Aile Dergisi Ekim 2014

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 52

Bir de şöyle demektedirler: "Bu dünya hayatımızdan başka

bir hayat yoktur. Ölürüz, yaşarız. Bizi öldüren ise


zamandan başkası değildir." Halbuki onların bu konuda bir
bilgileri yoktur, zannetmekten başka bir şey yaptıkları yok.
Câsiye Suresi, 24.
Editörden

nsanoğlunun hakkında al- Peygamber Efendimizin sünneti olan

İ
dandığı iki nimetin sağlık ve güzel bir hasletimizi; selamlaşmayı anlattı.
boş vakit olduğunu bildirir Aile-ce bölümümüzde Özgül Piyade, “İyi
Sevgili Peygamberimiz. Biz- insan; iyi gelin, iyi kayınvalidedir!” baş-
lerse bugün nedense hep va- lıklı yazısıyla, ülkemizde genellikle prob-
kitsizlikten şikâyet ediyoruz. lemli görülen kayınvalide-gelin ilişkileriyle
Meşgalelerimiz mi arttı, vak- ilgili güzel bir bakış açısı sunuyor. Söyleşi
timizin bereketi mi kalmadı, bölümümüzde bir sürpriz bekliyor sizle-
yoksa onu doğru kullanmayı ri: Cahit Zarifoğlu’nun ‘Yedi Güzel
mı bilmiyoruz? Çoğunlukla boş geçirdi- Adam’ından biri; saygıdeğer Nuri Pakdil,
ğimiz zamanların farkına bile varamıyo- bu ayki söyleşi konuğumuz. Söyleşiyi İb-
ruz. Belki dünya ve ahiret dengesini de rahim Arpacı gerçekleştirdi. Evimiz bö-
gözeterek öncelik sıralamamızı doğru lümündeyse bu ay temizliğin olmazsa ol-
yapamadığımız için her zaman bir ko- mazı sabunların dünyasıyla buluşturdu
şuşturma, bir telaş içerisindeyiz ama bizi Esra Akıcı ve Merve Gül Olgun. Di-
yine de koskoca gün bize yetmiyor. Haf- ğer bölümlerimizde de ilginizi çekeceği-
tanın başlamasıyla bitmesi sanki bir nizi umduğumuz konularımızla, bu ay da
anda oluyor. Bu telaş ve koşturmamızda, sizlere ulaşmanın verdiği mutluluğu ya-
büyük şehirde yaşamanın getirdiği zor- şıyoruz.
lukların ya da günümüzün zor çalışma ko- Bu ay içinde idrak edeceğimiz Kurban
şullarının epeyce büyük bir payı olsa da Bayramınızı kutlar, bayramın ülkemize, İs-
sanıyorum zaman yönetimiyle ilgili ola- lam âlemine ve tüm dünyaya esenlik ve
rak da ciddi problemler yaşıyoruz. Bu huzur getirmesini Rabbimden niyaz ede-
problemler nelerdir? Zaman yönetimiy- rim. Ayrıca tüm din görevlisi/din gönül-
le ilgili en çok yaptığımız hatalar nelerdir? lüsü kardeşlerimin Camiler ve Din Gö-
Vaktimizi doğru ve etkili kullanabilmek revlileri Haftasını tebrik ederim.
için nelere dikkat etmeliyiz? Dinimizin za-
manı değerlendirme konusunda bize
sunduğu perspektif nasıldır? Bu ve ben-
zeri soruların cevaplarını aradı Dr. Elif Ars- Dr. Faruk Görgülü
lan, “Biriktirilemeyen Bir Kaynağın; Za-
manın Yönetimi” başlıklı yazısıyla.
Yukarıda sözünü ettiğim kapak konu-
muzun dışında farklı bölümlerimizdeki
bazı yazılarımızdan bahsetmek istiyorum:
Dr. Zekiye Demir “Rüyalar Ülkesine Yol-
culuk” başlıklı yazısıyla, bir hac yolculu-
ğunda yaşanan duygu yoğunluğunu anı
üslubunda yazıya döktü. Ömer Baldık ise
İÇİNDEKİLER 2

Ekim 2014 Sayı: 286

BİRİKTİRİLEMEYEN
BİR KAYNAĞIN;

ZAMANIN
Diyanet İşleri Başkanlığı Adına
Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni
Dr. Yüksel SALMAN

YÖNETİMİ

4
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Dr. Faruk GÖRGÜLÜ

Mali işler ve Dağıtım Sorumlusu Dr. Elif Arslan


Mustafa BAYRAKTAR

Yayın Koordinatörleri
Dr. Elif ARSLAN
Merve Gül OLGUN
Sevde Nur ÖZKAN
ailedergisi@diyanet.gov.tr
www.facebook.com/diyanetailedergisi

Tashih
Mesut ÖZÜNLÜ

Teknik Servis
Latif KÖSE

Arşiv
Ali Duran DEMİRCİOĞLU

Tasarım
Mustafa CİNGÖZ-MG Ajans

RÜYALAR
Yönetim Merkezi
Dini Yayınlar Genel Müdürlüğü ÜLKESİNE
Üniversiteler Mahallesi Dumlupınar
Bulvarı No: 147/A 06800
Çankaya/ANKARA
YOLCULUK
Tel: 0312 295 8661-62
Faks: 0312 295 6192
Dr. Zekiye Demir
Engin Eker
10 KISA KISA 23 Çocukta
Öfke!

16
Ömer Baldık
Ayten Kılıçarslan
Selamlaşma
Kültürümüz
30 Almanya’da
Değerler Eğitimi

18
Sevde Nur Özkan
Serbest Kürsü 32
Vural Kaya
Güzellik Ülkesi
NURİ
20
Özgül Piyade
Çocukluğu Özlemek
PAKDİL

26
İbrahim Ethem Özer
İyi insan; iyi gelin,
iyi kayınvalidedir! 34 Sesin Geldiği Kutu: İbrahim Arpacı
Radyo

Lale
42
DER Kİ;
Kamil Büyüker

Elif Erdem
40 Resulûllah’a En Çabuk
Kavuşan Kıymetli
Validemiz: Zeynep
Binti Cahş (r.a.)

44
Dr. Lamia Levent
Neyi Arıyorsan
O’sun!
Sağlığına önem
46
verenlerin tercihi: Nida Çeliksoydan
Doğanın Sağlık
DOĞAL Kaynağı: Süt
SABUNLAR 48
36
KIRKAMBAR
Esra Akıcı
Merve Gül Olgun
pencere
4 Dr. Elif Arslan
Diyanet İşleri Uzmanı

BİRİKTİRİLEMEYEN
BİR KAYNAĞIN;

ZAMANIN
YÖNETİMİ
İster bir metropolde u ve benzeri yakınma- Günümüz insanı zaman

B
yaşayalım ister küçük ları bazen de zamanı- yoksunu mu?
mız olsa neler neler
bir şehirde ya da yapacağımızla ilgili Günümüz insanının zamanla il-
gili yakınmalarını duyan eskiler
kasabada, ister çalışan planlar ya da hayalle-
buna şaşırmaktan kendilerini ala-
rin dile getirilmesi izler.
olalım ister ev hanımı Zamanımız olsa pek çok faydalı mazlar. “Bizim zamanımızda ol-
ya da öğrenci, hemen işe imza atacağızdır. Söz gelimi saydınız ne yapardınız acaba…
Ayağınızın altında araba, beş da-
hepimiz zamanla ilgili uzun süredir ziyaret edemediği-
miz dostlarımızın gönlünü alırız; kikalık yola bile arabayla gidi-
yakınmalarda çocuklarımızla, ailemizle ya da yorsunuz. Ekmek bakkalda, seb-
ze manavda… Onu bile isterse-
bulunuruz: “Yirmi dört yaşlı anne babamızla daha çok
niz sipariş verip eve getirtiyorsu-
vakit geçiririz; uzun zamandır ya-
saat bana yetmiyor.”, pamadığımız bir kültürel aktivi- nuz. Ev işleri deseniz çamaşırı da
“hiçbir işimi teye katılırız; çocuk yurduna ya da bulaşığı da makine yıkıyor…”
bir huzur evine düzenli ziyaretler Saydıkları bu hususlar da de-
yetiştiremiyorum”, “o gerçekleştiririz; daha çok kitap vam eder gider. Onlar şaşırmak-
kadar yoğunum ki okuruz; yalnız yaşayan Zehra ta haklıdırlar. Otomasyonun bu
başımı kaşıyacak teyzemizin kapısını daha çok ça-
larız… Bu kısa liste yaşımıza,
derece arttığı, eskiden insanla-
rın yaptığı pek çok işi makinele-
vaktim yok.”… bulunduğumuz ortama, yaptığı- rin yaptığı bu devirde insanlar na-
mız işe göre çeşitlenir… sıl zaman sıkıntısı çekerler?
Günümüz insan kendisini zaman konusunda bir
cenderede hissetmekte, yetitirilmesi gereken bir i
ya da iler yn zihninin bir yerinde kendisini sürekli
megul etmekte ve adeta bir maratoncu gibi
koturmaktadr.
pencere
6

“Aslında kişinin hangi


durumlarda ‘zamanım
yok’ dediğine
odaklanırsak, bunun
gerçekten zaman bulma
zorluğu mu yoksa o
zamanı ayırmaktan
kaçma mı veya zaman
oluşturmada yeterli
beceriye sahip olamama
mı olduğunu daha iyi
ayırt edebiliriz.”

Belki teknolojinin bu kadar geliş-


mediği zamanları da görüp yaşa-
yanlar için, içinde bulunduğumuz
durum gerçekten şaşılasıdır. An-
cak şu da kesindir ki günümüz in-
sanı kendisini zaman konusunda
bir cenderede hissetmekte, ye- anlaşılır olmasıyla birlikte yine de
tiştirilmesi gereken bir iş ya da iş- ‘zamanım yok’ cümlesini kurmanın
ler yığını zihninin bir yerinde ken- her zaman doğru olmayabileceği-
disini sürekli meşgul etmekte ve Öyle görünüyor ki bu sorun sade-
adeta bir maratoncu gibi koştur- ni ifade ediyor ve şu dikkat çekici ce günümüzün meselesi de değil…
maktadır. açıklamayı yapıyor: “Hepimiz ken- Sevgili Peygamberimizin zamanı iyi
Günler kısalmadığına, halâ 24 saat di hayat telaşemiz içinde mutlaka değerlendirmekle ilgili yaptığı uya-
olduğuna ve hayatı kolaylaştıran çeşitli işler için zaman ayırabiliriz, rılara, Kur’an-ı Kerim’de bir sure-
bunca teknolojik gelişmeye rağ- oluşturabiliriz. Aslında kişinin han- nin zamanla ilgili oluşuna bakarak
men ağzımızdan sık sık çıkan “hiç gi durumlarda ‘zamanım yok’ de- insanın zamanla imtihanının yeni
zamanım yok” sözü ne kadar ge- diğine odaklanırsak, bunun ger- olmadığını ve hiçbir devirde de bit-
çerli acaba? Bu soruyu yönelttiği- çekten zaman bulma zorluğu mu meyeceğini söyleyebiliriz.
miz uzman psikolojik danışman Dr. yoksa o zamanı ayırmaktan kaçma Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi
Durmuş Ümmet, özellikle büyük- mı veya zaman oluşturmada yeterli Doç. Dr. Halil Altuntaş, Asr sure-
şehirlerde yaşayan insanların za- beceriye sahip olamama mı oldu- sinde insanın mutlak zarar ve ziyan
man bulma konusunda ciddi sı- ğunu daha iyi ayırt edebiliriz.” Sa- içinde olduğunun ifade edilmesi-
kıntılar yaşadıklarını ve bunun ön- yın Ümmet’in yaptığı açıklama- nin zamanla, ömür sermayesi ile il-
celikle kabul etmemiz gereken bir dan, yaşanan sorunun çoğunluk- gili bir husus olduğunu dile getiri-
durum olduğunu söylüyor. Şehrin la “zamanı etkin kullanamama” yor ve bu ziyandan kurtulmanın yo-
trafiği, iş yoğunluğu vs. gibi birçok sorunu olduğu sonucunu çıkara- lunun imana dayalı salih ameller
etkene bağlı olan bu durumun sergilemek olduğunu vurguluyor.
biliriz.
Bu kazancı gerçekleştirebilmek
için ‘az zamanda çok iş görmek’
“Hayat zamanın bize gerekiyor.” “İletişimin hızının
takdir edilen dilimi ile Günübirlik hayat anlayışı
yanında “miktarı
sınırlı kısa bir Kur’an’ın “dünyayı imar” da” hızla arttı.
‘yolculuk’tur. Sonsuz ilkesine aykırı… Erişimin kolaylığı
bir hayat işte bu kısa Hemen hepimiz zamanın “en de- iletişimin kalitesini
yolculuk süresinde
ğerli hazine” olduğunu, elimizden düşürdü ve zaman
gittikten sonra tekrar kazanama-
kazanılacaktır. Bu yacağımız tek değer olduğunu öğ- kaybına dönüştü.
kazancı renerek büyümüşüzdür. Ancak Gün içinde defalarca
gerçekleştirebilmek
yine de zamanın değerini gerçek- sosyal medyada veya
ten bildiğimiz ya da her zaman bil-
için ‘az zamanda çok diğimiz bu gerçeğe göre hareket et- diğer sanal
iş görmek’ gerekiyor.” tiğimiz söylenemez. Esasında za- platformlarda zaman
manın değerinin algılanıp algılan- geçirir olduk.”
madığı, onun ölçülü ve verimli
kullanılmasından belli olur. Za-
manı ölçülü ve verimli kullanabil- Sayın Altuntaş, zamanın değeriy-
Sayın Altuntaş, İslam’ın zamana mek de planlı, programlı olmayı ge- le ilgili olarak sınırlı ve sonlu olan
verdiği önemi onun sorumlu bir rektirir. Doç. Dr. Halil Altuntaş, hayatımızda sınırsız ve sonsuz
varlık olarak takdim edilmesiyle Kur’an’ın dünyayı imar hedefinden mükâfatları kazanabilmenin ve
açıklıyor: “Ölüm ötesi hayat inan- yola çıkarak planlı ve programlı ya- dünya hayatında başarılı olabil-
cı insanı sorumlu bir varlık olarak şamanın önemine şöyle değiniyor: menin yolunun zamanı doğru ve
takdim eder. Bu sorumlu varlık, ya- “Günübirlik/plansız, olayların akı- verimli kullanmaktan geçtiğini be-
pıp ettiklerinin hesabını vereceği şına terk edilmiş bir hayat anlayı- lirterek Sevgili Peygamberimizin
bir başka âlemde ebedi bir hayat şı Kur’an’ın ‘dünyayı imar’ ilkesine şu hadisini hatırlatıyor: “Kıyamet
yaşayacaktır. Her insan yaşayaca- aykırıdır. Dünyayı imar hedefi, gününde hiçbir kul şu beş şeyden
ğı bu sonsuz sürecin kalitesini dünyada insanca bir hayat yaşama sorguya çekilmedikçe Allah’ın hu-
hayatta iken kendisi belirleyecek- imkânı yakalayarak ‘iyi kul’ olma- zurundan ayrılamaz: Ömrünü ne-
tir. Hayat ise zamanın bize takdir ya zemin hazırlamaktır. Bu da za- rede tükettiğinden, gençliğini ne-
edilen dilimi ile sınırlı kısa bir ‘yol- manın planlı ve verimli bir şekilde rede eskittiğinden, malını nereden
culuk’tur. Sonsuz bir hayat işte bu kullanılmasını zorunlu kılar. Hz. kazanıp nerede harcadığından,
kısa yolculuk sü- Peygamber uzun bir ömür yaşadı- bildiği ile ne kadar amel ettiğin-
resinde kazanı- ğı hâlde, ebedi mutluluğu kazan- den.” (Tirmizi, Kıyamet, 1.)
lacaktır. mayı başaramayan kimsenin Günümüzde çokça sarf edilen “ânı
mazeretlerinin geçersiz
olacağını bildirmiştir.” yaşa” ifadesi, çoğunlukla “anlık
(Buhari, Rikak, 4.) yaşa, planı programı, sorumluluk-
larını düşünme” olarak algılansa da
aslında sahabeden İbni Ömer’in
(r.a.) aşağıda yer vereceğimiz tav-
siyesinde ifadesini bulan bir ger-
çeği dile getiriyor: İçinde bulun-
duğun zamanı iyi değerlendir, geç-
mişe, geçmişte yaşadıklarına veya
yarın ne olacağına zihnini ve gön-
lünü yorarak geçirme vaktini. İbni
Ömer şöyle diyordu: “Akşama er-
din mi sabahı bekleme, sabaha
erdin mi akşamı bekleme. Sağ-
lıklı olduğun sırada hastalık hâ-
pencere
8

lin için hazırlık yap. Hayatta iken


de ölüm için hazırlık yap.” (Buhari, Ri-
kak, 2.)
Dünya ve ahiret mutluluğu, sonuç
itibariyle bize verilen zaman ser-
mayesini doğru kullanabilmekten
geçiyor.

Zamanı verimli
kullanmada en çok
yapılan hatalardan
biri, aynı zamanda
farklı birkaç iş
yapmaya çalışmaktır.
Bu yüzden tek bir işe
odaklanıp onu
bitirdikten sonra diğer
işe geçmekte ve bunu
yaparken
öncelik/mühimlik
hiyerarşisi oluşturarak
yapmakta yarar vardır.

