadaki birçok kentte sokak çatı§maları
biçiminde ortaya çıkmı§tır ve ABD'de 3.000 ki§inin öldüğü
daha önce görülmemi§ bir terörist saldırı ile doruk nokta
sına çıkmı§tır. Bu küreselle§me kar§ıtı güçler hangileridir?
1 54
gruplardan olu§maktadır. Eski toplumsal modellerdeki
tedrici a§ınmanın tehdidi altındaki özelci korumacılar,
ya§am standartlarındaki ve/veya ahlaki değerlerdeki
dü§Ü§e katkıda bulunan uygulamalar olarak serbest
ticareti, küresel yatırımcıların gücünü, çokuluslu §ir
ketlerin neoliberal gündemlerini ve dünyanın Ameri
kanla§tırılmasını suçlamaktadır. Ulusların gelecek
lerini belirleme güçlerinin azalmasından ve kültür
lerinin yok edilmesinden korkan bu gruplar geleneksel
ya§am biçimlerini, küreselle§me güçlerinin serbest bı
rakılmasının sorumlusu olarak gördükleri 'dı§ öğe
ler'den korumayı vaat etmektedirler. Özelci koruma
cılar, küresel dayanı§maya dayalı daha adil bir uluslara
rası düzenin olu§turulmasından çok, kendi vatanda§
larının mutluluğu ve refahıyla ilgilidirler.
1 55
Evrenselci korumacı l ı k
1 56
neoliberal küreselle§menin, küresel çevrenin ciddi biçimde
niteliksizle§mesine yol açtığını uzunca bir süredir söyle
mektedirler. Avrupa ve ABD'deki anar§ist gruplar bu pers
pektifle aynı görü§tedirler, fakat amaçlarına ula§mak için,
N ader ve Ye§illerin tersine, §iddet içeren araçları seçici
biçimde kullanmaya isteklidirler. Evrenseki korumacı ba
kı§ açısı, Küresel Güney'de, genellikle Meksika'da Zapa
tistalar, Hindistan'da Chipco hareketi ve Haiti devlet ba§
kanı Jean-Bertrand Aristide'in yoksul insanlar hareketi
gibi neoliberal politikalara kar§ı demokratik-popüler dire
ni§ hareketleri tarafından temsil edilmektedir. Bu gruplar
dan bazıları küreseki kar§ıtı USTK'ler ile yakın ili§ki kur
mu§lardır.
Son birkaç yıldaki önemli küreseki kar§ıtı eylemleri
ele almadan önce, bu iki küreseki kar§ıtı cephenin önde
gelen sözcülerinin söylediklerini daha yakından incele
yelim.
Özelci Korumacılar
157
Hıristiyan Koalisyonu, Özgürlük Lobisi gibi gruplar ile,
yurtsever ve militan hareketler Amerika'daki toplumsal
hastalıkların çoğunun temelinde küreselleşmenin yattı
ğına inanmaktadırlar. Bunlar küreselciliği ülkelerini içine
çekip yutan yabancı ve günahkar bir ideoloji olarak gör
mekte ve ulus-ötesi güçlerin 'geleneksel Amerikan yaşam
tarzını' acımasızca kemirip aşındırmasından dehşete kapıl
maktadır.
Önde gelen Cumhuriyetçilerle serbest ticaret ve göç
konularında ciddi anlaşmazlıklara düşen Buchanan, 2000
yılında partisini terk ederek, popülist Reform Partisi'nin
başkan adayı olmuştur. Çok satan kitabında ve hararetli
seçim kampanyası konuşmalarında, kendisinin küreseki
karşıtı konumunun 'ekonomik milliyetçilik' olduğuna, yani
1 58
ekonominin dar ulusal çıkariara hizmet edecek §ekilde dü
zenlenmesi gerektiğine i§aret etmektedir. Çağda§ Ameri
kan toplumunun temelinde, Amerikan milliyetçiliğinin
talepleri ile küresel ekonominin dayatmalan arasında önle
nemez bir çatı§ma olduğu inancını sık sık dile getirmek
tedir. Buchanan'ın görü§üne göre, orta yolcu Amerikan
politikacılannın çoğu, DTÖ ve diğer uluslararası kurulu§
lann ba§ını çektiği bir uluslararası yöneti§im yapısını des
tekleyerek, ulusun egemenliğini çökertıneye çalı§an ulus
ötesi §irketlerin çıkarlarına seyirci kalmaktadırlar. Bucha
nan ayrıca ABD'nin ekonomik ve ahlaki gerilemesinden
sorumlu olan milyonlarca göçmene kapılan açmalanndan
dolayı 'çok kültürlülüğün liberal savunucuları'nı da suçla
maktadır.
