Professional Documents
Culture Documents
Çocuk Hukuku Slaytlar Tam
Çocuk Hukuku Slaytlar Tam
Çocukluğun Tarihi
• Çocukluk, sabit bir döneme ilişkin değişmez ve evrensel bir olgu değildir.
XX. yüzyıl ise bazı yazarların “korunmuş çocukluk” adını verdiği olguyu
yaratmıştır. Korunmuş çocukluk, çocukları, yetişkinlerin dünyasının sorunlarından
uzak tutmak, korumak anlamına gelmektedir. Bu durum gerçek dünyayı sadece, okul,
yetişkinler ve televizyon aracılığıyla tanıyabilen bir çocukluk doğurmuştur.
Bazı yazarlar tarafından geçmişte yetişkinlik ile birleşik olan çocukluğun, daha
sonra yetişkinlikten ayrılmışken; günümüzde yeniden birleşmekte olduğu ileri
sürülmektedir. Yetişkinleştirilmiş bu çocukluğun gözle görünür kanıtının, günümüzde
çocukların ve yetişkinlerin giyim tarzlarının, sosyalleşme şekillerinin yeniden
birbirine benzemeye başlaması ve eskiden sadece ana ve babaların yaşadığı pek çok
sorunu artık çocukların da yaşamak zorunda kalması olduğu ifade edilmektedir.
Yetişkin sorunları olarak kabul edilen alkolizm, madde bağımlılığı gibi sorunlar
çocukların dünyasında da ortaya çıkmakta çocuk suçları ile yetişkin suçları arasındaki
fark giderek azalmaktadır.
• Hukuk bilimi açısından çocuk hem ana baba ile çocuk arasındaki soybağını
ifade etmek üzere bir hısımlık terimi olarak kullanılır; hem de yetişkinlikten ayırt
edilerek; özel olarak korunan ve yetişkinlerden farklı hak ve ayrıcalıklara sahip on
sekiz yaşından küçük ve erginliğini kazanamamış olan çocukları “küçükler” ifade
etmek üzere kullanılır.
Roma hukuku gibi eski hukuk sistemleri, bedensel olgunluğun cinsel olgunluğa
erişilmekle tamamlandığını dolayısıyla 13-14 yaşlarına ulaşan bir çocuğun özerk
(suiiuris) olabileceğini kabul etmekteydi.
• Ancak bu şekilde kazanılan erginlik kişiyi başka alanlarda özel rejime tabi
“çocuk” olmaktan çıkarmayabilir.
• Çocuğa karşı suç işlendiği hallerde de Türk Ceza Kanunu hükümleri uyarınca
çocuk farklı yaşlara göre korunmaktadır. Yine ceza yargılaması hukuku ve infaz
hukuku alanında da çocuklara ilişkin özel hükümler mevcuttur (TCK m. 50/3, m. 51/1,
5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu m. 106/4).
• 20. yüzyılın ilk yarısında gerçekleşen iki dünya savaşı ve sonrasında ortaya
çıkan toplumsal gelişmelere bağlı olarak artan yoksul, kimsesiz, evlilik dışı ve
vatansız çocuklar, çocukların uluslararası hukuk tarafından korunması ve çocuk
haklarına ilişkin düzenlemelerin yapılmasına yönelik ihtiyacı arttırmıştır.
• I. ve II. Dünya savaşları ile devamında ortaya çıkan toplumsal olaylar 1948
yılında İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin yayınlanmasına ve çocuk hakları ve
çocukların korunmasına yönelik düzenlemelerin yapılmasına neden olmuştur.
• Çocuk haklarını konu alan ikinci evrensel düzenleme, 20 Kasım 1959 tarihli
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesidir.
• Sözleşmenin uygulanmasında,
• 1961 yılında kabul edilip, 1996 yılında yenilenmiş olan Avrupa Sosyal Şartı
da ekonomik ve sosyal alanlardaki insan haklarını güvence altına almaktadır. Bu
kapsamda Avrupa Sosyal Şartında çocuklar ile ilgili hükümlere de yer verilmiştir.
• Avrupa Konseyi tarafından çocuk hakları ile ilgili olarak çıkarılan diğer
sözleşmeler ise, Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi ile
Avrupa Konseyi Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulması Sözleşmesidir.
• Her iki sözleşmeye göre 18 yaşına ulaşmamış olan kişiler çocuk sayılmakta
ve her iki sözleşmede yer alan hükümler başta Çocuk Hakları Sözleşmesinin 1.
maddesi olmak üzere, Uluslararası İnsan Hakları Hukuku’nun çocuklara ilişkin
hükümleri ile örtüşmektedir.
• Avrupa Konseyi tarafından çocuk hakları ile ilgili olarak çıkarılan bir diğer
sözleşme, Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması
Sözleşmesidir. Sözleşme 1 Temmuz 2000 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye
Sözleşmeyi 9 Haziran 1999 tarihinde imzalamış ve 18 Ocak 2001 tarihinde
onaylamıştır.
Türkiye'de çocuk hakları etkin bir şekilde korunuyor mu?
• Türkiye genelinde geçen yıl sonu itibarıyla 22.9 milyon çocuk bulunuyor.
Çocuk İşçiler
UNICEF, UNESCO
Toplum Gönüllüleri
AÇEV, LÖSEV
´Evrensel bir sorun olan çocuk yaşta evlilikler, eşlerden en az birinin 18 yaşından
küçük olduğu hallerde iki kişinin, resmi ya da gayrı resmi şekilde evlilik bağıyla
birleşmesi anlamına gelir.
´Çocuk yaşta evlilikleri ifade etmek üzere, “erken evlilik” “erken yaşta evlilik”,
“çocuk evliliği”, “küçük yaşta evlenme”, “çocuk evlilikler” ve “çocuk gelinler” gibi
kavramlar kullanılmaktadır.
´Çocuk yaşta evlilikler, erkek çocuklar açısından da önemli bir sorun olmakla birlikte,
çocuk yaşta evliliğe maruz kalanların ve bu evliliklerin sonuçlarından daha yoğun ve
olumsuz biçimde etkilenenlerin kız çocuklar olması nedeniyle çocuk yaşta evlilikler,
daha çok kız çocukları ve kadınlar açısından ele alınmaktadır.
