Ceza Genel Kurulu 2009 13

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 10

Ceza Genel Kurulu 2008/11-250 E. , 2009/13 K.

"İçtihat Metni"
İtirazname :142569
Yargıtay Dairesi : 11. Ceza Dairesi
Mahkemesi : İSTANBUL 6. Ağır Ceza
Günü : 17.03.2008
Sayısı : 2008/390 D. iş
Sanık O.D..’in, resmi evrakta sahtecilik suçundan 765 sayılı TCY’nın 342/1, 80, 59/2. maddeleri

I
uyarınca 1 yıl 11 ay 10 gün ağır hapis, hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan ise 765

Ğ
sayılı TCY’nın 510, 522 ve 59/2. maddeleri uyarınca 11 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin
İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 03.02.1999 gün ve 208-22 sayılı hüküm, Yargıtay 6. Ceza

LI
Dairesince 19.12.2000 gün ve 9381-9936 sayı ile onanarak kesinleşmiştir.
5237 sayılı TCY’nın yürürlüğe girmesi nedeniyle hükümlünün hukuki durumunun yeniden

AN
değerlendirilmesinin talep edilmesi üzerine, İstanbul 5 Ağır Ceza Mahkemesince dosya üzerinde yapılan
inceleme sonucunda 03.02.2006 gün ve 208-22 sayı ile;
“1- …Hükümlü hakkında kesinleşmiş ilamın 2 numaralı bendinde tespit edilen ceza sanık lehine
ŞK
olduğundan 5237 sayılı Yasanın 7/2 maddesi uyarınca 1 yıl 11 ay 10 gün ağır hapis cezasının, hapis
olarak değiştirilmek suretiyle aynen korunmasına, infazın kesinleşmiş ilam uyarınca 1 yıl 11 ay 10 gün
hapis cezası üzerinden yerine getirilmesine devam edilmesine,
BA

2- Sanık O. D..’in hizmet nedeniyle emniyeti suistimal suçundan eylemine uyan 5237 sayılı Yasanın
155/2 maddesi uyarınca takdiren 1 sene hapis ve 5 gün karşılığı adli para cezası ile cezalandırılmasına,
Takdiri indirici sebep nedeniyle cezası 5237 sayılı Yasanın 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında
Y

indirilerek 10 ay hapis ve 4 gün karşılığı adli para cezası ile cezalandırılmasına, adli para cezasının
A

beher günü 20,00 YTL hesabıyla 80,00 YTL adli para cezası olarak belirlenmesine,
…Hükümlü hakkında bu suçla ilgili olarak yeniden belirlenen cezalar sonuç olarak sanık lehine
IT

olduğundan 5237 sayılı Yasanın 7/2 maddesi uyarınca bu suçla ilgili yeniden tespit edilen 10 ay hapis
ve 80,00 YTL adli para cezası esas alınarak infazın yerine getirilmesine” karar verilmiş ve bu karar da
RG

yasa yollarına başvurulmaksızın kesinleşmiştir.


İstanbul C.Başsavcılığı ve hükümlü müdafiinin, 5728 sayılı Yasa ile 5271 sayılı CYY’nın 231.
maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle hükümlünün durumunun yeniden değerlendirilmesi istemiyle
YA

başvurmaları üzerine, bu kez İstanbul 5. Ağır Ceza Mahke¬mesince 25.02.2008 tarihinde dosya
üzerinde yapılan inceleme sonucunda;
“Sanık hakkında işlediği suçlardan ötürü verilen özgürlüğü bağlayıcı cezanın toplam süresinin 2 yıl
hapis cezasından fazla olması nedeniyle uygulanması koşulları bulunma¬dığından ve takdiren sanık
hakkında, 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK.nun 231/5-14 madde ve
fıkraları ile aynı Yasanın geçici 1-2. maddelerinin uygulan¬masına ve hükmün açıklanmasının geriye
bırakılmasına ve infazın durdurulmasına yer olmadığına, hükmün aynen infazına” itirazı kabil olarak
karar verilmiştir.
Hükümlü müdafiinin itiraz başvurusu üzerine, dosyayı inceleyen İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesince
17.03.2008 gün ve 2008/390 D.iş sayı ile; verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle
itirazın reddine karar verilmiştir.

