Professional Documents
Culture Documents
Sınıf Subat Mart Notları - Düzenlenmiş Hali
Sınıf Subat Mart Notları - Düzenlenmiş Hali
Sınıf Subat Mart Notları - Düzenlenmiş Hali
ÜNİTE- ROMAN
1- ANLATMA TEKNİĞİ: Anlatma tekniğinde okuyucu ile eser (romanda, hikâyede vb.) arasına anlatıcı girer.
Okuyucu hemen her şeyi anlatıcı kanalıyla görür ve öğrenir. Okuyucunun dikkati anlatıcı üzerinde yoğunlaşır.
Örnek: "Haftada iki gece dostlara danslı çay veriliyor, en aşağı iki üç gece de başkalarının davetine gidiliyordu.
Aşağı sofa ile taşlık arasındaki camekân kaldırılmış, delik deşik duvarlar sarı yaldızlı bir kâğıt ile kaplanmıştı.
Davet akşamları taşlıktaki su küpü, sofadaki yemek masası ve daha başka hırdavat eşya mutfağa taşınıyor,
yukarıdan kilimler, iskemleler, süslü yastıklar indirilerek bir kabul salonu dekoru kuruluyordu." (R.N. Güntekin,
Yaprak Dökümü)
Eserde ele alınan olayların ve durumların okuyucuya anlatıcı tarafından aktarıldığı anlatım tekniğidir.
Okuyucu olayları ve durumları ancak anlatıcının aktardığı kadarıyla bilebilir. Yani olay ile okuyucu arasında
anlatıcı bulunmaktadır.
Tüm dikkatler anlatıcının üzerindedir.
2- GÖSTERME TEKNİĞİ: Olaylar, kişiler, varlıklar okuyucuya doğrudan sunulur. Anlatıcı, okuyucu ile eser arasına
girmez. Okuyucunun dikkati eser üzerinde yoğunlaşır. Örnek: "Küçük Ağa başını kaldırdı ve soran gözlerle baktı.
Doktor çevik bir davranışla ayağa kalkmıştı. Gidecekti artık. Onun hâlâ soran gözlerine dost gözlerle bakarak: -
Çünkü, dedi. Küçük Ağa'nın siz oluşu.. yani.. nasıl söylemeli?.. Anlıyor musunuz veya anlatabiliyor muyum
bilmem... Sizin gibi genç, güçlü, kuvvetli.. ve bilhassa bilgili, akıllı biri oluşu... Kısacası işte siz oluşunuz benim için
hususî bir kıymet ve ehemmiyet taşıyor." (Tarık Buğra, Küçük Ağa)
Olaylar okuyucuya bir aracı tarafından değil direkt olarak sunulur.
Anlatıcı, olay ile okur arasından bizzat çekilmiş olur.
Okuyucunun tüm dikkati olaylar üzerindedir.
3- İÇ KONUŞMA TEKNİĞİ: Karakterin duygularını ve düşüncelerini belirli bir mantık sırasıyla karakterin ağzından
olduğu gibi anlatılmasıdır. Burada karakter kendi kendine konuşur. Bu teknikte karakterin kendi kendine
konuşmalarına yer verilir. Bunun yanı sıra bu teknikle karakterin duygu ve düşüncelerini akıcı ve sade bir
biçimde günlük konuşma diliyle öğreniyoruz. Bu teknik karakterin iç dünyasının okuyucu tarafından
anlaşılmasında çok önemli bir yer tutar. Çünkü bu teknikle karakter görünmek istediği kişi olarak değil
gerçekten olduğu kişi halinde görülüyor. Aşağıdaki alıntıda Ali'nin Fatma ve Ömer Zorlu hakkındaki
düşüncelerini net olarak anlıyoruz ancak bu yöntem kullanılmasaydı normal hikâyenin akışında biz ancak Ali'nin
görünen yüzü hakkında bilgi edinebilecektik. Örnek: "Pehlivan Ali'yi bir türlü uyku tutmuyordu. Sırtüstü uzanmıs
cigara içiyor, karanlık kulübede cigarasının atesi kırmızı kırmızı yanıp sönüyordu: "Fatma gibi avrat var mı?
