Untitled

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 267

Sosyal Servet

İslam'da Yönetim-Piyasa İlişkisi

CENGİZ KALLEK

ICU&ı"K
KLASİK Cengiz Kallek
1960 yılında İstanbul'da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi İktisadi
1 16. Kitap
ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü'nü bitirdi (1982).
TDV İslfuıı Ansiklopedisi G enel Müdürlüğü'nde telif ve re­
İktisat Tarihi 1
daksiyon uzmanı olarak çalışırken Marmara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde İslilm Hukuku yüksek lisansı
Sosyal Servet: (1989) ve İktisat Tarihi doktorası yapn (1994).
İslam'da Yönetim-Piyasa İlişkisi Malezya'daki Uluslararası İslfuıı Üniversitesi (HUM) İktisadi
ve İdari Bilimler Fakültesi'nde (1994-96) yardımcı doçent ve
Cengiz KALLEK
Uluslararası İslfuıı D üşüncesi ve Medeniyeti Enstitüsü'nde
(ISTAC, 1997-99) doçent olarakgörev yapn. Türkiye'ye dönü­
Yayına Hazırlık Mustafa Demiray şünden sonra TDV İslilm Araşnrmalan Merkezi'nde araşnr­
ma uzmanı konumunda çalışmayı sürdürürken başkan yar­
Birinci Basım Mayıs 2015 dımcılığını da deruhte etti. Bu arada Fatih Üniversitesi'nde
kısmi zamanlı dersler verdi (2000-10). İstanbul Şehir Üniver­
sitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü'nde
ISBN 978-605-5245-75-7
öğretim üyesi oldu. Aynı fakülte ve bölümde dekanlık ve bö­
lüm başkanlığı yapn (2010-13).
TC Kültür ve Turizm Bakanlığı
Halen öğretim üyeliğinin yanı sıra çeşitli demek ve vakıflar­
Sertifika No: 15813
da kurucular kurulu (İSAV), mütevelli heyeti (GGV), yönetim
kurulu (GGV. DEKVA) ve danışma kurulu (BSV. İGİAD) üye­
Tasarım/Kapak Salih Pulcu liklerini sürdürmektedir.
Mizanpaj Uygulama Ender Boztürk Yüksek lisans (Hz. Peygamber Döneminde Devlet ve Piya­
sa, İstanbul: Bilim ve Sanat Vakfı, 1992) ve doktora (Asr-ı
Baskı/Cilt Elma Basım Saıidet'te Yönetim-Piyasa İlişkisi, İsranbul: İz Yayıncılık, 1997)
Sertifika No: 12058 tezleri dışında İslam İktisat Düşüncesi Tarihi: Harac ve Emval
Kitapları başlıklı bir kitabı (İ stanbul: Klasik Yayınlan, 2004),
Halkalı Cad. No: 164 B-4 Blok
İngilizce ve Türkçe makaleleri yayımlandı. Aynca çeşitli yerli
S e faköy- Küçükçekmece / İsranbul
ve yabancı ansiklopedilerde Türkçe, İngilizce ve Arapça ol­
Tel: 0212 697 30 30 mak üzere fıkıh, tarih, iktisat, siyaset, metroloji gibi alanlarda
toplam yüz altmış iki maddesi neşredildi.

Vefa Cad. No: 48 34134 Vefa Facih lscanbul


Tel 0212 520 66 41-42 Faks 0212 520 74 00
klasik@klasikyayinlari.com
www.klasikyayinlari.com
facebook.com/klasikyayinlari
cwiner.com/klasikyayinlari
ÖN SÖZ

Müslüman araşnrmacılar hazan "Bırakalım geçmiş geçmişte kalsın,


geleceğe yön verecek biricik kaynak Kur'an'dır;' felsefesi ile tarihi
gerçekleri tahfif veya tahkir edici pek çok kuram geliştirmektedirler.
Öncelikle şu bilinmelidir ki konvansiyonel ekonomi Müslümanlar'ın
kendi tarihlerine karşı umursamaz yahut inkarcı davranmalarına
çok şey borçludur. Diğer taraftan bazı Müslümarılar mevcut şartları,
kuralları ve ihtiyaçları gözardı ederek Asr-ı saadet'i mutlak olarak
diriltme hayalperestliğine düşmektedirler. Bu nederıle tarihi gerçek­
leri konuşturmak en sağlıklı yöntemdir. Net olmayan asıldan güzel
bir kopya çıkarılamayacağına göre, Asr-ı saadet'i tamamen tari­
hin çöplüğüne atmak veya aynen diriltmek seçeneklerinden birine
yönelme aceleciliğine saplanmadan önce onun gizli kalmış yarılarını
aydırılatmak gerekir. Eğer mümkünse, ideal kuramı oluşturup tatbi­
kata geçirirken bir dereceye kadar tarihi gerçeklere itibar edilme­
lidir; tabii ki zaman ve zeminin değişime uğraması ile ahkamın da
değişeceği mealindeki külli kfildeye istinaden gerektikçe geçmişe
ait görüş ve uygulamaların dışına çıkma hakkı saklı tutularak ... İşte
bu nederıle Müslüman düşünürler arnk geçmişlerini yakından tanı­
mak zorundadırlar. Bu arayış içinde İslam tarihinin Asr-ı saadet'ini
oluşturan Hz. Peygamber (�) ve Hulefü-yı Raşiclin devirlerinin
yeniden ele alınması kaçınılmazdır. Resfilullah devri yeni bir dünya
düzeninin temellerinin anldığı, Hulefü-yı Raşidin dönemi de bunun
kurumsallaştırıldığı zaman kesitirıi teşkil ettiği için önemlidir. Yeni
devlet kısa sürede çağın süper güçlerinden Sasani imparatorluğunu
tarihe gömmeyi, Bizans'ı ise sarsmayı başarabilmiştir. Meselenin
diğer boyutları ilgililerine bırakılarak burada İslam'ın iktisadi dina­
miklerini inceleme görevi yerine getirilmeye çalışılmaktadır.

Bu kitap, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat


Tarihi Bölümü'ne 1994 Nisan'ında sunulan Doktora tezimizin göz­
den geçirilerek yeniden düzerılenmiş ve ilavelerle zenginleştirilmiş
VI Sosyal Servet: İ slam'da Yönetim-Piyasa İ l işkisi

şeklidir. Bu çalışmada, teori ile pratik arasındaki uyum yahut


tezatların tesbit ve tahliline imkan verilebilmesi için, şimdiye kadar
yapılan teorik ağırlıklı çalışmaların aksine uygulama üzerinde
durulmaktadır. Ne var ki işin başında bir açmaz dile getirilmelidir.
Batı dünyasının geliştirdiği yeni bir bilim dalı olan konvansiyonel
ekonominin kapsamına giren malzeme İslami literatürde hem
yetersiz hem de dağınıktır. Ayrıca kayrıakların Hz. Peygamber ve
Hulefa-yı Raşidin devirlerinde gelişen çok önemli bazı olaylar
üzerine yoğunlaşarak bu kitabın kapsamına giren malzeme ile
daha az ilgilendikleri de bir başka gerçektir. Resfilullah döneminde
dinin akide ve şeriatı vaz' edildiği için doğal olarak tüm dikkatler
özellikle itikadi meseleler üzerinde toplanmıştır. İktisadi hükümler
günlük hayatı düzenleyen şeriatın bütünü içinde payına düşen yeri
tutmakla birlikte bunları ele alan İslami kayrıaklarda devrin şartla­
rının tahlili nadiren ve dolaylı olarak yapılmaktadır.

İlk halife Ebu Bekir'in dönemi (11-13/632-634) hem çok kısa sür­
müş hem de dinden dönme hareketlerine karşı verilen şiddetli
mücadelelerle geçmiştir. Bu nedenle söz konusu gelişmelere ilişkin
kayıtlar kayrıaklarda geniş yer tutmuştur. Ayrıca İslam siyaset bilimi
açısından büyük değer taşıdığı için ilk halifenin seçiliş biçimine
ve şartlarına da çok önem verilmiştir. İkinci halife Ömer dönemi
(13-23/634-644) malzeme sıkıntısının en az olduğu devirdir. İç
huzursuzluğun bulunmadığı bu uzun zaman diliminde devletin
kurumlaştığı gözlenmektedir. Ancak onun hilafetinde hızla geli­
şen fetihler doğal olarak kayrıaklarda geniş yer tutmuştur. Üçün­
cü halife Osman'ın idaresinde (23-35/644-656) de fetih hareketi
sürmüştür. Ancak daha önemlisi, meşru yöntemle seçilen halife
uzun süren iç kargaşalar sonunda öldürülmüştür. Doğal olarak bu
gelişmelerin tahlili her şeyin önüne geçmiştir. Tezin hedef zaman
kesitinin son durağı olan dördüncü halife Ali'nin zamanında (35-
40/656-661) miras alınan kargaşalara yeni kardeş kavgalarının
eklendiği görülmektedir. İç çatışmalarla devlet bölünmüş, onbin­
lerce Müslüman'ın kanı akmıştır. Siyasi kamplaşmaların ötesine
geçilerek tarih boyunca sürecek akidevi ayrılıkların temelinin atıl­
dığı bu devir halifenin öldürülmesi ile kapanmıştır. Tabii olarak
kayrıaklar dikkatlerini söz konusu olaylara çevirmişlerdir.

Bütün bunların ötesinde mevcut malzemenin hemen hemen


tümü hilafet merkezi ve çevresindeki şartları yansıtmaktadır.
Ônsöz Vll

Sınırlan genişleyen İslam devletinin uç bölgelerindeki yapıya iliş­


kin mfilumat daha kıtnr. Hfilbuki böylesi bilgiler yeni şartlara göste­
rilen tepkinin belirlenmesi açısından bu incelemeyi oldukça renkli
kılabilir, geliştirilebilecek modelin uygulanmasında esneklik sağla­
yabilirdi. Bununla birlikte yeni kuramlara zemin oluşturacak uygu­
lamalar temelde İslam'a beşiklik eden Medine'de şekillendiği için
söz konusu malzemenin eksikliği çok fazla zarar doğurmamaktadır.

İşte bütün bunlardan dolayı farklı ilim dallarına mahsus çeşitli


konulardaki eserlerden derlenebilen bilgiler ışığında oluşturulma­
ya çalışılan tezin derinliğinin artnrılabilmesi için kapsamı mümkün
mertebe dar tutulmuştur. Bu gayret gösterilirken bütün amaç ancak
bir-iki kaynakta rastlanabilen nadir örneklerden hareketle önemli
genellemelerde bulunma yanlışına düşmemektir.

Gerçek o ki henüz oluşum sürecini tamamlayamayan İslam


iktisadına ilişkin araştırmalarda yer yer konvansiyonel ekono­
minin metodoloji ve kavramlarının kullanılması kaçınılmazdır.
Buna karşılık 'iktisad' biliminin gelişimine katkıda bulunabilmek
için kaleme alınmış olan "Hilafet ve İktisat: Usul Üzerine" isimli
makalenin, 1 tezin felsefi ve metodolojik arka planını yansınna­
sı açısından, bazı değişikliklerle birlikte, elinizdeki kitabın Giriş
Bölümü'ne dercedilmesi faydalı görülmüştür. Bu bölümde kısaca
'devlet müdahalesi'nin kuramsal değerlendirmesi de yapılmıştır.

Birinci Bölüm'de üretim faktörleri ve mal piyasaları iki ana başlık


alnnda incelenmiştir. Üretim faktörleri piyasası 'sermaye; 'toprak'
ve 'emek' olmak üzere üç alt başlığa ayrılrnışnr. Konu bütünlüğü­
nün korunabilmesi ve zorlama yorumlara meydan verilmemesi için
müdahale kavramı 'doğrudan müdahaleler' ile sınırlı tutulmuştur.
Kaynaklara bu gözle bakıldığında devletin toprak ve emek piyasala­
rına doğrudan müdahalesi anlamına gelen belirgin düzenlemelerine
rastlanamamışnr. Böylece söz konusu iki piyasanın oluşumu hakkın­
da tahlillerde bulunmak ve devletin bazı iktisadi politikalarının ilgili
piyasalar üzerindeki muhtemel etkilerine değinmekle yetinilmiştir.

Ümit edilir ki, özellikle 'toprak piyasası'nın oluşumu hakkındaki


değerlendirmeler bugüne kadar gelen bazı iddialan çürütebilsin.
Tezin bu bölümü yerine "Real Estate Market in 'Asr al-Sa'adah"
• • • • • •

Kallek, Cengiz, "Hilafet ve İktisat: Usul Üzerine'; Divan, sy. 2, İstanbul


1 996, s. 95-IIB.
VJII Sosyal Servet : İslam 'da Yönetim-Piyasa İlişkisi

isimli makalenin gözden geçirilerek yeniden düzenlenmiş Türkçe

tercümesi konmuştur.2 Birinci Bölüın'ün ana kısmını mal ve para­


sermaye piyasalanna dair düzenlemeler oluşturmaktadır. Piyasaya

müdahaleleri gerçekleştiren devlet organı konumundaki 'Hisbe'

müessesesi İkinci Bölüın'de ele alınmıştır. Ayrıca tezin sonuna, söz


konusu döneme ait fiyatlann güncel değerlere çevrilmesini ve dev­

rin ölçülerinin metrik sisteme tahvilini kolaylaştırması için Ek 1 ve

Ek 2 olmak üzere iki ek konmuştur. Sahabenin mal varlıklarına iliş­


kin örnekler ve Hz. Ömer tarafından servetleri kısmen yahut tama­

men müsadere edilen devlet memurlarına dair bilgiler tezin asıl

nüshasının Birinci Bölüm'ünde yer almakla beraber konular arası

orantıyı bozacak kadar büyük bir hacim tuttuklan için ana metin­

den çıkarılarak bu kitabın sonuna Ek 3 ve Ek 4 şeklinde taşınmıştır.

Genellikle tezin hedef zaman kesiti dışındaki dönemlere atıfta

bulunulmadığı gibi diğer iktisadi sistemlerle mukayeseden de

kaçınılmıştır. Bu araştırmanın İslam ülkelerinin kalkınmasının

önündeki en önemli engelin kadercilikten kaynaklanan teşebbüs


ve yaratıcılık ruhu yokluğu olmadığını ortaya koyması umulur.

Dipnotlarda kaydedilen her eserin künyesi ilk geçtiği yerde tam ola­

rak verilmiş, hangi baskısının kullanıldığı önem taşımayan Kuran-ı

Kerim, Mecelle-i Ahktım-ı Adliyye ve Kütüb-i Sitte ile Darimi'nin

es-Sunen'i bu kuralın dışında bırakılmıştır. Çünkü ilkinde sure ve

ayet, ikincisinde ise madde numaraları kullanılmış, üçüncü grupta

da Concordance kurallarına uyulmuştur. Yani Buhari, Tirmizi, Ebu

Davüd, İbn Mace, Nesai ve Danmi'nin eserlerinde "Kitab" adı ile

"Bab" numarası, Müslim ve Malik'inkilerde "Kitab" adı ile hadis

numarası verilmiştir. İbn Asilir'in Tarihu Medineti Dımaşk'ının


faydalanılan baskısında cilt numaraları yoktur; dolayısıyla dipnot­

larda kısaltmaya alınırken kolaylık olması için ciltler kaynakçada

gösterilen sıraya göre numaralandırılmıştır.

Bu teze danışmanlık yapan çok kıymetli Prof. Dr. Ahmet Tabakoğ­

lu ve katkılarını esirgemeyen saygıdeğer Prof. Dr. M . Akif Aydın

hocalarımızın yanı sıra Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları


Merkezi Kütüphane ve Dokümantasyon servislerinin fedakar ele­

manlarına ne kadar teşekkür edilse azdır.


• • • • • •

2 Kallek, Cengiz, "Real Estate Market in 'Asr al-Sa'adah'; l/UM Journal of


Economics and Management, V/l, PetalingJaya 1997, s. 1-38.
KISALTMALAR

a.e. Aynı eser


a.mlf. Aynı müellif
b. İbn
bk. Bakınız
bl. Bölüm
bt. Bint
c. Cilt
çoğ. Çoğul
dm Dirhem
dn. Dipnot
dr Dinar
H. Hicri
Hz. Hazreti
JESHO Journal of the Economic and Social History of the Orient
md. Madde( si)
M.S. Milattan sonra
nr. Numara
nşr. Neşir veya tahkik eden
s. Sahife
sy. Sayı
trc. Tercüme eden
ts. Tarihsiz
vb. gibi Ve bunun gibi
vd. Ve devamı
ve dğr. Ve diğerleri
vr. Varak
vs. Vesaire

yy. Baskı yeri yok


iÇiNDEKiLER

Giriş 1
Hilafet Düsturu 5
Müfrit Sufilik Karşısında Ferdiyetçilik 8
Tümdengelimli Yöntem ve Rasyonalizm 9
Doğrulama-Yanlışlama Yöntemi 13
Tümevarımlı Yöntem: Deneyselciliğin Maksat ve Sınırı 14
Faydacılık 16
İslam'da Değerler Önceliği İlkesi 22
Sahabenin İktisadi Anlayışının Usul Yönünden Önemi 25

Birinci Bölüm
Piyasalar 29

1. Üretim Faktörleri Piyasaları 31


A. Sermaye Piyasası 31
a. Para 32

b. ruba 37
ba. Tarif 38
bb. Riba Yasağının Tarihçesi 38
be. Riba Çeşitleri 41
bd. Riba Yasağının Tatbikinde Devletin Rolü 44
c. Finans Kurumları 50
ca. Kamu Finans Kurumu = Beytülmal 50
cb. Özel Finans Kurumları = Tüccar ve Sarraflar 53
d. Servet Birikimi ve Mali Cezalar 59
da. Servet Birikimi 59
db. Haksız İktisap ve Mfili Cezalar 63

B. Toprak Piyasası 73
a. Akidevi Temel 73
Xll Asr-ı Saadet'te Yönetim-Piyasa İli şkisi

b. İktisadi Yapı 75
c. Nüfus Dağılımı 77
ca. Nüfus Artışı 77
cb. Kentleşme 78
d. Vergi Mütalaası 81
e. Beklenti Kaynaklı Değer Artışı 81
f. Talep 83
fa. Dolaylı Talep 83
fb. Doğrudan Talep 84
g. Endeksleme 95
C. Emek Piyasası 95
il. Mal Piyasası 102
A. Karaborsacılık 105
a. Tarif 105
b. Karaborsacılığı Yasak Olan Mallar 108
c. Karaborsacılığa Karşı Önlemler 109
B. Kabz'dan Önce Satış ve Aracılık n2
C. Narh Sistemi 114

ikinci Bölüm
Müdahaleleri Gerçekleştiren Devlet Organı: Hisbe 129

ı. Hisbe Teşkilatı 131


A. Tarif 131
B. Teşkilat Yapısı 132
a. İlk Muhtesib: Hz. Peygamber (�) 132
b. Halifeler 133
c. Diğer Muhtesibler 136
ca. Daimi Resmi Görevliler 136
cb. Valiler 138
cc. Komutanlar 139
cd. Zabıtalar 140
ce. Geçici Görevliler 140
d. Agoranomos ve Muhtesib 141
İçi ndekiler XIII

il. Muhtesibin Görevleri 141


A. Pazar Nizam ve İntizamının Temini 142
a. Yeni Pazarlar Kurulması 142
b. Pazar Nizamnamesi 144
ba. Pazar Vergisi 145
bb. Pazar Yerleri 146
c. Çevre Düzenlemesi 147
B. Fiyat Denetimi 149
C. Serbest Rekabetin Temini ve Haksız Rekabetin Önlenmesi 150
a. Kalite Kontrol 151
b. Ölçü-Tartı Alet ve Birimlerinin Denetimi 152
c. Aldancı Reklam 154
D. Haram Kılınmış Malların Ticaretinin Önlenmesi 157

Sonuç 159

Ek 1
Asr-ı Saadet'teki fiyatlar 165
Hz. Peygamber Dönemi 165
Hz. Ebfı Bekir Dönemi 169
Hz. Ömer Dönemi 169
Hz. Osman Dönemi 170
Hz. Ali Dönemi 171

Ek 2
Ölçü ve para birimleri 173

Ek 3
Sahabenin servetleri 175

Ek4

Hz. Ömer'in servetlerini müsadere ettiği memurlar 217

Kaynakça 223

Dizin 241
Giriş
Konvansiyonel ekonomi, ı bugünkü anlamda ayrı bir bilim dalı olarak Batı
dünyasında doğmuş ve evrimini kapitalist gelişme ile beraber sürdürmüş,
onun varlığını koruyup meşruiyet zeminini hazırlamayı adeta görev bilmiş­
tir. Bu anlamda ekonomi bilimi ekonomik adam (homo economicus) olarak
tanımladığı rasyonel egoist bireyin davranışlarının incelenmesine yönelmiş
ve savunduğu zihniyete uygun bir metodoloji geliştirmiştir. Rasyonalite
kavramı ekonomik literatürde çoğu zaman özetle bireyin, maddi refahının
maksimizasyonunu gerçekleştirmeye yönelik doğru tercihlerde bulunarak
öz-çıkarını tatmin etmesi anlamında kullanılmaktadır. Öz-çıkarın azami
derecede tatmini yolundaki çabaların da bir görünmez el sayesinde doğa
kanunlarına uygun olarak kamu yararına sonuçlanacağı (!) savunulmakta­
dır. Batılı ferdin hayat felsefesinde, 'hakk'ın tahakkuku için kıstas vazifesi
gören dini değerlere ve ahlfild kurallara kaynaklık eden vahyi bilginin yeri­
ni artık kendisi için faydalı olanın bilgisi ile donanmış (!) rasyonel bireyin
öz-çıkarı almıştır. Öz-çıkarın tatmini nasılsa toplumsal mutluluğu sağlamaya
• • • • •

'Economics' terimi aslen 'ev idaresi' anlamındaki Grekçe 'oikonomia' kelimesin­


den gelmektedir. Yunan filozoflarından etkilenen İslam alimlerinin Arapça'ya 'ilmu
tedbiri'l-menzil şeklinde çevirdikleri bu terim Osmanlı Devleti'nin son zamanları­
na kadar ekonomi biliminin karşılığı olarak kullanılagelmiştir. Ameli hikmet: 'ilmu
tedbiri'n-nefs (ilm-i ahlak), 'ilmu tedbiri'l-menzil (ilm-i iktisat) ve 'ilmu tedbiri'l-medine
(ilm-i siyaset) olmak üzere üçe ayrılmaktadır. İsimlerinden birisi de 'Müdebbir' olan
Allah'ın kozmozdaki düzeni 'ilmu tedbiri'l- 'a lem ile sağladığı hatırlanınca, bu kavram­
sallaştırma gayretinde, O'nun halifesi sıfatına sahip insanın vahyin ışığında 'tedbir-i
menzil'i gerçekleştirmekle mükellef bulunduğu yönündeki düşünce sisteminin yan­
sıması görülecektir. Kavramların bu açıdan büyük önem arzettiği düşüncesinden
hareketle 'İslam ekonomisi' yerine, XX. yüzyılın ilk çeğreğinde Osmanlı ulemasınca
üretilen 'iktisad' terimi tercih edilecektir.
__:!. Sosyal Servet: İslam ' da Yönetim-Piyasa İli ş k i s i

yetrnektedir!2 Banlı ekonomik sistemler 'Nasıl?' sorusunun cevabını aradıkları


için hikmetlere götüren 'Niçin?' sorusu ile ilgilenmemektedir. Çünkü inanç
ve ahlaktan soyutlanan rasyonalizm3 hikmetleri kavramaktan acizdir; hakka
götüren belli bir kıstası bulunmadığından tarafsız sonuçlara varamamaktadır.
Usul ilminin (metodoloji) amacı hakka ulaştıracak kaynaklan ve bunlar­
dan genel geçer hükümler çıkarmanın yollanın araşnrmakur. İşte İslam' da hak­
kın ana kaynağı, yegane mutlak ilim sahibi Allah'ın, Resfilü Muharnmed'e (�)

vahyettiği Kur'an ve 'hikmet'tir.4 Hem dünya hem de ahiret hayanın düzenle­


meyi hedefleyen Kur'an doğal olarak madde ile ilişkileri belirleyici hüküm ve
ilkeler içermektedir. Bu hüküm ve ilkeler belli hikmetlere yönelik olduğu için
Hz. Peygamber'e verilen hikmet bilgisi ana kaynağı açıklayıcı ve tamamlayıcı
rol oynamaktadır. Böylece hikmetler hususunda akla veri sağlayan kalbin5
kullanımı kaçınılmaz olmaktadır. Beş duyunun sağladığı verilerle sınırlı harici
müşahede, mukayese ve muhakeme kudretini ifade eden 'reason; kavramakta
yetersiz kaldığı deruni müşahedeyi bilimin sınırlarının dışına itmektedir.

İslam insanın yeryüzündeki varlık sebebini yüce maksatlara yönelik


bütüncül bir yaklaşımla açıklamaktadır. Evrenin yaratıcısı, insanı halife kıl­
mıştır. Dolayısıyla tüm insanlık hilafet düsturunun eksiksiz olarak icrasına
çalışmak, iktisadi faaliyetlerin de içinde bulunduğu her türlü tasarrufu bu çer­
çeveye oturtmak zorundadır. Aradaki farkı kavramlaştırmak gerekirse; İslam
'halife-merkezli' (calipho-centric) bir anlayışa sahiptir. Batı felsefesindeki

• • • • •

2 Rasyonel ekonomik davranışla ilgili olarak bk. Agil, Syed Omar Syed, "Rationality
in Economic Theory: A Critical Appraisal'; Readings in Microeconomics: An Is/amic
Perspective (nşr. Sayyid Tahir ve dğr.), Kuala Lumpur 1992, s. 31 -48.
3 'Akıl' mutlak ilim kaynağı olmadığı için Esma-i hüsna arasında 'akıllı' anlamında bir
'isim' yoktur. Aksine, aşağıda da açıklanacağı üzere Kur'ani kullanıma göre 'akl'ın veri­
lerinden birisi vahyi bilgi ve onun ışığında evrende gözlemlenen ilahi işaretlerdir. Bu
ise altıncı duyu organı denebilecek kalp tarafından sağlanmaktadır. Bu nedenle, vahyi
bilgiden soyutlanmış olup Türkçe'ye 'akılcılık' şeklinde çevrilen 'rationalism' Kur'ani
'akıllılık' ile, 'reason' ise 'akıl' ile özdeş değildir. Söz konusu kavramların bundan son­
raki kullanımlarında hep bu fark göz önünde bulundurulacaktır.
4 Hikmet bilgisi 'sünnet' (fiili, kavli ve takriri) şeklinde yansımıştır.
5 Bu kelime, göğüste bulunan ve kan pompası vazifesi gören et parçasını değil, vahiy
kaynaklı hikmet bilgisine ulaşabilme, Allah ile rabıta kurabilme melekesini ifade
etmek için kullanılmıştır. Kur'an'daki ". .. Kulfıbun ya'kilfıne biha .. :· (el-Hac, 22:46), ''. ..
Kulfıbun la yefkahfıne biha..: · (el-A'raf, 7: 179) şeklindeki lafızlar da böyledir. Ayrıca
şunu vurgulamakta da yarar vardır: Elest bezminde "Ben sizin Rabbiniz değil miyim!?"
sorusuna olumlu cevap verip Allah ile ahidleşen insan Batı felsefesinde ileri sürülenin
aksine, bir 'tabula rasa' (boş levha) değildir.
Giriş _5.

'beşer-merkezli' (antropocentric) dünya görüşü insanı evrenin merkezine


oturtup Yarancı'sını inkara götüren, her şeyin ama her şeyin insan tarafından
ve insan için olduğunu ileri süren bir humanism ile sonuçlandığından İslami
anlayışa terstir.

Hilafet Düsturu
İnsanın yaratılışı kısmen yahut tamamen Bakara (2:30-39), A'r3.f (7:11-
24), Hicr (15:26-43), İsra (17:61-63), Kehf (18:50), Taha (20:115-123) ve Sad
(38:71-83) surelerinde açıklanmaktadır. Bakara suresinde Adem'in yaratılışı
hakkında şöyle denilmektedir: "Hani Rabbin meleklere 'Muhakkak ki Ben
yeryüzünde bir halife var ediciyim; buyurduğunda, 'Biz Seni hamdinle tesbih
ederek yüce tutup dururken orada fesat çıkaracak ve kanlar akıtacak kimseyi
mi var edeceksin?!' demişler de 'Ben sizin bilmediğinizi bilirim; buyurmuştu.
Ve Adem'e bütün isimleri öğrettikten sonra anlan [eşyayı] meleklere göste­
rerek 'Eğer [hil3.fete daha layık olduğunuz vehminde] doğru iseniz bunların
isimlerini bana bildirin!' buyurmuştu. Dediler ki: 'Seni her türlü noksandan
tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka ilim ne mümkün bizim için!
Muhakkak ki gerçek Alim Hakim yalnız Sensin: [Allah] 'Ey Adem! Onlara şun­
ların isimlerini bildir; buyurunca kendilerine onların isimlerini bildiriverdi.
[Bunun üzerine Allah:] 'Size demedim mi!? Ben göklerin ve yerin gizemlerini
de bilirim, sizin açığa vurduklarınızı ve sakladıklarınızı da bilirim: 'Hani
meleklere 'Adem'e boyun eğin" dediydik de İblis dışında hepsi eğdiler. O
bundan kaçındı, büyüklenerek kafirlerden oldu. Böylece 'Ey Adem! Sen ve
eşin Cennet'e yerleşin. Orada dilediğinizden bol bol yiyin (kuza minha raga­
dan haysu şi'tuma) ancak şu ağaca ilişmeyin; yoksa zalimlerden olursunuz;
buyurduk. Şeytan oradan ikisinin de ayaklarını kaydırıverdi de bulundukları
yerden çıkarıverdi. Biz de 'Birbirinize düşman olarak yeryüzünde habitat
edinin ki orada bir süreliğine sizin için karargah ve geçimlik vardır; buyurduk.
Ancak Adem Rabbi'nden [tövbekarlık belirten] sözler öğrendi. O da tövbesini
kabul buyurdu; şüphesiz ki O tövbeleri çok kabul edici ve çok merhametlidir.
[Ayrıca] buyurduk ki: 'Hepiniz oradan habitat edinin. Size Benim tarafımdan
hidayet rehberi geldiğinde kim yoluma uyuverirse işte onlara korku yoktur;
onlar mahzun da olmayacaklardır. Kafirlik edip ayetlerimizi yalanlayanlara
gelince; onlar ateşliklerdir ve onlar orada kalıcıdırlar;" (2:30-39).

Söz konusu ayetlerin muhtevası tefsir, kelam, hadis ve fıkıh ilimlerinin


alanına giren şu soruları gündeme getirmektedir: Allah, 'Muhakkak ki Ben
yeryüzünde bir halife var edeceğim; buyurduğu halde Adem'i niçin Cennet'e
_ji Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- Piyasa İ lişkisi

koymuştu? Orası imtihan yeri olmadığı halde niçin imtihan (!) ennişti? Adem
gerçekten orada 'günah' mı işlemişti? Eğer öyle ise bu günah yüzünden onun
soyundan gelen her insan, Hıristiyanlar'ın savunduğu gibi doğuştan günahkar
(born-sinner) mıdır?

Yukarıdaki ayetlerden açıkça anlaşılana göre Adem, üzerinde hilafet


sürmek için yaranldığı yeryüzünde istikbalde gerçekleşecek imtihan netice­
sinde kazanacağı yahut kaybedeceği ebedi istirahatgfıhı, doğrudan yeryüzü­
ne indirilmesi halinde varlıklarını ancak ilme'l-yakin düzeyinde bilebileceği
uhrevi nimetleri ayne'l-yakin ve hakka'l-yakin kavrayış düzeylerinde, kolayca
unutamayacağı şekilde özümsemesi; bu nimetlerle arasına girebilecek müs­
takbel düşmanlarını yakından tanıması, onlara karşı güçlenmesi; gözleme
dayalı/deneysel bilginin önemini kavraması; yaratıcısına itaatte şevkinin
kamçılanması, yani manevi hastalıklara karşı direnç kazanması; kısacası
imtihana hazırlanması için önce lütfen Cennet'e konmuştu. Çünkü şer'an
Cennet'te imtihan ve dolayısıyla sevap yahut günah işlemek gibi şeyler söz
konusu değildir. Cennet, istikbalde yeryüzünde imtihanı kazanacak iyi kullar
(halifeler) için bir ödül, bir ebedi istirahatgfıhdır. Öyle ise Ademoğlu ' bom­
sinner' değil, bütün bu maddi ve manevi silahlanma sayesinde 'born-winner'
(yani doğuştan kazançlı)'dır. Senarist (Allah), başrol oyuncusuna, hayat
yolculuğunu işleyen filmin kaçınılması gereken muhtemel sonunu önceden
göstermiştir. Rol aldığı filmin finalinin yazımını onun kendi irade-i cüz 'iyesine
bırakmıştır; ona sonunu hazin bitirmeme iradesi bağışlarnışnr. Şu hadis bunu
doğrulamaktadır: "Adem ve Musa çekiştiler. Musa ona dedi ki: 'Sen hatasının
kendisini Cennet'ten çıkardığı Adem'sin: Adem ona [şöyle] cevap verdi: 'Sen
Allah'ın kendisini seçip elçiliği ve kelamı ile gönderdiği kişi olduğun halde
beni yaratılmamdan önce işlemem takdir edilen bir 'iş'6 için mi ayıplıyorsun?'
Reslllullah sallallfıhu aleyhi ve sellem iki kere 'Adem, Musa'ya galip geldi;
buyurdu:'7
. . . . .

6 Musa'nın kullandığı '!Jatie' kelimesine karşılık Adem 'emr'tabirini tercih etmektedir.


7 Hadisin diğer bir rivayeti ise şöyledir: "Musa, Adem'e karşı delil getirdi ve dedi ki: 'Sen
günahın yüzünden insanları Cennet' ten çıkardın ve onları sıkıntıya soktun: Adem de
ona şöyle cevap verdi: 'Ey Musa! Sen de Allah'ın kendisini seçip elçiliği ve kelamı ile
gönderdiği kişi olduğun halde, beni, Allah 'ın yaratmadan önce işlememi yazdığı veya
takdir ettiği bir iş için mi ayıplıyorsun?' Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu
ki: 'Adem, Musa'ya karşı daha güçlü delil getirmiş oldu:" Bir üçüncü rivayette bu tak­
dirin Adem'in yaratılışından kırk yıl önce olduğu belirtilmektedir. Hadisin rivayetleri
için bk. Buhari, "Enbiya'; 31; "Tefsiru Sureti Taha'; 3; "Kader'; 1 1 ; "Tevhid'; 37; Muslim,
"Kader'; 1 3, 1 4; Ebu DavCıd, "Sünnet'; 16; İbn Mace, "Mukaddime'; 1 0; Muvatta', "Kader';
l; İbn Hanbel, Ahmed, el-Musned, Bulak 1 3 1 3, il, 242, 248, 264, 287.
Giriş _z_

"Melekler, 'Biz Seni hamdinle tesbih ederek yüce tutup dururken orada
fesat çıkaracak ve kanlar akıtacak kimseyi mi var edeceksin?!' demişlerdi:'
Bundan ve diğer ayetlerden açıkça anlaşıldığı üzere melekler Allah'a itaatte
kusur işlemeyen yaratıklardır. "Muhakkak ki Allah kanoda en değerliniz en
takvalınızdır;' (el-Hucurat, 49:13) mefilindeki ayette de ifadesini bulduğu
üzere, 'hamd ile tesbih ederek yüce tutup durdukları' Allah'a en yakın varlık­
lardan olabilme özelliğine sahip melekler yeryüzünün halifeliğine kendilerini
Iayık görmektedirler. Çünkü Ademoğlu 'orada fesat çıkaracak ve kanlar akıta­
cak kimse'dir ve bu özelliği yüzünden Allah'a kendilerinden daha yakın olma­
sı zahiren mümkün görünmemektedir. 'Ben göklerin ve yerin gizemlerini de
bilirim, sizin açığa vurduklarınızı ve sakladıklarınızı da bilirim; mealindeki
cevap meleklerin açığa vurmayıp içlerinde sakladıkları şeyin hilafet talebi
olabileceği şeklindeki tefsire imkan tanımaktadır.

Meleklerin, Adem'in hilafete liyakatine ilişkin taaccübüne karşı cevap,


'Ben sizin bilmediğinizi bilirim; şeklinde idi. 'Ve Adem'e bütün isimleri öğretti'.
Bu ne anlama gelmektedir? Hakikaten Allah yarattığı her şeyin ismini Adem'e
teker teker belletti mi? Yoksa ona, eşyayı fiziki düzlemde somut olarak göz­
lemleyebilme, işlevlerini algılayabilme, birbiri ile kıyaslayıp özelliklerine
uygun isimler verebilme, yaranlış hikmetlerini kavrayabilme, kendi mayasını
teşkil eden madde üzerinde tasarrufta bulunabilme imkanı sağlayan muka­
yese ve muhakeme gücünü, yani 'akl'ı mı bağışlamıştı?6 Melekler metafizik
düzlemde devamlı olarak soyut bir tesbih ve tenzih faaliyeti ile Allah'a yakın­
laşmışlardı. Aslında onların tabiatları gereği ilgilendikleri şey 'yeryüzü' değil
'hilafet' makamı, yani Allah'a yakınlık olmalıdır. Göründüğü üzere meleklik
vasıfları ile yeryüzünde hükmedemeyeceklerdi; yeme, içme ve üreme ihtiyaç­
ları (yani maddeye yönelik şehevi duyguları) olmadığı gibi varlıkları yeryüzü
nimetlerinin üretim ve tüketimine bağımlı da değildi. Öyle ki Allah, "Sonra
onları [eşyayı) meleklere göstererek 'Eğer [hilafete daha layık olduğunuz veh­
minde] doğru iseniz bunların isimlerini bana bildirin!' buyurduğunda" bece­
rememişler ve "Senin bize öğrettiğinden başka ilim ne mümkün bizim için,"
diyerek yeryüzü hilafetine ehil olmadıklarını idrak ve itiraf etmişlerdi. Halbuki
"O, 'Ey Adem! Onlara şunların isimlerini bildir; buyurunca kendilerine onların
isimlerini bildiriverdi:' Çünkü Adem'e, toprağı ile suyundan yaratıldığı yeryü­
zünü imar özelliği ve kudreti verilmiştir. Ayrıca halife vasfı ile 'var olabilmek'

• • • • •

8 Bu noktada belki 'akl'a 'irade' de eklenebilir ama şeytana da irade verildiği için
Adem'in mümeyyiz vasfı olarak, burada kendisine yüklenen anlam bakımından, 'akıl'
yanlız kalmaktadır.
_8 Sosyal Servet: İs lam 'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

için bunu yapmak zorundadır. Allah'ın istediği de yeryüzünün ihmali değil,


imarıdır. Salt tesbih ve tenzih faaliyeti hilafetin icrası için yeterli olmadığı gibi
ona engel bile teşkil edebilir. Kıstas olarak bir hedef, gaye yahut maksat fikri
bulunmaksızın üstün-alçak, iyi-kötü, doğru-yanlış, hayır-şer ayırımı mümkün
değildir; neye göre öyle? İşte ölçüt hilafet düsturudur. Salt tesbih ve takdis
eylemine izafetle melekler insanlıktan üstün gibi görünürken yeryüzünde
hilafet görevine nispetle hüküm tersine dönebilmektedir.
Bu noktada Ademoğlu, soyut metafizik düzlemle bağlantı kurabilme
vasfı ve iradesi ile donaulmayan ve bununla mükellef tutulmayan hayvanlar­
dan da farklıdır. Çünkü ona somut fiziki ve soyut metafizik alemi birlikte idrak
imkanı veren 'akletme' kabiliyeti verilmiştir. Yani Yaratıcı'sını melekler gibi
tesbih ve tenzihten geri kalmayacak, yeryüzünü imarda da kusur etmeyecek­
tir. Bir başka deyişle o, fıtrat bakımından 'ahsenu takvim' (en üstün yarauk)
mertebesine konmuşken 'esfelu safilin' (en alçak yarauk) derekesine düşme
tercih hakkına sahiptir. Yani irade-i cüz'iyesi kendisini bu mikyas üzerinde
şeytandan daha aşağı bir derekeye oturtmak ile melekten üstün bir mertebeye
kondurmak arasında tercih yapmasına imkan vermektedir. Aklı, somut fiziki
dünyada hila.fet sürmek için yeterlidir. Ancak şehvetlerine kapılarak azami
tatmin seviyesine ulaşmak uğruna maddenin kölesi olmaması için kalbinin
soyut metafizik filemle rabıtasını koparmamalı, yani akılsızlık etmemelidir. Bu
arada meleklere kıyasla müfrit sufiliğe aufta bulunan bir saplama yapılması
yerinde görünmektedir.

Müfrit Sllf'ilik Karşısında Ferdiyetçilik

Beşeri varlığın asıl gayesinin ebedi saadet olduğunu söyleyen -ki hilafet
misyonunun tamamlanması şartı ile bu kadarı doğrudur- bazı müfrit sufiler
Allah indinde sinek kanadı kadar bile değeri olmayan (!) bu süfli dünyadan9
tamamen el etek çekerek inzivaya kapanmayı, adeta yeryüzünde ahireti yaşa­
mayı düstur edinmişlerdir. Hfilbuki maddeyi dışlayan, (şeytanın yapUğı gibi)
küçümseyen, hatta lanetleyen bir tavır hilafet düsturu ile açıkça çelişmekte­
dir. Allah'ın emirleri doğrultusunda yeryüzünde hilafet sürmekle mükellef
kılınan bu zevat sorumluluklarına karşı ihmfilkar davranıp tebliğ görevlerini
bile aksatabilmektedirler. Eğer ideal tavır bu olsa ve herkes aynı tutum içine
girse dünya nimetlerinin insanlık için yaraulrnış olmasının anlamı kalmaya­
cak, yeryüzünün imarı gerçekleşemeyecektir. Üretim yapılmayınca hayatta
• • • • •

9 Onlara göre bizzat 'dünya' kelimesi dahi kök bakımından alçaklığı ifade eonektedir.
Giriş �

kalabilecek kadar tüketemeyeceklerinden, nefislerini koruma mükellefiyet­


lerini dahi yerine getiremeyeceklerdir. Başka bir deyişle, bu sufilerin hedefi,
dünyadan geçerek metafizik boyuta uçup meleklik vasfı kazanmaya çalış­
maktır. Halbuki işte o noktada hilafete liyakati kaybedeceklerdir. Bu insanlar
önce kendi uhrevi kurtuluşlarının peşinde koştukları için bir anlamda manevi
dünyanın ferdiyetçileri de sayılabilirler.

Bununla birlikte müfrit sı1filer, modern maddeci bireycilerle (individua­


list) karşılaştırıldıklarında yeğlenebilirler. Çünkü ikinci grup, iddianın aksine
günlük hayatta genellikle kendi çıkarlarını ön plana çıkaran ve toplumun
zararı pahasına kişisel tatminlerini maksimize etmeye çalışan kimselerdir.
Bireycilerin iddiasına göre bu kişisel tatmin ilk nazarda kamunun zararına
görünse bile otomatik olarak toplumsal fayda ile sonuçlanacaktır (!) . Halbuki
gerçek öyle iyimser değildir. Bununla beraber birinci grup, hiç değilse ferdi
çıkar için toplumu sömürmeyi hedeflememektedir. Hatta maddeyi dışladığı
için toplumun manevi aleme uzanan kökü konumunda olup materyalist
eğilimlere karşı içtimai/iktisadi fren vazifesi bile görebilmektedir. Modern
ferdiyetçiler bireysel aklın sesi iken müfrit sufiler toplumsal kalbin işvesidirler.
Yukarıdaki değerlendirmeden anlaşıldığı kadarıyla hilafet düsturu çerçeve­
sinde 'orta yol, dünyanın peşinde değil ama içinde olmak' anlamına gelir.

Tümdengelimli Yöntem ve Rasyonalizm

Artık maddeyi anlamlandırmaya kadir bu yeni yaratığın fıtrat bakımın­


dan üstünlüğünü (' ahsenu takvim') müşahede ve tecrübe yolu ile kavrayan
"meleklere Adem'e boyun eğin" buyurulduğunda "İblis dışında hepsi eğdiler.
O bundan kaçındı, büyüklenerek kafirlerden oldu:' Diğer slıreler (el-A'raf,
7:12; Sad, 38:75-76) halkayı tamamlamaktadır: "[Allah:] 'Seni ne engelledi de
sana emrettiğim halde [Adem'e] boyun eğmedin?' buyurdu da 'Ben ondan
hayırlıyım: Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın; dedi:' İblis
kendince mantıki davranmıştı: 'Kendisinin ateşten, Adem'in topraktan yara­
tıldığı' ve 'ateşin toprağa üstünlüğü' öncüllerinden hareketle "Adem'den daha
üstün" (hayr) olduğu şeklinde tümdengelimli bir netice çıkarıyordu.

Başka bir yaklaşımla, bazı rasyonalistlerin yaptığı gibi, çok basit (!) ve
yalın ancak doğruluğu yahut mutlaklığı tarnşmasız (!) bir postfilaya (kaziyye-i
müselleme) dayalı hipotezi (varsayım, zan) vardı: Kendisi Adem'den üstün­
dü. Ateşin toprağa üstünlüğü postülasını ispatlayamasa bile aksini de müm­
kün görmüyor olmalıdır. Neticede postülası işlevsel bir enstrümandı! Öyle
_lO_ Sosyal Servet: İslam'da Yönet im-Piyasa İlişkisi

ise kendisinden aşağı {!) olan yeni yaranğa boyun eğmeyecekti. Maddeci
(yani Adem'in sadece maddi varlığını esas alan) rasyonalizmi pozitivist {!)
olarak nitelendirilebilir. Üstelik aynen pozitivistler gibi çok kısır ateş-çamur
sınıflandırmaları yaparak basite(!) indirgediği her şeyi bu kategorilerin sınır­
larına hapsediyordu. Daha da ileri giderek, sahip olduğu varlık yargısından
bir değer yargısına ulaşıyordu. Yani sadece somut fizik düzlemdeki madde
ile ilgileniyor ancak elde ettiği sonuçlardan metafizik filem için geçerli olacak
değer yargıları üretmeye kalkışıyordu. Aslında savunduğu üstünlük fikrine
binaen yeryüzünün hilafetine layık olduğuna inanıyor, rakibini kıskanıyordu.
Evet, ateşten yaranlmışn, doğru. Ama mutlak anlamda çamurdan üstün olup
olmadığı bir tarafa, acaba ateş yeryüzünün imarı için en uygun özü teşkil
ediyor mu? Yoksa kontrolden çıknğı takdirde yakıp yok etmeye mi me yyfil?
Kafirleri yiyip bitiren Cehennem de ateşten değil mi? Ateş, hayat bulmak için
maddeyi telef etmiyor mu?ıo

İşte Allah ona, 'Oradan habitat edin, ne oluyor da orada kibirleniyorsun?


Çık, sen alçaklardansın!' demişti (el-A'raf, 7:13). Şimdi o da rakibini yakma­
ya çalışacakn. "Çoğunu şükredenlerden bulamayacaksın;' diyordu (el-A'raf,
7:17). Bu teorisini11 (nazariye, kuram) ispatlamak için Allah'tan süre istedi;
vereceği vesveseler neticesinde Adem ve zürriyetinin kendilerine bahşedilen
nimetleri azımsayacağını, tatminsizlik içinde şükrıin-ı nim etten kaçına­
cağını deneysel yöntemle kanıtlayacakn. Nihayet kendisine süre tanındı ve
Allah "Yerilmiş ve kovulmuş olarak çık oradan. Muhakkak ki sana kim uyarsa
onlardan, Cehennem'i dolduracağım sizinle toptan!" buyurdu(el-A'raf, 7:18).
Ne var ki "Allah'ın Ademoğlu'nu başıboş bırakmayıpı2 vahiyle sürekli uyara­
cağı" ve "günahlarını cömertçe affedeceği" gerçeği birer bağımsız değişken

• • • • •

10 Şeytanın tavrı büyüklük kompleksinin, iktidar hırsının, ihtirasın, manayı dışlayan


maddeciliğin, inatçılığın, kindarlığın, kıskançlığın, tezini ispat için muhatabını yok
etme dürtüsünün bir yansımasıdır. Halbuki Adem kendisine boyun eğmediği için
şeytana kin gütmemiş ve hfila onu dost bilerek nasihanru (!) dinlemişti. Fıtraten kin
tutmadığı için de onun kendisine düşman olduğuna dair ilahi uyarıyı unutmuştu
(Taha, 20:1 15). İşte Adem'in mayasının yumuşaklığını ve şeytanın özünün yakıcılı­
ğını yansıtan zıt tavrrlar.
1 1 Teoriler, eylem alanına geçirilebilir olmaları bakımından hipotezlerden ayrılırlar.
Şeytan düşüncesini eylem alanına geçirip Ademoğlu'nun çoğunun Allah'a şükretme­
yeceğini ispatladığından (bk. el-Bakara, 2:243; Yunus, 10:60; Yusuf, 12:38; en-Nemi,
27:73; GMir, 40:61) bu noktada teori kelimesinin kullanılmasında bir sakınca görül­
memektedir.
12 "İnsan başıboş bırakılıverileceğini mi sanıyor?!" (el-Kıyame, 75:36).
Giriş ___ll

olup İblis'in teorisinde hesaba katılmamıştı;13 tıpkı bazı Batılı teorisyenlerin


yapnğı gibi. ı4 Batı'nın bazı materyalist, pozitivist kafaları da aynen şeytan gibi
tümdengelimli yöntemle çıkardıkları ve yanlışlamayaıs gerek görmedikleri
· genel geçer evrensel (!) teorilerin gerçekliğine 'iman' etmiyorlar mı!? Pekiyi
nasıl oluyor da şeytanı saptıran bu yaklaşım onları bilimsel gerçekliğe (!)
ulaştırabiliyor?
Öbür yandan bu tümdengelimli maddeci rasyonalist yöntem, aynı
mayadan, yani topraktan yaratılan bitki, hayvan ve insanın eşitliği neticesini
verecektir. Halbuki bu doğru değildir, çünkü Allah'ın Adem'i diğerleri üzerine
halife tayin etmesi alemler arasındaki düzey farkını göstermektedir. Başka
deyişle Adem artık üstün bir fileme (varlık düzlemine) yükselmiştir. Ama
İblis, tıpkı bazı modern araştırmacılar gibi, Adem'in sadece fiziki yönüne ilgi
duyuyor, onu insan ve özellikle halife yapan özelliklerini dışlıyordu. Halbuki
deneyinde sınanan standart maddenin tekdüze fiziksel yapısı yahut kimyasal
reaksiyonu değil, iç dünyası bulunan bir varlığın 'iman'ı, yani yaratıcısı ile
arasındaki etkin rabıtanın gücü idi. İktisatta tümdengelimli yöntemin kulla­
nımına dair kısaca şu kadarı söylenmelidir: Üzerine hipotezler kurulan pos­
tülaların İslfım'ın ana kaynaklarına dayalı değişmez çerçeve hükümlerine ve
insanlığın maddi ayetlere (yani tabiat varlık ve kanunlarına) yönelik tecrübe
ve gözlemlerine ters düşmemesi zorunludur.
Şunu da unutmamak gerekir ki maddeci rasyonalizmine rağmen İblis,
asla Allah'ın yaratı cılığını, rubfıbiyetini, yüceliğini ve yeniden dirilişi inkar
etmemişti. ıs Sadece O'nun bir emrine karşı çıkmış, tümdengelimli rasyo­
nalist yöntemle vardığı sonucu ispatlamak için müddet isteyerek isyanında
• • • • •

1 3 Bu nedenle Ademoğlu'nun çoğunun Allah'a şükretmeyeceğini ispatlaması şeytanın


üstünlüğünü kanıtlamaya yetmemiştir. Ayrıca onun çoğunlukçu yaklaşımı nitelik
değil niceliği ön plana çıkardığını göstermektedir.
14 Bu diyalog Ademoğlu'nun irade-i cüz'iyesiyle kendi kaderini etkileyebilme hürri­
yetini göstermektedir. Cebriyeci anlayışın doğru olması durumunda İblis'in Allah
tarafından belirlenen kaderi bozma gücünün varlığını kabullenmek zorunluluğu
doğar.
1 5 Khan'ın Popperyen yanlışlama tezinin iktisat usulüne tatbiki hususundaki görüşü
için bk. Khan, Muhammad Akranı, "Methodology of Islamic Economics", Readings
in the Concept and Methodology ofIslamic Economics (nşr. Aidit Ghazali-Syed Omar),
Petaling Jaya 1989, s. 55.
16 İblis'in bu mealdeki sözleri için bk. el-Hicr, 15: 36, 39; el-A'rM, 7:12; Sad, 38:76, 79, 82
ve el-Haşr, 59:16. Öyle ise Allah'ın yaraucılığını ve rublıbiyetini inkar eden ateistler
kendilerini şeytandan daha aşağılık bir konuma düşürmektedirler. Herhalde insanın
esfelu s8ftlin 'e indirilmesinin anlamı da bu olmalıdır.
__l.2. Sosyal Servet: İslam'da Yönetim-Piyasa İlişkisi

diretmişti. Öyle ki fırsat verilirse güya Adem'i sapurabileceğini ve böylece


onun hilafeti hak etmediğini zaman içinde deneysel olarak ispatlayabile­
cekti de. Ve ona yeniden diriltiliş gününe kadar fırsat verildi. ıı Müfessirler bu
hadiseye kadar şeytanın çok abid bir kul olduğunu söylemektedirler. Ama
yaraucısının emrinin aksine sonuçlanan rasyonalizmi onu sapUrmışu. Buna
karşılık o (Sanki Adem'i yaratıp beni onunla imtihan ederek) "Beni azdırdın!"
diyerek Cebriyecilik yapıyordu (el-A'raf, 7:16). Halbuki Adem ile imtihan
olmuş ve kaybetmişti. Öyle ise can düşmanından intikam alacaku! Sadistçe
bir hedonizm!ıe
'Bilimsel teoriler' çerçevesinde -"Çoğunu şükredenlerden bulamaya­
caksın" gibi- çoğunluğa ilişkin doğru tahminler yapmak mümkünken ferdi
davranışlara dair isabetli öngörülerde bulunmak imkansızlaşabilmektedir.
Mesela iktisatçılar havalar soğudukça daha çok insanın ısıtma sistemlerini
çalıştıracağını ve böylece tüketimi artan yakacak fiyatlarının yükseleceğini
isabetli bir şekilde tahmin edebilirler, ama fert bazında kimin ne zaman söz
konusu davranışı sergileyeceğini aynı kesinlikte bilemezler. Aynen şeytan
da "Çoğunu şükredenlerden bulamayacaksın;' şeklindeki iddiasında haklı
çıkabilir ama kimin kendisine uyacağını bilemeyecektir. Ancak şu kesin ki
çoğunluk bakımından insanlık şeytandan üstündür. Çünkü şeytan isyanında
diretirken insanlığın sadece bir kısmı isyankarlığa sapmakta ve üstelik tövbe
edebilmektedir.
Sadede dönersek; her iki süre de şu mealde devam etmektedir: "Böylece
'Ey Adem, sen ve eşin Cennet'e yerleşin ve dilediğinizden [bol bol] yiyin, ancak
şu ağaca ilişmeyin; yoksa zalimlerden olursunuz; buyurdu:' Yasak ağaç ne idi
gerçekten? Şu veya bu. O bir yasağı simgeliyordu. Yasaksız irade sınanmaz,
• • • • •

1 7 Bk. el-A'raf, 7:14-15.


1 8 Türkçe karşılığı 'hazcılık' olan bu kelime geniş anlamda fiil, tefekkür ve hatta tahay­
yüllerin haz alma esasına dayalı olarak yapıldığını ifade eden bir felsefe terimidir.
Burada 'hedonism' terimi Epicurus'a izafe edilen ahlakçı hazcılık anlamında değil
de Grek filozofu Aristippus'a maledilen dar maddeci hazcılık anlamında kullanıla­
caktır. Aristippus, hayaun gayesini teşkil eden mutluluğun, azami bir şekilde tatmi­
nine çalışılan bedeni hazların toplamından ibaret olduğunu ileri sürmüştür. Romalı
aristokratların çok yemek suretiyle damak zevklerini maksimize edebilmek için
daha önce yuttuklarını kusmaları bu tür hedonizmin en çarpıcı örneklerinden olsa
gerektir. Fromm, sanayi toplumlarının tek amacının benzer bir hedonizme ulaşmak
olduğunu ve sistemin bekasının temelinde de bencillik, ferdiyetçilik ve ihtiras gibi
karakter özelliklerinin yattığını söylemektedir. Ona göre utilitarianism de hedonis­
min yumuşaU!mış versiyonundan başka bir şey değildir (bk. Fromrn, Erich, To Have
or to Be, London 1987, s. 13).
Giriş ___13_

ahde vefa denenmez. Ama can düşmanı şeytan Adem'i kandırıp o ağaçtan
yedirtmiş, yani kendisinin de yaptığı gibi Allah'a isyan ettirmişti: "Şeytan
oradan ikisinin de ayaklarını kaydırıverdi de bulundukları yerden çıkarıverdi:'

Doğrulama-Yanlışlama Yöntemi
Şeytan'ın bu deneyinde hipotezini ispatlamak için kullandığı yöntem
doğrulama yöntemine denk düşmektedir. Hipotezini her doğrulayışında
Allah'ı nihai kertede yanlışlamış olabilecek miydi? İşte artık en azından yasak
meyveyi yediği anda Adem ile eşitlenmiş görünüyordu. Henüz üstünlüğünü
ispatlayamamışsa da ümitvardı. Çünkü hipotezini doğrulayan bu ilk aşama­
dan cesaretlenmişti. Ne var ki daha deney tamamlanmamıştı? Çünkü Adem
de şeytanın hipotezini yanlışlayabllir, başka bir deyişle hilafete liyakatini
ispatlayabilirdi. Denek şuursuz edilgen bir madde yani basit bir çamur parçası
değildi. Aksine deneye müdahaleye muktedir, kalbi rabıtası açık, akıl sahibi
etkin bir varlıktı. Şu gerçeği vurgulamakta fayda vardır: Aslında deneyselci­
likle mutlak olarak doğrulanabilmesi de yanlışlanabilmesi de imkansız çok
boyutlu izafi teorilere dalmak bugün bilim denen şeyin sınırlarının dışına
taşmaktadır. Çünkü bazı gerçeklikler ancak imanla açıklanabilir. Dolayısıyla
İslami ilimlerin imanın gölgesinde gelişmesi kaçınılmazdır.
Aslında şeytanın deneyinde hesaba katmadığı bir başka unsur daha vardı.
Yukarıda belirtildiği üzere imtihan gibi görünen bu merhale Adem için gele­
cekte yeryüzünde vereceği Cennet'e giriş müsabakası için hazırlık sınavından
ibaretti. Mehdisi onu dünyevi imtihana hazırlıyor, rakibi ise kapıldığı kompleks
yüzünden dövüş tekniklerini göstererek açık veriyordu. İlahi yasağı çiğnemek
Adem için soyut bir kavramdı. Ta ki Allah'a isyanın ne demek olduğunu İblis'in
imtihanını gözlemleyerek öğrenene kadar; ama bu gerçek artık şahsi tecrü­
besi ile de sabitti. Maddenin mahiyeti (yani esma) hakkındaki ilmi sayesinde
fani dünya üzerine hilafete diğer varlıklardan daha layık olduğunu ispatlamışn.
Ama manevi fileme ilişkin 'ilmi ile amel etme' esasına sırt çevirdiği için 19 ebedi
Cennet'e liyakatini kaybedebileceğini öğrenmişti. Artık halife sıfanyla dünya­
ya inmeye hazırdı: 'Birbirinize düşman olarak yeryüzünde habitat edinin ki
orada bir süreliğine sizin için karargah ve geçimlik vardır: "Birbirinize düşman
olarak;' ey Adem, Havva ve şeytan! Yani halife Adem'in yoldaşları ve düşmanı
şeytanın yandaşları olmaya aday insanlık. Hodri meydan!
• • • • •

19 Adem'in ilmi yasak ağaca yaklaşmamayı kapsıyordu, ama o, ilmi ile amel etmeyerek
kaybetti.
_H Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

"Ancak Adem Rabbi'nden [tövbekarlık belirten] sözler öğrendi. O da


tövbesini kabul buyurdu; şüphesiz ki O tövbeleri çok kabul edici ve çok mer­
hametlidir;' (el-Bakara, 2:37). "Her ikisi 'Rabbimiz! Kendimize zulmettik; bizi
bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen muhakkak perişanlık çekenlerden
oluruz; diye yakardılar {el-A'raf, 7:23) . İşte Adem'i can düşmanı şeytandan
ayıran temel özellik pişmanlık ve tövbekarlıktır; İblis isyanında diretmiş,
halbuki rakibi yapuğından utanmış ve Rabbi'nden öğrendiği sözlerle bağış­
lanma dilemiştir. Yeryüzünün halifesi nasıl tövbe edeceğini Rabbi'nden
öğrenmişti; somut fiziki alemi idrak yeteneğine sahip Adem, soyut metafizik
filemi rehberinin yardımı olmaksızın tamamen kavrayamıyordu. İşte tövbesi
kabul görmüştü; şeytanın teorisi yanlışlanmışu bile. Ne var ki maddeye takı­
lınca Rabbi ile kalbi bağının zayıfladığını ve yasak çiğnediğini tecrübe etmişti.
öyle ise Ademoğlu'nun manevi alemle rabıtası çift taraflı olarak açık tutulmalı
idi. Rabbi insanın zaafını takviye için hidayet rehberleri göndermeyi sürdü­
recekti: "Size Benim tarafımdan hidayet rehberi geldiğinde kim yoluma uyu­
verirse işte onlara korku yoktur; onlar mahzun da olmayacaklardır. Kafirlik
edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince; onlar ateşliklerdir ve onlar orada
kalıcıdırlar:' İnsan, aklını rehberinin vahiy nurunun aydınlığında kullanmak
zorunda idi.
Allah Cennet'e yerleştirdiği çifte bütün nimetleri sunup "Dilediğinizden
[bol bol] yiyin," buyurduğu halde onlar yasağı niçin çiğnediler? Acaba şeytan
hangi zayıf noktadan yakaladı? Yoksa o, yeryüzünün özünden yaraulan insa­
nın maddeye karşı zaafını sezdi mi! Bu soruya cevap aramadan önce, yeri
gelmişken, deneyselciliğin maksat ve sınırına ışık tutan bazı peygamber tec­
rübelerine işaret etmek yararlı olacaktır.

Tümevarımlı Yöntem:
Deneyselciliğin Maksat ve Sınırı
Kur'an'da geçmiş peygamberlerin bazı gözlem ve deneylerden tüme­
varımlı yöntemle çıkardıkları, külli hakikatlere ulaştıran sonuçlardan bahse­
dilmektedir. Aslında ayetlerin değişen sayıda ama sadece mahdut bir kısmı
fakihler tarafından 'ahkam ayetleri' olarak tanımlanmış, hüküm çıkarılırken
genellikle bunlar esas alınmış ve geri kalan büyük çoğunluk hukukun ilgi alanı
dışında kalmıştır. Maalesef önceki ümmetlerin tecrübelerini naklettikleri
için peygamber kıssaları {kısas-ı enbiya) diye anılagelen ayetler çoğu zaman
birer hikaye gibi algılandıklarından yeterli ilgiye mazhar olamamaktadır.
Halbuki geçmiş ümmetlerin tecrübeleri özelde iktisat kuram, sistem ve usulü
Giriş ___lQ

açısından önem taşıdığı gibi genelde de beşeri bilimlere yön gösterecek ilkeler
içermektedir. Ayrıca önceki ümmetlerin iktisat kuramları ve sistemlerindeki
hataları göstermeleri açısından da büyük önem taşımaktadır. İşte Adem ve
eşininki bunların ilkidir. Bütünden kopuk olarak incelendiğinde, ilcisi de o
ağaçtan yiyerek fiziki (veya psikolojik) dönüşümü deneyimlemişlerdir. Sonuç:
Kendilerine ayıp yerleri görünmüştür. Modern bilimcinin yeterince tekrar­
layarak doğruluğundan emin olduktan sonra böyle bir deneyden çıkaracağı
netice o ağacın dönüşüme yol açnğıdır. Eğer Adem ve eşi deneyi modem
bilimci mantığı ile değerlendirselerdi tövbe ennelerine gerek yoktu. Aksine,
bu basit dönüşümün getirisi memnunlukla bile karşılanabilirdi. Halbuki külli
hakikat içinde yerli yerine oturnılduğunda deneyleri çok farklı bir anlam
kazanmakta ve ancak o zaman Kur'an'da belirtildiği gibi 'zulüm'le özdeşleş­
mektedir.
"Hani İbrahim, 'Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster; dediğinde
'Yoksa iman etmedin mi?' buyurunca 'Hayır öyle değil, fakat kalbim iyice kan­
sın diye; demişti. 'Öyleyse dört çeşit kuş al, onları kendine alıştır, sonra her
dağın tepesine onlardan bir parça koy, sonra da kendilerini çağır; sana doğru
seğirtirler. İşte Allah'ın aziz ve hakim olduğunu bil; buyurmuştu (el-Bakara,
2:260). Allah'ın sevgilisi İbrahim, öldükten sonra dirilişe ilme'l-yakin inan­
makla birlikte bilgisinde ayne'l-yakin ve hakka'l-yakin mertebelerine erişmek,
hakikati müşahede ve tecrübe etmek istiyordu. Talebi meşru idi, aksi takdirde
olumlu karşılanmazdı. Deneyi bizzat yapması istenmiş ve uğrunda dört can­
lının parçalanmasına ruhsat verilmişti. Olaya bütünden kopuk bakan modern
bilimci için maksatsız bir kazadan ibaret olan bu deney başarıya ulaşmamıştır.
Çünkü kuşların dirilişinin dayandığı fizik, kimya veya biyoloji kanunu bulu­
namamıştır. Halbuki İbrahim için maksat gerçekleşmiş, beş duyunun ötesine
geçip mantığını aşabilen kalbi kanmıştı. Başka bir örnekte, tabiat olaylarını
gözlemleyen İbrahim, duyu organları ile algılayabildiği mukayyed şeylerin,
kendi Rabbi olamayacağını da bulmuştu (el-En'am, 6:75-78).
"Musa, randevumuza gelip Rabbi onunla konuşunca, 'Rabbim! Bana
görün de Sana bakayım; dedi. [Allah] 'Sen Beni göremezsin ama dağa bak,
eğer o [öylece] kalırsa sen de Beni göreceksin; buyurdu. Rabbi dağa tecelli
edince onu dümdüz etti ve Musa baygın düştü. Ayılınca, 'Münezzehsin, Sana
tövbe ettim ve ben müminlerin ilkiyim; dedi" (el-A'raf, 7:143). Hiç şüphesiz
Musa Allah'ın varlığından emindi. O'nunla konuşmuştu. Ama bizzat görmek,
ayne'l-yakin ve hakka 'l-yakin mertebelerine ermek istiyordu. Kınanmadığına
göre, isteği gayr-i meşru değildi. Ancak Rab, kuluna kendisini değil de kudre­
tini göstermişti. Musa bu tecrübeye dahi dayanamayıp bayılmıştı . Maksat yine
� Sosyal Servet: İslam'da Yönetim-Piyasa İlişkisi

hasıl olmuştu. Ayılınca bu husustaki ölçüyü ve kendi sınırını öğrenmiş, yeni


bir yakin mertebesine yükselmişti.

Kur'an'da bunlardan başka yer, gök ve içindekileri (yani maddi ayetleri)


gözlemlemeye ve tabiri caizse bunlardan tümevarımlı yöntemle sonuçlar
çıkarmaya çağıran ayetler vardır.20 İşte şeytanca sonuçlara varmamak için tüm -
dengelimli yöntem yanında Yaratıcı'nın mutlak ilmini yansıtan gerçek ilim kay­
nağı Kur'an'a dayalı tümevarımlı metot da dengeli bir şekilde kullanılmalıdır.

Faydacılık
Şimdi önceki bölümün sonunda sorulan soruya cevap aramaya devam
edilecektir. "Şeytan ikilinin edep yerlerinden gizleneni kendilerine göstermek
için çifte vesvese verdi ve dedi ki: 'Rabbiniz sizi bu ağaçtan menetmesi iki
melek [melik] olmayasınız veya kalıcılardan olmayasınız21 diyedir: 'Doğrusu
ben size öğüt verenlerdenim; diye de ikisine yemin etti. Böylece onları alda­
tarak yanılttı. Ağaçtan tattıklarında ikilinin edep yerleri kendilerine göründü.
Cennet yapraklarından Üzerlerine örtmeye koyuldular. Rableri onlara 'Ben
ikinizi o ağaçtan menetmedim mi ve şeytanın size açık bir düşman olduğunu
söylemedim mi?!' diye seslendi:' (el-A'raf, 7:20-22). 'Melek olma'larının önlen­
mek istenmesinden maksat fiziken meleklerin güzellik, latiflik, güçlülük ve sey­
yalliğine atıf olabilir. Çünkü daha henüz meleklerin kendisine boyun eğdikleri
varlık niçin melekliğe özenerek şeytana kansın? Nurani varlıklar olduğu bili­
nen meleklerin üstün fiziki vasıflarına Kur'an'daki çeşitli ayetlerde atıfta bulu­
nulmaktadır. Daha önce kendi özü ateş ile rakibinin mayası çamuru kıyaslayan
şeytan şimdi çamur ile nuru mukayese ederek maddeci rasyonalizmini Adem' e
de bulaştırmaya çalışıyor, onu meleklerin fiziki üstünlüğüne özendiriyordu.
Ayrıca " kalıcılardan [veya ölümsüzlerden] olmayasınız diye" derken yine nisbi
olarak bayağı kalan fani dünyaya inmek yerine üstün nimetlerle donatılmış
Cennet'te ebedi yaşamaya (yahut ölümlü hayat yerine ölümsüzlüğe) teşvik
ediyordu. Yani onun maddeye yönelik şehvet damarını kabartıyordu.

Meseleye farklı bir boyut kazandırması açısından şu nokta da önemlidir:


İbn Abbas kıraatinde 'melek' kelimesi 'melik' şeklindedir.22 Bu kıraat Taha

• • • • •

20 Khan'ın tümdengelimli ve tümevarımlı yöntemlerin dengeli bir şekilde kullanılması


gerektiği yönündeki görüşleri için bk. "Methodology... ", s. 56-58.
21 Burada " htilidin" kelimesi geçmektedir ki "ölümsüzleşmenizi" anlamına da gelebilir.
22 Razi, Ebu Abdillah Muhammed b. Ömer, Mefatihu'l-gayb (nşr. M. Muhyiddin
Abdulhamid), Kahire 1934-62, XIV, 47.
Giriş __lZ

suresinin 120. ayetinin muhtevasına daha uygun düşmektedir: "Ama şeytan


ona vesvese verip, 'Hey Adem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmeyecek bir
mülkü (mulk /,ô, yeb/,ô,) bildireyim mi?' dedi:'23 Buna göre şeytan onu yeryü­
zünde halifelik yerine başına buyruk, yasak tanımaz melikliğe özendirmiş
demektir ki bu durumda da maddeci yaklaşım söz konusudur. Neticede Cen­
net'teki bütün nimetlerden bol bol tüketmek kendisine mubah kılındığı halde,
Adem, vahyin yönlendirdiği kalbi denetimden sıyrılmış, yasak olan biricik
ağaçtan tatmıştı. Herhalde bu olay rasyonalistler yahut faydacılar tarafından
şu şekilde açıklanacaktır: Adem rasyonel davranıp o ağaçtan tüketmek sure­
tiyle fiziki nfıtanilik (ya da meliklik) ve kıyas götürmez ebedi Cennet nimetle­
rine (veya ölümsüzlüğe) ulaşarak maddi marjinal faydayı maksimize etmeye
çalışmıştır. Halbuki yasak meyveden yiyerek maddi tatminini maksimize
etmeye çalışan Adem sonuçta mutlak tatminsizliği tatmıştı. Yasakları çiğneme
pahasına ulaşılmaya çalışılacak maddi bireysel tatminin insanlığa da fayda
getirmeyeceğini öğrenmişti. Ne yazık ki faydacılık teorisyenleri ve taraftarları,
Adem'e tatminsizlik getiren ferdi faydacılığın insanlığa tatmin sağlamasını
mümkün görebilmektedirler!? Hedonistler'in bu olaya dair yorumu ise muhte­
melen şöyle olacaktır: Adem için Cennet'te ebedilik (yahut ölümsüzlük) fikri/
hayali ile meleklik (meliklik) vasfı kazanma hevesinin verdiği haz mevcut
diğer Cennet nimetlerininkine baskın çıkmıştır. Ama bu örnekte hazcılık da
saadet getirmemiştir.
Belki yasak meyveden tatmak, yani yiyerek (tüketerek) ona sahip olmak
mülk duygusunun tezahürüdür. Çağdaş tüketim de, aşırı üretim toplumunun
başlıca sahip olma biçimi gibidir. Tüketici tükettiği şeyin artık elinden alın­
ması korkusunu taşımaz. Ama tüketim mallarının verdiği tatmin tüketildikleri
andan itibaren sona erdiği için, tüketici, her biri tatminsizlikle noktalanan
yeni yeni tatminler peşinde koşarak nihayet kendisini tüketmektedir.
Adem'in tecrübesinden anlaşıldığı üzere Müslümanlar için, fırsat bedeli
(opportunity cost) kavramı salt maddi düzlemde ele alınamaz. Başka bir deyiş­
le her Müslüman vereceği iktisadi kararlarda daima manevi alternatif maliyeti,
yani Cennet nimetlerini ve daha önemlisi Allah'ın rızasını kaybetme ihtimali­
ni de hesaba katmak zorundadır. Geleceğe yönelik yatırım alternatiflerinden
muhtemel getirisi en yüksek olanı seçmeye çalışması doğal karşılanabilir,

• • • • •

23 İnsanın mülkün kendisini ölümsüzleştireceğine dair saplantısını vurgulaması açı­


sından şu ayete de işaret edilmelidir: "Arkadan çekiştiren alaycı herkesin vay haline!
Ki o, mal toplayıp da onu [ha bire] sayar. Malının kendini kalıcılaştıracağını sanar,"
(el-Hümeze, 104 : 1 -3).
__16 Sosyal Servet : İslim'da Yö netim- Piyasa İlişkisi

ancak onun uğrunda yasak meyveyi yemesi, yani Allah'ın koyduğu -kul hak­
kının gasbı gibi- haramları çiğneyerek ebedi nimetleri kaybetmesi pahasına
değil. Bu bağlamda israf yasağının da faydanın maksimizasyonuna bir başka
sınır oluşturduğu belirtilmelidir: ''... Yiyin için fakat israf etmeyin, çünkü Allah
müsrifleri sevmez;' {el-A'raf, 7:31).

"Ağaçtan tattıklarında ikilinin edep yerleri kendilerine göründü:' Riva­


yetlere göre Cennet'e girdiklerinde üzerlerinde bulunan nurdan elbiselerin
{bk. el-A'raf, 7:27) sıyrılarak şehvetin temsilcisi avret yerlerinin açılması24 şeh­
vetlerini dizginleyemeyip sınırı aştıklarını simgeliyor olmalıdır. Çünkü soyun
devamını sağlayan cinsel iktidar ve cazibenin korunabilmesi için belli miktar
tüketim gerektiği gibi eşler ve neslin nafakası için de temel ihtiyaç madde­
lerinin temini kaçınılmazdır. Şehvet bunları gerçekleştiren doğal dürtüdür.
"Kadınlar, oğullar, kantar kantar altın-gümüş, nişanlı atlar, develer, ekinler gibi
tatmin kaynaklarının sevgisi (hubbu'ş-şehevat) insanlara güzel gösterilmiştir.
Bunlar dünya hayatın[ın] nimetleridir (meta'u'l-hayati'd-dunya), oysa gidile­
cek yerin güzeli (husnu'l-meab) Allah katındadır;' {Al-i İmran, 3: 14) . Şehvet ve
onun tatmini mutlak anlamda kötü sayılmamalıdır. Aksi takdirde bu duygu­
nun tatmini için Adem'e tek bir istisna hariç sınırsız Cennet nimetleri bahşe­
dilmezdi. Şehvet, ancak tatmini uğruna çiğnenen yasaklar oranında kötüdür.
Ne var ki onun uğrunda yasak çiğneyen insan Allah yerine şehvete teslim
olmuş demektir. Ancak şunu unutmamak gerekir ki dünyaya hükümran olma
şehveti içinde yanıp tutuşan şeytan tarafından aynı doğrultudaki telkinlerle
iğva edilene kadar Adem ve Havva yasak meyveden tatmayı denememişti.
Çünkü her ikisi de temiz fıtrat üzere ve şehvetlerini dizginleyebilecek güçte
yaratılmışlardı.

Bu noktada bir başka aşırılığa değinilmesi de faydalı olacaktır: "Ey iman


edenler, Allah'ın size helal kıldığı temiz şeyleri haram etmeyin; aşırı da git­
meyin. Çünkü Allah aşırıları sevmez," {el-Maide, 5:87). Yasakların çiğnenmesi
gibi 'yasakçılık; yani dinin özünde olmayan yeni yeni yasaklar icat ederek
dünyayı zindana çevirmek de yanlıştır. İslam denge dinidir.

Bu arada bir başka tecrübeye geçiş yapılmasında yarar vardır. Yüce Yara­
tıcı İsrailoğulları'na, babaları Adem'e yaptığı hitabın benzerini yapıyordu: "Şu
şehre girin, orada dilediğinizden bol bol yiyin (kulu minha haysu şi'tum
ragada); secde ederek kapısından girin, 'bağışla' deyin, Biz de hatalarınızı
bağışlarız, ihsan sahiplerine daha da arttırırız;' buyurmuştuk (el-Bakara, 2:58) .

. . . . .

24 Razi, Mefatih, xrv, 49.


Giriş __l2

Burada yasak yok fakat bir şart vardı: Secde ederek o şehre kapısından girmek
ve 'bağışla'nma dilemek. Böyle yaparlarsa nimetlerin arttırılacağı vadedili­
yordu. "Ama zulmedenler, kendilerine söylenen sözü başkası ile değiştirdiler.
Bunun üzerine Biz de, zulmedenlere, yoldan çıkmalarından dolayı gökten
azap indirdik;' {el-Bakara, 2:59). Tarih tekerrür ediyor ve şart çiğneniyordu.
Böylece babalarının tecrübesinde olduğu gibi yasağın hiçe sayılmasının sade­
ce Cennet'ten uzaklaştıracağını öğrenmekle kalmıyor, Cehennemi azabın da
tadına baktırılarak uyarılıyorlardı. Çünkü İsrailoğulları ilahi emre inatla karşı
geliyorlardı. Tefsirlere göre emredildikleri gibi 'bağışla' anlamına gelen 'hıtta'
kelimesi yerine 'buğday' anlamına gelen 'hınta' kelimesini tekrarlamaya baş­
lamışlardı. Fikirleri ile zikirleri uyuşmaktadır; kendilerine verilen nimetlere
şükretmedikleri için bağışlanma dilemek yerine akıllarını buğdayla bozarak
küfran-ı nimette bulunmuşlardı. Sonraki ayetler bu tefsiri destekleyici mahi­
yettedir.
"Ey Musa! Bir çeşit yemeğe dayanamayacağız, bizim için Rabbine yalvar.
Bize, yerin bitirdiği bakliyat, hıyar, sarımsak, mercimek ve soğan yetiştirsin;'
demiştiniz de, 'Hayırlı olanı daha düşük şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz?
Bir şehre inin, şüphesiz orada istediğiniz vardır; demişti. Onlar yoksulluk
ve düşkünlüğe maruz bırakıldılar, Allah'ın gazabına uğradılar ...;' {el-Bakara,
2:61). İşte yine faydacılık temelli maddi dürtü. Kendilerine, günübirlik ihti­
yaçlarını karşılamaya yetecek miktarda kudret helvası ve yelve sürekli olarak
sunuluyordu. "Bulutla sizi gölgelendirdik, kudret helvası ve yelve indirdik,
'Verdiğimiz rızıkların güzel olanlarından yiyin; dedik ...;' {el-Bakara, 2:57;
el-A'raf, 7: 160; Taha, 20:80). Fakat muhtemelen hep aynı nimetler onları bık­
tırmıştı. Faydacı yaklaşımla açıklanacak olursa, bu zevat için bakliyat, hıyar,
sarımsak, mercimek ve soğan gibi zerzevatın marjinal faydası çok daha
yüksekti. Ama faydacılık onlara sadece hüsran getirmişti. Hedonist söylemle,
söz konusu zerzevatın hayali bile onlara haz veriyordu. Ne var ki hazcılığın
pençesine düşen bu insanlar, maddi tatminin maksimizasyonunu manevi
alemdeki tatminsizlik pahasına gerçekleştirmeye çalışacak kadar ileri gitmiş­
lerdi. Hedonist dünya görüşü de onların durumuna uyarlandığında mutluluk­
la sonuçlanmıyordu.
Vahiy, onların nazarında marjinal faydası çok yüksek gibi gorunen
zerzevatın, hayırlı nimetlerden daha düşük (edna) olduğunu söylemektedir.25
• • • • •

25 Belki bu günübirlik nimetleri stoklayabilme dürtüsünü tatmin edemedikleri için


sızlanıyorlardı. Çünkü rivayetlere göre !ıh Sahrası'nda kırk sene boyunca sabahları
her ferdin ihtiyacını karşılamaya yetecek miktarda indirilen rızkın fazlası tekrar göğe ..
20 Sosyal Servet: İslim'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

İçinde göçebe hayan yaşadıkları çöl ve o yaşam tarzına uygun olarak gökten
inen yiyecekler toprak mülkiyetine ve Firavun ülkesinde ulaştıkları medeniye­
tin (!) tesisine izin vermiyordu. "Bulutla sizi gölgelendirdik.. :' ifadesi sığınma
ihtiyacını karşılayan meskenlere gerek duymadıklarını bildiriyor olmalıdır.
Aslında 'yerin bitirdikleri' kavramı verimli topraklan ve onların mülkiyetini,
dolayısıyla da yerleşik hayatı, yani medeniyeti simgeliyordu. İşte beklentileri
gerçekleşmiş; 'bir şehre inmelerine' ruhsat verilmişti.

"Onlar yoksulluk ve düşkünlüğe maruz bırakıldılar, Allah'ın gazabına uğra­


dılar''. Bu ayetlerin Tevrat'taki benzerlerine çağdaş Yahudi psikoterapist Erich
Fromm'un getirdiği yorum gayet ilginçtir:26 Kudret helvasını saklama imkanı
yokken hububat türünden yiyecekler stoklanabilirler ve sahiplerine güç kazan­
dırırlar. İnsanların tarım ve hayvancılıkla geçindiği devirlerde herkes, temel
ihtiyaç maddelerine sahipti ve daha fazlasını elde etme ihtirasları yoktu. Özel
mülkiyet kapital ve güç kaynağı olarak kullanılmıyordu. İşte İsrfilloğullan'nın
söz konusu hikayesi o devre has anlayışın simgesel anlanmıdır. Meta ve yiye­
cekler çoğalınca bunlara sahip olan sınıf tahakküm ettiği diğerlerini ancak
temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde çalışnrmaya başladı. Ataerkil devle­
tin zaferini simgeleyen bu sömürünün asıl kurbanları köleler, işçiler ve kadın­
lar oldu. zı Fromm' a göre insanın kendi çıkarları uğruna başkalarını kullanması
Neolitik toplumlarda bilinmeyen inceltilmiş bir yamyamlıktan ibarettir.

İsrfilloğulları'nın mülkiyetçilik, istifçilik ve faydacılık temelli ekonomik


davranışlarının benzeri ibadete tahsis edilen Cumartesi gününe ilişkin tutum­
larında sergilenmektedir. "Muhakkak içinizden Cumartesi günü azgınlık
edenleri biliyorsunuz. İşte onlara 'maskara maymunlar olun; buyurduk ve
bunu çağdaşları ile sonradan geleceklere ibret verici bir ceza, sakınanlara ise
öğüt olsun diye yaptık;' (el-Bakara, 2:65-66); ''. .. Onlara 'kapıdan secde ederek
girin; dedik ve 'Cumartesiler'i azıtmayın; buyurduk da kendilerinden sağlam

• • • • •

kaldırılıyordu. Sadece Cumartesi'nin nasibi de Cuma gününden veriliyordu. Ama


onlar, yelveyi stoklamaya yeltenmişler, ancak daha ertesi gün kokuşmuştu; Zebidi,
Zeynuddin Ahmed b. Ahmed, Sahih-i BuhariMuhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi (trc.
ve şerh: Ahmed Naim-Kamil Miras), Ankara 1978, IX, 81-82.
26 Fromm, Erich, For the Love ofLife, New York 1986, s. 143.
27 İşveren istihdam ettiği kişinin işgücü ve zamanını üretim adına tüketmektedir.
Kendi hesabına çalışanlar işgücü ve zamanlarının tüketimini sınırlamakta hürdürler.
Günümüzün sanayi köleleri 'işçi'ler eskinin toprak köleleri 'serf'ler gibi işyerleri ile
birlikte alınıp sarılmaktadırlar. Ne var ki onlar, işsizliğin bütün toplumların müzmin
bir içtimai-iktisadi hastalığını oluşturduğu bu çağda, özellikle işsizlik sigortasının
bulunmadığı ülkelerde, işlerini bırakıp aç kalmakta hürdürler.
Giriş ___21

bir söz aldık;' (en-Nisa, 4:154); "Onlara, Cumartesi günü azgınlık eden deniz
kıyısındaki kasabanın durumunu sor. Hani Cumartesiler'i balıklar akın ediyor,
diğer günlerde gelmiyordu. İşte Biz, onları, yoldan çıkmaları yüzünden böyle­
ce deniyorduk;' (el-A'r3.f, 7:163).28 Tefsirlere göre Allah, İsrailoğulları'na Cuma
gününü ibadete ayırmalarını emretmiş ancak onlar, inançlarına göre, Yaratı­
cı'larının evreni yarattıktan sonra dinlenmiş (!) olduğu Cumartesi üzerinde
diretmişlerdi. İstekleri onaylanmakla birlikte kendi tercihlerine sadakatları
denenmek üzere özellikle o gün balıklar sahile sevk edilmişti. Mülkiyetçilik ve
istifçilik güdülerine yenilerek içine balıkların girmesi için göletler kazmışlar­
dı. Böylece Cumartesi günü göletlere giren balıkları Pazar günü avlıyorlardı.
Tabiri caizse faydacı ekonomik dürtülere kapılıp kutsal güne saygısızlık veya
sözlerine itaatsizlik ettikleri için lanetlenmişlerdi.29 Halbuki yasakları çiğne­
yerek sahip olmak 'hil3.fet'in değil 'mülk'ün, yani mülkiyetçiliğin temelidir.
Bir başka ayette İsrailoğulları'nın mülkiyetçilik duygularının şiddeti şu
sözlerle ifade edilmektedir: "Musa'dan sonra İsrailoğulları'nın ilerigelenleri­
ni görmedin mi? Peygamberlerinden birine, 'Bize bir melik gönder de Allah
yolunda savaşalım; demişlerdi... Peygamberleri onlara 'Allah size Tfillıt'u melik
olarak gönderdi; deyince 'Biz mülke ondan daha layık iken ve ona malca
bolluk verilmemişken meliklik ona mı kalmış!?' dediler ...;' {el-Bakara, 2:246-
47). İddialarını inkar sadedindeki şu ayet tasviri tamamlamaktadır: "Onların
hükümranlıktan bir nasibi mi var yoksa?! İnsanlara bir çekirdek bile vermezler
öyle olsa. Allah'ın bol bol nimetlendirdiği kimseleri mi çekemiyorlaryoksa?!..:'30
(en-Nisa, 4:53-54). Aynca burada hem egoizme hem de mukayeseli faydaya
(comperative utility) işaret vardu. Fromm'a göre31 fert, kanaat getirebileceği
hayat standardını daha yükseği ile karşılaştırınca yeterli görmemekte ve aynı
şeylere sahip olmak için (yahut olamadığından) kıskançlık duygusu içinde kıv­
ranmaya başlamaktadır. Bu aşamada sahip olma dürtüsü bölüşme duygusuna
baskın çıkar ve gerçekleştikçe de kişiye haz verir. Ne var ki egoist mülkiyetçiliği
varlığının gayesi edinen kişi iyice harisleşerek rakiplerine karşı kıskançlık ve
hatta düşmanlık beslemeye başlar. Çünkü hepsi, onun daha fazla şeye mfilik
olmasını engellemektedir. İhtirasına sınır koyamayan bencil mülkiyetçi gerçek
mutluluğu asla tadamayacaktır. Kendi mülkünü kıskandıklarını düşündüğü
alt sınıf mensuplarından daima korkacaktır. Kurtuluşu, aynı ekonomik güce
• • • • •

28 Nisa' (4:47) ve Nahl ( 16: 1 24) surelerinde de bu tecrübeye aufvardır.


29 Razi, Mefatih, ııı, 109 vd.; x, 122; xı, 96; XV. 36-37; xx, 137.
30 Bu ayet şeytanın, bir kıraate göre, Adem'i kandırmak için meliklik vadettiğini bildiren
ayetlerle beraber düşünülmelidir
31 Bk. Fromm, To Have or to Be, s. 15-16.
22 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim-Piyasa İ l i şkisi

sahip olanlarla dayanışma içine girerek daha güçlü ve daha güçsüzlere karşı
çıkmakta arayacaktır. İşte önce sınıfların oluşumuna katkıda bulunup sonra
sınıflararası çatışmalara yol açan psikolojik bozukluk. Sanayi çağının doğuşu
ile birlikte, toplumsal mutluluğu otomatik olarak gerçekleştireceği ileri sürülen
egoizm ne yazık ki sosyal kargaşaya yol açmaktadır.

Ademoğlu'nun bir vadi dolusu altını32 olsa ikincisini ve sonra üçüncü­


sünü isteyeceğini, onun gözünü ancak kara toprağın doyuracağını bildiren
hadis, Adem'in tecrübesi çerçevesinde düşünüldüğünde, bu psikolojiyi çok
güzel yansıtmaktadır.33 Halinden memnun olmayanlara kendilerini daha
kötü şartlara katlananlarla kıyaslayarak şükretmelerinin öğütlenmesi, moder­
nistlerin iddialarının aksine, kadercilik şemsiyesi altında sömürü düzeninin
meşruiyetini sağlamaya yönelik bir statükoculuğa değil, bencil mülkiyetçilik,
istifçilik ve faydacılık psikozundan kaynaklanan sınıf çatışmalarını önlemeye
matuftur. Müslüman fert, insan için yaratılan nimetlerden meşruiyet zemi­
ni dairesinde nasiplenmek üzere azami gayret harcamaya teşvik edilmiştir.
İnsanla şeytanın birbirine düşman olarak yeryüzüne indirilmesi, tüm güçleri
şerre karşı seferber edip hayra doğru koşacak canlı, hareketli, değişken bir
bireysel ve toplumsal yapıyı beraberinde getirecektir. Müslüman için 'statüko­
culuk' ancak toplumsal ahsenu takvim mertebesine ulaşıldığında söz konusu
olabilecek soyut, kuramsal bir kavramdır.

İslam'da Değerler Önceliği İlkesi


Yukarıda belirtildiği üzere 'Mülk Allah'ındır' ve insan, onu, melik olarak
değil de halife sıfatı ile kullanmaktadır. Allah'ın mülkünden kendisine bah­
şedilende, diğer insanların hakları söz konusu olduğu için, mutlak tasarruf
hakkına sahip değildir.34 Bu durum şu ayette açıkça belirtilmektedir: "Allah'ın
sizi başına diktiği mallarınızı beyinsizlere vermeyin . . . ;' [en-Nisa, 4:5]. Burada
sefihlerin malları için 'mallarınız' izafeti kullanılarak mülkiyetin toplumsal
boyutuna dikkat çekilmektedir.35

Aslen kendi tanımladığı insan hak ve hürriyetlerinin muhafazası


ilkesini benimseyen ve Veda Hutbesi'nde Peygamber'inin (�) ağzından,

• • • • •

32 Hadisin farklı rivayetlerinde altın yerine mal veya hurmalık kelimesi kull anılmaktadır.
33 Müslim, "Zekat'; 1 16-1 19; Tirmizi, "Zühd'; 27; "Menakıb'; 32, 64; İbn Mace, "Zühd'; 27.
34 Bk. el-En'am, 6:165; el-Furkan, 24:133; ez-Zariyat, 5 1 :19; el-Hadid, 57:7 vb.
35 Ayrıca bk. el-Bakara, 2:188.
Giriş 23

yüzbinlere: "Mallarınız ve kanlarınız birbirinize haram kılındı;'36 diye evren­


sel beyannamesini haykıran İslam, bunun yanında "La darara ve iti dırar
(Zarar ve zarara zararla mukabele yoktur)"37 hükmünü koymayı ihmal etme­
miştir. Demek ki insanın kendisi için vaz geçilmez olan hak ve hürriyet:Wrini
başkalarına zararı dokunacak şekilde kullanmasına izin verilmeyecektir. Yani,
bu hak ve hürriyetler insanın varlığı ile ilintili olup mutlak ve dokunulmaz­
dırlar, denilemez. Aksi takdirde hiç bir otorite tarafından asla müdahale ve
kontrol edilemezlerdi. Mutlak hak ve hürriyet fikri reddedilince, hak sahibi­
nin faaliyetleri hukukun denetimine açık olacak; onun tanıdığı haklar meşru,
tanımadıkları gayr-i meşru sayılacaktır. Öyle ise bireyin hak ve hürriyetleri,
ancak toplumunkilerle uyum içinde kullanılabilir. Bu esastan hareketle fertle­
rin, kendi mallarını -kamu zararına olarak- imha etme hakları dahi sınırlan­
dırılabilmektedir. Tabii bu noktada müdahalenin boyutları gündeme gelmek­
tedir ki bunun ölçüsü: "Zaruretler kendi miktarlarınca takdir olunur'; "Bir
zarar kendi misli ile izfile olunamaz'; "Zarar-ı eşed zarar-ı ehaf ile izfile
olunur'; "Zarar-ı ıimmı def için zarar-ı has ihtiyar olunur'; "İki fesat tearuz
ettikte ehaffı irtikap ile a'zamın çaresine bakılır'; "Ehven-i şerreyn ihtiyar
olunur'; "Iztırar gayrın hakkını iptal etmez'; "Zarar bi-kaderi'l-imkan def'
olunur" gibi kfüdelerde ifadesini bulan hukuki yaklaşımdır. Öte yandan "Bir
özür için cfilz olan şey ol özrün zevali ile batıl olur" ve "Mani zail oldukta
memnu avdet eder:'38 Değerler önceliğini yansıtan söz konusu kaidelerkülli

gereğince, bireysel (marjinal) fayda ile kamu yararı çatıştığında ikincisi koru­
nacaktır. Aksi bir durum şeriatın gayesi ile çelişecektir.

Şeriatın ana gayesi def-i mefsedet ve celb-i menfaat ile ılmme masla­
hatının -ki buna marjinal fayda ile kavramsal mukayeseyi kolaylaştırmak
için kolektif fayda denilebilir- gerçekleştirilmesini kapsar. Fakihlerin klasik
sınıflamasına göre amme maslahatı üç ana kısma ayrılır: Önem sırasına göre
zarôriyyat, haciyyat ve tahsiniyyat. Zaruriyyat şu beş şeyin muhafazası ile
gerçekleşir: din, akıl, nefis, mal ve nesil.39 Bazı alimler bunlara 'ırz'ı da ekle-

• • • • •

36 Buhari, "Hac'; 132; Müslim, "Hac'; 147; İbn Mace, "Menasik'; 76, 84.
37 Muvatta', "Akdiye'; 31; İbn Hanbel, el-Musned, 1, 313; V, 327; İbn Mace, "Ahkam'; 17;
Mecelle-iAhktlm-ı Adliyye, md. 19.
38 Bu külli kaideler için bk. Mecelle, md. 22-29, 31, 33.
39 Geniş bilgi için bk. Gazzali, Ebu Hamid Muhammed b. Muhammed, el-Mustasfa min
ilmi'l-usıil (Fevatihu'r-rahamıit ve musellemu's-subıit ile birlikte), Beyrut, ts. (Daru
ihyai't-turasi'I-Arabi), ı, 286-315; Şatıbi, Ebu İshak İbrahim b. Musa, el-Muvafaktltfi
usıili'ş-şeria (nşr. Abdullah Diraz), 1-111, Kahire, ts., (Matbaatu'l-mektebeti't-ticariyye),
il, 5 vd.
24 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

mektedirler. Artık önemi yeni yeni kavranan 'çevre'nin muhafazasını ilave


etmek zorunlu olmuştur. Çevrenin muhafazası kapsam bakımından diğerleri
ile kesişse bile tamamen örtüşmez. Kaldı ki aynı kesişen alanlar diğer beş şey
için de söz konusudur.
Gazzali ve Şatıbi'ye göre40 dinin muhafazası ilk sırada gelmektedir ki bu
yorum hilafet misyonu ile uyuşmaktadır. Çünkü din korunamazsa, yani insanı
halife kılan mutlak bilgi kaynağı olan Allah ile rabıta koparılırsa yeryüzünde
fitne ve fesat hüküm süreceği için diğer şeylerin muhafazası zorlaşacaktır.41
Başka deyişle burada da değerler önceliğinden söz açmak mümkündür. Bu
nokta bir açıdan çok önemlidir: Eğer değerlerin çatışması yahut birbirleri için
feda edilmesi kaçınılmazlaşırsa öncelikli olanların korunması esastır. Mesela,
gereği durumunda dinin muhafazası için savaşarak bazı canları ve malları
zorunlu olarak telef ennek meşrudur. İnsanı ibadet şuuru ile yeryüzünün
imarı için halife kılan yüce Yaratıcı, hakkın hakimiyeti uğrunda maddenin
zaruret miktarınca tahribine cevaz vermektedir.
Şeriatın gayesi İslam ümmetini, zulüm ve sapkınlığın sebep olacağı fitne­
lere meydan vermeyecek şekilde örgütlemeyi gerektirir. Çünkü dini terbiyenin
yönlendirdiği ferdi imanla bunun yansıması olan ibadet her ne kadar İslam'ın
temel unsurları ise de, beşeri acziyet ve gaflet, insanoğlunun denetimini üstle­
necek bir otoriteyi kaçınılmaz kılmaktadır. İşte bu ilişkilerin sağlıklı ve düzenli
şekilde yürütülmesini üstlenen müessese devlettir. İslam dini bütün insanlık
için ilelebet geçerli olan ilkelerini vaz' etmekle kalmamış, bunların devlet
tarafından neşir ve tatbikini sağlamayı da hedeflemiştir. Hz. Peygamber'in
(�) şu sözü bunu açıkça ifade ennektedir: "Allah Kur'an ile kaldırmadığını
sultan (siyasi otorite) ile kaldırır:'42
Ancak unutmamak gerekir ki İslam devleti neticede hilafet düsturunun
ifasından sorumlu fertlerden oluşan bir müessesedir. Dolayısıyla Allah ile
hem Müslüman fert hem de devlet arasında dikey bir amir-memur ilişkisi
söz konusu iken fertlerle devlet arasında karşılıklı olarak emir bi'l-ma'nifve
nehiy ani'l-münker sorumluluğuna dayalı yatay bir denetim ilişkisi mevzu­
bahistir. Bunun için devlet erkanı Allah'ın emirlerine karşı gelen Müslüman
fertleri hak yola getirmekle mükellef olduğu gibi tersi de doğrudur. Zalim
• • • • •

40 Gazzali, el-Mustasflı, 1, 294-96, 3 1 2- 13; Şatıbi, il, 39.


41 Burada belki tüm inananların yok oluşunu kaçınılmaz kılan bir farazi durumu istisna
etmek gerekir. Çünkü bu durumda dinin muhafazası önceliğini yitirir.
42 İbn Teymiyye, Ebu'l-Abbas Takıyyuddin Ahmed, el-Hisbe (Mecmuufetiıvlı içinde,
c. XXVIII, nşr. Abdurralunan b. Muhammed), Riyad 1381-86, s. 107.
Giriş 25

idarecilere karşı hakkı söylemenin cihad sayılmasının mantığı budur.43 Dev­


letin, fertler üzerindeki tasarruf hakkı yukarıda çizilen çerçeve ile sınırlıdır.

Şer'i hukuka riayetle mükellef olan devletin görevi herhangi bir sınıf veya
zümrenin çıkarını gözetmek değil, sosyal güvenlik, adfilet ve dengenin gerçek­
leşmesine katkısı bulunan kaçınılmaz hedefleri tahakkuk ettirmektir. Aslında
devlet, müdahale ettiğinde kamu iradesini temsil yetkisini kullanmaktadır. Bu
da devletin kişi hak ve hürriyetlerine müdahalesi değil, toplumun, denge ve
adfiletin temini suretiyle kendi iç düzenini sağlamasıdır. İşte iktisadi haklar
da insan hak ve hürriyetlerinin bir cüz'ü olup, ancak hukukun çizdiği sınırlar
içinde kullanılabilir.

Sahabenin İktisadi Anlayışının


Usul Yönünden Önemi
Yukarıda vurgulanmaya çalışılan 'halife-merkezli' iktisadi doktrinin ger­
çekleştirilebilirliği hususunda sahabenin tutum ve uygulamalarına bakmak
usul yönünden kaçınılmaz olmaktadır. Çünkü dinin temelini oluşturan Kur'an
ile hadisleri onlar zaptetıniş, akfüd ve fıkhın çerçevesini-esaslarını onların
yorumları yahut ictihadları şekillendirmiştir. Bizzat Hz. Peygamber (�)
tarafından yoğurulup eğitilen sahabe bizim için 'örnek kitle' olarak göste­
rilmişlerdir. Ferdi bazı sapmalarına rağmen asla aşılamayacak bir cemaat
olarak nitelendirilmişlerdir. Bu vasıfları bakımından özellikle mülke ve servet
terakümüne karşı takındıkları tavır yeni dünya için önerilecek iktisat sistemi
açısından büyük önem arzetmektedir.

Sonraki bölümde genişçe ele alınacağı üzere sahabeden bazıları Bizans


ve Sasani imparatorluklarına ait toprakların fethi ile birlikte oluşan yeni
iktisadi imkanları değerlendirerek çalışmış, kazanmış ve hatta servet yapmış­
tır. Ayrıca şunun vurgulanmasında da büyük yarar vardır: Sahabe servetleri
diğer insanları sömürerek yapmadıkları gibi toplum üzerinde sulta kurmak
için de kullanmamışlar; aksine, gerektikçe tüm varlıklarını hayır işlerine
harcayarak kamu huzurunun sağlanmasına büyük katkıda bulunmuşlardır.

• • • • •

43 Bu nedenledir ki İslam' da yegane kanun koyucu Allah'tır. Devlet zaman ve zeminin


doğurduğu hukuki boşlukları değişmez ilkeler çerçevesinde şeriatın ruhuna uygun
olarak doldurur. Bu bağlamda hallfetullıih ve zillullıih (Allah'ın gölgesi) ideolojileri
arasında çok önemli bir fark doğduğunu da gözden kaçırmamak gerekir. Birer
halifetullfilı olan Müslüman devlet erkanı aynı sıfatı taşıyan tebaaya hesap vermek
zorunda iken zillullfilı addedilen Farisi devlet başkanları dokunulmaz sayılıyorlardı.
_26 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- P iyasa İlişkisi

Çünkü onlar, Allah tarafından yaratılıp insanoğlunun hizmetine sunulan her


şeyin kendilerine emanet olduğunu biliyorlardı: "Yerdeki her şeyi sizin için
yaratan O'dur... ;' (el-Bakara, 2:29); "Allah'ın yerdekileri ... buyruğunuz altına
verdiğini görmedin mi?!" (el-Hac, 22:65); "Allah'ın göklerdekileri de yerdeki­
leri de buyruğunuz altına verdiğini, nimetlerini açık ve gizli olarak size bolca
ihsan ettiğini görmediniz mi?!..:' (el-Lokman, 31:20). İnsan bu emanet üzerin­
de ancak O'nun buyurduğu şekilde tasarruf etmekle mükelleftir.

Bu bağlamda Hz. Peygamber ve sahabenin maddeye karşı tutumları­


nın, eşyanın isimlendirilmesi ve faydacı tavırla ilgili boyutunu yansıtması
açısından önemli bir başka noktaya değinilebilir. Muhakkak sahabe, çeşitli
ayetlerde bildirildiği üzere yerle gök arasındaki şeylerin Yaratıcı'larını tesbih
eden varlıklar olduğunun ve bunların Allah tarafından kendilerine emanet
verildiğinin şuurunda idi. Dolayısıyla hilafet düsturuna uygun bir şekilde
kullanılacak muhataplar gibi gördükleri için olmalı ki eşyanın hemen hepsine
vasıflarına uygun isimler koyarlardı. Büyük-küçük baş hayvan, giysi, ev eşyası,
silah, bayrak, sancak ve çadır gibi şeylere güzel isimler vermişlerdi. Bir tarafta
tüketim çılgınlığı (consumerism) ile her şeyi bireysel tatmin için tüketmeye,
yok etmeye çalışan ve hatta insanı metfilaştıran materyalist anlayış, öbür
tarafta eşyaya bir varlık, kimlik, şahsiyet, değer, maneviyat atfeden; onunla
diyaloğa girmeye, onu korumaya çalışan ruh hali... Bu dünya görüşüne sahip,
bu eğitimden geçmiş, bu şartlanma içindeki bir Müslüman nasıl olur da mad­
deci faydacılık ve hazcılık uğruna, her şeye, yok etme duygusu ile yaklaşabi­
lir?! İslam'ı materyalizmden ayıran en önemli özelliklerden birisi söz konusu
insan-eşya diyaloğudur.44

Ayrıca şu da kaydedilmelidir ki refah patlaması sonucunda belli ellerdeki


servet terakümlerini ciddi boyutlara ulaştıran45 yeni oluşuma karşı sahabe
arasından bazı tepkiler yükselmeye başlamış, bunun bayraktarlığını ise
Ebu Zer el-Gıfari yapmıştı. Ancak Ebu Zer el-Gıfüri'nin başı çektiği en zahid
sahabilerin dahi hayatlarını sürdürecek kadar mal varlığı edindikleri, asla top­
lumun diğer kesimlerine avuç açan asalak bir sınıf oluşturmadıkları unutul­
mamalıdır. Ne var ki onun bu aktif mücadelede genellikle yalnız kaldığı görül­
mektedir. Mümkün mertebe her türlü dünya nimetlerinden uzak yaşamayı
hayat tarzı olarak benimseyen Selman el-Farisi, Ebu'd-Derda, Abdullah b.

• • • • •

44 Bununla ilgili olarak bk. Kallek, Cengiz, "İnsanın Metalaştırılmasına, Metaı


Kişileştiren Hz. Peygamber'den Reddiye'; Tüketim ve Değerler (ed. Recep Şentürk),
İstanbul: İTO, 2010, s. 101-131.
45 Bk. Ek 3.
Giriş 27

Ömer gibi zühd ve takva sahibi sahabede dahi aynı mücadele yöntemi gözle­
nememektedir. Ebfı Zerr'in Hz. Ömer döneminde yaşanan refah patlamasına
tepki gösterdiğine dair kayda rastlanamaması oldukça ilginçtir. Buradan onun
refahtan çok servetin teraküm ve kullanım tarzı ile devrin şartlarından kay­
naklanan sağlıksız dağılımına karşı mücadele verdiği düşünülebilir. ''Allah'ın
[savaşsız fethedilen] memleketler halkının mallarından elçisine fey' eyledik­
leri: Allah, elçi, yakınlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir; ta ki
içinizdeki zenginler arasında dolaşan [bir servet] olmasın... ;' (el-Haşr, 59:7).

İster Ebfı Zerr'inki gibi aktif isterse diğerlerininki gibi pasif olsun verilen
mücadele daha sonraki dönemlerde güncelliğini koruduğu gibi ilmi platfor­
ma da taşınmış, bu akıma karşı bir tepki hareketi baş göstermiş, telif dönemi­
nin başlarında söz konusu hususu tartışan eserler hazırlanmıştır. Muhammed
b. Hasan eş-Şeybani'nin Müslümanlar'ı çalışıp kazanmaya teşvik için kaleme
aldığı Kitô.bu'l-Kesb bunların ilklerindendir. Bugüne ulaşan eserlerden Haris b.
Esed el-Muhfısibi'nin (ö. 243/857) Kitô.bu'l-Mektisib'i, Ebfı Osman Amr b. Bahr
el-Cahiz'in (ö. 255/868-9) Kitô.bu't-Tabassur bi't-ticare'si, Ebfı Bekir Abdullah
b. Muhammed b. Ebi'd-Dunya'nın (ö. 281 /894) Isliıhu'l-mafi, Ebfı Bekir
Ahmed b. Muhammed el-Hallal'in (ö. 311/923) el-Hass 'ale't-ticare ve's-sına'a
ve'l- 'amel'i, Ebu'l-Fadl Ca'fer b. Ali ed-Dımaşki'nin (5/11. yy.) Kitô.bu'l-İşare iliı
mehasini't-ticare'si, Ebfı Abdillah Muhammed b. Abdirrahman el-Hubeyşi'nin
(ö. 782/1380) el-Bereke fi fadli's-sa 'y ve'l-hareke'si de onu izlemiştir.

XX. yüzyıla ulaşıldığında karşıt görüşler doğal olarak kendilerine sosya­


lizm ve liberalizm cephelerinde yer bulmaya çalışmıştır. Bugün Müslümanlar'a
düşen hilafet-merkezli iktisadi doktrinden hareketle günün şartlarına uygun
yeni bir sistem kurmaktır.
Birinci Bölüm

Piyasalar
1. Üretim Faktörleri Piyasaları
Konvansiyonel ekonomi biliminde üretim faktörleri emek, toprak ve
sermaye olmak üzere üçe ayrıldığı için burada da bu üçlü tasnif esas alın­
mıştır.

A. Sermaye Piyasası
Konuya girmeden önce şunu belirtmekte yarar vardır: Tarih boyunca
güçlü medeniyetler verimli su havzaları ve işlek uluslararası ticaret yolla­
rı üzerinde doğmuştur. Nil ve Dicle-Fırat (Mezopotamya) havzalarındaki
medeniyetler buna örnektir. Hz. Peygamber tarafından kurulan İslam Devleti,
ikinci halife Ömer döneminde başlayıp onun halefi Osman devrinde iyice
genişleyen fetihlerle birlikte, medeniyetlere beşiklik eden bu havzaları dev­
rin süper güçleri Sasani ve Bizans imparatorluklarının elinden almış, ayrıca
ileriki tarihlerde uluslararası ticaretin can damarları olan ipek ve baharat
yolları üzerinde hakimiyet kurma imkanına kavuşarak tarihin akışını değiş­
tirmiştir.

