Türkiye'de Eğitim İdeolojisi Ve Kimlik Inşası-1

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 14

Türkiye'de Eğitim İdeolojisi ve Kim lik İnşası

Doç. Dr. Cevat ÖZYURT


K ır ıkka le Ün ivers ites i, Fen Edeb iya t Fakü ltes i, Sosyoloji

Bu makalede Tanzimat döneminden günümü- rini bir başka düşünceyle eşit görmek istememe
ze kadar Türkiye’de eğitim ideolojisinin ve siyasal gerçekliğinde yatar. İdeoloji kavramı, negatif an-
sosyalleşmenin niteliği ele alınacaktır. Öncelikle lamlara sahip olsa da ideolojiler, modern siyaset
modern (ulusal) eğitimin ideolojikdoğası hakkında tarzı içinde bir işleve sahiptir. İdeoloji olgusu, siya-
ve ulus-devletlerde eğitimin vatandaş yetiştirme- setin kitleselleşmesinin veya kitlesel ölçekte siya-
deki işlevi hakkında bilgi verilecektir. Bu bilgilerin set yapmanın yapısal bir sonucu olarak ortaya çık-
ardından Osmanlı'da ve Türkiye Cumhuriyeti'nde, mıştır. Geniş kitleleri harekete geçirmek suretiyle,
dönemlere göre eğitimin değişen veya süreklilik bir siyasal rejimi sonlandırıp, yerine başka bir siya-
gösteren ideolojik karakteristikleri ortaya çıkarı- sal rejimi kurabilen düşünsel-siyasal bir güç olarak
lacak, bu değişim ve süreklilikler zaman (tarih) ve ideolojilerin, Fransız Devrimi'nin hemen ardından
mekân (coğrafya) açısından değerlendirmeye tabi biçimlenmeye başladığı söylenebilir. İdeolojiyi ba-
tutulacaktır. sit olarak "dünya görüşü" biçiminde tanımlarsak,
şüphesiz Fransız Devrimi öncesinde de ideoloji-
l jil i l i lerden söz edilebilir (Örs, 2007: 6). Ancak kitleleri
Modern Siyasette İdeo o er n İş ev :
harekete geçiren güç anlamında ideolojiler, mo-
İdeoloji kavramı, gündelik dilde olumsuz an- dern bir olgudur. Bu olgu, diğer modern olgularla
lamlara sahiptir. Örneğin; "bilgisizlikten kaynak- ilişkilidir. Bireycilik, eşitlikçilik, ulusal egemenlik,
lanan dogmatizme işaret eden" bir anlamı vardır. temsili demokrasi, devletin merkezileşmesi, teba-
İdeolojiler her ne kadar siyasal düşünce ve kim- anın vatandaşa dönüşümü bu olguların başında
likle ilgili görünse de, "toplumsal yaşamın tek bir gelmektedir. Bu olgular Fransız Devrimi ile ortaya
boyutu ile ilgili değildir". Dolaşımda oldukları kül- çıkmasa da, bu devrimle birlikte billurlaşmıştır.
türel coğrafyalarda yeniden biçimlendiği için, bir Devrim, yeni bir politika biçimini ortaya çıkarmış
ideolojinin (söz gelimi liberalizm veya sosyalizm) ve bu biçimi tek meşru biçim ilan ederek başka
bir toplumdaki görünürlüğü ile başka toplumdaki coğrafyalara/ülkelere de yaymak istemiştir.
görünürlüğü aynı değildir (Örs, 2007:5). Buna rağ­ Devrimci ve muhafazakâr ideolojiler, on seki-
men, her ideoloji, politik düşünceyi standartlaştır- zinci yüzyılın sonlarında kitleleri mobilize eden
ma gibi bir amaca sahiptir. Bu amaç, ideolojilerin
politik düşünceler olmuştur. Bu iki ideoloji, ilkesel
doğruyu temsil etme iddiasından kaynaklanır. İde-
ayrılıklar ve politik yöntem farklılıkları nedeniyle,
olojiler, doğruyu tek başına temsil etme iddiaları başka ideolojilerin ortaya çıkmasına da neden
ölçüsünde katılaşarak, totalleşerek ve dogmalaşa- olmuştur. Özgürlük ilkesini eksene alan devrim-
rak, "seküler din" görünümü alır. Napolyon'un ilk
ciler liberalizmin, eşitlik ideolojisini eksene alan
ideologlara yönelttiği eleştiri budur. Napolyon'a devrimciler ise sosyalizmin öncüleri olmuşlar-
göre, "aşırı rasyonalizmde irrasyonel bir şeyler bu- dır. Devrim sürecinde "Jirondenler", "Jakobenler",
lunur" (Eagleton, 2005:109). "Anayasacılar" adı altında siyasal parti oluşumları
Gündelik dilde ideoloji kavramının olumsuz görülmektedir. 1792'de Krallık rejimi yerini Cum-
çağrışım yapması, ideologların kendi düşüncele- huriyet rejimine bıraktıktan sonra ideoloji ihtiyacı

İ İ - İ -
, E G l T i i D E p n n i ^ | Temmuz / Ağustos / Eylül 2013 j Yıl: 9 / Sayı: 26
EÛ T M B R SEN
Türkiye’de Eğitim ideolojisi ve Kimlik İnşası

daha bir belirginlik kazanmıştır. Bu politik parti- den inşa etmeye, onun doğasını değiştirmeye kal-
lerin iktidarı ele geçirmek için arkalarında geniş kışırlar. Toplumu bir laboratuvara dönüştüren ve
halk desteğine ihtiyacı vardır. Bu nedenle kendi halka rağmen gerçekleştirilen bu değişim, olağan
ilkelerini ve hedeflerini sistematik bir biçimde hal- siyasetten ayrılarak "toplum mühendisliği" olarak
ka anlatmak zorundadırlar. Bu zorunluluk, her bir adlandırılmaktadır. Yirminci yüzyılda uygulamaya
politik eğilimi kendi içinde tutarlı program arayış- konulmuş "devrimci" ve "totaliter" ideolojiler, bi-
larına yöneltmiştir. Politik bir akım, lider veya öncü rer toplum mühendisliği örneğidir. Bu ideolojiler
gurupla adlandırılmak yerine, içinde soyut ilkelere meşruiyetini öncü, elit ve entelektüel kadrolarının
yer verilen programlarla anılmaya başlandığında, kendi akıllarına olan güvenlerinden alır. Zira bun-
politika kişisel olmaktan çıkıp, düşünsel zeminde lara göre, doğrunun "açık"olduğu yerde tartışmak
yapılır olmuştur. ya da beklemek yanlışa pirim vermektir.
Egemenliğinin tek meşru kaynağı "halk" ya da Toplum mühendisliğine kalkışan ideolojiler,
"ulus" olan bir politik kültür, ironik biçimde ideo- aşırılıklarını kitlelere daha iyi bir gelecek vaat ede-
lojilerin de birer mantar gibi ortaya çıktığı zemini rek meşrulaştırma yoluna gideceklerdir. Onlara
oluşturmuştur. Modern demokrasilerin temsili de- göre, geleceği planlayan programın gerçekleş-
mokrasi oluşu bu ironiyi güçlendirir. Halkın kendi mesinin önündeki her engel, şiddete başvurmayı
kendini yönetmesi anlamına gelen demokrasinin, meşrulaştırır. Bu engelleyici unsurlar, hainlik, ge-
modern devletlerde temsili demokrasiye dönüş­ ricilik, halk düşmanlığı ve en iyi ihtimalle cahillik
müş olması, yeni elit tabaka olan entelektüelle- olarak adlandırılıp ötekileştirilir. Aşırı ideolojik tu-
rin iktidara ortak olması tumlar, siyasetin alanını
sonucunu doğurmuştur.
İdeoloji inşacıları veya yo-
gün-
i. ' t- ' -n . ...
genişletir, yani total bir si-
yaset yapar. Siyaset

rumcuları olarak modern


entelektüeller, geleneksel
r<‘- " * s . i delik ya da kişisel yaşa-
mın en küçük ve en mah-
toplumlarda din adam- rem noktalarına kadar
larının gördüğü işlevi gidebilir: ahlaki tutumlar;
görmektedir. Kitleler ge- eğitim pratikleri; üretim,
leneksel toplumlarda din tüketim ve tasarruf kalıp-
tarafından mobilize edi- ları; selamlaşma biçimleri;
lirken, modern toplumlar- konuşurken ve yazarken
da ideolojiler tarafından kullanılan kelimeler politi-
mobilize edilir olmuştur. kanın önemli mevzuu ha-
Din ve ideolojinin ortak unsuru ise "inanç" (Şan, line gelir. Devrimin özgürleştirdiği ve politik özne
2008: 88-9) yani "dogma"dır. Modern dogmaların yaptığı bireyler, ulusun ve halkın parçası oldukları
inşasında aydınların öncü rolünü analiz eden R. hatırlatılarak belli bir kalıba sokulmaya çalışılır. Bu
Aron (1979), Marks'ın"din afyondur" sözüne gön- durum, modernleşme sürecinde kültürün kendili-
derme yaparak, ideolojiler için "aydınların afyonu" ğinden türdeşleşmesi, insanların daha ortak şey-
ifadesini kullanmıştır. Olgular ve değerler üzerine ler paylaşır hale gelmesi olgusuyla bir tutulamaz.
inşa edilmiş birer gelecek tasarımı ya da "gelece- Bir tarafta kendiliğindenlik, diğer tarafta ise zorla-
ğe yönelmiş iradeler" olan ideolojileri "doğru veya ma vardır. Belli bir hukuki normu çiğnemedikleri
yanlış gibi iki ihtimalden birine tamamen bağla- halde, yönetim ve ideolojiler tarafından zorlanan
yamayız" (Aron, 1979: 296). İdeolojiler, serbest kişiler, modern insan hakları bildirgeleriyle elde
ortamlarda gerçeklikle uyum gösterdikleri, kitle- ettikleri kazanımları kaybeder. Fransa'da İnsan ve
lerin değerleriyle ve gelecek beklentileriyle uyum Yurttaş Hakları bildirgesini getirmiş olan devrimin
gösterdikleri ölçüde kabul görür. Bazı durumlarda birkaç yıl sonra hukuku tamamen bir yana bırakan
ise seçimle, devrimle veya başka bir yolla iktidarı bir"terör"rejimine dönüşmüş olması, günümüzde
elinde bulunduran seçkinler, programlarını halka tarihin ironilerinden biri olarak hatırlanmaktadır.
anlatıp, onların benimsemelerini bekleyecek ka- On dokuzuncu ve yirminci yüzyılda modern
dar vakitlerinin olmadığını veya halkın kendilerini merkezileşmiş devletlerde iktidara sahip olan
anlayacak bilgi/biliş düzeyine sahip olmadıklarını ideolojilerin bilgi ve simgelerin dolaşımını de-
düşünüp, bir ulusu, bir toplumu tamamen yeni- netleme gücü artmıştır. "Eğitim" ve "kitle eletişim"

