Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 17

Halk Edebiyatı öyküleri, atasözleri ve halk tiyatrosunu

sayabiliriz.
İslamiyet öncesi sözlü Türk edebiyatının devamı  Halk şairlerinin şiirleri ve yaşamları cönk
niteliğindedir. Anadolu’da 13. yüzyılda başlamış adı verilen defterde toplanmıştır.
günümüze kadar sürmüştür. Halk Edebiyatı, sözlü  Şiirlerde başlık yoktur, şiirler nazım
ede­biyatın uzantısıdır. Halkın yarattığı sözlü biçimleriyle adlandırılır.
eserlerden oluşur. Dil, biçim, konu­lar, duyarlıklar
bakımından halk kültürüne sıkı sıkıya bağlıdır. Halk Halk Edebiyatı Dönemleri
arasında gelişen ve İslamiyet’ten önceki Türk  Anonim Halk Edebiyatı
edebiyatı geleneklerinin uzantısı niteliği taşıyan  Aşık Edebiyatı
sözlü bir edebiyattır. Bu edebiyatta ortaya konan  Tekke Tasavvuf Edebiyatı
ürünlerde dil, biçim, konu ve duyarlıklar
bakımından halk kültü­rüne sıkı sıkıya bağlılık Anonim Halk Edebiyatı
görülür.
 Süslü anlatımdan uzak oldukça sade bir dil
Genel Özellikleri kullanılmıştır.
 Hece ölçüsü kullanılmıştır.
 Şiirlerde söz sanatlarına yer verilmiştir.
 Ne zaman, nerede, kim tarafından
 Şiirler, dörtlüklerle oluşturulmuştur.
yaratıldığı belli olmayan, dilsel ürünlerin
 Dil; yalın, açık ve akıcıdır.
tümüne birden verilen addır ortak halk
 Şiir musikiden ayrılmamıştır. Şiirler müzik
edebiyatı.
eşliğinde sözlü olarak oluşturulmuştur.
 Ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa geçerek
Şiir, saz şairi (ozan) ya da aşık denen
ortaklaşa kullanılmaya başlamıştır. Bu
kişilerce, “bağlama” adı verilen bir sazla
yönden ortak halk edebiyatı yazılı değil,
söylenmiştir. Söz kadar ezgi de önemlidir.
sözlü bir edebiyattır.
 Şiirlerde kullanılan dil, halkın kullandığı,
 Maniler, destanlar, türküler, masallar,
konuştuğu dildir. Bu nedenle sık sık
türkülü türküsüz halk hikayeleri, ninniler,
deyimlere ve güzel halk söyleyişlerine yer
ağıtlar, bilmeceler, tekerlemeler,
verilmiştir.
atasözleri, deyimler, meddah hikayeleri,
 Asıl ölçü hece ölçüsü olmakla birlikte aruz
kara­göz ve benzeri oyunlar. .. bu
ölçüsü de kullanılmıştır.
edebiyatın önemli ürünlerini
 Yarım uyak ve cinaslı uyak yaygındır. oluşturmaktadır.
 Genellikle hece ölçüsünün 7’1i, 8’1i, 11 ‘li  Nazım birimi genellikle dörtlüktür.
kalıpları kullanılmıştır. Dörtlüğün bozulmasıyla oluşan nazım
 Zaman zaman rediften de yararlanılmıştır. şekil­leri vardır.
 Şiirlerde az da olsa mecaz ve benzetmeler
kullanılmıştır. “Boy serviye, yüz aya, kaş Anonim Halk Edebiyatında Şiir
kaleme, diş inciye, yanak güle…” Dışındaki Ürünler
benzetilmiştir.
 Aşk, tabiat, ayrılık, hasret, ölüm, yiğitlik, Deyim
toplum, din, zamandan şikayet sık sık
 Bir kavramı, bir durumu ya çekici bir
işlenen temalardır.
anlatımla ya da özel bir yapı içinde
 Halk edebiyatı daha çok şiir alanında
belirten ve çoğunun gerçek anlamlarından
gelişmiştir. Düzyazı örnekleri geri planda
ayrı bir anlamı bulunan kalıplaşmış sözcük
kalmıştır. Düzyazı türleri arasında
öbekleri ya da tümcelere “deyim” denir.
masallar, bilmeceler, tekerlemeler, halk
 Kalıplaşmış sözlerdir. Bir deyimin
sözcükleri değiştirilip yerlerine -aynı

1
anlamda olsa bile- başka sözcükler  Gülünç üslupla anlatır. durumları, sosyal
konulamaz ve deyimin söz dizimi çarpıklıkları, çatışmaları, çelişkileri ince bir
değiştirilemez. mizahi üslupla anlatılır.
 Kısa ve özlü sözlerdir. Deyimler en az iki  Bir larından olaya halk bağlı olarak
sözcükten oluşur. hikayesine anlatıldıkları benzerler. için
 Deyimler genellikle mastar biçimindedir. hikayeye; güldürücü unsurlar
Çekime girdiklerinde değişirler. taşıdıklarından halk hikayesine benzerler.
 Deyim, bir kavramı belirtmek için  Bir tez ve karşı tez üzerine kurulur. olumlu
bulunmuş özel bir anlatım kalıbıdır; genel olumsuz tipler ve fikirler karşı karşıya
kural niteliğinde bir söz değildir. Deyimi getirilir. Fıkraların asıl özelliğini bu tezatlar
atasözünden ayıran en önemli özel­lik oluşturur.
budur.  Fıkralarda güdülen amaç, okuyucu
 Deyimlerin çoğu sözcüklerin gerçek düşündürmek ve ona ders vermektir.
anlamları dışındadır yani mecaz  Başlangıç, gelişme ve sonuç bölümleri
anlam­lıdır: Devede kulak, çantada keklik, vardır.
dişe dokunur… Kimi deyimler de  Edebiyatımızda Nasrettin Hoca, İncili
kalıp­laşmış sözden çıkan anlam, Çavuş, Bekri Mustafa ve Bektaşi tipi
sözcüklerin gerçek anlamları dışında fıkralar yaygındır.
değildir: “Çoğu gitti azı kaldı, ismi var cismi
yok…” Efsane

Tekerleme  Kendine özgü bir üslubu, kalıplaşmış,


kurallı biçimleri olmayan, düz konuşma dili
 Sözcüklerin ses benzerliğinden ile bildirilen bir anlatı türüdür. Sözlü
yararlanılarak oluştu­rulan yarı anlamlı, geleneğin ürünüdür.
yarı anlamsız sözlerdir.
 Gerçek olduğuna inanılır. Yakın geçmiş
 Şiir biçi­minde oluşturulan tekerlemelerde
anlatılır. Kutsal olabilir olmayabilir de.
ölçü, uyak, seci ve aliterasyondan
yararlanılır.  Kişi, yer ve olaylar hakkında anlatılır.
 Masal, hikaye, bilmece, halk tiyatrosu gibi Anlatılanların inandırıcılık özelliği vardır.
bazı ürünlerde de kullanılır.
 Genellikle kişi ve olayların olağanüstülük
Bilmece özelliği vardır. düzyazı biçiminde yazılır.

 Bir varlığın ya da kavramın, bazı  Kısa ve konuşma diline yer verilir.


niteliklerini söyleye­rek yani ip ucu
vererek ne olduğunun bilinmesini
is­temektir.
 Şiir biçiminde de oluşturulan bilmecelerde Önemli Not !
ölçü, uyak, seci ve aliterasyondan
yararlanılmıştır. Gazete ve dergilerde günlük olayları
anlatan yazılara da fıkra denir. Aynı
Fıkra adla anılan bu iki yazı türü
 Fıkralar, kıssadan hisse anlayışına göre karıştırılmamalıdır.
söylenmiş kısa mizahi hikayelerdir.
 Sözlü edebiyat içinde nesir diliyle anlatılır.
Kısa ve yoğun bir anlatım gücüne sahiptir.
 İnce bir mizah, alay ve hikmet taşırlar.

