Ecoşkot 31

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 7

Bugünkü Türk matematik ortamýnýn oluþmasýna ciddi katkýlar yapmýþ pek çok matematikçimiz bu

çabalarý sonucu kendileri araþtýrma ve yayýn yapmaya zaman bulamadýklarý için kendilerine duyulan
minnettarlýk kendisini bu listede ifade edememektedir. Bu listeyi, tarihin insafsýzlýðýna sýðýnarak,
yalnýzca kendi dönemlerinin güncel araþtýrmalarýnda baþarýya ulaþmýþ ve artýk hayatta olmayan
matematikçilerimize ayýrdýk. Yine de listenin tam ya da eksik olduðu zaman içinde yapýlacak arþiv
araþtýrmalarýyla belli olacaktýr.
Ali Kuþçu
(1474-1525)

Türk Ýslam Dünyasý astronomi ve matematik alimleri arasýnda, ortaya koyduðu eserleriyle haklý bir
þöhrete sahip Ali Kuþçu, Osmanlý Türkleri’nde, astronominin önde gelen bilgini sayýlýr. “Batý ve Doðu
Bilim dünyasý onu 15. yüzyýlda yetiþen müstesna bir alim olarak tanýr.” Öyle ki; müsteþrik W .Barlhold,
Ali Kuþcu’yu “On Beþinci Yüzyýl Batlamyos’u” olarak adlandýrmýþtýr. Babasý, Uluð Bey’in kuþcu
baþýsý (doðancýbaþý) idi. Kuþçu soyadý babasýndan gelmektedir. Asýl adý Ali Bin Muhammet’tir. Doðum
yeri Maveraünnehir bölgesi olduðu ileri sürülmüþse de, adý geçen bölgenin hangi þehrinde ve hangi yýlda
doðduðu kesinlikle bilinmektedir.

Ancak doðum þehri Semerkant, doðum yýlýnýn ise 15. yüzyýlýn ilk dörtte biri içerisinde olduðu kabul
edilmektedir. 16 Aralýk 1474 (h. 7 Þaban 879) tarihinde Ýstanbul’da ölmüþ olup, mezarý Eyüp Sultan
Türbesi hareminde bulunmaktadýr. Ölüm tarihi; torunu meþhur astronom Mirim Çele-bi’nin (ölümü, Edirne
1525) Fransça yazdýðý bir eserin incelenmesi sonucu anlaþýlmýþtýr. Mezar yerinin 1819 yýlýna kadar
belirli olduðu ve hüsn-ü muhafazasýnýn yapýldýðý; ancak 1819 yýlýndan sonra, Ali Kuþcu’ya ait mezarýn
yerine, zamanýnýn nüfuzlu bir devlet adamýnýn mezar taþýnýn konmuþ olduðu anlaþýlmaktadýr. Uluð
Bey’in Horasan ve Maveraünnehir hükümdarlýðý sýrasýnda, Semerkant’ta ilk ve dini öðrenimini
tamamlamýþtýr. Küçük yaþta iken astronomi ve matema-tiðe geniþ ilgi duymuþtur.

Devrinin en büyük bilginlerinden; Uluð Bey , Bursalý Kadýzade Rumi, Gýyaseddün Cemþid ve Mu’in al-
Din el-Kaþi’den astronomi ve matematik dersi almýþtýr. Önce,Uluð Bey, tarafýndan 1421 yýlýnda kurulan
Semerkant Rasathanesi ilk müdürü, Gýyaseddün Cemþid’in, kýsa süre sonra da Rasathanenin ikinci müdürü
Kadýzade Rumi’nin ölümü üzerine, Uluð Bey Rasathaneye müdür olarak Ali Kuþcu’yu görevlendirmiþtir.
Uluð Bey Ziyc’inin tamamlanmasýnda büyük emeði geçmiþtir. Nasirüddün Tusi’nin Tecrid-ül Kelam adlý
eserine yazdýðý þerh, bu konuda da gayret ve baþarýsýnýn en güzel delilini teþkil etmektedir. Ebu Said
Han’a ithaf edilen bu þerh, Ali Kuþcu’nun ilk þöhretinin duyulmasýna neden olmuþtur. Kaynaklarýn
deðerlendirilmesi sonucu anlaþýlmaktadýr ki; Ali Kuþcu yalnýz telih eseriyle deðil, talim ve irþadýyle
devrini aþan bir bilgin olarak tanýnmaktadýr. Öyle ki; telif eserlerinin dýþýnda, torunu Mirim Çelebi, Hoca
Sinan Paþa ve Molla Lütfi (Sarý Lütfi) gibi astronomlarýn da yetiþmesine sebep olmuþtur. Bu bilginlerle
beraber, Ali Kuþcu’yu eski astronominin en büyük bilginlerinden birisi olarak belirtebiliriz.
Cahit Arf
(1910-1997)

1910 yýlýnda Selanik’te doðdu. Yüksek öðrenimini Fransa’da Ecole Normale Superieure’de tamamladý
(1932). Bir süre Galatasaray Lisesi’nde matematik öðretmenliði yaptýktan sonra Ýstanbul Üniversitesi Fen
Fakültesi’nde doçent adayý olarak çalýþtý. Doktorasýný yapmak için Almanya’ya gitti. 1938 yýlýnda
Göttingen Üniversitesi’nde doktorasýný bitirdi. Yurda döndüðünde Ýstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde
profesör ve ordinaryus profersörlüðe yükseldi. Burada 1962 yýlýna kadar çalýþtý. Daha sonra Robert
Koleji’nde Matematik dersleri vermeye baþladý.1964 yýlýnda Türkiye Bilimsel ve Teknik Araþtýrma
Kurumu (Tübitak) bilim kolu baþkaný oldu.