İ İ - İ - l
EG T M B R SEN Yıl: 9 / Sayı: 26 | Temmuz /Ağustos I Eylü 2013
Türkiye’de Eğitim İdeolojisi ve Kimlik İnşası

araçları artık ya devletin tekelinde ya da deneti- olmasından kaynaklanır. Çoğulcu demokrasilerin


mindedir.Tıpkı hakikat iddiasına sahip olan dinler özelliklerinden biri de "insan hakları" ve "azınlık
gibi, ideolojiler de çift boyutlu çalışır: a) Kendileri- hakları"nın anayasal güvence altına alınmış ol-
ni hakikatin/doğrunun tek temsilcisi olarak sunar, masıdır. Son zamanlarda dünyada ve Türkiye'de
b) diğer hakikat/doğru söylemlerinin yanlışlığı ve eğitim alanında yaşanan tartışmaların ortaya çıkış
sapkınlığını vurgular. Geleneksel dinler karşısında nedenlerinden en önemlisi, insan hakları ve azın­
doğruya ulaşmada "yöntemsel şüpheciliğe" dave- lık hakları üzerine yapılan yorumların giderek ge-
tiye çıkaran herhangi bir modern ideoloji, neden nişlemesidir. Dünya ölçeğinde gelişen haklar kül-
ideolojiler arasında açık bir tartışmaya taraftar türü, mevcut eğitim politikalarının sorgulanması
olmayıp, yöntemsel şüpheciliği bir kenara atmış- sonucunu doğurmaktadır.
tır? Modem ideolojiler arasında Habermas'ın "ile-
tişimsel eylem" dediği tarzda bir rasyonel iletişim
Ulusal Eğitimin Tarihsel Gelişimi ve İşlevi:
ve ilişki bugüne kadar neden gerçekleşememiştir?
Bu soruların cevabını "eşitlik"ve "demokrasi" uygu- Platon gibi birçok toplum felsefecisi tarafından
lamalarının analizinde bulmak mümkündür. savunulmuş olmasına rağmen, modernite önce-
sinde devletin bütün çocuklara okul eğitimi ver-
Her ideoloji, halka doğrunun ne olduğunu gös-
mesi uygulanabilmiş değildir. İlk olarak on yedinci
terme iddiasına sa-
hiptir. Yani ideolo- yüzyılda Kuzey
jilerin doğrulukları Avrupa'daki Pro-
kendinden men- testan şehir dev-
letlerinde başla-
kuldür. Modern
ideolojiler, halka yan uygulama, on
dokuzuncu yüz-
veya ulusa doğru­
yu göstermek için yılda bütün ulus-
devletler tarafın-
kendi aralarında
dan benimsen-
yarış halindedir.
meye başlanmış,
Bunun adil bir
yirminci yüzyılın
yarış olduğu söy-
başlarında tüm
lenemez. Çünkü
ideolojiler kendi- ulus-devletlerde
lerini halka sunma eğitim ulusallaş-
mıştır (Heywo-
imkânlarına eşit
derecede sahip od, 2003; Özyurt,
2008:212).
değildir. Eşitsizlik
bir ülkede iktidarda bulunan ideoloji ile muha- Fransız Devrimi'nden itibaren okulun "ulusun
lefette bulunan ideoloji karşılaştırıldığında daha en mükemmel kurumu" haline gelmesi amaçlan-
açık biçimde görülür. Tek ideolojinin meşru oldu- mıştır. Devrim sonrası Fransa'sında öğretmenlere
ğu "totaliter" sistemlerde ise ideolojiler arasında "enstitütör"(kurucu) denilmeye başlanmıştır,"çün-
bir yarıştan bahsetmek nerede ise mümkün değil- kü onlar artık ulusu kurmakla yükümlüydüler". Eği-
dir. Çoğulcu demokrasinin amaçlarından biri, ide- timin ulus inşasındaki ve devamlılığındaki önemi,
olojiler arasındaki yarışın adaletsizliğini ortadan öğretmene ve okula kutsal bir anlam yüklenmesi-
kaldırmak olsa da, bunun tam olarak başarıldığı ni sağlamıştır (Schnapper, 1995: 141). 1880'lerde
söylenemez. Çünkü iktidara gelen veya iktidar- Jules Ferry'nin Eğitim Bakanı olmasıyla, okul, tam
dan pay alan her siyasi parti doğal olarak hükü- olarak "Fransız ulusunun oluşumuna hizmet ede-
met programını parti ideolojisi üzerine oturtmak cek siyasal araç" haline getirilir. Geleneksel ve din-
isteyecektir. Yani çoğulcu demokrasilerde devlet- sel değerlerin okulda aktarılmasına son verilerek,
ler büyük ölçüde ideolojilerden arındırılmış olsa eğitim laik yurttaş yetiştirilecek bir içeriğe kavuş-
da, hükümetlerin ideolojisiz olması mümkün ve turulur. 1883'te "yurttaşlık dersi" ve laik içerikli "ah-
doğru değildir. Doğru olmaması, seçmenlerin lak" dersi müfredatta yerini alır (Üstel, 2004: 19).
sandık başında ideolojiler arasında tercih yapmış Ulusun öznesi olan vatandaş da "okulda oluşur,
olmasından ve çoğunluğun yönetme hakkının topluluğa katılma isteği okulda aşılanır ve gelişir"
l l (Schnapper, 1995:142).
i i - i -

10 Eö Temmuz /Ağustos / Eylü 2013 Yıl: 9 / Sayı: 26


EG T M B R SEN
Türkiye'de Eğitim ideolojisi ve Kimlik İnşası

On dokuzuncu yüzyıl Avrupa'sında eğitim kav- lulukları ulusal değerler etrafında örgütleme ve
ramı, devletin vatandaşlarını inşa etme ve onların düzenleme iradesinin merkezi; "ahlaki disiplinin
davranışlarına yön verme hakkı ve ödevini ifade en kusursuz organı" olarak görülmüştür (Durkhe-
etmektedir. Gellner'e göre, modern devletlerin en im, 2006:124). Devlet, görevleri yerine getirirken
karakteristik özelliği, devletin eğitim tekeline sa- ve yeni kuşaklarda vatandaşlığın yeniden üreti-
hip olmasıdır: Bağımsız bir eğitim sistemini sürdü- mini sağlarken, en önemli desteği eğitimden alır.
rebilme yeteneği, toplum olabilmenin temel öl- Ulus-devletlerde eğitim, ağırlıklı olarak vatandaş-
çütüdür. Bu yeteneğe sahip olmayı başaramayan lık eğitimi olduğu için genel ve zorunludur. Tüm
toplulukların, ulus haline gelmeleri mümkün gö- vatandaşlara eğitim hakkı ve eğitim imkânı veril-
rülmemektedir. Bu yüzyılda ulus olmanın, "insan mesi; eğitimin zorunlu ve temel eğitimin devlet
gruplarının büyük, merkezi eğitim almış, kültürel okullarında parasız olması; eğitimin genel olması,
açıdan türdeş birimler halinde örgütlenmesi'Vıi yani tüm okullarda ortak müfredat yürütülmesi ve
sağlamayı gerektirdiği düşünülmektedir (Gellner, okulların merkezden denetlenmesi ulusal eğitimin
1992:72). Bu nedenle devletlerin kültüre bakışı si- temel özellikleridir. Modern toplumlarda eğitimi
yasallaşmış, okullar ulusal ideolojiyi ve buna bağlı uluslaştıranlar ona "siyasal" ve "sosyo-ekonomik"
siyasal kültürü üretmenin ve yaymanın aracı hali- işlevler yüklemişlerdir (Özyurt, 2008:212).
ne gelmiş; kültür, ulus-devletlere meşruiyet sağla- Vatandaşlık haklarının kullanımını geliştirilmek
yan bir değere dönüşmüştür. Gellner (1992:74)'in ve yüksek düzeyde siyasal katılım sağlamak; va-
ifade ettiği gibi, artık "modern insan bir kral, ülke tandaşların kamusal yaşama katılımını sağlamak;
veya dine değil, bir kültüre sadakat göstermekte- devlete ve kanunlara sevgi ve bağlılık yaratmak;
dir". Özgün nitelikleri olan bir kültüre bilinçli olarak devlet bürokrasisinde ve askerlik görevinde ve-
bağlı halk, uluslaşmanın ana aktörü haline gelmiş- rimliliği artırmak; ulusa, ulus düşüncesine ve ulusal
tir. Bu dönemde eğitim, askerlik, kitle iletişim araç- değerlere bağlılığı sağlamak; vatandaşları ulusal
ları ve devlet bürokrasisi vasıtasıyla çocukların ve sorunlar hakkında bilgilendirmek; kültürel açıdan
yetişkinlerin siyasal sosyalleşmesi için, seferberlik türdeş, tek kimlikli vatandaşlar yaratmak ve vatan-
başlatılmıştır. daşları "zararlı" düşüncelere karşı korumak ulusal
Ulus devletler, sahip olduğu yüksek kültürü eğitimin başlıca siyasal amaçları arasında yer alır.
aktarmak için, kurumsal eğitimi ulusallaştırma ve Toplumsal bütünleşmeyi sağlamak; toplumda suç
zorunlu hale getirme; kurumsal olmayan eğitim ve kargaşayı azaltmak; sanayi toplumunda işçileri
daha verimli hale getirmek; uygar insan ilişkileri-
ortamlarını ise denetleme yoluna gitmiştir. Bu
süreçte eğitim, bireylere kimlik kazandırmanın, ni ve görgü kurallarını benimsetmek; vatandaşlar
onları ulusa ve kültüre bağlı kılmanın vazgeçilmez arasında birlik ve dayanışmayı geliştirerek, ahlaki
aracıdır. Kültür, bir toplumu diğer toplumlardan bir topluluk yaratmak ise ulusal eğitimin başlıca
sosyo-ekonomik amaçları arasında yer alır. İki işlev
ayıran en belirgin özelliktir. Kendini diğer toplum-
kümesi birlikte düşünüldüğünde ulusal eğitim sis-
lardan kültür aracılığıyla ayıran toplumlar, ulus
temjnin temel çıktılarının "ulusallaşmış" ve "mede-
toplum haline gelebilmiştir. Uluslar kendilerini,
nileşmiş" bireyler yetiştirmek olduğu görülür. Kısa-
"kültür değerlerinin üstünlüğü ya da en azından
ca okula yeni toplumun yeni insanını (ulus-devlet
eşitsizliği savı" üzerinde temellendirirler (Weber,
açısından vatandaş; kapitalist üretim tarzı için
1993: 172). Ulus-devletler kültür ve eğitim ala-
üretici ve tüketici) yetiştirme misyonu yüklenmiş­
nında belirgin bir özerkliğe sahiptir. Tek bir siya-
tir. Okulun bu misyonu başarıyla yerine getirmesi
si kültür ve kitlesel eğitim, yeni nesilleri ulusun
için, birçok ülkede geleneksel düşünce ve davra-
"vatandaşları" olarak toplumsallaştırmada büyük
nış kalıplarının ötekileştirilmesi ile çocuğun aile,
imkânlar sunmuştur. topluluk gibi birincil ilişki ağlarından yalıtılması­
Ulus-devletler meşruiyetini, özgün kültürel nı sağlayan politikalar uygulamaya konulmuştur.
farklılıkları olan, halktan alır. Bu devletlerin yöneti- Okul, yeni toplumun üzerine inşa edildiği/edile­
cileri, ulusun çıkarlarını ve değerlerini savunmak, ceği politik kültürün aktarılmasının vazgeçilemez
ulusal bütünleşmeyi sağlamak zorundadırlar. aracı haline gelmiştir. Ulusalcılar, ulusların tarih
Ulusal eğitim programları, yöneticilerin ulusçuluk sahnesindeki kaderini, okulda aktarılan bu politik
yönündeki arzu ve iradelerinin bir beyanı gibidir. kültürün yaygınlaşmasına ve başat hale gelmesi-
Klasik sosyolojide ulus-devlet, alt grupları ve top- ne bağlı görmüştür.