2
Efsaneleri konu bakımından şöyle attır. Kahramanlar genellikle dört şekilde
sınıflandırabiliriz: aşık olur:

1. Yaratılış ve dünyanın sonu ile ilgili a. Bade içme


efsaneler b. Resme bakarak aşık olma
c. İlk görüşte aşık olma
2. Tarihi efsaneler ve medeniyet tarihi ile
d. Aynı evde büyüyen kahramanlar kardeş
ilgili efsaneler
olmadıklarını öğrenince
3. Olağanüstü varlıklar ve güçlerle ilgili
efsaneler Aşk Hikayeleri

4. Dini efsaneler Aşık Garip

Halk Hikayeleri Tahir ile Zühre

 16.yüzyıldan itibaren destanın yerini Yusuf ile Züleyha


almıştır. Leyla ile Mecnun
 Nazım-nesir karışıktır. Arzu ile Kamber
 Anlatmaya ve olaya dayanan bir türdür. Kerem ile Aslı
 Masallarda olduğu gibi kalıplaşmış ifadeler Ferhat ile Şirin
vardır.
Emrah ile Selvi
 Genellikle sade ve anlaşılır bir dil
kullanılmıştır. Derdiyok ile Zülfüsiyah

 Halk hikayesinin içinde masal, efsane,


fıkra, dua, beddua, deyim, atasözü,
Kahramanlık Hikayeleri
bilmece vb. örneklerine rastlanabilir.
Zaloğlu Rüstem
 Olaylar gerçek veya gerçeğe yakındır.
Olağanüstülükler sınırlıdır. Köroğlu
 Özel anlatıcıları vardır. Meddahlar veya Battal Gazi
aşıklar tarafından anlatılır. Anlatıcıları
okur-yazar, az çok kültürlü kişilerdir. Dede Korkut

 Genellikle mutlu bir biçimde biter.


Atasözleri
 Konu genellikle aşk ve kahramanlıktır.

Halk hikayelerinin kaynağını Fuat Köprülü şu


şekilde sınıflandırır:
NOT:
1. Türk Kaynaklı olanlar.
Bir kısmı yaşanmış bir kısmı hayalidir, bir
2. İslam geleneğinden gelen dini konular.
kısmı da Divan edebiyatındaki
3. İran geleneğinden gelenler.
mesnevilerden alınmıştır.
 Kahramanların yaptığı dua ve beddualar
mutlaka kabul edilir. Kahramanın en
büyük yardımcısı Hz. Hızır, ondan sonra

3
 Atalarımızın uzun deneyimlere dayanan olmakla bir­likte eğlendiricilik özelliği öne çıkar.
yargılarını genel kural, bilgece düşünce ya Doğaçlamaya dayanan tüluat tiyatrosu örneğidir.
da öğüt olarak düsturlaştıran ve Oyunların başında ve sonunda kalıplaşmış sözler
kalıplaşmış biçimleri bulunan herkesçe vardır. Olumlu ve olumsuz tipler (iyi-kötü, bilgili-
benimsenmiş özlü sözlere atasözü denir. cahil) karşı karşıya getirilir. Sahne çok basittir.
Atasözleri Osmanlıcada “mesel” ya da Dekor hemen hemen yoktur.
“darb-ı mesel” olarak geçer. İslamiyet
öncesi Türk edebiyatında ise “sav” olarak Geleneksel Türk Halk Tiyatrosu
geçer. Örnekleri
Meddah

NOT: Orta Oyunu


Destanlardan izler taşır. Tarihi-Dini nitelik Karagöz
taşıyanları vardır.
Köy Seyirlik

 Sosyal olayların nasıl olageldiklerini uzun Meddah


bir gözlem ve deneme sonucu olarak
 Canlandırma ve benzetme ögelerinden
tarafsızca bildirirler.
yararlanarak öykü oluşturma sanatıdır.
 Kalıplaşmış, kısa ve özlü sözlerdir.
 Tek kişilik oyundur.
 Tabiat olaylarının nasıl olageldiklerini uzun
 Dekor ve sahne yoktur. Sadece baston,
bir gözlem sonucu olarak belirtirler.
mendil ve iskemle kullanılır.
 Denemelere ya da mantığa dayanarak
 Meddah anlattığı öykünün konusuyla
doğrudan doğruya ahlak dersi ve öğüt
ilişkili olarak çeşitli etnik gruptan kişi­lerin,
verirler. Bazıları dolaylı yoldan öğüt verir.
hayvanların doğa olaylarının taklidini
 Atasözlerinde cinas, aliterasyon, seci, yapar. Taklit yapan kişiye mukallit de
benzetme, mübalağa, intak, teşhis, tezat denir.
ve tevriye gibi sanatlara başvurulur.
 Meddah oyununda yer ve zaman
Yiğitlik, mertlik, konukseverlik, aile,
sınırlaması yoktur.
akrabalık, komşuluk, dostluk, görgü
 Meddah anlatısını günlük yaşamdaki
kuralları, sağlık, ölüm, tarım, hayvancılık,
olaylar oluşturur.
iklim, takvim, hayvanlar, din gibi konular
 Meddah öykülerini doğaçlama anlatır.
işlenmiştir.
Yazılı bir metne bağlı kalınmadığı için
 Çoğu bir iki cümledir. Daha uzun olanları
meddah oyunları günümüzde bölük
da vardır. En çok geçmiş zaman ki­pi, kimi
pörçüktür.
zaman da emir kipi de kullanılır. Geniş
 Meddah oyunun sonunda “kıssadan hisse”
zaman ve gereklilik kipiyle kulla­nılanlar
verir.
da vardır. Eksiltili cümle biçiminde olanları
 Ayrıca meddahlar seyircinin ilgisini taze
da vardır. Bazı atasözleri manzum özellik
tut­mak amacıyla oyunlarını çeşitli
gösterir. Ölçülü ve kafiyeli olanları vardır.
bilmecelerle süsler.
Geleneksel Türk Halk Tiyatrosu Ünlü Meddahlar: Tıfli Ahmet Çelebi, Kız Ahmed,
Orta oyunu, karagöz, kukla, köy seyirlik oyunları Aşki, Sururi, Kör Hasan, Harman Danası, Hacı
ve meddah bu gruba girer. Genellikle güldürü, Kıssahan, Meddah Eğlence, Çokyedi Reis, Münir
taklit ve söz hünerine dayanır. Öğretici yönü Özkul, Erol Günaydın