İş gelip yine ‘elektronik falarca sosyal medyada veya diğer istemediğimiz, ertelediğimiz za-
çağ’a mı dayanıyor… sanal platformlarda zaman geçirir man kendimizi dijital dünyanın
Zamanı etkin kullanmayı engelle- olduk. rehavetine kaptırıyoruz. Bir işle
yen ne gibi unsurlar var acaba ha- Özellikle gençlerimiz cep telefonu meşgul gibi hissediyoruz kendimizi
yatımızda? Bunların bir kısmının ve bilgisayarda internet üzerin- ve vaktimizin boşa geçtiğini bile
büyükşehirde yaşıyor olmak, ula- den birbirleri ile iletişim kurmakta fark etmiyoruz. Öyleyse bu reha-
şım sorunları, iş yoğunlukları, ön- ancak bunu ciddi zamanlar ayıra- vete düşmemek ve zamanı etkin ve
celikleri iyi belirleyememek gibi et- rak ve genellikle faydasız sohbet- doğru bir şekilde kullanmak için
kenler olduğunu ifade eden Dur- lerle gerçekleştirmektedirler.” Öyle neler yapmalıyız?
muş Ümmet, bize zaman tuzakla- görünüyor ki işlerimizi kolaylaştı- Doç. Dr. Halil Altuntaş, namaz,
rı hazırlayan bir durumu da şöyle ran ve çabuklaştıran teknoloji, bir oruç, hac gibi ibadetlerin belli bir
açıklıyor: “İçinde bulunduğumuz taraftan da bir “zaman hırsızı” şekilde ve belli zamanlarda yapıl-
elektronik çağ bir yandan bize gibi bizi meşgul ediyor. Bu tespit, masının zaman disiplini aşılayan
ciddi zaman kazandırırken bir yan- yaşadığımız zaman kıtlığı sorunu- önemli olgular olduğunu dile ge-
dan da farkında olmadan ciddi za- nu tamamen ‘elektronik çağ’a, in- tiriyor. Buradan yola çıkarak ön-
man tuzakları hazırlamakta. Özel- ternete bağlamak anlamına gel- celikle bir günümüzü doğru plan-
likle iletişimdeki hızlılık oldukça miyor elbette ama onun payının lamada beş vakit namazın önemi-
avantajlı bir durum… E-mail ya da önemli olduğu da bir gerçek. ni hatırlatmadan geçmemeliyiz.
cep telefonu uygulamaları ile kişi- Zamanı etkili kullanmakla ilgili
ler arası iletişimin hızının arttığını Zamanı etkin bazı önemli noktalara değinen Dr.
biliyoruz. Ancak diğer yandan ile- kullanmak için… Durmuş Ümmet, bunun en iyi yo-
tişimin hızının yanında  “miktarı Belki de zamanımızı planlamadı- lunun önceliklerin iyi belirlenme-
da” hızla arttı. Erişimin kolaylığı ile- ğımız, yapmamız gereken işler ya si ve sıralanması olduğunu ifa-
tişimin kalitesini düşürdü ve zaman da öncelikler listesi oluşturmadı- deyle şöyle söylüyor: “Var olan iş-
kaybına dönüştü. Gün içinde de- ğımız veya yaptığımız plana uymak lerimizi en önemliden başlayarak
zaman kaybettireceğini düşündü-
ğümüz tekliflere (çalışırken uzun
aralar vermek, sık sık ziyaretçi ka-
bul etmek, uzun sohbetlere müsait
arkadaşların teklifleri gibi) ‘hayır’
demekte hayır vardır.”
Yukarıda değindiğimiz hususlara
çoğunlukla dikkat
etmenize ve nere-
deyse hiç boş vakit
“Bu kadar çok ve geçirmemenize rağ-
yoğun çalışırken insan men yine de işleri-
nizi istediğiniz ve-
olmanın hakikatlerini rimlilikte yapamı-
de unutmadan, yorsanız, zamanı-
kendimize, ailemize, nızı bir türlü yetiş-
büyük ve tiremiyorsanız da
ortada bir yanlışlık
küçüklerimize yani var demektir. Çün-
insanlığımıza da kü çok yoğun çalış-
zaman ayırmayı ihmal mak, zamanı etkili
etmemeliyiz…” kullanmak anlamı-
na gelmiyor. Sayın
Ümmet, bu konuda
da şu önemli tavsi-
yelerde bulunuyor: “Çok yoğun
çalışmak, asla zamanı etkili kul-
lanmak anlamına gelmez; tam ak-
sine yoğunluk bize ciddi zaman
kaybettirir. Mühim olan çok değil
Fotoğraf: Burhan Çimen

etkili çalışmaktır. Bunun için yo-


ğunluk nedenlerimizi gözden ge-
çirip analiz etmekte, devredebile-
ceğimiz sorumluluklarımızı pay-
laşmakta, kendimize yazılı bir za-
man planlaması yapmakta yarar
sıralar ve her işimize ortalama mızın da dediği gibi ‘bugünün işi- vardır. Diğer yandan bu kadar çok
tahmini bir zaman verirsek hem iş- ni yarına bırakmamaya’ yani işle- ve yoğun çalışırken insan olmanın
lerimiz hem de zamanımız düzene rimizi ertelememeye dikkat etmek hakikatlerini de unutmadan, ken-
girer. Bunun için planlı çalışma alış- de ayrıca önemli bir husustur. Za- dimize, ailemize, büyük ve küçük-
kanlığı kazanmak, bir not defteri, manı verimli/etkili kullanmak için lerimize yani insanlığımıza da za-
ajanda vb. kullanarak not alma alış- man ayırmayı ihmal etmemeli-
bir yandan kendimize sık sık geri
kanlığı edinmek, iletişimde tek- yiz… “Bu çok önemli tespitten
bildirim vermek de işe yarayacak-
nolojik imkânlardan istifade etmek sonra, Halil Altuntaş Hocamızın za-
tır. Günlük, haftalık ve aylık geri bil- manla ilgili önemli hatırlatmasıyla
ancak teknolojinin getirdiği za- dirimlerle zamanı ne kadar etkili
man tuzaklarına karşı uyanık ol- konumuzu sonlandıralım: “İslami
kullandığımızı görebilir ve bunun dünya görüşüne göre zaman çok
mak, bize en çok nelerin zaman
kaybettirdiğini analiz edip bunla- için tedbirler alabiliriz.” değerlidir fakat ‘her şey’ değildir.
ra karşı bazı önlemler almak, pay- Zamanı doğru değerlendirmek ko- Sadece ‘sonsuz sonun’ bir baş-
laşılabilecek sorumluluklarımızı nusunda bazı ipuçlarını aldığımız langıcıdır, hepsi o kadar. Bu se-
zaman zaman yakınlarımızla pay- Durmuş Ümmet’e, bu konuda en beple zamanı ilahlaştırarak onu se-
laşmak zamanı etkili kullanmada fazla yapılan yanlışları da sorduk ve bepler zincirinin etkin birinci hal-
epeyce işimize yarayacaktır.” şu cevabı aldık: “Zamanı verimli kası gibi algılayıp ‘yapıp edici’ bir
Zamanın biriktirilemeyen veya geri kullanmada en çok yapılan hata- konuma getirmek Allah ve ahiret
çevrilemeyen bir şey olduğunun lardan biri, aynı zamanda farklı bir- inancına aykırıdır. (Casiye, 24.)
unutulmaması gerektiğini hatırla- kaç iş yapmaya çalışmaktır. Bu yüz- Buradan hareketle, zaman disipli-
tan Sayın Ümmet, zamanı etkili den tek bir işe odaklanıp onu bi- ninden uzak, pasif ve sorumsuzca
kullanmanın “doğru zamanda doğ- tirdikten sonra diğer işe geçmek- bir hayat anlayışının getireceği
ru şeyi yapmak” demek olduğunu te ve bunu yaparken öncelik/mü- olumsuzlukları zamana mal et-
ifade ederek bununla ilgili şu ha- himlik hiyerarşisi oluşturarak yap- mek de, dolaylı olarak onu ilah-
tırlatmalarda bulunuyor: “Ataları- makta yarar vardır. Ayrıca bize laştırmak anlamına gelecektir.”
kısa-kısa
10

BALIK YE
SIHHAT BUL! aha şimdiden gözlerimizi ka- asitleri sayesinde, vücudun temel besin ih-

Sonbaharın tatlı
serinliği ve yağan
nazlı
D maştıran irili ufaklı onlarca çeşi-
diyle lezzetli balık dünyası sofra-
larımıza konuk olmayı bekliyor.
Uzmanlar, sağlıklı gelişim ve has-
talıklardan korunmak için bol bol balık tü-
ketmenin şimdi tam zamanı olduğunu vur-
guluyor. Ancak üç tarafı denizlerle çevrili ül-
tiyacını karşılayan mükemmel bir gıda kay-
nağı diyebiliriz. Balığın cinsine ve büyüklü-
ğüne göre değişen oranlarıyla Omega3
yağları ve bol miktarda bulunan mineraller,
başta göz sağlığı olmak üzere, kan akış-
kanlığı, beyin fonksiyonları, bilişsel gelişim
ve sinir iletimindeki işlevleriyle önemli rol-
yağmurlarıyla
tabiat kışa kemizde, balık gibi besleyici değeri son de- ler üstleniyor. Soğuk kış günlerinde bağışıklık
rece yüksek bir gıdanın bol ve ucuz olma- sisteminin kuvvetlenmesine de destek
hazırlanırken, sı, onu çok tükettiğimiz anlamına gel- olan balığı afiyetle yiyebilmek
balıkçı tezgâhları miyor... Zira ülkemizdeki balık ümidiyle…
ışıl ışıl tüketimi, önerilen
görüntüleri ile miktarların olduk-
ça altında seyredi-
hareketli bir yor. Şifa kaynağı
balık sezonunun özelliği ile balık,
açıldığını zengin protein
müjdeliyor... içeriği ve yapı-
sında bulunan
çoklu doymamış yağ

Çöp kovalarında,
banyolarda, kirli ve ıslak
beklemiş çamaşırlarda,
dahası besin B
KÜFTEN
kurtulmak
mümkün mü
ir çeşit bakteri türü olan küfler,
dikkatli ve bilinçli hareket edil-
mediği takdirde alerjik reaksi-
yonlara ve solunum problem-
lerine neden olabiliyor. Bulun-
?
şetin. Gıdaları buzdolabında ya da kiler-
lerde depolarken; mutlaka neme karşı ko-
ruma altına alın. Açılan ve çabuk bozu-
labilen konserve ürünlerini, saklama
kaplarına koyarak hemen buzdolabına
duğu yüzeye göre değişiklik gösterebilen kaldırın. Çabuk bozulabilen gıdaları buz-
maddelerinin iyi bu küf gelişimlerine engel olabilmek için dolabı dışında iki saatten fazla bulun-
yıkanmaması, yeterince vereceğimiz birkaç öneri işinizi oldukça durmayın. Artan yemekleri 3-4 gün için-
pişirilmemesi gibi kolaylaştırabilir. Buna göre öncelikle evi- de, küf gelişimine fırsat vermeden tüke-
durumlarda ortaya çıkan nizi yaz kış demeden, her gün havalan- tin. Bununla birlikte, yeterli temizlik ve
dırın. Çamaşırlarınızı ev içerisinde ku- hava koşullarının ihmal edildiği durum-
sayısız küf oluşumunu rutmamaya özen gösterin. İhtiyaç halin- larda, karşılaşılması muhtemel zararlı
soluduğumuzun de, duvarların iç kısımlarına terleme küf ve bakteri oluşumlarına karşı aileni-
farkında mıyız? yapmaması için ısı yalıtım plakaları dö- zi ve sevdiklerinizi bilinçlendirin.
Çocuklarımızın ruhsal, fiziksel ve sosyal
gelişimleri için huzurlu bir aile ortamında Çocuklarımız

Çiçek
yaşamalarının önemi büyüktür“

açsın...
nları her açıdan sağlıklı bireyler olarak ye-

O tiştirebilmek, ailelerin sorumluluğunun ne


kadar fazla olduğunu gözler önüne seriyor.
Zira aile içerisinde şiddete maruz kalmış ya
da şiddete tanık olmuş çocuklar, etkisinden
ömür boyu kurtulamayacakları psikolojik ve fiziksel so-
runlar yaşayabiliyor. Konunun önemine binaen Genç
Hayat Vakfı koordinasyonluğunda yürütülen “Çocuğa
Karşı Aile İçi Şiddetin Önlenmesi Projesi”, hâlihazırda
var olan şiddeti ‘görünür kılmaya’ ve şiddetin önlen-
mesi adına gerekli adımların atılmasını sağlamayı
amaçlıyor. İstanbul’da 49 ilköğretim okulunda 440 ço-
cukla görüşülerek yapılan araştırmaya göre, en az bir
defa ev içi şiddet yaşantısı olan çocukların oranı
%73,4’ü gösteriyor. Sonuçlar, araştırmaya konu olan
çocukların %67,9’unun da en az bir kez duygusal şid-
det yaşadıklarını ortaya koyuyor. Son bir yıl içerisinde
en az bir kez ev içi fiziksel şiddete maruz kalan çocukların
oranı ise %37 gibi ürkütücü bir rakamla karşımıza çı-
kıyor. Şiddetin şiddet doğurduğu gerçeğinden hareketle,
evlerimizde çiçek açmasını beklediğimiz çocuklarımı-
zın şiddete maruz kalmasına izin vermeyelim. Onlara
olan sevgimiz su gibi saf, şefkatimiz güneş gibi sami-
mi olsun ki çocuklarımız da çiçek gibi açabilsin.

Geleceğimizi tüketmeyelim
on yıllarda yaşanan iklim değişiklik- rından tüketildi. Araştırma aynı zamanda su

Yağış miktarının
yetersizliği, tarım
alanlarında
yapılan ‘ilkel’
S leri ve bilinçsiz su kullanımı, güzel
coğrafyamızdaki bereketli toprakla-
rı kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya bı-
rakmış durumda... Yağış miktarının
yetersizliği, tarım alanlarında yapılan ‘ilkel’ su-
lama ve yerleşim merkezlerinde görülen ön-
lenemeyen su israfı, geçtiğimiz yaz tehli-
tüketim haritamızı da ortaya çıkarmış oldu.
Buna göre tüketim sıralamasında %44,8 ile
termik santraller ilk sırayı alırken, %34,6 ile ev-
lerimize içme suyu hizmeti sağlayan beledi-
yeler, %11,7 ile imalat sanayi en fazla su tü-
ketimine neden oldu. Bu sıralamayı %7,3 ile
köyler, %0,8 ile organize sanayi bölgeleri ve
sulama ve ke çanlarının bir kez daha çalma- maden işletmeleri takip etti. Söz konusu
yerleşim sına neden oldu. Türkiye İstatis- araştırmada zikredilen rakamlar,
merkezlerinde tik Kurumunun 2012 yılında istatistiklerin diliyle su kaynakları-
görülen yaptığı ‘İstatistiklerle Çevre’ mızın doğru yönetilmesi gerektiği-
önlenemeyen su araştırmasına göre 2012 yı- ni ifade etmesi bakımından ol-
israfı, geçtiğimiz lında su kaynaklarından dukça önem taşıyor. Ayrıca, ge-
yaz tehlike 14,3 milyar m3 su kullanıldı. lecek nesillere yaşanabilir bir
Kullanılan 14,3 m3 suyun doğa bırakabilmek için aile
çanlarının bir kez %52,1’i denizlerden, %18’i fertlerimizin her birine su tü-
daha çalmasına barajlardan, %15’i kuyular- ketiminde tasarruf bilinci ka-
neden oldu. dan %11,9’u kaynaklardan zandırılması gerektiğini bir
ve %3’ü diğer su kaynakla- kez daha gözler önüne seriyor.
biz bize
12 Dr. Zekiye Demir
Diyanet İşleri Uzmanı

RÜYALAR
ÜLKESİNE
YOLCULUK
Anne! Kendimi rüyalar ülkesine yolculuğa çıkmış gibi
hissediyorum” diyordu küçük kızım, biz yolculuğa çıkmadan
önce. Ha küçük dediysem o kadar da değil. Lise çağlarında
iki kızımla birlikte ailece yapalım istemiştik umremizi. Allah
niyetimizi kabul etti ve bir yaz günü çıktık yolculuğumuza...”
iz anne babalar ne çok yatırım

B
yaparız çocuklarımızın gele-
ceğine. Dershaneler, özel ho-
calar… Hatta yememizden iç-
memizden keser daha iyi ola-
cağını düşünerek özel okul-
larda okuturuz. Dedim ya her
şey onların geleceği için. Onların geleceği,
onların hayatı hep bu dünyadan mı ibaret
ki yatırımımız, çabamız bu dünya ile sınır-
lı kalıyor. Ebedî hayat için ne hazırlıyoruz
çocuklarımıza? Ona yönelik ne yatırım ya-
pıyoruz? Aslında bu kabildendi benim on-
ları umreye götürme niyetim. Çok şükür ör-
tülü değilse de ölçülüydü giyimleri, eee dü-
zenli olmasa da ara ara kılarlardı namazla-
rını. En azından bu kadarını sağlayabil-
miştim. Ama istiyordum ki bunlar daha yer-
leşsin kişiliklerine, hayatlarına.
biz bize
14

