HZ Mehdi̇ As, Kur An-I Keri̇mde Eli̇f Lam Mi̇m Açilimi & Yeni̇dünya Düzeni̇ PDF

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 47

HZ MEHDİ AS, KUR’AN-I KERİMDE

ELİF LAM MİM AÇILIMI


& YENİDÜNYA DÜZENİ.
Yazarı: Mehmet Nehir
1. Baskı: Ağustos 2011
2. Baskı: Aralık 2012
ISBN: 978-605-62383-0-7
© 2011 Mehmet Nehir
Baskı ve Cilt: Elif Matbaası
Atatürk Bulvarı 1 Stad Apt.
Altı Zemin Kat 1 / f Şanlıurfa
Telefon:

HZ MEHDİ AS, KUR AN I KERİMDE


ELİF LAM MİM AÇILIMI
& KURACAĞI YENİDÜNYA
DÜZENİ
Mehmet Nehir
‘Rabbim Allah, Resul’üm Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.),
dinim İslam, kitabım Kuran…’
TÜRK İŞİ BÜYÜK PATLAMA 6 7
İçindekiler
•Hz. Mehdi (a.s.)’nin yeryüzüne inişi ve Başbakan’la
Görüşmesi
•Bir filmle dünyaya verilecek mesaj ve Elif Lam Mim
Açılımına hazırlık
•Kitabın çekirdeği Kuran-ı Kerim’de Elif Lam Mim açıldı
•İsa peygamberin insanlığa ve Hıristiyanlığa mektubu
•Dünyayı bekleyen kaos sonrası rahmet ve bereket
•Dış devletlerle görüşmeler
Kandağvası olimpiyatları
•Türklere bazı tio lar
Gücün yön değiştirmesi
•Sos (esoes) nedir
•Altın çağda, foton çağında İslam’ın yapması gerekenler
•Resulullah’ın, ‘Dünya balığın ağzında, öküzün
Boynunda,’ hadisinin ardındaki sır.
•Şanlıurfa’dan gelen telefon ve soğuk duş etkisi
•Fettullah Hoca’nın kültürlerarası diyalog
Çalışmasının perde arkası
•Japonya’daki nükleer facianın perde arkası
•madde üstüne bing beng
•Amerika’da ölen Sardalya balıklarının perde
Ardındaki sır ve büyük tehlike
•Dünyada bir filmin veya teknolojinin zuhur
Edişinin perde arkası ve ABD’li aktörlere anlatımı
metrix filmine cevap
•Filmin son sahnesi
Olimpiyatların önemi
•Kitabın son sahnesi: ‘Osmanlı torununa kılıç çekilmez.’8 9
Bismillahirrahmanirrahim.

ÖNSÖZ

Bu eser tüm insanlığı hidayet yoluna erdirebilmek için yazılmış olup, içeriğinde
kimi devletleri ve insanları öven ufkunu açan kimi devlet ve insanları rüsva eden
unsurlar bulunmaktadır. Okurken mantığın sesine kulak verilerek okunmalıdır.
Yüce Allah’ın yardımıyla bu kitap ve insanın mantığının anlaması sayesinde
dünyada önümüzdeki yıllarda olabilecek gelişmeler ya insanlığı hidayete erdirir, ya
da insanlığın kendisi dünyada olacakların sonucuna katlanır.
İnsanlığın elinde Elif Lam Mim&Elif Lam Mim Sad,& Yasin veya Hz. Mehdi (a.s.) ile
ilgili derin bilgiler yoktur. Bu eserde bu ve buna yakın bilgileri aktaracağız.
Eseri kaleme alan kişiyi de şöyle düşünün hani ünlü birilerinin kameramanı,
asistanı, özel kalemi olupta söz konusu ünlünün yaptıklarını gören biriymiş gibi
düşünün.
Eser Türkçe yazılmıştır. İçindeki bazı kelimeler başka dillere çevrilirse anlamını
yitirebilir. Neden Türkçe olduğunu anlamanız için kitabın İzmir bölümünü (büyük
konferans, yani Kalu Bela bölümünü) iyi anlamanız lazım okurken milenyumun
başından itibaren, yani 2001 yılından bu yana Türkiye’yi ve dünyayı gözlemlemeniz
gerekmektedir. Eğer bu eser iyi anlaşılırsa insanlığa Türkiye’ye, dünyaya, Hıristi-
yanlığa ve İslamiyet’e, ne olur iyi düşünülmelidir.
Senarist, yapımcı ve okuyucuların dikkatine bu alt tarafta okuyacağınız yazılar
kitabın bir kısmı ve birkaç sahife sonra yapılacak filmin bi miktar hikâyesidir.

Hz. Mehdi (a.s.)’nin yeryüzüne inişi ve kod adı dayı olan bir insan vasıtası ile

Başbakan’la görüşmesi<

Dayı Başbakan’a şöyle dedi: ‘sayın başbakanım insan beyni yeterli kapasiteye
ulaştı ve kâinat tarafından kaideye alındı. Başbakan dinlemektedir sayın başbakanım
Aslında biz sizinle 2001 yılından bu yana geceleri rüya âleminde başka katmanda
bazen sık sık görüşüyoruz. İnsanların bilinçaltına mesajlar atıyoruz ama siz ve
insanlar(bilinçleriniz) bunun farkında değil. Türkiye’deki düzelmeleri gözlemle.
Türklere, İslam âlemine tüyolar veriyoruz. Bu tüyoların en yüzeysel olanlarından
bazıları şunlardır. TL’den sıfırları atmanız, enflasyon canavarını yenmeniz,
demokratik açılım yapmanız, Ergenekon’un üzerine gitmeniz, Anayasa değişikliği
yapmanız, yabancı yatırımcılarla ve Afrika’yla işbirliği yapmanız, vizeleri
kaldırmanız, sağlık sektörünü düzeltmeniz, eğitimi düzeltmeniz, Türkçe
olimpiyatları, Türkiye’nin polis teşkilatını güçlendirmeniz< ABD’ye limanları
açmamanız ve ya ABD nin İslam ülkelerinden çekilmesi, arap baharı, Yunanistan’ın,
İspanya’nın vb batması. Bu görüşmelerden sonra bu gelişmeler yaşandı. Bu birinci
aşama.
2001 yılından belli insanlarda şunu yaptık eskiden ramazanda oruç tutmayan hiç
başı secdeye değmemiş bitik bir insan düşünün son 3,4 yıldır bu insan zaman zaman
kendisi dahi farkında olmadan için için Allah demeye başladı. Bunlar hep katman
katmandır. Yani sizin anlayacağınız, yüce Allah ilmini açıklıyor. bu işleri biz
yapıyoruz siz değil. Türkiye’yi düzeltip model ülke olarak dünyaya, dünyayı
düzeltip kâinata sunacak. Aslında Sayın Başbakanım 2001 yılında altın çağ başladı.
Aktif olarak biz de işbaşı yaptık, bu ana metinlerde yazılı ( başka bir kitap). Sonra Ak
Parti’yi devreye aldık. Osmanlı padişahlarını düşünün; bir padişah vardır, bir de
ruhani lider< İşte bizim bir şubemiz 2001 yılından bu yana size meta fizik âlemde
ruhani liderlik eder bu ruhani liderliğin yansımaları meta âlemine ve size düşer.
Mevcut anlayıştaki laiklik sisteminizde sizinle görüşmemiz yasak, biz de ruhunuzla
ve önemli ruhlarla başka katmanlarda buluşup gizli konuşmalar yapıyoruz. Benim
Kim olduğuma değil, ne söylediklerime bakacaksınız, bizim burada bulunmamızın
bir sürü nedeni var.’
Başbakan Dayı’yı dinlemeye devam eder.
-dayı Sy başbakanım size bir iyi haberim bir de kötü haberim var. kötü haber eğer
bir gezegende buzullar eriyorsa bilinki o gezegenin fişi pirizden çekilmiştir,
gezegenin içindekiler bozulmaya başlamıştır ve çürüme kaçınılmazdır. iyi haber ise
eğer bir gezegende (kendi lisanı hali ile) kuantum kelimesi, sözcüğü bilim
adamlarının, akademisyenlerin diline düşmüşse halkın bazı kesim leri şu kuantumda
nedir? Diyorsa demek ki o gezegenin (halkların) ders saati gelmiştir artık.
Sayın başbakanım şu an her yer Hz. Allah’ın orduları tarafından işgal altında. Bize
birkaç tane televizyon dizisi, birkaç tane çizgi film, bir kaç tane reklam lazım. Bir de
senin esas yardımın ve domuzun ’kafası lazım; onun kafasıyla işimiz var. Yardım
edecekseniz anlatayım, yardım etmezseniz Allah kuluna yardım eder. ‘Başbakan,
film kitap işi tamam gerisi kendiliğinden gelir zaten dedi. –dayı baş bakana 2001
yılından belli derinliklerdeydik, kimse bizi tanımaz bilmezdi. Fakat Şimdi son
katmandayız artık, yüzeye çıkıyoruz, bugüne kadar insanların bilinçaltı anlıyordu
şimdi ise bilinçleri anlayacak. Sanırım insanlıkla bazı şeyleri konuşmamızın vakti
geldi. Dünyalılar, insanlar yapılacak işlere nereden başlayacak, nasıl yapacak, ne
yapacak, söyleneni yapmazlarsa başlarına neler gelecek? Bunu anlatacağız. Elif, Lam,
Mim, açılımı nedir. ta, sin, mim, ha, mim, nedir? İyi kütlenin kötü kütleyi nasıl yok
edeceğini anlatacağız. Mesih hazretlerinin mektubunu okuyacağız. Türk işi büyük
patlama nasıl olacak, sistem, bu kâinat vücudunun kalbi neresi beyni neresi,
buzullardaki erime nasıl durur? Eski halini nasıl alır, dünyanın akupunktur noktaları
varmı? Varsa bunlar neresi. Kıtalara, devletlere kök hücre tedavisi yapılabilir.
İnsanlığa kök hücre tedavisini, dünyanın akapuktur noktalarını göstereceğiz.
Uzayda yaşam varmı? Uzayda solucan deliği varmı? foton çağı nedir? Dünyanın
sonu yakınmı uzakmı? Yüce Allah niçin bir hayvanı at (asil).bir hayvanı’da it veya
sıçan olarak yaratmış(rezil)? Doğuştan defolu olan dönme (tıravesti)niçin cehenneme
gidiyor zaten doğumu hatalı suç kendisinin mi? Bunların hiçbirisi insanlık henüz
bilmiyor öğrenmeye daha yeni başlayacaklar. İnsanlığa dersleri Bir senaryo gibi
anlatmaya çalışalım ve önünüzü açalım ve sizde dinleyin. sayın başbakanım bir
konferans vermeye kalkarsak en fazla 500 kişi toplarız. Fakat bir film yapıp
konferansı filimin içine yerleştirirsek ilk önce türkiyeye sonra dünyaya ulaşırız.
Onun için Bize bir TV filmi lazım< Bir film yapılırsa nasıl olmalı? Ne yapmalı?
Çünkü görsel mesaj çok önemli<
Senaristlerin dikkatine
Yapılacak Filmin ismi Kuran-ı Kerim’de Elif Lam Mim, açılımı Hz. Mehdi (a.s.) ve
Hıristiyanlık olacak ki hem İslam’ın hem Hıristiyan’ın hem de macera arayanların
canı sıkılanların dünyanın dikkatini çeksin diye.
Filmde yazılardan önceki konuşma şu olacak: ‘2000 yılında yeni bin yılın başında
milenyuma girilirken haber kanalları tüm dünyadaki bilgisayarların çökeceğini
söyledi. Aslında o bilgisayarlar çöktü, fakat henüz vücuda gelmediği için siz an-
lamadınız.’ En baştaki bir gülümseme atar, onun altındaki iki elini çarpar. Bakalım
bu gülümseme Şanlıurfa’yı, Türkiye’yi, dünyayı, çapı 15 milyar ışık yılı olan evreni
önümüzdeki yıllarda ve yüz yıllarda nasıl etkileyecek.
Dünyaya verilecek mesajlar görsel olarak başlıyor:( bu yazılar ilk önce uzman bir
senaristin elinden geçecek(filimin ilk başı şöyle.

Afrika da bir sahne lazım.


2001 senesi gecenin bir vakti yıpranmış fakir orta yaşı Müslüman bir zenci sokağın
kenarında bir baraka gibi yerde. (zenci) ümmete dua ediyor. ‘Yarabbi, ne olacak bu
ümmetin hâli? İnsanlık çok kötü durumda; hayâ hicap kalmamış, açlık ve sefalet
hüküm sürüyor, dünyayı savaşlar sarmış, hâlimiz perişan< Böyle giderse yakında
kıyamet kopar Yarabbi, yetiş diyor yağmurlu bir havada gece vakti.

