Untitled

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 68

HAFTALIK HABER YORUM DERGiSi

• .:-1,A·DA:lmr,,, ' '""'''' '''"' ' '/'\'""'"',,,,,,,,



•Filistinli sendikacılar: ''İşçiler
• İntifada'nın en önünde" . Bü­
tün işçiler tek bir sendikada ör­
• gütlü. Savaşırken en geniş de-
mokrasi. 36
• •İşportaya mücadele düştü! İz­
• mir'de 6 bin işportacı direniyor. 38
•Basın emekçileri. Gelişim 'de
• zam eylemi. 40
14 OCAK 1990 •Vardiya. 41
YIL:4 /SAYl:3 I 3000 TL . •
Sistem Yayıncılık Tic. ve San. A.Ş. Adına •
Sahibi: Mehmet Sabuncu
Genel Yayın Yönetmeni: Doğu Perinçek
Genel Yayın Yönetmen Yardımcıları: • •Romanya: Yeni dönemin yeni
Hasan Yalçın, Mehmet Bedri Gültekin nomenklaturası . Temeşvar'da
Ankara Temsilcisi: Hasan Yalçın
Yazıişleri Yönetmeni: Hüseyin Karanlık
• ayaklananlar Macar, Sırp ve
Romenlerdi . 766 ölü nasıl 64 bi-

Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Tunca Arslan ·

Haber l\!üdürü: Serhan Bolluk ne yükseldi? 44


Özel Haber: Adnan Akfırat
•Bulgaristan. BBC muhabirinin
Dış Haberler: Faik Bulut
!Okonoml: Şule Perinçek
• izlenimleri . "Türkler örgütsüz
işçi-Sendika: Ruhsar Şenoğlu
Toplum ve Kültür Sanat: Asaf Güven Aksel • kaldı . "
•Beş Kıtadan.
46
·Arşiv Araştırma: Rozerin Doğan 47
Teknik Sekreter: Rıza Edin
İzmir Temsilcisi: Ali Karşılayan •
Adana Temsilcisi: Hüseyin Bülbül


Diyarbakır Temsilcisi: M.Bedri Gültekin
Yurtdışı_ Temsilcisi: Musta a Tütüncübaşı.


BÜROLAR:
•Evreni sahneye taşımamn yolu­
İstanbul: Tuğrul Akçakan, Adnan Akfırat. nu arıyoruz. "Uluslararası de­
•Cemal Süreya. "Atlas Okyanu­
ili neysel tiyatro semineri . Amaç,
Gülden Aydın, Halil Beytaş, Al_i Hakan,
�ehmet Ali Kankotan, Fenni Ozalp, Fethi su'nda Fırat'ın salı" 7 yaşında Troya efsanesini sahnelemek . 50
Ozalp, Oğuz Sakallı, Feyza Perinçek,
sürgün . Her sevgilisinde biraz
Nadiye Yeşiltepe, Hacer Yıldırım.
Ankara: L. Doğan Tılıç (İstihbarat Şefi), • annesi vardı. "2000'e Doğ­
•Sinema. Hırsızlar ve Rambolar.
Hikmet Çiçek, Çiğdem Çidamlı, Selami 'Aile Bağları' ve 'Dördüncü
ru 'da
!nce. Hamza Şahin, Soner Yalçın
• kendimi evimde his-
Savaş'. 52
lzmir: Saim Gözek settim" . 8
•Küap. 54

Adana: Namık Alkan
Diyarbakır: Bedri Ateş, Faysal Dağlı,
Mehmet Şenol
•Etkinlikler. 56
Yurtdışı: •
ı Frankfurt Bürosu: Mainzer

Almanya
Land Str. 147 6000 Frankfurt 1. Tel: 069 I •Kur'an'daki "öldürün" buyru­
7391292 - Fax: 069/730 6S 23. Metin Gür ğu! Sabah'taki tartışma, Diya­

(Kuzey-Ren Westfalya) 0202 / 461321,
Kürşat İstanbullu (Hassen) 06121 / 303467. net'in yalanı ve gerçek . İddia
Fransa: M. Şehmus Güzel (Paris) 1 I yanlış, çeviri doğru. 15
42574987, Hollanda: Ali D�vetioğlu
(Rotterdam) 0104140487 / lsveç: Erol Sever
• •Gerillayla üç gün. Sis içinde bu­
0753172729 Yunanistan: Andonis Zikas luştuk. Üç günlük geziden son­
(Atina) 1 / 3251143 Danimarka: Şevki Nart
(Kopenhag) 31-869402
• ra sis içinde bir yol ayrımına bı-
rakıldık. 18
Kapak Fotoğr�fı: Doğan Kemancı.
Genel Müdür: ilhan Kırıt
• •Ak bulut ekibini k uruyor .

Muhasebe Müdürü: Metin Aktaş
Reklam Müdürü: Hadiye Gül
ANAP'ta gruplar yeniden şekil-
Satış ve Pazarlama Müdürü: Celal Demirel leniyor . 22
• 24
Dizgi: Figen Çapan
Düzelti: Elçin Macar
•Seyir Defteri.
Pikaj ve Montaj: Cengiz Tezcür •Bekaa'daki ajanların yakınları
Teknik Hizmetler: • soruyor: "Çocuklarımızın hesa-
SİSTEM OFSET, 520 66 27 bını kim verecek ." 26 •Anadolu kilimleri : Evimizdeki
Ba.sıld!ğı Yer: .·
HURRIYET OFSET Sefaköy /ISTANBUL
• •SP Genel Başkanı İlsever. " İş- tanrıçalar . 58 _

te parti, işte program. " 28 •Not Defteri 60



Da.ğıtımi .
HURRIYET HOLDiNG A.Ş.
•Gürkan ve arkadaşlarından ge- •TV 63
ADRES ve TELEFONLAR:
•Bulmaca 66 ·
• ri adım. "Bir kuruluş niyeti bil-
İstanbul: Başmusahip Sok. No: 16
Talas Han Kat: 4 Cağaloğlu/ISTANBUL Tel:
(1) 513 83 52-513 83 53 Fax : 513 96 76
dirisi bile değil" 29
Ankara: Necatibey Cad. 94/15
• •Gençlik " Düşünene disiplin ce-
Kızılay/ANKARA Tel: (4) 229 42'80
zası " . 30
Fax: 229 83 80
Diyarbakır: İnönü Cad. Temiz Apt. • •Suriye-Irak-Türkiye su savaşı. •Semih Poroy: Karikatür 6
•Doğu Perinçek: Cemal Süreya
• Fırat, kimyasal silah gibi. 32
No. 39/A Kat: 3 Daire: 4 DİYARBAKIR
Tel: 831133610
Yurtdışı Abone Yazışma ve İlan Adresi: •Firas'la Türkiye'de son buluş­ ile gezinmeler-! 7
Mainzer Landstr. 147 6000 Frankfurt 1. Tel:
!)697391292 Fax: 069/7306823. • ma. "Yakında Filistin'de rö- •Deniz Gökçe: Muhatabımız
İstanbul İlan: Tülin İlhan (513 96 77) portaj yapacağız" . 33 duva.r. 48 ·

Ankara İlan: Güner Tokgöz (229 83 80) • •RÜZGARGÜLÜ 34 •Necati Cumalı: Martılar 62 ·
"Lazların
Pontuslularla ilgisi ·
yok"
erginizin 7 Ocak
D 1990 tarihli sayısında
yer alan "Batı Trakya'ya .
'Laz' Projesi" başlıklı ya­
zınızda Yunanistan Hükü­
metinin Batı Trakya'daki
Türk azınlığı asimile et­
mek için yerleştirmek iste­
diği Pontusluların yazınız- ·

da belirtildiği' gibi Doğu


Karadeniz yöresinde yaşa-·
yan Laz olarak adlandırı­ bir konuda Laz'ların adı­
lan vatandaşlarımızla hiç nın ön plana çıkarılması,
Yeni yılda yeni açlık grevleri
bir ilgisi yoktur. bu temiz, çalışkan, dürüst,
dalet Bak�nlığı ceza­ şam her geçen gün daha da
Toplumun bu türlü ay­
insanların layık olmadık­
ları karalama, gerçekleri
A evlerinde baskıları kötüleşiyor . Aydın E Tipi
rımlarda oldukça hassas yoğunlaştırmaya yönelik Cezaevi 'ndeki durumu­
çarpıtmaktan öte geçme­ muz daha da vahimdir.
olduğu günümüzde tarihin tertipler peşindedir. Eski­
melç.tedir. Açlık grevleri sonucun­
belli bir kesiminde birbir­ şehir Özel Tip Cezaevi
leriyle komşu olmaktan Çeşitli kaynaklarca hücre sistemine göre yeni­ da elde ettiğimiz haklar
öte hiç bir ortak yanı ol­ Laz'ların Karadenizin Gü­ den düzenlendi. Havalan­ uygulanmadı. Bakanlık
mayan Laz' ların Rum ney kesimlerinde yaşayan dırma bahçeleri bile hücre­ sözünü tutmadı. Keyfi yö­
pontuslularla özdeş göste­ ve Türkiye'nin her yanına lere bölünerek, cezaevleri­ netime daha fazla katlana­
rilmesinin nedeni pek an­ dağılmış bulunan Güney ni hava ve güneşin bile gi­ mayız. Yeni yılda yeni bir
laşılamamış, üzüntü ve en­ ·Kafkas k avimlerin- remediği mezarlara çeviri­ açlık g'revinden başka yol
dişeyle karşılanmıştır. · den/Türk ırkından geldik­ yorlar. İktidar yetkilileri kalmamıştır.
leri ispatlanmasına rağ­ cezaevi koşullarında iyileş­ ALİ KEMAL BİLGİNERI
Yazınızı resimleyen iki tirmeler yaptıklarını açık­
men Pontuslu Rum olduk­ DEVRİMCi YOL DAVALAR/
gazeteye ait kupürde ve larken, cezaevlerinde ya-
HÜKÜMLÜ VE T UTUKLULAR/
larına dair . de tek bir kay­ AD/NA
bizlerin izlediği hiç . bir iç
nak yoktur.
ve dış yayın organında
"Pontuslular (LAZ) ifade­ Batı Trakya'ya Laz'lar
sine raslanmamıştır. değil' Pontus Rumları yer­
leştirilmek istenmektedir. Siirt'li olmak suçu! _

Bu tür yayınlarla Laz'


!arın Pontus Rumlarıyla ılbaşı günü İstanbul
Y Topkapı'da, kimliği­
RİZELİLER KÜLTÜR
DERNE(;İ YÖNETİM
özdeş göşterilip çok hassas KURULU
mi, diplomamı ve terhis
ABONE KOŞULLAR! belgemi kaybettim . Çalın­
YURT İÇİ: mış olabileceklerinden de
6 Aylık : 80.000 TL. kuşkulanıyorum. Topkapı
1 Yılık : 150.000 TL.
Polis Karakolu'na gidip
Abone bedellerinin Mehmet Sabuncu 36058-9 no'lu Postaçeki
hesabına yatırılması rica olunur. derdimi anlattım. Siirt'li
YURT DiŞi: olduğumu öğrendikleri za­
Avrupa ve Ortadoğu man, ''Biz ilgilenmiyoruz,
6 Aylık : 80 DM Aksaray Karakolu'na git"
1 Yıllık : 150 DM
Amerika ve Avustralya dediler. Aksaray, Beya­ lenmediler. Çaresiz Tak­
: 6 Aylık : 55 $
Almanya 4 DM.
1 Yıllık : 100 $
zıt' a gönderdi. Beyazıt'ta sim'e gittim. Oradan da
Belçika : 85 F.
Danimarka : 16.5 Kr. Amerika (Uçak Posta)- önce "şimdi git şu saatte başka bir karakola havale
Fransa : 13.5 F. 6 Aylık : 80 $ gel" dediler. İstenilen sa­ ettiler.
İsveç : 15 Kr. 1 Yıllık : 150 $
atte gittiğimde, yine Siirt'li
İsviçre : 3.5 F. Avustralya (Uçak Posta)
Siirt' li olmak suç mu?
· Norveç. ·: 16 Kr. 6 Aylık : 90 $ olduğumu öğrenince, Tak­
: ı: 1.50 1 Yıllık : 180 $ Doğu ve Güneydoğu'lu in­
İngiltere sim'e gönderdiler. Yalvar­
san olmak suç mu? Yazın
Yurtdışı abone bedellerinin Dilber Tütüncübaşı, Postgirokonto dım, "üzerimde para yok,
5547 30-609 Postgiroamt:'Frankfurt am Main Bankleitzahl: 500 ki, bütün dünya duysun.
100 60 hesabına transferini rica ederiz.
· kimlik yok, beni artık
yollamayın" dedim . İlgi- NURETTİN GÜLCAN/SİİRT

4 • İKİBİN ' E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990


"PKK dostunu düşmanını karıştırır"
erginizin 1 989 yılı
D 42, 43,44,45
lerde dost görülen KYB
ve 46. idi. IKDP ise "düşmandı"
sayılarında Genel )'ayın ve "işbirlikçi burjuva feo­
Yönetmeniniz Doğu Pe­ dal" di . 1 983'lerde IKDP
rinçek 'le, Abdullah Öca­ ile ilişkiler düzelince ·O
lan'ın görüşmelerine yer "dost" ve "yurtsever" ol­
verildi . 46. sayıda Perin­ du, KYB hain ilan edildi.
çek şöyle demektedir: Sonra KYB yine "dost",
' 'Görüşmede PKK Genel IKDP düşman oldu. Şim­
Sekreteri Öcalan'a TBKP dilerde ikisi de "hain" .
ve TEVGER'le ilgili soru Tevger'i program ve tü­
yöneltmedim. Ancak ben züğünde belirtilen nitelik­
Şam'dan ayrıldıktan son­ lerinin dışında bir yere
ra Öcalan, Ömer Özertur­ oturtmak, dostlarla düş­
gut'a görüşmenin bu açı­ manları birbirinden ayırte­
dan eksik kaldığını belirt­ demeyen, provokasyonla­
miş. TBKP ve TEVGER ra yol açan, "benden son­
konusundaki görüşlerinin rası tufan" bencilliğine sa­
daha önce yayımlanan ya­ hip güçlerin görüşü olabi­
zı ve konuşmalarından alı­ lir. PKK, küçük bir çevre
narak röportaja konulma­ olarak şekillenmeye başla­
sını özellikle istemiş . ' ' dığı 1 975'lerden bu yana
Perinçek'in Öcalan'la bütün ilerici, devrimci ve
görüşmesinde, hangi niyet yurtsever güçleri görmek-.
ve mantıkla TBKP ve te, "ajan" ilan etmekte ve
TEVGER konusunda soru fiili saldırılarda bulun­
sormadığını bilmiyoruz. maktadır. Yüzlerce dev­
Ama buna rağmen Perin­ rimci ve yurtseveri katlet­
çek, Öcalan'ın isteğini ye­ miştir. PKK kan dökmeye
rine getirmiş. TEVGER ile doyamamış, örgütsel mu­
ilgili olarak; Serxwebun ve halefetini de kanla bastır­
Berxwedan dergilerinden mıştır . 12 Eylül gibi en
bölümler aktarmış. çok elele verilmesi gereken
Abdullah Öcalan ve bir dönemde bile yurtdı­
şında çok sayıda devrimci
PKK'nın, Tevger, Kom­
katledilmiştir PKK tara­
kar, Söl Birlik, Rızgari,
fından. Ayrıca yıllarca ça­
Irak Kürdistanı Cephesi,
lışan parti kurucuları da­
Komela, TKP, Kürt Ens­
titüsü · gibi devrimci­ hil (Çetin Güngör, Resul,
Enver Ata, Kesire, Baki
deniokratik kuruluşlara ve
Kemal Burkay gibi arka­ Karer, Hüseyin Yıldırım)
ve daha' onlarcasının da
daşlara yönelik suçlamala­
"ajan" ilan edilmeleri il­
rı yadırganır olmaktan
ginçtir.
çıkmıştır. PKK yönetimi
PKK'nın değerlendir­
için yurtsever olmanın öl- .
çüsü, Öcalan'ın söyledik­ melerine "karnımız tok " .
lerini benimsemektir. Böy­ ' Ama acı olan, kendilerine
le olunca, bir gün "yurtse­ ''devrimciyim'', ''sosyalis­
ver" ve "dost" olan, ertesi tim" diyenlerin bu suçlama­
gün rahatlıkla "ajan"; lara pabuç bırakmalarıdır.
"hain" ve "işbirlikçi" TEVGER Yürütme Komitesi.Adına
olabiliyor. Örneğin 1 98 1 ' . BFELEMEZJJSVEÇ

Roma�ya'nın kukla generalleri


Ç avuşesku'ya karşı ya­
pılan darbe, Sovyet
de kanıtlanabilirdi. Çavu­
şesku'nun darbe üzerinde­
ve ABD işbirliğine daya­ ki karanlık perdeyi arala­
nan kukla generallerindir. masından korktular. Ça­
İddia edilen rüşvet , . yol­ vuşesku'ların yiğitçe can
suzluk vs. iddialar kanıtla­ vermesi tutarlılığın bir ka­
namadı. Çünkü bu tür id­ nıtıdır.
dialar ancak hukuk norm­
larına uygun mahkemeler- İMRAN ADSOYIDİKİLI

İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990 • 5


llOÜ$ÜMll8 'E SON YAPRAK



DOGU. P E R İ N Ç � K

Cemal Süreya ile gezinmeler-1 : SÜRGÜN


çurumda açan çiçek. Çiçekler uçuruma rupa Topluluğu'nun neresindeyiz? 1990'ların At­

U sürgün. Yurdumsun ey uçurum! Sürgün­


lerin yurdu. Kavimler Kapısı. Tannm, siz
şu uzun Anadolu'yu çocukluk günleriniz-
de mi yarattımz?
Kuşlar toplanmışlar göçüyorlar. Kuşlar, ''nere­
las uygarlığı! Atlastan uygarlık, hayır naylondan!
20. yüzyılda naylona sürgün edilen gül yaprağı!
·

Her şey naylonlaşırken ve şiir dahi naylonlaşırken,


hakiki kalan şiir! Naylon devrinde şiirin ağır işçisi.
Sevgi ustası. "Tek" sayısı dışında niceliğin anla­
ye gidiyon kuşları". Kuşlar uçmaya sürgün. Kuş­ tamadığı şiir. Niteliğe sürgün. Bilgisayarlar param­
lar göçmeye sürgün. Göçebe! Keşke yalnız bunun ıparça, bütün karaparçalarında, Afrika dahil. Af­
için sevseydim seni. rika, yürek kıtası!
Pülümür'den bir sürgün gelir bizlere. Bak göz­ Cemal Süreya gurbete sürgün, garbe sürgün.
lere! Bilecik istasyonunda uzayan tren yollarının Gurbet ve garb sözcüklerinin aynı kokten geldiği­
hüznüyle ve sürgünün korkusuyla yüklü. Daha yedi ni O'nun şiirinde anladım. G R B harfleri! Garb gur­
yaşında türkçeye sürülen şair. Türkçeye sürülen bettir, gurbet garb! Garplılaşmanın neresindeyiz
yağmur. Sürgün halinde yağmur. Y ağmur halinde Cen:ıal Süreya? "Ağam lstanbul'u mesken mi tut­
sürgün. "Cemal Süreya'nın şiirleri ve Y unus Em­ tun? Diktiğin fidanlar meyvey� döndü." Sürgün­
re, Ne güzel yağıyorlar türkçeye." Kavimler Kapı­ deki nişanlı! Garp�eki sürgün. lstanbul'daki Urar­
sı'nda Kürt yağmuru. O yıllarda ülkemizde çeşitli tu bilgesi. Güzel lstanbul'un güzel yüzü!
hükümlerle ye,tmiş iki .dilden Cemal Süreya Paris'te gur­
betçi. Paris O'nun şiirinde
"Gömmeden önce biraz gezdirin beni"
ikisi yasaklanmıştı: ikincisi
Türkçe. Birincisi? Fırat suyu gurbetçi. Pülümür nere, Paris
bütün bir bölgeyi takma adlar­ Çiçekler uçuruma sürgün. Yurdumsun nere! Pülümür Paris'e sür­
la dolanmak zorundadır. Sür­ ey uçurum.: Sürgünlerin yurdu. gün. Paris istanbul'a zoraki
gündeki ırmak. Kuşlar, "nereye gidiyon kuşları" konuk. İstanbul'un bu kaçın­
Sürgündeki şair. Şiirdeki cı sürgünü! Shakespe,are'in
Kuşlar uçmaya sürgün. Göçebe!
sürgün. Şiire sürgün olan şa­ sorusu. Tales'in problemi.
ir. Ey sürgün! Bir tek bunun
Pülümür'den bir sürgün gelir bizlere. Sürgünlerin problemi. Sür­
için sevebilirdim seni. Cemal Vedi yaşında türkçeye sürülen şair.· gündeki problem. Uzat saçla­
Süreya'ya sürgün olan şiir. "Türkçeye yağan yağmur" rını Frigya. OkŞasın Cemal
Ey şiir! Bir tek bunun için se­ , Şiire sürgün olan şair. Süreya seni.
vebilirdim seni. Cemal Süre­ Haysiyetli coğrafyanın şairi.
Sürgünlerin şairi.
ya ölüme sürgün. Ey ölüm! Yalnız tarihe değil, coğrafyaya
"Adın kalleş olsun senin".
Fırat suyu Atlas okyanusuna sürgün. geçen şair. Coğrafyanın şairi.
Sürgünlerin şairi. Bir kart Yalnız tarihe değil, coğrafyaya geçen Coğrafyanın sürgünü. Göçer
aldım Cemal Süreya'nın öldü­ şair. Sürgün Abdal! coğrafyadan coğrafyaya ve
ğü gün Aydın E Tipi Cezae­ Yüzyıllara sürgün, okyanusların bin göçer yüzyıldan yüzyıla.
vinden. . imza: "Kanlı sürgün­ Cemal Süreya yüzyıllardan
yıllarına.
zedelerden Beşir Gözen". sürgün. "Biz Urum Abdalları­
Y üzyıllar yüzyıllara sürgün,
Kasketimi eğemedim üstüne acılarımın. yız" dizesinin devamını yaz­
sürgünler sürgünlere. Eskişe­ dı:
hir Cezaevi Aydın Cezaevi'ne sürgün, Aydın Ce­ Uçar 9,ideriz bu yolda
zaevi ,açlık grevine. Siirt'in Dağyeli, Hakkari'nin Sen nereye uçuyorsun
Taşdelen köyleri nereye sürgün? Gene şiire mi? Gökyüzüne kana kana.
Cemal Süreya sizlere sürgün. Bitmeyen sürgün­ Pir Sultan Abdal ve Kalın Abdal' dan sonra üçün-
ler. Anadolu senfonisi. . cü Urum Abdalı: Sürgün Abdal! Kirvem Cemal Sü­
Sen ey yüzüne sürgün olduğum kadın ! "Ey" reya, Mehmet'in kinıesi! Ben de sana -!)lümünden
sözcüğünü ben ekledim, güzel yüzlü Cemal! Çün­ sonra Sürgün Abdal ismini takıyorum. imzam: Ya­
kü orada bir "ey" gizlidir. Keşfettim bunu. Sen giz­ kmdoğu. Çokyakındoğu. Hep sen alacaklısın.
lemişsin, hep sessizlikle bağırdığın için. Eyyyy! Du­ Cemal Süreya yüzyıllara sürgün. Gene göçebe,
yuyor musun? Fırat suyu seslenmesidir bu! Sesim­ gene gurbetçi .binyıllara. Bir lokma, bir hırka, bir
de ne var biliyor musun? Ev dağıntklığı var. Oda­ de· deryayı taşıran damla. Gider Türkçenin bin yıl­
sına vardım, odası sürgün. larına usul usul. Kavimler Kapısı'nın bin yıllarına.
Fırat suyu Atlas okyanusuna sürgün. Ne güzel Atlas okyanusunun ve Pasifik'in ve Hint okyanu­
söylemiş Ulkü Tamer: "Cemal Süreya, Atlas ok­ sunun ve daha keşfedilmemiş okyanusların... Sev­
yanusunda Fırat'ın salı". Koyun tulumlarının üze­ danın ve insanlığın bin yıllarına. Kasketini eğmiş
rine bağlanmış tahtalar. Atlas okyanusunda bir gül acılarının üstüne, gider öyle.
yaprağı. O gülü altyorum yüzüme sürüyorum. Av- Ama ben kasketimi eğemedim üstüne acılarımın!
Gelecek hafta: il. bölüm •
;QAPAK
CEMAL SÜREYA

"Atlas Okyanusu'nda Fırat'm sah"


Güllü'nün oğlu. Doğum gününü bilmiyor. PüJümür - Erzincan - Bilecik. 7 yaşında sürgün. Şiir'in
göçebesi. Kürtlüğün 1980 öncesi ve sonrası. Futbolcu. 100 metre şampiyonu. Validen alınan ilk
dolmakalem. Oyunların kitapçısı. Her sevgilisinde biraz annesi vardı. "Hiçbir şeyi yok akıp giden
sokaktan başka". "2000'e Doğru'da kendimi evimde hissettim". Bedavadan torun sahibi.
Türkçenin en müstehcen sözcüğü: Baldız. "Günlük gazete" coşkusu. Türkiye Komünist
hareketinin soyağacı.. 1 Mayıs ve telefon kulübeleri ....
.

üllü'nün oğlu Cemal,

G
ilk kez anasınıı:ı st';sin­
de tattı _şiiri .
. Güllü'nün oğlu Ce­
6�? mal, zayıf, çelimsiz, sıtmalı. İçece­
ği bir çay bardağı süt ama, yummuş
� re..:.. ağzını açmıyor.
Kolayı var; Kerem ile Aslı.
Anası otururmuş kapının eşiğine,
başlarmış okumaya, sonuna kadar.
Oe-,.,;c-&� Kerem ile Aslı'yla birlikte süt de bi­
TÔ?'l-�e......_ �.J..t..._'f. ..... et..4rı.,"4/ı.. Je.,,i°J·�ı.. termiş. Ya bitmezse, basarmış da­
yağı.
· Cemal Süreya, " Şairlik duygusu
. /�-------.\ ilk l;ıurada uyandı bende" demişti .

,l
Nahit Hanım (Damar), onun için

c�J /
. a.-1.
"Bir aşk şairidir" der.
" "KADINA SAYGIYl .
V -117° SON ŞİİRİ
SON ON YILDA OGRENDIM"

Güllü 23 yaşında öldü, üçüncü


çocuğunu doğururken.
Cemal 7 yaşında kaldı1
Üvey anası Esma'yı, yıllar sonra,
hepimize anlattı :
"Kuyuya sarkıtan kadın
Saçından kavrayıp kızkarde­
şimi " .
Annesi yanından hiç ayrılmadı.
Cemal Süreya hep şöyle derdi: "Bü­
tün sevgililerim biraz da annem ol­
du benim. Şefkat duydular bana. " .
En çok Birsen Hanım oldu anne­
si. En yakın arkadaşı da. "Yanlış­
lık sonucu Bayan Nihayet ' i
buldum" derdi. E n uzun evliliği.
Başı 1978. "Bir arkadaş haberim ol­
madan Birsen'e ' Cemal seninle ev­
lenmek istiyor' demiş. Birsen'i bir
kere-görmüşüm. O da, 'Gelsin ken­
disi söylesin, seni ne ilgilendiriyor'
diye cevap vermiş. Gittim. Yanlışı
SON GÜNÜ MUZAFFER BUYRUKÇU İLE CEMİYETTE "Ölüm? / Bir gölün
düzeltmeye gittim, evlendim . "
dibinde durgun uykudasın I Denizler? I Tanrılar karıştırır durur denizleri (8 Ocak Kadına saygıyı son on yılda öğ­
1990). rendi.

8 • İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990


"BİZİ ÖLDÜRECEKLER
Mİ?"
Annesinin yeri, Cemal Sü-
reya 'nın yaşamında, son ay­
larda iyice büyümüş. Kerem
ile Aslı öyküsünü belki 100
kez anlatmış Birsen
Hanım'a.
Annesiyle birlikte geçmişe
çle daha çok dönmüş.
Geçmiş?
Sürgün, içinde bir yumruk
gibi kalmıştı.
. İlkokula bile gitmiyordu, .
sürgün edildiklerinde.
Trene, ilk kez, sürgüne gi­
derken bindi.
Yeni taşınmışlardı Erzin­
can'a. Amcasının bir kam­
yonu vardı. Babası ile birlik­
te nakliyecilik işine başladı­
lar. İşleri iyiydi. Yedek mo­
tor bile aldılar. Derken Der- ·

sim İsyanı ve buyruk geldi.


"Üç gün içinde. Erzincan'ı
terk edeceksiniz. "
Motor dahil, değerli olan
her şeyi , bahçedeki kör ku­
yuya sakladılar.
Cemal Süreya, kardeşi,
anası, babası, amcası ve yen­
gesi, yanlarında denkleri, bi­
raz da yiyecek, bindiler tre­
ne. Tren dediğin yük treni.
Başlarında jandarma.
Nereye, bifinmez. Öldü- 2000'E DOGRU' DAKİ ODASINDA. "Günlük gazetede tek başıma oda. isterim."
rülmeyemi? Anası korkuyor. Baba-
sı amcasına, "Yok canım" diyor, nun kenarına yığdılar denklerini.
S Ü RGÜNLERE
"Öldürecek olsalardı öldürürlerdi ." Sürgüne, baklava börek yaraşır mı?
S İ N İ SİNİ BÖREKLER
Yol boyu fısıldaşıyorlar ama Cemal Yaraşır. Yöre halkı sini sini taşıdı.
söylenenleri duyuyor. Yüreği ağzın­ Tren d u r d u . "Hazırlanın " Yolluklar çoktan bitmiş. Önce ço- ·
da .Hoyratlığa tepki. İnceyi , narini dediler. cuklar atıldı, ardından büyükler.
ve yumuşaklığı sevdi. Kızının adını İndiler. Bir dilim ama boğazdan gitmiyor,
Ay değil Ayçe koydu, Ay'ın aydın­ Neresi, bilinmez. alışmışlar tereyağına. Bilecik'te ye­
lığını inceltti . Burası Bilecik. Bir cami avlusu- meği haşhaş yağı ile pişiriyorlar .

Dopdolu bir.hayat ye Yazıları dergisini yönetti. 1978-80


arasında Politika ve Aydınlık gaze-
birİik (1 982), Uçurumda Açan (Sev­
da Sözleri başlıklı toplu şiirleri için­
1
. telerinde günlük yazdı . Aydınlık'ta­ de, 1984), Güz Bitiği (Mart 1 988), Sı­
931 yılında Erzincan'da doğd.u . ki köşesinin adı Paçal'dı. 1 982'de cak Nal (Nisan 1 988).
Ailesi Pülümür'den gelmişti. ilk emekli. Ansiklopedilere madde yaz­ Fransızcada 43 eser çevirdi . Ço­
ve ortaokulu sürgün gittikleri Bile­ dı. 1 986 yılında 2000'e Doğru n un
' ğu klasik.
cik'te okudu. 1 950 yılında HaY. .darpa­ kuruluşuna katıldı. Dergide çalıştı.
şa Lisesi'ni, 1 954'te Ankara Univer­ Ayrıca "İzdüşümler" başlığı altında Çıkardığı dergiler'
sitesi S iyasal Bilgiler Fakültesi Ma­ portreler yazdı . Milliyet Sanat ve . Papirüs: 1 960-61 'de dört sayı,
liye ve İktisat bölümünü bitirdi. Gösteri'de günlükleri yayımlandı. Sa­ 66-70 'te 47 sayı, BO'de tek sayı.
1 953'te Mülkiye dergisinde ilk şiiri çak yazı kurulu üyesiydi ve sanat bö­ 2000'e Doğru: 1987-90.
çıktı. İmza: Osman Mazlum. lümünü yönetti. Maliye Yazıları'nı çı­
On yıl Maliye Müfettişliği yaptı. karttı. Gözde Kadın, Beyaz Perde ve Ödülleri
· ·
1 965'te istifa etti. en son Yaprak dergilerinde görevler 1959'da üvercinka ile Yeditepe
· ·
Papirüs'ü çıkardı ve çevirmenlik aldı ve dönemli yazıları yayımlandı. Şiir armağanı.
yaptı. 1 971 'de tekrar memurluğa 1 966'da Göçebe ile Türk Dil Ku­
Eserleri ·
döndü. Maliye Tetkik Kurulu üyeliği,, rumu şiir ödülü.
Darphane Müdürlüğü ve Maliye Mü­ Üvercinka (1 958), Göçebe (1 965),
fettişliği yaptı. 1917'de bir süre Türki- Beni Öp, Sonra Doğur Beni (1 973), 1988'd e Güz Bittiği ve Sıcak Nal
Şapkam Dolu Çiçekle (1 976), Günü- ile Behçet Necatigil şiir ödülü.

İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990 • 9


Yemek zor. 1 MAYIS VE TELEFON eşeklik, sende bu katırlık oldukça,
Yememek ayıp. KULÜBELERİ bizim aşkımız ömür boyu böyle sü­
Sinileri, açtıkları bir çukura bo­ rer gider. "
şalttılar ve gömdüler. Ve candan te­ Göçebe'nin yeni baskısına hazır­ Bunu bir kadın d a söyleyebilirdi.
şekkür ettiler bu ikrama. lanıyordu Cemal Süreya. Bir de şöy­ O zaman eşekle katır yer değişti­
le diyordu son zamanlarda, "Şiir re­ recekti .
DOÔULU GURURU simsiz olmamalı" . "Güz Bitiği"nin adını Saçak ya­
Torunlarına anlattı hayatını. zı kurulu toplantısında koydu, "Ay
Cemal Süreya, babasından da söz
Eren ve Ekren'e, "Bu anlattıkları­ bitiği" terimini duyunca Divan-ı
ederdi, zaman zaman. İşte bu olayı
mı resimle" dedi . Ceren'e döndü, Lügat-it Türk'ten.
çok anlatırdı. O sürgün yolculuğun­
"Sen de her karenin altına bir yo­
da sıkışmış. Bir ara tren durur gibi TAKMA ADLARLA
rum yaz".
olunca, fırsat bu fırsat atlamış aşa­ DOLANMAK
9 Ocak günü, Göçebe'nin dosya­
ğıY,a. Çişini yapmış ama tren de
sı bayağı kabarmıştı . "Fırat suyu bütün bir bölgeyi
kalkmış. Babası z"or yakalamış. Bir
Göçebe'nin yanında bir dosya da­ Takma adlarla dolanmak
yandan ağlıyor öpüyormuş oğlunu,
ha var; yarı m . "Telefon zorundadır. ' '
bir yandan poposuna vuruyormuş.
Kulübeleri" ile " 1 Mayıs" şiirleri . Cemal Süreya, ilkokulda, lisede,
İlkokuldayken bir ara İstanbul'a "Telefon Kulübeleri" uzun bir şiir memuriyette, hep Kürt olduğunu
halasının yanına gelmiş. Büyük ken­ olacaktı. Bir buçuk sayfası yazılmış. sakladı. '80'e kadar. Ondan sonra
tin okulu başka. ,Okula kaydetmiş­ O kulübelerde konuşan insanların da Kürt olmakla övündü. "Ana di­
ler gizlice. Gizlice, çünkü, sürgün duygularını, düşüncelerini anlatı­ limi bilmiyorum,
- ne acı" diye yakı-
oldukları için belli bir süre oturmak yordu, evrensel temalarla. nırdı.
zorunda Bilecik'te. Çok geçmemiş, "1 Mayıs" , "Bugün hava çok Saklayabilmiş miydi?
ihbar etmişler. Polis almış götürmüş güzel" diye başlayacaktı. Herkes İlkokulda, arkadaşıyla kavga et­
Sansaryan Han'a. Babası gelmiş al­ kapı önünde, pencerede, birbirleri­ mişler bir gün. Araya kim girdiyse
mış Cemal'i. İki üç gün kalmış ora­ ne "bugün hava çok güzel" diye­ barıştıramarnış. Öğretmen dönmüş,
da. Yaş daha dokuz. cekti. o "bugün hava çok güzel" "Kürt damarı tuttu" demiş. "Çok
Sonra Cemal parasız yatılı sına­ dizesi tekrarlanırken giderek büyü­ mahçup oldum. Ben, kimse bilmi­
vına girmiş kazanmış. Babasının ha­ yecek, son satıra gelince kocaman yor sanırken, meğer hepsinin habe­
beri yok. Öğrenince gururuna do­ olacaktı . "Bu şiiri bir yılda ri varmış" diye anlatırdı .
kunmuş babasının, "parasız" ne yazarım" diyordu. Oğlu, Memo idi. Nüfus kağıdına
demek, "Biz fakir miyiz?" Gerçek­ Yine son aylarda bulduğu dizeyi da öyle yazdırdı.
te yoksullar o sıra, ama gurur! dilinden düşürmüyordu. "Bende bu İlk ödülünü 8 yaşında aldı. Bir

ŞİŞLİ CAMİİ'NDE. "Önce gömün, sonra gazeteye ilan verin "

1 0 • İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990


'
DARPHANE İŞÇİLERİNİN GREVİNİ ZİYARETİ. "Kuyruklu yıldız gibi geçti Darphane'den. Onun gibi yönetici gelmedi,
gelemezdi"
müezzinden. Camide ezan okudu.
Oruç da tuttu . Ama nasıl? Oruç­ 50 DARPHANE İŞÇİSİNİN ORTAK YAZISI
lu bir an unutur, bir şey yerse oruç
bozulmaz ya, bunu duymuş bir yer­ "Bürokrat değil, aydındı"
den. Oturur bir güzel yermiş yeme­
H şuyordu. İyi insandı, yönetici­
erkes, Cemal Süreya'yı konu­ grevimizi tüm kamuoyuna duyurr.ıa­
ği, son lokmaya gelince, " ayy . . ya çalışıyoruz. Acaba Cemal Baba
oruçtum" dermiş. mizdi, işçilerin dostuydu. Cemal Sü­ köşesinde grevimize ve sorunlarımı-
Bu olay üzerine, "Tanrım çok reya 1 973-75 yılları döneminde, za yer verebilir miydi? Görevi Ali Ko­
günahkarım" derdi . Darphane ve Damga Matbaası Mü­ çintar üstlendi . 2000'e Doğru der­
Üç iddiası vardı: "Maliye, este­ dürü 'ydü. İşçilerle olan iyi ilişkileri
ı;:ı isinde görüştük: Şöyle dedi: "Git
tik ve boşanma uzmanıyımdır" . · dönemin iktidarını rahatsız ediyordu
ve bir gün Maliye Bakanı teftişe gel­ arkadaşlarına söyle yalnız onların
Ankara'daki Jokey Kulübü, ilk sorunlarını ve grevini yansıtmakla
di. Amaç, Baba Cemal 'ı oradan
ve son olarak onun müfettişliği dö­ uzaklaştırmaktı. Yapılan incelemede kalmayacağım , kendilerini ziyarete
neminde denetlendi. Bedelini de bir .!s_usur bulamayınca Bakan çok bo­ de geleceğim." Gösteri dergisi gre­
ödedi. Teftişten 22 gün sonra zuldu. Bu kez Darphane'nin kirli ol­ vimize ve sorunlarımıza önemli bir
Kars'a tayin. duğunu söyledi. Baba Cemal de yer verdi. Grevimlzi yağmurlu ve so­
"doğru" ded i : " Darphane tarihinde ğuk bir günde ziyaret etti. Çadırın al­
DÜÖMEYİ DİK NİKAHI �IYDIR ilk kez bugün son iki saat içinde kir­ tında sohbet ettik, çaylarımızı içtik.
lendi . " gözce gömleğini giyip bizlerle resim
6 değil, 4 kez evlendi . O da " Ha­ Baba Cemal bürokrat değil aydın­ çektirdi. Ayrılırken, "Yine gelece­
nımlar istediği için, onlar mutlu dı. Onun için boyun eğmedi. Yıl ğim" dedi. Gelemedi. Biz geldik na­
olsun" diye. Her evliliğini, "ayrıl­ 1 988. Darphane tarihinde ilk kez aşını omuzladık, Baba Cemal ' i say­
mamak üzere" yaptı . · greve çıkılıyor. Biz işçi arkadaşlarla gıyla anıyoruz. C
Kendisini merak eden kadından
korktu. çevirdi, o da başkasıyla beraber ol­ ha iyi" derdi . " Kadın olduğu için
Kahvesini pişiren, uyurken üzeri­ sun diye. affeder. "
ne hırka örten, düğmesini diken ka­ Dünyanın bir ucuna gidecekti . Çekingendi. Alıngandı da. Yakın
dınla evlendi. Kadının biri bunu öğ­ Dünyanın bir ucu Yalova da olabi­ arkadaşı Muzaffer Buyrukçu bile
renince, gömleğinin düğmesini ko­ lirdi, Kuzguncuk da. sözcükleri özenle seçerdi.
pardı, götürdü Amerika'ya. Dikile- Hiçbir kadına asılmadı . Öyle di­ Onurluydu .
.
meyen düğme! yordu. Kadınlar gelirdi. Üvercinka, ilk ve tek aşkı. Nişan­
Dersimli. Pülümür'den. Gelmeye utanıyorsa, telefon var­ lıyken evlerine gittiğinde, kızın ar­
Doğum gününü bilmiyor. dı, mektup vardı. kadaşı, "yemeğe mi geldin" deyin­
Önce 10 Ağustos dedi. Biriyle yan Bazen randevusunu kaçırırdı, ce bir daha adım atmadı. Kızdan da
yana kutlasın diye. En son 5 Mart'a unuturdu. Beklettiği hanımsa "da- ayrıldı. Kız ne dediyse, .döndüreme-

İKİBİN'E DOGRU . 14 OCAK 199_ 0 . 11


-ülkü tamer

CEMAL SÜREYA
/o.Ü\\<. .
Tanrı
bin birinci gece şairi yarattı" �
bin ikinci gece Cemal'i.

Bin üçüncü gece şiir okudu Tanrı,


başa döndü sonra,
kadını yeniden yarattı.
��moc.üye
miife il:işi_y k en
k.ullandtj ım-ea..
Cemal:
Atlas okyanusunda Fırat'ın salı.
, Zap suyunda Alp çiçe�i.

mer, herkes bir türlü anlıyordu . Zaten sorun o değil "Mesele �n­
Dördüncüyü nereden bilsin? Şimdi sanlar, sanatçıyı istedikleri gibi can­
Kulaksız mezarlığında yatıyor. landırsınlar. ' '
"Oysa üçü de ne güzelmiş . Şim­ Bir gün hasta olur, hastaneye gö­
di köylerin adını değiştirenler, be­ türülürse, kayıt defterine "Şair Ce­
nim o yaşımdaki insaniar demek mal Süreya" yazılmayacak. Evde- ,
ki. " kiler tembihli. Öyle de yapıldı.
Küfür bilmezdi . Ama öyle bir Ölüm ilanını kendi eliyle yazacak,
eleştirir ve karikatürize ederdi ki, Birsen Hanım'a verecekti.,Ölünce,
sövmekten beter olurdu. Buyrukçu, önce sessizce gömülecek, ilan son­
"O Batılıydi" diyor. Hayatı koyuş ra yayımlanacaktı. Çok basit. "Şair
biçimiyle Batılı. Cemal Süreya şu gun ölmüştür. Şu
. Paris'e gitti, Louvre müzesini mezarlığa defnedilmiştir. "
·

görmedi . Piyangodan para çıksa, bir sürü


Konya'ya gitti, Mevlana'yı ziya­ elbise alacaktı.·
ret etmedi. 1 8 dairesi olan bir hanım arıyor­
Fenerbahçeli. Eski futbolcu. du. Evin birini kendine ayıracak,
Ortaokulda 100 metre şam­ gerisini dağıtacak.
piyonu . En sevdiği fıkra: ' 'Adam Anado­
Hem de okuma şampiyonu . Bü­ lu' dan gelmiş, Büyük Sinema'ya
tün parasını kitaba yatırırdı. Sokak­ gitmiş. Metro Goldwyn Meyer'in
ta oynarken kızkardeşleriyle, Cemal aslanını görünce çıkmış. Ben bu fil­
kitapçı olurdu. mi gördüm. " Mülkiye fıkrası .
Bilecik Valisi'nden dolmakalem "Yıkıcı Bir Aşk"ın bestesini çok
di kararından. "Sen de bu ortamın aldı. İlk dolmakalem ! Nasıl kulla­ beğendi. "Tam benim şiirim . "
insanısın . Yarın aynı sözleri sen de nılır ı bilmiyor du . Kahveyi d e sade içerdi.
söyleyebilirsin. ' '
KAHVE SADE OLSUN" "EN ÖZGÜR OLDUÖUM YER"
Üvercinka, Hilmi Ziya Ülken'in
yakını. Davetlerde, kokteyllerde görün­ "2000 . . . 2000'e Doğru '. .

En son 1965 yılında gitti berbe­ mezdi. Boşa giden yol parası, ves­ Cemal Süreya 2000'e Doğru adı­
re. Şunu 'şöyle kes demeye utanıyor­ tiyer ücreti. Aslında o değil, yüzey­ nı sevdi.
du . İki ay memuriyetten ayrılmış, sel ilişkiler . . . Hem adını sevdi, hem içini. Gös­
berbere gidememiş. Gittiğinde, "Se­ Dışarıda yemek yerine, evini ter­ teri'de şöyle yazmıştı: "Bugüne
ferden mi geldin. " diye sorunca ber­ cih ederdi . "Giyerim pijamalarımı, dek, yazarken en özgür olduğum
ber, o son olmuş. Saçlarını kendisi rakım da hazır. Bundan güzeli olur kendimi öyle duyumsadığım yayın
kesiyordu. mu? " organı 2000'e Doğru dergisi oldu.
İLK DOLMAKALEM Cenazelere gönderilen çiçeklere Özgür olamadığım yerde zaten yaz­
acırdı.· Onlar için ödenen paraya da. mam. Ama kişinin �endini iyice öy­
Çocukluğunda üç isimden utan­ Fotoğrafının çekilmesinden hoş­ le duyumsaması müthiş bir şey . "
dı. Oturduğu mahallenin adı: Pür­ lanmazdı. "Doğu çıksa d a bir dergi çıkar­
telaş. Sokağının adı : Tavukuçmaz. "Yakışıklı değilimdir ama hoş sak ' ' . İlk planlar nasıl coşkuyla ko­
Üçüncüsü, soyadı: Seber. Şeker, Se- adamımdır. ' ' nuşuldu saatlerce.

