Professional Documents
Culture Documents
Unite8
Unite8
• Aile
• Aile ve Toplum
İÇİNDEKİLER
tanımlarını öğrenebilecek,
•Aile ile toplum arasındaki
ilişkileri kavrayabilecek,
•Ailenin işlevlerini anlayıp
açıklayabilecek,
•Aile biçimleri ile ilgili
antropolojik açıklamalar
hakkında bilgi sahibi olup ayırt
edebilecek,
• Aile sorunlarını kavrayıp
değerlendirebileceksiniz.
ÜNİTE
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz. 8
Aile
AİLE
TOPLUM
Biyolojik
Anaerkil Aile
Psikolojik
Baba
Ekonomi Ailesi
Sosyalle Baba
Tarafından
Dinî
Ataerkil Aile
Eğitim Kök Aile
GİRİŞ
Antropolojide birçok aile tanımı yapılagelmiştir. Örneğin aile, Ana baba ve
çocuklardan meydana gelen, kuşaklar arası ilişkileri belirleyen bir gruptur. Karı-
koca ve çocuklardan veya sadece karı-kocadan kurulu az veya çok süreklilik
gösteren bir birliktir. En az iki neslin bir arada bulunduğu kan bağıyla karakterize
edilen küçük bir sosyal örgüttür.
Bu tanımlar, aileyi sosyal bir grup, sosyal bir birilik, sosyal bir örgüt, sosyal
bir kurum, küçük bir topluluk ve sosyal bir yapı şekli gibi kategoriler içine
oturtmuştur. Bunda, sosyal bilim dallarının aile kurumuna değişik açılardan
bakmaları önemli bir rol oynamıştır. Bununla beraber, ailenin bütün insan
toplumlarını kapsayacak geçerlilikte bir tanımını yapmak pek mümkün olmamıştır.
Çünkü antropoloji, aileyi bütün insan topluluklarının, kültür ve medeniyetlerinin
her safhasında mevcut olan, en küçük temel sosyal bir ünite olarak görmektedir.
Ailenin, toplumsal örgütlenmenin temel birimlerinden biri ve toplumun temel taşı
olduğu antropolojik bir gerçektir.
Aile kan, evlilik, akrabalık veya evlat edinme yoluyla toplumsal olarak bir
arada yaşamaları meşru kabul edilen insanlardan oluşmuş, mahrem ilişkilerle
şekillenmiş bir gruptur. Aile, zamanla değişime uğrasa da değişen toplumsal
yapıya her zaman uyum sağlamış ve tutunmuş evrensel bir olgudur. Bu nedenle
antropolojide aile en önemli araştırma alanı olarak her geçen gün gelişmeye
devam etmekte, elde edilen antropolojik malzeme geçmişteki aile sistemlerine
Aile, evrenseldir. dair inançları sarsmaktadır. Bu anlamda antropoloji çeşitli kültürlerde aile hayatını,
aile içi ilişkileri, ailenin yapısını gerek tek tek ülkeler, gerekse etnik gruplar, mikro
topluluklar ve bölgeler arası farklıkları karşılaştırmalı olarak ele almaya
çalışmaktadır.
Bütün kültürlerde her ailenin hane olarak tanımlanan bir yaşadığı bir mekan
vardır. Bu hanelerde yaşayan ailelerin üyelerine de ev halkı denilmektedir.
Antropolojide hane, ekonomik üretim, tüketim, çocuk yetişme, miras ve barınma
ile ilgili iş, etkinlik ve eylemlerin, aile içi üyeler arası ilişkilerin düzenlenip
gerçekleştirildiği ve aile içi rol farklılaşması temelli ikamet mekanları olarak
tanımlanmaktadır. Dünyadaki bütün kültürlerin kahir ekseriyetinde ev halkı, bir
aileden, ailenin bazı üyelerinden, geniş veya çekirdek aile üyelerinden oluşur ve
zaman zaman da ev halkını oluşturan aile üyeleri arasında ailenin akrabası
olmayan kişiler ile bir arada yaşayan aileyi içerir. Bazı kültürlerde ev halkı çok
önemlidir.
Ailenin yapısında geçmişten günümüze bir süreklilik görülmesine karşın,
aile çok çeşitli ve farklı farklı kültürel özelliklere sahiptir. Farklı değerlere ve
inançlara sahip etnik ve dinsel gruplarda aile, hem toplumsal cinsiyetle ilişkili
rollerle ilgili kültürel anlam yüklemelerini, aile içi işbölümünü ve çocuk yetiştirme
tutumlarını, hem de çalışmaya ve diğer toplumsal kurumlara karşı davranışları
etkilemektedir.
AİLE
Aile kavramı, toplumun yapısına göre değişik anlamlar kazanabilmektedir.