´Çocuk yaşta evlilikler, bu yönüyle çocuk haklarına, kadın haklarına ve İnsan
haklarına yönelik bir ihlal oluşturmakta aynı zamanda cinsiyet eşitsizliğini de
derinleştirmektedir.
Cinsiyete göre evlilik oranlarına ilişkin olarak yapılmış olan bir çalışmada kız
çocuklarının erkek çocuklarına göre % 94 oranında daha fazla çocuk yaşta
evlendirildikleri gösterilmiştir.
´Türkiye’nin, 202 ülkenin yer aldığı 18 yaşından önce evlenen çocuk oranları
listesinde %14,7 oranı ile 87. sırada yer aldığı,
- ´Çocuk yaşta evlilik, bir mücadele alanı olarak zorla evlilikle birlikte
değerlendirilmekte ve çocuk yaşta evlilik ile zorla evlilik kavramları zaman zaman
birbirlerinin yerine kullanılmaktadır.
- ´Zorla evlilik eşlerden birinin ya da her iki eşin serbest ve özgür iradesi olmaksızın
evlenmesini ifade eder.
- ´Öğretide henüz 18 yaşını tamamlamamış bir bireyin, evlenmenin anlam ve önemini
ve kendisine yüklediği sorumlulukları idrak edebilecek olgunluk ve yetenekte
olmadığının söylenebileceği, bu nedenle zorla evlenmenin çocuk yaşta evlilik
olgusunu da içerebileceği ifade edilmektedir.
- ´Nitekim Avrupa Konseyinin 2005 ve 2018 tarihli kararlarında Çocuk yaşta
evlilikler, bir zorla evlilik türü olarak nitelendirilmişve Konsey üyesi devletlerin iç
hukuk mevzuatlarında, asgari evlenme yaşını kadın ve erkek için 18 yaşına
yükseltmeleri ve yabancı ülkelerde yapılan çocuk yaşta evlilikleri tanımalarını
engelleyen değişiklikler yapmaları tavsiye edilmiştir.
- Hem çocuk yaşta evlilik, hem de zorla evlilik, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin bir
türü olarak, tüm dünyada kadınların ve kız çocuklarının güçlenmesinin ve toplumsal
cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının önünde bir engel olarak karşımıza çıkan, mücadele
edilmesi ve ortadan kaldırılması gereken bir sorundur.
- ´Önceleri sadece az gelişmiş ülkelere özgü bir sorun olarak algılanan çocuk yaşta
evlilikler, başta Türkiye olmak üzere Avrupa ülkelerine doğru gerçekleşen zorunlu
göç ve iltica akını nedeniyle gelişmiş ülkelerin de mücadele etmek zorunda
kaldıkları en önemli toplumsal ve hukuki sorunlardan biri haline gelmiştir.
Avrupa hukuk çevresinde çocuk yaşta evlilik, temel bir insan hakkı ihlali ve
kız çocuklarına yönelik şiddet olarak değerlendirilmekte, mevcut yasalarda yapılan
revizyonlar aracılığıyla bu türevliliklerin engellenmesine çalışılmaktadır.
Bu kapsamda İsviçre’de, diğer pek çok Avrupa ülkesinden önce, ´19 Aralık
2008 tarihli Yetişkinlerin Korunması, Kişilik Hakları ve Çocuk Haklarına İlişkin
Federal Kanunla, Medeni Kanunu’muzun 124/2. maddesine karşılık gelen, 18
yaşından küçüklerin yasal temsilcilerinin izniyle evlenmelerini mümkün kılan istisnai
evlenme yaşına ilişkin İMK m. 94/2 hükmü yürürlükten kaldırılmıştır.
2) Ana babanın velayete hakkına bağlı özgürlük alanı ile ifade özgürlüğü
dikkate alınmalı, biri diğerine feda edilmeyecek şekilde hassas bir denge kurulmalıdır.
Belirtelim ki, çocuk ile ana-baba arasındaki velayet ilişkisi geniş alanlara
yayılan bir yapısı olsa da velayet hakkı ve bu haktan doğan yetki ile sorumlulukların
sınırının tespitinde çocuğun kişilik hakkı ve yararı önemli bir yer işgal etmektedir.
Çocuğun yararı kavramı doktrinde yapılan en geniş tanımla, Çocukla ilgili bir
karar alırken, onun bedensel, fiziksel, ahlaksal, duygusal, sosyal, ekonomik ve hukuki
bakımlardan, sağlıklı ve dengeli biçimde gelişmesine olanak tanıyan seçeneklerden,
çocuk tabiatına ve eğer seçme hakkı kendisine ait olsaydı, makul ortalama zekâya
sahip bir yetişkin olarak kendi yararı için seçmeye yöneleceği en uygun olan seçenek
doğrultusunda karar verilmesidir.
Ancak maalesef ülkemizde bazı aı̇ lelerde velayet hakkının kapsamı çocuğun
yüksek menfaatlerı̇ nden zı̇ yade “aı̇ lenı̇ n yüksek menfaatlerı̇ ” ne göre belı̇ rlenmekte,
bu durum pek çok soruna neden olmaktadır.
Bilinmelidir ki,
1) İnternette paylaşılan bilgiler, fotoğraf ve videolar çok uzun süre var olma,
2) Çocuk istismarına,
3) Çocuk pornografisine,
Türkiye bakımından;
Velayet kendisinde olmayan bir babanın velayeti tekrar almak için çocuğun
fotoğraf ve videolarının anne tarafından sosyal medyada fütursuzca paylaşıldığını ileri
sürmesi dikkate değer bir durumdur.
Hatta ilk duruşmada velayetin anneden geçici olarak alınması yönünde ara
karar oluşturulduğu fakat pedagog raporundan sonra bu karardan dönüldüğü
belirtilmektedir.
Ana babanın herhangi bir şekilde velayet hakkı kapsamında yer alan
yükümlülüklerini ihlal etmesi durumunda çocuğun yararı tehlikeye düşerse TMK m.
346 vd. hükümleri uyarınca hakim çocuğun korunmasına yönelik uygun
önlemleri alacaktır.