12 • İKİBİN'E DOÖRU • 1 4 OCAK 1 990


2000'E DOGRU'DA BEHÇET NECATİGİL ÖDÜLÜNDEN SONRA PASTA. "Behçet Necatigil kalktı beni alnımdan öptü"

"Kendimi evimde gibi hissediyo­ redaksiyonu ben yapıyorum . " laştırıldı. Ama Ahmet Arif gelme­
rum. " Öyle dermiş, 2000 için. 6 aydır izinliydi. Yetiştirmesi ge­ di. Yeni gömleği yoktu.
Cemal Süreya, 2000'e Doğru'nun reken işleri vardı' . İçine sinmedi, ESki eşinin mobliya borcunu öde­
kurucusu . Bir dönem Kültür Sanat Aralık'ta Ayhanlarda söyledi: "Ocak' di. Kira zaten ona aitti. Çocuk ol­
Yönetmeni, redaktörü ve 2000'e ın ilk haftası ordayım. " masa yapar mıydı, yapardı.
Doğru çalışanlarının Sevgili Cemal Cümle aynı: "Derginin bana ih­ Sevinirdi, "Ne güzel bedavadan
Abisi. tiyacı var . ' ' torun sahibiyim. "
İlk aylığı 1 25 bin. izdüşümler, kitap olacak. Başlı­
Yazı akışı yavaşladı mı, huzuru
Son aylığı 400 bin. ğı 99- 1 00. Kendisi koydu. İlanı da
kaçardı. " Çalıyormuş gibi hissedi­
1 987'de yarım milyonluk, son za­ yorum kendimi . " hazır: "Bu kitaba·girmek isteyenden
manlarda daha büyük teklifler aldı. 1 00 lira, istemeyenden 3 milyon li­
Saçak yazıkurulu üyesi ·Cemal
" Geri çevirdim, bilmeseniz de ra alınır. "
Süreya'nın izin dilekçesi: " Cumar­
olur . " Son iki İzdüşüm, "Yılan Paşa"
tesi - pazar günleri yapılacak olan
Saati işportadan. ve "Doğu Perinçek" olacaktı. Not­
Şilebezi Festivali'ne davetliyim. İş­
Gazetelerin "cumhurbaşkanı larını yazmıştı. Yılan Paşa: Evren.
leri aksatmayacaksa gidebilir mi­
adayınız" anketine Doğu Perinçek, yim?" Pazartesi gunü cemiyette 2000'e
" Cemal Süreya" yanıtını vermişti. Doğru'nun gelişi "tören olurdu " .
Saçak yazıkurulu toplantıları ba­
Öğrendiğinde takıldı, " Beni buna zen 10 saat, 12 saat sürerdi. O, en Masadakiler hep birlikte okurlardı.
·mı layık gördün. " disiplinli .. O ikide bir keser: "Burası nasıl, bu­
· Menşure'ni.n 2000'deki yemekle­ rası nasıl . . . " diye . sorardı.
Bir gün 2000'de, "Yahu ben size
ri üstüne yoktu . bir çay bile ısmarlamadım, bugüne Sigarayı bıraktıktan sonra, ne ka­
Her ayın mutad telefonları vardı, dar kar ettiğini hesaplardı. Aıiıa ra­
kadar" dedi.
birkaç kez tekrarlanan. " Doğan kıyla karşılaştırdığı için hep zararlı
Organlarını bağışlamıştı. Kartı
Hızlan ile mi görüşüyorum. Şu se­ çıkıyordu. .
Şule'de kald_ı.
lif ücre�ini gönderseniz . . . " "Sigara 1 9 yıl içilir.
Cemal varsa, içki parası olmaya­
Maliye müfettişliği stajında birik­ Aşk, 1 8 ay sürer . "
nın içi rahattı. Masanın altından im­
tirdikleriyle Fransa'dan araba getir­ Redaksiyon günleri yazı araların­
dada yetişirdi .
. miş, satmıŞ, Papirüs'ü çıkarmıştı. da sözlük okurdu. " Hasan Kıyafet
Ortaokulda sınavda, arkadaşı
Dergicilik bir sevdaydı onda. - Hüseyin Karanlık. Bu iki isim yan
onun verdiği kopye ile 8 aldı. Cemal
Vecihi Timuroğlu ve arkadaşları yana gelince; ne güzel! "
Süreya.ise 7. Yıllarca güldü bu ola­
son sayı'sını Papirüs'ün Cemal'siz
ya. EDEBİYATIN SOLİSTLERİ
çıkaracaklar.
Ahmet Arif, Cemal Süreya'yı çok Cemal Süreya ile aynı odayı pay­
MASANIN ALTINDAN ·sevdiği için, kızkardeşini görmeden laştık. Daha doğrusu biz onun oda­
'88'in ilkbaharında bir sabah çık­ almak istedi. Cemal Süreya kızkar­ sına sızdık. O anlattıkça not alırdık.
tı geldi. "Derginin bana ihtiyacı deşine, "Evlen kız, Türkiye'nin en " Ben yaşarken, yayımlamak yok".
var. Önümüzdeki sayıdan itibaren iyi şairi" demişti. Buluşma karar- "Günlük gazete çıkaralım da bir

İKİBİN'E DOGRU • 14 OCAK 1 990 • 1 3


odam olsun" derdi. Sonra bir oyun demişti. "Yeri herkesten başka"y­
başlattı, "Var mısın' odasına" . So­ dı.
ru soracak, kaybeden odayı terk Bir fon kurulsun istiyordu. � 'Her
edecek. Tabii hep o kazandı. . ay şiirden aldığımız telifleri topla­
Nereden bilecektik, Türkçenin en yalım, ihtiyacı olana verelim" . Ol-
\ ·

müstehcen sözcüğünün "Baldız" madı .


olduğunu. "Baldız"rnış, çünkü hiç­ Aşk Şiirleri Antolojisi'ni yeniden
bir enişte, "benim baldızım" de­ hazırlıyordu, geri.işleterek. Bir kez
mezmiş. "Bizim baldız" dermiş . daha önerdi. ' •Ek şiirlerden telif al­
Mesafe koyuyor. Oysa baldız, göğ­ mayalım, fona aktaralım . "
sünü gere gere "eniştem" der. Bal­ Yetişmedi.
dız bir de küçükse durum vahim. Doğu Perinçek, ' !Cemal Abi, me­
"Türk edebiyatının İbrahim Tat­ zarımın başında sen konuşacaksın"
lıses'i kim? " dedi. Güldü, "o zaman 1994'ten
Yanıtını da kendisi verir: Yaşar önce ölmen gerek. "
Kemal. "Lokman şair senin hayatın
İnci Çayırlı: Adalet Ağaoğlu. Yedi kırlangıcın hayatı kadar"
'
Kibariye: Latife Tekin. dedi günün birinde.
BENDEN 100 OY
Madonna: Tomris Uyar. Bir tarih düştü: 1994.
Arnavut Prensi, Edebiyat Mare- 26 yılda 28 ev değiştirdi. Sonra öğrendi ki, bir kırlangıç 9
şali: Muzaffer Buyrukçu. "Kendin­ Son evinin badanasını Ali Usta ile değil 8 yıl yaşıyor. Bir yanıyla sevin­
den mareşal" . kardeşi yaptı. "Kur, şu sosyalist di. Kırlangıç hesabından kurtulmuş­
.Yalnız bir kez bizi sevindirdi. partiyi Ali Usta. 100 tane oyum var tu.
Panda'nın ne olduğunu bilmedi. sana_. " Ali Tokgöz Sosyalist Parti'yi "Felç gelirse, gözüm görmezse,
·

Görmemiş de yememiş de. kurdu. bir de o iş biterse, intihar ederim.


Kadın yazarlara tek tek not verir­ " Hem elimiz; hem çenemiz' Ama bir dostla . "
di. En yüksek not Adalet Ağaoğlu çalıştı" diyor. Sosyalist Parti Üm­ Son günlerde durup durup, "Bu
ve Tomris. Uyar'a. 10 üzerinden 7 . raniye İlçe Başkanı Ali Tokgöz. kadar mutluluk bana çok" diyor­
Elbet 2000'e. Doğru bürosunda 12 Eylül, işçi sınıfının durumu, muş Birsen Hanım'a. "Ya sell'gide­
çalışanlar da birilerine benziyordu. partinin programı. . . Sonu gelir mi? ceksin, ya ben . "
Reklam servisinden Tülin, revü Ali Usta en yüksek yövmiyeyi o Bir d e verilmiş sözleri var geçmiş­
kızıydı. gün kazandı. te. Birinden biri ağır bir hastalığa
Ayhan, hep yatarak konuşurdu Beş tane kitap. yakalanırsa, doktor ve ilaç çare ol­
telefonda. Biri, Emeğin ve Emekçilerin mazsa, ölümün bir yolu bulunacak.
Şuie, nehir gemisindeki kadındı. Tarihi. . Ortaokulda, şiir günlerinde, kür­
Ama Mississipi'de gidiyordu. Çocuklara da var. sü onun.
Sevil, masal kişisiydi . İmzalı . Kemalettin Kamu'nun "�ingöl
·

Asaf, bir çember gibi. Bitti zan­ Çobanları" .


nettiğin yerde başlıyor. "Daha deniz görmemiş çoban ço­
Feyza, Doğu'nun zencisi. tuğuyum.
Doğu: Asil. "Ancak topuğundan Gönlümü yayla yaptım ço-
vurulabilir. " banlara. .
Kuzuyu kurda verdim.
'.'GÜNLÜK GAZETE Sunamın başka köye gelin gittiği
NE ZAMAN ÇIKIYOR? " akşam. "
Afrika dediğin bir garip kıta di­
Odası da olsun ama asıl, köşesi
zesini yüreğiyle kuşatıp sundu arka­
olsun. Doğu Perinçek bu yaz bir öğ­
daşı Turo'ya. ••
leden sonra, ' 'Abi günlük gazeteye
Ülkü Tamer'iti "Atlas Okyanu­
hazırlan" diye girdi odaya. "Bıra­ T61ul w�� su'nda bir Fırat'ın salı" dizesine te­
kacaksın her şeyi günlük gazeteye 1>�11Aruı.- lefonda son notunu düştü.
yazacaksın. " Coştu, ayağa fırladı.
"Beni çok iyi anlamışsın. "
Şakasını da yaptı: "Birsen'i de bı­ Elazığ Karakoçan' dan tut da ce­
FEYZA PERiNÇEK/
rakacak mıyım? " zaevlerine kadar her yerden telgraf
ŞULE PERiNÇEK
En ,büyük ideali siyasi köşe yazar­ var Cemal Süreya için.
lığı. Türkiye Komünist Hareketi'niıi DUYURU :tttr::tt??tttt:::=tttttfttt
'
"Türkiye'nin benim gibi siyasi soyağacını ve kısa tarihini istedi Do­
köşe yazarına ihtiyacı var . " ğu Perinçek'ten. Mustafa Suphi ve Cemal Süreya Arşivi kuruluyor
Tek günlük gazete çıksın, hafta­ Şefik Hüsnü'le�den başlayarak bu­ 2000'e Doğru 'da Cemal Süreya Ar-
da 4 gün gelirdi . 5 gün de. İstersek günlere kadar liderlerini anlatan şivi kuruluyor. .
yorganını da getirecekti . · uzun bir şiir yazacaktı. Şair'in yazı , mektup, not, desen ve
ı;uzuli'nin şairliğini, Nef'i'nin ce­ fotoQrafları bir araya getirilecektir.
Odası olacak. O odada istediğini
Dostlannın, ellerindeki belgelerin asıllarını
yapacak. saretini sevdi. veya fotokopilerini 2000'e Doğru büro-
·
Her gün sordu: "Günlük gazete Tevfik Fikret'e, sosyal yönünü ve larına bırakmalarını, postayla gönder­
ne zaman çıkıyor? Ona göre işleri fikirlerini tanıdıkça ısındı. melerini veya telefonla haber verme­
tasfiye edeyim. " Nazım Hikmet'e "Kalın Abdal" lerini rica ediyoruz.

· 1 4 • iKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990


SABAH'TAKİ TARTIŞMA, DİYANET' İN. YALANI VE GERÇEK

Kur'an 'daki " öldürün " buyruğu !


Sabah gazetesi manşetten verdiği bir haberde Diyanet İşleri Başkanlığı'nca yayınlanan Kur'an'da
"vahim çeviri hatası olduğunu" iddia . etti. Çeviredeki "Tevbe etmeyeni öldürün" sözü "nefsini
öldürün" ş�klinde olmalıydı. Diyanet işleri, paniğe kapıldı ve iddiayı kabul etti. Oysa çeviri
doğruydu. lslam'ın en güvenilir uzmanları, 1 7 Arapça ve 5 Türkçe tefsir yanlışlık iddiasını'

-D
çürütüyor. Olay, Ku(an'a kaynaklık eden Tevrat'tan alınma.
·

' .,-
.
iyanet Kur'an'-
-�91 . •_,Af ır.JA J� .)ı_, : JW A)
·

nida büyük yan- AT ·

!�� g�nl��a� � ·J� .)1 '1 ) ) '1} J_, , �;ti .:,. �IJ':·l ıS1 ( �.:.t;1 ı_,_rl; '}_, ) JW '1} J
bah gazetesinin manşeti böyle. Al- ·ISr( �...AilJo 1,,..W ) .J_,&f, , �! .:,. (".l\:..� ,,sl (l_e. 1°1...Ai\ .;.\:..jll_, ıJ.f�jll
tında da iki Kur'an sayfası ve çevi-
risinin fotokopisi. Birinin üzerinde .. ...
Jl l:...ı � -�� �; ı_,:ıJ. ı:ı.r,:1:!1 ı!1:JJl _ı:ı_,rAJ.I J� r ..;ıa..ı � r{'_

. �H
.__,
" doğrusu" , öbürünün üzerinde .J_,i .:,. .>IJI ı:ı_P. �l:JI ı!l:l_,1 � �l:JI ı!1:J _,l.J:!;_,.1 JW :'il ı:ıl : Jl!ll � )1 J:lll
UA\.>1.>J J_;9ı � _,ıı J ı:.ıi �jl Jl:ll �_,ıı ıı._, , J_:öll IJ.l-i-1 Jı.( C.;; 1 1_,ı:;ı )
"hatalısı" diye yazılı.
9 Ocak günlü Sabah'ta yine birin- r-
ci haber: "Kur'an'daki Hata Va- · lpl.)'f � t� .:,. �-:il � {;).. .ı.:.1 �! ı:ı� ı.:-i�I J J_,<!i l.)}. �IJ.:1 ,:,'9
him " .
J:.Jl..1:-� �.:,. _,.1 .;l : J,;91f.:ı�1_,JI �1(.!.IJ:>J 4i�I ı.:..�L:...! � � ı:ı\
ORİJİNAL KUR' AN YOK LJ1 � ,:,_,ı_,:;u ,:,�_, , � jo:.J1 � .:,. � ,:,1 .:.\A:ll .;.J..J.. <%.ı\:-.!I v.--:-11 v-
Bugün dünyanın hiçbir yerinde
"Kur'an'ın orijinal elyazması" yok­ FAHRUDDIN-İ. RAzi E'T-TEFSİRU'E-KEBİR, BEYRUT, 3182. İşte 54. ayetteki
'
-
tur. Birinci "aslı" da (beze, kağıda, gerçek.
hurma dalına, yufka taşa, deriye, den, akıl ve bilime aykırılıklardan" Sabah'ın haberinde üzerinde du-
kürek kemiğine, kaburga kemiği.ne, söz.etmiyor. Diyanet'in resmi çevi­ rulan nokta, "tevbe etmeyenlerini­
ağaç kabuğUna yazılı olan), bundan risinde "yanlış" bulduğu bir "an­ zi öldürün! "dür. Sabah, bı,ınu yan­
alınıp oluşturulan ikincisi de (Haf­ lam"dan sözetmek istiyor. "Kur'­ lış buluyor.
sa'nın sandığındaki) ve bundan ya­ an çevirisindeki yanlış" diyecek yer­ Bu söz, ayetteki "fektulü enfüse­
rarlanılarak birkaç nüsha yapılan de, "Kur'an'daki yanlış' diyor.· Ya­ küm�" sözünün karşılığı olarak yer
üçüncüsü de bugün bulunmuyor. ni "Kur'an"la "çeviri"yi ("meal") alıyor çeviride.
Birinci ve ikincisi "yakıldığı" için birbirine karıştırıyor. Burada, biri "NEFS " , öbürü de
yok. Üçüncüsüyse ne "hikmet"se, Sabah'ın ortalığı "heyecan"a bo­ "KATL" olmak üzere iki sözcük
bulunması gerekirken bulunma­ ğan haberinde "yanlış" dediği doğ­ var. "Nefsinizi katledin. ' ' demek.
makta. Bununla birlikte var göste­ ru; "doğru" dediğiyse yanlış: Sorulacak soru şu:
rilmekte. Bugün eldeki Kur'an, Mu­ - Buradaki " NE F S " ve
hammed'in "vahy" diye yazdırdı­ " SABAH"TAKİ İDDİA
' ' KATL ' ' sözcüklerinin anlamı ne-­
ğı Kur'an;n ne "aynı" sıdır; ne de ÇÜRÜYOR
dir?
"tamamı" dır. İbn Ömer, şunları Sabah, buradaki "nefs"i, kimi
Sabah'ın sözünü ettiği ayetin Di­
söy1er: � ·
zaman Türkçe'de kullanılan "nefsi
yanet'in yayınlacblı çevirisi yanlış
- "Hiçbiriniz, Kur'an'ın tümü­ ıslah etmek" , ya da "nefsi temizle­
mı, değil mi?
nü elimde bulunduruyorum deme� mek" deyimlerindeki "nefs" an_la­
Bakara Suresi'nin 54. ayetinin,
sin. Biliyor mu ki, Kur'an'ın çoğu, mında alıyor. Başvurduğu " İslam
Diyanet çevirisindeki anlamı şöyle­
yokplup gitmiştir . . . '' (Bkz. Celalud­ bilginleri"nden bu bilgiyi almış. Bu­
dir:
din Suyı1ti, el İtkiin fi Ulümi'l-Kur' na göre ayetteki "nefs " , Türkçe' -
"Musa, milletine: 'Ey milletim!
an, Mısır, 1 978, 2/32.) (Ayrıntılı de kullandığımız "nefsi yenmek" ,
Buzağıyı TANRI olarak benimse-.
bilgi için: 2000 'e Doğru Yıl: 2, Sa­ "nefse uymak'.' gibi deyimlerde
mekle kenöinize yazık ettiniz. Ya­
yı: 23, 29.5. 1 988 tarihli ' :Asıl Kur'­ hangi anlamdaysa o anlamdadır,
radanınıza tevbe edin, tevbe etme­
an yakıldı" başlıklı haberi.) ·
Buradaki "katl" de, "öldürmek"
yenlerinizi öldürün. Bu; yaradanı­
Sabah, "Kur'an'daki vahim ha­ nız katında sizin için hayırlı olur. O, demekse de, gerçek anlamında de­
ta"dan sözederken, "Kur'an"ın daima, tevbeleri kabul ve merhamet ğil, "soğanı tuzla ezip öldürmek" -
kendisinden, "Kur'an'daki yanlış­ eden olduğu için tevbenizi kabul teki, "bu iş bizi öldürdü"deki, "bu
lardan, tutarsızlıklardan, çelişkiler- eder . ' demişti. " günü, bu zamanı öldürdük"teki gi-

IKIBIN'E DOCRU • 14 OCAK 1 990 • 15


bi "mecaz" anlamındadır . tan suçlu olanların öldürülmeleri " - - Bizim için ilah yap . . . " (Tev­
Acaba gerçekten de, b u sözcük­ nin "buyurulduğu" belirtiliyor. rat, Çıkış, 32: 1 .)
lerin, sözkonusu ayetteki anlamla­ TEFSİRLERDE DE AYNI "Ve Rab (Efendi Tanrı), Mµsa'­
rı böyle mic\ir? ANLAM ya şöyle dedi:
Bunu öğrenmek için önce, Kur' - - Git, aşağı in! Çünkü Mısır di­
20. yüzyılın ünlüleri de içinde ol­
an'daki hangi sözcüğün hangi an­ yarnıdan çıkardığın kavının bozul­
mak üzere, tüm ünlü "tefsir"ler,
lamda ya da anlamlarda kullanıldı­ du. Onlara emrettiğim yoldan ça­
yani "Kur'an yorumları" , Sabah'­
ğını incelemiş olan, İslam dünyasın- ' buk saptılar; kendileri için dökme
in "yanlış" dediği anlamı veriyor
da da tam güvenilen uzmanların
("ulema") kitaplarına bakalım:
y
sözkonusu a etteki sözlere.
bir buzağı yaptılar; ona secde kıldı­
lar, ona kurban kestiler . . . " (Çıkış,
Tanrı seslenerek buyuruyor:
RAÔIB'IN "MÜFREDAT" ! : 32:7-8 .)
- " . . . fektulı1 enfüseküm ! "
İsfahanlı Rağıb, tüm İslam dün­ Sözcük sözcük tam karşılığı şu- " V e Musa döndü . " (Çıkış,
y�sında son deı;ece önemli ve güve­ 32: 1 5 . )
dur:
nilir bulunan ünlü "el Müfredat fi "Ve Musa'nın öfkesi alevlendi,
- " . . . Hemen kendinizi öldü- .
Ô�ribi'l-Kur'an" adlı, Kur'an'da­ elinden levhaları attı . . . " (Çıkış,,
rün! ."
ki sözcükleri tek tek ele alıp anlam­ 32: 19.)
"Hemen" , 'fektulı1" sözcüğün­
larını verdiği kitabında, bu ayette� "Ve Musa, kavının dizginsiz ol­
deki "fe"nin; "kendinizi" , "enfü­
ki "nefs"e "kişi anlamını veriyor. duğunu gördü. Ordugahın kapısın­
seküm"ün; "öldürün" de; "fektu­
"Katl"i de "mecaz" anlamıyla de­ da durup, şöyle dedi:
lı1" daki "uktulı1 "nun karşılığıdır.
ğil, kendi gerçek anlamıyla alıyor. - Rab'den yana olan bana gel­
Kur'an yorumcuları, "hemen ken­
Bu durumda ayetteki "nefsi katlet­ sin.
dinizi öldürün! " denirken de, şunun
mek " , herkesin bildiği' "adam öl­ Bütün Levi oğulları, onun yanı­
demek istenmiş olabileceğini belir­
dürmek " anlamındadır. Rağıb, na toplandılar. Musa onlara şöyle
tirler:
ayette yer alan: "fektulfr enfüse­ dedi:
- "(Buzağıya taparak suç işledi­
küm"e, "li yaktül ba'daküm ba'­ - Herkes kılıcını beline kuşan­
ğiniz için) kendinizi öldürün ! İnti­
dan", yani "kimin\z kiminizi öldür­ sin; ordugahta kapıdan kapıya do­
har edin. "
sün ! " anlamını veriyor. Sonunda laşsın! Ve herkes kendi kardeşini,
- "(Ey buzağıya taparak suç iş­
ayetteki sözcükleri "mecaz" anla­ kendi arkadaşını, kendi komşusunu
lemiş olanlar ! ) Haydi birbirinizi öl­
mında kullanan da bulunduğunu öldürsün.
dürün ! " ·
• .

belirtiyor. (Bkz. el Müfredat, "K­ Levi oğulları, Musa'nın söyledi­


- "(Ey buzağıya tapmarnış olan­
T-L" maddesi.) ği gibi yaptılar. Ve o gün kavmden
lar!) Kendi halkınızı (buzağıya tap­
3 bin kadar kişi düştü (öldü) . " (Çı­
ınış olanları) öldürün ! "
KUR'AN'DAKİ ÇOK ANLAMLI kış, 32:27-28 .)
- "(Ey buzağıya tapmarnış olan­
SÖZCÜKLERİ İNCELEYEN Musa, "öldürün" buyruğunu,
lar ya da tevbe �tmiş kişiler ! ) Ken­
KİTAPLAR "Rab " , yani Efendi Tanrı'sı adına
di, halkınızı (buzağıya tapınış ve tev­
veriyordu. Bakara'nın 54. ayetinde
Kur'an'da, aynı sözcük bir yerde be etmemiş olanları) öldürün! "
anlatılan da işte bu. Demek ki,
bir anlamda, bir başka yerde baş­ Kur'an yorumlarında "nefsinizi
"fektulı1 enfüseküm"ün anlamı1
ka anlamda yer alır. En azından ıslah edin (ya da temizleyin)" anla­
Sabah'ta açıklamaları çıkan "bil-'
böyle görülür. Bunu inceleyen ki­ mı değil; bu anlamlar var. Diyanet' -
gin"lerin ileri sürdüğü gibi "nefsi­
taplar da vardır. Bu konudaki bü­ in resmi çevirisindeki anlam da
nizi ıslah edin! " değil; "kendinizi
tün kitaplarda, Bakara'nın 54. aye­ Kur'an yorumlarındaki bu anlam­
(ya da içinizden suçlu olanları ya da
tindeki "NEFS"e, bir toplumdaki lara uygun. Olmayabilirdi, ama uy­
tevbe etmeyenleri) öldürün ! "dür.
ya da bir yöredeki "halk"ı (ahali) gun işte. Bu resmi çeviride, başka
Kur'an yorumlarından kiminde
oluşturan "birey, kişi" anlamı ve­ yerlerde bir dolu yanlış var ama bu­
de, kaynağın Tevrat olduğu anlatı­
riliyor. Ve ayetteki "fektulii enfü­ radaki yanlış değil. Bunu kanıtlayan
lır. (Bkz. Meraği, 1 / 120; Muham­
seküm"üiı de şu anlamda olduğu kaynakların listesi yandaki sütun­
med Reşid Rıza,'· Tefsiru'l-Menar,
Jelirtiliydr: larda .
-
1 /320; Tantavi, el Cevahir, 1 173;
- "Buzağıya tapmamış olanlar, Dahası da var.
Ömer Nasuhi Bilmen, Kur'an-ı Ke- _
tapınış olanları öldürsünler. (Ya da
ASIL KAYNAK TEVRAT rim'in T(irkçe MeaI-i Alisi ve Tef­
buzağıya tapmamış olanlarınız, tap­
siri, 1 /54.)
ınış olarİlarıİıızı öldürsün.)" (Bkz. K,ur'an'ın birçok yerinin kayna­
Abdurrahman İbnü'l-Cezvi, Nüzhe­ ğı gibi, Bakara'nın sözü edilen 54. SABAHIN KAYNAÔI
tü ' l-A 'yüni ' n-Nevazır , Beyrut , ayetinin kaynağı da ' 'TEVRAT''tır. KİMDİR VE NEDİR ·. ;_,.
1985, s . 596; Damığani, el Vücuh Muhammed'in öğretmenleri (bunlar
ve'n-Nezfür, " Nefs " ; Islahu'l­ arasında en çok adlarından sözedi­ Bunca temel eser varken, Sab�h'­
Vücı1h, "Nefs" .) Bu kitaplarda, lenler, Addas, Yessar, Cebr adlı kö­ ın yayınlarına kaynaklık edenler nedir?
"tüm müfessirler"in, şunda birleş­ lelerdi. Bkz. F. Razi, 24/50.), ken­ "N�bioğlu yayınları" Arapça'yı,
tikleri belirtilir: "Nefs" , Kur'an'da disine, birçok şeyi gibi buradaki öy­ hele Kur'an ve hadis Arapça'sını
8 anlamda yer alıyor. 4. anlamı küyü de Tevrat'tan aktarmışlardır. bilmeyen Abdulbaki Gölpınarlı'nın
EHL'dir. Yani, halkıoluşturan bi­ Ama eksik olarak ya da biraz değiş­ uydurma çevirisi, "Türkiye'nin en
reyler. Bakara Suresinin 54. ayetin­ tirerek, Tevrat'ta şöyle anlatılır: ünlü Kur'an Tefsircisi" diye sunu­
deki NEFS de, bu . anlamdadır. ' ' "Ve dağdan inmek için Musa'nın lan, aslında bir "tefsirci (müfessir)"
(Bkz. Abdurrahman İbnü'l-Cevzi, geciktiğini kavın görünce, Harun' - olmayan Hasan Basri Çantay'ın
aynı yer.) un yanına toplandı.Ona şöyle dedi­ "Meal"idir.
Yani çok açık bir biçimde, "halk- ler: Hasan Basri Çantay'ın Arapça'yı

,
16 • İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990
Diyanet'i yalanl�yan 17 Arapça ve 5 Türkçe kaynak
" T efsir"ler
'

" N EFS " e ve 8- Meraği, Mısır, 1 974, 1 11 20. başvurulup bakılacak yerleri de şöy­
"KATL"e burada "mecaz" 9- Kurtubi, 1 /342-343. le:
değil; gerçek (hakikat) anlamlarını 1 0- Muhammed Reşid RızA, Tefsi­ 1 - Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini
verm.ekte birleşiyorlar. Bunu kanıt­ ru' l-Menar, 1 /31 9-320. K ur'an Dili, İstanbul, 1 960, 1 /354.
layan işte 1 7 Arapça ve 5 Türkçe " . . . fektulıi enfüseküm"e "hemen
1 1 - Ahisi, 1 12 1 6.
kaynak . kendinizi katlediniz" anlamı veriliyor.
1 2- Muhammed Ebu's-Suıid, Tef­
" Nefsinizi öldürünüz" de yer alıyor,
siru Ebi's-Suıid (İrşadu'l-akli's-Selim
ARAPÇA TEFSİRLER: ama aynı anlamda. Yani "kendinizi
İla Mezaya-1-Kur'an 'il-Kerim), Mısır;
öldürün" anlamında. Yani "enfüsi­
1- Fahruddin Razi, e't-Tefsiru'l­ 1 928, 1 /81 -82.
küm"e ("nefsiniz"e) · "KENDİNİZ"
Kebir, Beyrut, 3/81 -82. 13- Hazin, Lubabu't-Te 'vil, İstan­ anlamı verilmekte.
İslam dünyasından herhangi bir bul, 1 371 , 1 /48. 2- Mehmet Vehbi, Hulasetu'l-Be­
kimse çıkıp da, "Fahruddin Razi de 1 4- Tantavi, el Cevahir fi Tefsiri'l­ yaı:ı, 1 11 28-1 29.
kim oluyormuş?" d iyebilir mi? Kur'an, Mısır, 1 350, 1 /72-73. 3- Ayıntabi Mehmet Efendi, Tefsir­
2- Zemahşeri, Keşşaf, Kahire, 1 5- İsmail Hakkı (Bursalı), Ruhu'l­ i Tibyan, İstanbul, 1 324, 1 /39-40.
1 977, 1 /69. 4- Ferah Efendi, Tesfir-i Mevakib,
Beyan , İstanbul, 1 306, 1 193-95.
3- Kazi Beyzavi, 1 /81 . Tefsi��i Tibyan'ın kenarı, 1 /30-31 .
1 6- Ebu't-Tayyib Sıddik, Fethu'l­
4- Taberi, Camiu'l-Beyan, Bey­ 5- Omer Nasuhi Bilmen, Kur'an•ı
Beyan , Mısır, 1 300, 1 /1 1 1 .
rut, 1 972, 1 /226-229. kerim'in Türkçe Meali Alisi ve Tef­
1 7- Muhammed Ali e's-SabOni,
Safvetu't-Tefasi(, 1 /58. siri. 1 /54. ,
5- İbn Kesir, Beyrut, 1 966, Bir de Arapça'dan Türkçe'ye çev­
1 /1 61 -1 62. TÜRKÇE TEFS İ RLER: rilmiş olan bir "tefsir"i gösterelim:
6- Celaleyn, 1 /8. Prof. Seyyid Kutub, fi ZılAli'l-Kur'an,
7- Abdullah İbn Ahmed e' n-Ne­ İslam dünyasında saygı gören çev. Emin Saraç, İ .Hakkı Şengüler, ­
sefı, Tefsiru'n-Nesefi, İstanbul, 1 /48- (muteber) Türkçe tefsir sayısı çok Bekir Karlığa, İstanbul, 1 970, 1 /1 48-
49. değil. En çok tutulan, ünlü olanlar ve 1 49.

\
bilmediği söylenemez kuşkusuz.
· an'ın tercüme ettirilmemesi lazım . 2- Bu öykünün geldiği asıl kay­
Türkçe "Meal"i de genellikle, Kur'- Bunu tercüme eden, demek ki NE­ nak olan Tevrat'taki anlatılan biçi­
an'ın aslına bağlı kalınarak yapılmış FİS kelimesinin anlamını bilmiyor. mi bu anlama uygun değildir.
bir çeviridir. Bunu kabul etmek bir Binlerce kitap basılmış. Şimdi, bu Ve açıklamada deniyor ki:
dürüstlük gereğidir. Ama, Hasan hata nasıl düzeltilecek? Bu tip ter­ .:___ "Bu ayet-i kerimedeki 'nefis­

Basri Çantay bu alanda bir kaynak cümeleri, Kur'an'ı bilmeyenlere lerinizi öldürünüz' ifadesi de, mü­
olamaz. Kimi yerde, akıl ve bilim yaptırmak çok büyük -hata. " (Sa­ fessirler tarafından genel olarak
karşısında, Kur'an'ın dediklerini bah, 9. 1 . 1990) 'kötü duygularınızı öldürünüz' şek­
"kurtarma" çabasını göstermiş, bu Prof.Dr. Hüseyin Atay, oku bun­ linde anlaşılmıştır. ' '
çabaları gösterdiği yerlerde de, söz­ ları ! Okµ da Bakan Zeybek'in ne­ İşte bu "yalan" . Bunun "yalan"
konusu ayette olduğu gibi, zorlama­ ler söylediğini gör. Sen, ne "Kur' - olduğunu yukarıda sunulan "tef­
lı yorumla yanlışa düşmüştür. Sa­ an"ı, ne de "NEFS" kelimesinin sirler" kesin olarak kanıtlamakta.
bah bir de Lütfi Doğan'ı kaynak anlamını biliyormuşsun! Öğrenmek Büyüğü, küçüğüyle tüm "tefsir­
gösteriyor. Diyanet İşleri Başkanlığı istiyorsan, işte kaynak, git öğren ! ler " , Diyanet'in bu açıklamada ileri
da yaptı diye, MSP eski Milletvekili sürdüğünün tersini dile getiriyor .
DİY ANET'İN YALANI
olan Doğan'ın bir kaynak olabiel­ Buyursunlar, "tefsirler" ne di­
ceği düşünülebilir. Güngör Mengi Diyanet İşleri Başkanlığı 9 ' yormuş; birlikte görelim. Birçok
de, köşesinde, bu kişiyi "din bil­ Ocak 1 990 günlü Sabah'ta yer alan konuda olduğu gibi bu konuda da
gini" diye niteliyor. Lütfi Doğan' ­ açıklamasında şöyle diyor: Diyanet, gerçeği örtüyor. Ve hem
ı n kendisini "din bilginleri"nden sa­ "Ayet-i kerimede iki defa geçen görevini, hem de kamuoyundaki
yacağı kuşkulu. Kendisini bir baş­ 'enfüs' kelimesi, 'nefs' kelimesinin "Diyanet dini konularda daha iyi­
vuru kaynağı sayacağı da . . . Temel çoğuludur. ' Nefs' Arapça'da, söz­ sini bilir' ' biçiminde özetlenebilecek
kaynaklara karşı, Razi gibi eski lük anlamında, 'ruh, kan ve bir şe­ kpşi.ıllanmayı kötüye kullanıyor .
"müfessir"ler şöyle dursun; bir yin kendi, aynı' anlamlarında kul­ Eğer bu konuda Diyanet'in ileri sür­
Hamdi Yazır, bir Ömer Nasuhi Bil­ lanılır. Bu itibarla, ayet-i kerimede­ düğü "doğru"ysa, Razi'nin, Ze­
men karşısında bile "edeb" dışına ki 'nefislerinizi öldürünüz' ifadesi­ mahşeri'nin, Beyzavi'nin, Kurtubi'­
çıkmak isteyeceği de . . . nin, sözlük anlamda, 'kötü duygu­ nin, Aıı1si'nin, Menar'ın, Tantavi'­
Hüseyin Hatemi de "ünlü dinbi­ larınızı öldürünüz' olarak anlaşıl­ nin ve ötekilerin dedikleri, yazdık­
limcisi" diye sunulamaz. ması mümkün olduğu gibi, ' kendi­ ları, savundukları yanlıştır. Ve eğer
nizi öldürünüz' olarak anlaşılması Diyanet'in dediği doğruysa, hem bu
ZEYBEK'İN DİN-İSLAM
da mümkündür. " kaynaktakileri, hem de Tevrat'ta
KURT:ARICILIÔI:
Oysa, "nefs"e burada birinci an­ yazılı olan öy�üyü kazıyıp, çıkar­
Bakan Zeybek diyor ki: lamı vermek mümkün değildir . . mak gerekir. Buyursunlar tartışma­
- ''Dini yanlış anlatanlar kadar, Çünk.ü : ya. "Ulema"larını toparlayarak
dine zarar veren kimse olamaz. 1- Ayetteki öykü bu anlamı ver­ gelsinler. İşte meydan. O
Kur'an'ı bilmeyen insanlara Kur'- meye elverişli değildir. TURAN DURSUN

İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990 • 17


TÜRK BASININDA İLK KEZ 2000'E DOGRU

Gerillayla üç gün
Sis içinde buluştuk. Gece yürüyQ şü yaptık. Birlikte yedik, içtik, uyuduk. Beraber köylere gittik.
Anlayışlarını ruhlarını inceledik. Uç günlük geziaen sonra sis içinde bir yol ayrımına bırakıldık.
evsimlerden sonbahar.

M
Sis, sis gene sis . Or­
ta Anadolu'dan Do­
ğu'ya gittikçe, sis si­
zinle şakalaşıyor; bir gelip bir gidi­
yor. Sis yoğunlaşarak sizi zaman tü­
nelinde yolculuğa götürüyor. Dağ­
daki gerillalatla, bölgedeki halkın
deyimiyle "kır kartallarıyla" buluş­
mak için temas noktaları arıyoruz.
Birkaç bölgede birçok köy taradık­
tan sonra hal?er geliyor:Filanca yer­
leşim biriminin falanca yöresine ilk
sisle birlikte gelin. Biz sizi alırız. . . "
Yer yer kar yağışını da getiren sis­
li gezegendeki yolculuğumuza baş­
liyoruz. Gölgeler bitiveriyor yanıba­
şımızda. Ve 2 metre ötemizi göre­
meden gidiyoruz bilinmeyen meka- ·

na. Çok heyecanlıyız. Türkiye'de·


gerillalarla dağda görüşecek ilk ba­
sın mensubu bizler olacağız. Ama
buluşmanın bir de düşsel dünyası Okuma anı
var: Birimiz, eşkiya geleneğinin anı­ içerler? Nasıl giyinirler? Sorumlu parça var: Başa örtülen gerilla hat­
larına dalıp gidiyor. Ötekimiz ise te­ anlatıyor: "Yaşamımız halktan pek ta'sıyla çevikliği sağlamak için bele
levizyon dizisindeki Robin Hood' farklı değil. Basit ve sade. Genellik­ sıkı sıkıya bağlanan kuşak. Ayak­
un Sherwood ormanında sanıyor le çay, ekmek, peynir ve tereyağıyla kabılar da değişik. En çok kullanı­
kendini. Başını "indir ve gir" buy­ idare ediyoruz. Ama bu arada kon­ lan Mekap denilen spor ayakkabı.
ruğuna uyuyoruz. Gözlerimizi ka­ serve yiyecek de kullanıyoruz. Köy­ Kimisinin ayağındakiler yarı yarıya
ranlığa alıştırınca, karşımızda uyu­ lüler bizimle yiyeceklerini paylaşı­ yırtık.
yanları buluyoruz. Sorumlu uyanı­ yorlar . Gittiğimiz yerlerde et de yi­ Gerillanın günü düzensiz. Şartla­
yor ve soruyor: yoruz. Ama konaklarımızdaki is� ra ve ortama göre değişiyor. Kısa
- Hoşgeldiniz. Dilimizi biliyor teklerimiz evin ekonomik durumu­ boylu biri anlatıyor: "Ama genel­
musunuz? na bağlı. Halkımız çok cömerttir. de gündüzleri dinleniriz, akşamları
SADE AMA DÜZENSİZ HAYAT Kendi yiyemediğini bize sunabili­ yürüyüş yapar, geceleri de hedefimi­
yor: Yoksullara yiyecek parası ve­ ze doğru gideriz. Uyumanın dışın­
İlk anda birbirimize nasıl davra­ riyoruz bazen. Ama depolayacağı­ da hiç durmayiz. Sürekli çalışırız.
nacağımızı kestiremiyoruz. Şaka mız erzakın bedelini mutlaka ödü­ Örneğin kitap okuruz. Kürtçe eği­
yollu takılma ve bizi üst perdeden yoruz. " Araya giriyoruz: "En çok tim yaparız. Ajitasyon teknikleri
süzme, yerini daha candan bir soh­ hangi yemekleri özlüyorsunuz? " üzerinde çalışırız. Yaşamının büyi\k
bete bırakıyor. Biz "kan revan, si­ Değişik yanıtlar . Kıymalı bir bölümü dışarıda geçer gerillanın.
lah, bomba"nın dışında daha ma-· yumurta en beğenilen yemek. Bu Bu yüzden kural olarak üstündeki­
gazinel bir söyleşiden yanayız. Bir arada gerillaların yemek konusun­ leri çıkatmaz . "
insan olarak "dağdaki gerillanın" da hayalleri geniş değil, bulunanla Sohbetin b u anında çevreye göz
bilinmeyen günlük işlerine, duygu­ sınırlı kalmış. Basit ve göçebe işi bu­ attık. Kitap okuma saatiymiş. Ve el­
larına ve yaşamına ışık tutmak isti­ laşıkları yıkamak da nöbetleşe. lerinde şu kitaplar vardı: Savaş ve
yoruz. Oysa tümü de genç olan ge­ - Ekmeğin değerini biliyor mu­ Açlar (Hasan İzzettin Dinamo),
rillalar, daha ciddi bir görüşmeye sunuz? THKP-C (Kaynak Yayınları), Ölü­
hazırlık yapmışlar önceden. Kısa sü­ - Daha önce nasıl kazanıldığını mün Kucağında Biter (Kürşat İstan­
ren kararsızlıktan sonra şöyle anla­ bilmiyorduk. Dolayısıyla şimdi her bullu), Kadrolar Üzerine (Stalin),
şıyoruz: " Nası! olsa 3 gün birlikte türlü yiyecek çok değerli bizim için. Milli Kurtuluş Savaşımız (Giap),
olacağız. Ne yapacağımız hareket Giyecekler, çeşit çeşit. Kot pan­ Ocak Çözümlemeleri (A.Öcalan).
sırasında belirginleşir" . talondan Kürt şalvarına kadar her Nöbetçilerin dışında silahlar çıkarıl­
Nasıl yaşıyor gerillalar, ne yer ne şey mevcut. Ama vazgeçilmeyen iki mış kucağa alınmıştı. Ama taban-

18 • İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990


calar ve bombalar bellerde duruyor­ ğı anlarda, toplu ve düzenli askeri "ihtiyatsız" bir giriş var. Doğrudan
au. eğitim yapılmıyor. Çünkü diyor so­ denilen eve yöneliyoruz. Köylü top­
Bu arada birisi elindeki transis­ rumlu, "Günümüz zaten eylem ve luluğu. Neden kalabalık? Cevap: ,
törlü radyoyla Suriye ve lrak'tan sıcak eğitimle ge):iyor. Bize kalan ' 'Aslında kavgalıları barıştırma ge­
verilen haberleri dinliyor. Daha geç zaman okuma, eğitim, kültür ve in­ cesi. Biz haber . saldık. Teklifimizi
saatlerde en çok güvenilip dinleni­ san ilişkileridir. " Gene de son ay­ kabul ettiler . " Hoş beşten sonra,
len BBC' den haber bülteni hazırla­ larda "mecburi askere almalar"da esas mesele tartışılıyor. Barışma
nacaktı. Notlar tutulup haberler tar- hızlı eğitimleri sürdürüyorlar. En yöntemi yarı modern yarı köy özel­
, tışılacaktı . Gene o akşam, çevre acemi gencin pratik eğitimi 5 gün­ liği taşıyor. Hakemlerden biri geril­
köylerden birinde televizyon seyre­ de tamamlanabiliyor. Silahlı eğitim­ la, öteki köylülerin belirlediği say- ·
·
den gerilla da haberleri özetleyip, lerin yanında sığınak , barınak yer­ gın biri. Kan davası sahiplerinin is­
görüntüler hakkında bilgi verecek­ lerini bulma, geliştirme doğal fela­ tediği silahın verilmesi işini gerilla
ti . GAP en çok ilgi çeken konuydu ketlere karşı önlem alma, ilk yardım sorumlusu üstlendi . Ama öldürüle­
TRT kanalında. gibi pratik eğitimler de uygulanıyor. nin yerine kan bedeli olarak kız ver�
DURMADAN 20 GÜN dirilmesine karşı çıktı. Sözü de tu­
, GERİLLA EŞLİGİNDE
YÜRÜMEK tuldu. Barış olduktan sonra köy
KÖY BARIŞI usülü ziyafet verildi . Hatırlıların ya­
. Soruyoruz: "Sizin için en uygun Konuşa konuşa geceliyoruz. Dı­ nında gerillalar başköşeye oturtul­
arazi nedir?" biri yanıtlıyor. "Bi­ şarıdan bir köylü geliyor. Fısıldaş­ dular.
zim herkesi görebileceğimiz; ama malar. Ve karar veriliyor: Haydi ge­ Yemek sonrasında bazı köylülerle
kimsenin bizi göremeyeceği yerdir. ce yolculuğuna çıkıyoruz. Gümüş sorumlulardan bir kısmı başka oda­
Birimler arazinin durumuna göre az gezegende seyahat. Ama günboyu ya geçtiler. Anlaşılan . köylülerden
ya da çok sayıda olabiliyor. Genel yağan yağmur ve kardan yollar diz gerekli bilgileri alıyor ya da kendi­
önlem olarak 4-5 köy yerine 25-50 boyu çamur. Değil yürümek, hare­ ne özgü işleri gizlice konuşuyorlar­
köy arasında bir alan dolaşılıyor. ket etmek bile olanaksız. Buna rağ­ dı. Ancak bu işler topluca olmuyor­
Anlatılana bakılırsa gerillanın yürü­ men ağır aksak gidiyoruz. Gerilla du. Kişisel ve tek tek 'alınıyordu te­
yüŞlerde bir başka amacı, uzak, da­ rehberinin göğsünde modern aske­ mas sağlayacak insanlar. Vakit ge­
ha uzak v'e çok daha uzak mesafe­ ri pusula. Kaç saat gittik bilemiyo­ ceyarısıriı geçti. Köylüler ısrarlı:
lere gidebilmek. Kendilerinin ger­ ruz. Uzakta aldatıcı ışıklar. Pusu­ "Bu gece misafirimiz olun" . Ancak
çekleştirdikleri kesintisiz en uzun laya rağmen gidilmek istenen 2 kö­ gerillalar güvenlik açısından buna
yürüyüş 26 saatlik mesafe olmuş. yün yolu şaşırıldı. Üçüncü dönüşten hazırlıklı değiller. İlke olarak da
Ama karlı günlerde. Geceleri ise sonra istenilen köyün yerine ulaşa- belli bir yerde belli bir sürede kal­
dinlenerek 20 gün ardı ardına yürü- _
1 bildik. Önceden haberli gidilecek mıyorlar.
yüş yapılmış. Hatta bir bölge boy­ evler. Bu yüzden köpekler bağlı. KÖKNAR ATEŞİ
dan boya geçilmiş. 1 aylık yürüyüş Önce köyün çevresi belli kişilerce
Dolayısıyla yola çıkıyoruz. Ve
yapan bazı birimleri de varmış. Buz­ dolaşılıyor. Sonra bir süre sessizce
sohbetimizi kaldığımız yerden sür-
lu günlerde 1 7 kilogramlık ağırlık­ dinleniliyor ortam . Köpek seslerin­
la 17 saatlik yürüyüş yapan biri de den, köydeki hareketlerden bir an­ Geri//a lideri telsizle. konuşuyor.
karşılaştığımız birimdendi. Yazın lam çıkarılmaya çalışılıyor. Ya köy­
geceleri kısa olduğundan, yürüyüş­ den biri bekleniyor·, ya da bazı ön­
ler de kısa aralıklarla yapılıyor. Çok cüler gönderiliyor. Ama bu kez, ön�
büyük birlikler �öz konusu olmadı- ceden önlem · alındığı için daha

Mazlum boğan'm silahı. Elden ele dolaşan değerli bir armağan. Başarılılara
veriliyor.