Bu olgu, ailenin antropolojik olarak genel kabul gören bir tanımını yapmayı
güçleştirmektedir. Aynı toplumda aile olarak ifade edilen sosyal grup, zamana,
mekâna (bölgelere) ve toplumsal tabakalaşma sistemine göre farklılıklar
gösterebilmektedir. Bu yüzden antropologlar, bütün insan toplumlarında ve
Aile, bütün kültürlerinde yaygın olan aile kurumunu dikkate alarak aile tanımlarını
toplumlarda en genişletmeye çalışmışlardır. Örneğin Malinowski, aileyi, evlilik, kan ve evlatlık
küçük temel
edinme yoluyla birbirine bağlanmış, birbiri ile ailevi rollerine göre ilişki kurmuş olan
ünitedir.
iki ya da daha fazla sayıdaki bireyin oluşturduğu bir grup şeklinde tanımlamıştır.
Malinowski’nin bu tanımına göre aile bireylerinin aynı çatı altında yaşama
zorunluluğu yoktur. Oysa Murdock, bir grubun aile olabilmesi için üyelerinin ortak
bir yerleşim biriminde ortak bir çatı altında yaşamasını, bu birimde oturan bireyler
arasında ekonomik iş birliğini, üreme-çoğalma ihtiyaçlarının karşılanmasını gerekli
görmektedir. Murdock’a göre aile, birlikte oturan iki yetişkin cinsin toplum
tarafından evliliğinin onaylanması neticesinde cinsel ihtiyaçlarını karşılamaları, bu
evli çiftin kendilerinin veya evlat edinilmiş bir veya birkaç çocuğun bulunduğu
sosyal bir birimdir.
Aile, evlilik bağı ile bir araya gelmiş erkek ve kadın arasındaki cinsel ilişkilerin
düzenlendiği, neslin devamının sağlandığı, sosyalleşme süreçlerinin ilk ve etkili bir
biçimde uygulandığı, ana-babalar, çocuklar ve tarafların kan bağı olan
akrabalarından meydana gelmiş ekonomik ve toplumsal bir birliktir.
Antropologların, bir kadın ve erkeğin toplum tarafından onaylanmış meşru görülen
birlikteliği olan ailenin kökeni ve gelişimini açıklamak üzere birçok kuramsal
perspektif geliştirilmiştir.
AİLE VE TOPLUM
Dünyada yaşayan farklı toplumlarda birçok aile modeli varlığını devam
ettirmektedir. Toplumda en küçük birim ailedir. Bu anlamda aile bütün
toplumlarda temel bir sosyal ünitedir. Aile, toplumsal yapıda ve sosyal sistemin
işleyişinde önemli rol oynayan bir kurumdur.
Murdock, 250 farklı topluluktaki aile yapılarını karşılaştırarak tüm ailelerin
ortak yerleşim, ekonomik iş birliği ve üreme şeklinde üç ortak karakteristiği olduğu
sonucuna ulaşmıştır. Sosyalleşme süreci, dördüncü ortak karakteristik olarak
Aileyi toplumsal bunlara ilave edilmektedir. Bütün toplumlarda aile, bireyin varlık alanı bulduğu bir
kurallar kuşatmıştır. merkezdir. Aile, ferdin içinde doğup büyüdüğü ve sosyalleştiği bir kurumdur. Aile,
çocukların sosyalleşmesini, kültürün kuşaktan kuşağa aktarılmasını sağlar.
Aile, üyelerine samimi, güvenli ortam ve güçlü bir dayanışma sunar ve
bunların sürekliğini teminat altına alır. Aile içinde karşılıklı saygı, sevgi, dayanışma,
bağlılık ve işbölümü vardır. Aile içi rol farklılığı ve dağılımı, aile sisteminin işleyiş
mekânizmasını organize eder. Onun için ailenin varlığını koruması ve sürdürmesi,
AİLENİN İŞLEVLERİ
Ailenin görev ve işlevleri zaman süreci içinde değişime uğramıştır.
Toplumlar geliştikçe ailenin birçok işlevini ve görevini bürokratik örgütler
devralmıştır. Geleneksel aileden çekirdek aileye geçişin yaygınlaşmasıyla birlikte
aile bireylerinin sayısında azalma, işlevlerinde, yapısında değişim ve dönüşümler
Eğitim işlevi: Çocuğa her türlü eğitim aile içinde verilir. Geleneksel
toplumlarda ferdin eğitimini aile üstlenir. Belirli bir meslek dalı için gerekli olan
eğitim, aile içinde yapılarak çocuk o meslek dalında yetiştirilir. Günümüz
toplumlarında ise en azından aile, belli bir yaşa kadar çocuğa eğitim verir. Özellikle
aile, dinî, sosyal ve kültürel normların ve değerlerin önemli bir kısmını çocuğa
aktarma işlevi görmektedir.