06/01/2022 04:22 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 1
Adalet Bakanlığınca 26.06.2008 gün ve 36552 sayı ile yargılamanın duruşma açılarak yapılması
gerektiğinden bahisle yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay
11. Ceza Dairesince 26.09.2008 gün ve 13068-9869 sayı ve özetle;
“Gerek evrak üzerinde gerekse duruşma yapılarak bu yönde verilen kararlar hüküm niteliğinde olup
temyize tabi bulunduğundan İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.02.2008 gün ve 1996/208 sayılı
kararına karşı itiraz üzerine İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesince verilen itirazın reddine ilişkin
17.03.2008 gün ve 2008/390-390 değişik iş sayılı kararı hukuken geçersiz olup yok hükmündedir. 5271
sayılı CMK’nun 264. maddesi uyarınca “yasa yolunun belirlenmesindeki yanılma, başvuranın haklarını
ortadan kaldırmayacağı” cihetle, hükümlü müdafiinin 11.03.2008 günlü temyiz mahiyetindeki
YA

başvurusunun süresinde oldu¬ğunun kabulünde zorunluluk bulunduğundan, dosyanın temyiz


incelemesi yapılmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi gerekmekte olup İstanbul
5. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.02.2008 gün ve 1996/208 sayılı hükmü henüz kesinleşmemiştir.
RG

Yukarıda açıklanan nedenlerle; İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.02.2008 gün ve 1996/208
sayılı kararı temyize tabi olup, yasal yollara başvurulması nedeniyle henüz kesinleşmediğinden yasa
yararına bozma isteminin CMK’nun 309. maddesi uyarınca reddine, temyiz incelemesi yapılmak üzere
IT

tebliğname düzenlenmesi için dosyanın Yargıtay Cum¬huriyet Başsavcılığına gönderilmesine” karar


verilmiştir.
AY

Yargıtay C.Başsavcılığı ise 17.11.2008 gün ve 142569 sayı ile;


“5728 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesinin 2. fıkrasında, "Bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten önce
kesinleşmiş ve infaz edilmekte olan mahkûmiyet kararları hakkında, lehe kanun hükümleri, hükmü
BA

veren mahkemece 13.12.2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanunun 98 ila 101 inci maddeleri dikkate alınmak ve dosya üzerinden incelenmek suretiyle belirlenir.
Ancak, hükmün konusunun herhangi bir inceleme, araştırma, delil tartışması ve takdir kullanılmasını
ŞK

gerektirmesi halinde inceleme, duruşma açılmak suretiyle yapılabilir." hükmü öngörülmüştür.


Görüldüğü üzere; Geçici 1. maddenin 2. fıkrasında uyarlama yargılamasının ne şekil¬de
gerçekleştirileceği ve verilecek kararın hangi yasa yoluna tabi olduğu hususunda genel düzenleme
AN

içeren 5275 sayılı Yasanın 98 ilâ 101. maddelerine atıf yapılmaktadır. Buna göre, uyarlama
yargılamasının atıf yapılan maddeler uyarınca duruşmasız, evrak üzerinde ince¬leme ile
gerçekleştirilmesi gerekmekte olup, verilen kararlar da itiraza tabidir.
LI

5728 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesinin 2. fıkrasında, 5275 sayılı Yasanın 101. maddesinde yer alan
uyarlama yargılamasının duruşmasız olarak yapılması gerektiğine ilişkin genel düzenlemeye bir istisna
Ğ

getirilmiş, ancak genel düzenlemede mevcut olan kararların iti¬raza tabi olması kuralına bir istisna
getirilmemiştir. Kanun koyucunun uyarlama yargılama¬sının duruşmasız yapılması gerektiğine ilişkin
I

genel düzenlemeye istisna hüküm getirdiği halde, yasa yolu bakımından bir istisnaya yer vermemesi,
genel kuralın geçerliliğini istediği anlamındadır.
Dolayısıyla uyarlama yargılamasının evrak üzerinde yapılması gereken hallerde dosya üzerinde
inceleme yapılarak verilen kararların Geçici 1. maddenin 1. cümlesindeki atıf karşısında itiraza tabi
bulunduğunda hiçbir kuşku bulunmamaktadır. Maddede, uyarlama yargılamasının duruşmalı
yapılmasının zorunlu tutulmaması ve duruşmalı olarak yapılan yargılama sonucu verilen kararlar
bakımından da yasa yolu bakımından bir istisnaya yer verilmemesi nazara alındığında, duruşmalı olarak
yapılan uyarlama yargılaması sonucu verilen kararların da itiraza tabi olması gerektiği ortaya
çıkmaktadır.

06/01/2022 04:22 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 2
Bu itibarla, söz konusu kararın kesinleşmesi nedeniyle kanun yararına bozma istemi incelenerek bir
karar verilmesi gerekir iken, yazılı şekilde karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu kanaatine varılmıştır”
görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve Adalet Bakanlığının yasa
yararına bozma istemi konusunda bir karar verilmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar
verilmesini talep etmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve
açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI

I
Resmi evrakta sahtecilik ve hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçlarından hükümlü O..