Daha sonra gittiði Amerika Birleþik Devletleri’nde araþtýrma ve incelemelerde bulundu; Kaliforniya
Üniversitesi’nde konuk öðretim üyesi olarak görev yaptý. 1967 yýlýnda yurda dönüþünde Orta Doðu Teknik
Üniversitesi’nde öðretim üyeliðine getirildi. 1980 yýlýnda emekli oldu. Emekliye ayrýldýktan sonra
TÜBÝTAK’a baðlý Gebze Araþtýrma Merkezi’nde görev aldý. 1985 ve 1989 yýllarý arasýnda Türk
Matematik Derneði baþkanlýðýný yaptý.
Arf Ýnönü Armaðaný’ný (1948) ve Tübitak Bilim Ödülü’nü kazandý (1974). Cebir ve Sayýlar Teorisi
üzerine uluslararasý bir sempozyum 1990'da 3 ve 7 Eylül tarihleri arasýnda Arf’in onuruna Silivri’de
gerçekleþtirilmiþtir. Halkalar ve Geometri üzerine ilk konferanslarda 1984'te Ýstanbul’da yapýlmýþtýr. Arf,
matematikte geometri kavramý üzerine bir makale sunmuþtur. Cahit Arf 1997 yýlýnýn Aralýk ayýnda bir
kalp rahatsýzlýðý nedeniyle aramýzdan ayrýldý.
Kerim Erim
(1894-1952)

Ýstanbul Yüksek Mühendis mektebi’ni bitirdikten (1914) sonra Berlin Üniversitesi’nde Albert Einstein’in
yanýnda doktorasýný yaptý (1919). Türkiye’ye dönünce, bitirdiði okulda öðretim üyesi olarak çalýþmaya
baþladý. Üniversite reformunu hazýrlayan kurulda yer aldý. Yeni kurulan Ýstanbul Üniversitesi Fen
Fakültesi’nde analiz profesörü ve dekan olduðu gibi Yüksek Mühendis Mektebi’nde de ders vermeye devam
etti. Yüksek Mühendis Mektebi Ýstanbul Teknik Üniversitesi’ne dönüþtürülünce buradan ayrýldý ve
yalnýzca Ýstanbul Üniversitesi’nde çalýþmaya devam etti. Daha sonra burada ordinaryüs profesör oldu.
1948 yýlýnda Fen Fakültesi Dekanlýðý’na getirildi.

1940-1952 yýllarý arasýnda Ýstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’ne baðlý Matematik Enstitüsü’nün
baþkanlýðýný yaptý. Türkiye’de yüksek matematik öðretiminin yaygýnlaþmasýnda ve çaðdaþ matematiðin
yerleþmesinde etkin rol oynadý. Mekaniðin matematik esaslara dayandýrýlmasýna da öncülük etti.
Matematik ve fizik bilimlerinin felsefe ile olan iliþkileri üzerinde de çalýþmalarda bulunan Erim’in Almanca
ve Türkçe yapýtlarý bulunmaktadýr. Bunlardan bazýlarý þunlardýr:

Nazari Hesap (1931), Mihanik (1934), Diferansiyel ve Ýntegral Hesap (1945), Über die Traghe-its-formen
eines modulsystems (Bir modül sisteminin süredurum biçimleri üstüne – 1928)
Kerim Erim
(1894-1952)

Ýstanbul Yüksek Mühendis mektebi’ni bitirdikten (1914) sonra Berlin Üniversitesi’nde Albert Einstein’in
yanýnda doktorasýný yaptý (1919). Türkiye’ye dönünce, bitirdiði okulda öðretim üyesi olarak çalýþmaya
baþladý. Üniversite reformunu hazýrlayan kurulda yer aldý. Yeni kurulan Ýstanbul Üniversitesi Fen
Fakültesi’nde analiz profesörü ve dekan olduðu gibi Yüksek Mühendis Mektebi’nde de ders vermeye devam
etti. Yüksek Mühendis Mektebi Ýstanbul Teknik Üniversitesi’ne dönüþtürülünce buradan ayrýldý ve
yalnýzca Ýstanbul Üniversitesi’nde çalýþmaya devam etti. Daha sonra burada ordinaryüs profesör oldu.
1948 yýlýnda Fen Fakültesi Dekanlýðý’na getirildi.