4
Orta Oyunu Acem: Tüccar

 Göstermeye bağlı edebi türlerdendir. Kayserili: Kurnaz, pastırmacı

 Halkın etrafını çevrelediği bir meydanda Arnavut: Bahçıvan


ezbersiz, suflörsüz oynan bir oyundur.
Laz: Gemici
Tarih içinde “kol oyunu, meydan oyunu,
zuhuri” gibi adlar da verilmiştir orta Yahudi: Sarraf
oyununa.
Ermeni: Kına tüccarı
 Dekor yok denecek kadar azdır. Sahne
Denyo: Küstah mahalle çocuğu
görevini gören birkaç eşya vardır: Dekor
olarak “yenidünya” denilen paravana Orta Oyunu Bölümleri
vardır. “Dükkan” denilen bir tezgah ya da
birkaç iskemle kullanılır. Oyunun Toplam dört bölümden oluşur. Bunlar;
oynandığı alana “palanga” denir. 1. Mukaddime: Giriş bölümüdür. Alana önce çalgı
eşliğinde Pişekar girer, baş çalgıcı zurnacıyla kısa
 Özellikle Ramazan aylarında, bayramlarda, bir konuşmanın ardından oyunun adını söyleyerek
düğünlerde, kır eğlencelerinde oynatılırdı. gösteriyi başlatır.
 Karşılıklı konuşmalara, şive taklitlerine 2. Muhavere: Karşılıklı konuşma bölümüdür.
dayanır. Kavuklu’nun çalgı eşliğinde alana girmesiyle
başlar. Kendi içinde ikiye ayrılır:
 Hazırcevaplılık, söz oyunları, yanlış a. Arzbar: Kavuklu ile Pişekar’ın birbiriyle tanış
anlamalar güldürü ögesi olarak kullanılır. çıkmalarıyla sonuçlanan ilk bölümdür.
Cinas ve tevriye sanatlarına sıkça yer b. Tekerleme: Kavuklu’nun sonunda rüya olduğu
verilir. anlaşılan bir öykü anlattığı bölümdür.
3. Fasıl: Asıl konunun yer aldığı bölümdür. Kavuklu
 Usta-çırak geleneği içinde sürdürülür.
sürekli olarak alanda kalır, oyunun konusuna göre
 Konular değişiktir, Karagöz oyunlarıyla sahneye çıkan çeşitli tiplerle güldürücü
aynı olanlar vardır. konuşmalar yapar. Kavuklu diğer tiplerle kavga
eder. Pişekar bu durumlarda oyuna karışıp
 Kavuklu ve Pişekar, oyunun iki temel
anlaşmazlıkları halledip tatlıya bağlar.
kişisidir.
4. Bitiş: Oyunun son bölümüdür. Çok kısadır.
Orta Oyunu Tipleri Pişekar oyunun son bulduğunu söyler, işlemiş
oldukları kusurlardan dolayı özür diler, gelecek
Pişekar: Hacivat’ın karşılığıdır. Başoyuncudur, oyunun adını, yerini ve zamanını açıklar ve oyun
okumuş, orta sınıf şehirliyi temsil eder. Oyunu biter.
açar ve kapatır. Kenarı kürklü kaftan ve külah
giyer. Anonim Halk Edebiyatında Nazım
Kavuklu: Karagöz’ün karşılığıdır. Pişekar ile birlikte Şekilleri
oyunu yürüten; ikinci oyuncudur. Kavuk ve kaftan
giyer.
Mani
 Anonim halk edebiyatında en küçük nazım
Zenne: Kadın tipini canlandıran erkek
biçimidir.
Çelebi: Genç, mirasyedi,
 Söyleyeni belli değildir.
Külhanbeyi: Tulumbacı, kabadayı
 7’li hece ölçüsüyle söylenir.
Balama: Rum-Frenk taklitçisi

5
 Genellikle tek bir dörtlükten oluşur. Örnek
Ağlarım çağlar gibi
 Kafiye biçimi “aaxa” şeklindedir.
Derdim var dağlar gibi
 İlk iki dize hazırlık dizesidir, ilk iki dizenin Ciğerden yaralıyım
asıl konuyla ilgisi yoktur. Gülerim sağlar gibi

 Asıl anlatılmak istenen son iki dizede Her gelen bir gül ister
verilir. Sahipsiz bağlar gibi

 Maniler Divan Edebiyatı’ndaki tuyuğların Deyiş


karşılığı olarak da bilinir.
İki kişinin karşılıklı söylediği manilerdir. Soru yanıt
 Konu sınırlaması yoktur. Sevgi, tabiat, şeklinde düzenlenir. Bir başka kişinin ağzındanmış
övgü, yergi, evlat sevgisi, ayrılık, hasret ve gibi aktarıldığı şekilleri de vardır.
aşk konularını işler. Konularına ve
kullanım alanlarına göre mani çeşitleri Ninni
şunlardır: Niyet, fal (yorum) manileri, aşk  Annelerin bebeklerini uyutmak için belli
manileri, iş manileri, bekçi ve davulcu bir ezgi ile söylediği parçalardır.
manileri, mektup manileri, atışma
manileri, oyun manileri…  Çocukların psikolojisi üzerinde etkilidir.
Türkünün özel biçimidir.
Biçimine göre mani dört çeşittir:
Örnek
Düz Mani Dandini dandini dastana
Yedişer heceli dört dizeden oluşur. Kafiyelerinde Danalar girmiş bostana
çoğunlukla cinas yoktur. Kov bostancı danayı
Yemesin lahanayı
Örnek
Dağlar başın kar aldı a Türkü
Gül etrafın har aldı a
 Kendine özgü bir ezgiyle söylenen nazım
Ecele borçlu kaldım x
biçimidir.
Bir canım var yar aldı a
 Genellikle söyleyeni belli değildir. Adları
Kesik Mani
bilinen saz şairlerinin söyledikleri de
Birinci dizesi 7 heceden az, anlamlı ya da anlamsız zamanla halka mal olmuştur.
bir sözcük grubu olan manilerdir. Bu kesik dize
 Daima bir ezgiyle söylenen (besteli),
cinaslı kafiyeyi hazırlar.
düzenleyicisi bilinmeyen ya da unutulmuş
Örnek olan, değişik konulardan söz eden,
Yar elinden genelde hecenin 7’li, 8’li ve 11 ‘li kalıbıyla
Tutaydım yar elinden oluşturulan şiirlerdir.
Yar benim canım gözüm
 Yapı olarak iki bölümden oluşur: Birinci
Korkum ağyar elinden
bölüm asıl bölüm olan bent bölümüdür.
Yedekli (Artık) Mani İkinci bölüm ise bendin sonunda
yinelenen nakarattır; buna bağlama ya
Düz maninin sonuna aynı kafiyede iki dize daha da kavuştak denir.
eklenerek söylenen maniler. Cinaslı kafiye
kullanılmaz, birinci dizeleri anlamlıdır.  Bölgelere göre ad alabilir: Elazığ, Uşak,
Urfa…

6
Türküler yapıları, ezgileri ve konularına göre ayrı Vardım ki bağ ağlar bağıban ağlar
gruplara ayrılır: Sümbüller perişan güller kan ağlar
Şeyda bülbül terk edeli bu bağı
Yapılarına Göre Türküler
Bentleri mani dörtlükleriyle kurulan türküler (mani
Aşık Edebiyatı
dörtlükleriyle kurulan kavuştaksız türküler,  Aşık adı verilen halk ozanlarının
kavuştakları mani biçiminde olan türküler, şiirlerinden oluşur.
kavuştakları bir dize olan türküler, kavuştakları iki
dize olan türküler, kavuştakları üç dize olan  Aşık edebiyatı, din dışı konuları işleyen,
türküler, kavuştakları dört dize olan türküler), aşık adıyla anılan ve söylediğini sazıyla
bentleri beyitlerle kurulan türküler (beyitlerle çalan kişilerce oluşturulmuştur. Çalıp
kurulan kavuştaksız türküler, kavuştakları bir dize çığırma geleneğine dayanır. Şiirler,
olan türküler, kavuştakları iki dize olan türküler, “bağlama” adı verilen saz eşliğinde
kavuştakları üç dize olan türküler, kavuştakları söylenmiştir.
dört dize olan türküler)  Aşık edebiyatı dönemindeki şiirler genel
Ezgilerine Göre Türküler olarak sade ve yalın bir dil kullanılarak
yazılmıştır.
Divan, bozlak, koşma, hoyrat, kayabaşı, Çukurova
 Aşıkların şiirleri dinleyiciler tarafından
usulsüz türkülerdir; usullü türküler ise oyun
havalandır. “cönk” adı verilen defterlerde toplamıştır.

