Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 4

DEVAM MI TAMAM MI ?

Üniversitede eğitim gören insanların sayısı her geçen yıl artmaktadır. Bir eğitim
türü olan yükseköğretim de kendi derslerini içermektedir. Peki, şimdi bir
üniversite öğrencisi olduğunuzu hayal edin. Bölümünüz de matematik olsun. Siz
matematik harici bir dersi size zorunlu kılmalarını ister miydiniz? Kimisi
yükseköğretimde katılımın zorunlu olması gerektiğini kimisi ise olmaması
gerektiğini savunur.18 yaşını geçmiş her insan yetişkin bir birey olarak
sayılıyorsa yükseköğretimde derslere katılıp katılmama konusunda da kişiler
kendi kararlarını vermelidir.
Öncelikle konuya şöyle örnek vererek başlamak istiyorum. Hepimiz
zamanında bir eğitim aldık ya da almaktayız fakat bu derslerin katılımı bize
zorunlu kılındığında aldığımız verim ile zorunlu kılınmadığında aldığımız verim
aynı olamaz. Bir şeyin olması gerektiği fikri bizden çıkmamış ise biz o şeyi ödev
olarak alırız kendimize. Artık matematik okuyan siz için matematik
bölümünüzden çok ödeviniz haline gelir. Öğrencilerin katılımı zorunlu tutulursa,
bazı öğrenciler sadece sınıfta olmak için gelirler ve gerçekten öğrenmek yerine
derslerden kopuk kalırlar. Bu, ders kalitesini düşürebilir.
Diğer ele alacağım neden ise, Üniversite öğrencileri, kendi öğrenmeleri
için sorumluluk alabilecek yetişkinlerdir. Kendi zamanlarını nasıl ve neye
ayıracağına ve önceliklerini nasıl belirleyeceğine kendileri karar
verebilmelidirler. Bir yaşa kadar zaten belli sistem içerisinde yönetilen
öğrenciler yetişkin olduktan sonra bu yükü almak istemezler. Sen 18 yaşını
geçmiş birisine o saatten sonra ne yapıp ne yapmaması gerektiğini söylemezsin.
(Her Türk hocanın kullandığı potansiyel cümle.)
Günümüzde diğer sık karşılaşılan ve dert yanılan diğer sebep ise
öğrencilerin başka şeylerle meşgul olduğu gerçeğidir. Özellikle Türkiye şartları
altında çoğu öğrenci yükseköğretimin yanında bir işte çalışmak zorunda
kalmakta. Öğrencilerin iş veya aile sorumlulukları gibi yoğun programları vardır,
bu durum düzenli derslere katılmalarını zorlaştırabilir. Maddiyatın öne geçtiği
durumlarda ister istemez derslerden taviz verilir. Devam zorunluluğu olmaması,
üniversitelerin bu öğrencilere daha esnek öğrenme seçenekleri sunmasına
olanak tanır.
Bazı öğrenciler, derslere ulaşım sorunları nedeniyle düzenli olarak
katılmakta zorlanabilirler. Özellikle büyük şehirde yaşayan ve ulaşımı sıkıntı olan
her birey için 09.00 dersine 06.30’da uyanmak bir tür zulümdür. Şimdi de
kendinizi sabah 09.00 matematik dersine zorunlu olarak 06.30’da uyanmak
zorunda kalan bir öğrenci gibi hayal edin, hoş olmadı değil mi? Özellikle bazı
üniversitelerde durumu anlamadan sormadan derse geç kalan öğrencilere
yapılan yaptırımlar da bu işin cabası.
Son olarak bir üniversiteden beklentilerimizi gözden geçirelim. Genel
olarak bir üniversiteden beklentilerimiz eğitim, sosyallik, meslek edinimi,
kendini kültürel açıdan geliştirmek, donanımlı ve ülkeye yararlı olacak insanlar
yetiştirmek olarak tanımlanabilir. Üniversite deneyimi, sadece derslere
katılmaktan daha fazlasını içerir. Öğrenciler, ders dışı etkinliklere katılarak
sosyal becerilerini geliştirebilirler ve bu bahsettiğimiz diğer beklentileri de
karşılamış olurlar. Devam zorunluluğunun olmaması, öğrencilerin bu
etkinliklere katılmalarını daha kolay hale getirir. Üniversitelerde yapılan
etkinlikler her bölüm için ayrı ayrı uygulanamayacağı için ortak bir zaman ele
alınır ve sürede yapılması gereken etkinlik yapılır. Üniversitedeki bir sınıfın ya
da bölümün saatine uyan etkinlik diğerlerine uymayabilir. Hiç değilse bu zaman
dilimi içinde derse katılım öğrencinin kişisel isteğine bırakılmalı.
Sonuç olarak her ne kadar az kesimde kalan öğrenciler için devam
zorunluluğu daha işe yarar olacaksa da çoğu öğrenci için aksinin daha işe yarar
olduğunu söyleyebilirim. Aklı başında her öğrenci bir dersin ona lazım olup
olmadığını ayırt edebilir ve derse girip girmemesi ikileminde doğru yolu seçer. .
Yukarıda belirttiğim gibi devam zorunluluğunun olmamasının birçok farklı
sebebi var en önemlisi de biz insanız. Allah bizi diğer canlılardan
düşünebildiğimiz idrak edebildiğimiz ayırt edebildiğimiz için ayırmıştır. Bir
şeylerin kararı verilecekse bu kararı insanoğlu kendi vermelidir.