1940-1952 yýllarý arasýnda Ýstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’ne baðlý Matematik Enstitüsü’nün
baþkanlýðýný yaptý. Türkiye’de yüksek matematik öðretiminin yaygýnlaþmasýnda ve çaðdaþ matematiðin
yerleþmesinde etkin rol oynadý. Mekaniðin matematik esaslara dayandýrýlmasýna da öncülük etti.
Matematik ve fizik bilimlerinin felsefe ile olan iliþkileri üzerinde de çalýþmalarda bulunan Erim’in Almanca
ve Türkçe yapýtlarý bulunmaktadýr. Bunlardan bazýlarý þunlardýr:

Nazari Hesap (1931), Mihanik (1934), Diferansiyel ve Ýntegral Hesap (1945), Über die Traghe-its-formen
eines modulsystems (Bir modül sisteminin süredurum biçimleri üstüne – 1928)
Matrakçý Nasuh
(Bilinmiyor-1553)

Türk, minyatürcü. Ayrýca matematik ve tarih konularýnda kitaplar da yazmýþ çok yönlü bir bilgindir.
Doðum tarihi ve yeri bilinmiyor. Kâtip Çelebi ölüm tarihi olarak 1533'ü vermekteyse de, bunun doðru
olmadýðý bugün kesinleþmiþtir. Çeþitli kaynaklarda onun 1547'den, 1551'den, 1553'ten sonra ölmüþ
olabileceði ileri sürülmektedir. Yaþamý üstüne bilgi de yok denecek kadar azdýr. Saraybosna yakýnlarýnda
doðduðuna, dedesinin devþirme olduðuna iliþkin kesinleþmemiþ ipuçlarý vardýr.
Enderun’da okumuþtur. Matrakçý ya da Matrakî adýyla anýlmasý, lobotu andýran sopalarla oynandýðý ve
eskrime benzeyen bir tür savaþ oyunu olduðu bilinen “matrak” oyununda çok usta olmasýndan ve belki de
bu oyunun mucidi bulunmasýndan ileri gelmektedir. Nasuh ayrýca çok usta bir silahþördü. Bu nedenle Silahî
adýyla da anýlýrdý. Türlü silah ve mýzrak oyunlarýndaki ustalýðý nedeniyle Osmanlý ülkesinde “üstad” ve
“reis” olarak tanýnmasý için 1530'da I. Süleyman (Kanuni) tarafýndan verilmiþ bir beratý da vardý. Çeþitli
silahlarýn nasýl kullanýlacaðýný ve dövüþ yöntemlerini anlatan Tuhfetü’l-Guzât adlý bir kýlavuz kitap bile
yazmýþtý.

Nasuh, özellikle geometri ve matematik alanlarýnda önemli bir bilim adamýydý. Uzunluk ölçülerini gösteren
cetveller hazýrlamýþ ve bu konuda kendinden sonra gelenlere önderlik etmiþtir. Matematiðe iliþkin iki
kitabý Cemâlü’l-Küttâb ve Kemalü’l- Hisâb ile Umdetü’l-Hisâb’ý I. Selim (Yavuz) döneminde yazmýþ ve
padiþaha adamýþtýr. Bu yapýtlardan sonuncusu uzun yýllar matematikçilerin elkitabý olarak
kullanýlmýþtýr.
Gelenbevi Ýsmail Efendi
(1730-1790)

1730 yýlýnda þimdiki Manisa’nýn Gelenbe kasabasýnda doðan Gelenbevi Ýsmail Efendi, Osmanlý
Ýmparatorluðu matematikçilerindendir. Asýl adý Ýsmail’dir. Gelenbe kasabasýnda doðduðu için ikinci adý
onun bu doðduðu kasabadan gelir. Daha çok Gelenbevi adýyla ün kazanmýþtýr. Önce, kendi çevresindeki
bilginlerden ilk bilgilerini almýþtýr. Daha sonra, öðrenimini tamamlamak üzere Ýstanbul’a gitmiþtir.
Burada, çok deðerli ve kültürlü öðretmenlerden yararlanýp matematik bilgisini oldukça ilerletmiþtir.
Müderrislik sýnavýna kazananarak 33 yaþýnda müderris olmuþtur. Bundan sonra kendisini tümüyle ilme
verip çalýþmalarýna devam etmiþtir.

Gelenbevi, eski yöntemle problem çözen son Osmanlý matematikçisidir. Sadrazam Halil Hamit Paþa ve
Kaptan-ý Derya Cezayirli Hasan Paþa’nýn istekleri üzerine, Kasýmpaþa’da açýlan Bahriye Mühendislik
Okulu’na altmýþ kuruþla matematik öðretmeni olarak atandý. Bu atama ona parasal yönden bir rahatlýk
getirdi. Hakkýnda þöyle bir öykü anlatýlýr: ‘Bazý silahlarýn hedefi vurmamasý, padiþah III. Selim’i
kýzdýrmýþ ve bunun üzerine Gelenbevi’yi huzuruna çaðýrarak ona uyarýda bulunmuþtur. Gelenbevi bunun
üzerine hedefe olan uzaklýklarý tahmin ederek gerekli silahlardaki düzeltmeleri yapmýþ ve toplarýn hedefi
vurmalarýný saðlamýþtýr. Gelenbevi’nin bu baþarýsý padiþahýn dikkatini çekmiþ ve padiþah tarafýndan
ödüllendirilmiþtir. Gelenbevi, Türkçe ve Arapça olmak üzere tam otuz beþ eser býrakmýþtýr. Türkiye’ye
logaritmayý ilk sokan Gelenbevi Ýsmail Efendi’dir.
Salih Zeki Bey
(1864-1921)