Hiç başörtüsü ile sokakta yürüme-


mişlerdi. Onbeş gün bunu yaşaya-
rak tecrübe etsinler istemiştim. Al-
lah’ın bildiğini kulundan niye sak-
layayım, gerçekten ileriye yönelik bir
beklenti ile planlamıştım bu kutsal
yolculuğu. Neyse çıktık yola. Benim
daha önceden tecrübem vardı.
Çok şükür güzel bir de arkadaş
grubumuz ve iyi, ilgili de bir hoca- “Bazen kızdılar
mızla umreci olmanın ilk heyecanı- Peygamberimizi
nı havaalanında yaşadık. Kızlarımı
önceden tanıyanlar onlara iltifat yurdundan çıkaranlara,
yağdırıyordu ne de güzel oldukları ona zulmedenlere, bazen
yolunda. İki rekât namazımızı kılıp keşke onun yerinde ben
topluca umremize niyet edince ço-
cuklarımın gözlerindeki parıltıya, olsaydım dediler
heyecana, kendilerini bekleyen at- Peygamberimize yiyecek
mosfere olan meraka şahit oldum. taşıyana. Zihin renk cümbüşünden, insan çeşidin-
Dua ettim: Allah’ım! O pırıltıyla den çok etkilenmişlerdi. İtiraf ede-
döndür onları, sev onları, sevdiğini
dünyalarını görüyor yim, ben de onların zaman zaman
hissettir onlara. İstikamet Mekke... gibiydim; çağlar öncesine algılarını dürtüyordum. Bir hafta
Kendilerine bazı bilgiler vermiştim gidip geliyorlardı.” boyunca hemen hemen tüm na-
“Kâbe, tavaf, say, Hz. Hacer, Hz. İs- mazlarımızı, sabah namazı da dâhil,
mail” hakkında. Haccı andırırcasına Kâbe’de kıldık.
kalabalık içinde tavaf, say tamam- Doğrusu kızlarımın performansına
lanıp umremiz bittikten sonra sor- ki kocaman oldu, sanki benim ta- hem şaşırdım hem de hayran ol-
dum neler hissettiklerini. vafım sırasında büyüdü. Diğeri ek- dum. Çoğu kez bizden önce hazır
Birisi Kâbe garipti dedi ve devam ledi; evet, sanki canlı gibi hatta tak oluyorlardı namazlara. Ayrıca Kâ-
etti; ben çok büyük zannediyordum tak diye kalp atışını duydum, benim be’de benim daha önce keşfetme-
ama küçükmüş diye düşündüm kalbim mi onun kalbi mi anlamadım. diğim yerleri bizimkiler keşfetti;
sonra şaşırdım; tavaf ederken san- Gerçekten Kâbe’den ve oradaki “Anne iç kısımda klimalı yerler var
çok serin, Kâbe’yi görmüyor ama ara Heyecan dorukta. Bundan sonraki
ara enerji toplamak için kullanalım” tüm ziyaretimizi benzer ruh hâliyle
dediler. Öyle de yaptık. İşimiz, ha- “Onlara “Şu an Suffe yapmaya çalıştık. Cennet bahçe-
yatımız ibadetten ibaretti kısa bir Ashabı’nın oturduğu sinde namaz kıldık. Hatta bir kez,
dönem için de olsa. Ne güzel. son zamanlara doğruydu, görevliler
yerlerde oturuyorsunuz” biraz rahat bırakmıştı. Baktım kız-
Zaman zaman çevre ziyaretleri yap-
tık; Hira ve Sevr Mağaraları, Arafat dedim. “Yumun larıma, içimden “Oynayın çocukla-
Dağı. Görerek öğrenmek diye buna gözlerinizi, hayal edin; rım. Cennet bahçesinin çocukları!”
dedim.
derler. Etkili ve kalıcı… Bazen ho- siz de onlardansınız ve Bir haftalık Medine ziyaretimizin
camız bazen de anne baba olarak
biz, bildiklerimizi anlattık. Peygamberimiz size ders en unutulmazı bir yatsı namazıydı.
Bazen kızdılar Peygamberimizi yur- veriyor.” Çok Esinti vardı, mescidin bahçesinde kı-
dundan çıkaranlara, ona zulme- heyecanlandılar.” lalım dedik. Biz namaza başladık,
yağmur başladı. Temmuz ayında, ka-
denlere, bazen keşke onun yerinde vuran sıcakta, yağmur! Hayret; kim-
ben olsaydım dediler Peygamberi- se kımıldamadı, telaşlanmadı, safı-
mize yiyecek taşıyana. Zihin dün- nı bozmadı! Yerler mermer, yağmuru
sine girdik. Çocuklar, Efendimizin
yalarını görüyor gibiydim; çağlar kabrine dokunamayacaklarını bili- çekmiyor. İncecik seccademiz su
öncesine gidip geliyorlardı. yorlardı ama görebileceklerini zan- üzerinde yüzüyor. Secdede şap,
Doyulmaz, doyulmuyor oralara; ay- nediyorlarmış. Onlara büyük kızımın suya dalıyoruz. Bir de imam Fetih su-
rılık vakti Kâbe’ye ve Mekke’ye. adaşının Hz. Fatıma’nın evini, Pey- resini okurken “Muhammedur-Re-
Ancak bir başka heyecan şimdi, gamberimizin kabrinin ne tarafta ol- sulûllah” derken ağlamaya başlamaz
Medine’ye Peygamberimizi ziyarete duğunu, kabir arkadaşlarını anlattım. mı? İki üç kez tekrarlar ama sonra-
gidiyoruz. Efendimizin yapımında Ayrıca onlara “Şu an Suffe Asha- ki ayete geçemez. O ağlar, biz ağ-
çalıştığı, içinde yattığı camide namaz bı’nın oturduğu yerlerde oturuyor- larız. Namaz bitmişti. Eteklerimizden
kılacağız. İnanılmaz bir heyecan. sunuz” dedim. “Yumun gözlerinizi, sular damlayarak otelimize giderken,
Önce biraz hayal kırıklığı. Her ne ka- hayal edin; siz de onlardansınız ve büyük kızım “Gözyaşları yüzümüzü,
dar daha önce ben Peygamberimi- Peygamberimiz size ders veriyor.” yağmur gözyaşlarımızı yıkadı, anne”
zin kabrini uzaktan göreceklerini Çok heyecanlandılar. dedi. Ne güzel bir tespit!
anlattımsa da, onlar tam algılaya- Sonra “kaldırın başınızı bakın yıl- Rüya ülkesinden döndük. Rüyadan
mamışlar. Eh anlatmakla yeterince dızlara” dedim. Baktılar. “Belki de uyandık. Hâlâ zaman zaman hep be-
olmuyor demek, yaşamak gerek. Efendimizin gözü de aynı yıldızlara raber rüyamızı sayıklarız. Hepimiz
İlk ziyaret günümüzdü, epeyce uzun değdi” dedim. tekrar o rüyaya dalmanın hasretini
beklemeden sonra cennet bahçe- çekeriz.
biz bize
16 Ömer Baldık

SELAMLAŞMA
kültürümüz
aygı bozukluğu, dep- Bir düşünün; iki üç çocuğun bir

K
resyonla birlikte ça- araya gelip zar zor oyun kurduğu
“Müslüman bir ğın hastalığı olmaya sokaktan bile vızır vızır arabalar ge-
toplumda selamlaşma, aday. Bunun en baş- çiyor. Bu çocukların ruhları nasıl
Allah’ın rahmet ve ta gelen nedeni, zi- sükûnet içerisinde hareket edebi-
bereketi (üzerinize hinlerdeki “tehdit al- lir? Kaygılı olma ve güvenli ilişki
olsun!) dileğiyle yapılır. gısı”nın çok fazla art- yoksunluğu bakımından, yetişkin-
ması. Kentlerin yapay dünyasında lerin dünyası da bundan çok fark-
Buradaki temel fark, geniş caddelerden mahalle arala- lı sayılmaz doğrusu. Uzaydan biri
Allah inancının devreye rına, AVM’lerden gökdelenlere, iş- gelip alışveriş merkezlerindeki ka-
sokulmasıyla insanların yerlerinden site bloklarına kadar labalıkları ve kasa önünde tek sıra
kendilerinden bağımsız her yer, gerilimli insan ilişkilerine oluşlarına şahit olsa, onları ev
sahne oluyor. Devasa boyutlardaki hizmetlerinde kullanılan birer ro-
bir gerçeklik olarak din ölçüleriyle mekân olarak bile bu bot zannedebilir. Çünkü araların-
müessesesine atıfta yerlerin insan psikolojisini ezen bir da en ufak bir insani ilişki göze
bulunmalarıdır. Bu tarafı olduğu söylenebilir. Dolayı- çarpmıyor. Stadyumlarda ve şeh-
yönüyle Müslüman bir sıyla hem insan ile eşya arasında, rin işlek caddelerinde göze çarpan
hem de insanların kendi araların- insan manzaraları da neredeyse
toplumda selam, ezan da asimetrik bir ilişki biçimi orta- aynı. Bedenen birbirine yakın dur-
gibi en başta gelen ya çıkıyor. İster istemez, toplum dukları hâlde, kalabalıklar, bu fi-
şiarlardan biridir.” hayatında güven duygusu yerini ziksel yakınlıklardan manevi bir bir-
stres ve kaygıya bırakıyor. lik duygusu üretemiyorlar.
Pek iyi, neden böyle oluyor? Çün-
kü ruhlar birbirine uzak, birbirine
yabancı. Çoktandır gazetelerin
üçüncü sayfa haberlerine dönüş-
müş olan televizyondaki haber
programları, her gün beynimize
dışarıdaki dünyanın tehlikelerle
dolu, güvenilmez bir yer olduğu
mesajını kazıyor. Yine, siyasi yo-
rumların pek çoğu, ortak değerler
etrafında buluşabilmiş bir toplum
manzarasından ziyade, gerçek bil-
giye dayanmayan spekülatif çar-
pıtmalar üzerinden parçalanmış
bir ülke resmediyor.
İşte “selam” ve “selamlaşma kül-
türü” dediğimiz zaman, her şeyden
önce, toplum içinde manevi birlik
duygusuna hayat veren sihirli bir
anahtardan bahsediyoruz. Öyle
bir anahtar ki bu, fertlerin birbir-
lerine selam vermeyi alışkanlık

Fotoğraf: Mustafa Bektaşoğlu


Fotoğraf: Mustafa Bektaşoğlu
“Selam alıp veren yüzler,
yabancılık hissinden
kurtulup aralarında
sımsıcak bir ilişkinin
serpilmesine imkân
tanımış oluyorlar. Toplum
içinde, ünsiyet ve güven
duygusu da bu sayede
yaygınlık kazanıyor.”

hâline getirdiği bir toplumda, ger- sız bir gerçeklik olarak din mües- Maalesef selam; veren açısından
çekten genel bir güven ve huzur ik- sesesine atıfta bulunmalarıdır. Bu da, alan açısından da kaygı kay-
liminin yerleşmesi mümkün olabi- yönüyle Müslüman bir toplumda naklı çekinceler uyandırmaya baş-
liyor. Selam alıp veren yüzler, ya- selam, ezan gibi en başta gelen şi- lamış. Oysa çekincelerimizi biraz
bancılık hissinden kurtulup arala- arlardan biridir. Birbirlerine Allah’ın cesaret edip susturabilsek, ço-
rında sımsıcak bir ilişkinin serpil- selamıyla hitap eden iki kişi sade- ğunluğu Müslüman olan bir top-
mesine imkân tanımış oluyorlar. ce selam vermiş olmazlar. O andan lumda, en azından aynı kültürel at-
Toplum içinde, ünsiyet ve güven itibaren tüm ilişki boyunca dinin mosferi soluyan insanlar olarak, re-
duygusu da bu sayede yaygınlık ka- temel değer ve ölçütlerini arala- feranslarımızın genelde ne kadar
zanıyor. rında referans kümesi olarak kabul ortak olduğunu görebileceğiz. Aynı
Elbette, her toplumun kendine etmiş olurlar. Böylece her iki taraf zamanda bu bir özgüven mesele-
has bir kültürü olduğunu da göz da kendi bireysel arzularının ve ter- si… Şahsiyet sahibi olan ve sahip
ardı edemeyiz. Söz gelimi, seküler cihlerinin üstünde bir otoriteye bo- olduğu değerlere güvenen biri,
kültüre sahip toplumlarda selam- yun eğmiş olarak, rekabet ya da ça-
sırf toplumda selamın yaygınlık
laşma daha dar bir anlam aralığı- tışmanın değil, bir yakınlaşma ve
kazanmasına katkı vermek adına,
nı ima eder. Böyle olmasına rağ- dayanışmanın parçası olurlar. Bu
men, orada bile selamın ulviyeti- yönüyle selam, İslami bir toplum- kendisini ortaya koyup selamlaş-
nin soluk gölgeleri insan ilişkile- da “tevhit ruhu”nun diriltilmesidir. mayı başlatmalıdır. Bu yönüyle
rinde olumlu yönde bir işlev görür. Gelgelelim, günümüzde selam ve selamlaşmanın, bir kişilik testi iş-
İnsanlar karşısındakine “Günay- selamlaşma kültürümüzde ciddi levi gördüğünü de düşünüyorum
dın” “Merhaba” “İyi günler” diye- bir zayıflama göze çarpıyor. Bir doğrusu.
rek en azından birbirlerine sağlık ve otobüs durağına varıp orada bek- Bu konuda asıl görev ise her zaman
afiyet dilemiş olurlar. leyenlere selam verseniz, sanki olduğu gibi ailelerimize ve okulla-
Müslüman bir toplumda ise se- ruh hastasıymışsınız gibi bir mua- rımıza düşüyor. Ebeveynlerin eve
lamlaşma, Allah’ın rahmet ve be- meleyle karşılaşabiliyorsunuz. Ne- girip çıkarken selamlaşmaları, hat-
reketi (üzerinize olsun!) dileğiyle den? Çünkü toplumda manevi bir- ta odaya girerken dahi selamla
yapılır. Buradaki temel fark, Allah lik ruhu o kadar gerilemiş ki, in- söze başlamaları bu kültürün kör-
inancının devreye sokulmasıyla sanlar yabancı birisine selam ver- pe ruhlara yerleşmesinde bir çe-
insanların kendilerinden bağım- meyi tuhaf karşılar hâle gelmişler. kirdek işlevi görür.
serbest kürsü
18 Sevde Nur Özkan

Gençlere Sorduk...
Boş zamanlarınızı verimli kullandığınızı düşünüyor
musunuz? Zamanı doğru kullanmak için günlük veya
haftalık bir programınız var mı, varsa bu programda
nelere yer verdiniz? Ailenizle zaman yönetimi
Pehlivan (19) zama- hususunda anlaşamadığınız noktalar var mı?
Büşra
n uyamasam da planlı
a
her zam yain hafta -
Planlara rimli geçmesi iç lumla ilgili çalış
v e k u a-
nımın ya çalışırım. O ailem ve ark
a
başlama fırsat buldukç orum. Zamanı Hakan Em
rd an eç iriy öyle- ir Ertürk (2
mala zaman g kullandığım s adı-
daş la rım la
do lu m Üniv 2)
an dolu le anlaşa ersite s
dukça yoğu on sınıfa başladığım
her zam u konuda ailem faydalı şeylere iç
B
nemez. yor. Onlar daha lık planım v n geçiyor zamanım. H in ol-
olu ar. Bu p afta-
ğımız camamı ister. çalışma sa lan
atlerime, d da düzenli ders
r
vakit ha verdim. İle
rl
il kursuma
a
tezimle ilgil eyen zamanlarda da ğırlık
de de edeb ceğim. Kalan vakitlisans
e n e
rum. Şehir î eserler okumaya ça lerim-
d lı
evde olduğ ışında öğrenciyim fa şıyo-
um zaman kat
bu konuda la
sorun yaşa rda da ailemle
mıyorum.
Selen Acar (17)
Okul derslerimin zorluğundan dolayı
fazla boş vaktimin kaldığı söylene-
mez. Üniversite sınavına da bir yan-
dan hazırlanmaya çalışıyorum ve
n (24)
Yağız Ünlüha
dershaneye gidiyorum. Fırsat bulur-
sam kuzenlerimle gezmeye gidiyo- um için beş
ide olduğ
rum. Ailem derslerime daha çok Hafta içi mesayoğunluğuyla geçiyor.
ağırlık vermemi istiyor. günüm işimin e de genelde dinlendi-
rd
Kalan vakitle nı çok verimli kullandığı-
ğim için zam a n kitap
ı sö yleye m e yeceğim. Baze yok. Ai-
m
elirli bir planım
okuyorum. B ek karışmaz.
p
lem de bana

nına
a
Uzm uk...
Sord Her şeyin bir öncelik sıralaması ve bir
zamanı vardır. Uygun zaman belirlen-
mediğinde veya kaçırıldığında, o şeyin
bir daha yapılabilme olasılığı azalır. Bazı
Yerine konması, geriye döndürülmesi,
yenilenmesi, bir yerde depolanması, bi-
risinden satın alınması mümkün ol-
mayan tek kaynak zamandır. Bu ne-
durumlarda hiç yapılamaz. denle zamanın, kendi başına bıraktı-
Buna rağmen insanın, hayatında en ğımızda akıp gitmesine engel olamayız.
hoyratça kullandığı şey zamandır. Za- Zamanı etkili bir şekilde kullanmayı öğ-
man bir yönüyle en değerli sermaye renmenin yollarını bulmak ve denemek
iken, sıkıntılı bir insan için bir an önce zorundayız.
Nazlı Özburun bitirilmesi gereken bir şeymiş gibi Zamanını iyi kullanamayan insanlara
Uzman Aile Terapisti muamele görür. baktığımızda, öğrenilmiş tutumların
Anne Babalara
Sorduk...
Belirli bir günlük veya haftalık planınız var mı?
Zaman yönetimiyle ilgili hassasiyetleriniz ne-
lerdir? Bu konuda yeterince dikkat ediyor
al Ali Aydın (40) ı ve-
musunuz? Çocuğunuzun zamanı doğru kul-
Vur o k ancak zaman apa- landığını düşünüyor musunuz?
y
planım iy gelen
Belirli bir mek için elimden ili olarak aynı
ir
rimli geç an yönetimiyle ilg bayla gidip
rım. Za m . Ara -
birk aç iş yaparımliştirmek adına İn-
and a ig e cu
İngilizcem esela. Ço Zerrin Tanrı
gelirken tinleri dinlerim m in henüz çok kut (43)
e
gilizce m büyük olmadığı iç bu bilinci aşı- Gü nlük plan
ğum ç o k na da göre hareke larım var ve planlarıma
d a d eğ il fakat o t
farkın şına çıktığım ederim. Sürekli yurt dı-
lıyoruz. için zamanla ve işlerimle ilgilendiğim
mühim oldu yarışıyorum. Zaman
ğ
rekenleri ya u için oyalanmadan ge
parım. Eşim -
konuda çoc
uğumuza ha ve ben bu
öğrettik ve b s
ir sorun yaş sas olmayı
amıyoruz.