Çocukların kendi toplumlarının kültürel sistemlerini öğrendikleri
kültürlenme süreçlerine yaygın eğitim ile daha çok okul vasıtasıyla kazanılan
formel bilgileri ifade eden örgün eğitim aynı değildir. Antropolojide bir toplumun
bazı bireylerini formel bilgilerle donatması olarak ele alınan eğitime yönelik
kültürler arası karşılaştırmalar, Batı Afrika’daki bazı topluluklar ve Kuzey
Avustralya’da yaşayan, sadece erkek çocuklarının kabilenin inanç ve kültürünü
öğrenmesine ilişkin formel eğitime izin veren ve bu okulu bitiren erkek
çocuklarının bir törenle bir statüden başka bir statüye geçerek artık erkek
Toplumsal
değişimlere paralel olduklarını kabul eden Tiwiler gibi çalılardan yapılan okullara sahip olan istisnai
olarak ailenin kültürler dışında örgün eğitimin genellikle devlet örgütlü toplumlarda olduğu
işlevlerinde büyük kabul edilmiştir. Eğitimi çekirdek ailenin bir işlevi olarak gören Murdock’ın, aksine
değişmeler çocukların eğitimi, devlet ve kilise kurumunun görevidir. Modern toplumlarda
görülmektedir. çekirdek aile tek kültürleme ve sosyalleştirme aracı olmaktan uzaklaşmıştır.
Modern kültürlerde anne, baba ve kardeşler yanında okul arkadaşları, akran
grupları, öğretmenler, komşular ve dostlar da kürtür aktarımı yaparlar. Çekirdek
ailenin kültürleme rolü, çekirdek ailenin diğer akrabalardan uzaklaştığı veya en
önemli akraba grubu olduğu toplumlarda kültürleme ve eğitim işlevi çok daha
önemli hale gelir. Bununla birlikte birçok toplumda kültürleme çekirdek aileyle
sınırlı değildir.
Örnek
Dinî işlev: Aile, bireylerine din eğitimi verme görevini üstlenir. Aile,
üyelerine ailenin mensubu olduğu dinî aşılar ve ibadetlerine ve törenlerine
katılmalarını denetler. Dinî bilgileri bireylere aktarmakla birlikte üyelerin dinsel
ibadetlerini organize ederek aile, dinî bir kurum işlevi kazanmaktadır.
Sosyal dayanışma ve üyelerini koruma işlevi: Geleneksel toplumlarda aile,
üyelerini korumakla görevlidir. Aile üyelerini dışarıdan gelebilecek her türlü maddi
ve manevi saldırılara karşı koruma işlevi görür. Bir aile bireyine yapılmış saldırı,
bütün aileye yapılmış kabul edilir. Bu işlevle aile bireylerinin güvenliği sağlanır. Bu
işlev, aynı zamanda dayanışmayı aile için çok önemli bir konuma yerleştirmektedir.
Hastalık, mutsuzluk, çaresizlik ve yaşlılık gibi durumlarda aile içi dayanışma çok
önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle aile, çaresiz kalmış bireyler için tam bir
sığınak işlevi görmektedir. Aile, üyelerine çok sayıda sorumluluklar yükler ve
onlardan birçok isteklerde bulunur. Ailenin üyelerinden beklediği görevler, bireyin
yaşamı boyunca devam eder. Aile, erkek ve kadını kendilerinden daha çok aile
üyeleri için ağır sorumluluklar yüklenmeye zorlamaktadır. Özellikle aile içinde
meydana gelen kriz zamanları veya çocuklara karşı görevler, aileyi gittikçe artan
sorumlulukları yerine getirme işlevleri yüklemektedir. Ancak çağdaş kurumlar,
ailenin bu işlevlerinden bir kısmını yerine getirmeye başlamıştır.
Statü kazandırma işlevi: Aile, üyelerinin toplum içindeki statülerini belirler.
Aile, üyelerine statü kazandırır. Ailenin bireylerine statü tahsisi işlevi, bazı değişim
ve dönüşümler geçirmesine rağmen günümüze kadar ulaşmıştır.
AİLENİN BİÇİMLERİ
Bazı toplumlarda belli dönemlerde kölelerin aile kurmaları engellenmiştir.
Çağdaş dönem öncesi Yunan ve Amerikalı kölelerin aile kurmaları yasaklanmış,
kuranların aileleri de köle ticareti, zorla çalıştırma ve cinsel saldırı nedeniyle atlüst
olmuştur. Buna rağmen aile her sınıftan çoğu insanın kurmaya çalıştığı bir ideal
Ailede otoritenin olmuştur. Nitekim kültürler arası karşılatırmalı tarihsel antropolojik çalışmalar,
anaya verildiği, onun biçok aile türünün olduğunu göstermiştir. Bu aile türleri zamanla değişmekle
erkek kardeşinin veya birlikte en ilkel toplumlardan günümüze kadar gelen bütün toplumlarda aile adı
akrabalarından bir
verilen bir sosyal yapı şekli bulunmaktadır. Aile her toplumda sınırlı bir büyüklüğe
erkeğe karşı aile
sahiptir. Ailenin şekillenişinde ve sosyal yapısının oluşmasında üye sayısı ve
içinde söz sahibi
olduğu aileye anaerkil sınırlarını belirleyen kurumlar bulunmaktadır. Hane halkı kompozisyonuna bağlı
aile adı verilir. aile tipi dışında her toplumda otorite, sosyal çevre, akrabalık ve mülkiyet
ilişkilerine göre farklı aile biçimleri ortaya çıkmıştır.