1864 yýlýnda Ýstanbul’da yoksul bir ailenin oðlu olarak dünyaya geldi. Babasý Boyabatlý Hasan Aða,
annesi Saniye Hanýmdýr. Anne ve babasýnýn ölümü üzerine ninesi tarafýndan on yaþýndayken
Darüþþafaka’ya verildi. 1882 yýlýnda Darüþþafaka’yý birincilikle bitirdi. Ayný yýl Posta ve Telgraf
Nezareti Telgraf Kalemi (Fen Þubesi)’ne memur olarak atandý. 1884 yýlýnda Nezaretin Avrupa’da uzman
telgraf mühendisi ve fizikçi yetiþtirme kararý üzerine birkaç arkadaþýyla birlikte Paris’e gönderildi ve
burada Politeknik Yüksekokulu’nda elektrik mühendisliði öðrenimi gördü. 1887 yýlýnda Ýstanbul’a döndü
ve eski dairesinde elektrik mühendisi ve müfettiþ olarak çalýþtý. Ek görev olarak Mekteb-i Mülkiye’de
(bugün Ankara Üniversitesi’ne baðlý Siyasal Bilgiler Fakültesi) fizik ve kimya dersleri verdi (1889-1900).
Bu arada Rasathane-i Amire müdürlüðünde ve II. Meþrutiyetin ilanýndan (1908) sonra Maarif Nezareti
Meclis-i Maarif üyeliðinde bulundu. 1910’da Mekteb-i Sultani (bugün Galatasaray Lisesi) müdürlüðüne
atandý. 1912’de Maarif Nezareti müsteþarý, 1913’te Darülfünün-ý Osmani (bugün Ýstanbul Üniversitesi)
rektörü oldu. 1917’de rektörlükten ayrýldýysa da üniversitedeki görevini Fen Þubesi (Fakültesi) Müderrisi
(Profesör) olarak sürdürdü. Ömrünün sonuna doðru aklî dengesini kaybetti ve tedavi altýndayken 1921
yýlýnda Þiþli’deki Fransýz Hastanesi’nde öldü. Fatih Camiinin bahçesine gömüldü.

3 kez evlenmiþ olan Salih Zeki, bu evliliklerden birini Halide Edip’le (Adývar) yapmýþ, ölümünden kýsa bir
süre önce ayrýlmýþtý. Salih Zeki, önde gelen son dönem Osmanlý matematik bilginlerindendi. Ýkdam,
Darüþþafaka ve Ýktisadiyat gazeteleri ile Darülfünun dergisine sayýsýz katkýda bulundu. Dönemin ünlü
bilginleriyle matematik ve fen bilimleri konusunda yazýlý tartýþmalara girdi ve bu konularda bir kýsmý ders
kitabý olmak üzere çok sayýda yapýt verdi.

Yapýtlarý: Hendese (Geometri) [lise ders kitabý]; Hikmet-i Tabiiye (Fizik) [lise ders kitabý]; Mebhas-ý Savt
(Fonetik); Mebhas-ý Elektrik-i Miknatisi (Elektro Magnetizma); Mebhas-ý Hararet-i Harekiye
(Termodinamik); Mebhas-ý Cazibeyi Umumiye (Genel Çekim); Mebhas-ý Elektrikiyet ve Þariyet (Elektrik
ve Kýlcallýk); Hesab-ý Ýhtimali (Ýhtimaller Hesabý); Mebhas-ý Hareket-i Seyalat (Akýþkanlarýn
Hareketi); Hendese-i Tahliliye (Analitik Geometri); Mebhas-ý Nazariye-i Temevvücat (Dalga Teorisi);
Heyet-i Riyaziye (Matematik Astronomi); Kamus-u Riyaziyat (Matematik Ansiklopedisi); Asar-ý Bakiye
(Ölmez Eserler). Son iki yapýtýn tamamý, ayrýca Henri Poincare’den çevirdiði dört kitap basýlmamýþtýr.
Masatoþi Gündüz Ýkeda
(1926-2003)

Cebirsel sayýlara katkýlarýyla tanýnan Japon asýllý Türk matematik bilgini. 1948'de Osaka Üniversitesi
Matematik Bölümü’nü bitirdi. 1953'te doktor, 1955'te de doçent unvanlarýný aldý. 1957-59 arasýnda
Almanya’da Hamburg Üniversitesi’nde Helmuth Hasse’nin yanýnda araþtýrmalar yaptý. Hasse’nin önerisi
üzerine 1960'ta Türkiye’ye gelerek Ege Üniversitesi Týp Fakültesinde Ýstatistik dersleri vermeye baþladý.
1961'de ayný üniversitenin fen fakültesinde yabancý uzmanlýða atandý. 1964'te Türk uyruðuna geçerek,
1965'te doçent, 1966'da profesör oldu. 1968'de Ege Üniversitesi’nin izniyle bir yýl süreyle çalýþmak üzere
Orta Doðu Teknik Üniversitesi’ne gitti. Ýzninin bitiminde Orta Doðu Teknik Üniversitesi’nin sürekli
kadrosuna girdi. Çeþitli tarihlerde Hamburg, ABD’deki California ve Ürdün’deki Yermuk üniversitelerinde
konuk öðretim üyesi,1976'da Princeton’daki Yüksek Araþtýrma Enstitüsü’nde araþtýrmacý olarak çalýþtý.
Türkiye Bilimsel ve Teknik Araþtýrma Kurumu’nun (Tübitak) Temel Bilimler Araþtýrma Kurumunda yer
aldý. Orta Doðu Teknik Üniversitesi Pür Matematik Araþtýrma Ünitesi baþkanlýðý yaptý. Cebir ve sayýlar
kuramýna katkýlarýndan dolayý 1979'da Tübitak Bilim Ödülü’nü kazandý. Japonya’da bulunduðu dönemde
halkalar kuramý ve gruplarýn matrisle gösterimi üzerine araþtýrmalar yapan Ýkeda, 1970'lerde cebirsel
sayýlar kuramýna yönelerek, rasyonel sayýlar cisminin salt Galois grubunun otomorfizimleri ve tümelliði
konularýnda önemli çalýþmalar gerçekleþtirdi. Ünlü matematik dergisi Crelle’s Journal’da yayýmlanan bir
çalýþmasýnda Galois grubunun çok özel bir yapýda olduðunu gösterdi.
Ali Nesin
(1956-)