İKİBİN'E DOGRU • 1 4 QCAK 1 990 • 19


dürüyoruz. "Kara Kuvvetleri . Ko­
mutanlığı'nın sizin hakkınızda PKK
Taktikleri adıyla bir kılavuzu var­
dı. _ 2000'e Doğru'da yayımladık .
Bilgilerin ne kadarı doğruydu?"
- Yüzde 20'si ge.rçeğe uyuyor.
Çünkü onların anlayamadığı şey şu:
Gerilla taktikleri mekanik bir şey
değil, kendi içinde esnek pratikler,
deneyler. Mutlak ve donuk değil,
günden güne zenginlik kazanıp de­
ğişkenlik gösteren eylemlerdir. Ay­
rıca çizilen o mağara resmi de ger­
çeği ifade etmiyor. Daha çok eski
tür gerilla (ya da eşkiya) barınma
tiplerini andırıyor. Oysa biz modern
tipte bir gerillayız ve örgütlenmemi­
zi de buna göre düzenliyoruz. Ge­
rilla savaşı aritmetiksel kuramlara
göre değil, insan unsuruna göre iş­
ler.
- Nasıl gerilla oldunuz? Ya da
1984 PKK'nın ilk eylemleri sizi na­
sıl etkiledi?
A - Ben zaten bilinçliydim. Du­
rumu hemen kavradım. Ona göre
. hazırlık yaptım. Ama zamanı ve ze­
minini kolluyordum .
. B - Ben yurtdışındaydım. Baş­
ka sol örgütler içinde. Eylem bende
bomba etkisi yaptı . PKK'lı oldum. ·

C - Babam eski hareketlerden


birinin sempatizanıydı. Zaten ezil­
mişti k . Tandır başında oturduğu­
Her gerillanm yanında bir de PKK bayrağı var.
muzda bana şöyle dedi: "Oğlum
bu saman alevine benzemiyor kök­ Bereket devredeki arkadaş şarjörü - Yaptığımız araç yakma eyle­
nar ateşine benziyor. Galiba da ar­ attı da sonuçlandırdık eylemi. minden sonra, arkadaşlar çok hoş­
tık yangın başladı" . Bölgeyi çevreleyen dağları bir uç­ lanıyorlar yangını seyretmekten.
D - Ailem Humeynici'ydi. Ama tan bir uca geçtiğimizde sabahın Sanki emeklerinin tadını çıkarıyor­
hemen PKK eylemine "sempatiyle alacakaranlığıyla kucaklaşıyoruz. lar.
bakmaya başladı . Ben de bulundu­ - Ben- en çok Silopi'deki köylü­
ğum okulu bırakıp daha sonra ge- . GERİLLA SENATORYUMU
lerin katledilişine üzüldüm.
rilla oldum. - PKK'ya katılıp dağa çıktıktan - Yuk_arıda tepedeydik . Asker­
- ilk gerilla elbisesini giydiğiniz­ sonra ne tür değişimler oldu sizde? ler köyümüzü ateşe vermişlerdi .
de neler hissetmiştiniz? Sorumlu anlatıyor: Ya özlemleri nelerdi gerillaların?
A - Çok heyecanlanmıştım. Bir - Doğrusu biz dağlara, gerilla Çoğununki buiunciuğu ortamla sı­
anda uçan adam sandım kendimi. senatoryumu diyoruz. Çünkü top­ nırlıydı. Aına bazıları, eylem yap­
B - Bu elbiseyi ilkin gerillanın lumsal o�ulardan kaynaklanan bir­ tıkları güzel bölgelerde ev yaptırma­
sırtında görüp etkilenmiştim. Ben çok fiziksel ruhsal bunalımlar bura­ yı düşünüyorlardı devrimden sonra.
de giysem dedim durdum. da tümüyle son bulur. Ekonomik Su içtikleri kaynağı köylülere götür­
·
C - Kendim çok bir şey hisset­ koşullardan ve işsizlikten, yurtdışın­ me projeleri vardı. Ev deyince de
medim. Ama PKK'lının özel kıya­ daki yabancılaşmadan çeken insan­ "aile" geiiyordu akıllarına.
feti gerçekten kitleyi çok etkiliyor. larımız da yaylalarda iyileşiyorlar .
- İlk kez silah kullanıp eyleme Çok arkadaşın romatizma, mide ve En çok etkilendikleri siyasi kişi­
çıktığınızda neler hissettiniz? sinirsel hastalıkları sona erdi . ler kimlerdi? Yol arkadaşlarından
A - Elim ayağım tutuldu. Ama - En çok neyi özlüyorsunuz. Ör­ biri " Behice Boran" , ikisi "Deniz
gene de eyleme katıldım. neğin ailenizi mi? Gezmiş " , biri "Deniz ve Mahir",
B - Hedefi taramaya başlarken - Evet, ama bu özlemi halkımı­ biri "Humeyni"den etkilenmiş. Biri
silah tutukluk yaptı. Beni gözlemek­ zın içinde olmakla gideriyoruz. de zaten siyasetten habersizmiş ön­
le görevli arkadaş derhal açığı ka­ Ama biri atılıyor: "Erkek karde­ celeri .
pattı beni devreden çıkardı. şimi görmeyi çok isterdim" doğru­ İLLE DE TEMİZLİK
C - Karakola baskın vardı . 1 3 su.
asker karşımızdan geliyor. Elimde - Eylemleriniz sırasında en çok Öğleye doğru, sisle birlikte bir
otomatikte 45, tek tek atan silahta sevindiğiniz.ya da üzüldüğünüz olay köy evine girdik. Ev sahibi hazıtlık­
60 mermim bitti. Dondu'm kaldım. hangisi? lıydı. Gerillalar kaldıkları süre için-

20 · • İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990


de traş oldu, banyo yaptılar. Aslın­ da armağan listesi şöyle: Bir el bom­ bellemiş bizi . Ama çoğu bizi tanı­
da haftada bir traş olup ayda bir de bası, değerli bir silah, saat, kitap, yor, biliyor.
banyo yaparlarmış en geç. Daha ön­ evlilik yüzüğü, biraz para, bir gerilla Ceza yasalarını merak ediyoruz.
ce istenilen gazete ve dergiler evde elbisesi. Nikah işlemi şöyle: Sorum­ Sorumlu açıklıyor: "Temel işlevi
bekliyor: Hürriyet, Cumhuriyet, lu tanık olur. Koşullara' göre kurban , doğru mücadele yöntemini bulmak,
2000'e Doğru ve Tempo. Gerillalar kesilir. Şehitle.rin anısına saygı du­ hataları yok etmek ve her türlü key­
arasında en çok okunan yayın or- · ruşu yapılır. Herkes banyo yapıp filiği yok etmek. Ana işlevi birlik
ganları da bunlar. Gene köylülerden traş olur . Törende oyun oynanır, içinde düzeni sağlamak , savaşanla­
bir kısmı, gerillalarla fısıldaşıyor, türkü, fıkra vs. anlatılır . Saz çalı­ rın eğitimine hizmet etmek. Üç tür­
bilgi - alışverişi yapıyor. Bazısını da nır. Çadıra sokulur çiftler. Nöbet ve lü ceza var. Düşmanla işbirliği yap­
gerilla sorumlusu başka yerlerde zi­ ateş eşliğinde gerdek gecesi biter . mak, eyleme uymamak, arkadaşı ya
yaret edecek. Bu arada elinde bir şif­ Boşanmak isteyenler de gerekli yer­ da halktan birine zarar vermek, ya­
reyle bazı notlar alıyor başka bir ge­ lere başvuru yapıyorlar. Sözlü ya da ralıları terk etmek, namusa dokun­
rilla. Bir öteki de rapor hazırlıyor. arkadaş olanlar da var. mak ağır suçlardandır. Hırsızlık;
4S günlük, 3-6 aylık ve 1 yıllık ra­ PKK kendi mensupları arasında halka, savaş esirlerine işkence etmek
porlar hazırlayıp gerekli yerlere .büyük bir iletişim ağı kurmuş anla­ ve öldürmek ikinci dereceden suç­
ulaştırmak vazgeçilmez gerilla ku­ tılana bakılırsa. Gerillaların kendi lardan. Gizlilik ilkesini bozmak,
ralı. Raporlarda aske(i, örgütsel, aralarında ya da yakınlarıyla haber­ halka küfür etmek kötü davranış­
coğrafi , ekonomik (GAP vs.) ko­ leşmesi için bir çeşit posta servisi de larda bulunmak da üçüncü derece­
nular yer alıyor. kurmuş. den suçlardan. Uygulanmamakla
birlikte birinci suça ölüm cezası ve­
Akşam üzeri sisin içinden süzülüp DAGDA CEZA yASASI
rilir. ,
gidiyoruz başka bir mekana doğru.
Köylerde her eve girebiliyorlar Yolculuğumuzun ertesi günü ge­
mı? " istersek evet" yanıtını alıyo­ ne yürüyoruz. Türk Solu'nu, siya­
DAGDA GERİLLA DÜGÜNÜ
ruz. Örneğin : setçileri, özerklik meselesini , döne­
Dağda aile, çoluk-çocuk, evlenme - Dağda ya da köyde ilk karşı­ min özelliklerini soruyoruz. Örne­
vs. var mıydı? Yanıt olumlu. Evet, laştığımızda tedirginlik duyuyor in­ ğin Özal "aktör" , Demirel "daha
gerilla da evleniyordu. Örneğin bir sanlar. Daha çok da erkekler . Ama · kıdemli kötü tiyatrocu" , İnönü de
birimde çoluğuyla çocuğuyla bir es­ kendimizi tanıttıktan sonra durum . "acemi aktör" onlar için. 3. günün
ki din adamı varmış. Yanımdakile- ·
düzeliyor. başlangrcında bilinmedik bir bölge­
rin tanık olduğu bir dÜğün de yapıl­ - Sizi nasıl tanıyorlar, anlatabi­ de sisler içinde bırakıldık yola ya- '
mış. Ancak önceden sorumlulardan lir misiniz? kın bir yere. Artık özgürüz mü de­
izin almak şart. Gün kararlaştırılın­ - Bir kısmı bizi hala siyasi öğ­ sek yoksa kent tutsaklığına doğru ·

ca hemen dağda düğün yapılıp "go­ renci sanıyor. Bir kısmı da turist mu açılıyoruz? O
vend"çekiliyormuş: Gelin ve dama- olarak biliyor. Bazısı hayvan olarak SERHA T EREN
,

Yazan Yöneten
MÜJDAT GEZEN

. 411JKGt.1JMi&ıi;,9;141
** ·GöNütuAKKOR **
MÜJDAT GEZEN o CENK KORAY
HAYKO

AYŞEN GRUDA o MELİS SÖKMEN ORY. SAMRA SÖKMEN o ORV. AYLİN '

SÜREYYA MERTOGLU ORY. EDA O ORY. MİNE VAROL


ERKAN CAN . o HALİL KARADUMAN
-Re:. irin Zuhal J"(' 'fıttku l/mumlurı 11myahilirsi11i:.

Rez: 166 27 44 . 167 53 80 · 167 09 32


GAYllETTEPE
* • * S TARDUST • • •

İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990 • 21


ANAP'TA GR,U PLAR YENİDEN ŞEKİLLENİYOR

Akbu lut ekibini kuruyor


ANAP'ta yeni hizipler. Kim nerede? Tam liste. H.Celal Güzel ve Keçeciler'in Mesut Yılmaz'a karşı
ittifakı gündeme geliyor. ANAP grubunda Mesut Yılmaz'ın ağırlığı artıyor.
•"" _,.,.,, . -
kbulut, '.'Mesut Yılmaz 71· VT""'' .

A
ve Keçeciler 'in neden
· . V.lLDlRJM AKsULUT
.. EKİBİ .
kongrede bana büyük · fStatükocularj ·,& .•

destek verdiklerini artık Orhan Demirtaş, Cumhur Ersümer,


biliyorum" dedi. Odada bulunan Galip, Demireı,-.Halll Özsoy, Hayret­
yakın arkadaşlarına görüşünü açık­ tin Elmas, Akgün Albayrak, Seçkin
ladı. Mesut Yılmaz ve Keçeciler gru­ J'.:ırat,,Şel}�r İşl�ten,, Ersin Taranqğ­
bu Akbulut'un başarısız olacağına ıu; Raşit Daldal, ülkü Gökalp Gü· .

inanıyorlardı . Nasıl olsa Akbulut ney, Yılmaz Hocaoğlu, Metin Ya­


man, . Recep Ergun, İlker Tııncay,
bu işi yürütemeyecekti. Bir müddet
Tevfik Ertürk. - Halil Şıvgın, Kamran
için destek verdiler . Şimdi ise, ya­
inan, Oltarı· Sungurlu, Togay Gemal­
vaş yavaş kendi gruplarını hareke­ maz, Sabahattin Aras, Avni Al<Yol,
te geçirmeye başladılar. Muzaffer Atılgan, Kamil Tuğrul Coş-
�unoğl, :+anrıyar, İbrahim öz-
' ·1.· ·
Karşı grupların planı apaçık or­ iUrk/'.Er 'l:iraıhari,
taya çıkarılQuştı. Bir şeyler yapmak
gerekiyordu. Karar verildi. Ekip ku­
rulacaktı . Öyle )<olay pes etmeye­
en az bir-iki yıl daha iktidarda kal­
ceklerdi .
ması gerektiği söylendi. Tek yol,
parti içinde birlik ve beraberliğin
" ŞU YEDİ İL ALINSIN" sağlanmasıydı. Akbulut dışında
Yıldırım Akbulut ve Başkanlık başka bir isim genel başkan olursa,
Divanı'nd·a bulunan birkaç arkadaşı ANAP için dağılma tehlikesi var­
strateji tespit ettiler. Öncelikle bu iş dı.
çok gizli tutulacaktı. Şu an çok güç­ Akbulut ekibi şimdi kadrolarını bunlardan biri : "Geçici bir Genel
süzdüler. Zamana ihtiyaçları yardı. büyütme uğraşt veriyor . Özellikle Başkan olmak istemiyor. �unun
Hiçbir gru_ba girmemiş milletve­ 7 ilde yapılacak kongrelerde dene­ . için kolları sıvadı. Kendisi bir yıl
killerine gidilip konuşuldu. Rejimin timi ele almak istiyorlar. Orhan De­ sonra yapılacak kongrede yine Ge­
sıkıntıya girmemesi içiri "ANAP'ın mirtaş bu iş için kolları sıvadı bile. nel Başkan seçilmek istiyor. Seçilip
· seçilmeyeceğini bilemem . "
GÜZEL BEKLİYOR
Güzel grubu kendilerini "demok­
Akbulut ekibi işi ne kadar gizle­ ratlar" diye isimlendiriyor. Akbu­
se de, bazı nıilletvekilleri olayın far­ lut ekibine de bir ad bulmuşlar:
kında. Güzel grubundan Eyüp Aşık " Statükocular. "

�Ut.Yd.MAZ EKİBİ 6Ye"itikçiler) /


:.- K aya Erdem, _Kema� Kar�an,· lşıı�y
"' ,
Ladin Barlas, M.Ali Bilici, Y ş i5 r-
' /Saygın, Ramız Sevınç, ilhan Aku'
züm , Kerem Güneş, Bülent Atasa-
yılmaz, huhet Özaslan, On

ker, Gö

ref Bozkurt1 Adnan Tatka n ılat Di-
ı Şe-

cıoğlu ezai Pe-


yan, Abdüll:ış.lim Aras, Alf -Tal\p Öz-
demir, Abdullah Tenekeciı Rauf Er-
tekin, fa Kalemli, Metin Emir-
kosıu:' 'Taşar1, eki Y�vuz- ·oğlu, Çel�bioğlu, '{ahap Olz-
türk, Cengiz Dağya;( Cengiz Altın- daro!:'ılu, Nurettin Yılmaz, Mehdin
kaya, M ustafa BoZkurt, ômer"Okan Işık, Haydar, Özalp, Necmettin Şeyh--
Çağlar, Ali Saki Akkaş, Fenni İslim- oğlu, ,Mehmet Gedik, Fahir Sabu-
yeli , Necat Tunçsiper, Fethi Çelik- niş, ismet Tavgaç, Necmettin Kara-
baş, İlhan Aşkı,n, Ünal Akkaya,' Mu- duman, Mehmet Topaç, İhsa!l Be-
zaffer Arıcı, lsmail Şengün, �uret.tln dirhanoğlu, Muhlis Görentaş, lsma-·
Dilek; , Wain;ı Geylani;Cahit Aral, Erol iLÜğdül, Mehmet Akdemir: Hilmi 6b
Zeytinoğlu',· Sadi Abbasoğru, Sülent çer, Yılmaz Altuğ, Mükerrefo Taşçı-
Akarc,alı, D,Ma!1can Akyür<?k, Necat oğlu, Talat Sargın, M.Ali' Kar<!deniz,
Eldem,< Ferruh ;!iter, Cavit Kavak, Or• Mustafa Nazikoğlu, Mustafa'Parla_k ,
han Ergüder, $afa..Giray, Mustafa Şaban Tuzcu, Mehmet Akarca, Ke-
H.ilmi. özeQ, ,Reşit Ulker,, N. K�rrı�ı . . . mal Birlik, Bahattin Çaloğlu, A.!(urt-
. Zeybek, Burhanettin Cahit Günday, cebe Al{ltemoçin.

22 • İKİBİN'E DOGRU • 14 OCAK 1 990


deyiz. "
MKYK üyesi Kara, Mesut Yılmaz
için şunları söylüyor: "Hep perde
arkasından konuşuyor. Onun için
sesi fazla çıkmıyor. Hele bir kendi­
ne güvenip, perdenin önüne çık­
sın. " Kara'ya göre, Keçeciler ba­
kanlığı aldı ve köşesine oturdu. Ge­
nel Başkanlık isteyip istemediğini
bilemiyor. ' 'Ama eskisi gibi olmaz.
Kollarını sıvayamaz çünkü, kolları
çok kısa ! "

MESUT YILMAZ GÜÇLENİYOR

Güzel grubunun dağıldığını belir­


tiyor Ziya Ercan. Keçeciler'in s_ağ
kolu olarak bilinen Ercan'ın sözle­
rinde gerçek payı var. Güzel grubu
şu an sessiz. Kan kaybettiriyor bu
da. Kan akışı Yılmaz grubuna. Bir­
çok milletvekili Mesut Yılmaz'ı
ANAP'ı eski günlerine döndürecek
lider olarak görüyor.
Yılmaz'a karşı gruplar, ANAP
grubu içinde Yılmaz'ın ağırlığım ka­
bul ediyorlar: "Fakat" diyorlar,
· "Teşkilatta hiç tabanı yok. Kong­
reyi kazanamaz. "
Mesut Yılmaz grubu, kendilerini
"liberal yenilikçUer" diye adlandı­
rıyor. ANAP'ın Mesut Yılmaz baş­
kanlığında seçime girmesinden baş­
lca çıkar yol olmadığını söylüyorlar.
"Yepyeni bir yüz, genç ve dinamik,
yurt dışında tanınmış bir isim ve dil
biliyor. " .
Yozgat milletvekili Ahmet Dalkı­
ran Güzel'in destekleyicilerinden bi­
ri. Şu an beklemede. Mesut Yıl­
maz'ın güçlendiğini kabul ediyor.
"Keçeciler ile Güzel önümüzdeki
kongrede ittifak yapabilirler. Zaten
arabalarinda felsefi olarak hiç fark
yok ki. Yaşamları bile birbirine ben-.
ziyor. "
Mesut Yılmaz'ın güçlenmesi diğer
_grupları endişelendiriyor. Ve yeni
halefetin iktidar olacak oyu alama- '
arayışlara yöneltiyor.
masını anlayamadığını belirtiyor
REJİMİN MİLLETVEKİLLERİ Tarımcıoğlu. "Ben halkımın sağdu­
yusuna güveniyorum. Öyle sokak
ANAP'ta milletvekillerinin pir hareketleri olmaz. Tabii bu hiç ol­
MKYK üyesi Eyüp Aşık, Keçeci­ kısmı da tarafsız. Hiçbir grubu des­
ler ile Yılmaz'ın da kolları _sıvadık­ mayacağı anlamına da gelmez. "
teklemiyorlar. Faik Tarımcıoğlu Tarımcıoğlu mutlak surette gelir
larinı belirtiyor. Pakdemirli, Hüs­ bunlardan biri. Tarafsız grubun en
nü Doğan ve Keçeciler'in birlikte bir dağılımı ve bölgeler arasındaki eşit­
büyük endişesi rejimin sıkıntıya gir­ sizliğin giderilmesini istiyor. Yoksa
ekip oluşturmak için çalıştıklarını mesi. Tarımcıoğlu kendini rejimin
söylüyor. · umulmadık durumlarla karşılaşıla-
bekçisi olarak görüyor. "Erken se­ bileceğini belirtiyor . _

Demokratlar grubunun önde ge­ çime evet demem zor. Çünkü mu­ ANAP grubunda birçok milletve­
len bir diğer ismi, Burhan Kara. - halefet oylarını artırmıyor. Seçim kili, 1990 yılı içinde erken seçim ih­
"Başbakan baŞarılı olursa, hiçbir olursa kimse iktidar olmayacağı için timali görmüyor. "Ama" demekten
grup ortaya çıkamaz. Genel Baş­ rejim sıkıntıya girer. Yoksa SHP ve­ de kendilerini alamıyorlar, ' ' 1990'ın
kan'ın başarılı olup, olmayacağı be­ ya DYP'nin iktidara geleceğini bil­ ne getireceği belli olmaz. ' ' O
lirleyecek stratejimizi . Şahsen biz sem erken seçime evet derim. "
Güzel grubu olarak şimdi bekleme- Yüzde 70 enflasyona rağmen mu- SQNER YALÇIN
İKİBİN'E DOQRU • 1 4 OCAK 1 990 • 23
SniH DHHRi Öğrenciler Abr�mow-itz'i
Bilkent'ten kovdular
11Yeni Nesil'de Ar�lık Çarşamba günü Ab- Ç
Bu sefer Tilrk e slog nları di le�ek
�1O ramowitz Bilkent'e çıkarma
_? �
zorunda kaldı: "Bagımsız Turlciye,
·

hükümet darbesi ' ' yaptı . ABD Buyükelçisi'nin üniv_er-


siteye gelişi öğrendlerden s on · ana
· yaŞasın anti-emperyalist �ücadele­
,mız,_ kahrols n e lperyalızm, kah-
� ?,
_
Y nının işine son verildi . Once­
eni Nesil gazetesinin 65 ��llışa­ kadar saklandı. :.Abromöwıtz, ya- rolsun Amerıka! Yuhlar, ıslıklar ,·
"
nındaki iki jeep dolusu korumalar, arasında, "karşılanma biçimine"
ki Çarşamba gerçekleştirilen ope- sivil ve resll)i ,polislerce B-Blok An- teşekkür eden Abramowitz, Ameri­
. rasyon gazetenin yazar ve teknik
fi ' ye alındı , Rektör Prof. Mithat ka'daki üriiversiteyi anlatmaya baş-
ekip kadrosunu kap�ıyor . Gazete­ Çoruh ve Rıtktör Yardımcısı PrC?f. !adı . Ama öğrenciler başka şeyler
nin eski yazarlarından Burhan Boz­ Bülent Bozls:titt�tan başka, başta Iş- anlatmasını istediler: "Kore, Şili,
geyik işten çıkarma operasyonunu !etme Bölüm Başkanı Prof. Ümit Arjantin, Libya, Panarna'd a ne işi�
"devletin bir organizasyonu" ola­ Berman olmak üzere Amerika' da niz vardı?' ' ve daha · önemlisi
rak değerlendiriyor. Bozgeyik, "Üç eğitim görmüş bütün hocalar büyük- "Türkiye' de ne işiniz var?"
şeyden rahatşız oldular" diyor. "Bi­ . elçinin .. konferansında hazır bulun- Salonda oturan sivil polisler ve ·
rincisi, 1 1 cildini çıkardığımız Ya­ dular. ·, ·• "görevli"ler protestocu öğrencileri
krn Tarih Ansiklopedisi, yani resmi Abraınowitz, "dünyanın birçok sıkıştırmaya, : itip kakmaya başladı-
ideolojiye karşı yürüttüğümüz_ mu­ ! üniversitesiiıi gezdiğini ve konfe- lar. Bilkent Üniversitesi'nin kadrolu
halefet, ikincisi, ANAP iktidarına ranslar verdiğini" belirterek başla- eski polis ve subaylardan oluşmuş
yönelik eleştirilerimiz, üçüncüsü de dı konuşmaya ve salondaki üç yüz "guvenlfk birimi " de "elebaşı" sap­
DYP'yi desteklememiz. ' ' öğrenciden bir grup "Yankee go tamaya çalıştı. Bilke.nt'te ABD El­
Bozgeyik , Yeni Nesil' den çıkarı" home! Yankee get out of Turkey! " . çisi tam bir bozguna uğradı. Daha
lan ekibin şimdi yeni bir gazeteye gi­ diye bağırmaya başlayınca sustu. 'fazla direnmeden çekip gitti.
riştiklerini belirtiyor. Yeni Asya Pa­
zartesi günü yayın hayatına başlı­
yor." Bu gazete de 1 2 Eyim hareka­
tıyla yayınına son verilenlerden.
Bozgeyik Yeni Nesil'de kalanların
ise, Türkiye gazetesinden teknik
destek alarak yayın hayatlarını sür­
dürdüklerini söylüyor.

''Muhabir kartımı
polis · gaspetti' '
2 OOO'e Doğru muhabirlerinden
Yusuf Arıkanoğlu . Elazığ'da
poli.se hakaret ve mukavemet suçun­
dan 4 ay 10 gün ceza cıldı; ceza tecil
edildi. Yeni Demokrasl'de gôzaltı
22. 12. 1989 g4nü, gözaltına alınan eni Demokrasi dergisi . yayın Robespierre'in söylediği "zulmün
üç arkadaşlarının serbest bırakılma- .
. sını isteyen Fırat Üniversitesi öğren­
Y yönetmeni Mehmet Alı . �s�r ve vahşetin olduğu yerde halka
ayaklanmasını söylemeyen alçağın
gözaltına alındı . Eser, .�ergısının
cileri rektörlük binası önünde top­ Kayseri temsilcisi Hasan Ozaşlaı:ıı�­ biridir" ibaresi yazılı bir takvimi
·
lanmışlardı. Haber yapmak için cı 'nın tutuklanmasını protesto ıçı.n, satmaktan dolayı tutuklanması kı­
olay yerine giden Arıkanoğlu polis yapılan açlık grevinin bitiı:ııi�de bır · nanıyordu. Basın · toplantısından
tarafından zorla binaya sokulmuş, basın toplantısı düzenlem�ştı. Top: sonra gözaltına alınan Mehmet Ali
ve muhabir kartı elinden alınmıştı. Eser'in açlık grevinde olduğu bildi-
Jantıda Yeni Demokrası Kayserı
Arıkanoğlu kendisinin mağdur
l
·

temsilc si Özaşlamacı'run, üzerinde riliyor.


olmasına karşın, ceza almasını ada­
Fransız düşünürü ve eylem adamı
let duygusuyla bağdaştıramadığını
belirtiyor "ve mahkemenin polisin
hazırladığı belgelerle yanıltıldığını ifa­
de ediyor. Yusuf Arıkanoğlu
Sedat Karaağaç cezaevinde kanser
nkara Meikez Kapalı Cezae­ yolculuğu' ' sonrasında vücudunda
"2000'e Doğru dergisinden aldığım
66 no'lu basın kartım, Birinci Şu­ A vi 'nde yatmakta olan sol siyasi. bulunan bir ben işkenceyle kopar­
be komiserinde bulunmaktadır. İle­ hükümlü Sedat Karağaç �ansere tılmıştı. Doktorlar hastalığın bµ fi­
ride olabilecek herhangi bir provo­ (malign melanom) yakalandı. · ille doğrudan ilişkili olduğunu ifa­
kasyonda kullanılacağı kuşkuları Karaağaç'ın Eskişehir' den Aydın de ediyorlar.
taşıyorum . " d.iyor. Cezaev i ' n e yaptırı lan " ölüm

24 • İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990


ERUH GARİSAN KÖYLÜLERİ. Yaylaya çıktılar ama, köylerine dönemediler. Siirt-Eruh yolu üzerinde bir yerde "iskan edildiler. "

Hogir imzası tekrar sahnede


urtalan Jandarma bölüğü.
K Yüzbaşı konuşuyor: "Evine si­
tarafından bırakıldığı iddia edilmiş­ ran 'tar Siirt'teki misafirlik şürelerini
ti. "Hogir imzalı bildiri" de ilk kez daha fazla uzatmayarak 9 Ocak gü­
vil timleri gönderip, yerle bir ede­ o'rtaya çıkıyordu. nü köylerine döndüler . Akrabaları­
rim. PKK'ya ihanet ettiği için ceza­ Öte yandan Siirt'in Eruh ilçesin­ nın "Dönmeyin sizi öldürürler"
landfrıldı şeklinde bir yazı hazırla­ de öldürülen 3 köylünün de kim ta­ uyarılarına aldırmadılar . Döndük­
yip, Hogir imzası atarım . Bizimle rafından öldürüldüğü yanıtsız kal­ leri günün akşamı da öldürüldüler.
beraber çalışmalısın" . Sözlerin mu­ dı . Günlük basında Abdullah Kay­
hatabı Bölge Valiliği'nin Güneydo­
ğu dışına çıkardığı sürgünlerden
ran, Hacı Kayran ve Ahmet Kay­
ran'ın PKK tarafından öldi,irüldü­
TMMOB
Aydın Kilvan. Kilvan sürgün süre­
si bitip, bölgeye döndükten hemen
ğü yazıldı. Ancak bölgedeki soylenti
üç Düğünyurdu köylüsünün koru­
seçimlerinde ·
sonra Jandarma'ya çağrılmış. "Ter­
biye etmek" amacıyla konuşuluyor.
cular tarafından öldürülmüş olabi­
leceği şeklinde. Öldürülenlerin ko­
. devlet sağın
" Hogir imzalı bildiri"nin İkiya­
ka katliamından sonra köye PKK
rucu olmamak için Siirt'e kaçan ki­
şiler oldukları iddia ediliyor . Kay- yanında
Yeni Çözüm'de sosyalizmin .sorunlar1 MMOB'a bağlı odaların genel
T kurulları 20 Ocak'ta başlıyor.
Seçimlere sol ve sağ farklı listelerle
ylık sosyalist dergilerden Ye­ rüşlere yer veriliyor: "Sosyalist i\<­ girecek . Sağcıların sloganı : Meslek­
A ni Çözüm "kahrolsun emek-· tidar kapitalizmin kiri, pisliği üze­ te birlik olalım, hakkı hiikim kıla-
çi iktidarları yıkanlar ve sosyalist­ rinde, işçilerin, emekçilerin, yoksul ı lım. Sağ ·kanat odalarda Devler Ba­
leri katledenler" kapak manşetiyle köylülerin iktidarı egemen sınıflar­ kanı Cemil Çiçek ' in himayesinde
bir özel sayı çıkarttı . dan almalarıyla gerçekleşir . . . Sos­ · <;iı'gütleniyor.
.

Günümüzde sosyalizmin sorunla- · yalizmi inşa süreci , iktidarın alın­ Devlet kuruluşlarında idareler
rının olduğu belirtilen özel sayıda masından çok daha zor ve sancılı­ solcu, demokrat mühendislerin oy
"Kapitalizmin yüzlerce yıllık çıkar­ dır . . . vermesini engellemeye çalışıyor.
cı, bireyci kültürünü kısa sürede yok Biz devrimci sol güçler bu top­ Yöneticiler kendi istekleri doğrultu­
etmek kolay değil. Kapf talizmin rakların insanlarıyız ve bu ülkede sunda oy kullanmaları için baskı ya­
yüz!erce yıllık mirasına karşılık, sos­ devrim yapacağız. Bu anlamda ik­ pıyorlar. Ayrıca, oy potansiyeli olan
yalizm henüz 72 yıldır pratikte" de­ Hdarı alma yolumuz, iktidarımızın 'özel şirketlere, verilecek oyların ren­
niyor. · kuruluşu ve sosyalist inşamız, ken­ gine bağlı olarak ihale sözleri veri­
Yeni Çözüm özel sayısında şu gö- di koŞullarımıza özgü olacaktır . ' ' liyor.

İKİBİN'E DOGRU • 14 OCAK 1 990 • 25


BEKAA' DAKİ AJANLARIN YAKINLARI SORUY08:

' ' Ç ocu klanmızın hesabı nı


kim verece· k? ' '
Yakınları ve tanıya�lar 2000'e Doğru'ya anlattı. Akıbetleri merak ediliyor.'"Şimdi MİT'e başvursak,

1
ilgimiz yok derler. Olüme gönderip, sahip çıkmıyorlar."

-smet Akdoğan biraz merak, şini anlattı" diyor. Ağabeyini Dev­
biraz da öfkeyle soruyor: Yolcu, kendisini Kurtuluşçu olarak
" �aµıazan'ın dört çocuğuna tanıtmış . ODTÜ İnşaat mezunu ol­
MIT bakacak mı şimdi ? " duğunu ve müteahhitlik yaptığı ya­
Adıyaman Gergerli Ramazan Ak­ lanını söylemiş. Çaypınar'ın ifade­
doğan'ın ağabeyi, İstanbul'da ha­ lerini okuyan Yeşilay, "O zaman da
mallık yapıyor. Önceleri Ramazan askerde böyle propaganda yapma­
da hamalmış . Daha sonra seyyar sına şaşırmıştım. Ama bize söylediği
olarak kot satmaya başlamış. İran1- cümleleri ezberletilmiş. PKK hak­
dan kaçıp gelenlerle yakın ilişkiye kında söyledikleri aynen ifadesinde
girmiş . Farsçayı çok iyi öğrenmiş. de geçiyor" diyor. Bekir, Yeşilay'
Anadili gibi konuşuyormuş . Sahte ın kaçması için yol göstermiş. Ne­
pasaport, döviz kaçakçılığı işlerin­ reye gideceğini sormuş . PKK'nın
den çok para kazanmış . Son durak sorgusunda da "Örgüt onu yurt­
Uğur Turizm. İsmet Akdoğan" Ne dışına çıkaracaktı, bir ilişki kurarım
yaptıysa o Uğur Turizm'in sahiple­ diye yardım ettim" diyor.
ri yaptı" diyor.
"Bİ RARAYA GELİP,
Ramazan Akdoğan'ın yakınları MİT'E GİTSEK Mİ?"
sık sık Doğubayazıt'a gidip geldiğini
söylüyorlar. İran'a gittiğini de bili­ 7 OCAK TARİHLİ KAPAGIMIZ Geçen sayımızda isimleri yayım­
yorlar. Hatta İranlı bir sevgilisi var­ ber alamamış . lanan, Bekaa'da ajan olarak yaka­
mış.- Bu kadın, Ramazan İstanbul'­ Cihangir Şanal 'ın ODTÜ'de öğ­ lanan kişilerin yakınları merak için­
dan ayrıldıktan sonra otelden defa­ renci olan yeğeninin de sorusu ay­ de · olduklarını söylüyorlar .
larca nerede olduğunu sormuş. Ra­ nı. " Cihangir'in durumu hakkında PKK'nın itiraflarını samimi bulduk­
mazan'ın karısı ve çocukları köyde­ kimden bilgi alabiliriz? Sorumlusu. ları ajanları "rehabilite" ettikleri­
ler. Yakınları Ramazan'ın sorum­ ortaya çıkar mı? " ni duymuşlar. PKK bu durumdaki­
suz, lumpen, paraya düşkün birisi Tacim Daş'ın İzmir'de kundura lere silah vermiyor. 2000'e Doğru
olduğunu söylüyorlar. "Cebinde mağazası sahibi ağabeyi Mustafa muhabirleri Mahsun Korkmaz Aka­
para durmazdı.' Aynı gün milyon da Daş da " insaniyet namına" konu­ demisi 'nde rehabilitasyona tabi tu­
olsa harcardı" diyo"rlar. Laleli' de nun aydınlığa kavuşturulmasını is­ tulanları da gördüler. Derslere ka­
bir butik açmış, yürütememiş , bir tiyor. "Kardeşimiz sağ mı? Tacim'i tılıyorlar, yakın ilgi ve denetim al­
süre sonra kapatmış . Ağabeyi " Bir Bekaa'ya kim gönderdi? Kime so­ tında tutuluyorlar.
yıldır işi yok ama, nereden para alı­ racağız?" diyorlar. Muzaffer Tahta ve Tacim Daş'­
yor belli değil" diyor ve elyliyor: "Bekir Çaypınar'ın öz ağabeyi­ ın öldürüldüğü söylentisi iki ay ön­
"Ramazan bulunduğu ortama çok yim" diyor telefondaki ses, "Akı­ ce yaşadıkları çııvreye ulaşmış. Ci­
iyi uyum gösterir. EsrarkeşJe, esrar­ betini nasıl öğrenebiliriz? ' ' Cengiz hangir Şanal Serxvebun'da yayım­
keş, devrimciyle devrimei olur" di­ Polat'ın yakınları da merak ve kay­ lanan itirafında "Parti beni affetti"
yor. gı içinde "O daha çok küçüktü" di­ diyor. PKK'nın Batı Almanya'da
Dokuz aydır görmemişler Rama­ yorlar. yayımlanan aylık gazetesi Serxve-
zan ' ı : Küçük kardeşleri, tanıdıkla­ ' ' CÜMLELERİ
6un Bekaa'da yakalanan ajanların
rı bir polise sormuşlar. "Araştırma­ itiraflarını yayımlıyor. Gazetenin
EZBERLETİLMİŞ''
yın, başınızı belaya sokarsınız. Ni­ Eylül, Ekim, Kasım, Aralık sayıla­
ye arıyorsunuz o soytarıyı? " cj.emiş . Bekir Çaypınar 'ın "ASkerden fi­ rında, Fevzi Açıkgöz, Vakkas Çe­
Yeğeni Ramazan Akdoğan "MİT'e rar etmesine yardım etti" dediği kişi tindağ, Cihangir Şanal, Dursun Çı­
sorsak akibetini bilir mi?" diye so­ Ömer Yeşilay. 1 2 yıl cezaevinde kal­ nar (Çarli), Ramazan Akdoğan'ın
ruyor telefonla. Yanıtını da kendi­ dıktan sonra Denizli'ye kışlaya ke- · itiraf ve çağrıları yayımlandı.
si veriyor: " Şimdi sahip çıkmaz, il­ lepçeli olarak getirilmiş. Be�ir Çay­ Aileler , "Biı;araya gelip MİT'e
gimiz yok derler. Oraya göndermiş­ pınar bölük çavuşuymuş. Ömer ve gitsek, çocuklarımızın hesabını ve­
lerse, çoci.ıklarına da baksınlar" di­ yanındaki kelepçeli arkadaşına ilgi rebilirler mi? Sonuç alabilir miyiz? "
yor. Ramazan Akdoğan en son Su­ göster"m iş, tatlı ısmarlamış . Ömer diyorlar. D
riye' den aramiş yeğenini. Sonra ha- Yeşilay, " Hemen bize siyasi geçmi- ADNAN AKFIRA T

26 • İKİBİN'E DOGRU • 14 OCAK 1 990


� Cem Yayınevi' nden yeni kitaplar

ZEYNEP ORAL Samim Kocagöz


,1A,,,, St
VEDAT TÜRKALİ
�;;�
� ..
iZMİR'iN İÇİNDE
or TEK KİŞİLİK ÖLÜM

ZEYNEP ORAL Kültür ve sanat 50 yıllık yazarlık yaşamında Bir anlamda 1 940'lardan
dünyamızın ustalarıyla yaptığı çeşitli ödüller alan SAMİM l 980'lere kadar Türkiye'nin
konuşmalarda onların kişiliklerini KOCAGÖZ'ün DP Dönemi İzmir'i siyasal yaşa!Jlın.�aı:. kesitler sunan
yeryüzüne renk katan anlatan son romanı İZMİR'İN "TEK KiŞiLiK OLUM" usta
özelliklerini ortaya koyuyor. . İÇİNDE yazarımız VEDAT TÜRKALİ'NİN
son romanı.

Nuruosmanıye Caddesı , Kardeşler Han 1 /3 Cağaloğlu-IST. Tel: 526 97 42 -· 527 1 7 4 1

MERHABA
ERKEK ·� L�a
Mevcut sosyalizme alternatif öneriler! ..
Williams bu kapsamlı v e kışkırtıcı eserinde ha·
yatın iş, boş zaman, kültür, teknoloji, özel ha­
yat, savaş ve barış gibi çeşitli alanlarına
alternatif yaklaşımlar getirerek yeni ve dina·
mik bir sosyalist yol öneriyor. Önsöz yazarı
Murat Belge'nin deyişiyle "Bizi,
· kendimize 'değerli' bir hayat
kurma mücadelesine
çağı rıyor."

RÜYA ESER
Kadınlara karşı insanlık suçu işlemekte
olan erkekler, Merhaba . . .

ÖDEMELİ GÖNDERİLİR
İSTANBUL • YAPRAK YAYINEVİ: 528 66 50
ÖZGÜR DAGlTIM : 5 1 9 14 49
ANKARA • DOST DAGITIM : 1 32 48 68

YENİ ÇIKTI BÜTÜN KİTAPÇILARDA


SP GENEL BAŞKAN! FERİT İLSEVER

'' İ şt e parti , işte program ! ''

"Gürkan ve Baştürk'ün yeni partisi olsa olsa 'milletvekilliği partisi' olabilir". Kuruçeşme toplantıları
konusunda: "Sol, masa başı tartışmala_rla ya da ilkeler üzerine 'al gülüm, ver gülüm' tutumlarıyla
birleşmeyecek.''
Yolu açtı. Buldozer varken, kazma
kürekle uğraşmak saçma değil mi?
SP'yi muhafazakarlıkla suçlayanla­
rın bu gerçek üzerinde de düşünme­
lerini dilerim.
- Bu anlattıklarımia karşılık,
Kuruçeşme toplantılarını nereye ko­
yuyorsunuz?
- Bu toplantıları bir sol parti ça­
basının gerektirdiği ciddiyetten uzak
- Soldaki parti kurma girişimle­ görüyorum . Sol, masa başı tartış­
rini nasil değerlendiriyorsunuz? malarla ya da ilkeler üzerinde "Al
- Boş çabalar olarak değerlen­
gülüm, ver gülüm" tutumlarıyla
diriyorum. Bunlar, boşuna vakit ve
birleşmeyecek. Bunların elinde bir
enerji israfıdır. Solda "boşluk" ol­
oyuncak : Birlik! Oyna, oynayabil­
duğunu ileri sürenler uykudadır.
diğin kadar: . . Kriz derinleşirken, iş­
Boşluk bunların kafasındadır. Ger­
çi ve emekçiler ayağa kalkarken,
çeğe bakmak lazım . İşte program,
Kuruçeşmeliler bunu seyrediyor.
işte örgüt: Sosyalist Parti!
Sosyalistler ancak bu mücadeleler
Öncelikle Sayın Aydın Gürkan' içinde yer alarak, sınıf içinde kuv­
ın, Sayın Abdullah Baştürk'le bir­
vet olarak birleşebilir. Bu yüzden
likte başlattığı girişim hakkında . . .
· Kuruçeşme'den ciddi bir şey çıkma­
Bunların sorunu boşluk doldurmak­ yacak . Zaten burada yer alan bir­
tan önce, nasıl bir parti kuracakla­
çok devrimci de bu gerçeğin farkın­
rına karar vermektir. Sosyalist mi, da.
sosyal demokrat bir parti mi? SP Genel Başkanı Ferit İlsever.
Fotoğraf: FETHİ ÔZALP - TBKP"yi nasıl değerlendirip,
Amaçlanan, sosyal demokrat bir nereye koyuyorsunuz?
partiyse, bu alan fazlasıyla dolu. nimsedi . Bu program, düzenin bi­ - Bu girişim hakkında SP dahil,
Kendileri oradan gelmediler mi? Ül­ ricik alternatifidir. Ülkenin gelece­ bütün sol söyleyeceğini söyledi.
kemizde sosyal demokrasi iflas ğine, emekçilerin penceresinden Açıkladıkları programla, düzenden
'
ederken; yeni bir sosyal demokrat bakmaktadır. Bu programı emekçi­ yana, reformcu bir girişimdir . SHP
parti . . . Niyetleri buysa, o partinin ler beğeniyor, sosyalistler beğeni­ ve DSP ortadayken, TBKP progra­
akıbeti de SHP'den farklı olmaya­ yor. Öyleyse SP, programıyla sol­ mına ne gerek var, anlamak müm­
cak. da önemli bir yere oturdu. kün değil. Ayrıca kendilerini hiç ye­
Sosyalist bir parti düşünülüyor­ SP solda örgütlü biricik güçtür. niiemediler.
sa, o zaman da nasıl bir sosyalizm SP, 48 il, 230 ilçe örgütüyle, önün­
sorusu gündeme geliyor . Anlaştık­ deki her kavgaya örgütlü girme
- Sosyalist Pçırti kurulalı iki yıl
ları bir programları var mı? Bu so­ avantajına sahip. SP krizi gördü. oldu. Erken davranmadınız mı?
rulara net yanıt verilmezse, o parti Emekçilerin krize karşı hazırlanma­ - Bugün halkın mücadele düze­
"milletvekilliği partisi" olmaktan sını temel hedef olarak benimsedi. yine baktığımızda, geç bile kaldığı­
öteye gidemez. Bu amaçla net ve köşeli tutumlar al­ mız anlaşılıyor . Bir sosyalist parti
m'
Diğer · girişi ler ise, devrimcileri dı. Solda_birliği mücadelenin ve sı­ niçin kurulur? Kitlelerle birleşmek
mücadele dışı tutma veya onları bir nıfın .ihtiyaçlarının önüne koyan an­ için. İşçi sınıfının mücadelesi bugün
kenara iterek reformcu bir partiye layışlarla mücadele etti. SP, sosya­ solun çok önünde. 1 2 Eylül'ün so­
yer açma heveslerinin ürünüdür. Ül­ list solda, önümüzde yapılacak ilk la indirilen darbeden sonra sol, sı­
kemizin katı gerçeği karşısında bun­ seçimler!'! katılmaya hak · kazanan nıfın gerisinde kaldı . SP, bu arayı
ların hepsi boş hayallerdir. biricik partidir . Programı Anayasa kapatma ihtiyacıyla kuruldu . Ve
Niye böyle iddialı konuşuyorum? Mahkemesi'nde aklandı ve tüm hızla kapatıyor . Devrimci bir par­
Çünkü ortada bir SP gerçeği var. devrimcilerin yararlanacağı yasal tinin kuruluş zamanını aydınların
SP programı, köklü . bir kapita­ bir mevzi elde edildi . Böylece SP, tartışmayı tüketme ihtiyacı değil,
lizm eleştirisinden çıktı. Ve bugün örgütlü gücüyle de soida önemli bir halkın ihtiyaçları belirler. Bu açıdan
en karalandığı koşullarda işçi sınıfı yere oturdu. baktığımızda, keşke bir, iki yıl da­
hareketinin devrimci mirasını be- SP'yi buldozere benzetiyorum. ha önce kurulabilseydik diyorum.