Ğ
hakkında, 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile değiştirilen 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesi uyarınca
yapılan kesinleşmiş hükümde değişiklik (uyarlama) yargılaması sonucunda, koşulları bulunmadığından

LI
bahisle hükmün açıklanmasının geri bırakılması isteminin reddine karar verilmiş ve bu karara karşı
yapılan itiraz başvurusu da merciince ret edilmiştir.

AN
Adalet Bakanlığınca mercii kararına karşı yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine, Özel
Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında, kesinleşmiş hükümlerde hükmün açıklanmasının geri
bırakılması isteminin reddine ilişkin kararlara karşı başvurulabilecek yasa yolunun belirlenmesi
ŞK
konusunda uyuşmazlık doğmuştur.
Ancak, 20.01.2009 tarihinde yapılan birinci müzakerede, uyuşmazlık konusunda sağlıklı bir karar
BA

verilebilmesi için “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” kurumunun niteliğinin belirlenmesi gerektiği
ve bu bağlamda;
1- Kesinleşmiş hükümlerde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilemeyeceği,
2- Kesinleşmiş hükümlerde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinin dosya
Y

üzerinde yapılacak inceleme ile mi, yoksa duruşma açılarak mı gerçekleştirileceği,


A

3- Birden fazla suçtan mahkûmiyet hallerinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar
verilmesinde, toplam ceza miktarı mı, yoksa her bir suç için verilen ceza miktarının mı nazara alınacağı,
IT

4- Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi veya istemin reddine ilişkin karara karşı
başvurulabilecek yasa yolunun, itiraz mı, yoksa temyiz mi olacağı,
RG

5- Yasa yolu merciince yapılacak incelemenin yöntemi (duruşmalı mı, yoksa evrak üzerinde mi) ve
kapsamının ne olacağı, merciince, suçun sübutu ve nitelendirilmesi konusunda (esasa ilişkin)
değerlendirme yapılıp yapılamayacağı, hükmün içeriğindeki hukuka aykırılıkların merciince
YA

denetlenebilip denetlenemeyeceği,
6- Kesinleşen hükümde 647 sayılı Yasanın 4 ve 6 veya 5237 sayılı TCY’nın 50 ve 51. maddelerinin
uygulanmış ya da uygulanmamış olmasının hükmün açıklanmasının geri bırakılması konusunda
değerlendirme yapmaya veya uygulamaya engel oluşturup, oluşturmayacağı,
7- Kasıtlı bir suçtan mahkûmiyetten ne anlaşılması gerektiği,
8- Zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle gideril¬mesinden,
anlaşılması gereken hususlar neler olduğu, manevi zararların bu kapsama dâhil edilip edilemeyeceği,
zarar konusunda mahkemece herhangi bir araştırma yapılmasına gerek bulunup bulunmadığı,
bulunmakta ise bu araştırmanın kapsamı nasıl belirleneceği,
Konularının da ele alınması gerektiği ileri sürülerek, bu hususların müzakereye dahil edilip
edilemeyeceği Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak ele alınmış, ancak,

06/01/2022 04:22 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 3
anılan konuların müzakereye dahil edilmesi hususunda yasal oy çokluğu sağlanamadığından, işin
görüşülmesi ikinci müzakereye kalmıştır.
03.02.2009 tarihinde yapılan ikinci müzakerede ise, hukuki uyuşmazlığın doğru bir şekilde çözüme
bağlanabilmesi için belirtilen tüm konuların tartışılarak bir sonuca bağlanması gerektiği yasal
oyçokluğuyla kararlaştırılarak müzakereye başlanmıştır.
Uyuşmazlık konularında sağlıklı bir çözüme ulaşılabilmesi için öncelikle hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kurumunun niteliği ve uygulanma koşullarının incelen¬mesinde yarar bulunmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, hukukumuzda ilk kez 15.07.2005 tarihinde yürürlüğe
giren 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasasının 23. maddesi ile çocuklar hakkında, 19.12.2006 tarihinde
YA

yürürlüğe giren 5560 sayılı Yasanın 23. maddesiyle 5271 sayılı Yasanın 231. maddesine eklenen 5-14.
fıkralar ile de büyükler için kabul edilmiş, aynı Yasanın 40. maddesiyle 5395 sayılı Yasanın 23. maddesi
değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılık hariç olmak koşuluyla, çocuk suçlular ile yetişkin
RG

suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı koşullara tabi kılınmıştır.
Yetişkin sanıklar yönünden başlangıçta şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya
daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen bu müessese, 08.02.2008 tarihinde
IT

yürürlüğe giren 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Yasanın 562. maddesiyle 5271 sayılı Yasanın 231.
maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklik ile hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya
AY

adli para cezaları için uygulanabilir hale getirilmiş, böylece başlangıçta yetişkin sanıklar hakkında
şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak uygulanan bu kurum Anayasanın 174. maddesinde güvence altına
alınan İnkılâp Yasalarında yer alan suçlar ayrık olmak üzere, tüm suçları kapsayacak şekilde
BA

düzenlenmiştir.
Ancak 01.03.2008 tarihinde yürürlüğe giren 26.02.2008 gün ve 5739 sayılı Yasa ile 3713 sayılı Yasanın
13. maddesinde yapılan değişiklik ve 1632 sayılı Askeri Ceza Yasasına eklenen Ek 10. madde ile 15
ŞK

yaşından büyüklerin işledikleri terör suçları ile 1632 sayılı Yasada yer alan suçlar yönünden hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği hüküm altına alınmakla, hükmün uygulanma
koşulları daraltılmıştır.
AN

Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kurumu, doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip olup, bu
husus Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 19.02.2008 gün ve 346-25 sayılı kararında “Sanık hakkında
LI

kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar
itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim
Ğ

süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri
bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesi uyarınca
I

düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi
sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Müessesenin yargılama yasasında
düzenlenmiş bulunması da onun karma niteliğini değiştirmez” şeklinde açıkça vurgulanmıştır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının koşulları;
a) Suça ilişkin koşullar;
1- Yapılan yargılama sonucunda, sanık hakkında mahkûmiyet hükmü tesis edilmeli ve hükmolunan
ceza ise iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olmalıdır.
2- Suç, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılâp Yasalarında yer alan suçlardan
bulunmamalıdır.

06/01/2022 04:22 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 4
3- 01.03.2008 tarihinden itibaren işlenen suçlarda ise, suçun ayrıca 3713 sayılı Yasa ile 1632 sayılı
Yasa kapsamında yer alan suçlardan olmaması gerekmektedir.
b) Sanığa ilişkin koşullar;
1- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış olması,
2- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale
getirme veya tamamen giderilmesi,
3- Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde
bulundurularak, sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması, Gerekmektedir.
Tüm bu koşulların bulunması halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar

I
verilebilecek ve sanık beş yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır.

Ğ
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konularının incelenmesinde;
1- Kesinleşmiş hükümlerde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi mümkün müdür?

LI
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kurumu doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip olup, bu

AN
husus Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 19.02.2008 gün ve 346/25 sayılı kararında da açıkça
vurgulanmıştır.
Karma bir niteliği bulunan bu kurumun, maddi ceza hukukuna ilişkin yönü nazara alındığında, 5237
ŞK
sayılı Yasanın 7. maddesinde tanımlanan lehe yasanın geçmişe yürümesi ilkesi uyarınca, hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kurumunun önceki hükümlere de uygulanması doğaldır. Kaldı ki, Yasa
BA

koyucu da olası tartışmaları engellemek için 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Yasanın Geçici 1.
maddesinin 2. fıkrasında bu hususu; “Bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten önce kesinleşmiş ve infaz
edilmekte olan mahkûmiyet kararları hakkında, lehe kanun hükümleri, hükmü veren mahkemece
13.12.2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 98 ilâ 101
Y

inci maddeleri dikkate alınmak ve dosya üzerinden incelenmek suretiyle belirlenir. Ancak, hükmün
A

konusunun herhangi bir inceleme, araştırma, delil tartışması ve takdir hakkının kullanılmasını
gerektirmesi halinde inceleme, duruşma açılmak suretiyle yapılabilir” hükmü ile yasal bir çözüme
IT

kavuşturmuştur.
Gerek yasal düzenleme gerek Yargıtay Ceza Genel Kurulunun ve Özel Dairelerin yerleşmiş yargısal
RG

kararları, gerekse hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun hukuki niteliği nazara
alındığında, bu kurumun kesinleşmiş, infaz edilmekte olan ve hukuki yararı bulunmak koşuluyla infaz
edilmiş hükümler yönünden de uygulanması zorunludur.
YA

2- Kesinleşmiş hükümlerde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi dosya üzerinde
yapılacak inceleme ile mi, yoksa duruşma açılarak mı gerçekleştirilmelidir?
Konuya ilişkin 5728 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesinin 2. fıkrasında, “Bu Kanun yürürlüğe girdiği
tarihten önce kesinleşmiş ve infaz edilmekte olan mahkûmiyet kararları hakkında, lehe kanun
hükümleri, hükmü veren mahkemece 13.12.2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanunun 98 ilâ 101 inci maddeleri dikkate alınmak ve dosya üzerinden incelenmek
suretiyle belirlenir. Ancak, hükmün konusunun herhangi bir inceleme, araştırma, delil tartışması ve
takdir hakkının kullanılmasını gerek¬tirmesi halinde inceleme, duruşma açılmak suretiyle yapılabilir”
hükmü getirilmiştir.
Kaynağını, uyarlama yargılamasının yöntemi ile buna ilişkin Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Daire
kararlarının oluşturduğu 5728 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesinin açık hükmü uyarınca; bu Yasanın