• Tazminat davalarını
tek başına açabileceği, ancak ayırt etme gücüne sahip olmayan küçüklere,
TMK m. 426/b.2 uyarınca bir temsil kayyımı atanarak bu taleplerin ileri
sürülebileceği belirtilmektedir.
a. Koruyucu davalar
Saldırı başlamış ve devam ediyorsa açılacak olan dava, saldırıya son verilmesi
davasıdır. Davanın amacı, kişilik hakkına saldırı oluşturan duruma son vermektir.
Davanın amacı, devam eden saldırı sebebiyle gelecekte doğması muhtemel yeni maddî
veya manevî zararları önlemektir.
b. Tazminat davaları
Türk Medenî Kanunu’nun 25. maddesinin III. fıkrasında yer alan bu davalar;
maddî ve manevî tazminat davası ile kazancın geri verilmesi davasıdır.
Maddî tazminat davası, kişilik hakkı hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan
kimsenin, bu saldırı yüzünden malvarlığında meydana gelen azalmanın giderilmesini
sağlamak amacı ile açtığı davadır.
Manevî tazminat davası, kişilik hakkı hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan
kişinin duyduğu manevî acının, elem ve ızdırabın giderimi amacına yönelik bir
tazminat davasıdır. Manevî tazminat isteyebilmek için kişisel değerlerden birine
saldırıda bulunulması, saldırının hukuka aykırı olması, manevî zararın meydana
gelmiş olması gerekir.
Kazancın geri verilmesi davası, mağdurun elde etmek istemediği veya elde
edemeyeceği bir kazancı, failin, mağdurun kişiliğine yönelttiği saldırı sayesinde elde
etmesi durumunda açılır. Bu davada kusur şartı aranmaz.
• - Velayetin kaldırılması,
Çocuğun menfaatinin, kural olarak, ana babası ile birlikteliğinde olduğu kabul
edildiğinden bu yaptırımlara, diğer yaptırımların sonuçsuz kalması halinde son çare
olarak başvurulacaktır.
9. hafta slaytlar
Eğitim hukuku; eğitim alanındaki hükümet kararları ve Milli Eğitim Şuraları da dahil tüm
ulusal hukuk düzenlemeleri ile uluslararası hukuk düzenlemelerini kapsar.
• Bununla birlikte Özel öğretim kurumlarının bazı düzenlemeleri, özel okul sahipleri ile
veliler arasındaki ilişkiler vs. özel hukukun kapsamına dahildir. (Akyüz, 2006; Bingöl, 2012)
Eğitim Hakkı İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Çocuk Hakları Sözleşmesi Anayasa Milli
Eğitim Bakanlığı Eğitimin Temel İlkeleri İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi
• Madde 26 1. Her şahsın eğitim hakkı vardır. En azından ilk ve temel öğrenim aşamaları
parasızdır. İlköğretim mecburidir. Teknik ve mesleki öğretimden herkes istifade
edebilmelidir. Yükseköğrenim liyakatlerine göre herkese tam eşitlikle açık olmalıdır. 2.
Eğitim insan kişiliğinin tam gelişmesini ve insan hakları ve temel özgürlüklere saygının
kuvvetlenmesini hedef almalıdır. Tüm millet, ırk ve din grupları arasında anlayış, hoşgörü ve
dostluğu teşvik etmeli ve BM’nin barışın sürdürülmesi çalışmalarını geliştirmelidir 3. Ana
babalar çocuğa verilecek eğitimi seçmede öncelikli hak sahibidir. …
Çocuk Hakları Sözleşmesi
• Ortaöğretimi genel ve mesleki olmak üzere çeşitli biçimlerde örgütleyerek tüm çocuklara
açık bulundurmak
• Uygun bütün araçları kullanarak yüksek öğretimi yetenekleri doğrultusunda tüm çocuklara
açık duruma getirmek
• Eğitim ve meslek seçimine ilişkin bilgi ve rehberliği bütün çocuklara ulaştırmak • Okulu
terk oranlarını azaltmak
• Okul disiplininin çocuğun onur ve saygınlığı ile bağdaşır biçimde uygulanmasını sağlamak.
• ÇHS’nin eğitim hakkını düzenleyen 28. ve 29. maddeleri, sözleşmedeki tüm hakları
kapsayan dört temel ilkeyle birlikte uygulanmalıdır.
• Bu ilkelerin hepsi bir eğitim sisteminin ya da belirli bir okulun nasıl biçimlendirileceği başta
olmak üzere, fiziksel çevre, programlar vb bakımından kapsamlı bir çerçeveye sahiptir.
• İlkeler:
• Ayrım gözetmemek
• ÇHS eğitim planlamasında çocuk haklarının temel alınarak tüm eğitim sistemi veya tek tek
okul yapılandırılmasının gerçekleşmesini istemektedir.
• Şiddetten arınmış
• Demokrasiyi ve hoşgörüyü geliştiren nitelikte olmalıdır.
• Yaşam becerileri kavramı, birlikte iş yapmayı, uzlaşmayı, iletişim kurmayı, karar vermeyi
sağlayacak politik becerilerin yanı sıra; insanı çağdaş yaşamın sorunlarına karşı hazırlıklı
kılacak eleştirel ve yaratıcı düşünce tarzı ögeleri de içerir.
• ÇHS 31’deki hakkına ihtilaflı durumlar oluşturan rekabetçi eğitimi sistemi Komite
raporlarında yer bulmuştur
• ÇHS 30- Çocuğun ait olduğu topluluğun kendi kültürel yaşamı, dinin öğrenmeye da dilini
kullanabilme haklarına sahip olması
• ÇHS 32-çocuğun gelişimine ya da eğitimine zarar verecek işlerden uzak durması ve ayrıca
taraf devletlerin eğitsel önlem alma yükümlülüğü
• ÇHS 3- devletin zararlı ve alışkanlığa yol açabilecek maddelerle ilgili eğitsel önlem alma
görevi
• Kimsesiz kalan çocukların okul yaşamının yeniden başlatılması Ülkemizde eğitim hakkı
Türkiye hem 1948’de ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini ve hem de 1989’da
benimsenen Çocuk Hakları Sözleşmesini 1 yıl sonra kabul eden taraf ülkedir. Bu bağlamda
TC Anayasa’sında ve Türkiye Milli Eğitim İlkelerinde de benzer hakların ve devlet
sorumluluklarının yer bulduğunu görürüz. Ayrıca uluslararası örgütlerin Türkiye şubelerinin
faaliyetleri ve çeşitli sivil toplum örgütlerinin girişimleri ile çocuğun eğitim hakkı pratik
yaşamda daha uygulanabilir hale gelmesine destek olmaktadır.
• İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır
…
• Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri
alır.
• Türkçe’den başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri
olarak okutulamaz ve öğretilemez.
• Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dilde eğitim ve
öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar kanunla düzenlenir.
• Madde 4: Eğitim kurumlarının dil, ırk, cinsiyet, engellilik ve din ayrımı veya imtiyazı
yapılmadan herkese açıktır «Fırsat ve imkan eşitliği»
• Madde 8: eğitimde kadın, erkek herkese fırsat ve imkan eşitliği sağlanır. (özel eğitime ve
korunmaya muhtaç çocuklar için ek tedbirler alınır)
UNICEF
UNESCO
• Kampanyalar:
Yine de çocuğun eğitimi ile ilgili bir çok sorun devam etmektedir…
Yasal düzenlemenin,
• İhlal halinde herhangi bir hak arama yolunun öngörülmemiş olması veya bu yolun hak
sahipleri tarafından uygulanamayacak ölçüde uzun, karmaşık, zahmetli ve masraflı olması
halinde yasal tedbir alınmış görünse bileeğitim hakkı etkili şekilde güvence altına alınmış
sayılmayacaktır. (ERG, 2018, s.75)
• Uluslararası hukuka aykırı cinsiyet ayrımcılığı ile ilgili bir durum söz konusu olmasa bile,
mevzuat ile uygulama arasındaki farkın araştırılması gerekmektedir.
• Okula gönderilmeyen veya gidemeyen kız çocuklarının yardım talep etmesine olanak
sağlamak son derece önemlidir. (s.81)
• Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmenin(EHİS) gerekleri en kısa
zamanda yerine getirilerek, «engellilik açıkça yasaklanmış ayrımcılık biçimleri arasında
sayılmalıdır»(s.81)
• «1930 tarihli Umumi Hıfzıssıhha Kanununda 12 olarak belirlenen asgari çalışma yaşının
değiştirilmesi, İş Kanunu ve İlköğretim Ve Eğitim Kanunu ile uyumlu hale getirilmesi
gerekmektedir»(s.84). Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 12-16 yaş arası çocukların günde 8
saatten fazla çalıştırılamayacağını öngören hükmü, İş Kanunundaki 15 yaşını
doldurmayanların hafif işler dışında çalıştırılmasını yasaklayan ve 14 yaşını doldurmuş
çocukların günde en fazla 7 saat çalıştırılacağını öngören düzenlemelerle ve Uluslararası
hukuk ile çatışma halindedir
• (ERG, 2009) Mevsimlik tarım işçisi çocuklar üzerine bir araştırmanın bulguları • Tarım
işçisi çocukların özgüven problemi ve empati kurmada sorun yaşadıkları, öfke kontrolünde
başarısızlık, şiddete eğilim gibi gelişimlerinde olumsuzluk görüldüğü öğretmen görüşleri
üzerinden tespit edilmiştir.
• Bu çocukların haklarını koruma ve savunmada aktif oldukları yalnız bunu şiddet yolu ile
yaptıkları ifade edilmiştir. (Karaman, 2013) Bu araştırmada çocukların çalışması sebebi ile
eğitimde arkadaşları kadar olumlu gelişim elde edemedikleri sonucu çıkmıştır. Bence bu
durum bir hak ihlali olarak değerlendirilmeye muhtaç görünüyor. Mersin ilinden sokak
çocuklarının eğitim hakkı üzerine bir araştırmanın bulguları
• Bulgular şöyledir:
• Aile ve çevre okulu bırakıp çalışmayı bazen destekleyebiliyor Son Söz Çocuğun eğitim
hakkı güncel bir mesele olarak ele alınması ve devamlı olarak güncellenmesi gereken önemli
bir hukuksal, kültürel, sosyal ve ekonomik bir meseledir. Hukukumuz bakımından, BM
bünyesinde yer alan uluslararası kuruluşlar ve yerli sivil toplum örgütlerinin çalışmaları ile
çocuğun eğitim hakkı ile ilgili önemli adımlar atılmaktadır. Yine de raporlara ve bilimsel
araştırmalara yansıdığı üzere çocuğun eğitim hakkı ile ilgili eksik kalan, uygulamasında
zorluklar yaşanan pek çok çözülmeye muhtaç sorun bulunmaktadır.
Son Söz
Çocuk Haklarına ilişkin bir ihlal söz konusu olduğunda ve bir kanun hüküm ile Çocuk
Haklarına Dair Sözleşme hükmü çeliştiğinde bilindiği üzere AY. M. 90/5 gereği Çocuk
Haklarına Dair Sözleşme’nin uygulanması gerekiyor. Ancak uygulamada şemsiye haklar
dediğimiz çocuğun yaşama, gelişme, korunma, katılım haklarına gerek soruşturma gerek
kovuşturma aşamalarında yeterince ya da etkili bir şekilde yer verilmediğini görüyoruz. Bu
anlamda BM Çocuk Hakları Sözleşmesinin iç hukukta kendisine istenilen düzeyde yer
bulmadığını söyleyebiliriz.
• Tıbbi müdahaleye rıza, kişinin kendi bedeni üzerinde karar verme, başka bir deyişle
KİŞİNİN KENDİ GELECEĞİNİ BELİRLEME HAKKINDAN kaynaklanmaktadır.
• Şüphesiz hukuka uygun bir 2bbi müdahaleden söz edilebilmesi için öncelikle 2bbi
müdahalenin “geçerli bir rıza” ya dayanması gerekmektedir.
• Rızanın geçerliliği bakımından öncelikli unsur 2bbi müdahaleye rıza gösterecek kişinin
ehliye7 olduğuna göre, hastanın çocuk olması halinde rızayı kimin vereceğinin önemi
kendiliğinden anlaşılmaktadır.