Avrupa'da özelci korumacılar, kendilerini küreselle§
menin ekonomik ve kültürel sonuçlanna kar§ı kamuoyun
daki kaygılan aleviendiren ekonomik milliyetçilik söy
lemini kızı§ tırmaktadırlar. Bunların hedefleri arasında,
Brüksel'deki AB bürokratlarının yanı sıra uluslararası ban
kacılar ve döviz ticareti yapanlar bulunmaktadır. Küre
selle§meyi ulusal egemenliğe ve geleceğini belirleme hak
kına yönelik en büyük tehdit olarak gören, İspanya'dan
Rusya'ya kadar çe§itli ülkelerdeki sağcı partiler, korumacı
önlemleri ve uluslararası finans piyasalanna tekrar düzen
leme getirilmesini savunmaktadır.
Küreseki kaqıtı söylem, 'yabancı sorunu' ile birle§tiğin
de özellikle etkili bir silah halini almaktadır. Uzun yıllar
boyunca, göç, dı§arıdan i§Çi getirilmesi ve genel Überfrem
dung ('yabancıların a§ın ölçüde artması') Avusturya, Al
manya ve diğer Avrupa ülkelerinin kamuoylarındaki kız-
1 59
gınlığı harekete geçirmede önemli katalizatörler olmu§tur.
Bunun nedeni, bu yabancıların gittikleri birçok ülkede kül
türel mirasa ve ulusal kimliğe yönelik tehdit konusunda
en belirgin günah keçisi olarak görülmeleridir. Yabancı
dü§manlığı genellikle küreselle§menin bir iblis olarak gös
terilmesiyle ele ele gitmektedir. Avrupa'da özelci küresel
le§me sorunları etrafında örgütlenmi§ olan partiler, çoğu
kez küreselle§menin kaçınılmaz ve geri döndürülemez
olduğu biçimindeki küreseki iddiaya saldırmaktadır. Buc
hanan'ınkine benzeyen bir dil kullanarak, neoliberal gö
rü§lerin önünü kesebilecek güçlü siyasi liderlerin ortaya
çıkması yönünde çağrıda bulunmaktadırlar. Bu partilerin
çoğu, egemen Avrupa ülkelerinden olu§acak ve bölgenin
siyasi, ekonomik ve kültürel bağımsızlığını savunacak bir
'Avrupa kalesi'nin meydana getirilmesini tasavvur etmek
tedirler.
Küresel Kuzey'de özelci korumacılığın yükselmesi, neo
liberal küreselle§menin getirdiği ekonomik zorluklara ve
kültürel altüst olu§lara kar§ı otoriter bir tepkiyi ifade et
mektedir. 'Küreselle§meden dolayı kaybedenler'in arasında
sanayi i§çileri, küçük i§letme sahipleri ve küçük çiftçiler
bulunmaktadır. Bu gruplar, güvenli sınırların ve alı§ılmı§
düzenierin yok edilmesinden büyük kaygı duymaktadırlar.
Bunların siyasi temsilcileri, kamuoyunda kültürel tek
düzelik, ahlaki güven ve ulusal üstünlüğün olduğu, gerçek
ya da tasavvur edilmi§ bir dünyaya duyulan özlemi dile
getirmektedir.
Usame bin Laden'in radikal İslamcılığı da, çok hiye
rar§ik ve ataerkil bir çizgiyi içinde barındırmaktadır. Bin
Laden karizmatik bir lider ve inancın korkusuz savunucusu
1 60
imajını yansıtmaktadır. Onun kökten dinciliği, zararlı ya
bancı etkiler olarak gördüğü §eylere kar§ı mücadelesini kö
rüklemektedir. Arap dünyasında küreselle§me, genellikle,
Amerika'nın ekonomik ve kültürel egemenliği ile ili§kilen
dirilmektedir. 1 . Bölümde i§aret ettiğimiz gibi, bin Laden'in
El Kaide terörist ağı gibi dini örgütler, Batı'nın modernle§-
1 61
me tarzlarının, yalnızca bölgedeki yaygın yoksulluğu sona
erdirmede ba§arısız olmakla kalmayıp, aynı zamanda bu
toplumlarda siyasi istikrarsızlığı arttırdıkları ve laik eği
limleri güçlendirdikleri yolundaki genel algılamadan bes
lenmektedir.
Kökten dincilik genellikle liberal ya da laik dünyanın
maddeci saldırısı olarak algılanan §eylere kar§ı bir tepki
biçiminde ortaya çıkmaktadır. 18. yüzyılda din bilgini Mu
hammed ibn Abdülvahap tarafından yaygınla§tırılan ve
dini uyanı§ı te§vik eden ifadelerden ilham alan bin Laden
ve izleyicileri, hangi yolla olursa olsun, Müslüman dünya
sını 'saf ve 'özgün' bir İslam'a geri götürmeye çabalamakta
dırlar. Bunların dü§manları, sadece küreselle§menin Ame
rikan önderliğindeki güçler değil, aynı zamanda modern
liğin yabancı etkilerini kabul eden ve onları Müslüman
halkiara dayatan ülke içindeki gruplardır. Usame bin La
den'in ve onun El Kaide izleyicilerinin terörist yöntemleri
temel İslami öğretilerle çeli§ebilir, fakat küreselle§meye
kar§ı verdikleri mücadele, ideolojik gıdasını özelci koru
macılık değerlerinden ve inançlarından almaktadır.