06/01/2022 04:22 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 5
yürürlüğe girdiği tarihten önce kesinleşmiş, infaz edilmekte ve hatta koşulları bulunmakta ise infaz
edilmiş olan mahkûmiyet kararları hakkında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumuna ilişkin
uyarlama, hükmü veren mahkemece, objektif koşulların değerlendirilmesiyle sınırlı bir inceleme
yapılması halinde evrak üzerinde, subjektif koşulların değerlendirilmesi gereken hallerde ise duruşma
açılarak yapılmalıdır.
3- Birden fazla suçtan mahkûmiyet halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar
verilmesinde, toplam ceza miktarı mı, yoksa her bir suç için verilen ceza miktarı mı nazara alınmalıdır?
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve
YA

yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının
5271 sayılı CYY’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık
ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
RG

Yerleşmiş yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere, düşme nedenlerinin her bir suç yönünden ayrı ayrı
nazara alınması gerekmektedir. Bu nedenle birden fazla suçtan mahkûmiyet halinde, hükmün
açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususu her suç yönünden ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
IT

4- Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi veya istemin reddine ilişkin karara karşı
başvurulabilecek yasa yolu, itiraz mıdır, yoksa temyiz midir?
AY

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlara karşı başvurulacak yasa yolu, 5271 sayılı
Yasanın 231. maddesinin 12. fıkrasında açıkça itiraz olarak belirlendiğinden, geri bırakılma kararına
yönelik yasa yolu itirazdır.
BA

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının reddine ilişkin kararlara karşı başvurulacak yasa
yolunun belirlenebilmesi için ise öncelikle, 5252 sayılı Yasanın 9, 5275 sayılı Yasanın 98 ila 101 ve 5728
sayılı Yasanın Geçici 1. maddelerinin kapsamının belirlenmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
ŞK

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 27.12.2005 gün ve 162-173 ile 24.01.2006 gün ve 136-3 sayılı
kararlarında da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, 5252 sayılı Yasanın “Lehe olan hükümlerin
uygulanmasında usul” başlıklı 9. maddesinin 1. fıkrası;
AN

a) Sadece 1 Haziran 2005 tarihinden önce kesinleşmiş mahkûmiyet hükümlerinde ve b)


Münhasıran, 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının yürürlüğe girmesi nedeniyle hükümde bir değişiklik
yargılaması yapılması gerektiğinde uygulanabilecektir.
LI

Görüldüğü gibi bu düzenleme, 5237 sayılı Türk Ceza Yasası dışında başka herhangi bir yasanın
yürürlüğe girmesi ve lehe hüküm içermesi halinde yapılacak incelemeyi kapsamamaktadır.
Ğ

Buna göre, 5237 sayılı TCY’nın yürürlüğe girmesi nedeniyle lehe yasanın değerlendirilmesi amacıyla
yapılacak uyarlama yargılaması 5275 sayılı Yasanın 98. maddesine göre daha özel nitelikteki 5252
I

sayılı Yasanın 9. maddesinde öngörülen usule göre gerçekleştirilmeli, bu iki koşulun birden oluşmadığı
hallerde ise, genel düzenleme getiren 5275 sayılı Yasanın 98 ve devamı maddelerindeki yöntem
uygulanmalıdır.
Anılan kararlarda vurgulandığı üzere, 1 Haziran 2005 tarihinden sonra gerçekleştirilen yasa
değişiklikleri nedeniyle uyarlama yargılamasının tabi olacağı ilkeler 5252 sayılı Yasanın 9. maddesine
göre değil, 5275 sayılı Yasanın 98 ilâ 101. maddelerine göre belirlenmelidir. Kaldı ki, aynı husus 5728
sayılı Yasanın Geçici 1. maddesinde de açıkça belirtilmiştir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının reddine ilişkin kararlar, 5271 sayılı Yasanın 223. maddesi
anlamında hüküm sayılmadığından ve salt bu nedene dayalı uyarlama yargılamasında da 5252 sayılı

06/01/2022 04:22 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 6
Yasanın 9. maddesinin uygulanması olanağı bulunmadığından, 5728 sayılı Yasanın Geçici 1 ve 5275
sayılı Yasanın 101/3. fıkrası uyarınca bu kararlara karşı başvurulabilecek yasayolu itirazdır.
5- Yasa yolu merciince yapılacak incelemenin yöntemi (duruşmalı mı, yoksa evrak üzerinde mi) ve
kapsamı nedir, merciince, suçun sübutu, nitelendirilmesi konusunda (esasa ilişkin) değerlendirme
yapılabilir mi, hükmün içeriğindeki hukuka aykırılıklar denetlenebilir mi?
Kural olarak itiraz merciince yapılacak inceleme evrak üzerinde olmalıdır. Kesinleşmiş hükümlerde,
suçun sübutu, nitelendirilmesi veya kanıt değerlendirilmesi konusunda herhangi bir uyuşmazlık
bulunmayacağından, itiraz merciince de bu hususların denetlenmesi veya değerlendirilmesi mümkün
bulunmadığından itiraz merciince 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin koşulları ile sınırlı bir inceleme