Batılı ekonomi tarihçileri Amerika kıtasının Kristof Kolomb tarafından


keşfi ile (M.S. 1492) birlikte bu kıtayı istila eden İspanya, Portekiz, İngilte­
re, Fransa gibi sömürgeci Avrupa ülkelerine akan altın ve gümüşün dünya
tarihinde dönüm noktası oluşturacak değişimlere zemin hazırladığını belirt­
mektedirler. Halbuki Batı'daki gelişmelerin benzerine Doğu'da yaklaşık sekiz
asır önce rastlanmaktadır. Bizans ve Sasani imparatorluklarından Medine
merkezli İslam topraklarına transfer edilen servet, Amerika kıtasının keşfi
ile beraber Avrupa ülkelerine akıtılan değerli madenlerinkine benzer bir etki
yapmıştır. Hz. Ömer döneminde fethedilen Medain'deki sarayın hazinesinde
� Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

3.000.000.000 (üç milyar) dirhem ele geçirilmiş olması1 söz konusu servetin
boyutuna ilişkin yeterli fikir vermektedir.

Bu servetin yol açtığı ilk ve belirgin etki tedavüldeki para miktarında


görülen artış olmuştur. Daha önce kraliyet hazinelerinde saklanan olağanüstü
boyutlardaki servetin, çoğunluğu toplumun alt kesimlerine mensup müca­
hidlere intikali neticesinde alım gücünün yükselmesi her türlü mala karşı
hissedilir bir talep artışı doğurmuş; devlet tarafından düzenli olarak verilen
atalar da talebi kamçılamış olmalıdır. Öte yandan yeterli arz seviyesini yaka­
layabilmek için üretim ve dağıtım imkanlarının iyileştirilmesi gerekiyordu.
Devrin şartları çerçevesindeki büyük ölçekli yatırımlar için sermaye biriki­
mine ihtiyaç vardı. Bu durum servetin zaman zaman belli şahıslara akışını
ve gerektiği anda öz kaynakların dışında kullanıma hazır mali kaynakların
bulunmasını zorunlu kılıyordu. Aynca sınırları sürekli genişleyen devletin
tüm tebaasını refah artışından adil bir şekilde faydalandırabilmek için para ve
malların hızla tedavülü gerekiyordu. İşte o dönemde bu ihtiyacı karşılayacak
kurumlaşmanın sağlanıp sağlanamadığı, sonraki nesillere örnek gösterilen
sahabeye ait servetlerin boyutlarının ne olduğu, ribanın her türlüsünü yasak­
layan yeni sistemde tedavül sorunlarının aşılması için hangi mekanizmaların
geliştirildiği gibi meselelere cevap aranacaktır.

İncelemeye ilk önce sermayenin oluşumuna aracılık etmesi bakımından


para ile başlanabilir.

a. Para
Bir cemiyette herkes tarafından ortak değer ölçüsü ve mübadele aracı
olarak kabul edilen nesneye para denmektedir. Sermaye ise başka mal ve
hizmetlerin üretiminde bir faktördür. Bu özellikteki mallara sermaye malları
denir. Doğrudan doğruya üretime vasıta olmak yerine sermaye mallarının
alımına aracılık eden para da mecazi anlamda sermayedir.2

Hz. Peygamber ve Hulefü-yı Raşidin devlet gelirlerinin tamamını bek­


letmeksizin gider kalemlerine harcarlardı.3 Özellikle hilafeti devrinde devlet
• • • • •

Taberi, Ebfı Ca'fer Muhammed b. Cerir, Tıirihu'l-umem ve'l-muluk (nşr. Muhammed


Ebu'l-Fadl), Kahire 1960-70, rv; 10, 1 1; İbnu'l-Esir, Ebu'l-Hasan Ali b. Ebi'l-Kerem
Muhammed b. Muhammed eş-Şeybani, el-Kıimilfi't-tarih (nşr. C. J. Tomberg), Leiden
1851-76, il, 513. İbnu'l-Esir bu rakamı üç trilyon olarak da kaydetmektedir.
2 Orman, Sabri, "Modern İktisat Literatüründe Para, Kredi ve Faiz'; Para, Faiz ve İs/tim,
İstanbul 1987, s. 2.
3 Ebfı Ubeyd, Kasım b. Sellam, Kitabu'l-Emvıil (nşr. M. Halil Herras), Kahire 1401/1981,
s. 251; İbn Hanbel, Kitabu'z-Zuhd (nşr. M. Celfil Şeref), Beyrut 1984, il, 48; a.mlf., Kitabu ..
Piyasalar 33

gelirleri kayda değer oranlarda aruş gösteren Hz. Ömer'in Bahreyn'den tahsil
edilen büyük miktarlardaki verginin bir kısmını zor zamanlar için ihtiyat akçe­
si olarak tuttnası yönündeki teklife şiddetle karşı çıknğı bilinmektedir.4 Temel­
de o dönemin para politikası, çağdaş merkez bankası ve hazinenin işlevlerini
gören beytülmfilin rezervlerini en aza indirmek yönünde olmuştur. Bunun
neticesinde tedavüldeki para miktarı azami seviyeye çıkmıştır.

Ayrıca erittne ve kırpma gibi yollarla sağlam sikkelerin gereksiz yere


bozulmasını yasaklayan5 Hz. Peygamber'in (�) paranın mevcut değerini
korumaya çalışnğı ileri sürülebilir. Yine mallar arasındaki takas ekonomisine,
riba tehlikesinden dolayı bazı sınırlamalar getirerek para ekonomisine geçişi
hızlandırmayı ve para piyasasını hareketlendirip güçlendirmeyi hedeflediği
düşünülebilir.6

Buna karşılık hem klasik İslam kaynakları hem de nümizmatik bulgu­


lar Hz. Resfilullah ve Ebu Bekir dönemlerinde sikke kesilmediği hususunda
ittifak halindedir.7 O dönemlerde Bizans dinarları (Rıimiyye veya Herakliyye)
yanında Sasani dirhemleri (Kisreviyye) ve Yemen dirhemleri (Himyeriy­
ye) tedavülde kalmıştır.8 Yani altın ve gümüşe dayalı çift maden sistemi

• • • • •

Fezıiili's-sahdbe(nşr. Vasiyyullah b. Muhammed Abbas), Cidde 1403/1983, I, 531, 532, 533,


541, 546; Ebu Nuaym el-Isfaharu, Aluned b. Abdillah, Hilyetu'l-evliyô.', Kahire 1394/1974,
I, 81; İbn Abdilber, Ebu ArnrYusufb. Abdillah b. Muhammed, el-İstiôbfima'rifeti'l-ashdb
(İbn Hacer, el-İsô.be kenarında), Kahire 1328, III, 49, 50; Gazzfili, Ebu Hfımid Muhammed
b. Muhammed, İhyô.u ulümi'd-din, Kahire 1387/1967, II, 175; Muhibbuddin Ebu Ca'fer
Ahmed et-Taberi, er-Riyô.du'n-nadira fi menô.kıbi'l-aşara, Beyrut 1405/1984, III, 2 1 1;
a.ınlf., Zehdiru'l-ukbô.fi menô.kıbi zevi'l-kurbô., Kahire 1356, s. 101.
4 İbnu't-Tıktaka, Muhammed b. Ali b. Tabataba, el-Fahrifi'l-ô.dô.bi's-sultaniyye ve'd­
duveli'l-İslô.miyye, Beyrut, ts. (Daru Sadır), s. 83.
5 İbn Ebi Şeybe, Ebu Bekir Abdullah b. Muhammed b. İbrahim, el-Kitfıbu'l-Musannaf
fi'l-ehô.dis ve'l-ô.sô.r, Beyrut 1409/1989, I\l, 535; İbn Hanbel, el-Musned, III, 419; İbn
Mace, "Ticarat'; 52; Ebu Davfıd, "Buyfı"; 48; Maverdi, Ebu'l-Hasan Ali b. Muhammed,
el-Ahkô.mu's-sultfıniyye, Beyrut 1405/1985, s. 197; Ebu Ya'la el-Ferra, Muhammed b.
Hüseyin, el-Ahkô.mu's-sultfıniyye (nşr. M. Hamid el-Fıki), Beyrut 1403/1983, s. 183.
6 Tabakoğlu, Ahmet, "İslam'da Para Politikası Hakkında Bir Deneme'; Para, Faiz ve
İslô.m, İstanbul 1987, s. 80; Zeytinoğlu, Erol, "İslam'da ve Diğer Sistemlerde Faiz'; Para,
Faiz ve İslô.m, İstanbul 1987, s. 1 12.
7 Belazuri, Ebu'l-Abbas Ahmed b. Yahya, Futıihu'l-buldô.n (nşr. R. Muhammed Rıdvan),
Kahire 1932, s. 452; Makrizi, Ahmed b. Ali, en-Nuküdu'l-İslô.miyye (nşr. M. S. Ali
Bahrululum), Kum 1387 /1967, s. 7; a.mlf., İgô.setu'l-umme bi-keefi'l-gumme (nşr. M.
Mustafa Ziyade-Cemfiluddin eş-Şeyyfil), Kahire 1957, s. 5 1 .
8 Belazuri, Futuh, s . 453; Maverdi, el-Ahkô.m, s. 1 96; Tözen, İbrahim, Arab-Sasani
Paraları, İstanbul 1975, s. 3.
__M Sosyal Servet: İslim'da Yönetim- Piyasa İ l i şkisi

yürürlüktedir. Tedavülde fels denen bakır paralar da bulunmaktadır ancak


bunlar daha çok bozuklu ihtiyacını gidermek için ç ıkarılmışlardır. Ayrıca özel­
likle Hicaz bölgesinde olmak üzere Müslümanlar arasında sikke yanında ham
yahut mamul altın ve gümüş de tarn.Imak suretiyle metal değerleri üzerinden
para gibi muamele görmektedir.

Araplar'ın eskiden be ri kullanageldikleri Bizans ve Sasani paraları ticari


ilişkilerde kolaylık sağladığı için Hz . Ömer döneminden itibaren aynen korun ­
makla birlikte Üzerlerine İslam devletine ait olduklarını gösteren bazı ibareler
eklenerek yeni sikkeler de kesilmiştir.9 Hz . Ömer' in bu girişimi özellikle zekat
ve haraç ödemelerinde kolaylık sağlayacak standart ağırlıkta bir d irhem teda­
vüle sürme arzusundan kaynaklanmaktadır.10 Bu girişim daha o dönemde
sikkelerin standardizasyonu meselesinin belli ölçüde çözüme kavuşturuldu­
ğunu göstermesi açısından çok önemlidir. Aynı maksatla Hz. Ömer ve Osman
beytülmfildeki züy(ıf (düşük ayar veya gramajlı) sikkeleri eriterek tedavülden
kaldırmışlardır. 11

Kaynaklarda Hz. Ömer zamanında kestirilen dirhemler hakkında şu


bilgiler verilmektedir : Çekirdeğe (nevat) benzeyen bu dirhemler hilafetinin 8.,
hicretin 20. yılında Kisrevi dirhemin şekil ve nakşı üzere bastır ılmıştır. Ancak
bazısına " Elhamdülillah; ' bazısına " Muhammed Resfilullah'; diğerlerine de
"La ilahe illallah vahdeh" ibaresi eklenmiştir. 1 2 Bunların bir yüzüne " La ilahe
illallah Muhammed ResUlullah" yahut " La ilahe illallah vahdeh" ibaresi, öte­
kine ise " Ömer" yazısı kazınd ığı da rivayetler arasındad ır. ı3 Yine kaynakların
bildirdiğine göre Hz . Osman'ın hilafetinde bastırılan dirhemlerin üzerine
"Allahu ekber" yazısı nakşedilmiştir. 14

• • • • •

9 Tözen, s. 3.
10 Belazuri, Futuh, s. 45 1; Maverdi, el-Ah/etim, s. 195- 196; Ebu Ya'la, s. 178; Ayni, Bedrud­
din Ebu Muhammed Mahmud b. Ahmed, Umdetu'l-kari şerhu Sahihi'l-Buhari,
Kahire 1392/1972, Vll, 186; İbnu'l-Humam, Kemiiluddin Muhammed b. Abdilvahid,
Fethu'l-kadir, Kahire 1389/1970, II, 212; Zebidi, V, 39-41.
11 İbn Ehi Şeybe, ıv; 535; Belazuri, Futuh, s. 455; İbn Hazın, Ebu Muhammed Ali b.
Ahmed, el-Muhallô. (nşr. A. Muhammed Şiildr), Kahire, ts. (Mektebenı Dari't-Turas),
VIII, 499.
12 Makrizi, en-NukUd, s. 7-8; a.mlf., İgıise, s. 51 -52; Ayni, Umde, VII, 186; Zebidi, V, 45,
48; Subhi Paşa, Abdullatif, Uyunu'l-ahbô.r .fi'n-nukUd ve'l-ıisar, İstanbul 1279, s. 4;
Kettani, Muhammed Abdulhay b. Abdilkebir, et-Teratibü'l-idiıriyye: Hz. Peygamber'in
Yönetiminde Sosyal Hayat ve Kurumlar (trc. Ahmet Özel), İstanbul 1990- 1993, il, 178;
Tözen, s. 3.
13 Zebidi, V, 45; Cevdet Paşa, Ahmed, Tarih-i Cevdet, İstanbul 1309, 1, 251.
14 Makrizi, en-NukUd, s. 8; a ml f., İgıise, s. 52; Subhi Paşa, s. 4; Kettani, il, 178; Tözen, s. 3.
.
Piyasalar 35

Subhi Paşa H. 20 ve 25 yıllarında basılmış dirhemlerin varlığına değin­


dikten sonra kendi koleksiyonunda 26 yılında Yezd beldesinde darb edilmiş
olup kenarında "Bismillah" ibaresi yer alan bir gümüş sikkenin bulunduğunu
belirtmektedir. 15 Ayrıca koleksiyonunda Ömer, Osman ve Ali hazretlerinin
hilafetlerinde darb edilmiş diğer bazı dirhemlerin varlığını bildirmektedir. 16
Cevdet Paşa gördüğü en eski İslam sikkesinin Hz. Osman'ın halifeliği sıra­
sında H. 28 yılında Taberistan'a bağlı Hertek kasabasında kesilmiş olduğunu
ve kenar dairesinde "Bismillahi Rabbi" ibaresinin bulunduğunu söylemek­
tedir. 17 Hz. Ali döneminde H. 37 yılında kesilen sikkenin kenar dairesinde
"Veliyyullah;' H. 38 ve 39'da basılanlarda "Bismillahi Rabbi" ibaresi kazılı
idi.18 Subhi ve Cevdet paşaların naklettiklerine göre 1277 yılında Irak'ta bulu-
nup İstanbul'a getirilen bir dirhemin ön yüzünün ortasında "Allahu ehad,
Allahu's-samed, lem yelid ve lem yôled ve lem yekun lehu kufuven ehad;'
kenar dairesinde "Muhammed Resfılullah, erselehu bi'l-huda ve dini'l-hak
li-yuzhirehu 'ale'd-dini kullih ve lev kerihe'l-muşrikfın" ibaresi, arka yüzü­
nün ortasında "La ilahe illallah vahdehu la şerike leh" lafzı, kenar dairesinde
ise "Duribe haze'd-dirhem bi'l-Basra fi sene erba'in (Bu dirhem kırk yılında
Basra'da basıldı)" ibaresi vardı. 19

İsmail Galib Müze-i Hümayôn'daki en eski dirhemin H. 20 yılında


Herat'ta darb edilmiş olduğunu bildirmektedir.20 Ancak Walker'ın A Cata­
logue of the Arab-Sassanian Coins adlı kataloğuna atıfta bulunan İbrahim
Tözen Herat'ın H. 31 yılında fethedildiğini, dolayısıyla söz konusu sikkenin
üzerindeki tarihin hicri değil, hicretten 11 yıl sonra başlayan İran takvimine ait
olduğunu söylemektedir. Buna göre sikkenin üzerindeki 20 yılı H. 31 senesine,
yani Hz. Osman dönemine tekabül etmektedir. 21 Tözen, Yapı ve Kredi Bankası
A.Ş.'nin koleksiyonunda yer alan 20 (H. 31) yılında Sistan ve Erdeşirhurre'de
basılmış iki ayrı dirhemin özelliklerini vermektedir.22 Hz. Ömer tarafından
Sasani sikkeleri şeklinde-tarzında basılan bu dirhemin ön yüz sağ kenarına
"Bismillah;' arka yüzüne baskı yer ve tarihi eklenmiştir. Hz. Osman devrinde
H. 28 ve 29 yıllarında Herat ve Basra'da darb edilen iki dirhemin öncekinden

• • • • •

15 Subhi Paşa, s. 7.
16 Subhi Paşa, s. 8-9.
17 Cevdet Paşa, I, 249.
18 Cevdet Paşa, I, 249-250.
19 Subhi Paşa, s. 9-10, 13; Cevdet Paşa, I, 252; Kettani, II, 179.
20 Galib, İsmail, Meskukat-i Kadime-i İsldmiyye Kataloğu, İstanbul 1312, s. 2.
21 Tözen, s. 4.
22 Tözen, s. 1 1 .
� Sosyal Servet: İslam ' da Yönetim-Piyasa İlişkisi

farkı ön yüzlerinde yer alan "Bismillahi Rabbi" ibaresidir. Arka yüzlerine baskı
yer ve tarihi vurulmuştur.23 Hz. Ali'nin hilafetinde H. 37 yılında Beyda'da
kesilen sikkenin özellikleri, baskı yer ve yılı dışında Hz. Osman'ın dirhemi­
ne benzemektedir.24 Söz konusu katalogda üzerinde darb yeri bulunmayan
H. 21 tarihli alnn bir sikke daha vardır ki buna eklenen İslami unsur arka
yüzünün kenar dairesindeki "Bismillah, la ilahe illallah vahdeh, Muhammed
Resfilullah" ibaresidir.25

Muhammed Bakır el-Huseyni, Hz. Ömer'in H. 17. yılda Heraklius'un


felslerinden bastırdığını söylemektedir.26 İsmail Galib, yine Hulefü-yı Raşidin
döneminde basıldığı tahmin edilen tarihsiz bazı bakır sikkelere yer vermekte­
dir.27 Ebu Zer el-Gıfüri'nin Şam' da kaldığı süre zarfında Halife Osman tarafın­
dan tahsis edilen yıllık atasının ihtiyaç fazlası kısmı ile fels satın aldığına28 dair
rivayetlerden özellikle o bölgede altın ve gümüş dışında bakır paraların da
dolaşımda bulunduğu anlaşılmaktadır. Hanımının Şam' dan Medine'ye göçer­
ken oldukça ağır bir torba dolusu felsi yanına aldığına dair bilgiden29 bakır
sikkelerin Hicaz bölgesinde dahi geçerli olduğu sonucu çıkarılabilir. O halde
Kamil Miras'ın "İlk devir İslam kaynaklarında Hz. Peygamber ve Hulefü-yı
Raşidin devirlerinde felslerin tedavülde olduğuna dair herhangi bir malumata
tesadüf edilmemektedir;'30 şeklindeki ve yine Hamdi Döndüren'in "Değişik
büyüklükte olan Bizans bakır sikkelerinin ayarının, VII. miladi yüzyıldan
sonra tamamen bozulduğu görülür. Bu yüzden Araplar bunları sikke olarak

• • • • •

23 Galib, s. 3.
24 Galib, s. 4.
25 Galib, s. 24.
26 Huseyni, Muhammed Bakır, Tatavvuru'n-nukUdi'l-Arabiyyeti'l-İsliımiyye, Bağdat
1969, s. 4 1 .
27 Gil.lib, s . 23-26.
28 İbn Hanbel, el-Musned, V. 156, 175- 176; İbn Sa'd, Muhammed, et-Tabakatu'l-kubra
(nşr. İhsan Abbas), Beyrut 1388/1968, rv, 236; İbn Manzur, Ebu'l-Fadl Cemaluddin
Muhammed b. Mukerrem, Muhtasaru Tarihi Dımaşk l'İbn Asakir (nşr. RCıhiyye
en-Nehhas ve dğr.), Dımaşk 1404- 1409/1984-88, XXVIII, 306; Zehebi, Şihabuddin
Muhammed b. Ahmed, Tdrihu'l-İslt'ım: Ahdu hulefai'r-raşidin (nşr. ö. Abdusselam
Tedmuri), Beyrut 1407 / 1987, s. 413; a.mlf., Siyeru a'lt'ımi'n-nubela' (nşr. Şuayb
el-Amil.Ut ve dğr.), Beyrut 1401- 1405/1981 -85, il, 73.
29 Taberi, Tarih, rv, 285; İbnu'l-Esir, el-Kamil, III, 1 15-1 16.
30 Zebidi, V. 74; Kamil Miras'a dayanan Erkal ve Eskicioğlu da aynı hatayı tekrarlamak­
tadırlar; bk. Erkal, Mehmet, "Madeni Para, Banknot ve Kağıt Para Mübadelesinde
Faiz'; Para, Faiz ve İslt'ım, İstanbul 1987, s. 168; Eskicioğlu, Osman, "Enflasyon ve
Para'; İslt'ım Açısından Enflasyon ve Çözüm Yolları, İstanbul 1983, s. 192.
Piyasalar 37

kabul edip, tedavülde kullanmamışlardır;'31 tarzındaki değerlendirmelerine


ihtiyatla yaklaşmak gerekmektedir.
Öte yandan Belazuri'ye göre, piyasaya deve derisinden mamul itibari
paralar sürmek isteyen Hz. Ömer bu teşebbüsün develeri tüketeceği yönün­
de itirazlar alınca fikrinden dönmüştür.32 Ebu Temmam da bir şiirinde şöyle
demektedir:33

Ömer deveye yöneldi; acaba niçin?


Bulamayınca altın, derisinden para basmak için.

Hazinesinde yeterince altın ve gümüş bulunmayan Halife Ömer deri


para basıp fakir halka dağıtmak suretiyle adil gelir dağılımı sağlama arzusun­
da olmalıdır. Çünkü ömrünün sonuna doğru fert başına yıllık ataların tabanını
4000 dirheme yükseltmeyi arzuladığına dair rivayetler34 tüm Müslümanlar'ı
kapsayacak bir asgari yaşam düzeyi fikrine sahip olduğu ve deri para isdar
etmeyi bunu gerçekleştirmek için istediği söylenebilir. Böylece gelir dağılı­
mında sağlanacak adaleti fiyat istikrarına yeğlediği düşünülebilir. Ancak onun
önerisine müşavirlerinin getirdiği eleştirinin mahiyetinden, emisyon hacmini
arttıracak olan böyle bir para politikasının enflasyona yol açacağı ve gelir
dağılımını kısa süre sonra tekrar bozacağının bilinmediği sonucunu çıkarmak
mümkündür. Ayrıca Halife Ömer'in beytülmaldeki rezervleri en aza indirmek
yönünde bir para politikası izlediği ve şiirde belirtildiği üzere altın kıtlığı çekti­
ği gerçeği göz önüne alındığında isdarını gerekli gördüğü deri paraların altına
dayalı olamayacağı anlaşılmaktadır.

h. Riha
Zaman zaman ilgili ayet ve hadislerin klasik tefsirlerden farklı bir
yaklaşımla yorumlanmasının yol açtığı kavram kargaşası yüzünden, bu
konuya riba kelimesinin naslardaki anlamını inceleyerek başlamayı gerek­
li gördük.

• • • • •

31 Döndüren, Hamdi, "İstam'da Para, Kredi, Faiz ve Enflasyon ilişkileri'; Para, Faiz ve
İslam, İstanbul 1 987, s. 189.
32 Belazuri, Futüh, s. 456; ayrıca bk. Kettani, II, 181 .
33 Kettani, n, 181.
34 Taberi, Tarih, III, 1 10; İbnu'l-Esir, el-Kamil, II, 195; İbnu't-Tıktaka, s. 76. Bu rakam
3000 dirhem olarak da kaydedilmektedir; bk. İbn Zenceveyh, Humeyd b. Mahled b.
Kuteybe, Kitıibu'l-Emval (nşr. Ş. Zib Feyyad), Riyad 1406/1986, I, 94.
38 Sosyal Servet: İ s la m ' da Yönetim- Piyasa İ l işkisi

ba. Tarif
Arapça kökü RBV harflerinden oluşan riba kelimesi ile ondan türe­
yen isim ve fiillerin Kur'an'daki anlamları şunlardır: Yüksek yer, tepe, yayla
[el-Bakara, 2:265; el-Mü'min(ın, 23:50); zorlu, çok şiddetli, güçlü, üstün
[en-Nahl, 16:92; el-Hfil<ka, 69:10); su üzerinde kalan şeyler [er-Ra'd, 13:17);
murabaha, tefecilik [Al-i İmran, 3:130);35 üremek, bitmek, gelişmek, büyümek,
neşv ü nema bulmak, boy atmak, kabarmak [el-Hac, 22:5; Fussılet, 41:39);
ziyadeleş(tir)mek, fazlalaş(tır)mak, çoğal(t)mak, art(tır)mak [el-Bakara, 2:276;
er-Rum, 30:39); yetiştirmek, büyütmek, çocuk terbiye etmek [el-İsra; 17:24;
eş-Şuara; 26:18) .

Bu ifadelerden anlaşıldığı ve şu iki ayette açık bir şekilde ifadesini bul­


duğu üzere riba ana mal yahut ana para üzerindeki artış demektir: "Ey iman
edenler! Allah'tan sakının, ribadan arta kalam terk edin, çünkü oldunuz
mümin. ... Eğer tövbe ederseniz, ana pararuz sizindir :· [el-Bakara, 2:278-
..

279] . "İnsanlara mallan artsın diye verdiğiniz rlba Allah indinde artmaz . . :·
[er-RUın, 30:39) .

Muhtelif türevleri ile beraber 12 silrede 19 defa tekrarlanması riba kelime­


sinin o tarihte kapalı bir kavram olmadığını göstermektedir.36 Hatta riba, devrin
insanı tarafından özel bir artış şekli olarak bilinip uygulanageldiği için Kur'an' da
mahiyetinin açıklanmasına gerek kalmamış, sadece haram kılınıp yasaklanma­
sı yeterli görülmüştür.37 Ancak işledikleri fiili meşru göstermek maksadı ile "Alış
veriş de riba gibidir;' diyen müşriklere karşı: "Allah alış verişi helıll, ribayı ise
haram kılmıştır;' buyurularak, mutlak anlamda her türlü artışın riba olmadığı
vurgulanmış ve iki muamele arasındaki farka dikkat çekilmiştir.

bb. Ribli Ya.1ağının Tarihçui


Eski yeni hemen hemen bütün alimlerin ittifakla belirttiği üzere içkinin
haramlığı ve zekatın farziyeti gibi riba yasağı da tedricen vaz' edilmiştir. Ancak
merhaleleri üzerinde çeşitli görüşler bulunması yüzünden burada yasağın
gelişim sürecini tarih sırasına göre ele almakla yetinilecektir.

Ribanın aleyhinde nazil olan "İnsanlara malları artsın diye verdiğiniz


riba Allah indinde artmaz; fakat Allah'ın rızasını dileyerek verdiğiniz zekat
böyle değildir. İşte onlar katlayanlardır," [er-Rum, 30:39) mealindeki ayetin

• • • • •

35 Uludağ, Süleyman, İslamda Faiz Meselesine Yeni Bir Bakı.ş, İstanbul 1988, s. 21.
36 Uludağ, s. 21.
37 Mevdudi, Ebul'Ala, Faiz (trc. M. Hasan Beşer), İstanbul 1979, s. 89.
Piyasalar 39

bi'setin 4. veya 5. senesinde inen Mekki bir surede yer alması, İslam'ın
iktisadi sömürüye daha işin başında karşı çıktığını göstermesi açısından çok
önemlidir. Çünkü ellerindeki büyük sermayelerle idari, iktisadi ve toplumsal
yapı üzerinde sulta kuran sermayedarlar, dini, ahlaki ve kültürel yozlaşmaya
sebebiyet vererek çıkarlarına dayalı sömürü düzenini ilelebet sürdürmek için
her şeyi yapmışlardır. Mekki surelerin hepsi sadece dini-itikadi hususlara
hasredilmiş olmayıp meselenin ahlak-irfan boyutunun iktisadi hayattaki yan­
sımalarına ilişkin hususlarda uyarı mahiyeti taşıyan çeşitli ayetler de inmiştir.
Mutaffifin suresinin ölçü ve tartıda hile yapanları kınayan ilk ayetleri böyledir.
Tabii ki bu gibi hususlarda bile şiddetli uyarılarda bulunan İslam'ın ribaya
seyirci kalması mümkün değildir. Kurulu düzeni tehdit eden yeni dine karşı
savaş açmakta hiç gecikmeyen tefecilerle olan bağların ribanın birden haram
kılınması suretiyle tamamen koparılmaması için bazı uyarılarla yetinilmiş;
tebliğin ilk aşamasında sıkı yasaklar getirilmesi uygun görülmemiştir. Kaldı
ki daha devleti bile olmayan Müslümanlar'ın riba yasağını uygulayabilecek
güçleri yoktur. Belki İslam'ın sömürülen kitleleri cezbetmesinin temel sebep­
lerinden birisi de, daha işin başında haksız kazançlara, ticari sahtekarlıklara,
mali yolsuzluklara ve iktisadi sömürüye karşı çıkmasıdır. Bu ayetle bir yandan
riba yasağının ilk adımı atılırken öte yandan Medine döneminde vaz' edilecek
zekat farizası için hazırlık yapılması dikkat çekicidir.38

Şu rivayet Cahiliye devrinde dahi fıtratın ribayı hoş karşılamadığını


ortaya koyması bakımından önemlidir: Cahiliye döneminde Kureyş müşrik­
leri Kabe'yi tamir ederlerken, Hz. Peygamber'in (�) dayısı Ebu Vehb (yahut
Velid b. Mugire): "Ey Kureyş topluluğu! [Aman şu Kabe'nin] binasına temiz
kazancınızdan başkasını karıştırmayın, fuhuştan, ribadan ve haksız yollardan
kazandığınız mallarınız o(nun binası)na bulaşmasın;' demiştir.39 Daha sonra
Medine'ye hicret eden ResUlullah (�), riba afetinin orada da yaygın olduğu­
nu, özellikle Yahudiler'in halkı tefecilikle ezip sömürdüğünü gördü.40

Bu arada, artık devletine kavuşan İslam yavaş yavaş güçleniyor, koydu­


ğu hükümleri uygulatma kudretine erişiyordu. H. 2. senede Yahudi Finhas,
Hz. Ebu Bekir ile tartışırken şunları söylemişti: "Ey Ebu Bekir! Biz Allah'a
muhtaç değiliz, aksine o bize muhtaç. Biz ona boyun eğmezken o bize eğiyor.
Biz ondan daha zenginiz. Şayet size ribayı yasaklayan arkadaşınızın sandığı

• • • • •

38 Uludağ, s. 22-23.
39 İbn Hişam, Ebu Muhammed Abdulmelik, es-Siretu'n-nebeviyye (nşr. Mustafa
es-Sekka ve dğr.), Kahire 1375/1955, 1, 194.
40 Buhari, "Menakı.bu'l-ensar'; 50; İbn Hazın, el-Muhallit, VIII, 493; Uludağ, s. 25.
40 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- Piyasa İ l işkisi

gibi o bizden daha zengin olsa idi mallarımızı borç istemezdi:'4ı Bu ifadeler
ribanın Medine döneminin başlarında haram kılındığını göstermektedir.42
Ayrıca Uhud Gazvesi'nden önce "Ey iman edenler, katlanmış ribayı yeme­
yin .. :' [Al-i İmran, 3:130] ayeti inmiş ve ribayı kesinlikle haram kılmıştı.43 şu
rivayet buna delildir: "Amr b. Akyeş'in Cahiliye devrinden kalma riba alacağı
vardı. [İslam ribayı yasakladığı için, birikmiş] riba alacaklarını toplamadan
Müslüman olmak istemedi. Uhud Gazvesi'nin yapıldığı gün amcaoğullarının
nerede olduklarını sorduğunda 'Uhud'da!' cevabını verdiler... :'44 Amr sadece
ve sadece riba alacağını kaybetmemek için İslam'a girmeyi geciktirdiğine göre
ilgili yasak bu ayetle kesinlik kazanmış demektir.

H. 5. senede, "Yahudiler'in, zulümleri, birçoklarını Allah yolundan


engellemeleri, yasaklanmış olduğu halde riba almaları ve halkın mallarını
haksızlıkla yemeleri yüzünden kendileri için hela.I kılınmış hoş ve nefis şeyleri
onlara haram ettik.. :' [en-Nisa; 4: 160-161] mealindeki ayet indiği zaman Müs­
lümanlar ribanın kendileri için haram kılındığını biliyorlardı. Hatta aynı yıl
Malikoğullan'nın Mukavkıs'a yaptıkları ziyaret esnasında içkinin haramlığı ve
zekat farizası yanında riba yasağından bahsettiklerine bakılırsa, 45 yasak habe­
rinin, o sıralarda söz konusu gayr-i müslirnlere dahi ulaştığı anlaşılmaktadır.
Kısacası; H. 5. seneden evvel Al-i İmran suresinin 130. ayeti ile kesinleşen riba
yasağı bu hususta en son inen Bakara suresinin 275-279. ayetleri tarafından
te'kit edilmiştir.46 Hz. Ômer'in söylediği ileri sürülen "En son nazil olanlar­
dan biri de riba ayetidir ve Resulullah onu açıklayamadan irtihal etmiştir. Bu
• • • • •

41 İbn Hişam, il, 559.


42 Dayfullah, Muhammed, "el-Hayatu'l-iktisadiyye fi ahdi'r-Resul'; Mecelletu Kulliyyeti'l­
Adôb, c. XIII/2, Riyad 1986, s. 775.
43 Kurtubi, Ebu Abdillah Muhammed b. Ahmed, el-Cami' li-ahkômi'l-Kur'tin (nşr. Ebu
İshak İbrahim), Kahire 1386-87 /1966-67, ıv; 202.
44 Ebu Davfıd, "Cihad'; 37; Beyhaki, Ahmed b. Hüseyin, es-Sunenu'l-kubrti, Haydarabad
1344, IX, 167; İbn Hacer, Şihabuddin Ahmed b. Muhammed el-Askalani, el-İstibefi
temyizi's-sahtibe, Kahire 1328, il, 526.
45 Ebu Nuaym el-Isfahani, Ahmed b. Abdillah, De/fıilu'n-nubuvve, Haleb, ts. (Daru'l­
Va'y), s. 48; Suyfıti, Ebu'l-Fadl Celaluddin Abdurrahman b. Ebi Bekir, el-Hastiisu'l­
kubrti, Kahire 1386/1967, il, 140.
46 Hz. Aişe'nin "Bakara sôresinin ribii hakkındaki son ayetleri inince Resôiullah
mescide çıkıp bunları okudu, sonra içki ticaretini haram kıldı;' şeklindeki
sözünden (Abdurrezzak es-San'ani, Ebu Bekir Abdurrezzak b. Hemmam b. Nafi;
el-Musannaf [nşr. Habiburrahman el-A'zami]. Beyrut 1403/1983, Vlll, 195; Buhari,
"Salat'; 73; Müslim, "Musakat'; 69, 70) hareket eden Uludağ, içki ticaretinin H. 4. sene­
de yasaklandığını, dolayısıyla bu ayetlerin de takriben o yıl civarında nazil olması
gerektiğini ileri sürmektedir; bk. İs/fımda Faiz, s. 25.
Piyasalar _Al

nedenle ribadan ve riba şüphesi bulunandan uzak durun!"47 şeklindeki sözler


yukarıdaki bilgiler ışığında değerlendirildiğinde anlamlı görünmemektedir.

Şimdi riba çeşitlerinin incelenmesine geçilecektir.

he. Riha �itleri


Ayet ve hadislere göre riba iki ana kısma ayrılır:

ı. Ribe'l-cıihiliyye veya rlbe'n-nesie. Cahiliye döneminde uygulana­


geldiği için Cahiliye ribası (ribe'l-cıihiliyye) adı verilen faiz çeşidi krediden
veya başta alış veriş olmak üzere herhangi bir veresiye muameleden doğan
borç üzerinden alınan fazlalıktı. Her iki durumda borcunu ödeyemeyen şahsa
tanınan ek süreye karşılık tahakkuk ettirildiği için ribe'n-nesie, yani gecikme
faizi de denilmekle birlikte ikincisi daha kapsamlıdır.

Rivayetlere göre Cahiliye ribası birkaç çeşittir: Razi'ye göre: Ribe'n-nesie


Cahiliye devrinin meşhur ribası idi; ana para baki kalmak üzere muayyen
vadeye kadar her ay belli bir fazlalık alınmak üzere borç verilir, ödeme tari­
hi gelince ana para geri istenir, ödenememesi halinde riba oranı yeniden
belirlenerek ek süre tanınırdı.48 Görüldüğü gibi bu, modern faiz anlayışına
benzemektedir. Zeyd b. Eslem ve Mücahid'den gelen rivayete göre: Borçlu
vadesi dolan borcunu geri ödeyemezse alacaklı alacağını arttırıp vadeyi uza­
tırdı.49 Katade'ye göre: Vadeli bir satıştan doğan borç vaktinde ödenemezse
muayyen fazlalık karşılığında ek süre tanınırdı. 50 Bu da güncel veresiye
işlemlerde, borcunu vadesinde ödeyemeyenlere yüklenen 'temerrüt faizi'ne
benzemektedir.51 Razi, Kur'an'da yasaklanan faizin Cahiliye ribası olduğunu
belirtirken,52 İbnu'l-Humam, bütün riba çeşitlerini kapsadığını ileri sürerek
şunları söylemektedir: "Riba, fazlalığa denir. 'Riba yemeyiniz: [Al-i İmran,
3: 130) ayeti bunu göstermektedir. Yani kredilerde, selem [akitlerin]de ve ribevi
malların kendi cinsleri ile takasında alınan fazlalığı yemeyin, demektir. 'Allah
ticareti helfil, ribayı haram kılmıştır: [el-Bakara, 2:275) ayeti de böyledir... :'53

• • • • •

47 İbn Ebi Şeybe, rv; 449; İbn Hanbel, el-Musned, l, 50; İbn Hazın, el-Muhalltl, VIII, 477.
48 Razi, Mefcitih, VII, 85.
49 Muvatta', "Buy(ı"; 83; Taberi, Ebu Ca'fer Muhammed b. Cerir, Camiu'l-beyan an
te'vili'l-eseri ve'l-Kur'cin, Bulak 1323-29, III, 68.
50 Taberi, Cami', III, 68.
51 Bayındır, Abdülaziz, "İslam'da Faiz Mefhumu ve Unsurları'; Para, Faiz ve İsltlm,
İstanbul 1987, s. 121-122.
52 Razi, Mefatih, vıı, 86.
53 İbnu'l-Humam, VII, 3-4.
42 Sosyal Servet: İslim 'da Yönetim - Piyasa İ lişkisi

Çağdaş İslam hukukçularından Hayrettin Karaman şunları söylemekte­


dir: "Nasıl Kur'an-ı Kerim, namazın, orucun, haccın yalnızca, farz olduğunu
bildirmiş, nasıl ve ne zaman yapılacaklarını ve diğer hususların açıklanmasını
diğer kaynaklara ve özellikle sünnete bırakmışsa, faiz konusunda da aynı usul
ve üslubu kullanmış, faizin haram olduğunu, zulüm olduğunu, faizciliğin
Allah ve ResO.l'üne savaş ilan etmek kadar vahim olduğunu vb. hususları
veciz bir şekilde ifade ettikten sonra teferruatı İslam'ın diğer delillerine
bırakmıştır .. :'54 Abdülaziz Bayındır da riba teriminin şer'i ve örfi iki anlamı
.

olduğunu, birincisinin ikincisini de içine aldığını söylemektedir. Ona göre


örfi anlamı ribe'l-cahiliyye olup bugünkü karşılığı faiz kelimesidir. Kur'an-ı
Kerim' de geçen ve özellikle Şafiiler tarafından mücmel sayılan şer'i anlamını
ise Hz. Peygamber (�) açıklamıştır.55

u. Ribe'l-fadl veya ribe'n-nakd. İki şeyi peşin olarak takas ederken alı­
nan fazlalığa ribe'l-fadl denir. Hakim kanaat, ribe'l-fadl'ın, ribe'n-nesie'ye yol
açabileceği endişesi ile, sedd-i zeria ilkesi gereğince yasaklandığı yönündedir.
Bu özelliği bakımından ribe'l-fadl'ın Mal Piyasası Bölümü 'nde incelenmesi
daha uygun düşmekle birlikte konu bütünlüğü açısından ikisinin aynı başlık
altında toplanması tercih edilmiştir.

Ribe'l-fadl'ı yasaklayan hadislerden bazıları şunlardır:

"Altınla altın, gümüşle gümüş, buğdayla buğday, arpa ile arpa, hurma
ile hurma, tuzla tuz misli misline peşin olarak satılır. Her kim fazlalık verir
veya alırsa muhakkak riba yemiş olur. Alanla veren bu hususta eşittir:'56
Bir başka rivayette "Ancak cinsler değişirse peşin olmak şartı ile istediğiniz
gibi satın;' ilavesi vardır.57

"Misli misline olmadıkça altını altınla satmayın, misli misline olma­


dıkça gümüşü gümüşle satmayın. [Peşin olarak] altını gümüşle, gümüşü
de altınla nasıl isterseniz öyle satın. 58"

Fedale "Hayber günü on iki dinara, içinde altın ve boncuk bulunan bir
gerdanlık satın aldım; boncuğunu altınından ayırdığımda on iki dinardan

• • • • •

54 Karaman, Hayrettin, İslamın Işığında Günün Meseleleri, İstanbul 1987, il, 191.
55 Bayındır, s. 123-124.
56 Müslim, "Musak.at'; 82; Nesai, "Buy(ı"; 43, 44.
57 Müslim, "Musakat'; 81; Ebı'.ı Davı'.ıd, "Buy(ı"; 12; Tirmizi, "Buy(ı"; 23; Nesai, "Buy(ı";
43, 44.
58 Buhari, "Buy(ı"; 77, 81; Müslim, "Musak.at'; 88; Nesfil, "Buy(ı"; 50.
Piyasalar 43

fazla ettiğini anladım. Sonra bunu Nebi'ye anlatnm da bana 'Gerdanlık [bon­
cuğu altınından] ayrılmadan satılmaz; buyurdu;' demiştir.59

Yine Fedfile "Hayber günü Resı'.'ılullah (� ) ile beraberdik. Yahudiler' den


bir ukıyye altını iki-üç dinara satın alıyorduk. Bunun üzerine Nebi (�) 'Tar­
tısı tartısma olmadlkça altmla altmı sat(m al)mayın!' buyurdu," demek­
tedir.60

Hz. Peygamber {�) Benı'.'ı Adiyyi'l-Ensari'den birisini Hayber'e vali


olarak göndermişti. O zat [beraberinde] iyi cins hurma ile dönmüştü. Bunun
üzerine Resı'.'ılullah (�) ona "Hayber'in bütün hurınalan böyle midir?" diye
sormuştu. O, "Hayır vallfıhi ya Resı'.'ılallah! Biz bunun bir ölçeğini düşük vasıflı
hurmanın iki ölçeği karşılığında satın alıyoruz;' diye cevap verince Hz. Pey­
gamber (�) "Öyle yapmayın! Ve lfilcin misli misline alm yahut bunu satıp
karşıbğmda ötekini alın. Tartı da böyledir;' demişti.61

Resı'.'ılullah (�) kendisine Bern hurması getiren Bilal'e "Bu nereden?"


diye sormuş. Bilal, "Evde vasıfsız hurma vardı. Nebi'ye azık olması için onun
iki ölçeğini (bundan) bir ölçek karşılığında sattım;' diye cevaplayınca Hz.
Peygamber (�) "Eyvah! Ribıinın ta kendisi .•. Sakın bir daha böyle yapma!
Ancak hurma satm almak istediğinde elindekini sat, sonra onun kıymeti
ile diğerini al;' demiştir.62 Benzer rivayette ise "İşte riba [budur]; onu derhal
iade edin! Sonra bizim hurmayı sabp [parası ile] bundan satm alın;' şek­
linde emir verdiği bildirilmektedir.63

Kendisine, kuru hurma karşılığında taze hurma satın almanın hükmü


sorulduğunda Resı'.'ılullah (�) "Taze hurma kuruduğu zaman azalar mı?"
diye mukabele etmiş, "Evet!" cevabını vermeleri üzerine bunu yasaklamıştır.64

İbn Ömer de Hz. Peygamber'in (�) aynı hacimdeki taze hurma,


üzüm ve hububatın kurutulmuşları ile mübadelesini yasakladığını bildir­
mektedir. 65

• • • • •

59 Müslim, "Musakat'; 90; Ebu Davlid, "Buyti"; 13; Nesai, "Buyli"; 48.
60 Müslim, "Musfıkat'; 91; Ebu Davlid, "Buyti"; 13.
61 Müslim, "Musakfıt'; 94, 95; Nesai, "Buyti"; 41; İbn Hazın, el-Muhal/a, VIII, 478.
62 Şafii, Ebu Abdillah Muhammed b. İdris, es-Sunenu'l-me'sure (nşr. Abdulmu'ti Emin
Kal'aci), Beyrut 1986, s. 269; Müslim, "Musfilcat'; 96.
63 İbn Hanbel, el-Musned, il, 21, 1 44; Müslim, "Musfilcat'; 97.
64 İbn Mace, "Ticarat'; 53; Ebu Davlid, "Buyti"; 18; Tirmizi, "Buyti"; 14; Nesai, "Buyti";
36.
65 İbn Ebi Şeybe, rv; 328.
44 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

Bu hadislere göre aynı cinsten iki şey farklı miktarlarda ve peşin olarak
değiştirildiği takdirde ribe'l-fadl gerçekleşir. İster eşit isterse farklı miktarlarda
olsun aynı cinsten iki şey veresiye takas edildiği takdirde ribe'n-nesie vuku
bulur. Cinsleri değişik bile olsa iki şeyin farklı miktarlarda ve fakat veresiye
değiştirilmesi durumunda yine ribe'n-nesie vukua gelir.

Ribe'n-nesie'nin haramlığı üzerinde birleşen alimler ribe'l-fadl'ın hükmü


ve muhtevası hususunda ihtilafa düşmüştür. Ulemanın büyük çoğunluğuna
göre haram olan ribe'l-fadl'ı, İbn Abbas ve İbn Ömer gibi bazı sahabilerin
tecviz ettiklerine dair rivayetler vardır. Ancak ribe'l-fadl'ı yasaklayan hadis­
leri duyan İbn Abbas ve İbn Ömer, daha önce savundukları 'Peşin olanda
riba yoktur; şeklindeki görüşlerinden vaz geçmişlerdir.66 Ribe'l-fadl'ı caiz
görenlerin dayandıkları "Riba ancak nesiededir (yani veresiye olandadır);'67
mealindeki Usame hadisine gelince; mensuh kabul edilmek veya te'vile gidil­
mek suretiyle karşı delil olmaktan çıkarılmıştır.68

b{). Riba Ya.1ağının TatbikiniJe Devktin Rolü


Riba yasağına ilişkin hüküm kesinlik kazanınca yürürlüğe konması ve
denetlenmesi söz konusu olmuştur. Öyle ki İslam sadece riba karşılığı ikrazı
'Allah'a savaş açmak' sayacak kadar sert ifadelerle yasaklamamış, bu yasağın
ölü bir hüküm haline gelmesini önleyen ve dinler tarihinde benzerine rastlan­
mayan ciddi tedbirler de almıştır.

Sakifli Amroğulları Mekkeli Mugireoğulları'na riba karşılığında borç


verirlerdi. Taif Muhasarası'nın ardından Müslüman olan Amroğulları'nın,
birikmiş riba alacaklarını istemeleri üzerine, İslam'ın bunu yasakladığını ileri
süren Mugireoğulları ödemeyi reddetmişti. Amroğulları'nın, haklarını alması
için müracaatta bulundukları Mekke valisi Attab durumu Hz. Peygamber'e
(�) bildirip nasıl hükmetmesi gerektiğini sormuştu. Bunun üzerine inen "Ey
iman edenler! Allah'tan sakımn ve ribadan arta kalanı terk edin, çünkü
oldunuz mümin. Böyle yapmazsanız bunun Allah'a ve Elçisi'ne karşı bir
harp olduğunu bilin. Eğer tövbe ederseniz ana paralanmz sizindir. Böy­
lece ne haksızlık etmiş, ne de haksızlığa uğramış olursunuz :' [el-Bakara,..

2:278-279] mealindeki ayetleri yazan Resı'.ilullah (�), bu hükme uyup faizden


• • • • •

66 Müslim, "Musakat'; 100; İbn Mace, "Ticarat'; 49; İbn Hazm, el-Muhallıl, VIII, 479, 500.
67 Buhari, "Buy(ı"; 79; Müslim, "Musakat'; 101- 104; İbn Mace, "Ticarat'; 49; Nesai,
"Buy(ı"; 50.
68 Te'vil şekilleri için bk. Nevevi, Ebu Zekeriyya Muhyiddin Yahya b. Şeref, el-Minhacfi
şerhi Sahihi Müslim, Kahire 1392/ 1972, XI, 24-25; Karaman, Günün Meseleleri, il, 197.
Piyasalar 45

vaz geçmedikleri takdirde onlara savaş açmasını emretmişti.69 Çünkü Sakif'in


bu tavrı Hz. Peygamber (�) ile yaptıkları anlaşmada geçen ve ribii almala­
rını yasaklayan maddeye aykırı idi. 7° Farklı bir rivayete göre Velid b. Mugire
Cahiliye devrinde Sakif kabilesine ribii karşılığı borç vermiş ve ölürken de
alacağını tahsil etmeleri için oğullarına vasiyette bulunmuştu. Ancak Taif
halkı Müslüman olunca Hz. Peygamber (;i!), Halid b. Velid' den riba alacakla­
rından vazgeçmelerini istemişti. 71

Resfilullah'ın (�) Necran Hıristiyanları ile yaptığı antlaşmanın metnin­


de geçen "Şayet onlar arasından herhangi biri ilerde riba muamelelerine
girerse, benim zimmetimden çıkacaktır;' şeklindeki madde,72 devletin,
aslen kendi dini hükümlerine bağlı kalmakta serbest kılınan zimmilerin faizli
işlemlerine dahi müsamaha enneyecek kadar sıkı tedbirler almak ve uygula­
maktaki kararlılığını göstermektedir. Tabii bu yasağın kendi aralarındaki mua­
meleler için söz konusu olduğuna şüphe yoktur. Çünkü riba, Müslümanlar'a
zaten haram kılınmıştı. Ebu Ubeyd'e göre, Allah'a ortak koşmak ve içki içmek
gibi daha büyük günahlar işleyen Necranlılar'a ribii yasağı getirilmesi, onlarla
ticari ilişkilere giren Müslümanlar'ın bu suça iştirak edebilecekleri endişesin­
dendir.73

Hecer Mecusileri ile de buna benzer bir antlaşma yapan74 Hz. Pey­
gamber (�) ülkenin her yanına gönderdiği genelgelere ribiiya ilişkin mad­
deler koymayı ihmal etmeyerek yasağın bütün ümmet tarafından bilinip
uygulanmasına özen gösteriyordu. Mesela Yemen meliklerinden Şurahbil b.
Abdi Kulfil'e gönderdiği genelgede diğer şeylerle beraber büyük günahların
en büyüklerinden (ekberu'l-kebair) addettiği ribiiyı yasaklamaktadır.75 Yine
• • • • •

69 Taberi, Cami', III, 66; Serahsi, Şemsuleimme Muhammed b. Ahmed b. Sehl, el-Mebsut,
Kahire 1324-31, XIV; 59; Hamidullah, Muhammed, el-Vesaiku's-siyasiyye, Beyrut
1407/1987, s. 286-287.
70 Taberi, Cami', III, 66; Kudame b. Ca'fer, Ebu'l-Ferec el-Bağdadi, Kitlıbu'l-Harac ve
sına'ati'l-kitlıbe (nşr. Muhammed Hüseyin ez-Zebidi), Bağdat 1981, s. 269; Serahsi,
el-Mebsut, xrv; 59; Harnidullah, el-Vesaik, s. 285-286.
71 İbn Habib, Muhammed b. Habib el-Bağdadi el-Haşimi, el-Munammak fi ahbllri
Kureyş (nşr. Hurşid Ahmed), Beyrut 1405/ 1985, s. 192, 203.
72 Ebu Yusuf, Ya'kıib b. İbrahim, Kitlıbu'l-Harac (nşr. K. Muhibbuddin el-Hatib), Beyrut
1979, s. 78; İbn Ehi Şeybe, rv; 448; Belazuri, Futü.h, s. 75, 76; Kudame, s. 272; Serahsi,
el-Mebsut, xrv; 58; Hamidullah, el-Vesaik, s. 176, 179; a.rnlf., İslô.m Peygamberi (trc.
Salih Tuğ), İstanbul 1400/1980, 1, 672.
73 Ebu Ubeyd, s. 184; İbn Zenceveyh, il, 452.
74 Serahsi, el-Mebsut, xrv; 58.
75 Hamidullah, el-Vesaik, s. 228.
46 Sosyal S ervet : İslam 'da Yönetim-Piyasa İlişkisi

Cuheyne kabilesi boylarına gönderdiği talimatta "Bir Müslüman'ın diğer


Müslüman'daki alacağının ancak ana parasının ödeneceği ve rehinde
rlbıinın batıl olduğu" belirtilmektedir.76 Bir başka rivayette Hz. Peygamber'in
riba yiyenlerle sulh (yani zimmet antlaşması) yapmadığı bildirilmektedir.77

Veda Haccı'nın umumi bir kongre özelliği taşıyan Arafat vakfesinde


sunduğu hutbede iktisadi konulara da değinen Resı1lullah (�), ülkenin her
tarafından gelip toplanan 100.000'i aşkın insana riba yasağını bizzat tekrar
duyuruyordu: "Dikkat edin! Cılhiliye ribasının tamamı kaldınlmıştır. Size
ancak ana paralarınız [ı almak için ruhsat] vardır:'78 "Cılhiliye ribası kal­
dırılmıştır ve ilk kaldırdığım riba bizim ribamız; Amcam Abbas b. Abdi'l­
Muttalib'in ribasıdır... :'79 Hz. Peygamber'in bazı yasakları daha sonra çeşitli
vesilelerle toplanan kalabalıklara, faydasına binaen tekrar tekrar hatırlattığı
bilinmektedir. Mesela H. 4. yılda konan içki ticareti yasağını80 Mekke'nin fethi
vesilesi ile yaptığı konuşmada yeniden vurgulamıştır.81 Bu nedenle riba yasa­
ğının Veda Hutbesi'nde dile getirilmesi, o günden itibaren kesinlik kazandığı
anlamına gelmemektedir. Resı'.Hullah'ın ribe'l-fadl ihtiva eden ticari muame­
leleri engellediğine dair bazı rivayetler yukarıda geçmişti.

Riba yasağının tatbiki hususunda Hulefa-yı Raşidin de çok kararlı dav­


ranmıştı. Hz. Ebu Bekir, Ebu Rafi' ile ı dirhem karşılığında 2 gümüş halhal
satmak üzere anlaşmıştı. Bedeli belirlemek için terazinin bir kefesine halhal­
ları, diğerine dirhemleri koymuştu. Dirhemlerin fazla olduğunu gören Ebu
Rafi' hakkını helal ettiğini söylemiş ancak Hz. Ebu Bekir' den şu cevabı almıştı:
"Sen hel3.l etsen bile Allah asıa etmez! Zira Resı'.Hullah'ı şöyle derken işitmiştim:
'Altınla altın ve gümüşle gümüş [değiştirilirken] aynı ağırlıkta olmalıdır.
Fazlalık veren de alan da ateştedir7'82 Şam' daki ordularının kumandanlarına
gönderdiği bir talimatta, riba diyarında bulunduklarına dikkat çekerek altın,

• • • • •

76 Hamidullah, el-Vesaik, s. 262.


77 İbn Ebi Şeybe, rv; 448.
78 Ebu Davı'.ıd, "Buyı'.ı"; 5.
79 Ebu Davı'.ıd, "Menasik'; 56; Cerrfil, Takıyyuddin Ebu Bekir b. Zeyd b. Ebi Bekir, el-Evail
(nşr. Adil el-Fureycat), Beyrut 1409/1988, s. 125; Hamidullah, el-Vesaik, s. 361, 363.
80 Abdurrezzak, VIII, 195; Buhar!, "Salat'; 73; Müslim, "Musakat'; 69, 70.
81 İbn Ebi Şeybe, rv; 473; İbn Hanbel, el-Musned, II, 203, 205; Buhar!, "Megazi'; 53;
"Buyı'.ı"; 1 12; Müslim, "Musakat'; 71; İbn Mace, "Ticarat: 1 1; Ebu Davı'.ıd, "Buyı'.ı"; 64;
Tirmizi, "Buyı'.ı"; 60; Nesai, "Buyı'.ı"; 93; "Fer"; 8.
82 Abdurrezzak, VIII, 1 24; Sehnun b. Abdisselam b. Said, el-Mudevvenetu'l-kubra,
Kahire 1324, III, 433; Şa'rani, Ebu Abdirrahman Abdulvehhab b. Ahmed, Keşfu'l­
gumme li-cemii'l-eimme, Beyrut 1988, II, 13- 14.
Piyasalar 47

gümüş ve yiyecek maddelerini kendi cinsleri ile farklı ağırlıklarda alıp satma­
malarını emretmişti.83

Özellikle Hz. Ömer'in bu konuda çok titizlik gösterdiği ve riba olur endi­
şesi ile on çeşit ticari muamelenin dokuzundan kaçındığı bildirilmektedir.84
Öyle ki geri ödemenin başka bir şehirde yapılması şartı ile verilen ayni borç­
lardan doğan nakliye masraflarını dahi riba saymıştır.85 Bu husustaki uygu­
lamalarına ilişkin bazı örnekler şunlardır: Muhtelif rivayetlerde Necranlılar'ı
yurtlarından sürmesinin gerekçeleri arasında Resfılullah ile yaptıkları zimmet
antlaşmasında yer alan riba yasağını çiğnemeleri gösterilmektedir.86 Bir defa­
sında Malik b. Evs, Talha b. Ubeydillah'a giderek elindeki 100 dinarı dirheme
çevirmek istemişti. Dinarları alan Talha, dirhemleri o sırada Gabe mevkiinde
olan hazininin dönüşünden sonra vereceğini bildirmişti. Olaya şahit olan Hz.
Ömer derhal müdahalede bulunarak Hz. Peygamber'in altı çeşit malın peşin
alınıp satılmasına ilişkin hadisini hatırlatmış ve akdi feshettirmişti.87

Klıfe hazinedarı Abdullah b. Mes'lıd beytülmfildeki rezervleri piyasa


fiyatları üzerinden yaptığı kambiyo işlemlerinde kullanır; değişik ağırlık ve
ayarlardaki dirhemleri, aralarında cins farklılığı bulunduğu ictihadı ile tart­
maksızın alıp satardı. Ancak durumu öğrenen Halife Ömer bunu yasaklayarak
dirhemler arasındaki takas işlemlerine, tartılarak eşit ağırlıkta olduklarının
belirlenmesi halinde izin vermişti.88 Şam valisi Muaviye b. Ebi Sufyan'ın altın
veya gümüşten mamul bir su kabını aynı cins sikkeden ağırlık bakımından
daha fazlası karşılığında sattığını haber alan Hz. Ömer bu tür muamelelerin

• • • • •

83 İbn Hacer, Şihabuddin Ahmed b. Muhammed el-Askalani, el-Metalibu'l-aliye


bi-zevaidi'l-mesanidi's-semaniye (nşr. Habiburrahman el-A'zami), Kuveyt 1393/1973,
1, 387; Hamidullah, el-Vesaik, s. 389.
84 İbn Ehi Şeybe, rv; 449; İbn Hazın, el-Muhallci, VIll, 477.
85 Muvatta', "Buy(ı"; 9 1 .
86 Ebu Ubeyd, s . 183, 184; İbn Sa'd, 1 , 358; İbn Zenceveyh, il, 450, 452; Belazuri, Futuh,
s, 91, 94, 223; Kudame, s. 273.
87 Muvatta', "Buy(ı"; 38; Şafii, es-Sunen, s. 267-268; Abdurrezzfık, VIll, 1 16; İbn Hanbel,
el-Musned, ı, 35, 45; Buhari, "Buy(ı"; 54, 76; İbn Mace, "Ticarar'; 50; İbn Hazın,
el-Muhallci, VIll, 364, 488; Hatib el-Bağdadi, Ebu Bekir Ahmed b. Ali b. Sabit, el-Esmai'l­
mubhemefi enbcii'l-muhkeme (tahric İ. Ali es-Seyyid), Kahire 1405/1985, s. 285-268;
İbn Ruşd, Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Ruşd el-Kurtubi, el-Mukaddimatu'l­
mumehhidat (nşr. Muhammed Hucci-Said Ahmed A'rab), Beyrut 1408/1988, il, 14.
88 İbn Ehi Şeybe, rv; 535; Belazuri, Futuh, s. 455; Beyhaki, es-Sunen, v, 282; Ebu Ya'la, s.
180; İbn Hazın, el-Muhallci, VIll, 499; Serahsi, el-Mebsut, xıv; 8; Suy(ıti, Ebu'l-Fadl
Celfiluddin Abdurrahman b. Ehi Bekir, el-Havi li'l-fetavi, Beyrut, ts. (Daru'l-Kitabi'l­
Arabi), 1, 140.
48 Sosyal Servet: İslam 'da Yönetim - P iyasa İ lişkisi

caiz olmadığını bildirmişti.89 Sasaniler'e karşı savaşan ordu kumandanları­


na gönderdiği talimatta gümüş süslemeli kılıçları dirhem karşılığında satın
almamalarını emretmişti.90 Hz. Ömer, Enes b. Mfilik'e üzerinde çok fazla işçilik
olan (altın yahut gümüşten mamul) bir kap getirerek kendi adına satmasını
istemişti. Pazara çıkardığı kaba ağırlığını aşan bedeller teklif edildiğini gören
Enes durumu kendisine danıştığında fazlalığın riba olacağı cevabını almıştı.91
Valilerinden Ebu Musa el-Eş'ari'ye gönderdiği bir talimatta aralarında cins bir­
liği bulunan iki malın, peşin dahi olsa, farklı miktarlarla değiştirilemeyeceğini
bildirmişti.92 Altından mamul bir kabı dinar karşılığında yarı fiyatına satın aldı­
ğını bildiren Enes b. Malik'e, onu derhal beytülmfile iade ederek ana parasını
geri alması emrini verdikten sonra, altın ve gümüşün hemcinsleri ile ancak eşit
ağırlıkta olmaları halinde değiştirilebileceğini söylemişti.93 Burılardan başka
dinar yahut dirhemin kendi cinsleri ile alım satımlarında peşin ve ağırlıkça
denk olmaları gerektiğine dair hutbeler verrnişti.94 Ayrıca denetimleri sırasın­
da karşılaştığı tüccara "Bizim pazarlarımızda ilgili hükümleri bilmeyen ticaret
yapamaz. Aksi takdirde ister istemez faiz yer!" şeklinde uyarılarda bulunduğu
bildirilmektedir.95 "Bizim pazarımızda acemler ticaret yapamaz. Çünkü onlar
ilgili dini hükümleri bilmiyorlar ve ölçü ile tartıyı doğru yapmıyorlar;' tarzında
emirler verdiği gibi aksi davranışta bulunan satıcıların belirlenerek ticaretten
el çekmelerini sağlayacak zabıtalar görevlendirdiği de rivayetler arasındadır.96
• • • • •

89 Muvatta', "Buylı"; 33; Şafii, es-Sunen, s. 266-267; Beyhaki, es-Sunen, V. 280.


90 İbn Ebi Şeybe, IY, 285; VII, 317; Sehnun, III, 415; İbn Hazm, el-MuhaUa, VIII, 499.
91 Ebu Yusuf, Ya'kub b. İbrahim, Kitlibu'l-Asar (nşr. Ebu'l-Vefü), Kahire 1355, s. 183.
92 İbn Hazm, el-Muhallli, VIII, 484.
93 Bahşel, Ebu'l-Hasan Eslem b. Sehl b. Eslem, Tarihu Vasıt (nşr. Corcis Awad), Beyrut
1986, s. 62.
94 İbn Ebi Şeybe, IY, 449, İbn Hazm, el-Muhallli, VIII, 477, 489, 513, 520.
95 İbn Ebi Şeybe, V, 15; Tirmizi, "Vitr'; 21; Ebu Bekir el-Hallal, Ahmed b. Muhammed b.
Harun, el-Hass ale't-ticare ve's-sınaa ve'l-amel, Riyad 1987, s. 62; Ebu Talib el-Mekki,
Kutu'l-kulUbfi muameleti'l-mahbUb ve vasfi tariki'l-murid illi makdmi't-tevhid, Kahire
1310, I, 129; Gazzali, İhya', ll, 82; Şeyzeri, Abdurrahman b. Nasr, Nihdyetu'r-rutbefi
talebi'l-hisbe (nşr. Seyyid el-Baz el-Arini), Kahire 1365/1946, s. 61; İbn Abdirrauf,
Ahmed b. Abdillah, Risale fi adabi'l-hisbe ve'l-muhtesib (Sellis resail Endelusiyye fi
adabi'l-hisbe ve'l-muhtesib içinde, nşr. Levi-Provençal), Kahire 1955 s. 84; İbnu'l­
..

Uhuwe, Muhammed b. Muhammed b. Ahmed el-Kureşi, Mealimu'l-kurbe fi


ahkami'l-hisbe (nşr. Reuben Levy), Cambridge 1937-38, s. 131; İbnu'l-Hac el-Abderi,
Ebu Abdillah Muhammed b. Muhammed, el-Medhal, Kahire 1401/1981, I, 157; Şa'rani,
II, 7; Muttaki el-Hindi, Alauddin Ali b. Husamuddin, Kenzu'l-ummalfisuneni'l-akval
ve'l-ef'ıll (nşr. Bekri Hayyani-Safvetu's-Seka), Beyrut 1405/1985, IY, 125.
96 Muvatta' (Şeybani rivayeti), s. 283; İbn Ruşd, el-Mukaddimat, III, 7; a.mlf., el-Beyan,
IX, 363; Kettani, II, 258.
Piyasalar 49

Hz. Ali'nin ise tüccara "Kim ilgili hükümleri bilmeden ticaretle uğraşırsa
muhakkak ribaya bulaşır;' şeklinde benzer uyarılarda bulunduğu kayde­
dilmektedir.97 Faizcilikten gelir sağlayan birisinin servetini yakması,98 riba
yasağının tatbiki hususunda Hz. Ömer kadar kararlı olduğunu göstermek­
tedir. Buna karşılık üzerinde altın işlemeler bulunan ipekli bir elbiseyi Amr
b. Hureys'e veresiye sattığına dair rivayetten,99 bu tür muamelelerde malın
süslerine değil kendisine itibar ettiği anlaşılmaktadır. Gümüşle karışık altın
kapların gümüş karşılığında satılmasını cfüz gördüğüne dair bilgi, malın aslı­
na göre hüküm verdiği yönündeki tesbiti doğrulamaktadır. 100

Ne var ki daha önce belirtildiği üzere o dönemde hızla gelişen fetihlerle


birlikte sahabenin gelir düzeyi ve refah seviyesi artmış, ancak bu arada fiyat­
larda kayda değer yükselmeler gözlenmiş, tedavüldeki miktarların artışı para­
nın değerini düşürmüştü. Her şeye rağmen karşılık beklemeksizin çok büyük
meblağlara varabilen borç ilişkilerine girdikleri, hatta ihtiyaç halinde ala­
caklarını vadesinden önce tahsil edebilmek için % SO'lere varan indirimlere
dahi gitmeye rıza gösterdikleri101 saptanan bazı ilk dönem Müslümanları'nın
zaman içinde riba yasağını delmek amacı ile kanuna karşı hileler geliştirme­
ye başladıklarına dair münferit örneklere rastlanmaktadır. Mesela Zeyd b.
Erkam bir kadına atası çıktığında ödenmek üzere veresiye 800 dirheme sat­
tığı cariyeyi 600 dirhem peşinle geri almıştı. 102 Nakdi atalar yıllık ödendiğine
göre vadenin en çok bir sene olabileceği düşünülürse asgari % 33'lük fark söz
konusudur. Benzer uygulamayı Amr b. Osman b. Affan'ın yaptığı da rivayet
edilmektedir. 103 Muayyen bedel karşılığında borç bulmak için geliştirilen bir
başka yol da ileriki tarihte çıkacak olan atanın satılmasıdır. Ata senetlerinin

• • • • •

97 Şerif er-Radi, Ebu'l-Hasan Muhammed b. Hasan, Nehcu'l-belil.ga (nşr. Subhi es-Salih),


Kum 1387, s. 555.
98 Utruş, Hasan b. Ali, Kitlıbu'l-İhtisab (Studies in Arabian History and Civilization
içinde, nşr. R. B. Serjeant), Landon 1981, bl. VII, s. 23-24.
99 İbn Hazın, el-Muhal/il, VIII, 501 .
100 İbn Ebi Şeybe, ıv; 285-286.
101 Mesela bk. Ebu Yusuf, el-Asar, s. 185- 186; İbn Abdilhakem, Ebu'l-Kasım Abdur­
rahman b. Abdillah b. Abdilhakem, Futuhu Mısr ve ahbıiruha (nşr. Charles C.
Torrey), New Haven 1922, s. 266. Negatif faiz ihtiva eden bu tip muameleler de kon­
vansiyonel ekonomi biliminde genellikle riba çerçevesine sokulmaktadır.
102 Ebu Yusuf, el-Asar, s. 186; İbn Hazın, el-Muhal/il, VIll, 445-446; Şa'rani, il, 14.
103 Ebu'l-Ferec el-İsfahani, Ali b. Hüseyin b. Muhammed, Kitabu'l-Egani, Kahire
1927, XIV, 223; Suy(ıti, Ebu'l-Fadl Celaluddin Abdurrahman b. Ebi Bekir, el-Vesait
fi musamereti'l-evail (nşr. Ebu Hacer Muhammed Zağlul), Beyrut 1406/ 1986,
s. 44.
50 Sosyal Servet : İslam 'da Yönetim- Piyasa İ lişkisi

nakit karşılığında kırdırılmasını caiz görmeyen Kadı Şureyh ve İbrahim


en-Nehai gibi bazı hukukçuların çözüm yolu olarak malla mübadeleyi öner­
dikleri görülmektedir. ıo4

Hulefü-yı Raşidin devrinden sonra başvurulan ilginç hilelerden birisi


Mısır papirüslerindeki kayıtlardan öğrenilmektedir: H. 67 yılında Esved b. Adi
bir Rum'a verdiği 50 dinar borç karşılığında adamın oğlunu 20 dinar ücretle
(süre belli değil) kendisine kiralamasını şart koşmuştu. Vade dolunca Rum
30 dinar tevdi etmiş ve oğlunun ücreti olan 20 dinar borç hesabından düşül­
müştü. 105

Daha sonraki dönemlerde İpek Yolu, Baharat Yolu gibi uluslararası tica­
ret yollarına hakim olan Müslümanlar çok büyük hacimlerdeki uluslararası
mal ve para sevkiyatını mümkün mertebe risksiz elverişli usullerle gerçek­
leştirmek zorunda kalmışlardı. Bunun sağlanabilmesi için sermayenin belli
ellerde toplanması gerekiyordu. Riba yasak olduğuna göre kanuna karşı hile
yöntemleri aranarak görünüşte ticaret sayılan bazı muamelelerle kredi temini
yollarına gidildi. Ancak iktisadi baskı arttıkça devlet bu tür muamelelerde
alınan fazlalık oranlarına tavan koymakla yetindi. Hayır maksadı ile kurulmuş
para vakıfları dahi muamele-yi şer'iyye yöntemiyle verdikleri borçlar için belli
oranlarda fazlalık tahsil etmeye başlamışlardı.

Bu tarihi gerçekler göz önüne alındığında, çok büyük hacimli serma­


yelerin belli merkezlerde toplanarak verimli şekilde işletilmesi için uygun
çareler üretilmelidir. Aksi takdirde iktisadi yapı kendi kurallarını koymakta ve
uygulamaktadır. Asr-ı saactet'te bu işlevi gören bazı kurumlar geliştirilmeye
çalışılmıştır:

c. Finans Kurumları

ca. Kama Finan.J Kurumu = Beytülmal


Asr-ı saadet'te bugünkü merkez bankası veya hazineninkine benzer
işlevler gördüğü anlaşılan beytülmal devlet başkanının yetki ve sorumlulu­
ğunda iç borçlanmaya gidiyor yahut özel şahıslara çeşitli tüketim, yatırım ve
ticaret kredileri açıyordu.
• • • • •

104 İbn Ehi Şeybe, IV, 465; Veki: Muhammed b. Halef, Ahbıiru'l-kudat, Beyrut, ts.
(Alemu'l-kutub), II, 246, 258, 286, 312.
105 Ahbadi, Mustafa Abdulhamid, "Mevkiu Nistan fi dav'i'l-vesfüki'l-berdiyye kubeyle'l­
İslam ve hilale nısfı'l-karni'l-evvel mine'l-hukmi'l-Arabi'; el-Ceziretu'l-Arabiyye fi
asri'r-Resul ve Hulefai'r-rıişidin, Riyad 14 10/1989, III/2, 220.
P iyasalar ___Ql

ı. İç Borçlanma. Hz. Peygamber'in savaş masraflarını karşılamak için


büyük sermaye sahiplerinden beytülmfil adına faizsiz borçlar aldığı bilinmek­
tedir. 106 Mesela amcası Abbas'tan sonraki yılın zekanna mahsuben beytülmfil
adına borç almıştır. 107

11. Kredi Verme. Kaynaklarda beytülmalin ihtiyaç sahiplerine çeşitli kre­


diler verdiğine dair bazı örneklere rastlanmaktadır. Mesela Ebı'.'ı Yusuf, Halife
Ebı'.'ı Bekir'in beytülmalden 7000 dirhem (tüketim kredisi) aldığını ve terike­
sinden ödenmesini vasiyet ettiğini bildirmektedir. 108

Halife Ömer zaman zaman beytülmalden kredi talebinde bulunurdu.


Şehid edildiği zaman ödemekle mükellef olduğu kredilerin toplamı 80.000
109
veya 86.000 dirheme ulaşmıştı. Ölüm döşeğinde iken oğlu Abdullah'a
söz konusu borcunu terikesinden, yetmediği takdirde Beni Adi ve Kureyş
kabilelerinden yardım isteyerek ödemesini vasiyet etmişti. Hz. Ömer'in
defninden sonraki ilk Cuma namazının ardından yeni halife Osman'a

• • • • •

106 Kaynaklara göre bunlar Abdullah b. Ebi Rebia'dan 30.000 veya 40.000 dirhem,
Huveytib b. Abdiluzza'dan 40.000 dirhem ve Safvan b. Umeyye'den 50.000 dirhem
şeklindedir; bk. Vakıdi, Ebu Abdillah Muhammed b. Ömer, Kitabu'l-Megazi (nşr. M.
Jones), London 1965-66, il, 863; İbn Hanbel, el-Musned, ıv; 36; Belazuri, Ebu'l-Abbas
Ahmed b. Yahya, Ensabu'l-eşriif(nşr. Muhammed Hamidullah), Kahire 1959, 1, 363;
İbnu'l-Esir, Ebu'l-Hasan Ali b. Ebi'l-Kerem Muhammed b. Muhammed eş-Şeybani,
Usdu'l-gabefi ma'rifeti's-sahilbe (nşr. M. İbrahim el-Benna ve dğr.), Kahire 1390-
93/1970-73, il, 76; III, 233.
107 İbn Sa'd, ıv; 26; İbn Asakir, Ebu'l-Kasım Ali b. Hasan b. Asakir, Tarihu Medineti
Dımaşk: Ubade b. Evfa-Abdulltih b. Suveyb (nşr. Şukri Faysal ve dğr.), Dımaşk
1402/1982, s. 141, 142; Zehebi, Siyer, il, 90.
108 Ebu Yusuf, el-Asar, s. 204. Diğer kaynakların açıkça kaydettiği üzere Ebu Bekir'in
hilafet müddeti boyunca beytülmfilden aldığı maaş yaklaşık bu meblağa erişmiş
olup sırf dini hassasiyetine binaen öldükten sonra terikesinden kesilerek geri öden­
mesini istemiştir. Ebu Yusuf bunu bir çeşit borç kabul ediyor olmalıdır. Ayrıca bk.
İbn Sa'd, III, 193; İbn Manzill, Muhtasar, XIll, 124.
109 Buhari, "Fezailu'l-ashab'; 8; Ya'kll bi, Ahmed b. Ebi Ya'kub b. Ca'fer, et-Tarih (nşr.
M. Th. Houtsma), Leiden 1883, il, 159; İbnu'l-Cevzi, Ebu'l-Ferec Abdurrahman b.
Ali b. Muhammed, Mentikıbu emiri'l-mu'minin Ömer b. el-Hattab (nşr. Z. İbrahim
el-Karfıt), Beyrut 1407 / 1987, s. 2 19; İbn Manzur, Muhtasar, XIX, 39; Zehebi, Tarih,
s. 279; SuyCıti, Ebu '1-Fadl Celfiluddin Abdurrahman b. Ebi Bekir, Tarihu 'l-hulefa' (nşr.
M. Muhyiddin Abdulhamid), Kahire 1389/1969, s. 135. Turtfışi ise İmam Mfilik'in
beytülmale 80.000 dirhem borçlu olarak öldüğüne dair rivayeti Hz. Ömer'e aulmış
bir iftira şeklinde değerlendirerek inkar ettiğini bildirmektedir; bk. Turtuşi, Ebu
Bekir Muhammed b. Velid b. Muhammed, Siracu'l-muluk (Gazzali, et-Tibru'l­
mesbUkfi nesaihi'l-mulUk ile birlikte), Kahire 1 306, s. 106.
52 Sosyal Servet: İslim 'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

şahitler huzurunda ödemede bulunan Abdullah babasının borç hesabını


kapatmıştı. 110

Halife Osman'ın çektiği kredilerin miktarı çok daha büyük boyutlara ulaş­
mıştı. Belazuri'ye göre beytülmalden 100.000 dirhemlik kredi alan halifenin
adına Abdullah b. Erkam tarafından borç senedi düzenlenerek Ali b. Ehi Talib,
Zubeyr b. Avvfun, Sa'd b. Ehi Vakkas ve Abdullah b. Ömer şahit gösterilmişti.
Söz konusu kredi vadesi dolunca geri ödenmişti. 111 Diğer rivayete göre hali­
fenin borçlarının toplamı 500.000 dirheme ulaşmıştı. 112 Hz. Osman Cfilıiliye
devrindeki iş ortağı Rebia b. Haris'e 100.000 dirhem beytülmfil kredisi açmış­
tı. 113 Beytülmal imkanlarını akrabalarının hizmetine sunmakla suçlanınca
onlara açtığı tüm kredilerin kendi hesabına borç kaydedilmesini ve ayrıca
ödeme kolaylığı gösterilmesini istemişti. 114 Devraldığı borçlar arasında Abdul­
lah b. Halid b. Esid'e verdiği 300.000 veya 400.000 dirhemlik beytülmal kredisi
de vardı. 115 Hz. Osman 'ın valilerinden Velid de beytülmalden borç alanlar ara­
sında idi.116 Vali Sa'd b. Ehi Vakkas, hazinedarlığını Abdullah b. Mes' ud'un yap­
tığı Kufe beytülmalinden kredi çekmiş ancak vade dolunca ödeme güçlüğüne
düşmüştü. 117 Yine İsmail (?) isimli birisi Küfe beytülmalinden kredi almıştı. 118

Hulefü-yı Raşidin devrinde erkeklerin yanı sıra kadınların da beytülmfil


kredilerinden faydalandığı görülmektedir. Mesela Halife Ömer'e başvuran
Hind bt. Utbe 4000 dirhemlik ticari kredi almayı başarmıştı. 119

Kredilerin teslimi ve geri ödemelerin takibi işinden beytülmfil emini­


nin (hazinedar) sorumlu olduğu anlaşılmaktadır. Kaynakların verdiği bil­
giye göre Halife Ömer sıkıntıya düştüğü zaman beytülmfil eminine giderek
• • • • •

110 İbn Sa'd, 111, 358.


111 Belazuri, Ensab, V. 58.
1 12 Belazuri, Ensab, V. 88.
1 13 İbn Kuteybe, Abdullah b. Muslim b. Kuteybe ed-Dineveri, el-Maarif(nşr. M. İsmail
es-Savi), Kahire 1353/ 1935, s. 56; Belazuri, Ensab, v; 39 (a.mlf., Futuh, s. 354'te ise
Abbas b. Rebia b. Haris olarak geçmektedir).
1 14 Belazuri, Ensab, v; 63.
1 15 İbn Kuteybe, el-Maarif. s. 84; Muhibbuddin, er-Riyad, 111, 9 1 ; Diyarbekri, Kadi
Hüseyin b. Muhammed b. Hasan, Tarihu'l-hami.s, Kahire 1283, II, 267-268. Bu
rakam 50.000 (dinar ?) olarak da kaydedilmektedir, bk. İbnu't-Tıktaka, s. 97, 98.
1 16 Belazuri, Ensab, v; 30-31 .
1 17 Taberi, Tarih, ıv; 251 -252; Zehebi, Siyer, I , 1 14; İbn Kesir, Ebu'l-Fida' İsmail b. Ömer,
el-Bidaye ve'n-nihaye, Kahire 1351 -58/ 1932-39, VII, 1 5 1 ; Heysemi, Ebu'l-Hasan
Nuruddin, Mecmau'z-zevaid ve menbau'l-fevaid, Beyrut 1967, IX, 154.
1 18 Zehebi, Siyer, 1, 1 15.
119 Taberi, Tarih, ıv; 221; İbnu'l-Esir, el-Kamil, 111, 62; Zehebi, Tarih, s. 299.
Piyasalar 53

tüketim kredisi alır ancak hazan vade dolduğu halde geri ödeme zorluğu çek­
tiği olurdu. Böyle durumlarda beytülmal emini tarafından kendisine yönel­
tilen ödeme talebine karşılık atası çıktığı zaman borcunu kapatmak üzere ek
süre isterdi. 120 Aldığı krediyi vadesinde ödeyemeyen Hz. Osman'ın valilerin­
den Velid'e beytülmfil emini İbn Mes'ud tarafından protesto çekilmişti. Ancak
Velid'in şikayeti üzerine Halife Osman tarafından yetkilerini aştığı hususunda
uyarılan İbn Mes'ud derhal istifa etmişti. 121

ııı. Takas (Kliring). Bu dönemde beytülmalin takas faaliyetlerinde


bulunduğu söylenebilir. Şehirlerarası ticaretle uğraşan tüccarın bir bölgenin
beytülmalinden aldıkları ticari krediyi diğer şubelere ödedikleri anlaşılmak­
tadır. Maalesef bu hususta kaynaklarda rastlanabilen tek örnek 'Müsadere'
kısmında zikredileceği üzere Basra valisi Ebu Musa el-Eş'ari tarafından Hz.
Ömer'in oğulları Abdullah ve Ubeydullah'a açılan krediye dairdir.

ıv. Kambiyo. Asr-ı safidet'te beytülmfilin kambiyo işlemleri yaptığını göste­


ren örneklere rastlanmaktadır. Mesela, Kıife hazinedarı Abdullah b. Mes'ud'un
beytülmfil rezervleri üzerinden yaptığı kambiyo işlemleri yukarıda geçmişti.

cb. Özel Finatıt1 Kurumları = Tüccar ve Sarraflar


Kaynaklar Asr-ı saadet'te bankerliği meslek edinmiş kişilerin varlığından
bahsetmemekte ancak özellikle büyük sermayedarların özel ve tüzel kişilerle
kredi ilişkilerine girdiklerini bildirmektedir. Devrin imkanları nisbetinde
çeşitli para-kredi işlemleri yapan bu sermayedarların özvarlıkları ve işlem
hacimlerine dair net bilgiler bulunmamakla birlikte faaliyetlerinden bazıları
şu başlıklar altında incelenebilir:

ı. Mevduat Toplama. Kaynakların verdiği bilgiler büyük sermayedarlar­


dan Zubeyr'in faizsiz mevduat topladığını göstermektedir. Öldüğü zaman söz
konusu mevduatın da içinde bulunduğu borçlarının miktarı 2.200.000 dir­
hem gibi büyük bir yekıin tutuyordu. 122 Mekanizma şöyle işliyordu: Ellerinde
ihtiyaç fazlası nakit bulunanlar getirip emanete bırakmak istiyorlar, ancak o
hepsini borç olarak kabul ediyordu. 123
• • • • •

120 İbn Sa'd, III, 276; Taberi, Tarih, rv; 208; İbnu'l-Cevzi, Menakıb, s. 102; İbn Manzur,
Muhtasar, XIX, 8; Suy(ıti, Tarih, s. 129.
1 2 1 Belazuri, Ensab, v, 30-31.
122 İbn Sa'd, III, 109; Buhari, "Humus'; 13; Muhibbuddin, er-Riyıld, rv; 290; Zehebi, Siyer,
ı, 66; İbn Kesir, el-Bidaye, VII, 250; İbnu'l-İmad, Ebu'l-Felah Abdulhay, Şezeratu'z­
zehebfi ahbılri men zeheb, Kahire 1350-51, I, 43.
123 İbn Ebi Şeybe, VII, 543; İbn Sa'd, III, 108; Buhari, "Humus'; 13; Ebu Nuaym, ı, 9 1 ;
Muhibbuddin, er-Riyad, rv; 289-290; Zehebi, Siyer, 1, 66.
_M Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- Piyasa İ l i şkisi

İslam hukukuna göre emanetçi: a) Emanetten mudinin nzası bulun­


maksızın faydalanamaz; b) Emaneti kusuru olmaksızın zayi ederse tazminle
mükellef tutulamaz. Bu hükümler göz önüne alındığı zaman Zubeyr'in mev­
zubahis ilişkide hem kendisinin hem de mudinin çıkarını gözettiği düşünü­
lebilir. Çünkü borç olarak kabul ettiği emanetler üzerinde mudinin nzasını
aramaksızın dilediği gibi tasarruf hakkına kavuşacağı gibi tazmin mükellefi­
yetini yüklenmek suretiyle verdiği güven sayesinde toplayacağı nakit miktarı
çok daha büyük boyutlara ulaşabilecekti. Kaynaklarda onun kendisine tevdi
edilen emanetleri borç saymasının gerekçesi 'zayi olmaları endişesi' ile
açıklanmaktadır. 124 Halbuki hukuk, kusuru bulunmadığı halde zayi olan ema­
netleri tazmin etmek isteyen kişiye engelleyici bir hüküm getirmemektedir.
O nedenle sadece bu endişe yüzünden başka yöntem arayışı içine girilmesi
anlamlı gözükmemektedir. Öldüğü zaman Zubeyr'in Abdullah b. Ca'fer b. Ehi
Talib'e 400.000 125 veya 1.000.000,126 Said b. As'a ise 100.000 dirhem127 borcu
bulunduğuna dair bilgiler, toplanan mevduatın hacmini göstermesi açısın­
dan önemlidir. Yani mudiler arasında büyük hesap sahiplerinin de yer aldığı
anlaşılmaktadır.

Genellikle büyük sermayedarların muhasebe kayıtlarını tutup para-kredi


işlemlerine bakan hazin veya kayyim adlı özel görevlilerin varlığı sermaye
ve muamele hacmini göstermesi açısından önemlidir. Mesela, Osman b.
Affan, 128 Talha b. Ubeydillah, 129 Said b. As, 130 Abdullah b. Abbas, 131 Ubeydullah

• • • • •

124 İbn Ebi Şeybe, VII, 543; İbn Sa'd, 111, 108; Buhari, "Humus'; 13; Zehebi, Siyer, I, 66.
125 Buhari, "Humus'; 13; Muhibbuddin, er-Riyad, ıv, 290.
126 Zehebi, Siyer, III, 460.
127 Belazuri, Ensab, IVB 1 3 1 .
,

128 İbn Sa'd, III, 76; Ya'kubi, Ahmed b. Ebi Ya'kub b . Ca'fer, Muşakeletu'n-nas
li-zamanihim (nşr. William C. Millward), Beyrut 1 980, s. 13; Mes'udi, Ebu'l-Hasan
Afi b. Hüseyin b. Afi, Murücu'z-zeheb ve meadinu'l-cevher (nşr. M. Muhyiddin
Abdulhamid), Kahire 1367 / 1 948, il, 341; İbn Asa.kir, Ebu'l-Kasım Afi b. Hasan b.
Asakir, Tô.rihu Medineti Dımaşk: Osman b. Affan (nşr. Sekine eş-Şihabi), Dımaşk
1404/ 1984, s. 454; Kettani, ın, 201 .
129 İbn Sa'd, 111, 222; Fesevi, Ebu Yusuf Ya'kı'.ıb b . Sufyan, Kitô.bu'l-Ma'rife ve't-tô.rih
(nşr. Ekrem Diya' el-Ömeri), Medine 1410, ı, 458; Taberani, Ebu'l-Kasım Süleyman
b. Ahmed b. Eyyı'.ıb, el-Mu'cemu'l-kebir (nşr. H. Abdulmecid es-Selefi), Beyrut, ts.
(Daru ihyai't-turasi'l-Arabi), ı, l l2; İbn Manzı'.ır, Muhtasar, xı, 201; Zehebi, Tarih, s.
528; a.mlf., Siyer, 1, 32; Heysemi, IX, 148.
130 Belazuri, Ensab, IVB 132; İbn Manzur, Muhtasar, IX, 314
,

131 İbşihi, Şihabuddin b. Muhammed, el-Mustatraffi kullifennin mustazraf (nşr. M.


Muhammed Kumeyha), Beyrut 1403/1983, 1, 349.
Piyasalar 55

b. Abbas, 132 Abdullah b. Ômer133 ve Abdullah b. Ca'fer134 gibi servet sahibi


sahabilerin hazinleri vardı.

ıı. Kredi Verme. Sermayedarların beytülma!e açtıkları krediler yukarıda


zikredilmişti. Ayrıca özel kişilere de kredi verdiklerini gösteren örneklerden
bazıları şunlardır: Reslıl-i Ekrem, kendisinden yardım dileyen Uyeyne b. Hısn
ile Akra' b. Habis adına, istedikleri şeyi kendi bölgelerinin zekat gelirlerinden
tahsis eden mühürlü birer ödeme emri (kitab) düzenletmiştir.135 Kays b. Sa'd
b. Ubade el-Ensari bir arazisini 90.000 (dirhem)e satmış ve Medine sokakla­
rında tellal bağırtarak borç almak isteyenlerin evine gelmelerini ilan etmişti.
Sonunda parasının 40.000 yahut 50.000 (dirhem)lik kısmını borç senedi (sak)
karşılığı dağıtmıştı. 136 Ya'la b. Umeyye, öldüğü zaman geriye pek çok alacak
bırakrnıştı. 137 Akil b. Ebi Talib'in 40.000 dirhem borcu vardı. 138 Said b. As'ın,
senedlerle (sak) belgelenmiş 70.000-90.000 dinarlık borcu olup oğlu Amr
el-Eşdak ödemeyi üstlenerek tüm saklan toplamıştı. 139 Ubeydullah b. Abbas,
iflasa sürüklenen Medineli bir sarrafın 9000 dinar tutarındaki borç senedleri­
nin (sak) tamamını ödemişti.140 Abdurrahman b. Avf'ın Medine halkının üçte
birine borç verip, diğer üçte birinin borcunu ödediğine dair rivayet141 açılan
faizsiz kredilerin hacimlerini ve borç ilişkilerinin boyutlarını göstermesi açı­
sından çok ilginçtir. Ayrıca Ek 3'te sahabenin servetlerine dair verilen bazı

• • • • •

132 İbn Manzur, Muhtasar, xv; 328.


133 İbn Hazın, el-Muhatta, VIll, 504.
134 İbnAsakir, Ebu'l-Kas1m Ali b. Hasan b. Asilir, Tarihu Medineti Dımaşk: Abdullah b.
Cabir-Abdullith b. Zeyd (nşr. Şukri Faysal ve dğr.), D1maşk 1402/1981, s. 45, 49.
135 Ebu DavCıd, "Zekat'; 24.
136 Hatib el-Bağdadi, Ebu Bekir Ahmed b. Ali b. Sabit, Tarihu Bağdıld (Medineti's-selitm),
Beyrut, ts. (Daru'l-Fikr), 1, 78. Farsça'da "muahede, tasdikname" manasındaki çek
kelimesi Arapça'ya sak (çoğ. sıkılk, sukuk ve asukk) şeklinde geçmiş olup en geniş
sözlük anlamıyla "yazılı belge, resmi tutanak" demektir. Dolayısıyla çeşitli muamele,
ikrar ve edimleri yazılı olarak belgeleyen istihkak senedi, ödeme emri, çek, borç ve
icare senedi, temlikname, ibraname, keffiletname, vekaletname, rehin ve emanet
makbuzu, tayin menşuru, eda tezkiresi, mahzar gibi çeşitli resmi veya kıymetli evrak
sak olarak adlandırılmaktadır. Kelimenin Asr-ı saadet'te çek, borç senedi, ödeme
emri, istihkak belgesi ya da karne anlamlarında kullanıldığı tesbit edilmiştir.
137 Mes'udi, il, 343.
138 İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, ıv; 65.
139 Belazuri, Ensab, IVB, 132-1 33; İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, il, 393; İbn Manzur,
Muhtasar, IX, 315; Zehebi, Siyer, III, 448.
140 İbn Habib el-Bağdadi, Muhammed b. Habib el-Haşimi, el-Muhabbar (nşr. ilse
Lichtenstadter), Haydarabad 1361/1942, s. 146; a.mlf., el-Munammak, s. 374.
141 Muhibbuddin, er-Riyad, ıv; 312.
__M Sosyal Servet: İslii.m'da Yönetim- Piyasa İ lişkisi

örnekler de bu hususu aydınlatmaya yardımcı olmaktadır. Sakler ilk defa Hz.


ômer'in hilafeti döneminde tarihlenmiş, kendisine yıl belirtilmeden şaban
ayına vadelenmiş bir çekten kaynaklanan bir dava getirilince hicri takvim
uygulamasına başlanmıştır. 142 Resmi saklerin onun devrinde mühürlendiği
anlaşılmaktadır. Nitekim Ma'n b. Zfıide isimli bir kişi hilafet mührünü taklit
edip sahte belge (kitab) düzenleyerek Kufe haraç dairesinden para çekince
Halife Ömer tarafından celde ve hapis cezasına çarptırılmıştır. ı43

ıu. Para Havaleleri. Sermayedarların diğer bir işlevinin süftece ı44 (poli­
çe) adı verilen evraklar düzenleyerek para havaleleri yapmak olduğu anlaşıl­
maktadır. Düzenledikleri süfteceler ve yaptıkları para havaleleri ile şehirler
ve hatta milletlerarası mal-para tedavülüne katkıda bulundukları asla inkar
edilemez. Sağladıkları faydalardan biri işlemleri kolaylaştırmak, diğeri ise
nakit transferinde karşılaşılması mümkün riskleri ortadan kaldırmaktır. ı45

• • • • •

142 Tirmizi, Ebu İsa Muhammed b. İsa, Nevadiru'l-usul (nşr. Abdurrahman Umeyre),
Beyrut 1992, ı, 247; İbn Kesir, el-Bidaye, ili, 206; VII, 73.
143 Belazuri, Fütuh, s. 448-449; Kudame, s. 56-57; İbn Hacer, el-İsabe (Bicavi), VI, 369.
144 Seftece ve siftece şeklinde de söylenen Arapça süftece kelimesinin (çoğ. sefatic ve
süftecat) Farsça (sefte: muhkem, pekiştirilmiş + çiz: şey) asıllı olduğu ileri sürülmek­
tedir. Alacağın yazılı belgeyle sağlama bağlanmasından dolayı bu adla anılmıştır.
Borçlunun alacaklısına, muayyen miktarda parayı borçlanılan yerin dışındaki belli
bir yerde bizzat ödeme taahhüdünü veya oradaki muhatabı olan üçüncü kişiye (ona­
ğına, acentesine, naibine, vekiline, borçlusuna) kayıtsız şansız ödeme emrini içeren
bir tür poliçe veya kıymetli evraka yahut işlemin kendisine teknik anlamda süftece
denir. Genellikle başka bir şehre giden tacirin / yolcunun taşıma risk, zorluk veya
giderlerinden kunulmak için başvurduğu bir işlemdir (uygulamada aynı şehirdeki
birisine hitaben de süftece düzenlenebildiği görülmektedir). Tarifinden de anlaşıl­
dığı üzere temsil ettiği hakkın türü açısından esasen para senetlerinden sayılan süf­
tecenin bir çeşit emtia senedi olarak düzenlenebileceği görüşünü benimseyenler de
vardır. Süftece daha ziyade ve bilhassa karz (emanet değil) vasıtası olmakla beraber
hazan sak gibi bir ödeme ve nadiren de tedavül aracı olarak kullanılabilir.
145 Bu tür işlemlerle ilgili görüşler için bk. Şeybani, Muhammed b. Hasan, el-Hucce
aza ehli'l-Medine (nşr. Mehdi Hasan el-Keylani), Haydarabad 1384-90, II, 609;
Abdurrezzak, VIII, 140- 1 4 1 ; İbn Ebi Şeybe, IV, 358-359; Serahsi, el-Mebsut, XIV,
37; İbn Kudame el-Makdisi, Ebfi Muhammed Abdullah b. Ahmed b. Muhammed,
el-Mugni (nşr. M. Halil Herras), Kahire, ts. (Mektebetu İbn Teymiyye), IV, 356.
Abdullah b. Abbas'a göre önceden şart koşulmadığı takdirde bu tür havaleler­
de mahzur yoktur. Abdullah b. Zubeyr, Hasan b. Ali, Abdurrahman b. el-Esved,
Muhammed b. Hasan eş-Şeybani ve İbrahim en-Nehai bu tür işlemlerde sakın­
ca görmemektedirler. Ancak Meymun b. Ehi Şebib bunları mekruh saymaktadır.
Hasan el-Basri ise sadece hırsızlık riskini onadan kaldırmak için yapılması halinde
cfilz oldukları kanaatini taşımaktadır.
Piyasalar 57

Kaynaklara göre Hasan b. Ali, Abdullah b. Zubeyr ve Abdullah b. Abbas bu tür


işlemleri yapanlardandı. İbnu'z-Zubeyr Mekke'deki tüccardan aldığı nakde
karşılık Basra ve Kufe' deki temsilciliklerine ödeme emri keşide ederdi. ı46 Bazı
kaynakların verdiği ayrıntıdan temsilcilerinden birinin Mus'ab b. Zubeyr
olduğu anlaşılmaktadır. ı47 İbn Abbas, Meleke'den Klıfe'ye havaleler yapardı. 148
Hz. Hasan, Hicaz ve Irak'tan birinde borçlanır diğerinde öderdi. 149 Hz. Ali de
bu tür işlemleri caiz görürdü. 150

ıv. Kıymetli Evrak Alon-satımı. Hz. Ömer devrine rastlayan H. 18 yılında


müthiş bir kuraklık yaşanmıştı. Her türlü canlının açlık ve susuzluktan kırıldığı
bu devrede yiyecek bulmak için hilafet merkezi Medine'ye akın eden 60.ooo ı5ı
civarındaki bedevi şehirdeki hayatı iyice felce uğratmıştı. Bunun üzerine Mısır,
Şam ve Irak valilerine fermanlar gönderen Halife Ömer derhal yiyecek-giyecek
yardımı yapılmasını emretmişti. Nakliyeyi çabuklaştırmak için Nil-Kızıldeniz
arasında kanal kazdıran Mısır valisi Amr b. As'ın gönderdiği malzemeler
Medine'ye iki günlük mesafedeki152 Car Limanı'ndaki silolarda depolanmıştı.
Zeyd b. Sabit'in sorumluluğu altında düzenlenen ve farklı değerler taşıyan
mühürlü istihkak belgeleri (sukuku'l-erzak) durumlarına göre ihtiyaç sahibi
herkese dağıtılmıştı. Daha sonra peyderpey Medine'ye nakledilen ihtiyaç
maddeleri istihkak sahiplerine verilmişti. 153 Böylece Hz. Ömer, İslam tarihin­
de resmi mühürlü sak hazırlatan ilk halife sayılır. 154 Ancak bu arada çok ilginç
bir piyasa oluşmaya başlamıştı; hak sahipleri istihkaklarını çekmek yerine
ellerindeki saklan büyük sermaye sahibi tüccara piyasada oluşan fiyatlar
üzerinden satıyorlardı155 ki bu durum onların hamiline düzenlendiği veya
ciro edilebildiği fikrini vermektedir. Tabiri caizse bir çeşit menkul kıymetler
borsasına dönüştürülen limanda söz konusu suklık -ihraç maksadından farklı
olarak- sonuç itibarıyla bir çeşit murabaha endeksli "varlığa dayalı tahvil" gibi
işlem görmüştür; çünkü bunların temsil ettiği tüketim maddeleri depolarda
• • • • •

146 Abdurrezzak, VIII, 140; Serahsi, el-Mebsut, xıv; 37.


147 Şeybani, el-Hucce, II, 610; Beyhaki, es-Sunen, V. 352; İbn Kudame el-Makdisi,
el-Mugni, ıv, 354.
148 İbn Ehi Şeybe, ıv, 358; Serahsi, el-Mebsut, xıv; 37.
149 İbn Ehi Şeybe, ıv, 358.
150 İbn Ehi Şeybe, ıv, 358; İbn Kudame el-Makdisi, el-Mugni, ıv, 354.
1 5 1 İbn Sa'd, III, 316-31 7; Zehebi, Tarih, s. 273.
152 Kudame, s. 85.
153 Muhibbuddin, er-Riyad, ıv, 358; Belazuri, Futuh, s. 2 1 7-218; Ya'kfıbi, et-Tarih, il, 154-
155; Kudame, s. 338; İbnu'l-Cevzi, Menakıb, s. 62.
154 Ya'kfıbi, et-Tarih, il, 154-155.
155 Kildi İyaz b. Mfısa el-Yahsfıbi, Meşariku'l-envar, Tunus 1333, il, 43-44.
__fili Sosyal Servet: İslam 'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

veya nakliyatı gerçekleştiren gemilerde durmaktadır. Kaynaklar sak alım-satı­


mı ile uğraşanlardan maalesef sadece Hakim b. Hizam'ın adını kaydetmekte­
dir. Sevkiyat ve dağıtım çalışmalarını yerinde denetlemek için Car Limanı'na
giden Hz. Ömer burasının -tabiri caizse- sak borsasına dönüştürüldüğünü
görünce rastladığı Ala b. Esved'e o sırada aracılık yapan Hakim'in ne kadar
kazandığını sordu. Aldığı cevap işlem hacmini göstermesi açısından hayret
vericidir. Çünkü Hakim satın aldığı 100.000 dirhem değerindeki saklardan
100.000 dirhem (yani % 100) kar sağlamıştı. Hz. Ömer inanmakta güçlük
çektiği haberin Hakim tarafından doğrulanması üzerine, malın aynını kabzet­
meden satış saydığı bu işlemlerin tümünü geçersiz sayarak kazandığı parayı
hak sahiplerine geri vermesini emretmişti. Yaptığı işin haram olduğunu
bilmediğiniı56 ve hak sahiplerini bulamayacağını söyleyerek itiraza kalkışan
Hakim, halifenin elinden ancak ana parasını ve kazancını tasadduk ederek
kurtulmayı başarabilmişti.157 Ne var ki Hz. Ömer'in her şeyden önce Hakim'in
ne kadar kazandığı ile ilgilendiği ve kar durumunu öğrenince hayrete düşerek
yaptığı muameleleri yasakladığı gerçeği, 'Acaba karının düşük olması halinde
de aynı hükmü mü verecekti?' sorusunu akla getirmektedir. Ayrıca kaynak­
larda Hz. Ömer'in bu tür işlemleri yasaklayan genelgeleri bulunduğuna dair
herhangi bir kayda rastlanmaması ilgi çekicidir. Yoksa halife, sadece ve sade­
ce, toplumsal felaket üzerinden servet yapacak rantiyecilerin doğuşunu mu
engellemeye çalışmıştı?

Mervan b. Hakem devrindeki sak piyasası hakkında da şu hadise zik­


redilebilir: Zeyd b. Sabit ile Ebu Hureyre, Mervan'a giderek "Faizli satışları
hetal mi kıldın?!" şeklinde çıkışmışlardı. Tüccarın, temsil ettikleri mal­
ları kabzetmeksizin Car saklarım alıp sattıklarını bildirdikten sonra Hz.
Peygamber'in bu husustaki yasağını haber vermişlerdi. Derhal zabıtaları
gönderen Mervan yakalattığı tüccarın ellerinden aldırdığı saklan hak sahip­
lerine iade ettirmişti. 158
• • • • •

156 Halbuki bir rivayette Hakim, Hz. Peygamber'in, kendisine kabzetmediği malı sat­
mamasını emrettiğini söylemektedir; bk. Nesaı, "Büy(ı"; 55; İbn Hanbel, el-Musned,
III, 402, 403; Taberani, III, 194, 196, 197; İbn Hazın, el-Muhallll, VIII, 519.
157 Muvatta', "Buyı'.ı"; 43; Abdurrezzak, VIII, 29; İbn Ebi Şeybe, iV, 363, 386; İbn
Abdilhakem, s. 1 66- 1 67; İbn Ruşd, Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Ruşd
el-Kurtubi, el-Beyan ve't-tahsil (nşr. Said U'rab), Beyrut 1404/1 984, XVIII, 4 1 .
Esen'in "Hz. Ömer, memurlarından Hakim b. Hizam'a sikak (maaş senedi) vermiş o
da, bununla zahire satın almıştır;' şeklindeki tesbiti yanlıştır, bk. Esen, Adem, Sosyal
Siyaset Açısından İslllm'da Ücret, Ankara 1993, s. 84).
158 Muvatta', "Buy(ı"; 44; İbn Hanbel, el-Musned, il, 349; İbn Abdilhakem, s. 1 67;
Müslim, "Buy(ı"; 40; İbn Ruşd, el-Beyan, VII, 357.
Piyasalar 59

Ne ilginçtir ki sak (çek), havale (aval) ve süftece (poliçe) gibi kredi araçları
Avrupalılar tarafından ancak Haçlı Seferleri sırasında Müslümanlar'dan öğre­
nilerek kullanılmaya başlanmıştır. 159

İşte yukarıdaki bütün bilgilerden anlaşıldığı üzere sahabeden bazılarının


ellerinde zamanla büyük meblağlara varan servetler birikmiştir. Şimdi bu
yöndeki gelişmelere bakalım.

d. Servet Birikimi ve Mali Cezalar

iJa. Servet Biri/cimi


Servet birikiminin boyutlarını göstermesi açısından bazı sahabilerin
tesbit edilebilen servetlerinin bir dökümü Ek 3'te verilmiştir. Bu verilere daya­
narak aşağıdaki değerlendirmeleri yapmak mümkün görünmektedir.

Büyük nakdi varlıklara sahip bazı sahabenin servetlerini yatırıma, yatı­


rımlarının bir bölümünü de pazar için üretime ıso ve toptan ticarete yönelt­
tiklerinde şüphe yoktur. Şehirlerarası/uluslararası ticaretle uğraşanlarına,
Akdeniz'de bu maksatla gemi çalıştıranlarına, hazan tatlı kar fırsatlarını
değerlendirmekten geri kalmayanlarına rastlanmaktadır. Kimisi sermayesini
hem beklenti kaynaklı değer artışlarından kazanç sağlamak hem de pazar için
tarımsal üretim yapmak amacı ile toprağa yatırmıştır. Bazısı ticaretini yapmak
veya ziraat, ticaret, hayvancılık ve zanaat alanlarında kullanmak için pek çok
köle sahibi olmuş; bunları barındırmak için meskenler edinmek zorunda

• • • • •

159 Schacht, Joseph, Introduction to Islamic Law, Oxford 1964, s. 78; Udovitch, L.
Abraham, "Credit as a Means oflnvestment in Medieval lslamic Trade'; Journal ofthe
American Oriental Society, c. LXXVII, New Haven 1967, s. 262; a.mlf., "Commercial
Techniques in Early Medieval lslamic Trade" (Islam and the Trade ofAsia içinde,
nşr. D. S. Richards), Oxford 1970, s. 54; a.mlf., "Reflections on the Institutions of
Credit and Banking in the Medieval lslamic Near East'; Studia Islamica, c. XLI, Paris
1975, s. 10- 1 1; Rodinson, Maxime, "Le Marchand musulman" (Islam and the Trade
of Asia içinde, nşr. D. S. Richards), Oxford 1 970, s. 25; Turan, Osman, Selçuklular
Tarihi ve Türk-İslıim Medeniyeti, İstanbul 1980, s. 376 vd.; Ashtor, Eliyahu, "Banking
Instruments Between the Muslim East and the Christian West" (East-West Trade
in the Medieval Mediterranean içinde, nşr. Benjamin Z. Kedar), London 1986, hl. 1,
s. 553-573; Tabakoğlu, "İslam'da Para Politikası'; s. 82; Kallek, Cengiz, "Bir Hukuk,
Maliye ve Ticaret Terimi Olarak Sak'; Ekonomik Kalkınma ve Değerler (ed. Recep
Şentürk), lstanbul: UTESAV, 2008, s. 157- 170.
160 Bu tabirle, ihtiyaç telkin eden ve tüketim sınırlarını kaldıran çağdaş pazar ekonomi­
si kastedilmemektedir.
__6il Sosyal Servet: İ s l a m ' d a Yönetim- Piyasa İ l işkisi

kalmıştır. ı6ı Ürünlerinin nakliyesi için gemiler yanında deve yahut at sürüle­
rine, hayvanlarının yayılıp barınması için de otlak ve tavlalara sahip olmuştur.
Kuvvetle muhtemeldir ki liman şehirlerinde edindikleri binalardan bazıları
ofis veya depo olarak kullanılmıştır.

Bunlardan başka, sermaye sahipleri madenciliğe varıncaya kadar kar


getiren muhtelif yatırım alanlarına yönelmiş; devrin imkanları nisbetinde
mevduat toplama, kredi ve kefalet verme, kıymetli evrak alım-satımı, para
havaleleri, kambiyo işlemleri gibi çeşitli mali muamelelerden uzak kalma­
mışlardır.

Devrin özel şartlarından faydalandıkları da bir gerçektir. Ellerinde yeterli


miktarda nakit bulunabildiği için zaman zaman ganimet mallarının alım-satı­
mından büyük kazançlar sağlayabilmişlerdir. İşletme imkanları olduğu için
çorak toprakları ihya ederek sahiplenebilmişler yahut devletten çeşitli iktalar
alabilmişlerdir.

Mali işlerine bakacak kölelerinin varlığı, muamelelerini hesapçıı62 ölçü­


lerde yürütmeye çalıştıklarını göstermektedir. Hatta şu rivayetten hareketle,
bazı müteşebbislerin hesapçılığı iktisadi faaliyetlerinin düsturu haline getir­
dikleri dahi söylenebilir: "Abdullah b. Ca'fer'in [muhtemelen büyük meblağlar
tutan bir alış veriş esnasında) bir dirhem için [sıkı) pazarlığa giriştiği görülün­
ce ' (Hayır işleri için] bol bol cömertlik edip dururken bir dirhem için pazarlığa
mı girişiyorsun?' diye soruldu. 'Cömertlik ettiğim o şey malımdır, korumaya
çalıştığım bu şeyse aklım[ın icabı]dır; şeklinde cevap verdi. ı63 Yani gerçek
değerinden bir dirhem bile fazla vermemekle hesapçı (yahut akıllı) davrandı­
ğını belirtmek istemiştir.