İlkel kültürlerden günümüze toplumsal ve kültürel faktörlere bağlı olarak
aile biçimler almıştır. Antropologlar, iki ya da daha fazla kişinin evlenmesi sonucu
evlilik bağı ile kurulmuş aile ile bir kadın, bir kadının erkek kardeşleri ve
çocuklarından oluşan kan bağına dayanan aileyi birbirlerinden ayırmaktadırlar.
Kan bağına dayanan aile örnekleri çok yaygın değildir.
Evlilik bağı ile kurulmuş aile tipi ise çok yaygındır. Dünyada 192 farklı toplum
üzerinde aile türleriyle ilgili yapılan bir araştırmada geniş ailenin en yaygın aile
türü olduğunu ve kültürlerde %48’inde geniş aileye rastlandığı sonucu ortaya
çıkmıştır. Bu kültürlerdeki ailelerin %25’ini çekirdek ailelerin, %22’sini ise çok eşli
ailelerin oluşturduğu görülmüştür. Bununla birlikte evli çiftlerin daha önceki
birlikteliklerinden olan çocuklarına baktıkları karışık ailelerle de karşılaşılmıştır.
Antropologlar aileyi, otorite ve hane halkı faktörlerine göre iki şekilde
sınıflamışlardır.
Otorite ölçütünü esas alan aile biçimleri:
Ana Ailesi/Anaerkil Aile/Maderi Aile: Ailede otorite ana tarafında toplanır.
Aile içinde otoriteyi, kadının erkek kardeşi veya yakın akrabalarından bir erkek
kullanır. Akrabalık ana tarafına bağlı olarak belirlenir. Akrabalık ilişkileri de ana
soyuna dayanır. Ana ailesinde ananın kız ve erkek kardeşleri, çocukları ve
akrabaları aynı evde birlikte yaşarlar. Evin reisi kadının erkek kardeşi, çocuğun
dayısıdır. Dayı, kız kardeşine ve çocuklarına bakmakla görevlidir.
Anaerkil ailede soy ve
Çocukların babayla hukuki ve sosyal ilişkileri yoktur. Baba sadece zaman
akrabalık ilişkileri ana
zaman ana evine misafir gibi gelip gidebilir. Esasen baba da anasının evinde, kız
tarafına dayanır.
kardeşinin çocuklarına babalık yapmak zorundadır.
Bazı antropologlar, anaerkil ailenin avcılık ve toplayıcıkla geçinen göçebe
ilkel toplumların, tarımsal üretim biçimine ve yerleşik hayata geçtikleri evrede ilk
defa ortaya çıktığını ileri sürmüştür. Bu antropologlara göre anaerkil aile, yerleşik
hayata geçen toplumsal yapıların ürünüdür.
Baba Ailesi/Pederî Aile: Bu aile tipinde ana-baba aynı evde birlikte oturur.
Akrabalık hem ana hem de baba tarafından gelir. Çocuklar, ana ve baba tarafına
mirasçıdırlar. Baba ailesinde otorite ana ve baba tarafından paylaşılır.
mirasını alamaz. Özel mülkiyet yoktur. Bütün mal veya mülk aile topluluğunun
ortak malıdır.
Aynı baba soyundan gelenler, kardeş kabul edilir. Bu tür akrabalık, aile
üyelerine birtakım görev ve sorumluluklar yükler. Aile bireylerinin baba tarafından
gelen akraba topluluğu dışından evlenmesi, ailenin bir ferdine dışarıdan bir saldırı
geldiğinde kan davası gütmesi, kendi özel menfaat ve hırslarından daha çok ailenin
menfaatlerini savunması gerekir. Bu aile tipine toprağa yerleşmiş Afrika, Asya ve
özellikle Balkanların güney kesimlerinde rastlanmaktadır.
Ataerkil Aile: Ataerkil aile, kaynağını dinden alan mutlak ve sonsuz bir baba
otoritesine bağlı olarak kurulmuştur. Ailede mülkiyet babaya aittir. Baba, aile
mülkiyeti ve malları üzerinde dilediği tasarrufu yapma hakkına sahiptir. Baba, dinî
ve ekonomik sorumluklarını yerine getirebilmek için gerekirse çok evlilik yapabilir.
