Professional Documents
Culture Documents
Pop Art Sanat Akımı
Pop Art Sanat Akımı
Pop Art denildiğinde akla ilk gelen isimlerden biri olan Andy Warhol ise hitap ettiği kitlelere
farklı, renkli ve sıra dışı bir kimliği olduğunu, eserlerinde ise kimliğinden esinlendiğini
kanıtlamış oldu.
“Bir gün herkes 15 dakikalığına şöhret olacak.” sözüyle de tanınan Andy Warhol para, ün ve
şöhret kazanmanın aşırı tüketimle beslendiği fikrini benimsendiği yeni bir yaşam kültüne
eserlerinde yer verdi. Aynı zamanda Warhol, tüketim algısını halka indirgeyerek tüketimin
aşırılıklara ulaşmasına katkıda bulundu. Gündelik hayatta kullanılan her şeyin sınıf ayrımı
olmadan herkesin eşit şekilde hakkı olduğu fikrini de benimsenmesine öncülük etti.
Pop Art sanat türünün çalışmalarında canlı tonlar ve renkler kullanılır. Tema olarak ise
gündelik yaşamda yer alan nesneler, medyanın kitlesel yönü ve reklamlar benimsenir.
Amerika’nın başat özelliği olan tüketim çılgınlığı popüler kültürün oluşturduğu simgelerde
pop art’ı net bir şekilde gözler önüne serdi. Bu sanat türünün insanlar tarafından kolay
anlaşılır olması yaygınlaşmasına katkı sağladı. 1960’lı yıllardan başlayarak günümüze kadar hız
kesmeden ilerledi
“Sanat âleminde, kendinin gerçekten bir yaratıcı olduğunu fark eden insan, bilim kanunlarının
zinciriyle bağlı olan ayaklarını topraktan kurtarmak imkânsızlığı On Yenilikçiyle Pop Art -7-
karşısında, ancak sanatın kanatları altında yükselen hayal gücünün yarattığı sonsuz güzellikler
alanında biraz nefes alabildi ve acılarını bu âlemde dindireceğini umdu. Bilimle kendini
kandıramayan insan, sanat alanında mutlu olacağını zannettiği zamanda bile, unutmaya
çalıştığı türlü ıstıraplarının gittikçe daha derinleştiğini hissetti. Bu algı, oyuncak değiştirmekle
biraz daha eğlenebilen bir çocuk gibi, sanatçıyı çeşit çeşit prensip ve ülkülere bağladı. Bunlar
bazen sanatın konusuna, bazen konuda savunulan duygu ve düşüncelere, bazen dilin, bazen
biçimin özelliklerine göre değişti. Birinden bıkınca ötekine atlayan sanatçı, daima yenilik
ardından koştuğunu ve yeni bir zevk arayıp yarattığını hayal ederek, eski oyuncaklarının
parçalarını, yeniden kırılacak olan oyuncaklarla karıştırıp eğlenen bir şımarık çocuk oldu.
Hatta zaman zaman, eski oyuncaklarını saklayabilmiş olan ihtiyatlı çocuklarınkini de kırarak
kendi eskitmiş ve parçalamış olduklarına benzetmek sevdasına da kapıldı. Bu savaş ve bu
teşebbüsler, hep aynı yaratığın kandırılamayan bir tutkusunu ifade ederlerken, insanlık,
sürekli olarak bu tutkunun baskısı altında yeni eserler, fikirler, sistemler ve faaliyetlerle
ilerlemeye devam edecektir.”
İnsanlık tarihi için yeni bir dönem olarak kabul edilebilecek endüstri çağı ile hızla
gelişen teknoloji, bilimsel bilginin ve görüşlerin yayılmasını kolaylaştırmış,
geleneksel inanç ve değerlerde yaşanan anlam
kaybı yeni arayışlara sebep olmuş ve dünya değişirken
sanatçının ve sanatının da onunla değişim göstermesini zorunlu kılmıştır.
Sanatçının yaratım konusunda bağımsızlığını ilan
ederek değişmeyen güzellik kalıplarını hedef aldığı bu
arayışı, geleneksel kalıpları yıkarak sanata yeni ufuklar
açmayı hedeflemiştir. Dünyanın görünenin dışında da
temsil edilebileceğini savunmaya başlayan sanatçılar
için bu süreç bir çeşit kendini yenileme, dönüştürme
sürecidir.