Türkiye de aynı anda bir sahne izmirde bir binanın beşinci katında ablasının
evinde yaz akşamı balkonun kapısı açık intihar etmeyi düşünen, elinde bira şişesi
kendi kendinin kim olduğunu bilmeyen bir genç, genç aklından hep şunu geçiriyor,
balkonla aramda üç metre var koltuğumdan kalksam aniden balkona fırlayıp
kendimi boşluğa bıraksam, acaba kaç saniye sürer, her şey biter odadaki herkes nasıl
olsa kendi kafasında kimse anlamaz bile aniden birden bire kendimi boşluğa
bıraksam ne olur? Diye soruyor kendi kendine genç, o sırada gencin Medine
ismindeki 17 yaşındaki kız yeğeni, oturma odasına girer başlar annesiyle kavgaya
annesine ben ismimi değiştireceğim, benin ismim Medine benimle okulda
arkadaşlarım alay ediyor, bunebiçim isim diye. Ben bu isimi adımı beğenmiyorum
bu nebiçim isim? İsmimi aşkın nazlı yapacağım. İntiharı düşünen genç yeğenine
içinden ibretle bakarak kendi içinden, yeğenine geri zekâlı Allahın akılsızı kurban
olasın ismine senin ismin Medine resulullahın mekânının ismi, genç bu defada
Allaha yalvararak yarabbi bu nebiçim Urfalı dünya nebiçim bir yer insan ne biçim.
Türk genci ismini beğenmiyor ne olacak bu ümmetin hali hayâ hâşâ kalmamış,
insanlık kötü durumda, yarabbi yetiş yoksa kıyamet kopar diye dua eder, bu arada
17 yaşındaki yeğen dayısının dalgın morali bozuk olduğunu anlar dayı sana iki tane
kitap getireyim hangisini istersin diye sorar genç yeğeninden bir kitabı alır yarın
okurum der. Aslında semaya başı Afrika da olan türkiyede izmirde kuvvetlenen bir
dua yükselir. Yükselen bu dua uzayın derinliklerinde Allah dostu bir galaksiyi
oranında beyaz bulut komutasındaki bir koloniyi bulur bu dua. Aslında 2001 li
yıllarda Türkiye zor durumdadır insanoğlunun görmediği uzaydaki diğer
galaksilerde zor durumdadır.
Bu bölümü yazarsam anlayamazsınız tam olarak bende anlatamam onun için
senaristin kendine şifahen çizerek anlatmam lazım ondan sonra yazıya dökmem
lazım insanlık için çok önemli film sahneleri var burada.

