Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 18

SYNONYMS

precise-accurate-explicit

precipitate – accelerate – trigger

appear- emerge

approximately – roughly – almost – virtually – around – about

assume – accept – estimate – expect – guess – think

offset – balance

terminate – cease – complete

commence – initiate – begin

argument – discussion – controversy – debate – dispute

establish – found

induce – persuade – convince

induce – lead to – generate – cause

diminish – decline – reduce – fall off – drop off- shrink

increase – rise – go up – expand

defer – adjust – agree – submit – acknowledge – recognize – endorse

infer – interpret – assume- presume – presuppose

persue – seek – attempt

comprise – contain – cover – include – involve


detect – reveal – notice - recognize – see – discover

• Acquisition: Edinim, kazanç(genelde satın alarak)

• Approach: Yaklaşım

• Amendment: Değişiklik, düzenleme

• Allocation: Tahsisat, ayırma

• Assign: Atamak, tayin etmek, görevlendirmek(appoint)

• All-out: Tüm gücüyle

• Attribute: Bağlamak, yormak, atfetmek

• Acknowledge: Kabul etmek, alındı yazısı göndermek, tanıdığını belli etmek

• Alter: Değiştirmek, değişmek

• Adminstration: Yönetim, idare

• Abstract: Soyut, özetlemek

• Advent of: Gelme, ortaya çıkarma

• Adjacent: Yanyana, bitişik

• Albeit: Rağmen, olsa da, gerçi

• Adequate: Yeterli, kafi

• Apperent: Belli, ortada olan, bariz

• Advocate: Savunmak, desteklemek, avukat

• Accurate: Kesin, doğru


• Aggregate: Bir araya getirmek, toplamak

• Access: Erişmek, ulaşmak

• Accommodation: Konaklama yeri, ikametgah

• Anticipate: Beklemek, ummak, tahmin etmek

• Assurance: Güvence, teminat, vaat

• Attain: Elde etmek, ulaşmak, kazanmak

• Abondon: Terk etmek, vazgeçmek, bırakmak

• Accompant: Eşlik etmek, arkadaşlık etmek

• Ambigious: Belirsiz, muğlak, zor anlaşılan, karmaşık

• Appendix: Ek, ilave, apandis

• Arbitrary: Keyfi, rastgele

• Assess: Değerlendirmek, değerini bilmek

• Aid: Yardım etmek, yardım

• Assessment: Değerlendirme, düşünce, fikir

• Bond: Bağ, ilişki, bono, yapışmak, bağlamak

• Behalf: Adına, temsilen

• Bury: Gömmeki gizlemek

• Bias: Önyargı
C

• Compound: Bileşim, karışım, binalar topluluğu

• Clause: Madde, bent, kloz

• Constitutional: Esas, temel, anayasal

• Cite: Alıntı yapmak, bahsetmek

• Collapse: Çökmek, yığılmak

• Compile: Derlemek, bir araya getirmek(bilgi, delil v.b.)