 Şiirler hazırlık yapılmadan (doğaçlama)


Konularına Göre Türküler
söylenir.
Ninniler, çocuk türküleri, doğa türküleri, aşk
 Ortaya konulan ürünler bireyseldir.
türküleri, kahramanlık ve askerlik türküleri, tören
türküleri, iş türküleri, karşılıklı türküleri, ölüm  Koşma, semai, destan, varsağı nazım
türküleri (ağıtlar), oyun türküleri… şekillerinden oluşur.

Ağıt  Nazım türü olarak güzelleme, taşlama,


koçaklama ve ağıt kullanılmıştır.
 Sevilen bir kişinin ölümünden duyulan
acıyı dile getiren ve her zaman bir ezgiyle  Nazım birimi dörtlüktür.
söylenen şiirlerdir.
 Realizm ön planda tutulmuştur.
 Ağıtlar aslında bir türkü çeşididir.
 Göz için kafiye anlayışı yerine, kulak için
Genellikle uzun hava ve kırık hava denilen
kafiye anlayışına ağırlık verilmiştir.
ezgilerle söylenir.
 Eserlerin bazıları yöresel özellik
 Koşmanın bir çeşidi olan ağıtla karıştırıl-
göstermiştir.
mamalıdır.
 Şiirler hece ölçüsüyle yazılmıştır.
 Aşık edebiyatındaki ağıtın söyleyeni
bellidir.  Hece ölçüünün daha çok 7’li, 8’li ve
11’li kalıpları kullanılmıştır.
 İslamiyet öncesi Türk ede¬biyatındaki
karşılığı “sagu “, Divan edebiyatındaki  Teşbih ve teşhis gibi söz sanatlarından
karşılığı ise “mersiye’dir. istifade edilmiştir. Diğer söz sanatlarına
pek başvurulmamıştır.
Örnek
Zihni dert elinden her zaman ağlar

7
 Şiirlerde genel olarak yarım Koşma
uyak ve cinaslı uyak kullanılmıştır.
 Aşık edebiyatının en sevilen ve en yaygın
 Şair son dörtlükte ”tapşırma” adı verilen olarak kullanılan nazım biçimidir. Sözlü
mahlas kullanmıştır. Türk edebiyatındaki koşuk nazım şeklinin
 Divan şiirinde olduğu gibi aşık devamı niteliğindedir.
edebiyatında da mazmunlar kullanılmıştır.  Dörtlük sayısı genelde 3-5(6) arasında
 Aşık tarzı halk edebiyatı, İslamiyet öncesi değişir.
Türk edebiyat geleneğinin devamı  11 ‘li hece ölçüsüyle (6+5 ya da 4+4+3
niteliğindedir. duraklı olarak) yazılır/söylenir.
 Aşıklık geleneğinde ozanlar usta-çırak  Kafiye örgüleri: abab/ cccb/ dddb … ;
geleneği içinde olgunlaşırlar. aaab/ cccb/ dddb … ; xaxa/ bbbc/ ccca …
 Aşığın düşünde pirlerin elinde bade içerek şeklindedir.
saz çalıp şiir söylemesi, düşte gördüğü  Şair koşmanın son
sevgiliyi bulmaya çalışması yaygın bir dörtlüğünde mahlasını söyler.
efsane motifidir.
 Koşmalar, ezginin niteliğine göre “Acem
 Aşıklar; asker ocaklarında, köylerde, koşması, Ankara koşması, topal koşma,
kasaba ve şehirlerde yetişmiştir. kesik kerem” gibi türlere ayrılır.
 Konu olarak aşk, tabiat, gurbet, ayrılık,  Koşmalar konu yönünden divan
ölüm, özlem, kıskançlık, yiğitlik, toplumun edebiyatındaki gazel ve şarkıya benzer.
sorunları, insan davranışları, bunlarla ilgili
eleştiriler işlenmiştir.  Türk edebiyatının tanınmış koşma
şairleri Karacaoğlan, Bayburtlu Zihni, Aşık
 Birçok aşığın şiiri zamanla türkü, ağıt gibi Ömer ve Erzurumlu Emrah‘tır.
sahibi bilinmeyen halk şiiri örnekleri
arasına karışmıştır.  Karşılıklı konuşma biçiminde söylenmiş
koşmalar da vardır. Dedim-dedili biçi-
 Aşık edebiyatı şairleri okuma yazma minde olan bu koşmalara müracaa denilir.
bilenler ve okuma yazma bilmeyenler
olarak ikiye ayrılır:  Koşmalar genellikle lirik konularda
söylenir. Aşk ve doğa konularının yanı sıra,
Kalem Şuarası : Belirli bir öğrenimden geçmiş, ayrılık, özlem, yalnızlık, gurbet, sıla, ölüm
hece ve aruz ölçüsünü kul­lanarak şiir yazabilen, gibi temaları işler. Atasözleriyle işlenmiş
ancak saz çalmayı bilmeyen şairlere verilen addır. öğüt veren, talihten, kaderden yakınan
Bunlar öğrenim görmüş öteki halk şairlerinden saz konularda söylenmiş koşmalar da vardır.
çalmayı bilmeyişleriyle ayrılır. Kalem şairlerinin en
tanınmışları Bayburtlu Zihni ve Çankırılı Zahmi‘dir. Koşmalar konularına göre dörde ayrılır:

Saz Şairi (Aşık) : Genellikle saz eşliğinde Güzelleme


doğaçlama şiir söyleyen şairlere verilen addır.
İnsan, hayvan ve doğa güzelliklerinin anlatıldığı
Büyük bölümü okuma yazma bilmez, öğrenim
şiirlerdir. En ünlü şairi Karacaoğlan‘dır.
görmemiştir. Şiirlerini hece ölçüsüyle söylerler.
Ancak hem hece hem de aruz kul­lananları da Koçaklama
vardır: Sümmani, Aşık Şenlik, Aşık Ömer, Gevheri,
Dertli, Erzurumlu Emrah…

8
Yiğitçe bir anlatımla söylenen, kahramanlık ve  En güzel
savaş konulu şiirlerdir. Bu türün en başarılı örneklerini Karacaoğlan ve Erzurumlu
sanatçıları Köroğlu ve Dadaloğlu‘dur. Emrah vermiştir.

Taşlama Varsağı
Toplumun ve insanların eksik yönlerinin ele  Varsağının en önemli özelliği ilk dörtlükte
alınarak, bunların eleştirildiği şiirlerdir. Aynı “bre”, “hey”, “behey” gibi ünlemler
konunun işlendiği şiirler Divan Edebiyatı’nda hiciv, geçmesidir.
Batı edebiyatında satir, çağdaş edebiyatta yergi
olarak adlandırılır. Bu türün en ünlüleri Seyrani ve  Semaiye benzer. Uyak düzeni semaiyle
Bayburtlu Zihni‘dir. aynıdır.

Ağıt  8’li hece ölçüsüyle söylenir.

 Özel bir ezgisi vardır.


Ölüm ve doğal afetler üzerine özel bir ezgiyle
söylenen şiirlerdir. Ölüm konulu şiirlere sözlü Türk  Genellikle 3-5 dörtlükten oluşur, dörtlük
edebiyatında sagu, divan edebiyatında mersiye adı sayısı daha fazla olabilir.
verilir.
 Koşma ve semaide işlenen konu ve
Semai temalar işlenir.

 Semailer, 8’li hece ölçüsünün kullanılması,  Müziğinde ve sözlerinde meydan okuyan,


dörtlük sayısı ve kendine özgü bir de babacan, erkekçe, yiğitçe bir hava
ezgisinin olması ile koşmadan ayrılır.! duyulur.