E G İT İM - B İR - S E N Yll:9' s^ : Temmuz / Ağustos / Eylül 2013 ie G iT iin E D n n i^ 11


Türkiye’de Eğitim İdeolojisi ve Kimlik İnşası

Ulusal eğitimin ve siyasal sosyalleşmenin nite- içeriğinin tedricen modernleştirilmesi yoluna da


liği, eğitim aracılığıyla inşa edilmek istenen kimli- gidilmiştir (Kodaman, 1980:113-4).
ğin türü, toplumdan topluma değişiklik gösterdiği Bu dönemde ilköğretim alanında birtakım dü-
gibi, bir toplumda dönemlere göre de değişiklik zenlemeler yapılmasına rağmen, uygulamada dik-
gösterir. Bu değişiğin temelinde "ulus nedir?", "ulu- kate değer bir değişim gerçekleşmemiş; ülkede
sun bileşenleri nelerdir?", "ulus sosyo-kültürel ya- kitlesel bir eğitim politikası yerine "memur kadro-
pıyı veri mi alır, yoksa onu inşa mı eder?"türünden su yetiştirmeyi"amaçlayan dar bir eğitim politikası
soruların nesnel bir cevabının olmamasında yatar.
benimsenmiştir. Tanzimat yöneticileri orta ve yük-
Yani ulusal eğitim müfredatı, ulus adına hareket
sek eğitimi "devletin denetimi ve gözetimi altına"
ettiği varsayılan siyasal elitler tarafından yapıl­
alarak, eğitime "Osmanlı toplumunu birleştirici ve
makta, siyasal elitlerin değişimine paralel olarak
kaynaştırıcı" bir işlev yüklemişlerdir. Bu çerçevede
ulusal eğitimin niteliği de değişmektedir. İlerleyen
Osmanlılaşma (uluslaşma) ve Batılılaşma (mede-
sayfalarda Tanzimat'tan günümüze Osmanlı'da ve
nileşme) eğitimin iki başat hedefi haline gelmiştir.
Türkiye'de dönemlere göre eğitim politikaları ek-
Geleneksel eğitim kurumlan ile (sıbyan mektep-
seninde siyasal sosyalleşmedeki ve kimlik inşasın-
leri ve medreseler) modern eğitim kurumlarının
daki değişimler ele alınacaktır.
(iptidailer ve yeni okullar) birbirine zıt iki zihniyet
üretmesi, bir süre sonra eleştiri konusu olmuştur
Tanzimat Dönemi: (Kodaman, 1980:251,14-5).
Osmanlı'da modern eğitim kurumlarının te- Dönemin eğitim politikasının biryönünün, yeni
meli Tanzimat döneminde atılmıştır. Bu döneme kurumlar oluşturularak, geleneksel eğitim kurum-
gelinceye kadar eğitimin sivil bir ilgi alanı olmuş- larının zaman içinde işlevsizleşmesine beklemek
tur. Geleneksel "eğitim (mahalle veya sıbyan ve olduğu söylenebilir. Modern eğitim kurumlan, bir
cemaat mektepleri), cemaatlerin ve medresenin yandan geleneksel-dinsel cemaatlerin dünyevileş-
denetimi altında çalışmakta ve her cemaat kendi me sürecini hızlandırırken; diğer yandan egemen
şeriatını öğretmektedir" (Alkan, 2005: 78). Tanzi- üst-kültürün yaygınlaşmasını sağlar (Alkan, 2005:
mat döneminde ise modern okullar ile gelenek- 87-8). Maarif Nezareti'nin 1861 yılında almış oldu­
sel okullar bir arada var olmuşlardır. Bu dönemde ğu bir kararla, orta dereceli ve yüksek okullarda
devlet asker ve bürokrat ihtiyacını karşılamak için öğretim dilininTürkçe olması ve öğretmenlerin bu
orta ve üst dereceli modern eğitim kurumlarının dili iyi bilmeleri zorunlu hale getirilmiştir. Bu karar
temellerini atmıştır. İlköğretim ise uzun yıllar sıb- her ne kadar pragmatik nedenlerle alınmış olsa
yan okullarında ve cemaat okullarında gerçek- da, "eğitimde milliyetçilik akımı"nın başlangıcını
leştirilmeye devam etmiştir. Bu okullar, modern- oluşturur (Kodaman, 1980: 43-4). Bu uygulama-
leşme hareketinin dışında bırakılmıştır. 1868'de nın en önemli sonucu ise, devlet içindeki eğitimli
"Darülmuallimin-i Sıbyan" açılarak, sıbyan okulla- kesim arasında iletişim engellerinin ortadan kalk-
rında verilen eğitimde standartlaşmanın ilk adım-
ması olacaktır. O ana kadar salt kültürel bir unsur
ları atılır. 1869 "iptidai okullar" açılmasına karar
olan dile siyasal bir işlev yüklenmiş, yani kültür si-
verilir. Bu, ilköğretimin modernleşmesi ve devlet
yasallaşmaya başlamıştır. Kültürün siyasallaşması
eliyle yürütülmesine ilişkin önemli bir adımdır.
daha sonraki dönemlerde kültür ulusçuluğunun
Bu tarihlerde sıbyan okullarında verilen derslerin
siyasal ulusçuluğa dönüşmesine neden olacaktır.
Osmanlı ulusunu inşa etmenin pragmatik araçla-
rından biri olan Türkçe, yirminci yüzyılın başların-
da Türkçülüğün manevi unsuru haline gelir.
Tanzimat döneminde eğitim ideolojisi
"Osmanlıcılık"tır. Ancak bu dönemde güçlü bir
"resmi ideoloji' ve bunun önemli bir ayağı olan
"resmi tarih"anlayışı eğitimde henüz kurumsallaş-
mamıştır. İdadi ve sultani gibi ortaöğretim okulları
ile yükseköğretim okullarının inanç (din, mezhep)
ve kültür (etnisite) açısından karma niteliği bu
okulları
' İ İ aktarıldığı
Osmanlıcılık ideolojisinin - İ - ku-

9 Say> 26 EG T M
Türkiye'de Eğitim İdeolojisi ve Kimlik inşası

rumlar haline ge- da yaygınlaştırıl-


tirmiştir. Modern maya çalışılmıştır.
okullarda çocuk- İkinci unsur ise,
ların cemaatlerle askeri okullardaki
bağının zayıflat- tarih eğitiminin
ması ve birerözne Türk tarihi eksen
haline gelmesiyle olacak biçimde
eşzamanlı olarak, planlanmış olma-
'eğitim aracılığı sıdır: Bu tarih ki-
ile yurtseverlik taplarında İslam
ekseninde, ortak öncesi Türk mito-
bir vatan fikri ve lojisi ayrıntılı ola-
ona bağlı Osman- rak işlenmekte,
Iı yurttaşı yetiştir- ulus vurgusu ve
mek amaçlanmıştır". Bu durum,"cemaat'ten ulusa" gururu belirgin bir şekilde öne çıkmaktadır (Alkan,
geçiş sürecini hızlandırmıştır (Üstel, 2004: 32; Al- 2005:81-2). Askeri okullar dışındaki tarih eğitimin­
kan, 2005:77-8). de ise İslam tarihi eksen alınmıştır.
İdeolojilerin okullarda kurumsallaşması II. Bu dönemde devlet, Müslüman unsurlar ara-
Abdülhamit döneminde '"İslam-Türk Sentezi" bi- sında eğitimi yaygınlaştırmaya özel bir önem verir.
çiminde gerçekleşmiş ve II. Meşrutiyet'te "Türk- 1882 tarihli resmi bir belgede'"memlekette maa-
İslam Sentezi"ne dönüşmüştür (Alkan, 2005:81). rifçe en geri olan Müslüman halk" olduğu tespiti
yapılarak, bu durumun toplumdaki maddi zengin-
liklerin gayrı-müslimlerin eline geçmesini doğur­
II. Abdülhamit Dönemi:
duğu belirtilir (Kodaman, 1980: 116). Devlet açı-
1776 Anayasası'nın 14. maddesi ilköğretimin sından Müslümanların okullaşmasının stratejik bir
kız ve erkek çocuklar için zorunlu olması hükmü- önemde olduğu vurgulanmaktadır. Türklük, İslam
nü getirmiştir. Bu hüküm devletin ilköğretim ça- potasında eritilen ikincil bir kimlik konumunda-
ğındaki çocuğun siyasal sosyalleşmesine verdiği dır. Dönemin sonlarına doğru ise eğitimde Türk-
önemin bir göstergesidir. Ancak devletin eğitim lük vurgusu iyice azalır (Alkan, 2005: 81). Kişinin
aracılığıyla etkin bir toplum mühendisliği uygula- milliyetinin öneminin olmadığı, kişinin değerinin
ması, II. Meşrutiyetin ilanından sonra gerçekleşe- Allah'a itaatiyle ölçülebileceği, cehaletten kaçın-
cektir. mak gerektiği, sıkça vurgulanan değerlerdendir.
Anayasa çerçevesinde ilköğretimin zorunlu Doğan (1994:13)'ın tespitlerine göre, bu dönem-
hale gelmesi ve "sıbyan" mekteplerinden "ipti- de Allah'a, Peygamber'e ve Padişah'a kayıtsız itaat
dai" mekteplere doğru yönelim, II. Abdülhamit güçlü değerler haline gelmiş ve dindar bir nesil
okullaşmayı hızlandırmış ve ilköğretim ile daha yetiştirilmek amaçlanmıştır.
ileri eğitim arasında içerik ve hedefler açısından İlköğretimde "İslamcı" bir kimlik kazandırılma-
bir devamlılık sağlamıştır. Bu dönemde verilen ya çalışılırken, ortaöğretim "Osmanlıcılık" siyaseti-
eğitim, yeni bir toplum ve yeni bir insan yaratma nin uygulama alanı olmuştur. Bu ikiliğin temelinde
arayışından ziyade, yerleşik/geleneksel değerlerin ilköğretimin hala bir ölçüde cemaatlerin etkisinde
modern eğitim kurumlan aracılığıyla aktarılması olması, ortaöğretimin ise hem bu etkiden kur-
işlevini görmektedir. Muhafazakar bir eğitim ide- tulmuş olması hem de laikleşmiş olmasıyla açık-
olojisi hakimdir. Bu durum, yenilikçi düşünceler layabiliriz; fakat en önemli neden, orta ve yüksek
karşısında, II. Abdülhamit'in konumunu meşrulaş- dereceli okullarda farklı dinler ve etnisitelerden
tırmaya hizmet etmektedir (Doğan, 1994:20). öğrencilerin bir araya gelebilmiş olmasıdır (Koda-
Abdülhamit'in eğitimde İslamcılık eksenli Os- man, 1980: 253). II. Abdülhamit döneminde, dini
manlıcılık politikasını yürüttüğü bilinir. Bu genel değerlerin ilköğretimde yoğunluklu olarak akta-
siyasetin yanında, Türklük de (kültürel bir unsur rılmasına rağmen, ileri okullarda değer aktarımı
olarak da) eğitimde önemli bir değerdir. Bu kendi- zayıf olan pragmatik bir eğitim politikası uygulan-
ni iki biçimde gösterir. Birincisi Anayasa'yla Türkçe mıştır. Çocukların siyasal sosyalleşmesine bir ölçü-
devlet dili haline geldiği için,Türkçe bilinci okullar- de önem verilmiş olsa da, II. Meşrutiyetle kıyas-