Evrenselci Korumacılar
1 62
biri olan Global Trade Watch, IMF, Dünya Bankası ve
DTÖ'nün faaliyetlerini izleyen önemli bir küreseki kar§ıtı
örgüt olarak ortaya çıkmı§tır. Nader, 1 996 ve 2000 yılla
rında Ye§iller Partisi ba§kan adaylığı kampanyalarında ken
disini küresekiğin neoliberal güçlerine kar§ı demokratik
ilkelerinkoruyucusu olarak sunmu§tur. Fakat Buchanan'ın
milliyetçi tarzının tersine, Nader'in korumacılık tarzı, et
nik azınlıklar, son yıllardaki göçmenler ve sosyal refah har
camalarından pay alanlara kar§ı popüler ho§nutsuzluk ate
§ini canlandırmavı reddetmektedir. Aslında, N ader, küre
selle§meye her zaman e§itlikçi güçlerin uluslararası ittifakı
yoluyla muhalefet edilmesi gerektiği dü§üncesini hep ifade
etmektedir. Ayrıca, yoksulluğun ortadan kaldırılmasının
ve çevrenin korunmasının da, ülke veya bölge sınırlarının
ötesine uzanması gereken ahlaki ko§ulları olu§turduğunu
vurgulamaktadır.
Nader, küreselle§menin, piyasaların liberalle§tirilmesi
ve bütünle§mesiyle aynı §ey olduğu ve bu dinamiğin kaçı
nılmaz ve geri döndürülemez olduğu §eklindeki küreseki
iddiayı reddetmektedir. Onun görü§üne göre, küresekiliğe
kar§ı ba§arılı bir muhalefet yürütülmesi mümkündür, ancak
bu, ulusal sınırların ötesine uzanan barı§çıl bir direni§ ha
reketinin olu§ turulmasını gerektirmektedir. Ye§iller Parti
si'nin adayı, güçlü siyasi liderlerin merkezi rolünü vurgu
lamak yerine, dünyada demokratik olmayan gücün a§ırı
yoğunla§masını a§mak için, sıradan insanların birlikte mü
cadele ettiği, barı§çıl toplumsal adalet hareketlerine çağ
rıda bulunmaktadır.
Ralph Nader'in ABD'deki örgütsel ağı, üyeleri taban
daki insanların küreselle§menin §U andaki neoliberal yönü-
1 63
nü deği§tirebileceklerine inanan küresel USTK ağının bir
parçasıdır. Günümüzde, dünyanın her yerinde bu örgütler
den binlereesi mevcuttur. Bunlardan bazıları sadece bir
avuç eylemciden olu§urken, bazıları çok daha geni§ bir üye
tabanına sahiptir. Örneğin, Üçüncü Dünya Ağı, be§ kıtada
bölgesel §ubeleri olan Malezya merkezli, uluslararası kar
amacı gütmeyen bir örgütler ağıdır. Amacı, Güney'in kal
kınma sorunlarına ili§kin ara§tırmalar yapmak ve uluslara
rası toplantılardaki küreseki kaqıtı görü§ler için bir
platform olu§turmaktır. Uluslararası Küreselleşme Forumu,
küreselciliğe evrenselci-korumacı bir tepki vermek için
bir araya gelmi§ eylemci, bilim insanı, ekonomist, ara§tır
macı ve yazarlardan olu§ an bir küresel ittifaktır. Son olarak,
ulus-ötesi kadın ağları, ortak politika inisiyatifleri, genel
likle kadın haklarına ili§kin önerileri geli§tirmek için dün
yanın her ülkesinden kadın gruplarını bünyesinde topla
maktadır. Neoliberal yapısal uyum programlarının kurban
larından çoğunun küresel Güney'deki kadınlar olduğu
dikkate alındığında, bu örgütlerin hızla büyümesi §a§ırtıcı
değildir.
Bu evrenselci-korumacı ağların hepsi de aynı dü§ünceye
sahip küçük, görünü§te önemsiz gruplar olarak ba§lamı§lar
dır. Birçoğu geli§mekte olan ülkelerdeki küreselle§me kar
§ıtı mücadelelerden, özellikle de Meksika'daki Zapatista
ayaklanmasından önemli kuramsal ve pratik dersler çıkar
mı§tır. NAFTA'nın yürürlüğe girdiği 1 Ocak 1 994 tari
hinde kendilerine Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu adını
veren küçük bir yerli halk isyancı grubu Güneydoğu Mek
sika'nın Chiapas bölgesindeki dört kenti ele geçirmi§tir.