Maxime Rodinson, Avrupa'da kapitalist 'sosyo-ekonomik formasyon'a


veya başka bir deyişle modern kapitalizme varan evrimin ilk safhalarını 'kapi­
talistik' (kapitalistimsi) olarak vasıflandırmakta, bu sürecin Ortaçağ İslam
aleminde de yaşandığını ileri sürmektedir. Ortaçağ sonlarında İslfım dün­
yasının Avrupa'da rastlanan ticari ve mali sermaye türlerine sahip olduğunu

• • • • •

161 Şunu da belirtmekte yarar vardır: İslam köle-efendi ilişkilerini düzenlemiş, her iki
tarafın haklarını korumaya özen göstermiştir. Böylelikle efendiler hıyanet riski aza­
lan kölelerine büyük meblağlar emanet ederek uzak mesafeli ticaret için görevlen­
direbilmişlerdir.
162 Giriş Bölümü'nde yapılan tahliller göz önüne alındığında, doğurabileceği yanlış
çağrışımlar yüzünden 'rasyonel' yahut 'akılcı' kavramının kullanımından kaçını­
larak 'hesapçı' terimi yeğlenmiştir.
163 İbn Kuteybe, Uyılnu'l-ahbar, Beyrut, ts. (Daru'l-Kitabi'l-Arabi), 1, 251 .
Piyasalar _6.l

belirtmektedir. Ayrıca Kari Marx'a anfta bulunarak kapitalistik süreçte tica­


retin, sermayeyi en azından pazar için üretimi gerçekleştirecek şekilde kul­
lanan toptan bir ticaret olmasını zorunlu görmektedir. Max Weber'e atfen de
kapitalistik sektörün faaliyetinin mübadele için elverişli bütün fırsatlardan
yararlanarak kar sağlamaya yönelik ve ayrıca rasyonel olması gerektiğini
söylemektedir.164 Daha sonra, bu şartların İslam'ın kapitalistik sürecinde
gerçekleştiğini ispatlamaya çalışmaktadır. Kapitalistik sektörün işlevlerinden
birisi olarak nitelediği tefeciliğin İslam dünyasında da yapıldığını ispatlamak
için bulabildiği bazı örnekleri sıralarken, geçmişte faizsiz borç ilişkilerinin
varlığını kanıtlamaya can atanların gösterebildiği örneklerinse birkaç taneyi
geçmediğini iddia etmektedir. Riba yasağının kuramsal dayanağını ortadan
kaldırmak için de ilgili ayetlerin hükmünün sadece arızi durumlarda vadesin­
de ödenmeyen borçlara yüklenen katlanmış faize mahsus olduğunu, ancak
çerçevenin sonraki alimlerin yorumlan ile genişletildiğini ileri sürmektedir. 165

En azından tezin hedef zaman kesiti bakımından Rodinson'un yorum­


larına katılmak mümkün değildir. Konuya ilişkin yukarıdaki değerlendirme­
lerde açıkça görüldüğü üzere muhtevası onun anladığından daha geniş olan
riba yasağı kesindir ve devlet başkanları tarafından kararlılıkla uygulanmışnr.
Buna karşılık faizsiz kredi ilişkilerini yansıtan örneklerin bolluğu hem yuka­
rıda hem de Ek 3'te aktarılan verilerden anlaşılmaktadır. Hesapçılıkla ilgili
örnekse ilk bakışta onun tesbitini haklı çıkarmaktadır. Ne var ki sahabenin
zaman zaman servetlerinin yarısı veya tümünü hayır işlerine harcadıkları,
tatlı karlar umdukları ticaret metaının tamamını muhtaç insanlara dağıtmak­
ta tereddüt etmedikleri de meselenin diğer boyutu olup Rodinson'un kapita­
listik kavramı ile uyuşmamaktadır.

Burada özellikle şunu açıklığa kavuşturmakta yarar vardır: Kapitalist


ruh ile teşebbüs ruhu özdeş şeyler değildir. Yukarıdaki örneklerden anla­
şıldığı üzere sahabede oldukça etkin bir teşebbüs ruhunun varlığından söz
edilebilir. Ancak Rodinson'un tabiri ile kapitalistik anlayışa sahip olduklarını
söylemek mümkün görünmemektedir. Ayrıca Asr-ı saadet'te riba yasağının
kapitalist temayülleri kösteklerken teşebbüs ruhunu kamçıladığı düşünüle­
bilir. Öyle ki oturdukları yerden tatlı riba gelirlerine kavuşma imkanı ortadan
kalkan sermayedarlar çeşitli ortaklık türlerinin yardımı ile üretim ve/veya
ticaret faaliyetlerine girişmişlerdir. Ayrıca faiz yükü taşımayan özvarlıkları

• • • • •

164 Rodinson, Maxime, lslam and Capitalism (trc. Brian Pearce), Bucks 1980, s. 7-9.
165 Rodinson, lslam, s. 14 vd.
62 Sosyal Servet: İ s l a m ' d a Yönetim- Piyasa İ lişkisi

sayesinde büyük riskleri daha cesurca yüklenebilmişlerdir.166 Bunlardan


başka riba yasağı Müslümanlar'ı mudarebe şirketini oldukça etkin bir şekilde
işletmeye zorlarken Avrupalılar onun benzeri commendayı çok daha sonraları
geliştirebilmişlerdir. Yine özellikle Zubeyr b. Avvam örneğinde açıkça görül­
düğü üzere bazı sermayedarların faiz yasağına rağmen büyük meblağlara
varan mevduatlar topladıkları bir başka gerçektir. Ayrıca zekat mükellefiye­
tinin atıl sermayelerin yatırıma dönüştürülmesini özendirdiği düşünülebilir.
Bunlardan başka zekatın sarf kalemleri arasında yolda kalmışlarla borçluların
bulunması ve ödenmesi imkansız borçlara devlet garantisi sağlanması müte­
şebbislerin risk yüklenme cesaretini arttırmış olmalıdır.
Rodinson'un da itiraf ettiği üzere 167 karaborsacılık, dinen haram kılın­
mış malların üretimi/ticareti, aşırı kar (gabn-ı fahiş), mevcut olmayan yahut
miktarı bilinmeyen şeylerin alım-satımı gibi kumar unsuru (garar) içeren
muamelelerin yasaklanması liberal bir ekonominin serbestçe gelişmesini
engelleyecektir. Ancak buna karşı getirdiği izah, söz konusu yasakların illetle­
rinin kesin olarak bilinemediği ve şer'i temellerinin sonraki filimier tarafından
geliştirildiği şeklindedir. Mal Piyasası Bölümü'nde karaborsacılık konusunda
yapılan değerlendirmelerden hareketle onun bu husustaki görüşlerirıe katıl­
mak imkansızdır.
Bütün verilerden çıkarılabilecek sonuç şudur: Sahabe çalışmış, kazan­
mış ve hatta servet yapmıştır. Giriş Böliimü'nde belirtildiği üzere Ebı'.i. Zer
el-Gıfüri'nin başı çektiği en zahidleri dahi hayatlarını sürdürecek kadar mal
varlığına sahip olup asıa toplumun diğer kesimlerine avuç açan asalak bir
sınıf oluşturmamışlardır. Servetlerinin birikmesinde ganimetten aldıkları his­
seler yanında devlet başkanının verdiği atalar, cfüzeler ve iktalann da büyük
payı bulunduğu unutulmamalıdır. Ancak sahabiler servetlerini diğer irısanları
sömürerek yapmadıkları gibi toplum üzerinde sulta kurmak için de kullanma­
mışlar, aksine gerektiğinde tüm varlıklarını hayır işlerine harcayabilmişlerdir.
Hanlar, hamamlar, çarşılar, vakıflar, aşevleri, camiler, yollar, köprüler, çeşmeler
inşa ettirerek, kuyular, havuzlar, sulama kanalları vs. kazdırarak çeşitli kamu
hizmetleri görmüşlerdir. Bu tür hizmetleri devletin sorumluluğuna bırakma­
mışlar, aksine onunla işbirliği ve dayanışma içinde yürütmüşlerdir. Cemaat
şuurunun dizginlediği teşebbüs ruhu kapitalist eğilimler göstermemiştir.

• • • • •

166 Sombart da katolikliğin getirdiği faiz yasağının kapitalist temayülleri teşvik ettiğini
ileri sürmektedir; bk. Sombart, Werner, The Quintessence ofCapitalism (nşr. ve trc.
M. Epstein), New York 1967, s. 247.
167 Rodinson, lslam, s. 17-19.
Piyasalar 63

İslam inancına göre evrendeki her şey Allah tarafından yaratılmış ve insa­
noğlunun hizmetine sunulmuştur. Tüm varlıklar Allah'ın insana emanetidir.
İnsan bu emanet üzerinde ancak O'nun emrettiği şekilde tasarrufta bulun­
makla mükelleftir. Doğal olarak servetin fertlerin yahut devletin elinde olması
Müslüman'ın mfili sorumluluğunu değiştirmez. Yani sosyal devletin karşısında
anti-sosyal bireyci şahsiyetler yoktur. Tabiri caizse servetin kendisi sosyal
olmak zorundadır; ister devletin isterse fertlerin elinde bulunsun. Ek 3'te
sıralanmaya çalışılan örnekler bunun en güzel delilidir. Fertler yaptıkları her
türlü hayır işleri ile toplumsal huzurun sağlanmasına büyük katkılarda bulun­
muşlardır. Bireyle devlet arasında yapılacak mutlak soyutlama çıkar çatışma­
sını kaçınılmaz kılabilir. Ayrıca özel hayatında bencilce bir öz-çıkar maksimi­
zasyonunu felsefe edindiği ileri sürülen ferdin devlet adamı olduğunda kamu
yararına diğergamlık yapacağına inanmak mümkün görünmemektedir.

Bununla birlikte devletin, meşru yollardan kazanılması ve üzerindeki


mali hakların eda edilmesi halinde servetin terakümüne sınır getirmediği
görülmektedir. Aksi takdirde söz konusu servetlerin sahabilerin ellerinde
birikmesi mümkün olamazdı. Ancak her şeye rağmen toplumda gayr-i meşru
kanallardan servet sahibi olmaya teşebbüs edebilecek bazı fertlere rastlamak
mümkündür. İşte bunu önlemek için her türlü tedbiri almak ve gerektiğinde
cezalandırma yoluna gitmek devletin başlıca görevidir.

iJh. Hakllız İleti.lap ve Mali Cezalar


O dönemde nadiren rastlanan gayr-i meşru yollardan servet edinme
teşebbüslerine verilen mali cezaları "müsadere, imha ve para cezası" olmak
üzere üç alt başlık halinde sıralamak mümkündür.

ı. Müsadere. Asr-ı saadet'te devletin haksız iktisap yolu ile servet sahibi
olmaya asla izin vermediği çeşitli örneklerden anlaşılmaktadır. En bariz misal
meşruiyeti şüpheli servetlerin tamamının yahut bir kısmının devlet tarafın­
dan müsaderesidir.

Hz. Peygamber ve Hulefü-yı Raşidin devirlerinde özellikle zekat amilleri


gibi mali işlerden sorumlu devlet memurlarının yakın takip altında tutulduğu,
daha sonra servet yapanlardan ' nereden kazandın?' sorusuna tatminkar
cevap veremeyenlerin mallarının bir kısmı yahut tamamına el konuldu­
ğu bilinmektedir. İbn Teymiyye, ResOJullah'ın tahsildarlarını denetlediğini
ve gelir-gider hesaplarını kontrol ettiğini kaydetmektedir. 168 Mesela, Hz.

• • • • •

168 İbn Teymiyye, el-Hisbe, s. 8 1 .


64 Sosyal Servet: İslam'da Yöneti m - Piyasa İlişkisi

Peygamber Esed veya Ezd kabilesinden İbnu'l-Lutbiyye'yi Beni Suleym'e


zekat tahsildarı olarak göndermişti. Görevini tamamlayıp döndüğünde hesa­
bını sunmasını istediği bu zatın, hasılatı takdim ederken "Şunlar sizin (yani
beytülmalin), bunlar da benim; bana hediye edildiler;' şeklindeki muamelesi
ile karşılaşınca kızarak [çıktığı] minberden ashabına şöyle seslenmişti:
"Gön­
derdiğim tahsildara ne oluyor ki [bana gelip] "Şunlar sizin, bunlar da
benim; bana hediye edildiler;• diyebiliyor?! Ana veya babasının yanında
oturup beklese ve kendisine hediye gelip gelmeyeceğini görse idi ya!
Allah'a yemin olsun ki biriniz zekat malını zimmetine geçirirse kıyamet
günü onu boynunda taşıyarak getirecektir " 169 Ayrıca Reslılullah'ın, görev­
...

lendirdiği tahsildarları hediye kabul etmemeleri ve topladıkları zekat veya


vergilerin bir kısmını zimmetlerine geçirmemeleri hususunda uyardığına dair
çeşitli rivayetler vardır. 170

Hulefü-yı Raşidin 'in de bu hususta oldukça titiz davrandığı anlaşılmakta­


dır. Mesela Halife Ebı'.i. Bekir, Hz. Peygamber'in irtihalinden sonra Medine'ye
dönen Yemen amili Muaz b. Cebel'e "Hesabını takdim et:' şeklinde emir
verince Muaz'ın "İki hesap mı?! Bir hesap Allah'tan, bir hesap da sizden!.
Allah'a and olsun ki bundan sonra asla sizin işinizi yüklenmem;' diye muka­
belede bulunduğu bildirilmektedir. 171

Halife Ömer işi daha sıkı nıtarak görevlendirdiği amillerden yazılı mal
beyanı aldığı 172 gibi her sene hac mevsiminde onların muamele ve hesaplarını
denetler, 173 gerekirse servetlerini müsadere edip vazifelerine son verirdi. Ayrı­
ca belli aralıklarla müfettişler göndererek teftişler yaptırırdı. Bunlardan birisi
Muhammed b. Mesleme'dir. Hz. Ömer'in, suistimal ihtimalini göz önünde
bulundurarak, gizlice servet transferinde bulunmalarını önlemek için vali
ve amillerin Medine'ye geceleyin giriş yapmalarını dahi yasakladığı rivayet
edilmektedir. 174 Ek 4'teki alıntılardan anlaşılacağı üzere böyle davranmasının
sebebi amil ve valilerin yetkilerini kötüye kullanarak servet yaptıklarına dair

• • • • •

169 İbn Ebi Şeybe, rv, 444; İbn Hanbel, el-Musned, v; 425; Buhari, "Hibe'; 17; "Hiyel'; 10;
"Ahkam'; 24, 41; "Eyrnan'; 3; Müslim, "İmare'; 26, 27; Ebu Davfıd, "İmare'; 1 1 ; Darimi,
"Siyer'; 52; "Zekat'; 3 1 .
170 Hadis ve fıkıh kitaplarının 'Zekat' ve 'Hibe' bölümlerine bakınız.
1 7 1 İbn Kuteybe, Uyun, ı, 60; Kettani, ı, 309.
172 İbn Sa'd, III, 282, 307; Turtfışi, s. 1 16; İbnu'l-Cevzi, Menakıb, s. 120; Suy(ıti, Tarih, s.
141; Kettani, il, 29; Azın, Refik, Eşheru meşahiri'l-İs/amfi'l-harb ve's-siyase, Beyrut
1403/1983, il, 400.
173 Kettani, ı, 309.
174 Turtfışi, s. 1 17.
Piyasalar 65

yayılan söylentilerdi. Öyle ki bazı şairlerin bu hususa dikkat çeken şiirleri dil­
lerde dolaşmaya başlamışn. En meşhuru İbnu's-Sa'ik'a nisbet edilen şiir olup
suistimalde bulunan bazı vali ve amillerin isimlerini saymaktadır. 175 Bunun
üzerine Hz. Ömer Mısır valisi Amr b. As, Bahreyn amili Ebu Hureyre, Basra
amili Mucaşi' b. Mes'ud es-Sulemi, Fırat valisi Haccac b. Atik es-Sulemi, Sür­
rak valisi Cez' b. Muaviye, Cündişapur valisi Bişr b. Muhtefez, Hıms amili
Nu'man b. Beşir yahut Meysan valisi Nu'man b. Adi b. Nadle, Ubulle uşur
tahsildarı-hazinedarı Nafi' b. Haris b. Kelede ile kardeşi Nufey' Ebu Bekre,
Mekke amili Nafi' b. Amr el-Huzfil, İsfahan hazinedarı Hfilid b. Haris, Menazir
valisi Asım b. Kays b. Salt es-Sulemi, Ehvaz panayırı sorumlusu Semure b.
Cundeb el-Fezari veya Sürrak valisi Harise b. Bedr, ganimet muhafızı Şibl b.
Ma'bed el-Beceli el-Ahmesi ve Ramhurmuz valisi Ebu Meryem b. Muharriş
el-Hanefi'nin mallarını ayakkabılarına varıncaya kadar ikiye taksim ettirip
yarısına el koymuştur. 176 Bunlardan başka ayrıca Kufe valisi Sa'd b. Ebi Vakkas,
Şam orduları kumandanı Hfilid b. Velid, Basra valisi Ebu Musa el-Eş'ari,
Haris b. Ka'b b. Vehb, Taif amili Utbe b. Ebi Sufyan, Bahreyn valisi Kudame b.
Maz'un el-Cumahi, Şam valisi Şurahbil b. Hasene, Yemen valisi Ya'la b. Umey­
ye (veya Muneyye) de servetleri müsadere edilenler arasındadır. 177

Hz. Ömer sadece zan altında olan memurlarını hesaba çekmekle kal­
mamış zaman zaman diğerlerini de kapsayan genelgeler çıkararak suistimal
kapılarını kapamaya çalışmıştır. Mesela Iraklı yöneticilere gönderdiği şu
buyruk bunun güzel bir örneğidir: "Dihkanlarımızın [sizlere] verdiği hediye­
ler bize (yani beytülmfile) aittir:' 178 Iraklı dihkanların İslami fetihlerden önce
kendi vergi tahsildarlarına hoş görünmek için veregeldikleri zengin hediyeleri
Müslümanlar'a da takdim etmeyi sürdürdükleri gerçeği Hz. Ömer'in hassasi­
yetinin daha kolay anlaşılmasını sağlamaktadır. Yine bütün vali ve amillerine
yolladığı bir genelgede şu emri vermektedir: "Hediyelerden uzak durun!
Muhakkak ki onlar rüşvetten sayılır:' 179

Bunlardan anlaşıldığı üzere Halife Ömer tarafından malları müsadere


edilen görevlilerin yetkilerini kötüye kullanarak maddi çıkar sağladıkla­
rı, yani hukuki tabirle haksız iktisapta bulundukları ispatlanabilmiş değil­
dir. Söz konusu şahısların memuriyetten önceki ve sonraki mal varlıkları

• • • • •

175 Ebu Ubeyd, s. 249-250; İbn Abdilhakem, s. 147; Belazuri, Futüh, s. 377.
176 İbn Abdilhakem, s. 147; Belazuri, Futüh, s. 385.
177 Teferruat için Ek 4'e bakılabilir.
178 İbn Ebi Şeybe, ıv; 445.
179 İbn Manzur, Muhtasar, XVIII, 339.
66 Sosyal Servet: İ slam 'da Yönetim- Piyasa İ l i şkisi

karşılaştırıldığında sadece maaşla sağlanması inandırıcı gelmemekle birlikte


Ebu Hureyre, Amr b. As ve Ebu Musa el-Eş'ari'nin kaynaklarda zikredilen
savunmaları gayet makul görünmektedir. Ancak kendi kısıtlı imkanları ile
devlet memurlarının refahını kıyaslayarak huzursuz olmaya başlayan sade
vatandaşlar arasında beytülmal kaynaklarının sömürüldüğü yönünde söylen­
tiler dolaşmaya başladığını gören halifenin fitne çıkacağı endişesine binaen
zarıir-ı ıimmı def' için zarıirl hassı ihtiyar eyleyerek180 şaibeli servetlerin
müsaderesi yolunu seçtiğini söylemek mümkündür. Maddi çıkar sağladığı
kuşkusu ile servetlerine el konulan bazı memurların halife tarafından tekrar
görevlendirilmesi bu yorumu güçlendirmektedir. Ayrıca Hz. Ömer'in, ülkenin
her yanına Hfilid b. Velid'i hıyanetinden dolayı azletmediğine dair genelgeler
göndermesi 181 de böyledir. Ondan sonra hilafete geçen Hz. Osman'ın, akraba
ve dostlarının devlet imkanlarını kullanarak maddi çıkar sağlamalarına göz
yumduğu hatta buna bizzat aracılık yaptığı şeklindeki söylentilerin şehid
edilmesine kadar varan fitnenin önemli sebeplerinden olduğu gerçeği Hz.
Ömer'in politikasının doğruluğunu göstermektedir.
İbn Teymiyye Hz. Ömer tarafından mallarının yarısına el konulan valile­
rin suistimalde bulunmayan dindar ve fazilet sahibi kişiler olduklarını belirt­
tikten sonra, müsadere gerekçesini, yetkileri çerçevesindeki alış-veriş, kirala­
ma, mudarebe, musakat, muzaraa gibi çeşitli sözleşmelerde hediye türünden
bazı şeyler kabul etme ihtimalleri ile açıklamaktadır.182 İbnu'l-Ezrak ise Hz.
Ömer'in, memurlarının mallarının yarısına, suistimalde bulundukları gerek­
çesi ile el koymuş olamayacağını söylemektedir. Ona göre görevi kötüye kul­
lanma yahut zimmete para geçirme gibi mutlak olarak haram kılınmış fiillerin
salt müşatara (yani mal varlığının yarısına el koyma) cezası ile geçiştirilmesi
mümkün değildir.183 Desteklenmeye değer bu görüşünü Ebu Bekre'nin Ek 4'te
zikredilen itirazına dayandırıyor olmalıdır. Çünkü Ma'n b. Zaide hakkındaki
bir rivayet bu kanaati haklı çıkarmaktadır. Ma'n b. Zaide, Hz. Ömer devrinde
hilafet mührünü taklid ederek düzenlediği sahte evrakla Kufe haracının bir
kısmını zimmetine geçirmişti. Durumu öğrenen Hz. Ömer verilecek ceza

• • • • •

180 İbn Nuceyrn, Zeynuddin b. İbrahim, el-Eşbdh ve'n-nezair (nşr. M. Muti' el-Hafız),
Dımaşk 1403/ 1 983, s. 35; Mecelle, md. 26; Haydar Efendi, Ali, Dureru'l-hukkam
şerhu Mecelleti'l-ahkdm, İstanbul 1330, 1, 84.
181 İbn Manzur, Muhtasar, VIII, 23; Azın, il, 401 .
182 İbn Teyrniyye, Ebu'l-Abbas Takıyyuddin Ahmed, es-Siydsetu'ş-şer'iyye (trc. Vecdi
Akyüz), İstanbul 1985, s. 281 .
183 İbnu'l-Ezrak el-Gırnati, Ebfı Abdillah Muhammed b. Ali, Bedaiu's-silk fi tebdii'l­
mulk (nşr. Ali Sami en-Neşşar), Bağdat 1397/ 1 977, ı, 343.
Piyasalar 67

hususunda müsteşarlarının görüşlerine baş vunnuş; (hırsızlık yapnğı gerek­


çesi ile) elinin kesilmesi, hatta asılması yönünde fikir belirtenler olmuştu. Hz.
Ali ise suçun hırsızlık değil sahtekarlık sayılması gerektiğini ileri sürerek celde
ve hapis şeklindeki ta'zir cezasının daha uygun düşeceğini savunmuştu. Onun
görüşünü benimseyen halife bu yönde hüküm vererek cezayı infaz ettiği gibi
Ma'n'ın mal varlığının bir kısmına el koymuştu.184
İbnu'l-Ezrak yukarıda geçen tesbitinin ardından Turtı'.lşi ve Gazzfili'den
iktibasta bulunarak, memurların devletin sunduğu imkan ve nüfuzu kul­
lanmak suretiyle ek kazanç sağladıklarını, Hz. Ömer'in de tüzel-özel kişi­
lik mudarebe ortaklığının basılan gibi değerlendirdiği bu mal varlıklarının
yarısını beytülmiil hissesi olarak tahsil ettiğini ileri sürmektedir. ı95 Ancak
İbnu'l-Ezrak'ın görüşü yukarıda zikri geçen rivayetlerdeki bazı ayrıntılara ters
düşmektedir. Mesela Hz. Ömer, Ebu Hureyre'yi açıkça Allah ve Müslümanlar'a
düşman olmak ve hırsızlık yapmakla itham etmiştir. Haris örneğinde memur­
larını ticaret yapmaları için görevlendirmediğini açıkça belirtmiştir. Bazı
memurlarının mallarının yarısına el koymakla yetinmeyerek görevlerine son
vermiştir. Hatta bazılarının servetlerinin yarısından fazlasını yahut tamamını
müsadere etmiştir. Bütün bunlara karşılık İbnu'l-Ezrak'ı haklı çıkaracak -biri
Ek 4'te diğeri aşağıda zikredilen- iki örnek vardır ki bunlar valilerden Ebu
Musa'nın Hz. Ömer'in oğulları Abdullah ve Ubeydullah'a, Nafi"in ise kardeşi
Nufey"e sağladığı maddi imkanlardır. Halbuki bunların her ikisi de ödünç
akdi olarak değerlendirilmeye daha uygundur. Kaldı ki mal varlıklarının yarısı
mudarib sayıldıkları için tahsil edilmiş olsa idi, bu eylemin sadece haklarında
söylentiler çıkarılanları değil tüm memurları kapsaması gerekirdi. Konu ile
doğrudan ilgili olmadığı için meselenin hukuki tahlili uzmanlarına bırakıla­
caktır.
Hz. Ömer devlet memurlarına karşı gösterdiği kararlı tutumu akrabaları­
na karşı da sergilemiştir. Hatta sadece ve sadece, kendisine yakınlıkları sebebi
ile diğer vatandaşların sahip olmadığı bazı ayrıcalıklar elde edebileceklerin­
den çekinerek akrabalarına karşı çok daha katı davranmıştır. Öyle ki aşağıda
verilen örneklerden anlaşılacağı üzere onların herkese tanınan bazı haklar­
dan istifadesini dahi engellemiştir. Bu hususta oğlu Abdullah b. Ömer şunları
söylemektedir: "Celllla Savaşı'na katıldım ve ganimetten 40.000 [dirhem]lik
mal satın aldım. (Medine'ye] Ömer'in yanına gittiğimde bana 'Cehennem'e
• • • • •

184 Belazuri, Futuh, s. 448-450; Kudame, s. 56-57; İbn Teymiyye, el-Hisbe, s. 108; Suyı'.ıti,
el-Vesail, s. 87.
185 İbnu'l-Ezrak, 1, 344.
68 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

atılmak üzere götürüldüğümde 'Bunun kurtulması için fidye verir misin?!'


diye sorulursa fidyemi ödeyecek misin?!' dedi. Ben de 'Vallahi sana eziyet
veren hiç bir şey yoktur ki kurtuluşun için gerekeni yapmayayım; şeklinde
karşılık verdim. Bunun üzerine şunları söyledi: 'Sen ganimet mallarını satın
alırken insanların 'Abdullah b. Ömer; Resfilullah'ın arkadaşı, müminlerin
emirinin oğlu ve en sevdiği kişi' -ki gerçekten öylesin- dediklerini duyar
gibiyim. [Sadece bu nedenle] sana bir dirhem pahalı satmaktansa yüz dirhem
ucuza vermeyi tercih ederler. Bense [varlığı adil olarak] dağıtmakla görevliyim.
Sana [bu malların satışından elde edeceğin hasılattan] Kureyşli bir tacirin
kazanageldiği kar oranından fazlasını vereceğim. Yani bir dirhem[lik serma­
yenle bir dirhem [kar payı] '. Sonra tüccarı çağırdı. Bu malları 400.000 [dirhem]
e satın aldılar. 80.000'ini bana verdi, kalanını Sa'd b. Ebi Vakkas'a göndererek
söz konusu savaşa katılan gazilerle şehidlerin mirasçıları arasında dağıtması­
nı emretti:' 186
Abdullah b. Ömer hakkındaki bir başka rivayet şöyledir: İbn Ömer iki
deve satın alarak [devlet merasında yayılmaları için] zekat hayvanlarına kat­
mış, burada gelişip semiren develeri gören Hz. Ömer güzellikleri karşısında
hayrete düşerek sahiplerini sormuş ve oğlu Abdullah'a ait olduklarını öğre­
nince ikisini de satarak ana parasını alıp kalanı beytülmale yatırmasını emret­
mişti. 187 Gazzali ve Turtuşi, develerin satışından elde edilen gelirin yarısına el
koyduğunu söylemektedirler.188 İbnu'l-Cevzi ve Muhibbuddin et-Taberi'nin
naklettikleri diğer rivayette189 açıkça belirtildiği üzere bu hadisede de Hz.
Ömer'in bütün endişesi Abdullah'ın develerinin sadece halife oğlu olduğu
için özel muameleye tabi tutulduğu kuşkusundan kaynaklanmaktadır.
Halife Ömer'in oğullarına ilişkin bir başka hadise de şudur: Basra
valisi Ebu Musa el-Eş'ari topladığı vergileri Hz. Ömer'e ulaştırmaları için
Medine'ye gitmek üzere olan Abdullah ve Ubeydullah'a vererek dilerlerse
bu para ile, başkentte ihtiyaç duyulan bazı mallardan satın alıp götürerek
orada sattıktan sonra halifeye ödemede bulunabileceklerini söylemişti. Bu
teklifi olumlu karşılayan iki kardeş böyle yapmış ancak durumu öğrenen
Hz. Ömer karlarına el koymak istemişti. Ne var ki hakkını aramakta ısrarlı
davranan Ubeydullah devletin parası ile satın aldıkları malların telef olması
• • • • •

186 Ebu Ubeyd, s. 242; İbn Ebl Şeybe, VI, 556; İbn Zenceveyh, il, 592; İbnu'l-Cevzl,

Menakıb, s. 158; İbn Manzur, Muhtasar, XVIII, 341; Zeheb!, Tarih, s. 271 .
187 İbn Ebl Şeybe, VI , 460; İbn Ruşd, el-Beyan, XVIII, 305; İbnu'l-Cevzl, Menakıb, s. 158;
İbn Manzur, Muhtasar, XVIll, 342.
188 Gazzali, İhya', il, 143; Tunfışl, s. 1 16.
189 İbnu'l-Cevzl, Menakıb, s. 158; Muhibbuddln, er-Riyad, il, 377.
Piyasalar 69

halinde tazminle mükellef tutulacaklarını, dolayısıyla yüklendikleri riske kar­


şılık külfet-nimet dengesinin gözetilmesi gerektiğini ileri sürmüştü. Cema­
atten birisinin durumu mudarebe sözleşmesi gibi değerlendirip iki kardeşe
% 50 oranında kar payı ödemesi yönündeki teklifini olumlu karşılayan halife
karın yarısını beytülmfile aktarmıştı.190 Hz. Ômer'in yine bütün endişesi oğul­
larının halife çocukları oldukları için kayırıldıkları yönündedir. Nitekim söz
konusu rivayette oğullarına ayrıcalık tanındığını ima ederek Ebu Musa'nın
herkese aynı imkanı sağlayıp sağlamadığını sorduğunda 'Hayır!' cevabını
aldığı belirtilmektedir. Durumu mudarebe sözleşmesi olarak değerlendirme­
si, kardan onlara pay verebilmek için değil aksine devletin hisse alabilmesini
meşrulaştırmak içindir. Dolayısıyla bu örnek için kar-zarar ortaklığı anlamına
gelen mutlak mudarebe akdinden söz eden Hamldullah ile onun görüşünü
paylaşan Yeniçeri'ye katılmak mümkün değildir.191 Esasen Ubeydullah'ın
"malların telef olması halinde tazminle mükellef tutulacakları" şeklindeki
ifadesi de bu görüşü doğrulamaktadır. Çünkü mudarebe ortaklığında, amilin
(yani emek sahibinin), işlettiği sermayenin kusuru olmaksızın batması duru­
munda hukuken tazmin mükellefiyeti yoktur.
Hz. Ômer'in ailesinin söz konusu olduğu hususlardaki hassasiyetinin
derecesini gösteren en güzel örnek şudur: Hanımlarından biri beytülmfilden
ödünç aldığı 1 dinarla ıtır satın alarak Rum melikesine yollamış, karşılığında
kendisine mücevherat cinsinden bir hediye gönderilmişti. Durumu öğre­
nen Hz. Ömer devlet imkanları kullanılarak elde edildiği için bu hediyeyi
beytülmale aktarmıştı. 192
Yukarıda zikredilen söylentilere rağmen üçüncü halife Osman'ın da bazı
benzer uygulamalarda bulunduğu anlaşılmaktadır. Mesela Ezraki'nin bildir­
diğine göre Halife Osman San'a valisi Ya'la b. Umeyye'yi azlettiği gibi mal var­
lığının bir kısmına el koymuş, Mekke'deki dört evinden sadece birisini seçme­
sine izin vermişti. 193 Bu örnekten anlaşıldığı üzere Hz. Osman'ın, aleyhindeki
olumsuz gelişmelere karşı tamamen duyarsız kaldığını söylemek imkansızdır.
• • • • •

190 Muvatta', "Kıraz'; l; Şafii, el- Umm, Bulak 1321-25, III, 258-259; Gazzali, İhya', il, 199;
Turtfışi, s. 1 16; İbn Ruşd, el-Mukaddimat, III, 7; Kettani, il, 260.
191 Hamidullah, İsliım Peygamberi, il, 1037- 1038; Yeniçeri, Celal, İsliım İktisadının
Esasları, İstanbul 1980, s. 1 13.
192 Taberi, Tarih, rv; 260; Gazzali, İhya', il, 199; Muhibbuddin, er-Riyad, il, 377; İbn
Manzur, Muhtasar, XVIll, 342; Diğer bazı örnekler için bk. Gazzali, İhya', il, 175;
Muhibbuddin, er-Riyad, il, 378.
193 Ezraki, Muhammed b. Abdillah, Ahbı'ıru Mekke ve ma caefihı'ı mine'l-ı'ısar (nşr. R.
Salih Melhas), Beyrut 1399/1979, il, 245.
70 Sosyal Servet: İ s lam ' d a Yönetim- Piyasa İ l işkisi

Halife Ali'ye gelince; muhtemelen selefinin yaşadığı tecrübeden de ders


alarak Hz. Ömer'in tutumunu benimsediğini ve 3rnillerinin suistimallerine göz
yummadığını gösteren örnekler vardır. Mesela, İstahr amili Munzir b. Carud'u
beytillmfilden zimmetine geçirdiği ileri sürülen 30.000 dirhemi tazmin istemi
ile yargılanuş ancak suçsuzluğu hususunda yemin etmesi üzerine delil yetersiz­
liğinden serbest bırakmışnr. ı94 Haraç gelirlerinden 30.000 dirhemi zimmetine
geçirdiğini haber aldığı Rey funili Yezid b. Huceyye et-Teymi'yi derhal hesaba
çekmiş, suçlamayı yalanlaması üzerine darb ederek hapse atmışnr. Ancak daha
sonra hapisten kaçan Yezid Şam'a giderek Muaviye'nin taraftarlarına katılmış­
tır.ı95 Yine Abdullah b. Abbas'ın beytülmfilden 10.000 dirhem aldığını öğrenince
derhal tazmin ettirmiştir. ı96 Ayrıca Hz. Osman'ın intikamını almak için hazırla­
nan ordunun techizine 10.000 dinar harcadığım öğrendiği Ya'la b. Umeyye'nin
bu serveti beytülmfilden zimmetine geçirdiğine kanaat getirerek, yakaladığında
tüm mal varlığına el koyacağını açıklamıştır. Aynı şey bu hususta Ya'la'ya destek
olan Abdullah b. Ebi Rebia için de geçerlidir.ı97 Nehcu'l-belô.ga'da, bazı valilerini
çeşitli devlet gelir ve arazilerini gasb ettikleri yönündeki ihbarlara dayanarak
hesaba çektiğine dair haberler vardır. ı98 Yine Mısır valiliğine tayin ettiği Mfilik
b. Haris el-Eşter'i görev yerine uğurlarken verdiği buyruklar arasında tahsildar­
larını soylular arasından seçmesi ve her türlü suistimal olasılığına karşı sıkı bir
şekilde denetlemesi gibi maddeler yer almaktadır. ı99

Iraklı dihkanların Cahiliye devrine ait alışkanlıklarını Halife Ali dönemin­


de dahi sürdürdükleri ancak onun buna müsamaha göstermediği görülmek­
tedir: "Ali, Beni Esed'den Dubay'a b. Zuheyr yahut Zuheyr b. Dubay'a adlı bir
adamı amil tayin etti. [Adam] görevini tamamladıktan sonra içinde dirhem
bulunan bir torbayı Ali'ye getirerek "Ey müminlerin emiri! [Görevimi yürütür­
ken] halk bana bazı hediyeler veriyordu. Ta ki bu meblağa ulaştı. İşte önünde.
Helalse yiyeyim, değilse al işte getirdim;' dedi. Ali "Kendine saklaman halinde
gulut2°0 olurdu;' cevabını verdikten sonra onları alarak beytülmfile havale etti.zoı
• • • • •

194 Ya'kfıbi, et-Tfırih, II, 204; ayrıca bk. Şerif er-Radi, s. 461 -462.
195 İbnu'l-Esir, el-Kamil, III, 288.
196 Ya'kfıbi, et-Tfırih, II, 205; ayrıca bk. Taberi, Tarih, V, 1 4 1 - 142; İbnu'l-Esir, el-Kamil, III,
386-387; İbn Kesir, el-Bidiiye, VII, 323.
197 İbn Manzur, Muhtasar, XXVIII, 57.
198 Şerif er-Radi, s. 412-414.
199 Şerif er-Radi, s. 435; Nuveyri, Şihabuddin Ahmed b. Abdilvehhfib, Nihiıyetu'l-erebfi
fununi'l-edeb, Kahire, ts. (Vezaretu's-Sekfife ve'l-irşad), VI, 23-25.
200 "Hedaya'l- 'umma/ gulu/" (Amillerin aldığı hediyeler gullıldür) hadisine atıfta bulu­
nuyor. Gulu[ ganimet malını çalma suçu olup büyük günahlardandır.
201 İbn Ebi Şeybe, ıv, 444; Yeki; 1, 59-60.
Piyasalar _ll.

Halife Ali'nin, Hz. Ömer gibi akrabalarına karşı daha hassas davrandığı
anlaşılmaktadır. Mesela hazinedarı, Hz. Ali'nin kızlarından birine [hakları
olduğunu düşünerek] beytülmalden inci bir gerdanlık vermiş ancak durumu
öğrenen Ali onu derhal iade etmişti.202
u.İmha. Hulefü-yı Raşidin'in İslam'ın yasakladığı muamelelerle servet
kazanmak isteyenlerin üzerine kararlı bir şekilde gittikleri, bu hususta sıkı
önlemler aldıkları ve yasağı çiğneyenlere gerektiğinde sert cezalar uygula­
dıkları görülmektedir. 203 Mesela, Hz. Ömer uyarılarını dinlemeyen Sakifli
Ruveyşid'in içki imalathanesi olarak kullandığı evini yaktırmıştı.204 Kureyş
kabilesine mensup birisinin evine aynı maksatla baskın düzenlemiş, ancak
durumdan haberdar olan bu zat erken davranıp suç unsurunu ortadan kal­
dırmıştı.205 Yine Sevad halkından birisinin içki ticaretinden servet yaptığını
öğrenince bölgeden sorumlu valiye şu emri göndermişti: " [İçki ile ilgili] ele
geçirdiğiniz her şeyini imha edin. [İçki ticaretinde kullandığı için] bütün
bineklerine el koyun. Ona ait hiç bir şeye kimse asla acımasın:·206
Hz. Ali'nin bu husustaki tutumunu gösteren örnekler de ilgi çekici­
dir. Mesela Hubeyş (veya Kays) adlı bir kişi elindeki 100.000 dirhemi Kufe
Sevadı'nda kıtlığı çekilen bazı yiyecek maddelerine yatırarak karaborsacı­
lık yapmaya başlamış ancak durumdan haberdar olan Hz. Ali o malların
tümünü yaktırmıştır. Söz konusu karaborsacının "Mallarımı yakmasa Kufe
bütçesi kadar kazanç sağlayacaktım;' dediği rivayet edilmektedir.207 Yine
Halife Ali Kufe'de içki ticareti ile meşhur olan Zurade köyündeki tüm depo ve
imalathaneleri bizzat ateşe vermiştir.208 Daha önce geçtiği üzere, faizcilikten
gelir sağlayan bir başkasının servetini yakması da böyledir.
• • • • •

202 İbn Zenceveyh, II, 608.


203 Muvatta', "Buy(ı"; 56; İbn Ehi Şeybe, rv; 301; Buhari, Ebu Abdillah Muhammed b.
İsmail b. İbrahim, et-Tarihu'l-kebir, Haydarabad 1943, II, 222; İbn Şebbe, Ebu Zeyd
Ömer b. Şebbe, Tarihu'l-Medineti'l-münevvere (nşr. H. Mahmud Ahmed), Cidde
1399/1979, II, 749; III, 1050; İbn Hacer, el-İsabe (Bicavi), ı, 540.
204 Abdurrezzak, VI, 77; IX, 229-230; Ebu Ubeyd, s. 105; İbn Sa'd, V, 56; İbn Zenceveyh, 1,
272-273; İbnu'l-Cevzi, Menakıb, s. 61, 190; İbn Teymiyye, el-Hisbe, s. 86, 89; Sinami,
Ömer b. Muhammed b. Avd, Nisabu'l-ihtisab (nşr. M. S. Merizen Asiri), Mekke 1405-
1 406/ 1985-86, s. 247, 344; İbn Hacer, el-İsabe, ı, 522; Suy(ıti, el-Havi, ı, 157.
205 Sinami, s. 247, 344.
206 İbn Ehi Şeybe, rv; 4 1 3; Ebu Ubeyd, s. 97; İbn Zenceveyh, 1, 271 -272; Suy(ıti, el-Havi,
1, 157.
207 İbn Ehi Şeybe, rv; 301; İbn Hazın, el-Muhalltt, IX, 65; Gazzali, İhya', II, 92; İbnu'l­
Uhuwe, s. 66, 1 94-195.
208 Ebu Ubeyd, s. 97-98; İbn Zenceveyh, ı, 273; Utruş, s. 23; Yakllt el-Hamevi, Yakllt ..
72 Sosyal Servet: İslam 'da Yönetim-Piyasa İ l i şkisi

ııı. Para Cezası. Devletin meşru yollardan kazanılmayan servetleri


müsadere veya imha ettiği gibi mali mükellefiyetlerini yerine getirmeyenleri
cezalandırdığı görülmektedir. Hz. Peygamber zekatını vermek istemeyenden
hem zekatı hem de ceza olarak malının yarısını alacağını söylemektedir.209
ResUlullah zekat vermekten kaçınan Beni Temim üzerine H. 9. yılın Muhar­
rem ayında Uyeyne b. Hısn komutasında bir birlik göndermiş, bu kabilenin
Anberoğulları kolundan çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere çok sayıda
esir alınmıştır. Daha sonra Hz. Peygamber'i ziyarete gelen Beni Temim
heyeti Müslüman olduklarını bildirerek Anberoğulları'na mensup esirlerin
serbest bırakılmasını istemişler, tayin edilen hakemin verdiği hüküm gereği
esirlerin yarısı bedelsiz diğer yarısı fidye karşılığında salıverilmiştir.210 Aynı
yıl Benu'l-Mustalık kabilesine gönderilen tahsildarın, yanlış anlama sonucu,
zekatlarını ödemedikleri gibi kendisini öldürmeye yeltendiklerine dair rapor
vermesi üzerine bölgeye asker sevkedilmiş ancak çatışma çıkmadan önce
durum aydınlığa kavuşmuştur.211 Bu iki olayla ilgili olarak Hucurat süresinin
ilk ayetleri inmiştir. Yine Eşca' kabilesinden birisinin zekatını tahsil etmesi
için gönderdiği memurun eli boş döndüğünü gören Hz. Peygamber'in "Ona
[tekrar] git ve eğer zekatım sana yine ödemezse boynunu vur!" emrini
verdiği rivayetler arasındadır.212 Hz. Ebu Bekir'in de hilafete geçtikten sonra
zekat vermeyerek ayaklanan kabilelere derhal savaş açtığı bilinmektedir.213 Hz.
Ömer hakkında ise zekattan kaçırıldığını belirlediği malın ceza olarak beşte
birini aldığı rivayet edilmektedir.214

• • • • •

b. Abdillah, Mu'cemu'l-buldan (nşr. F. Wüstenfeld), Leipzig 1 866-73, III, 135; İbn


Teymiyye, el-msbe, s. 86, 89.
209 İbn Hanbel, el-Musned, V, 2, 4; Ebu Davlı.d, "Zekat': 5; Darimi, "Zekat': 36; Nesai,
"Zekat'; 4, 7; Maverdi, el-Ahkam, s. 154; İbnu'l-Uhuvve, s. 194.
2 1 0 Vakıdi, el-Megazi, ırı, 974-980; Belazuri, Ensab, l, 382; İbn Hacer el-Askalani,
el-İsabe, ı, 55; Diyarbekri, II, 1 18 - 1 19; Halebi, Ali b. Burhaniddin, İnsanu'l-uyun
fi sireti'l-Emini'l-me'mun: es-Siretu'l-Halebiyye, Beyrut, ts. (Daru'l-Ma'rife), III,
2 16-22 1 .
2 1 1 Vakıdi, el-Megazi, ırı, 980-981 ; İbn Sa'd, I I , 1 6 1 ; İbn Hanbel, el-Musned, rv; 279;
Taberi, Cami', XXVI , 78-79; İbn Hacer, el-İsabe, ııı, 637-638; Diyarbekri, II, 1 19-
120.
212 İbn Hubeyş, Abdurrahman b. Muhammed b. Abdillah, Gazavatu İbn Hubeyş (nşr.
Suheyl Zekkar), Beyrut 1412/1992, I, 12.
213 Muvatta', "Zekat'; 30; İbn Hanbel, el-Musned, l, 19, 36, 48; II, 529; Buhari, "Zekat'; 1,
40; "İ'tisam': 2; "Murteddun'; 3; Müslim, "İman'; 32; Ebu Davlı.d, "Zekat'; l; Tirmizi,
"İman': l; Nesai, "Zekat'; 3; "Cihad'; l; "Tahrim'; ı.

214 Abdurrezzak, rv; 18; İbn Ebi Şeybe, II, 354.


Piyasalar 73

B. Toprak Piyasası
İlk devirlerdeki iktisadi yapıya ilişkin millumat yeterli fikir verecek düzey­
de belgelenmiş olmadığı için konuya ilişkin malzeme farklı ilim dallarına
,
mahsus çeşitli eserlerden derlenmeye çalışılmıştır. Piyasa güçlerini teşkil eden
arzla talebin serbest ve sağlıklı etkileşimini yansıtacağı için <latanın çoğun­
luğu fiyatlar arasından derlenmiştir. Çünkü sahabenin elindeki emlak, daha
sonra kısaca değinileceği üzere satın alma dışındaki yollardan da edinilmiş
olabileceğinden, piyasa talebini yansıtmayabilir. Dolayısıyla <latanın mahiyeti
bu bölümün muhtevasını bir dereceye kadar etkilemektedir. Ülke genelini
kapsayan bazı verilere ulaşılabilmesine rağmen bulguların çoğu genelde Hicaz,
özelde Mekke ve Medine'ye özgüdür. Çünkü bu iki şehir Hz. Peygamber veya
Hulefü-yı Raşidin için dini merkez, siyasi başkent ve askeri üs vazifeleri gör­
müştür. Verilerin çölden ziyade yerleşim alanlarına ait olduğu da eklenmelidir.

İslam hayata bütüncül yaklaştığı için, başlangıç olarak, em!ak piyasası­


nın215 teşekkül ve işleyişini etkileyen dini temelin altı çizilecektir.

a. Akidevi Temel
İslam inancına göre Allah tüm evreni yaratmış ve mutlak sahibi olarak
onu yeryüzündeki halifesine emanet etmiştir. Böylece fertler de (özel mül­
kiyet) içtimai-siyasi kurumlar da (kamu mülkiyeti) toprağa sadece emanetçi
sıfatı ile sahip olabilirler. Ancak her iki şekilde de hilafet fikri, sahabeyi, doğal
kaynakların mevcut üstün nitelikleri bozulmaksızın gelecek nesillere akta­
rılmasını sağlayacak mükemmel bir korumacı felsefe geliştirmeye itmiştir.
Hz. Ömer'in öncülük ettiği ilk halifeler216 korumacı politika izleyerek doğal

• • • • •

2 1 5 Tezin hedef zaman kesiti açısından 'emlak piyasası' tabiri çiftlikler, konut ve imalat
alanlan, ağaçlıklar, mesire yerleri ve su kaynaklarının muhtelif alıcıları ile sancıla­
rının oluşturduğu küçük piyasaların bir bütünüdür.
216 Mesela, Hz. Ömer fethedilen Mısır, Suriye ve Irak toprakları ile savaş esirlerini
mucahidler arasında dağıtmamıştı. Bunun gerekçesi için bk. Ebu Yusuf, el-Harac,
s. 25-29, 38, 39, 74-75; Yahya b. Adem, Kitabu'l-Harac (nşr. A. Muhammed Şakir),
Kahire 1964, s. 27, 40-42, 45-46; Ebu Ubeyd, s. 59-61; İbn Hanbel, Fezail, ı, 289; İbn
Abdilhakem, s. 82, 83, 84, 87-88; Belazuri, FutUh, s. 220, 265-268, 376; Taberi, Tarih,
ıv; 30-31; Suli, Ebu Bekir Muhammed b. Yahya b. Abdillah, Edebu'l-kuttab (nşr. M.
Behcet el-Eseri), Beyrut 1922, s. 210; Kudame, s. 337, 386; Hatib el-Bağdadi, I, 7-9;
İbnu'l-Cevzi, Meruikıb, s. 92-93; Suylıti, Ebu'l-Fadl Celfiluddin Abdurrahman b. Ebi
Bekir, Husnu'l-muhadarafi ahbfıri Mısr ve'l-Kahira (nşr. Muhammed Ebu'l-Fadl),
Kahire 1387 /1967, I, 121-124, 127; Hamidullah, el-Vesaik, s. 422; Fayda, Mustafa, Hz.
Ômer Zamanında Gayr-ı Müslimler, İstanbul 1989, s. 7 vd.
74 Sosyal Servet: İslim'da Yönetim- Piyasa İ lişkisi

kaynakların daha verimli ve geleceği gözeten dengeli kullanımının gereklili­


ğini vurgulamışlardır. Aynca Allah'ın yaratbğı halifeler olarak, kaynak istih­
damında nesillerarası adaletin sağlanmasına yönelik dini sorumluluklannı
yerine getirmişlerdir.2ı7 Bu akidevi temel göz önünde bulundurularak toprak
piyasasının İslam dünyasında başından beri mevcut olduğunu ispatlayacak
tarihi veriler üzerinde yoğunlaşılacaktır.

• • • • •

2 1 7 Hıristiyanlığa göre bütün toprakların sahibi Tanrı'dır ve onları ya kendi seçtiği bir
krala ya da Kilise'ye emanet etmiştir. Bir kimsenin kralının Tanrı vergisi otoritesini
tanımaması ilahi iradeye isyan etmek ve ahiret saadetini tehlikeye atmak demek­
tir. Yeryüzü, Tanrı tarafından insanlığa uhrevi kurtuluşa matuf olarak yaşamalarını
sağlamak üzere verilmiştir. Arnk toprak, böyle bir inanç sisteminde, pazarda alınıp
satılan bir meta olamaz (Landreth, Harry-Colander, David C., History ofEconomic
Thought, Boston 1 994, s. 29). Bu gizemli hiyerarşik toplumsal yapıda ilk ve en önem­
li yer sadece ahlaken değil iktisaden de aşkın olan Kilise'nindi. Bu nedenle Kilise
ve babaları Ortaçağ boyunca Batı Avrupa' da kayda değer mülkler edinmişlerdi. Bu
emlakin toplam mülk içindeki payı büyük, yüksek piyasa değerine sahip alanlardaki
konumu stratejik ve mali statüleri de vergiden muaf olduğu için Kilise mülkiyeti
meselesi iktisadi açıdan önemli idi. Çünkü onun elindeki sayısız emlak, mülki­
yetin diğer hakim sınıfını oluşturan soylularınkileri dahi aşmıştı (Pirenne, Hemi,
Economic and Social History ofMedieval Europe, London 1972, s. 13). Mesela, XIII.
yüzyılda İngiltere'de toprak mülkiyetinin yaklaşık üçte biri Kilise'ye aitti (Barlowe,
Raleigh, Land Resource Economics: The Economics of Real Estate, Boston 1994, s.
324). Dahası, Kilise'nin dünya telakkisi, toplumsal düzenin yegane esasını topra­
ğın teşkil ettiği bir devrin iktisadi şartlarına ustalıkla işlenmişti. İşgücünün hedefi
servetyapmak değil, bilakis doğuştan gelen konumu ebedi hayata ulaşıncaya kadar
koruyabilmekti (Pirenne, s. 13).
Her ne kadar Batı feodal toplumunun henüz güçlü olan yenilik düşmanı bazı unsur­
ları geleneği ayakta tutuyorsa da diğer etkenler feodalizmin temellerini sarsmaya
başlamıştı. Çoğu iktisat tarihçisi değişen zirai teknolojinin malikane üzerindeki
yıkıcı tesirlerini feodalizmin çöküşünün ana sebebi saymaktadır. Yeni imalat döne­
mi insan ve hayvan gücünün yerine su ya da rüzgardan elde edilen mekanik gücü
koymaya başlamıştı. Böylece, sosyo-ekonomik dönüşüm özellikle ilk bin yıldan
sonraki beş asır boyunca devam etmişti (Landreth-Colander, s. 29). Batılı iktisat
tarihçilerine göre toprak piyasası, büyük çiftlik sahiplerinin hayvanları için ihtiyaç
duydukları geniş otlakların etrafını çevirmeleri (enclosure = çitleme hareketi) ve
sermayedarların sanayi devrimi sürecinde kuracakları tesisler ve yapacakları üre­
tim için enerji ya da hammaddelerin kolayca sağlanabileceği uygun alanlara yatı­
rım yapmaları ile gelişmeye başlamıştır. Kökleri en erken M.S. Xll. yüzyıla kadar
götürülebilen bu gelişmelerden en fazla bir-iki asır önce ihtiyaç duyulan tarımsal
üretim artışına paralel olarak toprak talebinde yerel ve geçici bazı dalgalı artışların
gözlendiği belirtilmektedir. Toprak piyasasının teşekkülüne dair görüş Avrupa için
doğru ise de İslam dünyasında çok daha farklı bir iktisadi olgu ile karşılaşılmaktadır.
Piyasalar 75

Toprak piyasasından bahsedebilmek için diğer bütün piyasalarda olduğu


gibi arz ve talep güçlerine değinmek zorunluluğu vardır. Aiz tarafı incelendi­
ğinde görülür ki mülkiyete konu olan kara parçaları ile sınırlı kalması bakı­
mından toprağın toplam fiziki arzında mutlak bir artış söz konusu değildir.218
Ne var ki ilk fetihlerle beraber Müslümanlar açısından satın alınabilir ve işle­
nebilir alanlarda nisbi artış sağlanmışur. Böylece onlar toprağın hem yaygın
hem de yoğun kullanımını gerçekleştirmişlerdir. Talep tarafına gelince; kesin­
likle artmış olup nedenleri aşağıda tahlil edilecektir. Aina her şeyden önce
devrin İslam dünyasının iktisadi yapısı ve nüfus dağılımının emlak piyasası
üzerindeki genel etkilerinin tahlili önem taşımaktadır.

b. İktisadi Yapı
' Sermaye Piyasası' incelenirken açıklandığı üzere ilk İslami fetihlerle
birlikte özellikle Mekke ve Medine'ye ganimet ve vergi olarak akan kıymetli
madenler refah patlaması sağlamıştır. Ancak milli servetteki çok hızlı artışa
rağmen, eski iki rakip Bizans ve Sasani imparatorluklarının hazinelerindeki
servetin, çoğunluğu toplumun alt kesimlerine mensup mücahidlere intikali
gelir dağılımı adaletini mümkün kılmışur. Yine, tek bir mali kurum (divan)
alunda toplanan milli servetten Müslümanlar'a ata bağlanması iktisadi refa­
hın bekasını güvenceye almıştır. Ele geçen servetin yarattığı ilk belirgin etki
tedavüldeki para miktarındaki ve dolayısıyla çoğunluğu tarıma dayalı olup
tahsiniyyatı da içine alan her türlü malın talebindeki hissedilir artıştır.2ı9 Her
• • • • •

218 Toprak ancak halkın kullanım ve tahakküm için rekabete başlaması, fıyaunı belir­
lemesi veya ihyası için gerekli maliyeti ödemeyi göze alması durumunda iktisadi ve
teknik anlamda bir kaynak sayılır. Toprağın herhangi bir kullanım türü için iktisadi
arzı, o kullanıma tahsis edilmiş toplam fiziki arzın sınırına kadar arttırılabilir. Yeni
talepler daha önce sıfır ya da düşük değerli alanların veya fiziki materyalin değerini
arttıracaktır (bk. Barlowe, s. 24-25). Bununla birlikte fıziken sınırlı olan toprağın
üretim kapasitesi yeni tekniklerin sağladığı yoğun kullanım sayesinde arttırılabil­
mektedir.
219 İlk İslami fetihlerin yıkıcı olmayan ılımlı özelliği, Bizans ve Sasani imparatorluk­
larının vergi matrahının mükelleflere de zirai ve sınai akarata da zarar verilmek­
sizin aynen korunmasına imkan sağlamıştır. İslam devleti eski emperyal vergileri
aşan hiç bir yeni vergi koymamıştır. Dahası, Bizans ve Sasani imparatorluklarının
eski rakip siyasi ve idari merkezleri İstanbul ile Medain'in yerini, fetihlerin ardın­
dan İslam dünyasının hartlandı ve yegane odak noktası olan Medine almıştır.
Dolayısıyla, ata müessesesi sayesinde vergi gelirleri ya kısmen yerli halkın yararına
ihtiyat akçası olarak tutulmuş ya da son birimine kadar dağıularak veya yatırıma
dönüştürülerek tedavüle sokulmuş, ancak daha önceki gibi yabancı başkentle-
rin politikalarına hizmet için dışarıya akıulmamıştır; bk. Ehrenkreutz, Andrew S., ..
76 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- Piyasa İ lişkisi

ne kadar yükselen maddi refah fert başına yiyecek tüketimini arttırmışsa da


alım gücünün bir kısmı topraklar, köleler, binek-yük hayvanları, ev eşyaları
vb. gibi diğer kalemlere ve bunların iyileştirilmesine gitmiştir. Ancak özellikle
toprak, vasat Müslümanlar'ın talepleri içinde daima üst sıralarda yer almış­
tır. Fetihlerle birlikte İslam dünyasına akan servet sayesinde yükselen refah
seviyesi zamanla pek çok ihtiyaç maddesine karşı doygunluk yaratmış ve
sonunda toprağa yatırım yapılmaya başlanmıştır. Meşhur sahabi Habbab b.
Eret'ten gelen şu rivayet konuya açıklık kazandırması açısından çok önemlidir:
''. .. Bizden önceki dostlarımız dünya malı elde etmeden göçüp gittiler. Bizse o
kadar çok servete nail olduk ki [artık) topraktan başka yatır[ım yap) acak alan
bulamıyoruz... :·220

Aslında, topraksız halkı toprak sahibi yapmak ve arazisi olanları üretime


teşvik etmek ilk İslam devletlerinin genel politikasıdır. Bu yöndeki uygulama­
ların başında ilcta ve ihyau'l-mevat (ölü toprakların diriltilmesi) gelmektedir.221
Anveten (yani silah zoru ile) fethedilen yeni toprakların bir kısmı mücahidler
arasında dağıtılırken, savaştan kaçan düşman tebaasının boşalttığı yerler ve
kraliyet ailesine ait araziler işletme imkanına sahip kişilere verilmiştir. Ayrıca
bazı devlet arazileri çeşitli kişilere ikta edilirken, özellikle sahipsiz toprakların
işlenerek mülk haline dönüştürülmesi özendirilmiştir. Muhtelif türdeki top­
rak bağışları özel mülkiyeti arttırmış ve belki de malikanelerin oluşumunu
başlatmıştır. Böylece arazilerin ihya yolu ile kolayca temellükü, söz konusu
dönemde Müslümanlar'ın ölü topraklara akın etmesini sağlamıştır.

Devletin zirai kalkınma hedefine yönelik arazi tahsis politikası, temiz­


leme, drenaj, sulama, set çekme vb. gibi çalışmalar neticesinde daha fakir,
ihyası zor ve marjinal alanların tarıma açılması suretiyle toprağın iktisadi
arzını arttırmıştır. Yine tesviye, dolgu, parselasyon gibi çalışmalar ek yerleşim

• • • • •

"Money'; Monetary Change and Economic History in the Medieval Muslim World
(nşr. Jere L. Bacharach), Hampshire 1992, bl. III, s. 88-89.
220 Humeydi, Ebu Bekir Abdullah b. Zubeyr b. İsa, el-Musned (nşr. Habiburrahman
el-A'zami), Beyrut-Kahire 1381-82, 1, 83-84; Buhari, "Merda ve't-tıb'; 19; "Rikfık'; 7;
Ebu Nuaym, ı, 145, 146, 360.
221 Devrin Müslümanları, İslami kurallar çerçevesinde, nadiren çatışsa da çoğunluk­
la birbirini tamamlayan ferdi/ailevi ve içtimai ya da kavmi menfaatlerin sentezini
yapabilmişlerdir. Böylece, bu gerçeğin şuurunda olan ilk İslam devleti, hem mevcut
hem de gelecek nesillerin emanetçisi sıfatı ile, fiziken sınırlı doğal kaynakları gözet­
miş ve gerektiğinde yasama yetkisini de kullanarak talandan korumuştur. Bu poli­
tikanın tatbikatına ilişkin olarak bk. Haque, Ziaul, Landlord and Pea,sant in Early
Islam, İslamabad 1984, s. 231 vd.
Piyasalar 77

alanları ve mesire yerleri açılmasına imkan vermiştir. Ancak her ihya yön­
teminin bir bedeli vardı; uygulanabilirliği ise toplumun tamamının, yüksek
fiyatlar ve öşür oranındaki indirimler gibi maliyeti azaltmaya yönelik teşvik
tedbirlerinin getirdiği ek yükü taşımaya rızası ölçüsünde mümkündü. Belki
de yüksek potansiyel verimliliğe sahip bazı ölü toprakların diriltilmesi teknik
bilgi noksanlığı, ihya masraflarının yüksekliği ve pazarların uzaklığı yüzünden
geciktirilmişti. Ancak sonraları fethedilen bölgelerin halklarından bazı ihya
teknikleri öğrenilmiş olmalıdır.
Devletin arazi tahsis politikasının, toprak piyasasına müdahale kastı
taşımasa dahi, arazi talebi ve fiyatlar üzerinde dolaylı bir sınırlayıcı etki
yaptığı muhakkaktır. Çünkü bu politika toprağın iktisadi arzını arttırmıştır.
Ancak Habbab'ın genel durumu yansıtan sözleri yanında, toprak fiyatların­
daki değişimleri gösteren aşağıdaki münferit örneklerden anlaşıldığı üzere
her şeye rağmen taşınmazların fiyatlarında astronomik artışlar gözlenmek­
tedir.
Toprak talebini ve dolayısıyla fiyatını etkileyen bir başka unsur da nüfus­
nır. Bu nedenle incelemeye nüfus artışı ve yoğunluğu meseleleri ele alınarak
devam edilecektir.

c. Nüfus Dağılımı

ca. NüjUJ Art11ı


Devrin Araplar'ı arasındaki yaygın kabile taassubu -özellikle daha çok
erkek evlada sahip olmak için- geniş ailelerin teşekkülünü ve böylece nüfus
artışını beraberinde getiriyordu. Bu da büyük orduların hazırlanmasına yöne­
lik askeri politikalar ve dini inanış tarafından teşvik ediliyordu. Yeni yerleşim
alanları ve iktisaden kalkınan bölgeler nüfus artışını kamçılamıştır. Ne var ki
nüfusa katılan her ferdin ihtiyaç duyacağı ilave yiyecek, barınak ve giyeceğin
üretimi yeni toprakların -başta tarım olmak üzere- çeşitli maksatlara tahsisini
gerektirmektedir.222 Aslında İslam tarihinin ilk yüzyılında hakim göçebe ve
köylü Müslüman toplulukların kentlileşmesi ile birlikte doğal kaynaklara olan
talep artmıştır.
• • • • •

222 Zirai toprak ihtiyacı genellikle üç ana etken tarafından belirlenmektedir: Nüfus,
tüketim kalıpları ve toprağın verimliliği. Nüfus artışlarının daha çok üretimi gerek­
tirdiğinde şüphe yoksa da 'Ne kadar çok?' sorusunun cevabı devrin gıda tüketim
seviyesi ve toprak işleme alışkanlıklarına bağlıdır. Bunun için gerekli toprağın alanı
ise ürün ve hayvan verimliliğine göre değişmektedir; bk. Barlowe, s. 65-66.
___ZB Sosyal Servet: İslim'da Yönetim- Piyasa İ l i şkisi

cb. Kent�me
Yeni dikey (sosyal ve iktisadi) hareketlilik nüfusun çölden kente akışı
anlamına gelen yatay (coğrafi) hareketliliği doğurmuştur. Bu gelişmeler çer­
çevesinde, Bizans ve Sasani imparatorluklarına mensup savaş kaçkınlarının
boşalttığı bölgeler, yerleşmek ve işlemek için yeni topraklar arayan Arap
göçmenleri iskana yetmemişti; eski yerleşim birimlerine ilaveler yapılmalı
yahut tamamen yeni kentler oluşturulmalı idi. 223 Yüksek doğum oranına eşlik
eden bu hareket kent nüfusunu patlatmıştı. Mesela Medine nüfusu daha Hz.
Peygamber döneminde % 100-600 arasında artmıştı.224 Kentler hem nüfus
hem de yerleşim alanları bakımından büyümüştü. Müslümanlar tarafından
kurulan Kfıfe ve Fustat gibi bazı kasabalar kısa zamanda kentleşerek kalkınmış
yerleşim merkezlerine dönüşmüşlerdi. Yeni kurulan Basra, komşusu antik
kent Ubulle'yi yutarak Körfez'e kadar inerken Hicaz bölgesi kısa sürede bir
megalopof-25 halini almıştı.

Ne ilginçtir ki Henri Pirenne'nin belirttiği üzere226 Avrupa'da M.S. X.

yüzyıldan itibaren gelişmeye başlayan alternatif tüccar kentleri 'portus' yahut


' novus burgus ların, zamanla büyüyerek, gölgesinde geliştikleri eski kale
'

kentleri 'vetus burgus ları yutmalarına benzer bir süreç İslam dünyasında
'

Halife Ömer döneminde devletin planlayıp kurduğu yerleşim merkezleri


tarafından gerçekleştirilmiştir. Buna karşılık İslam ülkelerinde, dini değerler
ve devletin sıkı iktisadi denetimi sayesinde Avrupa tipi burjuvazinin gelişme
imkanı bulamadığı görülmektedir.

Sıradan insanlar varoşlarını mekan tuttukları kentlerin etrafında taşra


kuşağını oluştururken, merkezde de evleri bulunan zenginler banliyöle­
rin 10-20 km. dışında muteber yerler edinerek müreffeh bir sayfiye kuşa­
ğı teşekkül ettirmektedirler. Böylece taşra ve sayfiye kuşakları oluşturma
hareketleri birlikte yürüyerek ilk İslam şehirlerinin doğal planını çizmiştir.

• • • • •

223 Ataya bağlanmış Arap göçmenler iktisadi yük olmak yerine talebi yüksek güçlü bir
tüketici topluluğu teşkil ederek üretimi kamçılayıcı, nakit akışkanlığını yeniden
harekete geçirici ve her şeyden öte paranın tedavülünü hızlandırıcı bir çark vazifesi
görmüştür. İstiflenmiş paralar ya mutlak nakit sıkıntısı ya da karlı yatırım beklentisi
yüzünden tekrar piyasalarda tedavül etmeye başlamıştır. Mfili yönden desteklenmiş
kentli nüfusun büyümesi tarım ürünlerine ve ardından da ziraat arazilerine olan
talebi arttırmıştır; bk. Ehrenkreutz, s. 89-90.
224 Kettani, m, 206.
225 Nüfusları artan büyük şehirlerin yayılarak birbirine bitişmesi ile oluşan yerleşim
alanı.
226 Pirenne, s. 40 vd.
Piyasalar 79

Mesela, aşağıda kaydedileceği üzere, Medine'nin sayfiye kuşağı içinde kalan


Yenbu� Akik, Gabe, Curuf, Kanat, Vadi'l-kuf, Arsa gibi güzide mevkiler henüz
Resfilullah döneminde satın alma yahut ikta yolu ile sahabeden bazılarının
eline geçmişti. Yine, tabiri caizse, Taif şehri Mekke'nin sayfiye kuşağı içine
girmişti.

Diğer taraftan, verimli toprak özlemi çölün çocuklarını Arap Yarıma­


dası'ndan Münbit Hilal'e doğru yöneltmişti. Belki Münbit Hilal'deki yatırım­
ları özendiren diğer etken Hz. Ömer'in hilafetine rastlayan ve binlerce kişinin
beslenme yetersizliğinden ölümüne sebebiyet veren meşhur kıtlık yılı 'amu'r­
remade' idi. Söz konusu dönemde anavatanın toprağı yerli halkın ihtiyaçları­
na yetse idi bu mülk edinme hareketi o kadar hızlı yayılmayabilirdi.

Bütün bunlara ilaveten, İslam ülkesinin genişleyen sınırları içinde iste­


yenin istediği araziyi alıp satmakta nisbeten hür olması sıradan insanları göç
için atalarından daha istekli ve toprağa karşı daha doygun hale getirmişse bile
mülk edinme arzularını hala kıramamıştı. Bu akım gayr-i menkul sahiplerinin
şehirlerde yoğunlaşmasını teşvik ederek açık alanların konut, ticaret ve imalat
merkezlerine dönüştürülmesi yönündeki taleplerini kamçılamıştır.

Gayretli, verimli ve cesur girişimciler iktisadi getirilerini arttırabilecek


daha büyük fırsatlar sunan bölgelere kaymakta istekli idiler. Öyle ki yeni fethe­
dilen haraç topraklarına bile yönelmişlerdi. Mesela Cerir b. Abdillah ve Utbe
b. Ferkad Sevad' da Fırat kıyısından birer yer, Eş'as b. Kays KCıfe Sevadı'ndan
bir arazi, Talha b. Ubeydillah KCıfe'deki Neşastec köyünü, Hz. Hasan bir tuzla,
Hz. Hüseyin de iki beridlik bir arazi satın almış ancak Halife Ömer bu akitlerin
hepsini feshetmişti.227 Gerekçesi, haraç topraklarının bütün Müslümanlar'a
ait olması idi. Ne var ki Hz. Ömer' den sonra yasak delinmiş ve haraç toprakları
tedricen özel mülkiyete geçmiş olmalıdır. Mesela, sahabe arasındaki çekişme­
yi gören Sa'd b. Malik (KCıfe'de) ölü bir arazi satın alarak ailesi ile beraber oraya
yerleşmişti .228 Talha b. Ubeydillah, Hz. Osman döneminde halifenin iktfü
sayesinde veya Hayber yahut Hadramevt'teki bir arazisine karşılık Neşastec'i

• • • • •

227 Yahya b. Adem, s. 54; Ebu Ubeyd, s. 79; İbn Zenceveyh, 1, 222-223, 234; Sehnun,
1, 283; Hatib el-Bağdadi, 1, 16-17, 18, 19; İbn Hubeyş, il, 280; İbn Receb, Ebu'l­
Ferec Zeynuddin Abdurrahman b. Ahmed b. Receb, el-İstihrac li-ahkami'l-harac
(Mevsüatu'l-harac içinde), Beyrut 1399/ 1979, s. 243; İbn Kudame el-Makdisi,
el-Mugni, il, 721; İbn Kayyim el-Cevziyye, Ebu Abdillah Şemsuddin Muhammed
b. Ehi Bekir, Ahkamu ehli'z-zimme (nşr. Subhi es-Sa.Jih), Beyrut 1983, 1, 134; Zeylai,
Fahruddin Osman b. Ali, Nasbu'r-raye li-ehiidisi'l-Hidaye, yy. 1393/1973, III, 441.
228 İbn Hacer, el-İsabe, III, 75.
80 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- Piyasa İ l işkisi

tekrar elde etmişti.229 Abdullah b. Mes'ı'.id'un Bağdat Sevad'ındaki Razan'da


tarım arazisi vardı.230 Hz. Hasan, Ebı'.i Hureyre ve Abdullah b. Abbas Sevad'da
tarım arazisi edinmişlerdi.231 Hz. Hüseyin ve Habbab b. Eret haraç arazisi
saun alanlardandı.232 Onların öncü gayretleri ve belki sağladıkları iş imkanları
diğerlerini de bu bölgelere çekmiş olmalıdır.

Ne var ki İslam tarihinin ilk asrında kırsal kesimin başkalaşımı sadece


nüfus aruşı ve kentleşmenin sonucu değildi. Kentler ve sabit pazarların kır­
sal kesimin üretimine sürekli artan oranda ihtiyaç duyması yanında büyük
sermayedarların şehirler/bölgeler/uluslararası ticaretten daha fazla kar elde
etmeye çalışması, önceleri mahsulünün üretim mahallinde tüketilmesine alı­
şan köylünün yanı başında yeni bir piyasa yaratmıştı. Aynı zamanda binek ve
yük hayvanı mülkiyetinin yaygınlaşması nakliyatı hızlandırarak ticareti kolay­
laştırmıştı. Ayrıca Cahiliye dönemindekinin aksine ticaret güzergahlarının
güvenliği ülke çapında temin edilmişti. Kar dürtüsü ile tasarrufa başlayan
köylünün birikimleri için en uygun yaurım alanı yine topraktı. Tarım ürün­
lerinin dolaşımı paranın tedavülünü hızlandırarak İslam dünyasında paraya
dayalı yeni bir mübadele çağı başlatmıştı.

Dahası, iktisadi refah ve nüfus patlamasının gıda talebini arttırması


sahabenin de aralarında bulunduğu sermayedarların pazar için üretim gayesi
ile toprağa yatırım yaparak bol kazançlar elde etmelerini sağlamıştı. Çiftlik
sahipleri artık sadece kendi geçimlerini sağlayan çiftçiler değillerdi. Kar
amaçlı ve girişimci fakat asla tamahkar ve kapitalist olmayan bir ruh emlak
piyasasının gelişimini mümkün kılmıştı. İleride bununla ilgili örnekler teker
teker zikredilecektir. Her ne kadar malzemenin yetersizliği konunun önemine
yakışır kesinlikte genellemeler yapılmasına imkan vermese de en azından
emlak piyasasının teşekkülüne ve fiyat artışlarına vesile olan diğer başlıca
etkenlerin tesbiti mümkündür.

• • • • •

229 YakUt, v, 285-286; İbnu'l-Esir, el-Kamil, III, 138.


230 Ebu Yusuf, el-Asar, s. 190; a.mlf., el-Harac, s. 67; Yahya b. Adem, s. 76; Ebu Ubeyd,

s. 80; İbn Zenceveyh, 1, 249-250; Hatib el-Bağdadi, 1, 19; İbn Kudame el-Makdisi,
el-Mugni, il, 720; Serahsi, Şemsuleimme Muhammed b. Ahmed b. Sehl, Şerhu
Kitabi's-siyeri'l-kebir (nşr. Abdulaziz Ahmed-Salahuddin el-Muneccid), Kahire
1971 -72, 1, 15; İbn Kayyim el-Cevziyye, Ahkıimu ehli'z-zimme, 1, 135, 139; Zeylai,
Nasbu'r-raye, III, 441; Zehebi, Tarih, s. 398.
231 Şeybani, el-İktisab fi'r-rızkı'l-mustetab (nşr. Mahmud Arnus), yy. 1357 / 1938, s. 37;
Zeylai, Nasbu'r-raye, III, 441.
232 Ebu Yusuf, el-Asar, s. 190; a.mlf., el-Harac, s . 67; Serahsi, Şerhu Kitıibi's-siyeri'l-kebir,
1, 15; Zeylai, Nasbu'r-raye, III, 441 .
Piyasalar _fil

d. Vergi Mütalaası
Genellemek gerekirse, gayr-i menkul yatırımcılarının kararlarında vergi
mütaiaalarının öncelikli etkisi olduğu şüphesizdir. O devirde, emlakin satımı
yahut takasından kazanılan sermaye gelirlerine vergi muafiyeti sağlanmıştı.
Bu politika, yatırımcıları cezbeden gayr-i menkulün değerini ve piyasanın
işleyişini doğrudan etkilemişti. Buna karşılık, sermaye gelirlerinin vergiden
muafiyeti emlak satışlarını da teşvik etmiş ve böylece fiyatlarda yeni bir den­
genin tesisini sağlamış olabilir.

Diğer taraftan, devletin haraç ve cizye gelirlerini kısmen toprağın imarı­


na harcaması gayr-i menkul yatırımlarını doğrudan veya dolaylı olarak özen­
dirmiştir. İslam devleti bu maksatla binlerce işçi istihdam etmiştir. Mesela
Mısır'daki sulama kanallarının inşası sırasında 120.000 amele çalıştırılmıştır.
Nakdi masraflar yine Mısırlı zimmilerden toplanan cizye vergilerinden yapıl­
mıştır.233 Bu kamu hizmetlerinin sağladığı rant toprak değerlerini arttırmış
olmalıdır.

Dahası, suni sulama ile elde edilen ürünlerin öşür oranlarında % 50 indi­
rim yapılması gibi kolaylıklar özel teşebbüsün sulama için kanallar, göletler ve
kuyular kazmasını özendirmiştir.

Hz. Ömer döneminde yabancı tüccara mütekabiliyet esasına göre konan


gümrük vergileri yeni yerli teşebbüslerin doğuşunu ve bazı bölgelerde -aksi
takdirde iktisaden asla makul olmayacak- üretimlerin yapılmasını sağlamış,
böylece toprak talebi artmıştır.

Kayda değer bir başka nokta ise gayr-i menkulün kendisine de, satışın­
dan elde edilen sermaye gelirlerine de hiç vergi konmamış olmasıdır. Özel­
likle toprağı üretken hale getirenleri ödüllendiren vergi muafiyeti uygulaması
gayet iyi tasarlanmış yaratıcı bir tedbirdir.

e. Beklenti Kaynaklı Değer Artışı


Yatırımcılar genellikle önlerindeki çeşitli seçeneklerin muhtemel iktisadi
getirilerini karşılaştırırlar. En azından bazıları tarafından diğer yatırım alter­
natiflerine kıyasla daha avantajlı görülen toprak, fiyatların arttığı o dönemde,
fırsat maliyetini en aza indiren tasarruf aracı şeklinde değerlendirilmiştir.

• • • • •

233 İbn Abdilhakem, s. 1 5 1 ; Makrizi, Ahmed b. Ali, Kitabu'l-Mevaiz ve'l-i'tibt'ır bi-zikri'l­


hıtat ve'l-asar, Bulak 1270, l, 74, 76; ayrıca diğer bölgelerde sulama kanalları inşası
çalışmaları için bk. Belazuri, Futuh, s. 350 vd.
82 Sosyal Servet: İslam ' da Yönetim- Piyasa İ l işkisi

Doğal olarak, böyle dönemlerdeki değer artışı beklentileri kararlı piyasaların


bulunduğu devirlerdekinin aksine kendiliğinden gelişir.

Özellikle çiftliklere ve gelişen yerleşim bölgelerine yapılan yatırımlar,


aşağıda örneklendirilmeye çalışılacağı üzere, fiyat artışlarına karşı koru­
yucu makul bir tedbir oluşturuyordu. Bunun en güzel kanıtı zengin sahabi
Abdurrahman b. Avf'ın ölümünün ardından terikesini paylaştırmakla görev­
lendirilen Sehl b. Huneyf'in, merhumun oğlu Ömer'e yaptığı tavsiyedir. Sehl,
en uygun yatırımın masraf kapısı açan değil kazanç getiren özellikte olması
gerektiğini belirttikten sonra köleleri mal değil tahsiniyyat, hayvancılığı ise
profesyonel işi saymaktadır. Devamla da şayet mülk edinecekse çiftliği yeğle­
mesini, çünkü işlenmesi halinde ürün verecek olan toprağın, atıl bırakılması
durumunda bile kazanç sağlayacağını belirtmektedir.234 Bu bağlamda şunu
tesbitte yarar vardır ki üretken arazilerin cari piyasa fiyatı muzaraa, 235 kıymet
artışı, ıslah gibi yollardan elde edilmesi beklenen müstakbel net getirilerinin
o andaki ıskonto değerine denktir.236 Maliyet unsurları arasında sayılan emlak
vergileri de gayr-i menkullerin net getirilerini düşüreceği için piyasa değerini
azaltıcı rol oynarlar. Bu nedenle, söz konusu vergilerden muafiyet gayr-i men­
kul yatırımını teşvik etmiş olmalıdır.

Asr-ı saildet'te toprak piyasası öylesine canlanmıştı ki talebi artan çorak


topraklar bile para etmeye başlamıştı. Mesela Abdullah b. Ca'fer 60.000 dir­
heme 2 çorak arazi satın almış, 8 parsele ayırıp işledikten sonra 2 parselini
120.000'e Hz. Osman'a devretmişti.237 Halbuki Abdullah'ın amcası Ali b. Ehi
Talib böyle durumlarda riske girmeyi göze alamamış ve Halife Osman'dan,
sermayesini israf ettiğini düşündüğü amcazadesine bu tür muameleleri
yapmayı yasaklamasını istemişti. Buradan anlaşıldığı üzere, özellikle risk
yüklenmeyi seven paralı girişimciler atıl toprakları ilerde bol sermaye gelir­
leri sağlayacağı beklentisi içinde satın alıyorlardı. Yatırımcılar doğal olarak

. . . . .
234 İbn Kuteybe, Uyun, 1, 251 ; İbn Ebi'd-Dunya, Ebu Bekir Abdullah b. Muhammed b.
Ubeyd, Is/ahu'l-mal (nşr. M. Muflih Kudat), Mansura 1990, s. 289; İbn Abdilber, Ebu
Amr Yusuf b. Abdillah b. Muhammed, Behcetu'l-mecalis ve unsu'l-mucalis (nşr. M.
Mursi el-Huli), Kahire 1962, 1, 130.
235 Abdullah b. Mes'ud, Sa'd b. Malik ve Muaz b. Cebel gibi pek çok kişi topraklarını
ürünün üçte biri veya dörtte biri karşılığında kiraya verirdi; bk. Ebu Yusuf, el-Harac,
s. 67; Müslim, "Buyfı"; 1 2 1 ; İbn Mace, "Ruhun'; 72.
236 Epley, Donald R.-Rabianski, Joseph, Principles of Real Estate Decisions, California
1981, s. 56.
237 İbn Şeb be, III, 1042; İbn Hazm, el-Muhatla, vııı, 284-285; İbn Asakir, 1, 43-44; Zehebi,
Siyer, III, 460.
Piyasalar 83

işlerine yarayışlı en zengin toprakları yeğliyorlar, fazlasına ihtiyaç duydukça,


değişen talep ve fiyat durumlarının makullüğü ölçüsünde daha düşük kali­
tedeki topraklara yöneliyorlardı. En azından bazı bölgelerdeki fiyat arnşları
tarım ve diğer maksatlar için yeni toprakların ıslahını, mevcut kıymetli ara­
zilerinse daha yoğun kullanımını teşvik ediyordu. Doğal olarak bu tip ıslah
girişimlerinde cari giderlerin başı çektiği bir maliyetin ödenmesi gerekir. Islah
faaliyetlerine girişenler nakdi ganimetler ve kölelerin ucuz işgücü sayesinde
işin üstesinden kolayca gelmişlerdi. Yine de ürün fiyatları, düşük kaliteli
topraklardan alınan mahsulün yüksek birim maliyetini karşılamaya yetecek
seviyede olmalıdır.239

f. Talep
Talebin dolaylı ve doğrudan şeklinde ayırılması isabetli olur. Zira diğer
şeylerde olduğu gibi toprak ve doğal kaynaklara yönelik talebin de önemli
kısmı dolaylı taleptir.

fa. Dolaylı Talep


Halk toprağı salt toprak olduğu için değil ayrıca sağladığı değişik tatmin­
lerden dolayı arzular. Bu tatminler yiyecek/yem, giyecek ve hammaddelerden,
manzara ve prestije varıncaya kadar değişiklik göstermektedir. Ancak bir
noktaya kadar herkes doğal olarak temel beşeri ihtiyaçlarını tatmin etmeyi
düşünür. Çeşitli unsurları hesaba katan üreticiler özellikle nisbi faydası en
yüksek olan metayı üretmeye çalışacağından her bölgede yerli halkın ihtiyaç
duyduğu şeylerin üretimine öncelik verilir.239

Toplumsal özelliklerin doğal kaynakların kullanımı üzerinde çeşitli etki­


leri vardır. Tezin hedef zaman kesitindeki Araplar hayvansal besinler ve
dayanıklı tarım ürünlerinin ağırlıkta olduğu geleneksel bir beslenme rejimini
benimsedikleri için geniş topraklar yiyecek ve hayvan yemi olarak tüketilen
tahıl, hurma, üzüm gibi besin maddelerinin üretimine tahsis edilmiştir.

• • • • •

238 Bu dış etkenlerden başka toprak kaynaklarına yönelik umumi talep, toplumu oluş­
turan fertlerin farklı ihtiyaç, istek ve arzularına bağlıdır. Bunun da ötesinde, top­
lumun topraktan beklentisi teknik bilgi birikimleri, dini bağlılıkları, kültür-eğitim
seviyeleri, bireysel satınalma güçleri, kişisel zevkleri, hedefleri ve ilerleyen yaşa
bağlı tutum değişikliklerinden etkilenmektedir (bk. Barlowe, s. 286). Bütün bunlar
delillendirilmesi güç, izafi, spekülatif ve soyut şeyler olduklarından ilgi alanımızın
dışında kalmaktadırlar.
239 Barlowe, s. 219.
_M Sosyal Servet : İ s lam ' da Yönetim-Piyasa İ l işkisi

Jb. Doğrudan Takp


Doğrudan emlak talebi onun farklı kullanım maksatlarına tahsis edilmiş
türlerine yöneliktir. Burada değerlendirmeye değer veri elde edilebilmesi
bakımından malikaneler, sosyal donatı alanları, konutlar ve su kaynakları gibi
başlıklar ele alınacaktır.
ı. Arazi ve Malikaneler. Mülkiyet kalıpları, alışkanlıklar ve geniş

arazilerin parselasyonu veya küçük birimlerin birleştirilmesine yönelik


tutumlar gönüllü çiftlik satışlarını etkilemiştir. Bu nedenle, veriler, incelenen
dönemde mülk sahiplerinin topraklarını satmaya isteksiz olmadıklarını
göstermektedir.240 Yukarıda değinildiği üzere bazı mülk sahipleri ellerindeki
emlaki satarak yeni fırsatları değerlendirmeye hevesli idiler.
Ferdi toprak talebini -dolayısıyla fiyatları- etkileyen unsurlar ara­
sında arazinin sahip olduğu iklim şartları, su, orman, maden gibi doğal
güzellikler/zenginlikler yanında yerleşim ve ticaret merkezlerine yakınlığı
sayılabilir. Arazinin alanı, ıslah seviyesi ve toprağın zenginliği çiftlik fiyat­
larında önemli farklılıklara sebebiyet vermiştir. Aynı bölgedeki arazilerin
ortalama birim alan değerleri bu etkenlerden biri veya birkaçının etkisi
ile değişmiş olmalıdır. Ancak söz konusu devirlerdeki toprak fiyatları
incelenirken ele alınacak münferit örneklerde bu unsurların etkisini tek
tek belirlemek hemen hemen imkansızdır. Her şeye rağmen bazı örnekler
zikredilebilir:
Hz. Ömer'in hilafetinde, Suleym el-Gassani'ye ait Bi'ru Cuşem isimli
arazi 30.000 dirheme satılmıştır. 24ı İsminden anlaşılacağı üzere içinde
kuyular bulunan bu tarım arazisi Medine'ye Dımaşk yönünden 3 mil
mesafede idi. Hurmalıkları ile tanınan bir bölgede yer aldığından içinde
hurma ağaçları bulunduğu da düşünülebilir.242 Hz. Ömer 70.000 dirhem
değerinde tarım arazi miras bırakmıştır. Bu, Curuf yahut Gabe'deki arazisi
olabilir. 243
Zubeyr b. Avvam 170.000 dirheme Gabe'de bir arazi satın almıştır. Cemel
vak'asında şehid edilmesinin (36/656) ardından oğlu Abdullah b. Zubeyr 16
eşit parçaya böldüğü arazinin her parselini 100.000 dirheme olmak üzere,

• • • • •

240 O devirde miras, hibe ve satış gibi çeşitli intikal yolları mevcuttu.
241 Muvatta', "Vasiyyet'; 2, 3; İbn Ehi Şeybe, vı, 220; Darimi, "Vesaya'; 38.
242 Yfilclıt, il, 128; Bekri, Ebu Ubeydillah b. Abdilaziz, Mu'cemu ma ista'cem min esmai'l­
bilad ve'l-mevadi' (nşr. Mustafa es-Sekka), Beyrut 1983, il, 383.
243 İbn Ebi'd-Dunya, s. 343; Bekri, il, 378; İbn Manzur, Muhtasar, XVIII, 345.
Piyasalar 85

tamamını 1.600.000'e satmıştır. Bu araziden Abdullah b. Ca'fer b. Ebi Talib 4


parsel, Muaviye 1,5, Munzir b. Zubeyr, Amr b. Osman b. Affan ve Abdullah b.
Zem'a 1 'er parsel satın almıştır. Abdullah b. Ca'fer hissesini kısa müddet sonra
% 50 karla, yani 600.000 dirheme Muaviye'ye devretmiştir.244 Su kaynaklarına
sahip ormanlık bir alan olup Medine'ye Şam cihetinden 1 beridlik mesafede
bulunan245 bu yeri Hz. Zubeyr'in ne zaman satın aldığı bilinmemekle beraber
en erken hicretinin hemen ardından olabilir. Böylece söz konusu yerin fiyatı
en çok 30-40 yıl içinde % 8 41 artış göstermiştir. Tahmin edilebileceği üzere
burası orman, otlak, yaylak, çiftlik ve mesken olmak üzere çeşitli maksatlarla
kullanım imkanı vermesi, su kaynaklarının bolluğu, verimliliği, üretim mali­
yetlerinin düşüklüğü ve Medine'ye yakınlığı gibi sebeplerle yüksek bir değere
sahipti. Çünkü bilhassa yerleşim merkezlerinin yakınındaki topraklar konum
avantajı bakımından kenar bölgelerdekilere kıyasla daha pahalıdır. Bu ve
benzeri örneklerden çıkarılabilecek diğer sonuç da yatırım kalıplarına ilişkin
olup değişen şartlarla birlikte sahabe mülklerinin ortalama alan bakımından
genişlediği şeklindedir.

Hz. Ali Yenbu' beldesindeki çiftliğini genişletebilmek için müca­


vir alanı 30.000 dirheme satın almıştır.246 Halife Osman Medine'deki
Vadi'l-kuf'ta Ensar'dan birisinin miras bıraktığı hurmalığı 50.000 dirheme
satmıştır.247 Hz. Osman, Talha b. Ubeydillah'ın Hadramevt'teki arazisi­
ni 700.000,248 bir başkasını ise 300.000 dirheme almıştır.249 Hadramevt
Arabistan'ın Güney kıyılarına paralel derin bir vadidir. Oradaki ziraat top­
rakları kesintisiz akan çaylar ve kuyularla sulanmaktadır. Bu kadar yüksek
değer biçildiğine göre, Talha'nın arazisi büyük ihtimalle yeterince sulak,
Yemen ticaret güzergahı üzerinde ve Yarımada'nın meşhur panayırı Şihr'e
yakın olmalıdır.

• • • • •

244 İbn Sa'd, III, 109; Buharı, "Humus'; 13; İbn Ruşd, el-Beyan, XVII, 106; Yakı'.i.t, ıv; 182;
Muhibbuddin, er-Riyad, ıv; 290; Zehebi, Siyer, 1, 66.
245 Yfikı'.i.t, ıv; 182.
246 İbn Hanbel, Feziıil, III, 209; Razi, Ebu'l-Abbas Ahmed b. Abdillah b. Muhammed,
Tarihu Medineti San'ô.' (nşr. Hüseyin b. Abdillah el-Ömeri), San'a 140 1 / 1981, s.
60-62; Muhibbuddin, er-Riyô.d, III, 209; a.rnlf., Zehair, s. 103; ayrıca bk. Şafii, el-Umm,
III, 279; Yfikı'.i.t, V. 150; Bekri, il, 657.
247 Muvatta', "Nida'; 70.
248 İbn Sa'd, III, 220; İbn Hanbel, ez-Zuhd, il, 73; Muhibbuddin, er-Riyô.d, ıv; 261; Zehebi,
Tarih, s. 526.
249 Gazzfili, İhya', III, 3 1 3; Muhibbuddin, er-Riyô.d, ıv; 262; Zehebi, Tarih, s. 526; a.mlf.,
Siyer, l, 3 1 .
� Sosyal Servet: İslam'da Yöneti m-Piyasa İlişkisi

Abdurrahman b. Avf Benu'n-Nadir hurmalığındaki hissesini Halife


Osman'a 40.000 dinara satmıştır.250 Amr b. As Taif'te 10.000.000 dirhem değe­
rinde Veht isimli bir bağ miras bırakmıştır. 1.000.000 teveklik bağın her teve­
ğindeki üzümü bir dirheme satarmış.251 Burası, verimli toprakları, dinçleştirici
iklimi ve başta üzüm olmak üzere çeşitli meyveleri ile Hicaz bölgesinin belki
de en nadide köşesi olup meşhur Vadi'l-vecc'e 3 mil mesafededir.252 Abdur­
rahman b. Avf 40.000 dinar veya 400.000 dirhem değerindeki bir bahçesini Hz.
Peygamber'in hanımlarına vasiyet etmiştir.253

Kays b. Sa'd b. Ubade bir arazisini (?) Muaviye'ye 90.000'e satmıştır.254


Ebu Talha Medine'deki Bi'ru Ha' isimli hurmalığını ResUlullah devrinde
akrabaları Ubey b. Ka' b ve Hassan b. Sabit'e bağışlamış, bilahare Hassan
kendi hissesini Muaviye'ye 100.000 dirheme devretmiştir. Daha sonra
Muaviye orada konak inşa ettirmiştir. 255 Zeyd b. Sabit 100.000 dinar, 256
Zubeyr b. Avvam ise 40-50.000.000 dirhem değerinde emlak miras bırak­
mıştır. 257

Hz. Ali halifeliği döneminde Ebu Rafı"in çocuklarına ait araziyi 80.000
dirheme satmıştı.258 Amr b. el-Eşdak Medine'ye 3 mil mesafedeki Arsa mev­
kiinde olup babası Said b. As'tan (ö. 57) miras kalan hurmalıkları ve köşkü

• • • • •

250 İbn Sa'd, III, 132- 133; İbn Hanbel, el-Musned, VI, 104, 135; Tirrnizi, "Menakıb';
25; Hakim en-Nisaburi, Ebu Abdillah Muhammed b. Abdillah, el-Mustedrek
ale's-Sahihayn, Haydarabad 1334-42/ 1 9 15-23, III, 3 10-3 l l; Ebu Nuayrn, 1, 99;
Muhibbuddin, er-Riyad, IV, 3 1 1, 315; Zehebi, Tarih, s. 393; Yafii, Afifuddin Abdullah
b. Es'ad, Miratu'l-cinan (nşr. A. Muhammed el-Cuburi), Beyrut 1405/1984, ı, 120;
Diyarbekri, il, 257.
251 İbn Hanbel, el-Musned, il, 176; Mes'udi, III, 32; Reşid b. Zubeyr, ez-Zehtlir ve't-tuhaf
(nşr. Muhammed Harnidullah), Kuveyt 1959, s. 206; Yllit, V, 386.
252 Hem Cahiliye Mekkesi'nin hem de Müslüman Medine'nin zengin tüccarı Taif'in
serin dağlarında yazlıklar edinmeyi başarmışlardı.
253 Tirrnizi, "Menakıb'; 25; Hakim, 111, 312; Muhibbuddin, er-Riyad, IV, 3 1 1 ; İbn Manzur,
Muhtasar, xıv; 356; Zehebi, Tarih, s. 394; a.rnU., Siyer, 1, 85.
254 Hatib el-Bağdadi, ı, 78.
255 Yakllt, 1, 524-525; Bekri, il, 414, 431; İbn Hacer, Şihabuddin Ahmed b. Muhammed
el-Askalani, Fethu'l-bari bi-şerhi Sahihi'l-Buhtlri (nşr. T. Abdurrauf Sa'd ve dğr.),
Kahire 1398/1978, XI, 228.
256 Mes'udi, il, 342.
257 Zehebi, Tarih, s. 498, 507.
258 Abdurrezzak, iV, 67; Sehnun, 1, 250; İbn Zenceveyh, III, 9 9 1 ; İbn Hazın,
el-Muhalla, V, 208. Ebu Ubeyd ise 10.000 dirhem olarak kaydetmektedir; bk.
el-Emval, s. 406.
Piyasalar 87

Muaviye'ye 300.000 vafiye259 yahut 1.000.000 dirheme vermişti.260 Diğer


rivayete göre köşkü, mezraaları ve hurmalıklarından her biri karşılığında
1.000.000 dirhem almıştı.261 Bu mfilikane Arsa'da idi. Muhtemelen çiftlik
olarak kullandığı bu arazide hurmalıklar ve bahçeler bulunduğu gibi ayrıca
büyük bir koyun sürüsü yayılıyordu. Dolayısıyla o topraktan elde ettiği gelirle­
ri arttırmak için çeşitli üretken unsurlardan faydalanıyordu.

Mfilikane değerlerindeki artış -özellikle şehirlerde- toprak mahsullerine


olan talebin, dolayısıyla fiyatların, yüksekliğinden ve net çiftlik gelirlerinin
bolluğundan kaynaklanıyordu.262 Herhangi bir emtianın alış fiyatı daima
ölçeği, konumu ve satış sırasındaki arz-talep durumu gibi özelliklere bağlıdır.
Kaynaklar sunulan örneklerdeki toprakların ölçek ve verimliliği hakkında
bilgi vermiyorsa da bazılarından elde edilen gelirlere atıflarda bulunmaktadır.
Büyük arazilere yatırım yapan bazı sahabiler buralardan sağladıkları zirai
üretimden büyük gelirler elde ediyorlardı. Mesela Talha b. Ubeydillah Irak'tan
400-500.000 dirhem, Mekke'nin kuzeydoğusundan Irak'a uzanan önemli tica­
ret güzergahı üzerindeki Serat'tan yaklaşık 10.000 dinar yıllık gelir elde eder­
di.263 Diğer rivayetlere göre Irak'tan günlük geliri 1000264 veya 1100 dinardı.265
Amr b. As'ın Mısır'daki malikanesinin yıllık geliri 100.000 dinardı.266 Abdullah
b. Abbas'ın Ubulle'deki arazisinin yıllık geliri için iltizam usulü ile toplanmak
üzere 100.000 dirhem teklif edilrnişti.267 Sa'd b. Zeyd el-Ensari'nin hurmalığı
yılda 900 vesk ürün veriyordu.268

• • • • •

259 Zubeyri, Ebu Abdiliah el-Mus'ab b. Abdiliah b. el-Mus'ab, Kitlıbu Nesebi Kureyş ( nşr.
E. Levi-Provençal), Kahire 1982, s. 177; Ebu'l-Ferec el-İsfahani, 1, 32; İbn Manzur,
Muhtasar, ıx, 317; Zehebi, Siyer, III, 448.
260 Zehebi, Siyer, III, 448.
261 İbn Manzur, Muhtasar, IX, 316; Zehebi, Siyer, III, 448; İbn Kesir, el-Bidaye, VIll, 87.
262 Mesela Hz. Ömer döneminde Irak'ın bazı şehirlerinde bir dirheme bir salkım,
bağlarda ise bir vesk üzüm satılıyordu; bk. İbn Zenceveyh, 1, 2 13-214; Ya'kubi,
et-Tarih, il, 1 52; Hamidullah, s. 424.
263 İbn Sa'd, III, 221; Reşid, s. 202; Muhibbuddin, er-Riyad, iV, 262; Zehebi, Tarih,
s. 527.
264 İbn Sa'd, III, 220, 221 ; İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 101; Mes'udi, il, 342; Hakim, III, 378.
265 Reşid, s. 202.
266 Reşid, s. 206.
267 Ebu Ubeyd, s. 71; Suli, s. 221 .
268 Ebu Ubeyd, s . 435; İbn Zenceveyh, III, 1074; İbn Hazın, el-Muhalla, V, 260; İbn
Kudame el-Makdisi, el-Mugni, il, 709; aynca sahabenin taşınmazlarının eksik ama
faydalı bir listesi için bk. Ali, A. Saleh, "Muslim Estates in Hidjaz in the First Century
A. H:; JESHO, 11/3, Leiden 1959, s. 255 vd.
88 Sosyal Servet: İ slam 'da Yöneti m - Piyasa İlişkisi

ıı. Sosyal Donatı Alanları. Nüfus artışı ve kentleşme konut, ticaret


ve imalat maksatlı yeni arazi ıslah çalışmaları yanında ilave sosyal donatı
alanlarını gerektirmişti. Bu nedenle camiler, atölyeler, dükkanlar, pazaryerleri,
kesimhaneler, aşevleri, hurma kurutma sahaları, resmi daireler, mezarlıklar,
su havzaları ve otlaklar (hima) gibi hizmet alanlarına ihtiyaç artmıştı.
Böylece inşaat malzemeleri ve ek su kaynaklarına gereksinim doğmuştu.
Mesela Hz. Peygamber (�) hicretinin hemen ardından inşa ettiği Mescid-i
Nebi'nin arazisini 10 dinara (100- 120 dirhem)269 satın almışken Hz. Osman
bu camiyi genişletmek için mücavir bir arsayı -muhtelif rivayetlere göre-
10.000, 270 20.000271 veya 25.000 dirheme272 alabilmişti. Söz konusu çalışma
Resfılullah döneminde gerçekleştirildiğine göre fiyatın en çok on yıl içinde
astronomik oranlarda yükselmiş olması ilk bakışta şaşırtıcı gelebilir. Ancak
bunu çeşitli sebeplere bağlamak mümkündür. Birincisi, Medine nüfusu
daha Hz. Peygamber döneminde muhtelif rivayetlere göre % 100-600
arasında artrnış273 ve toprak talebi bununla doğru orantılı olarak yükselmiştir.
İkincisi, Mescid-i Nebi'nin şehrin tam merkezinde bulunması stratejik
konuma sahip komşu arsanın aşırı değer kazanmasını beraberinde getirmiş
olmalıdır. Üçüncüsü, mescidin genişletilebilmesi için toprak bağışlayacak
kişinin cennetle müjdelenmesi, bu şerefe erişmek isteyen Hz. Osman'ı, söz
konusu arsanın sahibini razı etmek için değerinden daha fazlasını ödemeye
yöneltmiş olabilir.

Halife Ömer Mekke'de hapishane olarak kullanılmak üzere Safvan b.


Umeyye'den satın alınan eve 400 dina�4 veya 4000 dirhem ödemiştir.275 Bu

• • • • •

269 İbn Sa'd, I, 239; Suyı1ti, el-Havi, il, 174.


270 Taberani, 1, 196; İbn Asfil<ir, III, 163; Heysemi, IX, 86. İbn Hanbel ise bu meblağı
10.000 dinar olarak kaydetmektedir; bk. Fezail, I. 484.
271 İbn Ehi Şeybe, VI, 359; VII, 540; İbn Hanbel, Fezail, 1, 507; İbn Kuteybe, el-Maarif,
s. 83; İbn Asakir, III, 16; Muhibbuddin, er-Riyıld, III, 18- 19; İbn Kudame el-Makdisi,
Ebu Muhammed Abdullah b. Ahmed b. Muhammed, et-Tebyinfi ensabi'l-Kureşiyyin
(nşr. M. Naif ed-Duleymi), Beyrut 1988, s. 179.
272 İbn Ehi Şeybe, VI, 359; VII, 540; İbn Hanbel, Fezail, 1, 507; Belazuri, Ensab, v,
6; Nesai, "Vakıf'; 4; İbn Asakir, III, 334, 336; Muhibbuddin, er-Riyad, ııı, 19;
Semhudi, Nuruddin Ebu'l-Hasan, Vefau'l-vefa' bi-ahbari dari'l-Mustafa, Kahire
1326, 1, 241.
273 Narhla ilgili kısma bakınız.
274 İbn Ehi Şeybe, v, 7; Buhari, "Husumat� 8; Beyhaki, es-Sunen, VI, 34. Bir başka riva­
yette ise 4000 dinar olduğu belirtilmektedir (?); bk. Abdurrezzak, V, 148.
275 İbn Ehi Şeybe, V, 7; Ezraki, il, 1 65, 166, 263; İbn Hazın, el-Muhallıl, VIII, 373, 420;
Makrizi, el-Hıtat, il, 187.
Piyasalar 89

bina muhtemelen eski ama kullanım amacına bakılırsa geniş ve sağlam bir
yapı olmalıdır.
Bunlara mukabil Hakim b. Hizam Cahiliye Mekkesi'nde bir tulum içki
karşılığı sann aldığı Daru'n-nedve'yi Muaviye'ye 60.000 dinar,276 40.000 dinar277
veya 100.000 dirheme276 sannıştır. Şarabın tulumunun Cahiliye dönemin­
deki değeri belirlenememekle birlikte en çok 10 dirhem olduğu farzedilir ve
Daru'n-nedve hakkındaki ikinci rivayet esas alınırsa yaklaşık elli yıl içinde
10.000 katlık artış vuku bulmuş demektir. Kabe'nin kuzey tarafında kalan bu
bina Mekke'nin fethine kadar şehir senatosu veya soylular meclisi olarak
kullanılmışnr. Sonraları Muaviye tarafından hac mevsimine mahsus hilafet
konağı yapılmışnr.
Mısır'da devrin Hıristiyanlar'ınca kutsal sayılan ve özellikle kabristan
olarak kullanılan Mukattam isimli dağlık arazi için Mukavkıs'ın verdiği 70.000
dinarlık teklif Halife Ömer tarafından geri çevrilmişti.279
Abdullah b. Ca'fer Medine' de 100.000 dirheme bir ev satın almış ve aşevi
olarak tahsis ennişti.280 Talha b. Ubeydillah Hz. Peygamber (�) devrinde
muhtelif kuyular satın alıp kamunun kullanımına vakfennişti.261 Abdullah b.
Amir b. Kurayz'ın Muaviye döneminde Arafat'ta arazisi vardı.282 Hacıların su
ihtiyaçlarının karşılanması için kazdırdığı havuzlar orada olmalıdır. Abdullah
b. Amir ayrıca çölde de kuyular kazdırmışn.283 Yine o, Basra Pazarı'nın alanını
genişletmek için civardaki evleri satın alarak yıktırmıştı.284 Osman b. Affan

• • • • •

276 İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 135; Yafii, I, 1 60.


277 Zehebi, Siyer, III, 47.
278 Ezraki, 1, 269; il, 253; İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 135; Beyhaki, es-Sunen, VI, 35; İbn
Hazın, Ebu Muhammed Ali b. Ahmed, Cemheretu ensabi'l-Arab (nşr. A. Muhammed
Harun), Kahire 1982, s. 121; İbn Abdilber, ı, 320; YakCıt, il, 423; İbnu'l-Esir, Usdu'l­
gabe, il, 45; Zehebi, Siyer, III, 45, 50; Yafii, ı, 160; İbn Hacer, Şihabuddin Ahmed
b. Muhammed el-Askalani, Tehzibu't-Tehzib, Haydarabad 1325-27, il, 448; a.mlf.,
el-İsabe, ı, 349; İbnu'l-İmad, ı, 60.
279 Yakut, V, 176; İbn Tağriberdi, Cemaluddin Ebu'l-Mehasin Yusuf b. Tağriberdi
el-Atabeki, en-Nucumu'z-zahirefi mulıiki Mısr ve'l-Kahire, Kahire 1383/ 1963, ı, 36.
280 Serahsi, el-Mebsut, xxıv, 158.
281 İbn Manzur, Muhtasar, Xl, 199.
282 İbn Manzur, Muhtasar, XII, 289.
283 İbn Ebi Şeybe, VII, 1 19; İbn Hanbel, ez-Zuhd, il, 122-1 23; İbn Habib, el-Munammak,
s. 150; İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 140; Gazzfili, İhya', il, 1 75; İbn Manzur, Muhtasar,
XII, 284, 287; Zehebi, Siyer, III, 19.
284 İbn Sa'd, V, 47; İbn Habib, el-Munammak, s. 150.
90 Sosyal Servet: İ slam ' da Yönetim- Piyasa İlişkisi

muhtemelen Medine'de bir mirbed (deve ağılı yahut hurma kurutma yeri)
satın alarak vakfetmişti. 285

Bu dönemde devletin zaman zaman toprak piyasasına girdiği gözlen­


mektedir. Mesela, Hz. Peygamber devrinde Yahudiler'in yaşadığı Fedek ve
Vfıdi'l-kura sulhla fethedilmiş, toprakların yarısının mülkiyeti kendilerinde
kalmak üzere antlaşma yapılmıştı. Fetihten önce Fedek'in tümü, Vfıdi'l­
kura'nın üçte ikisi Yahudiler'e aitti. Böylece Fedek'in yarısının, Vfıdi'l-kura'nın
üçte birinin mülkiyeti ellerinde kalmıştı. Ancak Hz. Ömer, antlaşmadaki bazı
şartları çiğnemeleri üzerine her iki bölgedeki Yahudiler'i Arap Yarımadası
dışında zorunlu iskana tabi tutmaya karar vererek arazilerinin değerini tes­
bit ettirmişti. Fedek topraklarının tümü için takdir edilen 120.000 dirhemin
yarısı286 derhal ödenerek paylarına düşen kısım satın alınmıştı. Vadi'l-kura
üzerindeki üçte birlik hisselerine ise 90.000 dinar kıymet biçilerek hemen
ödenmişti. Daha sonra Hz. Ömer buradaki diğer üçte birlik payın sahibi Beni
Uzre kabilesi mensuplarına Yahudiler'den alınan arazinin yarısını, ödenen
bedelin yarısı olan 45.000 dinar karşılığında satmıştı .287

Çağdaş araştırmacılardan Abdulaziz ed-Duri toprakla ilgili gelişme­


lere kısaca değinirken isabetli bir tesbitte bulunarak "Kureyş aristokrasi­
sinin toprağın değerini diğerlerinden daha önce kavradığını ve süregelen
mali faaliyetlerinin yanı sıra geniş arazileri de mülk edinmeye başladığını:'
belirtmektedir. 288 Ancak sözünün devamında, Emevi devrinin sonlarına
kadar, kabile eşrafının köy satın almaya yöneldiklerini gösteren herhangi
bir bulguya rastlamadığını söyleyen araştırmacı bu dönemden önceki köy
satın alma örneklerini gözden kaçırmış gibi görünmektedir. 289 Halbuki
• • • • •

285 İbn Manzur, Muhtasar, XVI, 126.