EG İ Tİ M - Bİ R- SEN Yıl: 9 / Sayı: 26 Temmuz / Ağustos / Eylül 2013 !EĞİTİRİ e BAHİS


13
Türkiye’de Eğitim İdeolojisi ve Kimlik İnşası

landığında eğitim "daha ılımlı" bir niteliğe sahiptir topluluğudur” biçiminde tanımlanmaktadır. Ah-
(Doğan, 1994:163). met Ziya ve Ali Haydar'ın hazırladığı Malumat-ı
Medeniye kitabında ise Türkler, "Osmanlı milletini
tesis eden kurucu unsur" "altı yüz yıl bu toprakla-
II. Meşrutiyet Dönemi:
rın muhafızı", ""nüfusun çoğunluğu" "OsmanlIlar
Eğitim, yeni siyasal meşruiyet yaratmanın içinde en kuvvetli" ve "milletler içinde en cesur, en
önemli araçlarındandır. İktidar aracılığıyla yeni bir hamiyetli ve en temiz yürekli bir kavim"olmalarına
toplum yaratmak isteyenlerin eğitimden beklen- vurgu yapılarak öne çıkarılır. İlk kitapta sözleşmeci
tileri yüksek olmaktadır II. Meşruiyet yöneticileri millet anlayışının, ikinci kitapta ise özcü/etnisit mil-
gibi yeni bir siyasal modeli uygulayanlar, eğitim let anlayışının hâkim olduğu görülür. Sözleşmeci
müfredatına ve ders kitaplarına büyük önem ver- ve özcü ulus anlayışlarının ders kitaplarında eş za-
mişlerdir (Doğan, 1994:15). Bu durumda bir top- manlı yer alması, II. Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e
lumda mevcut değerlerin bir kısmı idealize edi- miras olarak kalacaktır (Üstel, 2004:110-1,322).
lirken, bir kısmı da ötekileştirilmiştir. Devlet "iyi"
Bu dönemin ders kitapları vatandaş, birey
ve "kötü"nün ne olduğunu önceden belirleyerek,
olarak değil de daha çok siyasal topluluk içinde
tektip vatandaş yetiştirmeye çalışır. İdeolojik reji-
kurgulanmıştır. Vatandaşların girişimciliği, özyete-
min başarısı, hedeflenen vatandaşı yetiştirmedeki
nekleri, kişisel farklılıkları değil; fedakarlığı, aileye,
başarıya bağlıdır. II. Meşrutiyet döneminde vatan-
kardeşliği ve ulusa bağlılığı vurgulanmıştır (Üstel,
daşın, önemli bir siyasal aktör haline gelmesiyle,
2004:73).
vatandaşlık eğitimi, eğitimin ana eksenine yerleş-
miştir. II. Meşrutiyet yöneticileri "önce vatandaşı II. Abdülhamit döneminin "İslam-Türk Sentezi",
tarif eder, daha sonra ise bu tarif üzerinden icat II. Meşrutiyet döneminde "Türk-İslam Sentezi"ne
etme çabası içine girişir" (Üstel, 2004:73). dönüşür (Alkan, 2005: 82). Din ikinci planda
yer alarak, ulusçuluk ekseninde araçsallaştırılır.
II. Meşrutiyet yöneticileri yeni yöntem ve yeni
Abdülhamit'in Batı'dan ilim ve teknoloji almakla
değerler etrafında devleti kurtarma ve kalkındır-
sınırlandırılmış modernlik anlayışı, II. Meşrutiyet'te
ma gibi bir hedefe sahiptir. Yeniliği temsil ettikleri
terk edilerek "Batı, bütün değerleriyle örnek" hale
ve iktidara geliş süreçleri tartışmalı olduğu için,
gelir (Doğan, 1994:167). Bu dönemde müfredata
"ders kitaplarına meşruiyet yaratma işlevi"ni yük-
giren Malumat-ı Medeniye derslerindeki "çocuğun
lemişlerdir. Asıl yapmak istedikleri öğrencilerin
uygar bir insan olarak yetiştirilmesi kaygı"sı, kararlı
tarih algısına biçim vermektir. Zamanın ruhunu
ve geniş çaplı bir "davranış mühendisliği" örne-
iyi kavradıklarına herkesi inandırmaları gerek-
ğidir. Kamusal bir özneye dönüşen çocuk, "artık
mektedir. Bu kavrayış, devleti kurtaracak reçeteyi
yalnızca ailesine ait değildir"; devlet veya toplum
ve izlenecek yeni yolu bilmiş olma iddiasını içerir.
açısından üretici, asker ve vatandaştır (Üstel, 2004:
Devr-i sabık yaratma ve kurtuluş reçeteleri sunma,
54,32). ili
bu dönemin kültürel ve sosyal derslerinin belirgin
içeriğini oluşturur. Abdülhamit dönemi eğitim sis-
teminin iki ana değeri olan "din" ve "padişah". Meş- Tek Part Dönem (1923-1945):
rutiyetçiler tarafından reddedilmiştir. Ders kitap- Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar
larında padişaha övgüler kaldırılır ve İslam'a karşı eğitim ideolojisi birkaç kez değişime uğramıştır.
mesafeli bir tavır alınır. Başlangıçtaki ideolojileri Cumhuriyet dönemini alt dönemlere ayırdığımız­
Osmanlıcılıktır, ancak Balkan Savaşları sonrasında da, ilk dönemi "tek-partili dönem" olarak adlandır-
Türkçülük ideolojisini benimsenmişlerdir (Doğan, mamız aydınlatıcı olur.Tek-partili dönemde eğitim
1994:166-7). ideolojisi, giderek Türkçü, seküler, medeniyetçi ve
Türkçülük siyasetinin eğitimde belirginleşme- Batıcı bir görünüm almıştır. Cumhuriyet dönemi-
s i ders kitaplarında çelişkileri beraberinde getirir. nin başlarında okulların "yurtsever" ve "medeni"
V e t tanımlan arasında farklılıklar görülmekte- vatandaşlar yetiştirmesi amaçlanmıştır. Okul, me-
3 * -3kfa Behiçln Malumatı Medeniye ve Ahlaki- deni (çağdaş) ve yurtsever yurttaşı oluşturmanın
ye o€'s kitabında millet ‘'aralarında dini ve kavmi vazgeçilmez aracıdır (Caymaz, 2007: 24). Çağdaş-
farklılıktan mğmen, aynı siyasi sınırlar içinde yaşa- yurttaşlık, eğitim aracılığı ile "belli bir yaşam bi-
yan, ortak çkarîamtı sağlamak amacıyla birleşmiş çimi ve toplum projesinin" hayata geçirileceğini
siyasi topluluktur, başka bir değişle vatandaşlar
l l
varsayar (Üstel, 2004:322-3).
İ İ - İ -