Filimin devamı
100 lerce badireden sonra 2012 yılı olmuştur.
Derin devletin bir numaralı adamı MİT başkanı mazlumu yanına çağırır: ‘Biz
başarısız olduk, mazlum bizden daha derin bir devlet varmış evrende; haberimiz
yok. Suyun üst tarafı durgun alt taraftan dehlizler gidiyormuş, haberimiz yok. Bizim
yerimize Dayı lakaplı başka birisi geliyor, gelen yeni adamın işine sakın karışma.
Sana söylediklerini yap, sesini çıkarma; adam derin mevzuda ve güven!’ MİT
başkanı, ‘Tamam,’ der. Yani Dayı filme İstanbul saray burnundan bir padişah kayığı
ile gelir. Dayı MİT başkanı mazluma ‘Türkiye’de bir mafya lideri var, ismi Zalim.
Zalim’in jeolojik yapısı çok önemlidir, fakat Zalim bile farkında değildir. Şu zalimle
işimiz var onu kendi tarafımıza çek,’ MİT başkanı, ‘Tamam,’ der; yapacak bir şey
yoktur. Zalim filme girmiştir bir kere.
Ertesi gün Dayı, MİT başkanına şöyle der: ‘Şanlıurfa’dan 131
Misafirlerimiz var, çalışma ekibim 20-30 kişilik bir ekip, sizinle tanıştıracağız. Bu
çalışma ofisinizi biraz değiştirelim, odada biraz değişiklik yapıp yüce Allah’ın,
Resulullah’ın isimlerini koyalım. , onun aşağısına Osmanlı tuğrası, Fatih Sultan
Mehmed han ın resmini, yanına uzaylı resmini, asar. Dayı o kadar kendinden
emindir ki filme bunu aksettirir; biraz da alaycıdır ve komiktir. Aynı zamanda son
derece de sakin ve rahattır. Şanlıurfa’dan ekibini çağırır mazlumla birkaç kişiyle
daha tanıştırır. Ekibini yan odaya taşır ekibindeki bazı isimler şunlardır, Cebrail,
Mikail, vakkas, kadir, bedih, ahmettir. Mazlum Bey, git Başbakana de ki; Sayın
Başbakanım, sizin tarafınızda olan derin devletin zürriyeti (alayı) değişti; derin dev-
letin başına Dayı lakaplı biri ekibiyle beraber geldi. Başbakan, mümkünse elindeki
işlerin tamamını bırakmasını hemen şu söyleyeceklerim konulara müdahale etmesini
rica ediyor. Ankara’yı, Amasya’yı, Adana’yı düzeltsin. Antalya’yı sıksın, suyunu
çıkarsın.’
-mazlum ‘Ya Dayı, dünyada ve Türkiye’de yapacak bir sürü iş varken, ne işimiz
var Amasya’yla, Antalya’yla?’
-dayı ‘Sen anlamazsın bu işlerden, git ve söyleneni yap. Siz bize bir adım gelin, biz
size üç adım gelelim.’
MİT başkanı Mazlum, Başbakanın yanına gider: ‘Sayın Başbakanım, derin devletin
familyası (zürriyeti) değişti. Dayı lakaplı birisi geldi. Başbakanın 3 tane ili
düzeltmesini, Antalya’ya her türlü yaptırımı uygulamasını istedi.’ Başbakan pek
fazla bir şey anlamasa da bunu kabul edecek.’ Ertesi gün Başbakan bu üç şehrin
valilerini ve belediye başkanlarını Ankara’ya çağırıp ihtiyaçlarını sordu. İsmi geçen
üç şehri düzelttirip Antalya’nın suyunu sıktırdı.
Sonra Dayı, ‘Mazlum’a Ayasofya camisini ibadete açmaya gücünüz yeter mi?’
diye sordu. ‘Ya Dayı, ilk önce şehirlerle uğraştın, şimdi de camiyle uğraşıyorsun. Ne
işimiz var ca132
miyle? Allah korusun, Türkiye’yi bölüyorlar, Türkiye’den kaos eksilmiyor. Dünya
bu durumdayken sen burada gayet serin bir şekilde oturuyorsun ve camiyle,
şehirlerle uğraşıyorsun, neden?’
-dayı‘Sana anlatamam, anlatırsam sistem arza yapar.’ –mazlum ‘Ne arzası, ne
sistemi?’-dayı ‘Evren, tabiat arza yapar, ileride Allah korusun arza çıkar sabret.’
‘Mazlum’cum, Ayasofya camisini ibadete açabilir misiniz, sen onu söyle?
- mazlum açamayız
-dayı Neden?
- mazlum Gücümüz yetmez kıyamet kopar(ayasofyanın tarihte ve bugünde önemi
herkesce bilinen bir şeydir Ayasofya bir gücün sembolüdür, birde ayasofyanın meta
fizik önemi var onu anlatacağız).
-dayı Açabilmeniz için size yardımcı olalım.’
Dayı dört tane kitap getirir, cebinde de asansör malzemesi olan iki adet mıknatıs
vardır.kitap isimleri şöyle: Dışarıda Hiçbir Şey Var (Shirley MacLaine), Turkish Bing
Bang (Büyük Patlama) ve Yoldaki İşaretler (Seyit Kutup) isimli Kitapları sehpanın
üstüne indirip başına oturur Kuran-ı Kerim’i de masanın üstüne koyar. Mafya lideri
Zalim ve adamları vasıtasıyla Turkish Bing Bang isimli kitaptan, Sam Amca’ya
(CIA’ye), bir şifre gönderir. Şifre şöyledir: Beyaz Bulut dedi ki, kapıdaki atın
huysuzluk ediyor, sakın kapının önüne çıkma, yüz bin apaçi hazır.
Sam Amca diyecek ki: ‘Beyaz Bulut’ hâlâ konuşuyor mu? Beyaz Bulut mu kalmış,
halmı kalmış.’ Sam Amca şifreyi hafife alacak: ‘Dayı da diyecek ki, ‘Yarabbi şükür.
Bizi dinlemediler, günah bizden gitti.’
Bu defa da dayı Turkish Bing Bang isimli kitaptan Vatikan’a (CIA’nın
ağababasına) bir A4 kâğıdı büyüklüğünde mektup gönderir. Vatikan’a şöyle der:
‘Ayasofya camisini ibadete açın. Bazı isteklerimiz var: Şu dört tane mim bilgisini alın
okuyun, eğer açmazsanız bunu (Hıristiyanlıkla ilgili mim bilgisini) Hıristiyan
gençlerine açıklarız. Vatikan A4 kâğıdını okuyacak, dizleri kırılacak, olduğu yere
çökecek. Bazı kardinaller inti133
har, bazıları istifa edecek; ‘Bu iş buraya kadarmış,’ diyecekler. Sam Amcayı çağırıp
fırça atacak; ‘Şifre çözmek sana mı kaldı? Bizimkiler bu şifreleri Kalu Beladan beri
çözemiyor. Türkler ve İslam yüzyıllardan beri bu kadar basit şifre göndermiyor.
vatikan dediki bu şifrenin açılımı şudur, Beyaz Bulut, Kızılderili; yani Amerika’yı
beyaz adamı zor günler bekliyor. Beyaz Bulut, tabiat; yani Türkler ve İslam hariç,
insanlığı zor günler bekliyor. Beyaz Bulut, Mikail (a.s.)< Yani kâinattaki kötüleri zor
günler bekliyor. Bir daha sana şifre veya herhangi bir şey derlerse, sakın yorum
yapma ve hemen bize ulaştır. Sam Amca (CIA), ‘Tamam,’ diyecek. Vatikan, siz bu
yazıları Hıristiyanlara yaymayın. Sam Amca’ya söyleyelim ve Ayasofya camisini
ibadete açtırsın. Yeter ki yazıları Hıristiyanlar duymasın ve dünyaya; ‘Biz açtık,’
diyelim. ‘Türkleri ibadetle uğraştıralım canım,’ diyelim. (vatikan filime girecek)papa
kardinaller ve bazı hristiyanlar meta fizik alemde enerji katmanlarında bu yazıları
hristiyan gençlerine yaymamamız için gerçekten engel olmaya çalıştılar yanı bu
okuduğunuz yazıların hepisi gerçektir)
Ayasofya Camisi ibadete açılır. Mit başkanı Mazlum, Dayı’ya şöyle sordu: ‘Dayı, o
A4 kâğıdında ne yazıyordu? Nasıl oldu da Ayasofya Camisi ibadete açılıverdi?’-
dayı(dürtü veya dürtmek hiç duydunuz mu? Ayasofya Camisi türkiyenin dünyaya
ve evrene dürtü merkezidir ve ilk dürtüdür.) ‘Sen boş ver, üzümü ye, bağını sorma.
Mazlum, sana bir şey anlatmıyorum Sabret. Anlatamam, çünkü sizin ilminiz ayrı,
bizim ilmimiz ayrı< Bizim ilmimizden bir şey anlamazsınız. Senden bir şey daha
isteyeceğim. Bunu da yapın, sonra anlatmaya başlayacağım. Mazlum, tamam dedi,-
dayı dedi şimdi git ve Kahramanmaraş ülkü ocaklarına de ki; ‘Şanlıurfa size haber
gönderiyor.’ Şanlıurfa diyor ki, ‘Gelin Şanlıurfa’da, ilk önce İbrahim Halilullah’ın
yanına gidin, Balıklı Göl’ü gezin, iki rekât namaz kılın. Sonra hal pazarı, nın bir
kısmını, buğday pazarı, nın bir kısmını, hayvan pazarı, nın bir kısmını ğaleri
pazarını, nın bir kısmını taşlayın. Oradaki insanların boynunun köküne silleyi çekin.
Camlarını kırın.’
Mazlum şaşırmıştı: ‘Dayı, bu nasıl bir iş? Kaos mu çıkaracaksın? Zaten Türkiye’de
kaos eksilmiyor, bir de biz mi çıkaralım?’ Dayı’nın tavrı netti: ‘Siz gidin, söyleneni
yapın şimdi.’ Yaparlar. 134
Ertesi gün Dayı Mazlum’a şöyle der: ‘Mazlum, Konya’da bir zat var; yüzünü
dönmüş insanlığa< Bir de kalbini dönerse? Lütfen git ve o zatın mekânını temizlet;
insanlar pis pis girmesin o mekâna<’ Mazlum gider ve Hz. Mevlana’nın mekânını
temizlettirir. Dayı, Mazlum’a talimat vermeye devam eder: ‘Mekânın yakın yerlerine
hamamlar, duş yerleride yaptır.’
Birkaç gün sonra Başbakan, MİT başkanını yanına çağırır: ‘Mazlum bey, bu Dayı
nasıl bir adam? Bizi nelerle uğraştırıyor? Tanışalım bir şununla< Neden bize
Amasya’yı, Adana’yı, Ankara’yı düzelttirip Antalya’yı sıktırıyor? Urfa’dan ne
istiyor? Vatikan’a bir yazı gönderdi ve Ayasofya Camisi ibadete açıldı; dikkatimi
çekti doğrusu<’ MİT başkanı şöyle yanıt verir: ‘Ben de anlamadım Sayın
Başbakanım. İnşallah bir açıklama yapar.’
Fırtınadan önceki sessizlik<
Ertesi hafta Dayı lakaplı kişi Vatikan’a haber salacak ve şöyle diyecek: ‘Zalim, git
Vatikan’a de ki; ‘Kovboyun birisi barın birinde pokere dalmış, kendinden o kadar
emin ki sırtını kapıya vermiş. Kapıya bir tane de itini tikmiş. Git, o ite de ki; ‘Beyaz
Bulut tetikte, yüz bin apaçi hazır. Sakın o kovboy kapıya çıkmasın; oyununu oynasın.
Kapıdaki atının yuları açıldı. Sakın ola ki, Türkiye’de yapacaklarımıza karışmasın ve
pokerini oynasın; yoksa o A4 kâğıdını Hıristiyan gençlerine açıklar ve dünyayı
başınıza yıkarız. Kilise, ‘Tamam,’ diyecek ve dizleri titreyecek; yeter ki A4 kâğıdını
Hıristiyanlara açıklamayın.
Dayı, İstanbul Marangozlar Sitesinden beş-on tabaka sunta, üç-dört kilo siyah
boya alır ve Mazlum’un ofisine getirir. Suntaları siyaha boyar, duvara asar yani kara
tahta hazırdır artık. Bir de duvar sineması kurup interneti açar. –dayı Mazlum’a 135
Başbakan ve Cumhurbaşkanı ile bir toplantı yapacağız. Kendilerini davet et.’
Başbakan ve birkaç önemli eşraf daha gelir. Bu arada Maraşlılar, Urfa’da kavga
çıkarıp buğday pazarını, hal pazarını, galeri çarşısını ve hayvan pazarını taşa
tutmuşlardır. Urfa’da işler karışmıştır. Dayı, Mazlum’un ofisinde kara tahtanın ba-
şına geçer ve konuşmaya başlar: ‘Sayın Başbakanım ve değerli arkadaşlar, size neden
bu şehirleri düzelttirdik, Maraşlıları neden Urfalıların üstüne saldık, Ayasofya’yı
neden ibadete açtık, buraya kadar yaptıklarımızı anlatalım ve söyleyeceklerimi lütfen
kayıt altına alın. Bu söylediklerimi lütfen aklınızın bir köşesine yazın ve unutmayın;
kanıtlanmış bir şeye bilim, kanıtlanmamış bir şeye felsefe denir. Sayın Başbakanım
ve değerli misafirler, mesela diyelim ki Şanlıurfa’da iki aşiret var; bu iki aşiretin birer
çocukları İstanbul’da okuyor. Bu iki çocuk arasında kavga çıksa, biribirini öldürse,
Şanlıurfa’ya beş-altı saat içinde haber gitse, Şanlıurfa’da beş-altı hafta sonra kan
davası başlar; kan davası yıllarca sürer, bunun ismi nedir?’
Başbakan düşünür, oradakiler düşünür: ‘Aklımıza bir şey gelmiyor. Herhalde kan
davasıdır.’
‘Bunun ismi Afrika’daki kelebek etkisidir. Hiç duydunuz mu? Belki
duymuşsunuzdur. İnternete bakın. Afrika’daki bir kelebeğin kanat çırpışından çıkan
rüzgâr, beş-on yıl içerisinde dünyanın yarısını kaplayan bir tayfun olabilir. Biz
bunun dünyada hızlandırılmışını yapacağız. Hiç dikkat ettiniz mi? Suyun ortasına
küçük bir taş atarsın, birkaç saniyede suyun kenarına doğru hafif dalgalar açılır.
Lütfen bunları unutmayın, bilim de Afrika’daki kelebek etkisini doğruladı. Yani bu
bir gerçek Kıtaların baş ve son harflerine hiç dikkat ettiniz mi? Kıtaların baş harf
