Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 15

Levent Gültekin

Yaklaşan

KASIRGA

Araştırma
İnceleme

Levent Gültekin, 1972 yılında Ardahan’ın Göle ilçesinde doğ-
du. İlk, orta ve lise tahsilini Göle’de yaptı. Anadolu Üniversitesi
Kamu Yönetimi Bölümü’nde lisansını, Selçuk Üniversitesi Ulusla-
rarası İlişkiler Bölümü’nde yüksek lisansını tamamladı.
Medya sektörüne 1995 yılında Yeni Şafak’la girdi. Farklı depart-
manlarda çalıştıktan sonra 2000 yılında genel müdür oldu.
2000 yılının sonunda buradan ayrılıp haftalık Gerçek Hayat der-
gisini çıkardı. 2007 yılında Star Medya Grubu’nda, 2009 yılın-
da Cine5 Medya Grubu’nda üst düzey yönetici olarak görev aldı.
2010 yılında Cine5’ten de ayrılınca köşe yazarlığına başladı.
Halen siyaset yorumculuğu ve www.diken.com.tr sitesinde
köşe yazarlığı yapmaktadır.
Şatafatlı Mağlubiyet ve Onurlu Çıkış adlı iki kitabı vardır.
DOĞAN KİTAP TARAFINDAN YAYIMLANAN DİĞER KİTAPLARI

Şatafatlı Mağlubiyet
Onurlu Çıkış

Yaklaşan
KASIRGA

Ya­zan: Levent Gültekin


Editör: Sevim Erdoğan

Ya­yın hak­la­rı: © Doğan Yayınları Yayıncılık ve Yapımcılık Ticaret A.Ş.


Bu eserin bütün hakları saklıdır. Yayınevinden yazılı izin alınmadan kısmen veya
tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz.

1. baskı / Nisan 2022 / ISBN 978-625-8380-19-4


Sertifika no: 44919

Kapak tasarımı: Cüneyt Çomoğlu


Bas­kı: Ay-han Matbaası
Mahmutbey Mahallesi, 2622. Sokak, No: 6/31
Bağcılar - İSTANBUL
Tel. (212) 445 32 38
Sertifika no: 44871

Doğan Yayınları Yayıncılık ve Yapımcılık Ticaret A.Ş.


19 Ma­yıs Cad. Gol­den Pla­za No. 3, Kat 10, 34360 Şişli - İS­TAN­BUL
Tel. (212) 373 77 00 / Faks (212) 355 83 16
www.do­gan­ki­tap.com.tr / edi­tor@do­gan­ki­tap.com.tr / sa­tis@do­gan­ki­tap.com.tr
Yaklaşan
Kasırga
Levent Gültekin
İçindekiler

Giriş........................................................................................................................... 9
Birinci bölüm / Mahalleler, yaşadıklarım, gördüklerim,
gözlemlerim..................................................................................................... 17

İslamcılık ve İslamcılar........................................................................................ 19
Nasıl ve niçin İslamcı oldum? ...................................................................... 21
Din başka, ahlak başka................................................................................... 26
Profesyonel İslamcılık..................................................................................... 35
Parti başlıyor, değişim son sürat .................................................................. 40
Kâbus başlıyor................................................................................................. 46
İki arada bir derede kalma hali..................................................................... 53
Cennete gitmek için dünyayı cehenneme çevirenler................................. 54
Gelen kasırgaya karşı bir ses.......................................................................... 55
Seküler mahalle..................................................................................................... 62
Seküler mahallede bir mülteci....................................................................... 62
Hakiki, öz Atatürkçüler.................................................................................. 65
Mağdur Atatürk............................................................................................... 68
Toplum yüzünü Atatürk’e, sırtını Atatürkçülere döndü........................... 69
Atatürkçülerin iktidarı.................................................................................... 73
Türkiye’nin aydın sorunu.............................................................................. 74
Kürt hareketi ve Kürt meselesi .......................................................................... 77
Türkiyelileşen Kürt siyasetinin önüne kazılan hendek............................. 77
Yenilikçi Kürtler............................................................................................... 82
Radikallerin ittifakı yenilikçileri boğuyor................................................... 85
Cehennemin zebanileri................................................................................... 89
Türkiye hastayken iyi olmak mümkün mü?............................................... 91
Tek adam rejimi için açılan hendekler.......................................................... 92
HDP PKK ile arasına bir mesafe koyabilir mi?........................................... 93
Kürt sorununun çözümü, ama nasıl?........................................................... 95
Mahallelerden Türkiye’ye onurlu çıkış............................................................ 97
Onurlu çıkış veyahut Türkiyelileşmek......................................................... 97
Herkes karşı tarafın ılımlısına hayran........................................................ 100
Mahalle bekçileri........................................................................................... 102
Pusulası olmayan rehberler......................................................................... 103
Hepimiz suçluyuz......................................................................................... 117
Ak Parti-cemaat ittifakı başlıyor...................................................................... 119
Belediyecilerle dershanecilerin ittifakı....................................................... 119