286 Vfiladi bu rakamı 60.000yerine 50.000 olarak kaydetmektedir; bk. el-Megazi, il, 706-
707.
287 Maverdi, el-Ahkam, s. 215; Ebu Ya'la, s. 201 .
288 Duri, Abdulaziz, İlk Dönem İslam Tarihi (trc. Hayrettin Yücesoy), İstanbul 1991,
s. 139.
289 Burada Abdulaziz ed-Dfıri'nin toprakla ilgili gelişmelere farklı bir cepheden yaptığı
genel kronolojik değerlendirmeyi özetlemek faydalı olacaktır:
Toprağın önemli bir yatırım alanı ve servet kaynağı olduğunu gören Arap eşrafı
bu alana yöneldi. H. 1. yüzyılın ilk çeyreği ve sonrasında güçlü olduğu görülen bu
yönelim, ölü toprakların ihyası, bataklıkların kurutulması, su kanallarının kazılması
gibi faaliyetleri kapsamakta, nihayet haraç arazilerinin el değiştirerek öşür arazisi-
ne dönüşmesine kadar varmaktadır. Bu gelişme öylesine hızlandı ki Emeviler ölü
toprakların izinsiz ihya edilemeyeceği kuralını getirmek zorunda kaldılar. Ayrıca
zamanla şehirleşme ve izlenen vergi politikaları da toprakların değer kaybederek ..
Piyasalar _.21.

işin ilginci nüfus ve tedavüldeki para artışından azami derecede fayda­


lanmanın yollarını keşfeden akıllı bir girişimci topluluğu daha o zaman
mevcuttu.

ııı. Konutlar. Toprakla ilgili gelişmelerin konut için de söz konusu


olduğu görülmektedir. Arap -özellikle bedevi- göçü sürdükçe Yarımada ve
Mezopotamya'nın ücra köşelerinde yeni tüketim merkezleri doğmaya başladı.
Eski kentlerin genişlemesi ve Mısır'daki Fustat, Mezopotamya'daki Basra ve
Kı'.'ıfe gibi yeni yerleşim merkezlerinin doğuşu inşaat sektöründe patlamaya yol
açtı.290 Aşırı nüfus ve kentleşme konut alanlarına olan talebi arttırdı. Nüfustaki
artışla birlikte muhtemelen binlerce yeni konuta ihtiyaç duyuldu. Yeni özel
ve kamu kesimi inşaatları çoğunlukla nevzuhur garnizon kentlerde yoğunlaş­
mıştı. İnşaat faaliyetleri işgücü istihdamını arttırırken, büyüyen ganimet ve
ata gelirleri pek çok şehirde konut talebini kamçılayarak fiyatları yükseltmiş
olmalıdır. Yoğun yerel taleplerse bazı şehirler ve sayfiye yerlerinde aniden alı­
şılmamış düzeylere varmıştı.

Tarım dışı topraklara olan toplam talebi belirleyen unsurlardan biri de fert
başına tüketim oranlarındaki artıştır. Satın alma gücünün çoğu malikane ve say­
fiyeliklerin içinde bulunduğu yeni konutlara harcanmıştır. Refah seviyesindeki
• • • • •

büyük mülk sahiplerinin eline geçmesinde rol oynadı. Böylece İslam fetihleri saye­
sinde yıkılan eski feodal yapının yerini yeni malikler sınıfı almaya başladı. Küçük
arazi sahipleri ve köylülerin aleyhine olarak büyük mülkiyetlerin doğuşu ve geniş­
lemesinden kaygı duyan Ömer b. Abdilaziz'in mali önlemleri de gittikçe zorlaşan
probleme köklü bir çözüm getiremedi.
Zamanla Emevi halifelerinin kendileri de bu yönelime, yandaşları ve akrabalarına
Savafi arazilerinden (yani fetihler esnasında öldürülen veya kaçan İran ve Bizans
aristokratlarının toprakları) ikta etmekle ortak oldular. Toprakların özel mülkiyete
geçirilmesi konusundaki rekabet muhtemelen Hişam b. Abdilmelik ( 105- 125/724-
743) döneminde doruğuna ulaştı. Öyle ki bizzat halife ve bazı valileri en geniş ara­
zileri sahiplendi. Bunlardan Irak valisi Halid b. Abdiliah el-Kasri ( 105- 120/724-738)
Sevad bölgesindeki arazilerin ıslahı ve temellükü konusunda o kadar ileri gitti ki
buralardan sağladığı milyonlarca dinar değerindeki yıllık mahsulle piyasa fiyatlarını
dahi etkileyebiliyordu.
Zaman zaman çığırından çıkan toprak talebinin yağmalama hareketlerine dönüş­
tüğü dahi olmuştur. Mesela kiraladıkları Savafi toprakları üzerinde mülkiyet iddia
eden Kufe ahalisi İbnu'l-Eş'as ayaklanmasını (80-83/699-702) fırsat bilerek maksat­
larına ulaşmak için Haraç Divanı sicillerini dahi yakmışlardır; bk. Duri, Abdulaziz,
İslam İktisat Tarihine Giriş (trc. Sabri Orman), İstanbul 1991, s. 56-57; a.mlf., İslam
Tarihi, s. 146- 149; ayrıca bk. Cevde, Cemfil Muhammed Davild Muhammed, el-Arab
ve'l-ardfi'l-Irakfi sadri'l-İsltım, Amman 1979, s. 247-248).
290 Ehrenkreutz, s. 87-91 .
92 Sosyal Servet: İslam 'da Yönetim-Piyasa İ lişkisi

yükselme ile birlikte sahabenin sahip olduğu evler hem kemiyet hem de keyfiyet
bakımından arnş göstemıiştir. Hz. Peygamber (�) devrinde kerpiç ve hurma
dallarından yapılan çok düşük maliyetli basit evlerin yerini sonraki dönemde
köşkler almaya, özellikle muhtelif bölgelerde olmak üzere birden fazla mesken
edinilmeye başlanmışnr. Mesela Zubeyr b. Awam'ın Medine'de ıı, Basra'da 2,
Kufe, İskenderiye ve Mısrr'da 1 'er evi,291 Abdullah b. Zubeyr'in Mekke'de 3 evi, 292
Abdullah b. Sa'd b. Ebi Serh'in Fustat'ta 2 ev ve 1 köşkü,293 Osman b. Affan'ın
Mekke' de en az 3 evi294 ve Medine' de 1 köşkü mevcuttu,295 Talha b. Ubeydillah,296
Mikdad b. el-Esved,297 Said b. As.298 ve Abdurrahman b. Avf'ın Medine'de,299 Sa'd
b. Ebi Vakkas300 ve Said b. Zeyd'in Akik'te (Medine),301 Amr b. As ve mevlası
Verdan'ın Fustat'ta,302 Yunus b. Ubeyd es-Sakafi,303 Talhatu't-Talahat3°4 ve Enes
b. Mfilik'in Basra'da305 1 'er köşkü vardı.

Meskenin piyasa değeri daima vasıflarına göre belirlenmektedir: Bulun­


duğu semt, kapladığı alan, iç hacmi, inşaat malzemesinin cinsi ve satış esna­
sındaki arz-talep durumu gibi. Mesela büyük kentlerin güzide semtlerindeki
evler veya ana caddelerindeki dükkanlar kenar kasabalardaki benzerlerinden
pahalı olacaktır. Yine işlek bir piyasanın yanı başındaki çiftlikler kıyıda köşede
kalmış benzerlerinden daha yüksek fiyatlara gidecektir. 306

Emlak piyasasına eski binalar ve yeni inşaatlar olmak üzere iki tür gayr-i
menkul arzedilmiştir ki kullanılan alan ortalamalarının eskilerine kıyasla git­
tikçe genişlemesi yüzünden ikincisinin fiyatı genellikle birincisinden fazladır.

• • • • •

291 İbn Ebi Şeybe, VII, 543; İbn Sa'd, III, 108; Buhari, "Humus'; 13; İbn Abdilhakem, s.
130; Mes'Cıdi, Il, 342; Reşid, s. 203.
292 Ezraki, Il, 254.
293 İbn Abdilhakem, s. 1 10.
294 İbn Ebi Şeybe, I\!, 350.
295 Mes'udi, Il, 341 .
296 Mes'Cıdi, Il, 347.
297 Mes'Cıdi, Il, 343.
298 Ebu'l-Ferec el-İsfahani, l, 32; Zehebi, Siyer, III, 448.
299 Mes'Cıdi, Il, 342.
300 İbn Hanbel, el-Mıısned, l, 168; İbn Kuteybe, el-Maarif. s. 106; Ya'kCıbi, et-Tarih, ll,
237; Mes'Cıdi, Il, 342; Taberani, l, 139; Reşid, s. 206; Muhibbuddin, er-Riyad, rv, 331 .
301 İbn Hanbel, el-Mıısned, l, 189.
302 İbn Abdilhakem, s. 97, 98.
303 SuyCıti, el-Vesail, s. 129.
304 Bekri, Il, 508.
305 Belazuri, FutUh, s. 349.
306 Barlowe, s. 369.
Piyasalar 93

Konut alanlarının alım ve imar bedellerinin yüksekliği ortalama mesken


fiyatlarının artışında rol oynamıştır. Bu konuda fikir verecek bazı örnekler
şunlardır: Ebu Sufyan b. Harb Medine'ye hicret eden Ebu Ahmed b. Cahş'ın
terk etmek zorunda kaldığı Mekke'deki evini Amr b. Alkame el-Arniri'ye 400
dinara satmıştır.307 Halife Ebu Bekir kapısı Mescid-i Nebi'ye açılan evini Hz.
Hafsa'ya 4000 dirheme devretmiştir.308 Talha'nın Hz. Osman devrinde yap­
tırdığı köşklerin değeri 100.000 dinar olarak belirlenmiştir.309 Talha, Cemel
vak'asında şehid düşünce Beni Bekre ailesine ait olup 10.000 dirheme satın
alınan bir mülke (dar ?) defnedilmiştir.310 Abdullah b. Amir b. Kurayz, Halid
b. Ukbe b. Ebi Muayt'ın Basra'daki evini 70.000, 80.000 veya 90.000 dirheme
almıştır.311 Zubeyr b. Avvam bir mülkünü (dar ?) 600.000 dirheme satmıştır.312
Hz. Aişe (ö. 58/678) muhtemelen Medine'deki bir evini 100.000 dirheme
satmıştır.313 Said b. As'ın Medine'deki köşkü 300.000 vafi314 veya 1.000.000
dirheme315 Muaviye'ye satılmıştır. Huveytib b. Abdiluzza da Mekke'deki bir
mülkünü (dar ?) hilafeti döneminde Muaviye'ye 40.000 dinara devretmiştir.316

Her ne kadar söz konusu örneklerdeki evlerin/mülklerin vasıfları bilin­


mediği için aralarında sağlıklı kıyas yapmak mümkün görünmüyorsa da
Muaviye dönemi öncesinde Mekke'deki konut fiyatlarının genelde kayda
değer değişmeler göstermediği düşünülebilir. Kuramsal olarak bir gayr-i
menkulün beklenen müstakbel getirilerinin ıskonto edilmiş cari karşılığı
onun piyasa değerini verir.317 Hacıların istifadesine sunulması tavsiye edilen
Mekke evlerinin kiralanması veya satılmasına getirilen dini sınırlama şehrin
inşaat sektörüne yapılacak yatırımları yavaşlatmış olmalıdır. Muaviye devri­
ne kadar bu hükme uyan sahabenin Mekke evlerini alıp satmaya pek hevesli
olmadığı söylenebilir. Mekke evlerinin hükmü konusunda tamamen aksi
kanaat taşıdığı bilinen Muaviye devrinde ise o zamana kadar dini duygularla
dizginlenen talep mesken piyasasına aniden yönelerek fiyatlarda astronomik
• • • • •

307 İbn Sa'd, ıv; 102; Ezraki, il, 244.


308 Suy(ıti, el-Havi, il, 1 64.
309 Reşid, s. 202. Buradaki tabir 'köşkler' şeklinde çoğul olup en az üç tane dernektir.
310 İbn Ebi Şeybe, VII, 536; İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, III, 89; Muhibbuddin, er-Riyad, ıv;
265; Zehebi, Tarih, s. 528.
311 Gazzfili, İhya', III, 3 10; İbn Manzur, Muhtasar, XII, 289.
312 Muhibbuddin, er-Riyad, ıv; 286; İbşihi, I, 304.
313 Belazuri, Ensab, ı, 4 19; Ebu Nuayrn, il, 48.
3 14 Ebu'l-Ferec el-İsfahani, I, 32; İbn Manzur, Muhtasar, IX, 317; Zehebi, Siyer, III, 448.
315 İbn Manzur, Muhtasar, IX, 316.
316 İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 135.
317 Barlowe, s. 272.
94 Sosyal Servet: İslim'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

artışlara yol açmış olmalıdır. Yukarıdaki örneklerde görüldüğü üzere Mekke


içindeki ve dışındaki konut fiyatlarının farklılık göstermesi bu tesbiti destek­
lemektedir.

ıv. Su Kaynakları. İslam hukukuna göre akarsular dışında, şahsi gay­


retlerle çıkarılıp fiilen temellük edilen su özel mülkiyet kapsamına girmekte
ve satışa sunulabilmektedir. Arabistan Yanmadası'mn kurak topraklarında
hayati önem taşıyan suyun en verimli şekilde kullanımı hazan mutlak tasarruf
hakkının varlığını gerektirdiği için su üzerindeki haklar toprak mülkiyeti
çerçevesinde İslam hukukunun ilgi alanına başlangıçtan itibaren zorunlu
olarak girivermiştir. Artan rekabet ve çıkar çatışması ihtimali su kaynaklarının
kullanımına kural getirilmesini gerektirmiştir. İhtiyaç sahiplerine doğal su
kaynaklarım kendi topraklarına -diğer kullanıcılara zarar vermeyecek ölçüde­
akıtarak tasarrufta bulunma hakkı tevdi edilmiştir.

İçme ve sulama ihtiyaçları için kullanılan kuyuların fiyat durumu emlak


piyasasındakinden farklıdır. Çöl ortamında hayati önemi bulunan suyun top­
rak ve konuttan çok daha değerli olması gayet tabiidir. Mesela Hz. Osman, Hz.
Peygamber (�) döneminde Medine'deki Rume kuyusunu (çapı 8, derinliği
18 zira) muhtelif rivayetlere göre 20.000, 318 25.000, 319 35.000, 320 40.000 dirhem321
veya 400 dinara322 satın almış yahut yarı hissesine 100 genç dişi deve vermiş­
tir.323 Kuyuların sonraki dönemlere ait değerlerine ilişkin herhangi bir veriye
rastlanamadığı için mukayese yapma imkanı yoknır. Ancak daha Hz. Peygam­
ber döneminde kuyu fiyatlarının arazi ve meskenlerinkine kıyasla oldukça
yukarılarda seyrettiği anlaşılmaktadır. Diğer su kaynaklarının fiyatlarına
gelince; mesela Amr b. As'a üzüm bağını sulamakta kullandığı ve büyük ihti­
malle Vadi'l-vec'den akıp gelen suyun ihtiyaç fazlası kısmı için 30.000 dirhem
teklif edilmiştir.324 Muaviye Yenbu"daki Ayn Ebi Neyzer isimli göze için sahibi
Ali'ye 200.000 dirhem teklif etmiştir. 325

• • • • •

318 İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 83; İbn Abdilber, III, 72; İbn Asfilcir, III, 16; Muhibbuddin,
er-Riyad, III, 18- 19.
319 Semhudi, il, 139- 140.
320 İbn Manzur, Muhtasar, XVI 127; Yakfıt, l, 300; Muhibbuddin, er-Riyiıd, III, 18; İbn
,

Hacer, el-İsabe, il, 543; Zebidi, VII, 196; VIll, 241.


321 Zehebi, Tarih, s. 471; İbn Hacer, el-İsabe, 1, 540; Semhudi, il, 138- 139.
322 İbn Sa'd, ı, 506; Belazuri, Ensab, ı, 536; İbn Manzı1r, Muhtasar, XVI 127.
,

323 Yakfıt, I, 299.


324 Yahya b. Adem, s. 105; Ebu Ubeyd, s. 276-277; İbn Zenceveyh, il, 672.
325 Bekri, il, 659.
Piyasalar ___2Q

Sonraki dönemlerde ölü toprakların ihyası için girişilen teşebbüsler çer­


çevesinde başlanldığı anlaşılan kanal kazma çalışmalarına ilişkin verilerse bu
yolda çok büyük meblağların harcandığını ortaya koymaktadır.

g. Endeksleme
Son olarak ele alınması gereken mesele toprak talep ve fiyatlarındaki
artışın diğer mallardakine oranla hangi düzeyde kaldığıdır. Araplar için en
değerli malın çöl gemisi tabir edilen deve olduğu bilinmektedir. Çünkü eti
ile sütünden yiyecek, derisi ve kılından giyecek/barınak, sinirinden kiriş,
sırtından nakil vasıtası, dışkısından tezek/gübre olarak faydalanılan deve­
nin zaman zaman idrarı bile ilaç olarak kullanılmaktadır. Deve sürüleri en
değerli servettir. Bu özelliği bakımından o dönem için deve bir kıymet unsuru,
fiyatları da tabiri caizse endeks teşkil etmektedir. Mesela Reslılullah diyetin
nakit cinsinden karşılığını deve fiyatlarına göre ayarlar; yükselince diyetin
nakdi karşılığını arttırır, düşünce azaltırdı. Bu nedenle onun döneminde
diyetin nakdi bedeli 4000-8000 dirhem arasında değişmiştir.326 Hulefü-yı
Raşidin devrinde aynı uygulamanın sürdürüldüğü anlaşılmaktadır.327 Bir
rivayete göre Hz. Ebu Bekir'in hilafetinde 1 -4 yaş arasındaki develerin orta­
lama fiyatı ( 10+20+30+40= 100; 100/4=) 25 dirhemken Hz. Ömer döneminde
(20+30+40+50= 140; 140/4=) 35, Hz. Osman devrinde (30+40+50+60=180;
180/4=) 45 dirheme çıkmıştır.328 Yani kısa süreli fiyat dalgalanmaları gözardı
edilirse -yaklaşık otuz yıl içinde- % 80'lik artış olmuştur. Eğer bu rivayetler
sahihse toprak fiyatlarındaki artışın bir tür endeks teşkil eden deve fiyatlarına
oranla kat kat fazla olduğu anlaşılmaktadır. Başka deyişle söz konusu dönem­
de gayr-i menkul fiyatları genel fiyat seviyesine göre çok daha hızlı artmıştır.

C. Emek Piyasası
Asr-ı saadet'teki işgücünün yapısı incelendiğinde göze çarpan ilk nokta
'hür' ve 'köle' emeği olarak ikiye ayrıldığı gerçeğidir. Aslında İslam hukukuna
göre mal kabul edilen kölenin emeğine ilişkin meselelerin mal piyasası çer­
çevesinde ele alınması gerekir. Ancak konu bütünlüğü açısından her ikisinin
ortak başlık altında incelenmesi daha uygundur.

Reslılullah tarafından Medine İslam Devleti'nin kurulduğu sırada istih­


dam alanları ticaret, ziraat, zanaat ve hayvancılıktan ibaretti. Ne var ki
• • • • •

326 İbn Mace, "Diyat'; 6.


327 Bk. hadis kitaplarının 'Diyat' bölümleri.
328 İbn Ebi Şeybe, il, 433.
96 Sosyal Servet: İslam 'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

kaynakların açıkça belirttiği üzere o dönemde sahabe genellikle kendi işini


kendisi görüyordu. Ayrıca pek çoğu meşgul olduğu meslek yahut zanaat
dalında istihdam edecek köleye sahip değildi.329 Sonraki dönemin zenginle­
rinden Zubeyr b. Awam gibileri için dahi aynı şey geçerli idi.330 Hfübuki ticari
alanda özellikle kervan ticaretini besleyen muhafızlar, rehberler, hamallar,
çobanlar, hizmetçiler, vezzanlar,331 simsarlar vb. gibi işçilerden müteşekkil
bir grubun geniş çaplı emek arzı söz konusu olmalıdır. Ancak bu tesbit,
Medine'nin iktisadi yapısı nisbeten kendine yettiğinden, Kureyş kabilesinin
önderliğinde yürütülen kervan ticareti ile ünlü Mekke şehrinin fethinden
sonraki dönem için daha doğru olacaktır. Bununla birlikte Hz. Peygamber'in
(�) ticareti teşvik mahiyetindeki sözleri ve zaman zaman bazı kişileri
humus yahut fey' hisselerinin satımı ile görevlendirmesi dışında işgücü
istihdamına dahli olduğuna dair ma.Jumata rastlanamamıştır. Kaldı ki bu
görevlendirme özellikle emek piyasasına müdahale için alınmış bir tedbiri
yansıtmamaktadır.

Hulefü-yı Raşidin devri içinse durum daha farklıdır. Hemen her sektörde
o kadar çok köle veya azatlı istihdam ediliyordu ki bunlar özellikle ticaret ala­
nında hakim konuma gelmeye başlamışlardı. Halife Ömer bir gün pazara çık­
tığında tüccarın çoğunluğunun köle yahut azatlılardan oluştuğunu görünce
endişelenmiş ve sahabeyi ticareti ihmal ettikleri için kınamıştı. Allah'ın nasip
ettiği fetihlerle kendilerini ticaretten müstağni kıldığı, köle ve azatlılarının bu
işe yettiği cevabını alınca şu karşılığı vermişti: "Vallahi onları kendi hallerine
bırakırsanız erkek ve kadınlarınız onların erkek ve kadınlarına muhtaç duru­
ma düşecektir de ellerindekini sizden esirgeyeceklerdir:'332 Sağladığı iktisadi
güç bakımından hakimiyetin üç unsurundan biri olarak nitelendirdiği ticare­
tin köle ve azatlılara kaptırılmaması uyarısında bulunduğu da bilinmektedir.333
Hz. Peygamber'in ise Kureyş kabilesi mensuplarına, rızkın onda dokuzu334

• • • • •

329 İbn Hanbel, el-Musned, III, 308; VI, 63; Buhari, "Buy(ı"; 15; "Cihad'; 33; "Edeb'; 74;
Müslim, "Salat'; 178; "Cum'a'; 6; Ebu Davfıd, "Salat'; 124; Nesai, "İmamet'; 41; Ebu
Bekir el-Hallal, s. 155.
330 Buhari, "Nikah'; 108.
331 Bugünün kantarcıları gibi o dönemin pazarlarında da belli bir ücret karşılığı hassas
tartı işlerini yapan özel görevliler vardı.
332 İbn Şebbe, il, 746-747; İbn Ruşd, el-Beyan, XVIll, 418; İbnu'l-Hac, el-Medhal, il, 83;
Şa'rani, ı, 7, 17; Kettani, il, 253.
333 İbn Ebi'd-Dunya, s. 248; İbnu'l-Cevzi, Menakıb, s. 193; Muttaki el-Hindi, ıv; 128;
Kettani, il, 255.
334 İbn Hacer, el-Metfllib, l, 409.
Piyasalar _..2Z

veya yirmide on dokuzu335 olarak tanımladığı ticareti köle yahut azatlılara


kaptırmamaları uyarısında bulunduğu rivayet edilmektedir.

Tarım sektöründe istihdama yönelik bazı tedbirlere rastlamak mümkün­


dür. Şu örnek bunun en güzel misalidir: "Muhacirler Mekke'den Medine'ye
elleri boş gelmişlerdi. Ensar ise arazi ve akar sahibi idiler. Onun için Ensar,
bakım ve işçiliği Üzerlerine almalarını şart koşarak Muhacirler ile yarıcılık ant­
laşması yaptılar.... Hayber Savaşı bitip geri dönüldükten sonra, [kendi kendile­
rine yetecek iktisadi güce erişen] Muhacirler Ensar'ın [yarıcılık usulü ile çalış­
maları için) kendilerine tahsis etmiş olduğu hurmalıkları geri verdiler... :'336 Hz.
Peygamber'in (�) emri üzerine gerçekleştirilen bu sözleşme sayesinde işsiz
Muhacirler için iyi bir istihdam alanı açılmıştır. Tarım sektöründeki başka bir
istihdam politikasına Hayber'in fethi esnasında rastlanmaktadır. Resı1lullah
Hayber'i fethinin ardından Yahudiler'i bölge dışına sürmek istemişti. Ancak
Yahudiler, bu toprakları verimli olarak işleyecek yeterli elemanının bulunma­
dığı gerçeğini hatırlatarak kendisine yarıcılık antlaşması önermişlerdi. Tek­
lifi benimseyen Hz. Peygamber, fesih hakkı kendisinde olmak üzere onlarla
Hayber toprakları için yarıcılık antlaşması yapmıştı. Aynı zamanda bölgenin
fethine katılan savaşçılar arasında arazi tahsis işlemlerini de tamamlayan337
Resı1lullah devlet başkanı olarak gerçekleştirdiği vasıflı yabancı işçi istihdamı
sayesinde bu toprakların yeni sahiplerini işveren konumuna getiriyordu. Kay­
naklar benzer antlaşmaların Fedek ve Vadi'l-kura Yahudileri ile de yapıldığını
bildirmektedir.338 Ensar ile Muhacirler arasındaki yarıcılık antlaşması, mağlup
taraf olmalarına rağmen Yahudiler'e kesinlikle zulmedilmediğinin en önemli
belgesidir.

Bu antlaşma Hz. Ebu Bekir dönemi ile Hz. Ömer devrinin başlarında
aynen muhafaza edilmişti. Ancak zaman içinde Yahudiler tarafından bölgede
bozgunculuk çıkarılmıştı. Artık yeterince kalifiye işgücüne sahip olan Halife
Ömer, bu olumsuz gelişmeleri gerekçe göstererek tek taraflı fesih hakkını
kullanmak suretiyle antlaşmaya son vermiş, hepsini Şam'da zorunlu iskana

• • • • •

335 Muttaki el-Hindi, ıv; 128.


336 Buhan, "Menfilubu'l-Ensar'; 2; " Hars·; 5; "Şuriıt'; 5; Müslim, "Cihad'; 71.
337 Ebu Yusuf, el-Harac, s. 55; Yahya b. Adem, s. 21; Eblı Ubeyd, s. 58; İbn Sa'd, il, 1 14;
İbn Hanbel, el-Musned, I, 15; İbn Zenceveyh, 1, 189; Buhari, "İcare'; 22; "Hars'; 1 1 ;
"Şerike'; 1 1 ; "Megazi'; 40; "Şurut'; 5 ; İbn Mace, "Zekat'; 1 8; Ebu DavCıd, "İmare'; 24;
Belazuri, Futuh, s. 36, 37, 39, 40, 41; Nesai, "Eyrnan'; 46; Kudame, s. 258; Beyhaki,
es-Sunen, VI, 3 17.
338 Ebu Yusuf, el-Harac, s. 55; Belazuri, Futuh, s. 42, 43, 47.
� Sosyal Servet: İslam 'da Yönetim-Piyasa İ l işkisi

tabi tutmuştu.339 Aynı uygulama Fedek ve Vadi'l-kura Yahudileri için de yapıl­


mıştı.340 Yine Sakif kabilesi ile varılan antlaşmada bazı Kureyş mensuplarının
Taif'teki bağlarında yarıcılık yapabilecekleri kayda bağlanmıştı.341

Hz. Ömer devrinde savaşla fethedilen Irak, Suriye ve Mısır'da ele geçi­
rilen topraklar savaşçılar arasında dağıtılmayarak haraç vergisi karşılığında
yerli halkın işletmeciliğine verilmişti. Ancak bu politikanın Hz. Ömer tarafın­
dan benimsenmesinin temel nedenleri işgücü istihdamı ile doğrudan ilintili
görünmemektedir.342 Buna rağmen söz konusu uygulamanın istihdam üze­
rinde çok ciddi bazı etkileri olduğu söylenebilir. Özellikle o toprakların imarı
için uygulamaya konan sulama projeleri çerçevesinde sayısız insan istihdam
edilmiş ve büyük meblağlar harcanmıştır. Mesela sadece Mısır'da bu proje­
lerin gerçekleştirilmesi için 120.000 kişinin istihdam edildiği daha önce kay­
dedilmişti. Bu arada Car Limanı'na erzak nakli için kazdırılan Nil-Kızıldeniz
kanalı da tekrar hatırlanmalıdır.

Bütün bunlara karşılık Hz. Ömer'in Ehvaz, Menazir, Tuster, Ubulle


ve Şam'ın fetihlerinden sonra kumandanlarına yazdığı mektuplarda
Müslümanlar'ın toprağı işleme imkanına sahip olmadıklarını gerekçe göste­
rerek esir çiftçilerin serbest bırakılmasını emrettiğine dair rivayetlere rastlan­
maktadır.343 Bu kararlar takip edilen istihdam politikasının birer yansımasıdır.

Hulefü-yı Raşidin devrinde Hz. Peygamber döneminin (�) aksine ziraa­


tin öncülük ettiği her sektörde köle emeğinden yoğun olarak faydalanılmıştır.
Ek 3'teki detaylı bilgilerden anlaşılacağı üzere Abbas b. Abdilmuttalib, Abdul­
lah b. Amir b. Kurayz, Abdullah b. Ehi Rebia, Abdullah b. Mes'fıd, Abdullah
b. Ömer, Abdullah b. es-Sa'di, Abdullah b. Zubeyr, Amr b. As, Ebu Hureyre,
Enes b. Malik, Hakim b. Hizam, Humra b. Eyfa' el-Hemedani, Kays b. Sa'd
b. Ubade el-Ensari, Osman b. Affan, Osman b. Ebi'l-As, Ömer b. Hattab, Said
b. As, Şebes b. Rib'i et-Temimi, Talha b. Ubeydillah, Zubeyr b. Avvam gibi
• • • • •

339 Yahya b. Adem, s. 38; Ebu Ubeyd, s. 58; İbn Sa'd, il, 1 14; İbn Hanbel, el-Musned, ı, 15;
Buhari, "Şurut'; 14; Belazuri, Futuh, s. 36, 38, 39, 41; Beyhaki, es-Sunen, vı, 318.
340 Belazuri, Futılh, s. 43, 47, 48.
341 İbn Zenceveyh, il, 454; Hamidullah, el-Vesaik, s. 285.
342 Ebu Yusuf, el-Harac, s. 25-29, 38, 39, 74-75; Yahya b. Adem, s. 27, 40-42, 45-46; Ebu
Ubeyd, s. 59-61; İbn Hanbel, Fezciil, 1, 289; İbn Abdilhakem, s. 82, 83, 84, 87-88;
Belazuri, Futuh, s. 220, 265-268, 376; Taberi, Tarih, ıv; 30-31; Suli, s. 210; Kudame,
s. 337, 386; Hatib el-Bağdadi, 1, 7-9; İbnu'l-Cevzi, Menıikıb, s. 92-93; Suy(ıti, Hu.sn, 1,
121- 124, 127; Hamidullah, el-Vesaik, s. 422; Fayda, s. 7 vd.
343 Ebu Yusuf, el-Harac, s. 151- 152; İbn Zenceveyh, ı, 194; Belazuri, Futuh, s. 370, 371,
374; Yaklıt, ı, 285; Hamidulla.h, el-Vesaik, s. 4 19-421.
Piyasalar 99

birçok zengin sahabinin ticaret ve ziraatin başını çektiği çeşitli meslekleri icra
eden köleleri vardı. Öyle ki bunlardan Abbas b. Abdilmuttalib 20, Abdullah
b. Zubeyr 100, Osman b. Affan 1000, Zubeyr b. Awam 1000 ve Humra b. Eyfa'
el-Hemedani 4000 köleyi istihdam ediyordu. Zu'l-Kela' ise 12.000 köleye
sahipti.344 Buna rağmen tarım sektöründe hür işgücüne de istihdam imkanı
sağlandığı anlaşılmaktadır. Mesela Abdullah b. Mes'ud, arkadaşı Ebu Vfill'i
sahibi bulunduğıı köye kahya olarak görevlendirmiş, kazancın üçte birini
sadaka vermesini, üçte birini kendisine getirmesini, kalanını yeni üretim için
kullanmasını emretmişti.345 Hz. Ömer işsiz bir genci Ensar'dan birisinin ara­
zisinde istihdam etmişti.346
Hz. Peygamber (�) devrinin sonlarına doğru devletin kurumlaşması
ve sınırların genişlemesi ile birlikte ticaret, ziraat, zanaat ve hayvancılığın
yanında memuriyetin yeni istihdam alanı olarak ortaya çıktığı görülmektedir.
Fethedilen bölgelere maaşlı valiler, kadılar, vergi tahsildarları, hazinedarlar,
kassamlar, vezzanlar, muhtesibler, muallimler, imamlar, korucular vb. gibi
muhtelif devlet memurları tayin edilmiştir. Maalesefbunlardan sadece Mekke
valisi Attab b. Esid'in aylığı belirlenebilmiştir ki muhtelif rivayetlere göre 30, 347
60348 yahut 133 dirhemdir.349 Bununla beraber Resulullah tarafından devlet
memurları için getirilmiş ilginç bir standart göze çarpmaktadır: "Kim bizim
tarafımızdan memuriyetle görevlendirilirse, bekarsa evlensin, evi yoksa ev,
bineği yoksa binek ve hizmetçisi yoksa hizmetçi edinsin. Kim bundan faz­
lasına sahip olursa [bizim nazarımızda] ya hain ya da hırsızdır:'350 Toprak
Piyasası Bölümü ile Ek l'de verilen bilgilerden anlaşılacağı gibi bunların
toplam fiyatı 4500 dirhem civarında olup o dönemdeki bir devlet memuru­
nun yaklaşık üç senelik maaşına eşdeğerdir. Ancak Hz. Ali,351 Ebu Hureyre,352
• • • • •

344 Zehebi, Şihabuddin Muhammed b. Ahmed, el-İber fi haberi men gaber (nşr. Ebu
Hacer Muhammed Said), Beyrut 1985, I, 29.
345 İbn Manzur, Muhtasar, xrv; 64.
346 Muttaki el-Hindi, rv, 123; Azın, II, 443.
347 İbn Hişam, rv. 500; Kettani, II, 24
348 İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, III, 556; Hamidullah, İslilm Peygamberi, II, 987.
349 Fakihi, Ebu Abdillah Muhammed b. İshak, Ahbilru Mekke fi kadimi'd-dehr ve
hadisih (nşr. Abdulmelik b. Abdillah b. Duheyş), Mekke 1407 /1986-87, III, 176;
Kettani, II, 24; Hamidullah, İslilm Peygamberi, II, 987.
350 Ebu Ubeyd, s. 246; İbn Zenceveyh, II, 594; İbn Abdilhakem, s. 261; Ebu Davı'.'ıd,
"İmare'; ıo.
35 1 İbn Hanbel, el-Musned, l, 135; Tirmizi, "Kıyamet'; 15.
352 İbn Sa'd, rv, 326, 327; İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 120; Ebu Nuaym, I, 379, 380, 384; İbn
Manzur, Muhtasar, XXIX, 200.
100 Sosyal Servet : İslam 'da Yönetim- Piyasa İ l i şkisi

Ebu Mes'ud353 gibi sahabilerin özel sektörde ancak karın tokluğuna geçici
işler bulabildikleri, kendilerine ashab-ı suffe adı verilen bazı fakir kimselerin
Mescid-i Nebi'nin sofasında barınıp zekat ve sadakalarla geçindikleri ger­
çeğinden anlaşıldığı üzere Müslümanlar'ın işsizlik sorunu ile karşı karşıya
oldukları o dönemde devlet memurlarına sağlanan bu imkanlar nisbeten
çekici görünmektedir. Memuriyet alabilmek için Hz. Peygamber'e sık sık baş­
vuruda bulunulmasının nedeni bu olsa gerektir.

Hulefü-yı Raşidin devrinde devletin daha da kurumsallaşması ve hız


kazanan fetihler sonucunda refah seviyesinin artması başta bürokrasi olmak
üzere tüm alanlarda yeni iş imkanları doğurmuştur. Eski memuriyetlerin
sayıları arttırıldığı gibi yeni kurulan divan, posta, polis vb. gibi teşkilatlar
bünyesinde pek çok eleman istihdam edilmiştir. Devlet memuriyetine yönelik
talep o dönemde de yüksek olup bir takım toplumsal çalkantıların ardında
bazı atama ve azil kararlarının tesirini hissetmemek mümkün değildir. Çünkü
genel refah seviyesindeki artışa paralel olarak memur maaşlarında kayda
değer farklılıklar gözlenmektedir.

Ücretlerden belirlenebilenler şunlardır: Halife Ebu Bekir'in yıllık maaşı


250 dinarken yetmediği görülünce 300 dinara yükseltilmiş olup354 hilafeti
boyunca aldığı toplam miktar 6000 dirhemdi;355 diğer rivayetlere göre yevmi­
yesi 1 2/3356 veya 3 dirheme geliyordu. 357 Ayrıca bir takım elbise, binek ve her
gün için yarım veya tam bir koyun gibi sosyal yardımlar vardı. 358

Halife Ömer'in yıllık maaşı 5000 dirhemdi.359 Buna karşılık Yemen'deki


Himyer kabilesinin ordu kumandanları ve daha alt rütbeli subayların ( 'arif)

• • • • •

353 İbn Hanbel, el-Mumed, V. 273; Buhari, "Zekat'; 10; "İcare'; 13; "Tefsir'; 1 l; Müslim,
"Zekat'; 74; İbn Mace, "Zühd'; 12.
354 Muhibbuddin, er-Riyıid, 1, 256; İbn Manzur, Muhtasar, XIll, 103. Bir başka rivayete
göre de 2000 dirhemken 2500'e veya 2500 iken 3000'e çıkarılmıştı; bk. İbn Hanbel,
Fezail, 1, 162; İbn Sa'd, III, 185; İbn Manzur, Muhtasar, XIII, 103.
355 Ebu Ubeyd, s. 248; Gazzfili, İhya ', il, ı 75; İbnu'l"Esir, el-Kamil, il, 424; Muhibbuddin,
er-Riyıid, 1, 256; Bir başka rivayete göre yıllık maaşı 6000 dirhemdi; bk. İbn Sa'd, III,
186; Makrizi, el-Hıtat, I, 95.
356 Dede Cöngi, Kemaluddin İbrahim b. Bahşi b. İbrahim, Risale fi emvali beyti'l-mıil
ve aksamihıi ve ahldimihıi ve masıirifihıi (Osmanlı Kıinunnıimeleri içinde, nşr. ve
trc. Ahmet Akgündüz), İstanbul 1 992, ıv, 23 1 .
357 Ya'kfıbi, il, 136.
358 Muhibbuddin, er-Riyıid, 1, 256; İbn Manzur, Muhtasar, XIll, 103.
359 Şibli, Mevlana Şibli en-Numani, Bütün Yönleriyle Hazreti Ömer ve Devletİdaresi (trc.
Talip Yaşar Alp), İstanbul 1986, il, 267.
Piyasalar ___lOl

yıllık maaşları, yüklendikleri sorumluluğun derecesine göre 7000-9000 dir­


hem arasında değişiyordu.360 Humus ordusunun kumandanı Iyad b. Ganm'ın
yevmiyesi 1 dinar nakit, 1 koyun ve 1 müd zahireden ibaretti.361 Valilerinden
Selman'ın yıllık maaşı 5000 dirhem,362 Muaviye'nin aylığı 1000 dinardı.363
Diğer valisi Ebu Musa el-Eş'ari'nin katibi Ziyad b. Ebihi'nirıki 2000 dirhemdi.364
Ziyad daha önce yürüttüğü ganimet dağıtma görevine karşılık 2 dirhem yev­
miye almıştı.365 Bahreyn amili Rebi' b. Ziyad el-Harisi 1000 (dirhem ?) alıyor­
du.366 Buna karşılık Sevad topraklarını ölçmekle görevli Osman b. Huneyf'in
yevmiyesi 5 dirhem ve 1 torba undan ibaretti.367 Kadılarının aylıkları 500
dirhemdi.368 Hz. Ömer devrinde Medine'deki üç sıbyan mektebinin muallim­
lerinden her birinin aylığı ise 15 dirhemdi.369

Kendisi zengin olduğu için devlet hazinesinden maaş almayan Halife


Osman'ın hazinedarı Abdullah b. Erkam'ın aylığı 300,370 muhtesibi Haris
b. Hakem'inki 60 dirhemdi.37ı Halife Ali'nin yıllık maaşı 4000 dirhemken,372
kadılarından Şureyh'in aylığı 500 dirhemdi.373

Bununla beraber Hz. Ebu Bekir'in hilafetinden itibaren çalışan çalışma­


yan herkesin divanlardan maaşa bağlandığı gerçeğini de unutınamak gerek­
mektedir.

Kaynakların verdiği bilgilerden zanaatın genellikle köle yahut ayak­


takımı mesleği olarak görüldüğü ve pek rağbet bulmadığı anlaşılmaktadır.
Her şeye rağmen bu sektörde çalışan bazı önemli şahsiyetlere rastlamak

• • • • •

360 Ebu Yusuf, el-Harac, s. 50.


361 İbn Sa'd, VII, 398.
362 İbn Sa'd, rv; 62; İbn Hanbel, ez-Zuhd, II, 87; Ebu Nuayrn, ı, 197- 198; Zehebi, Tarih,
s. 518.
363 İbn Abdilber, III, 396. Makrizi'nin rivayetine göre yıllık maaşı 10.000 dinardı; bk.
el-Hıtat, 1, 95.
364 İbn Manzur, Muhtasar, IX, 73.
365 Belazuri, Futılh, s. 338; Taberi, Tarih, ııı, 597.
366 Turtuşi, s. 109.
367 İbn Zenceveyh, 1, 212; Ya'kı'.'ıbi, et-Tarih, il, 152.
368 Serahsi, el-Mebsut, XVI, 122.
369 İbn Ehi Şeybe, rv; 341.
370 İbn Ruşd, el-Beyan, XVIll, 245.
37 1 Belazuri, Ensab, v, 47; Muhibbuddin, er-Riyad, ııı, 82, 91; Diyarbekri, il, 268; Kettani,
il, 267.
372 İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, rv; 65.
373 İbn Ehi Şeybe, rv; 430; İbn Sa'd, VI, 138.
1 02 Sosyal Servet: İslam 'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

mümkündür.374 Özellikle zanaatkarların, mesleklerini münferit olarak


yürüttükleri için, işgücü istihdamına katkılarından söz etmek pek mümkün
değildir. Devletin bu piyasaya müdahalesi ancak meslek sahibi olmayı özen­
dirmek ve bazı zanaat dallarında meslek içi eğitime katkı sağlamaktan ibaret
görünmektedir. Meseıa Hz. Peygamber (�) tarafından Hayber Savaşı'nda
esir alınan otuz kadar Yahudi demirci ustasının Müslümanlar'a mesleki
eğitim vermek kaydı ile serbest bırakıldıkları bilinmektedir.375 Hz. Ömer de
vatandaşlarını meslek edinmeleri hususunda uyarmıştır.376

Bütün bunlara ilaveten ResUlullah'ın savaşlarda köle ve işçilerin öldürül­


mesini yasaklamasında377 askeri tehdit unsuru sayılmamaları yanında kendi­
lerine ihtiyaç duyulması da rol oynamış olmalıdır.

Hz. Peygamber ve Hulefü-yı Raşidin tarafından konulan işçi haklarını


koruyucu yahut işçi-işveren ilişkilerini düzenleyici bazı esaslardan söz etmek
mümkünse de bunlar doğrudan emek piyasasına müdahale maksadını yan­
sıtmamaktadır. Ayrıca Hulefü-yı Raşidin'in işçi haklarının korunmasına dair
bazı uygulamalarından hisbe ile ilgili bölümde bahsedilecektir.

il. Mal Piyasası

İ slam iktisat sisteminde aslolan; devletin, serbest rekabet şartlarında mun­


tazam işleyen bir mal piyasasına müdahale etmemesidir ve Asr-ı saadet'teki
uygulamalar bunu göstermektedir. Ancak ResUlullah ve Hulefü-yı Raşidin'in
piyasaları yakından takip ettikleri ve muhtemel krizleri önlemek için çeşitli
tedbirler aldıkları da görülmektedir.

Bilindiği üzere arz-talep dengesi sağlıklı iktisadi yapının ana unsurların­


dandır. Bu nedenle devletin arz seviyesini sürekli denetim altında tutması ve
talebin altına düşme eğilimi gösterdiği zamanlarda gerekli tedbirleri alması
zorunludur.

Narhla ilgili kısımda belirtildiği üzere Medine Hz. Peygamber döne­


minde temel ihtiyaç maddeleri açısından dışa bağımlı idi. Bu durumun
• • • • •

374 Bunlarla ilgili derli toplu bilgi vermeleri açısından bk. İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 249-
250; Kettani, il, 237 vd.
375 Kettani, il, 300.
376 İbn Ebi'd-Dunya, s. 294; İbnu'l-Cevzi, Menakıb, s. 194; Kettani, il, 255.
377 Abdurrezzak, V, 200, 201; Ebu Ubeyd, s. 41; İbn Zenceveyh, 1, 153; Cehşiyari, Ebu
Abdillah Muhammed b. Abdus, Kitabu'l-Vuzera ve'l-kuttab (nşr. Mustafa es-Sekka),
Kahire 1401/1980, s. 13; Beyhaki, es-Sunen, IX, 91.
Piyasalar __lM

Hulefü-yı Raşidin devrinde sürdüğü görülmektedir. Mesela Vfil<ıdi, Cahiliye


döneminde ve İslam'ın ilk devirlerinde Şam'dan Medine'ye buğday, arpa,
zeytinyağı, kumaş vb. yüklü kervanların geldiğini kaydettikten sonra Hz. Ebfı
Bekir zamanındaki böyle bir kervana dair bilgi vennektedir.378 Aynı tarihçinin
bildirdiğine göre Hz. Ebfı Bekir Şam üzerine sefer düzenlemek için hazırlık
yaparken çeşitli bölgelerdeki Müslümanlar'a Medine'ye gelip orduya katılma­
ları çağrısında bulwımuştu. Himyer, Mezhic, Tay; Ezd, Abs, Kinane gibi kabi­
leler birbiri ardınca Medine'ye gelmiş, ancak kısa süre sonra yiyecek ve hay­
van yemi kıtlığı başlamıştı.379 Yine daha önce belirtildiği üzere Hz. Ebfı Bekir
devrinde geçici bir kıtlık yaşanmış, ancak Hz. Osman Şam' dan getirdiği 1000
develik.kervandaki erzakı olduğu gibi tasadduk ederek sıkıntıyı hafifletmişti.380
Hz. Ömer dönemindeki refah patlaması sonucunda Medine ve çevresindeki
ölü arazilerin ihyası sırasında önemli sayıda işçi istihdam edilerek çok geniş
alanlarda yapılan tarımsal üretime rağmen dışa bağımlılığın kısmen sürdüğü
görülmektedir. Halife Ömer'in dahi zaman zaman borç alarak topladığı ser­
mayelerle Şam'a kervan gönderdiği bilinmektedir.381

Bu nedenle Asr-ı saadet'te Arabistan Yarımadası'ndaki mal akışının


güvence altına alınması için çeşitli tedbirlere başvurulmuştur. Mesela o
dönemdeki savaşlarda muharip olmayan müşrik tüccarın öldürülmesi yasak­
lanmıştır.382 Resfılullah, Arabistan Yarımadası'nda hac mevsiminde kuru­
lagelen meşhur panayırlardan Dfımetu'l-Cendel'de bölgenin hakimi Ukey­
dir b. Abdilmelik es-Sekfıni tarafından Arap tacirlere zorluk çıkarılması ve
Medine'ye mal akışının tehlikeye girmesi üzerine derhal bir ordu göndererek
denetimi sağlamıştır.383 Hz. Peygamber'in Tebük Seferi sırasında Eyleliler ile
onlara katılan Şamlı ve Yemenliler'e hem kara hem de deniz yolculuklarında
can ve mal güvencesi vermiş olması384 bu amaca hizmet eden çok ilginç bir
gelişmedir.

Hulefa-yı Raşidin döneminde Arabistan Yarımadası'nın İslam'ın


hakimiyetine girmesi dahili ticareti güvenceye kavuşturmuştur. Bununla
beraber şehre dışarıdan mal sevkinin üzerinde titizlikle duran halifenin tica­
ret kervanlarının güvenliğine verdiği önemi göstermesi açısından şu rivayet
• • • • •

378 Vfilcıdi, Ebu Abdillah Muhammed b. Ömer, Futühu'ş-Şam, Kahire 1304, ı, 18.
379 Vfilcıdi, Futüh, 1, 2-3.
380 Muhibbuddin, er Riyad, 111, 44.
-

381 İbn Sa'd, III, 278


382 Yahya b. Adem, s. 48.
383 İbn Habib, el-Muhabbar, s. 1 14.
384 İbn Hişam, rv. 526; Ebu Ubeyd, s. 191- 192; Harnidullah, el-Vesaik, s. 1 17-1 1 8.
104 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

önemlidir: "Bir grup tüccar Medine'ye geldi ve namazgahta konakladı. Bunu


gören Halife Ömer, Abdurrahman b. Avf'a 'Ne dersin hırsızlığa karşı bu gece
onları birlikte bekleyelim mi?' diye sordu. Abdurrahman b. Avf kabul etti ve
beklemeye başladılar... :'385 Halife Ömer de Reslllullah gibi şehre dışardan mal
sevkini (celb) teşvik etmiş ve bu işle meşgul olanları (calib) överek diledikleri
fiyatlarla satış yapmalarına izin vermiştir. Ayrıca Mısır fatihi Amr b. As'ın,
bölge halkına denizde-karada mal ve can güvencesi sağladığı, ithalat ve ihra­
catlarına müdahale edilmeyeceğine dair garanti verdiği görülmektedir. 386

Medine Pazarı ile ilgili kısımda detaylı olarak belirtileceği üzere Hz.
Peygamber pazar vergilerini kaldırmıştır. Ayrıca şehirlerarası mal sevkiyatı
esnasında alınagelen ve zulüm özelliği taşıyan iç gümrük vergilerine (meks)
izin vermediği ve bunları toplayanları (mekkiıs) lanetlediği bilinmektedir.387
Bu tedbirler özellikle Nabatiler tarafından olmak üzere Medine'ye yapılan mal
sevkiyatının devamlılığını sağlama niyetini de yansıtmaktadır. Hz. Ömer'in
Şam Nabatileri'nin mallarını Medine'ye çekebilmek için hububat ve zeytin­
yağına ait ticaret vergilerini % lO'dan % S'e düşürmesi çok önemli bir iktisadi
tedbirdir.388

Yukarıda H. 18. yılda çok ciddi bir kıtlık yaşandığı ve Hz. Ömer'in Mısır
valisi Amr b. As ile Suriye valisi Ebfı Ubeyde b. Cerrah'a fermanlar göndererek
derhal Medine'ye yiyecek ve giyecek yardımında bulunmalarını emrettiği
belirtilmişti. Ancak şu ayrıntı da önemlidir: Halife Ömer'in emri üzerine
Nil-Kızıldeniz kanalını kazdıran Amr'ın yaptığı kesintisiz sevkiyat sayesinde
kıtlık giderildiği gibi piyasa fiyatları Mısır'daki seviyeye kadar çekilebilmişti.
İki şehir arasındaki nakliyat Hz. Osman'ın şehid edilmesine kadar sürmüş,
o kargaşa esnasında söz konusu kanal bakımsızlıktan kapandığı için mal
sevkiyatının kesilmesi üzerine fiyatlar yine yükselmeye başlamıştı.389 Hz.
Osman'ın muhasara altında tutulduğu sıralarda Kirman'da da kıtlık yaşanmış,
1 somun ekmeğin fiyatı 1 dinara kadar yükselmişti.390 Bu arada narhla ilgili
• • • • •

385 İbn Sa'd, III, 301; Taberi, Tarih, ıv; 205; İbnu'l-Cevzi, Menakıb, s. 68; İbnu'l-Esir,
el-Kamil, III, 57; Muhibbuddin, er-Riyad, il, 389; İbn Manzur, Muhtasar, XIX, 15;
İbn Kesir, el-Bidaye, VII, 135.
386 Taberi, Tarih, ıv; 109; İbn Tağrlberdi, I, 24-25; Hamidullah, el-Vesaik, s. 502.
387 Hamidullah, İstam Peygamberi, il, 1015-1016.
388 Muvatta', "Zekat'; 46-47; Yahya b. Adem, s. 64; Ebu Ubeyd, s. 424, 475; İbn Ebi Şeybe,
il, 417.
389 Belazuri, Furuh, s. 218; Taberi, Tarih, ıv; 100; Kudame, s. 338; İbnu'l-Esir, el-Kamil,
il, 556.
390 Ya'kı'.ıbi, et-Tarih, il, 168.
Piyasalar 105

kısımda derinlemesine incelenen, fiyatları belirleme gücünün insanoğlunun


elinde olup olmadığı yönündeki tartışmaya ışık tutması açısından şu noktanın
belirtilmesinde fayda vardır. Amr'ın halifeye Medine' deki fiyatların Mısır'daki
seviyeye inmesini istediği takdirde Nil-Kızıldeniz kanalını kazdırmayı öner­
diği ve bu teklifin benimsendiğine dair kayıtlar39ı her ikisinin de fiyatlara
müdahalede bulunabileceklerine inandıkları gerçeğini göstermektedir. Yine
hisbeye ilişkin bölümde kaydedildiği üzere Hz. Ömer devrinde şehirlerde
yüksek olan üzüm fiyatlarının düşürülebilmesi için devlet tarafından köyler­
den sevkiyat yapılmıştır.

Tekrar belirtmek gerekirse İslam iktisat sisteminde devlet, serbest reka­


bet şartlarında muntazam işleyen bir mal piyasasına müdahale etmez. Ancak
hakim iktisadi güçlerin uygun zaman ve zemin yakaladıklarında spekülatif
faaliyetlere girişmek suretiyle piyasaya sun! müdahalelerde bulunmalarına
da izin vermez. 392

A. Karaborsacılık

a. Tarif
Ticaret malını pahalılaşması gayesi ile stoklayıp piyasaya arzını geciktir­
mek anlamına gelen karaborsacılık, beklendiği üzere, fiyatların suni bir şekil­
de yükselmesine ve normal piyasa seviyesinin üzerine çıkmasına sebep olur.
Genelde insanların ihtiyaçlarını sömürerek az emekle kolay kazanç sağlama
mantığına dayanan bu muamele, özellikle temel ihtiyaç maddeleri söz konu­
su olduğunda toplumun zarar görmesine sebebiyet verdiği gibi, uzun müddet
devamı halinde toplumsal bunalımlara yol açabilir. "Kim yiyecek maddele­
rini kırk gün stoklarsa Allah'tan uzaklaştığı gibi Allah da ondan uzaklaşır.
Komşuları açken [tok] sabahlayanlar Allah Tebareke ve Teıila'nın zim­
metinden uzak olurlar;'393 şeklindeki hadis ve benzerlerinin zahirine göre
bu müddet asgari kırk günle sınırlandırılmışken, mutlak olarak serdedilmiş
hadisler de vardır.394 "Karaborsacı ne fena bir kuldur; fiyatların düştüğünü
• • • • •

391 Taberi, Tarih, rv, 100; İbnu'I-Esir, el-Kamil, il, 556.


392 Fukaha karaborsacılığın mahzuru üzerinde görüş birliğine varırken, bunun nevin­
de ihtilafa düşmüştür. Cumhura göre karaborsacılık haramken -ki bunlar arasında
onun kebairden olduğunu kabul edenler dahi vardır- kerahetini savunan alimler
de bulunmaktadır (bk. Mevsüatu'l-fıkhi'l-İs/ami, Kahire 1386-1400, III, 196 vd.;
el-Mevsüatu'l-ftkhiyye, Kuveyt 1405-1410/1984-1989, il, 90 vd.).
393 İbn Hanbel, el-Musned, il, 33.
394 Bu hadisin zahirine göre hükmedenler karaborsacılık süresini asgari kırk gün ..
_lD6 Sosyal Servet: İslim'da Yönetim-Piyasa İlişkisi

öğrenince üzülür, yükseldiğini duyunca sevinJr;'395 hadisi onların ruhi


durumunu gayet güzel açıklarnaktadır.396

İhtiyaç maddelerini çok uzak yerlerden tüketicinin ayağına getiren tüccar


aslında önemli bir kamu hizmeti görürken, malını stoklayıp halkın yokluk
içinde kıvranmasına aldırmayan karaborsacı toplumsal bir iktisadi hezimet
hazırlamaktadır."Cfilib (yani uzak yerden mal getiren tacir) nzıklandınl­
nıış, karaborsacı ise 18netlenıniştir;'397 buyuran Resulullah (�) iki çeşit
tüccarın dünyevi ve uhrevi konumlarını veciz olarak dile getirmiştir. Cfilibi
· öven diğer hadis de şöyledir: "Nebi (�) 'Kim Miislümanlar'ın beldelerinden
birine yiyecek [maddesi) getirir ve cari fiyattan satarsa şehid sevabı a1ır:
buyurduktan sonra 'Allah'ın liitfundan nzık aramak için yeryüzünde dola­
şanlarla Allah yolunda savaşacak olan diğerleri : (el-Müddessir, 74:20)
••

ayetini okudu."398 Hz. Peygarnber'in (�) ilgili hadislerine işaretle karabor­


sacıyı mülhid olarak tanırnlayan399 Hz. Ömer, cfilibi şu sözlerle teşvik etmiştir:

• • • • •

sayarlarken, otuz ve hatta pahalılık dönemleri için üç gün olarak belirleyenle­


rin yanı sıra, herhangi bir standart müddet saptamayıp halkın zarar görmesi ile
neticelenecek her türlü zaman dilimini yasak kapsamına alanlar da vardır. Çoğu
fukahanın, hadislerdeki kırk gün kaydını benimsemeleri, bu sınırlamanın o döne­
me has olabileceği fikrini vermektedir. Bu süre, bir ticaret kervanının o dönem­
de gıda maddesi ithalatında ana merkez olan Şam'a gidiş-dönüş müddeti ile -ki
kırk gündür- beraber düşünülmelidir. Ayrıca hadisin başında geçen kırk günlük
sınırla sonunda yer alan 'komşuları açken [tok] sabahlamak' ifadesi arasındaki
tezat da, kırk günün, o dönemde karaborsacılığın menfi etkisinin gözlenmesi için
gerekli mutat süreyi gösterdiği fikrini kuvvetlendirmektedir. Bu müddeti, bir tacire
karaborsacı hükmünün verilip kamu önünde yargılanması için yeterli ortalama
zaman dilimi olarak telakki edenler de vardır. Onlara göre kişinin Allah indinde
hüküm giymesi için belli bir süre gerekli değildir; bk. İbn Havkal, Ebu'l-Kasım b.
Havkal, Kititbu Sureti'l-ard (nşr. De Goeje ), Leiden 1938-39, 1, 40; Kasani, Alauddin
Ebu Bekir b. Mes'ud, Bedaiu's-sanlıi'fi tertibi'ş-şerai', Kahire 1327-28/ 1910, V, 29;
Hur el-Amili, Muhammed b. el-Hasan, Vesailu'ş-Şia iliı tahsili mesaili'ş-şeria (nşr.
Muhammed er-Razi), Beyrut 1991, XII, 312-313; İbn Abidin, Muhammed Alauddin,
Reddu'l-muhtitr ale'd-Durri'l-muhtitr şerhu Tenviri'l-ebsar, Kahire 1386-89/1966-
69, VI, 398; Bilmen, Ö. Nasuhi, Hukuk-ı İsliı.miyye ve Istıliıhat-ı Fıkhiyye Kamusu,
İstanbul 1985, VI, 124; Mevsüatu'l-fıkhi'l-İsliımi, III, 194; el-Mevsüatu'l-fıkhiyye, il,
94; Yeniçeri, İsliım İktisadı, s. 309.
395 Zebidi, VI, 449.
396 Yeniçeri, İsliım İktisadı, s. 285.
397 İbn Mace, "Ticarat'; 12; Darimi, "Buyfı"; 12.
398 İbn Ebi'd-Dunya, s. 262. Bu, Hz. Ömer'in kavli olarak da kaydedilmektedir; bk.
Muttaki el-Hindi, ıv, 1 23.
399 Ezraki, il, 136.
Piyasalar 107

"Bizim pazarımızda asla karaborsacılık yapılamaz. Bazıları ellerindeki fazla


sermayeyi bizim bölgemize gelmiş rızk-ı ilfilıiye yatırarak karaborsacılık yap­
maya yeltenmesinler. Bununla birlikte yaz-kış demeden sırtında mal taşıyarak
bize getiren cfilib Ömer'irı misafiridir. Allah'ın dilediği gibi satar, (yine] Allah'ın
dilediği kadar bekletir:'400 Bu husustaki bir başka rivayet şöyledir: "Ey tüccar
topluluğu! Devr(-i hilaJet]imizde ve pazar[Iar]ımızda bize zarar verecek ticari
muamelelerde bulunmayın. Satış esnasında malınıza talip olan Müslümanlar
ancak diğerleri kadar hak sahibidir. Bunun için yaban ellere gidip ithalat yapın.
İşte o zaman [malınızı] dilediğiniz gibi satarsınız:'401 Hz. Ömer şehre dışarıdan
mal getirmek için çıkılan yolculuğu hac ve umre için yapılan seyahate eşdeğer
saymaktadır.402 Söz konusu rivayetlere göre, halkın temel ihtiyaç maddelerini
sağlayanlar kamu hizmeti görmektedirler. Asıl maksat kar olsa bile, bu mua­
meledeki hizmet unsuru önem ve niteliğinden bir şey kaybetmez.403

Pek çok hadiste nefretle anılan karaborsacının bazı sıfatları şöyle sıra­
lanmaktadır: Günahkar, sapkın;404 Allah'ın zimmetinden uzak405 -ki bu ifade
Kur'an'da müşriklerden başkası için kullanılmamıştır-;406 mel'un;407 cüz­
zam ve iflasa müstehak;408 katil ve cehennemlik;409 elim bir azaba düçar;4ıo
mülhid;4ıı fi sebilillah çalışan insanlardan soygunculukla ele geçirdiği bu
kazancını sadaka olarak bile verse kabul edilmeyen; fiyatlar yükselince zevk­
lenen, düşünce üzülen kötü bir kul.412

• • • • •

400 Muvatta', "Buy(ı"; 56; Abdurrezzfil<, VIll, 206; İbn Şebbe, il, 749; Beyhaki, es-Sunen,
VI, 30; İbnu'l-Uhuvve, s. 66; Şa'rani, il, 8.
401 Abdurrezzfil<, VIll, 207; İbn Şebbe, ll, 749.
402 İbn Şebbe, ll, 746; Ebu Bekir el-Hallfil, s. 101, 105; Muttaki el-Hindi, IV; 122.
403 Döndüren, Hamdi, İslô.m Hukukuna Göre Alım-Satımda Kar Hadleri, Balıkesir 1984,
s. 201.
404 Müslim, "Musakat'; 129, 130; İbn Mace, "Ticarat'; 6; Ebu Davlıd, "Buy(ı"; 40, 47;
Tirmizi, "Buy(ı"; 40.
405 İbn Hanbel, el-Musned, II, 33.
406 Şurbaci, el-Bişri, et-Tes'irfi'l-İslô.m, İskenderiyye 1393/ 1973, s. 63; aynca bk. et-Tevbe,
9 :3 vb.
407 İbn Mfıce, "Ticarat'; 6; Darimi, "Buy(ı"; 12.
408 İbn Hanbel, el-Musned, ı, 21; İbn Mace, "Ticfırat'; 6; Darimi, "Buy(ı"; 12.
409 Munziri, Ebu Muhammed Abdulazim b. Abdilkavi, et-Tergib ve't-terhib (nşr. M.
Muhyiddin Abdulhamid), Beyrut 1399/1979, III, 27; Muttaki el-Hindi, IV; 101;
Şevkfıni, Muhammed b. Ali, Neylu'l-evtar şerhu Munteka'l-ahbı'ır, Kahire 139 1/ 1971,
v; 27.
410 İbn Hanbel, el-Musned, v; 27.
4 1 1 Ebu Davlıd, "Menbik� 89; Munziri, III, 28.
412 Munziri, III, 27.
108 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

Resulullah'ın (�) böyle ağır sözler sarfetmesi, çirkin zararlı bir mua­
mele olduğunu vurgulamak suretiyle karaborsacılığa yönelişi engellemek ve
halkta karaborsacı aleyhine tepki meydana getirmek gibi sebeplere dayansa
gerektir. Çünkü işin kötülüğüne inandırılmış insanlardan oluşan eğitilmiş bir
toplum meselelerin çoğunu çözer.413 Bunun doğal sonucu olarak o dönemde
karaborsacılık yapıldığına dair ciddi bir örneğe rastlanamamıştır.

b. Karaborsacılığı Yasak Olan Mallar


Narh incelenirken üzerinde önemle durulacağı üzere Asr-ı saadet'te
karaborsacılığa en elverişli şeylerin başında sık sık yokluğu ve kıtlığı çekilen
temel gıda maddeleri geliyordu. Bu yüzden, Hz. Peygamber (�), topluma
vereceği zararın büyüklüğüne ve önemine binaen mutlak bir şekilde hükme
bağladığı karaborsacılık yasağını hazan yiyecek maddeleri ile kayıtlamıştır.
Kimi zaman da gıda maddeleri açısından tamamen dışa bağımlı olduğu için
her türlü spekülatif girişimden en büyük zararı görebilecek Mekke, ve Allah
yolunda çalışan halkı ticaret veya üretimle yeterince uğraşamayıp ihtiyaçlarını
karşılamakta güçlük çektiği için ihtikar faaliyetlerinden sıkıntıya düşeceklerin
başında gelen Medine ile sınırlamıştır.414 Hz. Ömer' in, karaborsacılıkla savaşta
mallardan gıda maddeleri, mekanlardan Mekke ve Medine üzerinde özellikle
durduğu anlaşılmaktadır.415 Hz. Ali'ninse Kufe'de kıtlığı çekilen yiyeceklerin
karaborsacılığına karşı çok sert bir tutum takındığı bilinmektedir. Ayrıca Mısır
valiliğine atadığı Eşter'e verdiği tfilimatta ihtikarı yasaklaması, buna rağmen
karaborsacılığa yeltenenleri -aşırıya kaçmayacak şekilde- ibret-i a.Jem için
cezalandırması gibi maddeler bulunmaktadır. 416 Ehvaz kadısı Rifaa'ya gönder­
diği yazılı emirde karaborsacılığı yasaklaması, kuralı çiğneyeni darb etmek ve
stokladığı malları satışa çıkarmak suretiyle cezalandırması buyurulrnaktadır. 417
İhtikarı yasaklayan hadislerden bazılarının mutlak, bazılarının yiyecek mad­
deleri ile sınırlı olması fukahanın ihtilafına sebebiyet vermiştir.4ı8
• • • • •

413 Yeniçeri, İslam İktisadı, s. 285.


414 Ebu Davild, "Menasik'; 89; Munziri, III, 27.
415 Muuatta', "BuyU."; 56; Ezrak!, il, 136; İbn Şebbe, il, 749.
416 Şerifer-Radi, s. 438; Nuveyri, VI, 27.
417 Mehdi, Muhammed Şemsuddin, el-İhtiklirfi'ş-şeriati'l-İsldmiyye, Beyrut 1410/ 1990,
s. 190.
418 Yiyecekle sınırlı hadisleri esasalan Ebu Hanife, Şeybani ve Şafii gibi fakihler yasağın
kapsamını insan ve hayvan yiyeceklerine hasrederken buna bir de mekan kaydını
ekleyen İbn Hanbel yasağı sadece Mekke, Medine ve askerlerin mesklln olduğu
kalelerle sınırlı görmüş, mutlak karaborsacılık yasağına ilişkin hadislere dayanan
Mfilik ve Ebu Yusuf gibi diğer bazıları ise yokluk veya kıtlığının sıkıntı doğuracağı ..
Piyasalar 109

c. Karaborsacılığa Karşı Önlemler


İslam hukukunun temel ilkelerinden birisi olup pek çok hususta uygu­
lanagelen 'sedd-i zeria; suça özendirici veya zemin hazırlayıcı unsurları
engelleyerek sorunları daha ortaya çıkmadan önlemek imkanını sağladığı için
büyük önem taşımaktadır. İşte, ResUlullah (�) karaborsacılığa karşı yukarıda
zikredildiği şekilde çok kararlı davrandığı gibi ona götüren yolları tıkayıcı bazı
önlemler almak suretiyle de, yeni kurulmaya çalışılan toplumsal düzeni ciddi
olarak tehlikeye sokabilecek muhtemel bir girişimi henüz ortaya çıkmadan
önlemiştir. Mesela Hur el-Amili'nin bildirdiğine göre "Bir defasında Hakim
b. Hizam Medine'ye gelen erzakın tümünü satın almıştı. Bunun üzerine Nebi
(�) ona uğrayarak ' Ey Hakim b. Hizam sakın ha karaborsacılık yapma­
yasın!' buyurmuştu:•4ı9 Yine "ResUlullah zamanında [Medine piyasasındaki]
tüm erzak tükenmişti. Müslümanlar kendisine müracaatla dediler ki 'Ey
Allah'ın elçisi! Falancanınki hariç tüm yiyecek maddeleri tükendi. Emret­
seniz de elindekileri satışa çıkarsa. Bunun üzerine [Hz. Peygamber] Allah'a
hamd ü senada bulunduktan sonra [ilgili şahsa] şunları söyledi: 'Ey falanca
Müslümanlar'ın bildirdiğine göre sendeki hariç tüın yiyecek maddeleri
tükenmiş. Şimdi onu [piyasaya] çıkar ve dilediğin gibi sat; sakın stokçu­
luk yapma:"420 Görüldüğü üzere ResUlullah tam zamanında harekete geçip
ilgili şahsın elindeki erzakı sattırarak halkın ihtiyaç içinde kıvranmasını önle­
miştir. Bununla birlikte gayet doğal olarak fiyatı mevcut arz-talep dengesine
• • • • •

her türlü ihtiyaç maddesini bu çerçeveye sokmuştur.


Yasağı mekanla sınırlayan İbn Hanbel ya bu tür hadislerin zahirine göre hükmetmiş
ya da o dönemlerde, mfilum özellikleri bakımından, karaborsacılıktan gerçek zararı
ancak bu beldelerin görebileceğini düşünmüş olsa gerektir.
Yukarıdakilerden anlaşıldığı üzere bütün fakihlere göre yasağın hikmeti 'zarar'dır.
Karaborsacılık yasağını yiyeceklerle sınırlı görenler de, mutlak olarak ele alanlar da
bu noktadan hareket etmişlerdir. Yiyeceklerle sınırlı yasak taraftarı Ebfı Hanife ve
Şeybani, maruf ve mutat zararı göz önüne alırken, diğerleri, muhtemel her türlü
zararı da hesaba katarak çerçeveyi geniş tutmuşlardır. Müslümanlar'ın bu çağa
has bazı temel ihtiyaç maddelerinin karaborsaya düşmesinden büyük zararlar
görmesinden dolayı çerçevenin geniş tutulmasının isabetliliği teslim edilmelidir.
Fukahanın görüşleri için bk. Sehnfın, ıv; 291; Baci, Ebu'l-Velid Suleyman b. Halef
b. Sa'd el-Endelusi, el-Muntektl şerhu'l-Muvatta' el-İmam Malik, Kahire 1332, V, 16;
Kasani, V, 49, 129; Nevevf, el-Minhdc, Xl, 43; İbn Kudame el-Makdisi, el-Mugni, ıv;
244; Mutii, Necib, Tekmiletu Necib el-Mutii (Nevevf, el-Mecmu ' şerhu'l-Muhezzeb
içinde), Beyrut, ts. (Daru'l-Fikr), Xlll, 44-49; İbn Abidin, Reddu'l-muhtar, VI, 398;
Bilmen, VI, 123.
419 Hur el-Amili, Xll, 316.
420 Hur el-Amili, Xll, 317.
--11.!! Sosyal Servet: İslam 'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

göre belirlemesine izin vermiştir. Halbuki o şahıs malını bir müddet daha
stoklayabilse belki fahiş karaborsa fiyatlarından piyasaya sürme olanağına
kavuşabilecekti.

Şu rivayet karaborsacılık karşıtı eğitim hususunda sağlanan başarının


sadece Hz. Peygamber (�) dönemi ile sınırlı kalmadığını gösterdiği gibi
teşebbüs ruhunu tamamlayan cemaat şuurunu yansıtması açısından da
çok önemlidir: "Ebu Bekir döneminde halk kıtlığa düşmüştü .... Osman'ın
buğday ve [diğer] yiyeceklerle yüklü bin develik kervanı çıkageldi. Tüccar,
Osman'a giderek ... ' [Şunları] bize sat da Medine fakirlerine dağıtalım;
dediler.... 'Şam' dan satın aldığım bu mallar için bana ne kadar kar verecek­
siniz?' diye sorunca ... 'Yüzde elli; şeklinde cevapladılar. 'Bundan fazlası
teklif edildi; demesi üzerine 'Medine tüccarı bizden ibaret. Daha yükseğini
kim verdi?' diye mukabele ettiler. 'Bir dirheme mukabil on verildi; deyin­
ce421 'Olamaz!' diye cevapladılar. Bunun üzerine Osman sözünü 'Ey tüccar
topluluğu şahit olun ki bu mallar Medine fakirlerine sadakadır; şeklinde
bağladı:'422 İşte ihtiyaç sahiplerini gözetmekte yarışan tüccar mevcut malları
cari piyasa fiyatlarından satmayı bile yeterli görmeyerek tümünü karşılıksız
dağıtmak suretiyle darlık esnasında büyük bir toplumsal dayanışma örneği
sergilemiştir.

Hz. Ömer, Osman ve Ali'nin de karaborsacılığa izin vermedikleri, bu


hususta sıkı önlemler aldıkları ve yasağı çiğneyenlere gerektiğinde sert cezalar
uyguladıkları görülmektedir.423 Meseıa yukarıda geçtiği üzere Hubeyş veya
Kays elindeki 100.000 dirhemi Kufe'de kıtlığı çekilen bazı yiyecek maddelerine
yatırarak karaborsacılık yapmaya başlamış ancak durumdan haberdar olan
Hz. Ali o malların tümünü yaktırmıştır. Hz. Ali'nin davranışı onun yeniden
karaborsacılığa yeltenmesini engellemek, diğer tüccarı da korkutarak benzeri
davranışlara yönelmelerine imkan vermemek için olmalıdır.

Halifelerin karaborsacılık yasağını icrada kusur etmeleri halinde


sahabe tarafından sert uyarılar aldıklarına dair örneklere de rastlanmakta­
dır. Mesela Hz. Osman'ın yasaklamasına rağmen Medine'deki pazarlarda

• • • • •

421 Hz. Osman bire on verildiğini belirtirken, yapılan her iyiliğin Allah tarafından en az
on katı ile mükafatlandınlacağına dair müjdeye atıfta bulunmaktadır.
422 Muhibbuddin, er-Riyad, III, 44.
423 Muvatta', "Buyı'.ı"; 56; İbn Ebi Şeybe, ıv; 301; Buhari, et-Tarih, il 222; İbn Şebbe,
il, 749; III, 1050; Ya'klıbi, et-Tarih, il, 151; İbn Hibban, Ebu Hatim Muhammed b.
Hibban b. Ahmed et-Temimi, es-Siretu'n-nebeviyye ve ahbaru'l-hulefa' (nşr. Aziz
Beg), Beyrut 1407/1987, s. 476; İbn Hacer, el-İsabe, l, 263 .
Piyasalar __l_ll

Ümeyyeoğulları'nın azatlı köleleri tarafından karaborsacılık yapıldığını gören


Zubeyr b. Avvam'ın hem suçluları hem de halifeyi oldukça sert bir şekilde
uyardığı rivayet edilmektedir.424
Konuya ışık tutması açısından şu bilgi önemlidir: H. 5. yılda çok sayıda
fakir bedevi Kurban Bayramı'nı kutlamak için Medine'ye akın etmişti. Bunun
üzerine Hz. Peygamber (�), kurban kesenlerin bayramın üçüncü gününden
sonra artakalan etleri fakirlere dağıtmaları emrini verdi. Çünkü halk kestikleri
kurbanların etlerini kavurup saklayarak uzun müddet ihtiyaç gideriyorlardı.
Ertesi yıl bu emri kendisine hatırlatıldığında, önceki bayramda şehre akın
eden bedevilerin ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için koyduğunu belirttiği
yasağı kaldırdı.425 Reslllullah (�), kurban etlerini tamamen kendi ihtiyaç­
larını karşılamak için saklayanları dahi üç günden fazlasından men ettiğine
göre, karaborsacılık amacı ile mal stoklayanların hükmü muhakkak ki çok
daha ağır olacaktır. Daha sonraki devirlerde Hz. Osman ve Ali'nin de halka
Hz. Peygamber'in kurban etlerine ilişkin yasağına uymaları çağrısında bulun­
dukları rivayet edilmektedir.426 Ancak yasağın kaldırıldığını bilmediklerinden
mi yoksa içinde bulundukları şartlar zorladığı için mi söz konusu uygulamaya
gittikleri hususu açık değildir; haberin kaynaklarından İbn Kudame birinci
ihtimal üzerinde durmaktadır.427
Karaborsacılar veya tekellerin, yol açtıkları suni darlık sonucunda
ortaya çıkan fiyat artışları neticesinde sağladıkları ilave kazanca konvan­
siyonel ekonomi terminolojisinde kar değil 'quasi-rant' (rant benzeri, yarı
rant) denilmektedir.428 Bu kişiler, arzını istedikleri gibi kontrol edebildikleri
ticaret mallarına olan talebin mevcut esneksizliğinden faydalanarak geçici
suni bir arz-talep dengesizliği yaratıp fiyatları arttırarak emeksiz kazanç elde
etmektedirler. Bunun neticesinde ya karaborsa fiyatlarında yeni bir arz-talep
dengesi oluşacak ya da arz arttırılarak fiyatların düşmesi sağlanacaktır. Kara­
borsacı ve tekellerin suni müdahalelerle hiç emek harcamaksızın kazandık­
ları bu tür rant gelirleri, yine insanların ihtiyaçlarının sömürülmesi esasına
• • • • •

424 İbn Şebbe, III 1050.


425 Buhari, "Edahi'; 16; Müslim, "Edahi'; 24-34, 37; Ebu Davlid, "Dahaya'; ı o .
426 İbn Hanbel, el-Musned, ı, 61, 70, 140, 141, 149; Buhari, "Edahi'; 16; Müslim, "Edahi';
24-25; Nesai, "Dahaya'; 35; Tahavi, Ebu Ca'fer Ahmed b. Muhammed b. Selilme,
ŞerhuMeani'l-asar (nşr. M. Seyyid Cadelhak-Muhammed Zuhri en-Neccar), Kahire
1387-88/1968, ıv; 184; Muttaki el-Hindi, VIII, 619.
427 İbn Kudame el-Makdisi, el-Mugni, VIII, 634.
428 Demirgil, Demir, "Quasi-Rant'; Ekonomi Ansiklopedisi, c. III, İstanbul 1984, s. 1 1 16;
Tunca, Zafer, "Rant'; Ekonomi Ansiklopedisi, c. III, İstanbul 1984, s. 1 1 18.
___ll2_ Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

dayalı başka bir emeksiz kazanç şekli olan faiz (= sermaye rantı) gelirlerine
benzemektedir.

B. Kabz'dan Önce Satış ve Aracılık


Malın teslim alınmadan (yani kabz'dan önce) satılması serbest rekabeti
engelleyerek haksız rekabete yol açabilen ve piyasa fiyatlarının suni olarak
artışına sebebiyet verebilen bir muameledir. Hz. Peygamber (�), "Bir kimse
satın aldığı yiyecek maddesini kabz etmedikçe satmasın;'429 şeklindeki beyanı
ile bu tür muameleleri yasaklamıştır. Ayrıca yasağa uymayarak satın aldıkları
malı nakletmeden olduğu yerde satanları takibata aldırarak, icabında ta'zir
cezasına çarptırılmalarını ihmal etmemiş ve devletin kararlılığını göster­
miştir. Bu hususu İbn Ömer' den nakledilen şu iki hadis gayet net bir şekilde
açıklamaktadır: "Biz Resı'.'ılullah (�) zamanında yiyecek maddelerini satın
alırdık da onları satmadan ewel aldığımız yerden başka bir yere nakletmemizi
emredecek biri[leri]ni bize gönderirdi:'430 "Ben, Resı'.'ılullah (�) zamanında,
götürü (yani mücazefe) usulü erzak satın alan öyle kimseler gördüm ki onu
[olduğu yerde] satmaya kalkıştıklarında, yükleyip [başka yere] nakledinceye
kadar dayak yerlerdi:'431

Yukarıdaki rivayetlerde vaz' edilen yasağın yiyecek maddesi ile mukay­


yed olması meselesinde karaborsacılık yasağındaki ihtilafın benzeri vuku
bulmuştur.432 Buna karşılık Halife Osman'ın adet gereği ölçülüp-tartılarak
alınıp satılanlar dışındaki malların kabzdan önce satışına cevaz verdiği bildi­
rilmektedir. 433

• • • • •

429 Buhari, "Buy(ı"; 54, 55; Müslim, "Buy(ı"; 30, 35, 36; Ebu Davtid, "Buy(ı"; 65.
430 İbn Hanbel, el-Musned, II, 1 12-1 13; Müslim, "Buy(ı"; 33; Ebu Davtid, "Buy(ı"; 65;
Nesai, "Buy(ı"; 57.
431 Buhari, "Buy(ı"; 54, 56; Müslim, "Buy(ı"; 37, 38; Ebu Davtid, "Buy(ı"; 65; Nesai,
"Buy(ı"; 57.
432 Bu husustaki hadislerin ravilerinden İbn Abbas'ın ve Şafii'nin, taşınır-taşınmaz
bütün malların aynı hükme tabi olduğuna dair ictihadına karşılık, Ebu Hanife sade­
ce menkulleri, Malik ise sadece yiyecek maddelerini (götürü usulle alınıp satılma
durumu hariç) yasak kapsamına sokmuş, İbn Hanbel de (ölçü, tartı, sayı vs. yolu
ile) miktarı belirlenebilen malları (götürü usulle alınıp satılma durumu hariç) bu
çerçevede değerlendirmiştir. Fukahanın yasağın kapsamı hususundaki ihtilafları,
temelde, konuya delil teşkil eden hadislerin lafızlarının delaletinden kaynaklan­
maktadır; bk. Şafii, el- Umm, ili, 60; Sehnun, rv, 85 vd.; Buhari, "Buy(ı"; 55; Müslim,
"Buy(ı"; 29, 30; İbn Mace, "Ticarat'; 37; Ebu Davtid, "Buy(ı"; 65; Nesai, "Buy(ı"; 55;
Serahsi, el-Mebsut, Xlll, 8-10; İbn Kudame el-Makdisi, el-Mugni, rv, 121 vd.
433 İbn Ebi Şeybe, rv, 496; İbn Hazın, el-Muhallli, VIII, 520.
Piyasalar ____l_lQ

Kaynaklarda kaydedilen haberler Hz. Ömer döneminde de yasağın titiz­


likle uygulandığını göstermektedir. Daha önce belirtildiği üzere o dönemde
yaşanan bir kıtlık esnasında Mısır' dan getirtilerek Car Limanı'nda depolanan
erzaka karşılık herkes karneye bağlanmış, ancak bazı tacirler söz konusu
vesikaları satın alarak bunların temsil ettiği malları kabzetmeksizin tekrar
satmaya başlamışlardı. Hz. Ömer bu teşebbüsleri yasakladığı gibi geçmişteki
muameleleri feshetmişti. Zeyd b. Sabit ve Ebu Hureyre faiz saydıkları kabz­
dan önce satış işleminin caiz olmadığı görüşünü paylaşmaktadırlar.434 Buna
karşılık Zeyd b. Sabit ve Abdullah b. Ömer söz konusu belgelerin temsil ettiği
metaın sadece ilk sahibi tarafından kabzedilmeksizin satılabileceği görüşün­
dedir.435 Hz. Ömer selem usulü ile satın alınan malların da kabzedilmeksizin
satışını yasaklamıştır.436 Kabzdan önce satış işlemlerinin iktisadi ve toplumsal
yapı üzerindeki olumsuz etkileri ve gayr-i meşru yönleri şöyle sıralanabilir:

1) İbn Abbas'a, kabzdan önce satışın niçin yasaklandığı sorulduğunda


''. .. Parayı para ile muamele ediyorlar, yiyecekse ortada yok,''437 diye cevap
vererek riba unsuruna dikkat çekmiştir. Şöyle ki: muayyen bir vade ile 1 dinara
erzak satın alan kişi sonra onu kabzetmeksizin ya malı elinde bulunduran ilk
satıcıya ya da başkasına 2 dinara satar. Dolayısıyla 1 dinar verip karşılığında
2 dinar alan faizci konumuna düşer. Hatta bu işlem riba ve tefecilikten daha
çirkindir,438

2) Böyle muamelelere açık kapı bırakılırsa, depolanmış bir mal, yerinden


oynamadan sahip değiştirerek sebepsiz yere pahalılaşır, 439

3) Bu işlem sayesinde hiç ek masraf yüklenmeyen aracı emeksiz kazanç


sağlar ki hadiste geçen ''. .. Teslim alınmadan satılan malın kazancı da helfil
deği.ldir,"440 şeklindeki ifade böyle elde edilen emeksiz kazancı gösterse
gerektir,

4) İlgili muamelelerin yaygınlaşması halinde sırf kendi çıkarını düşünen


asalak bir aracı sınıfı doğabilecektir,

• • • • •

434 Muvatta', "Buylı"; 43, 44; İbn Hanbel, el-Musned, Il, 349; İbn Ehi Şeybe, iV, 387; İbn
Abdilhakem, s. 166- 167; Müslim, "Buylı"; 40; İbn Hazm, el-Muhalıa, vuı, 523-524.
435 Abdurrezzak, VIII, 28; İbn Ehi Şeybe, ıv, 363; Beyhaki, es-Sunen, V, 3 14.
436 İbn Ehi Şeybe, ıv, 342.
437 Buhari, "Buylı"; 54; Müslim, "Buylı"; 31; Ebı'.i Davı'.id, "Buylı"; 65.
438 Zebidi, VI, 451 .
439 Zebidi, VI, 447.
440 İbn Mace, "Ticarat'; 20; Ebu Davı'.id, "Buylı"; 68; Tirmizi, "Buylı"; 19.
--11.:!. Sosyal Servet: İ s lam 'da Yönetim-Piyasa İlişkisi

5) Hadislerde işaret edildiği üzere genellikle götürü usulle gerçekleştirilen


bu tür akitler neticesinde malın tamamının vasfına vukuf sağlayan ölçü veya
tartı gibi bir işleme imkfuı bulunmadığı için, ilk alıcının, olduğu gibi elden çıkar­
dığı maldaki muhtemel kusurlardan ikinci alıcının zarar görmesi kaçırulmazdır,

6) Kabzedilmeksizin satın alınan mal başkasına devredilene kadar geçen


süre zarfında arız olarak kalitesinin düşmesine yahut telefine sebebiyet vere­
cek afetler hukuki sorunlar ve toplumsal rahatsızlıklar doğurabilecektir,

7) Hiç ek masraf yüklenmediği için satın aldığı malı kabzetıneksizin satı­


cının depolarında bekletebilme imkanına sahip olan aracı, fiyatlar yükselin­
ceye kadar karaborsacılık yapmaya yeltenebilir,

8) Kabzetmek suretiyle alım satımda bulunanlarla söz konusu muame­


lelere yönelen aracıların maliyetlerindeki farklılığın kan etkilemesi yüzünden
haksız rekabet ortamı doğacağı için, tüccarın çoğunluğu daha avantajlı görü­
nen bu yolu seçebilecektir,

9) Malın teslim alınıp nakledilmesi işlemi, 'hıyar-ı meclis'i ortadan


kaldırması bakımından hukuki sorunların doğmasını engelleyecektir. Şöyle
ki; bir kimse satın aldığı ancak kabzetınediği malı, daha satıcının rücu hakkı
sabitken muayyen karla başkasına aktarsa ve bu emeksiz kazancı görüp
aldandığını düşünen ilk satıcı, rücu hakkını kullanmak istese bazı tartışmalar
doğabilecektir, vs.

Halbuki malın teslim alınıp nakledilmesi söz konusu bu sorunları orta­


dan kaldıracağı gibi gizli pazarlıkların arz akışını ve tabii fiyat dengesini boz­
masına da fırsat verilmemiş olacaktır. Öyle görünüyor ki suni fiyat artışlarına
yol açacak bu tür muamelelere konan yasaklar ve cezaların semeresini verme­
si narhı gerektirecek ortamın doğmasını engellemiştir.441

C. Narh Sistemi
Tarih boyunca devletlerin piyasaya müdahaleleri doğrudan ve etkin bir
şekilde genelde fiyat politikası, özelde bu politikanın başlıca unsuru olan
narh442 uygulaması ile gerçekleştiğinden konunun ehemmiyeti büyüktür.

• • • • •

441 Bu yasağın, bugünkü iktisadi yapının imkan ve ihtiyaçları göz önüne alınarak yeni­
den değerlendirilmesinde fayda vardır.
442 Türkçe'de narh (halk ağzında nark) şeklinde söylenen kelimenin aslı Farsça "kıy­
met, fiyat" anlamındaki "nırh"tır. Arapça'da piyasa rayicine "si'r'; fiyat takdirine
ve tahdidine ise " tes'ir" denir; İbn Manzur, Ebu'l-Fadl Cemaluddin Muhammed b.
Mukerrem, Lisanu'l-Arab, "Se'ara'; Bulak 1299- 1308, ıv; 365-367.
Piyasalar __llQ

Temel ihtiyaçları karşılayan mal ve hizmetlerin piyasa fiyatlarına -onları oluş­


turan etkenlere dokunulmadan- açık kamu yararı gereği doğrudan müdahale
edilerek belirli sınırları aşmalarının önlenmesi maksadı ile resmi tavan fiyat
belirlenmesine dar anlamda narh denir. Geniş anlamda narh asgari ve sabit
fiyat tesbitlerini de içerir. Fıkıh literatüründe, Asr-ı saadet'te rastlanan iki
örnek, narh taraftar ve aleyhtarlarının ortak delilini oluşturmaktadır.443 Bun­
lardan biri Hz. Peygamber'in (�) diğeri de Hz . Ômer'in tutumudur:
Çeşitli kanallardan gelen rivayetlere göre "Hz. Peygamber (�) döne­
minde fiyatlar aşırı derecede artmışn (gald). [Sahabeden bazıları] 'Ey Resu­
lullah (�)! Fiyatlar aşırı derecede arttı, narh koysanız; dediklerinde 'Narh
koyan, bolluk ve darllk veren, nzıklandıran ancak Allah'tır. Mal ve canına
yönelik bir zulmüın yüzünden herhangi bir kimse benden davacı olduğu
halde Rabbime kavuşmak istemem; buyurdu:'444 İsiam'ın ruhunda yer alan
kişi temel hak ve özgürlükleri ile desteklenerek sonraki dönemlerde savunu­
lagelen iktisadi serbesti fikrinin başlıca delili olarak ileri sürülen bu hadisenin
Medine'deki bir kıtlık esnasında vuku bulduğu rivayet edilmektedir.445

Diğer pek çok hususta olduğu gibi iktisat politikalarına ilişkin esaslar da
devrin kendine has özellikleri incelenmeksizin sağlıklı bir şekilde saptanamaz .
O nedenle söz konusu tutuma zemin hazırlayan şartlara göz atmak yerinde
olacaktır. "Fiyatların ulaştığı seviye" yanında Hz. Peygamber'den (�) "narh
talebinde bulunulan zaman" ile "narha konu olan malların" tesbiti, o krizin
baş etkeninin belirlenmesine imkan sağlayacaktır. Şimdi konuya ilişkin araş­
tırmalardan incelenebilen hepsinde ihmfil edilen bu nokta üzerinde durula­
caktır.

Kaynaklarda fiyatların ulaştığı seviye yahut artış oranına dair herhangi


bir kayda rastlanamamıştır. Ancak söz konusu hadisin muhteva ve etimolojik
tahlili fikir edinmeye yardımcı olmaktadır. Birincisi, Hz. Peygamber'den (�)
narh talebinde bulunulduğuna göre fiyatlar şikayet edilecek oranda yüksel­
miş demektir. İkincisi, hadisin mettıinde fiyat artışını belirtmek için 'gald'

• • • • •

443 Bu arada -fıkıh kaynaklannda delil olarak pek zikredilmemesine rağmen- yeri gel­
mişken Halife Ali b. Ehi Talib'in de kendisine yöneltilen narh talebini geri çevir­
diğine dair rivayete değinmek faydadan hali değildir; İbn Abdilber, Ebu Ömer
Cemfiluddin Yusufb. Abdillah en-Nemeri, el-İstizkltr (nşr. Sfilim M. Ata-Muhammed
Ali Muawaz), Beyrut 2000, VI, 414.
444 Ebu Yusuf, el-Hartlc, s. 53; İbn Hanbel, el-Musned, III, 85; Abdurrezzak, VIII, 205; İbn
Mace, "Ticarat'; 27; Ebu Davlıd, "BuyCı"; 49; Tirmizi, "BuyCı"; 73.
445 Heysemi, rv; 100.
_l_l6 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

fiili kullanılmaktadu. Dımaşki, Arapça'da fiyat hareketlerine dair kavramlan


açıklarken alım satıma konu teşkil eden her şeyin bilirkişiler nezdinde belli
bir ortalama fi.yan olduğunu ve bunun üzerindeki artışlara derecelerine göre
farklı isimler verildiğini söylemektedir. A:z bir hareketlenmede 'taharrake
si'ruh' (fi.yan oynadı), bunun üzerindeki artışlarda ise sırası ile kad nefak',
'

' irtekô.; 'galıi' ve ' tenahll' fiillerinin kullanıldığını belirtmektedir. 446 Onun beşli
tasnifinde 'galıi' fiili dördüncü sırayı aldığına göre fiyat artışlarının gerçekten
rahatsızlık verici düzeylere erişmiş olduğu ileri sürülebilir.
Yorucu araştırmalar sonucunda narhın talep edildiği tarih olarak H. 8.
yılın başlangıcı447 belirlenebilmiştir. Tabii fiyat artışlarına yol açabilecek şart­
lar ya talebi arttıran ya da arzı kısan bazı etkenler olabilir. Çünkü rekabet şart­
ları içinde, fiyat ve tüketim miktan, esas itibarıyla arz-talep dengesine göre
meydana gelmektedir. H. 8. yıl bu açılardan incelenince aşağıdaki tesbitlere
ulaşılmaktadu.
O yılın en önemli özelliği Mute Savaşı, Mekke'nin fethi, Huneyrı Gazvesi,
Taif Muhasarası gibi büyük savaşların başını çektiği on beş civarında gazve ve
seriyyeye sahne olmasıdır. 'Cihad yılı' denilebilecek böyle bir yılda yaşanan
iktisadi kriz ortamında piyasa istikrarının sağlanması imkansızdır. Çünkü
mevcut kaynaklar savaş hazırlığına harcanmış, hayati ehemmiyeti olan ticaret
de, tüccarın askere alınmasından dolayı sekteye uğradığı için arzda önemli bir
azalma vuku bulmuştur.448 Geniş ölçüde dışa bağımlı olan, sürekli başkalaşım
ve değişim geçiren bir iktisadi yapının, sık sık cereyan eden savaşlar neticesin­
de istikrarını yitirmesi kaçınılmazdır.
Resulullah (�) döneminde, talebi tırmandıran sebeplerin başında gelir
artışı yer almaktadu. Buna yol açan uygulamalar araştırıldığında ilk önce
tesbit edilenler ganimet ve zekat gelirleridir. Özellikle Medine döneminin
• • • • •

446 Ebu'l-Fadl Ca'fer b. Ali, el-İşare ilti mehasini't-ticare (nşr. Bişri eş-Şurbaci),
İskenderiye 1397/ 1977, s. 1 1 .
447 İbn Hibban, s . 315; Kutubi, Muhammed b . Şakir b . Ahmed, Uyıinu't-tevarih (nşr.
Husamuddin el-Kudsi), Kahire 1980, I, 336; İbnu'l-İmad, 1, 1 2; Es'ad, Mahmud,
İsltim Tarihi (Sadeleştirip baskıya hazırlayanlar: A. Lütfi Kazancı - Osman Kazancı),
İstanbul 1983, s. 815.
448 Hz. Peygamber'in bu yıl içinde deniz sahiline doğru gönderdiği bir seriyyedeki
300 mücahid, azıkları tükenince günlerce hurma çekirdeklerini emerek yol almış
ve hatta ağaç yaprakları yemek zorunda kalmışlar, nihayet sahilde büyük bir balık
bularak telefolmaktan kurtulmuşlardı. Bunun için bu sefere Habat Seferi ve orduya
da Ceyşu'l-habat (Yaprak askerleri) denilmiştir; bk. İbn Hanbel, el-Musned, Ill, 306,
3 1 1; V, 1 14; Buhari, "Megazi'; 65; Müslim, "Sayd ve Zebaih'; 17-21.
Piyasalar ---1.lZ

sonlarına doğru yükselme eğilimine giren söz konusu gelirlerin hiç bekletil­
meden dağıtılması, halkın sann alma gücünün artmasına yol açmış, bu da
talebi kamçılayarak fiyatlarda yükselmeye sebebiyet vermiş olabilir. Mesela
H. 7. senede gerçekleştirilen Hayber fethi neticesirıde ele geçirilen ganimetin
ne büyük meblağlara ulaştığını anlamak için sadece nakdi kısmına göz atmak
yeterlidir.449 Tek parçasına 10.000 dinar değer biçilen bu mallar ele geçirilip
ganimet olarak dağınldıktan sonra Medine piyasasına intikal etmiştir. Çünkü
bu ganimet Hudeybiye Antlaşması'nda hazu bulunan sahabe ve o sıralarda
Habeşistan'dan geri dönüp Hayber'de Hz. Peygamber'e (�) katılan muhacir­
ler arasında dağınlmışn ki onların hepsi Medirıe'de yaşıyordu. Hayber ve Fedek
Yahudileri ile varılan yarıcılık antlaşması neticesirıde elde edilen bol miktarda­
ki hurma, buğday, arpa gibi yiyecek maddeleri sayesinde de belli bir refah
artışı sağlanmışn. 450 Hayber gazileri, kendilerirıe tahsis edilen erzakla uzun
süre mutfak ihtiyaçlarını karşılamış olmalıdırlar. Ayrıca bu nedenle, ganimet­
ten hisselerine düşen nakdi meblağları, en azından belli müddet, hiç değilse
erzak piyasasına yöneltmemiş olmalıdırlar. Üstelik Hayber'in ardından iktisadi
sistemin işleyişini sekteye uğratacak ciddi bir topyeklln savaşa girilmediği için,
mevcut ticari akışkanlık gerekli talebi karşılamaya yetmiş olmalıdır. İşte bütün
bunlar göz önüne alındığında Medine piyasasında tedavül eden para mikta­
rındaki artışın etkisinirı H. 8. yıla sarkma ihtimali hiç de zorlayıcı bir tahmin
olmaz. Bu hususa Ebiı Hureyre hadisindeki şu ifadeler de işaret etmektedir:
''. .. Allah Hayber'irı fethini nasip edince insanların durumu biraz genişledi
ancak sonra yine zorlaşn; geçim güçleşti... :•45ı Halbuki Hayber savaşına çıkan
İslam ordusunun aşı lapadan ibaret olup muhasara esnasında dayanılmaz hal
alan açlık yüzünden ehli eşekleri kesip etlerirıi yemek istemişlerdi.452
• • • • •

449 Benu'n-Nadir Yahudileri Medine'den sürüldükleri zaman reisleri Ebu'l-Hukayk'ın


bir deve tulumunu dolduracak kadar büyük meblağlara ulaşan servetini de
Hayber'e götürmüşlerdi. Önceleri bir koyun tulumu dolusu olan bu servet artış gös­
tererek sığır ve nihayet deve tulumunu dolduracak kadar çoğalmıştı. Bir kısmı altın,
inci ve mücevherattan mamul gerdanlıklardan oluşan bu servetin nakdi değerini
şu malumata dayanarak tahayyül edebiliriz: Mekke eşrafı evlenme merasimlerinde
bu ziynet eşyası ve mücevheratı Hayberli Yahudi dostlarından rehin karşılığı ödünç
alıp kullanırlardı. Bir seferinde bunlardan bir şey kaybolmuş ve 10.000 dinara taz­
min edilmişti; bk. Vfilcıdi, el-Megazi, l, 375; il, 671; Serahsi, Şerhu Kittibi's-siyeri'l­
kebir, ı, 279; Diyarbekri, il, 46.
450 Buhari, "Megazi'; 40; Müslim, "Cihad'; 71. Bu tarihten önce çoğu Müslümanlar'ın
hurmadan başka yiyecek bulamadığı düşünülürse söz konusu gıda maddelerinin
belli bir refah artışı sağladığını söylemek yanlış olmaz.
451 İbn Sa'd, 1, 409.
452 Buhari, "Megazi'; 38; "Edeb'; 90; Müslim, "Cihad ve Siyer'; 123.
___ll8 Sosyal Servet: İ slam 'da Yönetim-Piyasa İ l i ş kisi

Bahıreyn'den yapılan tahsilat da devlet gelirlerindeki artışa güzel bir


örnektir. Tarihi hakkında H. 8. ile 10. yıllar arasında değişen muhtelif görüşler
bulunan 80.000 dirhemlik bu gelirin o zamana kadarki en yüksek meblağ
olduğu hususunda ittifak vardır. Öyle ki, Hz. Peygamber (�), durumu haber
alıp kendilerine pay düşeceğini ümit ederek mescide koşan ashabına "Vallihi
artık bundan böyle sizin için darlık endişesi duymuyorum... :'453 buyurarak
hissiyatını dile getirmiştir.
Talep yükselmesine sebebiyet veren diğer etken de nüfus artışıdır.
Hamidullah'ın bu konudaki tesbiti şöyledir: Resı'.'ılullah hicret ettiği sırada
yarısını Yahudiler'in oluşturduğu Medine nüfusu 10.000 civarında hesap­
lanmaktadır. Vefat ettiği zamansa şehrin nüfusu 15.000'e ulaşmış olup, sayı­
ları 20-30'u geçmediği anlaşılan Yahudiler hariç tamamı Müslüman idi.454
Halbuki Kettani'nin verdiği malumata bakılırsa Hz. Peygarnber'in vefatı sıra­
sında Medine nüfusunun 60.000 (?) gibi ciddi boyutlara ulaştığını söyleyenler
dahi bulunmaktadır.455
İşte bütün bunlar göstermektedir ki Resı'.'ılullah (�), tüccara zulüm ola­
cağından endişe ettiği narhtan kaçınmakla isabetli bir iktisadi politika uygula­
mıştır. Çünkü fiyatların artışında piyasadaki arz-talep dengesi etkin olmuştur;
Medine tüccarının gayr-i meşru veya mefsedet sayılabilecek bir rolü söz
konusu değildir. Karaborsanın görülmediği ve tüketicinin istismar edilme­
diği o piyasada narha ihtiyaç duyulmaması doğaldır.456 Arz-talep dengesinin
talebin lehine bozulması tabii fiyat artışlarına yol açıp karaborsacılık tema­
yüllerini kamçılayabildiği gibi sürekli ve daha önemlisi fahiş fiyat artışlarını
beraberinde getirebilirdi. Ne var ki piyasa ahlakının kökleştiği, gerek üretici
ve tüccarı gerekse tüketicisinin kanaat içinde bulunduğu o dönemde suni fiyat
artışlarına mahal bırakmamak için, narh dışında, günün şartlarının imkan
verdiği diğer bazı iktisadi önlemler de ihmal edilmemiştir. Mesela telakki'r­
rukblln yasağı bunlardan birisidir; Hz. Peygamber (�) "Şehre mal getiren
ticaret kafilesini yolda karşılamayın. Kim karşılar da ondan bir şey satın
alırsa, malın [ilk] sahibi pazara indiğinde muhayyer oıur; 457 ' emrini ver-
• • • • •

453 Buhar!, "Cizye'; l; "Megazi'; 12; "Rikfilc'; 7; Müslim, "Zühd'; 6; İbn Mace, "Fiten'; 18;
Tirmizi, "Kıyame'; 28.
454 Hamidullah, İslam Peygamberi, il, 1 139- 1 140.
455 Kettani, III, 206. Medine'deki nüfus artışı ve şehirleşmenin Hulefa-yı Raşidin dev­
rinde de sürdüğü anlaşılmaktadır; mesela bk. İbnu'l-Esir, el-Kamil, Ill, 1 15.
456 Şurbaci, s. 22.
457 Müslim, "Buyıl"; 5; İbn Mace, "Ticarat'; 1 6; Ebu Davüd, "Buyıl"; 43; Tirmizi, "Buyıl";
12; Nesai, "Buyıl"; 18.
Piyasalar ---1.l!!

miştir. Hadisten açıkça anlaşıldığı üzere şehre dışardan mal getirenler koruma
alnna alınmıştır. Ancak her şeye rağmen böyle bir muamelenin gerçekleşmesi
halinde, alıcı tarafından yanlış bilgilendirilmeleri veya fiyatları öğrenmelerine
imkan bırakılmaması yüzünden aldanmaları yahut aldatılmalan söz konusu
olursa kendilerine bu akdi fesih hakkı tanınmıştır. Ancak aldanma olup olma­
dığı neye göre belirlenecektir? Söz konusu hadisten anlaşıldığı kadarıyla satıcı
ancak pazara inip piyasa fiyatlannı öğrenince aldanıp aldanmadığının farkına
varabilir. Öyle ise serbest rekabet şartlarında belirlenen piyasa fiyatları adil­
emsal fiyat olarak esas alınmaktadır ve buna istinaden aldandığını anlayan
satıcının akdi feshedebilme hakkı doğmaktadır. Bu husustaki diğer önlemler
ilerde açıklanacaktır.
Henüz kendi kendine yetmeyen ve bu sebeple ihtiyaç maddelerinin bir­
çoğunu ithal etmek zorunda kalan İslam devleti ticaret için en uygun ortamı
hazırlamak durumunda idi.458 Çünkü Medine ve ona bağlı yerlerde tatminkar
bir piyasa oluşturulmadığı takdirde ticaret sekteye uğrayabilirdi. Aksine tica­
ret cazip hale getirildiğinde yokluğu çekilen malların girişi artacak, iç piyasa­
daki ihtiyaç fazlası malların ihracatı da söz konusu olabilecektir. Böylece artan
arzın, talebi karşılaması sonucunda fiyatlarda düşme dahi gözlenecektir.459
Bu gerçeği göz önüne alan Hz. Peygamber (�) şehre dışarıdan mal getiren
tüccarı teşvik sadedinde şöyle buyurmuştur: "Karaborsacı lanetlenmiş,
cfilibse nzıldandınlınıştır: 460 Bu bakımdan narh aleyhtarlığının da tatbikat­
'

ta aynı ihtiyaca cevap veren bir yaklaşım olduğu düşünülebilir. Çünkü piya­
saya müdahaleyi gerekli kılacak gelişmeler gözlenmediği müddetçe iktisadi
serbesti temayüllerini kökünden sarsacak bir girişim söz konusu olamazdı.461
Ulemanın devletin fiyat politikasına dair yaklaşımları dikkatle ince­
lendiğinde şu önemli nokta göze çarpmaktadır: Fiyat politikası salt iktisadi
düzlemde değerlendirilen ve somut piyasa muamelelerine indirgenen basit
bir pozitif hukuk meselesi olmayıp kökleri irade-i cüz'iyenin rolünü konu
alan soyut akidevi tarnşmalara kadar uzanmaktadır.462 Akfüd alimleri hadis­
teki 'Narh koyan Allah'tır' (el-musa"ir huvaltah)463 ibaresinden hareketle
• • • • •

458 Ülgener, Sabri, Darlık Buhranları ve İslam İktisat Siyaseti, Ankara 1984, s. 124.
459 Yeniçeri, İslam İktisadı, s. 320.
460 İbn Mace, "Ticarat: 6; Danmi, "BuyıJ"; 12.
461 Ülgener, s. 124- 125.
462 Meseta bk. Gölcük, Şerafettin, "Kelami Açıdan Fiyat Artış ve Düşüşleri'; Atatürk
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 5, Erzurum 1982, s. 25-31.
463 el-Musa"ir lafzı 'se'ara' kökünden tefi! babında ism-i fail olup lugatta: Fiyatları
' '

belirleyen, sınırlayan, narh koyan manalarına gelmektedir.


120 Sosyal Servet: İslam 'da Yönetim- Piyasa İ l i şkisi

irade-i cüz'iye ve külliye tarnşmalarına girerek 'el-musa"ir' vasfının Allah'a


-devlete değil- mahsus olduğunu açıklarlarken, aynı ifadeyi göz önüne alan
fakihlerin cumhuru devletin fiyatlara müdahalesine cevaz verilemeyeceğini
savunmuşlardır. Ancak, eğer 'narh koyan Allah'tır' ifadesi onların anladığı gibi
fiyatlara Allah'tan başkasının müdahalesinin asla caiz olmayacağı anlamın­
da mutlak bir lafızsa, o takdirde satıcıların spekülatif ve tekelci faaliyetlerde
bulunmaları da yasaklanmalı değil midir? Ve eğer tüccar böyle muamelelerle
Allah'ın hududunu çiğniyorlarsa devletin müdahalesi gerekmez mi? Kaldı ki
Hz. Peygamber'in kavlinde narhın haramlığına gizli yahut açık bir delfilet yok­
(�) 'narh haramdır' veya 'narh helô.l değildir' gibi
tur. Aksine Resfılullah
ifadeler kullanmamış, 'bolluk ve darlık veren ancak Allah'tır' buyurmakla
fiyat artışlarının piyasadaki darlık neticesinde oluştuğunu vurgulayarak, bol­
luk yaratmak suretiyle fiyatları ucuzlatması için Allah'a niyazda bulunulması­
nı tavsiye etmiştir.

İbn Hibban'ın bir rivayetinde yer alan şu ifadeler yukarıdaki iddiayı


desteklemektedir: [Hadisin ravisi Enes] dedi ki: "Bu [H. 8.] senenin başında
Müslümanlar'ın [pazarlarında] fiyatlar yükseldi. Narh koyması için Nebi'ye
(�) geldiler. Resfılullah (�) bunu kerih görerek şöyle buyurdu: 'Birbirinize
kin gütmeyin, birbirinizi kıskanmayın, birbirinize sırtınızı dönmeyin. Ey
Allah'ın kulları kardeş olun.' Sonra sözlerini şöyle sürdürdü: 'Bir kimse kar­
deşinin pazarlığı üzerine pazarlıkta bulunmasın. Şehirli köylü adına satış
yapmasın. İnsanları kendi hallerine bırakın, [Allah] bazısını bazısından
nzıldandırır:' 464
Narhla ilgili bir başka tutum Hz. Ömer tarafından sergilenmiştir. Kaynak­
larda Hz. Ömer'in tutumuna ilişkin zahiren taban tabana zıt iki ana rivayet
kaydedilmektedir: "Ömer b. Hattab Medine'de kuru üzüm satmakta olan
Hatıb b. Ebi Beltea'yı gördü ve 'Kaça satıyorsun ey Hatıb!?' diye sordu. [Hatıb]
'İki müd[dü bir dirheme]'465 şeklinde cevapladı. [Bunun üzerine Ömer] 'Bizim
kapılarımızda, avlularımızda ve pazarlarımızda satın alıyorsunuz, bizim ara­
zimizden devşiriyorsunuz, sonra dilediğiniz gibi satıyorsunuz. Ya sa[ını bir
dirheme] verirsin ya da bizim pazarımızda satış yapamazsın. Yollara düşüp
şehir dışından mal getirirseniz dilediğiniz fiyattan satabilirsiniz; diye karşı­
lık verdi:'466 İkinci rivayet de şöyledir: "Ömer, Sı'.'iku'l-Musalla'da önünde iki

• • • • •

464 İbn Hibban, s. 315.