• Belirtelim ki Medeni hukuk bakımından çocuğun >bbi müdahaleye rızası eskiden olduğu
gibi günümüzde de yoğun bir şekilde tar2şılmaya devam etmektedir.
• Hastanın çocuk olması halinde rızayı kimin vereceği çocuğun ayırt etme gücüne sahip olup
olmamasına göre değişmektedir.
• Çocuğun hangi yaştan itibaren ayırt etme gücüne sahip çocuk, başka bir deyişle ayırt etme
gücüne sahip küçük olarak kabul edilebileceğine ilişkin genel bir kural bulunmamaktadır.
• Zira ayırt etme gücünün varlığı, tıbbi müdahalenin türüne göre değişkenlik gösterdiği gibi;
çocuğun yaşına, olgunluk derecesine ve kavrayış yeteneğine göre de farklılık göstermektedir.
• Öğretide çocuğun ayırt etme gücüne sahip olduğunun kabul edilebilmesi için mutlak ve
değişmez bir yaş sınırı yerine, çocuğun içinde bulunduğu durumu, sağlık sorununun e<ni ve
tedaviyi anlıyor, durumu değerlendirebiliyor olmasının ayırt etme gücünün varlığı için yeterli
olduğu ifade edilmektedir.
• Yabancı hukuklara bakEğımızda rıza ehliyeti açısından yaş sınırının belirlenmesine ilişkin
farklı düzenlemelerin bulunduğunu görürüz.
• Amerika Birleşik Devletlerinin bir çok eyaleCnde, tek başına çocuğun rızası ile tedavi
edilebilecek Ebbi müdahaleleryasalarca belirlenmişCr. Örneğin ilaç bağımlılığı, cinsel yolla
bulaşan hastalıklar, doğum kontrolü gibi durumlarda çocuğun rızasının yeterli olduğu şeklinde
düzenlemeler mevcuGur.
• İsviçre Hukukunda Türk Hukukunda olduğu gibi ayırt etme gücünün varlığı yönünden
asgari bir yaş sınırı öngörülmemiş+r.
• Avusturya Hukukunda 14 yaşını doldurmuş bir küçüğün ayırt etme gücünün bulunduğu
yolunda bir karine öngörülmüş olup, 14 yaşından küçüklerin ayırt etme gücünün bulunup
bulunmadığının yapılan işe ve ilgili kişiye göre ayrıca değerlendirilmesi gerekir.
• Böylece hem işlem güvenliğinin sağlanması hem de küçüklerin aydınla:lmış onam hakları
ve kişilik haklarının korunmasının güvence al:na alınması sağlanmış:r.
• ABGB m. 173/1’e göre :bbi müdahaleye idrak etme ve karar verebilmeye muktedir olan bir
çocuğun rızası gerekli ve yeterlidir, ancak yine ABGB m. 163’e göre ne çocuk, ne de
ebeveyn, kısırlaşJrmaya yol açacak tedbirleri onaylayamazlar (is+sna olarak yumurtalık ve
rahim kanseri gibi kısırlaş:rmanın tedavi açısından zorunluluk oluşturduğu haller kapsam
dışında bırakılmış:r).
• Öğretide genellikle, 15 yaşından küçük çocuklar söz konusu olduğunda Kbbi müdahale
bakımından rıza ehliye<nin bulunmadığı ve tıbbi müdahaleye onamın yasal temsilcisi
taraHndan verilmesi gerekCği kabul edilmektedir.
•Bilindiği üzere, tıbbi müdahaleye rıza kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hakkın kullanılması
niteliğindedir. (TMK m. 16).
•Tıbbi müdahaleye maruz kalacak kişinin bu müdahaleye geçerli şekilde rıza göstermesi için
ayırt etme gücüne sahip olması gerekli ve yeterlidir. Bunun anlamı, yukarıda belirtmiş
olduğumuz üzere tıbbi müdahaleye rıza göstermenin anlam ve önemini kavrayabilecek
zihinsel ve ruhsal olgunluğa ulaşmış olmaktır.
• Medeni Kanunu’muzun 16. maddesinde, ayırt etme gücüne sahip küçüğün kişiye sıkı sıkıya
bağlı haklarını bizzat kullanabileceği hükme bağlanmış olmasına rağmen, çocuğa yapılacak
tıbbi müdahaleye rıza konusu öğretide tartışmalıdır.
Ayırt etme gücüne sahip olmayan kişilerin, yani tam ehliyetsizlerin Ebbi müdahaleye rıza
göstermeleri geçerli bir irade beyanında bulunmalarımümkündeğildir.
BunedenleEbbimüdahaleyeyasaltemsilcitaraMndan rızaverilir.
• Ülkemizde bebeklik dönemi zorunlu aşı uygulamalarına yönelik aşı karşıtlığı yargıya
taşınmış̧ve tarEşmalı kararlar verilmişCr.
• Bireysel başvuru konusu olayda özetle, velayet alEnda bulunan başvurucu çocuğa bebeklik
dönemi aşılarının uygulanması ebeveyn taraMndan kabul edilmediği hâldebu hususta
Mahkemece 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 5. maddesinin 1. Mkrasının (d) bendi
gereğince sağlık tedbiri uygulanmasına karar verilmiş<r.
• Bu tedbir kararına i<raz edilmiş ancak bu iCrazın reddedilmesi üzerine 26.02.2013 tarihinde
maddi ve manevi varlığın korunması ve geliş<rilmesi hakkının ihlali iddiasına dayalı olarak
Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunulmuştur.
• UHK m. 72’de zorunlu aşı olarak sadece çiçek aşısı sayıldığından zorunlu görülen bütün
çocukluk dönemi aşıları için bunun yeterli bir kanuni dayanak olmadığını kabul etmekte,
• Yine 663 sayılı KHK ile Türkiye Halk Sağlığı Kurumu’na bağışıklama için verilen görev ve
yetkilerin temel bir kanuni dayanak olmadığı ve sağlık bakanlığınca çıkarılan
genişle<lmiş̧bağışıklama programı konulu genelgenin yeterli bir kanuni dayanak olmadığı
sonucuna varmaktadır.