 Semai, “işitilerek öğrenilen şiir” demektir.  Yaşamdan ve talihten şikayet konuları


sıkça işlenir.
 Hece ölçüsü ve aruz ölçüsü yle
yazılan/söylenen iki çeşit semai vardır.  En çok varsağı söylemiş
şair Karacaoğlan‘dır.
 Birçok yönden koşmaya benzeyen bir
nazım biçimidir. Aşık Edebiyatında Destan
 Koşma gibi 3-5 dörtlükten oluşur. Uyak  Aşık edebiyatındaki “destan”, ulusların
düzeni koşmaya benzer. başından geçen kahramanlık olaylarını
 Genellikle 8’li hece ölçüsüyle söylenir. anlatan destan (epope) ile
karıştırmamalıdır!
 Koşmada işlenen tema ve konular işlenir.
 11’li ya da 8’li hece kalıbıyla söylenir.
 Şiirin sonuna doğru mahlas kullanılır.
 Uyak düzeni koşmaya benzer. Konusu ve
 İlk dörtlüğü “aaab abab aaba abcb” uzunluğu bakımından koşmadan ayrılır.
şeklinde diğer dörtlükler “dddb eeeb fffb”
 Halk şiirinin en uzun nazım biçimidir. Kimi
şeklindedir.
destanlarda dörtlük sayısı 100’ü geçer.
 Genellikle aşk, doğa, sevgi, güzellik ve
 Uyak düzeni: “baba-ccca-ddda” ..
doğa konusu işlenir.
biçimindedir; ilk dörtlük “xaxa” da olabilir.
 Semainin de güzelleme, koçaklama,
 Kendine özgü bir ezgisi vardır.
taşlama… gibi türleri vardır.

9
 Destanın son dörtlüğünde şair mahlasını  Ruhsati
söyler.
20 yüzyıl
 Konu bakımından destanlar; savaş
 Âşık Veysel
destanları, yangın-deprem-salgın hastalık
destanları, eşkıya ve ünlü kişilerin  Âşık Mahzuni Şerif
yaşamlarını anlatan destanlar, toplumsal
taşlama destanları, atasözleri destanları,  Âşık Murat Çobaoğlu
hayvan destanları, yaş destanları olarak  Âşık Şeref Taşlıova
adlandırılabilir.
 Neşet Ertaş
 Seyrani ve Aşık Ömer bu alanda
ünlüdür. Kayıkçı Kul Mustafa‘nın “Genç  Âşık Ali İzzet
Osman Destanı” türün en önemli  Âşık Murat Çobanoğlu
örneğidir.
 Âşık Reyhanî
-------------------------------------------------------------
 Abdurrahim Karakoç
Aşık Edebiyatının Temsilcileri
-------------------------------------------------------------------
16. yüzyıl
KÖROĞLU
 Köroğlu
16.yüzyılda yaşadığı sanılan halk şairidir. Bolu
 Kul Mehmet Beyi'nden babasının öcünü almak için dağa çıkıp
eşkıya olan; ama yiğitlik ve iyilikseverliğiyle halkın
 Aşık Garip
gön­lünde destanlaşan Köroğlu'nun kim olduğu
 Aşık Kerem kesin olarak bilinmemektedir. Şiirleri arasında
yiğitçe ve coşkun bir seslenişle söylenmiş
17. yüzyıl
koçaklamalar önemli yer tutar. Aşk, doğa ve ölüm
 Kayıkçı Kul Mustafa konularını dile getirdiği şiirleri de vardır.

 Aşık Ömer KARACAOĞLAN

 Karacaoğlan 16. yüzyılın sonları ile 17. yüzyılın başlarında


yaşadığı sanılmaktadır. Aşık edebiyatının en büyük
 Kuloğlu şairi sayılır. Bu nedenle kendisinden sonra gelen
 Ercişli Emrah halk şairlerinin üzerinde çok etkili olmuştur. Aşk ve
doğa şairidir. Dili sade, arı ve duru bir Türkçedir.
18. yüzyıl Şiirlerinde, tasavvufa ve dini konulara yer
 Gevheri vermemiştir. Şiirlerinde, yaşadığı dönemin önemli
siyasi ve sosyal olaylarına da yer vermiştir. Divan
19. yüzyıl şiirinden etkilenmemiş, Halk şiirinin şekil ve
söyleyiş özelliklerine bağlı kalmıştır.
 Dertli

 Dadaloğlu
KAYIKÇI KUL MUSTAFA
 Erzurumlu Emrah
17. yüzyılda yaşamıştır. Nerede doğduğu, nerede
 Bayburtlu Zihni
öl· düğü kesin olarak bilinmemektedir. Cezayir'den
 Seyrani Bağdat'a dek çeşitli yerlerde savaşmış; destanlar

10
ve ağıtlar düzmüş bir Yeniçeri ozanıdır. Şiirlerinde İçinde bulunduğu tarih ve toplum olayları
çağının önemli tarihsel olaylarını yansıtmıştır. karşısında, çevresinin duygu ve düşüncelerini
Divan şiirinin etkisinden uzak, halk zevkine bağlı, yansıtmış olması bakımından önemlidir.
doğal bir söyleyişle geniş bir üne kavuşmuştur.
DERTLİ
Şiirlerinde yer yer zorlamalar görülse de
döneminde halk beğenilerini zorlamayan yalınlığı, Bolu ile Gerede arasında Şahnalar köyünde
içtenliğiyle geniş etki bırakmış, diğer ozanları da doğmuştur. İstanbul'da, Konya'da, Mısır'da kalmış
bir ölçüde etkilemiştir. Bağdat kuşatmasında, tekrar köyüne dönmüştür. Bir süre Orta
kaleden atılan oklarla yaralanıp Dicle'ye düşerek Anadolu'da dolaşmış; İstanbul'a gitmiş, kısa süreli
boğulan kahraman bir asker olan Genç Osman için birkaç memurluk yap­mış, sonra da Ankara'ya
yazdığı destan, şiirlerinin en tanınmışıdır. "Genç gitmiş, orada ölmüştür. Şiir­lerinde hem aruz hem
Osman Destanı", kısa sürede bütün Anadolu'ya hece ölçüsünü kullanmıştır. Di­vanı vardır. Ancak,
yayılmış, büyük ün kazanmıştır. asıl ününü, hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerinde
göstermiştir. Gevheri, Aşık Ömer, Fuzuli gibi
AŞIK ÖMER
ozanlardan etkilenmiştir.
Konya'nın Hadim ilçesinin Gezlevi köyünde
BAYBURTLU ZİHNİ
doğmuş . olduğu yolundaki rivayettir. Düzenli bir
medrese tahsili görmediği anlaşılmakla birlikte Hem Divan hem de Halk şiiri türündeki yapıtlarıyla
devrin kültür çevreleri içinde bulunmuş, kendini ta­nınmıştır. Asıl adı Mehmed Emin'dir. Zihni,
yetiştirmiş ve çağdaşı aşıklara göre daha seçkin bir onun takma adıdır ve Bayburt'ta doğduğu için
yer kazanmıştır. Şiirlerinde kuvvetli bir Divan Bayburtlu Zihni olarak anılmıştır. Trabzon ve
edebiyatı etkisi görülür. Hecenin yanı sıra aruzla Erzurum medreselerinde eğitim gördükten sonra
da yazmıştır. Asıl gücü aşk şiirlerindedir. İstanbul'a gelmiştir. Gördüğü haksızlıkları
Semailerinde, içli duygularını çok güzel dile hicivleriyle ortaya koymuş, bu yüzden de hiçbir
getirmiştir. Divan edebiyatının ifade ve dil memuriyeti uzun süreli olmamıştır. Divan şiirini
özelliklerinin aşıklar arasında yayılmasına öncülük çok iyi bilen şair, Arapça ve Farsça şiirler yazmıştır.
etmiştir. Divan'ı ve çok sayıda şiiri vardır. Asıl ününü aşık tarzında, hece ölçüsüyle yazdığı
şiirleriyle sağlamıştır.
GEVHERİ