28 • İKİBİN'E D.OGRU • 1 4 OCAK 1 990


GÜRKAN VE ARKADAŞLARINDAN GERİ'ADIM

"Bir kuruluş niyeti bildirisi bile değil"


. '

Gürkan ve arkadaşları Aybar'dan koptular. Yapılan açıklama hiçbir konuya netlik getirmiyor.
Bulanıklık temelinde birlik arayışı, girişimcileri dağılma sürecine sokuyor.
HP'den ayrılan Gürkan rum ama t abanım sosyal rişimi ayırt etmeye yarayacak işaret­

S
ve arkadaşları cuma günü demokrat" diyor. ler yok.
. Ankara'da bir basın top- Ayrıca beklentiler var. Gerçi, "Siyasal yelpazenin daha belirgin
lantısı yaptılar. Gürkan'la "Gözümüz SHP kurultayında de­ sınıfsal temellere oturtulması" gibi
birlikte 15 milletvekilinin imzaladığı ğil" sözü sıkça duyuluyor, ama ye­ nesnelliklere ilişkin temennilerden;
açıklamayı basına SHP kurucu Ge­ ni partinin hem televizyondan ya­ "özgürlük, katılımcılık, çoğulculuk
nel Başkanı Aydın Güven Gürkan rarlanabilmesi, hem de seçimlere ve demokrasi gibi" 'söyleyenin ren­
okudu. Açıklama, "Sol siyasetin katılabilmesi için 20 milletvekili bu­ gini açığa vurmayan genel söylem­
kitle tabanında elden geldiğinci ge­ larak Meclis'te grup kurması ya­ lerden, "emek yandaşı" gibi her yö­
niş bir görüş birliğini sağlamayı " şamsal. İster istemez kulaklar ne çekilebi,lecek formüllerden olu­
hedef alıyor. SHP'nin "yenilikçi"lerinde. Kurul­ şan bir açıklama nasıl bir etki ya­
AYBAR'LA GÖRÜŞMENİN taydan onları doyuracak bii sonuç pabilir? Herkesi çağırır. gibi ·görün- ·

NİTELİÔİ çıkmazsa, yeni kopmalar bekleni­ se bile, özellikle SHP tabanında


.yor. Kulislerde, sıkça yinelenen ha­ " Bizimkiler de bunları · söylüyor"
Basın ve kamuoyu aynı günlerde ber, Ertuğrul Günay, Yakup Kepe­ yargısını beslemez mi?
Mehmet Ali Aybar 'ın Ankara'ya nek, İsmail Cem ve Ercan Karakaş'
gelip Gürkanlarla görüşeceğini öğ­ ın böyle davranacakları yönünde. Kürt sorunu konusunda ise. açık­
renmişti. Milletvekillerinden birinin Ama asıl beklenti Fikri Sağlar' dan, . lama öylesine çekingen ki, SHP Ge­
2000 'e Doğru 'ya söylediğine göre ' sonra öteki isimler sıralanıyor: Ve­ nel Merkezi, "Bunun için mi ayrıl­
Aybar konusu, yeni parti girişimiyle li Yıldırım, Sedat Doğan, Veli Ak­ dılar?" dese yanıt bulunamaz. Gür­
ilgili toplantılarda tartışmalara yol soy, Ali Uyar. . . kan .bu konudaki soruyu, "Üniter
açtı . Hem Baştürk, hem de Gürkan, devlet ve Türkçenin resmi dil olma­
bu toplantıda Aybar'la görüŞmele­ NETLEŞMENİN BÖLÜCÜ sını savunan" eski bir basın· açıkla­
rinin basına yanlış aktarıldığını söy­ ETKİSİ masına gönderme yaparak cevap
lediler. Gürkan, Aybar'la görüşme­ Gürkan ve arkadaşlarının tartış­ verdi.
ye giderken basının habersiz oldu­ maya sundukları açıklamadan na­ BOŞLUK NASIL DOLAR?
ğunu sanıyordu. Oysa kapıda gaze­ sıl bir parti istediklerini anlamaya
tecilerle karşılaştı ve şaşırdı. Ay­ olanak yok. Daha doğrusu öteki En küçük bir köşeli açıklamanın
bar'ın konuya değişik bir görüntü sosyal demokrat partilerden bu gi- bile birliği bozacağı gibi bir endişe
vermek istediği anlaşılıyordu. Top� . , algılanıyor. Demek ki, her şey kırıl­
lantilarda, milletvekilleri bu türden AYDIN GÜVEN GÜRKAN. "Aybar'la gö­ gan, her şey dengede. Program ko:.
rüşme, başkalarıyla yapılacak görüşme­
· görüşmelerin Aybar'la sınırlı tutul­ ler sınıfından.
nusundaki ciddi b.i r girişimin zor­
masını eleştirdiler. lu tartışmalar doğuracağı şimdiden
Hatta Gürkanlarla birlikte hare­ belli . Ancak açıklamada imzası bu­
ket edenlerin İstanbul kanadından lunan milletvekilleri, " önemli olan
bazı politikacılar, 2000'e Doğru 'ya, program değil, biz eylemimizle far­
Aybar - Gürkan, Aybar -. Baştürk kımızı koyacağız" diyorlar. Ne '.
görüşmelerinin grup içindeki lider­ olursa olsun, zaman, bulanık ve ka- ·
lik sorununa ilişkin olduğunu söy­ rarsız politik girişimlerin kezzabı­
lediler. dır.
Hele 'Türkiye' de. Türkiye net po- ·
FİKRİ SAÔLAR BEKLENİYOR
litikalar dönemini yaşıyor. �•solda
Gürkan yaptıkları açıklamanın boşluk var" duygusunun kendisi de
partileşme sürecinin hangi aşaması­ bu gereksinimden buharlaşıyor.
nı belirlediğine ilişkin soruya, " Bu Boşluk ancak net politikalarla, ör­
bir parti kuruluş bildirgesi değil, gütlü güçle doldurulabilir. Bulanık­
hatta bir kuruluş niyeti bildirgesi bi­ lık ise parti tabelası altına alınsa bile
le değil" yanıtını verdi. "Solda bir sorunu çözmeyecek. Kaldı ki, parti
boşluk � ' vardı, amaçları bu boşlu­ tabelası bile açıklığa bağlı.
ğa dikkat çekmekti. Baykalcılar ise kurultayda tüzük­
Kemal Anadol gruptan, "Şimdi­ lerini değiştirerek, son ihraçları kal­
ki ihtiyaç bir Marksist partidir' ; di- dırmanın yolunu bulacaklarını söy­
. yerek ayrıldı. Kamil Ateşoğulları ve . lüyorlar.
. Dönen olur mu? Olmaz,
Hüsnü Okçuoğlu ise düşünüyorlar. diyor ayrılanlar, kesinlikle olmaz!
Okçuoğlu, "Anadol gibi düşünüyo- HASAN YALÇIN

İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990 • 29


8 ÖGRENCİ DERNEGİ YÖNETİCİSİ
' ' Düşü nene disip l i n ceza sı ' '
- 2000'e Doğru'da bir aray� gelen Ankaralı dernek yöneticileri bilimin, kapitalizmin hizmetine
sunulduğu savunuyorlar. lslamcı öğrencilerle birlikte hareket etmeyi doğru bulmayan dernek
yöneticilerine göre, öğrenci gençliğin acil ihtiyacı federasyonlaşmak.

ANKARA'DAKİ 8 ÖGRENCİ DERNEGİ TEMSİLCİLERİ 2000 'E DOGRU


' BÜROSUNDA.
almış durumda. Ve yüzlerce öğren­ mi güçlere karşı meşru ve kitlesel bir
cinin hem DGM' de hem de üniver­ biçimde demokrasi mücadelesini
sitelerde "sudan suç"lardan yargı­ yükseltmek . . . " Kartal'ın buna iliş­
lanmaları sürüyor. Disiplinsizliğin kin bir de somut önerisi var: " 'Öğ­
en çok yaşandığı yerler de yurtlar. renci dernekleri meşru ve fiili fede­
Örneğin ODTÜ 5 . Yurt'ta 26 Ara­ rasyonunu oluşturmalı. Ancak, ya­
lık günü kantinde şarkı söyleyen 50 sal çerçeveye sıkıştırılan ve birim
kadar öğrenci hakkında "yurttan derneklerinin inisiyatifini yok eden
kesin ihraç" talebiyle soruşturma nierkeziliğe de karşı olmak gere­
Öğrenci derneği yöneticilerinin ilk açıldı. 6. Yurt Müdürü Yılmaz Sert, kir. . . "
birleştikleri ortak payda devletin bir jandarmaya teslim ettiği Cenk Kurt . Ankara Üniversitesi Basın Yayın
"baskı kurumu" olduğu . YÖK ve adlı öğrenciyi, öğrenci gözaltından Yüksek Okulu Öğrenci Derneği Yö­
Üniversitelerin de 1 2 Eylül'le birlik­ çıkıp "beni niye teslim ettin" diye netim Kurulu Üyesi Türkhan Kız­
te eğitim alanının baskı kurumu ola­ sorduğu için yurttan kovuyor, disip­ mazarslan'ın "örgütlenme" öneri­
rak düzenlendiği saptaması ise,
·
lin kuruluna veriyor. Yılmaz Sert 5 . si de federasyon yönünde: "Üniver­
ikinci ortak payda. Yurt Müdiresi Aysel Sert'in koca­ siteli kendini yönetemezse yarın ül­
Ankara Üniversitesi Eğitim Bi­ sı. Yine ODTÜ suyuna kanalizas­ keyi nasıl yönetecek . Geleceğimizi
limleri Fakültesi Yönetim Kurulu yon karıştığını hıfzısıhha raporuy­ ipotek altına almak isteyenlere karşı
Üyesi Cemal Akyürek , öğrenci la belgeleyip belgeyi dernek kapısı­ olalım. Federasyonlaşarak öz gücü-·
hareketine devletin baskısını, "dev­ na asan öğrenciyi de Yurtlar Müdi­ müzü geliştirelim . . . " Türkhan Kız­
letin toplumun bütün kesimlerine resi Rafiye Karahan disiplin kuru­ mazarslan, baskıların "aşılacağı"na
baskısı"ndan ayırmıyor: "Amaç, luna verdi . inanıyor: "Gerici dernekler yasasını
üretilen bilgiyi düzenli olarak ser­ ODTÜ-ÖD Başkanı Yılmaz Kar­ aşarak meşrulaştık. Kazanımımız
mayenin emrine vermek ve serma­ tal, "üniversitenin her yönüyle bas­ sürmeli. Öğrenciler derneklerde
yeyi yaşamın bütün alanında ege­ kıdan başka bir şey vermediğini' ' 'basılma' korkusu altında oturma­
, malı. ' ' Kızmazarslan tartışmada bu­
men kılmak . . . ; Hacettepe Üniver­ söylüyor : "Öğrencinin düşünmesi
sitesi Sosyal Hizmetler Yüksek baskı görmesi için yeterli. Yani sos­ lunan tek bayan dernek yöneticisi.
Okulu Öğrenci Derneği Yönetim yalist olmasına gerek yok. " Baskı­ Ankara Üniversitesi Hukuk Fa­
Kurulu Üyesi Celalettin Uludağ, 1 2 nın, toplumun her kesimine uygu­ kültesi Öğrenci Derneği Başkanı
Eylül'ün "üniversiteyle Özel ilgilen­ landığını belirtiyor. Saldırılar kar­ Eyüphan Başar, öğrenciye yönelik
diği"ne dikkat çekiyor. Üniversite' şısında öğrenci gençliğin ne tür bir baskıyı üçe ayırıyor: "Yasal, fiili ve
de "iç-içe geçmiş baskı" ayrıştırıl­ görevi olması gerektiğini de şöyle ideolojik baskı. . . Dernekler yasası,
masıyla "işe başlanılması gerektiği'� açıklıyor: "12 Eylül sonrası derin­ YÖK yasal baskı. Polis ve jandar­
ni söylüyor. leşen ve yoğunlaşan ekonomik, si­ ma ise, fiili baskı uyguluyor. Der­
ODTÜ, Hacettepe, Gazi Üniver­ yasi, ideolojik ve fiziki saldırılara neklerin arkasında gizli örgütler ol­
sitesi başta olmak üzere Ankara'da karşı kısaca, 1 2 Eylül'ün kurumla­ duğu safsatasını yayan idarenin
yüzlerce öğrenci "disiplin cezası" rına ve onun bekçiliğini yapan res- her türlü tavrı da psikolojik baskı-

30 • İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990 ·


,,,,.- , v«-·

:oEVRİMCİ VE İSLAMCI GENÇLER TARTIŞIY9R �i:tt���j �U�����l��r��cıo�:ı �f�, �,.

O rtak forum olur mu·1 ��l��� ���· J�r���·.:! ı:�f���i .


s a

man gençliğin_'kullandığı anti-faşist çliyece{ıiz . . Ama eylemde )>irıtk· der�.


· .

D
evrimci gençler; Müslü- .
- anti-emperyalist sloganlarının içten
mantarın anti - faşist ken sol içindeki eylemde ajit�syon
. anti
. emperyıdist Javırlarının samimi
ve pr Haganda ğ:zgqrl@ü ..bunııır
bile olsa anlam ;�aşırı:ıadığı içli. 9 ••

olmadığı. kanısını taşıyorlar.


'için söz konusu olamaz. Biz, 'kalı-
} ç1 . r CİNS AYRIMCILIGf . ENGEL rolsun Jaşizm' diyeceğiz onlar, 'Ya-
�f:� � �� �
Miis üman gen er· ıs.e ortak 10-
rtım . konusu ne olur sonisuria, Tartış mada yer' aıaı:ı Yeni Aşama
Amerika'nın Panama'ya müdaha- , dergisi Yazı İşleri Müdürü ve İTÜ ti-
. a
�ı
o .
evrim i ! .d iy,ecek, btr

İstanbul Teknik Üniversitesi'nden


lesi diyoclar. · . , zik öğrenc\si Ercüment devrimci ayrıldıktan sonra İstanbul üniverşi�'
..
gençlik içerisinqeki tavır farklılığının tesi Siyas'al Bilgiler F:akült,e si'ne uğ­
Üniversitelerdeki devrimci gençler nedeninin1 sosyalizmin fark:h a9laşıl- radıkı KendisinLJBKe!ıi. diye tanıtan·
son gürileıtte Müsıurrian gençlerle ·�·masından k�ynaklandığını bEllirtiyo�.
Ali Ekber ltma�·ı� görüştük.
ortak forom yapıp yapamayacakla­
. "Tekelci sermayeye k{!lrşı orta bur-
qııı tartışıyorlcır . 2000 'e Doğru bu ko­ · juva hareketi devlet katmanlarında
.
"SOMUT ÖNERİLERİ
,

nuda üniversite öğret)cileri ile görüş- Müslüman gençlik hareketini kulla· TARTIŞI Rll" ·

tü. .
M ü�lüman gençl iğln şu an da ü n'r:
• •• ·.. :.(· �·, nara.k'bir de9ge unsur u yaratrrıaya ,
1.. . •

·· .·< ITU bu tartışmanın en yoğun ol!'.Ju­


çalışıyor" 9iyör. ' Müslüman 'genÇler
ğu üniversitelerden birisi. Bu tartış- versiteye yönelik somut hedefleri ol�
arasında kendilerini anti-şovenist
maların birinde 2000 'e D()ğru da bu- olarak tanımlayan .bir grup var. .. Bu madığını belirten Ali Ekber, "Müslü­
'lundu. ·
· '·· ·
man gençler dahil tüm pÔlitik güç:
·
. · · ··
· ·
konuda Ercüment, Bunun ü mmetÇi-
lerle kendi politik görüşlerimizi tar-
"İTIİFAK MÜMKÜN DEGİL"
�·· -
'iF ,,· ,,�
Jik· ekseninde olduğunu ve .. Kürtleri ,
de ,kitleleri için� al m a amabioı;t�Ş1· ; :
'·· •
.
tışı nz Ancak b un µ n sonucunda or-
· ıak bir tledef Çikabilniesi için üniver-
.. ·

İTÜ Öğrencisi ve Yeni Demokrasi dığını .i ddia ediYP.•. r. ve şöyle. devam


site yaşamına ilişkin somut önerilerle.
�" okuru Murat; "Bir ittifak mümkün de­ ediyor. "Ciiıs ayırım cılığına karşıthk g
elmel iler, · Arrıa l;>u doğrultuda bir
·

, ğil. Söyledikleri ya da niyetleri, mev­ bunlar için ol ��aksız: Adamla�ı� ki-


çabayı şimdiye dek onlardan hiç
cut düzeni eleştirici olabilir ama ey- taplarında var: işte Nısa �uresı , ışte "·
>
· lemlert demokratik ı;rıücaÇ!efe veren Bakara suresı. Bunlar kıtaplarında .. ·
görm edik"- diyor.
·
.
SOL OLGUNLUKLA
" .
GELIBSE ,
, ·
·

.. . .
insanlara ket vuruyor" ·diyor. Murat'· varken bizimle ortak bir zemi'n oluş- ·

ın sözleri üzerine öğrenciler Müslü­ turacaklarını sarıtnıyonım" Cliye be- � :sasın Yayın Y:Qksek Okulu kanti:'
man gençlik ile ülkücü gençliğin bir­ ' lirtiyor. . ninde Müslüman öğrencilerle görüş­
·

birlerin�e!:l farklı olduğunu vurgulu- ,. tüf<. lsf!!i iı1 açıklama)!� bir öğrenci,
; . . yorlar. ITU inşaat Mühendisliği öğ­ "ÖNDERlİGİMİZİ KABUL , '
EDERLERSE'' · "Ortak loruıiıda ABD'nin Panama'­
rencisi Nihat, "Müslüman gençlikle ya m ü d ahalesi , TÇK' n ı n ar:ıti-
daha yeni tımışıyoruz. Qeçen yıllar- . Müslüman gen.çliğe alınan ,.tavrı demokrştik . Q'la�çteleiinjn hepsinin'' ·
. da özellikle çatışmaya girmemeye eleştiren öğr�ncirer yapılması gere� 1 41 -1 42 ve 1 63. maddelerinin kaldı­
· -dikkat ediyorduk. Bu yıl içinde belirli ken daha önce olduğu gibi pankart- r ı l ması konu larmda forum
• olaylara paralel.olarak güçlerini gös­ !arını yırtmak, foruriılarda konuŞn{a- yapabiliriz'' diyor. Ayşe DoğU "En
termeye. ç�lıştılar" diyor ve örnek ve­ sını engellemek olmamalı diyotlar. temel insan haklarının engellenme-
rJyor. "ITU devrimci gençli9in en . Murat, "Her forumda bu insanıar:ko- sine karşı ortak fayd�,�ar bulunabilir''. ·

güçlü olduğu fakülte. Burada Çıkar­ nuşturulmalı ve kitle önünde görüş- diye belirtiyor. Yıldız Universitesi ö{!-
dıkları olayda, 'Bakın biz inşaatta bi· )eri ç9rütülerek teşhir edilmeli: fo- rencisi Abdurı:ahman,,"Sol olgunluk-;
s: · le eylem yapabiliyoruz' demek iste- rumla�da konuşturmamak kendileri- la gelirse ortak platformda bulu na­
. diler." Devrimci gençler arasında bu ne kitle içinde destek sağlar". Eylem bilirim. Ama, astığımız afişleri, ayet­
olaya farklı tavır alanlar var. Bazıla­ birliği konus0,9da ğnderliğin kimde leri indi�.iyorlar nastL�i'tli.kte olabili�
rı şiddetle karŞı. çıkarkeff' diğer bir ·olaçatJının önemli olduğunu vurgula- riz. Kendi aralarında-bile· tanlil fark�
·

grup da ılımlı tavır alıyor. Ama hep. yan Murat şöyle devam ediyor. "Bu lılığına tahammülsüzler" diyo(. .O

sinin ete ortak olduğu nokta Müs�ü· demokratik mücadelede önderlik so- A T!LllA (JÇBl)DAKi
· ·

dır. . . " Eyüphan Başar, "özgün rayanlar. Sosyalistlik ve Kürtlük lslamcıların, ''halk örgütlenmeleri
üniversite-mütevelli heyet" aldat­ düzenin gözünde kötü iki şey . . . " dışında ve karşısında olduğu"na
niacasıria da "uyanık" olunması ge­ Gazi Üniversitesi Mühendislik Mi­ dikkat çekerek "sınıfsal öz"lerine
rektiğini söylüyor. Ankara Üniver­ marlık Öğrenci Derneği Yönetim değiniyor. Yılmaz Kartal anti
sitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğ­ Kurulu Üyesi Musa Gül, -"baskının emperyalist ve anti faşist olmaları­
renci Derneği Başkanı Ali .Raif Fal­ münferit olmadığı "nı hatırlatıyor: nı pek "ciddi"ye almıyor. Onların,
cıoğlu da "mütevelli heyet" tartış­ "Toplumsal muhalefet geliştikçe "siyasi taleplerinizi bırakın, sizinle
baskılar iyice kurumsallaşacak­
"
masına katılıyor: "Bu kapitalizme birlikte tavır koyalım" önerisini ise,
ara eleman yetiştirme çabasının bir tır . . . "biz üniversitenin siyasallaşmasını
parçasıdır. " Falcıoğlu, "baskıya en Öğrencilerin hiçbiri İslamcı öğ­ istiyoruz ' ' gerekçesiyle reddediyor.
çok maruz kalanların sosyalistler ol­ rencilerle birlikte hareket etmekten Türkhan Kızmazarslan ise, "devle­
duğu"nun altım çiziyor. "Sosyalist­ yana değil. Cemal Akyürek, ' ' İs­ tin himayesinde olmaları"na önem
lerin örgütlenme istencinin düzeni lamcı, tefeci bezirgan, sermayenin veriyor. Eyüphan Başar da " İslami
ürküttüğünü" söylüyor. Hacı Yıl­ temsilcisidir. Bunlar aynı zamanda ideolojinin sürekli sol karşısında
dız'ın saptaması da ilginç: "Sosya­ emperyalist sermaye ile işbirliği ya­ dalgakıran görevi yaptığını" vurgu­
list Kürt öğrenciler asıl baskıya uğ- parak halkı sömürmektedir" diyor. luyor. . . O

İKİBİN'E DOGRU • 14 OCAK 1 990 • 31


/

SURİYE-IRAK-TÜRKİYE I SU SORUNU TARTIŞILIYOR.

Fırat, kimyasal silah gibi


Amerikalı, İsrailli ve Arap uzmanların ortak görüşü: "Önümüzdeki 1 0 yılda savaş su yüzünden
çıkacak. " En tehlikeli su hattı Dicle ve Fırat. Türkiye'nin su kesme kararı politik. Araplar Ankara'ya
müdahale edecekler.
ısır'ın dış ilişkilerden

M
sorumlu Devlet Baka­
nı Butros Gali, Orta­
doğu' daki yeni bir sa­
vaşın politik nedenlerden değil, su
yüzünden çıkacağını söylüyor. Böl­
gedeki uzmanların görüşü de böy­
le: ' 'Diğer doğal kaynakların yanın­
da su, önümüzdeki 10 yıla damga­
sinı vurabilecek. Hatta bölgesel an­
laşmazlıkların temelini bile oluştu­
rabilecek . " İlginçtir ABD'nin baş­
kenti Washington'daki Stratejik ve
Uluslararası Araştırmalar Merkezi,
bölge ülkeleri arasında çatışmalara
yol açabilecek önemli su kaynakla­
rını şu biçimde sıralıyor: Dicle, Fı­
rat, Seyhan, Ceyhan (Türkiye, Su­
riye, Irak, İsrail) El Yermuk (İsrail­ Ci), .
Ürdün) Alleytani (Lübnan-Suriye­ �
İsrail), Nil (Mısır-Etyopya) Şatt-ül �
Arap (Irak-İran). :::ı
Amerikalıların bu görüşü, İsrailli �
uzmanların yaptıkları saptamayla nın ıyı olduğu bir dönem ölarak ortaya attıkları "güneyden gelen
çakışıyor. Ülkenin tarım işlerinden göze çarpıyor. Özellikle de Suriye­ tehdit" görüşü de buna bağlı. "Her
sorumlu bir müdüre göre, bölgede­ Irak anlaşmazlığına paralel olarak şeyini Fırat'a göre ayarlamış Suri�
ki su bunalımı ayarlanmış saatli Ankara hükümetleri lrak' la çeşitli ye açısından su silahı , kimyasal si­
bomba gibi. ekonomik anlaşmalarının çerçevesi­ Iahlardal). daha etkili ve tehlikeli. 1 3
Çeşitli Arap dergileri bölgedeki ni genişletiyor. İskenderun'a kadar Ocak'ta geçici olarak kesilecek olan
su kaynaklarına ilişkin sorunları, uzanan petrol boru hattı bunun bir sular, 'Suriye'nin· idamı', 'Irak 'ın
kapak konusu yaptılar. Örneğin, . örneği . '60' lı · yıllarda Şam, özellik­ da felç edilmesi' anlamına geli­
Londra' da· yayımlanan Suudi Ara­ le de Hafız El Esad Türkiye'ye karşı yor . ' ' Dergi böyle yazıyor. Su ko­
bistan yanlısı El Mecelle'nin' 1 0- 1 6 tutum aldı. Bu bağlamda Ermerı.i­ zu O' denli önemli ki El Yom El Sa­
Mayıs 1 989 tarihli nüshasında baş­ Ieri ve daha sonra çeşitli Kürt hare- biu bunu, " Sadece Suriye ve Irak'ı
lığı "Arapların Su Savaşı"ydı. 1 8 - ketlerini destekledi . Türkiye ise, değil, tüm Arap aleminin ulusal çı­
Aralık 1 989 tarihli FKÖ yanlısı ya- . '70'li yıllardan başlayarak Suriye karları ve güvenliğini tehdit eder" ni­
yım yapan ve Fransa'da çıkan El karşıtı Bazı İslamcı akımları destek­ telikte buluyor. Ayrıca Ankara hü­
Yom El Sabiu dergisi daha özgün ledi. Dergiye bakılırsa Türkiye, Su­ küriıetinin kararının, e\wnomik de­
bir kapak sundu: "Türkiye ve riyeli İslamcılara (Müslüman Kar­ ğil, politik olduğunu vurguluyor .
Araplar Arasında Su Savaşı. ' ' deşler) sınırda geçiş ve barınma ko­ Derginin bu durum karşısında öne­
"SURİYE' Nİ N İDAMI" laylıklarıyla bir takım askeri ola­ risi şu : Öncelikle Suriye ve Irak· bir­
naklar sağlıyor. Gene Türkiye, çok leşmeli ve sonraki aşamalarda Arap
Dergi, Türkiye-Suriye arasındaki · sayıda Suriyeli Yahudi'nin İstanbul ülkeleri duruma inüdahale etmeli.
sorunun çok boyutlu olduğunu üzerinden İsrail ve Avrupa'ya göç­ Yoksa işin sonu felakettir. Derginin
ama, özellikle de politik bir nitelik mesine yardımcı olmuş. çağrısı biraz sonuç verdi: 10 yıldır
t_aşıdığını belirtirken tarihi bir sıra Suriye-Türkiye anlaşmazlığında ilişkileri kesik olan Irak-Suriye tek­
izliyor: '30'lu yl1larda Hatay soru­ tarihsel, coğrafik ve etnik bir boyut nik heyetleri ilk kez bu �onu için bir
nu, '40'Iarda Türkiye'nin Halep'e olduğunu da söylemek olası. Tüm araya geldiler. Türkiye Fırat'ın si­
akan suyu kesmesi, '50'lerde Bağ­ bu nedenlere güncel bir ek: Son dö­ lah olmadığı konusunda ısrar ede­
dat Paktı adına Türkiye'nin Suri­ nemlerde İsrail-Türkiye kaçamak dursun, şu soru hala geçerli : Saatli
ye'ye düşmanlğı, gene her .iki ülke­ ilişkileri, PKK sorunu, Tapu Ka­ bombanın ibresi geriye doğru mu
deki azınlıkların mülkiyet sorunla­ dastro'ya ait uçağın gizemli düşürü­ sayıyor? O
rı vb. Bu dönem aynı zamanda An­ lüşü, su silahı. Türk orduı yet­
kara'nın Bağdat hükümetiyle arası- kilile.rinin son , zamı3_nlarda FAiK BUL UT
' I
32 • IKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990
FiRAS'LA TÜRKİYE'DE SON BULUŞMA

"Yakında Filistin'de röportaj yapacağız"


Firas, dünyadaki gelişmelerin Filistin davasını olumlu yönde etkileyeceğini düşünüyor. Filistin

25
Büyükelçisine göre Malta'da Bush ve Gorbaçov Ortadoğu'yu ağırlıkla ele aldılar.
Ocak akşamı Abu Fi­
ras'ı belki de son kez
göreceğiz. Büyük An­
kara Oteli'nde verece­
ği "Hoş·çakalın" resepsiyonunda.
Ayrılışı bir diplomatın ayrılışı gibi
olm.ayacak bizim için. Firas'ın dip­
lomatlıktan daha ağır basan bir yanı
var: Özgürlük savaşçısı olmak.
Kafamızda bir yazı yazmak,
bir röportaj yapmak düşüncesi yok
FKÖ temsilciliğine girerken. Bir
dosta biraz daha uzun "güle güle"
diyebilmek, tadını unutmayacağı­
mız son bir sohbet arzusu.

"YÜZLERCE ANIYLA
AYRILIYORUM"

Firas'ı odasında, yol hazırlığı


içinde buluyoruz. Bazı kitapları, eş­
yaları toplarken karşılıyor bizi.
Yüzlerce anıyla ayrılıyor Firas L.DÔGAN TILIÇ, ABU FİRAS VE HASAN YALÇIN. Vedalaşır gibi değil, halay çeker
gibi. .
Türkiye1den . Büyük bir çoğunluğu.
kendisini gururlandıran, duygulan­ çok darbe vurduğu da gerçektir . Fi­ ni soruyoruz Firas'a. Görüşmenin
dıran anılar. "Bir kitapçının, Firas listin'in baş belası Camp David'in öncelikli konularından birisinin Or­
olduğumu öğrenince, aldığım kitap­ düzenleyicisi O ' dur. İsrail ve Filis­ ta Doğu ve Filistin olduğunu anla­
ların parasını kabul etmeyişini hiç tin 'i masaya oturtµıaya çalışıyordu. tıyor. Görüşmeden sonra Filistin
unutamıyorum" diyor. "10 yıl ya, Filistinliler ve Yahudilerle toplantı­ meselesinin daha da önem kazandı­
şanım önemli bir parçasıdır. Eğer lar düzenİiyordu. O ' nun iç politi­ ğı inancında. "Malta, Filistin soru­
bir yer sizin için çok önemli değil­ kası Romanyalıları ilgilendirir ve biz nunun( çözümü konusunqa önemli
se, eviniz değilse, orada 10 yıl sü­ Romanyalıların isteğirıe saygı duyu­ bir geiiŞmedir" diyor. "Artık gün­
rekli kalamazsınız. " yoruz. Yeni yönetimi açıkça destek­ 'den güne daha olumlu gelişmeler
Sohbetimiz her zaman olduğu gi­ liyoruz. " Firas' a gö­ , olacak. İsrail köşeye sıkıştı ve ka-
bi gelişiyor. ister istemez dünyada­ re, Türkiye Orta Doğu'nun Japon­ çacak yeri yok . "
ki önemli gelişmelere, bunların Or­ yası olma şansına sahip. Ama hep Önümüzdeki ay Firas' Jakarta'da
ta Doğu üzerindeki etkilerine kayı­ bir koltukta iki karpuz �aşımaya ça­ olacak. Arada uçakla 16 saatlik me­
yoruz. Firas gelişmelerin Filistin so­ lışıyor. "Doğu Bloku'ndaki geliş­ safe var. Firas bizi yeni görev yeri­
rununu olumlu etkileyeceği inancın­ melerden sonra, AET'nin ekono­ ne, Endonezya'nın başkentine davet
da. mik ve politik olarak öncelik vere­ ediyor.
Peki, ya Panama? ceği ülkeler var. Polonya var, Ma­ Birbirinden ayrılan dostların hep
"Amerika'nın Panama'ya saldı­ caristan var. Üç temel noktaya dik­ yaptığı bir şey vardır; hatıra fotoğ­
rısı; benim ve halkımın asla benim­ kat ederse, Türkiye bölgenin siya­ rafı çektirmek. Biz de yapıyoruz ay,
seyemeyeceğimiz bir müdahale. si, ekonomik ve ticari anlamda li­ nı şeyi . "Yıllar sonra çok farklı ko­
Gerçi Noriega'nın savunulacak bir deri olabilir. Bir; Yahudi lobisi numlarda olabiliriz. Fotoğraflara
tarafı yok . Eskimiş bir CIA ajanı. Türkiye'yi destekleyebilir düşünce­ bakıp 'işte, bu benim dostumdur'
Ama kimi cumhurbaşkanı yapacak­ sinden vazgeçmek, iki; bölgenin si­ deriz diye şakalaşarak" . Ve şaka: ol­
larına, Amerikalılar değil, Panama-
·
lahlanması konusunda İsrail'in tu­ mayan bir· şey söylüyoruz Firas'a.
lılar karar verir . ' ' zağına düşmemek, üç; Türkiye'nin " Bir gün Filistin'i gazeteci olarak
bölgedeki coğrafi, kültürel kökleri- ziyaret edip, sizinle orada röportaj
ÇAVUŞESKU : HEM DOST .
ni ' daha derinden kavramak." yapacağız."" Firas da bunun gerçek­
HEM DÜŞMAN
"MALTA'DA FİLİSTİN leşeceğinden emin. ' "İnanın çok
"Romanya'da olanlara gelince . . . yakında" diyor. " Çok yakında za-.
KONUŞULDU ' '
Evet, Çavuşesku Filistin konusun­ fere ulaşacağız. " D
da olumlu roller oynadı. Ama Ça­ Malta'daki Gorbaçov�Bush gö­ HASAN YALÇIN/
·vuşesku 'nun Filistin davasına bir- rüşmesinin Filistin açısından önemi- L.DOGAN TILIÇ .
İKİBİN 'E' DOGRU • 1 4 OCAK 1 990 • 33
HuzcARGürn
Hasat sonu
Hazırlayan:
ŞULE PERİNÇEK " Bismil Carlo" " Bütün iddi aların aksi
ne biz
hakl arın ın � nanç lı
B nında kumarcılığı da ünlü. Oy­
ismi! ilçesinin faizciliği xa­ ins an
enc e
savunu cularıyız . Işk
ayrı dır . Sert
le ki, Monte Carlo' nun adı Güney­ denen olay
doğu' da Bismil' le birlikte anılıyor. dav ranış ayrı d ır "
· Hamdi Arda lı,
"Türkmen Haci" , ya da namı di­ İsta nbul Emniyet Müdü
rü.
ğer "Hacıya Türka" . Güneydoğu'­
nun bu yerleşim merkezinde geceleri
kumar masalarında milyonlar dö­ Milli piyango ve rüşvet
nüyor. illi Piyango Genel Müdür­
Kumar masalarında döhen para­ M lüğü'nde çalışanların ilginç
ların saatlik faizi yüzde. 1 0 . Süre ar­ bir gözlemi. Bazıları yılbaşında ik­
tınca faiz de buna bağlı olarak kat­ ramiye kazanmış biletleri sahiplerin­
lanıyor. Burada kumar için özel yer­ den satın alıyorlar . " Biletinize kaç
ler yapılmış. Kahvelerin bitişiği ya para çıktı? 5 milyon mu? Buyrun
da altlarındaki bu " special" yerle­ paranızı, bileti bana verin" . Sade­
rin müşterilerinin çoğu tefeci ve top. ce para çıkanlara değil, otomobil çı­
rak sahipleri. kan biletler de büyük talep var !
Güneydoğu'nun Monte Carlosu'­ Kamu ve özel kurumların etkili
na çevre il ve ilçelerden gelen insan­ makamlarında bulunan kişiler bu­
lar da var. 44, 47, 23 plakalı araç­ günlerde " Biletime ikramiye çık­
ların sayısı artınca şölenlerin başla­ mış " diye sevinirlerse hiÇ şaşırma­
dığı anlaşılıyor Diyarbakır'da. Şö­ yın ! Çünkü, bu satın alınan biletler,
lenler hasat sonlarında artıyor. "hediye" ediliyormuş !

Rol isler de >okur:: ,


J��;:
��� ��:�i
0-

..· A ����2000
üzerinden
i ·cs���ili�� ����ş :�
.
'e Dogru Emeğin
i
ve
��� �:�a�;t�
şı

ken bir polis menıuru yanaşır usul�


. '�S�!!?,9:�"şı. ! p�s!l�·��t];�,�W;
1!9.):'J}Iğl ., ç, ıl<ar ..,.,. J.?qğr�" l<ax;ıık,q�ıı.·w• ca fısıldar : . ;:,. .

Neyse ki birkaç_ saat sonra durum sın, dergileri bana bıraksana! " · >

En doruktakiler!
okta 'nın geleneksel yıllık an­
N. keti "Doruktakiler" . Her yıl
kendi alanında başarı göstermiş ki­
şiler doruktaki yerlerini alıyorlar.
Nokta çalışanları da her yıl bir baş­
ka anket yapıyorlar. Kendi içlerin­
de "en doruktakiler"i saptıyorlar !
"Yılın mezunu" : Asil Nadir ! Bi­
lindiği gibi Nadir, 1 989'da İstanbul
İktisat Fakültesi'nden sınava girip
girmediği tartışmalara yol açarak
mezun oldu. Bu başarısıyla da "yı­
lın· mezunu" olmayı hak etti !
Nokta çalışanları, "yılm umut ve­
ren gazetecisi" olarak da eski Em­
niyet Genel Müdürü, Gelişim 'in Yö­
netim Kurulu Başkan Vekili Fahri
, Görgülü'yü seçtiler ! Dostiarımızı
kızdırmayalım , diğer " en dorukta­
kiler"i açıklamayalım.

BİR NOKTA Perestroykada kemikler nereye gitti?


B işçisiyle
Bir Nokta' nın da ir Türk TIR şoförü Romen konuşuyormuş. Romen sormuş :
yaratıcısı ve yazarı konuşuyormuş . Laf "Perestroyka nasıl bir şey? Rus ya­
dönüp dolaşıp perestroykaya gel­ nıtlamış: İpimizi uzattılar, ancak
Cemal Süreya' ydı.
miş. Romen işçi bir fıkra anlatmış: kemikleri de çok uzağa koydular ! ' '
Bir Rus ve Romen köpeği sınırda

34 • İKİBİN 'E DOGRU • 14 OCAK 1 990


Çevremizi asit yağm u ru ndan koruyoruz!