14 E t i l T t f f l E B f t H J Ş j T e m m u z/A ğu stos/Ey ü 2013


E6 T M B R S EN
Türkiye’de Eğitim ideolojisi ve Kimlik İnşası

Cumhuriyet'in yeni insan ve yeni toplum pro- inanç ve kültüründen bir şey alma ihtiyacında bu-
jesi, mevcut toplumsal ve kültürel değerleri refe- lunmamıştır. Modernitede seküler bir ahlak ortaya
rans almaz, onun yerine tarihten, toplumdan ve çıktığı için, yirminci yüzyılda İslam'ın ahlaka kay-
Batı'dan bir değer sentezlemesi yapar. Tarih ve naklık ederek kişiler arası davranışları düzenleme
kültür bu anlayış tarafından yeniden inşa edilir. işlevi de gereksizleşmiştir (Alkan, 2005:236,83-4).
Resmi (kamusal) tarih ve kültürün inşa edilmesi, Cumhuriyet eğitiminin empoze ettiği seküler ah-
vatandaşlara bu alanlarda sahip oldukları mirasın lak, yurttaşların hem kamusal hem de özel alanını
bir kısmını geride bırakmaları gerektiğini hatırla- biçimlendiren ve denetleyen bilişsel bir otorite
tır. Politik bir tasarımla vatandaşı medenileştirmek sunmaktadır (Üstel, 2004:174). Tarih derslerinde,
ve türdeş vatandaş yaratmak, ders kitaplarında ve İslam ve OsmanlI'ya yer verilmeden, Orta Asya
okulda totaliter bir söylemle mümkün olacağı için, Türklük tarihi, Batı tarihi ve eski Anadolu uygarlık-
eğitim öğretmenin aracı olduğu kadar, unuttur- ları tarihinin okutulması ve Cumhuriyet ideolojisi-
manın da aracı haline gelmiştir. Organik bir tarzda ni Türk tarihindeki "ilerleme fikri" çerçevesinde ye-
düşünülen toplum ve ulus içinde farklılıklar yok niden yorumlanmakla, gençlere laik ve reformları
sayılmış; ileri-çağdaş değerler ekseninde, çocuk- destekleyici bir kimlik kazandırmak amaçlanmıştır
lar kültürel bir yeniden doğuma tabi tutulmuştur (Türkkahraman, 2000:50).
(Caymaz, 2007: 13). Toplumun kültürel özellikle- Cumhuriyet seçkinleri açısından okul, "seküler
rinden değil, zihinlerdeki ideal ulus ya da toplum toplum-laik devlet projesinde vicdanların eği-
tanımından hareket edilmiştir. "Cumhuriyet yö- tim ve denetimini tek merkezden yönlendirebil-
neticileri homojen yapıya sahip bir toplum oluş­
mek ve biçimlendirebilmek avantajı"nı sunmakla
turmanın gerekliliğine inanmış" (Türkkahraman,
önemli bir ideolojik aygıt haine gelmiştir. "1926
2000: 45) oldukları için, bu olgu-değer ikilemini
tarihli İlkmektep Müfredat Programı, amaç bölü-
Türk siyasi kültürüne miras olarak bırakmışlardır.
münden başlayarak, ilköğretimin yurttaş inşa sü-
Dönemin yöneticileri, devlete ulusalcı-Türkçü recindeki rolünü vurgular. Programa göre ilköğ­
bir ideolojiyi uygun bulmuşlardır. Türklük, inşa retimin başlıca amacı, genç nesli muhitine faal
edilen ulusun tek tarihsel ve kültürel referansı ol- biçimde intibak ettirmek suretiyle iyi vatandaş
muştur. II. Meşrutiyet dönemi ulusçuluğunun ve yetiştirmektir". Okul aracılığı ile gerçekleşen sos-
Gökalp ulusçuluğunTürk-İslam sentezi biçiminde- yalleşme, gençlerin milletle bütünleşmesini sağ­
ki ulus algısı terk edilmiştir. Cumhuriyet'in ilk yıl- layan ve iktidarın egemenliğini kullanmasının bir
larında yeni rejime meşruiyet sağlamak amacıyla ifadesi olan "kurumsal sosyalizasyondur". 1930'lu
okullarda güçlü bir Osmanlı karşıtlığı işlenmiştir. yıllarda okullardaki siyasal sosyalleşmenin niteliği,
Bu durum, Vatandaşlık Bilgileri ve Tarih kitapların- devleti önceleyen "militan bir yurttaşlık" halini al-
da İslam ve OsmanlI'nın ötekileştirilmesi sonucu- mış, tekkültürlü bir toplum ve tek kimlikli bireyler
nu doğurmuştur (Alkan, 2005:236). oluşturulmak istenmiştir. Ders kitaplarında, tarih
Yurttaşlık eksenli ulus ile etniseteye dayanan ve kültürün yeniden inşasının yanı sıra, toplumun
ulus anlayışı 1930'lara kadar ders kitaplarında bir- sosyolojik gerçekliğinin de yadsındığı gözlem-
likte yer almıştır. 1930'ların sonlarından itibaren lenmiştir. Örneğin bu dönemin ders kitaplarında
etnisite (ve ırk) eksenli ulus anlayışı, daha belir- Anadolu'nun çokkültürlü ve çok inançlı heterojen
gin biçimde vurgulanmıştır. Buna rağmen, döne- yapısı yadsınarak köylüler ve kentliler tektip olarak
min ders kitaplarında yurttaşlar topluluğu olarak sunulmuştur. Bu durum, inşa halindeki "Türk ulus-
Türklük anlayışı ile etnisete olarak Türklük anlayışı devletinin kültürel asimilasyon politikasım"ortaya
hep eş zamanlı olarak var olmuştur: "Cumhuriye- koyar" (Üstel, 2004:131-6,326).
tin Türk ulusçuluğu, hukuksal, kültürel ve ırksal bir Ders kitaplarındaki Türklük anlatımların-
pragmatik bileşim üzerine kurulmuştur. Tek-parti da, "Türklerin Orta Asya kökenine doğrudan
dönemi boyunca değişik zamanlarda, bu bileşim- gönderme"de bulunan ve Türklerin tarihindeki
lerdeki bir öge diğerine göre daha ağır basmıştır" Osmanlı Devleti'ni "istibdat yönetimi" olarak ta-
(Alkan, 2005:235). nımlayıp "paranteze alan" bu yaklaşım, yer yer
Bu dönemde Türk ulusçuluğu, tek ulusal kim- dile getirilen sözleşmeci ulus anlayışından açık
liktir. Türklerin tarihi, İslam öncesi dönem üzerin- bir uzaklaştırmaktadır. "Osmanlı geçmişinin pa-
den anlatılır. Türkler tarihin en eski medeniyetle- ranteze alınmasıyla yeniden icat edilen Türk tarihi,
rini kurdukları için, tarihsel gelişimlerinde İslam artık açıktan açığa özcü bir ulus anlayışına yöne-
Türkiye’de Eğitim İdeolojisi ve Kimlik İnşası

lir. Türklük, organik/genetik bir topluluğun adı- devlet görünümü almıştır. Çok partili hayata geçiş
dır". 1927-1928 öğretim yılında okutulan Mithat sürecinde, CHP tedrici olarak parti-devlet ideo-
Sadullah'ın Yurt Bilgisi'nde "Bizim milletimiz, Türk lojisinden vazgeçmiş ve bunun eğitim alanında
milletidir. Aynı soydan gelen, aynı lisanı konuşan, önemli sonuçları olmuştur. Tek-Parti döneminin
aynı adetlere tabi olan insan kümelerine millet de- eğitim ideolojisi, yaygın kanaatin aksine, 1950
nir" biçimindeki Türklükve millet tanımı 1930'ların seçimlerinden sonra değil, 1946 seçimlerinden
kitaplarında daha sıkça görülür. Örneğin 1939'da sonra terk edilmeye başlanmıştır. 1946'dan itiba-
Maarif Vekilliği tarafından yayımlanan Yurt Bilgisi ren tedricen ulus ve toplum inşa etme politikası
Dersleri'nde, "Türk Yurdu üzerinde yaşayan, Türk yerini, zaten var olan ulus ve toplumun talepleri-
diliyle konuşan ve Türk kanını taşıyan insanların ni anlama ve siyasal seçkinlerin halka yakınlaşma
birliğine TÜRK MİLLETİ denir" ifadesi yer almak- politikasına bırakmıştır.
tadır. Burada milleti oluşturan unsurlardan ırk, Konumuz açısından çok partili dönemde dört
yerini kan birliğine bırakmıştır Üstel, 2004:167-9). özellik dikkati çekmektedir, a) Din (İslam), ulu-
Ulusun toprak, kan ve dil gibi özcü unsurlarına sun kurucu unsuru olarak değerlendirilmekte, b)
yapılan gönderme, İnönü döneminde "daha ırkçı Türklük, yurttaşlık eksenli olarak tanımlanmakta,
bir ton" almıştır. Tarık Emin Rona'nın yazdığı 1941 c) bireyin değerleri önem kazanmakta, d) insani
tarihli Yurt Bilgisi Dersleri-IV kitabında "Türkoğlu" (evrensel) değerlerin öğretilmesi müfredatta yeri-
ifadesinin sıkça kullanılması, dönemin siyasal elit- ni almaktadır. Son özellik, Cumhuriyet döneminde
lerine göre Türklüğün irade ile kazanılan bir kimlik hukuksal, ırksal ve kültürel bileşimler üzerine ku-
değil, tarihsel ve soya dayalı bir kimlik olduğunu rulan Türk ulusçuluğunun çok partili hayata geçiş­
göstermektedir. Bu, diğer uluslardan sadece farklı le birlikte "insan hakları" gibi dördüncü bir öğeye
değil, aynı zamanda onlara üstün olan bir Türk- kavuştuğunu gösterir.
lüktür: Türkler "eskiden beri en uygar, en savaşçı,
Çok-partili dönemde II. Meşrutiyet döneminde
en bağımsız, kısaca en büyük’’tür (Caymaz, 2007:
görülen Türk-İslam sentezi yeniden resmi ideolo-
33-4).
ji haline gelir (Alkan, 2005: 235). CHP hükümeti,
1947'de hükümetin denetimi altında okul dışında
I. Demokratikleşme Dönemi (1945-1980): din eğitimi yapılmasına izin verir. 1948'de Din Der-
, Tek-parti döneminde CHP ideolojisi giderek bir si okullarda seçmeli ders olarak okutulmaya başla-
devlet ideolojisi haline gelmiş, devlet de bir parti- nır. 1949'da dini duyarlılığı ile bilinen Şemseddin
Günaltay başbakanlığa getirilir, İmam-Hatip Kurs-
ları faaliyete geçer ve İlahiyat Fakültesi açılmasına
karar verilir (Üstel, 2004:241 -2). 1950'de tarih ders
kitaplarındaki İslam tarihine ayrılan alan genişler
ve İslam dini ve İslam Peygamberi hakkında say-
gın ifadeler kullanılmaya başlanır. Eski Türklerin
dini inanç ve yaşamları ile İslam dini arasındaki
benzerlikler vurgulanarak, Türklük ve İslamlığın
birbirini tamamlayan unsurlar olduğuna dikkat
çekilir. Türklerin İslam'ı kabul etmeleri, bu dinin
"gelişmiş" ve "en son din" olması ile açıklanır. Di-
nin ulus-devletin sembolik-kültürel çerçevesine
yerleştirilmek istendiği görülmektedir (Türkkahra-
man, 2000:46-55).
Tek parti döneminin etnisist, kültüralist ve yer
yer ırkçı renkler taşıyan ulus anlayışı, 1950'lerden
itibaren yerini coğrafya ve yurttaşlık temelli bir
ulus anlayışına bırakır. Organik yurttaşlık ve total
siyaset anlayışından uzaklaşılarak "özel alan ile
kamusal alan arasına belirli bir mesafe" konulur.
Bu durum, hem güçlü bireylerin ortaya çıkması-

16 EG BAHİS
i i T mE! ^ Temmuz I Ağustos / Eylül 2013 | Yıl: 9 / Sayı: 26 İEG
İ T İ B
- M - R
SEN
Türkiye'de Eğitim ideolojisi ve Kimlik inşası