I
yapabilecek, hükmün içeriğinde yer alan hukuka aykırılıklar hükmün açıklanmasının geri bırakılması

Ğ
kararının objektif koşullarını etkilemediği sürece bu aşamada herhangi bir yasayolu denetimine tabi
olmayacağı gibi itiraz merciince de denetlenemeyecektir.

LI
6- Kesinleşen hükümde 647 sayılı Yasanın 4 ve 6 veya 5237 sayılı TCY’nın 50 ve 51. maddelerinin
uygulanmış ya da uygulanmamış olması, hükmün açıklanmasının geri bırakılması konusunda

AN
değerlendirme yapmaya veya uygulamaya engel midir?
Koşullu bir düşme nedeni oluşturan “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesi,
(mahkûmiyet, suç niteliği ve ceza miktarına ilişkin) objektif koşulların varlığı halinde mahkemece, diğer
ŞK
kişiselleş¬tirme hükümlerinden önce ve re’sen değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate
ulaşıldığı takdirde, hiçbir isteme bağlı olmaksızın öncelikle uygulanmalıdır.
BA

Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında vurgulandığı üzere kesinleşen hükümlerde 647 sayılı
Yasanın 4 ve 6 veya 5237 sayılı TCY’nın 50 ya da 51. maddelerinin uygulanmış ya da uygulanmamış
olması, hükmün açıklanmasının geri bırakılması konusunda değerlendirme yapmaya engel
oluşturmayacaktır. Zira, anılan kişiselleştirme kurumlarının uygulanması, istisnalar dışında
Y

mahkemenin takdirine bağlı olduğu halde buna karşın koşullu düşme nedenlerinden birini oluşturan
A

hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı re’sen değerlendirme yapmayı zorunlu kılmaktadır.
Bu nedenle sanık hakkında, ilk hükümde 647 sayılı Yasanın 4 ve 6. veya 5237 sayılı Yasanın 50 ya da
IT

51. maddelerinin uygulanmış veya uygulanmamış olması da, hükmün açıklanmasının erte¬lenmesi
kararının cezanın kişiselleştirilmesi normlarından önce ve re’sen uygulanması zorunluluğu karşısında,
RG

ulaşılan bu sonucu değiştir¬meyecektir.


7- Kasıtlı bir suçtan mahkûmiyetten anlaşılması gereken hususlar nelerdir?
5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 6. fıkrasının (a) bendinde olumsuz koşul olarak öngörülen daha
YA

önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamaktan anlaşılması gereken husus, mahkûmiyetin kasıtlı bir
suçtan doğmasıdır. Anılan bendde hükmolunan ceza yönünden herhangi bir ayrım gözetilmediğinden,
hükmolunan cezanın hapis veya adli para cezası olmasının, bu koşul açısından herhangi bir önemi
bulunmamaktadır.
Ancak yasa koyucu, mahkûmiyetle ilgili olarak başkaca bir ölçü getirmediğinden, adli sicilden silinen
mahkûmiyetler, ertelenmiş ve vaki olmamış sayılan mahkûmiyetler, üzerinden çok uzun sürelerin
geçmesi nedeniyle tekerrüre esas oluşturmayan mahkûmiyetler de hükmün açıklanmasının ertelenmesi
kararına engel oluşturacak mıdır? Bu konularda gerek yasa metninde gerekse gerekçede herhangi bir
açıklık bulunmamaktadır.
Yasa koyucu herhangi bir düzenleme getirmediğine göre, bu hükmü mutlak şekilde yorumlamanın,
adalet ilkesiyle bağdaşıp bağdaşmayacağı ya da yasa koyucunun gerçek muradının bu olup olmadığı da