465 Metinde sadece 'iki müd' şeklinde olup Beyhaki, es-Sunen, VI, 29 ve İbn Kudame
el-Makdisi, el-Mugni, ıv; 240-24l'deki diğer bir rivayetten tamamlanmıştır.
466 Abdurrezzak, VIII, 207; İbn Hazın, el-Muhal/a, IX, 40-41 .
Piyasalar 121

çuval kuru üzüm bulunan Hanb'ın yanından geçti ve fi.yan sordu. [Hanb] ilci
müddünün bir dirheme olduğunu söyledi. Bunun üzerine Ömer ona dedi ki:
'Tfüf'ten kuru üzüm yükleyen kervanın gelmek üzere olduğunu haber aldım.
[Korkarım] onlar senin fiyannı esas alırlar. Ya fi.yan (si'r) yükseltirsin (fe-imma
en terfe'a fi's-si'r)467 ya da üzümünü evinde dilediğin gibi satarsın: Ömer
geri döndüğünde bu husus üzerinde düşündü ve daha sonra Hanb'ın evine
giderek şöyle dedi: 'Sana söylediklerim benden yana bir azimet veya hüküm
değildir. O davranışımda sadece kamu yararını gözetmiştim. İstediğin yerde
dilediğin fiyattan satış yapabilirsin:468 Daha kısa olan benzer bir rivayetse
"Ömer b. Hattab pazarda kuru üzüm satan Hanb b. Ebi Beltea'nın yanından
geçerken şöyle dedi: 'Ya si'rı arttırırsın (imma en tezidefi's-si'r) ya da [malını]
pazarımızdan kaldırırsın:'469 şeklindedir.
İlk bakışta görüldüğü üzere birinci rivayette fi.yan düşürmesi470 diğerle­
rinde ise si'n yükseltmesi istenmektedir. Ancak bu örneği değerlendirirken
de öncekinde uygulanan sorgulama tarzını tekrarlamak gerekir. Söz konusu
hadisenin vuku bulduğu zaman araşnrıldığı takdirde H. 18 yılına rastladığı
anlaşılmaktadır. İbn Hibban ve Ya'kfıbi H. 18. yılda fiyatların artmaya başla­
ması üzerine Hatıb'ın aralarında bulunduğu bazı tüccarın karaborsacılığa
yöneldiğini gören Hz. Ömer'in bunu yasakladığını kaydetmektedir.47ı O yılın
özelliği araşnrıldığında belirlenebilen en çarpıcı gerçek önceki bölümlerde
de belirtildiği üzere Medine ile çevresinde yaşanan uzun süreli ve şiddetli
kıtlıktır. Kaynaklardaki teferruattan anlaşıldığına göre özellikle temel ihtiyaç
maddeleri için astronomik boyutlarda olmak üzere hemen hemen her şeyin
fi.yan artmışnr.
Şimdi ikinci ve üçüncü rivayetler bu bilgiler ışığında değerlendirilmelidir.
Her türlü canlının kuraklık ve kıtlıktan kırıldığı, çevredeki bedevilerin açlıktan
• • • • •

467 "Fe-imma en terfe'afi's-si'r" ifadesinin "Ya fiyau yükseltirsin;' şeklinde tercüme edil­
mesi zahirinin böyle anlamaya müsait olması ve bugüne kadar da bazı filimlerce
genellikle bu tarzda algılanması yüzündendir. Yoksa doğrusu aşağıda açıklanacağı
üzere "Ya birim ölçeği artnrırsın, yani fiyatı düşürürsün;· şeklinde olmalıdır. Aksi
takdirde hadis metninin muallel olması söz konusudur. Aynı değerlendirme hadisin
aşağıdaki rivayeti için de geçerlidir.
468 Beyhaki, es-Sunen, VI, 29; İbn Teymiyye, el-Hi.sbe, s. 91; İbn Kudame el-Makdisi,
el-Mugni, ıv; 240-241; Mutii, XIII, 35.
469 Muvatta', "Buy(ı"; 24; Abdurrezzak, VIII, 206-207; İbn Hazın, el-Muhallti, IX, 40;
Beyhaki, es-Sunen, VI, 29; İbn Teymiyye, el-Hi.sbe, s. 9 1 .
470 Bir sa dört müdde eşit olduğuna göre iki müd yerine dördünü bir dirheme satmasını
istemekle fiyatı yarıya indirmesini talep etmektedir.
471 Ya'kUbi, et-Tarih, il, 151; İbn Hibban, s. 476.
122 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim-Piyasa İ l i şk i s i

hilafet merkezine akın edip çadır kentler oluşturduğu bir ortamda elindeki
malı stoklayıp bekleterek gelecekte çok daha pahalıya satmak yerine düşük
fiyatla piyasaya sürmeyi yeğleyen birisi niçin kınansın!? Aksine kamu yara­
rını gözettiği için ödüllendirilmeli değil midir? Hatıb'ın tutumu tüketicinin
menfaatine olduğuna göre, ikinci rivayette kaydedildiği gibi gerçekten halife
Tfüf'ten kuru üzüm getiren tüccarın maslahatını mı gözetmiştir? Bu soruya
olumlu cevap verebilmek için Hatıb'ın damping yolu ile haksız rekabet yapa­
rak söz konusu rakiplerini zaman içinde piyasadan tamamen silmeyi arzula­
dığını düşünmek gerekir. Halbuki şartların böyle bir amacı gerçekleştirmeye
imkan vermeyeceği bellidir. Ne Hatıb'ın elindeki ne de Taif'ten getirilecek
kuru üzüm açlıktan kırılan insanların talebini karşılamaya yetecektir. Öyle ki
devlet Mısır ve Irak'tan acil yardım istemiştir.

Halbuki Hatıb'ın fiyatları yüksek tutmuş olması halinde Taif'ten gelecek


tüccar piyasanın böyle teşekkül ettiğini düşünerek gönül huzuru içinde ona
uyabilecek ve bu durum halka zarar verecektir. Hz. Ömer'in Taif kervanına
dair endişesi ancak böyle bir yorumla haklı gerekçeye kavuşmaktadır. Hz.
Ömer'in ictihadına göre calib, yani piyasaya dışarıdan mal getiren kişinin
dilediği fiyattan satış yapma serbestisine sahip olduğu gerçeği göz önüne
alındığında Hatıb'ın fiyatlarının benimseneceği endişesi iyice haklılık kazana­
caktır. Başka deyişle, calib konumundaki Taif kervanının fiyatlarını belirlemek
istemeyen halife erken davranıp aracı durumundaki Hatıb'ınkine müdahale
ederek piyasayı aşağıya çekmeye çalışmaktadır. Ancak yine ikinci rivayete
göre daha sonra yeniden durum değerlendirmesinde bulunan Hz. Ömer, o
davranışının yanlış olduğunu görmüş ve istediği yerde dilediği fiyattan satış
yapmakta serbest bıraktığı Hatıb'dan özür dilerken belde halkının çıkarını
korumaya çalıştığını ifade etmiştir. Bu ifade Hatıb'ın ucuza satış yapmasını
engelleyerek Tfüf kervanının menfaatini gözettiği şeklindeki yorumla çeliş­
mektedir. Halbuki Hz. Ömer'in tutumu, tamamen kamu yararını ön plana
çıkararak kuru üzüm fiyatlarına narh (tavan) koyma girişimi olarak düşünül­
düğünde yukarıdaki ifadeler daha anlamlı hale gelmektedir. Yani tebaasına
duyduğu şefkati Hatıb'dan da bekleyen Halife, onun fiyatlarda görülen hızlı
yükseliş temayülünü frenleyici rol üstlenmesini arzulamış ancak umduğu
karşılığı bulamayınca kendi haline bırakmıştır. Çünkü malın piyasadan tama-
men çekilmesi şeklinde belirecek bir tepki kamunun yararına değil zararına
olacaktır.

Yine ikinci rivayetten anlaşıldığına göre Hatıb, halifenin çıkışması üze­


rine çuvallarını toparlayıp evine götürmüştür. Bu tepki ancak yüksek fiyat­
la satış yapıyor olması durumunda anlamlıdır. Çünkü müthiş bir kıtlığın
Piyasalar 123

doğurduğu arz-talep dengesizliğinden kaynaklanan doğal fiyat artışları söz


konusudur. Hz. Ömer malını satmamasını değil aksine götürüp evinde sat­
masını söylemiştir. Yani Hz. Ömer'in söz konusu ifadesinden mecazen satış
yasağı getirdiği anlamını çıkarmak yanlıştır. Çünkü o devirde ev ve avlularda
satış yapıldığı bilinmektedir.472 Hatıb, piyasada oluşan yeni dengenin altında­
ki fiyatlardan satış yapmanın iktisadi açıdan doğru olmayacağını düşünerek
malını pazardan kaldırmıştır.
Meşhur Medine tarihçisi İbn Şebbe'nin Hatıb'ın oğlundan naklettiği
bir ayrıntıdan, onun Hz. Osman ile ortak olduğu ve söz konusu kuru üzümü
şehrin kenar semti Aliye'den getirdiği öğrenilmektedir. Büyük ihtimalle söz
konusu üzüm bölgedeki bağlardan sağlanmaktadır. Zaten Hz. Ömer'in birinci
rivayette geçen 'Bizim kapılarımızda, avlularımızda ve pazarlarımızda satın
alıyorsunuz, bizim arazimizden devşiriyorsunuz, sonra dilediğiniz gibi satı­
yorsunuz; şeklindeki ifadesi bunu gösteriyor olmalıdır.
Kaldı ki tüccarı düşük fiyatla satış yaptıkları için piyasadan ihraç etmek şu
rivayetlerle çelişecektir: "Hz. Peygamber pazarda [dolaşırken] düşük fiyatlarla
satış yapan bir adamın yanından geçti ve 'Bizim pazarımızda piyasamızın
altındaki fiyatlarla mı satış yapıyorsun?' diye sorunca [adam] 'Evet!' şeklin­
de cevapladı. Bunun üzerine [Reslılullah] 'Sabırla ve mükafatını Allah'tan
bekleyerek mi?' diye sorunca [adam yine] 'Evet!' karşılığını verdi. [Nihayet Hz.
Peygamber] 'Müjdeler olsun sana! Pazarımıza dışarıdan mal taşıyan kişi
Allah yolunda cihada çıkan gibidir. Pazarımızda karaborsacılık yapansa
Allah'ın Kitab'ına isyan edene benzer;473 buyurdu''. Yine "Reslılullah dedi ki:
Satarken, satın alırken ve alacağını isterken müsamahakar davranan kula
Allah rahmet etsin!"474
İkinci ve üçüncü rivayetlerdeki yegane illet fiyatın düşürülmesi yerine
yükseltilmesinin talep edilmesidir. İbn Hazın üçüncüsünün senedinin sahih
sayılamayacağını, aksi olsa bile "İmma en tezidefi's-si'r," ifadesi ile Hatıb'dan
fiyatı değil, birim fiyat başına düşen ölçüyü arttırmasını, yani daha ucuza
satış yapmasını istediğini ileri sürmekte ve kendisinin naklettiği birinci
rivayetin doğruluğunu savunmaktadır.475 Onun yorumu rivayetlerin arasını
hadis usulü açısından telif etmeye yetmektedir. İbn Ruşd, üçüncü rivayeti
• • • • •

472 Ebu Ubeyd, s. 185.


473 Hakim, ır, 12.
474 Muvatta', "Buy(ı"; 100; Buhari, "Buy(ı"; 16; İbn Mace, "Ticarat'; 28; Tirmizi, "Buy(ı";
74.
475 İbn Hazın, el-Muhalla, ıx, 40.
124 Sosyal Servet: İslam 'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

yorumlarken Hatıb'ın düşük değil aksine yüksek fiyatla satış yaptığını, kamu
yararını gözeterek piyasa seviyesinin altına inen tacirin ceza yerine ödül hak
edeceğini ve muamelelerinde tamamen serbest bırakılması gerektiğini belirt­
mektedir. Ancak fiyatlarla oynayıp piyasanın normal seyrini bozmak sure­
tiyle kişisel çıkar sağlamak gibi olumsuz bir niyet taşıması halinde ticaretten
menedileceğini de hemen eklemektedir.476 Ebu Said Sahnun Abdussetam b.
Said el-Kayrevani ve Kildi Ebu Muhammed Abdulvehhab b. Ali el- Bağdadi de
benzer şekilde düşünmektedir.477

Meselenin en ilginç yönü, nasların zahirine göre hüküm verdiği için


kendisine Zahiri lakabı takılan İbn Hazm'ın bile üçüncü rivayeti metin ten­
kidine tabi tutarak zahirinden anlaşılan manayı reddetmesidir. Buna karşılık
bazı hadis şarihleri ve hukukçular ilgili rivayetlerin zahirini esas alarak, devlet
başkanının fiyatlara taban koyabileceğini, bunun altında satış yapanları ise
piyasadan dışlayabileceğini ileri sürmekte,478 ancak Hz. Ömer'in, tamamen
yanlış olduğunu farkettiği için kararından geri döndüğü şeklindeki en önemli
ayrıntıyı gözden kaçırmaktadırlar.

Yukarıdaki incelemelerden varılan sonuç Hz. Peygamber ve Ömer'in


sergilediği tutumların tamamen kendi şartlarına özgü olup bağlayıcı özellik
taşımadığı yönündedir.

İbn Teymiyye ve İbn Kayyim, dikkatli bir tahlile tabi tuttukları narh hadisi­
nin mutlak ve amm (genel) olmayıp kaziyye-i muayyene (özel hüküm) ifade
ettiğini açıkça belirtmek suretiyle bazı durumlarda fiyat tahdidinin mümkün
ve hatta -adaletin gerçekleşmesini kolaylaştırması bakımından- vacip olacağı
kanaatine varmaktadırlar.479 Bunu da Hz. Peygamber'in (�), sahiplerinden
birinin kendi hissesini azat ettiği müşterek kölenin tam hürriyete kavuşturu­
labilmesi için üzerindeki diğer hisselerin satın alınması durumunda emsal
fiyattan fazla değer biçilmesini yasaklamasına480 dayandırmaktadırlar. Kanun
koyucu, müşterek köleyi ilgilendiren bir maslahatta emsal fiyatı ölçü almayı
vacip kılıp hak sahibine bundan fazlasını isteme ruhsatı vermediğine göre

• • • • •

476 İbn Ruşd, el-Beyan, IX, 305-306, 3 13-315, 389-390.


477 Muceylidi, Ebu'l-Abbas Ahmed b. Said, Kitilbu't-Teysirfi ahkfımi't-tes'ir (nşr. Musa
Lekbfil), Cezayir 1970, s. 61 -62.
478 Bk. Baci, v, 17; İbn Teyrniyye, el-Hisbe, s. 9 1-93; Zurkani, Ebu Abdillah Muhammed
b. Abdilbaki b. Ylısuf, Şerhu'l-Muvatta', Beyrut 1407 /1987, III, 299; Mutii, Xlll, 33-36.
479 İbn Teyrniyye, el-Hisbe, s. 95-96.
480 Buhari, "Şerike'; 5, 14; "Itk'; 5; Müslim, "Itk'; l; "Eyman'; 47, 48, 51; İbn Mace, "Itk'; 7;
Ebu Davild, "Hak'; 6; Tirmizi, "Ahkam'; 14; Nesai, "Buy(ı"; 105, 106.
Piyasalar 125

yiyecek, içecek ve giyecek gibi temel ihtiyaç maddelerinin temininde emsal


fiyat takdiri daha zaruri olmaz mı?481 Çünkü narhın bazı durumlarda vacip
kılınmasının illeti, umumi ihtiyacın giderilmesidir ve tüm halkın yokluğunu
çektiği şeylerin emsal kıymetten satılmasını vacip kılan hak ise 'Allah hak­
lan'ndandır.482 İslam hukukunda yer alan Allah hakları kavramının güncel
kısmi karşılığı 'kamu haklan'dır.483 İbn Teymiyye iddiasına delil olarak şuf'a
hakkını da zikretmektedir.484

Bunlara bey'u'l-muztarr'ı eklemek mümkündür. Bilindiği gibi Hz. Pey­


gamber maddi sıkıntıya düşen kişilerin bir an önce nakde çevirebilmek için
gerçek değerinin altındaki fiyatlardan satmak zorunda kaldıkları şeylerin
fırsatçılık yapılarak ucuza kapatılmasını yasaklamıştır.485 Bir tek kişinin içine
düştüğü mali sıkıntının istismar edilmesine ve böylece maddi zarara uğra­
tılmasına göz yummayan şeriatın kamunun sömürülmesine izin vereceği
düşünülebilir mi?
İbn Teymiyye, narhı: zfilim (gayr-i meşru) ve adil (meşru) olmak üzere
ikiye ayırmıştır. Ona göre, insanlar, herhangi bir haksızlığa yönelmeksizin,
mallarını örfen geçerli olan kıymetten sattıkları halde malın (arzın) azlığı veya
halkın (talebin) çokluğundan doğan fiyat artışları Allah'a havale edilir. Bu
durumda insanları, aynı (yani eski) fiyat üzerinden satışa zorlamak haksızlık­
tır. Böylece, meşru karı yasaklayıp tüccarı rıza göstermeyecekleri fiyattan satı­
şa zorlamak suretiyle zulüm ve haksızlığa yol açan narh haram; aksine, gayr-i
meşru karı engelleyip satıcıları emsal fiyattan satmaya icbar ederek halkın
maslahatını gözeten ve her iki taraf için adalet sağlayan narh helaldir. İşte Hz.
Peygamber'in reddettiği narh birinci cinstendir.486 Aynı ifadeleri tekrarlayan
talebesi İbn Kayyim de insanların zaruri ihtiyaçlarından olan malları piyasaya
sürmekten kaçınıp örfen geçerli kıymetten fazlasını isteyen tüccarın adil kıy­
metten satışa zorlanacağını söylemektedir. Çünkü bu narh onları Allah'ın emir
buyurduğu adalete yöneltmektedir.487

• • • • •

481 İbn Kayyim el-Cevziyye, Ebfı Abdillah Şemsuddin Muhammed b. Ebi Bekir,
et-Turuku'l-hukmiyye fi siyaseti'ş-şer'iyye (nşr. M. Hamid el-Fıkl), Kahire 1317, s.
237-238.
482 İbn Teymiyye, el-Hisbe, s. 100.
483 Şurbaci, s. 103.
484 İbn Teymiyye, el-Hisbe, s. 97.
485 İbn Hanbel, el-Musned, ı, 1 16; Ebu Davfıd, "Buylı"; 25.
486 İbn Teymiyye, el-Hisbe, s. 76.
487 İbn Kayyim el-Cevziyye, et-Turuk, s. 223-224.
126 Sosyal Servet: İslam 'da Yönetim- Piyasa İ l işkisi

Son olarak bilinmelidir ki satıcıyı fiyatlar hususunda tamamen serbest


bırakıp devlet denetimi dışında tutmak da toplumun zulüm ve haksızlığa
uğratılmasına kapı açar. Çünkü ResUlullah (�) döneminde ticari ahlak ve
faziletin en güzel örneği yaşanmış, devlet müdahalesine pek gerek duyul­
mamış, genellikle herkes meşru hakkına rıza göstermiştir. Fakat ticaret
ahlakı yozlaşmaya başladıkça insanlar fiyat tesbitindeki esnekliği yahut
arz-talep dengesizliğini suistimal etmeye yönelmiş, özellikle kıtlık ve savaş­
ların getirdiği sıkıntılı ortamlarda fiyatları suni olarak yükseltmişlerdir.
Hatta hazan hiç bir iktisadi sebep yokken dahi, hemen zenginleşme hır­
sından kaynaklanan spekülatif oyunlarla suni fiyat artışlarına yol açılması488
ve halkın bundan zarar görmesi üzerine, bazı fakihler, gerektiği takdirde
yetkili makamlarca belli maddelere narh konabileceği görüşünü benimse­
mişlerdir. Bu kanaatlerini, narh aleyhindeki delilleri sınırlandıran; 'Zarar-ı
ammı def' için zarar-ı has ihtiyar olunur;489 'Zaruretler memnu olan
şeyleri mubah kılar;490 'Harama vesile olan şeyler haram, vacibin edası
için gerekli olan da vaciptir'491 gibi kaidelerle 'sedd-i zeria prensibi'ne
dayandırmaktadırlar.
Gerçekte, henüz tabiin döneminde Said b. Museyyeb, Rebia b. Ebi
Abdirrahman ve Yahya b. Said el-Ensari'nin aralarında bulunduğu bazı fakih­
ler narhı tecviz etmişlerdir. Hanefiler fahiş fiyatla yapılan satışlarda devlet
başkanının narh koyabileceği görüşünü benimserken, Hanbeliler, Resı1lullah
(�) tarafından zulüm sayıldığı için haram kabul ettikleri narha cevaz verme­
dikleri gibi bu uygulamanın fiyatları arttırmaktan başka işe yaramayacağını
söylemişlerdir. Maslahat halinde cfüz görmekle kalmayıp kasaplar için narh
haddini bile belirleyen Malik, Halife Ômer'in uygulamasına dayanarak, tavan
fiyatı aşmakta direnenin pazardan ihraç edilebileceğini savunurken, bazı Şafii
fakihleri, kişinin malını dilediği gibi satabileceği kanaatini taşıyan Şafii'ye
rağmen, pahalılık halinde fiyat tahdidine ruhsat vermişlerdir.492 Ancak unut­
mamak gerekir ki "Zaruretler kendi miktarlarınca takdir olunur:'493 Ticari
muamele hürriyetine sınırlama getiren narh da zarurete binaen ve def-i mef-

• • • • •

488 Döndüren, Kar Hadleri, s. 109.


489 İbn Nuceym, s. 35; MeceUe, md. 26; Haydar Efendi, 1, 84.
490 Mecelle, md. 21.
49 1 Şurbaci, s. 17.
492 Ebu Ylı.suf, el-Harac, s. 52; Muzeni, Ebu İbrahim İsmaiJ b. Yahya, el-Muhtasar (Şfıfıi,
el- Umm kenarında, c. III-VI), Bulak 1321 -25, il, 209; Baci, V. 17- 19; İbn Kudame
el-Makdisi, el-Mugni, ıv, 239-241; Mutii, XIII, 29-39; İbn Abidin, VI, 399-400.
493 Mecelle, md. 22.
Piyasalar 127

sedet için tatbik edilmesi durumunda, uygulanmasını gerektiren zaruretin


miktarınca takdir olunmalıdır.494
Sonuçta; aşırı kazanç tehlikesine yahut karaborsacılık temayülüne yol
açmaması kaydı ile ticari mal ve muameleleri narh benzeri devlet müda­
halelerinden korumak asıldır. Ancak söz konusu mefsedetlerin tezahürü
halinde ticari işlemlerde adaletin temini ve halkın iktisadi güvenceye kavuş­
turulması için başta narh uygulaması olmak üzere çeşitli tedbirler almak
gerekebilir.

• • • • •

494 Fıkhi değerlendirmelerle ilgili daha geniş bilgi için bk. Kallek, Cengiz, "Narh
Konusuna Yeniden Bakış'; İs/dm Hukuku Araştırmaları Dergisi, sy. 7, Konya 2006, s.
257-276.
ikinci Bölüm

Müdahaleleri Gerçekleştiren
Devlet Organı:

His be
1. Hishe Teşkilatı

A. Tarif
Hisbe kelimesi, ' ihtisab'dan isim olup 'ecir; 'sevap; 'rey ve tedbir'
manalarına gelmektedir. İhtisab ise 'ecir ve sevap ummak; 'inkar etmek;
'hüsnü tedbir sahibi olmak; 'sevap işleyip mükafatını ahirette beklemek; 'bir
kimsenin çirkin işini beğenmeyip menetmek; niçin yaptın'? diye azarla­
mak'' demektir. Belki de ihtisab kelimesi, ahiret mükafatı bekleyerek emir
bi'l-ma'nif ve nehiy ani'l-mlinker yapan bir kimsenin icraatına bu anlamı
ile isim olmuştur. Daha teknik tabirle, hisbe ismi, emir bi'l-ma'rıif ve nehiy
ani'l-münker faaliyetleri ve özellikle bununla görevli müessese için kulla­
nılmaktadır.2 Her ne kadar, Kur'an Müslümanlar'ı emir bi'l-ma'rıif ve nehiy
ani'l-münker yapmakla mükellef tutuyorsa da,3 bu vazife ümmete farz-ı
kifaye kıhnmıştır.4 İslam devleti bu emrin tatbikini yürütme sadedinde bazı
düzenlemeler getirmiş ve hareket tarzları belirlemiştir.5

• • • • •

İbn Manzur, Lisan, "Hasebe'; 1 , 3 1 0-317; Firfızabadi, Ebfı Tahir Mecduddin


Muhammed b. Ya'kfıb eş-Şirazi, el-Kamü.su'l-muhit, "Hasebe'; Beyrut 1406/1986, s.
94-95; Ergin, Osman Nuri, Mecelle-i Umur-ı Belediyye, İstanbul 1330-38, 1, 310.
2 Maverdi, el-Ahkam, s. 299-300; Ebfı Ya'lfı, s. 284; Şeyzeri, s. 6; İbnü'l-Uhuvve, s. 5 1 .
Burada ma'rfıfun terkinin ve münkerin işlenmesinin aleni olması şartı vardır.
Kelimenin etimolojisine dair geniş bir değerlendirme için ayrıca bk. İlfıhi, Faz!,
el-Hisbe: Ta'rifuhı:i ve meşruiyyetuhı:i ve vucubuhı:i, Riyad 1413/1993, s. 8-20.
3 Al-i İmran, 3:1 10; et-Tevbe, 9:71; el-Hac, 22:4 1 .
4 Al - i İmran, 3:104.
5 el-Hac, 22:41.
132 Sosyal Servet: İslim'da Yönetim- Piyasa İ l işkisi

Reslllullah (�), her hususla ilgili olarak vaz' ettiği ahkamın kökleşmesi
için emir bi'l-ma'rfıf ve nehiy ani'l-münker yapılmasının gerekliliğini sık sık
vurgulamıştır. 6

İşte emir bi'l-ma'rı'.'ıf ve nehiy ani'l-münker esasına dayanan hisbe


teşkilatının görev alanı temelde üç kuramsal ana başlık altında toplanabile­
cek çeşitli hususları kapsamaktadır. Bunlar: a) Allah haklan, b) Kul haklan,
c) Her iki yönü bulunan haklardır.
Birinci grup; ibadetlerin zamanında edasının, cuma ve bayram namazla­
rının ifasının, camilerin bakım-onarımının sağlanması, ibadetlerde bid'atların,
aleni ihlallerin menedilmesi, muamelatta fasit-batıl akitlerin, hile ve aldatma­
caların önlenmesi, haramların işlenmesinin engellenmesi gibi dini faaliyetleri
içermektedir. İkinci grup; yol, su, cami, savunma sistemi ve benzeri alt yapı
hizmetlerinin görülmesi, komşu haklarına tecavüzün önlenmesi gibi kamu
işleri; ölçü-taru aletlerinin denetimi, muamelatta hukuka riayetin temini ve
benzeri pazar işleri ile alakadardır. Üçüncüsü; dul veya boşanmış kadınların
iddetlerinin, yetim, köle ve hayvan haklarının gözetilmesi yanında, yollarla
caddelerin temiz ve geceleri aydınlık tutulması, amme maslahatına zararlı
inşaatların menedilmesi gibi belediyecilik faaliyetleri ile ilgilidir.7

Konu devletin piyasaya müdahalesi olduğuna göre, hisbe teşkilatının


görevleri arasından hassaten ikinci ve kısmen üçüncü grup faaliyetler tezin
ilgi alanına girmektedir. Bu faaliyetlerin incelenmesine başlamadan önce
hisbe teşkilatının Asr-ı saadet'teki yapısının ele alınması uygun olacaktır.

B. Teşkilat Yapısı
Halife Ömer b. Hattab döneminde tam teşkilatlı bir yapıya kavuştuğu
fikrinin genel kabul görmesine rağmen hisbe müessesesinin temelleri daha
Resı'.'ılullah (�) zamanında atılmıştır. Arıcak bununla kalınmayarak, nisbeten
basit görünse bile, Hz. Ömer dönemi için örnek teşkil edecek kurumsal yapı
da oluşturulmuştur. Bu teşkilatın elemanları şunlardır:

a. İlk Muhtesib: Hz. Peygamber (�)


Koyduğu iktisadi hükümlerin tatbikini yerinde denetlemek için sık sık
pazar denetimlerine çıkan ve gayr-i meşru davranışlarda bulunanlara anında
• • • • •

� Müslim, "İman'; 83, 85.


7 Maverdi, el-Ahkam, s. 303 vd.; İbnu'l-Uhuvve, s. 73 vd.; Karaman, Günün Meseleleri,
1, 268-269; Khan, Muhammed Akranı, "Resource Allocation in Islamic Economy';
Islamic Quarterly, c. XXIX/4, London 1985, s. 138.
Müdahaleleri Gerçekleştiren Devlet Organı: Hisbe 133

müdahale edip gerekli uyarı ve açıklamalarda bulunan Reslılullah (�) İslam


tarihinin ilk muhtesibi olarak değerlendirilmektedir.8
Mutat denetimlerinden birisinde "Hz. Peygamber (�), bir buğday san­
cısının yanına geldi ve elini buğday yığınının içine daldırınca ıslaklık hissetti.
Sebebini sorduğunda, satıcı, onun yağmurdan ıslandığını söyledi. Bunun üze­
rine, Reslılullah (�), insanların görmesi için alt kısmını niçin üste getirmedi­
ğini sordu ve 'bizi aldatan bizden değildir; buyurdu:'9 Konuya ilişkin hemen
bütün kaynaklarda yer alan bu meşhur hadis Hz. Peygamber'in (�) fiili
denetimlerinin en çarpıcı örneğidir. Bir başka seferinde, simsarlara uğrayan
Reslılullah (�), onlara daha güzel isimle hitap ederek "Ey tüccar topluluğu!
Alış verişler esnasında çokça yemin ve boş laf edilir, bunun için sadakaya
sarılınız;' 10 diye nasihatte bulunmuştu. Yine, Şam' dan getirdiği bir tulum içki­
yi satmak isteyen şarap taciri Keysan'ı "Senin arkandan içki haram kılındı;'
şeklinde ikaz etmiş, bunun üzerine Keysan içkiyi dökmüştü. 11 Bu üç hadise,
Hz. Peygamber'in (�), pazar denetimleri esnasında satıcılara mesleklerine
ilişkin emirler verip uyarılarda bulunduğunu göstermektedir.
Reslılullah (�), yukarıda örnekleri sunulan fiili denetimleri yanın­
da, zikri geçen narh hadisinden de anlaşılacağı üzere kendisine yapılan
şikayet ve müracaatları değerlendirir, sorulan soruları cevaplandırırdı. Meseıa
Belka'dan Medine'ye buğday getiren Seymune (Seyma, Sima) el-Belkavi'nin
başından geçen hadise buna örnektir. Seymune olayı şöyle anlatmaktadır:
"[Buğdayı] sattık ve hurma satın almak istedik, ancak bize engel oldular. Onun
üzerine Reslılullah'a (�) geldik. [Şikayetimizi dinledikten sonra] bizi engelle­
yenlere şöyle buyurdu: 'Sahip olduğunuz bu hurmanın pahalılığına karşılık
şu buğdayın ucuzluğu neyinize yetmiyor! Bırakın götürsünler�' 12
Daha sonra mesuliyetleri çoğalan Hz. Peygamber (�), teknik açıdan
vasıflı bazı elemanları, muhtelif esnaf ve zanaatkarların işlerini teftiş etmek
üzere resmi memur olarak görevlendirdi.

b. Halifeler
Hulefü-yı Raşidin de Reslılullah gibi pazarları bizzat denetler, her mes­
lek sahibine işi ile ilgili emirler verip gerekli uyarılarda bulunurlardı. Ayrıca
• • • • •

8 İbnu'l-Uhuvve, s. 1 1, 36.
9 İbn Hanbel, el-Musned, II, 50; Müslim, "İman'; 164; İbn Mace, "Ticfırfıt'; 36; Ebfı Dfıvı'.'ıd,
"Buyfı"; 50; Tirmizi, "Buyfı"; 72.
10 İbn Hanbel, el-Musned, III, 428, 444; İbn Mfıce, "Ticfırfıt'; 3; Tirmizi, "Buyfı"; 4.
1 1 İbn Hanbel, el-Musned, ıv; 335-336.
12 İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, II, 498; İbn Hacer, el-İsabe, II, 104; Kettfıni, II, 281 -282.
134 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim-Piyasa İlişkisi

zaman zaman iktisadi duruma ilişkin kamuoyu yoklamaları yapar, kendileri­


ne yöneltilen sözlü yahut yazılı şikayet ve müracaatları değerlendirir, soruları
cevaplandırırlardı.
Halife Ebu Bekir, Ebu Rafi' ile dirhem karşılığında iki gümüş halhal sat­
mak üzere anlaşmıştı. Bedeli belirlemek için terazinin bir kefesine halhalları,
diğerine dirhemleri koymuştu. Dirhemlerin daha ağır olduğunu gören Ebu
Rafi' hakkını helal ettiğini söylemiş ancak Ebu Bekir'den şu cevabı almıştı:
"Sen helal etsen bile Allah asla etmez! Çünkü Reslllullah'ı 'Altınla altın ve
gümüşle gümüş [mübadele edilirken] aynı ağırlıkta olmalıdır. Fazlalık
veren de alan da ateştedir' buyururken işitmiştim:' 13

Halife Ömer pazarları düzenli olarak denetler, tüccara gerekli uyarılarda


bulunur ve hak edenleri kırbaçla cezalandırırdı. 14 Ayrıca Kur'an' dan ayetler
okuyarak alıcı ve satıcıları ikaz eder, çeşitli anlaşmazlıkları hükme bağlardı. 15
Môtat denetimleri esnasında özellikle acemler olmak üzere tüccara yönelttiği
uyarılar arasında, daha önce kaydedildiği üzere: "Bizim pazarlarımızda ilgili
hükümleri bilmeyenler ticaret yapamaz. Aksi takdirde ister istemez faiz yer!"
şeklindeki sözleri de vardır. Yine, yukarıda karaborsacılıkla ilgili bölümde
geçtiği üzere, denetimlerinden birinde tüccarın karaborsacılığa yeltendiğini
görünce şu uyarılarda bulunmuştu: "Bizim pazarımızda asla karaborsacılık
yapılamaz. Bazıları ellerindeki fazla sermayeyi bizim bölgemize gelmiş rızk-ı
ilahiye yatırarak karaborsacılık yapmaya yeltenmesinler.. :'; "Ey tüccar toplu­
luğu! Devr[-i hilafet]imizde ve pazar[lar]ımızda bize zarar verecek ticari mua­
melelerde bulunmayın. Bir satış esnasında malınıza talip olan Müslümanlar
ancak diğerleri kadar hak sahibidir.. :'.
Hatırlanacağı gibi, Medine'ye gelip Musalla mevkiine inen ticaret kafi­
lesini hırsızlığa karşı korumak için Abdurrahman b. Avf ile beraber sabaha
kadar nöbet tutmuştu. Her Cumartesi günü Medine'nin kenar semtlerini
teftişe çıkar, kölelerin kapasitelerinden daha ağır işlerde çalıştırıldıklarını
tesbit ederse derhal engel olurdu. 16 Hayvanlara da güçlerinin üzerinde yük
yüklenmesini yasaklamıştı. 17

• • • • •

13 Abdurrezzak, VIII, 124; Sehnfın, III, 433; Şa'rani, 11, 13-14.


14 İbn Sa'd, III, 330; İbnu'l-Cevzi, Menakıb, s. 156.
15 Taberi, Tarih, rv, 213.
16 Muvatta', "İsti'zan'; 41; İbn Ebi Şeybe, rv, 474; Gazzali, İhya', il, 279; Ukbani, Ebu
Abdillah Muhammed b. Ahmed b. Kasım et-Tilirnsani, Tuhfetu'n-nazır vegınyetu'z-zakir
(Bul/etin d'Etudes Orientales içinde, nşr. Ali eş-Şennfıfi), c. XIX, Damas 1967, s. 272.
17 Azın, il, 434; Ergin, !, 3 1 1 .
Müdahaleleri Gerçekleştiren Devlet Organı: Hisbe 135

Riba yasağının tatbikinde devletin rolü incelenirken açıklandığı üzere,


Mfilik b. Evs, Talha b. Ubeydillah'a giderek elindeki 100 dinarı dirheme çevir­
mek istemişti. Dinarları alan Talha, dirhemleri sonra vereceğini bildirmişti.
Olaya tanık olan Hz. Ömer derhal müdahalede bulunarak akdi feshettirmiş­
ti. Hatırlanacağı gibi, Kufe hazinedarı Abdullah b. Mes'ud beytülmaldeki
rezervleri kambiyo işlemlerinde kullanır; değişik ağırlık ve ayarlardaki dir­
hemleri tartmaksızın alıp satardı. Ancak durumu öğrenen Halife Ömer bu
tür işlemlere, değiştirilen miktarların tartılarak eşit ağırlıkta olduklarının

belirlenmesi halinde izin vermişti. Hz. Ömer, ince işçilik ürünü (altın yahut
gümüş) bir kabı Enes b. Malik'e getirerek kendi namına satmasını istemişti.
Pazara çıkardığında ağırlığından üzerinde bir bedel teklif edildiğini gören
Enes durumu Hz. Ömer' e danıştığında fazlalığın riba olacağı cevabını almıştı.
Altından mamul bir kabı dinar karşılığında yarı fiyatına satın aldığını bildiren
Enes b. Malik'e, onu derhal beytülmale teslim ederek ana parasını geri alması
emrini verdikten sonra, altın ve gümüşün hemcinsleri ile ancak eşit ağırlıkta
olmaları halinde takas edilebileceklerini söylemişti. Bunlardan başka dinar ve
dirhemin kendi cinsleri ile alım satımlarında peşin ve ağırlıkça denk olmaları
gerektiğine dair hutbeler vermişti.
Hz. Osman'ın, fiili denetimleri dışında özellikle Cuma namazı için topla­
nan büyük kalabalıklara çeşitli uyarılarda bulunduğu görülmektedir. Mesela
bir hutbesinde şu talimatı vermişti: "Küçük çocukları kazanç sağlamaya zor­
lamayın. Çünkü bulamazsa hırsızlık yapar. Sanat sahibi olmayan cariyeleri de
kazanca zorlamayın. Eğer onları kazanca zorlarsanız zina yaparak kazanmaya
mecbur kahrlar .. :• ıa
.

Halife Ali, elinde kamçı olduğu halde mutat aralıklarla pazar denetim­
lerine çıkar, tüccara gerekli uyanlarda bulunurdu.19 Daha önce geçtiği üzere
"Kim ilgili hükümleri bilmeden ticaretle uğraşırsa muhakkak ribaya bulaşır;·
şeklinde uyarılarda bulunurdu. Ayrıca pazarlarda dolaşır, yolunu şaşırana
rehberlik eder, bir şeyini kaybedenin araştırmalarına katılır, hamala yükünü
taşımasında yardımcı olur, güçsüzü desteklerdi. Esnafın yanına yaklaştığın­
da ilk önce Kur'an'dan ayetler okurdu.20 Çıktığı denetimlerden birinde deve
pazarına girdi ve sancılara yönelerek "Ey tüccar topluluğu! Yalan yere yemin
• • • • •

18 Muvatta', "İsti'zan'; 42; Beyhaki, es-Sunen, VIll, 9.


19 İbn Sa'd, III, 28; Veki: il, 196; İbn Abdilber, III, 48-49; Gazzfili, İhya', il, 102; Tabersi,
Radıyyuddin Ebu Nasr b. Eminiddin, Mek/ırimu 'l-ahlô.k, Kahire 131 1, s. 40;
Muhibbuddin, er-Riytld, il, 367-368; III, 212-212; İbn Manzur, Muhtasar, XVIll, 6 1 .
2 0 İbn Hanbel, Fez/ıil, l , 345-346; Muhibbuddin, er-Riy/ıd, III, 218; İbn Kesir, el-Bid/ıye,
VIll, 5.
136 Sosyal Servet: İ s l am 'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

etmekten salanın. Çünkü o, malın süriimünü arttınr ama bereketi giderir;' şek­
linde hitap etti. Sonra hurma pazanna gitti. Hurmacılara seslenerek ayrı ayrı
sepetlerdeki [farklı cinsten] hurmaları birbirine karışnrmamalarını söyledi. Bu
arada bir cariyenin ağladığını görüp sebebini sorunca, efendisinin, satın aldığı
hurmayı beğenmeyip geri gönderdiğini, hurmacınınsa buna yanaşmadığını
öğrendi. Cariyenin parasını geri vermesini satıcıya emrettikten sonra "Ey tüc­
car topluluğu! Allah'tan korkun ve alış verişlerinizde iyilikle muamele edin ki
Allah sizi de bizi de bağışlasın:' dedi. Sonra yağmur yağmaya başlayınca bir
dükkana sığınmak istedi. Ancak dükkan sahibi izin vermeyince onu kamçıladı
ve şunlan söyledi: "Seni, bizi içeriye almadığın için cezalandumadım. Güçsüz
Müslümanlar'ı da [sille tokat] kapı dışarı edip bir taraflarını sakatlamaman için
cezalandırdım ki aklın başına gelsin:' Daha sonra kasaplann bulunduğu tarafa
yöneldi. Hayvanları yüzmeden önce derisini üfleyerek şişirmemeleri direktifini
verdi.2ı Oradan balıkhaneye geçerek bayatlamış balıkları satmamalarını emret­
ti. Ardından manifaturacılar çarşısına yöneldi.. .. 22
Hanrlanacağı gibi, faizcilikten gelir sağlayan birisinin servetini yakması
da bu husustaki uygulamalarındandır. En ilginci ise "Ali pazara gelir ve maka­
mına otururdu .. :'23 şeklindeki rivayetten anlaşıldığı üzere daha o devirde hali­
fenin hisbe faaliyetlerini yürütmek için pazarda sabit bir yer edinmiş olmasıdır.

c. Diğer Muhtesihler

ca. Daimi Rumi Görevlikr


Resulullah (�) ve Hulefü-yı Raşidin tarafından resmen görevlendiri­
len muhtesiblerden adları belirlenebilenler şunlardır: Hz. Peygamber devri
Mekke muhtesibi Said b. Said b. As24 ile Medine muhtesibleri Abdullah b.
Said b. Usayha b. As,25 Ömer b. Hattab26 ve Semra bt. Nuheyki'l-Esediyye. 27 Hz.

• • • • •

21 Etin lezzeti ile kokusunun bozulmaması ve bulaşıcı hastalıkların önlenmesi için


olmalıdır. Hz. Peygamber de bunu yasaklamıştır; bk. İbn Ebi Şeybe, V, 8.
22 İbn Ebi Şeybe, ıv, 515; V, 8; İbn Sa'd, III, 28; İbn Abdilber, III, 48; Tabersi, s. 36, 40, 41;
Muhibbuddin, er-Riylıd, III, 218, 220; İbn Manzur, Muht.asar, XVIll, 61; Kettani, il, 48.
23 Taberi, Ebu Ca'fer Muhammed b. Cerir, Tehzibu'l-asar ve tafsilu's-sabitan Resulilltlh
mine'l-ahbılr (nşr. Mahmud Muhammed Şakir), Kahire 1982, ıv, 46-47.
24 İbn Abdilber, il, 8; İbn Hacer, el-İsabe, il, 47; Halebi, III, 424; Kettani, il, 44; Ergin, 1,
310.
25 İbnu'l-Uhuvve, s. 36.
26 Halebi, III, 424; Kettani, il, 45; Ergin, 1, 310.
27 İbn Abdilber, ıv, 335; Kettani, il, 44.
Müdahaleleri Gerçekleştiren Devlet Organ ı : H i sbe 137

Ömer göreve çıktığı zaman elinde bir kırbaç taşır, onunla hak edene vururdu.28
Semra da çarşı pazar dolaşır, emir bi'l-ma'rfıf ve nehiy ani'l-münker yapardı.
Aksi davranışta bulunanları elinde taşıdığı kamçı ile menederdi.29 Resfılullah
(�) devrinde mi yoksa Hz. Ömer'in halifeliği döneminde mi görevlendirildi­
ği tartışma konusu olan bir başka hanım muhtesib Şifa' bt. Abdillah'tır.30 Hz.
Ömer'in, bu hanımı Hz. Peygamber'in (�) verdiği vazife ile görevlendirmeye
devam etmiş olması da mümkündür.31
Hz. Ömer tarafından tayin edilen Medine muhtesibleri: Suleyman b.
Ebi Hasme,32 Abdullah b. Utbe33 ve yardımcısı Sfilb b. Yezid'dir.34 Abdullah
b. Utbe'nin görevleri arasında uşfır tahsili de vardır.35 Ayrıca Semure b. Cun­
deb el-Fezari'ye, Ehvaz'ın fethinin hemen akabinde Hz. Ömer'in Basra valisi
Ebfı Musa el-Eş'ari tarafından Sfıku'l-Ehvaz bölgesi sorumluğunun verildiği
bilinmektedir.36 Semure'nin aslen bu bölgeye ismini veren meşhur Ehvaz
Pazarı'ndan sorumlu olduğuna şüphe yoktur.
Hz. Osman dönemine ilişkin olarak, 2 dirhem yevmiye ile Medine muh­
tesibliğine tayin edilen Haris b. Hakem'den başkasının adına rastlanmamak­
tadır. Onun bu göreve getirildiğine dair kayıtlar, yetkisini kötüye kullanması
yüzünden patlak veren olayların halifenin katline kadar varan çalkannlar
zincirinin bir halkasını oluşnırması sayesinde nakledilegelmiştir.37
Hanım muhtesibler, pazarlara alıcı veya satıcı olarak gelen hemcinsleri­
nin davranışlarından sorumlu olmalıdırlar.38 Çünkü Asr-ı saadet'te pazarcı-
• • • • •

28 Kettani, il, 44-45.


29 Taberani, xxıv, 31 l ; Heysemi, ıx, 264; İbnAbdilber, ıv. 335; Kettani, il, 44; Hamidullah,
İsltim Peygamberi, il, 990.
30 İbn Abdilber, ıv. 341; İbn Hazın, Cemhere, s. 150, 1 56; Muceylidi, s. 42; Kettani, il,
44-45.
31 Hamidullah, İsltim Peygamberi, il, 989.
32 Zubeyri, s. 374; İbn Abdilber, il, 65; İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, il, 449; İbn Hacer,
el-İsabe, il, 13.
33 Yahya b. Adem, s. 64; Şafii, el- Umm, ıv. 125; İbn Sa'd, V, 58; İbn Hazın, el-Muhal/ti, VI,
l l5; İbn Abdilber, il, 106; İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, il, 321; İbn Hacer, el-İsabe, il, 13,
340; Şa'rani, il, 7; Muttaki el-Hindi, V, 815; Azm, il, 433; Ergin, 1, 310.
34 Yahya b. Adem, s. 64; Şafii, el- Umm, ıv. 125; İbn Hazın, el-Muhal/ti, VI, 1 1 5; İbn
Abdilber, il, 106; İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, il, 321; İbn Hacer, el-İsabe, il, 13.
35 Muvatta', "Zekat'; 47; Yahya b. Adem, s. 64; İbn Hazın, el-Muhal/ti, VI, 1 15.
36 Belburi, Futuh, s. 371.
37 Belazuri, Ensab, V, 47; Muhibbuddin, er-Riyad, III, 82, 91; Diyarbekri, il, 268; Kettani,
il, 267.
38 Muceylidi, s. 43.
___138 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

lılda uğraşan bazı hanımların isimleri kaynaklarımızda geçmektedir. Mesela


Esma' bt. Muharribe (oğlu Abbas b. Abdillah'ın Yemen'den gönderdiği par­
fümeriyi satardı39), Havle bt. Suveyb,40 Saib b. el-Akra"ın annesi Muleyke,41
Kayletu'l-Enmariyye,42 Hind bt. Utbe43 vb. gibi.
Benfı Kaynuka' Pazarı'nın kuyumcular çarşısında bir Müslüman kadının
namusuna yöneltilen saldırı, 44 alış verişe çıkan hanımlara menfur davranış­
larda bulunulabileceğine ve emniyetlerinin temini için bazı tedbirlerin alın­
masının gerekliliğine delfilet eden en meşhur hadiselerdendir.
Özellikle hisbe ile vazifeli devlet memurları yanında, valiler de görev
alanları içinde kalan pazarları denetlemek ve gerektiğinde ihtisab faaliyeti
yürütmekten sorumlu görünmektedirler.

cb. Valiler
Resfılullah (�) ve Hulefü-yı Raşidin'in bazı uygulamaları, tayin ettikleri
valilere/emirlere verdikleri buyruklar ve onlarla yaptıkları yazışmalar hisbe
faaliyetlerinden sorumlu tutulduklarını göstermektedir. Mesela Hz. Peygam­
ber (�), Mekke valiliğine atadığı Attab b. Esid'e, satın alınan malın kabzedil­
meksizin başkasına devrinden sağlanan karı yasaklaması45 ve Mekkeliler'i bir
satışta iki şart koşmaktan ... sakındırması talimatını vermişti.46 Hatırlanacağı
üzere aynı Attab, bütün ribevi muamelelerin yasaklanmasından sonra ortaya
çıkan faiz borçlarına ilişkin bir ihtilaf üzerine, yasaktan ewel açılmış kredilere
tahakkuk eden faizin alacaklıya ödenip ödenmeyeceği hususunu Resfılullah' a
(�) sormuştu.
Resfılullah'ın (�) İslam'dan önce Yemen'deki Hubaşe47 ile Abdu'l­
Kayslar'ın memleketinde tertiplenen Suhar ve Deba panayırlarına bizzat işti­
rak ettiği anlaşılmaktadır.48 Hz. Peygamber (�) tarafından, Uman'a umumi

• • • • •

39 Vakı di, el-Megazi, 1, 89; İbn Sa'd, VIll, 300; Belazuri, Ensab, ı, 298-299; İbn Hacer,
el-İsabe, ıv; 232; Kettani, il, 271.
40 İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, VII, 75; İbn Hacer, el-İsabe, ıv; 278; Kettani, il, 271 .
41 İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, vıı, 270; İbn Hacer, el-İsabe, ıv; 411; Kenani, il, 271 .
4 2 İbn Mace, "Ticarat'; 29; İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, vıı, 245; Kettani, il, 337-338.
43 Taberi, Tarih, ıv; 221; İbnu'l-Esir, el-Kamil, III, 62; Zehebi, Tarih, s. 299.
44 İbn Hişam, III, 48; Harnidull ah, İslam Peygamberi, ı, 621.
45 İbn Mace, "Ticarat'; 20.
46 Serahsi, el-Mebsut, xıv; 36.
47 İbn Hanbel, el-Musned, ıv; 206; Yaklıt, il, 210-21 ı .
48 Hamidullah, İslam Peygamberi, I, 1009.
Müdahaleleri Gerçekleştiren Devlet O rganı: H ishe 139

bir vali ve Deba'ya müstakil bir idareci-valinin (Huzeyfe) atanması tesadüf


eseri olmamalıdır.49 Muhtemelen ikinci vali özellikle Deha panayırından
sorumlu idi.

Hulefü-yı Raşidin devrinde de valilerin hisbe faaliyetlerinde bulundukla­


rı görülmektedir. Mesela, daha önce geçtiği üzere, Şam valisi Muaviye b. Ebi
Sufyan'ın altın veya gümüşten mamul bir su kabını ağırlığı daha fazla gelen
aynı cins sikke karşılığında sattığını haber alan Hz. Ömer derhal gönderdiği
talimatla bu tür muamelelerin cfilz olmadığını bildirmişti. Yine valilerinden
Ebu Musa el-Eş'ari'ye gönderdiği bir buyrukta, aralarında cins birliği bulunan
iki malın, peşin dahi olsa, farklı miktarlarla değiştirilemeyeceğini açıklamıştı.
Valilerine gönderdiği bir fermanda da domuzların öldürülmesini ve bedelle­
rinin cizyeden düşülmesini emretmişti.50

Hz. Ali, Mısır valiliğine tayin ettiği Eşter'e, toplumsal düzenin bekasının
vazgeçilemez unsurları arasında saydığı tüccar, zanaatkar ve çiftçileri hem
koruması hem de denetlemesi, fiyatları alıcı ve satıcıların zarar görmeyeceği
seviyede tutması talimatını vermişti.51

Bunlar ve benzeri diğer haberlerden anlaşılan odur ki başkentte bizzat


devlet başkanı, eyaletlerde valiler/emirler hisbe faaliyetlerine nezaret ediyor­
lardı.52

cc. Komutanlar
Valiler gibi, ardı arkası kesilmeyen fetihler için gönderilen orduların
komutanları da bölgelerinde devlet başkanına vekalet eden en yüksek rütbeli
memurlar olarak çeşitli iktisadi kuralların tatbikinden sorumlu tutuluyorlar­
dı. Mesela Halife Ebu Bekir Şam ordularının kumandanlarına gönderdiği bir
talimatta riba diyarında bulunduklarını, yanılıp altın, gümüş ve yiyecek mad­
delerini kendi cinsleri ile farklı ağırlıklarda alıp satmamalarını emretmişti. 53

Daha önce bildirildiği üzere Hz. Ömer, Sasaniler'e karşı savaşan ordu
kumandanlarına gümüş süslemeli kılıçları dirhem karşılığında satın alma­
malarını buyurmuştu. Ordularının kumandanlarına gönderdiği bir yazı­
lı talimatta Hıristiyanlar'ın Müslüman pazarlarında kasaplık ve sarraflık

• • • • •

49 Belazuri, Ensab, l, 529; Harnidullfilı, el-Vesaik, s. 164; a.rnlf., İslam Peygamberi, l, 1009.
50 Ebu Ubeyd, s. 52; İbn Zenceveyh, 1, 180, 271 ; Harnidullfilı, el-Vesaik, s. 509.
51 Şerü er-Radi, s. 431, 432, 436, 438; Nuveyri, VI, 22-27.
52 Harnidullah, İslam Peygamberi, il, 993.
53 İbn Hacer, el-Mettilib, ı, 388; Harnidullah, el-Vesaik, s. 389.
140 Sosyal Servet: İslam 'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

yapmalarına izin verilmemesini bildirmişti. Bunun sebebi, kendi inançlarına


uygun olmakla birlikte İslam'ın yasakladığı bazı gayr-i meşru eylemlere
Müslümanlar'ı da bulaştırmaları endişesi idi.54 Yine kumandanlarından Nafi'
b. Abdilharis'e köle alım-satımlarında kardeşlerin birbirinden ve çocukların
annelerinden ayrılmamaları talimatını vermişti.55

cJ. zabıtalar
Hz. Ömer'in, muamelatla ilgili dini hükümleri bilmedikleri ve ölçü-tar­
tıda dürüst davranmadıkları için Müslüman pazarlarında satış yapmalarını
yasakladığı acemlerin ticaretten menedilmelerini sağlayacak zabıtalar (haris,
çağ. hurres) görevlendirdiği daha önce geçmişti. Bundan, bazı kolluk kuv­
vetlerinin zaman zaman pazar denetimlerinde bulundukları anlaşılmaktadır.

ce. Geçici Görevlikr


Daha önce zikri geçen çeşitli rivayetlerden anlaşıldığına göre Hz. Pey­
gamber (�), sürekli muhtesibler yanında, gerektikçe geçici memurlar da
vazifelendirmişti. İbn Ömer'den gelen, Resı'.'ılullah (�) zamanında satın
aldıkları yiyecekleri satmadan önce, aldıkları yerden başka bir yere naklet­
melerini sağlayacak birilerinin gönderildiğine dair rivayet buna misaldir. Hz.
Ömer yahut Abdullah b. Ömer'in Medine Müslümanları'nın ellerindeki bütün
içkileri imha etmekle görevlendirildiklerini bildiren haber de böyledir.56

Hulefü-yı Raşidin'in, zaman zaman bu tür uygulamalarda bulundukları


anlaşılmaktadır. Mesela Halife Ömer'in, Abdurrahman b. Avf'ı Medine'ye
gelen bir ticaret kervanının muhafazasına yardımcı olmakla görevlendirdiği
yukarıda zikredilmişti.

İşte teşkilat yapısı çizilmeye çalışılan hisbe müessesesi -aynı isimle


anılmasa dahi- henüz Hz. Peygamber (�) döneminde kurulmuş ve sonra­
ki devirlerde kamil şeklini alacak olan kurumun temelini teşkil etmiştir. Bu
demektir ki, hisbe teşkilatı bazı müsteşriklerin ileri sürdükleri gibi fetihlerle
beraber İslam'a girmiş bir Roma müessesesi olmayıp beşer medeniyeti­
ne Müslümanlar'ın armağanıdır.57 Aslında müsteşrikler İslamiyet'e ait pek
• • • • •

54 İbn Ruşd, el-Beyan, ıx, 3 1 1 , 352-353, 363.


55 Said b. Mansur b. Şu'be el-Horasani, es-Sunen (nşr. Habiburrahman el-A'zami),
Beyrut 1405/ 1985, il, 247.
56 İbn Hanbel, el-Musned, il, 71, 133; Hakim, rv, 144-145; İbn Teymiyye, el-Hisbe, s. 1 10;
Suy(iti, el-Havi, ı, 163.
57 Khan, "Resource Allocation..:; s. 139.
Müdahaleleri Gerçekleştiren Devlet Organı: Hisbe ___lft

çok şeyin önceki din yahut medeniyetlerden aşırıldığını ispatlama psikozu


içindedirler. Halbuki Müslüman yazarlar seleflerinin tecrübelerinden fay­
dalandıkları hususları komplekse kapılmadan bildirmektedirler. Mesela Hz.
Ömer'in divan teşkilatını kurması, Medine savunmasında şehrin etrafına hen­
dek kazılması veya Tfüf kuşatmasında mancınık kullanılması gibi bazı mali ve
askeri hususlar bunlardandır.

d. Agoranomos ve Muhtesib
Müsteşriklerin iddiasına göre Romalılar, şehirlerinde muhtesibinkine
benzer işlevler gören 'agoranomos'lar (şehremini) vazifelendirirlerdi. Zaman
ve mekan değiştikçe sorumluluk alanları farklılaşan agoranomoslar, bu deği­
şime paralel olarak 'astynomos; 'aedile; 'prefect; 'eparch; 'logisters; 'cura­
tor; 'eirenarh; 'episcopos' gibi isimler almışlardır.58 Mevcut deliller ışığında,
Müslümanlar'ın hisbe müessesesini Romalılar'dan aldıklarını kabullenmek
için hemen hiç bir sebep yoktur. Çünkü -her ne kadar pazar denetimine iliş­
kin görevleri benzerlik arzediyor görünse bile- hisbe teşkilatı emir bi'l-ma'rıif
ve nehiy ani'l-münker gibi Kur'ani bir esasa dayanmakta olup muhtevası
Roma 'agoranomos'u veya Bizans 'prefect'ininkinden farklıdır. Hisbe teşkilatı,
İslam Devleti'nin toplumsal değerleri yaşatmasına imkan veren, dinin ruhuna
uygun tabii bir ihtiyaç olup sadece pazarları denetleyen ve belediye hizmetle­
rini düzenleyen seküler bir kurum değildir.59

il. Muhtesibin Görevleri


M aalesef Asr-ı saadet'teki müesseseler ve bunların işleyişleri hakkındaki
mfilumat yeterli fikir verecek düzeyde belgelenmiş değildir. Hisbe literatürü,
muhtesiblere mesleki tavsiyeler içermesi, esnafla zanaatkarların uyacakları
teknik standartları belirleyip yönelebilecekleri muhtemel hileleri ortaya
koyması bakımından sonraki dönemler için kaynaklık ediyorsa da, Asr-ı
saadet'teki tatbikat hakkında kanaat oluşturmaya yeterli değildir. Dolayısıy­
la o dönem muhtesibinin görevleri, farklı ilim dallarına mahsus eserlerin
muhtelif kısımlarından derlenen bilgiler ışığında ana hatları ile şu şekilde
sınıflandırılabilir:

• • • • •

58 Foster, Benjamin R., "Agoranomos and Muhtasib'; JESHO, c. XIII/2, Leiden 1970, s.
128-144.
59 Khan, s. 139.
142 Sosyal Servet: İslam 'da Yönetim-Piyasa İlişkisi

A. Pazar Nizam ve İntizamının Temini


Tarih boyunca iktisadi bağımsızlık siyasi bağımsızlığın en önemli unsu­
runu teşkil enniştir. Ticaret için Filistin, Yemen ve Bahreyn-Uman bölgelerini
dolaşmış, saygıdeğer, güvenilir, tecrübeli bir tacir60 ve Meleke müşriklerinin,
Benfı Kinane yurdunda imzaladıkları antlaşma61 neticesinde ittifakla uygu­
ladıkları şiddetli ambargoya maruz kalarak büyük sıkıntılara düşmüş62 bir
insan olan Hz. Peygamber (�) iktisadi bağımsızlığın önemini muhakkak çok
iyi biliyordu. Allah'ın inayeti ve bu tecrübelerin kazandırdığı ferasetle, hicre­
tinin ardından ilk iş olarak siyasi ve iktisadi yönden mümkün mertebe güçlü
bir devlet kurmayı hedeflemişti. Bunun tahakkuku için, bir yandan, hem
Müslümanlar'ın siyasi hakimiyetini hem de kendisinin devlet başkanlığını
pekiştirecek olan ve bazı çağdaş ilim adamlarınca 'Medine Anayasası' diye
adlandırılacak kadar büyük önem taşıyan muahede gerçekleştirilirken, diğer
yandan Müslümanlar'a ait, onların güdümünde, İslam ahkamının uygulana­
cağı bir piyasa tesis edilmeli idi. İşte bu tür etkenlerle, daha sonra 'Medine
Pazan' şeklinde anılacak olan pazar kuruldu.

a. Yeni Pazarlar Kurulması


Gerek hicretten önce gerekse sonra iktisadi hususlarda da ayetler iniyor,
çeşitli hükümler vaz' ediliyor, bazı Cahiliye adetleri yasaklanıp bazıları tadil ve
tashihe tabi tutulurken yeni yeni kaideler konuyordu. Ancak bütün hükümle­
rin derhal uygulamaya geçirilmesi, sağlıklı ve sürekli bir tatbikat için uygun
şartların yaratılması gerekiyordu. Çünkü Medine pazarlarında63 genellikle
müşrik veya Yahudi tacirler hüküm sürüyorlardı. Doğal olarak onlar ticari
faaliyetlerini ya kendi dini anlayışlarına ya da Cahiliye adetlerine göre yürütü­
yorlardı. Hfilbuki İslam bunlardan bazısını yasaklıyor ve yeni piyasa kuralları
koyuyordu. Her türlü gayr-i meşru muamelelerin cereyan ettiği ortamlarda
Müslümanlar'ın İslami hükümleri uygulamaları şüphesiz zorlaşacak, karşılıklı
güven kolay kolay sağlanamayacaktı. Ayrıca gayr-i müslimlerle yapılan ticaret
-piyasaya hakim oldukları için- daha çok onların lehine idi ve bunun böyle
sürüp gitmesi devletin istikbali açısından sorun teşkil edebilirdi. Kaldı ki Müs­
lümanlar asla, "Araplar'ın mallarından ne kapsak kardır; bu hususta mesul ve

• • • • •

60 Hamidullah, İstam Peygamberi, il, 1014.


61 Buhan, "Hac'; 45; "Cihad'; 180; Müslim, "Hac'; 344; Ebu Davıld, "Menasik'; 86; "Ferfilz';
10.
62 İbn Sa'd, l, 208-210.
63 Medine pazarları için bk. İbn Şebbe, l, 305-306.
Müdahaleleri Gerçekleştiren Devlet Organ ı: Hisbe 143

günahkar olmayız. Çünkü onlar hak yolda (!) değiller.. :'64 zihniyetine sahip
Yahudiler'in insafına terk edilemezdi. Diğer pazarlar Müslümanlar'a yarama­
dığına göre yapılacak ilk iş onların hakimiyetinde şer'i ahkamın yürürlükte
olduğu müstakil bir pazar kurmakn. "Hz. Peygamber (�) Nebit Pazarı'na
giderek bir göz attı ve 'Bu asla sizin pazarınız olamaz; buyurdu. Sonra
[başka) bir pazara gitti ve [yine] 'Bu asla sizin pazarınız olamaz; buyurdu.65
Sonra [ilerde Medine Pazarı adını alan) bu pazara döndü, etrafını dolaştı ve
' [İşte] sizin pazarınız budur; bu [pazar] daraltılmayaca.k66 ve burada vergi
alınmayacaktır; buyurdu:'67 Semhudi'nin benzer rivayeti şöyledir: "Bir adam
Nebi'ye (�) gelerek 'Ey Allah'ın elçisi (�)! Pazar için [uygun] bir yer gör­
düm, [gelip bakmaz mısınız?)' dedi. Bunun üzerine [Hz. Peygamber) onunla
beraber Medine Pazarı'nın bugünkü yerine gitti ve ayağını [yere] vurarak
' [İşte] sizin pazarınız budur; bu [pazar yeri] daraltılmayacak ve burada
asla vergi alınmayacaktır; buyurdu:'68 Resı11ullah (�) tarafından seçilen
pazar yeri Benu Saide bölgesindeki kabristandı. İlk önce yeni teşebbüse karşı
çıkan Benu Saide daha sonra rıza gösterdi.69 Bazı hadislerinde pazar yerlerini
şeytanların ordugahı olarak nitelendiren Hz. Peygamber (�), 70 ilk tesis ettiği
pazarın yerini, insanları dünya lezzetlerine dalmaktan meneden ölümü71 ve
Mahkeme-i Kübra'da kurulacak adfilet terazisini hatırlatan en önemli uyarı­
cılardan sayılan kabristan bölgesinde seçmek suretiyle belki alıcı ve satıcıyı
manevi denetim altında tutmayı hedeflemiştir. Burası, yakınına inen bir
binici devesinin palanını bıraksa, alış veriş ederken görebileceği kadar açık
bir alandı. 72
Pazar yeri olarak o bölgeyi seçmeden önce "Resı11 ullah (�) Baki'
ez-Zubeyr [bölgesin]de çadır kurdu ve ' [İşte] bu sizin pazarınızdır; buyurdu.
Hemen akabinde Yahudi reislerinden Ka'b b. Eşref geldi, içeri süzülerek çadırın
• • • • •

64 Taberi, Cami', III, 226-227; Kurtubi, ıv; 1 18; İbn Kesir, Tefsir, il, 51; Ali, Cevad,
el-Mufassalfi tarihi'l-Arab kable'l-İstam, Beyrut 1968-72, VII, 419.
65 Bir başka rivayette Benfı Kaynuka' Pazarı'na gittiği kaydedilmektedir ki buna göre söz
konusu pazar Benfı Kaynuka' Pazarı olsa gerektir; bk. İbn Şebbe, 1, 304.
66 Hadis metninde bu fiilin karşılığı ' ta yuntekasanne' olup naşir M. Fuad Abdulbaki 'ta
yubtalenne' şeklinde açıklamaktadır.
67 İbn Şebbe, ı, 304; İbn Mace, "Ticarat'; 40.
68 Belazuri, Futuh, s. 28; Semhfıdi, ı, 540.
69 Semhfıdi, 1, 540.
70 Müslim, "Fezailu's-sahabe'; 100; ayrıca bk. Müslim, "Mesacid ve mevadi'u's-salat';
288; İbn Hanbel, el-Musned, ıv; 81.
7 1 İbn Mace, "Zühd'; 31; Tirmizi, "Kıyamet'; 26; "Zühd'; 4; Nesai, "Cenaiz'; 3.
72 Semhfıdi, 1, 541.
144 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim -Piyasa İ l i şkisi

iplerini kesti. Bunun üzerine Hz. Peygamber (�) 'Önemli değil. Gerçekten
ben bunu, onu daha da delirtecek bir yere nakledeceğim; buyurdu. Sonra o
pazarı, şimdiki Medine Pazan'nın bulunduğu yere taşıdı ve şu emri verdi: 'İşte
bu sizin pazannızdır, burada devamlı sabit yerler edinmeyin73 (yani sabah
erken gelen dilediği yere yerleşsin); burada hiç bir vergi ahnmayacaktır:'74
Hadisenin geçtiği Baki; Benı'.'ı Kaynuka' Yahudileri'nin bölgesinde olup75 Benu
Kaynuka' Pazarı'na yakındı. Bu pazar o dönemin Medine'sinde, Yahudiler'in
elindeki iktisadi güç ve hakimiyetin de etkisi ile, en çok rağbet gören pazar­
dı. Öyle ki cahiliye Mekkesi'nin büyük sermayedarlarındanken Müslüman
olup hicret ettiği Medine' de tüccarlık mesleğini sürdürmek için pazar yerini
soran Abdurrahman b. Avf'a Benı'.'ı Kaynuka' Pazarı gösterilmişti.76 Ka'b b.
Eşref, iktisadi nüfuzları üzerinde oluşturacağı tehlikenin büyüklüğünü çok iyi
bildiğinden, halkının çıkarlarını korumak için, ilerde çıkabilecek çatışmaları
dahi göze alarak, Hz. Peygamber'in (�) kurduğu rakip pazarı sabote etmekte
tereddüde düşmeyip derhal müdahalede bulundu.
Pazarın Benı'.'ı Sil.ide bölgesindeki yeni yeri Yahudi yerleşim alanından,
Ka'b'ın kolayca sabote edemeyeceği kadar uzaktadır. Yeni pazarın, Mescid-i
Nebi'nin yanında, Buthan Vadisi'nde, Medine'nin hemen hemen merkezinde,
giriş-çıkış yolları üzerinde yer alması ve şehrin tümüne hizmet verebilecek
konumda bulunması, Hz. Peygamber'in (�) onu, Ka'b b. Eşref'i daha da
delirtecek bir yere nakletmekten kastının ne olduğunu açıklamaktadır. Çünkü
eğer Ka'b, Baki' pazarı girişimini sırf kendi bölgelerine tecavüzde bulunul­
duğu için sabote etmiş olsa idi, onun kendilerinden uzak başka bir bölgeye
taşınması ile niçin iyice delileşsin!?

b. Pazar Nizamnamesi
Bütün bunlar, pazarın kuruluşuna ilişkin hadise ve yorumları içermek­
tedir. Ancak mesele burada bitmiyordu. Aksine, satıcı ve alıcıların alışık
oldukları ve yakınlığı sebebi ile yeğleyebilecekleri diğer pazarları bırakarak
yenisine yönelmelerini mümkün kılacak şartları sağlamak gerekiyordu. İşte
bunun da bilincinde olan Reslllullah (� ) pazarın rüchaniyetini yeterince
,

arttıracak kadar önemli bazı cazip kaideleri kuruluşu ile birlikte vaz' etmişti.

• • • • •

73 Hadis metninde bu fiilin karşılığı ' ta tetehacceru' olup, 'tahcir (yani etrafını taşla
çevirmek) suretiyle temellük etmeyin; anlamındadır.
74 Semhudi, ı, 540.
75 Semhudi, ı, 539.
76 Buharı, "Buy(ı"; ı, 49; "Menfil<lbu'l-ensar'; 3.
Müdahaleleri Gerçekleştiren Devlet O rganı: Hisbe 145

Yukarıdaki rivayetlerden açıkça anlaşıldığı üzere ResUlullah (�) iki önemli


kural koymuştu: 1) Pazar vergisi alınmayacak ve 2) Devamlı sabit yerler
edinilmeyecekti.

ha. Pazar Vergidi


Hz. Peygamber'in (�) ifadelerinden ve kaynaklardaki bilgilerden anla­
şıldığı üzere Cahiliye döneminde kurulan pazarların çoğunda bir çeşit pazar
vergisi alınıyordu. Kister'e göre vergiden muaf yeni pazar kurma girişimi, Hz.
Peygamber'in (�) Ukaz'daki vergisiz panayır uygulamasını adapte etmeye
niyetlendiğinin göstergesi olabilir. ResUlullah'ın (�), bi'setten sonraki ilk üç
senenin ardından hicrete kadar geçen on yıl zarfında, mütemadiyen Ukaz,
Mecenne ve Zu'l-Mecaz panayırlarına giderek halkı İslam'a davet ettiğine
dair rivayetler77 Kister'in görüşüne güç kazandırmaktadır. Çünkü böylelikle
Ukaz'daki tatbikatı gören ve önemini anlayan Hz. Peygamber'in (�) aynısını
Medine Pazarı'na uyarlaması gayet makul görünmektedir. Herhalde bu uygu­
lama, Ukaz'ın o dönemin en meşhur ve revaçta panayırlarından olmasında rol
oynamıştır. Ona göre bu uygulamanın diğer yorumu da 'es-suk sadaka' 78 (yani
pazar yerinin, Reslılullah'ın (m), ümmete vakfı olduğu) fikridir.79

Muhakkak Hz. Peygamber'in (�), vergi alınmadığı takdirde satıcıların


yeni pazarı tercih edeceklerini bilecek kadar ticari tecrübesi vardı. Çünkü
kar arzusu ticaretin en önemli dürtüsüdür ve vergisiz kazanç daha yüksek
kar demektir. Ayrıca vergiden muafiyet maliyetleri azaltacağından fiyatlar
da düşme eğilimi gösterecektir. Doğal olarak, diğer pazarlara kıyasla düşük
fiyatlardan işlem gören mamuller fazla müşteri çekecektir. Benu Kaynuka'
kabilesinin, kendi pazarlarını parselleyip ücret mukabili kiraya verdikleri gibi
tüccardan da pazar resmi aldıkları,80 dolayısıyla kira ve vergilerden muaf yeni
pazarın, söz konusu en güçlü rakibine karşı büyük avantaj sağlayacağı hesaba
katılırsa, bu muafiyetin isabetlilik derecesi daha iyi kavranır.

Aksi bir kayda rastlanamamasından pazar vergisi muafiyetinin Hulefü-yı


Raşidin devrinde sürdürüldüğü anlaşılmaktadır. Bununla birlikte muhtemelen

• • • • •

77 İbn Sa'd, I, 216; İbn Hanbel, el-Musned, III, 322, 339, 492; İbn Kesir, el-Bidaye, III, 140-
141; Kettani, II, 379.
78 İbn Şebbe, I, 304; Semhıldi, I, 540.
79 Kister, M. J., "The Market of the Prophet'; JESHO, c. IX, Leiden 1965, s. 276.
80 Erkal, Mehmet, "İslam Hukukunda Alış-Verişte Kar Haddi Araştırmasına Dair Tenkidi
Görüş: 7'; İslı'ım Hukukuna Göre Alış- Verişte Vade Farkı ve Kar Haddi, İstanbul 1987,
s. 204.
146 Sosyal Servet: İslim'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

kolaylık sağladığı için diğer vergilerin pazar yerinde toplandığına dair bazı
rivayetler aktarılmaktadır. Mesela Hz. Ömer ve Osman Medine Pazarı'nda
uşfu vergisi tahsilatı yapmışlardır.81

Bazı kaynaklara göre İslam tarihinde pazar vergisi ilk defa Ziyad b.
Ebihi'nin valiliği devrinde konulmuştur.82

bb. Pazar Yeri.eri


Pazar yerlerinin sahiplenilmemesi ilkesi, tüccar arasında adfileti gözet­
mek, buna karşılık sabah erken kalkanın o gün için kullanabileceği yere
tezgfilı kurmasına izin vermek suretiyle tembellik ve gevşeklik göstermeden
ticarete sarılmasını özendirip ticari hayata canlılık kazandırmak gibi gayele­
re matuf olsa gerektir. Zamanla bu ilkenin ihlaline yönelik bazı girişimlerde
bulunulmuşsa da Hz. Peygamber (�) bunların üzerine ısrarla gitmiştir.
Mesela Resfılullah (�), koyduğu yasağa rağmen pazar yerinde kurulan bir
çadırı yaktırarak83 imtiyazlı kişilerin türemesini engelleme yönündeki karar­
lılığını göstermiştir.

Tedbirler meyvesini vermiş olmalı ki, ifadelerin zımnından çıkarılabildi­


ğine göre, tüccar bu pazara rağbet etmiş ve dolayısıyla yeterli müşteri bulmuş
demektir. Çünkü orada çadır ve binalar kurma teşebbüsü rağbetin ve kökleş­
me gayretinin göstergesidir. Bazı ipuçlarından, pazara Yahudiler'in dahi ilgi
gösterdikleri sonucunu çıkarmak mümkündür.84

Söz konusu kuralı ihlal teşebbüslerine sonraki dönemlerde de rastlan­


mıştır. Ancak Hulefü-yı Raşidin tarafından bunlara karşı aynı kararlı tutum
sergilenmiştir. Mesela Hz. Ömer, Ebfı Sufyan b. Harb'in evinin önüne inşa
ettiği sekiyi derhal ve bizzat yıkmasını sağlamıştır.85 Yine bir adamın pazar
yerinde kurduğu sabit tezgfilıı halifenin kendisi imha etrniştir.86 Erken davra­
nan pazarcının o gün için dilediği yere yerleşebileceği kuralının da başta yeni
kurulanlar olmak üzere bütün şehirlerde uygulandığı görülmektedir.87

• • • • •

81 Muvatta', "Zekat'; 47; Yahya b. Adem, s. 64; İbn Hazm, el-Muhal/a, VI, l l5; Ya'kubi,
et-Tarih, il, 168.
82 İbn Ehi Şeybe, ıv. 488; VII, 248.
83 Semhlıdi, ı, 540.
84 Tirmizi, "Tefsir'; 4 1 .
8 5 Ezraki, il, 236.
86 İbn Ehi Şeybe, IY, 488; İbn Zenceveyh, l, 255; İbn Şebbe Il, 750; Muttaki el-Hindi, V,
815; Azm, Il, 435.
87 Taberi, Tarih, ıv. 45-46; İbnu'I-Esir, el-Kamil, il, 529.
Müdahaleleri Gerçekleştiren Devlet Organı : H ishe 147

Halife Ali'nin, bazı pazarcılarca yaptırılan sabit tezgahları hemen yık­


tırdığı ve burasının namazgahlar gibi Müslümanlar'ın ortak malı olup, erken
davrananın o gün için dilediği yere yerleşebileceği şeklindeki kuralı hatır­
lattığı rivayetler arasındadır.88 Bununla beraber Kfıfe pazarında dolaşırken
yağmura yakalanan Hz. Ali'nin buradaki bir çadıra sığındığına dair rivayetten89
bazı özel durumlarda veya günübirlik olmak kaydı ile portatif korunaklar
kurulmasına izin verdiği sonucunu çıkarmak mümkündür.

Muhtelif rivayetlerdeki 'gıda pazarı; 'manifaturacılar çarşısı; 'hayvan


pazarı; 'köle pazarı; 'balıkhane' gibi ifadelerden anlaşıldığı üzere Asr-ı
saadet'teki pazarlarda hayvanlar, köleler ve diğer mallar için ayrı ayrı yerler
tahsis edilmiştir. Bu düzenlemede pazar intizamı yanında hijyenik şartların
gözetilmiş olması muhtemeldir.

Söz konusu iki önemli kural yanında pazardaki alıcı ve satıcıların uyma­
ları gereken bazı davranış normları olduğu da anlaşılmaktadır. Mesela pazar­
larda dolaşanların sadaklarındaki okların temrenlerini elleri ile gizleyerek
kimseye zarar vermemelerinin emredilmesi böyledir.90

c. Çevre Düzenlemesi
Sadece pazarların iç düzenini sağlamakla yetinmeyen Resfılullah (�),
hemen hemen her gün birkaç tanesi konup kalkan, develerden kurulu ticaret
kervanlarının oluşturduğu9ı trafiğin akışını kolaylaştırmak için gerekli şehir
içi düzenlemeleri de gerçekleştirmişti. Bizzat kervan ticareti yapmış bir kimse
olarak, şehir trafiğinin serbestliğine rağmen, yeni kurulan mahallelerdeki
sokakların, iyice yüklenmiş iki devenin karşılıklı geldiklerinde birbirlerine
değmeden rahatlıkla geçebilecekleri genişlikte tutulmasını emretmişti. Bu
genişliği ise 7 zira olarak belirlemişti.92 Muhtemelen yine aynı sebeple yollar
üzerinde oturulmasını yasaklamıştı.93

• • • • •

88 Ebu Ubeyd, s. 87; İbn Ebi Şeybe, rv; 488; İbn Zenceveyh, I, 254, 255; Belazuri, Futuh,
s. 297; Beyhaki, es-Sunen, VI, 151; Muttaki el-Hindi, v; 816.
89 İbn Ebi Şeybe, rv; 515; Tabersi, s. 36.
90 Buhari, "Salar'; 67.
91 Hamidullah, İslam Peygamberi, II, 1 140.
92 Buhari, "Mezalim'; 29; Müslim, "Musakat'; 1 43; Hamidullah, İslam Peygamberi, II,
1 140- 1 141.
93 Buhari, "Mezfılim'; 22; "İsti'zan'; 2; Müslim, "Libas'; 1 14; Ebu Davild, "Edeb'; 1 2;
Tirmizi, "İsti'zan'; 30.
148 Sosyal Servet: İsl.im'da Yönetim- Piyasa İ lişkisi

Hz. Ömer devrinde kurulan Basra, Kufe ve Fustat gibi şehirlerin planların­
da yollara özellikle dikkat edilmişti. Kurulacak yeni şehir için seçilen bölgenin
merkezinde cami ve pazar yeri belirlendikten sonra güçlü bir atıcının dört yöne
doğru atnğı okların düştüğü noktalardan ötesi parsellenerek yapılaşmaya açıl­
mıştı. Ortadaki alanın etrafı sınır tecavüzü ihtimaline karşı hendekle çevrilmişti.
Bizzat Halife Ömer'in emri ile ana yollar 40 veya 60 zira, tfili yollar 20-30 zira ve
sokaklar da 7 zira genişliğinde tutulmuştu.94 Yolların modem şehirlerde dahi
nadiren rastlanacak kadar geniş tutulmasının en önemli sebebi sürekli hareket
halindeki orduların sevkini kolaylaştırmak olmalıdır. Çünkü yeni kurulan şehir­
ler aynı zamanda garnizon özelliği taşımaktadır. Bu şehirler çok kısa zamanda
hızla gelişerek etraflarındaki antik kentleri yuttuktan sonra dahi, kuruluş plan­
larında geniş tutulan yollan sayesinde gayet rahat nefes almış olmalıdır.
Cami ve pazarın şehrin merkezinde iç içe yer almaları İslam' da dünya ile
ahiretin çatışma değil uyum içinde yürüdüğünün resmidir; dünya nimetleri­
nin kapısı olan pazara giren insanları ahiret saadetinin kapısından uzaklaştır­
mama gayretinin yansımasıdır.
Halife Ömer, bazı malların başında toplanarak yolları kapatan tüccarı
elindeki kamçı ile dağıtarak geçişi engellememelerini sağlardı.95 Yine üze­
rinde bulunduğu yolu daralttığı için bir demirci körüğünü tahrip etrniştir.96
Halife Ali ise atık su ve kanalizasyonların yollara akıtılmasını yasaklamıştır.97
Muntazam çarşı-pazarlar, disiplinin temini ve ahkamın tatbikini kolay­
laştıran ön şartlardan olmaları yanında devletin iktisadi hayata hakimiyetinin
göstergesidirler. Hz. Peygamber (�) ve Hulefa-yı Raşidin'in bu icraatı,
gerektiğinde muhtesibin yeni pazarlar kurabileceğini, eskilerin yerlerini
değiştirebileceğini veya üst makamlara konuya ilişkin tavsiye ve tekliflerde
bulunabileceğini gösterir.
Konu ile doğrudan ilgili gibi görünmemekle birlikte bazı devlet adam­
larının yeni pazar yerleri tesisinde şahsi imkanlarını seferber edebildiklerini
gösteren iki örnek zikredilmeden geçilmemelidir: Mısır valisi Amr b. As
tarafından Hz. Ömer adına Daru'l-Birke isimli arazi tahsis edilmiş ancak o,
Hicaz'da yaşayan birisinin Mısır'da toprağı bulunmasını hoş karşılamayıp
• • • • •

94 Taberi, Ttirih, rv, 44-45; Maverdi, el-Ahkam, s. 226; Ebu Ya'la, s. 212-213; İbnu'l-Esir,
el-Kamil, il, 529.
95 İbn Sa'd, V, 60; Taberi, Tarih, I\l, 224; İbnu'l-Cevzi, Menakıb, s. 1 12; Muttaki el-Hindi,
V, 815-816; Azın, il, 435; Ergin, 1, 3 1 1 .
9 6 Ukbani, s . 273; Seınhudi, ı , 541 .
9 7 Muttaki el-Hindi, V, 816; Azın, il, 435.
Müdahaleleri Gerçekleştiren Devlet Organı : H isbe 149

pazar yeri olarak kullanılması emrini vermişti. Bunun üzerine, o yer köle
pazarı haline getirilmişti.98 Basra valisi Abdullah b. Amir'in de, baş gösteren
ihtiyaç üzerine kendi parası ile satın aldığı bazı evleri yıkarak yeni bir pazar
yeri açuğı daha önce geçmişti.

B. Fiyat Denetimi
Eşyanın fiyatına müdahale etmeden önce, onun arzedildiği piyasayı
düzenlemek, ticari faaliyetlere nizam vermek ve bunları kanunlara bağlayıp
boşlukları ahlaki kaidelerle doldurmak gerekir. Her türlü olumsuz müdahale­
lerden ve kötü etkileri bulunan muamelelerden arındırılmış piyasadaki fiyat
malın doğal fiyatıdır. Buna müdahale zarureti doğması halinde iktisat kanun­
larına göre hareket edilmelidir.99
Yukarıda geçen Seymfıne hadisi, Hz. Peygamber'in piyasa fiyatlarına
yabancı olmadığını göstermektedir. Resfılullah'ın (�) yapay fiyatlandırma­
lara karşı çıktığı da bilinmektedir. Bu hususta Kayletu'l-Enmariyye'yi dinleye­
lim: "Nebi, umrelerinden birisinde ihramdan çıkmak için Merve'ye geldi. Bas­
tona dayanarak gelip huzuruna oturdum ve dedim ki: 'Ey Allah'ın elçisi (�)!
Ben alım satım işleri ile uğraşan bir kadınım. Öyle olur ki bir mal satın almak
isterim ve ona, düşündüğümden düşük fiyat veririm. Sonra almak istediğim
fiyata gelinceye kadar amırır dururum. Yine öyle olur ki bir mal satmak iste­
rim ve ona, düşündüğümden yüksek fiyat takdir ederim. Sonra satmak istedi­
ğim fiyata gelinceye kadar düşürür dururum. [Ne dersiniz?] : Bunun üzerine
Resfılullah (�) bana 'Ey Kayle, öyle yapma! Ancak, satın almak istediğin
şeye, düşündüğün fiyatı ver, ister satsınlar ister satmasınlar. Yine satmak
istediğin şeye, düşündüğün fiyatı koy, ister versinler ister vermesinler;
buyurdu:'100 Bu hadis fiyatlarla oynamayı yasaklaması açısından narhın ceva­
zına da delil teşkil edebilir.
Hulefü-yı Raşidin'in, piyasa denetimini elden kaçırmamak için fiyat hare­
ketlerini sürekli olarak izledikleri anlaşılmaktadır. Mesela Hz. Ömer kendisini
ziyaret için diğer şehirlerden gelen heyetlerden, içinde bulundukları durum
ve piyasa fiyatları hakkında bilgi alırdı.101 Yine Iraklı dihkanlar Hz. Ömer'in
Sevad'da görevlendirdiği memurlardan Osman b. Huneyf'e gelerek üzümün
şehir merkezinde salkımının, bağında ise veskinin l dirhem olduğunu söyle-
• • • • •

98 İbn Abdilhakem, s. 92; Suy(ıti, Husn, 1, 134.


99 Yeniçeri, İslam İktisadı, s. 381 .
1 0 0 İbn Mace, "Ticarat'; 29; İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, VII, 245.
1o1 Turtfrşi, s. 1 16; Kettani, II, 27.
150 Sosyal Servet: İslam 'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

yerek şikayette bulunmuşlardı. Durumu halifeye bildiren Osman söz konusu


üzümü şehre naklettirerek nakliye masraflarının ilavesi ile belirlenecek yeni
fiyat üzerinden sattırması emrini almıştı. 102
Hz. Osman, Cuma günü ezan okunurken minberin üzerine oturup cema­
atle fiyatlar vb. üzerine konuşarak bilgi alırdı. 103
Hz. Ali, zaman zaman fiyatlar hakkında malumat toplardı. 104 Yukarıda
geçtiği üzere, Mısır valiliğine tayin ettiği Eşter'e verdiği talimat arasında fiyat­
ların alıcı ve satıcının zarar görmeyeceği seviyede olmasını sağlamak da vardı.
Fiyatlara doğrudan müdahale yöntemi olan narha -müstakil başlık altın­
da incelendiği için- burada tekrar değinilmeyecektir.

C. Serbest Rekabetin Temini ve Haksız


Rekabetin Önlenmesi
"Hiç bir şehirli hiç bir köylü adına satış yapmasın. İnsanları [kendi
hallerine] bırakın. Allah insanları birbirlerinden rızıklandınr :' 105 Bu hadis,
İslam'da serbest rekabet hakkının varlığını ve gerekliliğini açıkça belirtmek­
tedir. İslam' da aslolan piyasanın tabii seyrine bırakılmasıdır. O zaman herkes,
toplumsal rekabet ortamında, kendi istidat ve kabiliyetlerine uygun yeri edinir.
Değişik özelliklere sahip insanlar arasındaki rekabetten kaynaklanan farklılaş­
ma toplumsal dayanışmayı doğurmaktadır. 106 Allah Tefila bu hususu şu ayetle
açıklamaktadır: "Dünya hayatında onların geçimliklerini bile aralarında biz
taksim ettik; birbirlerine iş gördürmeleri için kimini kimine derecelerle üstün
kıldık;' (ez-Zuhruf, 43:32). Nasların gayet sarih beyanına göre İslam'da değiş­
mez çerçeve hükümlerinin sınırlarını aşmayan serbest rekabet esası caridir.
Narh meselesinde uzun uzun açıklandığı üzere devletin, tabii seyrini sürdüren
iktisadi yapıya müdahale etmemesi asıldır. Ancak rekabet hakkı asla müda­
hale edilemeyecek kadar mutlak mıdır? Bu sorunun cevabı 'haksız rekabet'in
tarifinde gizlidir. Halbuki İslam hukukunda 'haksız rekabet' tarif edilmiş değil-
• • • • •

102 İbn Zenceveyh, 1, 213-214; Ya'klıbi, et-Tarih, il, 152; Hamidullah, el-Vesaik, s. 424.
103 Abdurrezzak, III, 215; İbn Sa'd, III, 59; İbn Hanbel, el-Musned, l, 73; a.mlf., Feziıil, l,
498; İbn Şebbe, III, 960, 961; İbn Hazın, el-MuhaUa, v; 72; İbn Asakir, III, 221 ; Muttaki
el-Hindi, VIII, 216.
104 İbn Hanbel, Feziıil, l, 547; Muhibbuddin, er-Riyad, III, 222.
105 Müslim, "Buyfı"; 20; İbn Mace, "Ticarat'; 15; Ebu DavCıd, "Buyfı"; 45; Tirmizi, "Buyfı";
13; Nesai, "Buyfı"; 17.
106 Akşit, Mustafa Cevad, Modern Ticaret Hukuku ve İslam Ticaret Hukukunda Haksız
Rekabet, İstanbul 1982, s. 3 1 .
Müdahaleleri Gerçekleştiren Devlet Organ ı : Hisbe _ili

dir. Esasen kendine has kaynakları, özgün bir yapısı ve gelişme özelliği olan
bu hukuk sisteminde, modern hukuktaki her terimin karşılık yahut tarifini
aramak yersizdir. Ancak ana hatları ile: Rekabet hakkının suistimali suretiyle
başkasına zarar vermek şeklinde tanımlanabilen 107 haksız rekabet, İslam
hukukunda, hem yukarıda hisbe teşkilatının mevcudiyet ve meşruiyet temelini
oluşturduğu söylenen umumi kaidelerle hem de aşağıda belirtilecek bazı mua­
melelere dair hususi hükümlerle yasaklanmıştır. Mevzu ile yakından alakalı
olan bir hüküm Hz. Peygamber'in (�) şu sözlerinde ifadesini bulmaktadır:
"La darara ve la dırıir (Zarar ve zarara zararla mukabele yoktur):•ıoe Bundan
açıkça anlaşılan odur ki iktisadi faaliyet hürriyetini ve rekabet hakkını da kap­
sayan hak ve hürriyetler kullanılırken başkasına zarar vermek ve zarara zararla
mukabelede bulunmak yasaktır. Yasaklanan zararın devletin ilgili kurumları
tarafından meşru yollarla giderilmesi kaçınılmazdır. Şu halde haksız rekabeti
engelleyecek tedbirleri almak, vukuunda izale etmek ve gerektiğinde suçluları
cezalandırmak hisbe teşkilatının görevidir. 109 Asr-ı saadet için haksız rekabet
sayılabilecek ne tür muamelelerle nasıl mücadele edildiğine bakıldığında
karaborsacılık, kabz'dan önce satış, kalite kontrol, ölçü ve tartılar, aldatıcı rek­
lam gibi bazı hususlar göze çarpmaktadır. Ancak bu konulardan ilk ikisi müsta­
kil başlıklar altında incelendiği için burada tekrarlanmayacaktır.

a. Kalite Kontrol
Kaliteli mal ve hizmet üretimi İslami emirlerdendir. Çünkü Allah her
şeyi en güzel şekilde yapmayı emretmektedir.110 Hz. Peygamber'in (�), pazar
denetimleri esnasında kalite kontrolünde bulunduğu bilinmektedir. Bunun
en meşhur örneği yine hileli buğday meselesidir. Ebu Davlıd ve Munziri'nin
naklettiği farklı bir rivayete göre, buğday yığınının iç kısmının dış tarafı gibi
olmadığını gören Reslılullah (�) "İkisini birbirinden ayır;' buyurmuştur.ııı
Bir başka rivayete göre ise buğdaya arpa karıştırılmış olduğunu görünce, iki­
sini birbirinden ayırmasını ve sonra dilediği fiyattan ·satmasını emretmiştir.112
Farklı kalitedeki malların ayrı ayrı arzı, değişik bedellerle ve gerçek fiyatlardan

• • • • •

107 Akşit, s. 34.


108 Muvatta', "Akdiye'; 31; İbn Hanbel, el-Musned, l, 313; V, 327; İbn Mfıce, "Ahkam'; 17.
109 Akşit, s. 38.
1 10 Bk. YUnus, 10:26; en-Necm, 53:31; Buhari, "İman'; 37; Hamidullah, İstam Peygamberi,
il, 64; Yeniçeri, İstam İktisadı, s. 384.
1 1 1 Ebu Davlid, Suleyman b. el-Eş'as es-Sicistani, el-Merasil (nşr. Şuayb el-Arnaut),
Beyrut 1408/ 1988, s. 165; Munziri, il, 572; Yeniçeri, İstam İktisadı, s. 385.
1 12 İbn Ehi Şeybe, rv, 321; Ebu Davlid, el-Merasil, s. 164- 165.
152 Sosyal Servet: İ slam 'da Yönetim- Piyasa İ l işkisi

sarılması demektir. Çünkü aralarındaki pozitif ilişkiden dolayı kalite arttıkça


fiyat da artar veya tersi olur. Kötü mal iyisi ile karıştırılıp pahalıya satılırsa
hileli fiyat artırımına gidilerek tüketici aldatılmış, rakip üretici yahut satıcılara
karşı haksız rekabet yapılmış olur.
Meşhur musarrat hadisi de bu hususa örnektir: Satılacak hayvanın sütü­
nü memelerinde bırakarak verimi yüksekmiş gibi gösterilmesini yasaklayan
Resf.ılullah (�), böyle durumlarla karşılaşan alıcıyı muhayyer bırakmıştır. 113
Görüldüğü gibi yine kalitesiz malı kaliteli gibi sunma durumu söz konusudur.
Hz. Peygamber'in (�), satılacak süte su karışnrılmasını yasaklaması da böyle­
dir. 114 'Uhdetu'r-rakik115 uygulamasında ise, satın aldığı kölenin mevcut hastalık
yahut özrü kendisine bildirilmeyen ancak daha sonra durumun farkına vara­
rak aldatıldığını anlayan müşteriye akdi feshetme hakkı verilmektedir. İşte aynı
şekilde, ayıbı gizlenen vasıfsız bir mal yüksek kaliteli gibi satılmaktadır.
Hz. Ömer, tellal çıkararak süte su karıştırmanın yasak olduğunu ilan ettir­
miştir. 116 Her şeye rağmen bir satıcının su karıştırdığını belirlediği sütü ibret-i
atem için dökmüş, 117 aynı suçu işleyen bir kadını cezalandırmıştır. 118 Çünkü bu
da malın kalitesini hilekarlıkla düşürerek tüketicinin sırtından haksız kazanç
sağlamak, diğer üretici yahut satıcılara karşı haksız rekabet yapmak anlamına
gelmektedir.
İşte görüldüğü gibi kalitenin denetimi ve sahtekar yahut ihmalcilerin
cezalandırılması muhtesibin görevleri arasındadır.

b. Ölçü-Tartı Afet ve Birimlerinin Denetimi


'Ölçü-tartı' meselesi ticaretin en önemli hususlarındandır. Bu konuya
değinen muhtelif ayetler vardır 119 ki hepsinde ölçünün-tartının adil olması
ve insanlara haksızlıkta bulunulmaması istenmektedir. Kur'an'da ölçme ve
tartmanın yanında ölçü-tartı aletlerinin de doğru olması istenir; "Doğru
• • • • •

1 13 Buhari, "Buylı"; 64, 65; "Şurut'; 1 1; Müslim, "Buylı"; 1 1, 16, 23, 26, 28; İbn Mace,
"Ticarat'; 46; Ebu Davfıd, "Buylı"; 46; Tirmizi, "Buylı"; 29; Nesai, "Buylı"; 14, 16.
1 14 Ebu Davfıd, el-Merasil, s. 165; İbn Teymiyye, el-Hisbe, s. 1 14.
1 15 Muvatta', "Buyıl"; 3.
1 16 İbnu'l-Cevzi, Menakıb, s. 84.
1 17 Sehnun, ııı, 444; Cersifi, Ömer b. Osman b. Abbas, Risale fl'l-hisbe (Se/as resıiil
Endelusiyye fi adabi'l-hisbe ve'l-muhtesib içinde, nşr. Levi-Provençal), Kahire 1955,
s. 126; İbn Teymiyye, el-Hisbe, s. 1 14, 1 15; İbnu'l-Uhuwe, s. 194; Suylıti, el-Hav� ı, 163.
1 18 Sinami, s. 281 .
1 19 Hud, 1 1 :84-85; el-Mutaffıfin, 83: 1 -3 vb. gibi; ayrıca bk. Hamidullah, İslam
Peygamberi, il, 993.
Müdahaleleri Gerçekleştiren Devlet Organı: H ishe 153

tartın";120 "Doğru terazilerle tartın;> 12ı gibi. Şu hadis o devirde Medine'nin


durumunu açıkça göstermektedir: "Resıllullah (�) Medine'ye geldiğinde
ölçülerle ilgili sahtekarlıkta Medineliler'in üstüne yoktu. Bunun üzerine
Allah Subhanehu "Veylun li'l-mutaffifin .. :'i indirince ölçüyü doğru yapmaya
başladılar:· 122
Hz. Peygamber (�) de alış verişlerde ölçü ve tartı kullanımını teş­
vik etmiştir: "Sattığın zaman ölçerek sat, aldığın zaman da ölçerek al"; 123
"Yiyeceklerinizi ölçünüz ki sizin için bereketli olsun";124 "Bir yiyecek satın
alan onu ölçmeden satmasın';125 gibi. Alış verişlerin ölçülüp tartılarak yapıl­
masını buyuran Resı1lullah (�). kendi muamelelerinde ölçü ve tartı kullan­
mayı ihmal etmemiştir. Yine, alırken de satarken de müsamahalı davranmayı
tavsiye eden Hz. Peygamber (�). bu konuda örnek davranışlar sergilemiştir.
Mesela henüz Mekke'de iken Ebu Safvan'dan şalvar satın almış ve parasını
tartıp fazlası ile ödemiştir. 126 Medine' de bir manifaturacıdan şalvar satın almış
ve tartıcıya, karşılığı olan gümüşü tartıp ziyadesi ile almasını emretmiştir. 127
Bir gazve dönüşü Cabir b. Abdillah'tan satın aldığı devenin bedelini tartarak
ve fazlası ile ödemiştir. 128
Alış verişleri ölçerek yapmayı, doğru ölçek ve tartılar kullanmayı, ölçüp
tartarken namuslu davranmayı emreden Resı1lullah (�). piyasadaki ölçü
birimleri için standart belirlemeyi geciktirmeyerek şu talimatı vermiştir:
"Ölçek Medine'nin ölçeği, tartı Mekke'nin tartısıdır:'129 Yiyecek üretim ve
ticareti ile uğraşan Medine halkının ölçü işlerinde; buna karşılık, piyasada
farklı ağırlıkta muhtelif dirhemler bulunduğundan, sikkeden başka her türlü
altın-gümüş eşya da para gibi kullanıldığından söz konusu madenleri tartarak
ödeme yapan Mekke tüccarının tartı işlerinde uzmanlaştığı düşünüldüğünde
bu seçimin isabetlilik derecesi daha iyi anlaşılır.
• • • • •

120 el-İsra: 17:35.


121 eş-Şuara: 26: 182.
122 İbn Mace, "Ticarat'; 35.
123 Buharı, "Buyı'.ı"; 51.
124 Buharı, "Buyı'.ı"; 52; İbn Mace, "Ticara.t'; 39.
125 Buhari, "Buyı'.ı"; 51, 54, 55; Müslim, "Buyı'.ı"; 29-32, 34-36, 39, 41; İbn Mace, "Ticarat';
37; Ebu Davıld, "Buyı'.ı"; 65; Nesaı, "Buyı'.ı"; 55, 56, 58, 83.
126 İbn Mace, "Ticara.t'; 34; Nesfü, "Buyı'.ı"; 54.
127 Ebfı Davıld, "Buyı'.ı"; 7; İbn Mace, "Ticaraı'; 34; Tirmizi, "Buyı'.ı"; 66; "Libas': 12; Nesai,
"Buyı'.ı"; 54.
128 Buhar!, "Buyfı"; 34; "Hibe'; 23; Müslim, "Musakat'; 1 1 5; "Rada": 57; İbn Mace,
"Ticarat'; 34; Nesai, "Buyfı"; 53.
129 Ebfı Davıld, "Buyı'.ı"; 8; Nesfü, "Zekat'; 44; "Buyı'.ı"; 54.
154 Sosyal Servet: İslim'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

Hulefü-yı Raşidln'in bu husustaki uygulamalarına gelince; bir defasında


Hz. Ömer minbere çıkmış, ellerindeki müd ve kıst adlı ölçekleri sallaya­
rak bunlarda eksiklik yapanlara, yani ölçü-tartıda hileye sapanlara beddua
etmiştir. 130 Yine müdlerindeki eksiklik yüzünden Yemenli tüccardan alış veriş
yapılmasını menetmiş, yasağı çiğneyen bir kölesini cezalandırmıştır. m Ölçü­
tartıda sahtekarlık yapan acemlerin Medine pazarlarında satış yapmalarını
yasakladığına ve onların ticaretini engelleyecek zabıtalar (haris) görevlen­
dirdiğine dair rivayet daha önce geçmişti. Bu acemlerin Yemen'deki Ebnalar
(Arap-Fars melezleri) olması muhtemeldir.
Hz. Osman, özellikle Medine pazarlarındaki ölçü-tartı alet ve birimlerini
denetlemesi için Haris b. Hakem'i görevlendirmiştir. 132
Ölçü-tartının doğru yapılması Hz. Ali'nin pazar denetimlerinde tüccara
yönelttiği uyarılardandır. 133 Ayrıca Mısır valiliğine tayin ettiği Eşter' e verdiği
talimat arasında alış verişlerin doğru ölçü ve tartılarla yapılmasına dikkat
etmesi kaydı da bulunmaktadır. 134
Resulullah (�) ile Hulefü-yı Raşidln'in buyruk ve uygulamalarından
ölçü-tartı meselesine ciddiyetle eğilindiği açıkça görülür. Çünkü fiyatlarla
miktar arasında pozitif bir ilişki vardır. Bir malın tutarı üzerinde oynayama­
yanlar, ölçü ve tartıda hile yaparak verecekleri miktarı azaltıp birim fiyatını
dolaylı yoldan arttırırlar. Tüketici, hangi bedeli hangi kalitedeki, kaç birim
mala ödediğinden emin olmalıdır. 135 Diğerleri gibi haksız iktisap ve haksız
rekabete imkan vererek hem tüketicinin hem de rakip üretici yahut satıcıların
zarara uğratılmasına zemin hazırlayan ölçü-tartı sahtekarlığının önüne geç­
mek hisbe teşkilatının başlıca görevlerindendir.

c. Aldatıcı Reklam
Ayrı bir bilim dalı ve hizmet sektörünün müstakil bir kolu haline gelen
reklamcılık, nisbeten daha ilkel düzeyde bile olsa, her devrin ticari hayatında
kendine özgü yeri almıştır.
İşte Asr-ı saadet'te varlığını sürdüren bu itici güç, diğer muameleler
gibi belli kurallara bağlanmıştır. Yoksa reklamın tamamen yasaklanması
• • • • •

130 Ebu Ubeyd, s. 231; Belazuri, Futuh, s. 447.


131 İbn Şebbe, il, 75 1 .
132 Muhibbuddin, er-Riyad, III, 82, 9 1 ; Diyarbekri, il, 268.
133 İbn Sa'd, III, 28; İbn Abdilber, III, 48-49; Tabersi, s. 40; Muhibbuddin, er-Riyad, il,
367-368; 111, 2 1 2-212; İbn Manzur, Muhtasar, XVIIl, 6 1 .
134 Şerif er-Radi, s . 438; Nuveyri, VI , 27.
135 Yeniçeri, İslam İktisadı, s. 386.
Müdahaleleri Gerçekleştiren Devlet O rgan ı : Hisbe 155

söz konusu değildir. Hz. Ömer'in reklama bakışını yansıtması açısından şu


örnek çok ilginçtir: "Ömer [pazarda] hurma satan kölesinin yanına giderek
'Onu temizle, muhakkak öylesi daha gösterişlidir (ahsen); dedi. [Bu esnada]
yanına gelen elbise (hulle) satıcısı [diğer) kölesine şunları söyledi: 'Eğer elbise
darsa oturduğun yerde, genişse ayakta sergile!"' 136 Haberin diğer rivayetle­
rinde, yanındaki Ebu Zer veya Ebu Musa el-Eş'ari'nin "Allah'tan korkun ey
Ömer ailesi!" yahut "Ey Ömer ailesi! Halkı aldatmayın," şeklindeki uyarılarına
karşılık "Malındaki mevcut vasfı sergilemende sakınca yoktur;' şeklinde veya
"Burası pazar, dileyen alır dilemeyen almaz;' diye cevap verdiği bildirilmekte­
dir. 137 Yani malda olmayan vasfı varmış gibi göstererek yahut mevcut kusuru
gizleyerek kimseyi aldatmadıklarını söylemiştir.
Asr-ı saadet'teki reklam yöntemlerinin olumsuz boyutunu yansıtan en
güzel örnek yalan yere yemindir. Müşterileri ikna etmenin yaygın yöntem­
lerinden olan yemin, muhtemelen insanlık tarihindeki ilk ticari işlemlerden
bu yana varlığını sürdürmüştür. Hakkında ayet dahi indiğine göre, hicretten
hemen sonraki dönemde Medine' de de çokça başvurulan bir yöntem olma­
lıdır. Buhari'nin rivayetine göre satıcılar müşterileri aldatıp mallarını daha
yüksek fiyatla satmak için "Vallahi buna senin verdiğinden fazlası verilmiştir;'
şeklinde yalan yere yemin etmeyi alışkanlık haline getirdiklerinden "Hakikat
Allah'a olan ahitlerini ve yeminlerini az bir bedele satanlar var ya!.. İşte
onlar için filıirette hiç bir nasip yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuş­
maz, yüzlerine bakmaz ve onları temize çıkarmaz. Onlar için pek acıklı bir
azap vardır;' [Al-i İmran, 3:77] mealindeki ayet inmiştir. 138 Hz. Peygamber'in
bu husustaki uyarılarından bazıları ise şunlardır: "Yemin mala rağbeti arttı­
rır, [ancak] bereketi giderir";139 " [Şu] üçüne Allah kıyamet gününde iltifat
etmez, onları temize çıkarmaz, onlar için pek acıklı azap vardır: [Birin­
cisi] öyle kimsedir ki yol [boyun]da ihtiyaç fazlası suyu bulunur da onu
yolculardan esirger. [İkincisi) öyle kimsedir ki imamına yalnız dünyalık
için biat eder; dünyalık verildiğinde hoşlanır, verilmediğinde gazaplanır.
[Üçüncüsü] öyle kimsedir ki malını ikindiden sonra [pazara] çıkarır ve
'Kendisinden başka ilfilı olmayan Allah'a yemin ederim ki kesinlikle bu
mala şu kadar para ödedim: der. Müşteri de onu tasdik eder[ek istediği

• • • • •

136 İbn Ebi Şeybe, ıv, 484; İbn Ebi'd-Dunya, s. 273. Kadı Şureyh ve İbn Sirin satılık mal­
ların albenili hale getirilmesinde bir sakınca görmemektedirler (İbn Ebi Şeybe, ıv,
483-484).
137 İbn Şebbe, il, 748; ıv, 484.
138 Buharı, "Tefsiru sureti Ali İmran'; 3; "Buytı"; 27.
139 Müslim, "Musakaı·; 131- 132; İbn Mace, "Ticarat'; 30; Nesaı, "Buytı"; s.
156 Sosyal Servet: İslam 'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

fiyatı verir]:' Bu sözlerden sonra Reslllullah (�) "Hakikat Allah'a olan ahit­
lerini ve yeminlerini az bir bedele satanlar var ya!..:' ayetini okumuştur. 140
Hadisten açıkça anlaşıldığı üzere satıcı, malının maliyeti hususunda yanlış
bilgi vererek müşteriyi aldatmak suretiyle yüksek fiyat istemektedir ki bu dav­
ranışı meşru devlet başkanına isyanla eşdeğer sayılmıştır. Kullandığı yemin 141
ifadesi de dikkate şayandır: Üst üste tekit edilmiş yaldızlı bir yalan. Bu
husustaki diğer hadisler şunlardır: "Satıcı ile alıcı meclisten ayrılana kadar
muhayyerdirler. Her ikisi de dürüst olup [açıklanması gereken şeyleri]
açıklarlarsa bu alış veriş kendilerine bereketli kılınır. Eğer yalan söyler
ve [açıklanması gerekenleri] gizlerlerse bu alış verişin bereketi giderilir"; 142
"'Bende ondan on kat daha iyisi var; diyerek biriniz diğerinin satışı üzerine
satış yapmasın:ı ı43 Sonuncusu, rakip malı aşırı derecede övmeye yönelik ifa-
delerle başkasının tamamlanmış akdini bozmayı amaçlayan aldatıcı reklama
işaret etmektedir.
Hulefü-yı Raşidin'in de tüccarı bu hususta uyardıkları bilinmektedir.
Mesela Hz. Ömer elinde kırbacı olduğu halde kalkıp yürümüş ve Reslllullah'ın
azatlı kölesi Ebu Rafı"in yanından geçerken şu şekilde hitap etmiştir: "Ey Ebu
Rafı'! [Dikkat edesin diye] üç kere söylüyorum.... Zanaatkar ve tacire [sıkça
kullanageldiği] 'Hayır vallahi!' ve 'Evet vallahi!' [şeklindeki yeminler yüzün]
den yazıklar olsun! Ey tüccar topluluğu! Ticaret esnasında bolca yemin edilir.
Onları[n günahlarını] sadaka ile giderin. Dikkat! Yalan yere edilen her yemin
bereketi giderip günah kazandırır. 'Hayır vallahi!' ve 'Evet vallahi!' [şeklindeki
yeminler]den sakının. Çünkü onlar Allah'ın gazabını çeken yeminlerdir:'144
Hz. Ali'nin, pazarcılara hitaben "Ey tüccar topluluğu! Alış verişlerinizde
çokça yemin etmekten kaçının. Çünkü o, mala sürüm verse de bereketi gide­
rir," şeklinde uyarıda bulunduğu bilinmektedir. 145
Ayrıca yukarıda kalite kontrolle ilgili bölümde kaydedilen hileler aldatıcı
reklam olarak değerlendirilebilir.
• • • • •

140 Ebu DavCıd, "BuyCı"; 60; İbn Mace, "Ticarat'; 30; "Cihad'; 42; Nesai, "BuyCı"; 6.
141 Buna fıkıh dilinde 'yemin-i gamus' denilir ki bilerek ve isteyerek yalan yere yemin
etmektir. Hanefiler'e göre bunun keffareti yoktur, çünkü ancak tövbe ve istiğfarla
affolunabilir. Eğer böyle bir yeminle kul hakkı çiğnenmişse helalleşmek ve hakkı
iade etmekle sorumluluktan kurtulunur; bk. Zebidi, Vll, 217-219.
142 Müslim, "BuyCı"; 47; Ebu DavCıd, "BuyCı"; 51; Nesai, "BuyCı"; 8.
143 Ebu DavCıd, "BuyCı"; 43.
144 Taberi, Tehzib, IV. 52.
145 İbn Ehi Şeybe, IV. 468; Taberi, Tehzib, IV. 46-4 7; Tabersi, s. 36; İbn Manzur, Muhtasar,
XVIII, 26; Muttaki el-Hindi, rv. 135-136; Kettani, il, 48.
Müdahal eleri Gerçekleştiren Devlet Organ ı: Hisbe 157

D. Haram Kılınmış Malların Ticaretinin Önlenmesi


İnsanların dünyevi ve uhrevi maslahatları icabı bazı yasaklar koyan
İslam, bunların ihlıi.lini önlemek için gerekli tedbirleri almaktan geri kalma­
mıştır. Kullanımını yasakladığı bazı şeylerin arzını da hassaten hisbe teşkilatı
sayesinde engellemiştir. Bunların başında içki gelmektedir. Onu yasakladık­
tan sonra çok sıkı tedbirler alan Hz. Peygamber (�), daha önce belirtildiği
üzere, Medine Müslümanları'nın ellerindeki bütün içki tulumlarını ya bizzat
imha etmiş ya da ettirmişti. Tulumları dahi parçalaması konuya hassasiyetini
gösterse gerektir. Yine hatırlanacağı üzere, şarap satarken gördüğü Keysan'a
içkinin haram kılındığına dair ikazda bulunması, içki ticaretini dahi denet­
lediğinin göstergesidir. Kendisine şarap hediye eden Sakifli veya Devsli bir
arkadaşına "Bunu Allah'ın haram kıldığını bilmiyor musun?" diye sorması
üzerine adamın, kölesine içkiyi götürüp satmasını söylemesine karşı, onun
ticaretinin de haram kılındığını bildirmesi 14 6 benzer bir örnektir. Üzüm ve
şarap üreticisi olan Yemenli Firuz ed-Deylemi ile arkadaşlarının içki tica­
retinin yasaklanması sonucunda içine düştükleri sıkıntıyı dile getirmeleri
karşısında ürünlerini şerbet ve hoşaf olarak değerlendirmelerini önermesi de
böyledir. 147
İçki yanında domuz ve domuz mamulleri ile ölü hayvanların kullanım
ve ticaretini meneden Resfılullah (�), bu yasaklara uyulması hususunda
gerekli uyarı ve denetimlerde bulunmayı, genelgeler yayımlamayı sürdür­
müştür. Fetih yılında Mekke'de iken "Allah içki, ölü hayvan ve put satışını
haram kıldı;' buyuran Hz. Peygamber'e (�), "Ey Allah'ın elçisi (�)! Ölü
hayvan içyağına ne buyurursun? Onunla gemiler yağlanır ve kandiller
yakılır," denildi de, "Hayır! O haramdır," cevabını verdi. Sonra bununla
ilgili olarak Resfılullah (�) "Allah Yahudiler'i kahretsin! Allah onlara
o [ölü hayvan]ın içyağını haram kıldığında, onu eritip sattılar ve para­
sını yediler," buyurdu. 148 Vefatından iki ay önce Cuheyniler'e gönderdiği
talimatta şöyle emrediyordu: "Leşlerden çıkan hiç bir şeye elinizi sürme­
yin; ne deriye, ne de sinirfere:' 149 Söz konusu rivayetlerde hijyenik kuralla­
rın tatbikine ve muhtesibin bu husustaki mükellefiyetine işaret bulunduğu
düşünülebilir.
• • • • •

146 Muvatta', "Eşribe'; 5; İbn Hanbel, el-Musned, 1, 230, 244, 323-324.


147 Ebu Ubeyd, s. 105-106.
148 Buhari, "Buyı'.ı"; 1 12; "Tefsir'; 6; Müslim, "Musakat'; 12, 13, 14, 74; İbn Mace, "Ticarat';
1 1; Ebu Davı'.'ıd, "Buyı'.ı"; 64; "Eşribe'; 7; Tirmizi, "Buyı'.ı"; 60; Nesai, "Buyı'.ı"; 93.
149 İbn Hanbel, el-Musned, IV, 310-3 1 1; Hamidullah, el-Vesaik, s. 265; a.mlf., İslam
Peygamberi, l, 471.
158 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- Piyasa Hişkisi

Hulefü-yı Raşidin'in aynı hususta sıkı önlemler aldıkları ve yasağı çiğne­


yenlere gerektiğinde sert cezalar uyguladıkları görülmektedir. ıso Mesela Hz.
Ömer'in, uyarılarını dinlemeyen Sakifli Ruveyşid'in içki imalathanesini yaktır­
dığı, aynı maksatla Kureyş kabilesine mensup birisinin evine baskın düzenle­
diği daha önce zikredilmiştir. Yine hatırlanacağı üzere, içki ticaretinden servet
yaptığını öğrendiği bir Sevadlı'nın, içki imalat ve pazarlamasında kullandığı
her şeyin imha edilmesini ve bütün bineklerine el konulmasını bölge valisine
emretmiştir. Hz. Ömer, valilerinin yahut vergi memurlarının gayr-i müslim
tebaadan cizye-haraç karşılığı topladıkları domuz ve içki cinsinden malları
yine onlara pazarlayarak bedellerini beytülmale aktardıklarını öğrenince,
Yahudiler'in kendilerine haram kılınan hayvan içyağını satıp bedelini yeme­
lerine benzettiği bu uygulamayı derhal yasaklamıştır. ısı Valilerine gönderdiği
bir talimatla domuzların öldürülmesi ve bedellerinin cizyeden düşülmesini
emretmiştir. 152 Yine Azerbaycan'daki Müslümanlar'a gönderdiği bir uyarıda
gayr-i müslimlerin ölü hayvanları kesip sattıklarına değinerek dikkatli olma­
larını bildirmiştir. ıs3
Hz. Ali'nin aynı husustaki tutumunu gösteren örnekler de ilgi çekicidir.
Mesela Klı.fe'de içki ticareti ile meşhur olan Zurade köyündeki tüm depo ve
imalathaneleri bizzat ateşe verdiği daha önce kaydedilmişti.

