Professional Documents
Culture Documents
Deneysel Metotlara Giri
Deneysel Metotlara Giri
Fizik Bölümü
Doğan Erbahar
2015, Gebze
Bu kitapçık son birkaç yıldır Gebze Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü’nde lisans
laboratuarları öğrencilerine dönem başında giriş mahiyetinde yaptığım 2 saatlik dersin
notlarının genişletilip derlenmesi ile oluşmuştur.
Bu ilk sürüm olduğu için başta içerik olmak üzere imlâ, dilbilgisi ve anlatım bakımından
birçok eksiği olduğu muhakkaktır ve zaman içerisinde bütün bu yönlerde iyileştirilmesi
planlanmaktadır. Bu bağlamda her seviyeden okuyucunun görüşlerine önem veriyor ve bu
görüşlerini benimle paylaşmalarını arzu ediyorum.
Böyle bir çalışmanın üniversitemize özgün olarak yapılması gereksinimini vurgulayan ve beni
bu anlamda teşvik eden bölümümüz laboratuar sorumlularından Ali Kaya’ya ve yazım
aşamasında görüş alışverişinde bulunduğum meslektaşlarım Yasin Şale, Mehmet Aras,
Mustafa Öztürk ve Dilek Erbahar’a teşekkür ederim.
Doğan Erbahar
03.10.2015
erbahar@gtu.edu.tr
İÇİNDEKİLER
Fizik, tabiat kanunlarını en temel seviyeden inceleyen bilim dalıdır. Bu incelemelerden sonuç
çıkarmada ise yegane karar verici mercii kontrollü deney ve gözlemlerdir. Öyle ki bir tabiat
olayını veya gözlemi açıklamada deney veya gözlemlerle en ufak bir anlaşmazlığı olan bir
teorinin geçerliliği kalmaz ve yeni bir teori arayışına girilir. Dolayısı ile fizik bilimine yön
vermede kontrollü deneyler ve gözlemler en ön sırada yer alır.
Ölçüm
Deneyler ve gözlemler ölçüm adı verilen işlemler vasıtası ile gerçekleştirilir. Ölçülen şeylere
fiziksel nicelikler ismi verilir. Ölçmek en basit ifadesi ile bir fiziksel niceliği kendi türünden
ve standart kabul edilen bir birim ile karşılaştırmak ve o birimden kaç tane barındırdığını
sayısal olarak belirlemek demektir. Her ölçüm ölçüm aletinin hassasiyetine bağlı olarak belli
bir miktar belirsizlik içerir ve ölçüm sonucunu rapor ederken bu belirsizliklerin de
gösterilmesi ve işlenmesi gerekir.
Ölçümleri genelde doğrudan ve dolaylı olarak ikiye ayırmak mümkündür. Doğrudan ölçme,
ölçülen niceliği kendi türünden başka bir nicelik ile karşılaştırılarak gerçekleştirilir. Bir
kürenin hacmini dereceli bir silindirde bulunan bir sıvıya batırıp yükselttiği su miktarının
hacmini ölçmek suretiyle belirlemek kürenin hacmini doğrudan ölçmeye bir örnektir.
Doğrudan ölçmeye bir diğer örnek ise belli bir uzunluğu cetvel ile ölçmek olarak verilebilir.
Dolaylı ölçme ise genelde ölçülmek istenen nicelikten başka “türde” bir niceliğin ölçümüne
dayanır ve buradan sonuca hesap yolu ile ulaşılır. Bir önceki paragraftaki kürenin hacmi
örneği göz önüne alınacak olursa bir kumpas yardımı ile çapı ölçmek, bunu ikiye bölüp
yarıçapı bulmak ve buradan kürenin hacim formülü olan (4/3)r3 ü kullanarak hacime
ulaşmak dolaylı ölçmenin tipik bir örneğidir.