06/01/2022 04:22 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 7
gözönüne alınmalıdır.
Bu soruna çözüm bulabilmek için yasa koyucunun mahkûmiyetin sonuçlarını bertaraf etmek için
öngördüğü diğer kurumların da değerlendirilmesi gerekmektedir.
647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmiş mahkûmiyetlerde, sanığın deneme süresinde kasıtlı
bir suç işlememesi halinde önceki mahkûmiyet 765 sayılı TCY’nın 95/2. maddesi uyarınca esasen vaki
olmamış sayılacağından, bu nitelikteki bir mahkûmiyetin, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına
yasal bir engel oluşturabileceğini kabul etmek olası değildir.
Yine aynı şekilde 3682 sayılı Adli Sicil Yasasının 8 ve 5352 sayılı yeni Adli Sicil Yasasının Geçici 2.
maddesi hükümleri uyarınca silinme koşulları oluşan adli sicil kayıtlarının, adli sicilden silinmiş olup
YA

olmadığına bakılmaksızın, bu kayıtların da, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yasal bir engel
oluşturabileceğini kabul etmek hukuk ilkeleriyle bağdaşmayacaktır.
Buna karşın, 5237 sayılı TCY’nın 51. maddesi uyarınca ertelenmiş mahkûmiyetlerde ceza infaz edilmiş
RG

sayılacağından ve 5352 sayılı Adli Sicil Yasasının 9. maddesi uyarınca oluşturulan adli sicil kayıtları ceza
veya güvenlik tedbirlerinin infazının tamamlanması ile Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce
silinerek bu kayıtlar arşiv kaydına alınacağından, bu tür mahkûmiyetlerin varlığı halinde sanık hiçbir
IT

şekilde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasından yararlanamayacak mıdır? Soruları gündeme


gelebilecektir.
AY

Hak yoksunluklarını kural olarak 5237 sayılı Yasanın 53. maddesinde cezanın infazı ile sınırlandıran,
doğmuş hak mahrumiyetlerini ortadan kaldırmak için Adli Sicil Yasasına eklediği 13/a maddesi ile yasak
hakların geri verilmesi müessesini kabul eden ve 5237 sayılı TCY’nın 58. maddesinde tekerrür
BA

hükümlerinin uygulanması açısından infazdan itibaren beş ve üç yıllık süreler öngören yasa koyucunun,
bir kez mahkûm olan bir kişinin ömür boyu bu mahkûmiyetinin olumsuz sonuçlarından etkilenmesi
gerektiğini kabul ettiği düşünülemez. Bu nedenlerle, yeni yasa dönemindeki mahkûmiyetler açısından
ŞK

da, belirli sürelerin geçmesi ile bu mahkûmiyetlerin 231. maddenin uygulanmasına yasal engel
oluşturmayacağını kabulde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla, 01.06.2005 tarihinden sonra işlenen suçlardan dolayı mahkûm edilen sanıklar yönünden,
AN

5237 sayılı TCY’nın tekerrür hükümlerinin uygulanması için 58. maddesinde öngörülen sürelerin nazara
alınması ve bu sürelerin geçmiş olduğu hallerde önceki mahkûmiyetin hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasının objektif koşularının değerlendirilmesi yönünden engel oluşturmayacağının kabulü adalet
LI

ve hakkaniyete uygun olacaktır.


O halde, 01.06.2005 tarihinden önce işlenen suçlar yönünden, önceki mahkûmiyetin 765 sayılı TCY’nın
Ğ

95/2. maddesi uyarınca esasen vaki olmamış sayılacağı haller veya 3682 sayılı Adli Sicil Yasasının 8 ve
5352 sayılı Adli Sicil Yasasının geçici 2. maddesi hükümleri uyarınca silinme koşulları oluşan önceki
I

mahkûmiyetler, adli sicilden silinmiş olup olmadığına bakılmaksızın; 01.06.2005 tarihinden sonra
işlenen suçlardan dolayı mahkûm edilen sanıklar yönünden ise, 5237 sayılı TCY’nda tekerrür
hükümlerinin uygulanması için 58. maddesinde öngörülen sürelerin geçmiş olduğu haller, hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşullarının değerlendirilmesinde olumsuz koşul olarak
belirtilen engel bir neden olarak kabul edilemeyecektir.
Ancak, yasal engel oluşturmayan bu mahkûmiyetlerin yargılama mercilerince, sub¬jektif koşulun ele
alınmasında sanığın suç işleme eğilimi açısından değerlendirmeye esas alınmasına da bir engel
bulunmamaktadır.
8- Zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle gideril¬mesinden,

06/01/2022 04:22 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 8
anlaşılması gereken hususlar nelerdir, manevi zararlar bu kapsama dâhil midir, zarar konusunda
mahkemece herhangi bir araştırma yapılmasına gerek bulunmakta mı, bulunmakta ise bu araştırmanın
kapsamı nasıl belirlenmelidir?
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşullarından birisi de suçun işlenmesiyle mağdurun
veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesidir.
Burada, uğranılan zararlardan kast edilen maddi zarar¬lar olup, manevi zararlar bu kapsamda
değerlendirilmemelidir.
Maddi zararın bizzat sanık tarafından yerine getirilmesi gerekmeyip, sanık adına onun bilgisi ve rızası
tahtında üçüncü kişiler tarafından da tazmin, aynen iade veya eski hale getirme suretiyle giderilmesi de

I
olanaklıdır. Ancak, herhangi bir zararın doğmadığı veya zarar doğurmaya elverişli bulunmayan suçlar

Ğ
yönünden bu koşul aranmayacaktır. Örneğin, 6136 sayılı Yasanın 13. maddesine aykırılık halinde,
herhangi bir zarar bulunmadığından zararın giderimi koşulu aranmaz.