Ümit Söke (55)


Hayır, sabit bir planım yok. Zamanı
gereksiz işlerle boşa harcamamaya
çalışırım. Televizyon, internet vs. urt (39)
gibi sosyal medya araçlarıyla ilgilen- Nazlı Yeşily ha çok alış
kanlık hâli-
aktan da rim var.
meyerek zamandan tasarruf yapa- Plan yapm üş olan meşguliyetle dan di-
rım. Çocuklarım belirlemiş olduğu- ne dönüşm a harcamamak açısın kip
ş
muz haftalık planına uyuyor ve bir Zamanı bo leri asgari düzeyde taakit ayı-
problem çıkmıyor. zileri ve filmr işe gerektiği kadar v alışırım.
ederim. He an kaybetmemeye ç e onun
m d
rırım ve za çok dikkat etmese çaba
u m uz e in
si iç
Çocuğ ı v erimli geçirm
da za m a nın
z.
sarf ediyoru

ve alışkanlıkların etkili olduğunu gö- suzluğa dönüşür. Büyük zaman ka- ma yapmakla başlar ve başlanan iş-
rürüz. Sabahları güne on birden önce yıplarına neden olur. Karar vermek ve lerin mutlaka tamamlanmasıyla devam
başlayamayan bir ailede büyümüş hareket etmek ayrılmaz parçalardır. eder. Ne yapmak istediğimizi belirle-
çocuğun, zaman yönetimini iyi yap- Eğer bir konuda bir türlü karar veri- mek ve harekete geçmek, zamanı en
ması zordur. lemiyorsa, başlamak için oldukça za- iyi şekilde kullanmak için günümüzü
Zamanı kötü kullanmanın önemli bir man kaybı yaşanacaktır. Zamanı iyi yapılandırmak, ruhsal sağlığımız için
nedeni, erteleme alışkanlığıdır. Aslında yönetmek için bir konuda karar ver- önemlidir.
erteleme bir alışkanlıktan çok bir me süresinin ucunun açık bırakılma- Sonrasında; duygu, düşünce ve dav-
hastalıktır. Yapılması gerekli veya ya- ması önemlidir. ranışlarımızın zamanla uyumlu ol-
pılırsa kişiyi mutlu edecek bir şeyin sü- Sonuç olarak zaman yönetimi; haya- ması hayattan aldığımız mutluluğu art-
rekli ertelenmesi bir süre sonra umut- tın içinde, beklentilere uygun planla- tıracaktır.
aile-ce
20 Özgül Piyade
Aile Danışmanı

İyi insan;
iyi gelin,
iyi kayınvalidedir!
Gelin ve kayınvalide
olmak, hayatımızdaki
özel dönemlerden
bazıları...
Keyifli, kaygılı, endişeli ve
beklentisi yüksek
dönemler... Görev
sorumluluğu bilincinde
olarak yaşanması
gereken önemli zaman
dilimleri... Kadın olmanın
taçlandığı, onurlandığı
anlar...”
H
ayatımızı bu kadar anlamlı görüşü, bazen de sorun olarak
kılan değerleri doğru ve sağ- algılayarak eşine olumsuz şekilde
lıklı yaşamak için, bu kav- yansıtabilir. Annenin bu tavrı, evi-
ramları iyi anlamak ve içini ne ve eşine müdahale olarak algı-
doğru doldurmak gerekir. Ya- lanacak bir durum ise erkek buna
şadığımız toplumda gelin ve izin vermemelidir. İki tarafı den-
kayınvalide arasındaki ilişki gede tutmaya çalışırken yıpran-
olumsuzluklar üzerine kurul- mamak ve yıpratmamak için anne
muş, çekişmeli bir ilişki olarak ve eşi arasında söz taşımamaya,
tanımlanmıştır. verdiği kararların bire bir kimi ilgi-
Geçmişte ve günümüzde, kayın- lendirdiğine dikkat etmelidir. Ör-
valide ve gelin olmak arasında neğin, evine eşya alıyorsa buna an-
ciddi farklar vardır. Geniş aileden nesi ile değil, eşi ile karar verme-
çekirdek aileye dönüşen aile yapısı, lidir. Bu hususta annesini devre dışı
gelin ve kayınvalideyi bir arada ya- bırakmalıdır.
şayan değil, ayrı dünyalarda yaşa- Çocukluk ve ön yetişkinlik döne-
yan, ortak noktalarda buluşan bi- mini ailesi ile geçiren genç, ailesi-
reyler hâline getirmiştir. Büyük ev- ne karşı tartışmasız güven duyar.
lerde geleneksel yapıya sahip olan Bu hayatta kendisi için en değer-
gelin; hiyerarşiye göre yaşamak du- li kimseler onlardır. Ailesi onun iyi-
rumundayken, şimdi kendi yöne- liğini ister. Yanlışları olsa da anne
tip karar veren konuma gelmiştir. baba tartışılmaz.
Bu da kuşaklar arası farklılıklardan Evlilik döneminde çekirdek aile
dolayı, kayınvalide-gelin çatışma- olmak, iki taraf için de hoş olsa da
larını artırmıştır. aileleri dışarıda tutan bir yaşam
olamaz. Kız alınır yani gelin ailenin
Erkeğin üzerindeki bir üyesidir artık. Evlendiği kişi
sorumluluk: Denge! sadece eşi değil; eşinin ailesi de ev-
Bu çatışmada, dengeyi kurma so- liliğin içindedir. Hayatı kendi sı-
rumluluğu erkeğin üzerine yük- nırları içinde yaşamak isteyen ge-
lenmiştir. Erkek eşiyle ilgili yaşadığı linin sınırları vardır. Ancak bu sı-
sıkıntıları en yakın gördüğü anne- nırlara kayınvalidenin mutlaka mü-
siyle paylaşmak dahalesi olacaktır.
isteyebilir. Oğlu- Geleneklere göre beklentiler, ak-
nun sıkıntılarını rabalar ile ortak görüşmeler, ka-
Arada kalan “oğul” ya da dinleyen anne bu yınvalidenin oğlunun evine yaptı-
“eş” denge kurmakta duruma üzülerek
ğı yönlendirmeler, oğlunun ve ge-
linin ekonomik durumundan ha-
zorlanır; bir tarafta çözüm için olaya berdar olma çalışmaları, çocuk
üzerinde hakkı olan müdahale etme sahibi olma ve çocuk yetiştirmeye
ihtiyacı hisseder.
anne, diğer tarafta Erkeğin buradaki
yönelik müdahaleler gibi benzer
içerikli, aynı evde olmasa da san-
gönlünde yeri olan eş. amacı sadece ki aynı evde yaşıyormuş gibi ha-
İşte can alıcı durum… dertleşmektir. reketleri iyi niyetli gibi görünse de,
Ancak bu, annesi kayınvalidenin müdahalesi olarak
ile eşi arasındaki algılanınca çatışma başlar. Bunun
dengeleri ve sı- sonucunda, gelinin “anne” olarak
nırları tamamen altüst eden bir hitap ettiği kişi artık “eşinin anne-
olay hâline gelir. Bunun yanında, si”dir. “Annene söyle şunu yap-
anne de oğluna geliniyle ilgili sı- masın”, “Annene söyle buna ka-
kıntılarını aktarmak isteyebilir. rışmasın” gibi ifadelerle eşine “O ai-
Bu durumu erkek bazen annenin lenin oğlu olabilirsin ama artık
aile-ce
22

“Birinin eşi olmak,


onun annesini
terbiye etme, onun
eksikliklerini
düzeltme ve onunla
mücadele etme
hakkını
vermemelidir.”

mak için sınırlara dikkat eden, ge-


lininin yapısını doğru algılayan ka-
yınvalide, anne yerini tutabiliyor.
Kayınvalide; kucaklayan, ufku ge-
niş ve çözümsel bakan bir anne
müyoruz. Çünkü bu tür sağlıklı modeli olmalı.
ortamlarda yetişen bireyler so- Yol göstermeli, kusurları görme-
“Kayınvalide; rumluluklarını yerine getiren, prob- meli; yük değil, güç olmalı ki oğ-
kucaklayan, ufku geniş lemlere çözüm odaklı bakan ken- lunun gönlündeki değeri gelininde
ve çözümsel bakan bir dileri ve çevreleriyle barışık kişi- de oluşturabilsin. Kayınvalide ol-
lerdir.
anne modeli olmalı. Yol mak beklentileri sıfırlamaktır! Oğ-
Hangi kayınvalide modeli lunun hayatındaki 20-30 yıllık sü-
göstermeli, kusurları reyi mutlu yaşadıktan sonra, onun
görmemeli; yük değil, sorun oluşturabilir?
hayatına giren yeni kadına sonsuz
Psikolojik açıdan değerlendirdiği-
güç olmalı ki oğlunun mizde;
yer açmaktır ve onların mutlulu-
gönlündeki değeri • Eşi ile kendi hayatını yaşaya- ğundan mutlu olmaktır.
gelininde de mayanlar, Gelin olmak ne demektir?
• Kayınvalide ile beraber yaşayıp,
oluşturabilsin.” onunla problem yaşayanlar, Hayatın başında olan, beklentile-
• Geleceğini oğlunun üzerine ku- ri yüksek, yaşanmamışlıkları fazla
ranlar, olan gelin, kendi hayatını planlar-
biz ikimiz yaşıyoruz, ikimizin hayatı. ken eşi ile beraber onun ailesini
Bu hayata karışılmamalı” mesajı ve- • Sevgisini ve tüm duygularını
oğullarına yönlendirenler. kucaklamalıdır. Bunun yanında
rilmeye başlar. eşine verdiği değeri ailesine de ver-
Anne oğlunu seviyordur, aynı sev- Halk arasında “gelinini kıskandı”
giyi gelinine de vermek ister. Ge- ifadesini çok duyarız. Gerçekten melidir. Gelin olmak, saygı kavra-
line yakın olmaya çalışarak oğ- kayınvalide kıskanır mı? Evet. Ya- mının içini doldurmaktır.
lundan ayrı kalmamaya, onları ve pısında kıskançlık olanlar ve yu- Birinin eşi olmak, onun annesini
kendini mutlu etmeye gayret eder. karıda ifade ettiğimiz durumlar terbiye etme, onun eksikliklerini
Paylaşılamayan eş ve oğul müca- içine girenlerde kıskançlık yük- düzeltme ve onunla mücadele
delesi “güç savaşına” dönüşür. sektir. etme hakkını vermemelidir. Ka-
Burada asıl sorun, yönetme arzu- Peki; bu kıskançlık evliliği bitirmeye yınvalideyi sevmek, uzun sürede
sudur. Arada kalan “oğul” ya da götürebilir mi? Evet, yüksek oran- ilişkilerdeki sorunları çözmeye ye-
“eş” denge kurmakta zorlanır; bir da bu sonuçları kendi danışanla- terli değildir. Gelin, kendi anne-
tarafta üzerinde hakkı olan anne, rım arasında görebiliyorum. Ka- sinden beklediğini kayınvalidesin-
diğer tarafta gönlünde yeri olan eş. yınvalideye bu boyuttan baktığı- den beklememelidir. Annesi ile
İşte can alıcı durum… Yeni evli bir mızda durumu sorunlu olarak al- olan ilişkisindeki rahatlığını, ka-
genç şöyle demişti: “İkisi de beni gılıyoruz. Bu tür sorunlu durum- yınvalidesi ile olan ilişkisine yan-
çok sevdiğini söylüyor ama nasıl larda evliliğin sonlanmaması için sıtırken saygı kavramını ön plana
bir sevgi ki bu beni öldürüyor.” uzmandan yardım almaya özen çıkarmalıdır.
Çocuk yetiştirme metotlarında gü- gösterilmelidir. Gelin veya kayınvalide olmak fark-
ven ve değer duygusunu alarak ye- Tam tersini düşünün; oğlu ve ge- lı isimler gibi görünse de özü anne
tişen çocukların evliliklerinde, hem lininin hayatına saygı duyan, ken- olmaktır, kadın olmaktır, insan
çocuklar hem de aileler açısından di hayatını yaşamaya özen göste- olmaktır. İyi insan; iyi gelin, iyi ka-
bu problemleri sorun hâlinde gör- ren, onların hayatının içinde yer al- yınvalidedir.
ÇOCUKTA
ÖFKE! █ Engin Eker
Öfkeden kızarmış,
yüksek sesle bağıran Uzman
Psikolog
bir çocuğa aynı şekilde
karşılık vermek, onun
öfkesini ve öfkeli halini
kabul etmemek
demektir. Oysa
çocuklar öfkelenseler
bile, annelerinin onları
sevmekten
vazgeçmeyeceğini
bilmek isterler. Bu
sebeple çocuğunu her
ne şart altında olursa
olsun seviyor
olduğunu dile
getirmelidir anne.”

nsanoğlu, annesinin zihnine ve tiyacını kendi alması beklenir. Ku-

İ
rahmine düştüğü ilk andan ralları yasaklar, yasakları cezalar iz-
itibaren arzu doyumunun pe- lemeye başlar. Bu her istediğinin ol-
şindedir. Anne karnında ve duğu, insan yavrusunun kendini bi-
doğumdan bir yaşa kadar olan ricik hissettiği masal, yavaş yavaş
süreçte anne, bebeğin ihti- gerçeklikle yüzleşir.
yaçlarını her seferinde tam Yüzleştikçe de insan yavrusunda
olarak doyurma amacındadır.
hayal kırıklığı ve bu duygunun dışa
Bir yaşa kadar da anne karnındaki bu yansıması olan öfke ortaya çıkar.
“cennet yaşantısı” mümkün merte-
be devam ettirilmeye çalışılır. Her ağ- Annenin sunduğu sonsuz doyum ya-
ladığında susturulmaya çalışılan, şantısından ve bunun krallığından,
keyfi kaçmasın diye sabahlara kadar bu evrende küçücük bir nokta ol-
başında beklenilen bebek; yürü- duğu, sıradan, herkes gibi biri olduğu
meye, etrafı karıştırmaya, etkinlik gerçeğine uyum sağlama sürecidir
alanını genişletmeye başladıkça an- büyümek.
nenin sınır koyma girişimleriyle yüz Kaybeden herkes gibi, öfkelenir in-
yüze gelir. Bu bebek için anneyle ku- san yavrusu da. Ancak bu kayıpla-
rulan o kutsal birlikteliğin de zarar rın her zaman telafisi vardır. Anne-
görmesine sebep olur. nin karnının içini kaybeden insan
İstediği besinin gelmesi için sadece yavrusu, annenin şefkatli kucağını,
ağlaması yeten bebeğin, artık ko- sütünü ve ilgisini, zamanı gelince
nuşması ya da alabiliyorsa kendi ih- bunlar da elden gidince anneyle ya-
aile-ce
24

Çocuk için iç dünyasındaki yoğun,


tanımlanamayan gerginlik, sözel
yani sembolik olarak tanımlanabilir
bir şey haline dönüşür ve böylece
öfkenin gergin ipi gevşer ve
erimeye başlar.”

kın duygusal ve zihinsel bağı geliştirir.


Gelişim somuttan soyuta, hareketten
düşünceye, bedenden zihne doğru-
dur. Olgunlaşma bu kayıplarla baş ede-
bilmeyi gerektirir.
Kaybetmesi kaçınılmaz olan bir insan
yavrusu için, o zaman temel ödev kay-
bın yerine koyabileceği yeni bir değer
bulabilmesidir. Asıl olan insan yavru-
sunun geçtiği duygusal döneme göre
hissettiği öfkenin niteliğini kavrayabil-
mektir.
İlk bir veya bir buçuk yılı kapsayan “şef-
kat döneminde” bebek için öfkelenme
sebepleri, ihtiyaçlarının karşılanmasının
olası gecikmeleridir ve zaten onun için
koşturan, yeterince iyi bir bakım vere-
nin varlığında öfkenin olabildiğince az
yaşanması için çaba gösterilir.
Şefkat döneminde koşulsuz şartsız her
şeyiyle kabul edilen insan yavrusu için
öfke duygusunun aşinalaşmaya başla-
ması, tuvalet eğitimiyle vuku bulur.
İkinci yaşa doğru başlayan bu dönem-
de artık her şeyi olduğu gibi kabul
eden anne, yerini kızgın bakan, kural ko-
yan, ceza kesen anneye bırakır. Bu dö-
nem, insan yavrusunun annenin şartlı
sevgisiyle karşılaştığı ilk dönemdir. An-
neyi ve sevgisini kaybetmemek için
şarta uyulur ve anneyle uzlaşılır.
Tabii bu seyir, yeterince iyi bir anne fi-
gürü düşünülürse gerçekleşir. Çocukla
kurulan ilişkinin en çetin sınavı, tuvalet
eğitimiyle gelen “denetim dönemidir”.
Annenin, çocuğun koyulan kurallar kar-
şısında ortaya çıkan öfkesi ile nasıl
baş ettiği çok önemlidir. Burada öğ-
renme davranışının en hassas alıcıları
devreye girer. Çocuğunun öfkesini ama-
törce ve kendi dürtülerini kontrol ede-
meyecek şekilde karşılayan anne, ço-
cuğuna da iyi bir model olamaz ve onun
öfkesiyle baş edebilme kapasitesinin ge-
lişmesine fırsat vermez.
Kabul Etme Davranışsal Yönlendirme
En önemli dayanak, öfke gibi yoğun bir Çocuk; öfke duygusunun oluşması-
duyguyu öncelikle kabul etmektir. Öf- nın nedenlerini anlayabildiğinde, ön-
keden kızarmış, yüksek sesle bağıran bir celikli olarak kendisi için yeni bir alan-
çocuğa aynı şekilde karşılık vermek, da nasıl davranacağını bildiğinden
onun öfkesini ve öfkeli hâlini kabul et- kendine güven duygusu artar.
memek demektir. Oysa çocuklar öf-
kelenseler bile, annelerinin onları sev- Burada önemli olan bir diğer unsur, ço-
mekten vazgeçmeyeceğini cuğa öfke duygulanımını tanıyıp kont-
bilmek isterler. Bu sebeple rol ettikten sonra, bu duygunun gücünü
Çocuğun öfkesini çocuğunu her ne şart altın- kaybetmesi için neler yapabileceğinin
sözel olarak ifade da olursa olsun seviyor ol- aktarılmasıdır. Çocuğun öfkesini sözel
edebilmesi, ilişkileri duğunu dile getirmelidir olarak ifade edebilmesi, ilişkileri içeri-
içerisinde bunu anne. sinde bunu makul şekilde gösterebil-
Tanımlama ve mesi, öfkenin yoğunluğundan kurtu-
makul şekilde labilmek için yaşına uygun olarak ne-
Zihnîleştirme
gösterebilmesi, ler yapabileceği (nefes egzersizleri, or-
Öfke, yoğun ve kontrolün
öfkenin kolaylıkla kaybedilip eyle-
tamdan uzaklaşma, dikkatini başka
yoğunluğundan bir yöne çekebilme gibi) aktarılmalıdır.
me dönüşebildiği bir duy-
gudur. Bu sebeple öncelik- Davranışsal olarak kendini ifade ede-
kurtulabilmek için bilmek, büyük olasılıkla insanoğlunu en
le çocuğa, öfkesinin kabul
yaşına uygun olarak edildiği gösterilir. Bu, ço- çok rahatlatan şeydir. Bunun, çocuğun
neler yapabileceği cuğa insani yeteneklerini içinde bulunduğu durum ve ilişkiler açı-
geliştirme sürecinin başında sından makul karşılanabilecek bir tep-
(nefes egzersizleri, ki olması, dikkat edilecek bir noktadır.
ortamdan uzaklaşma, olduğu, onun duyguları kar-
şısında bir amatör olduğu Kendini yerden yere atmak yerine,
dikkatini başka bir unutulmadan, içinde his- duygularını sözel olarak ifade edebil-
yöne çekebilme gibi) settiği yoğun ve gerilim ya- mek, öfkesini sözelleştirebilmek ve
ratan duygular kendisine ta- bunu yaparken içinde olduğu bağlama
aktarılmalıdır” nımlanarak yapılır. uygun davranabilmek çocuğun takdir
Neyi ne yoğunlukta hisset- edilmesi gereken bir başarısıdır.
tiği, bu duyguya hangi sebeplerle ulaş- Annesinden öfke gibi güçlü bir duygu
tığı, bu duygunun bedenindeki, zih- karşısında sözel/sembolik bir karşılık
nindeki etkileri, nasıl sonlanacağı ve na- alan insan yavrusu, bu tepki bütünü-
sıl bir davranışa dönüşeceği aktarılır. nü model alacaktır. Hem duygularını ta-
Çocuk için iç dünyasındaki yoğun, ta- nıyacak, hem bu duygunun oluşma se-
nımlanamayan gerginlik, sözel yani
sembolik olarak tanımlanabilir bir şey beplerini düşünecek hem de duygula-
hâline dönüşür ve böylece öfkenin rıyla ne yapacağı ve tepkilerini sosyal
gergin ipi gevşer ve erimeye başlar. hayatla uyumlu hâle nasıl getireceği ko-
nusunda farkındalık geliştirecektir.
söyleşi
26 İbrahim Arpacı