leri ‘A’ ile başlar, ‘A’ ile biter. Pekâlâ, Türkiye’de kaç tane şehir ‘A’ ile başlar, ‘A’
ile biter?’
Başbakan düşünür düşünür, bir şey diyemez. Dayı devam eder: ‘Türkiye
dünyanın vücududur,(ana kartı) her vücutta olduğu gibi bu vücutta da kök hücreler
vardır. Mesela Amasya (Asya), Antalya (Avrupa), Adana (Amerika), Ankara
(Afrika)<’bu dört şehir bu saydığımız dört kıtanın kök hücresidir, yani kartı. Başba-
kan allah allah der düşünür ve jetonunun tamamı düşer sorar: ‘Dayı, vücut
olabilmesi için kalp olması gerekmez mi?’ Dayı, ‘Açıklayacağım, lütfen bekleyin,’
der. ‘Yani Türkiye, vücudundaki kök hücrelere müdahale edip kıtaların DNA’sını
değiştireceğiz. Yani Sayın Başbakanım, dünyaya kök hücre tedavisi yapacağız;
evrenin kök hücresi de dünyadır. Yani Amerika’ya hidayet vermek istiyorsan,
Adana’ya hidayet vereceksin. İntikam almak istiyorsan, Adana’da Cono aşireti diye
bir aşiret var. Git, Adana’daki Cono’ları sık, suyunu çıkar. Ne olmuş? Türkler
dünyayı dize getirmiş ifadesinin anlamı budur. Yani ipler, yüzyıllardan beri
elimizdedir. Fakat sizin haberiniz yok, size çalışma sistemimizin bazı yerlerini
açıklayacağız ve Türkiye’yi, dünyayı mantıkla, çizgi filmlerle, filmlerle uyaracağız.’
Başbakan ve odadakiler şaşkın ve mest olmuş durumda dinlemektedirler. ‘Eğer bu
dört şehri düzeltirsek, dört kıtayı düzeltmiş oluruz. Dört kıta da dünyayı düzeltir.’
Dünya da evreni düzeltir.
Şurayı da anlatalım ve şimdilik bağlayalım. Size kalbi anlatalım: Küçük şeylerde
büyük şeyler saklıdır. Mesela bir kredi kartında milyarlarca para olabilir. Kredi kartı
küçücüktür, içinde servet olabilir. Mesela bir anahtarda bir villa saklı olabilir. Mesela
bir insan sperminde bir insan saklıdır. iyi düşünün veya bir incir çekirdeğin içinde
bir incir ağacı vardır. Bunları iyice aklınıza yazın ve dinleyin: (Not: Okuyucunun
atomun yapısını biraz
bilmesi lazım. İnternetten atomun yapısını öğrenin.) Atomun yapısını
biliyorsunuz, atomun bir çekirdeği vardır ve içerisinde çok az bir yer kaplar; buna
rağmen atomun hemen hemen tamamını oluşturur. Atomun çekirdeğinde iki tane
güç vardır; biri nötron biri proton< Bunların ikisi birbirine hem çok yakın hem çok
uzaktır.
Boyut değiştirelim ve atomu insan boyutuna taşıyalım. Pekâlâ, atoma uygun bize
dünyadan iki tane çok büyük insan örneği verin. Başbakan düşünür. Biz söyleyelim:
dayı açıklar
1. Musa (a.s.) ile firavun.
2. Hz. İbrahim ile Nemrut.
Hangi örneği ele alacağız? Bunu bize ancak Hz. Kuran söyler: ‘Hz. İbrahim, Hz.
Musa’dan daha üstün,dür der. O halde Hz. İbrahim’i örnek alalım. Hz. İbrahim
Şanlıurfalı‘dır; öyleyse Peygamberler şehri Şanlıurfa’dan yola çıkalım. Şanlıurfa’da
Hz. İbrahim’in makamı vardır, yani Hz. İbrahim Urfalıdır. Aynı zamanda Nemrut da
Urfalıdır. Bunların ikisi atomda olduğu gibi huy olarak da anlayış olarak da bir-
birinden çok uzaktırlar; fakat hemşeri olarak birbirlerine çok yakındırlar. Aynı
atomda olduğu gibi< Yani atomun çekirdeği bir bakıma Şanlıurfa’dır. Resulullah’ın
nurundan kâinat yaratılmıştır, fakat Resulullah’ın dedesi Hz. İbrahim’dir; o da
Şanlıurfalıdır, yani aynen atomdaki atomun çekirdeği örneğinde olduğu gibi< Hz.
İbrahim Urfa’da, fakat torunu Resulullah’ın nuru kâinatın her yerindedir.(Yani
atomun çekirdeği atomun merkezinde, aynı zamanda atomun yüzde 95’lik
yerindedir.) Fakat Nemrut’ta Urfalıdır; kötülerle kan bağı olmasa da müttefik olarak
Sitlerle (kötü) evrenin her yerindedir. Kısacası Hz. İbrahim’i nötron, Nemrut’u
proton gibi düşünün; aynen atomda olduğu gibi. Nükleer
kuvvet de İslam’dır (elektron); yoksa İbrahim Halilullah ile Nemrut yan yana
durmaz, birbirlerini iterler. Aynen atomda olduğu gibi... Türkiye’yi bir vücut olarak
ele alır ve bunu da Hz. Resulullah’ın hadis-i ile desteklersek, insan vücudunda bir
organ vardır;(kalp) o organ bozulursa vücut bozulur. Kalp, Şanlıurfa’dır, neden?
Çünkü peygamberler şehri, çünkü Hz. İbrahim Urfalıdır. Bu bizim hesaba göre
Türkiye’nin kalbi Urfa, kalbin çekirdeği de (kök hücresi) Hz. İbrahim ve Nemrut
dersek, anlar mısınız? Peki, ne oldu şimdi?’
Başbakan ve odadakiler dinlemektedir.
‘Yani Şanlıurfa ne kadar bozuksa, Türkiye o kadar bozuk. Türkiye ne kadar
bozuksa, dünya o kadar bozuk. Dünya ne kadar bozuksa, evren de o kadar bozuktur.
Çünkü Urfa denen çekirdek (kalp) bozuktur ve vücut olan Türkiye bozuktur. Yani
Şanlıurfa’yı düzeltirsek Türkiye’yi, Türkiye’yi düzeltirsek dünyayı, dünyayı
düzeltirsek evreni düzeltiriz; bu düzelmelerin etkisi 12 yılda türkiyede dünyada
çıplak gözle görülmeye başlar. Yani insanoğlunun bozduğu dünya en kıssa
buşekilde düzelir Yani bir bakıma içimizi düzelteceğiz. Ve kalbimizden içimizden
başlayacağız. Başka açıdan düşünün: Evrenin kalbi dünya, dünyanın kalbi Türkiye,
Türkiye’nin kalbiyse Şanlıurfa’dır. Şanlıurfa’nın kalbinin kök hücresi Hz. İbrahim’in
makamı Balıklı Göl... İş böyle olunca Kahramanmaraş’tan bir grup Şanlıurfa’ya gelse,
Şanlıurfa’da o saydığımız dört yerin bazı kesimlerini hal pazarı, buğday pazarı, oto
pazarı, hayvan pazarı; ne kadar faizci tefeci varsa orada< Kâbe’nin damında
anasıyla zina edenler,< Yalancı, fitneci, namussuz, şerefsiz, adi, kamyon kamyon
sebzeyi denize dökenler, akşam koyunları hanımına satıp ertesi sabah yüksek fiyata
geri alanlar, sonra da, ‘Koyunları mezatta yeminle pahalı aldım, pahalı satıyorum,’
diyenlerin hepsi oradaydı. (yani insanlığın içindeydi .) not bu kitabı üst yazıları
birkaç kişiye anlattık aldığımız cevap şu oldu, bunlar senin düşüncelerin ya ni bir
insanın düşünceleri nerden bilelim Ankara, nın Afrika kıtasının kök hücresi
olduğunu vs. diye tepki aldık. Açıklama şurayı iyi anlayın nasıl kur an ı kerimi,
Cebrail as. resulullah sav ‘a anlattıysa resulullahta kur an a yazdıysa, bu kitapta dayı
denen karaktere anlatan da hz mehdi as dir. bunun anlamı üst yazılarda anlatılan ve
bu kitabın hemen hemen her yeri mehdi as nin anlatımı dır. İnsanlığa dersidir. Dayı,
yı konuşturan dayı karakterinin içindeki güç mehdi as dir. Dayı karşıdaki insanla
bazen konuşur bezen’de dayının içindeki güç konuşur fakat bunu karşıdaki insan
anlamaz. sadakta mehdi.
Ne olmuş? Maraşlılar, Şanlıurfalıları taşa tutmuş yani< Hz. İbrahim’in taraftarları
Nemrut’un taraftarla
rını taşlamış. Oradan bir enerji yükseldi. Ayasofya Camisi ibadete açıldığı için,
Osmanlı girdi devreye; yüz bin çelebi devrede< urfadan çıkan enerji yi çelebiler
büyüttü Kaos Osmanlı tokadına(silleye) dönüştü enerji hız kazandı. Hızlandırıldı ve
kuvvetlendi Osmanlı; aynı zamanda rahmettir. Yani Asya, Afrika’ya şiddetli ve hızlı
rahmet; Avrupa ve Amerika’ya tokat ve kaos. Allah’ın yardımıyla öyle bir kaos ve
rahmet başladı ki, öyle bir Bing Bang oldu; bir enerji çıktı ki yakında anlarsınız.
Ordularımız Antalya’yı, oradan Avrupa’yı, oradan başka galakside yaşayan Sitleri
bulur. Afrika’daki kelebek etkisi budur. Rahmet ordularımız da Ankara’yı,
Amasya’yı, oradan Afrika’yı ve Asya’yı bulur. Yani Şanlıurfa’daki o kavgayı size
şöyle anlatalım: Gidin, ilim, bilim adamlarına deyin ki; çekirdekte patlama oldu.
Enerji katmanlarında Reaktör patladı. Bakın, size ne söyleyecekler? Böylece hem
Urfa’daki faizcilerden hem Antalya’dan hem Avrupa kıtasından hem de en az birkaç
galaksiden intikamımızı alacağız. Yüzyıllardan beri Sitler (kötü), bazı Hıristiyanlarla
ortak bazılarını kukla gibi kullanarak neden Mezopotamya’ya ve Türkiye’ye
saldırıyor, anladınız mı? Eğer Türkiye ve Mezopotamya giderse insanlığın kök
hücreleri olan, İslam, onunda kök hücresi olan Türkiye müslümanları sonra dünya
gider.
Peki, Hz. Resul insan kavminden olduğuna göre, -yüce Allah korusun- insanlık
giderse ne olur? Kısacası kâinat gider. Şimdi bunu böyle düşünün, biz bu eseri ve
sinyalleri 2001 yılından beri kâinata aktif bir şekilde yayıyoruz (DNA). Bilim, insanın
antenleri olduğunu uzun yıllar önce açıkladı. Sizce kâinatta yaşayan başka iyiler
(Ceday diyelim,yani Salihler. ve kavimler (Cedaylar salihler) kâinat yok olmasın diye
neye hazırlık yapıyor şimdi? Ya dünyada yaşayan Sit (kötüler)imparatorunu ve
valilerini adalete teslim edersiniz, ya da biz Sitlerin en az bir kıtasını yok ederiz.
‘Yani Sayın Başbakanım, Kahramanmaraş’ın sille etkisi sa140
yesinde (Şanlıurfa, kalp) evrene Cedaylara sinyaller gönderdi dürtüyü verdi.
Dünyada yaşayan Sitleri de kitap ve film sayesinde görsel olarak halka açıklayacağız.
Dünyadan nemrudileri (Sitleri) istiyorlar.’ Başbakan ve odadakiler anlatılan
karşısında afalladılar, hayretler içinde kaldılar.
Dayı konuşmasına devam eder: ‘Eğer Türkiye vücutsa, vücutta başka kök hücreler
de olmalı, değil mi?
Şu an dünya elimizde ve sistem Türkiye’ye, Türkçeye kilitli; yani şehir isimlerine
ve kurumlara isimlere vesaire< (Afrika’daki kelebek etkisi bilimsel olarak
kanıtlandı.) Yani şunu iyi anlayın; Antalya’yı sıkıp suyunu çıkardığımız zaman
Avrupa kıtası da yakın bir gelecekte sıkılır ve suyu çıkar. Ya da şöyle düşün:
Asya kıtasına hidayet vermek istiyorsan, Amasya’ya hidayet ver; yani Asya
kıtasının kök hücresi Amasya’dır.’ Anladın mı Türkiye’nin önemini? Sana bu
anlattığım şeylerin bir kısmı sizin bilmediğiniz kötü âlemlerde biliniyordu ve
Türkiye’ye otomotok olarak saldırırlardı.
Dayı, kara tahtanın başında Turkish Bing Bang isimli eserden bir bölüm okuyor ve
anlatıyor. ‘Sayın Başbakanım ve değerli misafirler, şimdi beni dikkatle izleyin. (Dayı
tahtaya yuvarlak bir evren çizer, dünyayı evrenin bir yerine koyar. Yuvarlağın
içerisinde karşılıklı savaşçılar çizer, birisi nemrudi (Sit) diğeri rahmani< (Cedaylar
salihler) Yuvarlağın içerisine dokuz-on yere bunları karşılıklı çizer şimdi.) Resulullah
sayesinde dünya evrenin kalbi< Dünyanın kalbi Türkiye, Türkiye’nin kalbi de
Şanlıurfa olduğuna göre, siz ne yaparsanız yapın; o tahtaya çizdiğimiz (Cedaylar
iyiler) Sitleri (kötüleri) başka bir galakside mahvetse bile evren yine temizlenmez.
Başka bir galakside Cedaylar başka Sitleri mahvetse evren yine temizlenmez. Peki,
evrenin temizlenmesi için ne yapılması lazım? Evrenin temizlenmesi için eğer
Şanlıurfa temizlenirse Türkiye temizlenir. Türkiye temizlenirse dört kıta temizlenir,
dört kıta temizlenirse dünya temizlenir, dünya, yani evrenin kalbi
Temizlenirse işte o zaman Allah’ın yardımıyla tüm evren temizlenir. Yani
başlangıç yeri Şanlıurfa’ve dört şehirdır. Ve insanoğlunun bozduğu dünya enkıssa
bu şekilde düzelir bunun ismi kök hücre tedavisidir dünyadaki düzelmeler 12 yılda
kendini gösterir. Bu konuyu ileriki sayfalarda dahada açacağız.