Şimdi ilk paragrafta italik yazı tipleri ile takdim ettiğimiz kavramları biraz detaylandıralım:
Fiziksel Nicelikler
Fiziksel nicelikler temel ve türetilmiş nicelikler olarak ikiye ayrılır. Uluslararası bilimsel
standartlarda kabul edilmiş temel nicelikler: kütle, mesafe, zaman, sıcaklık, madde miktarı,
elektrik akımı ve ışık şiddetidir. Tabiatta bunlar haricindeki diğer bütün nicelikler bunlardan
türetilebilir. (örnek: hız = uzunluk/zaman, alan = uzunluk2, yoğunluk = kütle/uzunluk3,
kuvvet = kütle x uzunluk/zaman2, vs...)
1
Standart birimler (SI: Système International)
Türetilmiş fiziksel nicelikler de bir önceki bölümün sonunda örnek verilen mantık
çerçevesindeki türetilme şekli ile birimlendirilirler. (örnek: hızın birimi m/s, yoğunluğun
birimi kg/m3, alanın birimi m2, vs...) Bunun haricinde uzun türetimler sonucu elde edilen
nicelikleri kolaylık açısından farklı biçimde isimlendirmek de oldukça yaygındır. Bu tip özel
adlandırılmış niceliklerin en sık kullanılanları Tablo 2’de SI temel birimleri cinsinden
ifadeleri ile birlikte verilmiştir.
2
Boyut analizi
Boyut analizi temel bilimlerde ve mühendislikte sıklıkla kullanılan çok güçlü bir analiz
yöntemdir. En basit tanımı ile yazılan bir eşitliğin sağ ve sol tarafının boyutlarının birbiri ile
aynı olması gerekliliğini ifade eder. Eğer iki fiziksel nicelik birbirleri ile mukayese edilebilir
büyüklükleri ifade ediyorlarsa bunlar aynı boyuta sahiptir denir. Örnek olarak 2 cm ile 3 inç
farklı birimlerle ifade edilmiş olsalar bile uzunluk [L] boyutuna sahip niceliklerdir. Öte
yandan 3 kg ile 4 s birbirleri ile mukayese edilemez çünkü biri kütle [M] diğeri ise zaman [T]
boyutundadır. (bkz. Tablo 1)
Boyut analizi, verilen veya türetilen bir denklemin tutarlılığını kontrol etmek gibi basit bir
sağlama işlemi olarak kullanılabileceği gibi fiziksel bir niceliğin hangi diğer fiziksel
niceliklere bağlı olduğunu araştırmak gibi sofistike amaçlar için de kullanılabilir. Bunu bir
örnek ile inceleyecek olursak serbest bırakılan bir cismin ne kadar sürede yere düşeceğinin
hangi niceliklere ve nasıl bağlı olduğunu bulmaya çalışalım:
Denklemimizin sol tarafına cismin düşme süresini sağ tarafına da bunun nelere bağlı
olabileceğini yazalım. Bu olası nicelikler genelde kaba gözlemlerle belirlenebilir. Olası
nicelikler olarak cismin kütlesi (m), cismin bırakıldığı yükseklik (h) ve yerçekimi ivmesini (g)
seçersek aşağıdaki gibi bir denklem varsayabiliriz.
𝑡 = 𝐶. 𝑚𝛼 . ℎ𝛽 . 𝑔𝛾
Burada C denklemde yer alması muhtemel boyutsuz bir matematiksel sabittir. Bunun değeri
ancak bir deney ile tespit edilebilir ancak diğer bilinmeyenler olan , ve boyut analizi ile
araştırılabilir. Denklemin sol ve sağ taraflarının boyutlarını yerine yazacak olursak aşağıdaki
eşitliği elde ederiz.
[𝐿]𝛾
[𝑇] = [𝑀]𝛼 . [𝐿]𝛽 .
[𝑇]2𝛾
Sol ve sağ tarafın boyutlarının birbirine eşit olması gerekliliği bize üsler hakkında bağıntılar
verir. Herşeyden önce eşitlikte ne solda ne de sağda kütle boyutunda başka bir büyüklük
olmadığından 𝛼 = 0 olması gerektiği hemen görülebilir. Öte yandan eşitliğin sol tarafında
uzunluk boyutu olmadığından sağ taraftakilerin de birbirini yok etmesi gerekir. Buradan da
𝛽 + 𝛾 = 0 gerekliliği ortaya çıkar. Son olarak solda zaman boyutunun üssü 1 olduğundan
sağda da 1 olması gerekliliği −2𝛾 = 1 denklemini verir ki buradan 𝛾 = −1/2 ve dolayısı ile
bir önceki denklemden 𝛽 = 1/2 bulunur. Sonuçta cismin düşme zamanı için aşağıdaki
denklemi elde ederiz.