NURİ
PAKDİL
e sö y l e ş i
il
Camiyle caddeyi,
mescitle sokağı
birbirinden ayrı,
birbiriyle ilişkisiz
şeyler olarak
düşünmemiz;
mideyle kalp,
beyinle beden
arasında ilişki
olmadığını
düşünmemiz kadar
tuhaftır. Yeni genç
kuşakların
yetişmesinde
ailenin sınırlı etkisi
var. Caminin ise hiç
yok ne yazık ki.”
konumundan, yani hayatın dışına
itilmişlikten çıkartmak gerekiyor.
“Cami, İslamiyet’in Şunu da vurgulayalım: Değişmeyen
mekân bağlamında, yasa şudur; cüzi kurtuluş yoktur,
temel taşıdır, ana kurtuluş küllidir. Yani camiyi de ai-
leyi de bir bütünlük içinde, kök-
unsurudur. Minareler, bir tenci bir yaklaşımla ele aldığımız-
şehrin şehadet da ancak gerçekçi çözümlemelere
parmağına benzerler. ulaşabileceğiz. Gerekli olan, ben-
ce, 'dinsel değerlere' İslamcı yak-
Gerçekte, yalnızca laşımla bakabilmek, bunun için
Kıymetli Hocam bildiğiniz üzere Ca-
camilerde savunulur alın de İslam öğretisini “tüm yaşam ge-
teri, emek... Ne var ki, reksinimini içeren ilkeler bütünü”
miler ve Din Görevlileri Haftasının olarak irdeleyebilmektir. Ailelere
bu yılki teması “cami ve gençlik” zaman içerisinde düşen görev, çocuklarına caminin
olarak belirlendi… Gençliğin üze- camiler hayatın dışına manevi-dinî havasını teneffüs et-
rinde durulması gereken önemli bir tirmektir. Çocuk camilere gittikçe,
konu olduğundan hareketle; şu- itilmiştir.” götürüldükçe, orayı sevmeye baş-
urlu bir neslin yetişmesinde cami layacaktır. Büyük din bilgini olan
ve ailenin nasıl bir işleve sahip ol- büyük amcam Ziya Efendi Hoca ve
duğunu düşünüyorsunuz? kisi var. Caminin ise hiç yok ne ya- babam da evimizin çok yakınındaki
Camiyle caddeyi, mescitle sokağı zık ki. Çünkü cami hayatla değil, Hacı Veli Camii’ne, elimden tuta-
birbirinden ayrı, birbiriyle ilişkisiz ölümle özdeşleştirilmiş. İnsanların rak sık sık götürürdü beni.
şeyler olarak düşünmemiz; mi- sadece öldükleri zaman uğradıkları Geçmişten günümüze İslam me-
deyle kalp, beyinle beden arasın- bir yere dönüştürülmüş. Caminin deniyetinin cami ve ibadethane
da ilişki olmadığını düşünmemiz yeni kuşakların yetişmesinde sahip kültürü değerlendirildiğinde bu
kadar tuhaftır. Yeni genç kuşakla- olduğu tarihsel işlevi yerine geti- ibadet mekânlarının İslam öğreti-
rın yetişmesinde ailenin sınırlı et- rebilmesi için, onu önce bu tuhaf lerindeki yansımaları üzerine neler
söylemek istersiniz?
İslam öğretisinin tüm ilkeleri ev-
rensel içerikli ilkelerdir. İnsancıldır
bu ilkeler. İslam öğretisi özgürlük-
çüdür, ilericidir, sömürünün her bi-
çimine karşıdır, yabancılaşmaya
karşıdır. İnsanın, yalnızca, “eme-
ğinin karşılığını yiyebileceğini” vur-
gular bu öğreti. İslam öğretisi sü-
rekli olarak, zulme karşı, tüm hak-
sızlıklara karşı insanın başkaldır-
masını ilkeleştiren temel görüşler-
le doludur. Camiler de bu anlayı-
şı simgeleyen yapılardır.
Cami, İslamiyet’in mekân bağla-
mında, temel taşıdır, ana unsuru-
dur. Minareler, bir şehrin şehadet
parmağına benzerler. Gerçekte,
yalnızca camilerde savunulur alın
teri, emek... Ne var ki, zaman içe-
risinde camiler hayatın dışına itil-
miştir.
Camiyi hayatın içine çekmeliyiz
yeniden. Beş vakit namazı camide
kılmalıyız. Yeni kuşaklar, yoğun bir
yabancılaşmanın etkisinde, kendi
kültüründen kopmaya özendirilen
bir ortamda yetişiyor. “Din görev-
lisi” olarak tanımlanan kardeşleri-
mizin görevi, hepimizin görevi as-
lında… Onların görevi, yeni ku-
şakların henüz dünyayı, çağı algı-
lamaya başlamadan önce önlerine
dikilen bu engelleri kaldırmak ol-
malı...
söyleşi
28

Gençler sizlere hangi yazarları oku- zekâsıyla çok şümullü algılamıştır ve


malıyız sorusunu sorduklarında “Özgürlük savaşımına, yazmıştır. Üstadın bütün hayatı,
verdiğiniz tek cevap mükerreren sahte kahramanlarla mücadele et-
“Necip Fazıl Kısakürek” oluyor. bir kelimeyle bile olsa mekle geçmiştir. Büyük Doğu Ko-
Peki, bir genç olarak Necip Fazıl size katkı sağlayanlara selam leksiyonları bunların en çarpıcı ka-
neyi aşılamıştı; bundan bahseder olsun. Yerli düşünce nıtlarıdır. Necip Fazıl Kısakürek’i
misiniz? okuyarak hem bir tarih ve din bilinci
düşmanlarına karşı, Batı edineceğiz, hem de sanatın ve
Necip Fazıl Kısakürek’in sanat ve
düşünce dünyamızda çok etkin bir saldırganlığına karşı edebiyatın insanın oluşum bağla-
yeri vardır. Onun kişiliğinde, eylemci yapıtlarıyla bir direniş mındaki önemini kavrayacağız.
yazarın sürekli atılımlarını görüyo- üssü oluşturan Ben, bir Necip Fazıl tekeli kurmu-
ruz. Şiirleriyle, oyunlarıyla, tarihsel yorum. Nazım Hikmet’i de oku-
eleştirileri içeren kitaplarıyla uy-
yazarlarımıza selam sunlar, bütün öbür yazarları da
garlığımızın en güçlü savunucusu olsun.” okusunlar. Fakat önce, Üstat Necip
oldu. Onunla, sözcüklere kurşun Fazıl’ı okusunlar.
gibi ağır, ama öldüren değil inşa Üstat Necip Fazıl Kısakürek; bir şair, İzin verirseniz şunu da söyleye-
eden bir yük yüklendi. bir piyes yazarı, bir üslupçu yazar yim: “İnsan kardeşlerim, korunağı-
Yabancılaştırma girişimleri, özünde olmasıyla birlikte, çok duyarlı bir ta- nızı koruyun hırsızlardan!” diye ses-
tabiatçılık ve maddecilik bulunan rih bilincine sahiptir. Tarih bilinci lenen, “Evrensel adalete, barışa, sö-
bir değişimi öneriyordu. Böyle bir içinde düşünmeye onunla ulaştık. mürüsüz bir dünyaya bizi ulaştıra-
ortamda, antimateryalist ve ruhçu Getirdiği eleştirisel ölçülerle ya- cak yolda yürüyelim insan kardeş-
bir üslupla, mistik bir yaklaşımla dü- bancılaşmaya yiğitçe karşı koydu, lerim.” diyen bir yazarın da, bu-
şünüyor ve yazıyordu. Batıcılığa uygarlığımızı savundu. Aydınların, günkü tarih itibariyle 43 kitabı ya-
karşı ilk yazılı eleştiriyi yapan ve uygarlığımızı yeniden anlamaları, bir yınlanmış olan Nuri Pakdil’in de, bü-
başlatan o oldu. Yalnız eleştiri ile tarih süreci içinde terk edilmiş gö- yük bir titizlikle okunması şarttır.
kalmıyor hüküm de getiriyordu. rülen değerleri yeniden savunma- Özgürlük savaşımına, bir kelimey-
Hem Batı’ya yönelmeyi (değişimi ve ları için bir ortam oluşturdu. le bile olsa katkı sağlayanlara selam
yabancılaşmayı) eleştiriyordu, hük- 1839 Tanzimat Fermanından son- olsun. Yerli düşünce düşmanlarına
me bağlıyordu, hem de Batı dü- raki Batılılaşma hareketlerinin tüm karşı, Batı saldırganlığına karşı ya-
şüncesi yerine yerli düşünceyi ye- çürük ve yıkıcı yönlerini çok iyi kav- pıtlarıyla bir direniş üssü oluşturan
niden ikame ediyordu. ramış, sahte kahramanları, müthiş yazarlarımıza selam olsun.
Katıldığınız programlarda, söyleşi- kazandıracak olan kendi uygarlığı- neltmenin yeterli olmayan ancak
lerinizde gençlere devamlı kitap mızın yeniden yaşanır olması umu- gerekli olan bir sürecidir. Karşılaş-
okumaları yönünde tavsiyelerde dudur bu umut. tırarak daha iyi farkına varıyor kimi
bulunuyorsunuz. Gençlerin kitap şeyleri insan. Romanlar, hikâyeler,
okumaları neden bu kadar önem- “İslam’ın beş şartından biri şiirler, sanat eserleri biraz da bu im-
lidir? kânı sağlıyorlar bize. Sözgelimi bir
Okuyunca, düşünmeye de başla-
olan namaz için niçin roman okuyan insan, kendisinin de
rız… Yani düşünme özelliğinizin bir- “Eylem” kelimesini böyle anlatılabilecek, gözlemlene-
den farkına varıyorsunuz bir yazı- kullandığımı açıklayayım: bilecek, üzerinde düşünülebilecek
yı okurken. Bir şiir sizi alıp bir yer- Çünkü namaz; insan bir hayat taşıdığını fark edebiliyor.
lere götürüyor, düş kurma diye bir Bir şiir, okuyana kimi incelikler his-
varoluşsalının en kapsamlı, settirebiliyor. Sanat eserleri, ede-
güç bulunduğunu fark ediyorsunuz
kendinizde. Bir öykü ile bir ro- en veciz yorumunu ifade biyat eserleri giderek insana, ken-
manla insanların toplum içindeki etmektedir. Namazla, di hayatına özen gösterme, davra-
durumunu, değişik davranışları, iblise ve bütün şer nışlarına, çevresine, dünyaya, olup
yeryüzünün görüp bilmediğiniz böl- kuvvetlerine karşı en büyük bitenlere dikkat etme gereğini his-
gelerindeki çeşitli özellikleri görü- settiriyor. İnsan sevgisi de böyle
yorsunuz. Sınırsız bir görme, gös-
savaş verilmektedir. “ böyle meydana geliyor kuşkusuz.
terme gücü olduğunu anlıyorsunuz Ben okumaya, evlerimizde bir ki-
sanatın… Ve hepsinden önemlisi, Kudüs’süz ve İstanbul’suz ‘aşk’ ol- taplık oluşturmaya çok önem veri-
sanatla tanışık olunca sizin de ba- maz diyorsunuz her defasında, yorum. Şu anda, kirayla oturdu-
kışınız, görüş ufkunuz değişiyor, o bunu işitiyoruz sizden. Bu şehirle- ğumuz evimizde de oldukça zengin
eski sıkışık hâlden kurtuluyorsunuz. re atfedilen önem nereden geliyor, bir kitaplığımız var. Hemen hemen,
Gereksiz kendine güvenme de ge- neyi simgeliyor düşünce dünya- çağdaş ve klasik sayısız çoğu ya-
reksiz hissettiğiniz eksiklikler de nızda? zarın kitabı mevcuttur kitaplığı-
kayboluyor; daha bir esnek, daha Kudüs sevilmeden insanlığa girile- mızda. Ben, her Müslümanın evin-
bir hoşgörülü, daha bir sağlam ko- mez. Bizim için, daha da özel bir de bir kitaplık bulunmasını yürek-
numlu buluyorsunuz kendinizi. Bu konumu vardır. Kudüs’ü savun- ten istiyorum.
planda meselelere bakmanın daha mak, gerçek bağımsızlığı savun- Diyanet İşleri Başkanımız Sayın
sağlıklı olduğunu düşünüyorsunuz. maktır. Çünkü gerçek bağımsızlık, Görmez, öğrenciyken katıldığı bir
Peki, gençler hangi tür kitapları yüzyıllar boyunca damıtılarak oluş- hutbe yarışmasında namaz için
okumalı sizce? turulan bir birikimdir. İnsanın onu- “eylem” tabirini kullanır. Daha son-
Öncelikle kutsal kitabımız Kur’an- runun asal kaynaklarından biridir, ra sizin düşünce dünyanızda da bu
ı Kerim’i okumalıyız. Kutsal kitabı- putçuluğun kesinlikle iptalidir. tabiri kullandığınızı öğrenir. Bu du-
mız insana sürekli olarak, ruhunun Kudüs ve İstanbul; bilinci, iradeyi, ruma atfen sözün sahibine sormak
gereksinmelerini duyurmaya çalışır, vicdanı, sorumluluk duygusunu te- isteriz: Namaz “eylemi” kendi için-
iç dünyasını yorumlamaya çağırır in- mellendiren, bunları birbirleriyle de nasıl bir devinimi barındırır?
sanı... Bunun için, kutsal kitabımı- ilişkilendiren, birbirleriyle eklemle- İslam’ın beş şartından biri olan
zı okudukça bilincimiz genişler, yen ve politik duruşumuzu hemen namaz için niçin “Eylem” kelimesini
evrensel boyutlara ulaşır. Evrensel hemen remizlendiren, simgeleyen; kullandığımı açıklayayım:
bir görevle yüklü olduğunu anlar in- gerçeklilikle perçinleyen, örtüştü- Çünkü namaz; insan varoluşsalının
san; kutsal kitabı her okuyuşunda... ren iki asal bağıştır, iki asal lütuftur en kapsamlı, en veciz yorumunu
bize. ifade etmektedir. Namazla, iblise ve
Klasikleri okumalıyız. Klasik yapıt-
lar çağların aşınmalarından etki- Kudüs bizim ideolojik temelimizdir. bütün şer kuvvetlerine karşı en
lenmeksizin günümüze değin gelen, Yüreğidir İstanbul’un. Müslüman- büyük savaş verilmektedir.
hâlâ beğenilen, çağının ya da çağ- ların ilk kıblesini simgeleyen Mes- Namaz, zamanın kalp atışıdır. Na-
larının tüm düşünce yönsemeleri- cidi Aksa Camii Kudüs’tedir. İs- mazı kaldırırsanız, zaman bir ölü
ni de bir bakıma yansıtan yapıtlar tanbul, yüce Peygamberimizin fetih olur. “Namazı, bir savaş teçhizatı
olduğu için okunması gereklidir. Sa- olunacağını müjdelediği tek şehir- gibi kuşanıyorum. Namaz kılıyorum,
nat yapıtları, edebiyat yapıtları dir. o halde varım.” Namaz, Allah'ın
ulaklıdır, bağlıdır birbirine; aşama Yine “Çok okuyun ve âşık olun” ifa- Müslümanlara verdiği ödüldür. No-
aşama, günümüze ulaşmıştır bu desini duyuyoruz sizden… İki tav- bel ödülü değil, Yaradan'ın ödülü…
kökler… siyeyi birbiriyle mezcederek aile Namaz ortak eylemimizdir. Ortak
Sonuç olarak mutlaka okumalıyız. dergisi okuyucuları için açıklayabi- eylemimizin mekânı da camidir.
Okumalıyız ki, Türkiye’nin karanlı- lir misiniz? Bugün yeryüzünün neresinde bir
ğı gitgide ufalsın, bir gün tam ka- Aşk, kendinden başkasına yönel- cami tutukluysa bunun acısını yü-
ranlıksız bir Türkiye oluşsun Orta mek, kendinden başkasına tut- reğimizde hissetmeliyiz. Özellikle
Doğu’da. Kudüs bilinciyle, okuya kuyla bağlanmaktır. Aşk, aşkınlık Kudüs’ü, şimdi tutuklu olan Mes-
okuya, yaza yaza bir umut büyü- demektir; ben’imizi, bencilliğimizi cidi Aksa’yı düşünmeliyiz. Kudüs-
yecektir gönüllerimizde, yaşantı- aşmak, insanlığa karışmak demek- lü kardeşlerimiz Mescidi Aksa’ya
mızda, yurdumuzun coğrafyasında, tir. Bu da bir eğitimi, bir alıştırma- özgürce giremedikleri sürece, he-
yeryüzünde. Tüm putçulukların, yı gerektirir. Okumak da bu eğiti- pimiz tutuklu sayılırız ve sürekli öz-
tüm zulüm düzenlerinin bir bir yı- min, bu alıştırmanın, bakışımızı gürlüğümüzün arayışı içinde ol-
kılması, insana onurunu yeniden kendimizden çevirip başkasına yö- malıyız.
gurbetten
notlar 30 Ayten Kılıçarslan

iyanet İşleri Türk İslam

Almanya’da D
Birliği (DİTİB) tarafın-
dan camilerde din gö-
revlileri nezdinde veri-
len din eğitimi, altı ya-
şından itibaren okul