Bir şiirinden Şam'a, Arabistan'a gittiğini ve


Rumeli'de bulunduğunu, bir paşanın divan
Eserleri
katipliğini yaptığını öğreniyoruz. Toplumsal
olaylarla ilgilenmemiş, şiirlerinde aşk ve doğa Divan
güzelliklerini işlemiştir. Halk dili ve hece ölçüsü ile
yazdığı şiirlerinin yanı sıra aruz ölçüsüyle yazılmış Sergüzeştname: Manzum bir hayat öyküsü
şiirleri de vardır. Koşma, semai ve türkülerinde niteliği taşır.
Divan şiirinin etkisi görülür. Kitab-ı Mikaye-i Garibe: Haksızlığa uğrayan
DADALOGLU bir deli­kanlının macerası anlatılır. Düzyazı
ağırlıklı yazılmış olsa da; manzum bölümler
Toroslar'daki göçebe Türkmenlerin Avşar de içerir.
boyundan olan Dadaloğlu'nun hayatı hakkında,
söylentilerden başka bir şey bilinmemektedir.
Türkmen aşiretlerini yerleşik hayata geçirme
SEYRANİ
çabası karşısında, başkaldıranlarla birlik olmuş,
çoğu şiirinde derebeyi eri ve aşiretler arasındaki Kayseri'nin Develi ilçesinde doğmuştur. İstanbul'a
savaşları dile getirmiştir. Şiirlerinde yiğitçe bir gelmiş ancak devrin büyüklerini hicvettiği için,
sesleniş olduğu gibi, içli bir söyleyiş de vardır.

11
memleketine dönmek zorunda kalmıştır. Orada  Halkın anlayacağı bir dil kullanılmakla
yoksulluk içinde ölmüştür. Dönemindeki beraber Arapça ve Farsça sözcüklere yer
aksaklıkları ele almış, değersiz yöneticileri ve ham verilmiştir.
sofuları yerden yere vurduğu taşlamalarıyla
 Şiirlerde hem hece ölçüsü hem aruz
tanınmıştır. Aruzla da yazmakla beraber, gerçek
ölçüsü kullanılmıştır.
kişiliği hece ile yazdığı koşma, nefes, destan,
semai, devriye tarzındaki şiir­lerinde görülür. Halk  Nazım birimi dörtlüktür; ama gazel
şiirimize, hicivle mizah karışımı değerli örnekler biçiminde yazılan ilahiler de vardır.
kazandırmıştır.
 Allah aşkı ve Allah’ın görüntüsü olarak
ERZURUMLU.EMRAH kabul edilen insan sevgisi konu edilmiştir.
Halk edebiyatının 19. yüzyıldaki önemli  İlahi, nefes, deme şathiye, devriye, nutuk
temsıicilerinden biridir. Erzurum'da medrese gibi nazım türleri vardır.
eğitimi almış, ömrü, nün büyük bir bölümünü
seyahatle geçirmiştir. İyi bir tahsil gördüğü,  Efsaneler, evliya menkıbeleri, tezkireler
şiirlerinde kullandığı dil ve sanatlı söyleyişten düzyazı türündeki eserlerdir.
anlaşılmaktadır. Başta Fuzuli olmak üzere Baki ve  Genellikle sade bir dil kullanılmıştır.
Nedim'den etkilenmiş, hem Divan hem de Halk
şiiri tarzında eserler vermiştir. Halk şiiri geleneğine  Tasavvuf hareketi edebiyatımızda
bağlı olarak yazdığı eserleri sanat yönünden daha Türkistan’da Ahmet Yesevi ile başlamıştır.
başarılıdır. Pek çok şiiri türkü ve şarkı formuna  Nazım birimi genellikle dörtlüktür.
sokularak okunmuştur. Şiirleri "Divan-ı Emrah"
adıyla yayımlanmıştır.  Şiirlerin çoğu ezgilidir.

Tekke Tasavvuf Edebiyatı  Aşık, maşuk, şarap, saki gibi mazmunlara


yer verilmiştir.
 İslamiyet’in temel ilkelerine dayanarak
nefsi arıtıp ahlakı güzelleştirerek dini
yaşama ve bu yolla Allah’a ulaşma
NOT:
düşüncesine tasavvuf denir. Tasavvuf
kültürüyle yetişmiş aydınların oluşturduğu Bu özelliklerin dışında kalan; eserlerini
ve tekkelerde gelişmiş edebiyattır. aruz ölçüsüyle ve Divan Edebiyatı diliyle,
 Genellikle bu edebiyatın içine giren
hatta tamamıyla Arapça-Farsça yazan
ürünleri verenler, tarikatlarda yetişmiş tasavvufçular da vardır. Örneğin
şeyh ve dervişlerdir. Mevlana Anadolu’da yetişen ilk ve en
büyük Türk mutasavvıf olduğu halde
 Şiirlerinde her türlü bağnazlığa karşı
eserlerini Farsça yazmıştır. Şeyh Galip,
çıkmış, hoşgörüyü ve katıksız Tanrı
Divan tarzında eser verdiği için Tekke
sevgisini savunmuşlardır. Bağnazlık ve
umutsuzlukla halkı korkutmaktansa, onu,
Edebiyatı çerçevesinde düşünülmez,
umut, sevgi ve seviyle Tanrıya Divan Edebiyatı mensubu sayılır.
yaklaştırmanın daha doğru olacağı
inancıyla şiirlerini yazmış ve
söylemişlerdir.

 Halktan kopmamış özleri ve sözleriyle


halka yönelmişlerdir.

12
Tekke Tasavvuf Edebiyatı Nazım  Nefeslerde, kalenderâne ve alaycı bir
üslup dikkati çeker.
Biçimleri
 Bektaşîler bu şiirlere, Cenab-ı Hakk’ın
İlahi ilhamı ile söylendiğine inandıkları için
 Genelde Allah’ı övmek ya da yalvarıp dua “nefes” adını vermişlerdir.
etmek için yazılan fakat başka dini konular  Nefeslerin büyük bir kısmında insandan,
da işleyen şiir türüdür. insanın özelliklerinden, yeryüzündeki
 Kendine ait özel bir ezgisi vardır. varlıklar içinde en yüce mahlûk oluşundan,
yani ilâhî bir yanı bulunuşundan
 Çoğunlukla hece ölçüsünün 7’li, 8’li ve bahsedilirmiş.
11’li kalıplarıyla yazılır. Bazen aruz vezni
de kullanılmıştır. Şathiye