Bunu izleyen birkaç yılda Meksika ordusu ve polisi ile bir
1 64
dizi çatı§maya giren Zapatistalar, NAFTA'nın uygulanma
sını ve liderleri komutan yardımcısı Marcos'un 'güçlülere
yarar sağlamayan çok sayıda insanı yok etmeye yönelik kü
resel ekonomik süreç' adını verdiği süreci protesto etmeyi
sürdürmü§lerdir. Buna ek olarak, Zapatistalar, neoliberal
serbest piyasa politikalarının yıkıcı sonuçlarını tersine çe
virmeyi taahhüt eden kapsamlı bir küreseki kar§ıtı prog
ram sunmu§tur. Zapatistalar, mücadelelerinin esasını Mek
sika'daki yoksulların ve yerli halkların siyasi ve ekonomik
haklarının geri alınması olduğunu öne sürmekle birlikte,
neoliberalizme kar§ı mücadelenin küresel olarak verilmesi
gerektiğini de vurgulamı§lardır.
Hem özeki hem de evrenseki cephedeki küreseki kar
§ıtı korumacıların stratejisi, küreselle§meye söz ve eylem
düzeyinde kar§ı çıkmaktır. 1 990'lı yıllarda bu türden küre
seki kar§ıtı çabalar egemen neoliberal paradigma ile boy
ölçü§ememi§ gibi görünmektedir. Ancak, son birkaç yıldır
küresekilik, her iki cephedeki muhaliflerin sürekli saldı
rısına uğramaktadır.
1 65
gürlemesiyle ortaya çıkmı§tır. Kuzey Amerika ve Avrupa
kentlerinin finans merkezleri, uzman hacker'ların büyük
§irketlerin bilgisayar sistemlerine kar§ı gerçekle§tirdiği
lO.OOO'den fazla 'siber-saldırı'nın yanı sıra, büyük sokak
gösterilerini de içeren iyi koordine edilmi§ doğrudan ey
lemlere de sahne olmu§tur. Londra'da 2 .000 protestocunun
yürüyü§ü §iddete dönü§mܧ ve düzinelerce ki§inin yaralan
masına ve önemli maddi hasara yol açmı§tır.
Altı ay sonra, Seattle'daki DTÖ kar§ıtı protestolara
40.000 ila 50.000 ki§i katılmı§tır. Bunların çoğunluğunu
Kuzey Amerikalı protestocular olu§turmakla birlikte,
önemli ölçüde uluslararası katılım da olmu§tur. Bir McDo
nald's restoranını tahrip ettiği için uluslararası üne kavu§an
Fransız koyun yeti§tiricisi Jose Bove gibi eylemciler, Hin
distanlı çiftçiler ve Filipinli köylülerle kol kola yürümü§ler
dir. Evrenselci-korumacı kaygıları açık biçimde dile getiren
bu küreseki kar§ıtı eklektik ittifakta, tüketici hakları savu
nucuları, emek eylemcileri (ucuz emek kullanılarak angarya
ile üretim yapılan yerleri protesto eden öğrenciler dahil) ,
çevreciler, hayvan hakları eylemcileri, Üçüncü Dünyanın
borçlarının silinmesini savunanlar, feministler ve insan
hakları savunucuları yer almı§tır. DTÖ'nün tarımdaki
neoliberal tavrını, çok taraflı yatırımları ve fikri mülkiyet
haklarını ele§tiren bu etkileyici kalabalık, 700 örgütü ve
grubu temsil ediyordu.
Fakat bu grupların yanı sıra, özelci-korumacı görü§ü
temsil eden ki§iler de bu yürüyü§lere katılmı§tır. Örneğin,
Pat Buchanan, taraftarlarına, DTÖ'ye kar§ı, küreseki kar
§ıtı harekete katılmaları için çağrıda bulunmu§tur. Aynı
§ekilde, Illinois merkezli 'Yaratıcının Dünya Kilisesi'nin
1 66
kurucusu Matt Hale gibi neofa§izmin zalim destekçileri,
taraftarlarını Seattle'a gelmeleri ve 'dü§manın makinesinin
di§lilerinin arasına bir İngiliz anahtarı sokmaları' için te§
vik etmi§lerdir. Yine de, Seattle'da toplanan göstericilerin
büyük çoğunluğunun, serbest piyasa kapitalizmine ve §irket
temelindeki küreselle§meye kar§ı evrenseki ele§tirileri
ortaya koydukları rahatlıkla söylenebilir. Bu insanların ver
diği en önemli mesaj , DTÖ'nün geli§mekte olan ülkelerin,
yoksulların, çevrenin, i§çilerin ve tüketiciterin aleyhine
olmak üzere, §irketlerin çıkarlarını destekleyen küresel
kuralları belirlemede çok ileri gitmi§ olmasıdır.