İkinci bölüm / Kasırga yaklaşıyor .................................................................. 125


2015 seçimleri....................................................................................................... 127
Filmin fragmanı............................................................................................. 127
Gülen Cemaati ve 15 Temmuz.......................................................................... 133
Besle kargayı, oysun gözünü....................................................................... 133
Çıkar ittifakı, suç ortaklığı bitiyor, çatışma başlıyor................................ 136
Savaş başlıyor................................................................................................. 139
Allah’ın, iktidara bir lütfu............................................................................ 140
Rejim değişiyor, kasırga yaklaşıyor............................................................ 143
İktidar hayal, muhalefet umut pazarlıyordu............................................ 147
Herkes kendi hırsızına oy veriyor.............................................................. 152
Tayyip Erdoğan’ın büyük oyunu..................................................................... 155
Oyunu kuran büyük el kimin?.................................................................... 155
2018 seçimleri, neler oldu, neler yaşandı?...................................................... 162
Bir çılgın proje olarak cumhurbaşkanlığı adaylığım....................................162
Tayyip Erdoğan’a hediye edilen bir seçim.....................................................171
Bir gecede fikir değiştiren muhalefet partisi..................................................177
Çalınan minareye kılıf gerekiyor.....................................................................179
“Adam kazandı”, Muharrem İnce kayıplara karıştı....................................184
Endişeli toplum, endişesiz muhalefet.............................................................189
2019 yerel seçimleri............................................................................................. 190
Kusursuz Fırtına............................................................................................ 190
Sakın yukarı bakma...................................................................................... 192
“Demokrasi mücadelesi veriyoruz, kes sesini!”....................................... 199
Ortadoğululaşmanın görünmez aktörleri................................................. 208
İki Mustafa’nın istismarı.............................................................................. 209
Dindarlık oy getirseydi Necmettin Erbakan padişah olurdu................. 213
Yeni rejim, eski siyaset.................................................................................. 221
Günahkârlar koalisyonu............................................................................... 224

Üçüncü bölüm / Senaryo mu, Kırmızı Pazartesi mi?................................... 235


Senaryo, senaristler ve oyuncular.................................................................... 237
Film ya da roman değil, gerçek................................................................... 238
Bütün bunları kim yaptı?............................................................................. 250
Senaryo mu, çıkar ittifakı mı?...................................................................... 253
Diyeceğim o ki............................................................................................... 254
Giriş