Bütün aile bireyleri atalar dinîne bağlıdır. Baba, atalar dinînin emrettiği ritüelleri
yürütmekle, dinî gelenekleri sürdürmek ve korumakla görevlidir. Ailenin lideri olan
baba aynı zamanda aile dinînin de hükümdarıdır.
Bu aile tipinde her evin içinde aile atası olan Tanrı’nın bir ocağı vardır. Bu
ocakta hiç sönmeyen bir ateş vardır. Aile Tanrı’sının ruhunu koruyan bu ateş, aileyi
korur, aileye sağlık ve bereket verir. Bu yüzden ailenin birlikte yaşadığı evdeki
ocağın ateşini söndürmeyecek bir erkek çocuk sahibi olmak çok önemlidir. Bu
nedenle ataerkil ailede kaynağını dinden alan bir statü farklılaşması vardır.
Baba otoritesinin en yüksek ve en katı şekline dönüştüğü ataerkil aile tipine
İsrailliler, İranlılar, Yunanlılar, Almanlar, Türkler ve eski Romalılarda
karşılaşılmaktadır. Özellikle ilk defa Eski Roma’da ortaya çıktığı için bu aile
modeline Roma Ailesi de denilmektedir.
Hane halkını ölçüt alan aile biçimleri:
Geniş Aile/Büyük Aile: Çok sayıda akrabanın, küçük veya çekirdek ailenin
aynı çatı altında birlikte yaşaması şeklinde kurulan aile tipidir. Bir yönüyle karı-
kocaya diğer yönüyle kan bağına ve akrabalığa dayanan geniş aile, büyük anneleri,
dedeleri, anneyi, babayı, kız kardeşleri, erkek kardeşleri, zaman zaman amcaların,
dayıların, halaların, teyzelerin ve kuzenlerin bir veya birkaçını içeren büyüklükte
olabilmektedir. Bütün bu insanlar, kan bağına dayalı olarak veya evlenen yeni bir
çiftin aileye katılması şeklinde birlikte bir arada yaşarlar.
Aileye kan bağı ve evlilikler yoluyla gerçekleşen katılımlar, ailenin
sürekliliğini sağlar. Bu tür ailelerde en yaşlı aile üyesi, aile reisidir. Bireylerinden
daha ziyade aile önemlidir. Aile bireylerinin tutum ve davranışları ailenin kontrol
ve denetimi altındadır.
Bazı antropologlar geniş ailenin sanayileşme öncesi Batı toplumlarında
görülmekle birlikte bu toplumlarda sanayileşme, şehirlileşmeyle birlikte geleneksel
Geniş ailenin iki biçimi
geniş ailenin kaybolduğunu onun yerine çekirdek ailenin ortaya çıktığını ileri
vardır:
sürmüştür. Geniş aile gruplarının Doğu Avrupa ve Asya’da daha yaygın olduğu
1. Kök Aile
kabul edilmiştir. Daha sonraki antropolojik kültürler arası çalışmalar geleneksel
2. Birleşik Aile
geniş ailenin sadece Doğu’ya ve Asya’ya ve eski çağlara özgü bir aile modeli
Koca/Baba Karı/Anne
Şekil 8.1. Bağımsız Çekirdek Aile ve Aile İçi İlişkileri (Haviland ve Diğerleri, 2008, s. 464)
Şekil 8.2. Hz. Meryem'in Kocası Yusuf’tan Oluşan Hristiyanlığın Kutsal Ailesi.
Hz. Meryem’in kocası, babasının erkek kardeşinin oğluydu ve kendisi de kayınbiraderle
evlilik (levirat) sonucu dünyaya gelmişti. Hristiyanlığın ilk günlerinde akraba evliliklerine
izin verilmiş olsa da 4. yüzyıldan sonra Roma Katolik Kilisesi tarafından yasaklanmıştır
(Haviland ve Diğerleri, 2008, s. 465).
Örnek
büyüklüğü ortalama 4,75 kişidir. İngiltere'de bugünkü
ortalama büyüklük ise 3.04'tür. Evde çalışan uşakların da
daha önce hane halkından sayıldığı düşünüldüğünde aile
büyüklüğündeki söz konusu fark çok önemli değildir.
Yine çoğu Batılı çekirdek aileyi normal, doğal ve çağdaş; geniş aileyi ise
anormal ve geleneksel bulmaktadır. Oysa çekirdek ailenin diğer aile yapılarından
daha modern ve daha doğal olmadığını, diğer aile modelleri için ölçüt kabul
edilemeyeceğini antropoloji ortaya koymuştur.