Yusuf'un emmisinin avradı da ne ki? Vızırtı. Lâkin su amele çavusu olmamalı felekte... Ömer tövbe sevmiyor
amele çavusunu. Benimle arası iyi. Besliği para günü vermezse vermesin. Feda olsun. İsterse yine veririm, yine
isterse yine. Feda olsun. Fatma'nın eri. Fatma gibi avrada ben olsam yemez yediririm, giymez giydiririm. Lâkin
ne avrat ya!" (Orhan Kemal, Bereketli Topraklar Üzerinde)
Olayların merkezinde yer alan karakterlerin duygu ve düşüncelerinin bizzat karakter tarafından anlatılması
tekniğidir.
Bu teknikte kahramanlar kendi kendine konuşuyor gibidir.
İç konuşma ile karakterin duygu ve düşüncelerini okuyucuyu net bir şekilde görebilmektedir.
Anlatıcı aradan çekilir, anlatım birinci ağızdan yapılır.
4- İÇ ÇÖZÜMLEME TEKNİĞİ: Kişilerin iç dünyalarının, iç yaşantılarının, hâkim anlatıcı ve bakış açısıyla anlatıldığı
psikolojik tahlil tekniğidir. Bu anlatım tekniğinde anlatıcı, kişinin iç dünyasına bütünüyle egemen olan dışarıdan
bir unsur olarak etkindir; anlatılan kişi ise edilgendir.
Anlatıcı ve onun hâkim bakış açısıyla kurulan, anlatıcının kahramanın zihninden geçenleri okuduğu anlatım
tekniğine iç çözümleme denir. Bu teknikte anlatıcı, figürün zihnine rahatça nüfuz ederek onun düşüncelerini
“diye düşündü” gibi ifadeyle aktarır ve figürü edilgenleştirerek anlatır.
Yavaş yavaş merdivenleri indi. Orta kata gelince müdürün odası gözüne ilişti. Şakir Bey’i bir kere görmek fena
olmaz diye düşündü. Kocası hakkında ondan malûmat alabilirdi, hademe ile içeriye haber gönderdi.
Örnek 1: Peyami Safa, Canan
Balo! Neriman Löbon’dan çıkıp Fatih’e gelinceye kadar hep bunu düşündü. Balo! Muhakkak gitmeli. Fakat izin
meselesi, para meselesi, tuvalet meselesi, Şinasi meselesi…”
Örnek 2: Fatih-Harbiye, Peyami Safa
Çerviakov General’e kuşkuyla bakarak, “Unutmuş! Ama gözleri sinsi sinsi parlıyor, benimle konuşmak bile
istemiyor! Aksırmanın çok doğal bir şey olduğunu söylemeliydim ona. Yoksa kasten tükürdüğümü sanabilir.
Şimdi değilse bile sonradan böyle gelir aklına. Oysa hiç istemeden oldu,” diye düşündü.
İç konuşmada olduğu bu teknikte de karakterin duygu ve düşünceleri okuyucuya aktarılır.
Ancak buradaki temel fark bu duygu ve düşünceler anlatıcı tarafından yani üçüncü ağızdan anlatılmasıdır.
Burada hâkim bakış açısı söz konusudur.
5- BİLİNÇ AKIŞI: Bu teknikle karakterin iç dünyası hiçbir kaygı olmada okuyucuya aktarılır. Karakterin duyguları
ve düşüncelerindeki değişimler bu teknikle verilir. Bu teknikte karakterin aklından geçen düşünceler bütün
karmaşıklığıyla ve herhangi bir sıra olmadan okuyucuya verilir. Bu sayede okuyucu karakterin psikolojisini ve ruh
halini daha iyi anlayabilir ve bazı olaylarla, bu olayların nedenleri arasındaki bağlantıları açıklayabiliyor. Ayrıca
karakterin aklında kurduğu planlar ve yapmak istediği şeylerde bu teknikle verilir. Aşağıdaki örnekte Yusuf köye
dönerken Ali'nin ve Hasan'ın ailesine ne diyeceğini düşünmekle beraber kendisini tam bir vicdan muhasebesine
çekmiştir. Bir şekilde kendini haklı çıkarmak istemiş ve arkadaşlarının ölümünden sorumlu olmadığına dair önce
kendisini inandırmaya çalışmıştır.