Dalga geçmemeli, ağlayıp sızlamamalı,


nefret etmemeli; anlamalı.
Baruch Spinoza

Esasında zihnimde 2023 seçimlerinden sonra yayımlanmak


üzere tasarladığım bir kitap projesi vardı.
Çünkü yazdıklarımın gereksiz tartışmalara neden olacağı,
2023’te veyahut yapılacak ilk seçimde hiç istemeden de olsa özel-
likle muhalefete bir zarar vereceği endişesi taşıyordum.
Fakat bir gün Doğan Kitap Yayın Yönetmeni Cem Erciyes ara-
dı ve benimle bir kahve içmek istediğini söyledi.
O buluşmamızda sevgili Cem Erciyes “son yazdığım Onurlu
Çıkış kitabımın üzerinden beş yıl geçtiğini, bir yazar için bu kadar
uzun süre ara vermenin pek iyi olmadığını ve artık bir kitap yaz-
mam gerektiğini” söyledi.
Ben de bunun üzerine kafamdaki kitap projesini anlattım ve
bazı endişelerimi de paylaşıp “ancak 2023 seçimleri sonrası yaza-
bileceğimi” söyledim.
Fakat Cem, “tam tersine, anlattığım kitabın bir işe yaraması
yani gidişata küçük de olsa olumlu bir etki etmesi için bu kitabı
seçimlerden önce yazmamın daha doğru olacağını, hatta gerekli
olduğunu” söyleyerek beni bu konuda ikna etti.
Ve böylelikle bu kitabı yazmaya karar verdim.
Kitabın birinci bölümünde Türkiye’deki sosyolojik mahallele-
ri anlatmaya çalıştım.
İslamcılara, Atatürkçülere, solculara ve Kürtlere yönelik göz-
lemlerimi, bazı mahallelerdeki değişimin arka planını; yaşadıkla-
rıma, gördüklerime, gözlemlerime dayanarak anlatmaya çalıştım.

9
Birbirimizi niçin anlamadığımıza, birbirimizle niçin bir bağ
kuramadığımıza, niçin ortak amacı olan bir toplum olamadığımı-
za, bütün bunlara neyin kaynaklık ettiğine kendimce dikkat çek-
meye çalıştım.
Davranışlarımızı, tercihlerimizi; acılarımızın, travmalarımızın ve
bütün bunların sonucunda oluşan önyargılarımızın belirlediğini dü-
şündüğüm için farklı toplum kesimlerinin davranışlarına, tercihleri-
ne esasında neyin kaynaklık ettiğini anlamaya, anlatmaya çalıştım.
Yani sonuçların değil, o sonuçları doğuran nedenlerin üzerin-
de durmayı tercih ettim.
Çünkü Filozof Spinoza, “Dalga geçmemeli, ağlayıp sızlama-
malı, nefret etmemeli; anlamalı” diyerek “her doğa olayının bir
nedeni olduğu gibi insan davranışlarının da arkasında yatan bir
sebep olduğunu ve ona bakmamızı” söylüyor.
Dahası, sonuçlara değil, sebeplere bakarsak karşımızdakini ve
onun davranışına neyin kaynaklık ettiğini daha kolay anlayabile-
ceğimizi belirtiyor.
Bu gözlemlerimi paylaşırken zaman zaman farklı toplum ke-
simlerine yönelik eleştirilerde de bulundum.
Bu eleştirilerdeki amacımın yıkmak, yermek, suçlamak olmadı-
ğını; kendimce bir ayna tutmaya çalışmak ve ortak duygu yaratma
çabasına bir katkı vermek olduğunu bilmenizi istirham ediyorum.
Çünkü Türkiye’yi farklılıklarıyla bir bütün olarak görüyor;
Türkiye’nin huzurunun, mutluluğunun farklı toplum kesimleri-
nin tamamının mutluluğuna bağlı olduğu anlayışıyla hareket edi-
yorum.
Yani Aleviler mutlu olmadan Türkiye’nin mutlu olamayaca-
ğını, Kürtler eşit olmadan Türkiye’nin refaha kavuşamayacağını,
dindar kesim mutlu olmadan Türkiye’nin sağlıklı olmayacağını,
Atatürkçüler, solcular mutlu olmadan Türkiye’nin gelişemeyece-
ğini, farklı inanç ve etik kökenden herkes iyi olmadan ülkenin iyi
olamayacağını düşünüyor ve Türkiye’yi bu toplum kesimlerinin
bir araya gelerek oluşturduğu bir bütün olarak görüyorum.
Bu bölümü yazarken daha önce yazdığım Onurlu Çıkış kita-
bımdaki gibi bu kitapta da konunun daha iyi anlaşılması için me-