Anayasa Mahkemesi’nin 2015 Tarihli Halime SareAysel Kararı Sonrası Yargıtay Uygulaması
• Yargıtay da, Anayasa Mahkemesi’nin kararının ardından zorunlu aşı uygulaması hakkında
tedbir kararı verilemeyeceği yönünde kararlar vermşCr. (Yarg. 2. HD., 18.09.2017 T., 3976
E., 9562 K., Kazancı İç<hat Bankası, 22.09.2020).
Görüşümüz
• Anayasa Mahkemesi’nce yapılan kanunilik deneCminin çok sıkı şekilde ele alındığını,
mevcut kanun hükümlerinin ve bu kapsamda Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun zamana göre
yorumlanmadığını ifade etmek isteriz. • Öte yandan Velayet hakkı kapsamında velinin rıza
vermeme yetkisinin bulunup bulunmadığı hususu değerlendirilirken, Ebbi müdahaleye rıza ve
rızanın esirgenmesinin KİŞİNİN KENDİ GELECEĞİNİ BELİRLEME HAKKININ
kapsamında yer aldığı da dikkate alınmalıdır.
•Bebeklik dönemi aşılarına ilişkin olarak verilecek rıza velayet hukuku kural ve ilkeleri
doğrultusunda ele alınmalıdır.
•Ebeveynin velayet hakkından doğan ̧hakları ile çocuğun sağlık hakkı arasındaki çaTşmada
çocuğun üstün yararı olan sağlık ve yaşam hakkına öncelik verilmelidir.
•Önemle belirtelim ki anne babanın velayet hakkını kullanırken çocuğun sağlıklı yaşama
hakkına müdahalede bulunması kabul edilemez.
• Velayet hakkı kapsamında rızanın esirgenmesi imkânısadece çocuğun üstün yararı sınırı ile
mümkündür.
• Bu nedenle çocuğun üstün yararının gerekli olduğu bir Kbbi müdahaleyevelinin rıza
göstermeme hak ve yetkisinin varlığından söz edilmesi yerinde değildir.
• Bebeklik dönemi zorunlu aşılarına rıza gösterilmemesi velayet hakkının ebeveynlere tanıdığı
temsil yetkisinin sınırını aşan bir niteliktedir ve TMK m. 346 uyarınca hâkimtaraHndan
velayet hukukunun kendisine tanıdığı takdir yetkisi kapsamında bu yönde tedbir
uygulamasına karar verilebilir.
• Belirtelim ki zorunlu aşılar bakımından dikkate alınması gereken tek hukuka uygunluk
sebebi rıza değildir.
• Bilindiği üzere, aşılama oranı ne kadar yüksek olursa toplumsal bağışıklık o kadar yüksek
olmakta ve toplumun korunması mümkün olmaktadır.
• Bu nedenle zorunlu aşı çocuğun üstün nitelikte özel yararı kapsamında
değerlendirilebileceği gibi, toplumsal bağışıklığın sağlanması nedeniyle üstün nitelikte kamu
yararı olarak da nitelendirilebilir.
• Zorunlu aşının reddi halinde, aşılanan çocukların hastalanması durumunda aşıyı reddeden
ebeveynin sorumluluğu gündeme geleceği gibi,
• Zorunlu bebeklik dönemine ilişkin açıkbir düzenleme ile aşılamayı reddeden ailenin diğer
ailelere karşı da sorumluluğu gündeme gelecek<r.
• Nitekim bu hususta Almanya’da 1 Mart 2020’de yürürlüğe giren Kanunla kreş ve okullara
kayıt yapErırken velilerin aşı kayıtlarını ibraz etmesi zorunluluğu geCrilmişCr. Aşı kayıtları
ibraz edilmediği sürece çocuğun okula kaydının yapılmayacağı ayrıca 2.500 Euro’ya kadar bir
para cezasınında verilebileceği düzenlenmişCr.
• MevcuGa okul kaydı bulunan çocukların ise 31 Temmuz 2021 tarihine kadar kızamık
aşılarını yapErmaları zorunluluğu geCrilmişCr.
• AİHM de yakın zamanda zorunlu aşıların reddi hususunda emsal teşkil edebilecek bir karar
vermiş<r.
• Almanya ile benzer şekilde, Çekya’daçocukların tetanos, çocuk felci, boğmaca, HepaCt B,
kızamığın da aralarında bulunduğu 9 hastalığa karşı aşılanmasının bir yasal zorunluluk olması
ve bu aşıların tümünü olmamış çocukların kreşlere kabul edilmiyor olması nedeniyle, zorunlu
aşıları yapErmayı reddeden ve bu nedenle herhangi bir kreşe çocuklarını kaydeiremeyen bir
grup aile, zorunlu aşılamanın özel ve aile yaşamına saygı hakkının ihlali olduğunu ileri
sürerek AİHM’e başvurmuş, bu başvuruyu değerlendiren Büyük Daire, 16’ya 1 oyla bu
başvuruyu reddetmişCr.
• Kararda "Bu önlemlerin 'demokraWk bir toplumda gerekli' olarak kabul edilebileceği"
belir+lirken, Çekya'nın sağlık poli+kasının çocukların "yararına" olduğukaydedilmiş+r.
• Kararda "Amaç her çocuğun aşı yoluyla ya da sürü bağışıklığı sayesinde ciddi hastalıklara
karşı korunması olmalıdır" denilmiş+r. Böylece mahkeme Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin 8. maddesi olan özel hayata ve aile hayaJna saygı
hakkınınkorunmasınailişkinbirihlalolmadığınıtespitetmişWr.
• Daha önce Covid-19 aşısı için her 2 ebeveynin kararı aramakta iken, mevcut durumda
boşanmış çiilerde velayet hangi ebeveyne bırakılmış ise, aşı hakkında karar verme yetkisi de o
ebeveyne tanındı.
• Ancak burada en büyük sorun velaye<n kendisine bırakıldığı ebeveynin aşı karşıK olması
halinde yaşanıyor.
• Nitekim tüm dünyada çocuklara Covid-19 aşısı yapılmasına ilişkin tar2şmalar sürerken,
Hollanda’da sözünü eNğimiz durum yargıya taşındı:
• Hollanda’da Temmuz ayından iEbaren 12-17 yaş arası çocuklar ebeveyn onayıyla
Coronavirüsaşısı olmaya başladılar.