na hem de alt-kültürlerin meşruluk kazanmasına 1968 yılında yürürlüğe giren İlkokul Programı
yarayacaktır. Bağımsız ve özerk bireyin gelişmesi "siyasal liberalleşme ve demokratik bir yurttaşlık
resmi ya da laisist ahlak kodunun dışındaki ahlak anlayışının inşası açısından" önemlidir. Bu prog-
kodlarını da meşrulaştıracaktır (Üstel, 2004: 327). ramla, Yurttaşlık Bilgisi dersleri, ilkokul müfredatın-
Bireysellik vurgusundaki artış eğitim yoluyla "me- dan kaldırılmış, yerine Sosyal Bilgiler dersi konul-
denileştirme" misyonundan bir ölçüde vazgeçildi- muştur. Bu çerçevede "ödev" eksenli vatandaşlık
ğini göstermektedir. Bireyler doğru davranış kural- anlatımı "hak" eksenli" vatandaşlık anlayışına dö-
larını düşünerek de bulabilir. F. S. Arsan'ın 1950'li nüşmeye başlamıştır. Programdaki bu değişiklik­
tarihli Yurttaşlık Bilgisi kitabı, Tek-partili dönemde le, iyi yurttaşın demokrasinin ilkelerini kavraması
siyasal cemaat (ulus) içinde eritilmiş olan kişilik amaçlanmaktadır. Ancak programda bireyselliğin
anlayışından farklı olarak, "birey olmanın önemi- ulusal topluluğa bağlılık karşısında tali bir özellik
ne değinmektedir". Birey olmak, ulusa bağlılıktan olduğu dikkat çekicidir. Programın 6. Maddesin-
uzaklaşma sonucunu doğurmaz, ulusu ve vatanı de "demokrasinin yalnızca bir yönetim biçimi de-
sevmek "bireysel çalışkanlık ve sorumluluk bilinci" ğil, ama aynı zamanda bir yaşam biçimi olduğu"
ile farklı bir biçim alır. Tek-parti döneminde yurt- vurgulanmıştır. Demokratik yurttaşlığa ve ulusal
taşlık, "vatan için kendi varlığını feda etme zorun- karaktere aynı anda vurgu yapılması bireysellik
luluğuyla özdeş" sunulurken; burada, daha liberal ile toplumsallık arasında denge arayışı olarak yo-
bir vatan sevgisi vurgulanmaktadır. Bu dönemde rumlanabilir. 1968 Programı aktif vatandaşlığın
vatandaşlar açısından temel değer, "devlet" değil, özendirilmesi açısından "Cumhuriyet tarihinin en
"toplum" olmuştur. Devlet tarafından var edildi- demokratik programı" olarak değerlendirilmekte-
ğimiz söylemi yerini, toplum içinde var olduğum dir. Program, Türk toplumu veya ulusu adına du-
söylemine bırakır. Bu da "militan-vatandaş"lıktan yulan "özgüven sendromu" ve "tehdit algısı"ndan
"medeni-birey vatandaş"a geçiş anlamına gel- arınılmış olması ile toplumun "çoğul yapısı"nın ifa-
mektedir (Caymaz, 2007: 23-4, 35-6). Bir bakı­ de edilmiş olması açısından dikkat çekicidir (Üstel,
ma eğitim, çocukları ve gençleri içinde yaşadığı 2004:251-3).
toplumla daha barışık ve uyumlu hale getirmeyi
amaçlamaktadır. l
12 Eylü Rejimi:
Demokrat Parti'nin eğitim anlayışı, parti prog- Ulus-devletlerde olağanüstü dönemlerde
ramında "gelecek kuşakların yalnız bilimsel ve eğitimde yoğun bir endoktrinasyon çabası göz-
teknik bilgiyle değil, milli ve insani bütün manevi lemlenir. 12 Eylül rejimi de böyle bir endoktrinas-
değerlerle donatılması" biçiminde ifade edilmiştir. yona gerek duyduğu için, 1968 yılında kaldırılan
Üstel (204: 242-3)'in vurguladığı gibi programda- Yurttaşlık Bilgisi dersi tekrar müfredata konul-
ki "insani değerler" kavramı yenidir. İnsani değer muştur. Endoktrinasyon bu dersle sınırlı değildir.
ile ulusal değere eşit vurgu yapılmış olması çok "Milli Tarih" ve “Milli Coğrafya" derslerini de buna
önemlidir. Zira insani değerler, ulusçuluğu aşırılık- ilave etmek gerekir. Bu derslerin adındaki "milli"
larından koruyacak bir denge unsuru olabilir. ifadesi dönemin bir buluşudur. Bu düzenleme-
İnsani değerlere yapılan vurgunun yanı sıra, ler, tek parti-döneminin "militan yurttaşlık algı ve
Menderes hükümetlerinin eğitim politikasında söylemine geri dönüş" olduğunu göstermektedir
dikkat çeken unsurlardan biri de eğitimin '"milli (Üstel, 2004: 278). Bu dönemde endoktrinasyon
karaktere" ve "ananelere" uygun biçimde gerçek- eğiliminin artmasının bir başka göstergesi de Ata-
leştirileceği vaadidir (Üstel, 2004: 244). Anane ile türk İlke ve İnkılapları dersinin tüm ortaöğretim ve
birlikte vurgulanan "milli karakter", artık ulusun yükseköğretim programlarına zorunlu ders olarak
uzak tarihinde veya ulus inşa etmeye kalkışanla- girmiş olmasıdır (Türkkahraman, 2000:46).
rın zihinlerinde aranmayacaktır. Bu karakter, o dö- Bu dönemde siyasal sosyalleşme ve vatandaş­
nemde mevcut olan Anadolu halkının karakteri ve lık eğitiminde en dikkat çekici unsur, "devlet, mil-
yücelttiği değerleri ifade eder. Sözü edilen vaat, ik- let ve vatanın bütünlüğü vurgusu"dur. Milli ege-
tidardaki elitlerin, halkı biçimlendirme yerine, onu menliğin kuvvetle vurgulanması, milli güvenlik
anlamaya çalıştığının göstergesidir. 1910'larda bilincinin verilmesi ve devletin siyasi yapısına ve
başlayan siyasal erk aracılığıyla ulus inşa etme kurumsal yapısına geniş yer verilmesi, Türkiye'deki
çabası, 1950'lere gelindiğinde zayıflama sürecine iktidarların meşruiyetinin "tek partili cumhuriyet
girmiştir. idaresi"ne benzediği ölçüde sağlanabileceğini

İ İ - İ - l: ' ı
EG T M B R SEN Y 9 Say
Türkiye’de Eğitim İdeolojisi ve Kimlik İnşası

hatırlatmaktadır (Caymaz, 2007:50). Ders kitapla- yönelimdir. Ulusu "genetik ve kültürel özellikler
rında 1945 sonrası tarihine yer verilmemekle, za- nedeniyle tarihsel köken iddiasında birleşen, bir
man adeta dondurulmuş gibidir. Ders kitapların- anlamda'doğal'bir dayanışma içinde bulunan bir
daki gönüllü millet vurgusu, çok partili dönemin topluluk" (Üstel, 2004:289) biçiminde algılamanın
özneleşmiş, bireyselleşmiş vatandaşını nerede ise toplumsal barışa ve bütünleşmeye, ulusal birlik ve
unutturur (Üstel, 2004:289). beraberliğe katkı yapacağı umulmaktadır. Ancak
Ders kitaplarında devletin ulus-devlet oldu- 1980 sonrası dünyada gelişen kültürel haklar ha-
reketi ve bunun Türkiye'deki yansımaları, ülkenin
ğu, sıklıkla vurgulanmakta ve ulusun nitelikleri
soy ve inanç yönünden homojen bir yapıya sahip
belirlenirken, tek-parti dönemini hatırlatacak bi-
olmadığı, vatandaşların önemli bir kısmının ken-
çimde "ırk" vurgusu yapılmaktadır. Ulusun temel
dilerini farklı kültür ve inanç guruplarına ait hisset-
unsurları arasında "din"in yer alması ise 12 Eylül
tiğini göstermiştir.
rejimi vatandaşlık eğitiminin tek-parti eğitim an-
layışından farklılığını oluşturur. Dal, Çakıroğlu ve Cumhuriyetçi geleneğin ulusun kurucu unsur-
Özyazgan'ın 1986 yılında hazırladıkları Ortaokul 3. ları arasında kabul etmedikleri dinin, bu dönemde
Sınıflar İçin Vatandaşlık Bilgileri Ana Ders Kitabı'nda kurucu unsurlar arasında kabul edilmesi, 12 Eylül
ulusun maddi unsurları arasında "dil, din ve ırk"yer eğitim sisteminin "Türk-İslam Sentezi"ni benimse-
alırken, manevi unsurları arasında "tarih, psikolojik miş vatandaşlar yetiştirmeyi amaçladığını (Güvenç
faktörler ve kültür birliği" olduğu belirtilmektedir ve başk. 1994; Copeaux, 2000) düşündürmektedir.
(Caymaz, 2007:48-8). Ulusun dinin de yer aldığı bir sentez biçiminde ta-
nımlanması, ders kitaplarındaki tarih alanlarının
Ders kitaplarında "özcü" ulus anlayışı ile va- hacminde de değişiklik oluşturmuştur. Cumhuri-
tandaşlık ekseninde tanımlanan "hukuksal" yurt- yet döneminde İslam tarihi alanına en geniş yer
taşlık vurgusunun bir arada verilmiş olması dik- bu dönemde ayrılmıştır. 1950'li yıllarda İslam tari-
kat çekicidir. Ulus dil, din ve ırk eksenli olarak ta- hine %41'lik bir yer ayrılırken, 1980'lerde bu oran
nımlandığında, aynı dili konuşmayan, aynı dine %51'e çıkmıştır (Türkkahraman, 2000:46-7).
inanmayan ve aynı soydan gelmeyenler ulustan
Din unsurunun ulusun bileşenleri arasında
dışlanmış olur. Ders kitaplarında laiklik ilkesi açık-
sayılması, Cumhuriyet döneminde hep var olan
lanırken din ve vicdan özgürlüğüne yapılan vurgu
dayanışmacı vatandaşlık vurgusunun olağan bir
"din"e bağlı dışlamayı önleyici bir işlev görecektir.
sonucudur. Ulus-inşa ideolojisinin zamanla prag-
Bu ikili anlatım genç dimağlarda söyle bir sonuç
matizme yönelmesi din unsurunu öne çıkarıp,
doğurur: "Türkiye'de yaşayan tüm fertler milletin
laiklik unsurunu ikinci plana itmiştir. Din toplum-
parçasıdır, fakat dini düzlemde bazıları daha faz-
sal düzenin korunmasında bir araç olarak görül-
la milleti meydana getiren guruba dahildir". Aynı müştür (Üstel, 2004: 290-1). Ulusal dayanışma ve
çözümlemeyi "ırk" unsuru için de yaparsak, Türk bütünleşmede dinin araçsallaştırılması, önceleri
ırkından (soyundan veya etnisitesinden) gelenler, seçmeli olan Din Dersi'nin 1982 Anayasa'sının 24.
"daha fazla milleti meydana getiren guruba dahil" maddesiyle Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi adı altında
olacaktır. Türk ırkına ve İslam dinine mensup olan- zorunlu hale getirmiştir. Dersin adının "din bilgisi"
ların ulusu temsil kabiliyetinin daha yüksek oldu- değil de "din kültürü", olması laiklik adına duyulan
ğu ortaya çıkmaktadır. Hukuksal eşitlik vurgusu endişeleri azaltmayı ve devletin din(ler)e karşı me-
ve özcü saflık vurgusu iç içe geçmiştir. Bu çelişki safeli olduğunu göstermeyi amaçlamaktadır.
söylem ve pratik karşılaştırıldığında daha net gö-
Her dönemde olduğu gibi bu dönemde de
rülür. Bu "söylem düzeyinde içerici, ama pratikte
ders kitapları arasında önemli farklılıklar gözlem-
dışlayıcı" bir ulus tasarımıdır. Bu dönemde ırk ve
lenmektedir. Vatandaşların hangi değer, ilke ve
dine yapılan vurgu, ulus inşa etme anlayışından
kimlik ekseninde yetiştirileceği konusundaki be-
ve toplum mühendisliğinden vazgeçilerek, yurtta
lirsizlik uç söylemlere zemin oluşturmuştur. 1994
yaşayan insan unsurunun sosyolojik gerçekliğinin
yılında okutulan Vatandaşlık Bilgileri ders kitap-
(yani var olan ulusun) kabul edilmesi biçiminde
larından birinde devletin laiklik ilkesini kabul et-
yorumlanabilir (Caymaz, 2007:49).
tiği ve herkesin "istediği dine inanmakta serbest"
Sosyolojik gerçekliğin keşfedilmesi veya ka- olduğu vurgusu yapılırken, bir başka Vatandaşlık
bul edilmesi, vatandaş-ulus ilişkisinde avantajlı ve Bilgisi kitabında "bir milleti meydana getiren fert-
i
dezavantajlı l
sonuçlar doğurabilir. Bu sözleşmeci İ İmilleti
- İoluşturan
-
lerin aynı dine mensup olmaları;
ulus anlayışından, özcü ulus anlayışına doğru bir unsurlardandır. Dinin milleti bağlayıcı ve bütün-
Türkiye'de Eğ itim ideolojisi ve Kimlik inşası