• • • • •

150 Muvatta', "Buy(ı"; 56; İbn Ebi Şeybe, ıv, 301; Buhari, et-Tarih, il, 222; İbn Şebbe, il,
749; ııı, 1050; İbn Hacer, el-İsabe (Bicavi), ı, 540.
151 Ebu Yfısuf, el-Harac, s. 132; Abdurrezzak, VI, 23, 74-75; VIll, 1 95-196; X, 369; Ebu
Ubeyd, s. 52; İbn Zenceveyh, 1, 179; Buhari, "Buy(ı"; 103; İbn Hazın, el-Muhallti, VIll,
148.
152 Ebu Ubeyd, s. 52, 97; İbn Zenceveyh, I, 1 80, 271; Hamidullah, el-Vesaik, s. 509.
153 Gazzfili, İhya', il, 155.
Sonuç

B u araştırmadan anlaşıldığı üzere İslam'ın ilk devirlerinin çağdaş, kalkınmış,


çok yönlü ve karmaşık açık ekonomilere asla örnek teşkil edemeyecek kadar
ilkel bir kapalı takas ekonomisine sahip olduğu yönündeki yaygın kanaat
tarihi gerçeklere aykırıdır. Buna karşılık "Asr-ı saadet aynen ihya edilebilse
Müslümanlar'ın tüm sorunları çözülür" yahut "İslam, sahabenin yaptığı gibi
kusursuz uygulanabilse enflasyona falan rastlanmaz .. :' türünden ütopik slo­
ganların kurbanı olmak da doğru değildir. Çünkü:
Bizans ve Sasani imparatorluklarından Medine merkezli İslam toprak­
larına transfer edilen servet, Amerika kıtasının keşfinin ardından Avrupa
ülkelerine akıtılan değerli madenlerinkine benzer etkilerde bulunmuştur. İlk
belirgin etki tedavüldeki para miktarında görülen artış olup bunun olağa­
nüstü oranlara varması ve genel refah seviyesinin yükselmesi her türlü malın
talebini kamçılamıştır. Mal piyasasındaki talep artışlarını karşılayacak arz
seviyesini yakalayabilmek için üretim ve dağıtım imkanlarının iyileştirilmesi
gerekmiştir. Bu da servetin belli şahıs yahut kurumlarda birikmesini ve ihtiyaç
anında öz kaynakların dışında kullanıma hazır kredi rezervleri bulunmasını
zorunlu kılmıştır. Ayrıca söz konusu refahın adil bir şekilde dağıtılabilmesi
için para ve malların hızla tedavül etmesi gerekmiştir. Zamanla ihtiyaç mad­
delerinin çoğuna karşı doygunluk oluşmuş ve sonunda yatırımlar toprağa
yönelmeye başlayarak emlak fiyatlarında astronomik artışlara sebebiyet ver­
miştir. Bu doğal süreç içinde devletin toprak piyasasına doğrudan müdaha­
lesine rastlanmamaktadır. Üretimi teşvik tedbiri olarak yürürlüğe konan ikta
ve ihyau'l-mevat gibi uygulamalar ise toprak arzını arttırdıkları için fiyatlar
üzerinde ancak dolaylı bir sınırlayıcı etki yapmıştır.
Faizin her türlüsünü mutlak olarak yasaklayan yeni sistemde tedavül
sorunlarının aşılabilmesi için alınan tedbirlerin başında devletin uygulamaya
koyduğu yeni para politikası gelmektedir. Temelde devletin para politikası
1 60 Sosyal Servet: İslam 'da Yönetim- Piyasa İ l işkisi

bugünkü merkez bankası ve hazinenin işlevlerini gören beytülmalin rezerv


oranlarını en aza indirerek tedavüldeki para miktarını azami seviyede tutmak
yönünde olmuştur. O dönemlerdeki para sistemi altın ve gümüşe dayalı çift
maden sistemidir. İlk aşamada bir yandan eritme, kırpma gibi çeşitli yollarla
sağlam sikkelerin gereksiz yere bozulması yasaklanarak mevcut para standar­
dının korunması, diğer yandan takas işlemlerine bazı sınırlamalar getirmek
suretiyle para ekonomisine geçişin hızlandırılması hedeflenmiştir. Hz. Ömer
döneminden itibaren yeni standart sikkeler kesilmesi girişimi para standardı
meselesine daha köklü bir çözüm getirilmeye çalışıldığını göstermesi açısın­
dan çok önemlidir. Hz. Ömer ve Osman aynı maksatla beytülmfildeki düşük
ayar veya gramajlı sikkeleri eriterek tedavülden kaldırmışlardır.
O dönemde kredi ilişkilerine dair düzenlemeler de ihmal edilmemiş;
riba yasağı yürürlüğe konularak tatbiki yönünde ciddi tedbirler alınmıştır.
Ayrıca büyük hacimli sermayelerin belli merkezlerde toplanarak verimli bir
şekilde işletilmesi yahut ihtiyaç sahiplerine yatırım ve ihtiyaç kredisi şeklinde
sunulması için uygun alternatif mekanizmalar oluşturulduğu görülmektedir.
Gerektiğinde iç borçlanmaya giden, kredi, takas (kliring) ve kambiyo işlem­
leri yapan beytülmal, mekanizmanın kamuya ait kanadını teşkil etmektedir.
Ayrıca bankerliği meslek edinmiş olmasalar da büyük sermayedarların devrin
imkanları nisbetinde mevduat toplama, kredi ve kefalet verme, para havalesi,
kıymetli evrak alım-satımı gibi çeşitli işlemler yaptıkları görülmektedir.
Bu çağda da çok büyük hacimli sermayelerin belli merkezlerde toplana­
rak verimli bir şekilde işletilmesi için uygun alternatif çözümler üretilmelidir.
Aksi takdirde iktisadi yapı kendi kurallarını koymakta ve işletmektedir. Öyle ki
tedavüldeki artışın paranın değerini düşürmesine ve fiyatlarda kayda değer
yükselmeler gözlenmesine rağmen karşılık beklemeksizin çok büyük meblağ­
lara varabilen borç ilişkilerine giren sahabenin bile zaman içinde riba yasağını
aşmak için kanuna karşı hileler geliştirmeye başladığına dair münferit örnek­
lere rastlanmaktadır.
Servetlerinin oluşumunda ganimet hisseleri yanında atalar, cfüzeler ve
iktaların büyük payı bulunmasına rağmen, sahabe genelde çalışıp kazanmış,
en zahidleri dahi hayatlarını sürdürecek kadar mal varlığı edinip asla toplu­
mun diğer kesimlerinin sırtından geçinmemiştir. Onlar servetlerini haksız
kazançla yapmadıkları gibi toplum üzerinde sulta kurmak için de kullanma­
mışlar, aksine gerektiğinde tüm varlıklarını hayır işlerine harcayabilmişlerdir.
Buna rağmen, Müslümanlar'ın yaşadığı refah patlamasına karşı sahabe ara­
sından Ebu Zer el-Gıfüri'nin bayraktarlığını yaptığı bazı tepkiler yükselmeye
Sonuç ___lfil

başlamıştır. Ancak onun bu aktif mücadelede genellikle yalnız kaldığı görül­


mektedir. Mümkün mertebe her türlü dünya nimetinden uzak yaşamayı hayat
tarzı olarak benimseyen Selman el-Farisi, Ebu'd-Derda, Abdullah b. Ömer
gibi zühd ve takva sahibi sahabede bile aynı mücadele yöntemi gözlenme­
mektedir. Ebu Zerr'in, Hz. Ömer döneminde yaşanan refah patlamasına tepki
gösterdiğine dair hiç bir kayda rastlanmaması oldukça ilginçtir. Bu noktadan
hareketle onun, servetin kendisine değil de kazanım, dağılım ve kullanım tar­
zındaki göreceli bozulmaya karşı mücadele verdiği düşünülebilir.
İslam inancına göre evrendeki her şey Allah tarafından yaratılmış ve insa­
noğlunun hizmetine sunulmuştur. Tüm varlıklar Allah'ın insana emanetidir.
İnsan bu emanet üzerinde ancak O'nun emrettiği şekilde tasarrufta bulun­
mal<la mükelleftir. Doğal olarak servetin fertlerin veya devletin elinde olması
sorumluluğıı değiştirmez. Yani sosyal devletin karşısında anti-sosyal bireyler
yoktur. Tabiri caizse servetin kendisi sosyal olmalıdır; ister devletin isterse
fertlerin elinde bulunsun. İşte Asr-ı saadet'te de fertler yaptıkları her türlü hayır
işleri ile toplumsal huzurun sağlanmasına büyük katkı sağlamışlardır.
İslam'ın servet terakümüne sınır getirmemesine karşılık haksız iktisaba
asla müsamaha etmediği bir gerçektir. Ancak her şeye rağmen toplumda
Allah'ın kendisine tevdi ettiği emanete hıyanette bulunabilecek bazı fertlere
rastlamak mümkündür. İşte bunu önlemek için her türlü tedbiri almak ve
gerektiğinde cezalandırma yoluna gitmek devletin başlıca görevi olmuştur.
O dönemde nadiren rastlanan gayr-i meşru yollardan servet edinme teşeb­
büslerine müsadere, imha ve para cezası olmak üzere üç çeşit mali yaptırım
uygulandığı görülmektedir. Hz. Peygamber ve Hulefü-yı Raşidin devirlerinde
özellikle mali işlerden sorumlu vali yahut tahsildarların yakın takip altın­
da tutulduğıı, servet yapan memurlardan "Nereden kazandın?" sorusuna
tatminkar cevap veremeyenlerin mallarına kısmen veya tamamen el konul­
duğıı bilinmektedir.
Tezin hedef zaman kesitindeki teori ve uygulamalardan çıkarılabildiği
üzere, tabii şartlarda işleyen piyasaya olumsuz etki edecek her türlü suni
müdahale, nereden gelirse gelsin, merduddur. Ancak devlet açısından bu
tahdit mutlak değildir; piyasaya hakim bazı güçlerin düzeni bozucu suni
müdahalelerde bulunması durumunda, bunların menfi tesirlerini gidermek
ve piyasayı eski tabii düzenine kavuşturmak üzere bir seri karşı-devlet müda­
halesi gerekebilir. Çünkü devletin piyasaya müdahale etmemesi esası asta
'laissez faire' {bırakınız yapsınlar) şeklindeki bir iktisadi anlayışa varacak
boyutlara taşınamaz.
162 Sosyal Servet: İslam'da Yönet im- Piyasa İ l i şkisi

Tarih boyunca devletlerin piyasaya müdahaleleri doğrudan ve etkin bir


şekilde genelde fiyat politikası, özelde narh uygulaması ile gerçekleşmiştir.
Asr-ı saadet'teki uygulamalardan anlaşıldığı üzere aşırı kazanç tehlikesine
veya karaborsacılık temayülüne yol açmaması kaydı ile ticari mal ve muame­
leleri narh benzeri devlet müdahalelerinden muaf tutmak asıldır. Bununla
birlikte söz konusu temayüllerin tezahürü halinde ticari işlemlerde adaletin
temini ve halkın iktisadi güvence altına alınması için bazı yaptırımlar gereke­
bilir ki bunların başında narh gelmektedir. Ancak şunu unutmamak gerekir ki
"Zaruretler kendi miktarlarmca takdir olunur:' Ticari muamele hürriyetine
konmuş bir sınırlama olup zarurete binaen ve def-i mefsedet için tatbik edilen
narh da uygulanmasını gerektiren zaruretin miktarınca takdir olunmalıdır.
Devletin, meslek edinmeyi özendirmek, işçi-işveren ilişkilerini tanzim
etmek, bazı zanaat dallarında meslek içi eğitime katkı sağlamak ve yeni
istihdam alanları açmak gibi düzenleyici ve yönlendirici tedbirler dışında
işgücü piyasasına doğrudan müdahalelerde bulunmadığı görülmektedir. En
önemli istihdam politikası tarım sektöründe uygulanmış olup Hayber'in fet­
hinin ardından gerçekleşmiştir. Hz. Peygamber Hayber Yahudileri'ni sürgün
etmek istemiş, ancak boşalacak toprakları verimli bir şekilde işleyecek çift­
çilere sahip olmadığı için, yarıcılık antlaşması yaparak kendilerini yerlerinde
bırakmayı yeğlemiştir. Hz. Ömer döneminde fethedilen Mısır, Irak ve Şam
topraklarında benzer politika izlenmiştir. Ayrıca özellikle bu toprakların imarı
için uygulamaya konan sulama projeleri çerçevesinde sayısız insan istihdam
edilerek büyük meblağlar harcanmıştır.
Resfılullah tarafından Medine'de ilk İslam devletinin kurulduğu sırada
istihdam alanları ticaret, ziraat, zanaat ve hayvancılıktan ibarettir. Bu devrin
sonlarına doğru devletin teşkilatlanması ve sınırların genişlemesi ile beraber
bürokrasinin yeni bir istihdam alanı olarak ortaya çıktığı görülmektedir. Yeni
fethedilen bölgelere vali, kadı, vergi tahsildarı, hazinedar, kassam, vezzan,
muhtesib, muallim, imam, korucu vb. gibi maaşlı devlet memurları tayin
edilmiştir. Hulefü-yı Raşidin devrinde devletin iyice kurumsallaşması ile bera­
ber eski memuriyetlere birçok ek kadro tahsisatı yapıldığı gibi yeni kurulan
divan, posta, polis gibi teşkilatlar bünyesinde müteaddit elemanlar istihdam
edilmiştir. Devlet memuriyetine yönelik talep o dönemde de yüksek olup
sosyal çalkantıların ardında bazı atama ve azil kararlarının tesirini görmemek
mümkün değildir.
Hicretin hemen ardından öncelikle dış odakların inananlara tasal­
lutunu engelleyecek güçte bağımsız bir devlet tesis edilmeye çalışılırken,
Sonuç �

diğer yandan Müslümanlar'ın birbirlerini sömürmelerine mani olacak kadar


adfiletli bir iktisadi düzen kurulmaya çaba harcanmıştır. İşte bu süreç içinde
devletin müdahale yetkisini kuvveden fiile geçirecek kusursuz ve etkin bir
icra organı olarak 'Hisbe' teşkilatı kurulmuş ve geliştirilmiştir. Bugünün Müs­
lümanları da bu tecrübeden ders alarak kendilerinin hakim olacağı ticaret/
sanayi odalan, işçi/işveren sendikaları, iktisadi birlik yahut topluluklar ve
benzerlerini kurup geliştirmelidirler.
Ek 1

Asr-ı Saadet'tek.i fiyatlar

Hz. Peygamber Dönemi


- 1 Kırba su (Rıime kuyusunun) = 1 dm; 1 1 müd hurma2
- 1 Koyun = 0,5-1 dr;3 4-6 dm;4 1-2 dr5
- 1 Sığır = 40-60 dr6
- 1 Deve = 4 dr;7 10 koyun;8 22-480 dm;9 1 -2 vesk hurma10 (Bir rivayete
göre deve fiyatları ortalama 40 dm'den 80 dm'e çıkmıştır. 1 1)
- 1 İyi cins dişi deve (necibe)= 300 dr12

• • • • •

l Zebidi, VIll, 241 .


2 Semhudi, i l , 139; İbn Hacer, el-İsabe, I, 540; Zebidi, VIll, 241; VII, 196.
3 İbn Ebi Şeybe, VII, 303; Buhari, "Menasik'; 28; Ebu Davı'.'ıd, "Buyı'.'ı"; 27; Tirmizi, "Buyı'.'ı";
34; Zehebi, Siyer, I, 524.
4 İbn Mace, "Diyat'; 6.
5 Serahsi, el-Mebsut, il, 155, 173.
6 İbn Mace, "Diyat'; 6.
7 Gazzati, İhya', ııı, 315.
8 Buhari, "Cihad'; 191; Tirmizi, "Siyer'; 39.
9 İbn Sa'd, VIll, 21; Zebidi, VI, 401; Hamidullah, İs/am Peygamberi, il, 235.
10 Vatcıdi, el-Megtlzi, il, 775; İbn Manzur, Muhtasar, XXI, 105; Zehebi, Siyer, III, 105.
11 İbn Mace, "Diyat'; 6.
12 Ebu Davı'.'ıd, "Menasik'; 15; İbn Kadi'l-Cebel, Ebu'l-Abbas Şerefuddin Ahmed b.
Hasan, el-Munakele ve'l-istibditl bi'l-evkdf (Mecmu ' fi'l-munakele ve'l-istibditl bi'l­
evkdfiçinde, nşr. M. Suleyman el-Eşkar), Kuveyt 1409/1989, s. 1 15.
� Sosyal Servet : İ slim'da Yönetim-Piyasa İlişkisi

- l At = 400 dm; 13 4000 dm 14


- l Tay = 100 sa hurma ıs
- 5 Vesk hububat = 200 dm 16

- l Sa buğday = 6 sa hurmaı7
- l Pişirimlik et = 2 kırat alun ıe veya l dm ıg
- l Miktar ekmek = 0,5 dr0
- l Köle = 10 genç dişi deve;2ı 200-800 dm22
- l Çocuk köle = 100 dr23
- Mekke valisi Attab'ın aylığı = 30 dm; 60 dm; 133 dm24
- Hacamat ücreti = l dm;25 1 -2 sa hurma;26 l,5-2 müd hurma;27 l dr8
- Su taşıma ücreti = 2 sa hurma29
- Medine-Hayber arası rehberlik ücreti = 20 sa hurma30
- Pazarda hamallık ücreti = l müd hurma31
• • • • •

13 İbn Sa'd, 1, 489; Cerrai, s. 60; Hamidullah, İstam Peygamberi, il, 235.
14 Kutubi, 1, 434.
15 İbn Ebi Şeybe, rv, 458; Ebu Davlıd, el-Mertisil, s. 161.
16 Serahsi, el-Mebsut, III, 3.
17 İbn Hacer, el-Metiılib, 1, 386.
18 Ebu Davlıd, "Lukata'; 15.
19 Ebu Davlıd, "Lukata'; 16.
20 Zehebi, Siyer, I, 525.
21 İbn Mace, "Edeb'; 24.
22 Ebu Yusuf, el-Asar, s. 191; Müslim, "Eyman'; 58; Nesai, "Zekat'; 60; İbn Hazın,
el-Muhalta, X, 99; Hamidullah, İstam Peygamberi, il, 236.
23 İbşihi, ı, 162.
24 İbn Hişam, rv, 500; Fakihi, III, 176; Kettani, il, 24; Hamidullah, İstam Peygamberi, il,
987.
25 Kettani, il, 326.
26 İbn Hanbel, el-Musned, l, 135; İbn Sa'd, 1, 443; Ebu DavCıd, "BuyCı"; 39; Tirmizi, "BuyCı";
48.
27 İbn Hanbel, el-Musned, 1, 241 .
28 Ebu Davlıd, el-Merasil, s . 1 69.
29 İbn Abdilber, rv, 131.
30 Kettani, il, ı ı o.
31 İbn Hanbel, el-Musned, V, 273; Buhari, "Zekat'; 10; "İcare'; 13; "Tefsir� 1 l ; Müslim,
"Zekat� 74; İbn Mace, "Zühd'; 12.
Ek 1 : Asr-ı Saadet 'teki fiyatlar ___l6Z

- Koyun çobanlığı ücreti = l lcırat/koyun32


- Kuyudan su çeleme ücreti = 1 hurma/kova33
- Yün eğirme ücreti = 3 sa arpa34
- Şuaybe (Cidde)-Habeşistan gemi bileti = 0,5 dr35
- 1 Kadılm (keser veya balta) = ı dm36
-1 Çul + 1 su kabı = 2 dm37

- 1 Elbise = 4-5 dm38


- 1 Sündüs elbise = 200 dm39

- ı İpek hulle = 20 deve;40 27-30 dişi deve; 29 ukıyye gümüş41

- 1 Hulle = 50 dr42

- 1 Hırka = 4 dm;43 1-0-30 dm44

- ı ruda = 1000-4000 dm45

- 1 Albn işlemeli kaftan = 8000 dm46


- 1 Şalvar = 3-4 dm47

• • • • •

32 Buharı, "İcare'; 2; İbn Mace, "Ticarat� 5; Zebidi, vıı, 29.


33 İbn Hanbel, el-Musned, 1, 1 35; a.mlf., Fezail, 1, 537; Tirmizi, "Kıyamet'; 1 5;
Muhibbuddin, Zehdir, s. 49, 104, 105.
34 Hubeyşi, Ebu Abdillah Muhammed b. Abdirrahman b. Ömer, el-Berekefifadli's-sa'y
ve'l-hareke, Beyrut 1406/1986, s. 59.
35 Zebidi, X, 5 1 .
3 6 İbn Mace, "Ticarat'; 25; Ebu Davı1d, "Zekat'; 26; Tirmizi, "Buyı1"; 10.
37 İbn Hanbel, el-Musned, III, 1 14; İbn Mace, "Ticarat'; 25; Tirmizi, "Buyı1"; 10.
38 Gazzali, İhya', ıv; 288, 289.
39 Gazzali, İhya', ıv; 289.
40 İbn Hacer, el-İsabe, il, 428.
41 İbn Sa'd, 1, 461; İbn Hacer, el-İsabe, il , 428; Kettani, il, 310.
42 İbn Sa'd, ıv; 65.
43 İbn Hacer, el-İsabe, III, 295.
44 İbn Sa'd, ı, 461 ; Nesai, "Kat'u's-sarık'; 5.
45 Müslim, "Libas'; 1 6; Nesai, "Zinet'; 90; Muhibbuddin, er-Riyad, ll, 372; İbn Hacer,
el-İsabe, il, 428; Kettani, ıı, 310.
46 Müslim, "Libas'; 1 6; Nesfii, "Zinet'; 90; Muhibbuddin, er-Riyad, ll, 372; İbn Hacer,
el-İsabe, il, 428; Kettani, 11, 310.
47 Gazzali, İhya', ıv; 289; Nesai (Suyı1ti şerhi), vıı, 372-373.
1 68 Sosyal Servet: İ s l a m 'da Yönetim-Piyasa İlişkisi

- 1 Altın kakmalı gümüş kap = 1000 dm48

-1 Kadife deve palanı < 4 dm49


-1 Kalkan = 3-5 dm;50 1 dr veya 10 dm51
-1 Mızrak = 4 dm52
-1 Zırh = 4 dm;53 Bemi Seleme bölgesinde bir bahçe;54 480 dm55
-1 Zuh (enli) + 1 kılıç + 1 miğfer = 100 dr56
- 1 Zırhın rehin değeri = 20 sa buğday;57 30 sa arpa58
- 1 Miğfer = 21 dm59
- 1 Kolye < 2 dm60

-1 Gerdanlık (altın ve boncuk karışımı) = 7- 12 dr61


-1 Altın gerdanlık = 1 köle62
-2 Gümüş bilezik = 2,5 dm63

• • • • •

48 Tirmizi, "Tefsir'; 6.
49 İbn Mace, "Menasik'; 4.
50 Şafii, el- Umm, VI, 133; Abdurrezzak, X, 236; İbn Ebi Şeybe, VII, 296; İbn Hanbel,
el-Mumed, il, 6, 54, 64, 80, 82, 143, 145; Buhari, "Hudud'; 13; Müslim, "Hudud'; 6; İbn
Mace, "Hudud'; 12; Ebu Davfid, "Hudud'; 16; Tirmizi, "Hudud'; 16; Nesai, "Kat'u's­
sarık'; 8; Beyhaki, es-Sunen, Vlll, 259, 260, 261; İbn Kudarne el-Makdisi, el-Mugn� Vlll,
243.
51 Abdurrezzak, X, 233; İbn Hanbel, el-Musned, il, 1 80; Taberani, 1, 289; Beyhaki,
es-Sunen, Vlll, 259; Serahsi, el-Mebsut, IX, 136; İbn Kudame el-Makdisi, el-Mugni,
Vlll, 243; Muttaki el-Hindi, V, 554, 557.
52 Hamidullah, İstam Peygamberi, II, 234.
53 İbn Sa'd, VIII, 20.
54 Müslim, "Cihad'; 4 1 .
55 Muhibbuddin, er-Riyıid, III, 142; a.mlf., Zelulir, s . 28, 29.
56 İbn Sa'd, ıv, 132.
57 Tirmizi, "Buy(ı"; 7.
58 İbn Hanbel, el-Musned, I, 236, 300, 310, 361; Şa'rani, Il, 19.
59 Muttaki el-Hindi, V, 548.
60 Muvatta', "Cihad'; 13; İbn Mace, "Cihad'; 34; Ebu Davfid, "Cihad'; 133; Nesfil, "Cenaiz';
66.
61 İbn Ebi Şeybe, vıı, 317; Ebu Davfid, "Buy(ı"; 13; Şa'rani, il, 14.
.

62 Muhibbuddin, Zelulir, s. 5 1 .
63 Gazzali, İhya', ıv, 295.
Ek 1 : Asr-ı Sai.det 'teki fiyatlar ___162

Hz. Ebu Bekir Dönemi

· 1 Kalkan = 3-5 drn64


-1 İnce kadife örtü = 4-5 dm65
-1 Deve palanı = 13 dm66

-1 Kisrevi Taylesan = 30.000 dm67


-1 Deve = 120-200 dm68

-1 Deve = 2 inek = 10 koyun69

Hz. Ömer Dönemi


- 1 Elbise = 8 dm70
- 1 Yemen hullesi = 5 dr;71 1000-1200 dm;72 1800 dm73

- 1 Pamuklu adi gömlek = 2- 12 dm74

-1 Bürde = 60 dm75
-1 Çift basit mest = 1 vafi76

• • • • •

64 Abdurrezzilk, X, 236; İbn Ebi Şeybe, il, 1 24; Nesai, "Kat'u's-sank'; 8; Beyhaki, es-Sunen,
VIll, 260; İbn Kudame el-Makdisi, el-Mugni, VIII , 243; Muttaki el-Hindi, V, 538.
65 Vakıdi, Futüh, I, 9, 18; İbn Sa'd, III, 196; İbn Zenceveyh, il, 600.
66 İbn Ebi Şeybe, VII, 343; İbn Sa'd, ıv, 365; İbn Hanbel, el-Musned, 1, 2; Buhari, "Fezailu'l­
ashab'; 2; İbn Hibban, s. 140; İbnu'l-Cevzi, Menakıb, s. 56; İbn Kesir, el-Bidtiye, Vlll
186; Hamidullah, İslô.m Peygamberi, il, 235.
67 Vilkıdi, Ebu Abdillah Muhammed b. Ömer, Kitılbu'r-Ridde ve nebze minfutühi'l-lrak
(nşr. Muhammed Hamidullah), Paris 1 989, s. 136.
68 Mes'fıdi, il, 435.
69 İbn Hazın, el-Muhallô., X, 399
70 Abdurrezzak, X, 233-234; Beyhaki, es-Sunen, Vlll, 260; Serahsi, el-Mebsut, IX, 138;
Muttaki el-Hindi, V, 545.
71 İbn Hazın, el-Muhallô., X, 400.
72 İbn Zenceveyh, i l, 554-555.
73 Razi, s. 67.
74 İbn Ebi Şeybe, Vl, 552; İbn Şebbe, III, 805; İbnu't-Tıktaka, s. 82; Muttaki el-Hindi, il,
161.
7 5 İbn Ebi'd-Dunya, s. 331 .
76 Cehşiyari, s. 19.
1 70 Sosyal Servet: İ s la m ' da Yönet i m - P iyasa İ l işkisi

- l At = 100 genç dişi deve;77 20.000 dm78

- l Deve > 400 dm79

- l Koyun = 5 dm80

- l Cariye = 4000 dm81

-2 Çocuk köle = 1000 dm82


- l Köle = 700 dm83

- l Salkım üzüm (Sevad'da) = l dm84

- l Pişirimlik et = l dm85

- l Kafiz hububat (lrak'ta) = 3 dm86

- l Gölgeliğin maliyeti = 2 dm87

Hz. Osman Dönemi


- l Köle = 700-1500 dm88

- l Cariye = 20.000 dr89

- l At = 40.000 dm;90 50.000 dm;91 100.000 dm92

• • • • •

77 Abdurrezzfil<, ıv; 36; İbn Zenceveyh, lll, 1024; İbn Hazın, el-Muhal/a, V, 227; Beyhaki,
es-Sunen, ıv; 1 19; İbnu'l-Kasım es-San'ani, Yahya b. Hüseyin, Gayetu'l-emani fi
ahbclri'l-kutri'l-Yemani (nşr. Said Abdullah Aşur), Kahire 1388/1968, s. 84.
78 Ebu Yusuf, el-Harac, s. 146; Yahya b. Adem, s. 66; Ebu Ubeyd, s. 476; İbn Zenceveyh,
1, 133.
79 Abdurrezzak, X, 239; İbn Hazın, el-Muhal/a, Xl, 325; Zurkilni, ıv; 38.
80 Kasani, ıı, 35.
81 İbn Ehi Şeybe, ıv; 400.
82 Cehşiyari, s. 19.
83 Beyhaki, es-Sunen, X, 334.
84 Ya'kllbi, et-Tarih, ıı, 152.
85 İbn Ehi Şeybe, V, 140; İbn Ruşd, el-Beyan, XVII, 66.
86 Maverdi, el-Ahkam, s. 188.
87 Gazzfili, İhya', ııı, 273.
88 Muvatta', "Buy(ı"; 4; Abdurrezzak, VIII, 1 63; İbn Ehi Şeybe, ıv; 338, 365, 430; İbn
Hazın, el-Muhal/a, IX, 42; Beyhaki, es-Sunen, V, 328.
89 Yilfii, 1, 120; İbnu'l-İmild, 1, 38.
90 İbn Hazın, el-Muhal/a, VIII, 420.
91 İbn Şebbe, III, 1023.
92 İbn Şebbe, III, 1021; Muhibbuddin, er-Riyad, III, 47.
Ek 1 : Asr-ı Saidet'teki fiyatlar ___lll

- 1 İyi cins av köpeği = 800 dm;93 20 deve94

- 1 Bürde = 100-200 dm;95 100 dr96

- 1 Kaba izAr = 4-5 dm97

- 1 Elbise = 4-5 dm98

- 1 Mısri rida = e dm99

- 1 Adi gömlek = 4-10 dm100

- 1 Yağ tulumu = 1 dm 101

- 1 Tulum yağ = 1 dm 102

- 1 Müdy tahıl = 1 sa hurma103

Hz. Ali Dönemi

- 1 Pamuklu gömlek = 2-7 dm 104

- 1 Kaba izar = 4-5 dm 105

- 1 Gömlek + 1 izar + 1 rida = 1 dr106


• • • • •

93 İbn Hazın, el-Muhalld, X, 524.


94 Beyhaki, es-Sunen, VI, 7.
95 İbn Sa'd, 111, 58, 159.
96 Belazuri, Ensab, v, 3.
97 Fesevi, 111, 399; Taberiini, I, 30, 75; Hllim, 111, 96; Ebu Nuaym, ı, 60; İbn Asakir, 111, 13;
Zehebi, Tarih, s. 468.
98 Muhibbuddin, er-Riyad, 111, 44.
99 İbn Asllir, 111, 15; Muhibbuddin, er-Riyô.d, 111, 45.
100 İbn Asakir, 111, 15; Muhibbuddin, er-Riyô.d, 111, 45; İbn Manzur, Muhtasar, XXVlll ,
308.
101 İbn Manzur, Muhtasar, XXVIII, 309.
102 İbn Manzur, Muhtasar, XXVIII, 309.
103 Şibli, Bedruddin Ebu Abdillah Muhammed b. Abdillah, Mehasinu'l-vesail fi
ma'rifeti'l-evail (nşr. Muhammed Altfınci), Beyrut 1412/1992, s. 263.
104 İbn Ehi Şeybe, V, 169; İbn Sa'd, III, 29; İbn Hanbel, ez-Zuhd, il, 51; İbn Ebi'd-Dunya,
s. 326, 328, 329; Ebu Nuaym, I, 83; Gazzali, İhya', ıv. 290; Tabersi, 36, 37, 40, 41;
İbnu'l-Esir, el-Kamil, III, 400; Muhibbuddin, er-Riyad, III, 203, 2 1 1, 212, 220; a.mlf.,
Zehô.ir, s. 101, 108; İbn Manzur, Muhtasar, XVIll, 61, 62.
105 İbn Hanbel, ez-Zuhd, il, 48; a.mlf., Fezılil, l, 531; İbnu'l-Esir, el-Kamil, III, 401; a.mlf.,
Usdu'l-gılbe, ıv, 102; Muhibbuddin, er-Riyô.d, III, 212; İbn Manzfır, Muhtasar, XVIII, 60.
106 Tabersi, 40.
1 72 Sosyal Servet : İ slim'da Yönetim-Piyasa İ l işkisi

- 1 Kefen = 300 dm107


- 1 Alun işlemeli ipekli elbise = 4000 dm108
- 1 Torba hurma = 1 dm109
- 1 Pişirimlik et = 0,5 dm ııo veya 1 dm m
- 1 Deve = 140-200 dm; ıı2 500 dm;113 80 dr; 1000 dm ıı4
- 1 Deve (Yemen'de) = 200 drııs
- 1 İyi cins deve 20 deve116
=

- 1 Tavşan = 0,25 dm 117


- 1 Kılıç = 1000 dm;ııe 3000 dmıı9
- 1 Zırh = 2000 dm;120 4000 dm121
-1 Demir miğfer = 0,25 dr122
- Bir miktar keten ip � 1 dm 123

• • • • •

107 Ebu Nuaym, ı, 283.


108 İbn Ehi Şeybe, rv; 291 .
109 İbn Hanbel, ez-Zuhd, il, 51; a.mlf., Fezail, I, 546; İbnu'l-Esir, el-Kamil, III, 401;
Muhibbuddin, er-Riyad, III, 218-219; İbn Manzur, Muhtasar, XVIll, 64; İbn Kesir,
el-Bidıiye, VIll, 5.
1 10 İbn Ehi Şeybe, V, 140- 1 4 1 ; İbn Hanbel, ez-Zuhd, il, 48; a.mlf., Fezail, 1, 534;
Muhibbuddin, Zehıiir, s. 102.
111 Muhibbuddin, Zehıiir, s. 105.
1 12 Muttaki el-Hindi, III, 3 1 1 .
1 13 İbn Ehi Şeybe, VII, 534.
1 14 İbnu'I-Esir, el-Kamil, III, 210.
1 15 Mes'udi, il, 366.
1 16 Şa'rani, il, 14.
1 17 Belazuri, Ensab, ın, 44; Ebu Nuaym, ı, 319; Muhibbuddin, er-Riyad, III, 227; Yafıi, ı,
148.
1 18 Ebu'l-Ferec el-İsfahani, Mekatilu't-Talibiyyin (nşr. es-Seyyid Ahmed Sakar),
Beyrut, ts. (Daru'l-Ma'rife), s. 36; Taberani, I, 1 00; İbnu'l-Esir, el-Kamil, III, 391;
Muhibbuddin, er-Riyad, ın, 235; Yafıi, ı, 146.
1 19 Zehebi, Tarih, s. 503.
120 İbn Ebi'd-Dunya, s. 329.
121 Veld; il, 195.
122 Abdurrezzak, X, 237; İbn Ehi Şeybe, V, 475; Beyhaki, es-Sunen, VIll, 260; Muttaki
el-Hindi, V, 551 .
123 İbn Hanbel, Fezail, I , 531 .
Ek 2

Ölçü ve para birimleri

Berid : 12 millik ya da ( 12 x 1848 ) 22, 176 km'lik uzunluk ölçüsü


=

Cerib : 3600 zira2 (büyük Haşimiyye ziraı) veya 1366,0416 m2'lik alan ölçüsü
Dirhem : 2,975 gr'lık gümüş para ve 3,17 gr'lık ağırlık birimi
Dinar : 4,25 gramlık bir ağırlık ve bu ağırlıktaki altın para birimi
İrdeb : 52,08 kg buğday veya 66 litre su alan hacim ölçüsü
Kafiz : 26,04 kg buğday veya 33 litre su alan hacim ölçüsü
Kıntar : 8400 dinar değerindeki kıymet ölçüsü
Kırat : 0,2475 gr'lık gümüş para birimi
Kıst : 1,085 kg buğday veya 1,375 litre su alan hacim ölçüsü
Mil : 4000 zira (zira-ı murasele) veya (4000 x 46,2 ) 1848 m'lik uzunluk
=

ölçüsü
Miskal : 4,25 gramlık ağırlık birimi
Müd : 542,86 gr buğday ve 0,6875 litre su alan hacim ölçüsü
Müdy : 104, 16 kg buğday veya 132 litre su alan hacim ölçüsü
Sa : 2, 17 kg buğday veya 2, 75 litre su alan hacim ölçüsü
Ukıyye : 40 dirhemlik veya (40 x 2,975 ) 119 gr'lık bir ağırlık ve kıymet ölçüsü
=

Vafi : Ağırlık bakımından miskale eşdeğer gümüş para birimi


Vesk : 130,2 kg buğday veya 165 litre su alan hacim ölçüsü
Zira : Yaklaşık 50 cm'lik uzunluk ölçüsü1

• • • • •

1 Reyyis, M. Ziyauddin, el-Harac ve'n-nuzumu'l-maliyye, Kahire 1 977, s. 273 vd.


Ek 3

Sahabenin servetleri

Abbas b. Abdilmuttalib. cahiliye devrinde Beni Haşim'in en zengini idi.1


Kendisine Hz. Peygamber tarafından Medine'de ilci ev ikta edilmişti.2 Halife
Ömer şehid edildiği sıralarda, Medine'deki sahabilerin en çok köleye sahip
olanı idi.3 Her birinde 10.000 dirhemlik sermaye bulunan ticarete mezun
yirmi kölesi vardı.4 Gabe'de köleleri bulunduğuna dair rivayetten burada ara­
zisi olduğu da anlaşılmaktadır.5 Medine'ye üç mil mesafede yayılan bir koyun
sürüsü vardı.6 Hz. Peygamber'e gönderilen ilk Bahreyn vergi gelirinden yak­
laşık 40.000 dirhem almıştı.7 Kendisine Resfılullah tarafından hediye edilen
altın işlemeli ipekli elbiseyi 8000 dirheme satmıştı.8 Hz. Ömer döneminde
12.000 dirhem ata alıyordu. 9

• • • • •

1 İbn Asfiltlr, il, 1 14.


2 İbn Sa'd, rv, 20.
3 Buhari, "Fezfillu'l-ashab'; 8.
4 Serahsi, el-Mebsut, xxv; 3; İbn Asfildr, il, 1 19, 122; Zehebi, Siyer, il, 82-83; İbn Kesir,
el-Bidaye, III, 299; Heysemi, VII, 28.
5 İbn Asfildr, il, 199; Zehebi, Siyer, il, 95.
6 İbn Asakir, il, 200; Zehebi, Siyer, il, 95.
7 İbn Kesir, el-Bidaye, VI, 43; Kettani, il, 312. Bu gelirin toplamı 80.000 ya da 100.000
dirhem olup yaklaşık yarısının sadece ona verilmesi pek makul görünmemektedir.
8 İbn Manzur, Muhtasar, V, 312.
9 Ebu Yusuf, el-Harac, s. 46, 47; Beyhaki, es-Sunen, vı, 350; İbn Asfildr, il, 191; Zehebi,
Siyer, il, 94.
1 76 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim-Piyasa İlişkisi

Tebük ordusunun techizi için 8000 dirhem vermişti.10 Mescid-i Nebi'nin


genişletilebilmesi için mücavir arsasını bağışlamıştı. 11 Ölüm döşeğine düşün­
ce yetmiş köle azat etmişti. 12
Abdullah b. Abbas. Sevad ve diğer bölgelerde tarım arazileri vardı. ı3 Bu
arazilerinde köleleri vasıtası ile ziraat yapıyordu. ı4 (Medine veya Basra'da) bir
köşkü vardı.ıs Ubulle'de de her yıl yaklaşık 100.000 dirhem kıymetinde ürün
veren bir arazisi olduğu anlaşılmaktadır. ıs Kendisinden 100.000 dirhem borç
isteyen amcaoğlu Hüseyin b. Ali'ye altın, gümüş ve hayvan cinsinden tüm
mal varlığının yarısını gönderdiği, yetmediği takdirde kalanı da vermeye hazır
olduğunu bildirdiğine dair rivayetı7 serveti hususunda fikir vermektedir. Keza
20.000 dirhemlik borcunu ödemekte zorluğa düşerek kendisinden yardım
isteyen Ebu Eyyüb el-Ensari'ye iki farklı rivayete göre 40.000 dirhem nakit, 20
köle ve evindeki her şeyiıe veya 100 köle kıymetinde nakitı9 bağışlaması da
bu husustaki bir başka örnektir. Yine 3-5 dirhemlikleri varken 1000 dirheme
elbise alıp giyebildiği hususundaki bilgi de böyledir.20
Seleme el-Gulemiyye ile 10.000 dirhem mehir karşılığı evlenmişti.2ı Yeni
doğan oğluna teberrüken Abdullah ismini koyduğunu söyleyen bir adama
çocuğu için dadılık yapacak bir cariye ile bakım masraflarını karşılamak üzere
200 dinar bağışlamış, daha sonra yine yardımda bulunacağını vadetmişti.22
Muaviye'nin gönderdiği birçok hulle, altın-gümüş kap ve bir miktar miski
kendisine getiren h3.cibe bağışlamıştı.23
Abdullah b. Amir b. Kurayz.Mekke ile Basra arasındaki Nibbac'da,
Mekke-Medine yolu üzerindeki Cuhfe'de ve Mekke'ye Yemen cihetinden bir

• • • • •

10 Belazuri, Ensab, ııı, 14.


11 İbn Sa'd, rv; 22; Hakim, ııı, 332; Muhibbuddin, Zehılir, s. 204; İbn Asakir, il, 192;
Zehebi, Siyer, il, 96; Kettani, il, 165- 166.
12 İbn Sa'd, rv; 30; Belazuri, Ensab, III, 6; İbn Asakir, il, 200; Zehebi, Siyer, il, 95, 101.
13 Şeybani, el-İktisab, s. 37; İbn Manzur, Muhtasar, VII , 21.
14 İbn Manzur, Muhtasar, vır, 2 1 -22.
15 Razi, s. 67.
16 Ebu Ubeyd, s. 71; Stili, s. 221 .
17 İbşihi, I , 350.
18 Zehebi, Siyer, III, 352.
19 Belazuri, Ensab, ııı, 53.
20 Ebu Nuaym, I, 321; Razi, s. 67; Zehebi, Siyer, ııı, 355.
21 İbn Ebi Şeybe, III, 494.
22 İbşihi, I, 350.
23 İbşihi, I, 349.
Ek 3 : Sahabenin servetleri 1 77

günlük mesafedeki Nahle'de sulak arazilere sahipti.24 Basra, Meleke ve Tfüf'te


muhtelif tarım arazileri, bahçeleri ve kasırları,25 Dımaşk'ta ise bir evi vardı.26
Hz. Ömer döneminde Ubeydullah b. Ma'mer ile ortak olarak beytülmalden
köle sann almışlar, bedelini ödedikten sonra 80.000 dirhem de borçlanmışlar­
dı.zı Muaviye döneminde Arafat'ta bir arazisi vardı.28
Hz. Ali'ye karşı ordu hazırlayan Hz. Aişe, Talha ve Zubeyr'e 1.000.000
dirhem yanında 100 deve ve diğer bazı techizat yardımı yapmıştı.29 Civarın­
daki evleri satın alarak Basra Pazarı'nı genişletmişti.30 Arafat'ta hacıların su
ihtiyaçlarını karşılamaları için havuzlar, çölde kuyular kazdırmıştı.31 Mek­
ke'deki evlerini Muaviye'ye hibe etmişti.32 Halid b. Ukbe b. Ebi Muayt'ın
Basra'daki evini 70.000 veya 80.000 dirheme satın almış, ancak daha sonra
evi de bedelini de kendisine bağışlamıştı.33 Hz. Osman döneminde sadece
Hz. Ali'ye 23.000 dirhem olmak üzere Kureyş'in mensuplarına çeşitli hediyeler
göndermişti.34 Bir Kurban Bayramı'nda bedelini kendisinin ödeyeceğini bildi­
rerek dileyen herkesin pazara gidip birer koyun almasını söylemişti.35 Zevcesi
Umame bt. Hakem' den doğma oğlu için yedi gün boyunca biner sofra fülfızec36
ikram etti ve yedinci gün de akika37 kurbanı olarak 1000 koyun kestirdi.38 Bir
adamı sadece evine kadar kendisine eşlik ettiği için 1000 dinar ile ödüllendir­
mişti.39 Fakirlere yardımcı olur, köleler azat eder, çeşitli hayır işleri yapardı.40
• • • • •

24 Zubeyri, s. 148; İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 140; Yaiclıt, v; 255, 256, 277, 278; Bekri, ıv;
1292, 1304; İbn Manzur, Muhtasar, Xll, 285.
25 Ya'kı'.i.bi, Muşakele, s. 1 7.
26 Zehebi, Siyer, III, 18.
27 Ebu'l-Ferec el-İsfahilni, VII, 53-54; İbn Manzur, Muhtasar, XI, 202; XV. 368.
28 İbn Manzur, Muhtasar, Xll, 289.
29 Mes'udi, il, 366.
30 İbn Habib, el-Munammak, s. 150.
31 İbn Ebi Şeybe, VII, 1 19; İbn Hanbel, ez-Zuhd, i l, 122-123; İbn Habib, el-Munammak,
s. 1 50; İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 140; Gazzfili, İhya', il, 175; İbn Manzur, Muhtasar,
XII, 284, 287; Zehebi, Siyer, III, 19.
32 İbn Manzur, Muhtasar, XII, 289.
33 İbn Manzur, Muhtasar, Xll, 289. Gazzfili ise evin bedelini 90.000 olarak kaydetmek-
tedir, İhya', III, 310.
34 İbn Manzur, Muhtasar, XII, 287.
35 İbn Manzur, Muhtasar, XII, 285; Zehebi, Siyer, III, 19.
36 O dönemlerde zenginlik simgesi sayılacak kadar değerli bir çeşit ballı tatlı.
37 Çocuğun doğumunun ilk günlerinde bir şükran ifadesi olarak kesilen kurban.
38 Reşid, s. 1 1 1.
39 Gazzfili, İhya', III, 310. Hemen hemen aynısı Said b. As için de rivayet edilmektedir.
40 İbn Manzfu, Muhtasar, XII, 291 .
1 78 Sosyal Servet: İslim'da Yönetim- Piyasa İ l itkisi

Abdullah b. Amr b. As. Fustat'ta evi,41 Filistin'de Sebu' isimli mezraası,42


Askalan'da da babasının kendisine vakfettiği bir köyü vardı.43 Babasının
terikesinden hissesine Taif'teki Veht isimli bağ44 ve kıntarlarla Mısır altını
düşmüştü.45 300 develik bir ticaret kervanı vardı. Bunlardan 100 birıek devesi
kardeşlerine, 200 yük devesi ise misafirlerine ikram için tahsis edilmişti.46
7000 dinar ve 50.000 dirhem miras bırakmıştı.47

Abdullah b. Ca'fer b. Ebi Tiilib. Hz. Osman dönernirıde 60.000 dirheme


çorak bir arazi satın almış, sekiz parsele ayırıp işledikten sonra sadece ikisini
120.000'e Hz. Osman'a satmıştı.48 Vefat eden Zubeyr b. Avvam'daki 400.000
dirhemlik alacağına karşılık Gabe'deki arazisinden verilen dört parsellik arsa­
yı 600.000'e Muaviye'ye satmıştı.49 Alacağının 700.00050 veya 1.000.000 dirhem
olduğuna dair rivayetler de vardır.51 Hz. Peygamber'in, ticaretinin bereketli
olması için yaptığı duanın yardımı ile işlerinde daima kazançlı çıktığı rivayet
edilmektedir.52

Muaviye'nin verdiği yıllık 1.000.000 dirhem tutarındaki atanın tümünü


tasadduk ettiği gibi zaman zaman borçlandığı dahi olurdu. Yezid tarafından
2.000.000 dirheme çıkarılan atasının ilkini Medirıe'de bir ay içinde dağıtmış
ve sonra yirıe borçlanmıştı.53 1.000.000 dirhemlik54 ve 40.000 dinarlı.k55 iki
borcu Muaviye tarafından beytülmalden ödenmişti. Yirıe bir defasında ata
olarak 4.000.000 dirhem ve 700 siyah deve veren Yezid, her deveye zeytinyağı
yüklemesini emretmişti. Yeterli yağ bulamayan amil eksik kısmın bedelini öde­
mişti. Yolda develeri tasadduk ede ede giden Abdullah'ın yanında Medirıe'ye

• • • • •

41 Suy(ıti, Husn, I, 215.


42 İbn Zenceveyh, 1, 238.
43 İbn Manzur, Muhtasar, XIII, 206. Bu köy söz konusu mezraa olmalıdır.
44 İbn Hanbel, el-Mıısned, il, 1 76; Zehebi, Siyer, III, 89.
45 Zehebi, Siyer, III, 90.
46 İbn Sa'd, ıv. 12; Ebu Nuaym, ı, 291 .
47 Razi, s . 66.
48 İbn Şebbe, III, 1042; İbn Hazın, el-Muhallıl, VIII , 284-285; Zehebi, Siyer, III, 460.
49 Buhari, "Humus'; 13; Muhibbuddin, er-Riyad, ıv; 290; Zehebi, Siyer, I, 66.
50 İbn Hacer, Fethu'l-bll ri, Xll, 212.
51 İbn Asakir, 1, 44; Zehebi, Siyer, III, 460.
52 İbn Asakir, ı, 26.
53 İbn Asakir, ı, 19; İbşihi, ı, 347-348.
54 İbn Asa.kir, 1, 34-35.
55 İbn Asa.kir, I, 65. Bir başka yerde ise Muaviye tarafından kendisine 40.000 dinar bağış­
landığı söylenmektedir ki bu ikisi aynı şey olabilir; bk. İbn Asa.kir, 1, 47.
Ek 3: Sahabenin servetleri __lZ2

vardığında sadece otuz tanesi kalmıştı. 56 Abdurrahman b. Ziyad tarafından da


kendisine 1.000.000 dirhem verilmişti.57 Ubeydullah b. Kays'a 120.000 dirhem
bağışlamıştı.58 100.000 dirheme aşevi satın almıştı. 59 İhtiyaç sahibi sıtmalı bir
bedeviye 100.000 dinar yardımda bulunmuştu. 60 Bir haccında otuz köle azat
ederek her birine 1000 dirhem ve 1 deve bağışlarnıştı.61 Iraklı bir adama 13.000
dinar değerinde koyun sürüsü hediye etmişti.62 Hicaz fakihi İbn Ebi Ammar'ın
aşık olup satın almaya güç yetiremediği bir cariyeyi 40.000 dirheme almış,
güzel elbiseler ve takılarla süsleyip kendisine hediye etmiş, ayrıca 100.000 dir­
hem yardımda bulunmuştu.63 Mekke'den Medine'ye yolculuk yaparken yaka­
landıkları yağmurdan korunmak içirı çadırına sığındıkları bir bedeviye şükran
borcu olarak daha sonra 100.000 dirhem,64 diğer rivayetlere göre ise çobanları
ile beraber 1000 koyun ve Yenbu"daki su kaynağını65 yahut 2000 koyun ve 2000
dirıar66 bağışlamıştı. İbn Ezadmerd isimli dihkan67 bir işinin görülmesi için
Halife Ali nezdinde aracılık yapması karşılığında 40.000 dirhem hediye etmiş,
ancak o bunu geri çevirmişti.68 Bostan bekçiliği yapan bir kölenin yevmiyesi
olan üç çöreği aç bir köpeğe verdiğini görünce bedelini ödeyerek azat etmiş,
bostanı da satın alarak kendisine bağışlamıştı.69 Medineli bir adamın, hakkın ­
da duacı olınası için gönderdiği kızına 30.000 dirhem değerinde inci armağan
etmişti.70 Bir tacirden, Medirıe'ye ithal edip satamadığı şekerirı tümünü satın
alarak halka dağıttırmıştı. 71 İhtiyaç sahibi bir adama 5000 dinar vermişti. 72
Bineği öldüğü için yaya kalan bir hacıya iyi cirıs palanlı bir deve ve 1000 dirıarlık
• • • • •

56 İbn Habib, el-Munammak, s. 377-378; Belazuri, Ensab, IVB, 3.


57 Belazuri, Ensab, IVB, 6.
58 İbn Habib, el-Munammak, s. 377.
59 Serahsi, el-Mebsut, XXIV, 158.
60 İbn Asfildr, 1, 56.
61 İbşihi, I, 3 ı .
62 İbn Asfildr, I, 61.
63 İbn Asfildr, I, 57-58; Zehebi, Siyer, III, 461 .
64 İbşihi, I , 348.
65 İbn Asfildr, 1, 52.
66 Gazzfili, İhya', III, 309.
67 Sasaniler ve İslam devletlerinin idari teşkilatında köy reisi, şehir ve yöre beyi anlam­
larında kullanılagelen bir tabirdir; bk. Sümer, Faruk, "Dihkan� Türkiye Diyanet Vakfı
İsltim Ansiklopedisi, c. IX, İstanbul 1994, s. 289-290.
68 İbn Asfildr, 1, 45.
69 Gazzfili, İhya', ııı, 320; Turtlışi, s. 75; İbn Asakir, ı, 48-49; İbşihi, ı, 349.
70 İbn Asfildr, I, 63.
71 İbn Asfildr, 1, 55-56; Zehebi, Siyer, III, 461 .
7 2 İbn Asfildr, 1, 47.
180 Sosyal Servet: İslam 'da Yönetim- Piyasa İ lişkisi

kılıç hediye etmişti.73 Cömertliğini denemek üzere ihtiyaç sahibi muhayyel bir
yolcuya yardımcı olmasını isteyen birisine o anda yanında bulunan deveden
başka ipekli elbiseler, 4000 dinar ve çok değerli bir kılıç bağışlamıştı.74 Ken­
disini kardeşi Avn'ın oğlu olarak tanıtan Mand isimli bir kişiye 10.000 dirhem
takdim etmişti.75 Kendisini düğün yemeğine davet eden bir adama hediye
olarak 300 dinar ve eşine ödediği mehrin bedelini verrnişti.76 Semizlettiği hay­
vanını kendisine hediye eden bir adama ıo'u buğday, 5'i et ve giysi, 4'ü meyve
ve yemiş, 1 'i de dirhem yüklü 20 hamal göndermişti.77 Hamalların 20'si buğday,
lO'u zeytinyağı, 5'i elbise ve 1 'i de dirhem yüklü olmak üzere toplam 36 kişi
olduğu da rivayet edilmektedir.7e Semizlettiği tavuğu kesip pişirerek kendisine
ikram eden yaşlı bir kadına 5000 dirhem bağışlamıştı.79 Kendisini denemek
için adına 300 dinarlık sahte çek düzenleyen Abdullah b. Muti"e farkına var­
madan üç ayrı ödemede bulunmuş, daha sonra durumu bildirerek geri vermek
istediği 900 dinarı ona hediye etmişti.eo Mehir borcu olan 50 dinarı ödemesine
yardım etmesini isteyen bir Kureyşli'ye 400 dinar vermişti.eı Rüyasında kendi­
sine ipekli cübbe giydirdiğini şiirle dile getiren bir şaire 300 dinar değerindeki
altın işlemeli ipekli cübbesini hediye etmişti.ez
Abdullah b. Ehi Bekir es-Sıddik. Babasının hilafeti devrinde ölen
Abdullah'ın bıraktığı nakdi miras sadece yedi dinardı.e3 Susuz kaldığı bir
yolculuk esnasında kendisine su ikram eden dul bir kadına 30.000 dirhem
bağışlamıştı.e4 Evinin dört yönündeki kırkar haneye yardımlarda bulunur,
bayramlarda kurban eti ve giysi gönderirdi. Ayrıca her bayram 100 köle azat
ederdi.es Satın alıp hürriyetine kavuşturduğu bir cariyeye hediye olarak bir de
binek vermişti.86
• • • • •

73 İbn Habib, el-Munammak, s. 379; a.mlf., el-Muhabbar, s. 147; İbn Asakir, 1, 41; Zehebi,
Siyer, 111, 459.
74 İbn Manzur, Muhtasar, XXI, 109. Bu rivayet öncekine benzemektedir.
75 İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 89.
76 İbn Asfil<ir, I, 63.
77 İbşihi, I, 347.
78 İbn Asfil<ir, 1, 55.
79 İbn Habib, el-Munammak, s. 376; İbn Asakir, 1, 54; Zehebi, Siyer, III, 461 .
8 0 İbn Habib, el-Munammak, s . 374-376; a.mlf., el-Muhabbar, s. 148- 150.
81 İbn Habib, el-Munammak, s. 378.
82 İbn Asakir, 1, 42; Zehebi, Siyer, III, 459.
83 İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 75; Muhibbuddin, er-Riyô.d, 1, 265.
84 Turtuşi, s. 75; İbşihi, ı, 347.
85 Turtüşi, s. 76; İbşihi, 1, 347.
86 Turtüşi, s. 76.
Ek 3 : Sahaben i n servetleri ___.lfil

Abdullah b. Ehi Rebia (ö. 35/656). Cahiliye devrinde baharat ticaretin­


den büyük servet kazannuştı.87 Kureyş'in en zengini olup Yemen ile ticaret
yapardı.88 Kabe örtüsünü bir sene yalnız başına o, bir sene de bütün Kureyş
kabilesi temin ederdi.89 Yukarıda da geçtiği üzere Hz. Peygamber Huneyn
Savaşı öncesinde kendisinden 30.000 veya 40.000 dirhem borç almıştı. Her
türlü sanatı icra edebilen pek çok Habeşli kölesi vardı.90 Hz. Ömer devrinde
Medine'de bir tavlası olup atlarının yemini Yemen'deki arazisinden getirtir­
di.9ı Miras olarak 40.000 dinarlık nakit ve 50.000 dinarlık akarat bırakmıştı.92
Zubeyr b. Avvam'ın Gabe'deki arazisinden 1 parseli 100.000 dirheme satın
almıştı.93
Abdullah b. Mes'ôd. Cennetle müjdelenenlerdendir.94 Mekke devrinde
Utbe b. Ebi Muayt'ın koyunlarını güdüyordu.95 Öldüğünde mal varlığı 70.00096
veya 90.000 dirhem97 yahut 90.000 dinara ulaşmıştı.98 Bir rivayete göre ise
miras olarak 90.000 miskfil nakit, köleler, hayvanlar ve çeşitli eşyalar bırak­
mıştı. 99 Hz. Ömer döneminde 6000 dirhem ata alıyordu. 100 Ayrıca Hz. Osman
• • • • •

87 Ebu'l-Ferec el-İsfahani, ı, 65.


88 Ebu'l-Ferec el-İsfahani, 1, 64. Aşağıda zikredilecek diğer bazı sahabiler için de
'Kureyş'in en zengini idi' ifadesinin kullanıldığı görülecektir. Onların diğer zengin­
lerin ölümünden sonra bu vasfı kazandıklan düşünülebilir. Bu nedenle söz konusu
şahısların ölüm tarihleri verilecektir. Ayrıca zaman zaman kaynaklarda zenginliğin
hurmalık, köle vs. bakımından olduğuna dair kayıtlara da rastlanmaktadır. İlgili
örneklerde bu kayıtlar ihmal edilmiş olabilir. Yine her birinin bulunduğu şehirde
'Kureyş'in en zengin temsilcisi' olması da muhtemeldir. Bütün bunlardan öte söz
konusu ifadenin mübalağa sadedinde kullanılmış olması da ihtimal dfil:ıilindedir.
89 Ebu'l-Ferec el-İsfahani, I, 64.
90 Ebu'l-Ferec el-İsfahani, ı, 65.
9 1 Taberi, Tarih, ıv; 214.
92 Razi, s. 65.
93 İbn Sa'd, 111, 109; Buhari, "Humus'; 13; Yaicfıt, ıv; 182; Muhibbuddin, er-Riytid, ıv; 290;
Zehebi, Siyer, I, 66.
94 İbn Abdilber, il, 318; Zehebi, Şihabuddin Muhammed b. Ahmed, Ma'rifetu'l-kurrai'l­
kibarale't-tabakat ve'l-asar (nşr. Beşşar Avvad Ma'rlıfve dğr.), Beyrut 1404/1984, I, 34.
95 İbn Hanbel, el-Musned, 1, 379; Fesevi, il, 537; İbn Manzur, Muhtasar, xıv, 46; Zehebi,
Siyer, 1, 465.
96 İbn Ebi'd-Dunya, s. 342.
97 İbn Sa'd, 111, 1 60; Razi, s. 66; İbnu'l-Cevzi, Telbisu iblis, Dımaşk 1 948, s. 180; İbn
Manzur, Muhtasar, xıv, 45.
98 Diyarbekri, ıı, 258; Kenani, 111, 201 .
9 9 İbn Manzur, Muhtasar, xıv, 71; Zehebi, Tarih, s. 388; a.mlf., Siyer, I , 497; Kettani, 111,
201 .
100 İbn Sa'd, 111, 157.
182 Sosyal Servet: İslam 'da Yönetim-Piyasa İ l i şkisi

döneminde beytülmalde birikmiş 15.000, ıoı 20.000 veya 85.000 dirhem tuta­
nndaki iki senelik atası da ölümünden sonra ailesine ödenmişti.102 Hz. Osman
tarafından kendisine Nehreyn bölgesinden arazi ikta edilmişti. 103 Razan'da
(Sevad) da ekip biçtiği bir tarım arazisi104 ve Medine' de bir evi vardı. 105 Bir
rivayete göre arkadaşı Ebu Vail'i sahibi olduğu (?) köye kahya tayin etmiş,
kazancın üçte birini sadaka vermesini, üçte birini kendisine getirmesini, kala­
nı da yeni üretim için kullanmasını emretmişti. 106

Abdullah b. Ömer. Hz. Ömer döneminde 3000 dirhem ata alıyordu. 107
Hulefü-yı Raşidin ve Muaviye dönemlerinde kiraya verdiği ziraat arazileri var­
dı. 108 Mısır'daki Daru'l-Birke isimli arazisi bunlar arasında olmalıdır. 109 Vadi'l­
kura ve Hayber'deki kölelerinin fitresini ödediğine dair rivayetten buralarda
da ziraat arazileri olduğu sonucu çıkmaktadır. 110 Ancak muhtemelen daha
sonra Vadi'l-kura'daki arazisi ile Hz. Osman'ın Hayber'deki arazisini değiş­
miştir. ııı Ayrıca birisi mali işlerinden sorumlu112 olmak üzere ticaretle uğraşan
köleleri de vardı. 113 Kendisi de ticaret yapan Abdullah'ın Celüla Vak'ası'nda
40.000 dirhemlik ganimet malı satın alarak Medine'de sattığı ve sermayesi
kadar kazanç sağladığı yukarıda zikredilmişti. Eşi Safiyye'ye mehir olarak
10.000 dirhem ödemişti.114 500 dirhem değerinde ipekli elbise giydiği olurdu. 115
Bunlara karşılık, muhtemelen ömrünün sonlarına doğru sahip olduğu bütün
ev eşyalarının kıymeti 100 dirhemden ibaretti.116

• • • • •

1 0 1 İbn Sa d, III, 160; Belazuri, Futuh, s. 447; Zehebi, Siyer, ı, 498.


'

102 İbn Manzur, Muhtasar, xıv, 71.


103 Ebu Yusuf, el-Hartic, s. 67.
104 Şeybani, el-İktisab, s. 37; İbn Kudame el-Makdisi, el-Mugni, il, 720; Zehebi, Tarih,
s. 388; a.mlf., Siyer, 1, 497.
105 İbn Manzur, Muhtasar, xıv, 60.
106 İbn Manzur, Muhtasar, xıv, 64. Bu köyün Razan olması da muhtemeldir.
107 Ebu Yusuf, el-Hartic, s. 46.
108 İbn Hanbel, el-Musned, il, 6, 64; Hubeyşi, s. 15.
109 İbn Abdilhakem, s. 92; Suyfıti, Husn, 1, 214.
1 10 Muuatta', "Zekat'; 51; İbn Zem;eveyh, III, 1 257, 1 258; Beyhaki, es-Sunen, ıv, 161; ayrı-
ca bk. İbn Hanbel, el-Musned, I, 15.
l l l İbn Hazın, el-Muhal/ti, VIII , 340, 353.
1 12 İbn Hazın, el-Muhal/ti, VIII, 504.
l l3 Ali, Sfilih Ahmed, et-Tanzimtitu'l-ictimtiiyye ue'l-iktistidiyyeft'l-Basra, Bağdat 1953,
s. 243.
1 14 İbn Kuteybe, Uyun, ıv, 71; İbn Ebi'd-Dunya, s. 347.
1 15 İbn Sa'd, ıv, 172; Zehebi, Siyer, III, 212.
l l6 İbn Sa'd, ıv, 165; Zehebi, Siyer, III, 213.
Ek 3: Sahabenin servet leri 183

1000 köle azat, 1000 deve tasadduk117 ve Allah yolunda kullanılmak üzere
1000 at vakıf etmişti. ne Hürriyetine kavuşturduğu bir köleden kendisine kalan
30.000 dirhemlik mirasla yine köle satın alın[arak azat edil]mesini istemişti.U9
Babasının miras bıraktığı evden hissesine düşen kısmı vakfetmişti. 12° Kölesi
Nafi' için muhtelifrivayetlere göre 10.000 dirhem (ya da 1000 dinar),121 12.000122
veya 30.000123 dirhem verilmesine rağmen satmayıp azat etmişti. İki ayrı
mecliste 22.000 dinar124 ve 30.000 dirhem125 sadaka dağıtmıştı. Muaviye'nin
kendisine gönderdiği 100.000 dirhemle Ubeydullah b. Ma'mer'in hediye ettiği
60.000 dirhemi kısa süre içinde ihtiyaç sahiplerine bağışlamıştı.126 Bir arazisi­
ne karşılık aldığı 200 devenin yarısını, 127 Haccac'ın gönderdiği 10.000 dirhemi
(?),128 ve 4000'i Muaviye'den olmak üzere çeşitli kaynaklardan gelen toplam
10.000 dirhemi tasadduk etmişti.129 Toplam 60 hac ve 1000 umre yapmıştı. 130
Bir köleyi, çobanlığını yaptığı sürü ile beraber satın alıp azat etmiş ve koyun­
ları da kendisine bağışlamıştı. 131 İbn Siba"ın azatlısı Ata' dan 2000 dirhem borç
almış ve 200 dirhem ziyadesi ile ödemişti.132
Abdullah b. es-Sa'di.Bir mezraası, ikişer atı, katırı ve kölesi bulundu­
ğunu söyleyerek, yerine getirdiği devlet hizmeti karşılığında Halife Ömer'in

• • • • •

l l 7 Ebu Nuaym, ı, 296; Muhibbuddin, er-Riyad, il, 424; Zehebi, Siyer, 111, 218; Kettani, ı,
108.
1 18 İbn Ruşd, el-Beyan, XVIll, 458.
l l9 İbn Ebi Şeybe, VI, 283.
120 Buhari, "Vesaya'; 34.
121 İbn Hanbel, ez-Zuhd, il, 126; Ebu Nuaym, 1, 296; İbn Manzur, Muhtasar, XIll, 164;
Zehebi, Siyer, 111, 217.
122 İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 203.
123 İbn Hanbel, ez-Zuhd, il, 124; Ebu Nuaym, ı, 295; Gazzali, İhya', il, 176.
124 İbn Hanbel, ez-Zuhd, il, 123; Ebu Nuaym, 1, 296; İbn Manzur, Muhtasar, XIll, 164;
Zehebi, Siyer, 111, 218.
125 İbn Hanbel, ez-Zuhd, il, 124; Ebu Nuaym, 1, 295, 296; İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, 111,
343; İbn Manzur, Muhtasar, XIll, 164; Zehebi, Siyer, 111, 218; Heysemi, IX, 347.
126 Ebu Nuaym, ı, 296; Gazzfili, İhya', il, 174; Zehebi, Siyer, 111, 219.
127 İbn Hanbel, ez-Zuhd, il, 125; Ebu Nuaym, 1, 296.
128 İbn Asfildr, 1, 489.
129 Ebu Nuaym, ı, 296; Zehebi, Siyer, 111, 218.
130 İbn Ruşd, el-Beyan, XVIll, 458.
131 İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, 111, 341; İbn Manzur, Muhtasar, XIll, 162; Zehebi, Siyer, 111,
216; Heysemi, IX, 347.
132 İbn Sa'd, ıv; 169; Zehebi, Siyer, 111, 215. Borç akdi esnasında şart koşulmaması kaydı
ile geri ödemede verilen fazlalık faiz değil hediye olup cfilzdir.
1 84 Sosyal Servet: İ s l a m' d a Yöneti m - P iyasa İ li ş k i s i

ödediği 1000 dinar tutarındaki maaşı kabul etmek istememiş, ancak ısrarı
üzerine almak zorunda kalmıştı. 133 Köle ve at çoğul olarak da zikredilmiştir.134
Abdullah b. Zem'a. Zubeyr b. Avvam'ın Gabe'deki arazisinin 1 parselini
100.000 dirheme satın almıştı.135
Abdullah b. Zubeyr. Halife Ebu Bekir'den ikta olarak Medine'deki Sel'
isimli dağı almış ve üzerine iki köprü inşa etmişti.136 Mekke'de üç eve sahipti.
Bunlardan Daru'z-Zenc isimli olanında zenci köleleri barınırdı.137 Mekke'de­
ki Kuaykian isimli dağda da evleri, 138 Medine'ye 6-7 mil mesafedeki Zu'l­
Huleyfe' de pek çok malı139 ve farklı diller bilen 100 kölesi vardı. 140 Muaviye' den
her birinin boynunda 10.000 dirhemlik keseler asılı otuz köle almıştı. 141 Zaman
zaman 100.000 dirheme ulaşan caizeler aldığı da olurdu.142
Kabe'ye ipek örtü bürüyen ilk kişi idi. 143 Ömründe bir defa malının üçte
birini ihtiyaç sahiplerine dağıtmıştı.144 Kendisi ile konuşmamak üzere yaptığı
yemini bozan Hz. Aişe'ye, kefaret olarak dağıtması için on köle hediye etmiş­
ti. 145 Babasının Cemel Savaşı esnasında Hz. Ali'ye karşı savaşmayacağına dair
ettiği yemini bozması karşılığında kefaret olarak 20.000 dirhem ödeyeceğine
söz vermişti. 146 Kendisinden yardım isteyen bir adamın ihtiyacını giderdiği
gibi binek de hediye etmişti.147
Abdurrahman b. Avf {ö. 32/652). Cennetle müjdelenenlerdendir.148
Kureyş'in en zengini idi.149 Reşid b. Zubeyr'e göre miras bıraktığı 1.320.000
dinarlık servetten Bedir ehlinden hayatta kalan 100 kişiye vasiyet ettiği 400' er

• • • • •

133 Muhibbuddin, er-Riyad, il, 339.


134 İbn Hanbel, el-Musned, 1 , 40; Buhari, "Ahkam'; 17.
135 Buhari, "Humus'; 13; Muhibbuddin, er-Riydd, ıv, 290.
136 İbn Asfilcir, I, 403.
137 Ezraki, il, 254.
138 İbn Asfilcir, 1, 440.
139 İbn Asfilcir, I, 444.
140 Hfilcim, III, 549; Ebu Nuaym, I, 334; İbn Asfilcir, I, 457; Zehebi, Siyer, III, 368; Suy(ıti,
Tarih, s. 213; Kenani, ı, 281.
141 İbn Asfilcir, I, 439.
142 İbn Asfilcir, I, 404, 440; Zehebi, Siyer, III, 367.
143 Abdurrezzfilc, v; 89; İbn Asakir, I, 456; Zehebi, Siyer, III, 374; İbşihi, 1 , 31.
144 İbn Asfilcir, I, 468.
145 Buhari, "Menakıb'; 3.
146 Ebu Nuaym, ı, 9 1 .
147 İbn Asfilcir, I, 433.
148 Buhari, "Fezailu'l-ashab'; 5; Tinnizi, "Menakıb'; 25, 27.
149 İbn Abdilber, il, 397, 398; İbn Manzı1r, Muhtasar, xıv, 353.
Ek 3: Sahi.benin servetleri __lM

dinar150 çıkarılıp geri kalan 1.280.000 dinar on altı hisseye ayrılmış ve her
hissedara 80.000 dinar düşmüştü.ısı İbn Sa'd ve Muhibbuddin et-Taberi'nin
hesabına göre terikesinin toplamı 2.610.000 dinardı. 152 İbn Hacer el-Askalcini
ise terikeyi 3.200.000 dinar olarak hesaplamaktadır. 153 Bu ihtilaf terikenin
Tumadir bt. Esbağ adlı hanımının aldığı miras payından hareketle hesaplan­
masındankaynaklanmaktadır. Muhtelifrivayetlere göre bu hisse 1 :8,154 1 : 16, 155
1:24156 ya da 1 :32157 olup karşılığı 80.000 dirhem,158 83.000 (dirhem ?),159
100.000 dirhem, 160 320.000 (dirhem ?), 161 380.000 dirhem, 162 80.000 dinar, 163
84.000 dinar, 164 100.000 dinar165 veya 800.000 (?) dinardı. 166 Miras bıraktığı
altın külçeleri varisleri arasında baltalarla parçalanarak paylaştırılmıştı. 167
Terikesi arasında (ayrıca) 1 köşk, 100 at, 1000 deve ve 10.000168 koyun vardı. 169
• • • • •

150 Reşid, s. 205; İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, III, 484; İbn Manzur, Muhtasar, xıv; 361;
Zehebi, Tarih, s. 395; a.mlf., Siyer, 1, 90; İbn Kesir, el-Bidaye, VII, 164; İbn Hacer,
el-İsabe, II, 417; Diyarbekri, il, 257. Allah yolunda harcanmak üzere yapoğı vasiyetin
tutarının 50.000 dinara ulaştığı da kaydedilmektedir; bk. Razi, s. 64.
151 Reşid, s. 205. Bu rakam 100.000 olarak da verilmektedir; bk. Abdurrezzak, VI, 178.
152 İbn Sa'd, III, 136- 137; Muhibbuddin, er-Riytld, ıv; 3 15, 316.
153 İbn Hacer, Fethu'l-bari, XlX, 281.
154 Zehebi, Siyer, 1, 91; Deki, s. 12.
155 İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 104; Reşid, s. 205; Muhibbuddin, er-Riyad, ıv; 316;
Diyarbekri, il, 257.
156 İbn Ebi'd-Dunya, s. 346; İbn Abdilber, il, 396; Razi, s. 64; Muhibbuddin, er-Riytld, ıv;
316; Kenani, ıı, 259.
157 Ya'klıbi, et-Tarih, il, 75, 170; a.mlf., Muşake/,e, s. 14; Mes'udi, ıı, 342; İbn Abdilber, Il,
396; Reşid, s. 204; Razi, s. 64; Muhibbuddin, er-Riytld, ıv; 316; İbn Manzfır, Muhtasar,
v; 329; xıv; 362; İbn Kesir, el-Bidaye, VII, 1 64; İbn Hacer, Fethu'l-bari, XIX 281.
,

158 İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 104; Muhibbuddin, er-Riytld, ıv; 316.


159 İbn Abdilber, ıı, 396; Razi, s. 64; Kettani, ıı, 259.
160 Razi, s. 64; İbn Manzfır, Muhtasar, xıv; 362.
161 Zehebi, Siyer, 1, 91.
162 İbn Ebi'd-Dunya, s. 346.
163 İbn Sa'd, III, 136-137; Ya'klıbi, et-Tarih, II, 75, 170; Reşid, s. 205; Muhibbuddin,
er-Riytld, ıv; 315, 316.
164 Ya'kıibi, Muşake/,e, s. 14; Mes'udi, ıı, 342; Reşid, s. 204; Razi, s. 64.
165 Ya'kıibi, et-Tarih, II, 170; Razi, s. 64, dn. 4; İbn Hacer, Fethu'l-bari, XIX 281 .
,

166 Diyarbekri, ıı, 257.


167 Reşid, s. 204; İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, III, 485; İbn Manzur, Muhtasar, xıv; 362; Deki,
s. 12.
168 Bir başka rivayette ise '3000 koyun' şeklindedir; bk. Hfildm, III, 309; İbn Abdilber, Il ,
396; İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, III, 485; İbn Manzur, Muhtasar, xıv; 362; Zehebi, Siyer,
1, 92; İbn Kesir, el-Bidaye, VII, 164; Deki, s. 12.
169 Ya'kıibi, Muşake/,e, s. 14; Mes'udi, ıı, 342; Reşid, s. 204; Razi, s. 64.
186 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim-Piyasa İ l i şkisi

Hz. Osman devrinde Medine'nin Akik mevkiinde bir üzüm bağına sahipti. ı7o
Medine'ye 1 mil veya 3 fersah mesafedeki Curuf'ta yirmi deve ile sulayabil­
diği bir ekinliği olup buradan ailesinin yıllık ihtiyacını giderecek kadar ürün
alıyordu.ı7ı Hz. Osman'dan satın aldığı 2 at için 40.000 dirhem ödemişti.ı72
Bir hanımı na mehir olarak 30.000 dirhem vermişti. ı73 İki defa 3oı74 ve 80, ı15
hayatı boyunca ise 30.000 köle azat etmişti. ı76
Hz. Peygamber devrinde, ilkinde 4000 dirhem, ikincisinde 4000 dinar ve
üçüncüsünde 8000 dinar olmak üzere dört defa tüm mal varlığının yansını
tasadduk etmişti. ı77 Bir başka rivayete göre bunlar sırası ile 4000 dirhem, 40.000
dirhem ve 40.000 dinardır. ı78 Sonuncusu Hz. Osman'ın hilafeti döneminde
Benu'n-Nadir hurmalığındaki hissesinin sanşından elde ederek dağıttığı 40.000
dinar olabilir.ı79 Muhtemelen bunlardan zikredilmeyen dördüncüsü de Tebük
ordusunun techizi için bağışladığı 2oooı9o veya 8000 dirhem18ı olmalıdır. Yıne
Hz. Peygamber devrinde Mısır'dan gelen 100 deveyi Medine dullarının ihtiyaç­
larına sarfetmişti. ı82 Ticaret metfu yüklü 500ı83 veya 700ı84 veyahut 900 develik185
• • • • •

170 Şeybani, el-Hucce, il, 559; İbn Hazın, el-Muhallti, VIll, 386.
171 Hfil<im, III, 309; İbn Abdilber, il, 396; Reşid, s. 204; İbn Manzur, Muhtasar, xrv, 362;
Zehebi, Siyer, I, 92; Kettani, 111, 200.
172 Razi, s. 64.
173 İbn Ebi Şeybe, III, 494; İbn Sa'd, III, 126; İbn Ebi'd-Dunya, s. 347.
174 İbn Kuteybe, el-Maarif. s. 104; İbn Abdilber, il, 396; Muhibbuddin, er-Riytid, rv, 313;
İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, III, 481 .
1 7 5 Reşid, s . 204.
176 Hakim, III, 308; Ebu Nuaym, ı, 99; Muhibbuddin, er-Riyad, rv, 313; İbn Manzur,
Muhtasar, xrv, 359; Zehebi, Siyer, 1, 92; İbn Hacer, el-İsabe, il, 417; Kettani, 111, 200.
177 Şeybani, el-İktisab, s. 29; İbn Manzur, Muhtasar, xrv, 351.
178 İbn Sa'd, III, 132; Taberani, ı, 129; Ebu Nuaym, ı, 98, 99; İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, III,
483; Muhibbuddin, er-Riyad, rv, 3 1 1-312; İbn Manzur, Muhtasar, xrv, 351; Zehebi,
Siyer, 1, 80-81; İbn Kesir, el-Bidaye, VII, 163; İbn Hacer, el-İsabe, il, 416.
179 İbn Sa'd, 111, 132- 133; İbn Hanbel, el-Musned, VI, 104, 135; Hakim, III, 310-311; Ebu
Nuaym, 1, 99; Muhibbuddin, er-Riytid, rv, 311, 315; İbn Manzur, Muhtasar, xrv, 353,
357; Zehebi, Tarih, s. 393; a.mlf., Siyer, 1, 82, 85; a.mlf., el-İber, 1, 24; Yafii, 1, 120;
Diyarbekri, il, 257.
180 Heysemi, VII, 32.
181 Vakıdi, el-Megazi, III, 991; İbn Manzur, Muhtasar, I, 159, 164; xrv, 350.
182 Ebu Nuaym, ı, 99; İbn Manzur, Muhtasar, xrv, 353.
183 İbn Sa'd, III, 132.
184 İbn Hanbel, el-Musned, VI, 1 15; Taberani, 1, 129; Ebu Nuaym, 1, 98; İbnu'l-Cevzi,
Telbis, s. 181; İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, 111, 483; Muhibbuddin, er-Riyad, rv, 305; İbn
Manzur, Muhtasar, xrv, 347, 353; Zehebi, Tarih, s. 392; a.mlf., Siyer, 1, 76; İbn Kesir,
el-Bidaye, VII, 164.
185 Yafii, ı, 120; Diyarbekri, 11, 257.
Ek 3 : Sahabenin servetleri 187

bir Şam kervanını olduğu gibi bağışlamışn. Allah yolunda kullarulmak üzere
500 Arap an vakfenniş, 186 yine aynı amaçla 1000 at ve 50.000 dinar vasiyette
bulwınıuştu. 187 Bunlardan başka 500 veya 1500 deve tasadduk etmişti.188 Has­
talandığında tüm mal varlığının üçte biri olan 150.000 dinarı vasiyet etmiş,
iyileşince ihtiyaç sahiplerine bizzat dağıtmıştı.189 40.000 dinar veya 400.000 dir­
hem değerindeki bir bahçesini Hz. Peygamber'in hanımlarına vasiyet etmişti. 190
Ailesi gibi gördüğü Medine halkının üçte birine borç verir, üçte birinin borcunu
öder, diğer üçte birine ise sıla-i rahimde bulunurdu. 191
Ali b. Ehi Tfilib. Cennetle müjdelenenlerdendir. 192 Resfılullah devrinde
açlıktan kıvranırken sonraki dönemde sadece mallarının sadakası (zekat ya
da vakıf ?) 40.000 dinara ulaşmıştı. 193 İkinci rivayete göre şehid edildiğinde,
ailesi için köle almak üzere atasından ayırmış olduğu 600, 700 veya 800 dir­
hem dışında alnn-gümüş cinsinden hiç bir şey bırakmamıştı. 194 Nevevi ve
İbnu'l-Esir her iki rivayetin arasını bulmak için Hz. Ali'nin asla zekat verecek
kadar mal varlığı olmadığını, söz konusu 40.000 dinarla o zamana kadar
yapageldiği sadaka ve vakıflardan devşirilen mahsulün kıymetinin kastedildi-

• • • • •

186 İbn Sa'd, III, 132; Taberani, r, 129; Ebu Nuayın, r, 99; İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, III, 483;
Muhibbuddin, er-Riyad, rv; 3 1 1 , 3 12; İbn Manzur, Muhtasar, xrv; 351; Zehebi, Tarih,
s. 393; İbn Kesir, el-Bidaye, vır, 163; İbn Hacer, el-İsabe, II, 416; Diyarbekri, II, 257.
187 İbn Sa'd, III, 136; Reşid, s. 205; İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, III, 484; Muhibbuddin,
er-Riyad, rv; 312; İbn Manzur, Muhtasar, xrv; 361; Zehebi, Siyer, r, 90; Deki, s. 13.
188 İbn Sa'd, III, 132; Taberani, r, 129; Ebu Nuayın, ı, 98, 99; İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe,
III, 483; Muhibbuddin, er-Riyad, rv; 31 l; İbn Manzur, Muhtasar, xrv; 351; İbn Kesir,
el-Bidaye, vır, 163; İbn Hacer, el-İsabe, II, 416.
189 Muhibbuddin, er-Riyad, rv; 312.
190 Tirmizi, "Menfil<ıb'; 25; Hakim, III, 312; Muhibbuddin, er-Riyad, rv; 31 l; İbn Manzur,
Muhtasar, xrv; 356; Zehebi, Tarih, s. 394; a.mlf., Siyer, r, 85.
191 Muhibbuddin, er-Riyad, rv; 312; İbn Manzur, Muhtasar, xrv; 359; Zehebi, Siyer, 1, 88.
192 Buhari, "Fezailu'l-ashab'; 5; Tirmizi, "Menakıb'; 25, 27.
193 İbn Hanbel, el-Musned, I, 159; a.mlf., ez-Zuhd, II, 51; a.mlf., Fezail, r, 539, 550; Ebu
Nuayın, r, 86; Razi, s. 60; Muhibbuddin, er-Riyad, III, 208; İbn Manzur, Muhtasar,
XVIII, 15, 16; Zehebi, Tarih, s. 636; Heysemi, rx, 123.
194 İbn Ebi Şeybe, vı, 371; İbn Sa'd, III, 38, İbn Hanbel, el-Musned, r, 200; a.mlf., ez-Zuhd,
II, 51; a.mlf., Fezail, r, 548, 549; 39; Ya'kı'.'ıbi, et-Tarih, II, 213; Mes'udi, II, 426; Ebu'l­
Ferec el-İsfahani, s. 52; Ebu Nuayın, r, 65; İbn Ebi Ya' la, Ebu'l-Hüseyin Muhammed
b. Muhammed b. Hüseyin, Tabakatu'l-Hanabile (nşr. M. Hamid el-Fık1), Kahire
1371/ 1952, II, 228; İbnu'l-Esir, el-Kamil, III, 401; a.mlf., Usdu'l-gabe, rv; 102;
Nevevi, Ebu Zekeriyya Muhyiddin Yahya b. Şeref, Tehzibu'l-esma' ve'l-lugat (nşr. F.
Wüstenfeld), Beyrut, ts. (Daru'l-Kutubi'l-ilmiyye), 1/1, 346; İbn Manzfu, Muhtasar,
XVIII, 98; Zehebi, Tarih, s. 652.
___lllB Sosyal Servet: İslam 'da Yönet i m - Piyasa İ l i şk i s i

ğini ileri sürmektedir. ı95 Üçüncü rivayette de 250 dirhem, 1 kılıç ve 1 mushaf
miras bıraktığı bildirilmektedir.ı96 Nehcu'l-betaga'da ise ölüm döşeğindeyken
mal-mülk ve cariyeleri hakkında yaptığı vasiyet nakledilmektedir.ı97 Bundan
en az üç cariyesiı9e ve vakıf haline getirdiği bazı meyve bahçeleri olduğu
anlaşılmaktadır. Zubeyri'nin Hz. Ali'nin bıraktığı vakıfların idaresi hususunda
aile fertleri arasında çıkan bazı anlaşmazlıklara dair kaydettiği bilgilerı99 de
söz konusu sadakanın bir kısmının aile vakfı şeklinde değerlendirilmesinin
daha doğru olacağını göstermektedir. Meda.in Savaşı'nda ganimet olarak ele
geçirilen saray halısından hissesine düşen kısmı 20.000 dirheme satmıştı.200
Kendisine Hz. Peygamber tarafından dört, Ömer tarafından da biri Yenbu" da
olmak üzere muhtelif araziler ikta edilrnişti.20ı Hz. Osman Halife Ömer'in
kendisine ikta ettiği beş bahçeyi hediye olarak Hz. Ali'ye vermişti.202 Hz. Ömer
döneminde yıllık atası 5000 dirhemdi.203 Hilafeti döneminde 40.000 dirhemlik
borcunu ödemesi için yardım isteyen kardeşi Akil'e yakında çıkacak 4000 dir­
hemlik atasından başka şeyi olmadığını söylemişti.204 Bir defasında kendisine
elbise alacak 4 dirhemi olmadığı için kılıcını satmak istemişti.205
Hz. Ömer'in kendisine ikta ettiği Yenbu' beldesindeki arnzinin yanındaki
Abdurrahman b. Sa'd b. Zurare'ye ait parçayı da 30.000 dirheme satın alarak
üzerine kuyu kazdırmış, bol miktarda su fışkırınca olduğu gibi vakfetmiş­
ti. 206 Buna karşılık İbn Asfild.r tarafından Hz. Osman'ın şehid edildiği sırada
Yenbu"daki arazisine gittiği bildirilmektedir.207 Sadece kuyuyu yahut arazinin
bir kısmını vakfetmiş yahut diğer vakıfları gibi bunu da evlatlık vakıf yapmış
olması mümkündür. Yine Tabetla'daki (?) arazisini vakfetmişti.208 Kendisin­
den yardım dileyen bir bedeviye 1 elbise ve 100 dinar bağışlamıştı.209
• • • • •

195 İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, rv; 102; Nevevi, Tehzib, 1/1, 346; Kettani, il, 165.
196 Mes'udi, il, 426.
197 Şerif er-Radi, s. 379-380.
198 Gazzali'nin kaydettiğine göre dört zevcesi ve yirmi cariyesi vardı; bk. İhya', rv; 296.
199 Zubeyri, s. 46, 60, 61.
200 İbn Hubeyş, il, 267; İbnu'l-Cevzi, Menakıb, s. l l l.
201 Belazuri, Futith, s. 27-28; Ya'kı'.'ıbi, Muşakele, s. 15; Gazzali, İhya', il, 180; Yakı'.'ıt, v, 150.
202 Gazzali, İhya', il, 180.
203 Razi, s. 55.
204 İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, rv; 65.
205 İbn Manzur, Muhtasar, XVIll, 60.
206 İbn Hanbel, Fezail, III, 209; Razi, s. 60-62; Muhibbuddin, er-Riyad, III, 209; a.mlf.,
Zehclir, s. 103; ayrıca bk. Şafii, el- Umm, III, 279; Yakı'.'ıt, V, 150.
207 İbn Asakir, III, 364.
208 İbn Ehi Şeybe, rv; 350.
209 Turtılşi, s. 76-77.
Ek 3 : Sahabenin servetleri 189

Amr b. As. Taif'te 10.000.000 dirhem değerindeki Veht isimli bağı miras
bırakmıştı.210 Bu bağa her birine 1 dirhem ödediği211 1.000.000 tevek dikmiş­
ti.212 Burasını sulamakta kullandığı suyun ihtiyaç fazlası kısmı için 30.000
dirhem teklif edilmişse de satmamıştı.213 Sadece Mısır'daki day'asının yıllık
geliri 100.000 dinara ulaşmıştı.214 Filistin'deki Sebu' köyü onundu.215 Fustat'ta
merkez camiine komşu bir kasrı vardı.216 Ayrıca Dımaşk'ta dört, Mısır'da da
muhtelif evleri vardı.217 İçi para dolu bir sandık miras bırakmıştı.218 Terikesi
arasında Veht'ten başka 325.000 dinar ve 2.500.000 dirhem nakit yanında
yıllık 100.000 veya 200.000 dinar gelir getiren akaratı vardı.219 300.000 dinarlık
külçe altın, 200.000 dinarlık züyuf para, 25.000 dinar ve 2.500.000 dirhem
nakit miras bıraktığı,220 terikesinin pek çok mal, köle ve akar yanında yetmiş
deve boynu dolusu altından221 veya 300.000 dinardan222 oluştuğu da rivayetler
arasındadır. Filistin-Askalan'daki köyünü oğlu Abdullah'a vakfetmişti.223 Bir
defasında otuz köle azat etmişti.224
Amr b. Hureys el-Kureşi. Başını okşayarak ticaretinin bereketli olması
için duada bulunan225 Hz. Peygamber ona Medine' de bir evlik yer vermişti.226
Kufe Mescidi'nin yanında daha sonraları iş hanı olarak kullanılacak kadar
büyük bir bina yaptırmıştı.227 Nihavend ganimetinden iki kap dolusu mücev-
• • • • •

210 İbn Hanbel, el-Musned, il, 176; Ya'kCıbi, Muşakele, s. 16; Mes'udi, III, 32; Razi, s. 66;
YakCıt, V, 386.
2 l l Razi, s. 66; YakCıt, v; 386; İbn Manzur, Muhtasar, XIX, 251; Zehebi, Siyer, III, 74.
2 1 2 Ya'kCıbi, Muşakele, s. 16; Reşid, s. 206; YakCıt, v; 386; İbn Manzur, Muhtasar, XIX, 251;
Zehebi, Siyer, III, 74. Bu rakam 10.000 olarak da kaydedilmektedir; bk. Razi, s. 66.
213 Yahya b. Adem, s. 105; Ebu Ubeyd, s. 276-277; İbn Zenceveyh, Il, 672.
214 Reşid, s. 206.
2 1 5 Bekri, III, 717.
216 İbn Abdilhakem, s. 97; Ya'kCıbi, Muşakele, s. 16; Razi, s. 66; Zehebi, Siyer, III, 77.
2 1 7 İbn Manzur, Muhtasar, XIX, 232; İbn Tağriberdi, l, 62; Kettani, Ill, 202.
218 Yafii, l, 153.
219 Mes'udi, III, 32; Razi, s. 66.
220 Reşid, s. 205.
221 Zehebi, Siyer, Ill, 77; ayrıca bk. a.e., III, 74-75.
222 Ya'kCıbi, Muşakele, s. 16.
223 İbn Manzur, Muhtasar, XIII, 206.
224 İbn Manzur, Muhtasar, XIX, 251; İbn Tağriberdi, l, 64.
225 Nevevi, Tehzib, l/2, 26; Zehebi, Siyer, III, 419; Kettani, Il, 203.
226 Ebu Davfrd, "Harac ve imare'; 34; İbn Abdilber, il, 5 15; Zehebi, Siyer, III, 419; İbn
Hacer, el-İsabe, II, 531 .
227 İbn Sa'd, VI, 23; İbn Abdilber, il, 5 15; Nevevi, Tehzib, l/2, 26; Fasi, Ebu't-Tayyib
Takıyyuddin Muhammed b. Ahmed, el-Ikdu's-seminfi ttirihi'l-beledi'l-emin (nşr. M.
Hamid el-Fıki ve dğr.), Kahire 1378-88/1958-69, VI, 368; Suy(ıti, el-Vesait, s. 1 29.
---12Q. Sosyal Servet: İ s lam 'da Yönetim- Piyasa İ l i şk i s i

heratı 2.000.000 dirheme satın alarak Rum diyarında 4.000.000 dirheme


saunıştı. Artık o tarihten sonra yaşantısını Kfıfe'nin en zengini olarak sürdür­
müştü.228 Hz. Ali devrinde 4000 dirheme altın süslemeli ipekli bir elbise satın
almış ve üzerindeki altını ayırarak 20.000 dirhem elde eunişti.229 Kızını aldığı
Adi b. Hatim'e çeyiz hazırlığında kullanması için 10.000 dirhem göndermişti.230
Ebô Bekir es-Sıddik. Cennetle müjdelenenlerdendir.231 Müslüman
olduğunda 40.000 dirhemi vardı. Allah yolunda harcamaktan, hicret ettiğinde
sadece 5000 dirhemi kalmıştı. 232 Kendisine Resulullah tarafından Medine' den
bir arazi ikta233 ve Hayber' den yıllık 100 vesk hurma tahsis234 edilmişti. Hil3.feti
süresince 2500 veya 3000 dirhem aylık almıştı.235 Gabe'de ı hurmalık,236 ı
köle, 1 bahçe, 1 süt yahut dolap devesi, 1 süt kabı ve 5 dirhem değerindeki
kadife örtüden başka miras bırakmamıştı.237 Medine'nin kenar semtlerinden
Sunh'ta ve şehir merkezinde birer evi vardı.238
Mekke'de Müslüman oldukları için işkence gören üç cariye ve dört köleyi
satın alarak azat eunişti.239 Tebük ordusunun techizi için bütün nakdi varlığı
olan 4000 dirhemi bağışlamıştı.240 Halife olduğunda bütün nakdi servetini
beytülmfile bağışlamıştı.241

• • • • •

228 Taberi, Tarih, rv; 1 17; İbn Hubeyş, il, 328; İbnu'l-Esir, el-Kamil, 111, 16; Nevevi, Tehzib,
1/2, 26; Zehebi, Tarih, s. 227; İbn Kesir, el-Bidaye, VII, 1 12.
229 İbn Ehi Şeybe, rv; 291; İbn Hazın, el-Muhall/J, VIll, 501.
230 İbn Ehi Şeybe, III, 494; Fasi, vı, 369.
231 Buhari, "Fezailu'l-ashab� 5; TirQlİzi, "Menfilub'; 25, 27.
232 İbn Ehi Şeybe, vıı, 12, 337; İbn Sa'd, III, 1 72; Belazuri, Ensab, I, 261; Ebu Nuaym, il,
56; İbn Asakir, III, 189; Muhibbuddin, er-Riyad, I, 132; İbn Manzur, Muhtasar, XIll,
49, 50; Kutubi, 1, 481-482.
233 Ebu Yusuf, el-Harac, s. 67; İbn Hanbel, Fezail, ı, 334; Belazuri, Futuh, s. 31; İbn
Manzur, Muhtasar, XIII, 63.
234 İbn Manzur, Muhtasar, Xlll, 37.
235 İbn Manzur, Muhtasar, Xlll, 103; Kutubi, 1, 489.
236 Muvatta' (Şeyban! rivayeti), "BuyCı'", 808; Şeyban!, el-Hucce, III, 95.
237 Ebu Ubeyd, s. 248; İbn Ehi Şeybe, rv; 466; İbn Sa'd, III, 192- 193; İbn Hanbel, ez-Zuhd,
il, 1 5, 16; İbn Zenceveyh, il, 598-599, 600; İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 75; Taberani,
ı, 60; İbnu'l-Cevzi, Menakıb, s. 56; Muhibbuddin, er-Riyad, ı, 201; İbn Manzur,
Muhtasar, XIII, 124; Heysem!, v; 231; Muttaki el-Hindi, Xll, 535.
238 İbn Manzur, Muhtasar, XIll, 103-104.
239 Taberani, ı, 337; Ebu Nuaym, il, 148; İbn Asa.kir, III, 189; İbn Manzur, Muhtasar, XIll,
49; Heysemi, IX, 50.
240 Vfiludi, el-Megazi, III, 991; B elazuri, Ensab, I, 368; İbn Manzı1r, Muhtasar, ı, 163.
241 İbn ManzCır, Muhtasar, XIll, 102.
Ek 3 : Sahabenin servetleri ___l2l

Ebu Hureyre. Hz. Peygamber devrinde ashab-ı suffe242 arasında


yer alırken, öldüğünde 1000 dinar ve 65.000 dirhem bırakmıştı.243 Hz.
Ömer döneminde Bahreyn amili iken en az üçer tane köle ve atı vardı.244
Bahreyn'den dönerken yanında getirdiği 10.000, 12.000 veya 20.000 dirhem­
lik mal varlığının bir kısmına Hz. Ömer tarafından el konmuştu.245 Sevad' da
tarım arazisi,246 Medine'nin Mekke cihetindeki Beyda' mevkiinin ilerisinde
mezraaları vardı.247
Üç veya daha fazla sayıda köle azat etmişti.248 Medine'ye Mekke cihe­
tinden 6-7 mil mesafede olan Zu'l-Huleyfe'deki evini azatlı kölelerine bağış­
lamıştı.249
Ebu Mes'ud Ukbe b. Amr el-Ensari. Hz. Peygamber devrinde iki-üç
avuç hurma için pazarda hamallık yaparken daha sonra 100.000 dirhemi
olmuştu.25° Kufe'de bir evi vardı.251
Ebu Rafi' (İbrahim, Eslem, Salih?). Sahabenin zenginlerinden­
di.252 Sahip olduğu 40.000 dirhemin tümünü tasadduk etmek istemiş ancak
Reslılullah buna izin vermemişti.253 Fustat'ta merkez camiinin yanında bir
arazisi vardı.254 İki odalı bir evini Sa'd b. Ebi Vakkas'a 4000 dirhem255 ya da
400 miskfile satmıştı.256 Terikesi arasındaki bir arazi Hz. Ali döneminde 80.000
• • • • •

242 Hz. Peygamber devrinde içine düştükleri yoksulluk yüzünden Mescid-i Nebi'nin
sofasını mesken tutup temel ihtiyaçlanru genellikle sadaka ve zekat gibi yardımlarla
karşılayabilen bir grup.
243 Razi, s. 67.
244 Abdurrezzak, XI, 323; İbn Sa'd, ıv; 335; İbn Abdilhakem, s. 148-149; Belazuri, Futılh,
s. 93; Kudame, s. 280; İbn Manzur, Muhtasar, XXIX, 202-203; Zehebi, Siyer, Il, 612;
İbn Kesir, el-Bidltye, VIII, 1 13.
245 Bk. Müsadere ile ilgili kısım.
246 Şeybani, el-İktisab, s. 37.
247 Bekri, ıv; 1331. Metinde mezraa kelimesi çoğul olup en az üç tane demektir.
248 İbn Sa'd, ıv; 326; İbn Hanbel, el-Musned, Il, 286; a.mlf., ez-Zuhd, Il, 99; Buhari, "Itk';
7; Ebu Nuaym, ı, 379, 384; Zehebi, Siyer, II, 586, 590, 622.
249 İbn Sa'd, ıv; 340; Zehebi, Siyer, Il, 586, 626.
250 Buhari, "Zekat'; 10; "İcare'; 13; "Tefsiru Berae'; 146; İbn Mace, "Zühd'; 12; Nesai,
"Zekat'; 49; Razi, s. 62.
251 Hatib el-Bağdadi, 1, 158; İbn Manzur, Muhtasar, XVII, 103.
252 İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, VI, 106.
253 Ebu Nuaym, ı, 184.
254 İbn Abdilhakem, s. 100; Suylıti, Husn, 1, 245.
255 Buhari, "Şuf'a'; 2; "Hiyel'; 14; Taberani, ı, 328.
256 Buhari, "Hiyel� 14, 15.
---122_ Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- Piyasa İ l i ş k i s i

dirheme, 257 bir başka rivayete göre ise Hz. Ömer devrinde 8000 dinar veya
800.000 dirheme (?) satılmıştı.258
Ebu Ubeyde Amir b. Abdillah b. Cerrilı. Cennetle müjdelenenlerden259
ve sahabenin zahidlerindendir. Halife Ömer Şam'a gittiğinde yaşantısını
denetlemek için evini ziyaret etmiş, ancak gördüğü sadelik karşısında duy­
gulanarak "Sen hariç dünya hepimizi değiştirdi ey Ebfı Ubeyde!" diye iltifatta
bulunmuştu.260 Bununla beraber bir rivayette pek çok köle, hayvan ve atı
olduğu için kendi kendisini kınadığı kaydedilmektedir.261 Hz. Ömer'in deneti­
minden önceki devrede bunları tasadduk etmiş olması mümkündür.
Ebu Zer Cundeb b. Cunade el-Gdıiri. Cennetle müjdelenenlerdendir. 262
Hz. Osman devrinde yaşanan refah patlamasının bir yansıması olarak çoğalan
servet terakümüne karşı verdiği mücadele ile tanınmıştır. Bununla beraber
onun da Rebeze'de bir evi, bir davar sürüsü263 veya kırk sağmal keçi264 ya da
koyunu,265 yarısını cihadda kullandığı otuz atı,266 en az üç kırmızı (yani iyi
cins) devesi, bir çobanı ve hizmetçileri267 ya da hizmetini sürdüren bir azatlı
cariyesi,268 iki bürdesi269 veya bir yedek elbisesi vardı.270 Şam' da bulunduğu
• • • • •

257 Abdurrezzak, rv, 67; Sehnun, I, 250; İbn Zenceveyh, III, 991; İbn Hazın, el-Muhatta,
v. 208.
258 Ebu Yusuf, el-Harac, s. 67. Bu eserin şerhinde ise 800.000 yerine 8000 dirhem olarak
kaydedilmektedir; bk. Rahbi, Abdulaziz b. Muhammed, Fıkhu'l-mulUk ve mifttlh u'r­
ritac (nşr. Ahmed Ubeyd el-Kebisi), Bağdat 1973, 1, 423.
259 Buhari, "Fezailu'l-ashab'; 5; Tirmizi, "Menakıb'; 25, 27.
260 İbn Abdilber, rv, 121; Gazzali, İhya', III, 260; İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, VI, 206; İbn
Manzur, Muhtasar, XI, 271; Zehebi, Siyer, 1, 16- 17.
261 İbn Hanbel, el-Musned, 1, 196; Muhibbuddin, er-Riyad, rv, 353-354; İbn Manzur,
Muhtasar, XI, 271; Zehebi, Siyer, 1, 13; Heysemi, X, 253.
262 İbn Manzur, Muhtasar, xxv; 219; Heysemi, IX, 307, 330.
263 İbn Ehi Şeybe, VII, 125; İbn Hanbel, ez-Zuhd, il, 78-79; Ebu Nuayrn, 1, 161, 163; İbn
Manzur, Muhtasar, XXVIll, 298, 304, 307, 308; Heysemi, IX, 331.
264 İbn Sa'd, rv, 235; İbn Zenceveyh, III, 1 1 29; İbn Manzur, Muhtasar, XXVIll, 307.
265 Ebu Nuayrn, 1, 161; Heysemi, IX, 331.
266 İbn Manzur, Muhtasar, XXVIll, 307, 308; Zehebi, Tarih, s. 413; a.mlf., Siyer, il, 74.
267 İbn Sa'd, rv, 234, 235, 237; İbn Hanbel, el-Musned, il, 77; Ebu Nuayrn, 1, 163; İbnu'l-
Esir, el-Kamil, III, 1 1 5; İbn Manzur, Muhtasar, XXVIll, 303, 304, 305, 307, 308; Zehebi,
Siyer, il, 72; Heysemi, IX, 331.
268 İbn Ehi Şeybe, VII, 125; İbn Sa'd, rv, 235; Ebu Nuayrn, 1, 161; İbn Manzur, Muhtasar,
XXVIll, 307, 308; Heysemi, IX, 331.
269 İbn Sa'd, rv, 235; İbn Manzur, Muhtasar, XXVIll, 304.
270 İbn Hanbel, el-Musned, il, 77; Ebu Nuayrn, 1, 163; İbn Manzur, Muhtasar, XXVIll,
308; Heysem!, IX, 331.
Ek 3 : Sahabenin servetleri 193

sırada ev eşyası birer yaygı, kazan, sofra, zeytinya� tulumu ve un çuvalından


ibaretti.271 Yıllık atası 400 dinar veya 4000 dirhemdi.272 Bir yıllık erzak ihtiya­
cını karşıladıktan sonra atasından arta kalanla fels {bakır para) satın alırdı.273
Fustat'ta merkez camiinin yanında Daru'l-Umud adlı bir arazisi vardı.274 Miras
olarak üç veya dört merkep, bir keçi sürüsü ve binek develeri bırakmıştı. Evin­
deki eşyaların değeri ise sadece iki dirhem civarında idi.275
Şam valisi Muaviye'nin gönderdiği 1000 dinarı derhal tasadduk etmişti.276
Habib b. Mesleme'nin, ihtiyaçlarını gidermesi için göndermiş olduğu 300
dinarı kabul etmemişti.277 Birisi ResUlullah'ın hediyesi olmak üzere iki köle­
sini azat etmişti.278
Enes b. Mfilik. Sahabenin mala karşı en hırslı olanı idi.279 Hz. Peygamber'in
kendisi için yaptığı bereket duası vesilesi ile ensarın en zenginleri arasına gir­
mişti.280 Birisi yılda iki defa ürün veren müteaddit tarım arazileri ve bunlardan
sorumlu bir kahyası vardı.281 Zaviye'de bir köşke sahipti.282 Medine'deki bir
evini vakfetmişti.283 Hanımlarından birine mehir olarak4000 dirhem ödemişti.284
Bahreyn'den tahsil ettiği 4000 dirhemlik {?) zekat geliri Halife Ömer tarafından
kendisine bağışlanmıştı.285 Çok güzel yemek yapan aşçı bir kölesi vardı.286
• • • • •

271 İbn Manzur, Muhtasar, XXVIll, 307.


