Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 2

Ölü bir insanı diriltemezsiniz

“ ‘Oyun oynamaya mı çıkmışlar, hayır ya bakkala gidiyorlar, e bakkala da girmediler


ki. Somurta somurta dışarıda ne yapıyorlar? Haydaa yürümeye devam ediyorlar. Ben nereden
bileceğim şimdi? Kendim bir şeyler uydurmaktan başka çarem yok.’

Üç çocuk bir amaçla yağmurda dışarı çıkmışlardı. Üstlerinde bir kara bulut, onları
balkondan izleyen kadından bihaber.

Gözleri yağmur damlalarında, tomurcuklarda, solmuş tomurcuklarda, çocuklarda


dolanan o kadın… amaçsız kadın; hapsolmuş pencerelerle dolu bir manzaraya. Hikaye
yazacağı bir şey kalmayınca, zeminin soğuğuna bıraktı kendini. İçerideki sevgilisinin
boynuna sarılmak istedi. Çünkü kendine dönmeye korkmuştu kadın.

‘Yaşadığım dış dünya bu kadar kendimden uzak ve cazipken içerideki kargaşayı ne yapıyım
ki.’

Hep aynı senaryo; yaşadığını algılamak istemeyen kadının günlük rutinindedir


kaçmak. Yazarken iredelediğini zannettiği dünyası bile bir yanılsamadan ibaret. Bu kelimeler
neden gerçek olsun?

Sanki yaşamadığını düşlüyor. Bir izleyici olarak dünyada varlığını sürdürebileceğini


öne sürüyor. Bu yüzden duygularına güvenemiyor. Hah, deniyor bazen ama o kadar
odaklanmış ki ölü yaşamaya, ona hayatta olduğunu hissettirdiği her an bir masaldan ibaret
geliyor. O, üç çocuğun içinde yaşamak istiyor. O, ölü yaşamak istiyor.

Fakat bir kırılma yaşıyor bu kadın sevdiğinin gözlerinde. O inanmadığı duyguları


sevgilisinin göz yaşlarında kalbine bir tekme atıyor. Kendisinin de bir masalın baş kahramanı
olduğunu hissediyor bir anlığına ve o masalı nasıl boşladığı aklına geliyor. Bir insan olmak
önemli değil diye düşünürken, onun kelimelerinde kendine önem buluyor.

Şimdi elinde iki seçenek. Kendi hikayesinde mi yaşayacak yoksa ormanda yalnız bir
kulübede mi? Onun için seçmek çok zor, çünkü bugüne kadar nefes almamış bir insandan
öyle kolayca yaşamasını isteyemezsiniz.”
Yazarken birden o üç çocuk beliriyor. Ellerinden sürükleyip bir sahile götürüyorlar
kadını. Kedi mezarları ve ağaçlarla dolu diye düşünüp anlamlar uydururken, çocuklardan biri
bir bıçak çıkarıyor cebinden.

‘Kırmızı bir mont.. neydi ya, Albayım mı? Kaptanım? Sevgilim benimle tanıştı. sevgilim…
sevgilim.. biliyor yaşamadığımı’

İki çocuk tutuyor kollarından yavaşça kuma yatırıyor kadını.

‘Mutlu olabilir miydim acaba?’

Artık hep o istediği hayatı yaşıyor, toprağın altında kedilerle. Yalnız huzurlu ve üzgün.

You might also like