Değerler
çağına gelmiş çocuklara Kur’an
eğitimi temelinde verilen bir hiz-
mettir. Özellikle velilerin çocuğun
din eğitimindeki başarısını veya
başka bir deyişle din görevlisinin
performansını ölçme kriterleri, ge-
nellikle çocuğun Kur’an-ı Kerim
okumaya geçme hızı ve ezberledi-

eğitimi
ği dua ve sureler ile sınırlı kalmak-
tadır. Velilerin bu beklentilerinin
merkeze alındığı din eğitiminin, en
geç ergenlik çağından sonra (bu ge-
nellikle 12 yaş denebilir) çocukları
camide tutması imkânsız gibidir.
Anne ve babaların din eğitiminden
beklentisinin Kur’an ve ezbere sure
Avrupa genelinde din eğitimi, farklı cemaatler okumak, namaz kıldırabilecek kadar
tarafından değişik yaş gruplarına yönelik olarak kıraat ve usul bilmek ile sınırlı kal-
farklı metodlarla sunulmaktadır. ması, din görevlileri ve cami yöne-
timleri üzerinde de bu istikamette
olumsuz bir baskı oluşturmaktadır.
işlenmiyorsa, zaman içinde bu
Avrupa Müslümanının dinî ve kültürel değerleri değerlerin Hristiyanlık değerleri
anlamlandırarak hayatına aksettirmesi, veya Batılı değerler olduğu algısı ile
şuuruna varması ve bu değerleri korumayı ve yetişmekte, bu değerlerin aynı za-
aktarmayı öğrenmesi için en doğru mekânlar; manda kendine/kimliğine ait de-
ailelerin, bu görevi kendisi tam olarak yerine ğerler olduğunu fark edememek-
tedir. Camilerin İslam’ın ahlak ve
getiremeyeceği için kurdukları camiler bilgi düzeyinde öğretildiği yerler
olmalıdır.” olarak çocuğun karakter oluşu-
munu desteklemesi, cemaatlerin
Özellikle çocuğun hayatında gi- önemsediği bir hedef hâline gel-
derek daha fazla yer alan Alman- miştir. Ancak değerler eğitiminin
ca veya yaşadığı ülkenin diğer dil- metod ve müfredat çalışması ya-
leri ile de sorularına cevap araması pılması gerekmektedir. Camilerin
kaçınılmaz olmaktadır. Çünkü ço- bir bölümü değerler eğitimini hâlâ
cuğu çevreleyen sosyal hayat, çocuğa oyunla Kur’an öğretmek
dünyadaki olaylar da dâhil din ve şeklinde algılamaktadır. Hâlbuki bu
kültürü oluşturan kuralların ve her eğitim, çocuğun genellikle ilk bi-
türlü gelişmenin neden, niçin, na- linçli değerler eğitimini aldığı ana-
sıl sorularına vereceği cevapları okulu ile paralel yürütülmek ve di-
merak etmekte, bu sorular okul ha- ğer sosyal hayatı desteklemek,
yatı da dâhil gündelik hayatta ço- onu sosyal hayatta daha başarılı ve
cuğu kuşatmaktadır. Bu sorulara kendine güvenen bir birey hâline
verilen cevaplar da genellikle çev- getirmeyi hedeflemek zorundadır.
renin diline (Almanca, Fransızca, Çocuk, oyun oynarken kültürüne
Flamanca vs.) çevrilmek zorun- yakınlaşmalı, bıktırılmadan öğ-
dadır. Bu bağlamda internet ve rendiklerinin hayatın diğer alanla-
sosyal medya, artık gündelik ha- rında ona yardımcı olduğunu fark
yatta çocuğun/gencin camisi hâli- etmeli, anaokulunda öğrendikleri
ne gelmektedir. ile paralelliği fark etmeli ve öğ-
Hâlbuki din, kurallar kadar ve hat- rendikleri ile yaşadığı topluma de-
ta kurallardan çok daha fazla de- ğer katabildiğini görerek öz güve-
ğerler bütünüdür. O hâlde Avrupa nini artırmalıdır. Bu nedenle de-
Müslümanının dinî ve kültürel de- ğerler eğitimi, daha çok küçük
ğerleri anlamlandırarak hayatına yaşta çocuklarla çalışabilen, metod
aksettirmesi, şuuruna varması ve bilgisine sahip, çocuğun anaoku-
bu değerleri korumayı ve aktarmayı lunda öğrendiklerini bilen, para-
öğrenmesi için en doğru mekânlar;
lellik kurabilen, çocuğun içinde
ailelerin, bu görevi kendisi tam ola-
rak yerine getiremeyeceği için kur- yaşadığı topluma bu değerleri ak-
tarabilmesi için o dili de kullana-
“Çocuk, oyun oynarken kül- dukları camiler olmalıdır. Çocuk
bilen kişilerce verilmelidir.
türüne yakınlaşmalı, bıktı- burada aldığı temel eğitim saye-
sinde, daha sonraki yaşlarda, diğer Değerler eğitimi alanında Türki-
rılmadan öğrendiklerinin ha- detaylı bilgileri kendi kendine öğ- ye’de yapılan müfredat çalışma-
yatın diğer alanlarında ona renebilecek istek ve arzu ile do- larını incelediğimizde bu çalışma-
yardımcı olduğunu fark et- natılmaldır. ların aynen Avrupa’nın farklı ülke-
Dürüst olmak, yalan söylememek, lerinde uygulanamayacağını da
meli, anaokulunda öğren- görmekteyiz. Zira Türkiye’de yeti-
kimsenin malına ve hakkına el
dikleri ile paralelliği fark et- uzatmamak, kibar davranmak, kır- şen çocuğun kullandığı kelimeler,
meli ve öğrendikleri ile ya- mamak, sevmek, merhamet etmek, onun hayatında yer alan aktörler
şadığı topluma değer kata- saygı göstermek, kabullenmek, ve mantalite ile Almanya, Fransa,
bildiğini görerek öz güveni- paylaşmak, düzenli olmak, iffetli ol- Belçika gibi diğer ülkelerde yaşa-
mak, temiz olmak, başkalarını ra- yan çocukların hayat gerçekleri
ni artırmalıdır.” hatsız etmemek gibi hayatı kuşa- aynı değildir. Almanya’da kullanı-
tan değerlerin çocuğun ailesin- lan bir müfredat aynı şekilde diğer
Zira çocuk, en geç ergenlik döne- den başlayarak camiler de dâhil Avrupa ülkelerinde de uygulana-
mine girdikten sonra giderek daha sosyal çevrede fark edilmeden ya- mayabilir.
fazla karşılaştığı güncel konularda şanmakla kalmayıp doğrudan öğ- Bu nedenle mantık kurguları ve kul-
sebep-sonuç ilişkisini sorgula- retilmesi çok önemlidir. Zira aynı landığı dili ile çocuğun yaşadığı ül-
değerler, insanlığın ortak değeri kenin gerçeklerini dikkate alan
makta, kurallarda mantık aramak-
olarak anaokullarından itibaren çalışmalara ihtiyaç vardır. Özellik-
ta, dinî gelenekleri sorgulayarak le İslami değerleri temel alan müf-
kavramaya çalışmakta ve anne hayatın her alanında çocuğun bi-
linçli bir biçimde karşılaştığı bilgi redatın uygulanmasını kolaylaştı-
babası ile arasında mesafe oluş- alanlarını da kapsamaktadır. Ço- racak materyallerin yerinde üretil-
turarak kimlik bulmaya çalışmak- cuk, eğer bu değerler bilinçli ola- mesi, dinî hizmet sunan örgütler
tadır. rak ailesinde ve camide ders gibi için önemli bir sınavdır.
hayatın
içinden 32 Vural Kaya

LKESİ
LLİK Ü
GÜZE

KLUĞU
ÇOCU
ZLEM EK Ç ocukluğumu şükür ki çok özleyenlerde-
nim. Bu bir zenginlik, bu bir nimettir be-

Ö
nim için. O anı sığınağıma nefretle bak-
mam için, hiçbir sebep zuhur etmedi kal-
bimin çocuk evinde. Neler gelir bazen ak-
lıma, ben bile şaşarım. Çocukluk sığına-
ğımdan bulup getiririm hâlâ o en nadide anılarımı.
Onları eski ve kıymetli bir kitabı sever gibi severim.
Eski ama eskimeyen bir dost gibi özlerim. O an’ı yine
içime çekerim de,, bir bahar güzelliğini bir yağmur son-
rası bir gökkuşağını ne biçim kıskandırırım
Yazıyorsam, okudukça kitapların bitmez tükenmez
ir hazine oluşuna hayretle şahit oluyorsam çocuklu-
ö z leyemez b ğumdandır. “Çocukluğumdandır” ifademle, çocuk-
ğunu ın
rk es ç ocuklu odern dünyan ndan luk zamanlarımı da kast ediyorum, çocuk-
“He zellikle m çocukluğu sulaşıvermemi de…
kere. Ö lerinin çoğu , bazen Bugün şiir söylüyorsam, çocuk metinleri
ile aramı bu kadar nezih tutuyorsam o anı
yetişkino anı sığınağı sığınağımın mahsus ve erişilmez güzel-
kaçar, maması liğindendir.
hatırlan kaçış yeridir Çocukluğunu yaşamamışlar için hep
isteneni için. Yazık, üzülürüm, onlara iyi çocukluk dilekle-
kimiler güzelim rimi gönderirim daima… O yaşanıla-
oysa o ın böyle sı anların muhteşem diriliğidir bizdeki
ferah tutulabilecek kalp; kalbimiz ne
sığınağ satılmaması yana dönse o anı sığınağı durur ya
haraca di. Maalesef karşımızda… Muazzam bir nimet-
gerekir üz tir, şükrü eda edilmeli…
günüm ında, Ninemi hatırlarım en çok çocuk-
dünyas in marazi luğuma gittikçe; çocukluğumu
yetişkin in çoğu özledikçe. İyi ki de hatırlarım. O
bana muhteşem mâniler oku-
hâllerinmeyen yan, masallar anlatan, efsane-
özlene ukla ilgili, leri bir dilci hassasiyetiyle ama
çocukl ” geleneğin en muteber kıva-
ilintili… mında aklıma ve ruhuma nak-
şeden ninemi. Belki de bu-
gün yazabiliyorsam yine ninemin bana kattığı yürek gü-
zelliği sayesindedir. Allah gani gani rahmet etsin. Cen-
nette yine o güzel masallarından dinlesem keşke. Dü-
şünsenize, çocukluğunuzu tekrar yaşayabileceğiniz tek
yer orası aslında. Öyleyse çocukluğumuzla cennet ara-
sında da bir bağ kurmak mümkün… Çocukluğumuz
bitmez tükenmez güzellikler ülkesiyse cennete ben-
zemiyor mu sizce?
Çocukluğumun oyunları oyun değilmiş gibi şimdi. Baş-
ka bir gerçek yaşanmışlıkmış da şimdi şimdi anlıyor-
muşum gibi… Etrafınızda bir sürü gerçek kalbi olan
dostlarınız ancak çocukluk zamanlarınıza ait olabilir.
Yetişkinler niçin bu kadar kıskansın çocuklukları yok-
sa?
Evet, özledikçe güzelleştirdiğim çocukluğum, ömrüm
vefa ederse daha da güzelleşecek olan bir hakikat gibi.
Hiç bıkmadan usanmadan yine kırlara çiğdem topla-
maya, menekşe dermeye, sümbül bulmaya gideceğim
gibi. Uzaktan dümdüz bozkırın ortasında bir trenin kıv-
rılarak bir akşamüstü ıssızlığının gelip gelip beni dün
uykusundan uyandırıvermesi gibi bir şey işte çocuk-
luğum. Ah, ne muhteşemdir o güzellik düşü! Yaşan-
mışlığın dünde duran resmidir o… Kolay kolay kıymeti
yitirilmeyecek bu resme bakarak yaşamak kimilerine
göre avuntu sayılacakmış, sayılsın. Umurumda mı? Kim-
se dokunmasın ister insan bazen, o mahrem dünün
güzelliği daima hafızamızın bir kıymetli köşesinde dur- “Nine
sun ve yeri geldikçe bize bir merhaba desin ister… m
Çocukluğum gelip uyandırsın isterim daima; modern çocuk i hatırları
l m
dünyanın aklımızı ve ruhumuzu uyuşturup uyuttuğu za- çocuk uğuma git en çok
lu tik
manlarda… ki de ğumu özle çe;
ha d
muht tırlarım. O ikçe. İyi
Bir ikindiüstü kuşların göğü kavislerle süslediği mini-
cik sesleriyle gelip bir dost eli omzuma dokunur gibi eşem
uyandırmasını istiyorum… okuya mânil bana
n er
Bu hiç yok olmasın, daima yaşasın, bu güzellik ülkem efsan , masallar
el an
hassa eri bir dilci latan,
ama daima yaşasın istiyorum…
si
gelen yetiyle am
kıvam eğin en m a
ruhum ında akl utebe
r
a nakşe ım a ve
Belki den nin
d
yazab e bugün emi.
iliyors
bana am yi
k n
sayes attığı yüre e ninemin
inded k güz
ir.” elliği
hayatın
içinden 34 İbrahim Ethem Özer

Bir gün gelecek, bir icat


yapılacak ve içinden insan
sesi duyacaksın…
Türkiye’den ve dünyadan
haberin olacak. İstersen
türkü de dinleyebileceksin.”
denilirdi. Hiç kimse
inanmadı tabii bu
söylenenlere. Bir aletten nasıl
insan sesi gelebilirdi ki?

SESİN GELDİĞİ KUTU:

Radyo
izler bu sözlerle şaşkınlığı-

B
mızı ifade ederken önceleri
kimsenin keşfedilebileceği-
ne ihtimal vermediği bu
sesli kutu, icat edildikten
sonra insanların gerçekleşe-
bileceğini mümkün görme-
diği birçok keşfin öyküsüne de ön ayak
olacaktı.
Evet, Türkiye’den ve dünyadan her türlü
bilgi ve olaylardan haberdar olabilmeyi
sağlaması onu daha da değerli kılmıştı.
Satın alındıktan sonra eve gelmesini he-
yecanla beklemek, çoğumuzun yaşadığı
güzel ve bir o kadar da kıymetli zaman
dilimleriydi. Sadece gelmesi yetmiyor,
heyecanla kutusunu açıyorduk. Hemen
çalışması için prizin olduğu yere götürül-
mesi de sabırsızlığın göstergesiydi.
Sadece tek
kanalın
çekmesi ve
cızırtılı
olmasına
rağmen hep
sevdik onu.
Yanından uzun
süre
ayrılamayanlar
bile olmuştu.”

