Professional Documents
Culture Documents
Felsefe
Felsefe
Felsefe tarihindeki ilk filozoflara DOĞA FİZOLOFU denir. Sordukları ilk soru “ARKHE NEDİR?”(evrenin ana
maddesidir)
M.Ö 5.yy ortalarına doğru doğa felsfesi yerini insan felsefesine bırakmıştır.Bu dönemde “sofistler” ve
Sokrates bilgi ve ahlak konularını ele almışlardır
SOFİST: Hitabet ve siyaset konlarında para karşılğı ders veren gezginci öğretmenlere denir. Sofistler
felsefe tarihindeki ilk SEPTİKlerdir(kuşkucu şüpheci). Sofistler bilgide kesinliğin olmadığını bu yüzden
herkes için geçerli kesin bir bilgiye ulaşılamayacağını savunur. Buna RÖLATİVİZM denir.
Ünlü sofistlerimiz
PROTAGORAS: ona göre “Her şeyin ölçüsü insandır” yani doğruluk kişiden kişiye değişir.
GORGİAS: “hiçbir şey var değişdir”(NİHİLİZM). Var olsa bile bilinemez(SEPTİSİZM). Bilinse bile başkalarına
aktarılamaz(RÖLATİVİZM)
SOKRATES: Platon’un öğretmenidir. Doğru bilgiye ulaşmanın mümkün olduğunu savunu. Yaşadığı
dönemin en bilge filozofu olan Sokrates Atina sokaklarında sorular sorarak doğuştan var olan bilgileri
ortaya çıkarmaya çalışmıştır. Ancak Atina mahkemesi onu yargılayarak ölüme mahkum etmiştir.
“Bildiğim bi şey varsa o da hiçbir şey bilmediğimdir” bilgilerin soru sorarak ortaya çıkacağını savunur.
Sokrates’e göre bilgi, ahlaklı ve erdemli olmayı gerektirir. Ona göre “hiç kimse bilerek kötülük yapmaz,
kötülüğün sebebi bilgisizlik ve cahilliktir.”
DOĞURTMA(Maiotik) ve ALAY(İroni)
Platon: Felsefe tarihinin ilk sistemli filozofudur. Siyasetten dine, ahlaktan varlığa ve bilgiye bütün
alanlarda kendi içinde tutarlı ve bütünlükçü görüşler ortaya koymuştur.
Akılla kavradığımız ldeaların bilgisine EPİSTEME, duyularla kavradığımız fenomenlerin bilgisine DOKSA
denir.
*Platon’un Değer anlayışı
A)Ahlak felsefesi: Platon’a göre ahlaki eylemin amacı mutluluktur bu yönden iyi ideasına uygun
davranmalıyız.
B)Siyaset felsefesi: Ona göre insan mikroorganizma, devlet makroorganizmadır. Birey gerçek varlığını
devlet içinde algılar, Platon’a göre devlet doğal bir varlıktır. Platon toplumda 3 sınıftan söz eder:
C)Sanat felsefesi: Ona göre gerçek sanat güzel ideasını taklit eden sanattır(Mimesis). Sanat, sanatçının
nesneleri taklit etmesi ile doğar bu anlamıyla taklidin taklididir.
ARİSTOTELES : Realizmin öncüsüdür, kendinden önceki filozofların ele aldığı problemleri ayrıntılı olarak
inceleyerek kendi çözüm yollarını göstermiş. İLK FELSEFE TARİHÇİSİdir. Ayrıca mantığın kurucusudur.
İslam filozofları tarafından İLK ÖĞRETMEN olarak kabul edilir.
Platon’un birbirinden ayırdığı idealar ve fenomenler evrenini bir araya getirir. Ona göre gerçek idealar tek
tek nesnelerin içindeler(TÖZ), yapılması gereken tek olanı genelden bir sonuç olarak
çıkartmaktır(TÜMDENGELİM) Aristoteles’e göre varlıkların değişim içinde olması onların tözlerinin
değişmesini gerektirmez. O varlığın oluşunu dört nedenle açıklar
Platon’dan farklı olarak bilmenin duyular ve akıl yürütme yoluyla gerçekleştiğini düşünür.
Bir şeyin bilinmesi onun nedenlerinin bilinmesidir. Bilgi ona göre ”doğru tümel önermelerle tikel
önermeler arasında akıl ürütme ile kurulur, ilgili olduğu nesneyle aynıdır ve onun nedenlerinin bilgisidir.
“Ahlaki eylemi amacı mutluluktur.” Aristoteles’e göre iki tür erdem vardır
1)HIRİSTİYAN FELSEFESİ
2)İSLAM FELSEFESİ
Ortaçağ felsefesinde inancın pekiştirilmesi amacıyla felsefeye başvurulmuştur. Oysa felsefe dinsel ve
mitolojik cevapları bırakıp akla dayalı cevaplar verir.