• Ancak Hollanda Groningen’de yaşayan 12 yaşındaki bir çocuğun boşanan anne babası
arasında “aşı izni” verilmesi konusunda sorun yaşadı. Anne, çocuğunun aşı olmasına onay
verirken; baba çocuğun aşılanmasına ve test yap>rmasına karşı çık> ve konu mahkemeye
taşındı.
• Groningen Mahkemesi, babanın iErazına rağmen, çocuğun aşı olabileceğine karar verdi.
Mahkeme kararında, çocukların hastalığın uzun vadeli sonuçlarından etkilenebildiği hususuna
vurgu yap>.
• Ülkemizde de boşanan çiller arasında aşı ihClaHna çok sık rastlandığını yukarıda ifade
etmişCk.
• Nitekim Sağlık Bakanlığı geçen günlerde velayet sahibi ebeveynin kararının aşılanma için
yeterli olduğuna karar vererek, algoritmada değişiklik yapEğını duyurdu.
• Ancak çocuğun velaye< kendisine bırakılmış olan ebeveyn; şayet çocuğun Covid-19 aşısı ile
aşılanmasına karşı çıkacak olursa,
• yani aşılanmaya onay vermez ise hukukumuz bakımından da AİHM kararı ekseninde ve
Hollanda örneğinde olduğu gibi, Çocuğun üstün yararının gözeClmesi ilkesi doğrultusunda
bir çözüme ulaşmak gerekir.
• Daha önce ifade etmiş olduğumuz üzere, ebeveynin velayet hakkından doğan ̧hakları ile
çocuğun sağlık hakkı arasındaki çaKşmadaçocuğun üstün yararı olan sağlık ve yaşam hakkına
öncelik verilmelidir.
• Önemle belirtelim ki anne babanın velayet hakkını kullanırken çocuğun sağlıklı yaşama
hakkına müdahalede bulunması kabul edilemez.
• Velayet hakkı kapsamında rızanın esirgenmesi imkânı sadece çocuğun üstün yararı sınırı ile
mümkündür.
• Bu nedenle çocuğun üstün yararının gerekli olduğu bir tıbbi müdahaleye velayet hakkına
sahip ebeveynin rıza göstermeme hak ve yetkisinin varlığından söz edilmesi yerinde değildir.
• Öte yandan Covid-19 aşısına rıza gösterilmemesi velayet hakkının ebeveynlere tanıdığı
temsil yetkisinin sınırını da aşan bir niteliktedir.
• Ancak belirtelim ki Covid-19 aşısı bebeklik dönemi aşılarından farklı olarak zorunlu aşı
kapsamında yer almamaktadır.
§ Çocuk hakları, dünyaya gelen bütün çocukların doğuştan sahip olduğu, çocukları ihmal ve
istismardan korumayı; duygusal gelişimlerine uygun tarzda yetişmeleri için olanak vermeyi;
barınma, yaşama , eğitim ve sağlık gibi ana gereksinimleri sağlamayı öngören haklar olarak
tanımlanabilir.
§ 1989’da Çocuk Haklarına dair sözleşmede yer alan çocuk hakları ; yaşamsal haklar, gelişme
hakları, korunma hakları ve katılma haklarıdır. Türkiyede 1990 yılında imzalanmıştır, 1995
yılında yürürlüğe girmiştir. z
§ Okul Öncesi dönemde çocuk haklarının öğretimi çocukların gelecekte haklarını bilen ve
olumlu kişilik özellikleri kazanmalarını sağlar.
§ Önceleri okullarda edilgen durumda olan öğrenci, artık daha etken rolde susması istenen
değil, fikirlerini açıklayabilen bireyler halinde yetişmektedir.
§ Hakların yalnızca sözde ve yazıda kalmaması için çocuklar, aileler, öğretmenler başta
olmak üzere toplumun tüm üyelerine de çocuk hakları konusunda farkındalık oluşturulması
önemlidir (Dağ ve diğerleri, 2015).
§ Birleşmiş Milletler’in çocuk haklarını onaylaması ile birlikte çocuk hakları ve buna dair
eğitimler önem kazanmış; dolayısıyla toplumların çocukları kendi haklarına sahip olan
insanlar olarak kabul etmesine fırsat sağlamıştır (Gültekin, Gürdoğan Bayır ve Balbağ, 2016).
§ Bu doğrultuda, çocukların çocuk haklarını algılama biçimleri ve içerik olarak çocuk
haklarının rolü hakkında araştırmalara ihtiyaç duyulmuştur z
§ Çocukların bazı hakları vardır. Peki, senin bir çocuk olarak hangi hakların vardır?
§ Haklarını anlatan bir resim çizer misin ? Sorusuna farklı yaş gruplarındaki çocukların
gözünden çocuk hakları neler görülüyor. z
§ 1. Oyun hakkı (Bu benim ve bunlar benim oyuncaklarım bunları oynama hakkım var.)
§ 2. Yemek yeme hakkı (Evde karpuz yiyen bir çocuk burada karpuz yeme hakkının
olduğundan bahsediyor)
§ 3. Eve gitme hakkı (Bu ev bizim. Okuldan sonra eve gitmek hakkım.) z
§ 5. Yağmurda dışarıya çıkma hakkı (Burada çocuklar yağmurda dışarıya çıkıp parka
gidebiliyor.)
§ İncelenen resimlerde çocukların katılım haklarına hiç yer vermemeleri dikkat çekmiştir.
Okul öncesi dönem çocuklarına yönelik kitaplarda çocuk haklarına yer verilme düzeyini
incelediği bir çalışmada da kitaplarda çocukların gelişimsel ve yaşamsal hakları ile ilgili
anlatımlara daha çok; katılım ve korunma hakları ile ilgili anlatımlara ise daha az yer verildiği
görülmüştür. katılım hakkına çocuklar tarafından hiç yer verilmediği, oyun hakkına ise çok
yer verildiği saptanmıştır. z
§ Franklin’e göre (1993) çocuk haklarından dört ayrı kategoride söz etmek mümkündür.