Büyük kasası olmasına rağmen evimizin dayanıyor. Anlatırken herkesin yüzünü


en önemli yerine, başköşeye koyuşu- tebessüm kaplaması o zaman için onun
muz, ona gözümüz gibi bakmamız ve ne kadar değerli olduğunu gösteriyor.
merak dolu gözlerle kırmızı ışığına veya Şimdi ise kolay bulunması ve kolay ula-
frekans ayarı kısmına bakıp, uzun uzun şılması sanki kıymetini azaltıyor.
dalmalarımız hâlâ hafızalardadır. Şu an Türkiye’de radyo yayıncılığı 1900’lü yılla-
markalarını bile unuttuğumuz radyolar, rın ilk çeyreğinde, canlı yayıncılığının ise
o zamanlar bize çok lüks geliyordu. Bir o yıllardan birkaç sene sonra başladığını
kişinin evinde radyo olması zenginlik söyler büyüklerimiz. Radyodan ilk
göstergelerindendi. Sadece tek kanalın Kur'an-ı Kerim tilavetinin Ahmet Hamdi
çekmesi ve cızırtılı olmasına rağmen Akseki tarafından gerçekleştirildiğini, ilk
hep sevdik onu. Yanından uzun mevlit programının ise, Kıbrıs Barış Ha-
süre ayrılamayanlar bile olmuştu. rekâtı sırasında şehitlerimiz için okundu-
Belki de her gün annelerimizin ğunu duymuşuzdur. Dinî ve ahlaki ko-
tozunu almaları, bir şey olacak nuşmaların yayını başladıktan sonra, if-
diye korkmaları, şu an onu te- tar ve sahur programlarının da sonradan
bessüm ile anlatmalarına sebep eklendiğini söylemişlerdir.
olacaktı. Dünyadan herhangi bir
frekansı bulduğumuzda, sanki Onun yeri hep farklı oldu!
yabancılarla iletişime geçiyor his- Evde sessiz bir odada onunla baş başa
si verirdi. Radyo oyunları diye bi- kaldığımızda, yolculukta, iş yerinde, tra-
linen programlar vardı. Televiz- fiğin sıkışık olduğu zamanlarda, sevdik-
yon ve sinema gibi izleyicinin lerimizden uzak olduğumuzda, morali-
önüne her şeyi hazır vermez, onu miz bozuk iken, eğlenmek istediğimizde,
hayal kurmaya sevk ederdi. İçine annelerimizin mutfak ile meşgul oldukla-
bu kadar insanın nasıl sığdığını rı zamanlarda ya da iftara geç kaldığı-
düşündüğümüzde hayal pencere- mızda hep sıkıntılarımızı almış ve bize
sinin boyutu da büyüyordu. Ço- yoldaş veya arkadaş olmuştur.
cuklar için radyo masalları vardı. Hızlı yaşam, kolay elde edebilme ve bazı
Büyük bir çoğunluğumuz mutlaka değerlerin önemsizleşmesi radyo örne-
dinler ve saatini beklerdik. Masal ğinde olduğu gibi bazı aletleri unutma-
kahramanlarından birisi mutlaka biz mıza yol açabiliyor. Radyo da bu hızlı
olurduk. Güzel Türkçe konuşabilmeyi ve yaşamdan yara almış durumda. Şu an
karşımızdakine nasıl hitap edeceğimizi için yerini müzik setleri, mp3 player gibi
çoğunlukla ondan öğrenirdik. modern müzik aletleri almış gibi görün-
Eskilerin, eski değerlerin veya günlerin se de çoğumuzun hayatında hala önem-
kıymetli olması aslında bu güzel anılara li yere sahip olduğu bir gerçek...
evimiz
36 Esra Akıcı-Merve Gül Olgun

SAĞLIĞINA
ÖNEM
VERENLERİN

Doğal
TERCİHİ:

sabunlar
Bir masalın içinde
yaşamak gibiydi biz
hanımlardaki
sabun tutkusu...
Beyaz ve tertemiz...
Annelerimizin çeyiz
sandığı, el işi
örtüleri, dantelleri
ve beraberinde
gelen nefis sabun
kokusu…”

Ç ocukluğumuzun en eğ-
lenceli oyunlarından
biriydi annelerimizin
çeyiz sandığını karış-
tırmak. Sandığın ka-
pağı açıldığında bur-
numuza gelen mis gibi sabun ko-
kularını hiç unutmadık... O za-
manlarda sandık içine yerleştirilen
minik keselerdeki bu sabunlar;
bembeyaz örtü ve dantelleri ko-
kusuyla sarmalar, sanki hepsini
ayrı bir sevgiyle kucaklar gibiydi.
En eski medeniyetlerden dolu insanı, elindeki her türlü mal-
eskimeyen sabun Komşuların zemeyi, yiyeceği bütçesine uygun
geleneğine... birbirlerine ziyarete olarak kullanıyordu. Sabun bir ih-
tiyaçtı ve bütçe de dışarıdan al-
Bundan birkaç kuşak öncesinde, giderken keselere maya müsait değildi... Zaten fe-
annelerimizin çeyiz sandıklarını konulmuş kalıp dakâr Anadolu kadını için, ev ida-
etkileyici kokularıyla süsleyen, do- resine katkı sağlayabilmek her za-
lap ve çekmece düzenlerinde, da- sabun götürmeleri, man öncelik taşımamış mıydı?
hası elbise katlarının arasında gö- en makbule geçen O öyle bir ‘anne’ idi ki asla israf et-
rülmeye aşina olunan sabunlar; as- hediyelerden meyecek ve elinden geldiğince ek-
lında insanoğlunun binlerce yıllık meğini, buğdayını, hatta sabunu-
geçmişindeki köklü bir geleneği ha- sayılırdı... nu dahi en doğalından kendisi
tırlatıyor. M.Ö. 2500’lü yıllara ait imal edecekti…
çivi yazılı tabletlerde kökenlerine Bir yaz günü serinliğinde, annele-
rastladığımız bu önemli buluş, Sü- rin odun ateşinde ağır ağır kıvama
merler dönemine kadar götürüle- getirdiği sabunların hazırlık süreç-
biliyor. Mısırlılar ve Romalılar da bu Anadolu’nun sabun kokulu lerine değinelim biraz da… Sabun
geleneğin devam ettirilmesine kat- sokaklarına doğru adım kokulu evlerin avlularında, yılların
kı sağlıyor. adım… birikimi ve tecrübesiyle hazırla-
Tabi o devirlerdeki yeri doldurula- Geçmiş dönemlerdeki kadar yoğun nan ‘temizliğin en saf hâlinin’ içi-
maz bu temizlik maddesi, şimdi- olmasa da şirin Anadolu kasaba- ne neler konulurmuş bakalım… El-
lerde olduğu gibi doğal ürün ara- larında hâlen devam ettirilen, eski bette burada bahsedeceğimiz ha-
yışından ya da güzellik amaçlı bir bir gelenek sabun yapımı... Zarar- kiki sabun üretiminin, son derece
olgudan değil; yalnız ihtiyaçtan lı sentetik kimyasallardan, yapay geleneksel forma sahip olduğunu
doğan bir durumun tezahürü an- boya ve koruyucu maddelerden unutmamak gerekiyor.
lamına geliyor… Başlangıçta el ve uzak; yenilebilir malzemelerle evde Öncelikle kullanılan en temel mad-
vücut temizliğinden ziyade genel yapılan sabunun sağlık açısından de cildin doğal nem dengesini ko-
temizlik amacıyla kullanılan sabu- olduğu gibi aile bütçesine katkıla- rumaya yardımcı olan ve sabun ya-
nun, kişisel bakım için yaygın ola- rı da su götürmez bir gerçeklikti… pımı için gerekli asit dengesini
rak kullanımı 18. yüzyıla dayanıyor. Komşuların birbirlerine ziyarete sağlayan hakiki zeytinyağı… Şim-
Ancak geçen zaman içerisinde (şa- giderken keselere konulmuş kalıp dilerde zeytinyağı yerine (doğal
şırtıcı olmakla birlikte) gelişen tek- sabun götürmeleri, en makbule sabun üretimi yapılan yerler hariç)
nolojinin sabun üretimine yönelik geçen hediyelerden sayılırdı… kullanılan hayvansal katı yağlar, ti-
fazla bir değişikliğe neden olmadığı Özellikle zeytin üretiminin bol ol- cari kaygılar güdülerek, ucuza gel-
görülüyor. Elbette burada bah- duğu Ege taraflarında annelerimiz diği için tercih edilen maddeler ne
settiğimiz gelişme, ürün yelpaze- zeytinden yağ elde ettikten sonra yazık ki… Sabun yapımında kul-
sinin genişleyip, içerikçe zengin- posasını atmıyor, bundan sabun lanılan bir diğer malzeme, yine
leşmesi değil; sabun üretim mad- yapıyordu. İsrafı haram bilen, ne- eskilerde yaygın olarak bilinen,
delerinin temelde aynı kalması ile hirden bile abdest alsa bunu israf meşe odununun bembeyaz kü-
ilgili bir durum… etmeyen bir dinin mensubu Ana- lüyle karıştırılmış su. Şimdilerde bu
doğal kül suyunun yerine de kos-
tik denilen sabun sodası, yani
kimyasal tuz benzeri madde tercih
ediliyor ve sabuna istenilen yo-
ğunluğu bu madde veriyor... Sabun
yapımı için öncelikle geleneksel öl-
çülerine sadık kalınarak hazır edi-
len zeytinyağı ve dinlendirilmiş
su, kazanlarda yeterli sıcaklığa
ulaştırıldıktan sonra içerisine kül
suyu boşaltılıyor, bir süre sonra bu
çözeltinin sabuna dönüşümü baş-
layıveriyor. Puding kıvamındaki bu
karışım ahşap, düz sabun tepsile-
rine dökülerek üzerleri bir mala yar-
dımıyla düzeltilip, birkaç gün bek-
letilerek kuruması sağlanıyor.
Donup sertleşen sabunlar daha
sonra sabun şeklinde kesiliyor.
Böylece hane halkının en az bir yıl
kullanabileceği miktarlarda sağ-
lıklı sabunlar üretilmiş oluyor.
evimiz
38

Fedakâr Anadolu kadını


için, ev idaresine katkı
sağlayabilmek her zaman
öncelik taşımamış mıydı?
O öyle bir ‘anne’ idi ki
asla israf etmeyecek ve
elinden geldiğince
ekmeğini, buğdayını,
hatta sabununu dahi en
doğalından kendisi imal
edecekti...”

Neden doğal sabun tercih


etmeliyiz?
Son yıllarda tüm dünyada ve el-
bette Türkiye'de doğal ürünlere, or-
ganik gıda ve tüketim maddeleri-
ne müthiş bir yönelim görülüyor.
İnsanlar kullandıkları ürünleri, yi-
yecekleri, giyecekleri 'ne kadar az
katkı maddesi içeriyor'u gözeterek
almaya dikkat ediyor. Sabunun
ise her türlü temizlik malzemesi ih-
tiyacından, kişisel bakıma, cilt te-
mizliğine kadar önemi ve yeri tar-
tışılmaz. Sağlıklı yaşama önem ve-
ren, duyarlı bireyler için bu orga-
nik ürün pazarının, günden güne
geliştiği söylenebilir. Günümüzde
teknolojinin tüm imkânlarından
yararlanılarak soğuk işlemle, bit-
kisel doğal sabun üretimi yapılan
yerlerin sayısı da buna bağlı olarak
her geçen artıyor.
Neden doğal sabun ürünlerini ter-
cih etmemiz gerektiğini sizlerle
paylaşalım.
• Gerçekten güvenilir ve doğal
malzemeler kullanılarak hazır-
lanır.
• Vücuda parlaklık ve canlılık ka-
zandırır.
• Bakterilere karşı doğal savun-
ma sağlar.
• İçeriğindeki E vitamini (zeytin-
yağı) sayesinde hücre yenilen-
mesini hızlandırır.
• Koruyucular, yapay boyalar ve
sentetik esanslar içermez.
• Süt ve bal dışında hiçbir hay-
vansal ürün kullanılmaz.
• Giysilerin temizliğinde de gü-
venle kullanılan sabunlar çama-
şırların renklerini soldurmaz, es-
kitmez.
Saf bitki özleri ve yağları kullanı-
larak hazırlanan sabunların, zengin
çeşitliliğine dair vereceğimiz birkaç
önemli bilgiyle yazımızın sonlarına
doğru gelelim:
Aşağıda bir kısmına yer verdiğimiz
şifalı sabunlardan, sağlığınız için
uygun olanlarını güvenle kullana-
bilirsiniz.
Bu sayımızda geleneksel üreti-
minden, tarihçesine, şifalı özellik-
lerine varıncaya kadar sabunların
şifalı dünyasına konuk olduk.
Satın aldığımız (neredeyse) her
ürünün endüstriyel olduğu günü-
müzde, herkes doğala hasret, es-
kiye özlem duyuyor. İnsanlar, git-
tikleri yerlerde, küçük tatil kasa-
balarında, alışverişlerinde en çok
ev tarhanası, ev salçası, ev turşu-
su gibi doğal ürünlere ilgi gösteri-
yor. Hatta internetten alışveriş
yaparken de sepetlerini en çok do-
ğal etiketli ürünlerle dolduruyor.
Elbette bu ürünler arasında, her
geçen gün sağlığa faydaları daha
çok kimse tarafından keşfedilen,
doğal el yapımı sabunlar da bulu-
nuyor. Sizleri de bu mis kokulu sa-
bun dünyası ile tanışmaya davet
ediyoruz.

Doğal Sabun Çeşitleri:


Lavantalı sabunlar:
Özel bileşimi sayesinde cildi tahriş
etmeden temizlerken, antiseptik et-
kisi sayesinde doğal bir koruma
sağlar.
Killi Sabunlar:
Cildi ölü hücrelerden arındırarak
kahverengi cilt lekelerini ve kızarık-
lıklarını azaltır. Siyah nokta ve akne
gidericidir.
Kekikli sabunlar:
Kepeklere karşı korur. Derideki pek
çok rahatsızlığa, egzama, mantar ve
sedef hastalığına iyi gelir.
Limonlu sabunlar:
Yağlı ciltler için ideal bir temizleyici-
dir. Cildi sıkılaştırıcı etkisi vardır.
Yüz çillerinde faydalıdır.
saadet asrının
hanımları 40 Elif Erdem
Diyanet İşleri Uzmanı

RESULÛLLAH'A
EN ÇABUK KAVUŞAN KIYMETLİ
VALİDEMİZ:

Zeynep
Binti Cahş (R.Anha)

Allah Resulü’nü kaybetmenin hüznüyle doluydu yürekler. Hane-i saadette de


hüzün vardı. Aynı zamanda bir merak içindeydi müminlerin anneleri. Bir
seferinde onlara, henüz hayattayken "İçinizden bana en çabuk kavuşacak
olanınız, kolu en uzun olanınızdır." demişti âlemlerin Efendisi.
(Müslim, Fadailu's-sahabe, 101.)
Acaba kimi kastetmişti? İçlerinden hangisi diğerlerinden daha önce
kavuşacaktı o gül yüzlü nebiye? Resulûllah'ın kıymetli eşleri, bu sorunun
cevabını bulmak için ne zaman bir araya gelseler, duvar kenarında kollarının
uzunluğunu ölçmeye koyuluyorlardı. Bu durum bir süre böyle devam etti.
Zihinleri meşgul eden bu bilmece, Zeynep Binti Cahş'ın ölümüyle
çözülüverdi. Boyu pek de uzun olmamakla birlikte cömertliği ve ihtiyaç
sahiplerini görüp gözetmesiyle meşhur olan bu hanımın vefatıyla anlaşıldı ki,
"kolu en uzun olan", "en çok sadaka veren" demekti.

Z
eynep Binti Cahş, Al- minlerin anneleri arasında eşsiz bir ko-
lah Resulü'nün halası numa haiz oluyordu. Evlilikleri boyunca
Ümeyme'nin kızıydı. bu hususu dile getiren Zeynep (r.a.),
Hz. Peygamber onu, “Sizleri (Hz. Peygamber ile) kendi ailele-
köleyken azat ederek riniz evlendirdi. Beni ise yedi kat gökle-
evlat edindiği Zeyd b. rin ötesinden Yüce Allah evlendirdi.”
Harise ile evlendir- sözleriyle Hz. Peygamber'in diğer eşleri-
mek istemişti. Top- ne karşı övünürdü. (Buhari, Tevhit, 22.) Zey-
lum içerisinde saygın nep'in (r.a.) ilk evliliği gibi bu ikinci evlili-
bir konumda olan Ku- ği de inananlar için bir mesaj niteliğin-
reyş kabilesinin en seçkin ailelerinden bi- deydi. Zira Yüce Allah, elçisine Zeynep
rine mensup bulunan Zeynep Binti Cahş, Binti Cahş'ı nikâhlayarak, cahiliye toplu-
bu teklife sıcak bakmasa da o sıralarda na- munda mevcut "evlatlıkların boşadığı
zil olan "Allah ve Resulü bir işe hüküm ver- hanımla evlenememe" âdetini kaldırdığı-
diği zaman, inanmış bir erkek ve kadına nı ilan ediyordu.
o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı İbadete düşkünlüğü ve hayır işlerindeki
yoktur." (Ahzap, 33/36.) ayeti doğrultusunda gayretiyle ön plana çıkan Zeynep Binti
Resulûllah'a karşı gelmek istememiş ve Cahş, Hz. Peygamber'in en sevdiği ha-
Zeyd (r.a.) ile evlenmeyi kabul etmişti. Ca- nımlarındandı. Deri tabaklama, deri dik-
hiliye âdetlerinde hür bir kişi, azat edilmiş me ve boncuk dizme gibi işler yapar, ka-
bile olsa köle statüsünde olan biriyle ev- zandığı parayı Allah yolunda harcardı. Hz.
lenemezdi. Dolayısıyla bu evlilik, hür ve Ömer'in halifeliği sırasında kendisine
köle ayrımına odaklanmış cahiliye anla- tahsis ettiği gelirin tamamını yoksullara
yışına darbe vuran önemli bir olaydı. Fa- dağıtmıştı. Resulûllah'ın diğer hanımları da
kat zaman içerisinde iki genç arasında çı- onun bu yönünü takdir ederdi. Vefatının
kan anlaşmazlıklar had safhaya vardı, Re- ardından Ümmü Seleme validemiz onun
sulûllah'ın barış tavsiyeleri artık sonuç ver- hakkında şöyle demişti: “Zeynep, saliha
miyordu ve sonunda boşanma yoluna gi- bir hanımdı. Gece namazı kılar, çok oruç
dildi. tutardı. Elişi yapar ve ondan elde ettiği-
Resulûllah'ın takdiri karşısında kendi ter- nin hepsini yoksullara sadaka olarak da-
cihinden vazgeçen, ancak bu birliktelik- ğıtırdı." (İbn Sa'd, Tabakât, VIII, 82.) Onun vefat
te huzur bulamayan Zeynep Binti Cahş'a haberini alan Hz. Aişe ise, üzüntüsünü şu
müjde olacak haber, vahiyle geldi: “...Biz sözlerle dile getirmişti: “Övgüye layık, iba-
onu -Zeynep’i- sana nikâhladık ki evlat- detine düşkün, yetim ve dulların sığına-
lıkları, kadınlarıyla ilişkilerini kestiğinde (o ğı gitti.” (İbn Sa'd, Tabakât, VIII, 87.) Bu güzel
kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere özellikleriyle Resulûllah'ın nazarında özel
bir güçlük olmasın. (Ahzap, 33/37.) Bu ayet- bir yeri olan Zeynep validemiz, vefatından
le Zeyd b. Harise'den ayrılan Zeynep (r.a.), sonra da ona en çabuk kavuşan eşi
Resulûllah'a eş olmakla kalmıyor, mü- oldu.
geçmiş zaman
olur ki 42 Kamil Büyüker