 Yunus Emre, Kaygusuz Abdal ve Hacı  Şath kelimesi Türkçe’de bir duygu veya
Bayram Veli, ilâhî türünü en iyi kullanan düşünceyi iğneleyeci ve alaylı bir şekilde
Dinî-Tasavvufî Halk şairleri arasında dile getirmek demektir.
gösterilmektedir.
 Şathiyelerin tasavvufi konuları işleyenleri
 Dörtlüklerle yazılır. Dörtlük sayısı 3 ile 7 “şathiyat-ı sûfiyâne” adını alır.
arasında değişir.
 Bu tür şiirlere genellikle Bektaşi
 İlahiler tarikatlara göre farklı isimler alır: şairlerinde rastlanır.
Mevleviler’de âyin, Bektaşilerde nefes,
 Şathiyeler, tasavvuf akımına mensup
Aleviler’de deme, Gülşeniler’de tapuğ,
şairlerce söylenmiş ya da yazılmış,
Halvetiler’de durak, öteki tarikatlar
tasavvufi inançları anlatan, anlaşılması
da cumhur gibi.
yorumlanmasına bağlı olan şiirlerdir.
Nefes  Bu edebiyatın dili, genel olarak halk
 Bektaşi şairlerin söyledikleri tasavvufi edebiyatının diline yakınsa da, onda orta
şiirlere denir. seviyedeki halkın kolaylıkla
kullanageldikleri Arapça-Farsça kelimelere
 Genellikle tasavvuftaki Vahdet·i Vücut de rastlanır.
düşüncesi anlatılır.
 Tekke edebiyatı mamullerinde bir yandan
 Bunun yanında Hz. Muhammed (sav) ve Divan edebiyatının, diğer yandan da Âşık
Hz. Ali için övgüler de söylenir. edebiyatının özellikleri görülür.
 Hecenin 7’li, 8’li ve 11’li ölçüsüyle yazılır.  Genelde hece ölçüsü kullanılarak
Fakat aruz vezniyle de yazılanlar vardır. yazılmıştır.
 Nazım birimi dörtlüktür. Dörtlük sayısı 3  Kafiye şeması bakımından koşma ile
ila 8 arasında değişir. aynıdır.
 Nefesin kafiye düzeni koşmanınki gibidir.  Allah ile alay eder gibi yazılmış şathiyeler
 Duygu ve düşünceleri nükteli bir şekilde küfür sayılmıştır.
ve zarafet ölçüleri içinde söylemek nefesin  Şathiye çok derin tasavvufi konular işleyen
en belirgin özelliğidir. felsefi şiirlerdir. Kaygusuz Abdal şathiye
türünde şiir yazan şairlerimizdendir.

13
Nutuk
NOT !  Pirlerin ve mürşitlerin, tarikata yeni giren
Zahire göre, İslam’a ters düşmeyen dervişlere öğüt vermek, çeşitli konularda
şathiyeler yazmakta bir beis yoktur. Ancak, bilgilendirmek ve tarikat derecelerini ve
bunları anlamak da zor olduğu için dine tarikat adabını öğretmek için söyledikleri
pek de hizmet etmedikleri ortadadır. Boş şiirlerdir.
yere kürek çekmenin, zamanı israf etmenin  Daha çok Bektaşilerde görülür.
alemi yoktur.  Genellikle hece ölçüsü ile ve dörtlüklerle
söylenir.
Bazen şairin içinde bulunduğu devirde  Didaktik bir özellik taşır.
açıkça söyleyemediği bazı şeyleri
şathiyelerle seslendirmesi de söz Önemli Tasavvufi Terimler
konusudur. Yunus Emre’nin yazdığı bir
şathiyenin sonunda söylediği şu sözler de Aşk : Tasavvufun özünü “Ben gizli bir hazine idim.
bunu göstermektedir. Bilinmeyi istedim alemi yarattım.” kutsi hadisine
dayanır. Bu hadisin içeriğinde aşk vardır. “Vahdet-i
vücut” felsefesi de Allah’ı bilmeyi aşk yoluyla
“Yunus bir söz söylemiş gerçekleştirmek ister. Allah aşkı “hakiki aşk”tır.
Allah aşkı dışındaki aşka mecazi (beşeri) aşk denir.
Hiçbir söze benzemez Aşık : Seven. Allah aşkıyla yanan kişi, derviş, mürit.
Çile : Eziyet, sıkıntı. Tasavvufta nefsi
Münafıklar elinden
olgunlaştırmak için çekilen sıkıntılar.
Örter mâna yüzünü” Fena : “Yok olma” anlamında kullanılır. Beka
sözcüğünün karşıtıdır. Fani gelip geçici, kalıcı
olmayan, ölümlü, ölücü anlamlarında kullanılır.
Fenafillah : “Ölmeden önce ölmek” demektir.
Devriye
Tasavvuf inancına göre, evrende Allah’ın
 Devir kuramını anlatan şiirlere denir. vücudundan başka gerçek anlamda vücut yoktur.
 Devir kuramı Hz. Muhammed'in (sav) "Ben İnsan ise Allah’ın aşkıyla her şeyden geçerek her
nebi iken Adem su ile çamur arasındaydı." şeyi unutarak bütün varlığını yok edip kendisinden
hadisi ile ilgilidir. Mutasawıflara göre koptuğu Allah’a dönecektir. İşte bu dönüşe, insan
vücut halindeki. Hz. Muhammed (sav), nefsinin mutlak varlık olan Allah’ın vücuduna
yeryüzüne sonradan gelmiştir. Halbuki ruh karışışına fenafillah denir.
halindeki Hz. Muhammed (sav) ezelden İnsan-ı kamil : Nefsini yenerek olgunlaşmış kişi.
beri vardı. Vakti gelen ruh maddi aleme Kadeh, kase, cam : Aşığın kalbi.
iner. Önce cansız varlıklara, sonra Kesret : Çokluk, bolluk. Tasavvufta vahdetin
bitkilere, hayvana, insana en sonra da zıddıdır. Allah dışındaki her şeydir.
insan-ı kamile geçer. Oradan da Allah'a Saki : Kadeh sunan, içki veren. İlahi aşkı sunan
döner. Bu inişi ve çıkışı anlatan şiirlere mürit, şeyh.
devriye denir. Sarhoş : Allah aşkıyla kendinden geçen kişi.
 Devriyeler; koşma, destan, nefes, ilahi Şarap : Allah aşkı.
biçiminde yazılabilir. Masiva : Allah’tan başka her şeye denir.
 Türk şairleri içinde en güzel devriyyeler; Maşuk : Sevgili, sevilen. Tasavvufta sevgili
Şîrî, Niyazî-i Mısrî, Sun'ullah Gaybî, Allah’tır.
Abdülahad Nûrî ve Üsküdarlı Haşim Baba Meclis : Oturulacak, toplanılacak yer. Tekke
gibi yaşadığımız çağın Bektaşîlerinin teşkil cemaati.
ettiği bir grup şair tarafından yazılmıştır. Meyhane : Tekke, dergah.

14
Mürit : Bir şeyhe bağlı olan kişi. Allah’a ulaşmaya 16. yüzyıl
çalışan kişi.
 Pir Sultan Abdal
Mürşit : Müritlere yol gösteren kişi, tarikat piri,
şeyh. 17. yüzyıl
Tekke, dergah : Tarikat mensuplarının topluca
ibadet ve törenlerini yaptıkları yere denir.  Niyaz-ı Mısrî
Vahdet-i vücut : Birlik, Allah’ın birliği. Kesretin  Sinân-ı Ümmî
zıddı. Bütün varlıklar Allah’ın esma ve sıfatlarından
ibarettir. Bütün varlıklarda çeşitli şekillerde ortaya  Hüdâi
çıkan O’dur. Her şey O’nun varlığına ve birliğine 18. yüzyıl
delalet eder. O olamadan hiçbir şey olmaz.
 Sezai
Dini Tasavvufi Türk Edebiyatında
19. yüzyıl
Konularına Göre Edebi Türler
 Kuddusi
Allah Hakkında Yazılan Türler: tevhit, ilahi,
münacat  Turâbi
Peygamberler Hakkında Yazılan Türler: naat,
-------------------------------------------------------------------
elifname, gevhername, dolapname, hicretname,
mevlit, hilye, methiye … HACI BEKTAŞ VELİ
Din ve Tasavvuf Yolunun Büyükleri Hakkında
Hacı Bektaş Veli 13. yüzyılda yaşamış ünlü bir Türk
Yazılan Türler: menakıpname, velayetname
mutasavvıfıdır. Bektaşiliğin kurucusudur.
Dini ve Tasavvufi Düşüncelerle İlgili Türler:
Türkistan'ın Nişabur şehrinde dünyaya gelmiş,
vücudname, nasihatname, ibretname,
birçok mutasavvıftan ders alarak iyi bir eğitim
fütüvvetname, gazavatname, kıyafetname, nutuk,
görmüştür. Türkistan'ın büyük şeyhi Ahmet
hikmet, şathiye…
Yesevi'nin işaretiyle Anadolu'ya gelmiştir.
------------------------------------------------------------------- Kırşehir'e yerleşmiş ve pek çok derviş
yetiştirmiştir.
Tekke Tasavvuf Edebiyatı Temsilcileri
12. yüzyıl