Örnek: "Hasan? Ali? Evet ama onlar yoksa, geri dönülmez yollarda kaldılarsa suç onda mıydı? Kader, kısmet,
taksirat! O öldürmemişti. Allah biliyordu içini, ölmelerini istememiş, aklından geçirmemişti. Köse Hasan'ın
avradı, kızı, Pehlivan Ali'nin anası duyup gelecekler, soracaklardı. O öldürmemiş, ölmelerini istememişti ama,
dinleyecekler miydi bakalım. Ağıt, figan, feryat... Köylü toplanacak, büyük büyük açılan gözleriyle soracaklardı
ondan. Nerde Hasan? Ali nerde? Biliyordu diyeceğini, ezberlemişti amma, dinletebilecek miydi? Karı kancık
kısmı lâf anlar mıydı? Ölü evine dönecekti evi. Gazocağını mazocağını çıkaramıyacak, sırtlığı mırtlığı
veremiyecekti karısına. Öfkeyle tükürdü yere." (Orhan Kemal, Bereketli Topraklar Üzerinde)
Bu teknikte karakterin iç dünyası tüm boyutlarıyla okuyucunun önüne serilir.
Bilinçte yer alan duygu ve düşünceler hızlı ve düzensiz bir şekilde resmedilmeye çalışılır.
Anlatıcı aradan çıkar ve bu akışı karakterin kendisi bizzat yapar.
Bu anlatım adeta bir sayıklamayı andırır, ifade edilenler arasında mantıki bir bağ olmayabilir.
6- DİYALOG TEKNİĞİ: Roman akışı içinde karakterlerin birbiriyle yaptıkları konuşmalara diyalog denir. Bu
teknikte karakterlerin birbirleriyle konuşmaları verilir. Karakterler arası çatışmaları veya karakterlerin birbirleri
hakkında ki düşüncelerini bu teknik yardımıyla algılıyoruz. Aşağıdaki örnekte Ali ve Yusuf'un fabrika sahibi
hemşehrileriyle ilgili düşüncelerini ve eğer istekleri yerine gelmezse gidip Laz Taşeron'la anlaşacaklarını çok açık
bir biçimde anlayabiliyoruz. Zaten bu yöntemin en güzel özelliği karakterlerin sade konuşmaları sayesinde
verilmek istenen mesaj kolaylıkla okuyucuya ulaşabiliyor.
Örnek: " __ Bırakır mıyız isini? __ Bırakırız tabî. __ Gözünün yasına bakacak değiliz ya! __ Niye bakalım? O
bizimkine bakıyor mu? __ Bakar mı? __ Biz de onunkine bakmayız! __ Ya bakarsa? dedi Ali. __ Bakarsa...
Irgatbası'dan hakkımızı alırsa mı? __ Alırsa? Yusuf düsündü, aklına baska bir sey geldi: __ O zaman da sen bana
bırak, dedi. __ Ne yapacaksın? __ Bize daha iyi, daha paralı birer is ver deriz. __ Temam, ben de bunu
düsünüyordum. Verirse? __ Bu mantar sapkalının verdiği yevmiyelerden fazla olursa... __ Olursa? Yusuf
kurnazlıkla göz kırptı: __ Buna gelir deriz ki, böyle böyle, hemserimiz gündeliğimizi arttırdı, dörder veriyor
deriz... __ Bu, gelin ben bes vereceğim derse ya? __ Kolay. O zaman da ağamıza gider, mantar sapkalı beser
veriyor ne diyorsun deriz? Tamamdı, sehirli mehirli, iste kıstırmışlardı sehirliyi" (Orhan Kemal, Bereketli
Topraklar Üzerinde)
Edebi eserde yer alan kişilerin karşılıklı konuşmalarına dayanan tekniktir.
Kahramanlar arasında iletişim sağlanır.