İlk çağ felsefesinden ortaçağ felsefesine etki edenler(Yapılan çeviri faaliyetleri çok önemlidir)
NOT: Platon’un etkisi Hıristiyan felsefesinde, Aristoteles’in etkisi daha çok İslam felsefesinde
görülür(İslam dünyasında ilk öğretmen derler.)
*Hıristiyan döneme yapılan eleştirileri savunmak adına bu din içinden bazı filozoflar çıkmıştır, bu
filozofların felsefesine APOLOJİ(savunma) denir.
*Bu dönemde amaç yeni bilgiler oluşturmak değil kutsal olanı anlamaya çalışmaktır.
1)PATRİSTİK DÖNEMİ
2)SKOLASTİK DÖNEMİ
*Skolastik ismi bu dönemlerde okullaşma hareketlerinden gelir “okul yolu”, “okullaşma” anlamlarındadır.
*Tanrı’nın var olmadığını savunanlar karşısında Hıristiyan düşünürler ontolojik ve kozmolojik kanıtlar
sunmuşlardır.
A)ONTOLOJİK KANITLAMA: Tanrı kavramından çıkar ve mantıksal olarak onun varlığını kanıtlamaya
yönetliktir.(Platon’un tümel kavramları gerçek olarak ifade ettiği felsefedir) Kısaca “İnsan zihninde Tanrı
kavramı var.
B)KOZMOLOJİK KANITLAMA: Her şeyin bir nedeni olduğu fikrine dayanan evrende var olan bütün
varlıkların kendinden önce gelen bir varlık nedeniyle var olduğunusöyler.(Aristoteles’in ilk neden
görüşüne dayanır), Kısaca “mantıksal olarak geriye doğru gidildiğinde bir ilk varlık vardır”.
2)KÖTÜLÜK PROBLEMİ
*Ana sorun eğer tanrı varsa, kötülüğü kaldırmıyorsa ve kötülük de varsa o halde tanrı yoktur. Bunu
Hıristiyan ve İslam düşünürler eleştirmiştir.
*Hıristiyanlara göre Tanrı, insanlara iyiliği emreden, kötülükten uzak durmalarını isteyen ve her şeyi
yaratan tek varlıktır.
*AUGUSTİNUS’a göre “Tanrı’nın her zaman iyiyi emrettiği ama insana irade vermek suretiyle iyiyi veya
kötüyü seçme özgürlüğü de vermiştir”
*Kötülük problemi aynı zamanda kader ve özgür irade problemi ile yakından ilişkilidir
*İbni Sina’ya göre “kötülük kusurlu olan insanın erdemden uzak oluşundan kaynaklanır.(İyinin
anlaşılabilmesi için kötülük gereklidir.)”
3)TÜMELLER PROBLEMİ
A)KAVRAM REALİZM: tümel varlıkların varlığı Tanrı’nın zihnindedir. Önemli temsilcileri AUGUSTİNUS ve
ANSELMUS’tur.
*Özellikle Yunan dilinden Süryaniceye yapılan çeviriler, Doğu ile Batı arasındaki coğrafyayı Antik Yunan
felsefesi ile tanıştırmıştır.
*İslam düşünürlerin Antik Yunan felsefesi üzerine düşünerek ürünler oluşturması, Batı’nın tekrar Antik
Yunan felsefesinden etkilenmesine neden olmuş ve bu durum zamanla Batı’da Rönesan’ın oluşmasına
zemin hazırlamıştır.
*İslam coğrafyasında ilim açısından elverişli ortam, İslam; ilimler dışında çeşitli bilimsel ve felsefik
çalışmaların yapılmasını sağlamıştır.
*EBU BEKİR RAZI: Tanrı ile insan arasında aracı kabul etmeyerek deist bir yaklaşım sergilemiş ve bilgilerin
duyumlar aracılığıyla kazanıldığını savunan NATÜRALİST akımını savunmuştur.
*İBNÜ’R RAVEND: Tanrı’nın varlığını kabul etmeyerek gerçek olan tek şeyin ezeli ve ebedi olan madde
olduğunu düşünmüş ve İslam felsefesinde MATERYALİST akımının öncüsü olmuştur.
*EL KİNDİ, FARABİ, İBNİ SİNA, İBN RÜŞD gibi filozoflar tarafından MESSAİYYE(akılcı, rasyonalist) felsefesi
oluşturulmuştur.
A)EŞ’ARİ: İnsan akıl sahibi mükemmel bir varlıktır. İnsan doğumdan ölüme kadar biyolojik olgulaşma…
buna kendi başına ulaşamaz ve bunu sağlayan zorunlu bir yaratıcının olması gerektiğidir.
C)EL KİNDİ: Yaratıcının varlığını kanıtlamak için “Hudus deliline” başvurur. Hudus sonradan yaratılan
demektir. Hudus delili sonradan yaratılanın zorunlu olarak bir yaratıcıyı gerektirmesi mantığına dayanır.