• Conceived: İkna edilmiş, emin

• Conformity: Benzerlik, uygunluk, ayak uydurma

• Commodity: Ticari mal, eşya

• Cease: sona erdirmek, durdurmak

• Coincide: Rastlamak, denk gelmek, uymak

• Commence: Başlamak, başlatmak

• Concurrent: Eş zamanlı

• Confined: Sınırlı, kısıtlı

• Complement: Tamamlamak, bütünlemek

• Contemporary: Çağdaş, modern, akran

• Contradiction: Çelişki, itiraz, inkar

• Context: Bağlam, kaynak, içerik

• Cooperative: İş birliği yapan


• Comprehensive: Kapsamlı, detaylı

• Comprise: İçermek, kapsamak, oluşmak

• Confirmed: Bağımlı, tiryaki, tanrı tanımaz

• Contrary: Karşıt, zıt, aksine

• Convert: Dönüştürmek, değiştirmek, din değiştiren kimse

• Contract: Küçülmek, kısaltmak, sözleşme yapmak

• Corresponding: Denk gelen, benzer veya ilişkili

• Commission: Kurul, komisyon, görevlendirmek, yetki

• Constraint: Sınırlama, zorlama

• Compelling: İlgi uyandıran, zorlayıcı, saygı uyandıran

• Commitment: Bağlılık, sorumluluk, iş, görev

• Convention: Kongre, gelenek, resmi anlaşma, toplantı

• Cautionary: Uyarıcı, ikaz edici

• Condense: Yoğunlaştırmak

• Compensation: Tazminat, karşılık, bedel

• Component: Bileşen, parça

• Consent: İzin, rica, oy birliği ile

• Consequence: Sonuç, netice, önemsiz

• Culminate: Neticelenmek, bitmek, sona ermek

• Consultation: Danışma, görüşme


• Controversy: Anlaşmazlık, fikir ayrılığı

• Conversely: Aksine, tersine

• Domestic: Ülke içi, aile içi, evcil

• Dimension: Boyut, ebat, yön, taraf

• Differentiate: Ayırt etmek, farklılaştırmak

• Denote: İşareti olmak, manasına gelmek

• Devoted: Kendini adamış

• Diminish: Azalmak, eksilmek, küçültmek

• Distort: Bozmak

• Duration: Devam süresi, mühlet

• Detect: Bulmak, ortaya çıkarmak, keşfetmek, sezmek, hissetmek

• Deviation: Sapma, ayrılma, farklılık

• Diplacement: Çıkarma

• Diplace: Yerine geçmek, çıkarmak

• Disposal: İmha etme, ortadan kaldırma, elden çıkarma

• Derive: Türetmek

• Distribution: Dağılım, dağıtma

• Dissuade: Vazgeçirmek, caydırmak

• Distinction: Ayrım, fark, üstünlük


• Demanding: Zor zahmetli iş

• Domain: Alan, bölge, uzmanlık alanı

• Decline: Reddetmek, azalmak, düşüş

• Dense: Yoğun, sıkı, kalabalık

• Display: Sergilemek, göstermek, sergi

• Discretion: Akıl, sağduyu, ölçülü davranma, takdir yetisi

• Deduction: Kesinti, indirim, sonuç çıkarma, tümdengelim

• Discrimination: Ayrımcılık

• Debate: Tartışma, müzakere, karar vermeye çalışma

• Emerge: Ortaya çıkarmak, görünmek, belirmek

• Equation: Eşitlik, denklik

• Evaluate: Değerlendirmek

• Expicit: Açık, belirgin, aşikar

• Exceed: Aşmak, geçmek

• Estate: Arazi, mülk, miras

• Enhance: Artırmak, geliştirmek, katkıda bulunmak

• Exhibit: Sergilemek, göstermek

• Exploitatin: İstismar, sömürme

• Edition: Basım, baskı, bölüm


• Establihed: Kurulu, kurulmuş, sabit, yerleşik

• Emprical: Deneysel, soyut

• Enormous: Kocaman, muazzam

• Extract: Özünü çıkarmak, öz, çekmek, bölüm, parça

• Exclude: Hariç tutmak, dahil etmemek

• Erratic: Düzensiz, değişken, kararsız

• Exposure: Maruz kalma, ifşaat, soğuktan donma, poz

• Ensure: Garantiye almak, temin etmek

• Emphasis: Önem, ehemmiyet, vurgu, vurgulama

• Extinction: Nesli tükenme, yok olma

• Extent: Boyut, derece

• Emission: Yayılma, salınım

• Equivalent: Eşit, denk, eşdeğer

• Entity: Varlık, birim

• Enforcement: Uygulama, zorlama, yürürlüğe koyma

• Enable: Olanak sağlamak, imkan vermek

• Fluctuate: Dalgalanmak, değişmek

• Fluctuation: Dalgalanma, değişim

• Forthcoming: Yakınlaşmakta olan, gelmekte olan(bayram tatili gibi)