Şimdi de dünyayı Türkiye’ye çevireceğiz. Ki Elif Lam Mim’i açıp yakın bir
gelecekte Hristiyanları, batılı nasıl bir kaos bekliyor, onu anlatacağız’ki kaos sonrası
dünya yeni düzenini ala.’

‘Esas mesele şu: Materyalistler ve bilim adamları Avrupa kıtasının altına bomba
döşemişler, Bing Bang deneyi yapıyorlar. Türkler de Bing Bang deneyi yapıyorlar.
Bizim Bing Bang’imiz Türk işi< Kablo yok, fünye yok, görünürde madde adına bir
şey yok. Fakat Maraşlılar ve Urfa’daki rahmaniler Urfa’daki faizcileri yarabbi bizi bu
zalimlerden kurtar diye taşladı. Bakalım ne olacak? Türkiye dünyanın vücuduysa, bu
vücutta mikroplar da olmalı. Esas mesele kâinattaki domuzların kök
hücresi<<<<<< <<<<<<<<<<<<<<<<<<<<..<bu satırları
senaristeanlatırım<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<
<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<
<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<..Bunu yaparken de dünyanın
gözünü Türkiye’ye çevirip Elif Lam Mim’i ve Hz. Mehdi (a.s.)’ın insanlığa
yolladıkları mesajları açıklayacağız.
Dayı Başbakana seslendi: ‘Benim Taksim Meydanında biraz işlerim var, siz lütfen
İzmir’i düzeltin. Star Wars çizgi filmleriyle normal filmlerini izleyin.’ Odadakiler,
‘Çizgi filmlerle ne işimiz var?’ diye tepki gösterdiler. Dayı, ‘Konumuzla çok alakalı<
İnsanları mantık ve görsel öğelerle, yani filmlerle ve çizgi filmlerle uyaracağız,’ dedi.
Aslında Dayı’nın fazla parası yoktur ve Türk hastalığı olan parasızlığı
çekmektedir. İstanbul’da söylene söylene yürüyerek antikacıları, hurdacıları araştırır;
sonunda eski bir Fransız giyotini bulur. Antikacıyla pazarlık yapar fakat almaya
parası 142
yoktur. Şanlıurfa’daki arkadaşı K’ y telefon açıp borç para ister; ‘Selamünaleyküm
K!’
‘Aleykümselâm Dayı, nasılsın?’
‘İyi değilim K! Amerika iki tane asansör istedi ve teklif ver, dedi. Ben de teklif
hazırlıyorum, bir tane giyotin almam lazım, param yok.’
‘Giyotinle asansörün ne alakası var Dayı?’
‘Ooo, giyotinsiz asansör mü olur hiç? Bizim asansörler giyotinle çalışır, para lazım
K.’
Dayı zorla da olsa parayı K’dan alır. Elinde tespihi ile sonra gidip giyotini alır ve
Taksim Meydanına götürmek için bir nakliye aracı tutar ve götürür. Giyotini orada
birisine emanet eder, ‘Yarın sabah lazım, gelip alacaklar,’ der ve Mazlum’un ofisine
geri döner. Bakar ki Başbakan İzmir’i düzeltmeye ekip göndermiş, işlerini
halletmiştir.
‘-dayı Star Wars çizgi filmlerini izlediniz mi?’
Mazlum cevap verir: ‘Dünya gibi aynı iyiler var (Ceday), kötüler var (Sitler), bir de
tarafsızlar var.’çinliler gibi.
‘Sit imparatorunu gördün mü?’
‘Şu an Sit imparatoru dünyada yaşıyor, Ceday kolonisi peşine düşmüş. Şimdi kim
olduğunu söylersem kaldıramazsınız. Yani eğer dünya evrenin bir parçası ise
dünyada da kötüler var, evrende de< Evrendeki kötülerin ismi Sit< Dünyadaki
Sitlerin yerini göstereceğiz ve bunu mantıkla açıklayıp kötülerin iblis kurmayları
olduğunu açıklayacağız.’
-mazlum İzmir’i niçin düzelttik Dayı< İzmir de mi önemli?’
-dayı ‘Türkiye’ye vücut demedik mi? Vücutta önemsiz yerler olmaz ki.’
Dayı anlatır ‘İzmir çanak anten demiştik; çanak antende her ne pislik varsa aynı
İzmir de öyledir. Eğer İzmir’i düzeltirsen, temiz bilgi (enerji) Allah’ın yardımıyla
uzaydan dün
yaya (insanın aklına ) gelir. Mesela Hıristiyanlıkta ilim çok azdır, İzmir’deki
Hıristiyanların işi kolaydır; uzaydan gelen sinyalleri hemen ülkelerine aktarırlar.
Burayı iyi anlamanız için insan beynini baz istasyonu gibi düşünmeniz lazım<
Fakat İzmir’deki İslam zayıf olduğu için, İslam’da da ilim amel gerekli olduğu için
İzmirliler başaramıyor. Kodları karıştırıyorlar, bocalıyorlar; santral memuru gibi
olamıyorlar, ondan sonra ne oluyor biliyor musunuz? Ümmet-i Muhammed İslam
genelde bilim yönünden bu halde. İzmir’de bilimi İslami ilimi yapıp insanı
düzeltirsen önümüzdeki yıllarda tüm İslam dünyasının zihni düzelir. Pekâlâ, İzmir
bozuk olursa, ne olur? Kısacası Türkiye’nin insanlığın beyin dalgaları bozulur, sonra
da İslami yaşam Allah muhafaza!
Odadaki herkes duydukları karşısında afalladı:
Başbakan araya girdi ve Dayı’ya sordu:(okuyucunun bunu anlaması lazım esas
mesele) ‘Eğer biz bunları dünyaya anlatırsak, Türkiye nasıl bir yer olur insanlık nasıl
olur hayal edemiyorum?’
‘Size şunu söyleyebilirim: Eğer Hıristiyanlar laf dinlerse, Samanyolu galaksisi
yakın bir gelecekte evrenin mecazi anlamda kıblesi olacak. Fakat Hıristiyanlar laf
dinlemezse, çok kan akacak; yine de evrenin mecazi kıblesi Samanyolu galaksisi
olacak. Samanyolu galaksisinde dünya var çünkü, dünyada Türkiye var çünkü,
Türkiye’de İslam ve Urfa var çünkü, Şanlıurfa’da Hz. İbrahim var çünkü, Hz.
İbrahim’in kıblesi Kâbe çünkü. Şehirlerde düzeltmeyi şu şekilde yapın: Bir takım
âlim, bir takım psikolog, İslam sosyoloğu ve bir çuval parayla gidin uyarın. İzmir
galaksinin çanak antenidir, anteni iyi ayarlayın.
***
Ertesi gün...
Dayı kara tahtanın başındadır ve Başbakana döner: ‘Sayın Başbakanım, evrenin
kalbi dünya, dünyanın kalbi Türkiye, Türkiye’nin kalbi Urfa, Urfa’nın kalbi Balıklı
Göl (İlk canlının sudan oluştuğunu unutmayalım.) Eğer böyle ise evrenin dünyada
dünyanın Türkiye’de tecelli etmesi lazım. Kabaca kontrol edelim, şimdi sağlamasını
yapalım.
1. Dünyanın ilk oluşumuna bakalım: Dünya ilk başta bir ateş topu idi, soğumaya
başladı, buhar oluştu, buharlar yağmur oldu, okyanuslar doldu, yani ateş su oldu.
Kuran-ı Kerim’de İbrahim Halilullah’ın kıssasına bakalım. Orada da (Şanlıurfa) ateş
su oldu. Ve bu olay iyi anlaşılırsa şu an dünyadaki yanan ateşte su olacak, yani
kötülük gidecek, iyilik gelecek.
2. Cennet 7 kat, cehennem 7 kat, gökyüzü 7 kat, (atmosfer, ozonosfer vb.) yeryüzü
7 kat, dünya 7 kıta, Türkiye 7 bölge, yani bu saydıklarımız Türkiye’de (merkezde
)tecelli etti.
3. Dünyaya baktığımız zaman dörtte üçü su ile kaplı< Türkiye’ye baktığımız
zaman Türkiye’nin de dörtte üçü su ile kaplı (tatlı su, ırmaklar, üç tarafı deniz vb.)
4. Mesela yüce Allah Suudi Arabistan’a sadece petrolü vermiş. Rusya’ya kömürü
ve doğal gazı vermiş. Avrupa’ya ve Amerika’ya teknolojiyi vermiş. Fakat Türkiye’ye
bir mücevher gibi her şeyden azar azar vermiş. Mesela petrol, doğalgaz, teknoloji vb.
dünya madenlerinin yüzde yetmiş yedisi Türkiye’de. Buradan şu anlam çıkıyor:
Türkiye dünyanın her şeyi. İsterseniz yarın radyo kanallarında anket yapalım. (şuda
gösteriyorki Türkiye gerçekten dünyanın kalbi onun için şanslıyız dünyayı
düzeltmede başlanğıç noktamız belli.)
Dünyanın hiçbir devletinde olmayıp da sadece Türkiye’de ve dünyada olan
şeyleri gençlere soralım.
Resulullah öbür dünyaya göçerken dünya malı olarak nesi vardı? Bir su kırbası,
bir kilim, bir hasır; yanlışlıktan Allah’a sığınırız, belki başka birkaç şeyi daha vardır.
Buradaki kilimi sembolik olarak Türkiye’ye işarettir. Türkiye’nin tekstilini hatırlayın.
Türkiye tekstili ile meşhurdur. Yani Resulullah’ın kilimi, demek taşı toprağı ile
Türkiye demektir. İnsanı ile yetmiş milyon genç. Resulullah’ın kiliminin üzerindedir.
Ve Resulullah’ın su kırbası: kırma demektir, .kırma, yani Dayı’nın babası Arap,
annesi Türk’tür. Yani kırma. Sizin anlayacağınız Resulullah’ın kilimi Türkiye, su
kırbası Dayı< Biz görevimizi yaptık, bu eseri yazdık. Bakalım, sadece Resulullah’ın
kilimi ve su kırbası Allah’ın yardımıyla çapı 15 milyar olan evrene nasıl etki edecek
hep beraber göreceğiz?
Zaten az evvel A ile başlayan A ile biten şehirleri saymıştık, bu şehirler dünyadaki
kıtaların kök hücresi demiştik. Peki, buradan nasıl bir anlam çıkıyor? Eğer
Şanlıurfa’da ve Türkiye’de kaos olursa dünyada ve evrende de kaos kaçınılmazdır.
Urfa’da, Türkiye’de ve dünyada kaos olursa, evrende de kaos olur. Yaklaşık 150
yıldır İslam’da ve Türkiye de kaos var. Şimdi sıra bizde; bakalım dünyada kaos
çıkarmak nasıl bir şeymiş, görelim.14
14 Buradan çıkan anlamı bir örnekle açıklayalım: 2010 yılının ramazan ayındaki
referandum döneminde Ergenekon ile ilgili Türkiye’de tam bir kaos ortamı vardı.
Dünyaya baktığımız zaman, dünyada da kaoslar vardı. Türkiye’ dekinden farklıydı;
mesela Rusya’da yangınlar vardı. Pakistan ve Çin’de seller vardı. Bunun gibi şeyler
işte, araştırın anlayın.
Sayın başbakanım gidin o kafirlere deyinki Şanlıurfa’ya, Türkiye’ye karışmasınlar.
Türkiye’de ve Şanlıurfa’da kaos olduğu sürece Amerika’dan hortum eksik olmaz,
dünyada huzur olmaz. Kelebekler senede bir gün Sakarya’da toplanıyor. Onun için
ne yaparlarsa yapsınlar, Türk insanını ve Türkiye’yi nasıl bozdularsa, öyle
düzeltsinler.
***
Zaman bomba zamanı<
-dayı ‘Zalime, git Sam Amca’ya (CIA) şöyle de: ‘Gelin, Taksim Meydanında
domuzun kafasını uçurun. Soranlara biz uçurduk deyin. Siz kibirlenmeyi seversiniz.
Yoksa bu A4 kâğıdını Hıristiyanlara açıklarız. Vatikan, Sam Amca tamam diyecek
yapacak bir şeyimiz kalmadı. Türkiye domuzu asarken, ‘Biz Amerika’yız, domuzun
kafasını biz uçurduk. Türkleri biz destekliyoruz, düzeltiyoruz,’ dedi. Dayı bu arada
Mazlum vasıtasıyla domuzun arkadaşlarına haber salacak. Size Taksim
Meydanı’ndan sinyal göndereceğiz. Ya
<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<. <<<.. Bırakırsınız; zira sizin için
güzel planlarımız var yâda Tirex (dinazor cinsi) dağda domuz avlar. Aman dilemek
için sinyal geldikten sonra çok kısa bir zamanınız var. Domuzun arkadaşları Taksim
Meydanından gelecek, sinyalin büyüklüğüne göre size haber göndeririz der. Şimdi
de dünyanın gözünü Türkiye’ye çevireceğiz. Elif Lam Mim’i (üst tarafta dumuz diye
birisinden bahsedildi hani insanlar derki İsa peygamber geldimi domuzu avlayacak
bu domuzlar avlanacak domuzlar. Yani İsa peygamber eline ok yay alıp dağda
domuz avlamayacak dünyada bazı kişiler taş olacak. Bazılarının kafası uçurulacak
İsa peygamberin domuzu avlayacak domuzdan kasıt bu kafası uçurulanlar.Buy
azılarda kafası uçurulacaklardan domuz diye bahsederiz.
( Son on yıldır aktif bir şekilde bu sistemle çalışıyoruz. Türkiye’de, dünyada
yapacağımız şeyleri Sam Amca’ya, ABD’ye söylüyoruz. İslam’a sorarsan bunu,
‘Allah köpegi ile bizi terbiye ediyor,’ der. Türkiye’ye baktığın zaman CIA’nın,
ABD’nin bu şekilde Türkiye’yle işbirlikçi olduğunu görürsünüz)
Açıklayacağız ve Hz. Mesih (a.s.)’nin mektubunu insanlığa sunacağız. Şu
Hıristiyanlarla, dünyayla kırk dakikalık bir işimiz var.
Sayın Başbakanım, hep beraber yarın sabah Taksim meydanına gidelim, domuzun
giyotinle kafasını uçurun.(ikinci dürtü)suçsuz da rahat bir nefes alsın. (Burası
önemli!)sayın başbakanım domuzun kafası koptuktan sonra eve git, eline kâğıt,
kalem al. Medyayı takip et, muhalefeti takip et, yeni kafası uçurulacakların listesini
yap. Bir liste de biz vereceğiz, herkes dikkat etsin kendi kendine. Muhalefet eden
olacak mı, alkış mı çalacaklar? Herkes işine mi bakacak? Türkiye’de ve kâinatta
karısını dul, çocuğunu yetim bırakıp kendini cehenneme attırmak isteyen insan veya
kavim hiç fark etmez, çıtları çıkacak mı?’bu işin peşine düşecekler mi, bir görelim.
Akşam olur, Dayı Mazlum’a ‘Marketten bir şişe ispirto, bir paket patates cipsi, bir
tane de barkod okuma aleti almasını ister -mazlum ‘Barkod okuma aletini ne
yapacaksın? İspirtoyu ne yapacaksın?’ –dayı ‘Eskiden şarapçılar şarap bulamadıkları
zaman ispirto, kolonya içerlermiş. Sen al, onlar bana lazım; bomba yapacağım.’
Mazlum alıp getirir.
Ertesi sabah ezan vakti< BAŞBAKAN – MAZLUM (MİT) - DAYI< Allah rızası,
İslam ve insanlık için Taksim Meydanında domuzun. Kafasını uçurdu, işi bitirdi
şimdi. Bu arada dayının kulaklarına azap gören azap çeken domuz sesleri geldi.
Bunu gören <domuz<. Arkadaşları anında Dayı’ya telefon açtı. Kendi içinden de
Taksim Meydanından çok kuvvetli sinyal gönderdiler bu sinyal degil 380 volt dedi.
Medyanın arkasındaki Sitler isterse şunu yapabilir: Birisine, ‘Seni ABD’ye başkan
yapalım,’ der. ‘Nasıl?’ ‘Ayakkabının altını göster, seni başkan yapalım.’ Birisi de
ayakkabısının altını gösterir. Sonra medya, ‘Ne kadar fakir, ne kadar mütevazı, tam
bize, halka göre birisi,’ diye bir duygu sömürüsü başlatır halk arasında< Bir
bakarsın, adam ABD başkanı olmuş; ondan sonra adamı ister Hacivat gibi, ister
Pinokyo gibi oynat. ABD halkını kandırmak çok kolaydır. Onlara sen özgürsünde,
kola veya dondurmayla kandır. Yahudi, Hıristiyan ABD liye kendini öyle bir
yutturmuştur ki biz cennetliğiz seçilmişiz hepiniz kölesiniz der onlarda inanır.
-domuz arkadaşları şartlarınız nedir ?’ –dayı ‘Hemen tövbe edin dedi. Bu alt
taraftaki yazıyı çok iyi anlayın
Kısa bir süre sonra Dayı, Şanlıurfa’daki, Türkiye’deki, dünyadaki, evrendeki
teröristlere ve askeri cunta, ‘Şah, vezir, kale, fil, taş ol şimdi,’ dedi. Türkiye’deki ve
dünyadaki evlerden, muhtelif yerlerden insan şeklinde taşlar çıkmaya başladı.
(Filme böyle sahne koyulacak.)
Bil ki, tüm dünyada kıyamet koptu. Ne oluyor? Türkiye dünyanın gözü
önünde adam kesiyor. Her taraftan taştan adamlar dökülüyor. Film içindeki her-
kes afalladı, tüm dünya ayağa kalktı ve Türkiye’ye kilitlendi. Türkiye’nin tamamı
şokta! Bilin ki ne kadar insan varsa, ekmek (lokma ağızlarında kaldı)
Başbakan hemen Dayı’ya döndü: ‘Ne oldu? Bu teröristler nasıl taş oldu?’ ‘ ant
olsun ki biz bir şey yapmadık. Onlar sadece kendi aynalarıyla karşılaştılar. Yani
zaten taşlardı. Hem biz bir şey yapmadık, sadece teröristler düşmanlarımızın savun-
ma kalkanıydı, onu kırdık. Hem Hiç duymadın mı? Kuran-ı Kerim’de derki
cehennemin yakıtları taşlardır. Bu taşları nereden toplayacağız?’ Başbakan korktu.
Bunun üzerine Dayı şöyle dedi: ‘Korkmayın, sizin gibi insanım. Yanlış anlaşılma
olma
sın, istersen bir tuvalete gideyim, yoksa Hristiyanlar yanlış anlar. Kim olduğum
bu eserde yazılı, sonra anlatırım.’
‘Sayın Başbakanım insanlar nasıl bir kozmik güçle karşı karşıya olduklarını
anladılar mı?’17
Acaba o A4 kâğıdında ne yazıyor? Bu teröristler, askeri cunta nasıl taş oldu? Ya
bu film gerçek olsa? Kendi kendilerine soruyorlar şimdi. Dayı, bana taş olan bir
domuz getirinde iki muhabbet edelim der.domuz diye birisini getirirler, Dayı taş
olan,domuza’a der ki; ‘Taşsın ama bilincin yerinde değil mi? hatırlıyor musun
dünyada yaptıklarını?< Dayı elini taşa vurur, Taş olan domuz’in bedeni biraz
yumuşaktır; Dayı yazık daha yeni taş olmuş birazdan taş kurudukça taşın içindeki
ruh sıkışacak, sıkışacak; ruhu kabız olacak. Yazık üzüldüm; biz size yapmayın
etmeyin demedik mi? Kırk-elli yıllık dünya hayatı için değer mi? Sonsuzluk boyunca
yaktın kendini? Yaklaşık 4000 yıldır söylemiyor muyuz Dayı, bir anne edasıyla (yüce
Allah, kuluna bir anne edasıyla yaklaşır) sokakta oynadın kendi kendini taş ettin hele
üstünün başının hâline bak. Ben sana kaç kere söyledim; akıllı ol.
Film yeni başlıyor.( böyle bir film oynasa tv de nasıl olur hiç düşündünüzmü? <..
bitermi akıllarını başına alırlarmı elinde nasıl bir kitap var farkındamısın)Türk milleti
çerezinizi, patates cipsinizi alın, TV başına geçin. Dünyada maç başladı. Cedaylar
(iyiler). Sitler (kötüler) in maçı.
‘Nasıl olsa domuz <. geberdi, fakat çok daha büyük tehlikenin farkında
değilsiniz. Dünya evrenin bir parçası ise, eğer evrende Sitler (kötü) diye bir topluluk
varsa, dünyada da olması