AİLE SORUNLARI
Tarihin ilk dönemlerinden günümüze kadar geçen süreçte ailenin yapı, işlev
ve biçimlerinde oldukça önemli değişim ve dönüşümler meydana gelmiştir. Bütün
toplumlarda aile kurumu birçok değişime uğramıştır. Elbette ki ailenin yapı, işlev
ve biçimlerinde meydana gelen bu değişimler, olumlu sonuçlar doğurduğu gibi
birçok soruna da neden olmuştur.
Her aile tipinde farklı nedenlerle sorunlar yaşanmaktadır. Geleneksel geniş
ailenin kendine özgü sorunları vardır. Geniş ailede aile reisinin verdiği kararlara
bütün aile bireyleri uymak zorunda oldukları için bu olgu, özellikle genç kuşaklar
için önemli çatışma ve gerginlik alanını oluşturmaktadır. Geniş ailenin otoriter ve
baskıcı yönüne karşı özgür ve bağımsız yaşama isteği artmaktadır. Bu yüzden
geniş ailede otorite, bağımlılık ve saygınlık gibi farklı özellikler, aile bireyleri
arasında anlaşmazlık, çatışma ve tartışma alanlarını oluşturmaktadır. Bu sorunlar,
bağımsızlık ve özgürlük konsepti üzerine oturmaktadır. Böylece birçok kültürde
aile baskısından dolayı evden kaçma olaylarıyla sık karşılaşılmaktadır.
Ailenin ekonomik ve üretim işlevini yitirdiği modern toplumlarda çekirdek
aile birçok sorunla karşı karşıyadır. Modern iş ve çalışma koşulları aile üyelerinin
uzun süre birbirlerinden ayrı kalmalarına neden olmuştur. Eğer eşlerin ikisi de
çalışıyorsa işlerinin bulunduğu yerler, onları ayrı yerlerde yaşamaya zorlar. Ayrıca
Toplumsal ve
yeni evli çiftlerin ebeveynlerinden bağımsız bir evde yaşamaya başlaması, bu yeni
kültürel değişmeler
ailede tiplerine özgü aileyi akrabalarından ayırır. Bu durumda eşler arasındaki sorumluluk ilişkisi tam
sorunlara neden anlamıyla kurulamadığı için eşler arasında rekabete dayalı bir yapı oluşmakta,
olmuştur. karşılıklı sorumluluk gerektiren çekirdek ailenin varlığı ve sürekliliği tehlikeye
düşmektedir.
Aile bireylerinin toplumsal yaşamda karşılaştığı güçlükleri aşmak ve
sorunları çözümlemek üzere varolan ailenin ortaya çıkan farklı türleri kendilerine
özgü sorunları beraberinde getirmektedir. Ailenin ve ev halkının küçük ve daha
özgür olduğu Kuzey Amerika’da aile mensupları, toplumsal güçlükler karşısında
bireyler, ailenin diğer üyelerinin ve akrabalarının desteklerini alamamakta ve
öylece birey yapayalnız bırakılmaktadır. Aile, akrabalık ve toplumsal bağları
zayıflayan toplumlarda bireyselleşme artmıştır. Bireyselleşme ise aile üyelerinin
istikrarsız ve kısa ömürlü kılmıştır. Çocuklardan, eşlerden birinin veya her ikisinin
ölmesi Avrupa’da aileyi süreksiz kılmış veya aile ilişkilerini bozmuştur. Modern
çağdaş ülkelerde bugün ortalama insan ömrü uzadığından, özellikle bebek ölüm
oranlarının %1’in altına inmesi, günümüz ailesini eskisine göre nispeten daha
sürekli ve istikrarlı yapmıştır. Çekirdek aileyi meydana getiren üyelerden herhangi
birinin çeşitli nedenlerle aileden erken kopması, çekirdek ailenin yapı ve
görevlerini bozan oldukça önemli sorunlara neden olmuştur. Örneğin baba ya da
annenin yokluğu, sevgi, dayanışma, kollama ve koruma gibi ailenin önemli
işlevlerini etkisiz hâle getirir. Çocuğun ana veya baba modelinden habersiz bir
biçimde yetişmesine, aile görevlerini tam olarak öğrenememesine ve sosyalleşme
sürecinde birçok olumsuzlukla karşılaşmasına neden olmaktadır.