a le
L der ki
Ç içeklerin hepsinin ayrı bir
hususiyeti vardır. Her birisi
kendi lisanıhâliyle bir şeyler
söyler. Onlar kendi lisanla-
rınca konuşurlar lakin biz de
kadim medeniyet mirası-
mız içinde her birisine bir
şeyler söylemişiz, risaleler kaleme almışız,
tasvirlerini yapmış, üzerlerine türküler,
ilahiler söylemişiz, konuşmuş ve konuş-
turmuşuz... Kimi zaman "sordum sarı çi-
çeğe", kimi vakit, "güller, sümbüller, öten
bülbüller" kimi vakit de "çiğdem der ki, lale
der ki" demişiz...
Sayısız örnekle çiçekleri konu edinmişiz.
Çiçekler arasında da hususiyeti olan çi-
çekler olmuş. Bir devre adını veren lale de
çiçekler arasında hep özellikli bir çiçek olmuş. Sadece bir rımın yanık izi kalmıştır şeklinde açıklamışlardır. Lalenin her
devre adını vermesiyle değil, harflerin sayısal değerini ifa- soğanının bir tek sap ve tek bir çiçek vermesini, tasavvufta
de eden ebcet hesabıyla 66'ya yani lafzatullah'a (Allah) te- tevhit yani Allah'ın birliğinin simgesi olarak yormuşlardır.
kabül etmesiyle de hep özel bir çiçek olmuş. Bir tefekkür Hem ebcet değerindeki güzellikten hem de bu hikmetli ba-
sembolü olarak da dikkat çeken lale, adının verildiği Da- kış açısından dolayı ilk lale yetiştiricileri ve teşvikçileri ara-
mat İbrahim Paşa'nın sadrazamlık yaptığı 1718-1730 ta- sında Ebussuut Efendi ve Aziz Mahmut Hüdayi hazretle-
rihlerini içine alan Lale Devrinde yani bir tutku derecesinde rini sayabiliriz. Öyle ki 1628'de vefat eden Aziz Mahmut
lale yetiştiriciliğinin yayıldığı dönemde rivayete göre 1108 Hüdayi hazretleri lalelerin sevilip yayılması ve yetiştirilmesi
çeşit renkte üretilmiş. Ancak laleye özel bir önem atfe- için teşvikçi olmuş, laleyi çiçeklerin en şereflisi olarak tak-
dilmesi lafzatullah'la ebcet değerinin aynı olmasından kay- dim ederek; "Allah ismiyle aynı vezinde ve çiçeklerin en şe-
naklanmaktadır. Bayrak şairimiz Arif Nihat Asya bu il- reflisi ve itibara şayan olan laleyi yetiştirmekte be-
ginç ilişkiyi su sözlerle ifade eder: “Eskiler lale- reket vardır. Dikkatli bir gözle incelendiğinde
yi mukaddes sayarlardı. Gerçekten, izahı hakkın nice manevi sırları müşahede olu-
zor bir şuur, o zamanın yazılarında ‘lale’ ke- nur ve hiss-i manevisi diğer çiçeklerden
limesi ile ‘Allah’ kelimesini aynı harfler- ziyade olduğu açıkça görülür." demiş-
den meydana getirirdi. Üstelik ebcette Lalenin her tir.
lale, Allah, hilal aynı sayıyı verirdi. Biri soğanının bir tek Meşhur laleler
güzelliğiyle yurdumu, biri ulviliğiyle sap ve tek bir çiçek
dinimi, biri şerefiyle istikbalimi anla- Lale-i Rumi denilen kültür lalesinin
tan, kelimelerdeki ebcet beraberliği- vermesini, tasavvufta ve türlerinin anavatanı İstanbul'dur.
ne sizi bilmem fakat ben, tesadüf de- tevhit yani Allah'ın Her lale türü farklı bir isimle anılır. La-
yip geçemeyeceğim.” leler için şiirler, besteler yapılmıştır.
birliğinin simgesi Bunlardan birisi Dördüncü Meh-
Çiçek Akademisi olarak yormuşlardır. med'in musahiplerinden Fenni Meh-
Osmanlı bir zarafet medeniyeti idi. De- met Dede'dir ki kendisi şair ve beste-
taylardaki incelik, letafet kolayca görülebilir. kârdır. Yazdığı dörtlüklerle isimlerini
Genel olarak çiçeklere özel ihtimam göste- ölümsüzleştirdiği bazı laleler şunlardır: Mü-
ren medeniyetimiz 17. yüzyılda Sultan İbrahim sellem-i Âlem, La'l-i Bedahşî, Kavs-ı Kuzah,
zamanında "terbiye-i riyâz u ezhâr ve tenmiye-i ha- Hüsn-i Hasan, Mihr-i Münîr, Rûy-i Nigâr, Sultânî Gül-
dâyık u eşcar" amacıyla bir cemiyet teşkil etmiş ve çiçek- gûn, Ferah-bahş, Kass-ı Nigîn, Kub-
çibaşılık makamı ihdas etmiş. Bu maksatla da Sarı Abdullah beli, Tâcidâr, Gül-i Bîhâr, Siyâh u
Efendi şükûfedârâna (çiçekçilere) mümeyyiz ve başbuğ" Sefîd gibi...
olarak tayin edilmiş. Yine Sultan VI. Mehmet "Çiçek En- (Beşir Ayvazoğlu, "Lâle Devrinden
cümen-i Dânişi" (çiçek akademisi) kurmuştur. Gelelim Önce Lâle" İstanbul Armağanı,
İBB yay. 2000, s. 122.),
laleye... İzzet Ali Paşa lale için şöyle bir beyit söylemiş:
1811 yılında kale-
Mazhar-ı ism-i celâl olmasa me alınan Lalezâr
hakka lâle isimli kitabın ya-
zarı Mehmet Aşkî
Bulamazdı bu kadar rütbe-i Efendi de lalelere
vâlâ lâle olan aşkını ve hissi-
Hikmet saçan yatını şu beyitlerle ifa-
de ediyor:
çiçek lale
Lale Farsça bir kelime. Gerçek
vatanının ise Orta Asya olduğu Olmasa mazhar eğer ism-i celâle lâle
rivayet ediliyor. Nâil olmazdı bu hüsnü ile cemâle lâle
(Dr. Kaya Üçer-Dr. Münevver Üçer, Lâle-i
Münevverân, İBB Yay. 2006, s. 16.)
Lale çiçekleri bir tek sap Dest-i muşâta-i kudretle bulup zîb-i cemâl
üzerinde bir tane olurlar Döndü bir duhter-i pür gunc u delâle lâle
ve renkleri hemen hemen
tamamı parlaktır. Her par- Hayl-i uşşâk sıfât dâğ-ı dil izhâr etmiş
çasının dip kısmında genel- Benzer âşık geçer ol ruhları ala lâle
likle siyahlık görülür. Onu da
efsanelerde, üzerinde bulunan
çiğ tanesine yıldırım düşmesi (Lâlezâr, Çev. İlyas Özdemir, S. Atilla Sağlamçubukçu,
Marmara Belediyeler Birliği Yay. 2012, s. 26.)
sonucu alev alan yaprak, öy-
lece donup kalarak laleye dö- Meğer laleler görebilene, duyabilene ne söylermiş...
nüşmüş, dip kısmında ise yıldı- Öyleyse buyrun lalelerin latif tefekkür bahçelerine...
bilgelik hikayeleri
44 Dr. Lamia Levent
Diyanet İşleri Uzmanı

NEYİ Can konağını aramadaysan cansın,

ARIYORSAN Bir lokma ekmek arıyorsan ekmeksin…


Şu nükteyi biliyorsan işi biliyorsun demektir:

O’SUN! Neyi arıyorsan O’sun sen…

z. Mevlana insanın kendini sayıp dökeriz. Övgüler, yergiler… Sıra ken-

H
arayışını ne güzel formüle et- dimize gelince sözler kifayetsiz kalır, ne de-
miş: “Neyi arıyorsan o’sun!” sek bizden başka bizden ayrı… Zordur ruhun
En çok uzağında olduğumuz kıvrımlarında saklanan beni görmek, tanımak.
kendimiz değil miyiz? Ne Bazen bir ömür sürer kendimizi arayış serü-
zordur insanın kendini tanı- venimiz. Ama gelin görün ki, insan sarrafı olan
ması, kendini bilmesi. Çıktı- Allah dostları, öyle ince bir yolla anlatırlar bize
ğımız uzun ve ince hayat yolunda rastladığı- hakikati, anlamamız için…
mız her insan, karşılaştığımız her sıkıntı bize Derler ki, adamın biri uzun bir yola koyulmuş.
bizi anlatan bir işarettir esasında. Hayat Kendine bir yer bir yurt bulmak ümidiyle yol-
yolculuğu bir bakıma insanın kendini bulma, lara revan olmuş. Nihayet uzaktan bir köy gö-
kendini tanıma serüveni değil midir? rünmüş ve daha köye varmadan karşılaşmış
Ne çok şey biliriz başkaları hakkında! Söz ko- köylülerden biriyle. Heyecanla yaklaşmış
nusu arkadaşımız, eşimiz dostumuz olunca yanına:
“Kardeşim ben öyle kötü bir yerden geliyorum ki, Köylünün yüzü aydınlanır ve cevap verir:
oranın insanları sevgisiz, merhametsiz, acımasız. “Bu köyün insanları da öyledir!”
Orada insanların birbirine saygısı yoktur. Kıskanç, Evet, işte böyle… Biz neysek ve neyi arıyorsak oyuz
hasetçi, riyakâr, yalancı ve düzenbaz insanlardır ve Cenab-ı Hak onu çıkartır karşımıza. Niyetleri-
onlar. Söyle bana, bu köydeki insanlar nasıldır?” miz, düşüncelerimiz bizden ayrı değildir ki! Hz. Mev-
Köylü adamın yüzüne bakar ve şöyle der: lana’nın dediği gibi, küpün içinde ne varsa dışına
“Bu köydeki insanlar da öyledir.”
da o sızar. İçimizdeki iyilik ya da kötülük bize yol-
Adam çeker gider oradan, aradığı yeri buldu mu
bilinmez ama çok geçmeden başka bir yolcu uğ- daşlık eder, yolumuz nereye giderse bizimle gelir.
rar köye. Aynı köylüyle karşılaşır ve sorar: Güzeli içinde taşıyıp güzele talip olanlar eninde so-
“Kardeşim ben iyi insanların, hakkın, adaletin, sev- nunda ona ulaşırlar. Tıpkı gül misali; dikeni görüp
ginin olduğu bir yerden geliyorum. Orda insanlar de güle burun kıvıranlar değil, gülün hatırına dikeni
merhametli, şefkatli, iyiliksever ve dürüstler. Aca- görmezden gelenler gül kokusunu alır, güllere yol-
ba bu köyün insanları da öyle midir?” daş olurlar…
bir nefes sıhhat
46 Nida Çeliksoydan
Diyetisyen

DOĞANIN
SAĞLIK
KAYNAĞI:

Süt, insan neslinin


devamı için en elzem
besinimiz olması nsan besini olarak tüketilen cuda direnç verir. Cildin yıpranma

İ
dolayısıyla hayatımızda süt miktarları, her ülkede ve yaşlanmasını önlediği gibi beyin
oldukça önemli bir yere aynı değildir. Türkiye'de kişi için de oldukça önemlidir. (Beynin
sahiptir. Gerek içecek, başına yılda ortama 113 kg ihtiyacı olan enerjiyi sağlar.) Sağlıklı
gerekse süt türevleri kadar süt (türevleri dâhil)* tü- saç ve tırnak uzamasında, doku
ketildiği tahmin edilmesine hücre oluşumunda koruyucu bir
olarak vücudumuza karşılık, hane halkı besin tü- kalkan gibidir. Bu sayede yaraları
aldığımız bu beyaz içecek; ketim araştırmaları, ne yazık daha hızlı iyileştirir, hücreleri ona-
kalsiyum, D vitamini ve ki yıllık tüketimin birey başına 65 kg rır, güçlendirir. Üstelik kronik bron-
fosforun yanı sıra kemik civarında olduğunu göstermektedir. şitin engellenmesinde, sindirim sis-
temi hastalıklarında, ülserin ön-
ve dişlerimizin sağlıklı ve Sütle gelen sağlık lenmesinde, tansiyon ve koleste-
sağlam olmasını sağlayan Büyüme ve gelişmeyi sağlayan süt, rolün düşürülmesinde de olumlu et-
diğer besinleri de içerir. kemik erimesini engelleyerek ke- kileriyle benzersiz bir besindir. Dü-
Ayrıca kan damarlarının mikleri sağlamlaştırır; bu sayede vü- zenli süt tüketen bireylerde, yara-
cuda güç verir. Mikropların neden lanma ve benzeri durumlarda kanın
ve kasların daha düzenli olduğu hastalıklara karşı vücudun daha çabuk pıhtılaştığı da yapılan
çalışmasını sağlar.” bağışıklık kazanmasını sağlar, vü- araştırmalar arasındadır.
Süt ile kilo kontrolü gelmez. Genellikle intoleransınızın Anne sütü bebeğin zekâ gelişimi-
sağlayabilirsiniz! durumu, tek seferde tükettiğiniz nin daha iyi olmasını sağlar ve be-
süt ve süt ürünlerine bağlıdır, bir bek için doğal sakinleştiricidir.
Biz diyetlerimizde çoğu zaman süt kerede daha az süt tükettiğiniz tak-
ve sütlü ürünler önermekteyiz. dirde semptomlarınız azalabilir. Emzirerek fazla kilolardan
Bunun nedeni sütün mideye in- Ayrıca, artık marketlerde laktozsuz kurtulmak mümkün!
dikten sonra yaklaşık yarısının sütlere ulaşmak çok kolay!
mide tarafından katı yiyecek ola- Emzirme döneminde her gün yak-
laşık 6-7 çay bardağı yani 600-700
rak algılanmasıdır. Bu da beyne Uzun ömürlü sütlerde katkı ml süt salgılanır. Bunun için har-
“doydum” sinyali gönderilmesini maddesi çelişkisi var mıdır? canan kalori ise 100 ml süt salını-
sağlar. Sütün bu özelliği de, özel- Uzun ömürlü sütlerde herhangi mı için yaklaşık 100 kalori civarın-
likle yağsız veya yarım yağlı sütle- bir katkı maddesi bulunmamakta- dadır. Bu da anne için günlük
ri diyetlerimizde tercih etmemizin dır. Pastörizasyon, sterilizasyon 600-700 kal fazladan bir enerji
baş sebepleri arasında yer alıyor. ve ambalajlama ilkesi ile besin harcaması gerektirmektedir.
Ne oranda içilen süt kalitesi korunur.
faydalıdır? Anne Sütü
Ne kadar içerseniz için, süt fay- Anne sütü doğadaki en değerli *(Prof. Dr. Ayşe Baysal, Beslenme, Hatiboğlu Ya-
dalıdır! Ama ideali günde bir bar- besindir. İlk 6 ay süresince be- yıncılık, 2011.)
daktır. Gelişme dönemindeki bir bek her ağladığında ona anne
çocuğun günde en az 500 ml, sütü vermek en etkin süt
yani 2 su bardağı süt içmesi ge- verme şeklidir. Anne sütü ile
rekmektedir. Üç bardak süt ise kal- beslenen çocukların bağı-
siyum ihtiyacınızın %100'ünü kar- şıklık sistemi daha güçlü
şıladığı gibi D vitamini ihtiyacınızın olur ve bu sayede birçok
da %75'ini karşılar ve yüksek kali- hastalığa karşı korunurlar.
tede protein, potasyum, fosfor, A
vitamini ve B12 vitamini de alma-
nızı sağlar.
Bütün bu faydalarının yanında süt,
günlük sıvı ihtiyacınızın da gideril-
mesine yardımcı olur. Çünkü sütün
%90'ı sudan oluşur ve bir bardağı
yalnızca 80-120 kal içerir.Laktoz in-
toleransınız olabilir ama bu elbette
ki süt içemeyeceğiniz anlamına

Anne sütü
doğadaki en değerli
besindir. İlk 6 ay
süresince bebek
her ağladığında
ona anne sütü
vermek en etkin
süt verme şeklidir.
Anne sütü ile
beslenen
çocukların
bağışıklık sistemi
daha güçlü olur ve
bu sayede birçok
hastalığa karşı
korunurlar.”
kırkambar
48

RAPTİYE DUA
“Allah’ım, şehrimizde (Medine’de)
Bekayı hak tanıyan, sa’yi bir vazife bilir, meyvelerimizde ve ölçeklerimizde
çalış, çalış ki beka sa’y olursa hak edilir. bereket üstüne bereket ver!”
Mehmet Akif Ersoy Müslim, Hac, 474.

KISSADAN HİSSE
TADIMLIK
Behlül Dânâ ve
Fırıncılar
ehlül Dânâ Harun Re- demeden oradan ayrılır ve

B şid’den bir görev ister.


Harun Reşid de talep
üzerine ona çarşının
ağalığını verir. Görevine baş-
lamak isteyen Behlül Dânâ
başka bir fırına geçer. Orada da
birkaç ekmek tartar ve görür ki
bütün ekmekler gramajından
fazla gelir. Aynı soruları bu fı-
rıncıya da sorar ve her soruya
oyalanmadan yola koyulur. İlk olumlu yanıtlar alır. Bundan
olarak fırına gider. Birkaç tane sonra başka bir yere gitmeden
ekmek tartar fakat ekmekler Harun Reşid’in yanına varır ve
normal gramajından noksan yeni bir görev ister. Harun Re-
gelir. Bu durumla karşılaşan şid, “Behlül vazifeni vereli çok
Behlül Dânâ fırıncıya sorar: olmadı, ne çabuk usandın?”

Yaşarken
“Kazancın yetiyor mu? Huzu- der.
run yerinde mi, mutlu mu- Behlül Dânâ şöyle söyler:
sun?” Behlül bir sorar, bin âh - Efendim çarşı pazarın ağası
işitir, fırıncı hep olumsuz ce- varmış. Benden önce ekmek-
vaplar vermiştir. Behlül Dânâ leri tartmış, vicdanları tartmış,
Ağaçların daha bu bahçelerde bunun üzerine fırıncıya bir şey buna göre herkes hesabını
Bütün yemişleri dalda sarkıyor; ödemiş, bana ihtiyaç kalma-
Umutların mola verdiği yerde mış.
Geceler bir nehir gibi akıyor.

Baksan bir uzaklık var hangi yana,


Hangi eşyaya dönsen boş bir
ayna;
Varmak istediğim uzak limana
Gemiler beni almadan kalkıyor.

Gelmedi gün daha, çalmadı saat,


Daha uçurmuyor beni bu kanat;
Sabırsızlanma, ey kapımdaki at!
Güneş daha gözlerimi yakıyor.

Ahmet Muhip Dıranas

Ali Çağan Uzman


İki nimet vardır ki insanların çoğu (onları
değerlendirme hususunda) aldanmıştır:
Sağlık ve boş zaman.
Buhari, Rikâk, 1.

You might also like