• Frustrate: Hayal kırıklığına uğratmak, engellenmek

• Found: Kurmak, tesis etmek, dayanmak

• Formidable: Ürkütücü, heybetli, yenmesi zor

• Finite: Sınırlı, limitli

• Foundation: Temel, esas, kuruluş, vakıf, dernek

• Fuel: Desteklemek, güçlendirmek

• Flourish: Gelişmek, büyümek, çalım, fiyaka

• Furthermore: Ayrıca, dahası

• Framework: Yapı, iskelet

• Fundemental: Temel, ana, esas

• Facilitate: Kolaylaştırmak, rahatlatmak

• Grind: Öğütmek, sıkıcı ve zor iş

• Generate: Enerji üretmek, ortaya çıkarmak, oluşturmak, yaratmak

• Grant: Vermek, bağışlamak, kabul etmek

• Guidelines: Kurallar, öneriler, talimatlar

• Hence: Bu nedenle, bundan dolayı

I
• Institude: Kurmak, enstitü, tesis etmek

• Implication: Muhtemel etki sonuç, ima, çıkarım, suça karışma

• Involve: Karmaşık, ilişkili, bulaşmak, romantik ilişkisi olmak

• Indicate: Göstermek, işaret etmek, sinyal vermek

• Identical: Benzer, aynı

• Implicit: İma edilen

• Induce: İkna etmek, sebep olmak, inandırmak

• Inevitable: Kaçınılmaz, beklenen

• Infrastructure: Altyapı

• Inherent: Doğasında olan

• Insight: İç yüzünü anlama, kavrama

• Integral: Tamamlayıcı, bütünleyici

• Inclination: Eğilim, meyil

• Integrity: Bütünlük, dürüstlük

• Intrinsic: Asıl, esas, hakiki, önemli

• Invoke: -den/dan alıntı yapmak, destek almak

• Inspection: Muayene, inceleme, denetleme, teftiş

• Incompatible: Uyumsuz, bağdaşmayan

• Intensity: Şiddet, yoğunluk

• Infer: Anlam çıkarmak, sonuç çıkarmak


• Insert: Sokmak, yerleştirmek

• Intervention: Müdahale, engelleme

• Intentional: Kasıtlı, maksatlı

• Integration: Bütünleşme, katılım

• Interaction: İletişim, etkileşim, işbirliği, birliktelik

• Impementation: Uygulama, hayata geçirme

• Indeed: Gerçekten, aslında

• Interval: Ara, mola

• Initiative: Girişim, teşebbüs, insiyatif

• Inhibition: Çekingenlik, engelleme

• Initial: İlk, başlangıç

• Incorporated: Birleşmiş, anonim

• Incidence: Oran, meydana gelme sıklığı

• Internal: İç, dahili

• Investigation: Soruşturma, araştırma

• Incentive: Teşvik, özendirme

• Imply: İma etmek

Justification: Gerekçe, mazeret, sebep


L

• Labour: Çalışma, iş, emek, doğum

• Label: Etiket, etiketlemek

• Levy: El koymak, haczetmek, vergilendirmek

• Likewise: Aynı biçimde, benzer şekilde

• Monitor: Denetlemek, izlemek, gözlemek, ölçüm cihazı

• Maintanance: Bakım, onarım

• Mediate: Aracı olmak, araya girmek

• Mutual: Karşılıklı, ortak

• Minisrty: Bakanlık, vekillik

• Maintain: Sürdürmek, korumak

• Narrow: Dar, daraltmak

• No longer: Artık / bundan böyle

• Neatural: Tarafsız, soluk, vites boşta

• Nevertheless/Nonetheless: Yine de, buna rağmen

• Northwithsanding: -e rağmen,, bununla birlikte

O
• Occupational: Mesleki, iş veya meslekle ilgili

• Obtain: Elde etmek, kazanmak

• Odd: Tuhaf, alışılmamış, tek

• Occur: Meydana gelmek, olmak, bulunmak

• Overlap: Örtüşmek, benzeşmek, üst üste gelmek

• Offset: Dengelemek, telafi etmek

• Persue: Takip etmek, kovalamak, araştırmak, incelemek

• Precise: Tam, kesin

• Proportion: Oran, orantı

• Phase: Aşama, evre

• Primary: Temel, ana

• Preliminary: İlk, ön, başlangıç

• Pose: Ortaya çıkarmak, poz vermek, tehdit yaratmak, neden olmak

• Practitioner: Uygulayıcı, pratisyen, avukat

• Predominantly: Çoğunlukla

• Persuade: İkna etmek, inandırmak, kandırmak

• Pulse: Nabız, vuruş, sinyal

• Particles: Parçacıklar

• Purchase: Satın alma(k)