Bunlar; refah hakları, koruyucu (korunma hakları) haklar, yetişkin hakları ve ana babalara
karşı haklardır.
§ Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde refah hakları; bütün çocukların beslenme, barınma, tıbbi
hizmet, eğitim gibi ihtiyaçlarını sağlamaya yöneliktir. Bunlar çocuklara verilebilecek en
önemli haklardır. Koruyucu haklar ise, çocukları her türlü ihmal ve istismardan koruyacak
haklardır.
§ Yetişkin hakları, yetişkinlerin sahip oldukları hakların hepsine çocukların da sahip olmaları
gerektiği kabulüne dayanır.
§ Son olarak ise; anababalara karşı haklar çocukların var olan reşitlik yaşına ulaşmadan önce
ana babaları karşısında daha fazla bağımsızlığa sahip olmaları gerektiğini ileri sürmektedir.
Yetişkin hakları gibi bu hakların amacı da çocukları korumak değil, kişisel özerkliklerini
arttırmaktır. z
§ Inanna (1995) göre ise, Sözleşme’deki hakları dört gruba ayrılır. Bunlar; medeni haklar,
ekonomik haklar, sosyal haklar ve kültürel haklardır.
§ Medeni haklar çocuğun bir kişi olarak doğrudan anayasa hukuku ve diğer kamu hukuku
kurallarıyla sağlanan koruyucu nitelik taşıyantemel haklar ve kişilik haklarıdır. Ayrımcılığın
engellenmesi, düşünce, vicdan ve din özgürlüğü, barışçıl toplanma özgürlüğü, her türlü
sömürüye karşı korunma hakkı gibi haklar örnek gösterilebilir.
§ Ekonomik hakları çocuğun her türlü ekonomik sömürüye karşı korunması olarak ifade
ederken; Sözleşme’de çocuğun korunması konusunda taraf devletlere yüklenen
yükümlülükleri, çocuğun sosyal hakları olarak sınıflamıştır.
§ Sosyal haklar; çocuğun ruhsal, bedensel, zihinsel, ahlaki açıdan geliştirilmesi için ulusal ve
uluslararası bilgi ve belgelerinin edinilmesi, çocuğa karşı her türlü sorumluluğun alınması,
adli ve idari makamlardan çocuğun yararının etkili biçimde korunmasının istenmesi gibi
durumları içerir.
§ Kültürel hakların örnekleri ise; çocuğun eğitim hakkı, çocuğun boş zamanlarının etkili,
verimli biçimde kullanması, bilgi edinme hakkı gibidir. z
§ Yukarıda bir kısmı verilen araştırma sonucuna göre insan yaşamında 0–18 yaş arasında
özellikle de okulöncesi ve ilköğretim döneminde bireyin içinde yaşadığı çevrenin ve bu
çevrede kazandığı yaşantıların, kısacası aldığı eğitimin onun sonraki yaşamını
biçimlendirmede can alıcı bir öneme sahip olduğunu göstermektedir.
§ Öğretmenler çocuk hakları konusuna eğitim programlarında çeşitli etkinliklerle daha uzun
süreli yer verebilir. Aile ve öğretmenler, haklara herkesin sahip olduğu konusunda bu haklara
saygı göstererek ve gündelik yaşamda sıklıkla sözünü ederek çocuklara rol model olmalıdır.
§ Hak ve kuralın farklı şeyleri ifade ettiği konusunda evde ve okulda etkinlikler yapılabilir.
Ülkemiz bakımından çocukları korumaya yönelik en temel me5nler Cenevre Çocuk Hakları
Bildirgesi, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Çocukları Koruma Kanunu olarak belir5lebilir.
CENEVRE ÇOCUK HAKLARI BİLDİRGESİ’NDE;
• Aç çocukların beslenmesi,
• Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tara/ndan 20 Kasım 1989 tarihinde benimsenen sözleşme 2
Eylül 1990 tarihinde de yürürlüğe girmişAr.
4) Çocukla ilgili her işlemde çocuğun yüksek yararı göz önünde bulundurulmalıdır.
5) Çocuklar doğuştan ve eşit olarak hiçbir ayrımcılığa maruz kalmaksızın bütün haklardan
yararlandırılmalıdır.
MADDE 2:
1.Taraf Devletler, bu sözleşmede yazılı olan hakları kendi yetkileri alldiği, tedbir kararlarının
uygulandığı kurumlarda ye>şkinlerden ayrı tutulmaları,
• Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ile Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tara@ndan 20 Kasım
1989 tarihinde kabul edilmiştir. Bu sözleşmeye taraf devletler Birleşmiş Milletler
Antlaşması’nda ilan edilen ilkeler uyarınca insanlık ailesinin tüm üyelerinin doğuştan
varlıklarını özgür bulunan haysiyetle birlikte eşit ve devredilemez haklara sahip olmalarının
tanınmasının dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu düşünerek,
• Birleşmiş Milletler, insanın temel haklarına ve bireyin insan olarak taşıdığı haysiyet ve
değeri olan kesin inançlarını Birleşmiş Milletler Antlaşması’nda bir kez daha doğrulamış
olduklarını ve daha geniş bir özgürlük ortamında toplumsal ilerleme ve daha iyi bir yaşam
düzeyi sağlama yolundaki kararlılıklarını ha@rda tutarak,
•Uluslararası İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nde Birleşmiş Milletlerin çocukların özel ilgi ve
yardıma hakkı olduğunu ilan e@ğini anımsayarak,
• Ulusal ve uluslararası düzeyde çocukları aile yanına yerleş5rme ve evlat edinmeye de özel
aBDa bulunan çocuğun korunması ve esenliğine ilişkin toplumsal ve hukuksal ilkeler bildirisi
Çocuk mahkemelerinin yöne5mi hakkında Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları
(Pekin Kuralları) ve Acil Durumlarda ve Silahlı ÇaBşma Halinde Kadınların ve Çocukların
Korunmasına İlişkin Bildirinin hükümlerine anımsayarak, Her ülkedeki, özellikle gelişmekte
olan ülkelerdeki çocukların yaşama koşullarının iyileş8rilmesi için uluslararası işbirliğinin
taşıdığı önemin bilincinde olarak uluslararası sözleşme ve bildirgeler imzalanmış=r.