10
seleleri zaman zaman kendi kişisel hikâyem üzerinden anlatma
yolunu tercih ettim.
Yani gördüklerimi, yaşadıklarımı, tanıklık ettiğim ve karşılaştı-
ğım olayları anlatırken bazen duygularımı da en açık haliyle yan-
sıtma gereği duydum.
Zaman zaman duygularımı en açık haliyle yansıtma yöntemini
seçmiş olmamın nedeninin kendimi fazlasıyla önemsemem veya-
hut mağdur edebiyatı yapmak değil, meselelerin daha iyi anlaşıl-
masını sağlamak olduğunu bilmenizi isterim.
Diğer taraftan, kitapta bazı olayları kişisel hikâyem üzerinden
anlatma yöntemini benimsemiş olsam da bu kitabın öznesi ben
değilim, Türkiye’dir.
Çünkü hepimizin hikâyesi aynı zamanda Türkiye’nin de
hikâyesi.
Hepimizin acılarını, hepimizin endişelerini, hepimizin korku-
larını aynı zamanda ülkemizin de acıları, korkuları, endişeleri ola-
rak görüyorum.
Sorunlarımızı niçin çözemediğimizi, bu sorunların niçin kat-
lanarak büyüdüğünü anlatırken hapsolduğumuz mahalle kültü-
rünün yıkıcı etkisini ve bu mahalle kültürünün ülkemizi nasıl bir
girdabın içine çektiğini kendimce göstermeye çalıştım.
Ülkemiz son 20 yılda büyük bir değişim yaşadı.
Toplumu derinden etkileyen, endişeye sevk eden bir tabloyla
karşı karşıya kaldık.
Rejim değişti; hukuk, demokrasi, laiklik tahrip edilerek, dini
de istismar eden tek adam rejimi kuruldu.
Yani ülkemiz, ülkeleri yıkıma sürükleyen otoriter bir yönetime
teslim oldu.
Bir metafor üzerinden anlatmak gerekirse ben bu durumu ül-
kemize doğru gelen bir kasırgaya benzetiyorum.
Ülkemize doğru bir kasırga gelirken kim ne yaptı? Ne tür siya-
si olaylar yaşandı? Bu kasırganın tahribatını en aza indirecek ted-
birler niçin alınamadı?
İşte bu sorulara bildiklerim, gördüklerim, yaşadıklarım ve yo-
rumlarım çerçevesinde cevaplar aramaya çalıştım.

11
Kitabın ikinci bölümünde yaşanan bu değişimin siyasi olay-
larını ve o olayların bildiğim kadarıyla arka planlarını anlatma-
ya çalıştım.
Hepimizin zihninde oluşan, “Ülkemiz nasıl bu hale geldi?”
“Niçin böyle oldu?” “Niçin kimse gidişatı durduracak bir şeyler
yapamadı veyahut yapmadı?” gibi sorulara cevap bulmaya gay-
ret ettim.
Öncelikle son 20 yılda yaşanan her bir olayı tek tek ele alıp, o
olaya neyin kaynaklık ettiğini, olayın aktörlerinin niçin öyle dav-
randıklarını; kişisel gözlemlerime, tanıklıklarıma ve edindiğim
bilgilere dayanarak anlatmaya çalıştım.
Aynen bir fotoğrafın parçaları gibi önce her bir parçanın
hikâyesinin arka planını bildiğim kadarıyla anlattım.
Ama itiraf etmem gerekirse, yazmaya başladığım kitap ile bi-
tirdiğim kitap arasında devasa bir fark vardı.
Yazmaya oturduğumda aklımda olmayan ama yazdıkça yani
kitabın sonlarına yaklaştıkça daha önce hiç fark etmediğim bir fo-
toğraf çıktı ortaya.
Bunca yıldır siyaseti izleyen, yorumlayan, siyaset meydanın-
daki her gelişmeye, her söze, davranışa dikkat eden biri olarak be-
nim bile dikkatimi çekmeyen ya da farkında olmadığım, beni de
dehşete düşüren bir fotoğraftı bu.
Sonra başa dönüp, ortaya çıkan bu fotoğrafa göre bazı düzen-
lemeler yaptım.
Kitabın üçüncü bölümünde, parçaların birleşmesiyle ortaya çı-
kan bu fotoğrafın en net haliyle görülmesine gayret ettim.
Ortaya çıkan bu fotoğrafın tam anlaşılması için her bir olayın,
o olayın arkasında yatan sebeplerin, o olayın gerçekleşmesine ne-
den olan toplumsal yapıların iyi anlaşılması gerekiyor.
Bu nedenle, her bir parçaya yani her hikâyeye dikkat etmenizi
istirham ediyorum.
Çünkü Türkiye’nin otoriter bir yönetime sürüklenişindeki si-
yasi olayların birleşmesi sonrası ortaya çıkan bir fotoğraftı bu.
Yaşanan olayların akışındaki bütünlük, bu akışı bozacak her
engelin ustalıkla ortadan kaldırılması, kimi siyasi aktörlerin bir