Anayasa Mahkemesi ' nden erkek h a k k ı


A lere"
nayasa Mahkemesi " fahişe­ dını "iffetsiz" duruma düşüren, ko­
tecavüzün "iffetli ka­ şulları yaratan, böyle bir ekonomi
dınlara" göre daha.az cezayı gerek­ ve düzenden sorumlu olanlara ağır-
tirdiğini dörde karşı yedi oyla onay­ . laştirıcı ceza düşünülüyor mu? Yok­
ladı. Erkek kişi " haklı olarak fahi­ sa o kadınların "zaten meyilleri
şenin direncini ciddiye almayabilir­ vardı" gibi bir hafifletici neden bu­
miş ' ' ! Direnmek istememektir . lunacak mı? Suç suçtur. İşleyen ce­
Anayasa Mahkemesi'nin yedi de­ zalandırılır. Suçu olmayan kişiye ce­
ğerli hukukçu üyesine "insan" ola­ za vermek hangi hukuka, insan
rak soruyoruz: istemediğiniz pir işi hakkına, ahlakına sığar. Olsa olsa
diyelim ki sizin konumunuzi.ı ve fi­ "erkek" hakkına herhalde!
kirlerinizi beğenmeyen bir kişi zor­
la yaptırsa haklılık oranı yükselir
mi? Nikahlı beraberliğini kqcasının
parası. için sürdüren k a dınlar
\'iffetli" sınıflandırmasına mı gire­
cek, tecavüz durumunda ceza ora­
nı ne olacak? Kocanın karısına te­
cavüzü cezayı ağırlaştırır mı, hafif­
letir mi, ya da yok mu sayar? Ka-

Şu kadınlar eve de
devlete de bela!
nerji ve Tabii Kaynaklar Ba­
E kanı Fahrettin Kurt şöyle bu­
yurmuş: "TEK'teki çalışanların ço­
ğu kadın. Yetkim olsa bir bölümü­
ne, 'Evinizde oturun, maaşınızı
verelim' derdim. Çünkü o zaman
hiç değilse ev işlerini aksatmazlar,
devlete daha az yük .olurlar. "

İKİBİN'E DÖGRU • 1 4 OCAK 1 990 • 35


Dşç,�sıNDIKA I ·

FİLİSTİNLİ SENDİKACILAR
1 1

" işçiler lntifada' nm en önünde "


Filistin İşçi. Sendikası'nın 250 bin üyesi var. Bütün işçiler tek bir sendikada örgütlü. FKÖ,
sendikanın içişleri�e müdahale etmiyor. Savaşırken en geniş demokrasi.
ilistin B�yükelçiliği'ne giri­

F
yoruz. içimizde hiçbir ya­
bancılık duygusu yok. Du�
varlarda İsrail askerlerine
taş atan kliçük genarellerin resmi.
Fifistinli sendikacılarla konuşaca­
ğız: Yaşamlarını, kavgalarıni, di­
renişlerini birçok yönüyle bildiğimiz
bu kardeş halkın, bu kez de işçile­
rinin öyküsünü dinleyeceğiz.
Muhammed Bedran , Filistin İşçi
Sendikası'nın Genel Sekreter Yar­
dımcısı. Duvardaki resimlere bak­
tığımızı görüp "Bu çocuklar da
MUHAMMED BEDflAN (Soldaki), FİLİ$TİN İŞÇİ SENDİ/0Sf GENEL SEKRETER
işçi" diyor. " İsrailliler 15 yaşın al­
YARDIMC/S/. SELiM AL-WADDIYAH, iŞGAL ALT/NDAKJ TOPRAKLARDAN
tındaki çocukları da çalıştırıyorlar. SORUMLU GENEL SEKRETER YARD/MCIS/.
Şimdi sokaklarda onlara taş atan bu
çocukların çoğu, sendikamızın üyesi 1 936'da altı ay süren en büyük
işçilerdir. " Bedran, sendikanın en- grev gerçekleştirildi. Grev, İngiliz
formasyondan sorumlu Genel Sek- mandacıların Filistinli işçilere tavrı
reter , .Yardı mcısı . Selim Al- yüzünden yapıldı. İngilizler Yahu-
Waddiyah ise, işgal altındaki top- dilere iş verip Filistinlileri işsiz bı-
raklardan sorumlu Genel Sekreter ı rakma .politikası izliyorlardı .
Yardımcısı . 1 948'e kadar üç genel kongre ya-
-,Dilerseniz, önce Filistin İşçi şandı. Bu kongrelerde hep politik
Sendikası 'nın geçmişinden, tarihçe- konular ön plana çıkıyordu. İşçi
sinden söz �din. . ı Partisi kurulması tartışılıyc:ırdu . O
zamanlar, değişik Filistin kentlerin­
SELİM AL-WADDİYAH: Sen­ de sendikanın 25 'ten fazla şubesi
dikamız 1 925 'te Hayfe'de kurul­
vardı . Bir tek sendika ola�ak bütün FİLİSTİN İŞÇİ SENDİKASl'NIN
du. Uluslararası İşçi Sendikaları bu şubeleri kucaklamıştı . SİMGESİ
Birliği'nin kuruluşunda önemli bir 1 948, Filistin sendika hareketi
rol oynadı. İngiliz mandacılığına ve açısından belli kentlerde büyük dar­
tısı altında, değişik grupların oldu­
siyonist hareketlere karşı İkinci beler yediğimiz zor bir dönemdir.
ğunu da biliyoruz. Bütün Filistin iş­
Dünya Savaşı'nın sonuna kadar çok Daha sonra bu yapı 1 952'de Ür­
çilerini kapsayan bir tek sendika ol­
etkili bir mücadele yürüttü. Yahu­ duğunu söylüyorsunuz. Sendika,
dün'de Filistin İşçileri Genel Sendi­
dilerin Filistin'e göçüne karşı çık­ kası'nın kuruluşunda temel rolü .oy­
FKÖ'de olduğu gibi değişik grupları
maya çalıştı. Siyonistlere ve İngiliz içinde barındırıyor mu?
nayarak, işçilerin örgütlü mücade­
mandacılığına karşı gerçekleştirilen MUHAMMED BEDRAN: Evet.
lesine yeniden canlılık kazandırmış­
bütün grevlerin önderliğini sendika­ Bütün · Filistinli işçiler tek bir
tır.
mız yaptı. Bunun yanında toplum­ sendika Çatısı altında toplanmışlar­
sal, politik ve ekonomik mücadele Bugünkü sendikamızın ilk genel dır. Bu sendikada, Filistin kurtuluş
alanlarında da faaliyet yürüttü. kongresi 1 965 'te yapıldı. 8. ve son mücadelesini yürüten grupların tü­
İlk İşçi Bankası da 1935 'te Filis­ genel kongremizi de geçen yıl Ceza­ mü temsil ediliyor.
tin İşçi Sendikası tarafından kurul­ yir' de yaptık . Arap ülkelerinde ve Avrupa ülke­
du. Banka'nın amacı, işçilerin ya­ " 1 4 ÜLKEDE COÖRAFİ lerinde sendikanın 14 kolu var. Ör­
rarına olan projelere mali destek ÖRGÜTLENME" . gütlenmemiz işyeri düzeyinde değil,
sağlamaktı . Ayrıca, bölgede oluşan coğrafi mekanlar düzeyinde oluyor .
ilk lrnoperatifler de sendikanın yön­ Filistin halkının son derece po­
...:_ Yani Almanya' daki Filistinli işçile­
lendiriciliğiyle oldu. · litize olduğunu biliyoruz. FKÖ ça- rin bir araya geldiği bir yapı, Irak' -

36 • İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990


taki Filistinli işçilerin biraraya gel­ işçiler. İsrail, bu topraklarda yaşa­ yönlendirmeleri doğrultusunda atı­
diği bir yapı, gibi . . : Bu 14 yapıdan yan Filistinli işçilerin yakalarına
· yoruz. Burada bizi, öteki sendika­
gelen temsilciler Genel Kongre''Yi manyetik kartlar takarak onları lardan ayıran bir özellik daha var.
oluşturuyorlar. Genel Kongre de, öbür işçilerden ayırıyor. Ayrımcılık , Hemen her ülkede sendikalar, ken­
Genel Sekreter'i ve Yürütme Kuru­ ırkçılık yapıyor. B u işçilerin i ş bul­ di hükümetine, devletine karşı da­
lu'nu seçiyor. Bu 14 yapıdan yalnız­ ma şansları son derece az. Değişik ha geniş ekonomik ve siyasal kaza­
ca üç tanesi yasal kimlik kazanmış ülkelerdeki sendikalarımizın önemli nımlar mücadelesi veriyor. Oysa
durumda. Lübnan, Suriye ve Irak'­ çalışma alanlarından biri de, işgal biz, Filistin halkının devleti, hükü­
takiler. Değişik ülkeleröeki şubele­ altındaki kardeşlerimize iş alanları meti, tek yasal temsilcisi olan FKÖ
rill}iZ, temel olarak o ülkedeki Fi­ yaratmak oluyor. Değişik ülkelerde­ ile birlikte ve onunla bütünleşmiş
listinli işçilerin ve o ülke halkının Fi­ ki sendikalardan işgal altındaki top­ olarak mücadele veriyoruz.
listin kurtuluş mücadelesine katkı­ raklara heyetlerin gitmesini sağlıyo­
larını sağlamaya çalışıyorlar. Şu an­ SENDİKADA EN GENİŞ
ruz. Buralarda yatırım yapmaları­
da mücadele ettiğimiz asıl hedef İs­ DEMOKRASİ
nı, Filistinli işçilerin çalışacağı iş
rail ve bütün gücümüzü de işgal al­ alanları açmalarını sağlıyoruz. Filis­ - Son olarak sendikanız içinde
tındaki topraklardaki ayaklanmaya tin işgücünün yüzde 50' den fazlası, nasıl bir demokrasi anlayışının ha­
yöneltmiş bulunuyoruz. işgal altındaki topraklarda bulunu­ kim olduğunu öğrenmek istiyoruz?
yor. Bunlardan yalnızca kol gücüyle MUHAMMED BEDRAN : Ke­
"ÇALIŞAN HERKES ÜYE"
çalışanlar değil, kafa gücüyle çalı­ sinlikle, kendi içiıpizde en geniş
- Gördüğüm kadarıyla, sizin yü­ şanlar, entelektüeller üyelerimizdir. demokrasiyi hayata geçirdiğimizi
rüttüğünüz mücadele, başka ülkele­ Ücret ve rtıaaş karşıhğı çalışan her­ söyleyebilirim. Sendikanın her aşa­
rin sendikalarından çok farklı. Eko­ J.<:,es üyemiz olabiliyor. masına ancak demokratik seçimler-
nomik boyutu belki de en az olan İşte bütün b� insanlara, belirtti­ 11,le gelinebiliyor. Bu, bizim durumu- ·
sendikal mücadeleyi siz veriyorsu­ ğim uluslararası ilişkiler çerçevesin­ muzda çok önemli. Hükümetimiz,
nuz? de bazı ülkelerin sendikalarının iş devletimiz olan Filistin Kurtuluş Ör­
SELİM AL-WADDİYAH: Evet. sahaları açmasını sağlayabildik. gütü ile onca sıkı ilişkimize karŞın
Kurtuluş mücadelesi veren bir İtalyan, İspanyol ve Japon sendika­ FKÖ'nün iç işleyişimize hiçbir şekil­
halkın işçileri ola.rak böyle bir kav­ ları işgal altındaki topraklarda iş de müdahale etme hakkı yoktur.
ga vermemiz kaçınılmaz oluyor. alanları açan sendikalardan yalnız­ Hiçbir sendikal göreve atama yap­
I(uşkusuz en zor durumda olan, iş­ ca bazıları. Açılan iş alanlarının fi­ ma hakkı yoktur. Dört yılda bir ya­
gal altındaki topraklarda yaşayan . . nansmarunı bu sendikalar üzerinden pılan genel kongrelerimizde yürüt­
bazen bizim karşıladığımız me kurulunu, genel sekreteri ve ge­
da oluyor. nel sekreter yardımcılarını seçiyo­
Filistin işçileri, özgürlük
mücadelesini 64 yıldır
Ayrıca Filistin halkıyla ruz. Her genel sekreter yardımcısı,
sendikalı olarak dayanışma amacına yöne­ belli bir alandan sorumludur.
sürdürüyor. lik üç de uluslararası kon­ Öte yandan, sendikamız yönetim­
ferans topladık. de de doğrudan etkili olabiliyor. Fi­
. FKÖ İLE BİRLİKTE listin Parlamentosu'na kendi içimiz­
İNTİFADA'NIN EN den 1 8 üye gönderiyoruz.
ÖNÜNDE - Filistin işçi hareketi konusun­
- Peki, sendikanızın da bizlere verdiğiniz bu bilgiler için
gücü, üye sayısı nedir? çok teşekkür ediyoruz . •

MUHAMMED BED­ MUHAMMED BEDRAN: Asıl


RAN: Şu anda 250 bin biz teşekkür ediyoruz. Gösterdiğiniz
üyemiz var. Bunlardan 60 ilgi ve dostluk için. Burada olduğu­
bini işgal altındaki toprak­ muz süre boyunca Türk işçilerinin,
larda. Aslında oradaki iş­ Filistin'in · özgürlük mücadelesini
çi sayısı 1 80 bindir. Yani kendi öz mücadeleleri saydıklarını
doğrudan sendikaya üye gözledik .
olmasa da sendikayı des­ Konuşmamızı bitirmeden iki nok­
tekleyen 1 20 bin Filistinli tayı daha eklemek istiyorum. Filis­
işçi daha var, işgal altında­ tinli işçiler, kendi kabukları içinde
ki topraklarda. bir mücadele sürdürmüyorlar. aü­
Bu işçiler, sürmekte tün · dünya işçileri ile dayanışma
olan ayaklanmanın en içindeler . Biz, Arap İşçi Sendikala­
önünde mücadele ediyor­ -rı Birliği'nin üyesiyiz. Aynı zaman­
lar. Şu ana kadar şehit da Uluslararası İşçi Sendikaları Bir­
olan bin kadar yurttaşımı­ liği'nde de gözlemci sıfatıyla yer alı­
zın yüzde 60'ı işçidir. Yi­ yoruz.
ne Yürütme Kurulu üyele­ Şu da var: Filistinli işçiler, bulun­
rimizin yarısından çoğu da dukları ülkelerde, çalıştıkları işyer­
hapiste yatıyor. lerinde öbür işçi kardeŞlerinin ver­
Kuşkusuz biz FKÖ'nün dikleri mücadelelere omuz vermek­
bir parçasıyız ve attı­ ten de geri kalmıyorlar . O
...._._ _""""
"""" '
- -·
� ..
•- . ğımız her adımı onun DOGAN TILIÇ!HIKMET ÇiÇEK
iKIBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990 • 37
İZMİR'DE 6 BİN İŞPORTACI DİRENİYOR
1

lşpprtaya mücadele düştü !


·
Direniş 2 Ocak'ta başladı, 400 kişi iki gün tezgah kapattı. 5 bin bülten dağıtıldı. sHP'li işportacılar
partiden istifa ediyor. Bundan sonraki eylem açlık grevi.
le zmi-;'in tarihi Kemeraltı Çar­
şısı, onbeş gündür büyük bir
açıkladı. ' 'Önce örgütlü işportacıla­
rın temizlenmesini" istedi. 9 Ocak' -
lediye başkanlarıyla dövüşe dövüşe
yaşamlarını sürdürmeye çalışan
direnişe tanıklık ediyor. Yıl­ ta bülten dağıtma: kampanyası sür­ işportacılar, sekiz ay önce örgütlen­
lardır işportacılık yapan ka­ dü. diler. İşportacılar Yardımlaşma ve
dın, çocuk, yaşlı, genç, yüzlerce in­ 10 Ocak'ta işportacı ailelerinin Dayanışma Derneği'ni kurdular.
san, SHP'li Belediye Başkanı Yük­ tümünün kimliklerinin fotokopile­ Demek Başkanı Enver Bulut "Bi­
sel Çakmur'un uygulamalarını pro­ rinin birbirine eklenerek belediye bi­ zi önce Konak Belediye Başkanı Ah­
testo ediyor, eylem yapıyor. Haklar nasına bırakılması kararlaştırıldı . met Sarışın kaldırmaya çalıştı. O za­
geri alınmaya çalışılıyor. 1 Ocak İlk gün toplanan kimlik sayısı 300. man toparlandık, SHP il binasını
1 990'da başlayan olaylar İzmir'e Bu arada SHP'li işportacıların lis­ bastık. Örgütlenme· isteği doğdu.
can lılık ve renk getirdi. tesi çıkarılıyor. Şu ana kadar 100 ki-. Derneği kurduk. Yerlerimizi geri al­
İzmir Büyükşehir Belediyesi Za­ şi tesbit edildi . İşportacılar SHP' - dık. 500 üyemiz var; son olaylardan
bıta Müdürlüğü, 22 Aralık 1 989 ta­ den topluca istifa edecekler. SHP sonra, · derneğimize üye olmak için
rihli tebligatında, " 1 Ocak 1 990 ta­ yönetimi telaşlı. Heyetler gidip ge­ başvuranların sayısı bini geçti" di­
rihinden itibaren şehrimizin ana liyor, sonuç yok. Bundan sonraki yor.
cadde ve bulvarları ile çarşılarında eylem, kitlesel açlık grevi.
SHP KARIŞTI
işportacılık yapmak yasaklanmış­
DAHA ÇOK KATILIM
tır" diyordu. Bu tarihten itibaren Şu ana kadar 39 tezgahı kapatan
işporta tezgahları kaldırılacaktı. · işportacılar �ardımlaşma ve Da­ Belediye, örgütlü mücadele karşısın­
İşportacılar, yıllardır her belediye yanışma Derneği bütün eylemleri da çaresiz kaldı. Uygulamayı yay­
başkanı seçiminden sonra bu tür uy­ geniş üye toplantılarıyla kararlaştı­ gınlaştıramıyor . .SHP İzmir İl ve
gulamalara alışkındılar, Başlangıç­ rıyor. Öneriler tek tek tartışılıyor. Konak İlçe Yönetimleri karıştı. Bir
ta bu uygulamanın da bir girişim­ Karar alınıyor. Çalışma ekipleri ku­ haftadır parti gündemini işportacı­
den ibaret kalacağını düşündüler. ruluyor. Herkes adını yazdırıyor lar oluşturuyor. İşportacılar ilk kez
Çalışmaya devam ettiler. ekiplere. 60'lık, 70'lik işporta emek­ bu kadar uzun süreli ve kitlesel bir
Ancak verilen süre dolduğunda, çileri, "ben de varım, beni de ya­ mücadele yürütüyor. ,
Büyükşehir Belediyesi'nin talimatıy­ zın" diyor. . . On kişilik bir ekip ba­ Dernek, işportacıların çalışabil­
la, zabıta memurları işporta tezgah­ ğış toplamaya çıkıyor. Hiçbir eylem mesi için üç yer önerisinde bulun­
larına saldırdı. Tezgahlar kırıldı, ve çalışma başarısız değil. Başarı du : Konak çok katlı Otopark'ın'bi­
mallar yerle.re saçıldı, bir kısmına el daha çok insanı eylemlere katılma­ rinci katı, Eski Balık Hali, Konak
kondu. İşportacılık yasaktı, işte o ·
ya ikna ediyor. Vapur İskelesi yanı. Ancak sorunu ,
kadar! Yıllardır zabıta memurlarıyla, be- dernekle tartışmayı benimseyen yet-
EYLEM GÜNLÜGÜ BAGIŞ KAMPANYASI. İşportacılar Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği'nde
eylemler geniş üye toplantılarında kararlaştırılıyor. . . 1 O kişilik bir ekip bağış

2000'e Doğru bir hafta boyunca toplamaya çıkıyor.
işporta emekçileriyle birlikteydi. 2-7
Ocak tarihleri arasında 400 kişi iki
gün tezgah kapattı, 5 bin bülten da­
ğıtıldı . Dernek Başkanı gözaltına
alındı.İşportacılar Belediye'nin ka­
pattığı tezgahları zorla açtılar, SHP
il binasına bakın yaptılar. Zabıta
karakolundan gaspedilen mallarını
geri alma girişiminde bulunan işpor­
tacılar açık havada 100 kişiyle ba­
sın toplantısı yaptılar.
8 Ocak'ta 100 işportacı Belediye
binasını bastı. Yetkililer yoktu or­
tada! İşportacılar, basını, demokra­
tik kitle örgütlerini, siyasi parti ve
sendikaları ziyaret ettiler. Bu arada
SHP Merkez İlçe Yönetimi Beledi­
ye'nin uygulamasını desteklediğini

38 • İKİBIN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990


ocak '90 / 51 . sayısında
• SATILIK ŞİİR YOK
• "Grevci Şairler"e Sorular:
Yazı mı, Tura mı, Yoksa Şiir mi>
• İNSANIN KENDİNİ SEÇMESİ ve İDEOLOJİ
• Türk Solunun Kitle Korkusu
• BİRİKİM.İN BİRİKTİREMEDİGİ
İKİ ŞAİRİN MEKTUPLAŞMASI •
Veysel Çolak Ne Sordu?
Cemal Süreya Nasıl Yanıtladı?
BAKİ NEDİM BALTACI •
-İstanbul Belediyesi' nin
Kültür Taarruzu ve Terör
·

-Şehir Tiyatroları Bütçesinde


0119ylanan ·Kişisel Tasarruflar
-Çevrecilere, Yeşillere, Feministlere
Kültürel İşbirliği Önerisi

ÜLKÜ TAMER •
Cemal Süreya ve Tanrı I Şiir
İZMİR KEMERAL Ti. "Türkiye her sabah yüz bin işsizle uyanıyor. Nereye SEYYİT NEZİR
koyacaksın bu insanları? Bu soruya ·cevap versinler. Bize iş versinler, bırakalım ·
· Bana Bir Senaryo Yaz Dedifdin: Mesela Papalina
· işportayı. " • AZİZ NESİN ·

' NASIL BİR GÜNLÜK GAZETE TASARLIYOR?


kili yok. Dernek Başkanı Enver Bu­ nin yayın organı " Çağdaş İzmir"
GÜZELLİK YARIŞMALARI İÇİ!\
lut Belediye Başkanını görüşmeye dergisi, mağaza sahiplerinin demeç­ FEMİNİSTLERE NELER ÖNERİYOR' ·
çağırıyor: "Kemeraltı'nda 35-40 yıl­ lerine açmış sayfalarını. YAZARIN ÇOCUKLUCUNDAN BERİ PEŞİNİ
dır işportacılık yapılır. Nedeni işsiz­ Bir triko imalatçısı .ise, 2000'e BIRAKMAYAN BORÇ NEDİR' .
ALTi AYI AŞKIN BİR SÜREDİR TOLSTOY
lik ve hayat pahalılığı. Türkiye' den Doğru 'ya şunları söyledi : "Bizim ÖDÜLÜ .NÜ NİÇİN ALAMIYOR'
işsizliği, hayat pahalılığını kaldır­ malımızı işportacılar satıyor. Onlar SOSYALİST ÜLKELERDE OLAl\LAR
madan işportayı .kaldıramazsınız. sayesinde biz de geçiniyoruz. Mağa­ TÜRKİYE SOSYALİSTLERİNE Y�SIYOR ML'?
İşçi, memur, öğrenci bizden alışve­ zada 40-50 bin lira olan triko, işpor- . . . ve SON KİTABI BÜYÜCÜGİLLER'İN SON
.
TORUNU'NUN SUNUSU . ile
riş yapar. Bu çarşıdaki işportacı sa­ . tada 20 bin lira. Üç bin lira kazanı­
.. GREVCİ ŞAİRLER SAYESİNDE ŞİİRLERİNİ
yısı 5 bin 660'tır. Bütün İzmir' de 1 0 yor tanesinden. Bunları kaldırdınız YAYINLAMA FIRSATI YAKALAYAN'"
bin'i geçer. Mağaza sahiplerinin mı imalatçılar da batar. İşportacı­ Aziz Nesin'den Dört Şiir ve Şiir Üstüne Notlar
işportasına, Veysel Çıkmazı'ndaki lık, İzmir'de, kendi aileleri ve biz­ ONAT KUTLAR •
işporta mafyasına dokunamıyor Be­ ler de dahil, yüz bin'e bakın insanı Yılmaz Güney Sinemasında
lediye. Çünkü bunlar zabıtayla iş7 geçindiriyor. Belediye hangi akla l:stalık ve Acemilik Çizgileri Neler?

birliği _içindeler. " hizmet ediyor? " Güney, Umut Filmini Nasıl Tusarladı?
Dernek, Belediye'nin basını da Şerif Gören Horoz Döğüşüyie
İşportacılardan İbrahim Öncül Yönetmenliği Karıştırmaktan Ne Umuyor'
kullanarak sürdürdüğü kampanya­ .
ise, şunları söyledi: "Türkiye her sa­ AGAH ÖZGÜÇ • ·
ya yoğun bir propagandayla karşı­ Yor dan Sekiz Yıi Sonra
bah yüz bin işsiz1e uyanıyor. Nere­
lık verdi. Beş bin bülten dağıttı; bü­ Şerif Gören Hangi Yolu Arıyor?
ye koyacaksın bu insanları? Bu so­
tün gazeteler, köşe yazarları, dergi­ Yılmaz Güney)n Cezaevinde Atmadığını
ruya cevap versinler. Bize iş versin­
ler, siyasi partiler, dernek, sendika Şerif Gören Dışarda mı Atıyor>
ler bırakalım işportayı. "
ve demokratik kuruluşlar tek tek HAYATİ ASILYAZICI •
Glasnost Sonrası .\loskova'da
BELEDİYE KAMPANYASI dolaşıldı. Basın, işportacılar aleyhi­
Tiyatro ,.e Sanatta Yeni Temalar
ne haber yapmayı c:lurdurdu . . .
BOŞA ÇIKARILDI
Sosyalist Parti 11 Başkanı Ayhan
• GtR..\RD DE :\ER\"..\L
Yaşamı . sanatı ve daha önce
Öte yandan yerel basın işportacı­ Yeniyurt ve İl Sekreteri Halil Güleç, çevrilmemiş oniki şiiri
lara karşı, belediyenin yönlendirme­ İşportacılar Derneği'ni ziyaret etti­ Türkçesi: ERDOGAX ..\LK..\X
siyle cihat açtı. İşportacıların doğu­ ler. Uygulamanın art niyetli olduğu, BROYTX DtXYA ŞİİRİ ekinin
lu olduğunu, kentte terör havası es­ belediyenin işportayı kaldırmayaca­ ilki :\erval'e ayrıldı
tirdiklerini yazıyor. Dernek Başka­ ğı, tezgahların büyük mağaza sahip­
nı 'nı gangster ilan ediyor: "Nereye lerine satJlacağı, belediyenin bunu
BROY. OCAK ·90 içinde abone olan okurlara RAHMİ
SALTU K'un bir kaselini ve KAL�M YAYINLARrnın
Beyler? Bu kent sahipsiz değil" gelir kaynağı olarak gördüğü konu­ 1 1 000 lira tutarında kitabını armagan ediyor. Abone tu­
manşetleri atılıyor. Dernek bülteni sunda işportacıları uyardılar. İşpor­
ıarı 36000 liranın (posta çeki: Muammer Akça. 191 647)
hesabına yatmlması ve alındı fotokopisinin gönderilme­
dağıtanlar, belediye tarafından "si­ tacılar tiyaret eden Aşıklar ve Ozan­ si , Ocak '90-sayısının ve armaganların gönderilmesi için
yaset y�pıyorlar, bildiri dağıtıyor­ lar Derneği Başkanı da şunları söy­
yeterlidir. Yurtdışındaki okurlar (İş Bankası. CaQaloğlu
şubesi, Muammer Akça. 30100/1067) nolu hesaba 50
lar" diye $iyasi şubeye ihbar edili­ ledi: "Kuş kanat ile uçar. Toplum DM yatırıldıQını gösterir dekonı fotokopisi göndererek
yor. Başkan ve üyeler gözaltına alı­ birbirine destek verirse uçar. Kanat aboneliklerini başlatabilirler. TEK SAYI edinmek isleyen

nıyor. yolunursa uçmaz. Siz güzel insan­


·okurlar. 4000 TL tutarında posta pulu karşılıQında
Ocak '90 �ayısını edinebilirler.

Büyük mağaza sahipleri işporta­ larsınız, hakkınızı arıyorsunuz. ' ' O .YAZIŞMA ADRESİ: Ankara Cad. Vilayel Han. 205.
cılara karşı kıŞkırtılıyor. Belediye' - SAIM GÖZEK CaQaloğ lu / IST.
DAGITIM: ETKİ� (İstanbul, Anka,a. İzmir)

İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990 • 39


BASIN EMEKÇİLERİ

Gelişim'de zam eylemi


Gelişim emekçileri; düşük orandaki zamları protesto etti. Yemek boykotun�n ardından, maaşlarını
almayı reddettiler. Sendikalı basın emekçilerinin de zamları yetersiz, TGS lstanbul Şube Sekreteri
Merdan Yanardağ, ek zam için müc�dele ettiklerini belirtiyor.
elişim grubu elemanları,

G
yeni yıl zamlarının açık­
lanmaması üzerine ye­
mek boykotu yaptı. Bu-
nun üzerine zamlar açıklandr. Nok­
ta' cdaar yüzde 1 50'lik zam yapıl­
mıştı. Oysa Nokta dışındaki dergi­
ler kar-zarar sınıflamasına tabi tu- ·

tulqular. Ekonomik Panorama, Ka­


dınca, Bando, Gelişim Spor gibi Ge­
lişim ünitelerine, yüzde 85 oranın­
da zam verildi. Bu sınıflandırmaya
karşı çıkan Gelişim emekçileri, Üc­
rederini almadılar. Ercan Arıklı ik­
na konuşması yaptıysa da başarılı
olamadı. Bunun üzerine Gelişim yö7
neticileri, durumu Asil Nadir'e ilet-
. tiler. Jamaika seyahati'ni yarıda bı­
rakan Asil Nadir, 1 8 Ocak'ta İstan­
. bul'a .geliyor. Gelişim emekçileri,
şimdi imza topluyorlar. Her servis
kendi talebini formüle ediyor. Tem­
silciler de ortak taleplerle Asil Na­
dir görüşmesine hazırlanıyorlar.
TGS'nin örgütlü olduğu gazete­
lerde toplu iş sözleşmesi, 1 989'da
imzalanmıştı. Basın emekçileri bu
sözleşmeyle, yüzde 1 25 'lik1zam al­
dılar. Şimdi, ikinci dönem zamları
gündemde. BASIN EMEKÇİLERİNİN YÜRÜYÜŞÜ. Basına ve gazetecilere yönelik baskılar ve
Babıali 'de Günaydın, Sabah, basın emekçilerinin ek zam talepleri sık sık mücadele nedeni oldu.
Türkiye dışındaki gazeteler sendika­ rosuzların işine son verildikten son- yüksek seyretmesi nedeniyle, ek
lı: Milliyet, Hürriyet, Cumhuriyet,
ra, kalanlar Hürriyet; e alındı. Hür- zammı vazgeçilmez olarak niteliyor.
Tercüman, Güneş . . . . riyet'in eski personeli, ·Gazete 'cile- SENDİKASIZLARIN ZAMLARI
Milliyet ve Tercüman Eylül'de, re " soydaş" diye hitap ediyorlar.
Cumhuriyet Ekim'de, Güneş Ka­ Günaydın emekçileri, zamları
Yer sıkıntısı nedeniyle de "Soydaş­
yüzde I OO'e varsa da durumların­
sım'da, Hürriyet de· ocak ayında lara pre.fabrik masa! " Hürriyet ga­
dan memnun değiller. Günaydın' da
elemanlarına yüzde 50 zam verdiler, zetesinin kadrosuz çalışanları, işten
eski personelle son transferlerin üc­
TGS İstanbul Şube Sekreteri çıkarılma endişesindeler . .'
retleri arasında büyük dengesizlik
Merdan Yanardağ, bugüiıkü koşul­ Böylece ek zamlarla birlikte yeni var. Bu nedenle düşük ücrete yan­
iarda ikinci dönem zamlarının ye­ yılda Cumhuriyet çalışanları yüzde sıylın zam da düşük oranda.
tersiz kaldığını belirtiyor. " Bu ne­ 65 , Milliyet çalışanları yüzde 60, Sabahta kadroluların zamları, or­
denle dört aydır ek zam için müca­ Tercüman ve Hürriyet çalışanları da talama yüzde 60-70 arasında. Spor
dele ediyoruz" diyor. Cumhuriyet yüzde 5·0 zam aldılar. Servisi, en yüksek zammı aldı: yüz­
çalışanları, artı yüzd,e 1 5 'i , Milliyet Basın emekçileri, geçen yılki yüz­ de 1 00. Birinci yılını doldurmayan
çalışanları ise, artı yüzde IO'u ka­ de 1 25 zammı elde etmek için işi ya­ elemanlar, maaşlarını yüzde 20 ar­
bul ettirmişler işverene. Merdan Ya­ vaşlatma, yemek boykotu gibi top­ tırabildiler.. Kadrosuzların durumu
nardağ, Güneş işvereniyle sendika­ lu eylemler yapmışlardı. Yeni top­ şubatta belli olacak. İdari kısımda
nın görüşmelerinin sürdüğünü söy­ lusözleşme görüşmeleri 1 990 Hazi­ da işten çıkarılmalar bekleniyor.
lüyor. Miktar henüz belli değil . ranı'nda başlayacak . TGS İstanbul Türkiye gazetesi, maaşı düŞük
Hürriyet'te, mayıs ayında ek zam Şube Sekreteri Merçian Yanardağ, olanlara yüzde IOO'ün üstünde, ma­
olasılığı var. vergi dilimlerinin yükselmesi, · SSK aşı yüksek olanlara yüzde I OO'ün al­
Gazete gazetesi kapanınca, kad- kesintilerin artması , enfüısyonun tında zam yaptı.

40 • İKİBİN'E DOGRU • 14 OCAK 1 990


i ·········: · · :i ::: : : : :: ::::::::::::: : · .. :::: · · ·: · ·· ······ ····· · ·· · : · · · ·
i i RD
:l t:l: .... : . :
1y : : ,. :
:· ; :ı: RD
v
/\:::: : : : ::::. · · ·: ii(ı ::::: :: :
. ..... . . .. . .. . . . . . . .
. . . .�..... ... . J::.J::t:\.........
i ı y ı: :·
::::::::v.. :!\:RD . . . .... :.. : ... :/\::::.
::J
. .... . . ..
···· ········· · ·······

' ' Maltepe.' ' içinde kalitesiz sigara


T me gereği Tekel işçilerine gün­
ekel Genel Müdürlüğü, sözleş­ le Tek Gıda-İş Sendikası Genel Mer­
kezi'ne giderek, "normal Maltepe"
de 1 paket verilmesi gereken Mal­ sigarası istediklerini .bildirdiler. İş­
tepe sigarası yerine, aynı ambalaj çiler, aylardır sorunla ilgilenmeyen
içinde kalitesiz sigara veriyor. İstan­ sendika yöneticilerini de protesto et­
bul' daki 9 fabrikadan 30 işçi, 5 bin tiler.
işçinin imzasını taşıyan bir dilekçey-

22 bin PTT işçisi greve çıkıyor


Grev ygu· � 1 990'a Katılan Yitirilen
Konlede- !anan lşko- Grev devrolan işçi Gün
rasyon lu sayısı Say. grev say. Sayısı Sayısı
--- --
TÜR�·İŞ 10 45 19 21 .637 924.778
, HAK-iŞ 4 9 5 2.766 255.806
8.AGIMSIZLAR 3 14 3 22.198 2.902.564
TOPLAM: 12 68 27 4ô.601 4.083. 1 48

H ren Sendıkası
ı: aber-İş s ndikası K�mu İşve­ .•. ten sendikalar ise, sırasıyla Bağım­
TUHIS'le sür­ �ız Çelik-İş, Türk-İş'e bağlı Petrol­
dürdüğü sözleşme görüşmelerinin İş ve Hak-İş'e bağlı Öz Gıda-İş.
tıkanması üzerine .22 bin PTT işçisi Greve giden sendika sayısında
hakkında grev kararı aldı. İşçilerin Türk-İş 1 989'da önde gelen konfe­
17 bin 500'ü asgari ücretle çalışıyor. derasyon. Hak-İş ise, bağlı sendika
PTT bünyesinde 80 bin sendikasız sayısına oranla en çok işkolunda
sözleşmeli personel çalışıyor . greve çıkan konfederasyon.
Grev 24 Ocak'ta. Bu tarihe kadar Ajans TÜBA'nın hesaplamasına
bir dizi eylem yapacak olan PTT iş­ göre 1 989'da konfederasyonlara gö­
çileri, 1 8 Ocak'ta toplu viziteye çı- re, uygulanan grevler ve yitirilen
kacaklar.
· gün sayılarının .dökümü şöyle:
Ajans TÜBA'nın kayıtlarına gö­
re, 1 989 yılı içinde üç lokavt ve 68 TEK'de maaş kesintisi
grev uygulandı. 12.247 işçiyi kapsa­
ürkiye Elektrik Kurumu Ocak
yan üç lokavtta 246.424 gün yitiril­
di. Bu lokavtlardan ikisi Kamu fş­ T ayından itibaren 30 bin dola­ manı olarak değiştirilen bir kurum
personelinin brüt maaşından yapı­
veren Sendikaları'nca uygulandı. yındaki sözleşmeli personelinin ma­ lan kesinti 300 bin lirayı buluyor.
1 989 yılında uygulanan ve 46.601 iş­ aşlarında yüzde 5 ila 25 arasında ke­
sinti yapacak . Ücret kesintileri iki TEK personeli durumlarıyla ilgi­
çinin katıldığı 68 grevde yitirilen
yoldan yapıliyor: Birincisi, herhangi li her türlü soru ve şikayetin "geri­
gün sayısı ise, 4.083 . 148. "Metal"
bir gerekçe gösterilmeden sicilin dü­ ye dönük rapor tutma� ' tehditleriy­
işkolu, 1 989'un grevde en çok gün
şürülmesi ; ikincisi ise, yeni meslek le karşılandığını belirtiyorlar. Hu·­
yitirilen işkolu, Metalin ar­
üİıvanlarının geçerli hale getirilme- kukçular ise, sözleşmeli personer
dından "petrol, kimya ve lasti k " , . si. Uygulama çerçevesinde müdür konusunda tam bir yasal bbşluk'bu­
üçüncü olarak ise, "gıda" işkolu gec
yardımcılığı olan statüsü meslek uz- lunduğunu ifade ediyorlar . O
liyor. Grevlerde en çok işgünü yitir-
İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990 • 41
UJDNYA
2000'E DOGRU'NUN ROMANYA İZLENİMLERİ
Veni dönemin yeni nomenklaturası
"Temeşvar'da ayaklana�lar Macar, Sırp, Alman ve Rom�nlerdi. Bayrağın ortasındaki armayı
komünizmin simgesi olduğu için yırttık. S.ecuritate ve milis aynı şey. Halk çok sıkıntıdaydı. Herkes
bir yerlerden çalıyordu." Orduya cephaneyi kim sağladı? 766 ölü nasıl 64 pine yükseldi?
Temeşvar'daki tankları ele geçirenler kimlerdi? _

ın:ırdan girdikten sonra si­

S
lahlı sivillerce �ranıyoruz.
Basın mensubu· olduğumu­
zu söyleyince çok kibar dav­
ranıyorlar . Yol boyunca karşılaştı­
ğımız insanlar çocuklar da dahil ol­
mak üzere zafer işareti yapıyorlar
bize. Sınırdan birlikte girdiğimiz ba­
tıdan�gelen yardım maddeleri kon­
voyuyla biraz ileride askerlerle bir­
likte bir tank tarafından karşılanı­
yoruz ve bize bir süre eşlik ediyor­
lar. Tank oldukça eski ve paslı . Çe­
şitli araba parçalarından ekler yapı­
larak tamir edilmiş. İnsana verme­
si gereken güveni vermiyor. Temeş­
var'a iki saatlik bir yolculuktan son­
ra varıyoruz. İlk işimiz bir hastane­
"Bayrağın ortasını komünizmin simgesi olduğu için yırttık. " (Anti dergisinin
ye gitmek oluyor. Hastaneye arana­ kapağı da böyleydi)
rak alındıktan sonra, şef doktor
Petru Radulescu'ya götürülüyoruz. dük . " diyor. Olayların patlak ver­ ölü vardı. Bütün dünya basınının
" 1 974'den beri dış dünyadaki tıbbi mesine neden olan papaz Laszlo Tö­ görüntülediği toplu mezarın bulun­
gelişmelerden koptum ' ' diyerek keş'in arkadaşı doktor Franz Ba­ duğu sıra ben de oradaydım. Bazı­
başlıyor söze.· "İlk günlerde hiç dur­ ranyi'yi buluyoruz. "Şimdiye kadar ları bir kaç hafta önce ölmüştü"
madan yaralıları ameliyat ettik. Bi­ bütün hastanelerden edindiğim bil­ - Ne kadar eskiydi cesetler?
zim hastanede dört tane ölü gör- gilere göre, ilk gün Temeşvar'da 258 - Bazıları iki üç hafta, bazıları

ÇAVUŞESKU DÜŞTÜ YA. .. olayların ı ,Avustu rya'da protesto mış olmayabilir. Balilkaya yatırılmış
edenlere pencereden çıkıp da baka­
Vur abahya
olabilir ... '' Haberin mişli geçmişli bir
mayan ama Çavuşesku devrildikten kuşkudan ibaret olması bir yana,
sonra ' yeni hükümetin kahraman Avusturya basın mantığı kuşkuyu

H bilir Avusturya'da. Paranın gel­


er isteyen banka hesabı açtıra­ yandaşı kesilen Romanya'nın Viya­ gerçek diye yutturmada çok usta.
na Büyükelçisi Nicolae Manolache ünce manşetten tam sayfa verirsin
diği yer, kime ait olduğu sorulmaz. · ise, basının iddiaları için biricik ka­ asparagası. Sonra haberin gerçek
Açılan hesap hakkında üçüncü bir nıtı oluşturdu. Öne sürülenlere ba­ devamını atarsın 46. sayfaya. Somut
kişiye de bilgi verilmez. kılırsa bu paralar Creditanstact ban­ bilgi belge yoktur.,Ama zaten Avus­
Çavuşesku'nun öldürülmesinden kasında. Ne ki, iş somut bilgi ve bel­ turyalı okuyucu için bulvar gazete­
sonra, televizyon ve . .gazeteler Ro- geye gelince ortaya h içbir şey çık­ .lerinin manşeti önemlidir. Bir metro
1 durağından ötekine kadar yutturma­
• . manya eski Devlet Başkan ı ' nin · madı. Peki' kuşkular nereden doğ­
Avusturya'da "gizli hesapları" oldu­ du? Yaklaşık 1 00 yıl önce Avustur­ ca manşeti okur ve çıkışta atar çöp
ğunu ileri �ördüler. Birinci sayfayı tü­ ya'da Menachem H.Elias tarafından sepetine tüm gazeteyi. Önemli olan
müyle kapsayan haber şöyleydi : kurulmuş Academia Romana adlı bir insanların aklına şunun sokulması:
"Çavuşesku' nun Viyana'daki Mil­ eğitim kuruluşu var. Buna· yılda 1 Çavuşesku"nun Avusturya'da mil­
yonları . . " Okundukça ha!Jerin içeri­ milyon şilin ödenek gönderilir Ro­ yonları var(mış) ...
ğinin boşluğu daha iyi anlaşılıyordu. manya'dan. Büyüketçiye göre, "Bu
Çünkü ana konu "bir takım şüphe­ şilinler kullanılması gereken kültürel Gelelim İsviçre bankalarına. On­
. ler". üzerine kurulmuştu. Temeşvar ve toplumsal etkinlikler için kullanıl- ı ar�a kral, diktatör, m'.ifya babası ve
.

42 • İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990


Batı'nın '
'1
1

ikiyüzlülüğü
Y.. in, ."Çavuşt:ısku: .silahsızlanma
.ıl 1 982. Fransa'da Paul Legra- ·

ve barış.savaşcısi" tanımıyla bir ki­


tap �ıkarıyor. Başbakan eski yardım­
cılarından Willy De Clercq'in övgü
dolu satırlarına bakalım: "Çavuşes­
ku· uzun zamandan beri barışçıl bir
kimsedir. Kendi ülkesi ve ulusunun ' w'
gerçek duygulı:ırının tercümanıdır. ÇA VUŞESKU VE BELÇİKA KRAL/ BAl)DOİN. Geçmişteki övgülerin yerfni • .
· ·
Kitaptaki bilgiler Doğu Avrupa'daki sôvgüler aldı. ·
büyük bir liderin değerli fikirleridir.' �
Aşırı sağın temsilcilerinden Jacques ru Romanya hakkındaki projeleriniz­ birlikte sona eriy_o r. İnsancıl Çavu­
De Launoy'nun kaleminden çıkanlar den çok etkilendim. Bunu gerçekleş­ şesku, katil diktatör oluveriyor. Da- _

da değişik değil: "Tüm adaletsizlik­ tirmek büyük yetenek, çaba, feda­ hası, Romanya'nıri Batı'yla arasının
lerle yorulmak b11meden mücadele karlıklar ve deha ister ki, bu da siz­ iyi olduğu dönemde, Çavuşesku'nun
eden ve hastalık derecesinde insan­ de mevcut. . . " 1 97� İngiliz Kraliçesi partisindeki kadrofarı yoilaştrrari, füJ:
lık sorunlarıyla ilgilenen Çavuşesku Elizabeth, Çavuşıı:esku'ya fSrallık ralara faşist gericileri sızdıranlar k�· ,
' ve eşi Elena çok sade bir yaşam sür­ Madalyası takıyor. Düştükten sonra pitalist yaşam tarzını sokanlar da ge­
dürüyorlar. Her ikisi de karıaatkar ve da bunu geri aldığmı belirtiyor. ne Batılılardı. Ama şimdi hepsi unu­
gereksiz lüksten kaçınan tipler. " 1 968-85 arası Batı'nin politikaları ge­ tuldu. Böylece 1 1 984'te bile büyük
22 Kasım 1 979. So�yalist Parti li­
deri Mitterand,, Çavuşesku'ya hita­
reği Romanya liderine yağan bu öv­
güler, Gorbaç9v reformlarına ve ül­ ���=���� �:�!� ��;�����(t���
' i 1
l
� ' \
be!]. şöyle diyor: "Çağın sonuna doğ� kesinin borçlanmasına karşı Çıkışıyla en Marten, Soll aire, 1-3 Ocak 1990)

bir kaç günlüktü. Dikkat çekici olan vardı. Çavuşesku'ya göre sosya­ tiştirdiler . Ülkede kime sorarsanız
kurşunlanarak öldürülmüş olma- lizmden dönen ilk ülke Macaris­ Securitate hakkında birşey söyleye­
maları . ·· · tan' dı ve bu yüzden ülkesindeki Ma­ mez, çünkü onlar herşeyin üstün­
Olayların başlamasında Macar carlar' a kötü davrandı . " deydi . " Sokakta konuştuğumuz bii
azınlığın rolünü soruyoruz Baran­ Tiyatro Meydanında konuştukla­ başkası da, "dikkat edin Çavuşes­
yi'ye. "Papaz Tökeş'in Macar asıllı rımızdan birisi "Zaten yıllardır çok ku zaman içinde zenginleştikçe,
olması ve ilk gün evinin etrafına zor, yaşam şartları içinde yaşıyor­ halk fakirleşti . Çalışanlar çalışmak
toplanarak protesto gösterisi yapan duk, bunca yıl dayandık ama Çavu­ için artık bir neden bulamıyorlardı .
genç çocukların Macar asıllı olma­ şesku 'nun insanları kurşunlatması Bu yüzden 'iş yerinde içme çok · ·
larından bir milli ayaklanma gibi bardağı taşıran son damla oldu" di­ yaygın" diyor.
gözüküyor ama özü o değil. Mey­ yor. Aynı meydanda insanlara so­
rular soruyoruz. SECURİTATE VE MİLİSLER
danları dolduran 30.000 kadar in­
san Romen, Macar, Sırp , - Sosyalizm hakkında ne düşü­ Eski bir Alman şehri Sibiu (ön­
Alman 'dı" diyor. " M acarların nüyorsunuz? ceki adı Heı::mannstadt. ) istikame­
ayaklanmaları için çok nedenleri - Benim annem babam sosyaliz­ tinde yola çıkıyoruz. Yolda defalar­
me inanmışlar ama ben'size nasıl iyi ca aranıyoruz.. Çatışma olduğu söy­
şeyler söyleyebilirim. Bakın ülkenin leniyor. Akşama Sibiu'ya varıyoruz
kapitalistin kirli çıkınlad'bankalarda haline. ve kalmak için Continental Otele gi­
saklanırken, kimse bir şey demiyor. - Peki' bayrağın ortasındaki diyoruz. Ama tahrip edilmiş.
Çavuşes1<u 'nunkiler ne kadar? Olay amblemi neden yırttınız? Sibiu'ya olaylar 21 Aralık'ta sıç­
araştırıldı . Ama Bern 'de yayımlanan rıyor. Temeşvar'da halka ateş açıl­
- Komünizmin simgesi olduğu
Der Bund gazetesinden alıntı yapan masını protesto etmek için düzenle­
Der Standard adlı Avusturya gaze­
için. Asıl Romen bayrağı yal�ızcıa
mavi , sarı, kırmızı renklerden olu­ nen gösteri sırasında biri çocuk ol­
tesinin 5 Ocak .1 990 tarihli nüshası,
şur . mak üzere iki kişi ölüyor. Bir has­
banka hesapları araştırma komisyon
Başkanı· Harman Bodemann'ın, şu Bir mühendise de sosyalizm hak­ taneyi dolaşırken bu olayda yarala­
sözlerine yer verdi: "Muhaliflerce ile­ kındaki görüşlerini soruyoruz: nan 1 5-16 yaşlarındaki bir gence ölü
.
ri sürülen ve Çavuşesku ya da aile­ "Ondan hiç bir şey kalmadı. Yıllar görüp görmediğini soruyoruz: "Vu­
si adına yatırıldığı söylenen hiçbir içinde ikiyüzlüleştiğimi anlıyorum. rulduğum anöa görmedim ama ge­
banka hesabına rastlanmamıştır. " Bir kendi içimdeki ben, bir de dışa­ tirildiğim hastanede aynı olayda ya­
Tekerleme bu ya: "Hesap . nerede? ralananların öldüğünü gördüm. ' '
rıya karşı takındığım. İnsan açhğa,
Suya düştü! Su nerede? inek içti! ·
.inek nerede? Dağa kaçtı. Dağ nere­ çok çalışmaya dayanıyor ama dü­ - Neden gösteriye katıldın ?
de? Yandı bitti kül oldu . . . Vur abalı­ şüncesini söyleyememesi içini kirle­ - Bir gün önceki gösteride arka-
ya!" G tiyor. Eski hayallerim yok oldu " . daşlarım tutuklanmıştı. Serbest bı­
Profesör Radulescu Securitate'yi rakılmaları için. Ateş açılacağını dü­
' KADİM ÜLKERNİYANA ''yeniçerilere' ' benzetiyor. ' ' Kimse­ şünemiyordum .
siz çocukları çok küçük�en alı� ye- Sibiu'da başka bölgelerden ayrı

İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990 • 43


olarak bazı Milis gü�leriniıi ve Se­ - Ben kendimden anlatayım. rimizin özel bir yiyeceği olan Salam
curitate'yle b\rlikte tavır aldığını öğ- ' Bana bir süre önce yurtdışından ya­ ve Sibiu bile bulundu. Ben bu sala­
r_enjyorµz, · Konuştuğumuz insanla­ kınlarım ziyarete geldiler. Uzun bir mı bu şehirde yıllardır görmemiş­
ra Milis'i soruyoruz. Birisi "Secu­ süre tehdit telefonları aldım ve Se­ tim.
ritate'yle Milis ayn}. şey. Ordu şim­ curitate binasına giderek, neden gel­
Anladığımız kadarıyla halkla Mi­
diye kadar ülkenin kalkınmasında, dikleri, neler konuştuğumuz gibi
lis arasında şimdiye kadar bir kader
'inşaatlarda, tarla bahçe işlerinde, )<oıiular hakkında ifade vermek so­
birliği olmamış. Sibiu 'da bir hem­
bizimle· birlikte çalışırken, onlar runda kaldım. Geçen gün bir Milis
şireyle konuşma sırasında Securita­
haİk üzerinde terör estiriyorlardı ' ' binasında yapılan aramada büyük
·
te' den söz açılıyor ve "Securitate ve
diyor. ' · miktarda yiyecek maddesi, Batı'dan
· �._ N_asıi yapıyorlardı bunu?
Milis'in hepsinin halka' karşı. savaş­

<
.
[j_____ gelmiş tüketim maddeleri hatta şeh-

i p-A� M�
NA� AL����-,
tığını söylemek, ki bu Batı'da çok
yaygınmış, yanlış olur. Büyük bir
bölümü ordu ve halk tarafına geçti"
Dolaştığımız bir hastanede yaralı
Securitate mensuplarının fotoğraf­
larını çekiyoruz. Konuşmamıza
"onlar şimdilik göz altında. Suçlu

r.
olup olmadıkları ispatlanmış değil.
Bir önlem olarak kimseyle
�EL BABA konuşturmuyoruz'' gerekçesiyle izin
ARMA GANi verilmiyor. Kapıda bekleyen silahlı
"Çavuşesku 'yu .
sivile sorular soruyoruz: .
emperyalistlerle
. Gorbaçov
.· -,-- Nereden aldınız bu silahı?
çevresi . - Ben devrim sırasında gönüllü
. '· devirdi" olarak orduya gittim ve savaşmak
l · _,. · diyor
Belçikalı · için silah talep ettim . Burada da
Marksist hastanenin düzeni için nöbet tutu­
Ludo
Marten. ı -
yorum .
- Neden gönül/ti olarak katıldı­
ı,
nız? .
- İyi yaşam bizim de hakkımız.
; \ . . } -·
Halkın iyiliği için gönüllü yazıldım.
Sibiu'da Parti genel sekreteri olan .
Nicu Çavuşesku'nun el konulan ko­
nağını gezerken, nöbet tutan suba-.
ya Securitate hakkında sorular so·
ruyoruz. " Çok az şeyler biliyorduk
Securitate hakkında. Şimdi ele ge­
çirilen silahlarını daha önce hiç gör·
memiştim. Orduda böyle silahlar
yok". Bu ka,dar uzun direnmeleri­
ni nasıl açıklıyorsunuz şeklindeki
sorumuza şu cevabı veriyor: "Her
1/:0N'.� türlü imkanlara sahiptiler. Parala­

ftı�t-��;r«..
rı vardı. Silah cephaneleri böl mik­
tardaydı. Direnenler bir azınlıktı,
( halk tarafından tanındıkları için
n
'. ���s: ;. ���f- ırrsan
� RQmanya'da
·
'
.

a . arı Bjrhği
<i• • "
kaybedecekleri bir şeyleri yoktu. Bu
olaylar olmadan önce Securitate
kaclm yönı:ıticil13rin<lerı aynı icı.map, <
·
mensupları silahlarını her zaman
·da flur Avrupa Radyösq: muhabırıe.<·:� her yerde yanlarında taşıyabiliyor­
ririden Lovinescci, .'"üıı<ede ,defıiek- du . Ben 24 yıldır ordudayım ilk de­
U1$!�. t�ı�
· ·
.
ratik m9rıarşinin" �uruım�S\!Jı;
• fa şimdi silahımı yanımda taşıyabi­
. eder durı.irdü: Gene müzmin muha� ' ':: liyorum . ' '
liflerden Qoina. Cqrriea c:ıa· K_ral yan- .· ·

.Y ıııarı rıa•de�tek içi n ;açlik ,�re�f· y�pi p tY


- Ordu olayların başından beri
Macaristan televizyonunpan şu çağ· mi halkla birlikteydi?
r\yı Y�Pmı.;;;fı.: R . . . Y�Lrl}}i
·

.
''
.· .
- Biz her zaman halkla birliktey­
köylülük t�rneli i '.1"if' W' dik. Ama bunu gösteremedik . Ya­
' doğru .girmesini, özellikle d� ABD ile ,, zık ki, bunu şimdi ispatlıyoruz .
. ;füaf),S�'Yı3.·Y�kl?-şhJ��ın(!ŞtiY<>.r:Ym :]
. . . �Y istek 1 988 ı:;y19ı ayında. Çavuşes� �
�ft; Romanya' da, gördüğümüz öteki

:;f!Vfig��;·;>,�:fri/I��ıe��r;:;o. Beı
. �µ·y�}ıçık m e�tup\� . qa qildirilm }ştj.
.