1956'da Ýstanbul’da doðdu. Ýlkokuldan sonra ortaokulu Ýstanbul’da Saint Joseph Lisesi’nde, liseyi de
Ýsviçre’nin Lozan kentinde tamamlayan Nesin 1977-1981 yýllarý arasýnda Paris VII Üniversitesi’nde
matematik öðrenimi gördü. Daha sonra ABD’de Yale Üniversitesi’nde matematiksel mantýk ve cebir
konularýnda doktora yapan Ali Nesin, 1985-1986 arasýnda Kaliforniya Üniversitesi Berkeley Kampusü’nde
öðretim üyeliði yaptý. Türkiye’ye kýsa dönem askerlik görevi için geldiði sýrada “orduyu isyana teþvik”
iddiasýyla tutuklanarak yargýlandý. Yargýlanma sonunda beraat ettiði halde pasaport verilmediði için iþine
dönemeyen Nesin, sonunda yeniden passaport alarak yurtdýþýna gitti. 1987-1989 arasýnda Notre Dame
Üniversitesi’nde yardýmcý doçent, ardýndan 1995'e kadar Kaliforniya Üniversitesi Irvine Kampusü’nde
doçent ve daha sonra profesör olarak görev yaptý. 1993-1994 Öðretim Yýlý’ný Bilkent Üniversitesi’nde
misafir öðretim görevlisi olarak geçirdi. 1995'te, babasý Aziz Nesin’in ölümü üzerine yurda kesin dönüþ
yaptý ve Nesin Vakfý yöneticiliðini üstlendi. Ayrýca Bilgi Üniversitesi Matematik Bölümü Baþkaný olan
Ali Nesin iki çocuk sahibidir. Kasým 2004'den beri de Nesin Yayýnevi genel yönetmenliðini yapmaktadýr.

Ali Nesin’in Matematik ve Korku, Matematik ve Doða, Matematik ve Sonsuz, Develerle Eþekler, Önermeler
Mantýðý adlý kitaplarýnýn yanýsýra çeþitli dergilerde çýkmýþ bilimsel makaleleri ve Ýngilizce bir kitabý
bulunmaktadýr. Matematiksel araþtýrma alaný “Morley mertebesi sonlu gruplar”dýr. Ayný zamanda, üç
ayda bir yayýmlanan, Matematik Dünyasý adlý bir matematik dergisi çýkarmaktadýr.

Matematik araþtýrmalarý, bölüm baþkanlýðý ve Nesin Vakfý yöneticiliðinin yaný sýra yaðlýboya resim,
desen ve portre çalýþmalarý da yapmaktadýr.
Ali Nesin
(1956-)
1956'da Ýstanbul’da doðdu. Ýlkokuldan sonra ortaokulu Ýstanbul’da Saint Joseph Lisesi’nde, liseyi de
Ýsviçre’nin Lozan kentinde tamamlayan Nesin 1977-1981 yýllarý arasýnda Paris VII Üniversitesi’nde
matematik öðrenimi gördü. Daha sonra ABD’de Yale Üniversitesi’nde matematiksel mantýk ve cebir
konularýnda doktora yapan Ali Nesin, 1985-1986 arasýnda Kaliforniya Üniversitesi Berkeley Kampusü’nde
öðretim üyeliði yaptý. Türkiye’ye kýsa dönem askerlik görevi için geldiði sýrada “orduyu isyana teþvik”
iddiasýyla tutuklanarak yargýlandý. Yargýlanma sonunda beraat ettiði halde pasaport verilmediði için iþine
dönemeyen Nesin, sonunda yeniden passaport alarak yurtdýþýna gitti. 1987-1989 arasýnda Notre Dame
Üniversitesi’nde yardýmcý doçent, ardýndan 1995'e kadar Kaliforniya Üniversitesi Irvine Kampusü’nde
doçent ve daha sonra profesör olarak görev yaptý. 1993-1994 Öðretim Yýlý’ný Bilkent Üniversitesi’nde
misafir öðretim görevlisi olarak geçirdi. 1995'te, babasý Aziz Nesin’in ölümü üzerine yurda kesin dönüþ
yaptý ve Nesin Vakfý yöneticiliðini üstlendi. Ayrýca Bilgi Üniversitesi Matematik Bölümü Baþkaný olan
Ali Nesin iki çocuk sahibidir. Kasým 2004'den beri de Nesin Yayýnevi genel yönetmenliðini yapmaktadýr.