12
andaki tutum değişikliğiyle bu akışı kolaylaştıracak birer oyuncu-
ya dönüşmesi...
Tüm bunlar insanda, sanki bir senaryo var da o senaryo usta-
lıkla uygulanıyor hissi yaratıyor.
Ya da Gabriel García Márquez’in Kırmızı Pazartesi romanında-
kine benzer bir durum yaşıyoruz.
Yani bir kasabada bir cinayet işlenecek, kimisi çıkarına öyle
geldiği için, kimisi vurdumduymazlıktan, kimisi de “Cinayeti en-
gellemek benim işim değil” anlayışıyla hareket ettiği için o cina-
yet işleniyor ve bütün kasaba o cinayetin suç ortağına dönüşüyor.
2002 yılında AK Parti’nin iktidara gelmesiyle başlayan ve gö-
rünene göre Türkiye’yi Ortadoğululaştırmayı amaç edinen ve bu
amaç çerçevesinde yaşanan olaylardan bahsediyorum.
Sanki bir el var ve o el, Türkiye’yi Ortadoğululaştırmaya çalışı-
yor, iktidar veyahut muhalif kimi siyasi aktörleri bir gecede tutum
değişikliğine ikna ediyor ve çıkan her engeli kolayca ortadan kal-
dırıp süreci devam ettiriyor.
Öyle akıl almaz ittifaklar, öyle işbirlikleri, öyle şaşırtıcı durum-
larla karşı karşıya kalıyoruz ki insan “Bu kadar da olmaz!” de-
mekten kendini alamıyor.
Sanki herkesin bir şekilde kolayca oyuncuya dönüştürüldüğü
bir film setindeyiz..
Gelecekle ilgili bir komplo teorisinden bahsetmiyorum.
Tamamen son 20 yılda yaşanan olayların birbiriyle bağlantısın-
dan ve o olayların gerçekleşme sürecindeki bütünlükten, sürecin
devamı için olmayacak insanların yaptıkları ittifaklardan bahse-
diyorum.
Mesela, dönemin muhalefet lideri Deniz Baykal’ın desteğiyle
ve devletin bazı kurumlarının ittifakıyla Türkiye’de katı İslamcı
anlayışta bir iktidarın önü açılıyor.
Sonra bu iktidarın önünde engel olabileceği düşünülen
TSK’daki kimi generaller Ergenekon ve Balyoz davalarıyla tasfi-
ye ediliyor.
Türkiye’de İslamcı bir iktidar varken bir bakıyoruz ana muha-
lefetin başına Alevi inancına sahip bir genel başkan seçiliyor.