Toplantının açılı§ gününde, büyük gösterici grupları
kent merkezindeki trafiği aksattı. İnsan zincirleri olu§tu
rarak konferans merkezine giden anayolların önünü kes
meyi ba§ardı. Şiddet içermeyen direni§ yöntemleri konu
sunda eğitimli birçok gösterici, DTÖ toplantısını daha
ba§lamadan sona erdirmek amacıyla ana kav§akların ve
giri§lerin kapatılması için çağrıda bulundu. Yüzlerce delege
konferans merkezine gitmeye çabalarken, Seattle polisi so
kakları temizleme i§ine giri§ti. Kısa süre içinde, cadde ve
kaldırımlarda sessizce oturan insanların da aralarında bu
lunduğu kalabalıkların üzerine gözya§ı bombası attılar.
Amaçlarına ula§amayan Seattle polisi, birkaç saat sonra,
geri kalan göstericilere kar§ı cop, plastik mermiler ve biber
gazı kullandı. Bazı polis yetkilileri, kurbanlarının gözlerinin
içine biber gazını elleriyle sürme ve barı§çıl protestocuların
kasıkiarını tekınelerne gibi yöntemlere bile ba§vurdu. Polis
600'den fazla ki§iyi tutukladı. Daha da önemlisi, bunların
S OO'üne yönelik suçlamalardan sonunda vazgeçilmesiydi.
Sadece 14 olayın duru§ması yapıldı. Bunlar arasından on
1 67
0'\
o:ı
Resim 1 5 . Polis, Seattle kent merkezinde DTÖ protestocularını püskürtrnek için gözyaşı gazı kullanıyor, 30
Kasım 1999.
ki§i suçlamaları kabul ederek ceza indirimi sağladı, iki ki§i
beraat etti ve sadece iki ki§i ceza aldı.
Barı§çıl eylem taraftarı olmayan yakla§ık 200 ki§i, i§yer
lerinin camlarını kırma ve çöp kutularını devirme yolunu
seçti. Bu genç protestocuların çoğu Oregon merkezli, ser
best piyasa kapitalizmine ve merkezi devlet gücüne kar§ı
anar§ist bir örgüt olan 'Siyah Blok'un üyesiydi. Siyah ku
kuletalar ve balıkçı çizmeleri giyen Siyah Blok üyeleri, a§ırı
ölçüde duyarsız i§letme politikaları uygulayan mağazaları
tahrip etti. Örneğin, bir Charles Schwab satı§ yerine do
kunmadılar, fakat Kolombiya'daki yerli halklara kar§ı yürü
tülen §iddetten en fazla sorumlu tutulan petrol §irketi olan
Occidental Petroleuro'da yüksek oranda hissesi olan Fide
lity lnvestment'ın camlarını kırdılar. Kahve ticaretinde
adil ticaret ilkesini uygulamadığı için Starbucks'a kar§ı ey
lemde bulunurken, Tully dükkanına dokunmadılar. REI
mağazalarından uzak dururken, Asya' da büyük ölçüde ucuz
emek kullanarak angarya ile üretim yapan GAP mağaza
larına zarar verdiler.
Konferanstah görü§meler de pek düzgün gitmedi. Gö
rü§melerin gecikerek ba§lamasıyla ortaya çıkan engelleri
a§maya çalı§an DTÖ üyeleri, kısa süre sonra, uluslararası
i§gücü ve çevre standartları gibi önemli konularda çıkınaza
sürüklendiler. Küresel Güney'den gelen birçok delege, belli
ba§lı ekonomik güçler tarafından kapalı kapılar ardında
belirlenen gündemi desteklerneyi reddetti. Biri konferans
merkezinin içinde, diğeri de dı§ında olmak üzere iki isyan
dalgası arasında kalan yetkililer, olayları olumlu bir yöne
çevirme çabasına giri§tiler. Ba§kan Clinton bir yandan
serbest ticaretin ve küreselle§menin sağlayacağı iddia edi-
1 69
len yararları vurgularken, yine de DTÖ'nün 'kendi için
de bazı reformları' yapması gerektiğini kabul etti. Sonun
da, Settle'daki toplantı önemli anla§maları gerçekle§tire
medi.