·
Doğu Blok'u ülkelerinden farklı
· ··. · · olarak yiyecek maddesi sıkıntısı var.
Dükkanlar bomboş. Sanki aylardır
kapalı hissi veriyorlar . Kişi başına

44 • İKiBiN'E DOCiRU • 1 4 OCAK 1 990


'. Çelişkile� ,· ·

. · b<ısını bir .hafta lçindi Ro·


B manya':da'60 pin kişinin Çavu-
atı,
_
:
şesku. tarafından katleldildi�inh ya,;z, �
' dı durdu. Macaristan iletişim. araçları "
.açık artırmay� girip, bunu 70-80 bin ·

olarak göstei'dller. Gerçek sayı ney- ,


di? Sağlık Bakam Victor Ckıbanu'­
tya göre blrkaı;�yüzQ geçmedi öl9 sa•
yısı. Fransız ınsancır Eylem bakanı
Bernard Kpcuhner bunu 766 sıarak
saptadı. �64�ü B[ikrEış has!Pnef�finY; �
· deydi. Y� T9,meŞvar'da katledildiği
söyJe�en 4630 ceset? Tel�yizyonda
sadece 1 8'kişi görüntülenmişti._Bu-1'
· .r.ıun bir kısmi da 17 Ararık çatışnia·
"sınçlan kalmaydı. Gerisini-kimse g�s- ,,
ı teremiyor. Bükreş'teki Batılı d iplO-"'w
; 'Romanya çokuluslutarın egemenliğine girecek" diyor Belçikalı Marksistler. . matlara göre 6 bin ölü sayıs! bil�_. çok�
_ _
Limon dergisinin karikatürü de bunu doğrular nitelikte. abartmalı, Hollanda NRO g�et.e si ­
Temeşvar olayları hakkında şunu'
vurguluyor: ';Göstericiler 5 tank! ele ·
verilen miktarları Alman kökenli vagazı, elektrik ve su parası da ek­
. geçirip, askerler-e ateş açtılar. Asker• j
Reinhard şöyle açıklıyor: "Ekmek,
her gün 250 gr. Şeker ayda bir ki­
lenince 1 1 00-1 200 Ley'e kadar çıkı­
yor"muş . Bir kilo kahve de, eğer
ler de karşılık verince, h.a l.k a�ada· �
kaldı . Başkaları da cephanelıkJerL ba- 1
lo. Et, üç ayda bir kilo, o da bulu­ normal piyasada bulunursa, 1 600 sarak silahları ele ı;ı$çirdi;"' 29 Aralık .
nursa. Uzun zamandır piyasada et Ley. "Burada hemen hemen herke­ t tarihli Libera tion, Çavuş(ilsku'1;1un)
görmedim . Un, üç ayda bir yarım sin çiftçi akrabası, yakını vardır. l'düı:erilediği gösforrde saytsı bt!fiisiz �
kilo. Margarin, tereyağı, yumurta, Onlardan aldığımız maddelerle ken­ ı, öğrencile � in ·ellerinde bompaıcır ·oı; .
H�uğuna dıkkati çekiyor. ' 'Konuşma-- �
'-1
et gibi şeyler uzun zamandır piya­ dimize çeşitli yiyecek maddeleri _
sada bulunmuyor. Benzin ayda bir ' dan biraz sonra da bunlar patladı" ;
30 litre. " Bir başkasıyla aramızda
üretiyoruz" diyor, garson olarak
çalışan Adrian Marinescu.
""diye yaı:ıyor: .. "c • < . ·�
• . (Solida ire, 1 -3 Ocak 1 9 90)
şöyle bir konuşma geçiyor:
RE>MANYA -·:-·--·�-------:·-· .: Jı ı
- İnsanların Çavuşesku 'yu iste­ . , Çatışrrıanu;ı 3. gQnündeJ;ı
. rdunun,1 ,
YAŞAMAYA DEÖER ·

mediğini söylüyorsunuz. Neden? cephanesi bitti. Acaba insancıl yar· •

- Ülkede Securitate dışında onu Konuştuğumuz Alman kökenli · dım içinde dışarıdan mı sağlandı ya­
kimse istemiyor. Halk aldatıldı . bir Romen, daha önce Almanya'ya ' n i cephane. (Cumhuriyei, 8.f. 1 990) �-
�... .. �---�·
Ekonomi çok kötü işliyordu. Her
gün gazetelerde tarımın ne kadar iyi
gitmek için pasaport dilekçesi ve�­
miş ama, " Şimdi durumlar değişti.
,> Örgütşüz muh<':iletı:ıtin Qnc9 R�ı1i -�
·si ordu ve onun aracı telev�zyondu.
işlediği, hektar başına çok yüksek__, Burası benim vatanım. · Gitmek is­ . Komı:ıtanlı;ır, televizyondan birlikle·
mahsül sağlandığı yazılıyordu ama tememdeki neden insanca yaşamak­ tı;ıe şöyle talimatlar verebiliyorlardı: ·
piyasada ·hiç bir şey yoktu, yiyecek tı. Burada durum biraz iyileşirse, . . . . birliği ... sok�ktan·giL bqlü.ğfı ... .
bir şey bulmak çok güçtü. Burada gitmem için bir neden kalmıyor" di­ . sayılı -ta Umatı .... no'lu p ı aru wyg_q�_cıLJ
her şey yalandı. yor. Karısı da, " Kocamın kardeşi >ıa. . . "' {E/ _ Yom"E! Sabii.J, f.U'9��) ,,
- Ülkede açlık mı vardı yani? iki yıl önce gitti. O kadar değişmiş
- Evet. Herkes aç değildi, iyi ça- ki, aklı fikri maddi değerlerde. Ba­ halk inisiyatifin�deki gençlik unsuru
labilen aç kalmıyordu : Çalmadan tı 'nın tüketici soğuk insanları gibi da belirleyici. Her tarafta gençlerle
yaşamak imkansızdı. . olmak istemiyoruz' ' diyor. karşılaşıyoruz. Temeşvar'da ilk gös­
- Çalmanın çok yaygın olduğu­ Gördüğümüz; Temeşvar, Sibiu, terileri yapanlar, sokaklarda gördü­
nu söylüyorsunuz. Nereden çalını- Bükreş gibi şehirlerde ki, buralar ğümüz gönüllü Milisler, metrolar­
yordu? . esas olarak çatışmaların olduğu yer­ da güvenlik kontrolü yapanlar yine
- Her çiftçi ürettiğini devlete ve­ ler, çatışmaların şehirferin belli bir­ gençler . Muhal�fetin de bir geçmi­
riyordu. İhtiyacı için aldığı miktar . kaç merkezinde olması. Temeşvar' - şi var. Ion .Iliescu ve Dimitru Mazi­
yaşam;nı sürdürecek kadar değildi. da tiyatro meydanı ve eski pazar lu gibi şimdi iktidarın önde gelen:
Örneğin, bir et fabrikasında çalışan, meydanı, Sibiu'da Securitate ve Mi­ leri parti içinde Çavuşesku'ya mu­
fabrikadan et çalıyor, başka fabri­ lis binası etrafında, Bükreş'te tele­ halefet ettikleri gerekçesiyle uzak­
kalarda çalışanların çaldıklarıyla vizyon binası ve etrafında, Milli Kü­ laştırılmışlar, hatta Mazilu Birleş­
değiştiriyordu. Bu öyİesine yaygın­ tüphane ve Başkanlık Sarayı çevre.­ miş Milletler İnsan Hakları Komis­
dı ki, yöneticiler bile bir şey söyle­ sinde gerçekleşmiş çarpışmaların yonu'na "Romanya' da İnsan Hak­
miyor, kendileri de çalıyordu. çok büyük bir bölümü. Batı bası­ ları" konulu bir raporundan dola­
İnsanlar çalıştıkları yerlerden nından okuduklarımızla beklediği- yı yıllarca göz hapsinde tutulmuş.
"çaldıklarıyla" kendi aralarında bit . miz "direniş güçleri"yle karşılaşa­ Halkın olayların başlangıcında
iç pazar oluşturmuşlar. Ortalama mıyoruz. gösterdiği inisiyatif iktidarda mı?
bir işçi 2500 Ley alıyormuş. Ev ki­ Tarzlarında "iktidarı dış güçler­ Değil. İktidarda olan yeni dönemin
raları oldukça düşük. · "Üç odalı bir den koruma" ·perspektifi gözlene­ nomenklaturası. O
ev 200 Ley civarında ama buna ha- miyor. Çok kısa 'sürmesine rağmen . MEHMET SALİH ÇEVIKER

İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990 • 45


BULGARİSTAN/BBC MUHABİRİNİN İZLENİMLERİ

" Tü rkler örgütsüz kaldı "


BBC'den Jane Howard'a göre milliyetçi hareket pek kitle desteği bulmaz. Kırcaali'deki olayları
merkeze muhalif yerel yöneticiler örgütlüyor. Türkler lidersiz ve sessiz. Gelişmelerin komünizme
karşı olduğu söylenemez.
ivkov Dede neden 2 hızlı değişim içerisinde Türkler ol­

J
2 Haftadır TV'de gö- dukça sessiz kalıyorlar. Pomaklar
_

zükmüyor? onlardan daha etkin. Türklerin bu


- Emekll ·oldu, yav- edilgenliğinin bir nedeni olarak, 'bi­
rum. raz bekleyip gelişmeleri görelim"
- Peki, yeni yıl konuşmasını kim düşüncesi ileri sürülebilir. Aina çok
yapacak? daha çarpıcı bir şekilde hissedilen
- Yeni devlet başkanı. gerçek, Türklerin örgütsüz ve lider­
- Muhalifler neden hep sakallı siz kaldığı.
oluyor? Seçimlerde kime oy verecekler?
Bulgar çocukla ailesi atasında, Belki bir Türk partisi kurmaya ça­
TV kameraları önünde, ,geçen ko� lışırlar, belki de bağımsız sendi­
nuşmayı ilginç bir anı olarak akta­ ka PODKREPA'yı desteklerler.
rıyor Jane. "Jivkov. Dede"nin 2 PODKREPA'mn lideri Türkler ara­
JANE HOWARD
haftadır TV' de görünmeyişi ülkede sında çok popüler. Öte' yandan,
bir şeylerin değişmekte olduğunu yük bir gösteride, Türklerin " İsim­ Türklerin daha çok yarı-vasıflı da­
hissettiriyor küçük çocuğa. lerimizi geri verin" , "Camilerimizi ğınık kırsal kesim insanı olmaları si­
Jane Howard BBC'nin Türkiye geri verin" şeklind�ki pankart ve yasal sahnede etkin olmalarını en­
muhabiri . Bulgaristan'daki gelişme­ sloganlarını kalabalığın oldukça sem­ gelleyen bir başka neden.
leri de yakından izliyor. Geçen yıl patik karşıladığını gördüm. - Ülkede yaşayanlqrı anti - ko­
içerisinde, en kritik dönemlerde, 3 Türklere karşı ırkçı bir önyargı münist bir gelişme olarak niteleye­
kez Bulgaristan' daydı . "Bu son gi­ olduğu kanısında değilim. Bulgar­ bilir miyiz?
dişimde 1 0 gün kaldım" diyor. "Bu ların çoğunluğu isim değiştirme kam­ - Hayır, Bulgaristan'da anti -
kez gördüklerim çok ilginçti. Eski­ panyasının bir hata olduğunu ka­ komünist bir gelişme yaşandığını
den gazetecilerden korkan insanlar, bul ediyor. Bunun, Jivkov'un düş- söyleyemem. Salt şimdiki Komünist
şimdi teybimi görünce etrafıma top­ . mesine yol açan nedenlerden birisi Partisi açısından liaktığımızda bile,
lanıyorlardı. Konuşmaya istekliydi­ olduğu vurgulanıyor. Yapılanlar- , Bulgar komünistlerinin serbest se­
ler . " dan samimi bir pişmanlık, üzüntü çimlerde bütün Doğu Avrupa için­
- Türk azınlığın dı,vu- duyanlar var. Öte yandan, kimile­ de şansı en yüksek olanlar olduğu
muyla ilgilendiniz. Olaylan nasıl de­ rinde de büyük ölçüde tarım toplu­ söylenebilir.
ğerlendiriyorsunuz? mu olan ülkeyi, hasat zamanı terk Bulgaristan'daki toplumsal hare­
- Muhalefetten birçok insanla ederek, zor durumda bırakan Türk­ ket içerisind� diğer bazı Doğu ülke­
görüştüm. Türk azınlık konusu on­ lere karşı bir kırgınlık duygusunun lerinde olduğu gibi kilisenin önem­
lar için de çok önemli ve Türkleri ne hakim olduğu gözl�yor. li bir rolü yoktu. Yine Bulgaristan'
ölçüde savunmaları gerektiği konu­ - Peki, Türklere karşı bu göste­ da, örneğin Çekoslovakya'daki gi­
sunda kararsızlar. Aslında, ben ora­ riler nereden çıkıyor? bi, bir sanayi proleteryası yok. Ha­
dayken Türkler konusundaki ·poli­ - Bu olaylar Kırcaali'de yoğun­ reket son 2 yılda küçük insan hak­
tika tam netleşmemişti. Ülkede bir laşıyor. Kırcaali'nin kendine özgü ları savunucusu grupların ortaya
milliyetçi har:eket görülüyor. Diğer bir yapısı var. Nüfusun yarısı Türk, çıkmasıyla başladı. Komünist Par­
gruplar gibi bunlar da geçmişte ken­ yarısı Bulgar. Orada Türklerin gi­ ti bu gelişmeleri çok kurnaz bir şe-
dilerini ifade şansı bulamamışlardı. dişinden çok kötü etkilenmişlerdi . . kilde izleyerek, hep bir adım önde
Şimdi bu fırsatı yakaladılar. "Bü­ Grevler yaşandı, otobüsler işleme­ gitti. Halk sokağa dökülüp "Politbü­
yük Bulgaristan" sloganıyla ortaya di, günlük yaşam alt üst oldu . Bun­ ro değişsin" diye gösterilere başla­
çıkıyorlar. Ancak bunların büyük lar yüzünden oradaki Bulgarların madan kendileri Politbüro'yu değiş­
bir kitle desteğine sahip olabilecek­ Türklere karşı pek iyi duygular bes­ tirdiler. Komünist Parti böyle bir
lerini sanmıyorum. lemedikleri söylenebilir: Yerel ko­ adım önde gitmeyi sürdürdükçe bir
Sofya'da yapılan bir gösteride, münist yöneticiler merkezi iktidarın sotun çıkacağını sanmıyorum . Mu­
bir insan hakları savunucusunun, kararlarına karşı çıkıyorlar. Belki halifler de politikayı Komünist Parti
Türk;leri savunan sözlerinin kalaba­ bu "milliyetçi" gösterileri, varlık­ jargonuyla, sol kavramlarla yapı-
lığın protestosu ile karşılaştığı söy­ larım daha ağırlıklı hissettirmek için ' yarlar. İki muhalifi tartışırkel! din­
lentisi vardı. Ancak bana, bunun kullanıyorlar. leyin', kullandıkları kavramlara, jar­
kalabalığa sokulmuş bir grup pro­ - Türk azınlığın durumu nedir? gonlarına bakıp "bunlar komünist"
vokatör olduğunu söyleyenler de ol­ Önlerinde bir de seçim var. dersiniz. O
du. Nitekim, Sofya'da izlediğim bü- - Aslında, son günlerde yaşanan
· L. DOGAN TJLIÇ

46 • İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990


. •Waıessa, "Küb,a Kµ�y io�t?,
ve Vietnaih;daki �
tatörfi,ik�"
rin .bir yıl içinde devrilmeleri ' '
yolunô.a' ç.ağrl" yaptf ' �:
1 ·

ARNAVUTLUK �Çin'deki Öğrenci olaylan ·yü.: .;


Müdahaleci parmağı . zünden P.eldn'ae ilan edil6n .sı� .··.
·
kıyönetim kaldırıldl.
··
··

ir takım karanlık ellerin haber


B merkezleriyle eşzamanlı bir an­
. •Aıgıınistan yönetimindenreşk.i·
! .
bir ye!ki i , ülkenin hal! soyy� -r � ./�
laşması mı var nedir? Batılı iletişim de.netımınde ,.olduğunu , A l erı
·· 't1
araçları Romanya'dan sonra gözle­ sürdü. . .
·· ' ·

rini Arnavutluk 'a diktiler. Her an


kargaşalık beklentisi var. Alın Yu­
•İran . Medis.;,Sözoüsü··;Mehdi 0n
Karrubi, hükümeti ve devlet
goslavya'dan bir haber: ' 'Doğn�lan­ başkanım destekledi.kl�F·
mayan kaynaklara göre ,Tiran Üni­
açıkllldı. ··

versitesi 'nde Öğrenciler başkaldır­


mış. İşkodra ve Korca kentlerinde ABD •Irak, kalkınmada tatıritlaf
ise, yönetim karşıtı gösterilı;;r ol­ düstrittln yeniaen yapımına·
Zenciler aç celik vereceğini açtkladh� ..
muş . " Devlet Başkanı Ramiz Alia,
yeni yıl mesajında bu türden "ifti­
t );: � ��,;

M
illi Kent Birliği adlı z�nci ör­
ra kampanyaları"nı sertçe eleştirdi.
Bazı uzmanlar, Arnavutluk'un Do- ·
. _
gütü, Bush yönetımını aç zen­
cilere yardım etmeye çağırdı. Yazı­
İNGİLTERE
ğu Bloku ülkelerine benzemeyeceği lı açıklamasında örgüt şu görüşleri Laser skandalı .
görüşündeler. Bu arada, eski kral dile getirdi: "Doğu-Batı arasında­
M gizli biçimde üretilen ve savaş
uhalefetteki İşçi Partisi,
çok
Leka ırkçı Güney Afrika'da yedek­ ki yumuşama askeri lıarcamalarda
te bekletiliyor! indirime yol açtı. Bush, Doğu Av­ gemisihde kullanıma sokulan laser
rupa için Marshall Planı'ndan söz silahı hakkında soruşturma açılma­
NİKARAGUA ediyor . Oysa ABD'de milyonlarca sını istedi. Akdeniz 'deki manevra­
zenci ve azınlık mensupları aç, yar" ları izleyen İspanyol Tiempo dergi­
Destek güçleniyor dıma muhtaç. Öncelikle bizlere yar­ si, bu gizli İngiliz silahını keşfetmiş

1 8-22 Aralık tarihl.�ri. ara�ın�.a dım edilmeli . " 1 989' da yapılan bir
araştırmaya göre ülkedeki zencile�
ve belgelemişti. Verilen bilgilere ba­
kilırsa, bu silah "yıldız savaşları"
başkent Managua Unıversıtesı - rin yüzde 30'u yoksulluk sınırı al­ projesi çerçevesinde 5 - yıl önce
ndeki 4540 öğrenci arasında seçim tındalar. Yüzde 40'lık bir kesimin İngiliz-Amerikan firmaları ortaklı­
anketi yapıldı. Sonuca göre Sandi­ durumu da kötüleşiyor. ğıyla gerçekİeştir ilmiş.
nista hükümeti yüzde 4 7 . 7 oranın­
da bir desteğe sahip. Hükümetin en
yakın rakibi Milli Muhalefet Birli­
ği'ne verilen destek yüzde 19.9'dan
yüzde 1 4 . 5 'e düştü. Hükümete oy
vermeyecek öğrencilerin oranı da
yüzde 42 olarak belirlendi .

DOGU ALMANYA
Eskiler güçleniyor
euter ajansına göre Komünist
R :ı;>_arti a�ını de�iştirmesine. rağ­
men duşmedı . Tersıne devlet aygıt­
larına egemen. İşlerin dizginlerini
elinde tutmayı sürdürüyor. Hatta
gittikçe güçleniyor da. Muhalif ha­
reketler şimdilik yapılması söz ve­
rilen seçimlerin gerçekleşmesini bek­
lemekteler . Yönetim karşıtlarına
bakılırsa parti, kendip.i önemli
İngiltere'de vergi veremeyenlerin protestosu. D'oğu Avrupa'da ekonomik sıkıntı
oranda değiştirdi. Ancak muhafa­ ve baskıya başkaldıran halkı alkışlayan Batı, kendi gözündeki çuvaldızı
zakarlar hala önemli mevkideler. göstermek istemiyor.

IKIBIN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990 • 47


KALICI BAŞARILAR VE ÇALIŞTIRICILAR

Muhatabımız· duvar!
Ülkemizde naylon başarı sahibi çalıştırıcıların görevde kalması,
uzun vadeli ve kalıcı programlar yapmak isteyenlerin ayağının
kaydırılması sporumuzun acı gerçeği. İşte iki uç örnek Önder
Seden ve Cengiz Göllü.
azılarına göre spor yazar- der Seden adlı Basketbol Milli takı-

B
lığı kolay. Hıncal Uluç gi- mı çalıştırıcısı, Tofaş antrenörü ve
Qi yaparsın! MalatyaspoJ"- şimdi de Paşabahçe çalıştırıcısı olan ÖNDER SEDEN. Şampiyon olabilecek
Galatasaray deplasmanına zat için bir satır yazmadık. Ancak kadrosu play-off'a girmekte zorlanıyor.
Malatyaspor Başkanının uçağı ile ne zaman Efe'lr, _şampiyon olabile-
gidersin, sonra da 30 spor yazarı ha- cek Tofaş takımını alıp küme düşür- mi ile oynatır takımı. Yani kim iyi
kem iyi idi diye yazarken, sen, ha- dü, ne zaman Solakoğlu'nun şamar oynuyorsa onu dışarı alır. Oyuncu­
kem Galatasaray'ı tuttu diye yazıp oğlani oldu ve milli takım da istep- lar buna gülerier sürekli . Üstelik
Malatya' da izzet ikram görürsün. ne görevini alıp milli takımı Avru- taktik olarak ne yapılması gerekir
İstanbul' a gelirsin, Alp Yalman ne pa klasmanında ilk onaltıdan yirmi- ise, onun tersini yapar. Örneğin ge­
isterse onu alıverirsin kaleme. !ere düşürdü, ne zaman Balkan şam- çen hafta Karşıyaka-Paşabahçe ma­
Held'i takımın'başına Alp Yalman piyonasında kendi ülkemizde re- Çının son dakikasında Karşıyaka ta­
getirmiştir, ama Ergun Gürsoy'un zil oldu ve berbat p�rformansı yü- kımında hiç bir uzun kalmamış
da yıpratılması gereklidir. Mustafa zünden hakem Hüsamettin Topuz- iken, maçın son dakikalarında
Denizli gelsin, Alman gitsin diye oğlu ve Murat Didin yanına otu- adam adama savunma yerine alan .
başlarsın yazmaya. Bu davranışla- rup taktik vermeye başladı, ne za- savunmasına dönerek az daha ma­
rı izleyen sporcu, seyirci, yönetici man Önder Efendi, Tolga, Mehmet çı satmıştır. Paşabahçe, sayın Ön­
sanırlar ki, her spor yazarı bir satı- Ali ve Altan gibi milli takımda oy- der Seden'i dinlemediği ölçüde ba­
İık "dolmakalemdir. " nama kapasitesi olmayan kendi şarılı olmaktadır. Eğer idareciler de
Ama spor yazarlığı bu değil. Biz oyuncularını aldı ve milli yaptı (şim- Önder Seden'i dinlemeselerdi ve se­
on yıldır spor camiasının içindeyiz. di ikinci kümede bu gençler ama on- zoôbaşında onlara Orhun ile bera­
Yakından takip ediyoruz. Hiç bir · !arın kabahati yok), ne zaman ken- ber transfer olmak isteyen Richard'ı
ünvan ve par� ihtirasımız da yok ! di iş arkadaşlarını devreye sokup alsalardr ve Marty'yi gönderselerdi
Olmayacak da! Kimsenin kalemi Paşabahçe takımının başarılı çalış- şimdi Paşabahçe "hayali antrenör"
değiliz, satılık da değiliz . .Prensip- tırıcısı Faruk Akagün'ün kuyusunu ile bile şampiyon olurdu. Ama Ön- .
!ere bağlıyız. Örneğin yedi yıl Ön- kazdı, o zaman isyan ettik bu garip der Efendi, Marty diye tutturdu ve.
adama. ·
· sonunda Paşabahçe şampiyon ola- .
CENGİZ GÖLLÜ. Kimse neden istifa bilecek bir kadro ile Playoff'a na­
ettiğini merak etmedi. PARİZİYEN SEDEN
sıl girsem hesapları yapıyor. Önder
Şimdi artık bütün gerçekleri an­ Seden'in şöhreti o kadar ilginçtir ki,
latma zamanı geldi. Çünkü emekli çalıştırıcılar özel " Önder Seden
Önder Seden, kendi kifayetsizliğini seti" hazırlarlar. Örneğin bir çalış­
görüp çözümü kenara çekilmekte tırıcı kendi oyuncusunun Önder Se­
arayacağına, oğlunu tepemize saldı. den 'in belli bir oyuncusu ile tutul­
Geçen hafta Lütfü Kırdar salonun­ masını istemiyorsa, diyelim ki, me­
da Önder Seden denen. altmış,ına sela Nasaşlı Hüsnü'nün Tofaşlı da­
yaklaşan emekli beyefendinin otu­ ha kısa boylu Ahmet ile tptulması-
zunu aşkın oğlu yolumuzu kesiyor nı istemiyorsak, santraya doğru yü­
ve babası ile ilgili şeyler yazarsak bi­ rüyüp kendi oyuncunuza "Bak oğ­
zi fena halde döveceğini söylüyor­ lum Ahmet ile tutuyorlar, şimdi
du. Ne de olsa kalıtım diye bir şey özel hazırladığımız oyunu yapın! "
var, olmayan beyin hücreleri bir diye bağırınca Önder Efendi derhal
sonraki nesile geçemiyor. � a ya­ "time-out" alır kendi oyuncusunu
nılgı da müthiş. Biz dayağı hep ye­ değiştirir. Bu nedenle molalarda
riz, gerçeklen de hep yazarız! Hodri oyunculara "Hadi oyriayın! "dan
meydan! Bekliyoruz, Seden ailesi! başka bir şey söylemeyen bu gari­
Önder Seden'in basketbol camiasın­ bin lakabı ' 'Pariziyen' ' çalıştırıcıdır.
da şÖhreti vardır. "Best out" siste.- Ülkemizde biç bir şey bilmeyene

48 • İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990


"Fransız" denir, Önder Bey de renman yapıyoruz.
Fransızın kibarı Pariziyen! Son maçta form tutu­
yoruz, tutabilirsek.
GÖLLÜ GİBİLER!
Konuştuğum Fransız,
Tabii işin acı tarafı bu tür çalış­ Romen çalı ştırıcı ,
tırıcıların görev başında kalması, 20-30 maç yapmışlar,
milli takım yönetmesi, gerçek spor az diye şikayetçiler.
kahramanlarının ise, bir kenara itil- Almanya 60'ın . üs­
, -mesidir. Geçtiğimiz hafta Voleybol tünde, Rusya, İtalya
bayan milli takım çalıştırıcısi Cen­ ellinin üstünde maç
giz Göllü istifa etti. Kimse merak et­ oynuyorlar. Biz kişi­
medi, neden bu adamcağız istifa etti lerden özveri istiyo­
diye. Biz ettik. Önder Seden gibi ça­ ruz, bu .olmaz !
lıştırıcılarla karşılaştırılsın diye ya­
NEREYE KADAR?
zıyoruz. .
· Cengiz GöJlü, milli" takımdan is­
"Baktım ki, boşa
tifa sebeplerini birer birer açıkladı . kürek sallıyoruz, ·or­
En önemli sebep olarak şunları söy- tada federasyon diye
. İüyor. "Bizde kimse spora önem bir şey yok, istifa et­
vermediği için en ufak bir uzun dö­ mekten başka bir ça­
nemli planlama yok. Dünyanın her rem kalmadı . Orga­
yerinde önce milli maçlar planlanır nizasyon, planlama,
onların arasına lig faaliyeti serpiş­ uzun dönem çalışma
tirilir. Bizde ise, lig P.lanı yapılıyor maç olmazsa kişi­
sonra boşluklara mılli maç konu­ sel çaba nereye ka­
yor. İsviçre' deki enternasyonal tur­ En başarılı sporumuzda bile plan, program sıfıi.
dar gider ki? Plan
nuvaya giderken, üç ay önceden.bi­ istemiştim. Hemen kuliıip baskıları program yok, kulüpçülük var ve
lindiği halde milli takımın hareket teknik adafuların değeri sıfır. Yir­
geldi. Bunun üzerine B.Arzu ve
gününden bir gün evvel şampiyonu
Hülya'yı almak zorunda kaldık, . mi yıldır (1969'da) inilli görevlere ça­
belirleyecek Eczacıbaşı-Emlak Ban­ ğırıldım ve 74'te bayan ve 72'de er­
masör ile doktor planı suya düştü.
kası maçı konmuş. Yani milli takı­ kek takımlarında yetkiler verildi .
Bizim genç milli takıma maç yaptır­
mın antrenman yapacak günü yok. Artık yoruldum ve duvar ile kon-µş­
ma plan� da! İsviçre'de Avrupa se­
Federasyondan · 'o günkü formları maktan bıktım. Okullarda spor
kizincisi Yugoslavya.,yı 3-2 yenerek
ile tu::nuyaya gidin ! ;den�yor .Oyun­ yok. Kulüplerde spor anlayışı yok.
şampiyon olduk. Hem de son gün.
cuların tümünü biliyorum; kulüp Dünya çapında derece almak için
Onlar daha evvel bizi Balkan şampi­
havasından çıkmaları .bir kaç gün bir liseye takımların oyuncuları top­
yonasında Tiran'da 3-2 yenmişler­
sürecek, biz milli takım ile hiç bir lanıyor, başarı sayılıyor bu. Ordu­
di, Avrupa Şampiyonasında 3-0 ye­
. şey yapamayacağız. Zorla maçı pa­ nilmiştik , Kocaeli Eliminasyon tur­ lararası maçlarda erkeklerde şampi­
zar yerine perşembeye aldırdık da nuvasında da 3-2 yenilmiştik peşpe­ yon, bayanlarda dünya ikincisi ol­
milli takıma cuma, cumartesi, pa­ duk. Hiç bir maçta turnuvada gör"
şe üç defa. Şimdi onları İsviçre' de
zar antrenman yaptırdık, pazartesi yenmemiz başarı gibi gözüküyor medtğim bu hemşirelerden kurulu
hareket ettik. takımları yenerek başkaları avuna­
ama katiyen değil. Yani şöyle söy­
' 'Ayrıca milli takım kadrosunu leyeyim . Yaptığımız hazırlık sonu­ bilir, ama benim için hiç bir değeri
seçerken bazı yenilikler düşünmüş­ cu aldığımız bir galibiyet değil, sa­ yok, böyle sahte ve geçici sonuçla-

tüm. GenÇ milli takımımız önümüz­ dece tesadüf. Biraz hırs, biraz tesa­ rın . "
deki yıl Avrupa şampiyonası final­ .düf o kadar. Sayın Önder Seden kazara Cen-.
lerine girecekti. İki yıldır hem A "Neden hazırlık değil? Dünya giz Göllü'nün yirmi yıla yaydığı ba­
hem genç bayanlarda Avrupa, final­ standartlarında çalışmanın yüzde şarıların bir tanesini almış olsaydı,
lerine giriyorduk. Bu sefer İsviçre' altmışını maç, yüzde kırkını antren­ kendisi ve oğlu için İstiklal Madal­
de yapılacak turnuvaya genç milli man oluşturuyor . Dünya standart­ yası talep ederdi. Ama gerçek spor
takım oyuncularına ağrılık veren bir larında, dünya şampiyonasının en adamı ·Cengiz Göllü, Avrupa seki­
, kadro ile gitmek istedim. 1 0 oyun­ güçlü adayları Çin, ABD, Küba ve zincisi ve Avrupa'nın en uzun qoy­
cu, masor ve doktor ile bir 12 kişi­ Japonya bile her yıl birbirleri ile ye­ lu voleybol takımı olan Yugoslav­
lik kafile düşündüm. 6 genç, Aycan di sekiz maç o)'nuyorlar turnuva ön­ ları yenip şampiyon olurken bile ba­
(Galatasaray), Özlem (Tuborg), Eb­ cesi, takımı saklamak diye bir fel­ şarının naylonluğunu ortaya koya­
ru (Karşıyaka), Ceylan (Arçelik) ve sefe yok. Biz ise, örneğin komşu­ rak şerefli bir davranış içine giriyor.
Pelin ve Aylin (Eczacıbaşı)' nden muz Rusya ile '1 963 yılında aynamı- · Ne dersiniz Önder Seden? Böyle bir
oluşacaktı. Bu gençler, çok uzun şız, sonra bir daha 26 yıl sonra. Bu gücünüz var mı gerçekleri göğüsle­
boylu ve bir iki yıl sonra milli ta­ · durumda hedefiniz yenmek değil yebilecek? Başkalarını suçlamayı bı­
kımda oynayacak olan oyuncular. daha çok ·sayı almaktır onlardan . rakıp emekli koltuğunuza döner mi­
Milli takımın ortalama bo­ Bakın Avrupa şampiyonasının gün­ siniz? Yoksa Napolyon gibi siz de
yu beş santimden fazla uzamış ola­ lük haber bülteninde, bizimle, maç­ "para, para, para" diyen takımdan
cı;tk böylece. Burtların yanına K.Ar­ lara antreman maçı yapmadan ge- · mısınız? Aydan Siyavuş'tan bir
zu, .Nalan, Sonay Ortanca Arzu'yu, len tek takım diyerek dalga geçtiler. gömlek aşağıya düştünüz! D
koyup Hülya ve B.Arzu'yu tutmak Biz turnuvanın ilk maçlarında ant- DENiZ GÖKÇE

İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990 • 49


ffilITTJun-SANAi
ULUSLARARASI DENEYSEL TİYATRO SEMİNERİ

' ' Evreni sah neye taş ıma nın


yolunu . a nyoruz' '
Amaç, Troya efsanesini sahneleme�. Metin, doğaçlama çalışmaları sırasında ortaya çıkan
malzemeyle oluşturulacak. Projeye ltalya'dan katılan yazar Steliö Fiorenza Troya'yı, kendi
tiyatrolarını ve GJ/gameş'i anlattı. .

STEL/O F/ORENZA HALİL BEYTAŞ'IN SORULARINI YANITLARKEN.


"Gılgameş'de insanın dünkü, bugünkü ve yarınki sorunları vardı. "
- Sahnelemek . için 'niçin Troya
efsanesini seçtiniz? oyuncuların nasıl bir ortak sahne di­ önemli yazarların kitaplarıydı . Bu
- Troya efsanesi bizim için bir tür line ulaşacağı sorununu tartıştık. eserlere dayanarak oyunlar koyduk.
anadır. İtalyan toplumu olarak geç­ - Bu yı/k{ Uluslararası İstanbul - Topluluğu oluştururken ortak
miş kaynaklarımızın birçoğunun Tiyatro Festivali'ne yetişebilecek bir düşünsel çıkış noktanız var mıy­
Troya'dan fışkırdığına inanırız. mi? dı? Başka bir ifadeyle dünyaya ne­
Okullarda ilk öğretilen şeylerden bi­ - Projenin finans yanını şu an­ resinden ve nasıl müdahale etmek
ridir Troya. Türkiye'ye geldiğimiz da tam olarak bilmiyorum . Sanat­ istiyordunuz?
ilk günlerden itibaren bu proje üze­ sal açıdan ise, bence yetişmesi müm­ - Bizim için çalışma bir serüven­
rinde düşünmeye başladık. kün. dir. Bir, yerden giriyor, o serüveni
- Çalışmalarınızın bir takvimi - Eşiniz yönetmen Sharoo Khe­ yaşıyoruz. Ama temelde aradığımız
çıktı mı? radmand ile birlikte y_önetiminde şey, örneğin Nazım Hikmet gibi -ki
- Geçen yaz Trôya'yı ve kıyıda­ bulunduğunuz İtalyan Deneysel Ti­ eskiden beri kendisine aşığım- yaşa­
ki diğer antik şehirleri gezdik . Tu­ yatro Merkezi'nin kuruluş ve' çalış­ dığımız çağın korkunç değişme hı­
ristik bir gezi değildi bu elbet. İn­ ma .ilkelerinden söz eder misiniz? zı karşısında, eski dünyaların ve fi­
sanlarla sohbet ettik, efsaneleri din­ - On yıl° önce bu merkezi kurdu­ kirlerin geçirdiği değişimi yakala­
ledik ve durmaksızın proje üzerin­ ğumuzda ana amacımız yaptığımız mak. Temel düşünceler nerede sağ­
de konuştuk. İkinci aşamada, yani işin uluslararası bir karakter taşıma­ lam kalıyor, nerede değişiyor . Bu
20 Aralık 'tan itibaren süren 1 . Ulus­ sıydı. Oyuncunun süre1kli olarak ge­ hızlı değişim içinde insan düşünce­
lararası Uygulamalı Deneysel Tiyat­ li'şmesini temin eden bir merkez ol­ si ve yaşayışı nasıl değişiyor . . . Ya­
ro Semineri 'nde, konuyu salt dü­ mayı istedik. İyi veya kötü bir yere kalamak istediğimiz şey bu.
şünsel düzeyde ele almayıp, tiyatro­ gelmiş ve orada kalmış oyuncu, bi­ - Oyuncularınız geleneksel tiyat­
nun yaratıcıları olarak, aktörler ola­ zim için yeterli değildi. rodan mı, avant-garde çalışmalar­
rak yapabileceklerimiz üzerinde Başlıca çalışma malzememiz ise, dan mı geliyor? Yoksa eğitimsiz
durduk . Farklı kültürlerden gelmiş ya çok eski klasiklerdi ya da Hess, gençlerden mi oluşuyor?
ve sahnede kendi dilini kullanacak Cibran, Borges gibi yeni, fakat çok - Çok farklı. Çünkü, çok farklı

50 • İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990


kültürlerden geliyoruz. Sharoo gerçek bir yenilenme yapabilelim. canın yön1ternini diğer hocalar da
İranlı. iran'ın avant-garde tiyatro Ancak o zaman savaşabiliriz. Biz kullanmaya başlar. TAL'a gelin­
yapan tek tiyatro yönetmeniydi. kendi çizgimizde, kabul ettiğimiz ce . . . Burada yapılacak işler konu­
Ben sinemadan geliyorum. Bazı ele­ hat üzerinde ilerliyoruz. Bu hat ki­ sunda derin bir bilginin olmaması­
manlarımız Peter Brook tarzı tiyat­ mi zaman bazı şeylerin ortasından na rağmen, böyle bir şeye evet den­
rodan geliyor. Bazıları geleneksel ti­ geçip, onları kesiyor olabilir, bile­ miş olması bence önemli. Yapılan
yatrodan .. Bu bizim için çok önem­ miyorum. işlerin yaygınlaşıp diğer alanlara da
li. Çünkü, birleştiğimiz vakit, gelen - Tiyatronun dünyayı değiştire­ sıçraması ise, koşullara, buranın ve
kişiler kendi tecrübelerini ortaya ko­ bileceğine inanıyor musunuz? merkezin başındakilerin konuyu ele
yuyor ve yeni bir dünya kuruyoruz. - Ben dünyanın tiyatroyu değiş­ alışına bağlı.
Kendi dünyamızı . . . Elemanlarımı­ tirdiğini düşünüyorum. Tabii bu ay­ - 1. Uluslararası İstanbul Tiyat­
zın geçmişleri, çalışmalarımıza zen­ nı şey, yani karşılıklı. İletişim or­ ro Festivali'nde sergilediğiniz beğe­
ginlik katıyor. Oyunumuzu seyirci­ ganlarının böylesine geliştiği bir niyle karşılanan "Gılgameş" oyu­
ye aktardığımızda, kafalara "şu şu­ dünyada, televizyonun düğmesine nunun yaratım sürecini merak edi­
dur, bu budur" düşüncesini yerleş­ bastığımızda Panama'nın işgalini, yorum. Kısaca anlatır mısınız?
tirmeyi değil, salonu terkettikten tekrar bastığımızda Zuluları, aynı
sonra " neydi gördüğümüz acaba" anda Helena Troya'yı veya Carmi­ - Gılgameş, hepimizin bildiği gi­
dedirtmeye çalışıyoruz. na Burana'yı izleyebiliyoruz. Tiyat­ bi, yazılı olarak elimize ulaşan ilk
- Tiyatronuzun idari işleyişi ve royu öyle görmeliyiz ki, tiyatro mitolojik destandır. Destan bütün
sanatsal yönetiminden söz eder mi­ sahnesi gibi nispeten küçük bir me­ mitlere temel teşkil eden bir tema­
siniz? kan içinde yakaladığımız anlatım ya sahip. Bu da, insanın bir şeye
ulaşma çabası içinde kendi kimliği­
ni araması, onu farketmesidir. Bu,
modern insanı da içine alan bir çı­
kış noktası. Epik hikayenin içinde
günümüz insanının bütün meseleleri
gizliydi. Bireydeki iki kimlik soru­
nu çağdaş insanın hala taşıdığı ve
taşıyacağı bir problem. Uzaya gidi­
yoruz, ama aynı zamanda kendi
bilinçaltımıza ulaşmak istiyoruz.
Bu ikilem Gılgameş'te tarihin derin­
liklerinde de aynı şekilde söz konu­
suydu.
- Sahneleme aşaması?
- Örneğin, ölüm teması üzerin-
de çalışırken, cenaze törenlerinin
nasıl yapıldığını araştırdık . Tarih
içindeki örnekleri bulmaya, farklı
kültürlerdeki cenaze törenlerini bi­
raraya getirmeye çalıştık. Daha son­
ra, bulduğumuz çok sayıdaki imaj­
ların arasından bazılarını seÇip, gü­
nümüz imajlarıyla iç içe geçirdik .
Örneğin, sahnede aritik bir cenaze
İTALYAN, TÜRK VE ALMAN SANATÇ/LAR TROYA ÇALIŞMALARI SIRASINQA. töreni geçerken, aynı anda elektro­
nik bir müziği giderek, geçmişle gü­
- Özel bir tiyatroyuz. Fakat dev­ tarzı, yŞ zaman içinde bütün bunla­ nümüz arasında direkt paralellikler
letten yıllık ihtiyacımızın üçte biri­ rı hatırlatabilsin. kurduk .
ni karşılayacak oranda yardım alı­ - Şehir Tiyatroları 'na bağlı Ti­ - Şu günlerde kafanızı meşgul
yoruz. Sanatsal yönetimde Sharoo yatro A raştırmaları Laboratuvarı, eden bir problem var mı?
ve ben varız. Bir projeye karar ver­ geleneksel tiyatro anlayışındaki bir - Bugün de, dün de kafamı meş­
dikten sonra oyuncularla çalışmaya ' kurum içinde yer alıyor. Böyle bir gul eden sorun şu : Dünya korkunç
başlıyoruz. Aktörlerle çalışırken çı­ kurumun, denemeci tiyatroya ciddi bir hızla başkalaşıyor. Zihnin kav­
kan malzemeyi, gerekli gördüğü­ biçimde yaklaşması mümkün mü rayacağı anda başkalaşmış oluyor
·

müz ekleme ve çıkartmaları yaparak sizce? dünya. Hep geride çalışmak zorun­
yazıya döküyoruz. - İstanbul'daki durumun ne ol­ da kalıyoruz. Tam kendimizi anla­
- Geleneksel tiyatro karşısında duğunu tam olarak bilmiyorum . Bu maya başladık, biz şuyuz galiba der­
tavrınız nedir? Bu tür tiyatronun nedenle, dünyadaki genel durumu ken, yeni ba.ştan bir dizi oluşum­
sizce günümüzdeki işlevi ne? değerlendirmek istiyorum. Bir okul­ lar çılgınlığının içinde buluyoruz
- Geleneksel tiyatroyla doğru­ da aynı düzeyde eğitim veren çeşit­ kendimizi. Bulduğumuz gerçek tam
dan bir kavgamız' olamaz. Çünkü li şubeler vardır. Bu şubelerden bi­ parmağımızı dokunduracağımız sı­
karşımızdaki devletin ve belediyele­ ri.nin hocası öylesine parlak bir ba­ rada birden parçalanıp, yokoluyor.
rin büyük olanaklarıyla çalışan bir şarı ortaya koyar ki, diğer sınıflar­ Ve biz yeni bir gerçeklik peşinde
kurum. Öncelikle tiyatro düşünce­ daki öğrenciler bir süre sonra o ho, koşmak zorunda kalıyoruz. D
sinde bir değişiklik yapmalıyız ki, cayla çalışmak isterler. Ya da o ho- <HALİL BEYTAŞ
İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990 • 51
SiNIMft
11111111