Çoğu toplumda ailenin iç bağlanışında da birçok aksaklıklar meydana
gelmiştir. Aile içi kuşaklar arası ilişkiler sürekli karşılıksız sevgi ve şefkat içerisinde
gerçekleştirilmeli, güçlü bir dayanışma ve işbirliği olmalı, aile bireyleri arasında
ahlak ve erdemliliğe dayalı güçlü samimi bir bağ kurulmaldır. Sanayileşme,
şehirlileşme, modernleşme gibi etkenler, aile içi ilişkilerde bu kültürel değerler
sistemini dönüştürmüştür. Ailede her zaman olduğundan daha fazla bir kavga ve
çatışma riski ortaya çıkarmıştır. Ailelerde uyum ve uzlaşma olan konular azalmaya
başlamış, çatışma ve tartışma unsuru olan hususlar eskisinden çok daha fazla
artmıştır. Modern iş koşullarında insanlar emeklerini pazarlayarak aile
ekonomilerini sürdürülebilir bir yapıda götürmeye çalışmaktadır. Modern çalışma
koşulları içinde kurulan sosyal ilişkiler geçici, rekabete dayalı, başarıya odaklı, yasa
ve yaptırımlarla yürütülür. Bütün bu etkenler 1950’lere gelindiğinde Batı
toplumlarında çekirdek aileden oluşan hane oranının %60’la en yüksek seviyeye
ulaşmasını sağlamıştır. O zamandan bu yana bu sayı yarı yarıya azalmıştır.
Boşanmış, ayrı yaşayan ve hiç evlenmeyen bireylerin yaşadığı haneler gittikçe
artmaktadır. Son yıllarda Türkiye’de de Batı toplumlarına benzer şekilde hiç
evlenmeyerek yalnız yaşayan, boşanmış ve ayrı yaşayan aile tipleri gün geçtikçe
artmaktadır.
Modern toplumun sorunlarıyla yapayalnız ve tek başına bıraktığı insanlar
arasında, yakınlığı, aile sıcaklığını, sevgiyi, şefkati, duygusal veya maddi desteği aile
dışı ilişkilerde arayanların her geçen gün sayısının artmasına neden olmuştur. Aile
içinde çocukların ve eşlerin ihmal edilmesi, aile içi ilişkilerde hoşgörünün
zayıflamaya başlaması, aile içi kötü muamele ve şiddet gibi olgular yaygınlık
kazanmıştır. Aile içindeki şiddetin baş aktörü erkeklerdir.
Evdeki bir aile üyesinin diğer bir aile üyesine uyguladığı saldırganlığı ve
fiziksel suistimali aile içi şiddet olarak tanımlayabiliriz. Modern toplumlarda evler
en tehlikeli yerlerdir. İngiltere’de her dört cinayetten biri bir aile bireyi tarafından
başka bir aile üyesine karşı işlenmektedir. Aile içi şiddet konusunda yapılan
çalışmalar, aile içi fiziksel şiddete en çok maruz kalanların altı yaş altı çocuklar
Dünyanın her yerinde olduğunu göstermiştir. Çocuklara şiddetten sonra en yaygın ikinci şiddet türü
kadına yönelik şiddet
kocaların eşlerine karşı kullandığı şiddettir. Bununla birlikte kadınlar da hem
vardır.
çocuklarına hem de kocalarına karşı şiddete başvurabilmektedir. Bazı araştırmalar
kadınların kocalarını dövdüklerini ancak kadınların kullandığı şiddetin erkeklere
kıyasla daha kısıtlı, düzensiz ve kalıcı fiziksel hasar verme ihtimali düşükolduğunu
göstermiştir.
Her ne kadar her kültürde ailede kadınlar tarafından şiddet gören erkeklere
rastlansa da çoğu kültürde aile içinde kadına yönelik şiddet yaygın bir olgudur.
Amerika’da 1993 -2002 yılları arasında yapılan bir araştırmada kadınlara
uygulanan ev içi şiddet %55 azalsa da 2002 yılında aile içinde yaklaşık 500 bin
kadın eşleri tarafından şiddete maruz kalmışlardır. Aynı araştırmada çıkan bir
başka sonuç ise 2000 yılında ortalama her gün 4, toplamda 1247 kadın sert bir
aletle vurularak öldürülmüştür. Birleşmiş milletlerin 2000 yılında yayımladığı
rapora göre Kanada’da kadınların %29’u, şimdiki ya da önceki eşleri tarafından
saldırıya uğramış, buna karşılık Hindistan’ın Utar Pradesh eyaletindeki evli
erkeklerin %45’i eşlerine şiddet uygulamış, İsrail’deki kadınların %32’si eşlerinden
fiziksel şiddet görmüşlerdir.
Acı olan gerçek, aile içi şiddetin neredeyse büyük bir bölümünün yine
neredeyse dünyada yaşayan bütün topluluklar tarafından hoşgörülmesi ve
onaylanmasıdır. Toplum tarafından hoş görülen şiddetin kapsamı oldukça kısıtlı ise
de bu çok daha acımasız saldırı biçimlerine dönüşebilir. Herhalde anne babaları
tarafından tokatlanmamış veya dövülmemiş çocuk pek azdır. Anne-babaların
çocuklarına uyguladıkları fiziksel hasar bırakmayan bu tarz şiddet, çoğu kültür
tarafından onaylanırken, fiziksel zarar veren şiddet ise çoğu kültürde
yasaklanmıştır. Yine eşler arası şiddet, toplumlar tarafından genellikle hoş görülür.