Ne ilginçtir ki, Seattle Sava§ı, küreselcilerin küreselle§
menin gerçek göstergesi olarak selamladıkları yeni tek
nolojiterin çoğunun, küreseki kar§ıtı güçler tarafından
kendi siyasi gündemlerini hayata geçirmek için de kullanı
labileceğini kanıtladı. Örneğin, internet, Seattle'dakine
benzer olayları örgütleyenlerin, dünyanın çe§itli kentle
rinde aynı anda bir dizi gösteri yapılması gibi yeni protesto
biçimlerini kullanabilmelerini sağladı. Dünya üzerindeki
ki§iler ve gruplar, interneti, yeni üyeler bulmak, tarihleri
belirlemek, deneyimleri payla§mak, lojistiği planlamak, he
defleri belirlemek ve duyurmak gibi, 15 yıl önce çok daha
fazla zaman ve para gerektiren faaliyetler için anında ve
hızlı bir §ekilde kullanabilmektedir. Cep telefonları benzeri
yeni teknolojiler, bir yandan göstericilerin olaylar sırasında
birbirleriyle yakın ili§kide bulunmalarını sağlarken, diğer
yandan polislerin taktiklerindeki deği§ikliklere hızlı ve et
kin §ekilde cevap verme olanağını da sunmaktadır. Merkezi
bir komutaya, açıkça tanımlanmı§ bir liderliğe, büyük bir
bürohasiye ve önemli düzeyde mali kaynaklara ihtiyaç duy
madan protestoları düzenleme ve koordine etme olanağını
arttıran bu yetenek, sokak gösterilerine tümüyle yeni bir
boyut kazandırmı§tır.
Seattle'daki DTÖ kar§ıtı gösterileri izleyen aylarda, tüm
dünyada neoliberal küreselle§meye kar§ı birbiri ardına bü
yük ölçekli bazı gösteriler düzenlendi. Bu olaylardan bazı
ları §unlardır:
1 70
Washi ngton, OC, N isan 2 000
Dünyanın her yerinden gelen 1 5 .000 ile 30.000 arasın
daki küreseki kar§ıtı gösterici IMF ve Dünya Banka
sı'nın altı ayda bir yapılan toplantısını engellemeye
çalı§tı. Protestocuların çoğu §iddet yanlısı olmadığı
halde, 1 .300 gösterici tutuklandı.
171
Londra, Mayıs 2 001
Küreseki kar§ıtı binlerce gösterici Londra'nın alı§veri§
merkezinde yürüdü. İyi yönetilen polis birimleri ve
barı§çı göstericiler ciddi çatı§maların olmasını önledi.
1 72
Resim 16. l l Eylül 2001 'deki çökü§ünde.n saniyeler önce, Dünya Ticaret
Merkezi'nin yanmakta olan ikiz kuleleri.
1 73
ya Ticaret Merkezi'nin çöken kulelerinde sıkı§ıp kalan
yüzlerce kahraman New York polisinin ve itfaiyecinin de
bulunduğu 3 .000'den fazla masum insan hayatını kay
betti.
Saldırıları izleyen haftalarda, operasyonun El Kaide te
rörist ağı tarafından yıllar önce planlandığı ve gerçek
le§tirildiği ortaya çıktı. Sonraki aylarda ortaya çıkan bazı
video bantlarında, U same bin Laden, bu vah§eti, küreselle§
menin ortaya çıkardığı çe§itli geli§melere bir tepki olarak
kendi örgütünün yaptığını hiçbir ku§kuya yer bırakmayacak
§ekilde ortaya koydu: yeryüzünde Amerikan ordusunun
yayılması, özellikle Suudi Arabistan'daki ABD üslerinin
varlığı; 1 99 1 Körfez Sava§ı'nın uluslararası hale dönü§mesi;
Filistin-İsrail çatı§masının tırmanması; modern dünyanın
'putperestliği'; 80 yıldır 'İslam Dünyası'na kar§ı 'uluslararası
kafirler' tarafından yürütülen 'küçük dü§ürme ve utandır
ma' politikası. Usame bin Laden'in Amerikan önderliğin
deki 'uluslararası kafirler'e kar§ı sava§ ilan etmesi, özelci
korumacı tepkinin en a§ırı biçimini olu§turmaktadır.
Hiç ku§kusuz, l l Eylül 200 1 olayları küreselle§menin
anlamı ve yönüne ili§kin tartı§mada beklenmeyen bir sar
sıntı yaratmı§tır. ABD Ba§kanı George W. Bush'un saldırı
lardan dokuz gün sonra Kongre'de yaptığı ve televizyonda
yayınlanan konu§masında açıkça belirttiği gibi, terörizme
kar§ı sava§, küresel ölçekte uzun dönemli bir mücadele
olacaktır. Bu mücadele uluslararası i§birliğini ve kar§ılıklı
bağımlılığın daha ileri biçimlerini mi ortaya çıkaracaktır,
yoksa küreselle§menin yüksek hızını mı kesecektir? Teröre
Kar§ı Sava§ın 2003 baharında lrak'a yayılması, küresel i§bir
liğinin artma olanağı açısından iyiye i§aret değildir. Ame-
1 74
rikan ve İngiliz birlikleri uzun ve yüksek maliyetli bir gerilla
sava§ı çıkmazına girdikçe, küreselle§menin karanlık yüzü,
kültürel gerilimlerin artması ve ekonomik e§itsizliğin de
rinle§mesi ağır basmaya ba§lamı§ gibi görünmektedir. Kita
bın son sayfalarında küreselle§menin geleceğine ili§kin kü
çük bir tahminde bulunalım.