[!!11111

'AİLE BAGLARI' VE 'DÖRDÜNCÜ SA VAŞ'

Hırsızl ar ve Rambo lar_


Sidney Lumet'ın, Dünya sinemasında gösterilen filmi Aile Baglan (Family Business}, Amerikan
orta-sınıfından üç kuşağın öyküsü ... John Frankheimer'ın, Emek ve Reks si_n emalarında gösterilen
Dördüncü Savaş (The Fourth War) adlı filmi ise, iki blok arasında "Ramboculuk" oynayan albayları

'' -
perdeye getiriyor . . .
ockefeller gibi­

R
lerdeki ' suç gen­
- !eri ' nah bu ka-
dar ! " diyor Jes­
·se, oğlu Vito'ya, torunu Ada,m'ın
yanında. Eliyle tutup gösterdiği şe­
yi yazmaya, terbiyem izin vermiyor.
Ama haklı olduğunu söylemeliyim .
Uluslararası zenginlerin yaptıkları
yanında, kendi soygunlarının ne
önemi- var ki? Onlara bakınca, Jes­
se'ninkilere "suç" demek bile gel­
miyor" insanın içinden .
Aile Bağları (doğru çevirisi "Ai- -
le İşleri" olmalıydı}, üç kuşağın öy­
küsü . Yaşamı hırsızlık, içki, kadın
. , ve serserilikle geçmiş Jesse (Sean
Connery). Bir zamanlar onunla bir­
likte "işe'.' çıkan ve hayli usta olan,
· ama sonradan evlenerek konformiz­
me · kayıp, bir et ambalajlama işinin
başına geçen oğlu Vito (Dustin AİLE BAGLARI. Jesse, Vito'ya zılgıtı geçiyor. Haklı!
Hoffman). Ve, ABD'nin en saygın
üniversitelerinden M . l .T.'de oku­ !ık olur : En fazlası, ona da anlayış­ karşı çık, hem de milletin emeğin­
yan, ama babasının konumundan la bakmıştır ! den çal.
pek hoşnut olmadığı için, giderek Nedir peki, Lumet'ın iyi değer­ Bir de Adam var. Babasına, ken­
Jesse'nin tarzına yakınlık duyan to­ lendiremediği malzeme? disi için yaptıklarını yüzüne vurdu­
runu Adam (Matthew Broderick). Jesse'nin, "emek ürünü" olarak ğu ve kişiliğine saygı duymadığı için
Sidney Lumet, bu üç kuşağın öy­ gördüğü soygunculuğun karşısına karşı çıkıyor. Ama, toplumsal de­
küsünü anlatırken, elindeki malze­ koyduğu "yasal hırsızlı k " . Gerçek­ ğerlere tepki gösterdiğini söylemek
menin getirdiği olanaklardan çok ten de, örneğin Adam'ın kız arka­ zor. "Burası Amerika; her nesil, bir
fazla yararlanamamış bu kez. Oy­ daşı Christine'in . yaptığı "uyanık öncekinden daha iyi durumda ol­
sa, Şebeke (Network), Serpico, Kö­ emlak komisyonculuğu"na "ahlak­ malı" diyen de o. Finale doğru,
peklerin Günü (Dog Day Afterno­ sızlık" demesi, haklı değil mi? epey para kazanmaya başladığı belli
on) gibi, çok güçlü toplumsal eleş­ "Emek verilmemiş bir soygun, ah­ oluy9r. Ama nasıl? - Jesse gibi mi?
tiriler içeren filmleriyle ünlüdür Lu­ laksızlıktır" diyor Jesse. 'Emek'in Babası gibi, düzene uyarak mı? Bu­
met. Bu son filminde ise, herkese altını çizin . .". Aynı yasal hırsızlık, nu da es geçiyor Lumet.
anlayışla bakmaya çalışmış. Belki Vito için de geçerli. O da, yanında A ile Bağları, yaşlanmış bir Sidney
biraz Vito'ya eleştirel yaklaşıyor; çalıştırdığı insanların emeğinden ça­ Lumet'ın elinden çıkmış. Yine de,
ama onu da, konformizmi için mi, lıyor. Üstelik bunu, bir parça et onun akıcı sinema dilinin ustalığı
oğluna "eski tip baba" tarzıyla dav­ aşırdığı için bir işçisinin burnunu kı­ geçerli. Biraz dil üstünde kaydırma­
randığı için mi eleştiriyor, belli de­ rabilecek kadar ileri götürüyor. ca ama, olsun. Oyunculuğunun do­
ğil. Finalde baba-oğulun elele tutuş­ Sonra, "özel mülkiyetin dokunul­ ruğundaki Sean Connery, yine tipi­
masından da huylanmadım diye­ tnazlığı"nı öne sürerek karşı çıkıyor nin içine girmiş Dustin Hoffman ve
mem. Ama yine de, son dönem soygunculuğa. Haklı değil mi Jes­ genç oyuncu Matthew Broderick de
Amerikan sineması gibi, aile kuru­ se, onu "değer karmaşası" içinde destek çıkıyorlar. Cy Coleman'ın
munu yücelttiğini söylemek haksız- bulmakla? Sen hem soygunculuğa müziğini de unutmamak gerekli.

52 • İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990


DÖRDÜNCÜ SA VAŞ. Hızım alan sınırı geçiyor.

Arka planda bir getto var. Eski dir bilinmez, ikisi de yeni görevlere Hackworth bile, tepki olarak, "Vi­
toprak erkekler ve kadınlar polis­ verilmiş, üstelik kritik bir bölgede. etnam ve Afganistan'ın doğurduğu
'
ler, hırsızlar, ayyaşlar ve serseriler­ çocuklar" diye; "hayalkırıklığına
Hadi, diyelim Knowles, General
den oluşan bir ge.tto. Ölenlerin ar­ uğramış ve dışlanmış askerler" nu­
Roger Hackworth (Harry Dean
dından, "mesleği" ne olursa olsun, tuğu çekip, "kendini toparla" diyor
Stanton) tarafından sevildiği, bir
hep birlikte saygılı bir cenaze töre­ yalnızca. . . Bir de, Çek muhaliflerin­
minnet borcu duyulduğu için geti­
ni düzenlemeyi, şarkılar söylemeyi - denmiş gibi davranan "Malachew'
rilmiş bu sınır komutanlığına (inan­
gelenek haline getirmişler burada. in ajanı" kızın (Lara Harris), koca
ması güç ya). Peki, Malachew, Çe­
"Suçu reddedenlerin gettosı.y' ' . Jes­ sınır boyunda, tam Knowles'ın
koslovakya sınırında ne arıyor i ti­
se'de somutlaşan bu "suç kavramı­ önünde geçmesi var. Kaskatı Know­
pik "manyak Rus askeri',' olduğu
nı reddetme" ya da "hafife alma" les 'ın c;la, kızcağıza birden "yakın­
için mi atanmış oraya? Bunları da
olgusunu, yani düzenin değerlerine lık" duymasına ne dersiniz? O da
kabul ettik, inandık diyelim. Bu iki
(en azından bazılarına) karşı çıkma- · insan tabii. . .
adam, birbirlerinden niye bu kadar
yı, bir tür "azgelişmiş anarşizm" Böyle böyle, 'yaşı geçkince iki
nefret ediyorlar peki? Malachew,
olarak tanımlamak da mümkün. O Rambo' öyküsünü, pek öyle ritmik
helikopteriyle "caka sattığı " için
zaman bir soru da çıkıyor ortaya: de olmayan bir biçimde perdeye ge­
mi? Bunun üzerine, Knowles ona ·
Amerikan toplumundaki yozlaşma, tiren Frankheiµıer, finalde de, Cü­
kartopu fırlattığı için mi? Yok, me­
gerçekten orta-sınıfı bu duruma mı neyt Arkın filmlerinden farksız bir
sele Sovyet askerlerinin sınırı geç­
getirdi? ' kavganın ardından bağlıyor filmini
meye çalışan Çek'e uyguladıkları
(Knowles'ın, buz tutmuş gölün için­
DÖRDÜNCÜ SAVAŞ zulümse, bunu kişisel bir çekişme­
den fırlaması gibi, artık sabır sınır­
ye indirgemek niye? Ya o "beş nu­
"Bence, ilginç bir film oldu. Çe­ larını aşan saçmalıklara da vardık­
mara" bakışlar?
koslovakya-Batı Almanya sınırında tan sonra) : Birbirlerine karşı son
geçiyor. Bir yanda Ruslar, diğer Pek inandırıcı değil velhasıl, Dör­ güçlerini de harcarken Knowles ve
yanda Amerikalılar. Bunlar, mo­ düncü Savaş'ın temel entrikası. Hal Malachew; birinin ardında Ameri­
dern samuraylar. Büyük kargaşalar böyle olunca, kolayca ısınamıyorsu­ kan, birinin ardında Sovyet asker­
çıkana kadar, birbirlerini kışkırtı­ nuz filme. Zaten sonrasmda da; sı­ leri, tanklarla, tüfeklerle birikiveri­
yorlar . Ben aşırı uçları hep sevdim . nırlar, kalbura dönüyor, bir o tara­ yorlar . Namlular doğruluyor. · Du­
Belki de onun için bu filmi seviyo­ fa, bir bu tarafa geçip duruyor ruyor bizim albaylar. Knowles' yine
rum . " Knowles ve Malachew (bu arada, sı­ bir kart0pu hazırlıyor, ama sonra
nırın ötesine geçip, esir aldığı Sov­ duruyor, vazgeçip bir yana atıyor.
Böyle diyor . yönetmen John yet askerlerine zorla "Happy J3irt­ Bu kez, "iki numara" bakışıyorlar.
Frankheimer, "aşırı uçlar" . Biri, hday to You" söyleterek yaşgjinü Einstein'ın uyarısı mı geliyor akıl­
Vietnam'dan geri çekilmiş bir Ame­ kutlamak gibi "hoşluk"lar da giri­ larına ne, birden barış havası inive­
rikan albayı, Jack Knowles (Roy yor işin içine) . Roketler, kurşunlar riyor üstlerine. Ya da, belki Gorba­
Scheider). Diğeri, Afganistan' dan gırla gidiyor, kimseden çıt yok. Sa­ çov'un barış çağrıları çınlıyor ku­
geri çekilmiş bir Sovyet albayı, Ma­ nırsınız, bu iki adam, orada tek baş­ laklarında. O
lachew {Jürgen Prochnow). Neden- larına hakimler herşeye. General . ALİ HAKAN

İKİBİN'E DOGRU • 1 4 0.CAK 1 990 • 53


COKITAP_ Hazırlayan:
TUNCA ASLAN

Göz işitiyor , kulak görüyo r


inema nedir..? Kuşku­
S suz " Yedinci Sanat"
türünden yanıtlar itibar
görmeyecek. Daha başka ..
·

nedir?
Orson Welles, "Bir ço­ ARA GULER'in
.
cuğun sahip olabileceği en
güzel oyuncak" diyor. SiNEMACILARI
Hoş ve yerinde! Darryl
F.Zanuck, "Sinema, dün­
yanın en büyük siyasal
Ara Güler'in
gerçeğidir'' diyerek, sanki, Sinemacıları.
sinemayı bütün sanatlar (Ara Güler,
içinde en önemli araç ola­ Hi/, Yay.
rak gören Nikolay Lenin'e Büyük
destek atıyor . Ama boy, 80 s.)
H.L.Mencken ortaya atı- Sinema Dedi Ki. . .
lıp "Ahmak çoğunluğun (Ülkü Tamer, Ata Yay. 88 s.)
eğlencesi", Ben Hect, "Si-
nema, yüzyılımızı çürüten rı'nın "Bu dünyada bir de
kötü alışk anlıklardan sinemacılar var" diyerek
biridir" deyip keyif kaçır- sınırlı sayıda piyasaya sun­
maya çalışıyorlar. Frank- duğu Ara Güler'in Sine­
lin Roosevelt 'e dikkat: macıları, başınız sıkıştığın­ hilyayın
"Bunalım döneminde in- da gideceğiniz galeriler.
sanların morali sıfıra in- Ülkü Tamer'i tanıma­
mişken bir Amerikalının yan yok . Şair. Bu kez si­ biyografi/filmografi bölü­ li atlıkarınca" . · Marilyn
on beş sent vererek sine- nema dünyasının ünlüleri­ mü eklemiş yayınevi. Er­ Monroe içini çekiyor ve
maya gitmesi, bir bebeğin nin "itiraflarını" derle­ han Kayaalp'in hazırladı­ öpücüğüne on bin dolar,
gülümseyen yüziinü seyre- miş. Oyuncuların, yönet-· ğı bu kaynak Türkiyeli si­ ruhuna ise, beş sent değer
derek dertlerini unutması menlerin, yapımcı ve se­ nemaseverlerin merakını biçilmesinden yakınıyor.
harika bir şey" . Lewis naryo yazarlarının kendi­ çekecek nitelikte. Geraldine Fitzgerald, hala
J .Selznick muhakkak biri- leri ve başkaları hakkında Kaldığımız yerden de­ düşünceli. Hollywood'u
ne öfkelenmiş: "Film yap- söylediklerini belki de vam edelim . Peki Holly­ Pompei'nin son günlerine
mak, en az beyin gerekti- Marlon Brando'ya nazire wood neresi? Rivayet yi­ benzetiyor. Ava Gardner
ren iştir" . olsun diye toparlamış . Ne ne muhtelif. Will Rogers tecrübesini konuşturuyor
İlerliyoruz. . . Nedir sine- diyordu Marlon: "Oyun­ kendinden söz ediyor: ve " Herkes durmadan
ma? Andre Cayatte'in ba- cu, kendisinden söz etme­ "Hollywood, ayağa kal­ öpüşüyor. Zaten öpüşme­
kışlarından yakalanabilen diğiniz sürece, sizi dinle­ kıp kendinizi alkışlayabile­ seler, birbirlerinin boğazı­
"güç" mü? Belki de Mek- meyen kişidir" . ceğiniz tek yerdir". Step­ na sarılacaklar' ' diyor.
sikalı yönetmen Emilio 1 942'de bir film maki­ hen Vincent Benet çok se­ Herman Mankiewicz, Ben
Fernandez'in gözlerindeki nesinin başına geçmenin vinçli. Havalara uçuyor Hect'e telgraf çekiyor·:
kısık ışıktır. Jerry Lewis'- sevincinden, Brigitte Bar­ sanki: ' 'Hiçbir yerde bu "Hemen gel. Burada tek
in gözüne " film" kaçmıŞ dot'ya . . . Ara Güler, yaka­ kadar çok budala yoktur. rakiplerin budalalar " .
galiba. Belki de Silvana lamayı, ölümsüzleştirmeyi Yaşasın! " Jean Cocteau, Candice Bergen, Holly­
Mangano'nun hüznü, Gi- sürdürüyor. " Fotoğraf tam kendine göre bir laf wood 'un Picasso'nun ya­
ulietta Masina'nın uzattı- gerç'ekçi bir olaydır, asla ediyor: "Tanrıçalarıyla, tak odasına benzediğini
ğı çiçek, Jayne Mansfield' - yalan konuşmaz. Konuş­ koruyq.cularıyla, �urban­ nereden biliyor acaba?
in göğüsleri , Vanessa mak istese de konuşamaz" larıyla bir seks tapınağı" . Yoksa Simon Signoret'­
Redgrave 'in uzaklarda diyor Güler, toplam 60 Rex Reed'e göre Hollywo­ nin elindeki küçük kutu­
gördüğü noktadır sinema. ünlü portrenin yer aldığı od, mutlu değilseniz mut­ nun içinde mi gizli Holly­
Sinema nedir türünden albümünün önsözünde. luluk ısmarlayabileceğiniz wood?
bir" sorunun üç aşağı beş - Sergei Bondarçuk ' dan, bir yerdir. Tony Curtis bi­ · Ülkü Tamer'in alıntıla­
yukarı tüm yanıtları iki ki- · Dustin Hoffman'a, Felli­ let parasını hazırlamış, tu­ rını okuyun, Ara Güler'in
tapta toplanmış. Ülkü Ta� ni'den Kim Novak'a, Ni­ runu devam ettiriyor: objektifinden görün. Yeni
mer'in Afa çıkışlı Sinema kita Mikhalkov'a . . . Kita­ ' 'Hollywood . . . Bugüne sorular ve yanıtlar sizi
Dedi ki si ve Hil Yayınla-
' bın sonuna ise, zengin bir kadar yapılmış en görkem- bekliyor. O

54 •. İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990


Uçurum estetiği
oanne Greenberg, ül­ kalmak nasıl bir şey? Ya, se bitirme sınavına girdi­
J kemizde pek tanınma­ yavaş yavaş birbirinden ğinde, kendisi gibi geCik­
rniş işçileri görüyor Debo­
yan bir yazar. 1932 Ame­ uzaklaşan iki gezegene bir­
rika doğumlu. 1967'den den asılı kalmak? Deli, şi­ rah. Bu kaba saba işçiler
bu yana yayımlanmış altı zofren, normal, doktor; niye zamanında bitireme­
romanı ve iki öykü kitabi tedavi vb. kavramlar neyin di okulu? Onları ge­
var. Halen yaşıyor ve ya­ karşılığı? Kim kimden da­ ciktiren ne? Kararını veri­
zıyor. Ancak Greenberg ha "deli"? Ve Deborah'­ yor Deb: "Acı çekmek
denilince akla ilk gelen, sa­ ın tedavisini üstlenen Dr. yalnız şizofrenlerin teke­
dece Sana Gül Bahçesi Va­ Fried, "Sana hiçbir zaman linde değil" . Bu karar ve
detmedim. Kendi halinde gül bahçesi vadetmedim varılan sonuç, Deborah'ın
orta karar bir yazar olan ben. Hiçbir zaman kusur­ akıl hastası olan erkekleri
Bayan Greenberg, bu kita­ suz bir adalet vadetme­ gördüğü zaman içine düş­
bıyla birden yükseliyor ve dim . . . Ve hiçbir zaman tüğü şaşkınlığın da bir ya­
çeşitli ülkelerde milyonlar- · huzur ya da mutluluk da nıtı oluyor aynı zamanda:
ca okuyucuya ulaşıyor. vadetmedim. Sana ancak "Acı çekmek yalnız kadın­
İki ayrı dünyanın, koyu bütün bunlarla savaşma Sana Gül Bahçesi ların tekelinde değil ! "
karanlıkların, geçişlerin, özgürlüğüne kavuşmanda Vac/etmedim. (J.Greenberg, . Joanne Greenberg'in bu
yardımcı olabilirim. Sana Metis Çev: Nesrin Kasap, 280 enfes kitabını okuyun. Bir
kopuşların, çığlıkların ro­
s.)
manı Sana Gül Bahçesi sunduğum tek gerçeklik "çifte vatandaşlık" oldu­
Vadetmedim. Özyaşamı­ savaşım. Ben yalan şeyler si, koğuş arkadaşları, gö­ ğu kadar, "vatansızlık"
nın bir kesitine dayanıyor vadetmem hiç. Kusursuz, revliler, doktorlar bütün öyküsü bulacaksınız. Bü­
Greenberg. Psikiyatrik te­ güllük gülistanlık bir dün­ gerçeklikleriyle ele alını­ tün kanıtların anlamını yi­
davi deneyimine, akıl has­ ya masalı koca bir yalan­ yor. Yaşam ve ölümden tirdiği, sıcaklığın dondu­
. tanesi günlerine, tecrite. . . dır" derken hangi ateşin nefret, Deborah'ın doğru­ ğu, yön, mekan, zaman
1 6 yaşında bir şizofren. ışığını kullanıyor? ları, dünyanın yalan dolu kavran:ıının eridiği gizem­
Deborah, kadınlığıyla, Greenberg, tüm bir sü­ karşılıkları, " deliliği" ke­ li bir dünyanın romanı.
Yahudiliğiyle, erken geliş­ reci bütün ayrıntılarıyla şif ve tedavi. . . Üç yılın so­ Uçurumlar soluk alıyor,
miş kişiliği, sanatçı duyar­ anlatmış. Deborah'ın aile- nunda hastanede,n çıkıp li- güzel duyu acı çekiyor. O
lılığıyla ' 'lanetlenmiştir' ' .
"Başka bir yere" aittii.
"Lanet olası aptallar dün­
yası "na yabancılaşmış,
dışlanmıştır. " Delirir"
Deborah ve şizofreninin o
dipsiz düş dünyasına da­
lar. Kendine özgü çatışma­
ları, yönetim biçimi ve di­
liyle yeni bir kimlik sunar
bu dunya. Yankılanan ses,
"Sen onlardan değilsin"
der durmadan. Ve "bizim
kuşumuz olabilirsin, rüz­
. garla özgürce uçan. Yaba-
nıl atımız olabilirsin, başı­
nı sallayan ve utanç duy­
mayan. Artık onların ya­
lanlarıyla savaşma. Sen
bizlerden birisin" . Debo­
rah, ensesinin altında bir
buz torbası, ayaklarının
altında da bir sıcak su şi­
şesi, sup.sıkı bağlanmış
halde yatarken, sessizce
haykırır: "Dünyaya çar­
pıp parçalayın beni" .
Tüm sonsuzluklarıyla
ve sonsuz hızlarıyla çarpı­
şan iki dünyanın arasında

İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990 • 55


• •

ETKiNLiKLER
�g
· �-·�m�m
- f«llEBBll
AYI
B ların oynadığı, melodra-
aşrollerinde gerçek ayı- sonra, kaliteli bir görüntü ve
,
sesdüzeni ile açılan Beyoğ­
matik bir serüven filmi. Sıfat­ lu Fitaş sinemasında göste­
lar küçümsemek. amacıyla riliyor. Ayı, James Oliver
yazılmadı. Ama film, bu tür­ Curwood ' u n The Grizzly
lerin kalıplarına aynen uyu­ King adlı romanından, Ge­
yor. . "Bir hayvan belgeseli rard Brach 'ın senaryosu, ül·
çekmek yerine, klasik bir kemizde İnsanat Bahçesi
dram yaratmak istedim" di­ adlı kitabıyla bilinen Des­
yor yönetmen Jean.Jacques mond Morris'in danışmanlı­
Annaud da. Sonuç: başarılı, ğı, usta Philippe Roussellot'­
etkileyici ve değişik. Başarı­ nun görüntüleri ve Philippe
sının ardında, 6 yıl süren bir · Sarde'ın, geri planda kalsa
ön-hazırlık; 200 kişilik ekip, da güzelliği belli olan müzik­
GARDİYAN 50 kamyon, 30 jip, bir seyyar leriyle beyazperdeye geliyor.
Ç ağrışımlara yolaç�n bir da var ki, iki perdelik kosko­
yemekhane, hayvan terbiye­ Neredeyse hiç konuşmasız,
cileri, veterin�rler ve 25 mil­ bütünüyle ayıların çıkardığı
kelime gardiyan. Jlk ak­ ca bir oyunun ·Sonunda ben
yon dolarla, lsviçre, Kuzey seslerin (onlar da ağlıyor, gü­
la gele!'), yeryüzünün zaval­ de aynı şeyi düşündüm.
ltalya ve Avusturya'da yapı­ lüyor, ne sandınız) bulundu­
lı tanrıları. Ardından "her ne " Eee? " . Hikaye bir yana
· ıan 1 4 aylık çekim çalışma­ ğu bir seskuşağıyla, hayvan­
olursa olsun ille de koruya­ (çünkü hikaye herşey değil,
sı; üstüne de, bir yıl süren ların duygularını hiç müda­
cağız" diyenler. Ama en çok metnin estetik örgüsünü
kurgu aşaması yatıyor. Etki­ halesiz (özel efektlere filan
da acımasızlık. oluşturan bütünün bir parça­
leyiciliği, seyircinin duygula­ başvurmadan -birkaç 'düş'
İstanbul Devlet Tiyatrosu sıdır) Oflazoğlu'nun metne tı­
rına hitap etmesinden kay­ sahnesindeki animasyonlar
tarafından Atatürk Kültür ka basa doldurduğu düşün­
naklanıyor: "Yalnızlık, açlık, ve tehlikeli sahnelerdeki
Merkezi Oda Tiyatrosu'nda celer ve onların veciz ifade­
üşüme, korku, şiddet, üzün­ 'yapay' ayılar dışında) ver­
sahnelenen Turan Oflazoğ­ si sahnede uçuşan ama, hiç­
tü, sevgi , şefkat" ve hatta meye çalışan filmin, ses tek­
lu' nun Gardiyan adlı oyunu bir şey ifade etmeyen söz­
cinsel)ik. Annaud, "sessiz niğine özel bir dikkat göste­
bu yaygın gardiyan i majını cüklere dönüşüyor. Oflazoğ­
dünyalarında, hayvanların [İn . Ve sevimli ayıları � -göz�
kullanarak başlıyor. Sahne­ lu, tek tek ele alındığında
duygularının da, en az insan- . !erine de. Annaud, . nev-ı
nin bir köşesinde umutsuz­ başlı başına bir metin oluş­
larınki kadar güçlü olduğu­ şahsına münhasır"lığı elden
luk içinde oturan beş mah­ turabilecek cümlelerden kur­
nu, onların da değer yargıları bırakmak istemiyor anlaşı­
küm, güçlü bir ışığın sahne­ duğu oyunun bütününde,
bulunduğunu göstermek is­ lan. O
ye vurmasıyla "Güneş! Gü­ hiçbir şey söylememe bece­ tedim" diyor. Filmin değişik­
A.H.
neş!". diyerek ayağa fırlıyor. risini göstermiş. Kitabının gi­
liği ise, ilk kez bütün oyun­
Yaklaşan kırbaç sesi ise, rişinde, "Hiçbir oyunumu
culuğun . hayvanlar, üstelik
gardiyanın soluğu. Ardından belli bir düşünceyi kanıtla­
de ayılar tarafından -Sergilen­
bu yeryüzü tanrısının ilk tira­ mak için yazmadığımdan ,
mesi. Çok kısa süre için gö­
dı geliyor: "Güneşe fazla ba­ Gardiyan'la neyi anlatmak
rünen iki-üç ' insan-oyun­
karsanız öyle, hiçbir ş�y gö­ istediğimi kesinlikle söyleye­
cu'nun önemi yok. Özel eği­
remezsiniz bir daha". ikinci meyeceğim" derken, "bir
tim görmüş olan La Douce
cümlesiyle de sıradan bir düşünceyi kanıtlamak"la
(yavru ayı), Bart (büyük ayı),
gardiyan olmadığının, "gar­ "bir şey anlatmak" kavram­ Doc (büyük ayının "yede­
diyanlğını" gardiyanlıkla sı­ ları arasındaki farkı (iyimser
ği"), Griz (büyük ayının "se- ·
nırlamadığını ortaya koyu­ bir yorumla söylersek) ihmal
viştiği" dişi ayı) ve Bianca
yor. "Bizim burada mah­ ettiğini gösteriyor. (yavru ayının ölen annesi) o
kümların hayal edebildikleri Gardiyan böylesi bir met­
kadar "ustaca" rol yapıyor­
daha büyük, daha gösterişli ne rağmen sonuna kadar iz­ lar ki. Tıpkı insanlar gibiler.
zindanlardır ancak." lenebilen bir oyun . Yönet­ Annaud'nun yapmak istedi­
men Alev Sezer'in tempolu ği de bu: İnsanlar yerine ayı­
Mahkümların içi boşalmış
ve ayrıntılarda metni "hafif- lar! Film, "dünyanın birçok
ruh halinden ve üzerlerinde­
. leten" rejisinin bunda önemli · yerinde ayıların katledilmesi
ki otoritesinin gücünden gar­
bir payı var. Oyuncular reji­ ve kötü muamele görmesine
diyanın kendisi de sıkılır. Ya­
nin ritminden kopmaksızın karşı" bir tepkiyse, ya.ı nızca
pılabilecek tek şey düş gör­
çabalı bir oyunculuk sergilj­ onlar çok sevimli oyunlar
mek, düşleri oynamak. Her­
yor. Dekor sık sık değişen sergiledikleri için etkili olabi­
kes kendi düşünü oynar.
mekan atmosferlerine uyum lir.
Aşık, önder, kabadayı, ha­
sağlayabilecek plastiklikte A teş Savaşı ve Gülün Adı
kim ve gardiyan. Gardiyanı
tasarlanmış. Bütün bunlar, ile tanıdığımız Fransız yönet­
oynayan, mahküm rolün �
. birleşince, metne rağmen men Annaud'nun, 1 989'da
öylesine iyi yapar kı, gardı­
oyun çıkartmanın iyi bir örne­ En İyi Yönetmen ve Kurgu
yan oluverir.. Eski gardiyan
ği verilmiş. (Noel Boisson) Cesar ödülle­
ise, mahkümlar arasındaki
Gardiyan, veciz bölümleri rini kazanmış filmi Ayı; uzun
yerin i alır.
ihmal edilip, diyaloglardaki bir yenilenme döneminden
"Eee?" diyeceksiniz kuş­ hoş yanlarla yetinerek izle­
kusuz. Doğal tabii. Altı üstü nebilecek bir oyun. O
üç cümlelik bir özet. Ama şu Halil Beytaş

56 • İKIBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990


E�KINLIKLER
• c •
f$ E R
'"'�"-�
- ��;ı�il\i
- � �­M;�� lik'in bu bestedeki katkısını
da gözardı etmemek gerek .•

SERDAR ATEŞER I MÜTAREKE YILLARI Sanatçının, zevkle dinledi­


ğim bir başka bestesi de Li­

N ilgili yapıtlarla, mütevazi


adir çıkardıkları müzikle Serdar Ateşer, en önemli veturbasyon.
anlatım gücünün müziğin İlk yapıt olmanın kusurla­
bir yayın hayatı sürdüren Ah­ kendisinden geleceğine ina­ rına rağmen , olanakları için­
tapot Yayınları, ilk olar�k de­ nanlardan. Bu, sanatçının de giriştiği tekn ik bazlı uğ­
ğerli yazar Mario Levi'nin sözlü besteler hiç yşpmadı­ raşlara bazı parçalarda
Jack Bre/ isimli araştırma ki­ �ı ya da yapmayacağı anla­ önemli bir estetik boyut ka­
tabını yayınlamıştı. Daha mına gelmesin. Murathan tabildiği kesin Ateşer'in.
sonraysa, ilk baskısı İmge . Mungan 'ın şarkı sözleriyle Sonraki çalışmalarında, far­
Yayınları'ndan çıkan Erdal bütünleşerek yeni ve oylum­ kında olduğuna inandığım
Göksoy'un Eleştirel Caz Ta­ lu bir çalışma daha tıazırlıyor eksiklJkleri gidereceği de
rihi adlı kitabının genişletil­ şu günlerde. açık. Beni bu iyi n iyete iten- _
miş yeni basımını da iki yıl Kendi stüdyQ olanaklarını se, dinlediğim sayısız reklam
kadar önce aynı yayınevi çı­ sonuna kadar kullanarak bi­ müzikleri. O
karmıştı. raraya getirdiği bestelerinin Orhan Klhyaoğlu
Kaset yayınlama projele­ toplamına Mütareke Yılları
riyle girişti�leri ilk çabaysa, adını vermesi, biten son on
Mehmet Güreli'nin Vapurlar yılın 'uzlaşmacı' atmosferine
adlı yapıtı oldu . Ödüllü kısa bir tepki sanki.
metrajlı filmi içip yaptığı bes- Ateşer, yakın tarihimizin
. teleri derleyen Güreli'nin ça­ müzikle algılanışı anlamına
·lışmaları, bence son yıllarda­ gelen bu yapıtta, birçok çal­
ki en kaliteli çabalar arasına gıyı kendisi kullanmış. Moza­
kolayca konulabilecek ürün- ik zamanında elektro gitar
·

lerdi. maharetleriyle tanıdığım Ate­


Yayınevi, uzunca bir ara­ şer, olanakları içinde elektro­
dan sonra, bu kez de, Moza­ nik müziği temel veri olarak
i k grubunun ilk döneminde almış. Ama, tabii ki, dünya
izlemeye başladığımız, daha ölçüsünde izlediklerimizi n ;
sonraysa Selamsız Bandosu yanında Ateşer'in yaptıkları
ve Zincir adlı önemli filmle­ son derece mütevazi, hatta
rin de müziğini yapan Serdar 'elektronik' kabına bile zor
Ateşer'i n Mütareke Yılları sokulabilecek düzeyde. Yal­
adlı yapıtını yayınladı. nız, sanırım sanatçının iyi ni�
yetli uğraşının değeri de bu­
rada ortaya çıkıyor; hit'lerin
dışında, kalanlara 'üvey ev­
lat' gözüyle bakılan ülkemiz­
de, Ateşer'in uğraşı bir kat
daha anlam kazanıyor.
Birçok önemli ismin deği­
şik parçalarda Ateşer'e eşlik
ettiğini görüyoruz. Perdesiz
gitarıyla Erkan Oğur, man­
doliniyle · Sumru Ağıryürü­
yen, davuluyla Ahmet AltJJğ,
saksofonuyla Tahsin Ünuvar
ve neyiyle Melih Özçelik gi­
bi. ..
Mistik ve karamsar izlek­
lerin fazlasıyla hissedildiği
besteler arasında Tarihi Te­
kerrür ve Tarihi Tekamül adlı
giriş ve bitiş besteleri, müzi­
kal açıdan son derece zen­
gin çağrışımlar taşıyor. Di­
rekt bir bağ kuramasak da
günümüzün gündemindeki
müzik akımlarından biri olan
'New Age'in etkileri hissedi­
liyor. Yapıta adını veren
uzun soluklu Mütareke Yılla­
rı'ndaysa, Ateşer'in biraraya
getirmeyi amaçladığı müzi­
kal unsurların, estetik açıdan
önemli bir buluşmasını yaka­
lıyor dinleyen. Neyzen Ozçe-

İKİBİN'E DOGRU • 14 OCAK 1 990 • 57


ANADOLU KİLİMLERİ

Evimizdeki tanrıçalar ·

Kilimlerimizin üzerindeki motifler 8000 yılın mirasını taşıyor. Geyik doğuran tanrıçalar, evrenin
sembolü üçgenler.akbabalar ve tanrıların ölümsüzlük formülü.
ivaslı bir köylü, hergün ba­

S
sıp geçtiği kilimlerdeki ata­
dan kalma motiflerden bi­
riyle, bacakları iki yana
açık geyik doğuran bir kadının an-·
latıldığını öğrense acaba ne düşü­
nürdü? Ya da sedirinin üstünde el­
leriyle göğsünü tutan kocaman kal­
çalı çıplak bir kadının oturduğu­
nu . . . Motifleri ustalıkla kilime ak­
taran bir kadın, tezat renklerde iki
üçgeni yan yana getirip bir dikdört­
gene ya da kareye tamamladığında
milattan 6600 yıl önceki bir evren
tasarımını tekrarladığını hiç düşün­
müş müdür?
Anadolu kilimlerindeki motifle­
rin anlamı ve tarihi kökleri birçok
araştırmaya konu olmuştu. 1989 yı­
lının sonlarında bunlara bir yenisi
eklendi . James Mellaart, Udo
Hirsch ve Belkıs Başpınar'ın hazır­
ladıkları A nadolu Tanrıçaları . . .

Çok sayıda kilim örneğinin, neoli­


tik döneme ait duvar resimlerinin
fotoğraf ve çizimlerinin yer aldığı
kitap dört ciltten oluşuyor ve İn­
gilizce.
Araştırma, James Melfaart'ın
KİLİMLERDEKİ EVREN KAVRAMI Hacılar kazısı üzerine yaptığı ya­
"Evren bir bütündür ve karşıt uçlardan oluşur. " Çinlilerin "yincyang" adını yımla başlıyor. Mellaart, buluntu
verdiği bu felsefi düşünce, Çatalhöyük'teki duvar resimlerinde siyaha ve
kırmızıya boyanıp, birbirleriyle bütünlenerek sembolize edilmiş. Neolitik döneme kaplardaki şekillerle modern halı ve
ait bu evren kavramını Haymana bölgesinden bir kilim parçasında görmek mümkün. kilim desenleri arasındaki benzerli­
ğe dikkat çekmiş. Udo Hirsch ve
Belkıs Başpınar, 1 983 yılında dü­
zenlenen 4.Doğu Halıları Konulu
Uluslararası Konferans'ta Anadolu
kilimlerindeki bazı motiflerin 2000
yıldır değişmeden kaldığını ileri sü­
rer.
Mellaart aynı konferansta Çatal­
höyük'teki duvar resimlerinin fo­
toğraflarını gösterir ve bunlarla mo­
dern kilim desenleri arasındaki ben­
zerliğin belirli motiflerle sınırlı kal­
madığını, bazı duvar resimlerinin
tümünün sitilize bir tarzda modern
kilimlerde görülebildiğini ortaya ko­
VERİMLİLİl< TANRIÇASI yar. Ayni konuyu değişik noktalar­
Elini göğsüne koymuş tanrıça figürü
bin yıllarca verimliliği temsil etti. dan araştırdıklarını farkeden araş­
Hacılar ve Kültepe'de bulunan tırmacılar birlikte çalışmaya karar
heykellerde, Çatalhöyük'teki duvar verir. Modern Anadolu kilimlerin­
resimlerinde ve Büyük Kışla 'da çıkan den hareket ederek, neolitik zama­
resimde görülen raş rölyefte örneğine
rastlamak mümkün. Aynı motif Mut nın kültür motifleri ve kültlerinin
kiliminin kenarlarında da görünüyor. günümüze dek uzanan sürekliliğini

58 • İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990


GEYİK DOGURAN TANRIÇA
Çatalhöyük'te kollarını ve bacaklarını
açmış, bir boğa, geyik, kuş ve leopar
doğuran tanrıça resim ve rölyefleri
ortaya çıkartıldı. Bu biçimleri bir
simetri içinde Isparta ve Sivas
kilimlerinde görmek mümkün.
Gerçekçi bir anlatımı olan bu motif
geniş bir alana yayılmamış,
Anadolu'yla sınırlı kalmış.

belgeleyecek kanıtlar toplamaya


başlarlar. Mellaart, arkeolojik bu­
luntuları, Başpınar Anadolu kilim­
lerini, Hirsch, kültürlerdeki ve sos­
yal yapıdaki değişmeleri, bölgesel ve
çevresel e k onomiyi araştırır .
Hirsch, kitaba yazdığı girişi şu söz­
lerle bitiriyor: " Önemli kült mer- -
kezlerinin ve bu külte bağlı kabile-­
lerin yaşadıkları çevrelerin, kültürel
biçimlerin ve eski kültlerin varlığı­
nı sürdürebilmesi için uygun birer
ortam oluşturduğu herkesçe bilinir.
Anadolu, bu merkezlerin en önem­
lilerinden biridir. Bu nedenledir ki,
tarih öncesi dini motiflerle kısmen
farklı ama karşılaştırılabilir özellik­ HAYAT SEMBOLÜ
ler gösteren Anadolu kilimlerini, ta­ Nevşehir'in Karapınar bölgesine ait bu kilimle, MÔ 7250 yılında bilinmeyen bir
rih öncesi kült kilimlerinin devamı sanatçı tarafından Çatalhöyük'te yapılan duvar resmi arasındaki benzerlik
oldukça çarpıcı. Merkez noktalı eşkenar dörtgen, yaşamı simgeliyor. Yaşamı
olarak adlandırmak mümkün . ' ' D oluşturan öğeler ise, yeryüzü anası, verimliliğin simgesi rahim, ilahi güç ve
HAL!L BEYTAŞ yaratma eylemi. Motifin dizi halinde yinelenişiyle etkiyi artırmak ıamaçlanıyor.

AKBABALAR VE ÖLÜMSÜZLÜK
Çatalhöyük'teki duvar resimlerinden anlaşıldğı kaqarıyla eski
Anadolulu/ar ölümsüzlüğün yolunu da bulmuştu. Olen önemli kişi
önce etlerinden arındırılmak üzere akbabalar önüne bırakılıyor, bir
dokumaya sarılan kemikler ise, kutsal odada yakılıyordu. İki elinde

..t!!!liiiil�!llİl2jiaııi�
akbaba tutan tanrı, yeniden doğumu ve ölümsüzlüğü simgeliyordu.
Yeniden çizilen duvar resminin yanındaki ise, bir Eskişehir kilimi. • 1111

\K.\9\N'E. DOGRU • ı 4 OCAK ı 990 • 59


• •

ETKiNLiKLER

NOT DEFTERİ
SERGİ - Canevi, Asım Erdilek ve
Gül Turan. Saat 1 4.00'te
• SUZAN Gökçek ve Alp
.
İzzettin Önder'i n başkan­
Bartu'nun karma resim lık edeceği ve Bülent Ece-
sergisi Ramko Sanat Mer­ . vit'in sunuşunu yapacağı
kezi' nde sürüyor. ikinci oturuma ise Taha
Akyol, Tülay Arın, Tokta­
m ış Ateş, Nail Satlıgan ve
Haluk Şahin konuşmacı
olarak katılıyor.
• STELLA Ovadia'nın Bilar
İzmir Şubesi'nde 20 ve 21
Ocak saat 1 3.00'de vere­
ceği konferansın konusu
Feminizm.
• İ FSAK'TA 1 8 Ocak saat
1 9.00'da Kültür Politika/a­
n konulu bir söyleşi yapılı­
yor.
KARİKATÜR
• NEZİH Danyal'ın Otuz Yıl­
da Bir başlıklı karikatür
sergisi 19 Ocak'ta Ankara
Doku Sanat Galerisi'nde
A,Lİ DEMİR'İN RESiMLERİ, açılıyor.
MÜZİK
EDPA 'DA
• MÜRECCEL Küçükaksoy'­
un resim sergisi ve M Ü • MAZHAR Fuat-Özkan, 1 5
Güzel Sanatlar Fakültesi Ocak saat 21 .00'de Ses -
Öğretim Üyelerinin fotoğ­ 1 885 Salonu'nda bir kon­
raf sergisi 20 Ocak'a kadar ser veriyor.
Erenköy Sanat Galerisi'n­ TİYATRO
de. • Sİ NEMA sanatçılarının
• CÜZZAMLA Savaş Vakfı gerçekleştird iği . Çıkmaz
.

ve Derneği ile Vakıflar Sokak adlı oyun Umraniye


Bankası'nın birlikte düzen­ Belediye Sarayı Tiyatro
lediği Cüzzamla Savaşta Salonu ' nda 1 3 Ocak'ta
Sanatçılar başlıklı karma başladı. Tuncer Cücenoğ­ Anadolu Turnesi sürüyor.
resim ve heykel sergisi, lu'nun yazdığı ve Yusuf Diyarbakır Devlet Tiyatro­
Vakıflar Bankası Taksim Kurçe n l i ' n i n yönett i ğ i su Ah Şu Gençler'i (Yaz:
Sanat G alerisi ' nde 22 oyunda Necla Nazır, Ya­ Turgut Özakman, Yön: Ali
Ocak'a kadar açık. man Okay ile Hülya Aslan Ulvi Hünkar) 1 5, 16 ve 1 7
• ALİ Demir, resimlerini rol alıyor. İşkence görmüş Ocak'ta Elazığ'da, İstan­
Edpa Sanat Galerisi'nde . bir .kadının işkencecisiyle bul Devlet Tiyatrosu Gar­
22 Ocak'a kadar sergiliyor. hesaplaşmasının anlatıldı­ diyan'ı (Yaz: Turan Qfla­
• HAŞMET Akal'ın resim ğı ve Avustralya, Azerbay­ zoğlu, Yön : Alev Sezer)
sergisi 26 Ocak'a kadar can ve B.Almanya'da tiyat­ 16, 1 7 ve 1 8 Ocak'ta Zon­
Harbiye Garanti Sanat Ga­ roların repertuvarına alı­ guldak'ta, İzmir Devlet Ti­
lerisi 'nde. n an Çıkmaz Sokak ı n '
yatrosu Düğün ya da Da­
KONFERANS / SÖYLEŞİ
Ocak ayı programı şöyle: vul'u (Yaz: Haşmet Zey­
1 6 , 1 8 ve 1 9 Ocak saaL
·
bek, Yön: Erdoğan Ayde­
• İKTİSAT Fakültesi Me­ 20.30, 1 4 Ocak saat 1 5.00 mir) 20 Ocak'ta Turgutlu'­
z u n l ar ı Cemiyet i , 20 ve 1 8.00, 20 Ocak saat da; Trabzon Devlet Tiyat­
öcak't� Sheraton Oteli'- 1 1 5.00. Oyun, 1 5, 22 ve 29 rosu Sığtntılar' ı (Yaz:
nde 1 O Yıl Önce 1 O Yıl Ocak'ta da Harbiye Kenter S.Mrozek, Yön: Mustafa
Sonra 24 Ocak Kararlan­ Tiyatro'sunda saat 1 9.00 Avkıran) 20 ve 21 Ocak'ta
ile 21 .00'de sahnelene­ FERHAT ATALA Y'IN 1989
nın İktisadi, Toplumsal ve Samsun'da, 23 Ocak'ta YUNUS NADİ ARMAGANI
Siyasal Sonuçlan konulu cek. Ordu' da ve 24 Ocak'ta Gi­ YARIŞMASINDA
bir açıkoturum düzenliy�r. • İSTANBUL Belediyesi Şe­ resun' da sahneliyor .. BİRİNCİLİGİ KAZANAN
Saat 1 0.00'da Ahmet Oz­ hir Tiyatroları Meh met
Baydur' un Cumhuriyet Kı-­ FOTOGRAF
FOTOGRAFI
kan'ın sunuşuyla başlaya­
cak sabah oturumunun zı adlı öyununu 1 7, 1 8, 1 9 , • PAUL Mc Millen, 1 5 Ocak • FERHAT Atalay'ın Dün
başkanı Devlet Bakanı Işın 2 0 ve 21 Ocak'ta Fatih Re­ saat 1 9.00'da Harbiye Ya­ başlıklı fotoğraf sergisi
Çelebi, konuşmacıl ar Gül­ şat Nuri Sahnesi'nde ser­ pı Endüstri Merkezi'nde 1 6-31 Ocak tarihleri ara­
ten Kazgan, Korkut Bora­ giliyor. bir saydam gösterisi ger­ sında Fransız Kültür Mer­
tav, Melih Celasun, Yavuz. • DEVLET Tiyatroları nın çekleştiriyor. kezi'nde.