leştirici etkisi büyüktür" ifadeleri yer almaktadır. büründürülmeye çalışılmıştır. Dernekler ve vakıflar
Dini temel alarak ulusa sınır çizme yaklaşımı, 1994 üzerine yoğun baskıların uygulandığı dönemde,
yılının Vatandaşlık Bilgileri kitabında "ırk" konusun- bazı dernek ve vakıflara tüm halkı ve ulusu temsil
da da görülür. Irk, ulusu oluşturan unsurlar arasın- misyonu verilmiştir. 28 Şubat 1997'de MGK'nın bil -
da sayılmakta ve değişmeyen bir öze dayalı üstün di ri si nde eği ti m al anı nda alı nan kararl arı n, daha
bir Türklük vurgusu yapılmaktadır: '"Her millet, önceleri TÜSİAD tarafı ndan hazı rl anan "eğitim ra-
kendi ırkının üstünlüğüne inanır..."Türklerin ataları porunda öneril en çerçeveye esas ol arak uyması"
"Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar geniş bir coğraf- dikkat çekicidir (Kaplan, 2005:397).
yada, asırlar boyu çok çeşitli devletler'" kurmuş- Kimin değerleri geçerli olmalı? İlk olarak "dev-
lardır (Üstel, 2004:291-2). 1990'ların Türkiye'sinde letin değerleri" cevabı akla gelebilir. Burada de-
Çin Seddi'nde atalarının ayak izleri bulunmayan- mokratik toplumda devletin değerlerinin insan
ların ulusa aidiyetleri sorunlu hale gelmektedir. hakları ve hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde ikti-
1993 yılında TTKB bütün ders kitaplarında "Türk dar partisi/partileri tarafından oluşturulduğu ha-
Dünyası" haritasının bulunmasını zorunlu kılacak tırlatmasını yapmak gerekir. Demokratik usullerle
bir karar almıştır. Bu harita, Türkiye'nin dayanışma seçilmiş iktidarların meşruiyetinin sorgulandığı
içinde olacağı coğrafyayı sembolize etmektedir. bu süreç Türk tarihinin olağanüstü dönemlerin-
Bu sembolik haritanın İslam dünyası, Müslüman den birini oluşturur. Bu dönemde yarım asırlık
dünya, eski Osmanlı dünyası veya Avrupa dün- demokratik kazanımlar yok sayılarak, siyasal meş-
yası yerine "Türk Dünyası'Vıı yansıtması, "Türkiye ruiyeti olmayan bir elit gurubun görüşleri devlet
sözcüğünde gizlenmiş olan etnik fikri daha da ideolojisi haline getirilmeye çalışılmıştır. Türkiye
pekiştirmek" arzusunun bir yansıması olduğu dü- "demokratlar" ve "laikçiler" arasında suni bir ikile-
şünülmektedir (Copeaux, 1998: 183). Söz konusu me sürüklenmiştir.
olan, Türk dünyası ile işbirliği kurmak değil, bu
coğrafyayla derin bir manevi bağın olduğunu ha- 28 Şubat dönemi laikçi eğitim ideolojisinin
tırlatmaktır. Öğrencinin, "ulus nedir?" sorusunun en önemli iki ilkesi, "kesintisiz eğitim" ve "karma
cevabını verirken, bu haritanın sembolik gücün- eğitim"dir. Zorunlu eğitimin beş yıldan sekiz yıla
den yararlanması beklenmektedir. çıkartılarak, ilkokul ve ortaokulların "ilköğretim"
adı altında birleştirilmesini geniş toplum kesimle-
1990'ların ortalarından itibaren ilköğretimde ri, İHL'lerin orta kısımlarının ortadan kaldırılmasına
verilen Vatandaşlık Bilgileri dersi, BM İnsan Hakla- ii ılı ı l ii
yönelik bir operasyon olarak değerlendirmiştir.
rı Eğitimi On Yılı programı doğrultusunda Vatan- i ı li
daşlık ve İnsan Hakları Eğitimi dersine dönüşür. Bu i Bu ilsüreçte
i i ülkede eğ t m arac ğ y a "poz t -
ders kitaplarında, özcü ulus anlayışı ile "din ve ırk v st" maskenin arkas nda tota ter ve hoşgörüsüz
temelli organik toplum anlayışından uzaklaşma- b r nes yet şt rmek hedeflemiştir. Çocuğun dev-
ya dönük bir çaba" gözlemlenmiştir (Üstel, 2004: let için olduğu hatırlatması yapılarak; çocuğun
293-4). değer eğitiminde ailenin ve yakın çevresinin rolü
yadsınmış; çocuğun belli bir yaşa gelene kadar
değer, kimlik ve ideoloji tercihinde bulunmasının
28 Şubat Dönemi: bireysel gelişime zarar vereceği gerekçesiyle, 1999
Bir ülkede kimlerin veya hangi ideolojinin ik- yılında kış dönemi için 15, yaz dönemi için ise 12
tidarda olduğu, olağan dönemlere bakarak değil, yaşın altındaki çocukların Diyanet'e bağlı Kuran
olağanüstü dönemlere bakarak anlaşılabilir. Bir Kursları'na gitmeleri engellenmiştir. Sivil toplum
toplumda "egemen, olağanüstü hale karar veren- kuruluşlarının bu tarz kurslar açmaları yasaklan-
dir" (Schmitt, 2002:13). Bu yargı, 28 Şubat için de mıştır. Din öğretimi tamamen devletin tekeline
aydınlatıcıdır. Bu süreçte belli bir elit gurubu ken- alınırken, din öğretimi 12 yaş sonrasına bırakıl-
dini halkın üstünde ve halkın seçtiği temsilcilere mıştır. Bireysellik adına din ve değer eğitimini ileri
siyasi program sunacak konumda görmüş, kanun yaşlara erteleyen bu ideoloji, üniversite aşamasın-
koyucu gibi davranmıştır. Bürokratik ve ekonomik daki gençlerin bireysel tercihlerini dikkate alma-
elitlerin "aşırı laikçi" ideolojilerinin bir ürünü olan ma ve onlara kılık-kıyafet biçimi dayatma gibi bir
bu anlayış, halkın desteğini almış "siyasal seçkin- çelişkiye üretmiştir. Sonuçta ilköğretim çağındaki
lere" ve demokrasiye" yönelik tepki olarak değer- çocukların anne-babalarının değerlerine saygı
lendirilmektedir. Sivil ve demokratik siyasetten duyulmadığı gibi, üniversiteye giden gençlerin
uzaklaşma eğilimi, sivil ve demokratik görünüme değerlerine de saygılı olunmamıştır.
ı
İ İ - İ -
Türkiye’de Eğitim İdeolojisi ve Kimlik İnşası

28 Şubat hareketi, Türkiye'de meşru ve demok- belgelerinde ve Anayasa'da "herkes"in hak öznesi
ratik yollardan iktidar seçkinlerinin değişimine en- olduğu belirtilirken, yönetmeliklerle herkes ara-
gel olma, diğer bir ifade ile devleti halktan koruma sında bazılarının daha bir hak öznesi olduğu or-
ve kollama hareketidir. Bu süreçte sekiz yıllık zo- taya koyulmuş, diğer bir ifadeyle hukuku ikinci
runlu eğitimin kesintisiz biçimde düzenlenmesi, o plana atan bir ideoloji yerleştirilmeye çalışılmıştır.
ana kadar verilen eğitimin laikçi seçkinlerin iste- Yüzbinlerce İHL mezununun İlahiyat Fakülteleri
medikleri bir yoldan ülkeyi ileri bir noktaya taşımış dışında bir okula girmeleri imkansız hale getirilir-
olmasına verilen bir tepkidir. İHL ve diğer meslek ken, bu fakültelerin öğrenci kontenjanları da dü-
liselerinden mezun olan vatandaşlar, bürokratik, şürülmüştür. İHL mezunlarının mağduriyeti sade-
siyasal ve ekonomik elitler arasına katılıp, buralar- ce üniversite kapısında değil, bir kamu işine talip
da başarılı olması, yerleşik elitleri statükoyu koru- olduğunda da kendini göstermiştir.
ma refleksine yöneltmiştir. "Sistemin istemediği ka-
nallardan, sadece asillere (işverenlere) hizmet etsin
diye oluşturulan bu okullardan aslanlar, kaplanlar II. Demokratikleşme Dönemi:
yetişmeye başlamıştı. Bu okullardan iş adamları, 28 Şubat dönemi ne zaman sona erer? Bu dö-
doktorlar ve akademisyenler yetişmeye başlamıştı. nemin arkasından gelen dönem, sosyal bilimci-
Çok düşünüp icat ettikleri modern kast sistemiyanlış ler, tarihçiler ve siyaset bilimciler tarafından nasıl
imalat vermişti" (Şekerci, 2011:62). Kamusal alanın adlandırılmaktadır? Biz eğitim açısından şimdiki
görünümü, yerleşik elitlerin hiç de arzu etmedik- dönemi "II. Demokratikleşme dönemi" olarak ad-
leri tarzda değişime uğradığında, kamusal alana landırmayı uygun bulduk. Bu dönemin özelliği,
yeniden düzen verilmeye kalkışılmış ve bu arada hem 28 Şubat ideolojisinin eğitim alanındaki
eğitime önemli bir işlev yüklenmişti. uygulamalarına son verilmiş olması hem de top-
Bu dönemin bariz özelliklerinden biri, "görün- lumun farklı kesimlerinin eğitim alanındaki bek-
tü fetişizmi"dir. Bu fetişizmle, tek parti döneminin lentilerinin bugüne kadar alışık olmayan biçimde
ulusallaşmış ve medenileşmiş bireyler yetiştirme karşılanmaya başlanmasıdır. Türkiye tekkültürlü
anlayışının yeniden devreye sokulmuştur. Eğitimin ulus paradigmasından çokkültürlü ulus paradig-
ve okulun alanı genişletilerek, eğitimcilerin gün- masına evrilirken, eğitim alanında da çokkültürlü-
delik yaşamdaki davranışları müfredatın parçası eğitimin ilk örnekleriyle karşılaşmaktayız.
haline getirilmiş; eğitimciler ve öğrenciler okul 28 Şubat rejiminin eğitim ideolojisi birkaç yıl
dışındaki kıyafetleri ve davranışlarından dolayı öncesine kadar etkisini sürdürmüştür. O halde,
"devlet"e karşı hesap vermek durumunda kalmış- eğitimde"II. Demokratikleşme Dönemi"nin de bir-
tır. Yönetmeliklerle belirlenen "doğru vatandaşlık" kaç yıllık bir geçmişi vardır. Bu dönemde yapılan-
tipine uymayanların kamu kuruluşlarından hizmet ları şöyle sıralayabiliriz:
almaları engellenerek steril bir "kamusal alan" ya-
Ocak 2009'da TRT Şeş yayına başlamıştır.
ratılmıştır. Kamu kurumlan ile sınırlandırılmış olan
kamusal alan, zaman zaman genişletilerek dene- 2011 yılında Kuran Kurslarında yaş sınırı kaldı­
tim ve gözetim faaliyetleri sokağa, bazı kurumlar- rılmıştır.
da çalışanlar açısından eve kadar genişletilmiştir. 2010-2011 öğretim yılında üniversitelerde
2007 yılına kadar, öğrencilerin okul-dışı serbest kılık-kıyafet serbest hale gelmiştir.
zaman faaliyetlerinden dolayı anne-babalara tel-
2011-12 öğretim yılında Muş Alparslan
kinde bulunulmuştur. Son telkin, 2007 yılında 27
Üniversitesi'nde seçmeli Alevilik dersleri verilme-
Nisan bildirgesine yansımış, çocukların Kutlu Do-
ye başlanmıştır.
ğum Haftası etkinliklerine katılmalarının laiklik
karşıtı bir tehlike olduğu belirtilmiştir. Mardin Artuklu Üniversitesi'nde Yaşayan Diler
Enstitüsü kurulmuş ve Edebiyat Fakültesi Kürt Dili
Eğitim kurumlarında steril alan yaratma ça-
bası, katsayı uygulamasıyla hak ihlali noktasına ve Edebiyatı Bölümü'nde 2011-2 öğretim yılında
eğitim öğretim faaliyetlerine başlanmıştır.
taşınmıştır. Devlet kendi liselerinden mezun olan
öğrencileri avantajlı ve dezavantajlı olarak iki gu- 2012 yılında zorunlu eğitimin 12 yıla çıkartıl­
ruba ayırmıştır. Bu durum Fransız Devrimi'nin he- ması kararı alınmış, bu sürenin 4+4+4 biçiminde
men ardından oluşturulan "aktif vatandaş", "pasif düzenlenmesiyle ortaokulların ve İmam Hatip
vatandaş"ayrımını çağrıştırmaktadır. İnsan Hakları Liseleri'nin orta kısımları yeniden açılmıştır.