13
Ardından Alevi meselesi kaşınmaya başlanıyor.
Ortadoğu’da mezhep savaşlarının olduğu bir dönemde üçün-
cü köprünün adı da Alevi vatandaşlarımızı rahatsız edecek bir ad
yani Yavuz Selim konuluyor.
Ardından Gezi süreci başlıyor. Nasıl oluyorsa oluyor, sokaklar-
daki yüzbinlerce insan arasından sadece Alevi çocuklar öldürülü-
yor, üstelik bunlardan biri de Gezi’nin birinci yıldönümünde cem
evinde öldürülüyor.
İslamcı iktidar, 2015 Haziran seçimlerini kaybediyor.
Seçimi kaybeden İslamcı iktidarın imdadına bu sefer yine
2002’deki kritik kararıyla o iktidarın önünü açan Deniz Baykal ye-
tişiyor.
Ardından MHP lideri Devlet Bahçeli devreye giriyor ve seçim-
lerin tekrarlanmasını sağlıyor.
Tekrarlanan seçimde İslamcı iktidar yeniden tek başına iktidar
oluyor ve böylelikle kesintiye uğrayan sürecin devamı sağlanıyor.
Kürt sorununu çözmek için barış süreci başlıyor.
Fakat bir gece Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinde iki polis memuru
evlerinde öldürülüyor.
PKK “Biz öldürdük” diye açıklama yapıyor ama üç ay sonra
başka bir açıklama yaparak bu polisleri kendilerinin öldürmedik-
lerini söylüyor.
Nihayetinde barış süreci son buluyor ve PKK yeniden sahne-
ye iniyor.
Sanki Kürtler üzerinde PKK’nın etkinliğinin artması isteniyor-
muş, muhtemel toplumsal barış ihtimallerinin de ortadan kaldı-
rılması gerekiyormuş gibi bütün muhalefet partilerinin desteğiyle
Kürt hareketinin önemli isimlerinden, o toplum kesiminin en çok
itibar ettiği, barış yanlısı siyasetçisi hapse atılıyor.
2017’de, sürecin devamını sağlayacak akıl almaz başka olaylar
oluyor.
2018’de İslamcı iktidarın seçimi kaybetmesini engellemek için
bu sefer bir muhalefet partisi bir gecede tutum değiştiriyor.
Sonra bir başka muhalefet partisi sürecin devamı için tuhaf iş-
ler yapmaya mecbur ediliyor.

14
Bu süreç, bugüne kadar bu şekilde sorunsuz bir şekilde devam
ediyor.
İslamcı iktidar her sıkıştığında mutlaka birileri devreye giriyor
ve o sıkışıklığın aşılmasını sağlıyor.
Sonunda da Türkiye tek adam rejimine geçmiş, demokrasisi
askıya alınmış, İslamcı otoriter bir iktidarın olduğu klasik bir Or-
tadoğu ülkesine dönüşüyor.
Yaşanan gelişmelere bakılırsa, eğer bir senaryo varsa o senaryo
hâlâ devam ediyor.
Eğer bir senaryo varsa, bu senaryonun amacını, nereye var-
mak istediğini, bundan sonra neler yapılacağını bildiğim, gördü-
ğüm, tahmin ettiğim kadarıyla anlatmaya çalıştım.
Dediğim gibi amacım hepimizin zihnini meşgul eden, “Ülke
nasıl bu hale geldi?” sorusuna kendimce bir cevap vermekti.
Tüm bunlar yaşanırken toplum olarak bizim de sorumluluğu-
muz vardı.
Bana göre kimimiz alkışlarımızla, kimimiz kontrolsüz öfke-
mizle, kimimiz korkularımızla bu sürecin birer oyuncusuna dö-
nüşmüş durumdayız.
Daha önce de dediğim gibi, yaşanan süreci yani Türkiye’nin
Ortadoğululaşmasını ülkemize doğru gelen bir kasırgaya benze-
tiyorum.
Ülkemize doğru bir kasırga gelirken meseleyi bir iktidar mü-
cadelesi olarak görmek, bir kasırga gelmiyormuş gibi davran-
mak, dahası böyle davranarak o kasırgayı görünmez kılmaya ça-
lışmak...
Bütün bunlar bana göre yaşanacak felaketi engelleme iradesi
oluşturmamızı da zorlaştırdı.
Ülkemiz Ortadoğululaştırılırken yani bir yıkıma sürüklenirken
mahalle kavgası vermekten, partilerimizi önemsemekten vazgeçe-
medik.
Bütün bunlar hepimizi işlenen cinayetin suç ortağına dönüş-
türdü.
Mevcut iktidar mensuplarıyla geçmişte aynı mahallede büyü-
müş olmam bana onları daha iyi tanıma; ne yaptıklarını, ne yap-