1 75
VIII. Bölüm
KÜRESELLEŞMENiN GELECEGiNiN
DEGERLENDiRiLMESi
1 77
lından 1 9 1 4'e kadar olan dönem, küreselle§menin 'Altın
Çağı'nı olu§turmaktadır. Bu çağın temel nitelikleri, ula§
tırma ve ileti§im ağlarında daha önce görülmemi§ bir geli§
me, uluslararası ticarette hızlı bir artı§ ve büyük sermaye
akı§ıydı. Fakat küreselle§me, kapitalist ve emperyalist nite
likteydi ve Avrupa'da üretilen malların kar§ılığında, sö
mürgele§tirilmi§ Güney'den kaynakların transferini içeri
yordu. Dünyanın tek süper gücü olan Büyük Britanya, kendi
siyasi ve kültürel değerlerini yeryüzünün her yerine yaymı§
tı. Bununla birlikte, İngiliz İmparatorluğu'nun himayesi
altında tek bir küresel piyasanın in§ası, küreselle§meye kar
§ı, I. Dünya Sava§ı'nın patlak vermesiyle sonuçlanan §id
dedi bir ters tepkiye yol açtı.
Politik ekonomist Karl Polanyi bu konuya ili§kin önem
li ara§tırmasında, 20. yüzyılın birinci yarısında dünyayı
pençesine alan toplumsal krizin kökeninde, piyasaları dü
zenlemelerden kurtarma ve küreselle§tirme yönünde iyi
tasarlanmamı§ giri§imlerin bulunduğunu belirlemi§tir. Ti
cari çıkarlar, insanların ekonomik faaliyetleri ile toplumsal
ili§kileri arasındaki ili§kiyi büyük ölçüde koparan, acımasız
bir piyasa mantığı aracılığıyla topluma egemen olmaya ba§
lamı§tır. Serbest piyasanın ilkeleri karma§ık kar§ılıklı yü
kümlülükleri içeren toplumsal ili§kileri ortadan kaldırmı§
ve yurtta§ların toplumsal katılımı, kar§ılıklılık ve yeniden
bölü§üm gibi toplumsal değerleri tahrip etmi§tir. Nüfusun
geni§ kesimleri, kendilerini, yeterli bir toplumsal güvenlik
ve destek sisteminden yoksun halde bulunca, kendilerini
piyasaların küreselle§mesinden korumak için radikal ön
lemlere ba§vurmu§lardır. Polanyi, Avrupalı küreseki kar
§ıtı hareketlerin, sonunda, ulusal düzeyde koruyucu top-
1 78
lumsal düzenlemeleri yasala§tıran siyasi partilerin ortaya
çıkmasına neden olduklarına i§aret etmektedir. Büyük Sa
va§ın sona ermesini izleyen uzun ve §iddetli bir ekonomik
altüst olu§ döneminden sonra, özelci-korumacı güç en a§ırı
biçimini İ talyan fa§izmi ve Alman Nasyonal Sosyalizmi
olarak ortaya koymu§tur. Sonuçta, tüm dünyayı egemenliği
altına almayı öngören liberal-küreseki emel, piyasalan to
taliter bir devletin parçası haline getiren aynı ölçüde a§ırı
bir kar§ı hareketi doğurmu§tur.
Polanyi'nin analizi bugünkü duruma da kesin olarak
uygulanabilir. 19. yüzyıldaki öncüsü gibi, günümüzdeki kü
reselle§me tarzı da dünyanın tamamındaki ekonomik dü
zenlemelerin ortadan kaldırılması ve tüketici kültürünün
önünün açılması biçimindeki devasa bir deneyi ifade et
mektedir. Fakat önceki bölümde görd üğümüz gibi,
neoliberal küreselle§menin yükseli§ine kar§ı çıkı§lar d a ol
mu§tur. 2 1 . yüzyılın küreseki kar§ıtı güçleri -özellikle §id
det içeren özelci-korumacı biçiminde olanlar- siyasi he
deflerine ula§mak için §iddet araçlarını kullanmaya istekli
ve küreselle§meden soğuyan milyonlarca kaybedeni kendi
yanına çekebitir görünmektedir. Bu yüzden, Dünya Ticaret
Merkezi ve Pentagon'a yönelik saldırılar, ABD hükümeti
ve müttefikleri tarafından, dünya üzerinde sayıları hızla
artan terörist örgüdere ve destekçilerine kar§ı yaygın
la§tırılarak yürütülen bir küresel sava§taki ilk salvo atı§ı
olarak dü§ünülebilir. Bu türden tehlikeli bir tepki senaryosu
küreselle§meyi frenieyebilir.