Ali Nesin’in Matematik ve Korku, Matematik ve Doða, Matematik ve Sonsuz, Develerle Eþekler, Önermeler
Mantýðý adlý kitaplarýnýn yanýsýra çeþitli dergilerde çýkmýþ bilimsel makaleleri ve Ýngilizce bir kitabý
bulunmaktadýr. Matematiksel araþtýrma alaný “Morley mertebesi sonlu gruplar”dýr. Ayný zamanda, üç
ayda bir yayýmlanan, Matematik Dünyasý adlý bir matematik dergisi çýkarmaktadýr.

Matematik araþtýrmalarý, bölüm baþkanlýðý ve Nesin Vakfý yöneticiliðinin yaný sýra yaðlýboya resim,
desen ve portre çalýþmalarý da yapmaktadýr.
El-Birûni
(973-1048)

Bîrûnî (4 Eylül 973 – 13 Aralýk 1048), Fars kökenli Ýslam bilgini. Türk kökenli olduðunu iddia edenler de
olmuþtur. Tam adý Ebu Reyhan Muhammed bin Ahmed el-Birûnî’dir. Batý dillerinde adý Alberuni veya
Aliboron olarak geçer. Gökbilim, matematik, doða bilimleri, coðrafya ve tarih alanýndaki çalýþmalarýyla
tanýnýr.

Bîrûnî, Merkezî Asya’da tarihi bir bölge olan Harezm’de doðdu. Küçük yaþta babasýný kaybetti.
Harizmþahlar tarafýndan korundu, sarayda matematik ve astronomi eðitimi aldý. Buradaki hocalarý Ýbn-i
Irak ve Abdussamed bin Hakîm’dir. Bu dönemde daha 17 yaþýndayken ilk kitabýný yazdý. Harizmþah
Devleti Me’mûnîler tarafýndan alýnýnca Bîrûnî de Ýran’a giderek bir süre burada yaþadý. Daha sonra ise
Ziyârîler tarafýndan korunmaya baþlandý. El Âsâr’ul Bâkiye adlý kitabýný Ziyârîlerin sarayýnda yazmýþtýr.
Ýki yýl da burada çalýþtýktan sonra memleketine geri döndü ve Ebu’l Vefâ ile gök bilimi üzerine çalýþmaya
baþladý.

1017’de Gazneli Mahmut, Harezm Devleti’ni yýkýnca Bîrûnî de Gazni þehrine gelerek burada Gazneliler’in
himayesine girdi. Sarayda büyük itibar gördü ve Gazneli Mahmut’un Hindistan seferine katýldý. Burada
Hintli bilim adamlarýnýn dikkatini çekti ve Hind ülkesi alýnýnca da Nendene þehrine yerleþerek bilimsel
çalýþmalarýna burada devam etti. Sanskritçeyi öðrenerek Hind toplumunun yaþamý ve kültürü üzerine
çalýþtý.

Buradan tekrar Gazni þehrine döndü ve yaþamýnýn geri kalan kýsmýný bu þehirde tamamladý. Bu dönem
Bîrûnî’nin en verimli zamaný sayýlmaktadýr.Uzun zamandýr hazýrladýðý Tahdîdu Nihâyet’il Emâkin adlý
eserini bu döneme denk gelen 1025 yýlýnda yayýnladý. Astronomi üzerine yazdýðý Kanûn-i Mes’ûdî adlý
eserini Gazneli Mahmud’un oðlu Sultan Mesud’a ithaf etmiþtir.

El Birûni, astronomi üzerine yaptýðý en iyi çalýþmayý Gazneli Mahmut’un oðlu Mesut’a sundu. Sultan
Mesut da bunun üzerine kendisine bir fil yükü gümüþü hediye edince, “Bu armaðan beni baþtan çýkarýr,
bilimden uzaklaþtýrýr.” diyerek bu hediyeyi geri çevirdi. Aslýnda Birûni eczacýlýkta uygulamalý eðitime,
kitaplardan çok daha fazla önem vermiþtir. Birûni, elle tutarak ve gözlemleyerek veri toplamanýn insana,
kitap okumaktan çok daha fazla yarar saðladýðýna inanmýþ ve bunu uygulamýþtýr. Gerçek bir bilim
anlayýþýna sahip olan Birûni, ýrk kavramýna da önem vermezdi. Baþka bir halkýn ileri kültüründen derin
bir saygýyla söz ederdi. Ayný þekilde dinler ve düþünceler konusundaki anlatýmý sýrasýnda o dinler
hakkýnda itiraz veya eleþtiride bulunmadýðý gibi, o dindeki deyimleri aynen kullanmasýyla da dikkat
çekmektedir. Sanskrit dilinden Arapça’ya çevirdiði Potancali adlý kitabýnýn önsözünde “Ýnsanlarýn
düþünceleri türlü türlüdür, dünyadaki geliþmiþlik ve esenlik de bu farklýlýða dayanýr.” þeklinde yazmýþtýr.