 Hoca Ahmet Yesevi


Eserleri
Makalat: Sohbetler, sözler anlamına gelen
13. yüzyıl
yapıt, Ahmet Yesevi'nin "Fakirname" adlı
 Yunus Emre yapıtının açıklaması gibidir. Yapıt, tasawuf
konusunda yazılmış ayrı ayrı bölümler
 Hacı Bektaş-ı Veli
halindedir. Hz. Adem'in yaratılışı, şeytan ve
14. yüzyıl şeytani işler, Allah'ın birliği gibi konular ele
alınmıştır. Kısa hikaye ve nüktelerle Allah
 Kaygusuz Abdal
aşkı ve coşkusu anlatılmıştır.
15. yüzyıl

 Hacı Bayram-ı Veli


YUNUS EMRE
 Eşrefoğlu Rumi
13.yüzyılda Eskişehir'de doğup öldüğü söylenir.
Hayatı efsanelerle örülmüştür. Yunus Emre;
yaşadığı dönemin kültür kaynaklarını, halkımızın

15
yüzyıllar boyu yaşattığı gür duygu ırmaklarını Kaygusuz Sultan diye adlandırılmıştır. Hece
Anadolu insanının ölümsüz diliyle duru bir biçimde ölçüsünün yanında aruz ölçüsünü de kullanmıştır.
şiirleştirir. Onda Allah inancı ve insan sevgisi Çoğu şiirinde, benimsediği tasavvuf ve Bektaşilik
sonsuzdur. Şiir dili oldukça güzel, temiz ve içtenlik ilkelerini, özgür bir düşünce içinde, softa görüşle
taşıyan bir halk Türkçesidir. İnsan, Allah, ölüm, alay edercesine savunmuştur. İnançla􀀨dan
varlık, yokluk kavramlarını tasavvuf anlayışında teklifsizce, alaylı bir dille söz eder gibi yazdığı
eriterek, halka ve hayata bağlı kalarak yazdığı şathiyeleriyle tanınmıştır.
ilahilerinin toplandığı “Divan”ı Tasavvuf
edebiyatımızın en güzel örneğidir. Halk dilini
özentisiz, coşkun bir lirizmle kullanır. Şiirlerinde Eserleri
hem aruz hem de hece ölçüsü kullanmıştır. Şiirleri
insana ait duyguları işlemesi yönüyle evrenseldir. Şiir: Divan, Gülistan, Gevhername
İlahileri yüzyıllarca, insanlar tarafından Düzyazı: Budalaname, Kitab-ı Miglate,
ezberlenmiş ve söylenegelmiştir. Vücutname

PİR SULTAN ABDAL


Eserleri
16.yüzyılda yaşamış olan Pir Sultan Abdal, Bektaşi
Divan: Allah, insan, ölüm, varlık, yokluk tarikatına bağlı şairlerden biridir. Şiirlerinden,
kavramlarını tasawuf anlayışında eriterek Sivas'ın Banaz köyünde doğduğu anlaşılır. Bir
yazdığı şiirleri yer alır. ayaklanma düzenlediği için Hızır Paşa tarafından
Risaletü'n Nushiye: İnsanın su, toprak, ateş yine Sivas'ta öldürülmüştür. Hayatı hakkında,
ve hava ile sonradan ona eklenen canın söylentiler dışında kesin bir bilgi yoktur.
birleşmesinden mey­dana gelişini anlatır. Şiirlerinde; tasavvuf, tabiat, aşk ve halkın gerçek
Nasihat kitabı anlamına gelen bu yapıt yaşayışıyla ilgili konuları işlemiştir. Divan
mesnevi biçiminde yazılmıştır.
edebiyatından hiç etkilenmemiş, Halk edebiyatı
nazım şekilleri içinde, duygu ve düşüncelerini açık
ve sade bir halk söyleyişiyle dile getirmiştir. "Sarı
Tambura" adlı şiiri bize Yunus Emre'nin "Dertli
EŞREFĞLU RUMİ Dolap" şiirini hatırlatır.
15.yüzyılda yaşamış bir mutasavvıftır. Asıl adı NİYAZİ-İ MISRİ
Abdullah'tır. Babasının adı olan Eşref ile anılmıştır.
Tasavvuf yoluna giriş yapmak istediğinde Mısır'a giderek bir süre orada öğrenim görmüştür.
Bursa'nın ünlü velilerinden Emir Sultan'a Bu yüzden kendisine Mısırlı anlamına gelen Mısri
bağlanmak ister. Fakat Emir Sultan onu Ankara'ya, denmiştir. Burada öğrenimini tamamladıktan
Hacı Bayram Veli'ye gönderir. Yapıtlarında genelde sonra Anadolu'ya gelmiş, 1964'te Limni'de vefat
yalın bir Türkçeyi tercih etse de az da olsa Arapça etmiştir. Şiirlerini "Divan-ı İlahiyat" adlı yapıtında
ve Farsça sözcükler de kullanır. "Müzekkin-i toplamıştır. Tasavvuf konulu yapıtlarının yanında,
Nüfus" adlı tasavvufı yapıtı ve şiirlerinin yer aldığı tefsir kitapları da kaleme almıştır. Özlü bir
"Eşrefoğlu Rumi Divanı" ile ünlenmiştir. içtenlikle tasavvuftan esinlenerek, tekke şiirimizin
yüzyıllarca sevilerek okunan örneklerini vermiştir.
KAYGUSUZ ABDAL Aruzla yazdığı şiirlerinde genellikle Nesimi ve
15.yüzyılın Bektaşi şairlerindendir. Asıl adı Gaybi Fuzuli'nin, heceyle yazdığı şiirlerinde ise Yunus
olan şair, menkıbelere göre Alanya Beyi'nin Emre'nin etkisinde kaldığı görülür.
oğludur; Elmalı'da Abdal Musa'nın tekkesinde kırk
yıl kulluk ettikten sonra bir Bektaşi "ulu"su olarak

16
Eserleri
Mevaid'ül İrfan, Risaletü't Tevhid, Şerh-i
Esma-i Hüsna, Sure-i Yusuf Tefsiri, Şerh-i
Nutk-ı Yunus Emre, Tahıir-name, Fatiha
Tefsiri, Sure-i Nur Tefsiri: Dini-tasawufi

ERZURUMLU İBRAHİM HAKKl

Kabiliyeti ve bilgisiyle ilim çevrelerinin dikkatini


çekince Sultan I. Mahmut tarafından saraya davet
edilmiştir. 1775'te Hasankale'de inzivaya çekilerek
kendini tamamen kitap hazırlamaya adamıştır.
"Marifetname"yi o dönemde yazmıştır. Tillo'da bir
gözlemevi kurmuş, kendi geliştirdiği aletlerle
gökyüzünü incelemiştir. Şiirlerini, Divan
(İlahiname) adlı yapıtında toplayan şair, ünlü yapıtı
Marifetname'de ise çağının jeolojiden
astronomiye, fizyolojiden psikolojiye kadar pek
çok alandaki bilgilerini bir araya getirmiştir.

Eserleri
Divan (İlahiname)
Marifetname: Yaşadığı dönemin bütün
bilgilerini kapsayan, ansiklopedik özellikte bir
yapıttır.

17

You might also like