Alemin sonradan yaratılmış olması, bir değişimin içinde olması, zamanın olması ve bu alemin bir sonunun
olduğunun kanıtıdır. Bunu yapan bir yaratıcı vardır.
*Cebriye hariç diğer tüm kelamcılar insanın eylemlerinde özgür olduğunu savunmuşlardır.
*FARABİ’ye göre: insan akıllı bir varlıktır ve kendi iradesiyle iyiyi ve kötüyü seçebilir.(İrade olmadan
davranış olmayacağını belirtir.)
HIRİSTİYAN
*Tertullian: “akıl saçma olduğu için inanıyorum” diyerek aklın bir sınırı olduğunu ve bazı şeylerin
anlaşılamayacağını belirtmiştir.(Akla gerek yok inanıyorum)
*Tertullian’ı ELEŞTİREN CLEMENS: “anlamak için inanıyorum” diyerek inanılan şeyin akıl tarafından
onaylanması gerektiği üzerinde durmuştur.(Akıl ve inanç beraber)
*AQUİNALI THOMAS: “inanıyorum diye biliyorum” diyerek inanç ile akılın bir uyum içinde olmalarına
rağmen ikisinin de birbirinden farklı iki alan olduğunu belirtir.(Akıl ve inanç birbirinden farklı değil)
İSLAM
*İMAM GAZALİ “maddi şeylerin bilgisi söz ve kulak gibi duyu organlarıyla tahsil edilir, manevi şeylerin
bilgisi ise kalbin algılamasıyla olur.”
*GAZALİ, inanca dayalı bilginin kesinliğini insanın sezgisel olarak kalbi ile bilebileceğini belirtir.
*8-9. Yy arasında İslam coğrafyasında Antakya, Urfa, Gandisapur, Harran, Nisibus ve Bağdat’ta kurulan
çeşitli okullarda çeviriler yapılmıştır.
*İslam felsefesinin temel kaynaklarında kabul edilen bu çeviri faaliyetlerinin neticesinde İslam
düşünürleri Yunan felsefesi ile tanışmıştır.
3. ÜNİTE
*Avrupa’da düşünsel yapı değişmiştir. Bu değişime yol açan temel unsur, toplumsal hayatta yaşanan
gelişmelerdir.
*İlk olarak İtalya’da kendini hissettiren bu durum, zamanla Avrupa coğrafyasını sarsmıştır.(Rönesans)
*Avrupa’da bilimsel gelişmelerin felsefeye uygulandığı, din felsefesinden uzaklaştığı ve bilim felsefesine
yaklaştığı görülmektedir.
*İslam dininin geniş bir coğrafyaya dağılması, beraberinde bilim ve felsefenin de bu coğrafyalarda
gelişmesini sağlamştır.
*Bu durum Bağdat, Tunus, Taleda, Sicilya, Solerna gibi yerleri bilim ve felsefenin merkezi konumuna
getirmiş, astronomi tıp ve felsefe gibi alanlarda gelişmeler olmuştur.
*12.yy’dan itibaren Batı, ilk olarak İslam ilimleri, Antik Yunan, Hint ve Mısır eserlerini Arapçadan kendi
diline çevirmeye başladı.
*Genel olarak çeviri hareketleri Afrikalı Konstantin’in Tunus’tan getirdiği tıp alanındaki eserleri Latinceye
kazandırmasıyla başlamış.
*Çeviri hareketleri yoğun olarak 16.yy-17.yy sonlarına kadar devam etmiş. İki kültürün etkileşimi, Antik
Yunan felsefesinin neredeyse tamamının Batı tarafından öğrenilmesini sağlamış ve dolayısıyla
Rönesans’ın ortaya çıkmasının nedenlerinden birisi olmuştur.
*NEDENLER : İslam coğrafyasından yapılan faaliyetleri, coğrafi keşifler, ekonomik faaliyetleri, siyasal
hareketlilikler
*Rönesans’ta yaşanan değişimlere karşı başlarda kilisenin birey üzerindeki baskısı artmış ama 18.yy
sonlarına doğru zayıflamıştır.
*Bu dönemde felsefe çoğunlukla eski dönemin reddedilmesine dayanır. Akıl giderek inançtan
bağımsızlaşmış ve bu dönemin karakteristiğini oluşturmuştur.
*Skolastik, 2.-15.yy felsefesinin sonunda Hıristiyan felsefesi için kullanılan terimdir. Terim anlamı “okul
felsefesi” dir.
*Skolastik dönem sonrası bu düşünceye ait olan tüm unsurlarda değişim yaşanmıştır.
*Rönesans ile başlayıp 17.yy’da pekişen düşünce sistemine MODERN DÜŞÜNCE adı verilir.
SKOLASTİK
*konu din
*teoloji egemen
*İnanç merkezli
MODERN
*bilim egemen
*birey ön plandadır
*Hayat anlayışı ile insan ve dünya üzerinde felsefe yapma isteğinden doğmuştur.