DEVAM MI TAMAM MI ?
Üniversitede eğitim gören insanların sayısı her geçen yıl artmaktadır. Bir eğitim
türü olan yükseköğretim de kendi derslerini içermektedir. Kimisi
yükseköğretimde katılımın zorunlu olması gerektiğini kimisi ise olmaması
gerektiğini savunur. 18 yaşını geçmiş her insan yetişkin bir birey olarak
sayılıyorsa yükseköğretimde derslere katılıp katılmama konusunda da kişiler
kendi kararlarını vermelidir.

Hepimiz zamanında bir eğitim aldık ya da şu anda da almaktayız fakat bu


derslerin katılımı bize zorunlu kılındığında aldığımız verim ile zorunlu
kılınmadığında aldığımız verim aynı olamaz. Bir kesim devam zorunluluğunun
akademik başarı ile doğru orantıda olduğunu ve çok etkili olduğunu söyler.
Ama, bir şeyin olması gerektiği fikri bizden çıkmamış ise biz o şeyi ödev olarak
alırız. Öğrencilerin katılımı zorunlu tutulursa, bazı öğrenciler sadece sınıfta
olmak için gelirler ve gerçekten öğrenmek yerine derslerden kopuk kalırlar. Bu,
ders kalitesini düşürebilir. Deci ve Ryan'ın Kendiliğinden Belirleme Kuramı
(1985), öğrenci otonomisinin içsel motivasyonu teşvik etmede önemli bir rol
oynadığını vurgulayan destekleyici bir bilimsel temel sunmaktadır. Zorunlu
devamsızlık politikaları, öğrencilerin otonomisini zedeleyebilir ve içsel
motivasyonlarını azaltabilir, bu da öğrencilerin ders materyaliyle daha yüzeysel
ve pasif bir şekilde ilgilenmelerine neden olabilir.

Günümüzde sık karşılaşılan ve dert yanılan diğer sebep ise öğrencilerin başka
şeylerle meşgul olduğu gerçeğidir. Özellikle Türkiye şartları altında çoğu öğrenci
yükseköğretimin yanında bir işte çalışmak zorunda kalmakta. Öğrencilerin iş
veya aile sorumlulukları gibi yoğun programları vardır, bu durum derslere
düzenli katılmalarını zorlaştırabilir. Maddiyatın öne geçtiği durumlarda ister
istemez derslerden taviz verilir. Devam zorunluluğu olmaması, üniversitelerin
bu öğrencilere daha esnek öğrenme seçenekleri sunmasına olanak tanır.

Son olarak bir üniversiteden beklentilerimizi gözden geçirelim. Genel olarak bir
üniversiteden beklentilerimiz eğitim, sosyallik, meslek edinimi, kendini kültürel
açıdan geliştirmek, donanımlı ve ülkeye yararlı olacak insanlar yetiştirmek
olarak tanımlanabilir. Üniversite deneyimi, sadece derslere katılmaktan daha
fazlasını içerir. Öğrenciler, ders dışı etkinliklere katılarak sosyal becerilerini
geliştirebilirler ve bu bahsettiğimiz diğer beklentileri de karşılamış olurlar.
Devam zorunluluğunun olmaması, öğrencilerin bu etkinliklere katılmalarını
daha kolay hale getirir. Credé ve ark. (2010) tarafından yapılan bir meta-
analizde, "Üniversitede Ders Devamı: Sınıf Devamının Notlar ve Öğrenci
Özellikleri ile İlişkisi" başlıklı çalışmada, 60.000'den fazla öğrencinin verileri
analiz edildi ve sınıf devamı ile akademik performans arasında zayıf bir ilişki
bulundu. Bununla birlikte, yazarlar, öğrenci çalışma alışkanlıkları,

motivasyon ve etkileşim gibi diğer faktörlerin, sadece derse devam etmekten


daha güçlü bir şekilde akademik performansla ilişkili olduğu sonuçlandı.

Kısacası, her ne kadar az kesimde kalan öğrenciler için devam zorunluluğu daha
işe yarar olacaksa da çoğu öğrenci için aksinin daha işe yarar olduğunu
söyleyebilirim. Aklı başında her öğrenci bir dersin ona lazım olup olmadığını
ayırt edebilir ve derse girip girmemesi ikileminde doğru yolu seçer. Günümüzde
çoğu üniversitede devam zorunluluğu %70-80 arası olarak değişmekte olup
uygulamalı olan derslerin hepsi devam zorunluluğu olan derslerdir. Devam
zorunluluğunun olmamasının gerekmesinin farklı sebepleri var ve en önemlisi
de biz insanız. Allah bizi diğer canlılardan düşünebildiğimiz, idrak edebildiğimiz,
ayırt edebildiğimiz için ayırmıştır. Bir şeylerin kararı verilecekse bu kararı
insanoğlu kendi verebilir.

Aleyna Bingül Altınkaya 22093033

You might also like