• Precipitate: Hızlandırmak, zemin hazırlamak

• Paradigm: Örnek, numune

• Prohibit: Yasaklamak, önlemek

• Publication: Yayın, yayınlama

• Perceive: Algılamak, sezmek, farkına varmak

• Precere: – den önce gelmek

• Presumption: Varsayım, tahmin, saygısız kaba davranmak

Qualitative: Niteliksel, nitel

• Revenue: vergi, toplanan vergi gelirleri

• Restricted: Sınırlı, kısıtlı

• Reinforce: Güçlendirmek, sağlamlaştırmak

• Revolution: Devrim, büyük değişim

• Rigid: Katı, sert

• Refine: Arıtmak, saflaştırmak

• Restraint: Sınırlama, kısıtlama

• Reluctant: İsteksiz, gönülsüz

• Resident: Yerli, sakin, ikamet eden kişi

• Release: Serbest bırakmak, salmak, yayınlamak, piyasaya sunmak


• Reverse: Geri geri gitmek, değiştirmek, tersine çevirmek

• Reveal: açığa çıkarmak, ifşa etmek, göstermek

• Resolution: Teklif, öneri, karar

• Require: Gerekmek, ihtiyacı olmak, talep etmek

• Repetition: Tekrar, yineleme

• Relevance: İlişki, alaka

• Range: Çeşit, tür, sıra, dizi, atış sahası

• Reliance: Güven, bağlılık

• Retain: Tutmak, korumak, elinden kaçırmamak

• Survey: Araçtırma, anket, ölçüm, ekspertiz, keşif muayene

• Shrink: Daralmak, küçülmek, ruh hekimi

• Steer: Yönlendirmek, yol göstermek

• Stream: Akış

• Scheme: Plan, proje, entrika çevirme

• So-called: Sözde

• Settle: Yerleştirmek, halletmek, çözmek, karara bağlamak, karar vermek,

düzenlemek, hesabı kapatmak, oturmak, dibe çökmek(kısacası her

anlamda kullanılıyor )

• Subtle: Güç algılanan, kurnaz


• Sedentary: Yerleşik, oturan

• Suspended: Ertelenmiş

• Sphere: Küre, alan, saha

• Subordinate: İkincil, daha az önemli, ast

• Supllementary: Tamamlayıcı, ek

• Suspend: Ertelemek, askıya almak, durdurmak

• Somewhat: Biraz, bir miktar

• Submit: Sunmak, göndermek, boyun eğmek

• Successive: Art arda gelen, ardışık

• Specify: Açıkça belirtmek, kesinlikle açıklamak

• Shift: Değiştirmek, vardiya, vites değiştirmek

• Sequence: Sıra, dizi, silsile

• Scope: Kapsam, faaliyet alanı, fırsat

• Subsidiary: Alt şirket, yan kuruluş

• Subsequent: Sonraki, izleyen, sonra gelen

• Substitution: Yerine geçmek, yedek

• Stimulate: Uyarmak, harekete geçirmek, canlandırmak

• Tremendous: Muazzam, çok büyük

• Terrestrial: Karasal, yeryüzüne ait


• Terminate: Son vermek, bitirmek

• Termination: Sona erme, bitiş

• Thereby: Böylece, bu nedenle

• Trace: İzini sürmek, ortaya çıkarmak, iz, az miktar

• Trigger: Tetiklemek, harekete geçirmek

• Transmission: Vites, yayınlama, yayma, iletme

• Undertaken: Üstlenmek, yapmayı kabul etmek

• Underlying: Altta yatan

• Undergo: Maruz kalmak, geçirmek

• Ultimately: Sonunda, temelde, esasında

• Unify: Birleştirmek, bütünleştirmek

• Utility: Yarar, fayda, kamu hizmeti

• Vapour: Buhar

• Vast: Çok büyük, geniş

• Valid: Geçerli, mantıklı

• Vanish: Gözden kaybolmak

• Virtually: Neredeyse, hemen hemen, adeta


• Violate: İhlal etmek, çiğnemek

• Variable: Değişken, kararsız

• Welfare: Refah, zenginlik, sosyal yardım parası

• Whereas: Halbuki, -e rağmen, oysa

• Willingness: İsteklilik, gönüllülük

• Whereby: Vasıtasıyla, sayesinde

• Within: İçinde, dahilinde

• Widespread: Yaygın, geniş çapta

• Wage: Ücret, maaş

You might also like