Bu filmi, kitabı ne kadar dünyalıya, Hıristiyan’a, kadınına, gencine izlete-


bilirseniz; o kadar sevaptır. Aslında amaç şu: insanoğluna Bir kitap yazıldı bir
film oynadı, yani insanlığa ulaştı. ‘Çok kısa bir sürede düzelmezseniz, başınıza bu
olaylar gelecek,’ Diyeceğiz sizi taş yapacağız diyecegiz filimde. Dünyalılara.
lazım, öyle değil mi? Teröristler Sitlerin savunma kalkanıydı sadece biz onu
kırdık. Birazdan isim-şehir oynayacağız, bu işler bizim için çocuk oyuncağı<
Eskiden Türkiye’de çocuklar isim-şehir oynarlardı. Biz de oynayacağız. Televiz-
yonlarda görüyorsunuz, kelimenin gücü gibi, pasaparola gibi yarışmalar, programlar
var. Yani bir kelime bir işlem gibi< Mantıkla insanları, halkları uyaracağız.
Türkiye’nin vücudunda ki başka bir hücreyi anlatalım: Mesela Manisa şehrinin sade-
ce isminin dünyada neye kadir olduğunu anlatacağız. Manisa imanın ‘i’ harfini
‘Manisa’nın başına koy. ‘İmanisa’ oldu. Yani İsa peygamber imanlıydı. Manisa’nın
nesi meşhurdur?’ Başbakan, ‘Mesir macunu,’ dedi. ‘Mesirin ‘r’ sini çıkar, ‘h’ yi koy.
Mesih oldu, yani İsa peygamber imanlıydı, tanrı değildi.’(Allah cc kuran da mesihten
bahsederken Allah oğlu Mesih degilde Meryem oğlu isa diye bahseder)
Dayı, kara tahtanın başında Başbakan’a, Mazlum’a ve Zalim’e anlatmaya devam
ediyor: ‘Yani aynen atomda olduğu gibi, az bir proton oynaması nasıl kömürü elmas
yaparsa, Manisa’nın başına ‘i’ harfi gelince imanİsa olur; yani Hıristiyanların
gözündeki telhis tanrı inancı gitti! Tevhit inancı geldi. Hz. İsa peygamber üstüne
atılan bu iftiradan kurtuldu. Düşünün!’başbakan sordu niçin Türkçe kelimeler dayı
sabret türkiyenin kök hücre olduğunu ana kart, yazılım olduğunu unutuyorsun.
Bir örnek daha< Dayı, masamın üzerindeki ispirto şişesini eline alır ve Başbakana
sorar: ‘İspirto ne renktir?’ Başbakan, ‘Eflatun rengidir,’ der. ‘Pekâlâ, insan ispirto
içerse ne olur?’ ‘İnsanın içini yavaş yavaş yakar.’ ‘O halde gidin Hıristiyanlara deyin
ki, Eflatun yaktı sizi.’ Mazlum hemen atılır: ‘Eflatun kimdir, ne demek istedin?’ ‘Siz
gidin Hıristiyanlara öyle söyleyin, onlar anlar. (Eflatun, eski Yunan filozofu, telhis
inancını Hıristiyanlara yayan kişi...) Son sistem anlatım tarzımız budur. Yani sizin
anlayacağınız Kuran-ı Kerim’de yüce Allah, insanoğluna yüzlerce kez, ‘Düşün,’ dedi.
Fakat insanoğlu düşünmedi. Düşünse idi, dünya bu halde olmazdı. Sıra geldi,
akılsızlara mantık yoluyla bir şeyler anlatmaya< 151
İnşallah anlarlar.’ Mazlum afalladı: ‘Siz nasıl bir insansınız? Bu bilgilerden çok var
mı?’ Dayı yanıtladı: ‘Bu daha ne ki? Dünyayı mantıkla uyaracağız. Biraz tekrar, yani
yüce Allah insanlara Kuran-ı Kerim’in yüzlerce yerinde, ‘Düşünün,’ dedi; fakat
insanlar düşünmedi. Biz de şimdi elif lam mim açılımında mantığı devreye aldık
insanları mantıkla, Türkçe kelimelerle, doğaçlamayla uyaracağız. Yani mantıklı mı,
değil mi? İster inansınlar, ister inanmasınlar; kendileri bilir. Sabret Mazlum. Mesela
Sitler konusuna geri dönelim. ‘Si’ demek sinsi demek, tersten oku is demek, yani
kara, siyah demek. İs ıslık demek, yani kısacası iblis sinsidir, siyahtır, yılandır. Bu
örnekleri mantık düşünce ve doğaçlama yoluyla çoğaltabilirsiniz.’
Dayı kara tahtaya bu ikisini konu başlığı olarak yazar: ‘Afrika kıtasının
insanlarına haber salın. Elif Lam Mim kendileri için çok önemli, konferansı
kaçırmasınlar. Anlatılacaklar kendileri için çok önemlidir. Türkiye’de kaoslardan
bıktık artık, bir kaos da biz çıkaralım. Bakalım bizimki nasıl, görsünler. Türkler de
konuyu iyi anlasınlar diye Avatar, Başlangıç filminin bazı yerlerini, Star Wars
filmlerini, çizgi filmlerini izlesinler. Biz filmlerden ilham almayız, filmler ilhamı
bizden alır; yani bu filmler bize hizmet eder. şimdi açıklayalım kur an da Allah cc
talut ve calut ordusundan yani iman edenlerle isyan edenlerden bahseder. Kur an da
iyilerin nasıl ğalip geldigini görürüz Davut as ın calutu nasıl ufak bir taşla
öldürdügünü örnek olarak verir. Burada çıkaracağımız ders nicelik degil niteliktir
Davut taş atmakta prefesyöneldir, bu gün <<.. atılan taşlar hala onun taşlarıdır.
Aradan bir hafta geçer, artık dünya filme türkiyeye kilitlenmiştir. <domuz<.
gebermiş, tövbe etmeyip <<<. meyen <<<. taş olmuştur.(nasılki musa as
Allahın emri ile asasını taşa vurur o taştan on iki tane su fışkırdı ise hakkın
belinize vuracağı asası ile sizden yani zürriyetinizden su gibi aziz bir millet
çıkaracaktır. TV başındaki herkes dikkatlidir. Dayı kara tahtanın başına geçer ve
biraz daha Sit konusunu açar. ‘Konu kısaca şöyledir,’ der: ‘Nemrut da Şanlıurfalıdır
fakat şu an dünyada olan Sit valileriyle ve imparatoruyla kan bağı yoktur. Fakat
müttefiktir ve her an birbirlerini satabilirler.(yani küfür tek millettir) Yani ey dünya,
başka bir galaksi diyelim ki Sitlerden(kötülerden) kurtuldu, fakat evren kurtulamaz;
neden? Evrenin kurtulması için dünya152
nın (kötülerden) kurtulması lazım. İşte o zaman evrenin tamamı kötülerden
kurtulur. Bu olay sadece Türkiye ve dünya meselesi değil, kâinat meselesi< Bu
konuşmanın sonunda kâinatı dünyadaki kötülerin başına yıkacağız.’ Mazlum ‘Dayı
ya, sorar dünyadaki Sitler kimlerdir?-dayı ‘Sabret, yavaş yavaş, alıştıra alıştıra.’
Birkaç gün sonra Dayı Vatikan’a haber salar: ‘ Ey Vatikan, Sam Amca’ya (CIA)
haber sal; bize Amerika’nın 6. filosunu getirsinler ve mühendiz personeliyle birlikte
teslim etsinler. Yoksa A4 kâğıdını Hıristiyanlara açıklarız.’ Başbakan meraklanır:
‘Dayı, 6. filoyu ne yapacağız? Nasıl olsa dünyada savaşlar yok artık.’ Dayı yanıt
verir: ‘Sayın Başbakanım, Kuran-ı Kerim’de bir ayet vardır, bilir misiniz? İki denizin
arasına perde koyduk, yani Akdeniz’le okyanus arasındaki perdeden bahseder,
dünyada önümüzdeki yıllarda içme suyu sıkıntısı var, biliyorsunuz değil mi?’ ‘Evet.’
‘2150 senesinde Akdeniz Allah’ın yardımıyla tatlı su oluyor, yani o iki denizin
arasındaki perdenin ne işe yaradığını anladınız mı kullanım vakti daha yeni geliyor
şimdi?’ Odadaki herkes şaşırır, afallar; ‘Allah Allah!’ derler. Amerika’dan 6. filoyu
getirdiler, teslim ettiler. ‘Sayın Başbakanım, bu 6. Filoyu, iki tane uçak gemisini alın
ve Cebelitarık boğazına dikin. Bundan sonra Akdeniz’e girmek parayla, daha siz
Fatih Sultan Mehmed Han hazretlerini tanımamışsınız. Suyun başını şimdiden
tutalım.’
Dayı yine Vatikan’a haber salacak: ‘Ey Vatikan, Sam Amca’yı gönder gelsin,
kapımızın önünde otursun, ‘Buraları kontrol ediyorum,’ desin. Sam Amca’yla işimiz
var. Sam Amca gelip odanın kapısında oturacak.’153
Hz. Mehdi (a.s.) ve Kuran-ı Kerim’de
Elif Lam Mim açıldı.
Sıra geldi eserin çekirdeği olan, mektup bölümündeki Kuran-ı Kerim’de geçen,
Elif Lam Mim’i, Elif Lam Mim Sad’ı, Yasin’i, Elif Lam Ra’yı, Ha Mim’i, Ta Sin
Mim’i<
Anlatmaya; dayı kara tahta nın başına geçerek anlatmaya başladı: ‘sy başbakanım
Elimizde bir mektup var birisi dayı vasıtası ile ş.urfa’da birisine bir mektup yazmış,
Mektup Kevser havuzundan çıkan bizim yaşadığımız evrene düşen bir rahmet
damlasıdır, nasıl yazıldığı anlatmam için bu eserin yaklaşık üç yüz sayfa gerisine
derinine inmemez lazım o’da uzun zaman alır.Hem mektubu okuyun hem açıklayın
hem irşad edin demiş.

‘Bismillahirrahmanirrahim.
Konu mektup: Kuran-ı Kerim’de ELİF LAM MİM
1,471240709912243648110220380

