Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 2

6 İSTİKRAZLAR

I. Dahilî İstikrazlar
Zaten bozulmuş olan malî durum, 1768'den sonra harp masraflarının
binmesiyle daha da kötü bir hal alınca yeni gelir kaynakları aranmasına mecburiyet
hâsıl oldu. Malikâne sisteminin istenilen sonucu vermemiş olması dolayısıyla bu
defa yeni bir yol denendi. Mukataaların ömür boyu satışı yerine /faizlerinin (burada
"faiz" kâr mânâsında kullanılmaktadır) esham (=hisse senedi) çıkarılarak satılması
yoluna gidildi. Esham sistemi, emânetle idare edilmekte olan ve kâr getiren
mukataaların, yıllık kârları dikkate alınarak, belli hisseye bölünüp bunun
5–6 katı gibi bir muaccele ile satışa çıkarılması esasına dayanıyordu. İlk
defa 1775'de kârı yüksek görünen İstanbul Tütün Gümrüğü Mukataası'nda
denenen sistem, başlangıçta hazinenin sıkıntısını giderecek bir çare olarak
düşünülmüştü. Ancak, rûz-ı hızır (rûmî 23 Nisan = milâdî 6 Mayıs) ve rûz-ı
kasım (rûmî 26 Ekim = milâdî 9 Kasım) olarak tayin edilen faiz ödemeleri, diğer
bazı mukataalar için de benzeri esham çıkarıldıktan sonra, hazine için bir yük
olmağa başladı. Zira kayd-ı hayat şartıyla satılan eshamın el değiştirmesine
imkân tanınmıştı. Böylece sehimlerin mahlut kalarak hazineye geri dönüp yeniden
satışa çıkarılmaları güçleşmişti. Gerçi malikâne satışlarında olduğu gibi esham
satışlarında da dellâliyye, harp zamanlarında cebelü bedeliyyesi ve el
değiştirmelerde kasr-ı yed resmi adıyla bazı resimler alınıyordu ama bunlar, geliri
başlangıçtaki tahminin altına düşen mukataalarda faiz ödemelerini karşılayacak
ölçüde değildi. Bu yüzden de hazine zaman zaman ödeme tarihlerini geciktirme
zorunda kalmaya başladı; başka bir ifadeyle esham uygulaması da malî bakımdan
umulan ferahlığı getiremedi.
II. Mahmud devrindeki siyasî olaylar ve harpler sonunda devlet hazinesinin
durumu iyice bozulmuştu. Halkın yeni vergiler ödeyecek gücü bulunmadığı gibi
sikke tağşişi de söz konusu olamazdı. Hazineyi biraz olsun ferahlatabilmek üzere
başka bir yola başvuruldu;
Abdülmecid'in saltanatının ilk yılı olan 1839'da kaime-i mutebere-i
nakdiyye adıyla bir kâğıt para çıkarıldı. Aslında bu, altın olarak hazinede karşılığı
bulunmadığı için hakikî mânâda kâğıt para olmayıp bir nevi hazine tahvili /
esham kavaimi idi. En büyüğü 500 kuruşluk olan bu ilk kaimeler, el yazısı ile
hazırlanmış sergi mahiyetinde %8 faizli olup anapara sekiz yılın bitiminde,
faizler ise daha sonra ödenecekti. Kaimelerin kısa bir zamanda 1842’den
itibaren sahtelerinin piyasaya sürülmesi, bunların piyasadan çekilerek yerine
matbularının çıkarılmasını gerektirdi. Kaimelere numara konmadığından ne kadar
çıkarıldığının halk tarafından bilinmesi mümkün değildi; piyasadaki miktarı devamlı
artış gösterirken faizleri de %6'ya düşürüldü. Kırım harbi sırasında o anda mevcut
350.000 keselik kaimeye ordu kaimesi adıyla 10 ve 20 kuruşluk kupürlerden
ibaret yeni kaimeler eklenmesiyle kaime tedavülü taşraya da taşınmış oldu. Ancak,
bunlar merkeze geldikçe tekrar piyasaya verilmediğinden evrak-ı nakdiye miktarı
kısmen azaltıldı; 1858'de yapılan dış istikraz kaimelerin iptaline hasredildiyse de
piyasada hâlâ mevcut 800.000 liralık kaimenin toplanması için halktan bir iâne-i
umûmiye alınmasına teşebbüs olundu. 1859'da eshâm-ı cedide adıyla %6 faiz
ve 24 yılda ödemeli yeni esham ile Hazine-i Hassa sergilerinin teminatı makamında
%6 faizli sergiler çıkarıldı. Kaimeler, 1862'de %40'ı gümüş para, %60'ı
konsolidlerden karşılık gösterilerek yapılan dış istikraz sonunda piyasadan
tamamen çekildi. Esham ve tahviller ise İstanbul Borsasında alınıp satılırken borsa
oyunları ile esas değerlerinin pek altında işlemler görmeğe başladılar. Bu alım-
satımların bir nizama bağlanması için 1871'de "Der-saadet Tahvilât Borsası
Nizamnamesi" yayınlandı.
1877–78 harbi dolayısıyla iç istikrazlarda da artış oldu. Rüsûm-ı sitte
denilen tuz, tütün, pul, ispirto, ipek ve balık resimleri tahsis edilerek, Galata
sarrafları ve Osmanlı Bankasından 10.000.000 altın borç alındı.

You might also like