Professional Documents
Culture Documents
1.) I Live in Pasadena - Ben Pasadena'da Yaşıyorum
1.) I Live in Pasadena - Ben Pasadena'da Yaşıyorum
1.) I Live in Pasadena - Ben Pasadena'da Yaşıyorum
A: My parents go to church every Sunday. A: Annem ve babam her pazar günü kiliseye giderler.
B: They trust in God. B: Tanrıya güveniyorlar.
A: They hope they will go to heaven. A: Cennete gideceklerini umuyorlar.
B: They probably will. B: Muhtemelen gidecekler.
A: But no one knows for sure. A: Ama kimse kesin olarak bilmiyor.
B: That’s for sure. B: Bu kesin.
A: No one knows what happens after we die. A: Öldükten sonra ne olacağımızı kimse bilmiyor.
B: If we are good, we will be happy in heaven with B: Eğer iyiysek, cennette Tanrı ile mutlu olacağız.
God.
A: That’s what many people believe. A: Pek çok insan buna inanıyor.
B: If we are bad, we will be unhappy forever in B: Eğer kötüysek, cehennemde sonsuza kadar mutsuz
hell. olacağız.
A: I don’t want to go to hell. A: Cehenneme gitmek istemiyorum.
B: Let’s go to church with your parents on B: Hadi, pazar günü ailenle kiliseye gidelim.
Sunday.
28.) His Line Is Never Busy – Onun Hattı Asla Meşgul Değil
A: The price of stamps goes up and up. A: Pulların fiyatı sürekli artıyor.
B: I think stamps used to cost a penny. B: Eskiden pullar bir peniydi sanırım.
A: That was a long time ago. A: Bu uzun zaman önceydi.
B: It was before I was born. B: Ben doğmadan önceydi.
A: Now a stamp is 42 cents. A: Şimdi bir pul 42 sent.
B: But in May it will be 44 cents. B: Ama mayısta 44 sent olacak.
A: Have you ever lost a letter in the mail? A: Hiç postada bir mektup kaybettiniz mi?
B: No, I haven’t. B: Hayır, kaybetmedim.
A: Neither have I. A: Ben de kaybetmedim.
B: So, they do a good job for the money. B: Yani, para kazanmak için iyi bir iş yapıyorlar.
A: Yes, they do. A: Evet, öyleler.
B: Maybe we shouldn’t complain. B: Belki de şikayet etmemeliyiz.
A: It’s time for your bath, young lady. A: Banyo yapma vaktin geldi küçük hanım.
B: But, Mom, I’m not dirty. B: Ama anne ben kirli değilim.
A: You need a bath every day. A: Her gün banyo yapmaya ihtiyacın var.
B: Why? B: Neden?
A: Because you don’t want to smell bad. A: Çünkü kötü kokmak istemezsin.
B: I don’t smell bad. B: Kötü kokmuyorum.
A: That’s what you think. A: Sen öyle düşünüyorsun.
B: If I smelled bad, I could smell me. B: Kötü kokuyorsam, kendi kokumu alabilirim.
A: I can smell you. A: Kokunu senin alabiliyorum.
B: I can smell you, too. B: Ben de senin kokunu alabiliyorum.
A: That’s my perfume. A: Bu benim parfümüm.
B: When can I wear perfume? B: Ben ne zaman parfüm kullanabilirim?
A: Don’t wipe your nose on your sleeve. A: Burnunu elbisenin koluna silme.
B: But I don’t have a tissue. B: Ama benim mendilim yok.
A: Then go find a tissue in the bathroom. A: O zaman git banyodan bir mendil bul.
B: I didn’t have time to get one from there. B: Oradan almak için zamanım olmadı.
A: Your sleeves are not tissues. A: Kolların mendil değil.
B: But Mom, all my friends use their sleeves. B: Ama anne, bütün arkadaşlarım kollarını kullanıyor.
A: That doesn’t make it right. A: Bu doğru yaptıkları anlamına gelmez.