1800’lü yılların sonunda empresyonizmle başlayan
sanatın ve sanatçının değişim dönüşüm süreci, doğanın ve nesnelerin oldukları
gibi aktarılmasının mümkün olmadığını savunan, bu sebeple eserlere duygu
ve içdünya yansıtılırken gerçeğin şeklinin değiştirilip
geleneksel ilkelerin dışına çıkıldığı, nesnenin sanatçıda bıraktığı izlenimin
resmedildiği ekspresyonizmle
devam etmiş ve 20. yüzyılın ikinci yarısında ekspresyonizme tepki olarak doğan
pop art ile farklı bir boyut
kazanmıştır.
Makineleşen dünyaya bir sitem, güzel sanatların gelenekselliğine bir tepki olarak
pop art 1950’li yılların sonunda Avrupa ve Amerika’da eşzamanlı ortaya çıkmış,
1960’lı yıllardan itibaren ise tüm dünyayı etkisi altına almış, canlı renkleri ve
popüler kültür temalarıyla günümüzde de en çok konuşulan sanat akımlarından
biridir.
İngilizce popular art (popüler sanat) teriminden kısaltılan pop art kavramı ilk
kez, sanatçının amacıyla izleyicinin yorumu arasındaki etkileşimi ve iletişimi
önemseyerek sanat eserlerini yorumlayan İngiliz eleştirmen ve küratör*
Lawrence Alloway tarafından 1958’de Architectural Design dergisinin şubat
sayısında yazdığı (Sanatlar ve Kitle İletişimi) isimli makalede kullanılmıştır. Yalnız
o kullandığı bu terimi “popüler kültür sanatı” olarak algılananın dışında
“popüler kültür araçları kullanılarak icra edilen sanat” olarak kullanmıştır.
Alloway’in ortaya attığı pop sanat kavramı 1950’li yılların sonunda İngiltere’de
ve Amerika Birleşik Devletleri’nde birbirine yakın zamanlarda ortaya çıkan ve
postmodernizmin erken adımlarından biri kabul edilen pop sanat akımına
dönüşmüştür.
Yenilikçi Bir Sanat Akımı: Pop Art
Sigara paketleri, konserve kutuları, Coca Cola şişeleri, hamburgerler, farklı yiyecek ve
içecekler bu akımın vazgeçilmez imgeleri oldu. Bundan ötürü de pop art akımı özellikle
Amerikan toplumunun gündelik yaşamındaki sıradan nesnelere sanatsal bir anlam kazandırdı.
Alışılmışın Dışında ve Eğlenceli
1960'lı yıllardan başlayarak günümüze kadar tüm dünyaya yayılan bu sanat akımı, çok geniş
kitlelerce kabul görmüş durumda. Klasik ve alışılmışın dışında olan, rengarenk yapısıyla farklı
bir etki yaratan pop art akımı, özellikle endüstri ve teknoloji ile bağlantılı olan kuşaklar
üzerinde derin bir iz bırakmıştır.
Bazı sanat tarihçileri ve eleştirmenleri bu sanat akımını ve formunu oldukça yüzeysel olarak
görse de pop art, sanat tarihinde hiçbir sanat akımının ulaşamadığı kadar geniş bir kitleye
ulaşma şansına erişmiştir ve etkileri de hala devam etmektedir.
Pop artın ana temalarından biri olan kadın yer aldığı eserlerde kadının tüketim çağının bir
nesnesine dönüşmesini dile getirirken resme eklenen diğer imajlarla sahneler çoğu zaman bir
ironi kazanıyordu. Çizgi film kahramanları ve çizgi roman görüntüleri net çizgilerin ve parlak,
canlı renklerin oyun alanıydı. Resme giren yazı resmin işaret ettiği mesajı açıkça sunuyordu.
Coca-Cola şişeleri ve logoları, hamburger imajları, Amerikan bayrakları, blucinler, dönemin
siyasileri Amerika hayranlığının birer sembolüydüler. Film yıldızları gerek kolajlarda gerekse
baskı resimlerde çoğaltılarak kullanılırken tüketim kültürünün birer hizmetkârı gibiydiler.