Böylelikle karakterlerin birbirleriyle olan çatışmalarını ve düşüncelerini okuyucu anlayabilmektedir.
7- ÖZETLEME TEKNİĞİ: Varlığı belirgin şekilde hissedilen anlatıcı olayları, kişileri veya diğer unsurları özetleyerek
anlatır. Örnek: "Ali Rıza Bey, Babıâli yetiştirmelerinden bir mülkiye memuruydu. Otuz yaşına kadar Dâhiliye
kalemlerinden birinde çalışmıştı. Belki ölünceye kadar da orada kalacaktı. Fakat kız kardeşiyle annesinin iki ay
ara ile ölmesi onu birdenbire İstanbul'dan soğutmuş, Suriye'de bir kaza kaymakamlığı alarak gurbete çıkmasına
sebep olmuştu." (R.N. Güntekin, Yaprak Dökümü)
Roman ve hikâyelerde sıklıkla başvurulan tekniklerinden birisi de özetlemedir.
Böylelikle olaylar dağılmadan ve tekrara düşmeden hikâye ilerlemiş olur.
8- TASVİR (BETİMLEME) TEKNİĞİ: Olayların geçtiği mekânlar ve kahramanlar kelimelerle tasvir edilerek
okuyucunun zihninde bir resim çizilir.
Tasvirlerle anlatılan olaylar daha sağlam bir zemine oturtulur.
Romantizmle birlikte bu teknik gelişir.
Betimleme sadece fiziksel olarak değil, kişilerin ruhsal betimlemeleri de yapılabilir.
9- PASTİŞ: Postmodern romanda çeşitli metin türlerinin biçim ve anlatım özelliklerinin taklit edilmesidir. Binbir
Gece Masalları’nda ve halk hikâyelerinde anlatıcı, başkalarından dinlediklerini aktarır. Bunu yaparken de
“rivayet ederler ki, derler ki” gibi kalıplaşmış ifadeler kullanır. İhsan Oktay Anar’ın Puslu Kıtalar Atlası adlı
romanında biçim ve anlatım özellikleri açısından aynı tekniği kullanması bir pastiş örneğidir.
10- PARODİ: Postmodern romanda daha önce yazılmış bir metnin içerik yönünden örnek alınmasıdır. Bütüncül
ya da kısmi olabilir. Nazan Bekiroğlu’nun Yûsuf ile Züleyha adlı romanı, içerik yönünden divan edebiyatındaki
Yûsuf ile Züleyha mesnevilerini örnek aldığından bir parodi örneğidir.
11- İRONİ: Postmodern romanda birtakım olguları ya da eserleri alaycı bir anlatımla söz konusu etmektir.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanında önemsiz bir kurum olan Saatleri Ayarlama
Enstitüsünü asrın en büyük, en faydalı kurumu şeklinde tanıtması bir ironi örneğidir.
12- GERİYE DÖNÜŞ TEKNİĞİ: Bu teknik genellikle tarihi romanlarda kullanılır. Yazarlar şimdiki zamanda
yaşadıklarından eserlerinde şimdiki zaman ağır basar. Bu etkiyi azaltmak için geriye dönüş tekniği kullanılır.
Ayrıca kişiler ve olaylar hakkında bilgi verilirken de kullanılabilir. Yazar karakterlerin, yerlerin ve olayların
geçmişiyle ilgili bilgi vermeyi amaçlar. Bu anlatım tekniği romanın gerçekliğine önemli ölçüde etki eder.
Olayların altyapısıyla ilgili bilgiler verdiği için gelecekte olabilecek olaylar veya kişilerin şu anki konumlarıyla ilgili
fikir sahibi olunur.
Örnek: Babasını hatırladı. Trene yolcu ederken “Aman oğlum,” demişti, “yüzümü kara çıkarma. Babayın oğlu
olduğunu göster şu millete, ille de mıhtara. Benim oğlumsan sırtın yere gelmez. Heye İstanbul gurbeti çetin,
İstanbullunun cinden de beter olduğunu söylerdi emmim ya, boş ver. Var git, sağlıcakla, eyi kötü bir işin başın
geç, bize mektup sal. Ondan sonrasına karışma. Ben hepsinin yuvasını yaparım!” (Orhan Kemal, Gurbet Kuşları)
Romanda yazar “Babasını hatırladı.” diyerek romanın olağan zaman akışını bırakarak geçmiş yılları anlatmaya
başladığı görülmektedir. Böylece geriye dönüş tekniğini uygulamıştır.