Dahası, pek çok araştırma çiftlerin önemli bir kısmının, bazı durumlarda bir eşin
öbürünü dövmesini meşru gördüğünü ortaya çıkarmıştır. Amerika’da yapılan bir
araştırmada her iki cinsiyete mensup her dört Amerikalıdan birinin bir kocanın
karısını dövmesini haklı gösterecek nedenler olabileceğine inanmaktadır.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Sanayileşmiş Batılı toplumlarda aşağıdaki hangi aile biçimi yaygındır?
a) Geniş Aile
b) Birleşik Aile
c) Çekirdek Aile
d) Ataerkil Aile
e) Kök Aile
3. Ana, baba, çocukları, evli tek oğul ile eşi ve çocuklarından kurulu aile
biçimi aşağıdakilerden hangisidir?
a) Çekirdek Aile
b) Geniş Aile
c) Birleşik Aile
d) Ataerkil Aile
e) Kök Aile
4. Ana, baba, erkek çocuklar, evlenmemiş kızlar, evlenen oğullar ile eşleriyle
çocuklarından oluşan aileye ne ad verilir?
a) Çekirdek Aile
b) Geniş Aile
c) Birleşik Aile
d) Ataerkil Aile
e) Kök Aile
5. Kaynağını dinden almış, mutlak ve sonsuz bir baba otoritesine bağlı olarak
kurulmuş aile biçimi aşağıdakilerden hangisidir?
a) Baba Tarafından Aile
b) Geniş Aile
c) Birleşik Aile
d) Ataerkil Aile
e) Kök Aile
Cevap Anahtarı
1.c, 2.a, 3.e, 4.c, 5.d, 6.c, 7.e, 8.b, 9.a, 10.b
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Çetin, Ö. (2010). Televizyon alışkanlıklarımız IPTV ile değişecek. 20 Ocak 2018
tarihinde www.hurriyet.com.tr adresinden erişildi.
Barnouw, V. (1985). Culture and personality. Belmont, CA: Wadsworth.
Benedict, R. (1998). Kültür örüntüleri. Ankara: Öteki Yayınevi.
Emiroğlu, K. ve Aydın, S. (2003). Antropoloji sözlüğü. Ankara: Bilim ve Sanat
Yayınları.
Giddens, A. (2000). Sosyoloji. H. Özel ve C. Güzel (Haz). Ankara: Ayraç Yayınevi.
Harris, M. (2001). The rise of anthropological theory. A history of theories of
culture. New York, Oxford: Altamira Press.
Haviland, W. A. & Diğerleri. (2002). Kültürel antropoloji. H. İnaç, S. Çiftçi (Çev).
İstanbul: Kaknüs.
Hall, C. (1992). White, male and middle class explorations in feminism and history.
Oxford: Polity.
Jenkins, R. (2016). Bir Kavramın anatomisi sosyal kimlik. G. Bostancı (Çev).
İstanbul: Everest Yayınları
Kottak, C. P. (2002). Antropoloji. S. N. Altuntek ve Diğerleri (Çev). Ankara:Ütopya
Yayınevi.
Marshall, G. (1999). Sosyoloji sözlüğü. O. Akınhay, D. Kömürcü (Çev). Ankara: Bilim
ve Sanat.
Mascia-Lees, F. E.- Black, N. J. (1999). Gender and anthropology. Waveland Press.
McGee, R. J.-Warms, R.L. (1996). Anthropological theory an introductory history.
Londra, Toronto, California: Mayfield Publishing Co.
Mead, M. (1972). Male and female a study of the sexes in a changing world. New
York: Laurel Edition.
Monaghan, J.-Just, P., (2007). Sosyal ve kültürel antropoloji. Gür, Hakan.(Çev.).
Ankara: Dost Kitapevi.
Moore, H. L. (1988). Feminism and anthropology, Cambridge: Polity Press.
Ortner, B. S. (2006). Anthropology and social theory: Culture, power, and the
acting subject. London: Duke University Press.
Özbudun, S.- Balkı, Ş. - Altuntek, N. S. (2006). Antropoloji kuramlar kuramcılar.
Ankara: Dipnot Yayınları.
Plog, F.-Bates, D.- Acocella, J. R. (1980). Cultural anthropology. U.S.A.: Alfred A.
Konp, Inc.
Pritchard, E.E.E. (1998). Sosyal antropoloji. F. Aydın, İ. İnce, M. Kılıç (Çev). İstanbul:
Birey Yayıncılık
Reiter, R. (2014). Kadın antropolojisi. B. Abiral (Çev). Ankara: Dipnot Yayınları
Saran, N. (1989). Antropoloji. İstanbul: İnkılâp Yayınları.
Tezcan, M. (1997). Kültürel antropoloji. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.
Yapıcı, A. (2004). Din kimlik ve ön yargı biz ve onlar. Adana: Karahan Yayınları.