15
maya çalıştıklarını, meselenin nereye varacağını belki daha iyi an-
lama avantajı sağladı.
Bu avantaj doğal olarak meselelere biraz daha farklı bakmama
neden oldu.
Yani meselelere farklı bakmamın nedeni kimsenin görmediğini
görmem, herkesten daha öngörülü, herkesten daha akıllı olmam
değil, böyle bir avantajımın olmasıydı.
Bu avantajım zaman zaman daha tedirgin ve endişeli olmama
ve o duyguyla yazıp konuşmama neden oldu.
Çünkü dediğim gibi, yaşanan süreci ben daha çok ülkeye doğ-
ru yaklaşan bir kasırgaya benzetiyordum.
Kendimce verdiğim bütün çabam o kasırgaya dikkat çekmekti.
Bu amaçla siyasi liderlerle yaptığım görüşmeleri ve o görüş-
melerdeki konuşmalarımdan özel görüşme hukukunu da koruya-
rak bölümler aktarmaya çalıştım.
Kısacası, hepimizin zihninde oluşan “Ülkemiz nasıl bu hale gel-
di?” sorusuna bir cevap vermeye, bu süreçteki sorumluluğumuza
dikkat çekmeye ve anlam veremediğimiz olayların arka planını an-
latarak yaşanan sürecin anlaşılmasını sağlamaya çalıştım.
Yani Türkiye’nin, büyük tahribat almasına neden olan otoriter
yönetime geçişinin hikâyesini anlattım.
Esasında 20 yıldır yaşanan olayları birleştirdiğimizde ortaya
çıkan resim bundan sonra neler olabileceğinin de işaretini veriyor
bize.
Bu gidişatı durdurmak, ülkemize çizilen kaderi değiştirmek,
çarkın döngüsünü bozmak için neler yapılması gerektiğine ken-
dimce dikkat çekmeye çalıştım.

16
Senaryo mu, Kırmızı Pazartesi mi?
“Ülkemiz son 20 yılda büyük bir değişim yaşadı. Toplumu derinden etkileyen ve
endişeye sevk eden bir tabloyla karşı karşıya kaldık.
Rejim değişti; hukuk, demokrasi, laiklik tahrip edilerek otoriter bir yönetim kuruldu.
Ben bu durumu ülkemize doğru gelen bir kasırgaya benzetiyorum.
Ülkemize doğru bir kasırga gelirken kim ne yaptı? Ne tür siyasi olaylar yaşandı?
Bu kasırganın tahribatını en aza indirecek tedbirler niçin alınamadı ve ülkemiz bu
hale nasıl geldi?
İşte bu sorulara bildiklerim, gördüklerim, tanıklıklarım ve yorumlarım çerçeve-
sinde cevaplar aramaya çalıştım.”

Levent Gültekin, Türkiye’nin son 20 yılının en önemli


olaylarını masaya yatırıyor…
CHP lideri Deniz Baykal’ın desteğiyle Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi yasağının
kaldırılması, AK Parti’ye kapatma davası açılması, 27 Nisan Muhtırası ve Cumhu-
riyet mitingleri, Ergenekon/Balyoz davaları, 2010 Anayasa değişikliği, Gezi olay-
ları, Hendek savaşları, 2015 seçimlerindeki tuhaf olaylar, 15 Temmuz Darbesi,
2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki şaşırtıcı oyunlar…
Yaşanan olayların akışındaki bütünlük, bu akışı bozacak her engelin ustalıkla
ortadan kaldırılması, kimi muhalif siyasi aktörlerin bir andaki tutum değişikliği
akla iki ihtimali getiriyor: Ya herkesi oyuncuya dönüştüren bir senaryo var ve
ustalıkla uygulanıyor ya da Gabriel García Márquez’in Kırmızı Pazartesi romanına
benzer bir durum yaşıyoruz. Yani kasabada bir cinayet işleneceğini herkes bili-
yor ama kimse bir şey yapmıyor ve sonunda o cinayet işleniyor.
Bütün bu olayların arka planı bize, bundan sonra neler olabileceğinin işaretini
de veriyor.
Bu kitap bir anlamda Türkiye’nin Ortadoğululaştırılma sürecini hikâye tadında
anlatıyor.
Kasırga, okuru, yaklaşan tehlikeye karşı uyarmak üzere kaleme alındı… Bu
gidişatı durdurmak, ülkemizi yeniden herkes için yaşanabilir bir ülke haline
getirmek için…

ISBN 978-625-8380-19-4

ISBN 978-625-8380-19-4
Sertifika no: 44919

9 786258 380194

You might also like