MODERNİZM VE POSTMODERNİZM:
Modernizm Batı’da 20. yy’ın başında, postmodernizm ise 20. yy’ın ikinci yarısında ortaya çıkmıştır.
Postmodernizm, modernizmin bir uzantısı olarak ortaya çıkmıştır. Modernizm “şimdi, yeni başlayan”
anlamındadır. Postmodernizm ise “modernizden sonra gelen, modern sonrası” anlamına gelir. Anlaşılacağı gibi
postmodernizm, ana ilkelerini modernizmden almış, modern roman üzerinde yeşermiştir.
Modernist eserler, 19. yy’ın “Balzac romanları” olarak da ifade edilen gerçekçi-gelenekçi roman anlayışının
ardından “deneysel biçimcilik” arayışıyla gelişim göstermiştir.
Türk edebiyatına doğal bir süreçle değil de Tanzimat döneminde kültürel değişimle Batı’dan çeviri ve taklitlerle
giren geleneksel roman, 1970’lerden sonra yerini modernist ve postmodernist romanlara bırakmıştır. Bu
bakımdan Türk edebiyatında modernizm ile postmodernizm aynı zamanda görülmüştür. Türk edebiyatında
postmodernizm, modernist özelliklerden 1990’lı yıllardan itibaren arınmaya başlamıştır.
Modernizm, Türk edebiyatında Oğuz Atay’ın “Tutunamayanlar”ıyla (1972) görülür. Tutunamayanlar’ın ardından
Yusuf Atılgan’ın “Anayurt Oteli”, Ferit Edgü’nün “Hakkâri’de Bir Mevsim”iyle modernist ilk ürünler 1970’lerde
verilmeye başlanır. 1950’lerden günümüze ise Latife Tekin (Sevgili Arsız Ölüm), Nazlı Eray (Ay Falcısı), Bilge
Karasu (Gece), Orhan Pamuk (Kara Kitap, Yeni Hayat) eserleriyle modernist edebiyatın öncülüğünü yaparlar.
Ayrıca Adalet Ağaoğlu, Peride Celal, Erhan Bener, Ahmet Altan, Selim ileri, Nedim Gürsel, Ayla Kutlu modernist
ögelere ağırlık verirler. Hilmi Yavuz’un “Fehmi K’nın Acayip Serüvenleri”, Pınar Kür’ün “Bir Cinayet Romanı”,
Hasan Ali Toptaş’ın “Bin Hüzünlü Haz, Gölgesizler”, Metin Kaçan’ın “Ağır Roman, Fındık Sekiz”, ihsan Oktay
Anar’ın “Puslu Kıtalar Atlası, Kitabü’l Hiyeradlı romanları ise Türk edebiyatında postmodernist edebiyatın en
önemli ürünleridir.
Postmodern romanlar türlere ayrılır: Üst kurmaca romanlar, bilimkurgu romanları, fantastik romanlar, büyülü
gerçekçilik romanları… Postmodernist anlatımda iki tür yaklaşım vardır. Birincisi, “seçkinci/elitist” eğilimdir ki
seçkin okur için yazılan metinleri kapsar. İkincisi “Sıradan” okura hitap eden “popülist” eğilimdir. Örneğin,
Murathan Mungan’ın “Üç Aynalı Kırk Oda” adlı metni popülist; Hasan Ali Toptaş’ın “Bin Hüzünlü Haz” adlı
anlatısı popülizme hiç yer vermeyen seçkinci bir yapıttır.
TEMSİLCİLERİ: İhsan Oktay Anar, Hasan Ali Toptaş, Oğuz Atay, Nedim Gürsel, Orhan Pamuk, Bilge Karasu, Pınar
Kür, Selim İleri, İnci Aral, Buket Uzuner