Öte yandan, özelci korumacılığın bu vah§i güçlerini
bastırmak için sürdürülen çabaların aslında uluslararası
i§birliğini arttırması ve yeni küresel ittifakları te§vik etmesi
1 79
de mümkündür. Küresel Kuzey, terörizmin ba§lıca toplum
sal nedenlerini ortadan kaldırmak için, küreselle§menin
egemen neoliberal biçimi yerine, küresel zenginlik ve refah
taki mevcut uçurumları azaltacak ciddi bir reform günde
mini getirmek isteyebilir. Ne yazık ki, birçok küreselci,
küreselle§menin yağmacı biçimine 'insani bir maske' takma
konusunda verdikleri çe§itli güveneelere rağmen, §irketlere
yönelik gündemlerinin sınırları içinde kalmayı sürdürmü§
tür. Bunların önerdikleri reformlar, uygulanma imkanı bul
sa bile, büyük ölçüde simgesel nitelikte kalacaktır.
Örneğin, Seattle gösterilerinin ardından, zengin ülkele
rin temsilcileri ve DTÖ Genel Sekreteri, DTÖ'nün kuralla
rının ve yapısının daha fazla §effaflık ve hesap verilebilirlik
sağlayacak §ekilde yeniden düzenlenmesini istedikleri konu
sunda dünya kamuoyunabirlikte güvencevermi§lerdir. Fakat
üç yıl sonra, bu taahhütlerini yerine getirme konusunda hiç
bir somut adım atmamı§lardır. DTÖ, geli§mekte olan ülkele
rin, tartı§malı yöntemlerinden bazılarının gözden geçiril
mesi yönündeki acil taleplerini kar§ılamak için özel Genel
Konsey toplantıları düzenlemektedir. Ancak DTÖ'ye ege
men olan küresel Kuzey'in güçlü devletlerinin sözcüleri,
mevcut düzenlernelerin yasal olarak bağlayıcı olduğunu açık
biçimde ifade etmi§lerdir. Onlara göre, yönetsel sorunlar,
ancak geli§mekte olan ülkelerin ve evrenselci-korumacı ör
gütlerin çoğunun kar§ı çıktığı kurallara göre yürütülecek
yeni ve kapsamlı çok taraflı görü§melerde ele alınabilir.
Küreseki paradigmayı yeni bir ılımlı reform söylemiyle
takviye etme §eklindeki bu yeni strateji, görece kısa bir
dönem için etkili olabilir. Fakat uzun dönemde, küresel
e§itsizliğin artması ve toplumsal istikrarsızlığın sürmesi,
1 80
1930'larda ve 1940'larda milyonlarca insanın çektiği acılar
dan sorumlu olanları bile gölgede bırakacak tepkici top
lumsal güçleri harekete geçirebilir. Aslında, son olayların
da gösterdiği gibi, küreselle§menin kendi varlığını sürdür
mesi, radikal biçimde dönü§mesine bağlıdır. Küresekilik ve
muhalifleri arasında §iddetli bir çatı§manın daha da tırman
masının önlenmesi için dünya liderleri kapsamlı bir 'Küresel
Yeni Sözle§me'yi tasadamak ve uygulamak zorundadır.
Bu Küresel Yeni Sözle§menin temelinde, dünya üzerinde
dayanı§ma ağları olu§turmak yönünde ciddi giri§imler yer
almaktadır. Böyle büyük bir pazarlığın en önemli öğesi,
zengin ülkelerin, Kuzey-Güney adaletini iyile§ tirme
konusunda yapacakları ciddi taahhütler olmalıdır. Ocak
2002' de Brezilya'daki Dünya Toplumsal Forumu'nda -Da
vos'taki neoliberal Dünya Ekonomik Forumu'na alternatif
olan evrenselci-korumacı forum-, küreselle§menin küresel
yöneti§im, toplumsal ve ekonomik adalet ve insan hak
larına ili§kin mevcut biçimini dönü§türmeye yönelik çok
sayıda özel öneriyi tartı§an S O.OOO'i a§kın katıhıncıyı bir
araya getirmi§tir. A§ağıdaki listede bu somut politika öne
rilerinden bazıları yer almaktadır.
1 81
6. Büyük ölçüde, finans i§lem vergisi yoluyla küresel
Kuzey tarafıından finanse edilen ve büyük ölçüde
küresel Güney tarafından yönetilen bir yeni dünya
kalkınma kurumunun olu§turulması,
7. DTÖ'de yapılacak önemli reformlarla hükme bağ
lanacak, uluslararası i§gücü koruma standartlarının
olu§ turu lması,
8. Ulusal hükümetlerin ve uluslararası kurulu§ların,
yurtta§larına kar§ı daha §eff.af olmaları ve daha fazla
hesap vermeleri,
9. Küreselle§menin tüm yöneti§iminin cinsiyete ke
sinlikle duyarlı bir §ekilde gerçekle§tirilmesi.
1 82