Mayıs ayı 2010 senesi: Selamünaleyküm Sayın Molla Ahmet,


Yaklaşık üç-dört gün önce bu bilgiler vekilimde yoktu, daha yeni geldi.
Vekilim(dayı) müritlerine bir roman getirdi. Müritlerin okumadan, anlamadan,
dinlemeden, kabul etmedi. Önemli değil, zaten romanın içerisinde birkaç sayfa hariç
bizi fazla ilgilendiren bir şey yoktu. İnsanların avcunun içe154
risinde Kuran-ı Kerim’den ayetler, bilgiler varmış bu da bizi ilgilendirmiyor.
Çünkü Kuran-ı Kerim sizin, bizim içimizde, önümüzde, beynimizde, kalbimizde;
yani hayatımızda< Bizim işimiz Elif.
Hz. Kuran Elif Lam Mim’i açtı; Elif Lam Mim dünyanın saman yolu galaksisinin
plakası gibi barkodu gibi düşün.
Elif i anlatalım Lam’ı da anlatacağız mim i de<
Elif, ilim demektir. Önümüzdeki yıllarda< Yüce Allah’ın yardımıyla insanlık
galaksiler arası yolculuğa başlayacak, sayın molla ahmed bunun nasıl olacağını
sorgulama. Sizin Gittiğiniz yerdeki göreviniz şu: Mesela hani havaalanında ya-
bancıları karşılarken tabela tutarlar ve sen de o tabela ile gideceğin adamı bilirsin;
işte bu< Gideceğiniz galakside hiçbir şey yemeyin, içmeyin. O galaksideki kavimler
Size kitaplarını açarlar. Sizin tanışacağınız kavim Elif Lam Mim Sad’dır. Örneğin,
gittiniz, önünüze kitaplar koydular. O kitapların içerisinde diyelim ki, batıl kelimeler
veya kitaplar var. Sizin konuşacağınız kavim onlar değil; sizin konuşacağınız tanışa-
cağınız kavim, hangi kitabın adı Elif Lam Mim Sad ise veya içinde geçiyorsa, o kavim
ile tanışacaksınız ve o kavime misafir olacaksınız. Kendi kitaplarında yaptıkları
hatalara ve gafletlerine karşı Kuran-ı Kerim’e bakarak yardımcı olacaksınız. O
yatarak namaz kılar, sen ayakta namaz kılarsın; fakat sistem aynıdır. Yani Kuran-ı
Kerim’i götürüp, ‘Bu Sadece sizin kitabınız değil; bu, bizim de sizin de baş
kitabınızdır,’ diyeceksiniz; yani ilim öğreteceksiniz. Yani siz namazı göstereceksiniz,
onlar size kendi ibadet şekillerini gösterecek. Böylece kültürler arası diyaloğ
başlayacak. Yanınızda Abdullah Aydın’ın bir açıklamasını, Kuran-ı Kerim’i, mezhep
kurucularının doğru kaynaklarını, dünyadaki ünlü âlimleri 155
alıp götüreceksiniz.
Sen Gavs hazretlerinin (Şeyh Abdülkadir Geylani’nin) Şıh’ı olduğu için, sana
anlatıyoruz bu işin başı biziz ve Şanlıurfa’dayız; yani kısacası Gavs hazretleri bu işin
başı. Gavs hazretleri şu an bütün galaksilerin ve Şıhların başı, galaksiler arası
koordinasyonu idare ediyor. Mesela gittiğiniz başka bir galakside, bu şekilde
(örnektir) Elif Lam Ra plakalı, yani barkotlu kavmi bulacaksınız; yani dünyanın,
samanyolu galaksisinin plakası Elif Lam Mim, yani bilgisayarın soketi Elif Lam Mim,
bilgisayarda Elif Lam Ra< Bu şekilde örnekle önünüze batıl şeyler de çıkabilir, fakat
sizi ilgilendirmez.
Diyelim ki; yıllar sonra gittiniz, geldiniz, tanıştınız. Bir gün bir uzay gemisi
Türkiye’ye indi. İçinde bir avuç kendini bilmez densiz var. Hemen Resulullah’ı
hatırlayın, misafirperver olun, ihtiyaçlarını havaalanında görün. Sıra geldi esas
tanışmaya,(pasaport kontrolüne ) baktınız ki İncil gibi, buda gibi komfiçyüz gibi
kodlar tutmuyor; o zaman şöyle deyin: ‘Sizinkiler karşıda<’ Biraz dinimizi anlatın,
barkodlardan bahsedin. Sakın ola ki havaalanından içeri koymayın. Haçlı seferlerini
hatırlayın dikta ları hatırlayın! Sömürgeyi düşünün. Hırsızlık yaparlar. Gitmezlerse
hemen Elif Lam Mim Sad kavmine haber edin; siz gerisine karışmayın.
Hıristiyanların barkodu yoktur. Dayı araya girer. ‘Sayın Başbakanım, burası çok
önemli Hıristiyanların barkodu yokmuş, bunun anlamı çok büyük!’ Size bir cilvesini
anlatayım barkot olmadığından dolayı Onun için her türlü oraya ABD ye gider. Uzay
korsanı, hırsız, cani vs< Yani şunu iyi anlayın, Urfa nasıl bozuksa Türkiye de bozuk,
Türkiye bozuksa dünya da bozuk, dünya bozuksa evren de bozuk< İyi düşünün,
yani dünyada sömürge devlet varsa ateist, materyalist varsa uzayda da var . Bu iş,
‘Sen Kürt’sün, sen Türk’sün kaosuna benzemez. Galaksiler arası 156
savaşı düşünün, nasıl dünyada devletlerarasında çıkar, entrika varsa başka
galaksilerde de var. Dünyada Allah dostu müminler varsa uzayda da var. Biz on
yıldır uzaya sinyal gönderiyoruz. Sitlerin (kötülerin) kök hücreleri dünyada diyoruz.
Siz güvendiklerinizi çağırın, biz şimdilik konu kıyamet alametleri olduğu için
cehennem zebanileri yerine Zalim’i (uzaylıları) çağırmışız. Ey Türkiye, ey İslam;
diyelim ki bir uzay gemisi dünyanın herhangi bir yerine indi. İslam âlimleri
kitaplarına baksın, barkodlar tutmuyorsa sakın yaklaşmayın ve şöyle deyin:
‘Sizinkiler size, bizimkiler bize; yani dinimiz gibi sistem Kuran’da yazılı< Aynen
şöyle düşünün: 1400 yıl önce, Kur’an-ı Kerim dünyaya Resulullah’la beraber hidayet
kapısı açtı< Şimdi de evrene açıyor ve uzay çağını, altın çağını, foton çağını
başlatıyor. En yakın galaksi Bursa’yla Arafat arası kervan mesafesinde (zaman
olarak)...dayı mektubu okumaya devam eder.
Lam
Lam, bilim demektir. Diyelim ki 700 kişi başka bir galaksiye gitmek için yola
çıktınız. 50 tanesi âlim, 50 tanesi bilim adamı, 99’u personel< Geri kalanı dünyadaki
mimli kişiler, şimdi onlarda ilim eksik, fakat bilim çok fazla< Yani adamları (uzay-
lılar) robot gibi düşün, maneviyat eksik; fakat bilim dolu< Sizde de ilim çok fazla<
Bilim eksik şimdi sıra geldi bilim adamlarına LAM’ı anlatmaya. Lam, Lamel’in, yani
mikroskop camının kısaltılmışıdır ve bilim demektir. Bu konuyu başvekilimle bir
hafta önce temasa geçen Albert Einstein adlı birisi bilim adamlarına anlatacak. Molla
Ahmed, sen de dinle< Söz hakkı Albert Einstein’a geçti, Albert Einstein ağlıyor,
ağlaması vekilimi hüzünlendiriyor. Ey bilim adamları, bizi rezil ettiniz, Allah sizi
nasıl biliyorsa öyle yapsın< Neyse önemli değil, kol kı
rılır, yen içinde kalır; konumuz bu değil. Bizi rezil etmeyin, yani gittiğiniz yerde
bizi küçük düşürmeyin. Allah rızası için, biliminizin rızası için sakın ola ki zinhar ve
zinhar gittiğiniz yerden selülitle ilgili bilim istemeyin veya güneş kremiyle ilgili
bilim istemeyin (yani boş bilimle uğraşmayın). İnsanlığın yedek parçaya ihtiyacı var;
mesela böbrek diyaliz cihazından kurtulmanın yollarını isteyin, böbrek yapmak için
malzeme isteyin veya kalp yapmayı öğrenin. Göz yapmayı öğrenin, havada uçmanın
yolları, uzay mekiği, denizde giden arabalar gibi şeyler isteyin. Fizik, matematik,
kimyayı öğrenin; şu an dünya onların (uzaylıların) yanında ilkel bir yer<
Mim
Yine Seyda Hazretleri konuşmasına devam etti: ‘Mim, tabiat demektir. Mim
sembol demektir. Mim işaretler demektir. Mim işaretlemek demektir. İlimin bilimin
kapısı yelpazesi küçüktür, Mim’inki ise daha büyüktür, ilimden bilimden az bir
grup insan anlar. Siz bunları dünyada alim(elif) ve bilim adamı (lam)olarak tanırsınız
Fakat Mim’i her kesim herkes anlar eğer bir gezegende ilim,bilim fayda vermiyorsa
Allahın dininden verdigi cezalardan tavizler veriliyorsa gezegen ve galaksi bo-
zulmuşsa maraz doğar, ve mim devreye girer., insanlar anlarsa kurtulur anlamazsa
helak olur, çünkü yapacak bir şey kalmamıştır artık. Mim’i anlamak için bu eseri iyi
anlamak lazım. Mesela gittiğiniz yerde akşam oldu, önünüze yiyecekler getirdiler.
Sayın Şıh Hazretleri ve âlimler bilim adamlarına sahip çıkın, ellerini bir yere
sürmesinler. Hemen Resulullah’a dönün, sakın hiçbir şey yemeyin. O size keserek
ikram ettikleri hayvan tek tırnaklı mı, çift tırnaklı mı, bakın; tek tırnaklıysa yemeyin.
Tek tırnaklıyı at eti gibi, çift tırnaklıyı koyun eti gibi düşünün. Yani ilimin, bilimin
bittiği yerde Mim devreye girer. Örneğin, mim’ler Türkiye’dedir; diyelim ki
Şanlıurfa’dadır. Önünüze bir yemek geldi, ismi yöresel yemeklerimize ben158
ziyor veya görünümü öyle< Yiyebilirsiniz. Mesela dünyadan örnek verelim:
Mim’li su, o da beyaz; benzin, o da beyaz< İlmin, bilimin yoksa ismine bak, kokla,
mimlemeyi yap; yoksa zehirlenebilirsin. Elif Lam Mim Sad kavminden Sad kitabın
ün zile dünyaya bir kaç sayfa yazı geldi.