272 İbn Manzur, Muhtasar, XXVIll, 306, 307, 308; Şibli, Mehtisin, s. 275; Diyarbekri, il,
258.
273 İbn Sa'd, ıv, 236; İbn Hanbel, el-Musned, V, 156, 1 75-176; İbn Manzur, Muhtasar,
XXVIll, 306; Zehebi, Tarih, s. 413; a.mlf., Siyer, il, 73.
274 İbn Abdilhakem, s. 109; İbn Manzur, Muhtasar, XXVIll, 277; Heysemi, ıX:, 332;
Suylitİ, Husn, 1, 245.
275 İbn Sa'd, ıv, 231; Zehebi, Siyer, il, 57.
276 İbn Manzur, Muhtasar, XXVIll, 300.
277 İbn Ehi Şeybe, VII, 125; İbn Hanbel, ez-Zuhd, il, 78-79; Ebu Nuaym, 1, 161; İbn
Manzur, Muhtasar, XXVIll, 307; Heysemi, IX, 331.
278 İbn Manzur, Muhtasar, XXVIll, 290, 311.
279 İbn Sa'd, VII, 18.
280 İbn Sa'd, VII, 19; Buhari, "Savın'; 61; "Daavat'; 26; Muslim, "Fezailu's-sahabe'; 141-
143; İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 134; Zehebi, Siyer, III, 398, 399; Hafaci, Şihabuddin
Ebu'l-AbbasAhmed b. Muhammed b. Ömer, Nesimu'r-riyiidjişerhi Şifiii'l-Kiidi İyiid,
Beyrut, ts. (Daru't-Turasi'l-Arabi), ı, 326.
281 Tirmizi, "Menfilcıb'; 45; Taberani, 1, 248; İbn Manzur, Muhtasar, V, 68, 72; Zehebi,
Siyer, III, 399, 400; Hafaci, ı, 326; Kenani, il, 277.
282 İbn Ehi Şeybe, VI, 528; Hafaci, !, 326.
283 Buhari, "Vesaya'; 34.
284 İbn Ebi'd-Dunya, s. 347.
285 İbn Manzur, Muhtasar, V, 74; Zehebi, Siyer, III, 401 .
286 Buhan, "Et'ime� 7 , 26; "Rikfil<'; 17.
194 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

Eş'as b. Kays. Müslüman olmadan önce düştüğü bir esaretten 3000 deve
fidye vererek kurtulmuştu.287 Hilafeti devrinde Hz. Ebu Bekir'in kız kardeşi
Ümmü Ferve ile evlenirken verdiği düğün yemeği için deve, sığır ve davar
cinsinden 1000 baş hayvan kesilmişti.288 Kufe'de bir evi vardı.289 Bozduğu
bir yemin için 15.000 veya 30.000 (dirhem) kefaret vermişti.290 Bir defasında
namaz kıldığı mescide gelen bütün cemaate içinde 500'er dirhem bulunan
birer para kesesi ve birer kat elbise (hulle) ile birer çift ayakkabı dağıtmıştı.29ı
Finiz ed-Deylemi. Burnunu kırdığı bir genci kısastan vazgeçtiği için bir
at, bir kılıç ve 30.000 dirhem ile ödüllendirmişti.292
Fedüe b. Ubeyd el-Ensari. Çiftçilik yapan Fedale'nin terikesi 400.000
dinardı.293
Habbab b. Eret. Hz. Peygamber devrinde tek bir dirhemi bile yokken
ömrünün sonuna doğru evindeki kasada 40.000294veya 80.000 dirhemi vardı. 295
Razi'nin rivayetine göre ise 50.000 dirhem nakit yanında bir arazi ve akarat
miras bırakmıştı. Bu arazisi de lrak'ta olup kendisine Hz. Osman tarafından
ikta edilmişti. 296
Haklın b. Hizam (ö. 54/674). Kendisine ResU!ullah tarafından Huneyn
ganimetinden 200 veya 300 deve verilmişti.297 Ticaretle uğraşan köleleri
vardı.298 Yemen ve Şam ile ticaret yaparak büyük kazançlar elde ederdi.299
Medine'de bir kasrı vardı.300 Öldüğünde Kureyş'in en zengini idi.301 Terikesi
3000 dinar ve 50.000 dirheme ulaşmıştı.302
• • • • •

287 İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 145, 242.


200 Kettani, III, 184.
289 İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, ı, 1 18; İbn Manzur, Muhtasar, ıv; 415.
290 Zehebi, Siyer, il, 41.
291 Taberani, 1, 237; Gazzfili, İhya', III, 3 1 1; İbn Manzur, Muhtasar, ıv; 416; Zehebi, Siyer,
il, 41 -42; Heysemi, IX, 415; İbn Hacer, el-İsabe, 1, 5 1 .
292 İbn Manzur, Muhtasar, XX, 344.
293 Razi, s. 66.
294 İbn Sa'd, III, 166; Tinnizi, "Cenaiz'; 3; Belazuri, Ensab, ı, 178; Ebu Nuaym, I, 144-145;
Razi, s. 62; Zehebi, Tarih, s. 563.
295 Ebu Nuaym, ı, 145.
296 Ebu YCısuf, el-Harac, s. 67; Razi, s. 66.
297 Viikıdi, el-Megazi, III, 945; İbn Hişam, ıv; 493; Taberani, ı, 1 86; İbn Manzur, Muhtasar,
VII, 237; Zehebi, Siyer, III, 45.
298 Ali, et-Tanzimat, s. 243.
299 İbn Manzur, Muhtasar, VII, 235; Zehebi, Siyer, III, 44, 47.
300 İbn Abdilber, ı, 320; Razi, s. 65.
301 Abdurrezzilk, XI, 103; Taberani, III, 189; Zehebi, Siyer, III, 48.
302 Razi, s. 65.
Ek 3 : Sahabenin servetleri 1 95

Mekke döneminde kafirlerin Müslümanlar'a uyguladığı ambargoyu giz­


lice delerek buğday yüklü develer gönderirdi.303 Cfilıiliye Mekkesi'nde bir
tulum içki karşılığı satın aldığı Dfuu'n-nedve'yi Muaviye'ye 60.000 dinara,304
diğer rivayetlere göre ise 40.000 dinar3°5 veya 100.000 dirheme306 satarak hep­
sini tasadduk etmişti. Hz. Peygamber'e hediye etmek için Zlı Yezen'in kaftaru­
nı 50 dinara satın almıştı.307 Abdullah b. Zubeyr'e babası Zubeyr b. Avvam'ın
bıraknğı borcun 400.000308 veya 500.000 dirhemini309 ödemeyi teklif etmişti.
Medine'de hayır işlerine ondan daha çok bağışta bulunan yoktu.310 Bir defa­
sında Arafat'ta boyunlarında gümüş kolyeler bulunan 100 köle azat, 100 deve,
100 sığır, 100 veya 1000 davar kurban etmişti.3ıı Sofrasında muhakkak üç-beş
davetli bulunurdu. Hiç bir sabah olmazdı ki kapısında ihtiyacının giderilmesi
için bekleyen birisini bulmasın.312 İki bedeviye koşumlu birer deve bağışla­
mıştı.313 Mekke ve Medine'de çeşitli vakıfları vardı.314 Bir defasında Hz. Ali'ye
30.000 dirhem borç vermişti.315
Hfilid b. Velid.
Bir savaşta öldürdüğü Hürmüz'ün 100.000 dirhem değe­
rindeki başlığı Halife Ebu Bekir tarafından kendisine verilmişti.316 Hz. Ömer
tarafından tüm mal varlığı araştırılarak 80.000 dirhem kıymet takdir edil-

• • • • •

303 İbn Manzur, Muhtasar, vır, 237; Zehebi, Siyer, Ill, 47.
304 İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 135; Taberani, r, 187; Zehebi, el-İber, r, 43; Yafii, r, 160;
Heysemi, IX, 384.
305 İbn Manzur, Muhtasar, vır, 236; Zehebi, Siyer, Ill, 47.
306 Ezraki, r, 269; II, 253; İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 135; Taberani, Ill, 1 86; İbn Hazın,
Cemhere, s. 121; Beyhaki, es-Sunen, vı, 35; İbn Abdilber, r, 320; Yfilcfıt, Il, 423; İbnu'l­
Esir, Usdu'l-gabe, ll, 45; İbn Manzur, Muhtasar, vır, 239; Zehebi, Siyer, Ill, 45, 50;
Yafii, r, 160; Heysemi, IX, 384; İbn Hacer, Tehzib, ll, 448; a.mlf., el-İsabe, r, 349; İbnu'l­
İmad, r, 60.
307 İbn Hanbel, el-Musned, Ill, 453; Zehebi, Siyer, Ill, 46.
308 İbn Hacer, Fethu'l-bıiri, xır, 2 1 1 .
309 Zehebi, Siyer, Ill, 50; Yafıi, ı , 160.
310 Taberani, r, 187; Zehebi, Siyer, Ill, 50; Heysemi, IX, 384.
3 1 1 Buhari, "rtk'; 12; Taberani, III, 188; İbn Abdilber, r, 321; İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, ıı,
45; İbn Manzur, Muhtasar, vır, 238; Zehebi, Siyer, Ill, 50; a.mlf., el-İber, r, 43; Yafii, r,
160; Heysemi, IX, 384; İbşihi, r, 31; İbn Tağriberdi, r, 146; Suyfıti, el-Havi, r, 40; Hafaci,
r, 328; İbnu'l-İmad, r, 60.
312 İbn Manzur, Muhtasar, vır, 239.
313 Taberani, r, 187; Heysemi, IX, 385.
314 Razi, s. 65.
315 Beyhaki, İbrahim b. Muhammed, el-Meh/Jsin ve'l-mesavi' (nşr. Muhammed Suveyd),
Beyrut 1408/ 1988, s. 330.
316 Zehebi, Siyer, r, 374.
196 Sosyal Servet: İslim'da Yönetim- Piyasa İ l i şkisi

miş ve 20.000'lik kısmına el konularak kumandanlık görevinden alınmıştı.317


Eş'as'a 10.000 dirhem caize vermişti.318 Ölürken Medine' deki bir evini, atları ve
kılıcını Allah yolunda kullanılmak üzere vakfetmişti.319 Eşya cinsinden terikesi
iki at, bir köle ve bir silahtan ibaretti.320

Hasan b. Ali b. Ehi Tıilib. Cennetle müjdelenenlerdendir.321 Sevfıd'da


ziraat yaptığı bir arazisi vardı.322 Hanımlarından ikisine mehir olarak 20.000' er
(dirhem ?) vererek evlenmişti.323 Diğer bir hanımına ödediği mehirse 100
cariye ve 100.000 dirhemdi.324 Yetmiş veya doksan (!) evlilik yapmıştı.325 On
beş, yirmi veya yirmi beş defa yürüyerek hacca gitmişti.326 Hz. Ömer devrinde
5000, 327 Muaviye döneminde ise 100.000 dirhem atfı alıyordu. 328 Boşadığı Aişe
el-Has'amiyye isimli hanımına 20.000 dirhem nafaka ödemişti. Yine boşadığı
iki hanımına nafaka olarak diğer bazı şeyler yanında 10.000'er dirhem ver­
mişti.329 Hilafetten çekilmesine karşılık Mufıviye'den Kufe beytülmfilindeki
nakdi varlığı ve her yıl Fesfı ve Derfıbcerd bölgelerinin haracını talep etmişti.
Anlaşma sonunda Muaviye tarafından kendisine beytülmfıldeki 7.000.000 dir­
hem ödendiği gibi ömrü boyunca her sene 1.000.000 dirhem gönderilmişti.330

• • • • •

317 İbnu'l-Esir, el-Kamil, il, 537; İbn Manzur, Muhtasar, vm, 22; Zehebi, Siyer, 1, 380;
İbn Kesir, el-Bidtiye, VII, 80-81.
318 İbn Manzur, Muhtasar, VIll, 21; Zehebi, Siyer, 1, 380.
319 İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, il, 1 1 1; İbn Manzur, Muhtasar, VIll, 24, 25; Zehebi, Siyer, 1,
366, 382.
320 İbn Manzur, Muhtasar, VIll, 27; Zehebi, Siyer, 1, 383.
321 Tirmizi, "Menakı.b'; 30.
322 Şeybani, el-İktisab, s. 37.
323 Ebu Nuaym, il, 38.
324 İbn Ehi Şeybe, III, 494; Taberani, III, 28; Ebu Nuaym, il, 38; İbn Manzur, Muhtasar,
VII, 28; Zehebi, Siyer, III, 253; İbn Kesir, el-Bidtiye, VIll, 38; Heysemi, ıv; 284.
325 İbn Manzur, Muhtasar, VII, 27; Zehebi, Siyer, III, 253, 261, 267; İbn Kesir, el-Bidtiye,
VIll, 38.
326 Zubeyri, s. 24; Ebu Nuaym, il, 37; İbn Manzur, Muhtasar, VII, 23; Zehebi, Siyer, III,
253, 260, 267; İbn Kesir, el-Bidaye, VIll, 37.
327 Ebu Yusuf, el-Harac, s. 46, 48; Razi, s. 55; İbn Manzur, Muhtasar, vıı, 21, 127; Zehebi,
Siyer, III, 259; İbn Kesir, el-Bidaye, VIll, 36.
328 İbn Manzur, Muhtasar, VII, 6; İbn Kesir, el-Bidaye, VIll, 37.
329 Abdurrezzak, VII , 73, 74; Taberani, III, 27; İbn Manzur, Muhtasar, VI I, 27, 28; Zehebi,
Siyer, III, 262; İbn Kesir, el-Bidtiye, VIll, 38; Heysemi, ıv; 339. Rivayetlerdeki karışıklık
yüzünden açıkça anlaşılmamakla beraber Aişe el-Has'amiyye'nin, bu iki hanımın­
dan birisi olması da muhtemeldir.
330 İbn Manzur, Muhtasar, VII, 34; Zehebi, Siyer, III, 264; İbn Kesir, el-Bidaye, VIII,
41.
Ek 3 : Sahabenin servetleri 197

Diğer rivayetlere göre hilafetten feragat karşılığında 1.000.000 dirhem33ı veya


100.000 dinar ya da 400.000 dirhem almıştı.332 Belazuri'nin kaydettiğine göre
de Muaviye söz konusu şartla Hasan'a Sevad topraklarından Aynu's-sayd'ı ve
diğer bazı arazileri ikta etmişti.333 Bir defasında Muaviye'den 400.000,334 bir
başka defasında ise 1.500.000 dirhem335 caize almıştı.336 80.000 dinarlık bir
borcu Halife Muaviye tarafından ödenmişti.337
İki kere mal varlığının tümünü, üç defa da nalın ve mestlerine varıncaya
kadar yarısını tasadduk etmişti.338 Bir başka rivayete göre iki kere, nalın ve
mestlerine varıncaya kadar servetinin yarısını bağışlamıştı.339 Keza bir fakire
50.000 veya 500.000 dirhem (?) ve 500 dinar340 bağışlamış, ayrıca bunları taşı­
yan hamala da ücret olarak taylesanını vermişti.34ı Kendisinden yardım dile­
yen bir Haşimi'ye 130.000 dirhem tasadduk etmişti.342 Bir tek kişiye 100.000
dirhem bağışladığı olurdu.343 10.000 dirhem vermesi için Allah'a duada
bulunurken işittiği bir ihtiyaç sahibine bu meblağı göndermişti.344 Mekke'den
Medine'ye yolculuk ederken yağmura yakalanınca çadırına sığınarak üç gün
misafir olduğu bir bedeviye daha sonra çobanları ile beraber 100 deve345 veya
1000 koyun ve 1000 dinar hediye etmişti.346 Bir hac esnasında kuru ekmek
yiyen bir topluluk tarafından sofralarına davet edilince, hepsini evine götürüp
yedirmiş, içirmiş, giydirmiş ve ayrıca harçlık vermişti. 347 Yine bir grup hacıdan
• • • • •

331 Ebu'l-Ferec el-İsfahani, s. 64, 66; Demiri, Ebu'l-Beka Kemaluddin Muhammed b.


Musa, Hayatu'l-hayavani'l-kubra, Bulak 1275, I, 68.
332 Bekri, I, 124; Demiri, I, 68.
333 Belazuri, Futuh, s. 297.
334 Gazzali, İhya', II, 174, 178; İbn Manzur, Muhtasar, Yii, 6; Zehebi, Siyer, III, 269; İbn
Kesir, el-Bidaye, VIII, 37. Zehebi bu meblağı 400.000.000 olarak da kaydetmekle
beraber bir yanlışlık olmalıdır; bk. Siyer, III, 269.
335 İbn Manzur, Muhtasar, VII, 6.
336 Bunlarla da hilafetten feragat karşılığında aldığı caizeler kastediliyor olabilir.
337 Gazzali, İhya', III, 307.
338 Zubeyri, s. 24; Ya'kfıbi, et-Tarih, II, 226; Ebu Nuaym, II, 388; İbn Manzur, Muhtasar,
VII, 24; Zehebi, Siyer, III, 259, 267; İbn Kesir, el-Bidaye, VIII, 37; Demiri, I, 6.
339 Ebu Nuaym, II, 37; Yafii, I, 156; İbnu'l-İmad, I, 56.
340 Gazzali, İhya', III, 308; Turtlişi, s. 77; Yafıi, I, 156; İbnu'l-İmad, I, 56.
341 Turtfışi, s. 77.
342 İbn Manzur, Muhtasar, xv; 329.
343 İbn Manzur, Muhtasar, VII, 25; Zehebi, Siyer, III, 253; İbn Kesir, el-Bidaye, VIII, 37.
344 İbn Manzur, Muhtasar, VII, 25; İbn Kesir, el-Bidaye, VIII, 38.
345 İbşihi, I, 348.
346 Gazzfili, İhya', III, 309.
347 İbşihi, I, 3 1 .
1 98 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

her birine 400'er dirhem yardımda bulunmuştu.348 Kendisine hediye olarak


bir koyun veren köleyi güttüğü sürü ile beraber sann alıp hürriyetine kavuş­
turmuş ve ayrıca koyunları da kendisine hibe etmişti.349 Bir kölenin yemeğinin
yarısını bir köpekle paylaşuğını görünce bekçiliğini yapnğı bostanla beraber
sann alarak azat etmiş ve bostanı da kendisine bağışlamışn.350 Medine'den
geçen bir yolcuya ihtiyaç duyduğu binek ve azığı tedarik etmişti.351
Hassan b. Sabit. Kendisine Hz. Peygamber tarafından Sirin isimli bir
cariye hediye edilmişti.352 Kendisi için bir medhiye düzdüğü Amr b. Haris
tarafından 1000 dinarla ödüllendirilmişti.353 Yine sahabenin hurmalık bakı­
mından en zengini olan akrabası Ebu Talha'nın kendisine bağışladığı bir hur­
malığı 100.000 dirheme Muaviye'ye satmışn.354
Hatıb b. Ehi Beltaa.Cennetle müjdelenenlerdendir.355 Erzak vs. ticareti
yapardı. Müteaddit köleleri vardı. Miras olarak 4000 dinar, pek çok dirhem, bir
ev vs. bırakmışu.356
Hilfil b. Ullefe.
Kadisiyye Savaşı'nda Fars orduları komutanı Rüstem'in
selbini ele geçirerek 90.000 dinara satmışu.357
Hunıra b. Eyfa' el-Hemediini. 4000 kölesi vardı. Hz. Ömer devrinde
hepsini azat etmişti.358
Huveytib b. Abdiluzza. Huneyn Savaşı öncesinde Hz. Peygamber'e
40.000 dirhem borç vermişti.359 Bir evini Muaviye'ye 40.000 dinara satmışn.360
• • • • •

348 İbn Manzur, Muhtasar, VII, 27; Zehebi, Siyer, ili, 261 .
349 İbn Ebi Şeybe, V, 5; İbn Kesir, el-Bidtiye, VIII, 38. İbn Hazın bu bilgiyi Hüseyin b. Ali
için kaydetmektedir; bk. el-Muhal/a, VIII, 515.
350 İbn Manzur, Muhtasar, vıı, 25.
351 İbn Manzur, Muhtasar, vıı, 26.
352 İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, 1, 433; il, 7.
353 İbn Manzur, Muhtasar, VI, 299.
354 İbn Hacer, Fethu'l-bllri, XI, 228.
355 Heysemi, IX, 304.
356 Abdurrezzak, X, 238; İbn Sa'd, ili, 1 14-1 15; İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 138; Razi s. 66;
,

Zehebi, Siyer, il, 43, 45; Kenani, il, 260.


357 Reşid, s. 156.
358 İbn Hacer, el-İsabe (Bicavi), il, 180. İbn Asa.kir'in Humra b. Mfilik b. Sa'd el-Hemedani
adı altında kaydederek hakkında benzer bilgiler verdiği kişi bu olabilir; bk. İbn
Manzur, Muhtasar, VII, 256.
359 Vfiladi, el-Megazi, ll, 863; Belazuri, Ensab, ı, 363; Hakim, III, 493; İbnu'l-Esir, Usdu'l-gllbe,
il, 76; İbn Manzur, Muhtasar, VII, 289; Zehebi, Siyer, il, 541; İbn Hacer, el-Isllbe, 1, 364.
360 İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 135; İbn Ebi'd-Dunya, s. 345; Ya'kfıbi, Muşakele, s. 17; ..
Ek 3: Sahi.henin servetleri ___l.22

Medine'deki Balat'ta bir evi vardı.36ı Kendisine Resfilullah tarafından Huneyn


ganimetinden 100 deve verilrnişti.362 Zenginliği sebebi ile Hz. Ömer zamanın­
da verilen devlet görevleri karşılığında hiç bir ücret almıyordu.363 Ticaretle
uğraşan Huveytib'in terikesi 20.000 dinardı.364
Hüseyin b. Ali b. Ehi Tfillb. Cennetle müjdelenenlerdendir.365 Hz. Ömer
devrinde 5000 dirhem ata alıyordu.366 Kardeşi Hasan ile beraber yaptıkları bir
ziyarette Muaviye tarafından kendilerine 200.000 dirhem verilmişti.367
Kendisinden yardım dileyen bir Haşimi'ye 130.000 dirhem tasadduk
etmişti.368 Mekke'den Medine'ye yolculuk yaparken yağmura yakalanınca
çadırına sığınarak üç gün misafir olduğıı bir bedeviye daha sonra 1000
koyun,369 bir başka rivayete göre ise çobanları ile beraber 1000 koyun ve
10.000 dirhem370 hediye etmişti. Zaman zaman Basra'dan getirilen ticaret
metaını satın alarak ihtiyaç sahiplerine dağıtırdı.371 Muhammed b. Beşir
el-Hadrami'ye Rey hududunda esir düşen oğlunun kurtarılması için fidye
olarak kullanılmak üzere 1000 dinar kıymetinde birkaç bürde vermişti.372 Yar­
dım dileyen bir bedeviye evinin ihtiyacını gidermek için ayırdığı 200 dirhemi
tasadduk etmişti.373
Kays b. Sa'd b. Ubade el-Ensiri. Hz. Peygamber zamanında çıkarı­
lan Ceyşü'l-habat seriyyesindeki askerlerin karşılaştığı açlık sırasında bedeli
Medine'de babası tarafından ödenmek üzere beş deve almış ve üçünü keserek
orduyu doyurmuştu. Geri döndüklerinde yaptığından çok memnun olan baba­
sı en küçüğü 50 vesk ürün veren dört hurmalık bağışlamak suretiyle kendisini

• • • • •

Hfildm, III, 492, 493; Razi, s. 65; İbn Manzur, Muhtasar, VII, 291; Zehebi, Siyer, il,
541; İbn Hacer, el-Isabe, l, 364.
361 Hfildm, III, 493; İbn Manzur, Muhtasar, VII, 289.
362 İbn Hişam, rv, 493; Hfildm, Ill, 493; İbn Manzur, Muhtasar, VII, 289; Zehebi, Siyer, ll,
541.
363 İbn Manzur, Muhtasar, VII, 287.
364 Razi, s. 65.
365 Tinnizi, "Menakıb'; 30.
366 Ebu Yusuf, el-Harac, s. 46, 48; Razi, s. 55; İbn Manzur, Muhtasar, VII, 127.
367 İbn Manzur, Muhtasar, VII, l 15.
368 İbn Manzur, Muhtasar, xv; 329.
369 İbşihi, ı, 348.
370 Gazzili, İhya', III, 309; İbn Asfilcir, ı, 52.
371 İbn Manzur, Muhtasar, VII, 1 15.
372 İbn Manzur, Muhtasar, VII, 130.
373 İbn Manzfır, Muhtasar, VII, 1 3 1 .
200 Sosyal Servet: İslam'da Yöneti m - Piyasa İlişkisi

ödüllendirmişti.374 Medine ve Mısır'da birer evi vardı.375 Bir arazisini 90.000 (dir­
hem)e sannış ve 40.000 ya da 50.000 (dirhem)lik kısmını borç olarak dağıttnıştı.
Daha sonra zor duruma düşenlerdeki alacaklarından ise vaz geçmişti.376 İhtiyaç
sahibi bir kimseye borç olarak verdiği 30.000 dirhemi bilahare bağışlamıştı. 377
Hesaplarına bakan bir kayyimi, müteaddit köle ve develeri378 vardı.
Babasının terikesinden hissesine düşen kısmı daha sonra dünyaya gelen
kardeşine bağışlarnıştı.379 Bir yolcuya yardımda bulunması için başvuran birisi­
ne, kendisinden izinsiz 700 dinar, bir binek ve köleden başka yolculuk için gerek­
li diğer bazı şeyleri veren cclriyesini yaptığı bu hayırlı iş sebebi ile azat ettnişti.380

Yiyeceği olmadığını bildiren yaşlı bir kadının evinin ekmek, yağ ve hurma ile
doldurulmasını emretmişti. Daima kurulup kalkan ve yiyip içenin haddi hesabı
olmayan bir sofrası vardı. Bir tellfil çıkarıp halkı yemeğe davet ederdi.381
Mesleme b. Muhalled b. es-Samit. Mısır'da bir evi vardı.382 Muaviye
devrinde valiliğini yaptığı Mısır'da ziraat arazileri edinerek kavmi için vakıf
yapmıştı.383 Miras olarak 100.000 dinar ve 1.000.000 dirhem384 yahut 100.000
dirhem nakit yanında çeşitli altınlar, gümüşler ve Mısır'da bazı evlerle araziler
bırakmıştı.385
Mikdad b. Amr b. Sa'lebe el-Kindi. Cennetle müjdelenenlerdendir.386
Curuf'taki arazisinde balkonlu bir köşkü vardı.387 Hasan ve Hüseyin'e 18.000'er,
Hz. Peygamber'in zevcelerine de 7000'er dirhem vasiyet ennişti.388
• • • • •

374 Vakıcli, el-Megazi, il, 776; İbn Manzur, Muhtasar, XXI 106; Zehebi, Siyer, III, 105-106.
,

375 Hatib el-Bağdadi, I, 78; İbn Manzur, Muhtasar, XXI 104; Zehebi, Siyer, III, 103;
,

Suy(ıti, Husn, l, 227.


376 Hatib el-Bağdadi, I, 78; Gazzali, İhya', III, 3 1 1; İbn Manzur, Muhtasar, XXI, 107-108;
Zehebi, Siyer, III, 106- 107; İbşihi, I, 347.
377 İbn Manzur, Muhtasar, XXI 108. ,

378 İbn Manzur, Muhtasar, XXI 108, 109.


,

379 Zehebi, Siyer, III, 107.


380 İbn Manzur, Muhtasar, XXI 109. ,

381 İbn Manzur, Muhtasar, XXI 107; Zehebi, Siyer, III, 106; İbn Tağriberdi, I, 96; Suy(ıti,
,

Husn, l, 227.
382 Suy(ıti, Husn, l, 235.
383 Ya'kı1bi, Muşakele, s. 1 7; Razi, s. 67.
384 Ya'kı1bi, Muşakele, s. 17.
385 Razi, s. 67.
386 İbn Manzur, Muhtasar, xxv; 219; Heyserni, IX, 330.
387 Ya'kı1bi, Muşakele, s. 1 4; Mes'udi, il, 343; Razi, s. 67; İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, v, 254.
388 İbn Manzur, Muhtasar, xxv; 221; Zehebi, Tarih, s. 4 19. Hz. Peygarnber'in zevceleri
ifadesi çoğul olup en azı üçtür.
Ek 3 : Sahabenin servetleri 201

Muhammed b. Ehi Huzeyfe. Hz. Osman'ı halifelikten hal' ettiğini açık­


layarak isyan bayrağı açan Arnmar b. Yasir'e bu yolda kullanması için 40.000
dinardan fazla yardımda bulunmuştu.389
Osman b. AffUı. Cennetle müjdelenenlerdendir.39° Cahiliye devrinde
büyük bir serveti varken hicret ettiğinde sadece 7000 dirhemi kalmıştı.39ı
Ancak daha sonra tekrar servet sahibi olmuştu. Öyle ki şehid edildiği zaman
30.500.000 dirhem ve 150.000 dinarlık nakit yanında 1000 deve miras bırak­
mıştı. 392 Bir başka rivayete göre ise bıraktığı miras nakit cinsinden 1.000.000
dirhem ve 150.000 dinardı. Ayrıca Vadi'l-kura, Hayber, Huneyn, Bi'ru Eris gibi
bölgelerde 100.000 veya 200.000 dinar kıymetinde tarım arazisi yanında pek
çok at ve deve de bırakmıştı.393 1000 kölesi,394 Medine' de muhtelif bahçe, su
kaynağı ve malları vardı.395 Medine' deki ilk köşk ona ait olup396 duvarları taş
ve kireç, kapıları ardıç ağacından yapılmıştı.397 Mekke'de de oğulları ve dost­
larının oturduğu en az üç eve sahipti. 398 Talha b. Ubeydillah'ın Hadramevt'teki
bir arazisini 700.000 dirheme satın almıştı.399
Ticaret gemileri vardı. Onlarla kendi ticaret malları yanında diğer tücca­
rınkilerin de taşınmasına izin vermişti.400 Sadece hurmalıklarından elde ettiği
gelir 100.000 (dirhem ?) idi.401
Hz. Peygamber döneminde 20.000, 402 25.000, 403 35.000, 404 40.000

• • • • •

389 İbn Asfildr, III, 428.


390 Buhari, "Fezailu'l-ashab'; 5; Tirmizi, "Menfilcıb'; 25, 27.
391 Belazuri, Ensab, ı, 261 .
392 İbn Sa'd, III, 76; İbn Asfildr, III, 454; Delci, s . 12; Kettani, III, 202. Dirhem cinsinden
terikesinin 3.500.000 şeklinde kaydedildiğine de rastlanmaktadır; bk. Razi, s. 60.
393 Ya'kllbi, Mıqakele, s. 13; Mes'udi, il, 341-342; İbn Hazın, el-Muhallii, VIll, 346, 353.
Bazı kaynaklarda bu arazilerin vakıf olduğu bildirilmektedir; bk. İbn Sa'd, III, 77;
Razi, s. 60; İbn Asakir, rıı, 454; Deki, s. 12; Kettani, rıı, 201.
394 Demiri, ı, 62; Diyarbekri, il, 258.
395 Mes' udi, il, 341 .
396 İbn Hanbel, Fezail, I , 463; Suy(iti, el-Vesail, s. 129.
397 Ya'kllbi, Mıqakele, s. 13; Mes'udi, ıı, 341.
398 İbn Ebi Şeybe, ıv; 350.
399 İbn Sa'd, III, 220; İbn Hanbel, ez-Zuhd, il, 73; Muhibbuddin, er-Riyıld, ıv; 261; Zehebi,
Tarih, s. 526.
400 Diyarbekri, 11, 268; Kettani, 11, 132.
401 Yahya b. Adem, s. 78; Ebu Bekir el-Hallfil, s. 77.
402 İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 83; İbn Abdilber, III, 72; İbn Asfildr, III, 16; Muhibbuddin,
er-Riyad, rıı, 18- 19.
403 Sernhudi, 11, 139-140.
404 İbn Asakir, III, 68; Yakllt, 1, 300; Muhibbuddin, er-Riyad, III, 18; Demiri, I, 62; İbn
Hacer, el-İsabe, il, 543; Zebidi, VII, 196; VIll, 241.
202 Sosyal Servet: İslim'da Yönetim-Piyasa İlişkisi

dirhem405 veya 400 (?) dinara406 satın aldığı Rı1me kuyusunu Müslümanlar'a
vakfetmişti. Muhtelif rivayetlere göre Tebük ordusu için tam techizatlı 100,407
200408 yahut 300 deve409 veya 900 küsuru deve ve kalanı da at olmak üzere
toplam 1000 hayvan410 tasadduk etmişti. Söz konusu sadakasına ilişkin diğer
çelişkili rivayetlerse şöyledir: 1000 deve ve 70 at;4ıı 1000 dinar;412 10.000
dinar;413 700 ukıyye altın;414 70.000 dirhem.415 Müslüman olduktan sonra her
Cuma günü bir köle,416 şehid edildiği günse yirmi köle azat etmişti.417 Erzak
yüklü yedi418 veya dokuz419 hayvan satın alıp Hz. Peygamber'e hediye etmiş­
ti. Bir başka rivayete göre de Resfılullah'ın ailelerine çuvallarla un, buğday,
hurma gibi erzak ve 300 dirhem göndermişti.420 Yine Hz. Peygamber'e bir

• • • • •

405 Semhudi, il, 138-1 39; Zehebi, Tarih, s. 471; İbn Hacer, el-İsabe, ı, 540.
406 İbn Sa'd, 1, 506; Belazuri, Ensab, 1, 536; İbn Asfildr, III, 68.
407 Zubeyri, s. 103.
408 Beyhaki, Ebu Bekir Ahmed b. Hüseyin, Delılilu'n-nubuvve ve ma'rifetu ahvali
sahibi'ş-şeria (nşr. Abdulmu'ti Kal'aci), Beyrut 1405/1985, v; 214; İbn Asfildr, III, 56;
İbn Manzur, Muhtasar, 1, 1 63; İbn Kesir, el-Bidaye, v; 4.
409 İbn Hanbel, Fezail, 1, 504; Tirmizi, "Menakıb'; 1 8; Ebu Nuaym, I, 59; Beyhaki,
Delail, v; 2 14-215; İbn Asakir, ııı, 52-55; İbnu'l-Esir, Ebu's-Saadat Mecduddin
Mubarek b. Muhammed, Camiu'l-usul, Beyrut 1 970, VIII, 636; İbnu'l-Esir,
el-Kamil, il, 277; Muhibbuddin, er-Riyad, III, 16- 1 7; Kutubi, 1, 345; İbn Kesir,
el-Bidaye, v; 4.
410 İbn Ebi Şeybe, VI, 360; İbn Hanbel, Fezail, 1, 5 16; İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 83;
Ebu Nuaym, 1, 59; İbn Abdilber, III, 72; İbn Asakir, III, 1 6, 66, 67; Muhibbuddin,
er-Riyad, III, 17; İbn Kudame el-Makdisi, et-Tebyin, s. 179; Demiri, 1, 62; Diyarbekri,
il, 254.
411 İbn Abdilber, III, 73; Muhibbuddin, er-Riyıld, III, 17; Demiri, 1, 62; Diyarbekri, il, 254;
Kettani, 11, 264.
412 İbn Hişam, IV, 5 1 8; İbn Hanbel, el-Musned, v; 63; a.mlf., Fezail, 1, 457-458, 515;
Tirmizi, "Menakıb'; 1 8; Hakim, ııı, 1 02; Ebu Nuaym, ı, 59; Beyhaki, Delail, v; 215;
İbn Asakir, III, 56-58; İbnu'l-Esir, el-Kamil, il, 277; Muhibbuddin, er-Riyad, III,
1 7; Zehebi, Tarih, s. 470; Kutubi, 1, 345; İbn Kesir, el-Bidaye, v; 4; İbn Tağriberdi,
1, 93.
413 İbn Asakir, III, 58; Muhibbuddin, er-Riyıld, III, 1 7; Demiri, 1, 62.
414 İbn Asfildr, III, 61; Muhibbuddin, er-Riyıld, III, 18; Heysemi, IX, 85.
415 Belazuri, Ensab, ı, 368; v; 10.
416 İbn Asakir, III, 23, 24, 429; Muhibbuddin, er-Riyad, ııı, 33; Zehebi, Tarih, s. 469.
417 İbn Hanbel, el-Musned, 1, 72; a. mlf. , Fezail, 1, 497; İbn Asakir, III, 393, 405;
Muhibbuddin, er-Riyad, III, 67; Diyarbekıi, il, 264.
418 İbn Hanbel, Fezail, 1, 235; Muhibbuddin, er-Riyıld, III, 28.
419 İbn Asfildr, III, 61; Heysemi, IX, 85.
420 İbn Asfildr, III, 47; Muhibbuddin, er-Riyıld, III, 29.
Ek 3: Sahabenin servetleri 203

dişi deve hediye etmişti.42ı Hz. Ebfı Bekir devrindeki bir kıtlık esnasında
erzak yüklü 1000 develik kervanını tasadduk etmişti.422 Ayrıca muhtemelen
Medine'de de bir mirbed (deve ağılı ya da hurma kurutma yeri) satın alarak
vakfetmişti.423 Bir defasında malını mülkünü mensubu olduğu Beni Umeyye
arasında dağıtmıştı da sadece Beni Ebi'l-İs'ten Hakemoğulları erkeklerinin
hissesine toplam 100.000 dirhem düşmüştü.424 Halife Ömer'in kendisine
ilcta ettiği beş bahçeyi hediye olarak Hz. Ali'ye vermişti.425 Talha b. Ubey­
dillah'taki 50.000 dirhemlik alacağından vaz geçmişti.426 Bir konuşmasında
deve ve koyun bakımından Araplar'ın en zengini iken halife seçildikten
sonra elinde sadece binek olarak kullandığı iki deve kaldığını söylemişti.427
İhtiyaç sahibi bir çocuğa sadaka olarak 1000 dirhem ve bir kat elbise (hulle)
vermişti.428 Remle bt. Şeybe b. Rebia'ya 30.000 veya 40.000, Halid b. Esid'in
kızına 40.000, Fatıma bt. Velid b. Abdişems b. Mugire'ye 30.000 dirhem,
Naile bt. Ferafisa b. Ahvas'a 10.000 dirhem ve Ümmü'l-Benin bt. Uyeyne b.
Hısn'a ise 500 dinar mehir vermek suretiyle evlenmişti.429 Keza iki kızına
çeyiz olarak 100.000'er dirhem vermişti.430
Osman b. Ebi'I-As. Ticaretle uğraşan köleleri vardı.43ı

Osman b. Kays b. Ebi'I-As. Mısır'da halk için bir aşevi (Daru'd-diyafe)


kurabilecek kadar zengindi.432
Osman b. Maz'ôn (ö. 2/624). Medine'ye hicret ettiğinde kendisine
Resı'.ilullah tarafından bir evlik yer verilmişti.433 Medine'de bakla ve salata­
lık ekimi yaptığı bir arazisi vardı.434 Hz. Peygamber devrinde ölen Osman
Kureyş'in en zengini idi.435

• • • • •

421 İbn Asfilcir, III, 50.


422 Muhibbuddin, er-Riyad, III, 44.
423 İbn Asil.kir, III, 61.
424 İbn Asfilcir, III, 312.
425 Gazzfili, İhya', il, 180.
426 Gazzfili, İhya', III, 3 13; İbn Manzur, Muh tasar, XI, 203.
427 İbn Asfilcir, III, 3 1 1 , 313.
428 Belazuri, Ensab, v, 9; İbn Asfilcir, III, 222.
429 Belazuri, Ensab, v, 1 2, 13.
430 Muhibbuddin, er-Riyad, III, 90; Diyarbekri, il, 267.
431 Zehebi, Siyer, il, 275.
432 Suyfıti, Husn, I, 218.
433 Zehebi, Siyer, 1, 159.
434 İbnu'l-Cevzi, Menakıb, s. 72.
435 İbnu'l-Cevzi, Telbis, s. 219; Zehebi, Siyer, I, 157.
204 Sosyal Servet: İslam ' da Yönetim- Piyasa İ l i şkisi

Ömer b. Hattab. Cennetle müjdelenenlerdendir.436 Muhtelif rivayetlere


göre zevcelerinden Ümmü Gülsüm için 40.000 dirhem437 veya 10.000 dinar438
mehir vermişti. Sağlığında bir ara mal varlığının dörtte biri olduğu tahmin
edilen 40.000 dirhem için vasiyet hazırlamıştı.439 Hilafeti döneminde kendi
adına ticaret yapan köleleri vardı.440 Şehid edildiği zaman üzerindeki toplam
borç 80.000 dirheme ulaşmıştı.441 70.000 dirhem kıymetinde bir tarım arazisi
miras bırakmıştı. Oğullarından birisinin miras hissesini 10.000 veya 100.000
(dirhem)e sattığına dair bilgiden442 borcu ödenip vasiyeti yerine getirildik­
ten sonra dahi terikesinden geriye büyük bir meblağ kaldığı anlaşılmaktadır.
Curuf'ta bir arazisi vardı.443
Tebük ordusunun techizi için (nakdi) mal varlığının yarısı olan 4000 dir­
hemi tasadduk etmişti.444 Yine Hz. Peygamber devrinde Hayber'den hissesine
düşen Semg isimli araziyi,445 Tfıbetla'daki (?) bir arazisini446 ve Medine'deki
tarlasını447 vakfetmişti. Hilafeti süresince 80.000 dirhem tasadduk etmişti.448
Oğlu Asım'a Aliye'deki arsasını449 veya Gabe'deki arazisinin sekizde birini450
bağışlamıştı. Mekke'deki bir evini hacılar tarafından kullanılmak üzere vak-
• • • • •

436 Buhari, "Fezailu'l-ashab'; 5; Tirmizi, "Menfil<.ıb'; 25, 27.


437 İbn Ehi Şeybe, III, 494; İbn Kuteybe, Uyun, ıv; 71; İbn Ebi'd-Dunya, s. 347; Taberi,
Tarih, ıv; 199; İbn Abdilber, ıv; 491; İbnu'l-Esir, el-Kamil, III, 54; a.mlf., Usdu'l­
gabe, VII, 387; Zehebi, Tarih, s. 1 66; a.mlf., Siyer, III, 501; İbn Hacer, el-İsabe, ıv;
492. Kettani'nin (III, 204) Demiri'ye dayandırdığı bir kayda göre ise mehir mikta­
rı 40.000 dinardır. Ancak Demiri'nin Hayatu 'l- haya van 'ında (!, 408) söz konusu
meblağ 40.000 dirhem olarak verilmektedir.
438 Ya'klıbi, et-Tarih, il, 150.
439 İbnu'l-Cevzi, Menakıb, s. 120.
440 İbn Ehi Şeybe, ıv; 484; İbn Ebi'd-Dunya, s. 273.
441 İbn Sa'd, III, 358; Buhari, "Fezailu'l-ashab'; 8; Ya'klıbi, et-Tarih, il, 159; İbnu'l-Cevzi,
Menakıb, s. 219; Zehebi, Tarih, s. 279; Suyı'.ıti, Tarih, s. 135.
442 İbn Ebi'd-Dunya, s. 343.
443 Bekri, il, 378. Bu, muhtemelen Hz. Peygamber'in ikta ettiği arazidir; bk. Ebu Yusuf,
el-Harac, s. 67.
444 İbn Manzur, Muhtasar, 1, 159; xıv; 350.
445 İbn Hanbel, el-Musned, il, 55, 125; İbn Sa'd, III, 357-358; Buhan, "Şurut'; 19; "Vesaya';
23, 29, 30; Ebu Davıid, "Vesaya': 13; İbnu'l-Cevzi, Menakıb, s. 209.
446 İbn Ehi Şeybe, ıv; 350.
447 İbnu'l-Cevzi, Menakıb, s. 169. Bu tarla Hz. Peygamber tarafından ikta edilen arazi
olmalıdır; bk. Ebu Yusuf, el-Harac, s. 67.
448 İbn Şebbe, III, 858-859.
449 İbn Hanbel, ez-Zuhd, il, 25; Ebu Ubeyd, s. 218; İbn Zenceveyh, il, 516, 5 1 8; İbnu'l­
Cevzi, Menakıb, s. 105.
450 İbn Manzur, Muhtasar, XVIll, 345.
Ek 3 : Sahabenin servetleri 205

fetmişti.451 Beytülmalden yardım talebinde bulunan dünürüne kendi bütçe­


sinden 10.000 dirhem hediye etmişti.452 Yolu kapatma suçu yüzünden kırbaç
vurduğu Seleme'nin gönlünü almak için, hac masraflarını karşılamak üzere
600 dirhem vermişti. 453 Bekar bir gence cariye hediye etmişti. 454 Bir defasında
yedi köle,455 ölüm döşeğindeykense bütün kölelerini azat etmişti.456 Her bir
ümmü veledi için 4000'er dirhem vasiyet etmişti.457 Ubey b. Ka'b'a 10.000
dirhem borç vermişti.458
Rılfi.1 b. Hadic. Ensarın arazi bakımı ndan en zengini olup bunlardan kira
geliri elde ederdi.459
Sa'd b. Ehi Vakkas. Cennetle müjdelenenlerdendir.460 Hz. Peygamber
dönemi zenginlerinden olup Mekke'nin fethi sırasında hastalanınca malının
tümünü vasiyet etmek istemişti.461 Akik'te balkonlu bir köşkü462 ve üzüm
bağları vardı.463 Bir yıl Mervan b. Hakem'e 200.000 dinarlık altın ve 2.000.000
dirhemlik gümüş varlığının zekatı olarak 5000 dinar ve 50.000 dirhem gönder­
mişti.464 Diğer rivayetlere göre ise zekat olarak 5000 (dinar ?)465 veya 50.000
(dirhem ?)466 göndermişti. 250.000 dirhem miras bırakmıştı.467 Fustat'ta mer-
• • • • •

451 Ezral<l, il, 263.


452 Abdurrezzfil<, XI, 105; İbn Sa'd, III, 303-304; İbn Zenceveyh, il, 517; Taberi, Tarih, ıv;
203; İbn Manzur, Muhtasar, XVIll, 345; Zehebi, Tarih, s. 271; Suylıti, Tarih, s. 130.
453 İbnu'l-Cevzi, Menakıb, s. 1 12.
454 Şeybani, el-iktisab, s. 64.
455 Sinami, s. 139.
456 İbnu'l-Cevzi, Menakıb, s. 217.
457 Darimi, "Vesaya'; 37.
458 Serahsi, el-Mebsut, xıv; 35.
459 Buhari, "Şurut'; 7.
460 Buhari, "Fezailu'l-ashab'; 5; Tirmizi, "Menfil<ıb'; 25, 27.
461 Muvatta', "Vasiyet'; 4; İbn Hanbel, el-Musned, 1, 179; Buhari, "Cenaiz'; 37;
"Menakıbu'l-ensar'; 49; "Da'avat'; 43; "Ferfüz'; 6; "Vesaya'; 3; "Nafakat'; l; Müslim,
"Vasiyet'; 5-10; İbn Mace, "Vesaya'; 5; Ebu Davlıd, "Vesaya'; 2; Tirmizi, "Vesaya'; l;
Nesai, "Vesaya'; 3.
462 İbn Hanbel, el-Musned, 1, 168; İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 106; Ya'kı'.i.bi, Muşakele, s.
14; a.mlf., et-Tarih, il, 237; Mes'udi, il, 342; Taberani, ı, 139; Reşid, s. 206; Razi, s. 64;
Muhibbuddin, er-Riyad, ıv; 331; İbn Manzur, Muhtasar, ıx, 255; Zehebi, Siyer, 1, 97,
123.
463 İbn Ebi Şeybe, ıv; 461 .
464 Reşid, s. 206.
465 İbn Sa'd, III, 149; İbn Manzur, Muhtasar, ıx, 271; Zehebi, Siyer, l, 123.
466 Razi, s. 65.
467 İbn Sa'd, III, 149; Razi, s. 65; İbn Manzur, Muhtasar, IX, 271; Zehebi, Siyer, 1, 123.
---2Q.6 Sosyal Servet: İ s lam ' d a Yönetim- Piyasa İ lişkisi

kez camiine bitişik Daru'l-Filfil adlı arazisini vakfetmişti.468 En az on cariyesi


vardı.469

Sa'd b. Zeyd el-Ensilri. Yılda ortalama 900 vesk ürün veren bir hurmalığı
vardı.470

Safvan b. Umeyye. Cahiliye devrinde kıntarla altını vardı.471 Hz.


Peygamber'e Huneyn Savaşı öncesinde 50.000 dirhem borç vermişti.472 Ken­
disine Resfilullah tarafından Huneyn ganimetinden 100 deve verilmişti.473
Mekke'deki bir evini Halife Ömer'e sadece 400 dinar474 veya 4000 dirheme
satmıştı.475

Said b. As. Arsa mevkiinde bir köşkü, mezraaları, hurmalıkları,476


Dımaşk'ta bir evi, bazı köle ve cariyeleri vardı.477

Hz. Ömer'in şehadetinden sonra dul zevcesi Ümmü Gülsüm'e talip olmuş
ve 200.000 dirhem mehir vadetmişti. Ancak gelin adayının kardeşi Hüseyin
bu evliliğe karşı çıkınca talebinden vaz geçerek söz konusu meblağı Ümmü
Gülsüm'e bağışlamıştı.478 Kendisinden yardım dileyen bir adama 200.000 dir­
hem vermişti.479 Zubeyr b. Awam'ın ölümü üzerine kendisindeki 100.000 dir­
hemlik alacağından vazgeçmişti.480 Mekke'den Medine'ye yolculuk yaparken
yakalandıkları yağmurdan korunmak için çadırına sığındıkları bir bedeviye
şükran borcu olarak daha sonra çobanları ile beraber 1000 koyun bağışlarnışn.481

• • • • •

468 İbn Abdilhakem, s. 99.


469 İbn Manzur, Muhtasar, IX, 271.
470 Ebu Ubeyd, s. 435; İbn Zenceveyh, III, 1074; İbn Hazın, el-Muhallıl, V. 260; İbn
Kudame el-Makdisi, el-Mugnt, II, 709.
471 Zehebi, Siyer, II, 567; a.mlf., el-İber, l, 36; Yafii, I, 152.
472 Vfiladi, el-Megazt, II, 863; Belazuri, Ensab, l, 363; Zehebi, Siyer, II, 566.
473 İbn Hişam, ıv, 493.
474 İbn Ebi Şeybe, V. 7; Buhari, "Husumat'; 8; Beyhaki, es-Sunen, VI, 34. Bir başka riva­
yette ise 4000 dinar olduğu belirtilmektedir (?); bk. Abdurrezzak, V. 148.
475 İbn Ebi Şeybe, V. 7; Ezraki, II, 165, 166, 263; İbn Hazın, el-Muhallll, VIII, 373, 420;
Makrizi, el-Hıtat, II, 187.
476 Zubeyri, s. 176; Ebu'l-Ferec el-İsfahani, I, 1 1 ; Yfıkı'.ıt, ıv, 101; İbn Manzur, Muhtasar,
IX, 3 16, 317; Zehebi, Siyer, III, 448.
477 İbn Manzur, Muhtasar, ıx, 305, 3 1 1, 3 1 2, 3 14; İbn Kesir, el-Bidtiye, VIII, 84.
478 İbn Manzur, Muhtasar, IX, 313; Zehebi, Siyer, III, 446-447; İbn Kesir, el-Bidtiye, VIII,
86.
479 Gazzali, İhya', III, 313.
480 Belazuri, Ensab, IVB, 131.
481 İbn Asfildr, I, 5 1-52.
Ek 3 : Sahabenin servetleri 207

Valisi olduğu Kufe'den Medine'ye bir gelişinde Ensar ve Muhacirler'in büyük­


lerine muhtelif hediyeler takdim etmişti.482 Haftada bir gün arkadaşları ve
komşularına ziyafet verir, değerli elbiselerle bolca caizeler hediye eder, ailele­
rine çokça ikramda bulunurdu. Her Cuma gecesi kölesini camiye göndererek
namaz kılmaya gelenlere alnn keseleri dağıttırırdı.483 Ayrıca her gün bir deve
kesip muhtaçları doyururdu.484 Sırf kendisine su ikram ettiği için bir adamın
4000 dinarlık borcunu üstlenmişti.485 Yüklendiği dört diyet borcunu ödeme­
sine yardımcı olması için müracaat eden bir bedeviye 40.000 dirhem bağışta
bulunmuştu.486 Mfili sıkınnya düşen bir hafıza 30.000 dirhem ve üç köle
vennişti.487 Kendisine methiye düzen Ubeyd b. Husayn'a 3000 dinar hediye
etmişti. 488 Bir adamı sadece evine kadar kendisine eşlik ettiği için 1000 dinar
ile ödüllendirdiği gibi her sene aynı meblağı ödemeye de söz vennişti.489 Yine
yanında sohbette bulundukları bir duvarın yıkıldığını gören herkes kaçışırken
kendisini dinlemeye devam ettiği için bir gence hediye olarak 10.000 dirhem
bağışlamıştı.490 Yardım dileyen bir bedeviye 500 dinar tasadduk etmişti.491 Yar­
dım isteyenlere verecek bir şey bulamazsa kendi namına borçlanmalarını söy­
leyerek boş çevirmezdi.492 Mesela bu şekilde, evlenmek isteyen bir yetim için
10.000,493 ihtiyaç sahibi bir bedevi için de 20.000 dirhem borçlanmıştı.494 Öyle
ki muhtelif rivayetlere göre öldüğünde 70.000-90.000 dinar borç bırakmıştı.495
Bir diğerine göre de borcu 3.000.000 dirhemdi. Oğlu Amr köşkünü 1.000.000,
mezraalanru 1.000.000 ve hurmalıklanrıı da 1.000.000 dirheme Muaviye'ye

• • • • •

482 İbn Ebi Şeybe, VII, 469; İbn Manzur, Muhtasar, IX, 306, 310.
483 İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, il, 392; İbn Manzur, Muhtasar, IX, 314.
484 İbn Habib, el-Muhabbar, s. 150.
485 İbn Manzur, Muhtasar, IX, 3 14; Zehebi, Siyer, III, 447; İbn Kesir, el-Bidaye, VIll, 85.
486 İbn Manzur, Muhtasar, IX, 314; İbn Kesir, el-Bidaye, VIll, 86.
487 İbn Kesir, el-Bidılye, VIll, 85.
488 Belazuri, Ensab, IVB, 1 3 1 .
489 Belazuri, Ensab, IVB, 132.
490 Beiazuri, Ensab, IVB, 134.
491 İbn Manzur, Muhtasar, IX, 314; İbn Kesir, el-Bidaye, VIll, 86.
492 Ebu'l-Ferec el-İsfahani, I, 33; İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, il, 392; İbn Manzur, Muhtasar,
IX, 313; Zehebi, Siyer, III, 447.
493 Belazuri, Ensab, IVB, 131; Ebu'l-Ferec el-İsfahani, 1, 32-33; İbn Manzur, Muhtasar,
IX, 317-318.
494 Zubeyri, s. 177; Ebu'l-Ferec el-İsfahani, 1, 32-33; İbn Manzur, Muhtasar, IX, 317-318;
İbn Kesir, el-Bidaye, VIll, 87.
495 Belazuri, Ensab, IVB, 132- 1 33; İbnu'l-Esir, Usdu 'l-gabe, il, 393; İbn Manzur,
Muhtasar, IX, 315; Zehebi, Siyer, III, 448.
___..20B Sosyal Servet: İslam ' da Yönetim- Piyasa İlişkisi

satarak borcunu kapatmıştı.496 Bir başka rivayette borcunun 300.000 dirhem


olduğu ve söz konusu köşkünün bu meblağa Muaviye'ye satıldığı bildirilmek­
tedir.497
Said b. Zeyd el-Kureşi. Cennetle müjdelenenlerdendir.498 Akdeniz'de
ticaret yapıyordu.499 Akik'te bir arazisi vardı.500
Selman el-Fıirlsi. Cennetle müjdelenenlerden501 ve sahabenin zahid­
lerindendir. Bir hizmetçisi vardı.502 Bir rivayete göre ayakta durduğunda başı
tavana, yattığında ise ayakları duvara değecek kadar küçük bir kulübesi,503
içinde de birer çamaşır leğeni, hurma lifinden yatağı, ekmek teknesi ve su kabı
vardı.504 Bir rivayete göre de ölüm döşeğinde iken üst katında muhtemelen
dört odası bulunan iki katlı bir evde yauyordu505 ki bu ev onun olabilir. 5000
dirhemlik atasını aldığı gibi tasadduk eder ve sepetçilikle geçinirdi. 506 Bıraktı­
ğı nakdi miras 10-20 dirhem ya da 15 dinardan ibaretti.507
Şebes b. Rib'i et-Temimi. Miras olarak birçok köle, cariye, at ve cins deve
bırakmıştı.508
Cennetle müjdelenenlerdendir. 509 Hz. Peygamber
Talha b. Ubeydillah.
tarafından kendisine Medine'de bir evlik yer ikta edilmişti.510 Akdeniz'de

• • • • •

496 İbn Manzur, Muhtasar, ıx, 316; Zehebi, Siyer, III, 448; İbn Kesir, el-Bidtiye, VI ll, 87.
497 Zubeyri, s. 177; Ebu'l-Ferec el-İsfahani, 1, 32; İbn Manzur, Muhtasar, IX, 317; Zehebi,
Siyer, III, 448.
498 Buhari, "Fezailu'l-ashab'; 5; Tirmizi, "Menakıb'; 25, 27.
499 İbn Ebi'd-Dunya, s. 253; İbnu'l-Cevzi, Telbis, s. 283; İbn Kayyim el-Cevziyye, Ebu
Abdillfıh Şemsuddin Muhammed b. Ebi Bekir, Bedaiu'l-Jevaid, Kahire 1392/1972,
ıv. 96; Kenani, il, 3 15.
500 İbn Hanbel, el-Musned, 1, 189; Ebu Nuaym, 1, 95-97; Zehebi, Siyer, 1, 106.
501 Tirmizi, "Menakıb'; 33.
502 İbn Hanbel, ez-Zuhd, il, 89; Ebu Nuaym, ı, 201; Gazzali, İhya', il, 281 .
503 Ebu Nuaym, 1 , 202; İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, il, 420; Zehebi, Siyer, 1 , 547.
504 İbn Hanbel, ez-Zuhd, il, 89; Ya'kCıbi, Muşakele, s. 12; Ebu Nuaym, 1, 195- 196; Zehebi,
Siyer, 1, 535.
505 Ebu Nuaym, 1, 208; Zehebi, Siyer, 1, 553.
506 İbn Hanbel, ez-Zuhd, il, 87; Ebu Nuaym, 1, 197-198; İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, il, 420;
Zehebi, Siyer, 1, 547.
507 Ebu Nuaym, 1, 195, 196, 197; Zehebi, Tarih, s. 521; a.mlf., Siyer, 1, 553; Heysemi, X,
254.
508 İbn Sa'd, VI, 216; Kettani, il, 381 .
509 Buhari, "Fezailu'l-ashab'; 5 ; Tirmizi, "Menfıkıb'; 25, 27.
510 İbn Sa'd, Ill, 216.
Ek 3 : Sahaben i n servetleri 209

ticaret yapıyordu.511 Bir defasında kılavuz kaptanına (muallim) ücret ya da


bağış olarak ödenmek üzere 100.000 dirhem gönderdiğine dair bilgi512 bu tica­
retin hacmi hususunda fikir verdiği gibi muhtemelen gemileri bulunduğunu
da göstermektedir. Hayber'de bir arazisi,513 KCı.fe'de büyük gelirler sağlayan
Neşastec isimli bir köyü vardı.514 Serat'tan 10.000 dinar, Irak'tan 400-500.000
dirhem yıllık gelir elde ediyordu.515 Diğer bazı rivayetlere göre de Irak'tan gün­
lük 1000 dirhem, 516 2000 dirhem,517 1000 vafi,518 1000 dinar519 veya 2100 dinar520
kazanç sağlıyordu. Hz. Osman devrinde değeri 100.000 dinara ulaşan köşkler
inşa etmişti.521 Medine, KCı.fe gibi muhtelif şehirlerde çeşitli köşk ve evleri
vardı.522 Kanat'ta (Medine) ailesinin yıllık hububat ihtiyacını karşıladığı, yirmi
deve ile sulanabilen bir mezraaya sahipti.523 Miras olarak 30.000.000 dinar ve
1.200.000 dirhem yanında pek çok mal-mülk bırakmıştı.524 Diğer rivayetlere
göre nakdi terikesi 300 kıntar ağırlığındaki altından525 ya da 1.200.000526 veya
2.200.000 dirhem ve 200.000 dinardan527 oluşuyordu. Bir başka rivayete göre

• • • • •

5 1 1 İbn Ebi'd-Dunya, s. 253; İbnu'l-Cevzi, Telbis, s. 283; İbn Kayyim el-Cevziyye,


Bedaiu'l-fevaid, rv, 96; Kettani, il, 315.
5 1 2 Turtuşi, s. 74.
5 1 3 İbn Hanbel, el-Musned, 1, 15.
514 Y3.kı1t, V, 285-286; İbnu'l-Esir, el-Kamil, III, 138. Bu köy Hz. Ali'nin hilafeti dönemin­
de hala Talha'nın elinde idi; bk. Ebu YUsuf, el-Harac, s. 232.
5 1 5 İbn Sa'd, III, 221 ; Ya'kubi, Muşakele, s. 14; Reşid, s. 202; Razi, s. 63; Muhibbuddin,
er-Riyad, rv, 262; İbn Manzur, Muhtasar, XI, 201, 202; Zehebi, Tarih, s. 527; a.mlf.,
Siyer, 1, 32-33; Delci, s. 13.
516 Zehebi, Tarih, s. 527.
517 Ebu Nuaym, ı, 88.
518 İbn Sa'd, III, 220, 221; İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 101; Fesevi, 1, 457; İbn Ebi'd-Dunya,
s. 189; Ya'kı1bi, Muşakele, s. 14; Taberani, ı, 1 12; Hakim, m, 378; Ebu Nuaym, ı, 88;
Razi, s. 63; İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, III, 89; İbn Manzur, Muhtasar, xı, 202; Zehebi,
Siyer, I, 33; Heysemi, IX, 148.
519 Mes'udi, il, 342.
520 Reşid, s. 202.
521 Ya'kı1bi, Muşakele, s. 14; Reşid, s. 202.
522 Mes'udi, il, 342.
523 İbn Sa'd, III, 222; İbn Manzur, Muhtasar, XI, 202.
524 Reşid, s. 202. Bir başka rivayette ise terikesinin 30.000.000 veya 30.200.000 dinar
kıymetinde olduğu ve hazininin yanında da 1.000.000 dirhemi bulunduğu bildiril­
mektedir; bk. Razi, s. 63; Zehebi, Siyer, 1, 39-40.
525 İbn Sa'd, III, 222; Reşid, s. 202; Razi, s. 63; İbnu'l-Cevzi, Telbis, s. 186; Delci, s. 13.
Zehebi bunu 300 yük altın olarak kaydetmektedir; bk. Siyer, I, 40.
526 Zehebi, Tarih, s. 527, 528; a.mlf., Siyer, I, 39.
527 İbn Sa'd, III, 221; İbn Manzur, Muhtasar, Xl, 202; Zehebi, Siyer, l, 33; Deki, s. 13.
210 Sosyal Servet: İ slim 'da Yönetim- Piyasa İ l i şkisi

ise terikesi arasında 30.000.000 dirhem değerinde mal-mülk, 2.200.000 dir­


hem ve 200.000 dinar nakde ek olarak diğer bazı şeyler vardı.528 Bir diğerine
göre de 1.200.000 dirhem nakit ve 30.000.000 dirhem değerinde mal-mülk
miras bırakmıştı.529
1000 tane köle azat etmişti.53° Kendisinden yardım dileyen bir yakınına
600.000531 veya 700.000 dirhem532 değerindeki arazisini veya bedelini tak­
dim etmişti. Bir ara elinde birikmiş olan 400.000 dirhemi defaten tasadduk
etmişti.533 Yine diğer iki arazisinin satışından elde ettiği 300.000534 ve 100.000
dirhemi (?) sadaka olarak dağıtmıştı.535 Tek bir mecliste 100.000 dirhem
tasadduk ettiği olurdu.536 Abdurrahman b. Avf ile müştereken sahip olduğu
bir arazideki hissesini ortağına bağışlamıştı.537 Yine Medine' deki bir çiftliğini
içindeki köleler, hayvanlar ve alet-edevatla beraber Hz. Ali'ye hediye etmişti.538
Hz. Peygamber devrinde muhtelif kuyular satın alıp vakfetmişti.539 Ubey­
dullah b. Ma'mer ve Abdullah b. Amir'in 80.000,540 Subeyha et-Teymi'nin
de 30.000 dirhemlik borcunu ödemişti. 541 Hz. Aişe'ye hediye olarak her yıl
10.000 dirhem gönderirdi.542 Beni Temim'in güçsüzlerini korur, borçlarını
• • • • •

528 İbn Sa'd, III, 222; İbn Manzur, Muhtasar, XI, 209; Zehebi, Tarih, s. 528-529; Deki, s. 13.
529 İbn Sa'd, III, 222.
530 Turtuşi, s. 74.
53 1 İbn Habib, el-Munammak, s. 374; a.mlf., el-Muhabbar, s. 151; Turtı'.'ışi, s. 73.
532 İbn Sa'd, 111, 220-221; İbn Hanbel, ez-Zuhd, il, 73; Ebu Nuaym, 1, 89; Turtı'.'ışi, s. 73;
Muhibbuddin, er-Riyad, ıv; 261 ; İbn Manzur, Muhtasar, XI, 201; Zehebi, Tarih, s.
526; a.mlf., Siyer, 1, 31, 32.
533 İbn Sa'd, III, 220; İbn Hanbel, ez-Zuhd, il, 73; Fesevi, 1, 458; İbn Ebi'd-Dunya, s. 189;
Taberani, ı, 1 12; Hakim, 111, 378; Ebu Nuaym, 1, 88; Gazzfili, İhya', 111, 313; Turtı'.'ışi, s.
73; Muhibbuddin, er-Riyad, ıv; 261; İbn Manzur, Muhtasar, XI, 201 ; Zehebi, Siyer, I,
32; Heysemi, IX, 148.
534 Gazzali, İhya', 111, 313; Muhibbuddin, er-Riyad, ıv; 262; Zehebi, Tarih, s. 526; a.mlf.,
Siyer, 1, 31.
535 İbn Ebi'd-Dunya, s. 190; Ebu Nuaym, I, 88; Reşid, s. 202; Turtı'.'ışi, s. 76; İbşihi, 1, 345-
346.
536 İbn Manzur, Muhtasar, XI, 202; İbşihi, 1, 346.
537 Muhibbuddin, er-Riyad, ıv; 255.
538 İbn Şebbe, III, 1042- 1043; İbn Ruşd, el-Beyan, IX, 168-169; Kettani, il, 279.
539 İbn Manzur, Muhtasar, XI, 199.
540 Ebu'l-Ferec el-İsfahani, VII, 53-54; İbn Manzur, Muhtasar, XI, 202; xv; 368; Zehebi,
Siyer, 1, 33.
541 İbn Sa'd, 111, 22 1; Muhibbuddin, er-Riyad, ıv; 262; İbn Manzur, Muhtasar, XI, 202;
Zehebi, Siyer, 1, 33; Deki, s. 13.
542 İbn Sa'd, 111, 22 1; Muhibbuddin, er-Riyad, ıv; 262; İbn Manzur, Muhtasar, XI, 202;
Zehebi, Tarih, s. 527; a.mlf., Siyer, !, 33; Deki, s. 13.
Ek 3 : Sahabenin servetleri ---2.ll

öder, bekarlarını evlendirirdi.543 Halkı Hz. Osman'ın valisi Said b. As'a karşı
ayaklandırmakta kullanması için Mfilik b. Haris en-Nehai'ye 50.000 dirhem
ödünç vermişti.544
Ubeydullah b. Abbas. Ticaretle uğraşırdı. 545 Hz. Hasan' a karşı savaşan
Muaviye'nin, kendi safına geçmesi için önerdiği 1.000.000 dirhemi kabul
etmişti.546
Bir defasında Muaviye'nin gönderdiği 500.000 dirhemin hepsini ihtiyaç
sahiplerine dağıtmıştı.547 Kendisinden yardım dileyen bir Haşimi'ye 100.000
dirhem tasadduk etmişti. 548 İflas eden Medineli bir sarrafın 9000 dinarlık, 549
Ma'n b. Evs el-Muzeni'nin ise 10.000 dirhemlik borcunu ödemişti.550 Zem­
zem içerken kendisini gölgelendirmesine karşılık yardımda bulunmasını
isteyen bir adama o andaki nakdi varlığı olan 200 dinar ve 10.000 dirhemi
bağışlamıştı.551 Bir fakire 3000, diğerine 1000 dirhem sadaka vermişti.552
Yine yanında sohbette bulundukları bir duvarın yıkıldığını gören herkes
kaçışırken kendisini dinlemeye devam ettiği için bir gence hediye olarak
yanındaki 1000 dinarın üçte ikisini vermişti.553 Yemen valiliği yaptığı sıra­
da Halife Ali'ye hediye ettiği amber, hulle ve altınlar o kadar değerli idi ki
bedelleri halk arasında dağıtıldığında sadece zanaatkarın birisine 200 dinar
düşmüştü.554 Yegane hayvanı olan keçiyi keserek kendisine ikram ettiği
için bir bedeviye o anda yanında bulunan 500 dinarı vermişti. 555 Fakirlere
yedirmek için o kadar çok hayvan keserdi ki pazar yerindeki bir köşeye İbn
Abbas'ın kesimhanesi adı verilmişti.556 Her gün bir deve keserken daha

• • • • •

543 İbn Sa'd, III, 221; Muhibbuddin, er-Riyad, ıv; 262; İbn Manzur, Muhtasar, XI, 202;
Zehebi, Tarih, s. 527.
544 Mes'udi, il, 347.
545 İbn Manzur, Muhtasar, xv; 323.
546 Ya'kfıbi, et-Tarih, il, 214.
547 Mes' udi, III, 171.
548 İbn Manzur, Muhtasar, xv; 329.
549 İbn Habib, el-Muhabbar, s. 146; a.mlf., el-Munammak, s. 374.
550 Belazuri, Ensab, III, 59.
551 İbşihi, ı, 349.
552 Mes'udi, III, 171.
553 Belazuri, Ensab, III, 59.
554 Belazuri, Ensab, III, 58.
555 Belazuri, Ensab, III, 57; İbnu'l-Esir, Usdu'l-gabe, III, 525; İbn Manzur, Muhtasar, xv;
328.
556 İbn Manzur, Muhtasar, xv; 323.
212 Sosyal Servet: İ s l am'da Yönetim-Piyasa İ l işkisi

sonra ikiye çıkarmıştı.557 Müştereken sahip oldukları bir evdeki hissesini


kardeşi Abdullah'a bağışlamıştı.558
Ubeydullah b. Ma'mer. Hz. Ömer döneminde Abdullah b. Amir ile
ortak olarak beytülmalden köle satın almışlar, bedelin bir kısmını öde­
dikten sonra 80.000 dirhem de borçlanmışlardı.559 Hz. Osman'ın hilafeti
zamanında 20.000 dinar vererek satın aldığı bir cariyeyi tekrar eski sahi­
bine bağışlamıştı.560 Abdullah b. Ömer'e 60.000 dirhem hediye etmişti.561
Mekke'ye Yemen cihetinden bir mil mesafedeki Nahle mevkiinde bir bos­
tanı vardı. 562
Ukbe b. Amir el-Cuheni. Muaviye döneminde valiliğini yaptığı Mısır' da
ziraat arazileri almış ve bir kısmını vakfetmişti.563 Mısır'da bir köşkü,564
Dımaşk'ta da bir evi vardı. 565 Teri.kesi 30.000 dinar ve 700.000 dirhem566 yahut
10.000 dinar ve 3000 dirhemden ibaret olup aynca geride pek çok vakıf da
bırakrnıştı.567 Ölürken oklarını ve altmış yahut yetmiş küsur yayını Allah
yolunda kullanılmak üzere vasiyet etmişti.568
Urve b. Ca'd el-B&riki. Nehrevan yakınlarındaki Berazu'r-Rfız'da bir
tavlası ve içinde de yetmiş an vardı. Bu atlardan sadece birini 20.000 dirheme
satın almıştı.569 Kfıfe'de cariye ticareti yapar, bir defada 40.000 dirhem kazan­
dığı olurdu.570

• • • • •

557 İbnu'l-Esir, Usdu'l-gıibe, III, 525; İbn Manzur, Muhtasar, XV, 326.
558 İbn Manzur, Muhtasar, XV, 327.
559 Ebu'l-Ferec el-İsfahani, VII, 53-54; İbn Manzılr, Muhtasar, XI, 202; XV, 368.
560 Yafü, 1, 120- 121; İbnu'l-İrmid, 1, 38.
561 Gazzali, İhya', ıı, 17 4.
562 Bekri, iV, 1304.
563 Ya'kı'.'ıbi, Muşıikele, s. 17; Razi, s. 65.
564 İbn Habib, el-Muhabbar, s. 294; İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 121; Ya'kı'.'ıbi, Muşıikele,
s. 17; Razi, s. 65; İbn Manzur, Muhtasar, XVII, 95.
565 Zehebi, Siyer, Il, 467.
566 Ya'kı'.'ıbi, Muşıikele, s. 17.
567 Razi, s. 65. Aradaki fark önceki rivayette vakıfların da hesaba katılmasından kaynak­
lanıyor olmalıdır.
568 İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 121; İbn Manzılr, Muhtasar, XVII, 99.
569 Buhan, "Fezfil.lu'l-ashab'; 28; Hatib el-Bağdadi, I, 194; İbnu'l-Esir, Usdu'l-gıibe, iV,
27; İbn Manzur, Muhtasar, XVI , 347.
570 İbn Hanbel, el-Musned, iV, 376; Hubeyşi, s. 304.
Ek 3: Sahi.benin servetleri _lli

Ya'la b. Umeyye et-Temimi. Hz. Peygarnber'e 30 zırh ve 30 deve ödünç


vermişti.571 Miras olarak 500.000 dinar nakityanında çeşitli ak.arat bırakmıştı.572
Ayrıca öldüğünde 300.000 dinar borcu vardı.573 San'a'da üç veya daha fazla
eve sahipti.574
Kendisinin yerine cihad etmesi için bir kişiye 30.000 dinar, at ve silah
vermişti.575 Hz. Ali'ye karşı hazırlanan ordunun techizi için 10.000 dinar veya
400.000 dirhem bağışlamıştı. 576 Cemel Vak'ası'ndan önce Hz. A.işe'ye 100 dinar
değerinde bir deve hediye etınişti.577
Zeyd b. Cirlye el-Evsi. 100.000 (dirhem ?) miras bırakmışn.578
Zeyd b. Sabit. Hz. Ömer tarafından kendisine çeşitli hurmalıklar ikta
edilmişti.579 Onun devrinde 3000 dirhem ata alıyordu.580 Baltalarla paylaşn­
nlacak kadar çok altın ve gümüş külçe miras bırakmıştı.581 Terikesinin nakdi
kısnu 40.000 dinar külçe altın ve 700.000 dirhem582 yahut 150.000 dinar ve
700.000 dirhemden ibaretti.583 Terikesi arasındaki mal-mülk ve arazilerin
değeri 100.000584 veya 150.000 dinardı. 585 Hayatı boyunca verdiği sadakaların
tutan 170.000 dinar ve 50.800 dirhemdi.586
Zubeyr b. Avvam. Cennetle müjdelenenlerdendir. 587 Kendisine Hz. Pey­
gamber Medine' de geniş bahçeli bir ev588 ve hurmalık,589 Hayber'de arazi,590

• • • • •

571 İbn Manzur, Muhtasar, XXVIII , 56.


572 Ya'kı'.ibi, Mu.şakele, s. 14; Razi, s. 69.
573 Ya'kı'.ibi, Mu.şakele, s. 14; Razi, s. 69.
574 Razi, s. 165.
575 İbn Manzur, Muhtasar, XXVIII, 58.
576 İbn Manzur, Muhtasar, XXVIII, 57.
577 İbn Manzur, Muhtasar, Xl, 205.
578 İbn Ebi Şeybe, vıı, 1 18; Ebu Nuaym, ı, 306; İbn Hacer, el-İsabe, I, 562.
579 Veki; 1, 108; İbn Manzur, Muhtasar, IX, 1 19, 120; Zehebi, Siyer, il, 434.
580 Ebu Yusuf, el-Harac, s. 49.
581 Ya'kı'.ibi, Mu.şakele, s. 14; Mes'udi, nı, 342; Razi, s. 66-67.
582 Reşid, s. 206.
583 Razi, s. 67.
584 Ya'kCıbi, Mu.şakele, s. 14.
585 Mes'O.di, III, 342.
586 Reşid, s. 206.
587 Buhari, "Fezailu'l-ashab'; 5; Tirmizi, "Menfilcıb'; 25, 27.
588 İbn Sa'd, III, 103.
589 Ebu Yusuf, el-Hardc, s. 66; İbn Sa'd, III, 104; Sfili, s. 2 1 1, 212; Kudame, s. 215- 16.
590 İbn Hanbel, el-Musned, 1, 15; Belazuri, Futıüı, s. 42.
214 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

Halife Ebu Bekir Curuf'tan ölü bir yer, Ömer de Akik'i ikta etmişti.59ı Halife
Osman ise 600.000 dirhem cfüze vermişti.592 Kendisine haraç ödeyen 1000
kölesi vardı.593 Muhtelif arazileri yanında Medine' de on bir, Basra'da iki, Kfı.fe,
İskenderiye ve Mısır'da birer evi vardı.594 Medine'deki tek mezbaha onun
olup Baki' mevkiinde idi.595 Terikesi arasından Gabe'deki bir arazisi 1.600.000
dirheme satılmıştı.596 40-50.000.000 dirhem değerinde emlak ve bir o kadar
da nakit miras bırakmıştı.597 Muhtelif rivayetlere göre terikesi 50.200.000,598
51-52.000.000,599 57.600.000,6°0 57.900.000,601 59.800.000602 dirhemdi. Bir baş­
kasına göre 50.000 dinarlık nakde ilaveten 1000 at, 1000 köle ve mezkfı.r
arazileri ile evleri de terikesi arasında idi. 603 Bir habere göre de söz konusu
arazi ve evlerinden başka ne bir dinar ne de bir dirhem miras bırakmıştı.604
İbn Ebi'd-Dunya'nın bildirdiğine göre tüm mal varlığı 50.000.000 dirhemden
ibaretti.605 Reşid b. Zubeyr'in kaydettiği diğer iki rivayetten birine göre mal
varlığının sekizde biri 50.000 dinardı.606 Diğerine göre de terikesi 52.000
dinar ve 53.000.000 dirhemden müteşekkil olup üçte birlik vasiyet çıkarıldık-
• • • • •

591 Ebu Yusuf, el-Harac, s. 66 (Burada Benu'n-Nadir toprağındaki Curuf'un Hz.


Peygamber tarafından ikta edildiği bildirilmektedir); İbn Sa'd, III, 104; Suli, s. 211;
Kudame, s. 214.
592 İbn Sa'd, III, 107.
593 İbn Hanbel, ez-Zuhd, II, 69; Fesevi, III, 401; Ebu Nuaym, I, 90; Beyhaki, es-Sunen,
vm, 9; İbn Abdilber, ı, 583; Razi, s. 63; Muhibbuddin, er-Riyad, ıv, 285; İbn Manzur,
Muhtasar, IX, 23; Zehebi, Tarih, s. 498; a.mlf., Siyer, 1, 56; İbşihi, 1, 304; İbn Hacer,
el-İsabe, 1, 546; a.mlf., Fethu'l-Mrf, XII, 2 1 1 ; Suy(ıti, Husn, 1, 200; Kettani, il, 258.
594 İbn Ebi Şeybe, VII, 543; İbn Sa'd, III, 108, 1 10; Buhari, "Humus'; 13; İbn Abdilhakem,
s. 130; İbn Ebi'd-Dunya, ı, 290; Ya'kı'.ıbi, Muşakele, s. 13; Mes'udi, il, 342; Reşid, s. 203;
Razi, s. 63; İbn Manzur, Muhtasar, IX, 27; Zehebi, Siyer, 1, 66; Deki, s. 12.
595 İbnu'l-Cevzi, Menakıb, s. 79.
596 İbn Sa'd, III, 109; Buhari, "Humus'; 13; YakUt, ıv, 182; Muhibbuddin, er-Riyad, ıv,
290; Zehebi, Siyer, 1, 66.
597 İbn Manzur, Muhtasar, IX, 27; Zehebi, Tarih, s. 498, 507; a.mlf., Siyer, 1, 65.
598 Buhari, "Humus'; 13; Reşid, s. 203; İbnu'l-Cevzi, Telhis, s. 1 80; Muhibbuddin,
er-Riyad, ıv, 290; Zehebi, Siyer, 1, 67; Deki, s. 12; İbnu'l-İmad, 1, 43.
599 İbn Sa'd, III, 1 10; Razi, s. 63, 64; İbn Hacer, Fethu'l-Mri, Xll, 215.
600 Muhibbuddin, er-Riyad, ıv, 291 ; İbn Hacer, Fethu'l-Mri, XII, 213.
601 İbn Hacer, Fethu'l-bari, XII, 213.
602 İbn Kesir, el-Bidtlye, VII, 250; İbn Hacer, Fethu'l-bari, Xll, 215; İbnu'l-İmad, 1, 43.
603 Ya'kUbi, Muşakele, s. 13; Mes'udi, il, 342; Reşid, s. 203; Razi, s. 63.
604 İbn Ebi Şeybe, VII, 543; İbn Sa'd, III, 108; Buhari, "Humus'; 13; EbU Nuaym, I, 90; İbn
Manzur, Muhtasar, ıx, 27; Zehebi, Siyer, 1, 66.
605 İbn Ebi'd-Dunya, 1, 342; ayrıca bk. İbn Hacer, Fethu'l-Mri, Xll, 214.
606 Reşid, s. 203; Razi, s. 64.
Ek 3: Sahabenin servetleri 215

tan sonra dört hanımından her birine 1. 100.000 dirhem verilmişti. 607 Taksim
edilen terikesi 35.200.000 veya 40.000.000 dirhemdi.608 Hanımlarının miras
hissesine ilişkin olarak şu iki çelişkili bilgiye de rastlanmaktadır: Dört eşin­
den her birine ı.000.000609 veya 1.200.000 dirhem isabet etmişti;6ıo boşadığı
zevcesi Atika bt. Zeyd ile 80.000611 dirhem (dinar ?) veya 2.000.000 dirhem6ı2
(?) karşılığında anlaşma yapılmıştı. Bıraktığı borcun miktarı ise muhtelif
rivayetlere göre l.000.000,6ı3 l.200.000, 6ı4 2.000.000, 6ı5 2.200.000 dirhem6ı6
veya 80.000.000 (?) miskfildi.6ı7 Mal varlığının üçte birini vasiyet etmişti.6ı8
Bir ev yahut arazisinin (dar ?) satışından sağladığı 600.000 dirhemi tasadduk
etmişti.5ı9 Muhtelif evlerini çocuklarına vakfetmişti.620 Bunlardan biri boşa­
nan kızlarına mahsustu.62ı Hz. AiŞe'ye 180.000 dirhem hediye etmişti.622 Küfe
halkını Hz. Osman'ın valisi Said b. As'a karşı ayaklandırmaya sarfetmesi için
Eşter'e 50.000 dirhem borç vermişti.623 Kölelerinin ödediği haracı olduğu gibi
tasadduk ederdi.624

• • • • •

607 İbn Sa'd, III, 109; Reşid, s. 203; Zehebi, Siyer, 1, 67; İbn Hacer, Fethu'l-Mri, Xll, 213.
608 İbn Sa'd, III, 109- 1 10; İbn Manzur, Muhtasar, IX, 27; Zehebi, Siyer, 1, 65; İbn Hacer,
Fethu'l-Mri, XII, 214, 215.
609 İbn Hacer, Fethu'l-Mri, XII, 214.
610 Buhari, "Humus'; 13; Ebu Nuaym, 1, 91; Muhibbuddin, er-Riyad, rv; 290; İbn Kesir,
el-Bidaye, VII, 250; İbnu'I-İmad, ı, 43.
61 l Muhibbuddin, er-Riyad, rv; 340; Zehebi, Siyer, 1, 67; İbn Hacer, Fethu'l-Mri, Xll, 215.
612 İbn Manzur, Muhtasar, IX, 23.
613 İbn Manzur, Muhtasar, IX, 27.
614 İbn Manzur, Muhtasar, IX, 27; İbn Hacer, Fethu'l-Mri, Xll, 214.
615 Ebu Nuaym, 1, 91; İbn Hacer, Fethu'l-Mri, XII, 212, 214.
616 İbn Sa'd, III, 109; Buhari, "Humus'; 13; Muhibbuddin, er-Riyad, rv; 290; Zehebi, Siyer,
I, 66; İbn Kesir, el-Bidtlye, VII, 250; İbnu'l-İmad, I, 43.
617 Razi, s. 63-64.
618 İbn Sa'd, III, 108; Buhari, "Humus'; 13; Reşid, s. 203; İbn Kesir, el-Bidaye, VII, 250;
İbnu'l-İmad, ı, 43.
619 Muhibbuddin, er-Riyad, rv; 286; İbn Manzur, Muhtasar, IX, 23; Zehebi, Siyer, 1, 57;
İbşihi, ı, 304.
620 Buhari, "Vesaya'; 34; Darimi, "Vesaya'; 43.
621 İbn Sa'd, III, 108.
622 Muhibbuddin, er-Riyad, rv; 285.
623 Mes'udi, il, 347.
624 İbn Hanbel, ez-Zuhd, il, 69; Ebu Nuaym, 1, 90; Beyhaki, es-Sunen, VIII, 9; İbn Abdilber,
ı, 583; Muhibbuddin, er-Riyad, rv; 285; İbn Manzur, Muhtasar, IX, 23; Zehebi, Tarih,
s. 498; İbn Hacer, el-İsabe, 1, 546; a.mlf., Fethu'l-Mri, Xll, 2 1 1 ; İbşihi, I, 304; Suyı'.'ıti,
Husn, ı, 200; Kettani, il, 258.
Ek 4

Hz. Ömer'in servetlerini müsadere


ettiği memurlar

Amr b. As. Mısır valisi. Belazuri'nin kaydettiğine göre: "Ömer b. Hattab tayin
ettiği [vali ve] amillerden yazılı mal beyanı alır, daha sonra, belirlenen beyan
fazlası servetlerinin bir kısmına ya da tamamına el koyardı. [Bu hususta] Amr
b. Asi'ye şunları yazmıştı: "Mısır valiliğine tayin edildiğinde sahip olmadığın
mal, köle, eşya ve hayvanları hakkında çeşitli söylentiler yayılmıştır:' Amr
da ona: "Bizim toprağımız ziraat ve ticarete uygun bir yerdir; bundan dolayı
geçimimiz için gerekli miktardan fazlasını kazanabiliyoruz;' şeklinde karşılık
vermişti.2 Bunun üzerine Hz. Ömer şu mefilde [ikinci] bir mektııp gönderdi:
"Kötü amiller hakkında yeterince bilgilendirildim. Senin bana yazdıkların
hakka çağrılmaktan huzursuz olan kimsenin ifadeleridir. Senin hakkında
[bazı] şüphelerim vardır. Malını taksim etmesi için Muhammed b. Mesleme'yi
gönderiyorum. İncelemesini tamamlamasına yardımcı ol ve isteklerini yeri­
ne getir. Sana sert davranırsa hoş gör; çünkü gizli şeyleri ortaya çıkarmaya
çalışmaktadır:' Sonunda [Muhammed b. Mesleme] onun mal varlığının bir
kısmına el koymuştıı . .3 İbn Abdirabbih'in naklettiği daha farklı ve detaylı
..

bir rivayette ise Muhammed b. Mesleme'nin, ayakkabılara varıncaya kadar


Amr'ın tüm mal varlığının yarısına el koyduğu bildirilmektedir.4
• • • • •

1 Bir başka rivayette 'at, deve, davar, sığır ve köleler' kaydı vardır; bk. İbn Abdirabbih, 1, 46.
2 Diğer bir rivayette "Biz fiyatların ucuz olduğu bir beldede yaşıyoruz;' kaydı da vardır;
bk. İbn Abdirabbih, 1, 47.
3 Belazuri, Futuh, s. 220-221; Kudame, s. 339; ayrıca bk. İbn Zenceveyh, il, 604; İbn
Abdilhakem, s. 146; Ya'kCıbi, et-Tarih, il, 157; İbn Hacer, el-İsabe, III, 387; İbn Tağriberdi,
1, 21; Suyfı.ti, Husn, 1, 234.
4 İbn Abdirabbih, 1, 46-48.
218 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- P iyasa İlişkisi

Ya'kfıbi'nin kaydettiğine göre Hz. Ömer'in bu uygulamasını benimseyen


Muaviye de Amr'ın ölümünden sonra terikesinin yarısını müsadere etmiştir.5
Muaviye ölüm döşeğine düşünce bu uygulamaya kendisini de dahil ederek
terikesinin yarısına el konulmasını vasiyet etmiştir.6
Ebu Hureyre. Bahreyn amili. İbn Abdilhakem'e göre söz konusu şiirde
'Beni Gazvan'ın dünürü' şeklinde tavsif edilen kişi budur.7 Bu hususta kendi
ağzından gelen rivayet şöyledir: "Ömer beni Bahreyn'e tayin etmişti. [Görev
sürem boyunca) 12.0008 dirhem biriktirmiştim. [Bahreyn vergi gelirlerini tak­
dim etmek üzere) Ömer'in yanına gittiğimde bana şunları söyledi: 'Ey Allah'ın
ve Müslümanlar'ın düşmanı! Allah'ın malını çaldın [değil mi)?' Ben de şu
şekilde karşılık verdim: 'Ben ne Allah'ın ne de Müslümanlar'ın düşmanıyım.
Bilakis onlara hasım olana düşmanım. Ancak [servetime gelince]; atlar üredi
ve [ganimet] hisseleri birikti�'9 [Ebu Hureyre sözlerine şu şekilde] devam etti:
"Ömer 12.00010 dirhemime el koydu. Sabah namazını kılınca: 'Allah'ım Ömer'i
affet!' diye dua ettim. Ömer valilerin mallarına el koyar, [zamanı gelince]
aldığından daha fazlasını verirdi. Bu olaydan sonra da aynısı oldu. Bana 'Ey
Ebu Hureyre valilik yapmak ister misin?! diye sordu'. .. :·11 Diğer bir rivayette
Hz. Ömer'in, 20.000 dirhemle dönen Ebu Hureyre'ye, ana para ve rızkını ayı­
rıp arta kalan kısmı beytülmale yatırmasını emrettiği belirtilmektedir.12 İbn
Abdirabbih de, maaşını ve ortalama masraflarını hesaplayarak aradaki farkı
istediğini rivayet etmektedir. 13 Abdurrezzak'ın naklettiği bir başka rivayette ise
bu kadar serveti nasıl yaptığı sorulduğunda atlarının ürediğini, ata gelirleri ve
kölelerinin kazançlarının biriktiğini belirtmesi üzerine yapılan araştırmanın
kendisini temize çıkardığı belirtilmekte, ancak mallarına el konulduğuna

• • • • •

5 Ya'kfıbi, et-Tarih, il, 222.


6 İbn Ruşd, el-Beyan, XVIll, 398.
7 İbn Abdilhakem, s. 147.
8 Diğer bir rivayete göre " 10.000" şeklindedir; bk. Abdurrezzfil<, XI, 323; Ebu Ubeyd, s.
250; İbn Sa'd, ıv; 335; İbn Kuteybe, UyWı, 1, 53-54; Belazuri, FutUh, s. 93; İbn Abdirabbih,
1, 46; Zehebi, Siyer, il, 6 1 2; İbn Kesir, el-Bidôye, VIll, 1 13.
9 Bir başka rivayette "Ata gelirlerim teraküm etti'; ilavesi vardır; bk. Ebu Ubeyd, s. 250;
İbn Sa'd, ıv; 335; Belazuri, Futuh, s. 93; İbn Abdirabbih, ı, 46.
10 Diğer rivayette 10.000.
1 1 Ebu Ubeyd, s. 250; İbn Sa'd, ıv; 335; İbn Abdilhakem, s. 148-149; Belazuri, Futuh, s. 93;
Kudame, s. 280; İbn Manzur, Muhtasar, XXIX, 202-203; İbn Kesir, el-Bidaye, VIll, 1 13;
ayrıca bk. İbn Zenceveyh, il, 604; İbn Abdirabbih, 1, 45; Turtfışi, s. 1 16; İbnu'l-Cevzi,
Menakıb, s. 62; Kettani, il, 260.
12 İbn Sa'd, ıv; 336; Zehebi, Siyer, il, 618.
1 3 Biraz daha farklı olan bu rivayet için bk. İbn Abdirabbih, 1, 45.
Ek 4: Hz. Ômer'in servetlerini m üsadere ettiği m emurlar 219

dair herhangi bir kayda rastlanmamaktadır. ı 4 İbn Asfil<lr'in bildirdiğine göre


yapılan araştırma sonucunda beraat ettiği anlaşılmaktadır. ı5 Malının yarısına
el konulduğunu kaydedenler de vardır. ıs Hz. Ömer'in taş ve kireçten yapıldı­
ğını gördüğü bir evin sahibini sorup Bahreyn amiline ait olduğunu öğrenince
hemen malının yarısını müsadere ettiği17 de rivayetler arasındadır ki bu zat
muhtemelen Ebı'.'ı Hureyre'dir.

Mucaşi' b. Mes"ıid es-Sulemi. Basra amili. Belazuri'ye göre Beni


Gazvan'ın dünürü budur. ıs Utbe b. Gazvan'ın kızını almıştı. Ömer amillerinin
mallarını müsadere ederken Mucaşi"in de 50.000 dirhemine el koymuştu. ı9

Haccac b. Atik es-Sulemi. Fırat valisi. 20

Cez' b. Muaviye. Sürrak valisi.2ı

Bişr b. Muhtefez. Cündişapı'.'ır valisi.22

Nu'man. Şiirde geçen Nu'man ya Hıms amili Nu'man b. Beşir3 ya da


Beni Adi b. Ka'b b. Luey kabilesine mensup Meysan valisi Nu'man b. Adi
b. Nadle b. Abdiluzza b. Hursan'dır. Bll; ikincisine ilişkin olarak, Meysan
dihkanları ile içki meclisi kurma arzusunu dile getiren bir şiir irad ettiği için
Ömer tarafından görevden alındığı bildirilmektedir.24

Nufey' Ebô Bekre. Hz. Ömer kendisini hesaba çektiğinde "Senin (yani
devletin) hizmetinde hiç bir görev almadım ki!" diyerek [malının müsade­
resine karşı çıkınca], "Kardeşin [Nafi'] Ubulle uşı'.'ır tahsildarı ve beytülmal
eminidir. Sana verdiği paralarla ticaret yapıyorsun;' şeklinde mukabele gör­
müş ve iki farklı rivayete göre nakdi varlığının yansına yahut 10.000 dirhemi­
ne el konulmuştu.25 Ayrıca servetinin yarısına el konulmasına karşı çıkarak

• • • • •

14 Abdurrezzfilc, XI, 323.


15 İbn Manzur, Muhtasar, xxıx, 203.
16 Ebu Ubeyd, s. 250; Ya'kCıbi, et-Tarih, il, 157; İbn Abdirabbih, ı, 45; Gazza!i, İhya', il,
143; TurtCışi, s. 1 16; Azm, il, 401 .
1 7 İbn Kuteybe, Uyun, I , 53, 312; İbn Abdirabbih, 1, 44 ; TurtCışi, s . 1 16.
18 İbn Abdilhakem, s. 147; Belazuri, FutUh, s. 377, 378.
19 Taberi, Tarih, rv; 287.
20 Belazuri, Futılh, s. 377.
21 İbn Abdilhakem, s. 147, 148; Belazuri, FutUh, s. 377.
22 İbn Zenceveyh, il, 604; İbn Abdilhakem, s. 147, 148; Belazuri, FutUh, s. 377; Ya'kCıbi,
et-Tarih, il, 157.
23 İbn Abdilhakem, s. 147.
24 Belazuri, Futuh, s. 377, 378; Ya'kCıbi, et-Tarih, il, 157; ayrıca bk. İbnZenceveyh, il, 604.
25 İbn Abdilhakem, s. 147, 148; Belazuri, FutUh, s. 377; ayrıca bk. ibn Zenceveyh, il, 604.
� Sosyal Servet: İ slam ' da Yönetim- Piyasa İ lişkisi

"Vallfilıi eğer bu mal gerçekten Allah'ın (yani beytülmfilin hakkı) ise bir kısmını
alıp diğerini bırakman helfil değildir. Şayet bizim hakkımızsa [-ki öyledir-] o
zaman da dokunamazsın;' şeklinde itiraz ettiği bildirilmektedir.26 Hz. Ömer
devrinde beytülmfilden istikraz yapılabildiğine dair çeşitli örnekler varken
Ebu Bekre'ye hesap sorulmasının sebebi kardeşi sayesinde bazı ayrıcalıklara
sahip olduğu kuşkusudur.
Nıifi' b. Hıiıis b. Kelede. Ubulle uşur tahsildarı ve hazinedarı.27

Nıifi' b. Amr el-Huzai. Mekke amili. Hz. Ömer tarafından mallarının


yarısına el konuldu.28
Hfilid b. Haris. İsfahan hazinedarı. Belclzuri'ye göre Beni Diıhman
kabilesine mensup olup şiirde 'Beni Nasr eşrafından İbn Gallab' şeklinde
geçmektedir.29
Asım b. Kays b. Salt es-Sulemi. Menazir valisi.30

Semure b. Cundeb el-Fezilri. Ehvaz panayırı sorumlusu. Belclzuri'ye


göre şiirde Suk'taki Beni Bedr'in mevlclsı olarak tavsif edilen kişi budur.31
Hfilbuki bu kişinin Surrak valisi Harise b. Bedr olması daha muhtemeldir.
Arapça elyazısında 'Suk' ile 'Surrak' birbirine karıştırılmaya çok müsaittir.
Bedr'in oğlu Harise de Beni Bedr'in adamı olarak nitelendirilmeye daha
uygundur. Üstelik Ebu'l-Esved ed-Dueli tarafından, valisi olduğu bölgede bazı
hırsızlık ve yolsuzluklar yapıldığı hususunu dile getiren bir şiirle uyarılmıştır.32
Bu söylentilerin daha sonra kendisini de hedef alması gayet muhtemeldir.
Şibl b. Ma'bed el-Beceli el-Ahmesi. Ganimetlerin muhafazasından
sorumlu memur.33
Ebu Meryem İbn Muharriş el-Hanefi. Ramhurmuz valisi.34

Kaynaklarda Halife Ömer tarafından servetleri müsadere edilmiş görev­


lilerden isimleri bildirilen diğerleri şunlardır:

• • • • •

26 Ya'kıibi, et-Tarih, il, 157.


27 İbn Abdilhakem, s. 147, 148; Belazuri, Futuh, s. 377; ayrıca bk. İbn Zenceveyh, il, 604.
28 Ya'kıibi, et-Tarih, il, 157.
29 İbn Abdilhakem, s. 148; Belazuri, Futuh, s. 377-378.
30 İbn Abdilhakem, s. 148; Belazuri, Futuh, s. 371, 377, 378.
31 İbn Abdilhakem, s. 148; Belazuri, Futuh, s. 371, 377, 378.
32 Bk. Belazuri, Futuh, s. 372.
33 Belazuri, Futuh, s. 377, 378.
34 Belazuri, Futuh, s. 377, 378.
Ek 4 : Hz. Ômer'in servetlerini m üsadere ettiği m emurlar 221

Sa'd b. Ehi Vakkas. Kufe valisi. Hz. Ömer tarafından mallarının yarısına
el konularak görevinden azledildi.35
Hfilid b. Velid. Şam orduları kumandanı. Halife Ömer, Ebu Ubeyde b.
Cerrfilı'a bir ferman göndererek görevden aldığı Hfilid b. Velid'in mal varlığı­
nın yarısına el koymasını emretti. Emri yerine getiren Ebu Ubeyde, ayakkabı
ve sarığına varıncaya kadar Hfilid'in bütün mallarının yarısını aldı.36 Diğer bir
rivayete göre Hz. Ömer tarafından tüm mal varlığı araştırılarak 80.000 dirhem
kıymet biçildi ve 20.000'lik kısmına el konularak görevden alındı.37
Ebu Musa el-Eş'ari. Basra valisi. Hz. Ömer onu azlettiği gibi mallarının
yarısına el koydu.38 Bu husustaki bir başka rivayet şöyledir: "[Ömer,] Ebu
Musa'yı [Medine'ye] çağırarak 'Yanında tuttuğunu haber aldığım biri akile
(isim veya üstün vasıflı anlamında sıfat) diğeri kral kızlarından olan iki cariye
de ne oluyor?!' diye sordu. Bunun üzerine [Ebu Musa] 'Akile teşrifatçılık
yapıyor, kral kızlarından olana gelince onu da fidyesini arttırmaları için alı­
koyuyorum; dedi. 'Pekiyi günde iki defa kaynayan kazanlardan ne haber?!'
diye sorunca da 'Bana günde bir koyun yevmiye bağlamıştın. Yarısı sabah,
yarısı akşam pişiriliyor; şeklinde cevapladı. 'Yanında bulundurduğunu haber
aldığım iki ölçek nereden çıktı?!' deyince39 de 'Birini sadece aileme ait erzakı
ölçmekte, diğerini alış verişlerimde kullanıyorum; diye mukabelede bulundu.
Nihayet Ömer sözlerini şu şekilde tamamladı: 'Al<ileyi bize teslim et. Vallahi
sen ya güvenilir bir mümin ya da hazırcevap bir hilekarsın. Şimdi utanç içinde
görevinin başına dön. Vallahi şayet seninle ilgili bir şey daha duyarsam görevi­
ne iade etmem�'40 Biraz daha detaylı bir rivayette ise kendi hizmetine ayırdığı
ileri sürülen kırk veya altmış esirden bahsedilmektedir.4ı
• • • • •

35 Ebu Ubeyd, s. 250; İbn Sa'd, ili, 149, 282; Ya'klıbi, et Tarih, ll, 157; İbn Abdirabbih, I,
-

44; Reşid, s. 206; Gazzali, İhya', ll, 143; Turtfışi, s. 1 16; İbnu'l-Cevzi, Menakıb, s. 62;
Suyfıti, Tarih, s. 141; Azm, il, 401 .
3 6 Ya'klıbi, et-Tarih, il, 140; İbn Manzur, Muhtasar, VIII, 22, 25; İbnu'l-Ezrak, I , 343; Azm,
il, 400.
37 İbnu'l-Esir, el-Kamil, ll, 537; İbn Manzur, Muhtasar, VIII, 22; Zehebi, Siyer, I, 380; İbn
Kesir, el-Bidfıye, VII, 80-81; Azm, II, 401.
38 İbn Abdirabbih, I, 45.
39 Hz. Peygamber Medine'ye hicret ettiğinde çoğu tüccarın satarken küçük, satın alır­
ken ise büyük olmak üzere iki farklı ölçek kullanmak suretiyle sahtekarlık yaptıklarını
görünce derhal bu tür uygulamaları yasaklayarak ölçü ve tartılara bir standart getir­
mişti. Hz. Ömer de Ebu Musa'nın bu Cahiliye hilesine döndüğünden endişelenmiş
olmalıdır.
40 İbn Abdirabbih, I, 45.
41 İbn Şebbe, Il, 809-810; İbn Manzur, Muhtasar, IX, 73.
222 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- Piyasa İl işkisi

HBrls b. Kıi'b b. Vehb. İbn Abdirabbih, görevden alınarak malının yarı­


sının müsadere edildiğini bildirdikten sonra ayrıca şu rivayeti aktarmaktadır:
Hz. Ömer, Haris b. Ka'b b. Vehb'i çağırarak: "İki yüz dinara sattığın köle ve
develeri nereden buldun?!" diye sorunca [Haris) "Nafakamla ticaret yapum;'
cevabını verdi. Bunun üzerine Ömer "Hayır vallahi! Biz sizi Müslümanlar'ın
malları ile ticaret yapasınız diye görevlendirmedik. O kazancı derhal teslim
et!" şeklinde karşılık verdi. Haris: "Vallahi bundan sonra hiç bir görev almaya­
cağım;' deyince, Ömer "Seni görevlendirmemi daha çok beklersin;' şeklinde
mukabelede bulundu.42
Utbe b. Ehi Sufyan. Taif amili. Halife Ömer, bu görevden azlettiği Utbe
b. Ehi Sufyan'ı yolda karşılayıp 30.000 dirhemle döndüğünü görünce "Bunu
nereden buldun?!" diye sormuş; "Vallfilıi o ne senin ne de Müslümanlar'ındır,
onunla bir tarım arazisi (day�) satın alacağım;' şeklinde mukabele görmüştü.
Buna karşılık Hz. Ömer "Arnilimizin üzerinde bulduğumuz bu paranın yeri
ancak beytülmfildir;' diyerek tümüne el koyrnuştu.43 Utbe'nin söz konusu
meblağı göreve giderken yanında götürdüğü sermaye ile yaptığı ticaretten
kazandığını söyleyerek kendisini savunduğu da bildirilmektedir.44
Kudıime b. Maz'ôn el-Cumahi. Bahreyn valisi. Hz. Ömer tarafından
görevinden alınarak malının yarısı müsadere edildi.45
Şurahbil b. Basene. Şam valisi. Torunu Rebia' dan gelen bir rivayete göre
öldükten sonra mallarının yarısının Halife Ömer'e teslim edilmesini vasiyette
bulunmuştu. 46
Ya'Iıi b. Umeyye (veya Muneyye). Yemen valisi. Hz. Ömer tarafından mal
varlığının yarısı müsadere edihnişti.47

• • • • •

42 İbn Abdirabbih, !, 46.