LI
Zararın belirlenmesinde hâkim, ceza yargılamasında şahsi hak davasına yer verilmediği gerçeğini de
gözönünde bulundurmak koşuluyla, kanaat verici basit bir araştırma yapmalı, hukuk hakimi gibi gerçek

AN
zararı tam anlamıyla saptamaya çalışmamalıdır. Zira, 5271 sayılı Yasanın 231. maddesindeki
düzenleme, kişinin ileride hukuk mahkemesinde şahsi hak davası açmasına ve giderilmediğini
düşündüğü gerçek zararının saptanarak kalan kısmına da hükmedilmesini isteme yönünden bir engel
ŞK
oluşturmamaktadır.
Tüm bu açıklamalar çerçevesinde Ceza Genel Kurulunca varılan sonuçları şu şekilde özetlemek
BA

olanaklıdır;
1- 5728 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesi hükmü, Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Özel Dairelerin istikrar
kazanmış kararları ile kurumun karma niteliği nazara alındığında, hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kurumunun kesinleşmiş infaz edilmekte olan ve hukuki yararı bulunması koşuluyla infaz
Y

edilmiş hükümlere de uygulanabileceği,


A

2- Kesinleşmiş hükümlerde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, hükmü veren


mahkemece, objektif koşulların değerlendirilmesiyle sınırlı bir inceleme yapılacak ahvalde evrak
IT

üzerinde, subjektif koşulların değerlendirilmesi gereken hallerde ise duruşma açılarak yapılması
gerektiği,
RG

3- Birden fazla suçtan mahkûmiyet halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının, her
suç yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesinin zorunlu olduğu,
4- Kesinleşmiş hükümlerde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması veya reddine ilişkin kararlara karşı
YA

başvurulabilecek yasa yolunun 5728 sayılı Yasanın Geçici 1, 5275 sayılı Yasanın 101 ve 5271 sayılı
Yasanın 231/12. maddesi uyarınca itiraz olduğu,
5- Kesinleşmiş hükümlerde, yasa yolu merciince incelemenin evrak üzerinde ve 5271 sayılı Yasanın
231. maddesinin koşullarının belirlenmesi ile sınırlı bir şekilde yapılacağı, hükümdeki hukuka
aykırılıkların, bu aşamada denetlenemeyeceği,
6- Kesinleşmiş hükümlerde, 647 sayılı Yasanın 4 ve 6 veya 5237 sayılı Yasanın 50 ya da 51.
maddelerinin uygulanıp, uygulanmamasının hükmün açıklanmasının geri bırakılması konusunda
değerlendirme yapmaya engel oluşturmayacağı,
7- Eski yasa döneminde işlenip, adli sicilden silinme koşulları oluşmuş olan mah¬kûmiyetler ile
ertelenmiş ve vaki olmamış sayılmasına karar verilen mahkûmiyetlerin hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına yasal engel oluşturmayacağı, yeni dönemde işlenen suçlar açısından ise infazdan sonra

06/01/2022 04:22 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 9
5237 sayılı Yasanın 58. maddesinde belirtilen tekerrür sürelerinin esas alınmasının hakkaniyete uygun
bir çözüm olacağı,
8- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale
getirme veya tamamen giderilmesinde zarar yönünden, kanat verici basit bir araştırma ile belirlenecek
maddi zararların esas alınması, manevi zararların bu kapsama dahil edilmemesi gerektiği;
Sonucuna ulaşılmakla, haklı nedenlere dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne,
Özel Daire kararının kaldırılmasına ve yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde Adalet Bakanlığının yasa
yararına bozma istemi konusunda bir karar verilmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar
verilmelidir.
YA

SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
RG

2- Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 26.09.2008 gün ve 13068-9869 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- Kararda belirlenen ilkeler çerçevesinde, Adalet Bakanlığının yasa yararına bozma istemi konusunda
bir karar verilmesi için dosyanın Yargıtay 11. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay
IT

C.Başsavcılığına TEVDİİNE, ön sorun yönünden 20.01.2009 tarihinde yapılan birinci müzakerede yasal
çoğunluk sağlanamadığından, 03.02.2009 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla, esasa ilişkin
AY

incelemede ise 03.02.2009 günü yapılan ilk müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
BA
ŞK
AN
LI
Ğ
I

06/01/2022 04:22 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 10

You might also like