‘Ey dünyalılar, elif’i de anlamadın, lam’ı da anlamadın; yani İslam’ı da, insanı da
anlamadın. Sıra geldi mim’e< Bizim Elif Lam Mim barkotlu dünyada bir dostumuz
var; kod adı Dayı< O, sizin yaşadığınız, Dünyanın İçinde
Kur’an-ı Kerim isimli içinde Elif Lam Mim geçen bir kitap var, o kitabın içinde
sizin avuçlarınızın içerisinde kitapta ilgili (Sol el Arapça 81, sağ el 18 eşittir 99 esma-
ül hüsna.) ipuçları var.(ellerinizin içindeki ana çizgileri inceleyin) anladın mı şimdi
Seydam? Uzaylı iki kelimede gafletteki tüm insanlara Kuran-ı Kerim’den ipucu
verdi; yani sizin işiniz de başka galaksiye gittiginiz zaman hemen hemen bu. Bu
yazıyı batıl (gaflettekiler) anlasa belki de hidayete gelir. Vekilimin (Dayı) ilmi pek
azdır. Vekilim, dağın görünmeyen tarafı< Amcası oğlu H. Halil, kendi sofrasında
sultandır, H. Halil tek tabanca, ortaksız, kenter çalışır, H.Halil’in kalbini kırma.
H.Halil’in ilmi senin anlayacağın cinstendir, vekilimin ilmi, yani vekilimin için-
dekilerinin ilmi bizim anlayacağımız cinstendir. Vekilime bir şey sorma, bir şey
soracak olursan H.Halil’e sor. Vekilim zahiri ilimden az anlar. Şimdi faydalı bir iş
yapmak istiyorsan iyi dinle: Vekilim en az 30–40 yere e-mail atmış, sen de o Said
Nursi hazretlerinin müridine ulaş ve şunları ilet. İt ile köpek ile uğraşmaktan
vazgeçsin, dışarıda bugüne kadar staj yapmaya ne kadar genç gönderdiysek bilim
adamı faideli insan hepsi Türkiye’ye gelsin ve dışarıda ne kadar kafasına yatan,
işimize yarayacak olan bilim adamı varsa onları çağırsın. Hepsi hemen Türkiye’ye
dönsünler; zira kültürler arası diyalog daha yeni başlıyor. Vekilim bu 159
işi bilmiyor, her tarafa e-mail atıyor, fakat cevap alamıyor. Anlamıyor ki bu işten;
bu yüzden ona Seydasının imzası lazım. Onun için elinden geleni yap. Hemen
tanıdığın büyük zatlarla irtibata geç. Yazılar hakkında endişen olmasın. Elif Lam
Mim’i yüce Allah’tan başka kimse açamaz. Şu anki silsile yüce Allah, Cebrail,
Resulullah, Şıh Abdülkadir Geylani, vasıta olan biz ve uzaylılar. Bunun bir kopyasını
romanda yayınlayacağız. Dünyada önümüzdeki yıllarda böyle bir iş olursa, yani bir
uzay gemisi işi öğretmek için Türkiye’nin neresine inerse insin barkodlarına
(pasaportlarına) bakın mesela elif lam mim sad kavmi gelirse Kur’an da elif lam mim
sad araf suresinde geçer. Pasaportlarının başında Araf suresine yakın deliller
taşıması lazım. İki âlim baksa hemen anlar. Barkod delil bulamassanız içeri
(türkiyeye) almayın çünkü zehirli elmadır. Sakın ola ki uzaylıların dış görünüşünü
yadırgamayın, onların içleri insan, dışları hayvan olabilir. Dünyalıların dışı insan, bir
kısmınızın içi hayvan... İnanın bu daha kötü, unutmayın. Samanyolu galaksisinin
sahipleri İslam’dır, barkodunuz Elif Lam Mim’dir. Yani bizim barkodumuz Elif Lam
Mim diyeceksiniz. Bu barkodlu yazı yanında kalsın, lazım olacak; Sadakallahulazim.’
İki-üç gün sonra devamı geldi:
‘Bismillahirrahmanirrahim.
Seydam, mesela Elif Lam Mim Sad 12’ler ordadır. Diyelim ki geldiler, size de
dediler ki; ‘Bizim komutanımız 12 tane.’ Siz de diyeceksiniz ki; ‘Bizim de 12
imamlarımız var. Yani kod numaralarımız aynı. Sizi de 12 imamlar komutanlar idare
ediyor. Bizi de 12 imamlar idare ediyor. Mesela Elif Lam Mim Sad’ın sonundaki Sad,
sizin daha gelişmişiniz. Sad demek ticaret yapabilirsiniz demek, Sad demek sat
komando demektir silahlı güç anlamına gelir. Onların her türlü ilimleri hemen
hemen sizinle aynıdır. Fakat bilimleri çok fazla< Diyelim ki oradan bir sürü şey
öğrendiniz, tecrübe kazandınız, galaksiler arası solucan rotasını öğrendiniz; yolculuk
Ta Sin Mim galaksisine< Ta Sin Mim demek ilimde yok, bilimde yok. Sadece
mimleme var. Mimleme yapmanız lazım, yani buraya giderken mesela çok uzak ya;
ona göre ihtiyaçlarını
zı almanız lazım. Kimse yok mu ekibi gibi gitmeniz lazım, hazırlıklı gitmeniz
lazım. Sizin anlayacağınız, hediye ilim, bilim kısacası< Zamanında ilk üniversite
Şanlıurfa’daydı ve şimdi de sistem yine aynı< Kâinatın bir hava alanını düşünün,
Şanlıurfa yakınlarına kurulacak. Peki, kaç yıl sonra, Allah bilir? Ama böyle giderse
yedi-sekiz sene sürebilir. Aynen hava alanını düşünün. Elif Lam Mim Sad kavmi size
yardım ediyor. Elif lam mim sad kavminin daha derini Kur’an-ı Kerim az daha
derini yüce Allah yani aslında yüce Allah size yardım ediyor) Öğreniyorsunuz,
teknolojinizi geliştiriyorsunuz, alışveriş yapıp, Elif Lam Mim’i geliştiriyorsunuz,
(dünyayı, Samanyolu galaksisini) geliştiriyorsunuz, yapılacak galaksilere yardım
etmeye başlıyorsunuz. Sadakallahulazim.’
Bismillahirrahmanirrahim. (Kaos ve rahmet başlıyor.)
Bir-iki silsile sonra başbakanın yanına gideceksiniz; önümüzdeki günlerde bu
yazılar gazetelerden okunur. (Afrika kıtası, Avrupa Birliği (devlet) insanlarıyla yer
değiştirecek. Avrupalılar, Afrikalılarla kardeş aile edinip ve sadece bir valiz eşya-
larını alıp Afrika kıtasına gidecekler. Afrika kıtası da Avrupa kıtasına geçecek. En
fakir, en alt tabaka toplam bir milyara yakın insan< Dört yıl zamanları var; bu soru
kendilerine dünyada bu şekilde sorulacak. Afrika’dan bir zenci, Avrupa’dan bir
aristokrat, Amerika’dan bir Kızılderili veyahut bir yanki gelecek kendilerine; yanki
ve aristokrata gidin. ‘Ağababalarınızdan haber getirin,’ diyeceğiz.’
18 Sessizden kasıt şu; Avrupa Birliği sesini, sedasını çıkarmadan, şeytana uyup
kaos çıkarmadan, panik yapmadan sakın ve hızlı bir şekilde bir hırsız edasıyla Afrika
kıtasıyla yer değiştirmeli. Yoksa helak olacak.
Resulullah’ın yüzü hürmetine yüce Allah sessiz devrimi kabul etti. Gitmezlerse
Tel Aviv’den kendilerine sinyal göndereceğiz. Sinyal geldikten sonra gitme süresini
kısaltırız. Sonuçta yine Afrika kıtası Avrupa kıtasına geçecek.’ Afrika kıtası Avrupa
kıtasına geçtikten sonra dört-beş yıl istirahat edecek, yemek kültürünü Türkler
verecek ondan sonra tamamı zamanın ashab-ı sufhesi olacak, okullar açacak
üniversiteler kurulacak. Yani Resulullah’ın döneminde Kuran dünyaya kapı açtı.
Şimdi de kâinata açacak. Anla, hani kıyamet yaklaştığı zaman güneş batıdan
doğacak diye hadis vardı ya; Afrika güneş olup (hidayet anlamında) batıdan Avrupa
kıtasından doğacak, yani güneş batıdan doğacak. Afrika Yeni keşfedilecek
galaksilere hidayet verecek. Dünyada Nur Sultan Nazarbayev diye bir başkan var,
onun ülkesine galaksiler arası İslam NATO’su kurulacak. Galaksilerin birleşmiş
milletleri Afrika’nın giderlerini karşılayacak. Avrupa kıtası kendi rızasıyla dört yıl
içerisinde Afrika kıtasına geçerse üç kuşak fakirlik sürecek. (İslam olsalar dahi bu kul
haklarıyla ölemezler. Herkes ettiği kadar çekecek, şansları varsa bu dünyada
çekerler.) Bu esnada Afrika kıtasının yönetimini Elif Lam Mim Sad kavmine
devretmişiz. Elif Lam Mim Sad kavmi Avrupalıları Afrika kıtasında karın tokluğuna
istediği gibi çalıştıracak. Üç kuşak sonra Avrupa kıtası ıslah olduysa, fakirlikleri
yavaş yavaş üstlerinden kalkacak; ıslah olmadılarsa üç kuşak daha fakirlik sürecek.
Biz Afrika kıtasını Elif Lam Mim Sad kavmine bıraktığımız için onlar da bize,
Müslüman Türklere ve Araplara, yani İslam’a insanoğlunun vücut yapısına uygun
uzay gemisi bırakacak. Şanlıurfa ve Diyarbakır arasına hava alanı yapmak için
kolları
19 Resulullah’ın döneminde ashab-ı sufhe diye bir topluluk vardı, bu topluluk
genelde çalışmayan fakir insanlardı. Resulullah bu insanlara ilim öğretirdi. Yeni
fetihler yapıldığı zaman ashab-ı sufheden bir grup, fethin yapıldığı yere gidip ilim
öğretirdi.
Sıvayacaklar. NATO’yu da Elif Lam Mim Sad kavmiyle beraber (İslam) yapacak.
Beyaz Amerika’ya gelince.. Dünya nimetlerinin yüzde otuzunu tüketen obezler.
Beyaz Bulut’un bazı istekleri olacak. Üç kuşak fakirlik sürecek. Kızılderililere ne
yaptılarsa uzaylılar da onlara aynısını yapacak. Islah olurlarsa uzaylılara iki-üç
kuşak sonra müdahale edilecek. Amerika kendi kıtasındaki tüm cuntaları yok
edecek. Amerika’dan biat alınacak; gönül rızasıyla tüm Kızılderilileri
Mezopotamya’ya, şu anki Kürt devletinin bulunduğu yere getirip yerleştirecek.
Mezopotamya’daki Kürt devletlerini, peşmergeleri ve tüm PKK yandaşlarını alıp
Kürtlerin istediği bir eyaletinde devlet kurmalarına izin verecek. (Yüce Allah,
Kaliforniya’yı seçti.)
Türkiye’de bir defa polise taş atmış aile dahi Amerika’ya gidecek, yoksa biz
karışmayız; onlar kendi kendilerini bilirler. Türkiye’nin bazı istekleri olacak, bizim
bildiğimiz 480 milyar dolar; gerisini Başbakan ve Bakanlar Kurulu talep edecek.
Amerika, Irak ve Bağdat başta kırıp döktüğü tüm İslam devletlerini onaracak.
Masraflarını kendisi karşılayarak önümüzdeki yüzyıllara hitap eden şehirleri
kurmaya başlayacak. Bunun parası Araplar tarafından yıllardan beri ABD ye
ödenmiş. Amerika, Asya’daki Ortadoğu’daki ülkelerinin halklarını eğitim, sağlık,
güvenlik, iş, konusunda üniversite ortamında bilinçlendirecek. Ancak din konusuna
girmeyecek. Petrol zengini ülkeler hariç En az 480 milyar dolar para yardımında
bulunacak, yoksa ihale Hitler’e verilecek. (Hitler’in kim olduğu eserde yazılı<)
Gerisine biz karışmayız diyelim ki, bize biat etmedi sayarız.

Devamı: Geleceğin Cedayları İran’a gelince dünyayı kötü uzaylılardan savunmak


için silah yapmayı öğrenecek, Amerika elindeki tüm büyük silahları İran’a teslim
edecek.
Ermenilere gelince< Çin Seddi Ermenistan’ın etrafına
örülecek. Çin’in önü açılacak, yaptığı ucuz kalitesiz şeylerden vazgeçecek,
Türkiye’deki tüm Ermeniler 48 saat içerisinde Ermenistan’a geçecek. Tarih
tekerrürden ibarettir, şimdilik bu kadar; devamı gelir. Geldi de! İran, uzay silah
savunma, savunma, savunma sanayisi geliştirecek, Türkiye galaksiler Başbakanı
olacak
Dünyanın şunu iyice anlaması lazım:
1. Uzaylılarla maç yapılmaz.
2. Beyaz Bulut’la poker oynanmaz.
3. Türklerle savaşılmaz.
Suudi Arabistan hakkında yazılar gelince kâinatın cumhurbaşkanı olacak. Biz
insanların bilinçaltlarına on yıldan beri mesajlar gönderiyoruz, insanlığı kanaviçe
gibi işliyoruz. Mesela İran’a, ‘Silah yap,’ diyoruz ama İran anlamıyor ve etrafına
bakıyor silah yapmaya çalışıyor. Hâlbuki Daha silah yapmaya başlamadı. Mesela
Başbakan başkanlık getirmeyi düşünüyor, çalışıyor; sanıyor ki Türkiye, hâlbuki
kâinat< Mesela kültürler arası diyalog diyoruz, hoca efendi sanıyor ki
Hıristiyanlıkla bilinci öyle anlıyor; hâlbuki kültürler arası diyalog daha başlamadı,
yeni başlıyor. Bundan sonraki dünyadaki döngü, Hz. Ali’nin dönemi hariç< Hz.
Resulullah, Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, oradan Osmanlı İmparatorluğuna,
Yıldırım Beyazıt ve Sultan Abdülhamit Han arasında olacak. Bu işin uzmanları tarihi
inceleyecek, önümüzdeki yıllarda arza çıkmasın diye bu iki padişah arasındaki
geçmiş dönemi kontrol edecek ki aynı hatalara düşülmeyecek. Hz. Ali’nin dönemini
kaldıramazsınız.
Bismillahirrahmanirrahim.
Einstein konuşuyor: Avrupalıların tamamı.‘Ey İngilizler, (ayı, baş düşman)
Fransızlar, (fırlama) İspanyollar, (boğa güreşi, sömürge) ve Hollandalılar< (gay,
ötenazi) Birinci Dünya Savaşında haksızdınız. Müslümanlar abdest alıp na
maz kıldıkları için pis enerjiyi I. dünya savaşından çıkan kötü enerjiyi
Avrupalıların üstüne attılar. Orada bir enerji yığıldı, o enerjinin boşalması lazımdı;
yani basıncın düşmesi lazımdı. İkinci dünya savaşı çıktı, çıkmaması kaçınılmazdı.
Enerji boşaldı, o enerjinin kat kat fazlası yine birikmiş. Sizden biat isteyecekler,
Dabbetül Arz olan varlığı oyuna sokmayın yani konuşmacının ağzından (dayı)ol
veya şimdi çıkmasın yoksa sizi taş yaparlar cehenneme atarlar. Bir de Avrupalı ve
Amerikalılar, çok çok çok iyi dinleyin. Bu yazılar gazetede yayınlanacak, kalbinizden
ve zihninizden gerekirse günde bin defa, ‘İslam, Müslüman haklıymış, suç
bizdeymiş,’ deyin, hep pozitif düşünün. Sit androitleri bizmişiz, siz anlamazsınız;
ancak bu şekilde Dabbetül Arzdan uzak durursunuz. İyi dinleyin, ne istiyorlarsa
verin. Einstein konuşuyor: ‘İyi dinleyin Hıristiyanlar, bakın İslam âlimleri ve
Resullullah ne yaptı? ‘Yarabbi helakten kurtulmanın çözümü var, bize zaman ver,’
dediler. Önümüzdeki yıllarda beklenen güneş patlamasını (gazları) Dayı ve birkaç
yüz insanın içinde güneş sinir ağı denen organda ego da gerçekleştirdiler, onun için
ne isterlerse yapın; yoksa gerçeğini de yaparlar.
Şimdi şükür edin, üç kuşak rezillik sizi bekliyor; şükür edin, zira sonsuzluk ve ateş
nedir bilmiyorsunuz. Akdeniz aile ateşi hastalığını inceleyin. Ermeniler Türkler
karşısında haksız, fakat uzaylılardan kurtuluş yok. Sizlere nasıl davranacakları
eserde yazılı<
Not: Bu yazılar yazılırken yazarın zihnine birisi üç defa ‘Şahit ol Yarabbi biz
uyardık,’ dedi; bunun ne anlama geldiğini İslam’a sorun, yani Einstein’ı kim
konuşturuyor sizce?
Mektup buraya kadar< sadakta mehdi.

You might also like