Çok yönlü bir bilim adamý olan El Bîrûnî, ilk öðrenimini Yunan bir bilginden aldý. Tanýnmýþ ve seçkin bir
aileden gelen Harezmli matematikçi ve gökbilimci Ebu Nasr Mansur tarafýndan kollanan El Bîrûnî, ilk
çalýþmalarýný bu alimin yanýnda yaptý. Ýlk eseri, “Asar-ül Bakiye”dir.

El-Bîrûnî’nin eserlerinin sayýsý yüz seksen civarýndadýr. Yetmiþ adet astronomi ve yirmi adet de
matematik kitabý bulunmaktadýr. Týp, biyoloji, bitkiler, madenler, hayvanlar ve yararlý otlar üzerinde bir
dizin oluþturmuþtur. Ancak bu eserlerden sadece yirmi yedisi günümüze kadar gelebilmiþtir. Özellikle
Bîrûnî’nin eserlerinin Ortaçað’da Latince’ye çevrilmemiþ olmasý, kitaplarýnýn aðýr bir dille yazýlmýþ
olmasýnýn bir sonucudur. Ancak Bîrûnî kendisinin de dediði gibi, yapýtlarýný sýradan insanlar için deðil
bilginler için yazmaktaydý.

Yine Harezmi “Zîci’nin Temelleri” adlý yapýtýnýn 12. yüzyýlda Abraham ben Ezra tarafýndan Ýbranice’ye
çevrildiði bilinmektedir. Batý’nýn Birûni ilgisi ise 1870’lerde baþladý. O günden bugüne Birûni eserlerinin
bazýlarýnýn tamamý veya bir kýsmý Almanca ve Ýngilizce’ye çevrildi.

Mektuplarýndan, Bîrûnî’nin Aristo’yu bildiði anlaþýlýr. Ýbn Sînâ gibi önemli bilginlerle beraber çalýþan
Bîrûnî, Hindistan’a birçok kez gitti. Bu nedenle Hindistan’ý konu alan bir kitap yazdý. Onun bu kitabý
birkaç dile çevrildi. Birkaç dile çevirilen bu kitap çoðu bilgine örnek oldu.Birûni’nin bir tane de romaný
vardýr.

Bîrûnî’nin matematikçi yönü, en çok bilinen yönüdür. Yaþadýðý yüzyýlýn en büyük matematikçisi olan
Bîrûnî, trigonometrik fonksiyonlarda yarýçapýn bir birim olarak kabul edilmesini öneren ilk kiþi olup sinüs
ve kosinüs gibi fonksiyonlara sekant, kosekant ve kotanjant fonksiyonlarýný ilave etmesidir. Bîrûnî’nin bu
yönü Batý Dünyasý tarafýndan ancak iki asýr sonra keþfedilip kullanýlabilmiþtir. Öte yandan Bîrûnî’nin
yeryüzünde yükseltisi bilinen bir noktadan ufuk alçalmasý açýsýnýn ölçülmesi yoluyla merdiven yayý
uzunluðunu hesaplamasý da geometri açýsýndan önemli bir çalýþmasýdýr. Merdiven yayý uzunluðunun ilk
kez Bîrûnî tarafýndan bu yöntemle bulunmasý yaygýn bir kanýdýr. Ancak Bîrûnî bu yöntemi baþka bir
bilginden aldýðýný belirtmiþtir.

Bîrûnî’nin astronomi alanýnda yaptýðý çalýþmalarýn baþýnda Sultan Mesut’a 1010’da sunduðu “Mesudî fi’l
Heyeti ve’n-Nücum” adlý yapýtý gelmektedir. Bu yapýt günümüze gelmiþ olup bu konuda yaptýðý
çalýþmalarýnýn bir kýsmý kayýptýr. Kanun adlý eserinde Aristo ve Batlamyus’un görüþlerini tartýþma
konusu yaparak Dünya’nýn kendi ekseninde dönüyor olma olasýlýðý üzerinde durmasý bilim tarihi
açýsýndan önemlidir. Ancak bu konuda kesin bir sonuca varamadýðý varsayýlan Bîrûnî’nin günümüze deðin
bu konuda bir eseri ulaþmamýþtýr.

“Nihâyâtü’l-Emâkin” (Türkçe: Mekânlarýn Sonlarý) adlý yapýtý, coðrafyadan, jeoloji ve jeodeziye kadar bir
dizi konudaki yazýlarýný içerir. Sultan Mesut’a sunduðu “el-Kanunü’l-Mesudi”, Bîrûnî’nin astronomi
alanýndaki en önemli yapýtýdýr. Bilim tarihçilerine göre o, Kopernik’le baþlayan çaðdaþ astronominin
temellerini atmýþtýr.

Ayrýca gerilim düzleminin gök apsisine göre eðikliðini de (enlem eðikliði) Kas, Gürgenç ve Gazne’de
yaptýðý çeþitli hesaplamalarla aslýna çok uzak deðerlerde bulmuþtur. Ayrýca birçok elementli ve bileþikli
hesaplayabilmiþtir. Boylamýn belirlenmesi gerilimininkine nazaran daha zor olduðundan Bîrûnî, iki nokta
arasýndaki boylam farkýný enleme ve aradaki toplam uzaklýða dayanan bir formülle hesaplama yoluna
gitmiþ, ölçme ve gözlemlerinde hata payýný en aza indirgemek için uðraþmýþtýr. Bunun yanýnda gözlem
aletlerinin boyutunu büyütmek yerine onlarý çapraz çizgilere bölmeleyerek duyarlýlýðý arttýracaðýný
keþfederek verniye ilkesinin temellerini atmýþtýr.