Buluntu malzemelerin, yumuşak nesnelerin can verdiği üçboyutlu günlük hayattan imgeler
heykelleşmiş halleriyle izleyicide şaşkınlık uyandırıyordu. Bilindik nesnelerin, figürlerin,
mekânların gündelik hayat içindeki halleriyle sinemaya yansıması ise seyirciye alışılmışın
dışında seyir deneyimi yaşatıyordu. Kısaca pop art günlük hayattan alışılmış imajlarla
alışılmışın dışında, yenilikçi, sınırları zorlayan, eski akımlara karşı duran bir tavır sergileyerek
binlerce sanatçıyı peşinden sürükleyecek çağdaş bir sanatın temellerini atıyordu.
Pop Art, gerçek ile görüntünün farkını çarpıcı bir biçimde ortaya koyar ve makineleşmiş
hazırcı insanı eleştirir. Pop Art teknikleri içinde şablonlar, boya tabancası, baskı resimler, ipek
baskının tuval resminde kullanılması vardır. Bu akımın temsilcilerinin birleştikleri tek ilke,
resim yapma işinin yaratıcı yönünü yüceltmek, resmin ne yöne gideceğini ve neyi anlatacağını
resme başlamadan önce bilmeyi reddetmektir.
Pop Art Sanatının ortaya çıkışı ile ilgili ilk örnek olarak 1956′da Richard Hamilton’ın “Günümüz
Evleri…” başlıklı kolajı kabul edilmiştir. Böylece İngiliz Pop Art sanatı, Richard Hamilton’ın
etkili olduğu 1953- 1957 yılları arasında başlar, 1957-1961 yıllarında Peter Blake, Roger
Coleman gibi geç resimsel soyutlama tarzına yakın eser veren sanatçılarla devam eder.
1960′lardan sonra figüre geri dönülür ve Pop Art sanatı ortaya çıkmış olur. (Resim: Richard
Hamilton’ın “Günümüz Evleri…” eseri) Çizgi romanları sanatsal çalışmalar haline getiren bir
akım olarak doğan Pop Art’ın 1950′lerde İngiltere’de doğduğu düşünüldüğü halde asıl
Amerika’da geliştiği söylenmektedir. 1950’lerde bir reaksiyon göstererek gelişmiştir ve daha
sonra soyut ifadelerle altmışlı ve yetmişli yıllarda da gelişme göstermiştir.
Ricdard Hamilton
bir sanat öncüsü olmanın yanı sıra, yaratıcılığını müzik, tasarım, yazı ve moda gibi başka
disiplinlere de entegre etti. Kusama, soyut dışavurumculuk, minimalizm, pop art, feminist
sanat yaklaşımları kullanarak kendine özgü bir stil geliştirdi.
Genel olarak Pop Art Sanatının öncüleri şu şekilde sıralanabilir.
Andy warhol
(6 Ağustos 1928 - 22 Şubat 1987), Amerikalı ressam, film yapımcısı ve yayıncı. Pop art
akımının en önemli temsilcilerinden kabul edilir.)
‘’Bir gün herkes 15 dakikalığına şöhret olacak ‘’ deyişi günümüzde de şöhretini koruyan Andy
Warhol, popülarite kavramına ironik bir şekilde değindiği bu sözlerle para, ün ve başarı
ideallerinin her şeyin önüne çıktığı, aşırı tüketimin kucaklandığı yeni yaşam tarzını
anlatıyordu. Pop Art’ın “süper star” ı olarak görülen Andy Warhol, çok geçmeden New York’ta
meşhur ‘’Factory’’sini, yani atölyesini kuracak ve burası sanatın yeni odağı olacaktı. 1962 ve
1984 yılları arasında farklı lokasyonlarda faaliyetlerini sürdüren Fabrika, 1965 yılında
Warhol’un asistanlarıyla birlikte üretimini gerçekleştirdiği bir üretim merkezi haline geldi ve
kısa zamanda dönemin sanatçıları ve sanatla ilgilenen kişilerin buluşma yeri oldu.
Warhol’un en bilinen işleri arasındaysa, günümüzde de dekor olarak birçok yerde karşımıza
çıkabilecek Marilyn Monroe, Elvis Presley ve Elisabeth Taylor gibi ünlü yüzlerin temel
renklerle boyanmış portrelerini saymak mümkün. 4 Ağustos 1962’de Marilyn Monroe’nun
trajik ölüm haberinin duyulmasıyla Warhol, en ünlü eserlerinden biri haline gelecek serisine
başladı. Seride resmettiği Marilyn Monroe portresi için Warhol, 1953’te aktrisin yer aldığı
Niagara filmi çekimleri sırasında Gene Kornman tarafından çekilen fotoğraftan esinlendi.