EG iTilM Uhniy E Temmuz I Ağustos I Eylül 2013 I Yıl: 9 1Sayı: 26


EG İT İM -B İR -SEN
Türkiye'de Eğitim İdeolojisi ve Kimlik İnşası

2012-2013 öğretim yılından itibaren Yaşayan sı, ideolojilerin ortadan kalktığını değil, esnek bir
Diller ve Lehçeler dersi seçmeli ders olarak okutul- hal aldığını akla getirmektedir. Zira tüm değişim­
maya başlanmıştır. lere rağmen, günümüzde kurumsal eğitim kitlesel
2012-2013 öğretim yılından itibaren Siyer ve olma özelliğini korumakta ve bu eğitim sistemleri-
Kuran-ı Kerim dersleri seçmeli ders olarak okutul- ne dâhil olanların sayısında her yıl artış görülmek-
maya başlanmıştır. tedir. Kurumsal ya da milli eğitim bir politika işidir.
İktidardaki partiler belli bir ideolojiye yakınlık duy-
Ocak 2012'de yayınlanan genelgeyle Milli Gü-
dukları ve eğitimin içeriği politikacılar tarafından
venlik Bilgisi dersi müfredattan kaldırılmıştır.
belirlendiği ölçüde eğitim de ideolojik olmaya
2013-14 öğretim yılından itibaren tüm okullar- devam edecektir. O halde, eğitimin ideolojik olup,
da kılık-kıyafet serbestliğinin getirileceği Milli Eği- olmadığını anlamaktan ziyade, eğitimin insanların
tim Bakanı tarafından açıklanmıştır. özgürlüklerini kullanabilecek bir ideolojik anlayış
Üniversiteye girişlerdeki liselere göre uygula- tarafından belirlenip belirlenmediğini anlamak
nan katsayı farkı 2011'de YÖK Genel Kurulu'nun daha önemli hale gelmektedir.
aldığı bir kararla tamamen kaldırılarak bu alandaki
eşitsizlik giderilmiştir. l
Kaynak ar
, i '
2010'lu yıllarda merkez sağ ve merkez sol par- Alkan Mehmet Ö. l (2005)"İmparatorluk'tan
l i Cumhur yet elı Modern-
i i
leşme ve U usçu uk Sürec nde Eğitim", (İç.) Osman Geçm ş
tiler Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinde birlikte veil Bugünün Türkiye'si, Drl. H. Kemal Karpat, İstanbul, İstanbul
i
yer almaya başlamıştır. B g Üniversitesi Yayınları, ss. 73-242.
, ı l ı , ,
Aron Raymond (1979) Ayd n ar n Afyonu Çev., İzzet Tanju İstan-
bul, Tur Yayınları.
, i l
Sonuç: Caym az Birol (2007) Türkiye'de Vatandaşlık; Resm ideo oji ve Yan-
, il i i
sımaları İstanbul, İstanbul B g Üniversites Yayınları.
, i i i
Modern toplumlarda temsili demokrasinin Copeaux Et enne (1998) , "Türkiye'de
i i Tarih Öğret
, m ve Yurttaşlık",,
uygulanabilmesi ve kitlelerin siyasal katılımının Çev. Turhan İlgaz İç.) Ders m z Yurttaşlık Haz. Turhan İlgaz
,
İstanbul Kesit Yayınları, ss. 167-187.
sağlanabilmesi ideolojiler aracılığı ile mümkün , i i l
Copeaux Etienne (2000)Tar h Ders K tap arında (1931-1993)Türk
olabilmektedir. Ancak modern siyaset ideolojiyi Tarih Tezinden Türk-İsl am Sentezi ne, Çev. Ali Berktay, İstanbul,
Tarih Vakfı Yurt Yayınları.
kaçınılmaz kılsa da, her yönetim aynı ölçüde ide-
Doğan, Nuri (1994) Ders Kitapları ve Sosyall eşme (1876-1918), İs-
olojik değildir. Siyaset pratiği, bir ucunda "ideoloji" tanbul, Bağl am Yayınları.
diğer ucunda "hukuk" bulunan bir çizgi üzerinde Eagl eton, Terry (2005), İdeoloji, Çev. Muttalip Özcan, İstanbul, Ay-
gerçekleşir. İktidara gelen siyasi partilerin uygu- rıntı Yayınları.
Gellner, Ernest (1992) Uluslar ve Ulusçu luk , Çev. Büşra Ersanlı-
lamaları meşruiyetini ideolojilerden almaktaydı, ,
Behar ve Günay Göksu Ö zdoğan İstanbul, İnsan Yayınları.
günümüzde ise bu uygulamaların ideolojiden , i , ,
Güvenç Bozkurt; Şay an Gencay; Tekeli, ilhan; Turan Şerafettin
ziyade hukuka uygunluğu aranmaktadır. Bu du- (1994) Türk-İslam Sentezi, İstanbul, Sarmal Yayınları.
Kaplan, İsmail, (2005) Milli Eğ itim in İdeolojisi, İstanbul, İletişim
rum, ideolojilerin sonunu olmasa da "ideolojik Yayınları.
egemenliğin sonu"nu getirmiştir. "İnsan hakları" Kodaman , Bayram, (1980) Abdül hami t Dönemi Eği ti m Sistemi, İs-
ve "çoğulcu demokrasi" ilkelerinin yaygınlaşması tanbul, Ötüken Yayınları.
ve bu ilkelere bağlılığın, hukuksal olmasa da ah- Örs, Birsen [Ed.] (2007), 19. Yüzyıl dan 20. Yüzyıl a Modern Siyasal
İdeolojiler , İstanbul, Bilgi Üniversites i Yayınları.
laki denetiminin uluslararası ölçekte yapılması, Özyurt, Cevat (2008) “Küreselleşme, Ulusal Eğ itim ve Siyasal Top-
"ideoloji devleti"nden "hukuk devleti"ne doğru bir lumsallaşma", (İç.) 21 Yüzy ılda Kimlik, Vatandaş lık ve Tarih Eğ i-
timi, Ed. Mustafa Safran ve Dursun Dilek , İstanbul, Yen i insan
geçişin olduğunu göstermektedir. Bireyler ya da Yayınları, ss. 211-227.
vatandaşlar açısından bunun anlamı ise, sosyal ve Schmi tt, Carl (2002) Siyasal İlahiyat, Egem en li k Üzerine Dört Bö-
kültürel alanda kendilerini daha rahat ifade ede- lüm, Çev. Emre Zeybekoğl u, Ankara, Dost Kitabevi.
bilmeleridir. Siyasal iktidarın ideolojisini paylaş­ Şan, Mustafa Kemal (2008) "Modernlik ve Postmodernl ik Yolunda
İdeoloji lerin Dönüşümü" , (iç.) İdeoloji, Ed. Kenan Çağan , An-
mayan bireyler, vatandaş veya salt insan oldukları kara, Hece Yayınları, ss. 85-121. i i ı
için kendilerinin ve ailelerinin geleceğini planlama Şekerci, Mehmet i i (2011) "Kesintili
ı Eğ t m Çağ daş Dünyan n Bir Ger-
çeğidir", Eğ t m e Bakış, say 21, ss. 61-8.
konusunda, yönetimdeki ideolojiden daha fazla , ll
Türkkahraman Mimar li , (2000) Türkiye'de Siyasal Sosya eşme ve
söz sahibi olmaktadır. İdeolojik devletler tek tip Siyasal Sembo zm İstanbul, Birey Yayıncılık.
ı ,
insan yetiştirirken ve toplumları tekkültürlü hale Üstel, Füsun (2004) Makbul Vatandaş n Peşinde İstanbul, İletişim
getirmeyi amaçlarken, günümüzde kamu okulla- Yayınları.
' i i li l l
CHP den yen kadrolar, alternat f çağdaş po tika ar bek erken şap-
rında çokkültürlü bir eğitimin verilmesi ve farklı ı ı
kadan Kutlu D oğum Haftas çıkt (Gazanfer Gür, Baykal'ın Kut-
değer sistemlerinin aktarılmasına imkân tanınma- lu D oğum Haftası Açılımı, Posta Gazetesi, 19 Nisan 2010)

Yıl: 9 1Sayı: 26 Temmuz / Ağustos / Eylü l 2013 21


ECaiTiM-BiR-SEN

You might also like