Bîrûnî, “Kitâbü’l-Camahir fi Mârifeti’l-Cevâhir” (Türkçe: Cevherlerin özellikleri üstüne) adlý yapýtýnda 23


katý maddenin ve altý sývýnýn özgül aðýrlýklarýný bugünkü deðerlerine çok yakýn olarak saptamýþtýr.
Ayný þekilde Hint tarihi hakkýnda da kitap yazan Bîrûnî, Hintlilerin inandýðý boþ inançlarý, inanýþlarýný,
yaþam biçimlerini ve gelenek-görenekleri çok ayrýntýlý olarak anlatmýþ, bunu yaparken tamamen tarafsýz
ve önyargýlardan uzak davranmýþtýr.

Týp alanýnda da birçok eser veren Birûni, döneminde bir kadýný sezaryenle doðum yaptýrmayý
baþarmýþtýr. Þifalý otlar ve birtakým ilaçlar üzerine yazdýðý “Kitabu’s Saydane”, Birûni’nin son yapýtý
olmakla beraber 1050’de yazýlmýþtýr. Bu kitapta üç bin kadar bitkinin neye yaradýðýný ve nasýl
kullanýldýðý yazmaktadýr. Ýlaçlarýn yanýnda o bitkinin Arapça, Farsça, Yunanca, Sanskritçe ve Türkçe
gibi baþka dillerdeki adýnýn yer almasý etimolojik açýsýndan çok önemli bir geliþmedir.

Bilimsel bakýþ açýsý olarak Ýbn Sînâ’nýn Aristo tarzý düþüncesine karþý çýkan Bîrûnî, tek tanrý inancýný
benimseyerek Evren’in bir baþlangýcýnýn olduðunu, öncesiz bir Evren’in tanrýnýn gereksiz sayýlmasý
demek olduðunu savunmuþtur. Ýbn Sînâ’nýn bu tarz yaklaþýmýna sürekli karþý çýkan Bîrûnî’nin Ýbn Sînâ
ile yazýþýrken yaptýðý tartýþmalardan bir kýsmý günümüze kadar ulaþmýþtýr.

Öte yandan Bîrûnî, astroloji gibi bilim sayýlmayan bir konuyla da ilgilenmiþ ve “Kitâbu’t Tefhim fî Evâili
Sanaati’t-Tencîm” adýnda bir astroloji eseri yazmýþtýr. Ancak simya, efsun, büyü gibi diðer akýl dýþý
alanlar üzerinde çalýþmadýðý gibi bunlara karþý çýkmýþtýr. Bunun yanýnda Bîrûnî, devletlerin tarihlerini
incelerken ekonomik nedenleri araþtýrarak devletlerin iliþkilerinin altýnda dînî nedenler aranmasýnýn
yanlýþ olduðunu öne sürmüþtür.

Batý’da “Aliboron” adýyla bilinen Bîrûnî’nin yapýtlarý birçok Batý diline çevrilmiþtir. Bîrûnî, hiçbir
eserinde tek bir bilime veya konuya baðlý kalmadan bilimi tek bir bütün olarak gören bir ansiklopedisttir.

Bîrûnî’nin onlarca yapýtý arasýnda en çok bilinenleri aþaðýdaki gibidir:

El-Âsâr’il-Bâkiye an’il-Kurûni’i-Hâli-ye
El-Kanûn’ül-Mes’ûdî
Kitâb’üt-Tahkîk Mâ li’l-Hind
Tahdîd’ü Nihâyeti’l-Emâkin li Tas-hîh-i Mesâfet’il-Mesâkin
Kitâbü’l-Cemâhir fî Mâ’rifet-i Cevâ-hir
Kitâbü’t-Tefhîm fî Evâili Sýbaâti’t-Tencîm
Kitâbü’s-Saydele fî Týp
Bîrûnî, günümüzde en bilinen Ýslâm bilginlerinden biridir. Tüm Dünya’daki çeþitli ülkelerde Bîrûnî’yi
anmak için sempozyumlar, kongreler düzenlendi, pullar bastýrýldý. Türk Tarih Kurumu 68. sayýsýný
“Bîrûnî’ye Armaðan” adýyla Bîrûnî‘ye tahsis etti. 1973 yýlýnda Türkiye’de basýlan pullar arasýnda
Bîrûnî’ye de yer verildi. UNESCO’nun 25 dilde çýkardýðý Conrier Dergisi 1974 Haziran sayýsýný
Bîrûnî’ye ayýrdý. Kapak fotoðrafýnýn altýna, “1000 yýl önce Orta Asya’da yaþayan evrensel dâhî Bîrûnî;
Astronom, Tarihçi, Botanikçi, Eczacýlýk uzmaný Jeolog, Þair, Mütefekkir, Matematikçi, Coðrafyacý ve
Hümanist” diye yazýlarak tanýtýldý. Bîrûnî’ye ait bir minyatür, Ýstanbul’daki Topkapý Müzesi’nde
bulunmaktadýr.

You might also like