43 İbn Abdirabbih, !, 49.
44 Taberi, Tarih, ıv. 220; Azm, il, 400.
45 Ali, et-Tanzimlit, s. 201 .
46 İbn Abdilhakem, s . 148.
47 Ya'kUbi, et-Tarih, il, 157.
Kaynakça

'Abbadi, Mustafi'i 'Abdulhamid, "Mevki'u Nistan fi dav'i'l-vesa'iki'l-berdiyye kubeyle'l­


İslam ve hili'i.le nısfı'l-karni'l-evvel mine'l-hukmi'l-'Arabi'; el-Ceziretu'l- 'Arabiyyefi
'asri'r-Resul ve Hulefa'i'r-rdşidin, c. III/2, Riyad 1410/1989, s. 201-234.
'Abbasi, Hasan b. 'Abdillah, Asaru'l-uvelfi tertibi'd-duvel (nşr. 'Abdurrahman 'Umeyre),
Beyrut 1409/1989.

'Abdulbi'iki, Muhammed Fu'ad, el-Mu'cemu'l-mufehres li-elfazi'l-Kur'ıini'l-kerim, İstan­


bul 1982.

'Abdurresı'.ıl, 'Ali, el-Mebddi'u'l-iktisadiyye fi'l-İslam ve'l-bina'u'l-ikti.sadi li'd-devleti'l­


İslamiyye, Kahire ts. (Daru'l-Fikri'l-'Arabi).
'Abdurrezzi'ik es-San'ani, Ebu Bekir 'Abdurrezzak b. Hemmam b. Nafi: el-Musannaf(nşr.
Habiburrahman el-A'zami), c. 1-XI, Beyrut 1403/ 1983.

Agil, S. O. S., "Rationality in Economic Theory: A Critical AppraisaI'; Readings in Micro­


economics: An Islamic Perspective (nşr. Sayyid Tahir ve dğr.), Kuala Lumpur 1992,
s. 31-48.

Ahmad, Ziauddin, "The Qur'anic Theory of Riba'; Islamic Quarterly, c. XX-XXIl/1 -2,
Landon 1978, s. 3- 14.

Ahmed b. Hanbel, el-Musned, c. I-VI, Bulak 1313.

....... , Kitabu'z-Zuhd (nşr. M. Celi'i.l Şeref), c. 1-II, Beyrut 1984 .


...... . , Kitabu Feza'ili's-sahdbe (nşr. Vasiyyullah b. Muhammed 'Abbas), c. I-II, Cidde
1403/1983.
Ahmed, Mahmud, İslam İktisadı: Mukayeseli Bir Tedkik (trc. Yusuf Ziya Kavakçı), İstan­
bul 1975.

Akşit, Mustafa Cevad, Modem Ticaret Hukuku ve İslam Ticaret Hukukunda Haksız
Rekabet, İstanbul 1982.
'Ali, Cevad, el-Mufassal.fi tarihi'l-'Arab kable'l-İslam, c. I-IX, Beyrut 1968-72.
'Ali, Si'i.lih Ahmed, et-Tanzimatu'l-ictima'iyye ve'l-iktisadiyye.fi'l-Basra, Bağdat 1953.

....... , "Muslim Estates in Hidjaz in the First Century A. H:; JESHO, c. II/3, Leiden 1959, s.
247-261.
224 Sosyal Servet: İslam ' d a Yönetim- Piyasa İlişkisi

Alıisi, Ebu'l-Fadl Şihabuddin MahmUd, RUhu'l-me'tini fi tefsiri'l-Kur'ıini'l-'azim ve's­


Seb'i'l-mesani, c. 1-XXX, Bulak 1301.
'Areşani, Niziimuddin Seri b. Fudayl, Kitôbu'l-İhtisas (Rii.zi, Tarihu Medineti San'ti
sonunda, nşr. Hüseyin b. 'Abdilliih el-'Ömeri), San'a 1401/ 1981.
Arif, Muhammed, "Towards Establishing the Microfoundations of lslamic Economics:
The Basis of the Basics'; Islamic Quarterly, c. XXVIll/2, Landon 1984, s. 61-72.
Artuk, İbrahim-Cevriye, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Teşhirdeki İslılmi Sikkeler Kataloğu,
c. 1-11, İstanbul 1970- 74.
Ashtor, Eliyahu, "Banking lnstruments Between the Muslim East and the Christian
West" (East-West Trade in the Medieval Mediterranean içinde, nşr. Benjamin Z.
Kedar), Landon 1986, bl. 1, s. 553-573.
'Atiyye, Cemaluddin, "el-A'mii.lu'l-masrafiyye fi etar İslami'; el-Muslimu'l-mu'asır, c.
X/38, Beyrut 1984, s. 69-102.
'Ayni, Bedruddin EbCı Muhammed Mahmud b. Ahmed, 'Umdetu'l-kıiri şerhu Sahihi'l­
Buhıiri, c. I-XX, Kahire 1392/1972.
'Azın, Refik, Eşheru meşahiri'l-İsl1ımfi'l-harb ve's-siyase, c. I-rv; Beyrut 1403/ 1983.
Baci, Ebu'I-Velid Suleyman b. Halef b. Sa'd el-Endelusi, el-Muntekıi şerhu'l-Muvatta'
el-İmam Malik, c. I-Vll, Kahire 1332.
Bahşel, Ebu'l-Hasan Eslem b. Sehl b. Eslem, Tarihu Vasıt (nşr. Corcis 'Awad), Beyrut
1986.
Barlowe, Raleigh, Land Resource Economics: The Economics ofReal Estate, Bostan 1994.
Bayındır, Abdülaziz, "İsliim'da Faiz Mefhumu ve Unsurları'; Para, Faiz ve İs/1ım, İstan­
bul 1987, s. 117-143.
Bekri, Ebu 'Ubeydilliih b. 'Abdilaziz, Mu'cemu ma ista'cem min esma'i'l-biltid ve'l­
mevıidi' (nşr. Mustafa es-Sekka), c. 1-11, Beyrut 1983.
Belatunsi, Tahriru'l-makıilfimiı yahillu ve yahrimu min beyti'l-mtıl (nşr. Fethullah M. G.
es-Sebbağ), Kahire 1409/1989.
Belazuri, Ebu'l-'Abbas Ahmed b. Yahya, Ensabu'l-eşraf. c. I (nşr. Muhammed
Hamidullah), Kahire 1959; c. il (nşr. M. Bii.lo.r el-Mahmudi), Beyrut 1974; c. III
(nşr. 'Abdulaziz ed-Duri), Beyrut 1398/ 1977-78; c. IV/I (nşr. İhsan 'Abbas), Beyrut
1400/1979; c. V (nşr. S. D. F. Goitein), Kudüs 1936.
....... , Futuhu'l-buldıin (nşr. R. Muhammed Rıdvan), Kahire 1932.
Beyhaki, Ebu Bekir Ahmed b. Hüseyin, es-Sunenu'l-kubra, c. I-X, Haydarabad 1344.
....... , Delıl'ilu'n-nubuvve ve ma'rifetu ahvali sahibi'ş-şeri'a (nşr. 'Abdulmu'ti Kal'aci), c.
I-VII, Beyrut 1405/1985.
Beyhaki, İbrahim b. Muhammed, el-Mehıisin ve'l-mesavi' (nşr. Muhammed Suveyd),
Beyrut 1408/1988.
Bijörkrnan, W., "İslamiyette Sermayenin Zuhuru ve Tedavüle Vaz'ı'; Türk Hukuk ve
İktisat Tarihi Mecmuası, c. il, İstanbul 1939, s. 73-96.
Kaynakça 225

Bilmen, Ömer Nasuhi, Hukuk-ı İslılmiyye ue Istılfthdt-ı Fıkhiyye Kamusu, c. 1-VIII, İstan­
bul 1985.

Buhari, Ebu 'Abdillah Muhammed b. İsma'il b. İbrahim, el-Ctlmi'u's-sahih, c. 1-VIII,


İstanbul 1315 .

...... . , et-Tarihu'l-kebir, c. 1-IX, Haydarabad 1943.


Cahız, Ebu 'Osman 'Amr b. Bahr, et-Tabassur bi't-ticare (nşr. H. H. 'Abdulvehhab
et-lünisi), Kahire 1354/1935.

Cehşiyari, Ebu 'Abdillah Muhammed b. 'Abdus, Kiıtlbu'l-Vuzera ve'l-kutıtlb (nşr.


Mustafa es-Sekka), Kahire 1401/1980.

Cerra'i, Takıyyuddin Ebu Bekir b. Zeyd b. Ebi Bekir, el-Eua'il (nşr. 'Adil el-Fureycat),
Beyrut 1409/1988.

Cersifi, 'Ömer b. 'Osman b. 'Abbas, Risalefi'l-hisbe (Selıls resa'il End.elusiyyefi ıidabi'l­


hisbe ue'l-muhtesib içinde, nşr. Levi-Provençal), Kahire 1955, s. l17- 128.
Cevde, Cemal Muhammed Davlid Muhammed, el-'.4.rab ve'l-ard fi'l- 'Irak fi sadri'l­
İslılm, Amman 1979.
Cevdet Paşa, Ahmed, Tarih-i Cevdet, c. 1-XII, İstanbul 1309.

Chapra, M. Umer, "The Prohibition of Riba in lslam: An Evaluation ofSome Objections';


The American Journal ofIslamic Studies, c. 1/2, Silver Spring 1984, s. 23-40 .
....... , "The Economic System of lslam: A Discussion of lts Goals and Nature'; Islamic
Quarterly, c. XXIX/4, London 1985, s. 237-253.
Darimi, Ebu Muhammed 'Abdullah b. 'Abdirrahman, es-Sunen, İstanbul 1401/1981.

Davlidi, Ebu Ca'fer Ahmed b. Nasr, Kiıtlbu'l-Emual (nşr. Rıza Muhammed-Salim


Şehade), Rabat 1988.

Dayfull ah, Muhammed, "el-Hayatu'l-iktisadiyye fi 'ahdi'r-Resul'; Mecelletu Kulliyyeti'l­


Adtlb, c. XIII/2, Riyad 1986, s. 759-816.
Debbağoğlu, Ahmet, İsltim İktisadına Giriş, İstanbul 1979.

Dede Cöngi, Kemaluddin İbrahim b. Bahşi b. İbrahim, Ristlle fi emvali beyti'l-mal ve


aksamihd ve ahktlmihd ve masarifihd (Osmanlı Kanunnameleri içinde, nşr. ve trc.
Ahmet Akgündüz), İstanbul 1992, ıv; 217-254.

Deki, Ahmed b. 'Ali, el-Felftke ve'l-meflUkun, Kahire 1322.

Demirgil, Demir, "Quasi-Rant'; Ekonomi Ansiklopedisi, c. III, İstanbul 1984, s. ll16.

Demiri, Ebu'l-Beka Kemaluddin Muhammed b. Musa, Hayatu'l-hayauani'l-kubra, c.


1-II, Bulak 1275.
Dımaşki, Ebu'l-Fadl Ca'fer b. 'Ali, el-İşare ilıl mehasini't-ticare (nşr. Bişri eş-Şurbaci),
İskenderiye 1397!1977.

Diyarbekri, Kadi Hüseyin b. Muhammed b. el-Hasan, Tarihu'l-hamis, c. 1-II, Kahire


1283.
Döndüren, Hamdi, İslılm Hukukuna Göre Alım-Satımda Kar Hadleri, Balıkesir 1984.
226 Sosyal Servet: İ s lam 'da Yönetim-Piyasa İ l i şk i s i

....... , "İslam'da Para-Kredi, Faiz v e Enflasyon İlişkileri'; Para, Faiz ve İsl./ım, İstanbul
1987, s. 183-216.
Dönmez, İbrahim Kafi, "İslam Hukukunda Alış-Verişte Kar Haddi Araştırmasına Dair
Tenkidi Görüş: 2•; İsliim Hukukuna Göre Alış-Verişte Vade Farkı ve Kar Haddi,
İstanbul 1987, s. 151-160.

Dunya, Şevki Ahmed, el-İsl./ım ve't-tenmiyetu'l-iktisıidiyye, Kuveyt 1979.

....... , "Beli'l-fii'ide el-masrafiyye min ribe'n-nesi'e'; Mecelletu'l-buhıisi'l-İsl./ımiyye, sy. 18,


Riyad 1407/1986-87, s. 163-209.

Dureyviş, Ahmed b. Yusuf b. Ahmed, Ahkıimu's-sUk fi'l-İsliim ve eseruhıi fi'l-iktisadi'l-


İsliimi, Riyad 1409/ 1989.
Duri, Abdulaziz, İlk Dönem İslam Tarihi (trc. Hayrettin Yücesoy), İstanbul 1991.

. ..... . , İslam İktisat Tarihine Giriş (trc. Sabri Orman), İstanbul 1991.
Duri, Kahtan, "el-İhtikar ve asaruhu fi'l-fıkhi'l-İslami'; el-Hadıiretu'l-İsl./ımiyye, c. rv;
Amman 1407 / 1987, s. 81-212.

Ebu Bekir el-Hallfil, Ahmed b. Muhammed b. Harun, el-Hass 'ale't-ticare ve's-sına'a


ve'l- 'amel, Riyad 1407.
....... , el-Emr bi'l-ma'rüf ve'n-nehy 'ani'l-munker (nşr. 'A . Ahmed 'Ata), Beyrut 1406/1986.
Ebu Davı'.'i.d, Suleyman b. Eş'as es-Sicistani, es-Sunen (nşr. 'İ. 'Ubeyd ed-De'as), c. 1-V,
Suriye (Hınıs) 1388-94/1969-74.

....... , el-Merasil (nşr. Şu'ayb el-Arna'ı'.'i.t), Beyrut 1408/1988.


Ebu Nu'aym el-lsfahani, Ahmed b. 'Abdilliih, Del./ı'ilu'n-nubuvve, Haleb, ts. (Daru'l­
Va'y) .

....... , Hilyetu'l-evliya' ve tabakıitu'l-asfiya', c. 1-X, Kahire 1394-99/1974-79.


Ebu Talib el-Mekki, Kütu'l-kulüb fi muameleti'l-mahbüb ve vasfi tariki'l-murid ilii
makıimi't-tevhid, c. 1-11, Kahire 1310.
Ebu 'Ubeyd, Kasım b. Sellam, Kitabu'l-Emval (nşr. M. Halil Herras), Kahire 1401/ 1981.

Ebu Ya'la el-Ferra, Muhammed b. Hüseyin, el-Ahkıimu's-sultaniyye (nşr. M. Hiimid


el-Fıki), Beyrut 1403/ 1983.

Ebu Yusuf, Ya'kı'.'i.b b. İbriihim, Kitabu'l-Harac (nşr. K. Muhibbuddin el-Hatib), Beyrut


1979.
...... . , Kitabu'l-Asar (nşr. Ebu'l-Vefii), Kahire 1355.

Ebu Zehra, Muhammed, İsliimda Sosyal Dayanışma (trc. E. Ruhi Fığlalı-Osman Eski­
cioğlu), İstanbul 1976.

Ebu Zur'a ed-Dımaşki, 'Abdurrahman b. 'Amr b. 'Abdilliih, Tarihu Ebi Zur'a ed-Dımaşki
(nşr. Şukrullah b. Ni'metilliih el-Kucani), c. 1-11, Dımaşk 1980.

Ebu'l-Ferec el-İsfahani, 'Ali b. Hüseyin b. Muhammed, Kitabu'l-Egani, c. ı-xrv; xvı,


Kahire 1927; xv; XVIl-XXIV (nşr. 'Abdusselam M. Harun ve dğr.), Kahire 1970-74.

....... , Mekıitilu't-Talibiyyin (nşr. Seyyid Ahmed Sakar), Beyrut, ts. (Daru'l-Ma'rife).


Kaynakça 227

Efgani, Sa'id, Esvaku'l- 'Arab fi'l-cahiliyye ve'l-İsltlm, Dımaşk 1379.

Ehrenkreutz, Andrew S., "Money'; Monetary Change and Economic History in the
Medieval Muslim World (nşr. Jere L. Bacharach), Hampshire 1992, bl. III, s. 88-89.
Epley, Donald R.-Rabianski, Joseph, Principles ofReal Estate Deciswns, California 1981.

Erdoğan, Mehmet, İsltlm Hukukunda Ahkamın Değişmesi, İstanbul 1990.

Ergin, Osman Nuri, Mecelle-i Umur-ı Belediyye, c. 1-V, İstanbul 1330-38.

Erkal, Mehmet, "İslam Hukukunda Alış-Verişte Kar Haddi Araştırmasına Dfilr Tenkidi
Görüş: 7", İsltlm Hukukuna Göre Alış-Verişte Vtlde Farkı ve Kar Haddi, İstanbul
1987, s. 197-212.
....... , "İslamın İlk Devirlerinde Para ve Zekat Nisabının Hesaplanması� Marmara Üni­
versitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 3, İstanbul 1985, s. 79- 101.
....... , "Madeni Para, Banknot ve Kağıt Para Mübadelesinde Faiz'; Para, Faiz ve İsltlm,
İstanbul 1987, s. 161- 182.

Es'ad, Mahmud, İsltlm Tarihi (Sadeleştirip baskıya hazırlayanlar: A. Lütfi Kazancı­


Osman Kazancı), İstanbul 1983.

Esen, Adem, Sosyal Siyaset Açısından İsltlm 'da Ücret, Ankara 1993.

Eskicioğlu, Osman, "İslam Hukukunda Gayr-i Meşru Sayılan Gelirlerin Ekonomik Yön­
den Değerlendirilmesi'; İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. il, İzmir 1985, s. 81-95.

....... , "Enflasyon ve Para'; İsltlm Açı.sından Enflasyon ve Çözüm Yolları, İstanbul 1983, s.
157-263.
Ezraki, Muhammed b. 'Abdill ah, Ahbtlru Mekke ve ma etlefihtl mine'l-tlsar (nşr. R. Sfilih
Melhas), c. 1-11, Beyrut 1399/1979.

Fakihi, Ebu 'Abdillah Muhammed b. İshak, Ahbtlru Mekke fi kadimi'd-dehr ve hadisih


(nşr. 'Abdulmelik b. 'Abdillah b. Duheyş), c. 1-VI, Mekke 1407 / 1986-87.

Fasi, Ebu't-Tayyib Takıyyuddin Muhammed b. Ahmed, Şifa'u'l-gartlm bi-ahbtlri'l­


Haram, c. 1-11, Beyrut, ts. (Daru'l-Kutubi'l-'ilmiyye) .
....... , el-Ikdu's-semin fi ttlrihi'l-beledi'l-emin (nşr. M. Hamid el-Fıki ve dğr.), c. 1-VIII,
Kahire 1378-88/1958-69.

Fayda, Mustafa, Hz. Ömer Zamanında Gayr-ı Müslimler, İstanbul 1989.

Fesevi, Ebu Yıisuf Ya'kıib b. Sufyan, Kittlbu'l-Ma'rife ve't-ttlrih (nşr. Ekrem Diya'
el-'Ömeri), c. 1-Iv, Medine 1410.

Fevzan, Salih b. Fevzan, "er-Riba'; Edvtl'u'ş-Şeri'a, c. X, Riyad 1399, s. 235-274.

Firıizabadi, Ebu Tahir Mecduddin Muhammed b. Ya'kıib eş-Şirazi, el-Kamılsu'l-muhit,


Beyrut 1406/1986.

Poster, Benjamin R., "Agoranomos and Muhtasib'; JESHO, c. XIIl/2, Leiden 1970, s. 128-
144.
Fromm, Erich, For the Love ofLife, New York 1986 .

... . ... , To Have or to Be, London 1987.


228 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

Gfilib, İsmfill, Meskıiktit-i Kadime-i İs/Amiyye Kataloğu, İstanbul 1312.

Gazzfili, Ebu Hamid Muhammed b. Muhammed, İhya'u 'ulumi'd-din, c. 1-V, Kahire


1387/1967.

....... , el-Mustasfa min 'ilmi'l-usul (Fevatihu'r-rahamut ve musellemu's-subutile birlikte),


c. 1-11, Beyrut, ts. (Daru ihya'i't-turasi'l-'Arabi).

Gölcük, Şerafettin, "Kelami Açıdan Fiat Artış ve Düşüşleri'; Atatürk Üniversitesi İ/Ahiyat
Fakültesi Dergisi, sy. 5, Erzurum 1982, s. 25-31.
Hafaci, Şih3.buddin Ebu'l-'Abbas Ahmed b. Muhammed b. 'Ömer, Nesimu'r-riyad fi
şerhi Şifa'i'l-Kddi 'İydd, c. ı-ıv. Beyrut, ts. (Daru't-Turasi'l-'Arabi).
Hakim en-Nisaburi, Ebu 'Abdillah Muhammed b. 'Abdillah, el-Mustedrek 'ale's­
Sahihayn, c. 1-Iv; Haydarabad 1334-1342/1915-23.
Halebi, 'Ali b. Burhaniddin, İnsanu'l- 'uyun fi sireti'l-Emini'l-me'mun: es-Siretu'l­
Halebiyye, c. 1-III, Beyrut, ts. (Daru'l-Ma'rife).
Hamidullah, Muhammed, "Budgeting and Taxation in the Time of the Holy Prophet';
Joumal of the Pakistan Historical Society, c. IIl/l, Karachi 1955, s. 1 - 11.
....... , "Hz. Peygamber'in İslam Öncesi Seyahatleri" ( trc. Abdullah Aydınlı), Atatürk
Üniversitesi İs/Ami İlimler Fakültesi Dergisi, sy. 4, Ankara 1980, s. 327-342.
....... , İs/Am Peygamberi (trc. Salih Tuğ), c. 1-11, İstanbul 1400/1980.
....... , Modem İktisat ve İs/Am (trc. Salih Tuğ-Y. Ziya Kavakçı), İstanbul 1969.
....... , el-Vesa'iku's-siyasiyye, Beyrut 1407/1987.
Hammad, Nezih, "et-Tes'iru'l-cebri ve mevkifu'ş-şeri'ati'l-İslamiyye minh'; Mecelletu
Kulliyyeti'ş-şeri'a ve'd-dirasati'l-İs/Amiyye, c. 11/2, Mekke 1977, s. 79-85.
Haque, Ziaul, Landlord and Peasant in Early Islam, İslamabad 1984.

Hasan-uz-Zaman, M., The Economic Functions ofthe Early Is/amic State, Karachi 1981.

Hatib el-Bağdadi, Ebu Bekir Ahmed b. 'Ali b. Sabit, Tarihu Bağdad (Medineti's-selam),
c. ı-xıv; Beyrut, ts. (Daru'l-Fikr) .

....... , el-Esma'u'l-mubheme fi'l-enba'i'l-muhkeme (tahric 'İ. 'Ali es-Seyyid), Kahire


1405/1985.

Haydar Efendi, 'Ali, Dureru'l-hukkdm şerhu Mecelleti'l-ahkdm, c. ı-ıv; İstanbul 1330.

Haykal, Muhammed Husein, The Life of Muhammad (trc. Isma'il Ragi A. al Faruqi),
London 1985.

Hazin, 'Alauddin 'Ali b. Muhammed b. İbrahim el-Bağdadi, Lubabu't-te'vilfi me'ani't­


tenzil, c. 1-VI, Beyrut 1314/1896.
Hemdani, Ebu Muhammed el-Hasan b. Ahmed b. Ya'kCıb, el-İklil min ahbari'l-Yemen ve
ensabi Himyer, c. 1 (nşr. Muhammed b. 'Ali el-Ekva'), Kahire 1383/1963; c. il (nşr.
Muhammed b. 'Ali el-Ekva'), Bağdat 1980; c. VIII (nşr. Mari el-Kermeli), Bağdat
1931; c. X (nşr. Muhibbuddin el-Hatib), Beyrut 1407 / 1987.

....... , Sıfatu cezireti'l-'Arab (nşr. Muhammed b. 'Ali el-Ekva'), Riyad 1397/ 1977.
Kaynakça _l22

Heysemi, NO.ruddin Ebu'l-Hasan 'Ali b. Ehi Bekir b. Suleyman, Mecma'u'z-zevıi'id ve


menba'u'l-fevıi'id, c. 1-X, Beyrut 1967.
Hini, Philip K., History of the Arabs, London 1986.
Hubeyşi, Ebu 'Abdillah Muhammed b. 'Abdirrahman b. 'Ömer, el-Berekefifadli's-sa'y
ve'l-hareke, Beyrut 1406/1986.
Humeydi, Ebu Bekir 'Abdullah b. Zubeyr b. 'İsa, el-Musned (nşr. Habiburrahman
el-A'zami), c. 1-11, Beyrut-Kahire 1381-82.
Hur el-'Amili, Muhammed b. Hasan, Vesıi'ilu'ş-Şi'a ilti tahsili mesıi'ili'ş-şeri'a (nşr.
'Abdurrahim er-Rabbani eş-Şirazi-Muhammed er-Razi), c. 1-XX, Beyrut 1412/1991.
Husari, Ahmed Muhammed, es-Siyıisetu'l-iktisıidiyye ve'n-nuzumu'l-mıiliyye fi'l-fıkhi'l­
İsltimi, Beyrut 1407 / 1986.
Huseyni, Muhammed Bakır, Tatavvuru'n-nukUdi'l-'Arabiyyeti'l-İsltimiyye, Bağdat 1969.
Hussein, Raef T. A., "The Early Arabian Trade and Marketing'; Islamic Quarterly, c.
LIX/4, London 1985, s. 365-375.
Huza'i, Ebu'l-Hasan b. Muhammed et-Tilimsani, Tahricu'd-deltiltiti's-sem'iyye 'aiti mıi
kıine fi 'ahdi Resitlilltih sallalltihu 'aleyhi ve sellem mine'l-hıraf ve's-sanıi'i' ve'l­
'umıiltiti'ş-şer'iyye, Kahire 1401 /1980.
İbn 'Abdilber, Ebu 'Ömer Cemaluddin YUsuf b. 'Abdillah b. Muhammed en-Nemeri,
el-İsti'ıib fi ma'rifeti'l-ashıib (İbn Hacer el-'Askalani, el-İsıibe kenarında), c. ı-ıv;
Kahire 1328.
....... , Behcetu'l-mecalis ve unsu'l-mucalis (nşr. M. Mursi el-Huli), c. 1-11, Kahire 1962.
....... , el-İstizkıir (nşr. Salim M. Ata-Muhammed Ali Muavvaz), 1-IX, Beyrut 2000.
İbn 'Abdilhakem, Ebu'l-Kasım 'Abdurrahman b. 'Abdillah b. 'Abdilhakem, Futithu Mısr
ve ahbtlruhıi (nşr. Charles C. Torrey), New Haven 1922.
İbn 'Abdirabbih, Ebu 'Ömer Ahmed b. Muhammed el-Kurnıbi, el- 'Ikdu'l-ferid (nşr.
Ahmed Emin ve dğr.), c. 1-VII, Kahire 1393/1973.
İbn 'Abdirra'uf, Ahmed b. 'Abdillah, Risale fi ıidllbi'l-hisbe ve'l-muhtesib (Selıis resa'il
Endelusiyyefi adabi'l-hisbe ve'l-muhtesib içinde, nşr. Levi-Provençal), Kahire 1955,
s. 67-115.
İbn 'Abdun et-Tucibi, Risalefi'l-kadll ve'l-hisbe (Selıis resa'il Endelusiyyefi adllbi'l-hisbe
ve'l-muhtesib içinde, nşr. Levi-Provençal), Kahire 1955, s. 1-61.
İbn 'Abidin, Muhammed 'Alauddin, Reddu'l-muhtar 'ale'd-Durri'l-muhttlr şerhu
Tenviri'l-ebsar, c. 1-VIII, Kahire 1386-89/1966-69.
....... Tenbihu'r-rukUd 'aiti mesa'ili'n-nukUd (Mecmu'atu Resa'ili İbn 'Abidin içinde),
'
Beyrut, ts. (Daru ihya'i't-turasi'l-'Arabi), c. il, s. 56-65.
İbn 'Asakir, Ebu'l-Kasım 'Ali b. Hasan b. 'Asalcir, Ttlrihu Medineti Dımaşk: 'Abdulltih
b. Cabir-'Abdulltih b. Zeyd (nşr. Şukri Faysal ve dğr.), Dımaşk 1402/1981; Tarihu
Medineti Dımaşk: 'Ubade b. Evfıi-'Abdulltih b. Suveyb (nşr. Şukri Faysal ve dğr.),
� Sosyal Servet: İslam'da Yönetim-Piyasa İlişkisi

Dımaşk 1402/ 1982; Tarihu Medineti Dımaşk: 'Osman b. 'Affan (nşr. Sekine
eş-Şihabi), Dımaşk 1404/1984.
İbn Ebi 'Asım, Ebı'.i. Bekir Ahmed b. Ebi 'Asım en-Nebil, el-Eva'il (nşr. Ebı'.i. Hacer
Muhammed Zağlı'.i.I), Beyrut 1407/ 1987.
İbn Ebi Şeybe, Ebı'.i. Bekir 'Abdullah b. Muhammed b. İbrahim, el-Kitiıbu'l-Musannaf
fi'l-ehtldis ve'l-asar, c. I-VII, Beyrut 1409/1989.
İbn Ebi Ya'la, Ebu'l-Hüseyin Muhammed b. Muhammed b. Hüseyin, Tabaktltu'l­
Hanabile (nşr. M. Hamid el-Fıki), c. I-II, Kahire 1371/1952.
İbn Ebi'd-Dunya, Ebı'.i. Bekir 'Abdullah b. Muhammed b. 'Ubeyd, Isliih u'l-mal (nşr. M.
Muflih Kudat), Mansı'.i.ra 1990.
....... , el-Ferec ba'de'ş-şidde (nşr. Y. Muhammed es-Sevvas-'Abdulkadir el-Arna'ı'.i.t),
Dımaşk 1412/1992.
İbn Ebi'r-Rebi; Şihabuddin Ahmed b. Muhammed b. Ebi'r-Rebi; Sulitku'l-malik fi
tedbiri'l-memalik (nşr. Naci et-Tekriti), Beyrut 1403/1983.
İbn Habib el-Bağdadi, Ebı'.i. Ca'fer Muhammed b. Habib el-Haşimi, el-Munammak fi
ahbari Kureyş (nşr. Hurşid Ahmed), Beyrut 1405/1985.
....... , el-Muhabbar (nşr. lise Lichtenstadter), Haydarabad 1361/ 1942.
İbn Hacer el-'Askalani, Şihabuddin Ahmed b. Muhammed, el-İsabefi temyizi's-sahtlbe,
c. I-IY, Kahire 1328; el-İsabe fi temyizi's-sahtlbe (nşr. 'A. Muhammed el-Bicavi), c.
I-VIII, Kahire 1390-92/1970-72.
....... , Fethu'l-Mri bi-şerhi Sahihi'l-Buhtlri (nşr. T. 'Abdurra'ı'.i.f Sa'd ve dğr.), c. I-XXVIII,
Kahire 1398/ 1978.
....... , el-Metalibu'l- 'aliye bi-zeva'idi'l-mesanidi's-semaniye (nşr. Habiburrahman
el-A'zami), c. 1-IY, Kuveyt 1393/1973.
....... , Tehzibu't-Tehzib, c. 1-Xll, Haydarabad 1325-27.
İbn Havkal, Ebu'l-Kasım b. Havkal, Kitiıbu Sureti'l-ard (nşr. De Goeje), Leiden 1938-39.
İbn Hazın, Ebı'.i. Muhammed 'Ali b. Ahmed, el-Muhalltl (nşr. A. Muhammed Şakir), c.
I-XI, Kahire, ts. (Mektebetu Dari't-Turas) .
....... , Cemheretu ensabi'l-'Arab (nşr. 'A . Muhammed Harun), Kahire 1982.
İbn Hibban, Ebu Hatim Muhammed b. Hibban et-Temimi, es-Siretu'n-nebeviyye ve
ahbaru'l-hulefa' (nşr.,.!Aziz Beg), Beyrut 1407/ 1987.
İbn Hişam, Ebı'.i. Muhammed 'Abdulmelik, es-Siretu'n-nebeviyye (nşr. Mustafa es-Sekka
ve dğr.), c. I-IY, Kahire 1375/1955.
İbn Hubeyş, 'Abdurrahman b. Muhammed b. 'Abdillah, Gazavatu İbn Hubeyş (nşr.
Suheyl Zekkar), c. I-II, Beyrut 1412/1992.
İbn Kadi'l-Cebel, Ebu'l-'Abbas Şerefuddin Ahmed b. Hasan, el-Munakele ve'l-istibdal
bi'l-evktlf (Mecmu' fi'l-munakele ve'l-istibdal bi'l-evktlf içinde, nşr. M. Suleyman
el-Eşkar), Kuveyt 1409/1989, s. 43- 124.
Kaynakça �

İbn Kayyim el-Cevziyye, Ebu 'Abdillfilı Şemsuddin Muhammed b. Ehi Bekir, et-Turuku'l-
hukmiyyefi siytiseti'ş-şer'iyye (nşr. M. Hamid el-Fıki), Kahire 1317.
....... , Bed/ı'i'u'l-feva'id, c. ı-ıv; Kahire 1392/1972.
....... , Ahlcamu ehli'z-zimme (nşr. Subhi es-SMih), c. 1-11, Beyrut 1983.
İbn Kesir, Ebu'l-Fida' İsma'U b. 'Ömer, el-Bidaye ve'n-nihaye, c. 1-Xl\I, Kahire 1351-
58/1932-39.
....... , es-Siretu'n-nebeviyye (nşr. Mustafa 'Abdulvfilıid), c. ı-ıv; Beyrut 1396/1976.
....... , Teftiru'l-Kur'tini'l- 'azim (nşr. M. İbrahim el-Benna ve dğr.), c. ı-ıv; Kahire
1390/1971.
İbn Kudame, Ebu Muhammed 'Abdullah b. Ahmed b. Muhammed, el-Mugni (nşr. M.
Halil Herras), c. 1-IX, Kahire, ts. (Mektebetu İbn Teymiyye) .
....... , et-Tebyinfi ensabi'l-Kureşiyyin (nşr. M. Na'if ed-Duleymi), Beyrut 1408/1988.
İbn Kuteybe, 'Abdullfilı b. Muslim b. Kuteybe ed-Dineveri, el-Maarif (nşr. M. İsma'il
'Abdullah es-Savi), Beyrut 1390/1970.
....... , 'Uyunu'l-ahbar, c. ı-ıv. Beyrut, ts. (Daru'l-Kitabi'l-'Arabi).
İbn Mace, Ebu 'Abdillfilı Muhammed b. Yezid el-Kazvini, es-Sunen (nşr. M. Fu'ad
'Abdulbfilci), c. 1-11, Kahire 1372/ 1952.
İbn Manzur, Ebu'l-Fadl Cemaluddin Muhammed b. Mukerrem, Lisanu'l- 'Arab, c. 1-XV,
Bulak 1299- 1308 .
....... , Muhtasaru Tarihi Dımaşk l'İbn 'Asakir (nşr. RUhiyye en-Nehhas ve dğr.), c. 1-XXIX,
Dımaşk 1404-1409/1984-88.
İbn Nuceym, Zeynuddin b. İbrfilıim, el-Eşbah ve'n-neza'ir (nşr. M. Muti' el-Hafız),
Dımaşk 1403/1983.
İbn Receb, Ebu'l-Ferec Zeynuddin 'Abdurrahman b. Ahmed b. Receb, el-İstihrac
li-ahlcami'l-harac (Mevsu'atu'l-harac içinde), Beyrut 1399/1979.
İbn Ruşd, Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Ruşd el-Kurtubi, el-Mukaddimatu'l­
mumehhidat (nşr. Muhammed Hucci-Sa'id Ahmed A'rab), c. 1-III, Beyrut
1408/1988 .
....... , el-Beyan ve't-tahsil (nşr. Muhammed Hucci ve dğr.), c. 1-XX, Beyrut 1404-
1407 / 1984-87.
İbn Ruşd, Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed el-Kurtubi, Bidayetu'l­
muctehid ve nihayetu'l-muktesid, c. 1-11, Kahire, ts. (el-Mektebetu't-Ticariyyetu'l­
kubra).
İbn Sa'd, Muhammed b. Sa'd, et-Tabalcatu'l-kubra (nşr. İhsan 'Abbas), c. 1-IX, Beyrut
1388/1968.
İbn Şebbe, Ebu Zeyd 'Ömer b. Şebbe, Tarihu'l-Medineti'l-münevvere (nşr. H. Mahmud
Ahmed), c. ı-ıv; Cidde 1399/1979.
İbn Tağriberdi, Cemfiluddin Ebu'l-Mehasin Yusuf b. Tağriberdi el-Atabeki, en-Nucu­
mu'z-zahirefi mulUki Mısr ve'l-Kahire, c. 1-Xll, Kahire 1383/1963.
232 Sosyal Servet: İslam 'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

İbn Teymiyye, Ebu'l-'Abbas Takıyyuddin Ahmed, el-Hisbe (Mecmu'ufetiiva içinde, nşr.


'Abdurrahman b. Muhammed), c. XXVIII, Riyad 1381-86.
....... , es-Siyasetü'ş-şer'iyye (trc. Vecdi Akyüz), İstanbul 1985.
İbn Zenceveyh, Humeyd b. Mahled b. Kuteybe, Kitiibu'l-Emval (nşr. Ş. Zib Feyyad), c.
1-III, Riyad 1406/1986.
İbnu'l-'Arabi, Ebu Beler Muhammed b. 'Abdillah, 'Aridatu'l-Ahvezi li-şerhi Sahihi't­
Tirmizi, c. 1-XIII, Beyrut, ts. (Daru'l-Kutubi'l-'Arabi).
İbnu'l-A'rec, Ebu'l-Fadl Muhammed b. el-A'rec, Tahriru's-sulükfi tedbiri'l-muluk (nşr.
Fu'ad 'Abdulmun'im), İskenderiye 1402.
İbnu'l-Cevzi, Ebu'l-Ferec 'Abdurrahman b. 'Ali b. Muhammed, Menakıbu emiri'l­
mu'minin 'Ômer b. el-Hattiib (nşr. Z. İbrahim el-Karut), Beyrut 1407/ 1987.
....... , Telbisu iblis, Dımaşk 1948.
İbnu'l-Esir, Ebu'l-Hasan 'Ali b. Ebi'l-Kerem Muhammed b. Muhammed eş-Şeybani,
el-Kamilfi't-tiirih (nşr. C. J. Tomberg), c. 1-XIII, Leiden 1851-76.
....... , Usdu'l-gabefi ma'rifeti's-sahılbe (nşr. M. İbrahim el-Benna ve dğr.), c. 1-VII, Kahire
1390-93/ 1970-73.
İbnu'I-Esir, Ebu's-Sa'adat Mecduddin Mubarek b. Muhammed el-Cezeri, Cami'u'l-usul
fi ehıldisi'r-Resul (nşr. M. Hamid el-Fıki), c. 1-XII, Beyrut 1400/1980.
İbnu'l-Ezrak el-Gımati, Ebu 'Abdillah Muhammed b. 'Ali, Bedıl'i'u's-silkfi tebıl'i'i'l-mulk
(nşr. 'Ali Sami en-Neşşar), c. ı, Bağdat 1397 / 1977.
İbnu'l-Ferra; Ebu 'Ali Hüseyin b. Muhammed, Rusulu'l-muluk (nşr. Salahuddin
el-Muneccid), Beyrut 1972.
İbnu'l-Hac el-'Abderi, Ebu 'Abdillah Muhammed b. Muhammed, el-Medhal, c. 1-N,
Kahire 1401/1981
İbnu'l-Humfım, Kemaluddin Muhammed b. 'Abdilvahid, Fethu'l-kadir, c. 1-X, Kahire
1389/1970.
İbnu'l-'İmad, Ebu'l-Felah 'Abdulhay, Şezeratu'z-zeheb fi ahbılri men zeheb, c. 1-VIII,
Kahire 1350-51.
İbnu'l-Kasım es-San'ani, Yahya b. Hüseyin, Gayetu'l-emani fi ahbılri'l-kutri'l-Yemani
(nşr. Sa'id 'Abdullah 'Aşur), Kahire 1388/1968.
İbnu'r-Rif'a, Ebu'l-'Abbas Necmuddin Ahmed b. Muhammed b. 'Ali, er-Rutbefi'l-hisbe,
Beyazıt Devlet Kütüphanesi, Veliyyüddin, nr. 1443.
İbnu't-Tıktaka, Muhammed b. 'Ali b. Tabataba, el-Fahri fi'l-ıldılbi's-sultiiniyye ve'd­
duveli'l-İsltimiyye, Beyrut, ts. (Daru Sadır).
İbnu'l-Uhuwe, Muhammed b. Muhammed b. Ahmed el-Kureşi, Me'ıi.limu'l-kurbe fi
ahkılmi'l-hisbe (nşr. Reuben Levy), Cambridge 1937-38.
İbşihi, Şihabuddin b. Muhammed, el-Mustatraf fi kulli fennin mustazraf (nşr. M.
Muhammed Kumeyha), c. 1-11, Beyrut 1403/1983.
İlahi, Fazı, el-Hisbe: Ta'rifului ve meşru'iyyetuhıl ve vucübuha, Riyad 1413/1993.
Kaynakça 233

Kadi İyaz b. Musa el-Yahsubi, Meşariku'l-envar, c. 1-11, Tunus 1333.


Kali, Ebu 'Ali İsma'il b. Kasım, el-Emali ve'z-zeyl ve'n-nevô.dir, c. 1-III, Beyrut, ts. (Daru'l­
Kutubi'I-'ilmiyye).
Kalkaşendi, Ebu'l-'Abbas Ahmed b. 'Ali b. Ahmed, Nihtiyetu'l-ereb fi ma'rifeti ensabi'l­
'Arab, Beyrut 1405/1984.
Kallek, Cengiz, Hz. Peygamber Döneminde Devlet ve Piyasa, İstanbul 1993.
....... , "Socio-Politico-Economic Sovereignity and the Market of Medina'; foumal of
Islamic Economics, c. IV/1-2, Petaling Jaya 1995, s. 1-14.
....... , "Real Estate Market in 'Asr al-Sa'adah'; IIUM Joumal of Economics and Manage­
ment, V/ 1, Petaling Jaya 1997, s. 1 -38 .
....... , "Hilafet ve İktisat: Usul Üzerine'; Divan, sy. 2, İstanbul 1996, s. 95- 118 .
....... , "Narh Konusuna Yeniden Bakış'; İsllım Hukuku Araştırmaları Dergisi, sy. 7, Konya
2006, s. 257-276.
....... , "Bir Hukuk, Maliye ve Ticaret Terimi Olarak Sak'; Ekonomik Kalkınma ve Değerler
(ed. Recep Şentürk), lstanbul: UTESAV, 2008, s. 157- 170.
....... , "İnsanın Metalaştırılmasına, Metaı Kişileştiren Hz. Peygamber'den Reddiye';
Tüketim ve Değerler (ed. Recep Şentürk), İstanbul: İTO, 2010, s. 101- 131.
Karagülle, Süleyman, "İslam'da Fiat Tahdidi Mes'elesi'; İsllım Medeniyeti, sy.18, İstan-
bul 1969, s. 22-24.
Karaman, Hayrettin, Mukayeseli İsllım Hukuku, c. 1-III, İstanbul 1982-1987.
....... , İsllımın Işığında Günün Meseleleri, c. 1-11, İstanbul 1987.
Kasani, 'Alauddin Ebu Bekr b. Mes'ud, Beda'i'u's-sana'i'fi tertibi'ş-şera'i', c. 1-VII, Kahi­
re 1327-28/1910.
Kastallani, Ebu'l-'Abbas Şihabuddin Ahmed b. Muhammed, İrşadu's-sari li-şerhi
Sahihi'l-Buhtiri, c. 1-X, Bulak 1327/ 1909.
Kavakçı, Yusuf Ziya, Hisbe Teşkilatı, Ankara 1975.
Kazıcı, Ziya, Osmanlılarda İhtisab Müessesesi, İstanbul 1987.
Kettani, Muhammed 'Abdulhay b. 'Abdilkebir, et-Teratibü'l-idariyye: Hz. Peygamber'in
Yönetiminde Sosyal Hayat ve Kurumlar (trc. Ahmet Özel), c. 1-III, İstanbul 1990-
1993.
Khan, Muhammad Akram, al-Hisba and the Islamic Economy (Ibn Taymiyah, Public
Duties in Islam sonunda, trc. Muhtar Holland, tahkik: Hurshid Ahmad), Leicester
1982 .
....... , "Resource Allocation in lslamic Economy'; Islamic Quarterly, c. XXIX/4, London
1985, s. 240-250 .
....... , "Methodology of lslamic Economics'; Readings in the Concept and Methodology
ofIslamic Economics (nşr. Aidit Ghazali-Syed Omar), Petaling Jaya 1989, s. 49-68.
Kister, M. J., "The Market of the Prophet'; JESHO, c. IX, Leiden 1965, s. 272-276.
� Sosyal Servet: İslam 'da Yönetim-Piyasa İ l işkisi

....... , "Land Property an d Jihad'; JESHO, c . XXXN/3, Leiden 1991, s . 270-311.

Köksal, Mustafa Asım, İslıi.m Tarihi, c. 1-VIII, İstanbul 1981.

Kudarne b. Ca'fer, Ebu'l-Ferec el-Bağdadi, Kitabu'l-Harac ve sınd'ati'l-kitabe (nşr. M.


Hüseyin ez-Zebidi), Bağdat 1981.

Kurd 'Ali, Muhammed, el-İslıi.m ve'l-hadclretu'l-'Arabiyye, c. 1-11, Kahire 1968 .

....... , "el-Hisbe fi'l-İslam� Mecelletu'l-mecma'i'l- 'ilmiyyi'l-'Arabi, c. 1/1 - 12, Dımaşk 1969,


s. 257-262.

Kurtubi, Ebu 'Abdilliih Muhammed b. Ahmed, el-Cami' li-ahkclmi'l-Kuran (nşr. Ebu


İshak İbrahim), c. 1-XX, Kahire 1386-87/ 1966-67.

Kutubi, Muhammed b. Şakir b. Ahmed, 'Uyunu't-tevarih, c. ı (nşr. Husamuddin


el-Kudsi), Kahire 1980.

Landreth, Harry-Colander, David C., History ofEconomic Thought, Boston 1994.

Lewis, Bemard, Tarihte Araplar (trc. H. Dursun Yıldız), İstanbul 1979.

Maamiry, Ahmed Hamoud, Economics in Islam, New Delhi 1987.

Makrizi, Ahmed b. 'Ali, Kitabu'l-Meva'iz ve'l-i'tibclr bi-zikri'l-hıtat ve'l-asar, c. 1-11, Bulak


1270.
....... , İgasetu'l-umme bi-keşfi'l-gumme (nşr. M. Mustafa Ziyade-Cemfiluddin eş-Şeyyfil),
Kahire 1957.

....... , en-NukUdu'l-İslıi.miyye (nşr. M. S. 'Ali Bahrul'ulum), Kum 1387/ 1967.


Malik b. Enes, el-Muvatta' (nşr. M. Fu'ad 'Abdulbfilci), c. 1-11, Kahire 1370/ 1951.

Mannan, M. A., The Frontiers of Islamic Economics, Delhi 1984.

....... , İslıi.m Ekonomisi: teori ve pratik (trc. Bahri Zengin-Tevfik Ômeroğlu), İstanbul
1980.
Maverdi, Ebu'l-Hasan 'Ali b. Muhammed, el-Ahkclmu's-sultaniyye, Beyrut 1405/1985 .

....... , Nasihatu'l-mulUk (nşr. Fu'ad 'Abdulmun'im), İskenderiye 1988 .


....... et-Tuhfetu'l-mulukiyyefi adlibi's-siyasiyye (nşr. Fu'ad 'Abdulınun'im), İskenderiye
'
1977.
Mehdi, Muhammed Şemsuddin, el-İhtikar fi'ş-şeri'ati'l-İslıi.miyye, Beyrut 1410/1990.

Mes'udi, Ebu'l-Hasan 'Ali b. Hüseyin b. 'Ali, Murılcu'z-zeheb ve meadinu'l-cevher (nşr.


M. Muhyiddin 'Abdulharnid), c. 1-Iv; Kahire 1367 / 1948 .

....... , et-Tenbih ve'l-işraf, Beyrut 1981.


Mevdudi, Ebul'Ala, Faiz (trc. M. Hasan Beşer), İstanbul 1979.

Mevsu'atu'l-ftkhi'l-İslıi.mi, c. 1-XVI, Kahire 1386-1400.


el-Mevsu'atu'l-ftkhiyye, c. 1-:XX, Kuveyt 1405-1410/1984- 1989.
Muceylidi, Ahmed b. Sa'id, et-Teysirfi ahkclmi't-tes'ir (nşr. Musa Lakbfil), Cezayir 1971.

Muhasibi, Hans b. Esed, el-Mekclsib (nşr. 'Abdulkadir Ahmed 'Ata), Beyrut 1407/1987.
Kaynakça 235

Muhibbuddin et-Taberi, Ebu Ca'fer Ahmed, er-Riytıdu'n-nadirafi menakıbi'l- 'aşara, c.


I-1\T, Beyrut 1405/1984.
....... , Zehiıiru'l-'ukbafi menakıbi zevi'l-kurba, Kahire 1356.
Munziri, Ebu Muhammed 'Abdulazim b. 'Abdilkavi, et-Tergtb ve't-terhib (nşr. M.
Muhyiddin 'Abdulhamid), c. I-VI, Beyrut 1399/1979.
Muradi, Ebu Bekir Muhammed b. Hasan el-Hadrami, el-İşare illi edebi'l-imare (nşr.
Rıdvan es-Seyyid), Beyrut 1981.
Muti'i, Necib, Tekmiletu Necib el-Mutt'i (Nevevi, el-Mecmu' şerhu'l-Muhezzeb içinde), c.
XIII-XX, Beyrut, ts. (Daru'l-Fikr).
Muttaki el-Hindi, 'Ala'uddin 'Ali b. Husamuddin, Kenzu'l-'ummalfi suneni'l-akval ve'l­
efal (nşr. Bekri Hayyani-Safvetu's-Seka), c. I-XVI, Beyrut 1405/1985.
Muzeni, Ebll İbrahim İsma'il b. Yahya, el-Muhtasar (Şafi'i, el- Umm kenarında, c. III-VI),
Bulak 1321-25.
Müslim b. Haccac, Ebu'l-Hüseyin el-Kuşeyri, el-Cılmi'u's-sahih (nşr. M. Fu'ad 'Abdul-
baki), c. I-1\T, Beyrut 1375/ 1966.
Nakvi, N. Haydar, Ekonomi ve Ahltik (trc. İlhan Kutluer), İstanbul 1985.
Nazmi, Ahmed, Nazar-ı İsltim'da Zenginliğin Mevkii, İstanbul 1340-1342.
Nebhan, Muhammed Faruk, Ebhiısfi'l-iktisadi'l-İsltimi, Beyrut 1406/1986.
....... , el-İtticahu'l-cema'ifi't-teşri'i'l-iktisadiyyi'l-İsltimi, Beyrut 1405/1985.
Neccar, 'Abdulhadi 'Ali, el-İsltim ve'l-iktisad: Dirilse fi'l-manziıri'l-İsltimi li-ebrezi'l­
kaddya'l-iktistıdiyye ve'l-ictima'iyye el-muasıra, Kuveyt 1403/ 1983.
Nesa'i, Ebu 'Abdirrahman b. Şu'ayb, es-Sunen, c. 1-VIII, Kahire 1312.
Nevevi, Ebu Zekeriyya Muhyiddin Yahya b. Şeref, el-Mecmu' şerhu'l-Muhezzeb, c. 1-IX,
Beyrut, ts. (Daru'l-Fikr) .
....... , el-Minhiıc.fi şerhi Sahihi Müslim, c. I-XVIII, Kahire 1392/ 1972 .
....... , Tehzibu'l-esma' ve'l-lugat (nşr. F. Wüstenfeld), c. 1-II, Beyrut, ts. (Daru'l-Kutubi'l­
'ilmiyye).
Noorzoy, M. Siddieq, "lslamic Laws on Riba (Interest) and Their Economic Implicati­
ons'; Intemational Joumal ofMiddle East Studies, c. xıv, USA 1982, s. 3- 17.
Nuveyri, Şihabuddin Ahmed b. 'Abdilvehhab, Nihiıyetu'l-erebfi.fu,nuni'l-edeb, c. 1-XVIII,
Kahire, ts. (Vezfıretu's-Sekafe ve'l-irşad); c. XIX-XXVII (nşr. Muhammed Ebu'l­
Fad.l ve dğr.), Kahire 1395-1405/1975-85.
Orman, Sabri, "Modem İktisat Literatüründe Para, Kredi ve Faiz'; Para, Faiz ve İsltim,
İstanbul 1987, s. 1-68.
'Ömer!, 'Abdulaziz b. İbrahim, el-Hıraf ve's-sına'afi'l-Hicazfi 'asri'r-Resul, Riyad 1985.
Öztürk, Osman, Osmanlı Hukuk Tarihinde Mecelle, İstanbul 1973.
Pakalın, Mehmet Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, c. 1-III, İstanbul
1971-72.
236 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

Pirenne, Henri, Economic and Social History ofMedieval Europe, Landon 1972.
....... , Hz. Muhammed ve Charlemagne (trc. Mehmet Ali Kılıçbay), Ankara 1984.
Qureshi, Anwar lqbal, Islam and the Theory ofInterest, Delhi 1945.
Rafi Khan, Shahrukh, "Political Economy of an lslamic System'; Hamdard Islamicus, c.
Vlll/4, Karachi 1985, s. 3-34.
Rahbi, 'Abdulaziz b. Muhammed, Fıkhu'l-mulUk ve miftlihu'r-rittlc (nşr. Ahmed 'Ubeyd
el-Kebisi), c. 1-11, Bağdat 1973.
Razi, Ebu 'Abdillah Muhammed b. 'Ömer, Mefô.tihu'l-gayb (nşr. M. Muhyiddin
'Abdulhamid), c. 1-XXXI I, Kahire 1934-62.
Razi, Ebu'l-'Abbas Ahmed b. 'Abdill3h b. Muhammed, Tô.rihu Medineti Sana' (nşr.
Hüseyin b. 'Abdillah el-'Ömeri), San'a 1401/ 1981.
Reşid b. Zubeyr, ez-Zehô.'ir ve't-tuhaf(nşr. Muhammed Hamidull3h), Kuveyt 1959.
Reyyis, M. Ziyauddin, el-Harô.c ve'n-nuzumu'l-mô.liyye, Kahire 1977.
Rodinson, Maxime, "Le Marchand musulman" (lslam and the Trade ofAsia içinde, nşr.
D. S. Richards), Oxford 1970, s. 21-35 .
....... , Islam and Capitalism (trc. Brian Pearce), Bucks 1980.
Sadr, Muhammed Bakır, İslilm Ekonomi Doktrini (trc. Mehmet Keskin-Sadettin Ergün),
c. 1-11, İstanbul 1980.
Sa'id b. Mansur b. Şu'be el-Horasani, es-Sunen (nşr. Habiburrahman el-A'zami), c. 1-11,
Beyrut 1405/1985.
Sakr, Muhammed Ahmed, "Devru'd-devle fi'l-iktisadi'l-İslami� el-Muslimu'l-muasır, c.
Vll/25, Beyrut 1981, s. 57-73.
Sfilih, Mahmud b. Ahmed, "Dirase li-mekfili'd-duktfır İbrahim b. 'Abdill3h en-Nasu:
Mevkifu 'ş-şeri'ati'l-İslamiyye mine'l-mesanf'; Mecelletu 'l-buhüsi'l-İslilmiyye, sy.
18, Riyad 1407/1986-87, s. 137-162.
Schacht, Joseph, Introduction to Jslamic Law, Oxford 1964.
Sehnun b. 'Abdisselam b. Sa'id, el-Mudevvenetu'l-kubra, c. 1-VI, Kahire 1324.
Semhfıdi, Nuruddin Ebu'l-Hasan, Hulilsatu'l-Vefô.' bi-ahbô.ri dtlri'l-Mustafa, Cidde
1403/1983.
....... , Vefô.'u'l-vefô.' bi-ahbô.ri dtlri'l-Mustafa, Kahire 1326.
Senhuri, 'Abdurrezzfil<, MesfJdiru'l-hakkfi'l-ftkhi'l-İslilmi, c. 1-VI, Bulak 1954-59.
Serahsi, Şemsuleirnme Muhammed b. Ahmed b. Sehl, el-Mebsut, c. 1-XXX, Kahire
1324-31.
....... , Şerhu Kitabi's-siyeri'l-kebir (nşr. 'Abdulaziz Ahmed-Salahuddin el-Muneccid), c.
1-V, Kahire 1971-72.
Seyyid Kutub, İslilm ve Faiz (trc. Abdullah Dalar), Ankara, ts. (Elif Yayınlan).
Sıddıki, Muhammed Necatullah, İslam Ekonomi Düşüncesi (trc. Yaşar Kaplan), İstan­
bul 1984.
Kaynakça 237

Sibai, Mustafa, İslô.m Sosyalizmi (trc. A. Niyazioğlu), İstanbul 1976.


Sinami, 'Ömer b. Muhammed b. 'Avd, Nisabu'l-ihtisab (nşr. M. S. Merizen 'Asiri), Mekke
1405-6/1985-86.
Sombart, Wemer, The Quintessence of Capitalism (nşr. ve trc. M. Epstein), New York
1967.
Subhi Paşa, Abdullatif, 'Uyıinu'l-ahbtirfi'n-nuküd ve'l-tisar, İstanbul 1279.
Suli, Ebu Bekir Muhammed b. Yahya b. 'Abdillah, Edebu'l-kuttab (nşr. M. Behcet
el-Eseri), Beyrut 1922.
Suyi'iti, Ebu'l-Fadl Celaluddin 'Abdurrahman b. Ebi Bekr, el-Hasa'isu'l-kubra, c. 1-III,
Kahire 1386/1967.
....... , Husnu'l-muhtidarafi ahbtiri Mısr ve'l-Kahira (nşr. Muhammed Ebu'l-Fadl), c. 1-11,
Kahire 1387/1967.
....... , el-Vesa'il fi musamereti'l-eva'il (nşr. Ebu Hacer Muhammed ZağlUI), Beyrut
1406/1986.
....... , Tarihu'l-hulefa' (nşr. M. Muhyiddin 'Abdulhamid), Kahire 1389/1969.
....... , el-Havi li'l-fetflvi, c. 1-11, Beyrut, ts. (Daru'I-Kitabi'l-'Arabi).
Sümer, Faruk, "Dihkan'; Türkiye Diyanet Vakfı İslô.m Ansiklopedisi, c. IX, İstanbul 1994,
s. 289-290.
Şabra, Muhammed 'Ömer, "en-Nizamu'l-i.ktisadi fi'l-İslam: Devru'd-devle'; el-Musli­
mu'l-mu'ô.sır, c. IV/16, Beyrut 1978, s. 43-67.
Şafak, Ali, "İslam İktisadında Enflasyon ve Getirilen Önleyici Tedbirler'; Diyanet Dergisi,
c. VIll/l, Ankara 1979, s. 5-24.
....... , "İslam Hukukunda Alış-Verişte Kar Haddi'; İslô.m Hukukuna Göre Alış-Verişte
Vade Farkı ve Kar Haddi, İstanbul 1987, s. 60- ııı.
Şafi'i, Ebu 'Abdillah Muhammed b. İdris, el- Umm, c. 1-VII, Bulak 1321-25.
....... , es-Sunenu'l-me'sıire (nşr. 'Abdulmu'ti Emin Kal'aci), Beyrut 1986.
Şa'rani, Ebu 'Abdirrahman 'Abdulvehhab b. Ahmed b. 'Ali, Keefu'l-gumme li-cemi'i'l­
e'imme, c. 1-11, Beyrut 1988.
Şatıbi, Ebu İshak İbrahim b. Musa, el-Muvafaktitfi usıili'ş-şeri'a (nşr. 'Abdullah Diraz),
1-III, Kahire, ts., (Matba'atu'l-mektebeti't-ticariyye).
Şerif er-Radi, Ebu'l-Hasan Muhammed b. Hasan, Nehcu'l-belô.ga (nşr. Subhi es-Saiih),
Kum 1387.
Şevkani, Muhammed b. 'Ali, Neylu'l-evtar şerhu Munteka'l-ahbtir, c. 1-VIll, Kahire
1391/1971.
Şeybani, Ebu 'Abdillah Muhammed b. Hasan, el-İktisab fi'r-rızkı'l-mustetab (nşr.
Mahmud 'Amus), yy. 1357/1938 .
....... , el-Hucce �iti ehli'l-Medine (nşr. Mehdi Hasan el-Keylani), c. 1-Iv; Haydarabad
1384-1390.
� Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- Piyasa İ l işkisi

Şeyzeri, 'Abdurrahman b. Nasr, Nih/ıyetu'r-rutbe fi talebi'l-hisbe (nşr. Seyyid el-Baz


el-'Arini), Kahire 1365/ 1946.
....... , el-Menhecu'l-meslıik fi siytiseti'l-mulıik (nşr. 'Ali 'Abdullah el-Musa), Zerka
1407/1987.
Şibli, Bedruddin Ebu 'Abdillah Muhammed b. 'Abdillah, Mehtisinu'l-vesa'ilfi ma'rifeti'l­
eva'il (nşr. Muhammed Alrunci), Beyrut 1412/ 1992.
Şibli, Mevlana Şibli en-Numani, Bütün Yönleriyle Hazreti Ömer ve Devlet İdaresi (trc.
Talip Yaşar Alp), c. 1-11, İstanbul 1986.
Şurbaci, Bişri, et-Tes'irfi'l-İslam, İskenderiyye 1393/1973.
Tabakoğlu, Ahmet, "Osmanlı Ekonomisinde Fiat Denetimi'; İstanbul Üniversitesi İktisat
Fakültesi Mecmuası, c. XLlll/l -4'ten ayrı basım (Prof. Dr. Sabri F. Ülgener'e Arma­
ğan), İstanbul 1987, s. lll- 150.
....... , "İslam'da Para Politikası Hakkında Bir Deneme'; Para, Faiz ve İslam, İstanbul 1987,
s. 79-90.
Taberani, Ebu'l-Kasım Süleyman b. Ahmed b. Eyylıb, el-Mu'cemu'l-kebir (nşr. H.
'Abdulmecid es-Selefi), c. ı-xxv; Beyrut, ts. (Daru ihya'i't-turasi'l-'Arabi) .
....... , Kitabu'l-Eva'il (Suylıti, el-Vesa'ilfi musamereti'l-eva'il sonunda, nşr. Ebu Hacer
Muhammed Zağlul), Beyrut 1406/1986, s. 137-159.
Taberi, Ebu Ca'fer Muhammed b. Cerir, Tarihu'l-umem ve'l-mulıik (nşr. Muhammed
Ebu'l-Fadl), c. 1-XI, Kahire 1960-70.
....... , Cami'u'l-beyan 'an te'vili'l-eseri ve'l-Kur'lln, c. 1-XXX, Bulak 1323-29.
....... , Tehzibu'l-tisar ve tafsilu's-sabit 'an Resıilillah mine'l-ahbar (nşr. M. Muhammed
Şakir), c. 1-Iv; Kahire 1982.
Tabersi, Radıyyuddin Ebu Nasr b. Eminiddin, Mekllrimu'l-ahlak, Kahire 13ll.
Tahavi, Ebu Ca'fer Ahmed b. Muhammed b. Selame, Şerhu Me'ılni'l-tisar (nşr. M. Seyyid
Cadelhak-Muhammed Zuhri en-Neccar), c. ı-ıv; Kahire 1387-88/1968.
Tahir b. 'Aşur, Muhammed, Maktisıdu'ş-şeri'ati'l-İslamiyye, Tunus 1978.
Thirsk, 1. J., "Enclosure'; Encyclopaedia Britannica, c. VIII, Chicago 1972, s. 361.
Tirmizi, Ebu 'İsa Muhammed b. 'İsa, el-Cami'u's-sahih (nşr. A. Muhammed Şllir ve
dğr.), c. 1-VI, Kahire 1395-98/1975-78.
....... , Nevadiru'l-usul (nşr. 'Abdurrahman 'Umeyre), c. 1-11, Beyrut 1992.
Tözen, İbrahim, Arab Sasani Paraları, İstanbul 1975.
Tuğ, Salih, İslam Vergi Hukukunun Ortaya Çıkışı (nşr. Mehmet Erkal), İstanbul 1984.
Tunca, Zafer, "Rant'; Ekonomi Ansiklopedisi, c. lll, İstanbul 1984, s. lll8- lll9.
Turan, Osman, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti, İstanbul 1980.
Turruşi, Ebu Bekir Muhammed b. Velid b. Muhammed, Siracu'l-mulük (Gazzali,
et-Tibru'l-mesbükfi nesa'ihi'l-mulük ile birlikte), Kahire 1306.
Kaynakça ___..232

Udovitch, L. Abraham, "Credit as a Means of Investrnent in Medieval Islamic Trade�


Journal of the American Oriental Society, c. LXXVII, New Haven 1967, s. 260-264.
....... , "Commercial Techniques in Early Medieval Islamic Trade" (Islam and the Trade
of Asia içinde, nşr. D. S. Richards), Oxford 1970, s. 38-62.
....... , "Reflections on the lnstitutions of Credits and Banking in the Medieval lslamic
Near East'; Studia Islamica, c. XLI, Paris 1975, s. 5-21.
'Ukbani, Ebıi 'Abdillah Muhammed b. Ahmed b. Kasım et-Tilimsani, Tuhfetu'n-nazır
ve gınyetu'z-zakir (Bulletin d'Etudes Orientales içinde, nşr. 'Ali eş-Şennufi), c. XIX,
Damas 1967, s. 161-340.
Uludağ. Süleyman, İslılmda Faiz Meselesine Yeni Bir Bakış, İstanbul 1988.
'Utrlış, Hasan b. 'Ali, Kittibu'l-İhtisab (Studies in Arabian History and Civilization içinde,
nşr. R. B. Serjeant), London 1981, bl. VII, s. 11-32.
Ülgener, Sabri F., Darlık Buhranları ve İsitim İktisat Siyaseti, Ankara 1984.
....... , "İslam Hukuk ve Ahlak Kaynaklarında İktisat Siyaseti Meseleleri'; Ebül'ula
Mardin'e Armağan, İstanbul 1944, s. 1151-1189.
Vfilcıdi, Ebu 'Abdillah Muhammed b. 'Ömer, Kittibu'l-Megazi (nşr. M. Jones), c. 1-III,
London 1965-6.
....... , Kittibu'r-Ridde ve nebze min futıüıi'l-'Irak (nşr. Muhammed Hamidullah), Paris
1989.
....... , Futıüıu'ş-Şam, c. 1-11, Kahire 1304.
Vehbe, Mahmud 'Arif, "Nazariyyatu'l-fa'ide fi'l-fikri'l-iktisadi'; el-Muslimu'l-muasır, c.
V/23, Beyrut 1400/1985, s. 85-58 .
....... , "Takvimu'r-riba'; el-Muslimu'l-muasır, c. VIl/25, Beyrut 1981, s. 75-107.
Veki; Muhammed b. Halef, Ahbaru'l-kudat, c. 1-III, Beyrut, ts. ('Alemu'l-kutub).
Watt, W. Montgomery, Muhammad at Medina, Karachi 1981.
Wensinck, A. J., Concordance et Indices de la Tradition Musulmane, c. 1-VII, Leiden
1936-69.
Yafi'i, 'Afifuddin 'Abdullah b. Es'ad, Mir'atu'l-cinan (nşr. 'A . Muhammed el-Cuburi), c.
ı-ıv; Beyrut 1405/1984.
Yahya b. Adem, Kittibu'l-Harac (nşr. A. Muhammed Şfilcir), Kahire 1964.
Ya'kllbi, Ahmed b. Ebi Ya'kUb b. Ca'fer, et-Tarih (nşr. M. Th. Houtsma), c. 1-11, Leiden
1883.
....... , Muşakeletu'n-nas li-zamanihim (nşr. William C. Millward), Beyrut 1980.
Yakllt el-Hamevi, Yakllt b. 'Abdillah, Mu'cemu'l-buldan (nşr. F. Wüstenfeld), c. 1-VI,
Leipzig 1866-73.
Yeniçeri, Celal, İslam'da Devlet Bütçesi, İstanbul 1984 .
....... , İsitim İktisadının Esasları, İstanbul 1980.
---2:1.0. Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

....... , "İslam Hukukunda Alış-Verişte Kar Haddi Araştırmasına Dair Tenkidi Görüş: 6';
İs/tim Hukukuna Göre Alış-Verişte Vade Farkı ve Kıir Haddi, İstanbul 1987, s. 173-
195.
Zebidi, Muhibbuddin Ebu'l-Fadl Muhammed Murtaza, Tıicu'l- 'arıls min cevıihiri'l­
Kıimıls, c. 1-X, Kahire 1306- 1307.
Zebidi, Zeynuddin Ahmed b. Ahmed, Sahih-i Buhıiri Muhtasarı Tecrid-i Sarih Terceme­
si (trc. ve şerh: Ahmed Naim-Kamil Miras), c. 1-Xlll, Ankara 1978.
Zehebi, Şihabuddin Muhammed b. Ahmed, Siyeru a'ltimi'n-nubelti' (nşr. Şu'ayb
el-Arna'ut ve dğr.), c. 1-XXIII, Beyrut 1401 - 1405/1981-85 .
....... , Tıirihu'l-İsltim: 'A.hdu hulefıi'i'r-rıişidin (nşr. 'Ö. 'Abdusselam Tedmuri), Beyrut
1407/1987.
....... , el- 'İberfi haberi men gaber (nşr. Ebu Hacer Muhammed Sa'id), c. ı-ıv; Beyrut 1985.
....... , Ma'rifetu'l-kurrıi'i'l-kibıir 'ale't-tabakıit ve'l-ıisıir (nşr. Beşşar 'Avvad Ma'n'ıfve dğr.),
c. 1-11, Beyrut 1404/1984.
Zemahşeri, Carullah Mahmud b. 'Ömer, el-Fıi'ikfi garibi'l-hadis (nşr. 'A . Muhammed
el-Bicavi-Muhammed Ebu'l-Fadl), c. ı-ıv; Kahire 1971.
Zerka; Mustafa Ahmed, el-Fıkhu'l-İsltimi fi sevbihi'l-cedid: el-Medhalu'l-fıkhiyyu'l­
'ıimm, c. 1-111, Dımaşk 1967-68.
Zeylai, Fahruddin 'Osman b. 'Ali, Nasbu'r-rıiye li-ehıidisi'l-Hidıiye, c. ı-ıv; yy. 1393/1973.
Zeytinoğlu, Erol, "İslam'da ve Diğer Sistemlerde Faiz'; Para, Faiz ve İs/tim, İstanbul
1987, s. 91- 117.
Zubeyri, Ebu 'Abdillah Mus'ab b. 'Abdillah b. Mus'ab, Kitabu Nesebi Kureyş (nşr. E. Levi­
Provençal), Kahire 1982.
Zurkani, Ebiı 'Abdillah Muhammed b. 'Abdilbili b. Yusuf, Şerhu'l-Muvatta', c. 1-IY,
Beyrut 1407 /1987.
Dizin

Abbas b. Abdillah 138 agoranomos 141


Abbas b. Abdi'l-Muttalib 46 ahsenu takvim 8, 9, 22
Abdullah b. Amir b. Kurayz 89, 93, 98, l 76 Aişe 40, 93, 177, 184, 196, 210, 213, 215
Abdullah b. Amr b. As 178 Aişe el-Has'amiyye 196

Abdullah b. Ca'fer b. Ebi Talib 54, 85, l78 Akdeniz 59, 208

Abdullah b. Ebi Bekir es-Sıddik 180 akıl 4, 7, 13, 23


Abdullah b. Ebi Rebia 51, 70, 98, 181 Akik 79, 92, 186, 205, 208, 214

Abdullah b. Erkam 52, 101 akika 177


Abdullah b. HAiid b. Esid 52 Akil b. Ebi Tıilib 55

Abdullah b. Mes'ıld 47, 52, 53, 80, 98, 99, Ala b. Esved 58

135, 181 alım gücü 32, 76


Abdullah b. Muti' 180 Ali 35, 36, 49, 57, 67, 71, 85, 86, 99, 108, 1 10,
Abdullah b. Ömer 26, 52, 55, 67, 68, 98, l 13, 139, 147, 150, 154, 156, 158, 171, 177,
140, 161, 182, 212 184, 187, 188, 190, 191, 195, 203, 209,
Abdullah b. Sa'd b. Ebi Serh 92 210, 213
Abdullah b. es-Sa'di 98, 183 Aliye 123, 204
Abdullah b. Said b. Usayha b. As 136 alt yapı 132
Abdullah b. Utbe 137 alon 18, 22, 31, 33, 34, 36, 37, 42, 46, 47, 48,
Abdullah b. Zem'a 85, 184 49, 1 17, 134, 135, 139, 153, 160, 166,
Abdullah b. Zubeyr 56, 57, 84, 92, 98, 99, 168, 173, 175, 176, 180, 185, 187, 189,
184, 195 190, 202, 205, 207, 209, 213
Abdurrahman b. Avf 55, 82, 86, 92, 104, 134, ambargo 142, 195
140, 144, 184, 210 ameli hikmet: 'ilmu tedbiri'n-nefs 3
Abdurrahman b. Sa'd b. Zurare 188 Amerika 31, 159
Abdurrahman b. ZiyAd 179 amil 64, 70, 178
Abs 103 Amr b. Akyeş 40
adalet 25, 125, 143 Amr b. Alkame el-Amiri 93
Adem 5-7, 9-18, 21, 22, 73, 79, 80, 94, 97, 98, Amr b. As 57, 65, 66, 86, 87, 92, 94, 98, 104,
103, 104, 137, 146, 170, 189, 201, 239 148, 178, 189, 217
Adi b. Hatim 190 Amr el-Eşdak 55
adil-emsal fiyat l l9 Amr b. Haris 198
242 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim-Piyasa İ lişkisi

Amr b . Hureys el-Kureşi 189 Bilal 43


Amr b. Osman b. Affan 49, 85 Bi'ru Cuşem 84
Amroğullan 44 Bi'ru Eris 201
amu'r-remade 79 Bi'ru Ha' 86
Bişr b. Muhtefez 65, 219
Baki' ez-Zubeyr 143 Bizans V. 25, 31, 33, 34, 36, 75, 78, 91, 141,
Balat 199 159
balıkhane 147 bom-sinner 6

Basra 35, 53, 57, 65, 68, 78, 91-93, 137, 148, borsa 57, 58

149, 176, 177, 182, 199, 214, 219, 221 Buhan VIII, 6, 20, 23, 34, 39, 40, 42, 44, 46,
Basra Pazan 89, 177 47, 51, 53, 54, 64, 71, 72, 76, 85, 86, 88,
bedevi 57, 91, 1 1 1, 207 92, 96, 97, 98, 100, 1 10-1 13, 1 16- 1 18,
Bedir 184 123, 124, 142, 144, 147, 151, 152, 153,
Bel3zuri 33, 34, 37, 45, 47, 51-57, 65, 67, 72, 155, 157, 158, 165-169, 175, 178, 181,
73, 81, 88, 92-94, 97, 98, 101, 104, 137, 183, 184, 187, 190- 193, 195, 201, 204,
138, 139, 143, 147, 154, 171, 172, 176, 205, 206, 208, 212-215
179, 182, 188, 190, 191, 194, 197, 198, burgus 78

201-203, 206, 207, 211, 213, 217-220 burjuvazi 78

belediye 141 Buthan Vadisi 144

Belk3 133 bürokrasi 100

Beni Adi 51

Beni Adi b. Ka'b b. Luey 219 Cabir b. Abdillah 153


Beni Bedr 220 caize 196, 197, 214
Beni Bekre 93 caJib 104, 107, 122

Beni Duhman 220 Car Limanı 57, 58, 98, 1 13

Beni Ebi'l-ls 203 celb-i menfaat 23

Beni Esed 70 Celı'.ıla Savaşı 67

Beni Nasr 220 Cemel Vak'ası 84, 93, 213

Beni Suleym 64 Cerir b. Abdillah 79

Beni Temim 72, 210 Cez' b. Muaviye 65, 219

Beni Umeyye 203 cihad 25, 213

Beni Uzre 90 cizye81, 158


Benı'.ı Adiyyi'l-Ensari 43 commenda 62
Benı'.ı Kaynuka' 138, 143-145; - Pazan 138, consumerism 26

143, 144 Cuheyne 46

Benı'.ı Kinane 142 Cuhfe 176

Benı'.ı Saide 143, 144 Curuf 79, 84, 186, 200, 204, 214

Benu'l-Mustalık 72 Cündişapı'.ır 65, 219

Benu'n-Nadir 86, 1 17, 186, 214

Berazu'r-Rı'.ız 212 çevre 24


el-Berekefifadli's-sa'y ve'l-hareke 27 çeyiz 190, 203
beşer-merkezli 5 çiftlik 74, 84, 85, 87

Beyda 36, 191 çift maden sistemi 33


beytülmal 50-53, 66, 67, 160, 219 çitleme 74
bey'u'l-muztarr 125 çocuk 38, 72
Dizin 243

dağılım 1 6 1 Ebu Bekir Abdullah b. Muhammed b. Ebi'd­

dağıtım 32, 58, 159 Dunya 27

damping 122 Ebu Bekir Ahmed b. Muhammed el-Halla!

Daru'l-Birke 148, 182 27

Daru'l-Filfil 206 Ebu Bekre 65, 66, 219, 220

Daru'l-Umud 193 Ebu Davıld 6

Daru'n-nedve 89, 195 Ebu Eyyılb el-Ensari 176

Daru'z-Zenc 184 Ebu Hureyre 58, 65-67, 80, 98, 99, 1 13, 1 17,

Deha 138, 139 1 9 1 , 218, 219

Ebu Meryem b. Muharriş el-Hanefi 65


def-i mefsedet 23, 126, 162
Ebu Mes'ud Ukbe b. Amr el-Ensari 1 9 1
değer VI, 10, 26, 32, 33, 49, 59, 66, 74, 81, 82,
Ebu Musa el-Eş'ari 48, 53, 65, 66, 68, 1 0 1 ,
84, 85, 88, 90, 93, 100, 1 1 7, 1 24, 160
137, 139, 155, 221
Derabcerd 196
Ebu Osman Amr b. Bahr el-Cahiz 27
devlet V. VI, VII, VIII, 24, 25, 32, 50, 6 1 -63,
Ebu Rafi' 46, 86, 134, 156, 1 9 1
66-70, 76, 97, 99- 1 0 1 , 105, 1 18, 122,
Ebu Safvan 153
124, 126, 127, 138, 139, 142, 148, 156,
Ebu Sufyan b. Harb 93, 146
161, 162, 183, 199
Ebu Talha 86, 198
Devs 157
Ebu Temmam 37
Dımaşk VIII, 36, 51, 54, 55, 66, 84, 177, 1 8 1 ,
Ebu Ubeyd 32, 45, 47, 65, 68, 7 1 , 73, 79, 80,
189, 206, 2 1 2
86, 87, 94, 97- 100, 102-104, 123, 139,
Dicle 3 1
147, 154, 157, 158, 170, 176, 189, 190,
dihkan 179
204, 206, 218, 219, 221
dinar 48, 50, 52, 55, 70, 86-91 , 93, 101, 1 13,
Ebu Ubeyde b. Cerrah 104, 221
1 17, 135, 173, 176-180, 183- 189, 1 9 1 -
Ebu Vail 99, 182
195, 197-207, 209-215
Ebu Vehb 39
dirhem 32, 34, 35, 37, 46, 48, 49, 5 1 -55, 58,
Ebu Yusuf 45, 48, 49, 51, 54, 73, 80, 82, 97,
60, 67, 68, 70, 84, 86-89, 94, 95, 99- 1 01,
98, 1 0 1 , 108, 1 15, 126, 1 58, 166, 170,
134, 137, 139, 1 50, 175-215, 218, 221
175, 182, 1 90, 192, 194, 196, 199, 204,
divan 75, 100, 1 4 1 , 162
209, 2 1 3, 2 14
diyet 207
Ebu Zer el-Gıfüri 26, 36, 62, 160
doğal kaynaklar 73, 76, 77, 83
Ebu'd-Derda 26, 1 6 1
doğrulama 1 3 Ebu'l-Esved ed-Dueli 220
domuz 157, 158 Ebu'l-Fadl Ca'fer b. Ali ed-Dımaşki 27, 1 1 6
Dubay'a b. Zuheyr 70 Ebu'l-Hukayk 1 17
Dumetu'l-Cendel 103 Ehvaz 65, 98, 1 08, 137, 220

ekonomik adam 3
Ebna 154 emanet 26, 55, 56, 60, 63, 73, 74, 1 6 1
Ebu Abdillah Muhammed b. Abdirrahman emek VII, 3 1 , 69, 96, 1 1 1; - piyasası VII, 95,
el-Hubeyşi 27, 167 96, 102

Ebu Ahmed b. Cahş 93 Emeviler 90


Ebu Bekir VI, 27, 33, 39, 40, 46-48, 51, 55, emir bi'l-ma'rılf 24, 1 3 1
64, 72, 73, 76, 82, 93, 95-97, 1 00, 1 0 1 , emisyon 3 7

1 03, 106, 1 07, 1 10, 1 34, 1 3 9 , 1 6 9 , 184, emlak 73-75, 80-82, 84, 86, 94, 159, 214

1 90, 194, 195, 201 -203, 2 1 4 endeks 57, 95


244 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

Enes b . Malik 48, 92, 98, 135, 193 197, 199, 200, 203, 206, 208, 210, 212,

enflasyon 37, 159 219, 221

Ensar 97 gelir dağılımı 37, 75

Epicurus 12 gemi 59, 167

Erdeşirhurre 35 görünmez el 3

Eş'as b. Kays 79, 194 gulfıl 70

Eşca' 72 gümrük 8 1 , 104

esfelu safilin 8, 1 1 gümüş 18, 34-37, 42, 46-49, 134, 135, 139,

Esma' bt. Muharribe 138 153, 167, 168, 173, 176, 187, 195, 205,

esnaf 133 213

Esved b. Adi 50

Eyle 103 Habat Seferi 1 16

Ezd 64, 103 Habbab b. Eret 76, 80, 194

Ezrald 69, 88, 89, 92, 93, 106, 108, 146, 184, Habeşistan 1 17, 167

195, 205, 206 Habib b. Mesleme 193

Haccac b. Atik es-Sulemi 65, 219

Fatıma bt. Velid b. Abdişems b. Mugire 203 haciyyaı 23

faydacılık 17, 19, 20, 22, 26 Haçlı Seferleri 59

Fedale b. Ubeyd el-Ensari 194 Hadramevt 79, 85, 201

Fedek 90, 97, 98, 1 17 Hafsa 93

fels 34, 36, 193 hak 12, 22-25, 35, 57, 58, 107, 1 1 5, 124, 125,

feodalizm 74 134, 137, 143, 1 5 1

ferdiyetçi 9, 12 Hakemoğulları 203

Fesa 196 Haldm b. Hizam 58, 89, 98, 109, 194

fey' 27, 96 hakka'l-yaldn 6, 15

Fırat 31, 65, 79, 219 haksız iktisap 63, 154

fıtrat 8, 9, 1 8 haksız kazanç 152

fırsat bedeli 17 haksız rekabet 1 14, 1 22, 150, 151, 152

fidye 68, 72, 194, 199 Halid b. Abdillah el-Kasri 91

Filistin 142, 178, 189 Halid b. Esid 52, 203

Firuz ed-Deylemi 157, 194 Halid b. Haris 65, 220

fitre 182 Halid b. Ukbe b. Ehi Muayt 93, 177

fiyat denetimi 149 Halid b. Velid 45, 65, 66, 195, 221

Fransa 3 1 halife VI, 4, 5, 7, 1 1, 13, 22, 24, 25, 3 1 , 5 1 ,


57, 58, 66-69, 9 1 , 122, 203 ; --merkezli

Gabe 47, 79, 84, 175, 1 78, 1 8 1 , 184, 1 90, 4, 25

204, 2 1 4 hapishane 88

gabn-ı fahiş 62 haraç 34, 56, 79, 80, 8 1 , 90, 98, 158, 2 1 4

ganimet 60, 65, 68, 70, 75, 9 1 , 1 0 1 , 1 16, 1 17, Haraç Divanı 9 1

160, 182, 188, 2 1 8 haris 140, 154

garar 62 Haris b. Esed el-Muhasibi 27

garnizon 9 1 , 148 Haris b. Hakem 101, 137, 154

Gazzali 23, 24, 33, 48, 51, 67-69, 7 1 , 85, 89, Haris b. Ka'b b. Vehb 65, 222

93, 1 00, 134, 135, 158, 1 65, 1 67, 168, Harise b. Bedr 65, 220

1 70, 1 7 1 , 1 77, 1 79, 183, 188, 192, 194, Hasan b. Ali 49, 56, 57, 196
Dizin 245

el-Hass 'ale't-ticllre ve's-sınıi'a ve'l- 'amel 27 Huveytib b. Abdiluzza 5 1 , 93, 198

Hassan b. Sabit 86, 198 Huzeyfe 139, 201

Hatıb b. Ehi Beltea 1 20, 1 2 1 Hürmüz 195

havale 59, 70, 125 hürriyet 23

Havle bt. Suveyb 138 Hüseyin b. Ali 54, 176, 198, 199

Havva 13, 18

Hayber 42, 43, 79, 97, 102, 1 17, 162, 166, Irak 35, 57, 73, 87, 9 1 , 98, 1 22, 162, 170, 1 94,

182, 1 90, 201, 204, 209, 2 1 3 209

Hayber Savaşı 97, 102 ıskonto 82, 93

hayvancılık 59 lslithu'l-miil 27, 82

hazcılık (hedonizm) 12, 17, 26 Iyad b. Ganm 1 0 1

hazin 54

hazine 135, 160 İblis 5, 9, 1 1 , 13, 1 4

hazinedar 52, 162, 220 İbn Abbas 1 6 , 44, 57, 1 12, 1 1 3, 2 1 1

Hecer 45 İbn Hazın 34, 39, 4 1 , 43, 44, 47-49, 55, 58,

hediye 64-66, 69, 157, 175, 179, 180, 183- 7 1 , 82, 86-89, 1 1 2, 1 13, 120, 1 2 1 , 123,

184, 188, 195, 197- 199, 202, 203, 205, 1 24, 137, 146, 150, 1 58, 1 66, 169- 1 7 1 ,

207, -210-213, 2 1 5 1 78, 182, 186, 190, 1 92, 195, 1 98, 201,

Heraklius 36 206

Herat 35 İbn Hibban 1 10, 1 16, 120, 1 2 1 , 169

Henek 35 İbn Kayyim 79, 80, 1 24, 1 25, 208, 209

hesapçı 60 İbn Ruşd 47, 48, 58, 68, 69, 85, 96, 1 0 1 , 123,

Hınıs 65, 2 1 9 124, 140, 170, 183, 210, 2 1 8

hıyar-ı meclis 1 1 4 İbn Şebbe 7 1 , 82, 96, 1 07, 108, 1 10, 1 1 1, 1 23,

Hicaz 34, 36, 57 142, 143, 145, 1 46, 1 50, 1 54, 155, 158,

hijyen 147, 157 169, 170, 178, 204, 210, 221

hikmet 4 İbn Teymiyye 24, 56, 63, 66, 67, 71, 72, 1 2 1 ,

Hilal b. Ullefe 198 1 2 4 , 1 2 5 , 1 40, 1 5 2

hile 39, 50, 132, 154 İbnu'l-Cevzi 5 1 , 9 6

Himyer 1 00, 103 İbnu'l-Eş'as 9 1

Hind bt. Utbe 52, 138 İbnu'l-Ezrak 66, 67

hipotez 9, 10, 1 1, 13 İbnu'l-Humam 34, 4 1

hisbe VIII, 24, 63, 67, 71, 72, 1 2 1 , 124, 125, İbnu'l-Lutbiyye 64

1 3 1 , 140, 141, 152, 163 İbnu's-Sa'ik 65

Hişam b. Abdilmelik 91 İbrahim 15, 33, 35, 56, 1 9 1 , 195

hizmet 75, 88, 103, 107, 144, 1 5 1 , 154 İbrahim en-Nehai 50

Hubaşe 138 iç borçlanma 50, 5 1 , 160

Hubeyş 71, 72, 79, 1 1 0, 188, 190 içki 40, 45, 46, 7 1 , 89, 133, 157, 158, 195, 219

Hudeybiye Antlaşması 1 17 ihracat 104, 1 1 9

humanism 5 ihtisab 7 1 , 1 3 1 , 138

Huırua b. Eyfa' el-Hemedani 98, 99, 198 ihtiyaç 18, 20, 32, 36, 49, 51, 53, 57, 59, 68,

humus 96 74, 76, 77, 80, 83, 88, 9 1 , 94, 102, 105,

Huneyn 1 16, 1 8 1 , 194, 198, 199, 201, 206; ­ 107, 109- 1 1 1, 1 1 8, 1 19, 1 2 1 , 125, 1 4 1 ,

Gazvesi 1 16 149, 155, 159, 160, 180, 183, 184, 187,

Hur el-Amili 106, 109 189, 197- 199, 207, 2 1 1


246 Sosyal Servet: İ s lam ' da Yönetim - Piyasa İ l işkisi

ihtiyat akçesi 33 Kanat 79, 209


ihya 23, 60, 76, 77, 90, 159 kapitalist 3, 60, 61, 62, 80
ikta 76, 79, 91, 159, 175, 182, 184, 188, 190, kapitalizm 60
194, 197, 203, 204, 208, 213, 214 kar 58-62, 68, 69, 80, 107, 1 10, 1 1 1 , 145
ilme'l-yakin 6, 15 karaborsacı 106, 108; -!ık 62, 71, 105, 107-
'ilmu tedbiri'l-medine 3 1 12, 1 14, 1 18, 123, 127, 134, 151, 162
'ilmu tedbiri'l-menzil 3 kasap 126, 136, 139
iltizam 87 kassam 162
imam 162 Katade 41
imar 7, 93 Kayletu'l-Enmariyye 138, 149
imha 23, 63, 71, 72, 140, 146, 157, 158, 161 kaynak V, 74, 75
imtiyaz 146 Kays b. Sa'd b. Ubacte el-Ensari 55, 98, 199
İngiltere 31, 74 kayyim 54
İpek Yolu 50 kefalet 60, 160
İran 35, 91 kefaret 184, 194
İsfahan 65, 220 kentleşme 88, 91
iskan 78, 90, 97 kervan 96, 103, 147
İskenderiye 92, 1 16, 214 Keysan 133, 157
İspanya 31 kıymetli evrak 55, 60, 160
israf 18, 82 Kızıldeniz 57, 98, 104, 105
İsrailoğullan 18-20, 21 kilise 74
İstahr 70 Kinane 103, 142
İstanbul vır, 26, 32-38, 41, 42, 45, 59, 66, 69, kira 145, 205
73, 75, 90, 91, 100, 101, 106, 1 1 1, 1 16, Kirman 104
131, 145, 150, 179 Kitabu'l-İşare ilô. mehdsini't-ticare 27
istifçilik 20, 21, 22 Kitabu'l-Kesb 27
istihdam 20, 81, 95-100, 103, 162 Kitabu'l-Mekasib 27
işçi 20, 81, 97, 102, 103, 162, 163 Kitabu't-Tabassur bi't-ticare 27
işçilik 48, 135 korucu 162
işgücü 20, 83, 91, 96, 98, 102, 162 korumacı 73
işsizlik 20, 100 köle 59, 60, 95-98, 101, 102, 132, 140, 147, 149,
işveren 97, 102, 162, 163 166, 168, 170, 176, 177, 179-181, 183,
ithalat 104, 107 184, 186, 187, 189-192, 195, 196, 200,
202, 205-208, 210, 212, 214, 217, 222
Ka'b b. Eşref 143, 144 Körfez 78
Kabe 39, 89, 181, 184 köşk 185, 201 , 209
kabz 1 12 ; -'dan önce satış 1 12, 151 kredi 50-55, 59-61, 159, 160
kadercilik 22 Kristof Kolomb 31
kadı 162 Kuaykian 184
kadın 72 Kudame b. Maz'lın el-Cumahi 65, 222
kalb 4, 8, 9 Klıfe 47, 52, 53, 56, 57, 65, 66, 71, 78, 79,
kalite kontrol 151 91, 92, 108, 110, 135, 147, 148, 158,
kalkınma 76 189-191, 194, 196, 207, 209, 212, 214,
kambiyo 47, 53, 60, 135, 160 215, 221
kamu yaran 23, 1 15 kul hakkı 156
Dizin 247

kumar 62 merkez bankası 33, 50, 160


Kurban Bayramı l l l, 177 Mervan b. Hakem 58, 205
Kureyş 39, 45, 5 1 , 7 1 , 87, 90, 96, 98, 158, 177, Mescid-i Nebi 88, 93, 100, 144, 1 76, 1 9 1
181, 184, 1 94, 203 meslek içi eğitim 102, 162
Mesleme b. Muhalled b. es-Samit 200
laissez faire 1 6 1 metodoloji VII, 3, 4
liberalizm 27 mevduat 53, 60, 160
Meysan 65, 2 1 9
maden 33, 84, 160 Mezhic 1 0 3
mal beyanı 64, 2 1 7 Mezopotamya 3 1 , 9 1
mali ceza 59, 63 Mısır 50, 57, 65, 70, 73, 8 1 , 87, 89, 9 1 , 92, 98,
malikane 74, 87, 9 1 104, 105, 1 08, 1 13, 122, 1 39, 148, 1 50,

Malik b . Evs 47, 135 154, 1 62, 178, 182, 1 86, 189, 200, 203,

Malik b. Haris el-Eşter 70 212, 214, 2 1 7

Ma.Jikoğulları 40 Mikdad b. Amr b. Sa'lebe el-Kindi 200


maliyet 17, 75, 77, 8 1 -83, 85, 92, 1 14, 145, Mikdad b. el-Esved 92
156 milli servet 75
Ma'n b. Evs el-Muzeni 2 1 1 muallim 162, 209
Ma'n b. Zaide 56, 66 Muaviye b. Ebi Sufyan 47, 139
manifaturacı 136, 1 47, 153 Muaz b. Cebel 64, 82
marjinal fayda 23 Mucaşi' b. Mes'ud es-Sulemi 65, 2 1 9
materyalist 9, 1 1, 26 mudarebe 62, 66, 67, 69
materyalizm 26 Mugireoğulları 44
Mecenne 145 muhacir 97, 1 1 7, 207
Mecusi 45 Muhammed b. Beşir el-Hadrami 199
Medain 31, 75, 188 Muhammed b. Ebi Huzeyfe 201
medeniyet 20, 31, 140, 1 4 1 Muhammed b. Hasan eş-Şeyban! 27, 56
Medine VIl, 3 1 , 36, 39, 40, 54, 55, 57, 64, 67, Muhammed b. Mesleme 64, 2 1 7
68, 73, 75, 78, 79, 84-86, 88-90, 92-97, muhasebe 54
1 0 1 - 105, 108- 1 1 1, 1 1 5 - 1 2 1 , 123, 133, Muhibbuddin et-Taberi 68
134, 136, 137, 140- 146, 153- 155, 157, muhtesib 1 0 1 , 132, 133, 136
159, 162, 166, 175, 176, 178, 179, 1 8 1 , Mukattam 89
182, 1 84, 186, 187, 189- 1 9 1 , 193-201, Mukavkıs 40, 89
203, 204, 206-210, 213, 214, 221 ; ­ mukayeseli fayda 21
Pazarı 104, 142- ı 46 Muleyke 138
megalopol 78 Munzir b. Carud 70
mehir 176, 182, 186, 193, 196, 203, 204, 206 Munzir b. Zubeyr 85
Mekke 44, 46, 57, 65, 69, 7 1 , 73, 75, 79, 87- Munziri 107, 1 08, 151
89, 92-94, 96, 97, 99, 108, 1 1 6, 1 1 7, 136, Musa 6, 15, 19, 2 1 , 23, 48, 53, 57, 65-69, 1 0 1 ,
138, 142, 153, 157, 1 66, 176, 177, 179, 124, 137, 139, 155, 197, 221

1 8 1 , 1 84, 190, 1 9 1 , 195, 197, 199, 201, Mus'ab b. Zubeyr 57


204-206, 212, 220 musakat 66
meks 104 Musalla 134
memuriyet 65, 99, 100, 162 musarrat 152
Menazir 65, 98, 220 Mute Savaşı 1 1 6
248 Sosyal Servet: İslam'da Yönetim-Piyasa İlişkisi

muzaraa 66, 82 97-99, 1 0 1 - 100, ı ıo, I I 3, ı ıs, 120-124,

Mücahid 4 1 132, 135, 137, 139, 140, 1 4 1 , 1 46, 148,

mücazefe l l2 149, 152, 154-156, 1 58, 160-162, 169,

müdahale VII, 23, 25, 77, 96, 102, 104, 105, 1 75, 1 77, 181, 182, 188, 1 9 1 , 1 92, 195,

1 15, 122, 133, 1 49, 1 50, 1 6 1 , 163 196, 198, 199, 206, 2 1 2, 213, 2 17-222

mülkiyet 20, 73, 91, 94; - çilik 20-22 Ömer b. Abdilaziz 9 l


Münbit Hilal 79 öşür 77, 8 1 , 90
müsadere VIII, 63-67, 72, 1 6 1 , 2 1 7-220, 222 öz-çıkar 63
öz kaynak 32, 159
Nabatiler 104 özel mülkiyet 73, 94
nafaka 196
Nafi' 67, 183, 219 panayır 145
Nafi' b. Abdilharis 140 para VIII, 32-34, 37, 38, 41, 50, 53, 54, 56,
Nafi' b. Amr el-Huzai 65, 220 60, 63, 66, 68, 75, 82, 90, 1 13, 1 1 7, 153,

Nafi' b. Haris b. Kelede 65, 220 156, 159, 160, 1 6 1 , l 73, 189, 193, 194,

Nahle l 77, 2 1 2 2 1 8 ; - cezası 63, 1 6 1 ; - ekonomisi

Naile bt. Ferafisa b . Ahvas 203 33, 160 ; - piyasası 33 ; - politikası 33,

nakliyat 104 37, 159 ; - sistemi 160 ; - standardı

narh 1 14, 1 1 5, 1 18 - 1 20, 1 22, 124-127, 1 33, l 60 ; - vakıfları 50

162 pazar 59, 61, 80, 104, 107, 132- 1 35, 137, 140-
Nebit Pazarı l 43 149, ı s ı , 154, 155, 2 l l ; - vergisi 145

Necran 45 piyasa 47, 57, 73, 74, 80, 82, 9 1 - 93, 104, 105,
Nehrevan 2 1 2 ı ıo, ı ı2, I I4- I I6, ı ı0, I I9, 124, 142,

Nehreyn 1 82 149

Neşastec 79, 209 polis 100, 162


Nibbac 176 Portekiz 31
Nihavend 189 posta 100, 162
Nil 31, 57, 98, 1 04, 105 postüla 9, l l
Nufey' Ebu Bekre 65, 2 1 9 pozitivist l O, l l
Nu'man b . Adi b . Nadle 65, 2 1 9 prefect 1 4 1
Nu'man b . Beşir 65
nüfus 75, 77, 78, 80, 90, 9 1 , 1 18 Rafi' b. Hadle 205
Ramhurmuz 65, 220
oda 1 9 1 , 208 rant 8 1 , ll l, l l2
Osman VI, 31, 34-36, 52-54, 69, 70, 79, 85, 88, rantiye 58
89, 92, 93, 95, 98, 99, 1 10, 1 1 1, 123, 131, rasyonalist l l
137, 146, 150, 160, 170, 177, 1 78, 181, rasyonalizm 4
182, 186, 188, 192, 194, 201, 209, 2 1 4 rasyonel 3, l 7, 60, 6 1
Osman b. Ebi'l-As 98, 203 Razan 80, 182
Osman b. Huneyf ! O l , 149 Razi 16, 18, 21, 41, 85, 106, 169, 176, 1 78,
Osman b. Kays b. Ebi'l-As 203 1 8 1 , 185-189, 1 9 1 , 194, 195, 196, 198-

Osman b. Maz'un 203 201, 205, 209, 212-215

ödeme emri 55, 57 Rebeze 192


Ömer VIII, 27, 3 1 , 33-37, 40, 47-49, 5 1 , 53, Rebi' b. Ziyad el-Harisi 1 0 1
56-58, 64-73, 79, 81, 84, 87, 90, 95, Rebia b. Ehi Abdirrahman 126
Dizin 249

Rebia b. Haris 52 Savafi 9 1


refah 26, 27, 32, 49, 75, 76, 80, 100, 103, 1 17, sayfiye 78, 79, 9 1 ; - kuşağı 78, 79
159- 1 6 1 , 192 Sebu' 178, 189
rehin 55, 1 17, 168 sedd-i zeria 42, 109, 126
rekabet 9 1 , 94, 102, 105, 1 14, 1 16, 1 19, 122, sefih 22
150-152 Sehl b. Huneyf 82
reklaın 151, 155, 157 Sel' 184
Reınle bt. Şeybe b. Rebia 203 seleın 41, 1 1 3
Reşid b. Zubeyr 86, 184, 214 Seleıne el-Guleıniyye 176
rezerv 160 Selınan el-Farisi 26, 161, 208
rızk 107, 134 Seıng 204
riba (faiz) 41, 42, 48, 49, 61, 62, 1 12, 1 13, Seınra bt. Nuheyki'l-Esediyye 136
134, 138, 183 ; -'1-cahiliyye 4 1 ; -'1- Seınure b. Cundeb el-Fezari 65, 137, 220
fadl 42 ; -'n-nakd 42 ; -'n-nesie 4 1 sendika 163
Rifaa 108 Serat 87, 209
Roına 140, 1 4 1 serbest rekabet 102, 105, 1 19, 150
Ruın 50, 69, 190 serınaye Vll, Vlll, 3 1 , 32, 5 1 , 54, 57, 60, 81,
Rume kuyusu 94, 165, 202 82, 1 12, 1 75, 222

Ruveyşid 71, 158 servet 25, 26, 27, 3 1 , 55, 58, 62, 63, 64, 7 1 ,
rücu hakkı 1 14 74, 76, 90, 1 1 7, 158, 159, 1 6 1 , 1 8 1 , 192,

Rüsteın 198 201

rüşvet 65 Sevad 71, 79, 80, 9 1 , 1 0 1 , 149, 1 70, 1 76, 182,


1 9 1 , 196, 197

Sa'd b. Ebi Vakkas 52, 65, 68, 92, 1 9 1 , 205, Seyrnune (Seyrna, Siına) el-Belkavi 1 33, 149
221 sıbyan ınektebi 1 O 1
Sa'd b. Malik 79, 82 sikke 33, 34, 36, 139
Sa'd b. Zeyd el-Ensari 87, 206 siınsar 96, 133
sadaka 99, 107, 145, 1 56, 182, 183, 187, 1 9 1 , Sistan 35
203, 210, 2 1 1 sosyal güvenlik 25
Safvan b . Uıneyye 5 1 , 88, 206 sosyal yardıın 100
sahtekarlık 67, 1 54, 221 sosyalizın 27
Saib b. el-Akra' 138 söınürü 22, 39
Saib b. Yezid 137 spekülatif 83, 105, 108, 120, 126
Said b. As 54, 55, 86, 92, 93, 98, 136, 177, statükoculuk 22
206, 2 1 1 , 2 1 5 stok 19, 20, 105, 106, 108, 109, 1 10, 1 1 1 , 122
Said b . Museyyeb 126 Subeyha et-Teyrni 2 1 0
Said b. Said b. As 136 sılfi 8 , 9
Said b. Zeyd 92, 208 Suhar 138
sak 55-59 Sılku'l-Ehvaz 137
Sak1f 45, 98 Suku'l-Musalla 120
San'a 69, 85, 2 1 3 sulaına 62, 76, 81, 94, 98, 162
sanayi devriıni 74 Suleyrn el-Gassani 84
sarraf 53, 55, 139, 2 1 1 Suleyrnan b. Ebi Hasıne 137
Sasani v, 25, 3 1 , 33, 34, 35, 75, 78, 159 Sunh 190
sarın alına gücü 91, 1 1 7 Suriye 73, 104
250 Sosyal Servet : İslam'da Yönetim- Piyasa İlişkisi

süftece 56, 59 tekel l l l


Sürrak 65, 219 telakki'r-rukban l l8
sürüm 156 temsilci 18, 57, 1 8 1
teori VI, 1 0 , 161
Şam 36, 46, 47, 57, 65, 70, 85, 97, 98, 103, teşebbüs VIII, 61, 62, 63, l 10
104, 106, 1 1 0, 133, 139, 162, 187, 192- teşvik 16, 22, 27, 62, 76, 77, 79, 8 1 -83, 96,
194, 221, 222 104, 1 06, 1 19, 153, 159

şaubi 23, 24 ticaret 31, 48, 50, 59-61, 67, 79, 80, 84, 85,
Şebes b. Rib'i et-Temimi 98, 208 87, 88, 95, 96, 99, 103, 104, 106, 108,

şehremini 1 4 1 1 1 1, 1 1 � 1 18, 1 19, 126, 134, 140, 142,

şehvet 16 147, 162, 163, 178, 1 8 1 , 182, 194, 199,

Şibl b. Ma'bed el-Beceli el-Ahmesi 65, 220 201, 204, 208, 209, 219, 222

Şifa' bt. Abdillah 137 Tih Sahrası 1 9


Şihr 85 toprak VII, 20, 3 1 , 74, 76, 77, 79, 8 1 -84, 87,
şuf'a hakkı 125 88, 90, 9 1, 94, 95, 159

Şurahbil b. Abdi Kutal 45 Tumadir bt. Esbağ 185


Şurahbil b. Hasene 65, 222 Turtılşi 51, 64, 67, 68, 69, 1 0 1 , 149, 179, 180,
Şureyh 50, 101, 155 188, 1 97, 209, 210, 218, 219, 221

Tuster 98
taban fiyat 124 tüketici 17, 78, 152
Taberistan 35 tüketim 17, 18, 26, 50, 51, 53, 57, 59, 77, 9 1 ,
tabula rasa 4 l l6; - kredisi 5 1 , 53
tahsildar 63-65, 70, 72, 99, 1 6 1 , 162, 219, 220 tümdengelimli 9
tahsiniyyat 23, 82 tümevarımlı 1 4
tahsis 20, 36, 55, 75-77, 83, 84, 89, 97, 1 17,
147, 148, 1 78, 190 Ubeyd b. Husayn 207
Taif 45, 65, 79, 86, 98, 1 2 1 , 122, 1 4 1 , 177, Ubeydullah b. Abbas 54, 55, 2 1 1
1 78, 189, 222 ; - Muhasarası 44, 1 1 6 Ubeydullah b. Kays 179
takas 33, 42, 44, 47, 53, 135, 159, 160 Ubeydullah b. Ma'mer 177, 183, 210, 2 1 2
talep 32, 75, 77, 83, 87, 92, 93, 95, 1 00, 1 02, Ubulle 65, 78, 87, 98, 176, 2 1 9 , 220
1 1 0, 1 1 1, 1 1 6, ı ı0, 1 2 1 , 123, 126, 159, 'uhdetu'r-rakik 152
162, 196 Uhud Gazvesi 40
Talha b. Ubeydillah 47, 54, 79, 85, 87, 89, 92, Ukaz 145

98, 135, 201, 203, 208 Ukbe b. Amir el-Cuheni 2 1 2


Talhatu't-Talahat 92 Ukeydir b . Abdilmelik es-Sektıni l 03
Talut 2 1 Uman 138, 142
tasarruf 22, 25, 26, 54, 81, 94 Urve b. Ca'd el-Baril<l 2 1 2
taşra kuşağı 78 Usame 44
tatmin 3, 8, 9, 17, 18, 19, 26, 83 uşur 65, 137, 1 46, 219, 220
Tay' 103 Utbe b. Ehi Muayt 1 8 1
Tebük 103, 1 76, 186, 190, 202, 204; - Seferi Utbe b. Ebi Sufyan 65, 222
103 Utbe b. Ferkad 79
tedavül 32, 56, 78, ll 7, 159 Utbe b. Gazvan 2 1 9
tefeci 38, 39, 61, 1 13 utilitarianism 1 2
teftiş 133 Uyeyne b . Hısn 55, 7 2
Dizin 251

Ommü Ferve 194 Yezid b. MuAviye 70

Ümmü Gülsüm 204 yolsuzluk 39, 220

Ommü'l-Benin bt. Uyeyne b. Hısn 203 Yll nus b. Ubeyd es-Sakafi 92

üretici 1 1 8, 152, 154

üretim VII, 8, 31; - faktörleri VII, 31 zAbıta 48, 58, 1 40, 154

zarar VII, 23, 69, 75, 94, 105-107, 109, 1 14,

Vadi'l-kııf 79, 85 122, 126, 134, 1 39, 147, 150, 151

Vıldi'l-kura 90, 97, 98, 182, 201 zaruret 24

Vadi'l-vec 86, 94 zaruriyyat 23

Vakıdi 51, 72, 90, 103, 1 1 7, 138, 165, 169, zAviye 193

1 86, 190, 194, 198, 200, 206 zekat 34, 38, 39, 40, 55, 62-64, 68, 72, 100,

vakıf 183, 187, 188, 200, 201, 212 1 16, 187, 1 9 1 , 193, 205

vali 43, 64, 65, 139, 1 61, 162, 217 Zeyd b. Cariye el-Evsi 213

vasiyet 51, 86, 1 84, 1 87, 188, 200, 204, 205, Zeyd b. Erkam 49

212, 214, 215, 218 Zeyd b. Eslem 41

VedA Haccı 46 Zeyd b. Sabit 57, 58, 86, 1 1 3, 213

Veda Hutbesi 22, 46 zillullfih 25

Veht 86, 178, 189 zimmi 45, 81

Velid b. Mugire 39, 45 ziraat 59, 78, 85, 95, 99, 162, 1 76, 1 82, 196,

Verdan 92 200, 21 2, 2 1 7

veresiye 4 1 , 44, 49 Ziyad b . Ebihi 1 0 1 , 146

vergi 65, 75, 81, 90, 99, 143, 144, 145, 158, Zlı Yezen 195

162, 175, 2 18 Zubeyr b. Avvam 52, 62, 84, 86, 92, 93, 96,

vezzan 162 98, 99, 1 1 1 , 178, 181, 184, 195, 206, 213

Zu'l-Hııleyfe 184, 191

Yahudiler 39, 40, 43, 90, 97, 1 1 8, 143, 144, Zu'l-Kela' 99

146, 157, 158 Zu'l-Mecaz 145

Yahya b. Said el-Ensari 126 zulüm 15, 24, 42, 104, 1 18, 125, 126

Ya'kfıbi 5 1, 54, 57, 70, 87, 92, 1 0 1 , 1 04, l 10, Zurade 71, 158

1 2 1 , 146, 150, 170, 1 77, 1 85, 1 87-189,

197, 198, 200, 201, 204, 205, 208, 209,

21 1-214, 2 1 7-222

Ya'la b. Umeyye 55, 65, 69, 70, 213, 222

yanlışlama 1 1

yapılaşma 148

yancılık 97, 98, 1 17, 162


yasakçılık 1 8

yatının 1 7 , 50, 60, 74, 76, 78, 80, 8 1 , 85, 87,

90, 160

Yemen 33, 45, 64, 65, 85, 1 00, 138, 142, 154,

1 69, 172, 176, 1 8 1 , 1 94, 2 1 1 , 2 1 2, 222

yemin 16, 64, 70, 133, 135, 155, 1 56, 194

Yenbu' 79, 85, 94, 179, 188

Yezd 35

Yezid b. Huceyye et-Teymi 70

You might also like