Şüphesiz ki bu seri, diğer tüm Marilyn’ler içinde en çok hatırlananı oldu. Serigrafi tekniğiyle,
20’den fazla kopya halinde bir araya getirilen Marilyn diptiğinde, Warhol görseli tekrarlayarak
ünlü yıldızın basında sürekli yer alan varlığını anımsatıyor; canlı renklerle siyah ve beyazın
oluşturduğu kontrast, Monroe’nun ölümlüğünü simgeliyordu.
Warhol sadece seri üretim nesnelerine dikkat çektiği çalışmalarıyla değil; kısa ve uzun metrajlı
yaklaşık 150 filmiyle de sanat dünyasını etkiledi. Andy Warhol’un Chelsea Girls (1966) adlı
filmi sinema salonlarında gösterilen ilk “underground” filmdi. Empire filminde 8 saat boyunca
sabit bir noktadan Empire State binasını görüntüleyen Andy Warhol’un, filmlerini anlamsız
oldukları yönünde eleştirenlere ise cevabı hazırdı: “Tıpkı hayat gibi…
60’lara damgasını vuran diğer önemli Pop Art çalışmaları arasında Roy
Lichtenstein’ın Whaam! adlı eseri ve Warhol’un 2013 yılında 105 milyon dolar gibi oldukça
yüksek bir fiyata satılan Silver Car Crash (Double Disaster) (Gümüş Araba Kazası / Çifte
Felaket) adlı çalışması geliyordu. Yine kapağında Peter Blake ve eşi Jann Haworth’ın imzası
taşıyan Beatles’ın sekizinci albümü Sgt. Pepper’s Lonely Hearts Club Band’in kapağı da ünlü
isimlerin ve tarihi kişiliklerin yer aldığı etkileyici ve rengarenk görüntüsüyle, İngiliz Pop
Art’ının ikonik bir parçası olarak kabul edildi.
tom wesselmann
(Pop Art hareketiyle ilişkili resim, kolaj ve heykel alanlarında çalışan Amerikalı bir sanatçıydı.)
Wesselmann’ın Still Life serisi Pop Art sanatının en popüler eserleri arasında yer alır. Bu
çalışma Tom’un sokakta bulduğu tüketim mallarının resim, heykel ve kolajlarının birleşimidir.
Peter Blake, ON THE BALCONY, 1955 – 1957
İngiliz pop sanatının ikonik bir parçası olan ‘On the Balcony’, pop kültürünün görüntülerini
güzel sanatlarla birleştiriyor. İş bir kolaj gibi görünüyor ama tamamen boyanarak yapılmış.
Resim Edouard Manet’in The Balcony’ini tutan bir çocuk; Rozetler; ve dergilerden oluşuyor.
Roy Fox Lichtenstein
Amerikalı öğretmen ve "pop art" akımına mensup ressam. Resimlerinde popüler reklam ve
çizgi roman öğeleri kullanmasıyla ünlüdür. Kendisini ve yapıtlarını "mümkün olabildiğince
yapay" olarak tanımlamıştır.
Pop Art sanatının mimariye yansımaları gözle görünür olsa dahi kurumsal bir alt
yapıya sahip olmaması, sanatçılardan beslenerek gelişmesi eleştirilere maruz
bırakır. Pop Mimarının kurucu ismi olarak sayılabilen Robert
Venturi tarafından Pop Art Mimarisi geliştirildi. Pop Art mimaride minimum
büyüklükte ki bir eserde maksimum yaşam koşulları sağlamak amaçlanır. Küçük
yaşam alanları oluşturularak arzu edinen konfor hedeflenir. Eserler, çeşitli
ihtiyaçlar doğrultusunda da oluşturulabilmektedir. Pop Art’ta tasarlanan
eserlerde gelişen teknolojiden yararlanarak mekanlara çeşitli özelliklerle
merkezi yaygın tasarım algısı dışına taşır. Sadece dış tasarımla ilgilenmeyen Pop
Art, iç mimari ve mobilyalara olan dokunuşlarıyla da ilgi toplar.
Geçmişte de örnekleri görülen Pop Art mimarisi, bir Pop Art eseri olarak anılan
Toedlnn binası 12008 Wilshre Bulvarı, Los Angeles, Kaliforniya eyaletinde 1940
yılında yapıldı. Hamburger dükkanı olan bu çılgın yapı şaşırtıcı yapısıyla ilgileri
üzerine çekmiştir.