60 • İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990


İ s t a n b u 1 B e l e d i ::. e " i
'ı1ım11ıı ı ıt ı �1
i l llit:�:;; ;:ti! l lı ŞEH i R TİYAT RO LAR l Halk Türkülerinin Usta Yorumcusu
15-21 Ocak 1990 SİVASLI

DESTE GüNAYDIN
arbıye M Ertugrul Sahnesi Falih Reşat Nurı Sahnesı
1 40 17 20) (526 53 80
E.Re�I BEY/C.Reıll BEY Sali FAİK/Savaı DİNCEL
LÜKÜS HAYAT MERAKLISI. içlN ÖYLE BİR
Yöneten: Ha!dun OORMEN
HiKAYE
(16 Ocak Sal!: 21J JO)
Yöneıen· Macıı KOPER
Va�ar KEMAL (16 Ocak Sah: 20.30)
AGRIDAGI EFSANESİ
Yôrıeten: Ali TAYGUN

A
Mehmel BAYDUR
CUMHURİYET KIZI
(17-18-1!1-20 0cak)

(17-18-19·20·21 Ocak)
Aristophanes/Geııcey GÜRÜN Yöoelen: Cüne� TÜREL
1- ELA GÖZLÜM
Yöneten: ��f��
d RMEN 2- NERDE SILAM .

KARAHÜSEYİNOGLU != ���R�.\ra��:��ADÜŞTÜK
DÜŞÜNCEYE C
(21 Ocak Pazar: 15.00-18.30)
Muraı
_a.13113.saıı:••­ BALON 5-
EYLEDiM
Zİ N İ R
Adrıan MITCHEL Yöneten: DoOan BAVLİ
(C.tesi-Paıar: 1 1 OO'de) 7- LE LE SEVDlı:3iM
6- AHUZAR
fARELI KÖYÜN KAVALCISI
Tür'ıc:çesi· Gülsün �iNAL
Yönelen: Savaş OINÇEL Uskudar Musahıpzade Celal
{C.tesı-Pazar: 1 1 .00'de) Sahnesı

CEP TIYATROSU (333 03 97) B


140 77 20) Jtffry ARCHER
SUÇLU MU SlJÇSUZ MU? 2- OY
1- MUHAMMEDi SEVERSEN.
Solt FAİK/Savaı DINÇEL
Türlçesı: F<iz O 3- SERÇE KUŞU
DAÔLAR
MERAKLISI )çiN Ô_YLE BiR HİKAYE
(16 Ocak Sak 20.30) 4- DERELER COŞARSA
fLI
JOGLU

5- YIKILIR BIRGÜN
Yöneten: Macit KOPER
(Rer·Cuma): 15.00) Cevaı Felıırw BAŞKUT 6- BIRGÜN GELECEÔIM
Kadıkoy Haldun Taner BUZLAR ÇÖZÜLMEDEN 7- HACI BEKTAŞ VELİDiR
Ylineteıı• .Eııgın ULUDM

Çı1(11
Sahnesı
(349
(17·111-19-20-21 Ocak)
04 63

ptak ve
Sam SHEPARD
AÇ SINIAN LAN�Tİ TOr� �"' ŞENAY
..
1ıını
Türkçesi: Pınar KUR YILDIZCI KRAL iLE AKiLLi SOYTARI
Yöneten� Salih KALYON ··ı rde
Jcasetçı e
Yöneten: Tunç YALMAN
(16-17-18-19-20 0cak) (C.r,,..Pazaı: 11.00"de)

G�ro�����;E
Türkçesi: Gencay GÜRÜN

®
Yöneten: Hakan ALTINER
(21 Ocak: 15.00-18.30)
Gl$ELER
Haıblye M.Ertuğrul/Fatih Reşat Nuri/ Üsküdar Musaı;pıade Celal 1 Kad�ôy Haldun Taner I Taksim ÖZDEMIR PLAK ve KASETÇiLiK
Sanat Galer�i 1 Vakkorama Taksim-Suadiye 1 7 Eteveıı ·
t M Ç 6.Btok No 6414 Unkapanı/lstanbul
OYUN GÜNLERİ ·
Tel 5 1 1 41 42 - 5�6 10 52
Sah 20.30/Çar.: 15.00-20.30/Per.-Cuma: 20 30/C ıe.: 1 5.00-20.30/Pazaı: 15.00-18.30

. ,,. GÖRSELLİKTE SİNEMAYA MEYDAN OKUYAN ROMAN


1

SOKAKTAKi . ADAM
İN(\I L' İ . :
.·. .·.· ·.·. · :::: .;.:-:·::: ·· .••·•••·• •·:;.;::::: :::::=:-:=:-:::.:: .:;.- .;.·. Attila İ l han
: :_: :.:;: :. :ı: :_ :::_ : ı : :ı :: :
ç � 11 du � uı Mu1
· ·

: >·
·

, ,, SI RADAN LIK SABI KAS I N I N ROMAN !


·· · · ··

ALELADE
·
· · · ·
· · "· ı 1< : · · ··

İSA ME �ti�i�i Tarihsel·


Hi kmet Temel -Akarsu
ÇIKTI
Hakkı�;!a��;���l:t�ş\:��rseniz
Bii,fü���frıız .. YAKINDA ÇIKACAKLAR: .
AYDINJ.Af=! SAVAŞI • Attila ilhan
ADRES �EG I Ş IKLIGI YERYUZU DURUŞU • Enis Batur
P . K . : 638
.
ŞIŞLl-ISTANBUL
ÇARESİZ ZAMANLAR (roman) • Hikmet Temel Akarsu

Kitaplarımız BEDAVA! B E B E K U S ' U N KİTAPLARI

DÜNYADAKİ SİYASİ · GELİŞMELER VE TÜRKİYENİN GELECEGİ


YÖNETEN
�ONUŞMACILAR ------ NECATİ DEMİREL (Adımlar Dergisi Muğla temsilcisi)
.
Prof. SADUN AREN (Marksizm ve Gelecek dergisi DÜZENLEME
yayın yönetmeni) SOSYALİST PARTİ MUGLA İL BAŞKANLIGI
.... DOGU PERİNÇEK (2000'E DOGRU Dergisi genel Yer : Belediye İşhanı Düğün Salonu ·
..... Gün: 20 Ocak 1990 Cumartesi saat: 1 4.00-20.00
2
yayın yönetmeni)
KEMAL ANADOL (Milletvekili)
c
Not: Doğu Perinçek Sadun Aran· ve Kemal Anadol aynı gün
ZÜLFÜ DİCLELİ . (TBKP Sözcüsü) saat 12.00'de Adımlar temsilciliğinde kitaplarını
a.. AHMET AKA (SOSYAliST PARTİ sözcüsü) imzalıyacal<lardır.
fIlllR MIKIUPIARI N E CAT İ C U M A L I

Martılar artılarla ilgili u nutarı:ıa­ ra suyun üstünden koptu. Anası­ yuld'u. Cadde tikalıydı . .Sağa yana­

M
dığım iki anım var. i l ki nın yanı sıra bir kez daha denedi­ şıp yol vermekte ağır isteksiz dav­
şu: ler sudan kopup yükselmeyi, yine ranıyordu bütün arabalar. Neden
Yakın y"ıllara kadar Tuz­ düştü. Ertesi gün, daha ertesi g ü n sonra zar zor yol bulan araba ya­
IEföa kıyıdaki sitelerden birinde kü­ gelişmelerle ilerledi. bu uçuşlar. Ar­ n ı mdan geçti. Az sonra da E lma­
çük bir yazlığımız vardı . 1 984 ya­ tık sudan yükselebiliyordu. Bir haf­ dağ' a varmadan kaldırımın kıyısı­
zı, Temmuz başlarında sitenin üs­ ta sonunda, havalandığında i nme­ n a çekip durdu. Arka kapısı açıldı.
tünü geceli gündüzlü martı çığlık­ di suya, yanındakilerle birlikte uç­ Elli yaşlarında bir .kadın fırladı i n­
ları sardı. Dur durak bilmeden bağ­ tu gitti. O gidince nöbet tutan yüz­ di. Bell i ki , paltosunu acele üstü­
rışıyorlardı. Geceleri uyuyamıyor, lerce martı uzaklaştı kıyımızdan, ne 'çekip ev kılığıyla hastasının ya­
sabaha karşı biraz dalacak gibi gürültüleri kesildi. nında binmişti arabaya, Kadın ara­
olsak, _ortalık ağarmadan artan Bu iki hafta içinde çeşitli tepki­ banın gerisinde kollarını göğe aç­
çığlıklarla uyanıyorduk. Bir iki g ü n ler gösterenler oldu sitede. Bele­ tı, sonra başını avuçlarına aldı ,
içinde sitede yaşayanların tek ko­ diyeye duyuralım, silahlı birini gön­ "Öldü!" diye haykırdı. Arabalar
nuşma konusu martıların gürültü­ dersin dediler. . Kimi günah diye otobüsler akıp gidiyorlardı yanı sı­
sü oldu. Nedeni· de çabuk anlaşıl­ karşı çıktı, kimi daha beter olur, da- - ra! Yakınmasn:ım boşuna olduğu­
dı. Yuvadan düşen bir martı yav­ ha kalabalık olur sitede çocuklara nu çabuk anladı, kolları iki yanına
rusu yüzünden kopuyordu bütün saldırırlar, öç alırlar dedi. . . düştü. Az sonra da derdine ortak
bu kıyamet. Dediklerine göre yav­ İkinci olay şu: Yine o yaz, Emin­ olan şoför, şoför yard ı mcısı ile bir­
ru siteye bitişik boş arsanın kıyısın­ önü'de otobüsten inince Bahçe­ likte arabada eski yerlerini aldılar,
daydı önce. Yüzü aşkın martı çağ- · kapı'nın üstünü çığlık çığlığa bir gittiler. . .
rışarak geceli günd üzlü nöbet tu­ martı sürüsünün sardığını gördüm. · Biz insanlar nasil yalnız, nasıl
tuyor, göz önünden ayırmıyordu. Yeni Cami, Büyük Postane, Sirke­ kopuğuz birbirimizden. Birbirimi­
Bazen biri, bazen öbürü arada yi­ ci Alanı üstünde dönüp duran yüz­ zin dertlerine nasıl sağır, ne denli
yecek taşıyorlardı yavruya, bir iki lerce martı. Vakıf Hanın önünde bi­ katı, acımasızız! Hele şu son yirmi
istavrit, parçalanmış isparoz v.b .. riken meraklılar arasına karıştım. yıldır, hele 1 2 Eylü l'den sonra ne
Kıyıda oynayan çocukları yaklaştır­ Sümerbank·a bitişik bir çatıda ka­ kadar yabancılaştık birbirimize! ·
mıyorlardı. Kedileri köpekleri de. nadı TV antenine saplanan bir Biri gece gelir kapınızı zorlarsa
Saatler ilerledikçe siteni n üstünde martı yüzündendi bu gürültü! Kıya­ sakın komşularınızdan yardım is­
dönüp duran martıların kalabalık­ met kopuyordu! Kumkapı, Haliç, temeye kalkmayın ! Boşuna vakit
laştığını görüyorduk. Açıktaki ada­ Sarayburnu, Tophane limanı, İs­ yitirirsiniz! "Neme gerek!" diyecek
lardan Bayramoğlu'ndan, Pendik' tanbullu ne kadar martı varsa top­ duymazlıktan geleceklerdir. Öyle
ten yeni yen� martı kolları geliyor, lanıyorlardı, Anadolu yakasından, bir dönem yaşıyoru! ki, herkes sı­
gidenlerden nöbeti devralıyordu. Adalar'dan gelenler görülüyordu. kı sıkıya kapatıyor kapısını, geçiyor
İki g ü n sonra kıyıdan denize al­ Çığlıklar atıyor, yardım istiyorlardı TV karşısına, haberleri dinlerken
dılar yavruyu, artık hepimizin gözü hep birlikte. öfkelenip söylediklerini de önem­
önündeydi, elli kulaç kadar açıkta, ister başkaldırı deyin , ister top­ semeyin! Evinin dört duvarı arasın­
şamandıranın yanında suyun üs­ lu yürüyüş! Valiliğe dilekçe verme­ da kalacaktır tüm ü . Çareyi hep
tünde yüz.düğünü görüyorduk. den, izin almadan girişmişlerdi bu başkalarından bekleyecek, ertesi
Martılar bu kez çığlıklarla demir at­ işe. Yerimden ayrılmadan nasıl so­ gün işe giderken " Bana mı kaldı
mış sandallara, şamandıraya ko­ nuçlanacağını bekledim. "Bir elek­ ortalığı düzeltmek?" diyecektir . . .
nup kalkıyorlar, bazıları denize ko­ trikçi dama çıktı!" dediler. Damın Yaşadığımız günlerde haksız
nuyor, yiyeceğini getiriyordu. üstünde alçaktan uçarak çember­ usulsuz binlerce olaya tanık olarak
Yavru küçüktü henüz. Kanatla­ ler çizen martı sürüleri görd ük. bunalıyoruz. Cezaevleri hukuk dı­
rı yeni yeni biçimleniyord u . Siteyi Saldırsalar o kocaman gagalarıy­ şı yargılanmalarla hüküm giyen va­
gürültüye boğan martı çığlıkları iki la elektrikçiyi balık gibi didik didik tandaşlarımızla dolu. Onları unut­
haftaya yakın sürdü. Yavaş yavaş, edebilirler<;li. "Martı kurtarıldı" de­ mayı yeğliyor, hukuku çiğneyenle­
şamandıradan arada bir kanatları­ diler. G ürültü dindi. Dağilan .kala- re alkış tutuyoruz!
nı açarak üç beş kulaç açıldığını . balıktan biriyle Büyük Postaneye " N için Af?" basacak bir yayıne­
görüyorduk. Biraz d uruyor dinleni­ doğru yanyana yürüdü k bir süre · vi bulmak için bir buçuk yıl bekle­
yor, geri dönüyordu yine. Annesi "Martılar böyledir" dedi "toplu ya­ di. Bu olgunluk yaşımda şiirler öy­
bu alıştırmalarda eşlik ediyordu şarlar, bağlıdırlar birbirlerine . . . " küler oyunlar en azından bir roman
ona. Önceleri böyle suyun üstün­ Başka bir olay gözümün önüne yazabilirdim " N için Af"a ayırdığım
de yelken açar gibi kanatlarını açıp geldi: Harbiye'den Taksim'e doğ­ süre içinde. Neydi beni bu çalış­
_ kayarak her gün biraz daha uzadı ru yürüyordum. Gerilerden bir sağ­ maya iten: En azından bir martı ka­
bu uçma·dersleri. Üç beş gün son- •
lık yardım arabasının düdüğü du- dar hem cinslerine bağlı olmak!
• •
62 • İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990
1 4 Ocak Pazar
1. KANAL Ocak Salı Ocak Perşembe
21.30 Dizi (Ritz'de Yaşayan Adam-3)
16 18 22.20 Show
08.00 Açık Öğretim
ıo.oo Haberler
1. KANAL 1. KANAL _____
(Car�/ Burnet ve Arkadaş/arı-3)
22.S3 Türk Sineması
10.10 işitme Engellilere Haberler 06.00 Açık Öğretim 06.00 Açık Öğretim (Seni Kalbime Gömdüm)

Ocak Cumartesi
10.30 Pazar Sineması (Yaramaz) 07.00 ·Gün Başlıyor
20
07.00 Gün Başlıyor
12.15 7'den 77'ye 09.00 Haberler 09.00 Haberler
13.00 Pazar Konseri
14.00 Haberler
09. ıo Hanımlar için
09.40 Susam Sokağı
09.10 Hanımlar için
09.40 Susam Sokağı
1. KANAL _____

14.10 Tele Tatil ' 10.10Arkası Yarın (Sevme Hakkı-99) ıo.ıo Arkası Yarın (Sevme Hakkı-101) 08.00 Açık Öğretim
15.40 Dizi (Kaptan James Cook-2) 10.40Okul Televizyonu ıo.40 Okul Televizyonu 10.00 Haberler
' 16.30 Yarışma (Bir Kelime, Bir işlem) 15.00Haberler 15.00 Haberler 10.10 Cumartesiden Cumartesiye
17 .00 Dizi (Göwltı-2) 15. ıs
Öğleden Sonra ıs.ıs Öğleden Sonra ı2.00 Dizi (Yeni Bir Gökyüzü-16)
17.45 Bir Numa:a 16.30Çocuklar İçin 16.30 Çocuklar İçin 12.25 Panel (Ev Ödevleri)
18.20 Tele Spor 18.00 Haberler 18.00 Haberler 13.15 Dizi (Beyaz G/Jlge)
19.00 TSM (Serbülenı Yasun) 18.15 Önce Sağlık (Solunum Yolları) ı8. IS Gençlik Konserleri ı4.00 Haberler
19.26 Belgesel (Sanayileşme Yolunda-/) 18.40 Akşama Doğru 18.35 Akşama Doğru ı4.ıO Hafta Sonu
20.00 Haberler ve Hava Durumu 19.20 Yerli Dizi (Gençler-]) ı9. ıs Merhaba Çocuklar ıs.40 Tatil Sineması (Barnum)
20.45 Spor Stüdyosu 20.00 Haberler ve Hava Durumu ı9.20 inanç Dünyası ı7.ıs Türküler ve Oyun Havaları
22.15 Perde Arkası (ôgrenci Olayları) 20.45 TV'de Sinema (Romantik Komedi) 20.00 Haberler ve Hava Durumu ı7.40 Dizi (Yay-14)
23.15 Dizi (Alacakaranlık Kuşagı-l l) 22.40 Müzik (GtJkkuşagı) 20.45 Yerli Drama (Can Şenligi-1) 18.ıo Tarihte Bu Hafta
23.40 Günün Sonu 23.3S Günün Sonu 21 .45 Spor Akşamı ı8.25 Yerli Drama (Bizimkiler-36)

2. KANAL _____ 2. KANAL _____


22.25 Forum ı9.ıO Savunma Sanayii
(Ka'dınm Degişen Yeri ve işlevi) ı9.25 Hayat ve insan
İ3.15 Dizi (Bana Şans Dile-2) 10.00 Turizm Eğitimi 23.55 Günün Sonu 20.00 Haberler ve Hava Durumu
ı4.00 TV'de Türk Sineması 11.00 Açık Öğretim 20.45 Türk Sineması (Sen Atlama)
(Sensiz Yaşayamam) 12.00 Kapanış 2. KANAL _____
22.25 Bizden Size
15.30 Pazar 90 18.12 Dizi (Yalan Rüı.gôrı-12) 10.00 Turizm Eğitimi
23.2S Sahneden
17 .15 Şimdiki Müzik ı9.00 Akşam Bülteni' 11.00 Açık Öğretim
00.0S Günün Sonu
17.45 Dizi (Sahipsiz Servetler-2) 19.ı5 Yerli Belgesel (A vşar Dügünü-2) ı2.00 Kapanış
00.20 Dizi (Ziyaretçiler-Son)
l8.35 Besteciler 've Yorumcular 19.45 Fasıl ıs.ı2 Dizi (Yalan Rüı.gôrı-14)
ı9.00 Akşam Bülteni · 20,10 Edebiyat Uyarlamaları ı9.00 Akşam Bülteni 2. KANAL _____

ı9.15 Dünya Listelerinden (Kırmızı ve Siyah-3) ı9.ı5 Hayatım Sinema (Muzaffer Tema)
ı3.ı5 Dizi (Ziyaretçüer-3)
19.50 Belgesel (Cosmos-2) 21.20 Gönülden Gönille ı9.45 Sigara ve Sağlığınız
ı4.00 TV'de Sinema
20.30 Dizi (Harvey Moon 'un Hayatı-15) 21.55 CNN Dünya Raporu ı9.55 Müzik Pınarı (Yeni Sesler)
(Margaret Bourke White)
21.20 Portreler (ProfDr. Metin Sözen) 22.30 Gece Bülteni ve İngilizce Haberler 20.ıo Gençlerle
ı5.30 Bclgeıel (Şu Harika Hayvanlar-/6)
21.45 Müzikle Yolculuk 23.05 Dizi (Büyük Tuzak-16) 20.50 Market
ı6.20 Yaşama Sevinci
21.30 Belgesel
22.:io Gece Bülteni ve İngilizce Haberler
23.05 Dizi (Güzel ve Çirkin-40)
3. KANAL _____
(Tanzimat'tan /. Meşrutiyete-16)
ı6.45 Dizi (Belamy-16)
ı7.3S Son 7 Gün Türkiye
22.05 Dönence
3. KANAL _____
20.00. Belgesel (Süper TV-3)
20.45 Dizi (Mavi Kan-3) 22.30 Gece Bülteni ve İngilizce Haberler
ı8.05 Dizi (Sıcak Bir Yuva-3)
ı9.00 Akşam Bülteni
20.00 Belgesel (Deniz Biyolojisi-2) 2ı.3s Müzik (Casino 88) 23.0S Dizi (Suç Dosyası-3)
ı9.is Devlet Koroları
20.30 Dizi (Valerie-2) 22.20 TV'de Sinema (Şantaj) 3. KANAL _____ ı9.40 Belgesel (Afrika G/Jkkuşagı-3)
20.ıo Dizi (Şöhret-15)
Ocak Çarşamba
20.58 TV'de Sinema (Ceranimo)
23.40 Dünya Folkloru (irfanda) 17 20.00 Muppet Show (Elke Sommer)
20.25 Belgesel (Nuh 'un Gemisi-3) 2ı.oo Cumartesi Spor
23.ı2 Dizi (Catherine-14) 20.S5 Dizi (Londra/ı Dickens-3) 2ı.30 Ca.z Dünyasından ·
1. KANAL
1 5 Ocak Pazartesi
.
_____ 21.45 Bale 22.00 Show (David Copperfield'in Sihiri-3)
22.ıo TV'de Sinema (Fausl) 22.30 Gece Bülteni ve lngilizce Haberler

Ocak Cuma
05.30 Açık Öğretim
1. KANAL _____ 07.00 Gün Başlıyor 19
23.05 Toplu Gösteriler
09.00 Haberler (Sissi/imparatoriçenin Kaderi)
05.30 Açık Öğretim
07.00 Gün Başlıyor
09.ıo Hanımlar için 1. KANAL _____
3. KANAL _____
09.40 Susam Sokağı 05.30 Açık Öğretim
09.00 Haberler
10.ıO Arkası Yarın (Sevme Hakkı-100) 07 .00 Gün Başlıyor 20.00 Çizgi Film (Laserion-16)
09.ıo Hanımlar İçin
ıo.40 Okul Televizyonu 09.00 Haberler 22.30 TV'de Sinema (Vincent, François,
09.40 Susam Sokağı
15.00 Haberler 09.ıo Hanımlar için Paul ve Diger/eri)
ıo.ıo Arkası Yann (Sevme Hakkı-98)
ı5.ı5 Öğleden Sonra 09.40 Susam Sokağı 22.33 Dizi (Sessiz Oyun-3)
10.40 Televizyon Okulu
ı6.30" Çocuklar İçin ıo.10 Arkası Yarın (Sevme Hakkı-102) · 23.25 Benny Hill Show
15.00 Haberler
ı8.00 Haberler ıo.40 Okul Televizyonu . 23.3ı Dizi (Zengin ve Yoksul-16)
ıs.ıs Öğleden Sonra
ı8;ıS Köyümüzden Mektup Var ı5.00 Haberler
ı6.30 Çocuklar İçin
ı8.40 Akşama Doğru ı5.ı5 Öğleden Sonra
18.00 Haberler
· ı9.25 Dizi (Cosby J'.ilesi-35) ı6.30 Çocuklar İçin
18.15 Anadolu'dan Görünüm
20.00 Haberler ve Hava Durumu ı8.00 Haberler
18.45 Akşama Doğru
20.45 Yerli Belgesel (Ticaret Yolları-3) ı8.ıs Köyümüz, Kasabamız
19.25 Komedi Dizisi (Boş Yuva-3)
Habctler ve Hawı Duruıı\u
2ı.2s Dikkat ı8.40 Akiama Doğru
20.00 Haberler ve Hava Durumu 13.00
21.40 Panionis-Efes Pilsen Basketbol ı9.20 istasyondaki Pastane-3
20.45 Yerli Dizi (Türkmen DüRünü-Son) · 13.15 -Susam Sokalt
13.45 :Sir Yamıı� J3ir Y!'.lkmuş
Karşılaşması ı9.45 Gönül Sohbetleri
21.45 Stüdyo A (Dünyaya Bakış)
23.20 Dizi (Tanrıların Ye/degirmenleri-3) 20.00 Haberler ve Hava Durumu
22.5S Dizi (Bana Şans Dile-3)
20.45 Stüdyo B (Hodri Meydan) 15.00 THM (Keniitr Koldaş) •
00.0S Günün Sonu
23.50 Günün Sonu 15.15 � Ocatmuz
ıı.45 Haftanın Solisti (Gülşen Kutlu)
2. KANAL KANAL 22.25 il. Dünya Savaşı ve Türkiye-3
ıs.35
_____
2. -..,.--- ıs.ss GAP,20 "
� .
l!1
23.0S Günün Sonu
10.00 Turizm Eğitimi ıo.oo Turizm Eğitimi
23.20 Dünya Sinemalanndan
t6.20<Efsaneterinm
11.00 Açık Öğretim 11.00 Açık Öğretim ıuo GAI,' Spor -
(Güne Yalnız Başlayanlar)
12.30 Kapanış 12.30 Kapanış
18.12 Dizi (Yalan Rüı.giirı-ll) 2. KANAL _____

13.00 l'laberleJ> v.e Hava Diırumu


ı8. ı2 Dizi (Yalan Rüı.gôrı-13)
19.00 Akşam Bülteni ı9.00 Akşam Bülteni ıo.OO Turizm Eğitimi
19.lS Belgesel (2000 Yılından Sonra-3) ı9.ıs Haftanın içinden )3.15 Susam .Sok�ı
ıı.oo Açık Öğr,etim
20.05 Gençlik Koroları 20.00 Telepop 12.30 Kaparuş · 13.45,Karagöz-3 '
20.25 Dizi (Neşeli Patronlar-]) 20.25 Çevre ı4.00 Türk Sineması (Kuduz;
ı8.ı2 Dizi (Yalan Rüı.glirı-15)
20,50 Müzikle Yarışıyoruz 20.55 Dizi (Sıra Sende-3) 15.30 'rSM (Nqe ÔZ/aş) '
ı9.00 Akşam Bülteni
21.30 Belgesel 21.20 Stüdyo C (Panel/Ev Ödevleri) 1S.A5· Qku.yıilım K�
ı9.ı5 Dizi (Goldenburg/arın Mirası-3)
·(Bilim Sanallmızda Portreler) 22.ıO Enstrümantal Müzik ı6.ıO Semah Oyµdu
20.00 Korolar
22.00 THM (Mülkiye Toper) 22.30 Gece Bülteni ve İngilizce Haberler 16.25 Belgesel (Suyla Gelen Kllltllr·3)
20.25 lslarn ve Toplum
22.30 Gece Bülteni ve İngilizce Habe•ler ı6.SO Anadolu'dan GötürtUm "' R
23.0S Müzik Dehaları (Berlioz'un Hayatı-3)
23.0S Gece Konseri

Ocak Çarşamba
20.5S Müzik Dünyaıruzdan (idil Biret)
. 2ı.25 Gün ve Ekonomi 17
3. KANAL 3. KANAL _____ 2ı.ss Dizi (Kaııs ve K/Jpegi-3)
20.00 Spor Belgeseli (Kayak-3) 22.30 Gece Bülteni ve İngilizce Haberler
20.00 Dizi (Ramona-3)
23.05 Dünya Eğleniyor
20.30 TV'de Sinema (Tiro) 20.30 Müzik (Musicalmente-3)
22.13 Dizi (Zaman ve Rüı.giir-3) 21.30 Dizi (Misafir-3) 3. KANAL
23.00 Belgesel (Vista-3) 22.30 TV'de Sinema (Caz Şarkıcısı) 20.00 Çizgi Film (Vind.aria Vadisi)

İKİBIN'E DOGRU • 14 OCAK 1 990 . 63


Burjuvalar ne yapar?
SEN , BEN VE DİGER­
LERİ (VINCENT,
FRANÇOIS, PAUL ET
LES AUTRES), Yönet-
. men: Claude Salitet ,
Oyuncular: Yves Mon­
tand, Michel Piccoli, Ge­
. rard Depardieu, Serg e
· Reggiani, Stephane Aud­
ran, Antonella , Lualdi,
Marie Dubois . . .
"Ellinci yaş"ın eşiğin­
de, bir avuç Fransız burju- MICHEL PICCOLI. Ellinci
vası . . . Özel yaşamı da iş- yqşın eşiğinde.
!eri de sağlığı da kötü gi­
den Vincent (Montand) ve GERARD DEPARDIEU.
aldattığı karısı (Audran) . . . Hala genç?
Bir zamanlar idealist, ama tor olan François (Piccoli) bu "ruhsuz" hayattan sı- onu aldatan karısı (Dubo­
_

artık konformist.bir dok- ve maddi değerlere dayalı kıldığından önüne gelenle . is) . . . Düşlediği romanı bir
türlü yazamayan başarısız
bir yazar Paul (Reggiani)
ve dırdırsız geçinip gittiği
karısı (Lualdi) . . . Vincent' -
in iş ortağı, bir arkadaşı­
nın genç oğlu Jean (De­
pardieu) . . . Ve bu dört er­
keğin yaşamlarına karış­
mış kadınlar . . .
"Klasik Fransız sinema- .
sının belki de en büyük
mirasçısı" olan, kendine
özgü sinemasıyla, burju­
vazinin yaşamından, so­
runlarından, ' ' kı,idın - er­
kek ilişkileri, orda yaş bu­
nalımı, iletişimsizlik, para,
kar - kazanç" gibi temalar
eşliğinde ' 'amansız betim­
lemeler" sunan ünlü yö­
ŞANTAJ. Hitchcock beğenmiyor ama . . . netmen Claude Sautet'nin
bu filmi hakkında, Atilla
ması (Hitchcock, "rast­
Rastlantı bu ya! lantı bu y a " demiş)
Dorsay şöyle yazmış: " Biı;
grup insanın, bir çevrenin
ŞANTAJ (BLACKMA­ Frank'e verilir. Ressamın yaşamına, hiçbir küçüm­
IL), Yönetmen: Alfred evinde bir eldiven bulan seme niyeti taşımayan,
Hitchcock , Oyuncular: Frank, bunun Alice'e .ait eleştirel tavır olmayan bir
Anny Ondra, Sara Allgo­ olduğunu hatırlar, ama bakış.
od, John Longden, Char­ saklar. Oysa ortaya, duru­ Gündelik olaylar­
les Paton, Donald Calt­ mu bilen bir şantajcı çıka­ dan örülen, her şeyiı;ı ger­
hrop, Cytil Ritchard. 1929 caktır . . . çek boyutlarıyla belirdiği,
İngiliz yapımı, 86 dak. Hitchcock'un,· aslında hiçbir sinemasal abartma,
Frank bir polis dedekti­ sessiz-film tekniR1.eriyle ça­ dramatize etme çabası ta­
fidir. Bir akŞam üzeri, kız lıştığı, ama sonradan ses­ şimayan bir kesit. 'Gerçek
arkadaşı Alice ile gittikle­ lendirdiği, ilk sesli filmi. tutkusu' içinde, şiiri, sine­
ri kafede kavga ederler . Ustanın "oldukça·basit bir manın ve yaşamın şiirini·
Alice, daha sonra, bir res­ öyküydü, ama bir türlü yakalıyor Sautet. Bu başa­
samla buluşur ve onun evi­ tam istediğim gibi yapa­ rısında, büyük oyuncula­
ne gider. Ama adam teca­ madım" dediği Şantaj, rın payını da unutmamak
_vüz etmeye kalkışınca, Hitchock hayranları için gerekli. "
Alice onu öldürür ve ka­ yine de çekici bir film.
çar. Cinayetin soruştur- (16 Ocak Salı, TV 3) (20 Ocak Cts;, TV 3)

64 • İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990


[l!JsEÇ:MELER _____

Aniden şarkıcı
CAZ ŞARKICISI (THE
JAZZ ·sıNGER), Yönet­
men: Richard Fleischer,
Senaryo: Herbert Bak er,
Stephen H . Foreman, Gö­
rüntü: Isidore Mankofsky,
Müzik: Leonard Rosen­
man, Oynayanlar: Neil
Diamond, Laurence Olivi�
er, Lucie Arnaz. 1 980
Amerikan yapımı, Ü 5
'
dak.
New York'ta bir Sina­
gog korusunda çalışan
Bay . Robinowitz, oğlu
Jess'i de dinine ve gelenek­
lerine bağlı bir insan ola­
rak yetiştirmek istemekte­
dir. Ancak Jess, bir caz
CAZ ŞARKICISI. Neil Diamond huzurlarınızda.
şarkıcısı olmaya kararlı­
dır. Gizlice kurduğu bir kalmaz. sında şarkıcı" olduğu bu
grupta müzik yapmaya Ünlü folk-rock şarkıcı­ film, 1 927 versiyonundan
başlamıştir bile. Babası ise sı ve gitaristi Neil Dia­ daha fazla klişe içeriyor.
bu durumdan hiç hoşnut ·mond'un, " kaşla göz ara- (17 Ocak Çarş., TV 3)

özenli" ; göre stilize edilmiş biçimde an­


"sinemamızda yap�lmış en latıyor ve "sessiz - film
güzel aşk filmlerinden bi­ versiyonları içinde en
ri" . Oyuncu kadrosu da iyisi" sayılıyor. Başrolde,
oldukça çekici: Türkan ünlü oyuncu Emil Jan­
Şoray, Cihan Ünal, Müş­ nings var.
fik Kenter, Ahmet Mekin, (18 Ocak Perş., TV 3)
Neriman Köksal, Çolpan Perde Arkası: Bizim Er­
İlhan, Deniz Türkali, Ya­ tür k Yönde m ' in yeni
man Okay. programının ilki, öğrenci
(19 Or;ak Cuma, TV 3) olaylarını ele alıyor. Çağ­
Sensiz Yaşayamam: rılan konukların isimlerine
Metin Erksan ustanın yö­ bakılırsa, Ertürk yine eski
nettiği (henüz) son sinema Ertürk ! Prof. Dr. Özcan
filmi. Mekan Kıbrıs, konu Köknel, Prof. Dr. Cem'i
" koyu ve umutsuz bir Demiroğlıı, İstanbul Em­
aşk " , temalar ise (elbette· niyet Müdürü Hamdi Ar­
ki) "kara sevdadan intihar dalı. Hadi hayırlısı!
tutkusuna k il-dar" uzanan (14 Ocak Pazar, TV 1)
SENİ KALBİME G.ÔMDÜM. biri yelpaze Çiziyor. Atilla .Telep9p: Programda çe­
SAMUEL BECKETT. Gözü
Türkan Şoray ve Müşfik Dorsay'a göre "Erksan, şitli parçalarının klipleri yollarda kalmıştı . . .
Kenter. bu kez de tümüyle gerçek gösterilecek sanatçılar,
Seni Kalbime Gömdüm: - dışı bir dünyakuruyor. . . Phil Collins, Cliff Ric­ Sahneden: '88'de yitir­
Feyzi Tuna'nın, Selim İleri Anlatımında, simgeciliği, hard, Steve Winwood ve diğimiz koreograf Duygu
imzalı senaryoyla çektiği stilizasyonu seçiyor. " Baş­ Ofra Haza. . Aykal ve geçen ay ölen bü­
bu film, kimine göre "me� rollerde Hülya Koçyiğit ve (1 7 Ocak Çarş., TV 2) yük yazar Samuel Beckett,
kan ve müzik kullanımın­ Cemal Gencer . . . Gökkuşağı: Ajda Pek­ eserleri ile anılıyor.
daki hatalar, diyalogların (14 Ocak Pazar, TV 2) kan'ın yanı sıra, Serdar (20 Ocak Cts., TV 1)
yer yer fazlaca süslü Faust: Alman sineması­ Ateşer'in Mütareke Yılla­ Müzik Dünyamızdan:
olması" ile malfil olsa da nın dışavurumcu ustası rı çalışmasından Yoğurt­ Dünyaca ünlü piyanist İdil
"genelde Yeşilçam çizgisi­ Murnau'nun 1 926 yapımı suz adlı parça ve Dönüş Biret ile piyanoda empro­
nin hayli dışında olan se­ bu siyah - beyaz filmi, Go­ filminin müzikleri yayım­ vizasyon ve yorumlama
naryosu ve bundan ka-y­ ethe'nin ünlü "ruhunu lanıyor . üzerine söyleşiliyor.
naklanan anlatımı ile · şeyta�a satan adam"ını (16 Ocak Salı, TV 1) (19 Ocak Cuma, TV 2)

İKİBİN'E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990 • 65


-BULMACA

Yeni yılda özgürlük diyoruz. 4 5 6 7 8 9


özgürlük hepimize ve mcıZtum
halkımıza, özgürlük tüm insan­
lara ve bu yılın hepimize m ut­
luluk getirmesini d ileri m . Sev· · ·
gi ye dostluklar.

M.Şerif Müştak
Nusaybin Cad, Kerem .Market,
Yeşilyurt
(Cinibir) Köyü, Cizre i Mardin

Sayın Eğit-Der Genel Sekrete-


AL, Ve ..•. i nsan • Hakları . Derneği
üyesi Kenan Görgülü. Duyduk
ki, karına hadd i n i bildirmiş, bir
11
güzel dövmüşsün. Biz erkekler
12
seninle gurur duyuyor, Eğit-Der
ve İnsan Hakları mücadelende 13
l--'-+--+--
başarılı aksiyonların ı n devamı- 14
n ı bekliyoruz!
15

Mustafa Çamyar !§l•J!ıOH•i·!ffil 1) Fotoğrafta İhtiras Fırtınası adlı filminden bir kare görülen sinema yö­
Özel Tip Cezaevi, 9. Koğuş/Erzincan netmenimiz. / Meksikci'nın ulusal içkisi. I Beddua. 2) Çabuk, hızlı. I Esirgemeyerek verme,
.
ikram. ı Güzel yazı. ı Denizcilikte ana çarmıkları doldurma işi. 3) Cefa eden, eziyet
Kitaplarım ı n ve kasetlerim i n veren. I Bir anakara. / Osmanlılarda gece bekçisi. 4) Vilayet. / Voltamper'in simgesi.
/ ' sadık" !11 ÜŞterileri ; sizi velini" I Verdi'nin ünlü bir operası . / Dürüst, iyi karakterli. I Sodyum'un simgesi. 5) İçki ma­
···· metliğimden · azlediyorum: sası yemeği. / Tehir etmek. I Büyük İslam mimarı. 6) Bağışlama. ı Kareli desenle do­
kunmuş kumaş. 7) Başında bir sepet taşıyan süslemeli kadın heykeli. / Devir, dolaş­
ma. I En küçük izci kuruluşu. 8) Karışık renkli. / "O" işaret sıfatının yönelme duru­
Feyz/Paliıf
mu. I Madencilikle ilgili bir kuruluşumuz. / Yabani hayvan yakalama veya vurma işi.
Atatürk Cad. No: 401601/İzmir 9) Bir bağlaç. I İridyum'un simgesi. / Kural. 1 0) Girdap. / Güzel sanat. / İstek. 1 1 )
Tel: 144049 - 392663. Bir meyva. I Hıristiyanlarda genellikle ceset veya kemik saklamaya yarayan geniş
yeraltı mezarlarına verilen ad. I Ağaçlıklı yol. 1 2) Peygamberleri Hud'u dinlemedik­
Sayın Uğur Kaynar; telefonu­ leri için Tanrı tarafından yokedilen kavim. / Bir tahıl ölçeği. / Karadeniz'de bir iç de­
' niz. I Pelin'den yapılan bir içki. 1 3) Sorun. / Gürcülerin önemli bir bölümüne verilen
n uiu ya da adresinizi Kanar
2000 'e b.i ldirirseniz seviniri m . ad. ı Meydana getirme, yapma. / Namus. 1 4) Dolayısıyla anlatma. I Büyükler, ulular.
I Satrançta bir taş. I İsim. I İspanyolların sevinç çığlığı. 1 5) Nar, od. I (1 887-1 969)
"1\yhCa, KmritzıgUJ ve ..Tô.huıri Frankenstein tiplemesiyle uluslararası düzeyde ün kazandığı 1 931 'den başlayarak
dergilerin i n sayın yetkil ileri; 20 yılı aşkın bir süre korku sinemasının en büyük adı olmuş, sahnede de kötü karak­
'yazdığım üç rnektuba tıalen ya- terleri canlandırarak başarısını sürdürmüş olan, İngiliz sinema ve tiyatro oyuncusu.
nıt. alamadım. Adresiniz değiş­ YUKARIDAN AŞAGIY A: 1) (1 879-1 946) Kyoto İmparatorluk Üniversitesi'nde ekonomi
(tiyse Kanal 2ooq:e bildirin.. · profesörü olan, yasaklanan Japonya Komünist Partisi'nin etkinliklerine katılan, Kyo­
to'da öğrenci ve işçilere Marksist iktisat bilgisi kazandırmak ereği ile dergi de çıka­
x /'fysey{g f"!�f < ran, Japonya'nın ilk Marksist kuramcılarından gazeteci, şair, akademisyen. 2) İvedi. ·

I Açıkça yapılan. I Bağırsaklar. 3) Banyoda sabun sürerek köpürtülen bitki yumağı.


I Deride, sinirler boyunca, bir takım ağrılı fiskelerin dökülmesiyle beliren bir hastalık .
•. İ ng ilJzce ye Arapça ders verilir. I İslam inanışında kıyamet günü bütün ölülerin dirilerek toplanacağı yer. 4) Ek. I Açık­
lama. 5) Eski Mısır' da insanoğlunun hayati dayanağı sayılan üretici güç. / Hıristiyan­
larda dinden çıkarma. I Hayvan ölüsü. 6) Deniz tarafından örtülen, deniz ve parça­
Mehdi Yaş� Jel: !52 _13 8�
lanmış koylar meydana getiren gömülmüş vadi. / Güç, çaba. / Katışıksız içki. 7) Ke­
nevirden elde edilen uyuşturucu bir madde. / Nazım Hikmet'in soyadı . / Kiloamper'­
in simgesi. I Su. 8) Bir nota. I Köpek. I Güneydoğu Nijerya halkı. 9) İsteme yetisi.
GEÇEN H AFTAN I N ÖZÜMÜ I Onarım. 1 0) Argoda esrar. I Asya'da yaşayan bir halk. 1 1 ) Helyum'un simgesi. I
Bir yağış şekli. 1 2) Ziraat. I İlkel bir silah. / Beyaz. 1 3) Anadolu'da eski bir uygarlık.
ı Verme; ödeme. 1 4) Çok süslü giyinen ve modaya düşkün olan kadın. ı Olgunlaş-
. mamış karpuz. 1 5) Herkesin bilmesi için gazeteye basılan, dağıtılan veya duvara asılan
yazı. / Para üzerine oynanan talih oyunu. / Kenanlılar arasında bereket tanrısı olarak
büyük önem taşıyan birçok eski Ortadoğu toplumunda tapınılan Tanrı. 1 6) Lantan'­
ın simgesi. I Birbirine uygun, birbirini tutan renk ve yapıda olan giyim. I İskambilde
bir kağıt. /Bir nota.17) Avustralya kozalağı, dain mara. / İnsanları bütün haklarına say­
gı gösterme ve herkesin hakkını verme. 1 8) Osminyum'un simgesi. / Bazı sözcükle­
rin başına gelerek "yeni" anlamını veren önek. / Veli, aziz. I Trabzon'un bir ilçesi.
1 9) Boğa göreşi yapılan alan. I Baryum' un simgesi. / Çiçeklerin üreme organı. 20)
1 950'de İbrahim Çallı ve Mahmud Cuda ile birlikte Türk Ressamlar Cemiyeti'ni ku­
ran, 1 965'te İTGSYO öğretim üyeliğine getirilerek oradan emekli olan, daha çok Ana­
dolu'yu konu aldığı soyut yapıtlarıyla tanınan ressam. I Oy.

66 • İKİBİN�E DOGRU • 1 4 OCAK 1 990

You might also like