B: I saw Dad wipe his nose on his sleeve B: Dün babamın koluna burnunu sildiğini gördüm.
yesterday.
A: I will talk to your father about that. A: Bunu babanla konuşacağım.
B: I bet Dad did it all the time when he was my B: Eminim babam benim yaşımdayken bunu hep yapardı.
age.
A: Your daddy was a good little boy. A: Baban iyi bir çocuktu.
B: How do you know? Were you his mommy, too? B. Nerden biliyorsun? Sen onun annesi miydin ki?
57.) Two Little Ones – İki Küçük Olan
A: What do you need for school? A: Okul için neye ihtiyacın var?
B: I need pencils. B: Kurşun kalemlere ihtiyacım var.
A: Anything else? A: Başka bir şey var mı?
B: I need a notebook. B: Bir deftere ihtiyacım var.
A: Do you need a pen? A: Tükenmez kaleme ihtiyacın var mı?
B: No. I already have a pen. B: Hayır. Zaten bir tane tükenmez kalemim var.
A: Do you need a calculator? A: Hesap makinesine ihtiyacınız var mı?
B: No. The teacher doesn’t permit calculators. B: Hayır. Öğretmen hesap makinesine izin vermiyor.
A: How about a dictionary? A: Peki ya sözlüğe ihtiyacı var mı?
B: No, we have a big dictionary in the classroom. B: Hayır, sınıfta büyük bir sözlüğümüz var.
A: Well, I guess that’s it. A: Şey, sanırım bu kadar.
B: Yes, that’s all I need for now. B: Evet, şimdilik ihtiyacım olan tek şeyler bunlar.
81.) Two Birds with One Stone – Bir Taşla İki Kuş
A: They were in a crosswalk near school at 3 a.m. A: Sabah 3’te okulun yakınındaki bir yaya
geçidindeydiler.
B: Who? B: Kim?
A: Two students from USC. A: USC’den iki öğrenci.
B: What happened? B: Ne oldu?
A: A speeding car ran a red light, killing the girl. A: Hızla giden bir araba kırmızı ışıkta geçti ve
kızı öldürdü.
B: What happened to the other student? B: Diğer öğrenciye ne oldu?
A: He landed on the hood of the car. A: Arabanın kaportasına girdi.
B: Did he get off the hood? B: Kaportadan mı çıktı?
A: No, the car stopped and the passenger pushed the A: Hayır, araba durdu ve yolcu yaralı öğrenciyi
injured student off the hood. kaportadan itti.
B: I’ll bet the car continued on its way. B: Arabanın yoluna devam ettiğine bahse
girerim.
A: Of course it did. Why stop after you’ve run over two A: Tabii ki öyle oldu. İki kişiyi ezdikten sonra
people? neden durasın ki?
B: I hope they find them and put them in jail for life. B: Umarım bulurlar ve ömür boyu hapse atarlar.
A: Would you put suntan lotion on my back, A: Sırtıma güneş kremi sürer misin, lütfen?
please?
B: Sure. B: Elbette.
A: Thank you. A: Teşekkür ederim.
B: You shouldn’t lie in the sun for too long. B: Güneşte çok uzun süre yatmamalısın.
A: I want to get a tan. I don’t want to look so pale.
A: Bronzlaşmak istiyorum. Bu kadar solgun görünmek
istemiyorum.
B: What’s wrong with looking pale? B: Solgun görünmenin nesi yanlış ki?
A: People think you might be sick. A: İnsanlar senin hasta olduğunu düşünebiliyor.
B: Who thinks that? B: Bunu kim düşünüyor ki?
A: I don’t know. A: Bilmiyorum.
B: It’s better to be pale than to have skin cancer! B: Cilt kanseri olmaktansa solgun görünmek daha iyidir!
A: I know that. A: Bunu biliyorum.
B: So why are you arguing with me? Don’t lie in the B: O zaman neden benimle tartışıyorsun? Güneşte çok
sun too long. uzun süre kalma.