ℎ
𝑡 = 𝐶. √
𝑔
1
Serbest düşen bir cismin düştüğü yükseklik ile düşme zamanı arasındaki ℎ = (2) . 𝑔. 𝑡 2
bağıntısını liseden hatırlayacak olursak buradaki C sabitinin √2 olması gerektiğini bilmek için
deney yapmamıza da gerek kalmaz. Görüldüğü üzere boyut analizi sayesinde fiziksel bir
bağıntının ana hatlarını hiçbir fiziksel arka plan bilgisine gerek duymadan sadece kaba
3
varsayımlarla dahi çıkarmak mümkündür. Elbette ki boyut analizinin başarısı başta seçilecek
olası değişkenlere bağlıdır.
Örnek problem: Bir gitar telinin titreşim frekansını (f) veren formülü telin üzerindeki gerilme
kuvveti (F), telin boyu (L) ve telin boyca yoğunluğu ( 𝜌𝑏𝑜𝑦 ) üzerinden boyut analizi yaparak
bulunuz. (Boyca yoğunluk uzunluk başına düşen kütle anlamına gelmektedir.)
Belirsizlik
Herhangi bir ölçüm aleti ne kadar hassas olursa olsun ölçtüğü büyüklüğü sonsuz sayıda rakam
(dolayısı ile sonsuz bir kesinlik) ile rapor etmesi mümkün olamayacağından bütün ölçümler
belli bir kesinlik “aralığı” içerisinde anlaşılıp değerlendirilmek zorundadırlar. Bu aralığa o
ölçümün belirsizliği ismi verilir ve ölçülen değerin yanına “±” işareti koyularak ifade edilir.
Örnek olarak boyu 123,4 ± 0.3 mm olarak rapor edilmiş bir çubuğun boyunun 123,1 mm ve
123,7 mm arasında bir değere sahip olduğu anlaşılır. Elbette ki daha hassas bir alet kullanarak
belirsizliği daha da küçültmek mümkündür ancak belirsizlik hiçbir zaman sıfır olamaz.
Dolayısı ile belirsizlik bilgisini barındırmayan bir ölçüm bilimsel olarak değerlendirilemez.
Belirsizliklerin aktarılması:
Fizikte çoğu zaman ölçülen büyüklüklerin birbirleri ile işleme sokulması gerekmektedir.
Örnek olarak bir levhanın alanını dolaylı bir ölçümle ölçmek istersek enini ve boyunu ayrı
ayrı ölçüp çarpmak gerekecektir. Yine başka bir örnek olarak uzun bir mesafeyi ölçmek
gerektiğinde (ve metremizin boyu tek bir ölçüm için yeterli değilse) birkaç ölçüm yapıp
toplamak gerekecektir. Bu durumda her birinin ayrı belirsizliği olan değerler işleme
sokulduğunda bu belirsizliklerin sonuca nasıl yansıyacağını bilmek gerekir. Dört işlem için
aşağıdaki kurallar geçerlidir.
Normal çarpım yaptıktan sonra belirsizliği hesaplamak için önce sol taraftaki yüzde
belirsizlikler hesaplanır ve toplanır:
4
(23,48 ± %7,66) × (12,11 ± %2,72) = 284,34 ± %10,38
Daha sonra istenirse yüzde belirsizlik 284,34 ± 29,51 olarak değer belirsizliğine
çevrilebilir. Aynı sayılar üzerinden bölme örneği verirsek yüzdeleri ve toplamını zaten
hesapladığımız için aşağıdaki şekilde sonucu bulabiliriz.
(23,48 ± 1,80)
= 1,94 ± %10,38 = 1,94 ± 0,20
(12,11 ± 0,33)
Burada muhtemelen yegane kafa karıştırıcı olan şey 12300 sayısının 3 anlamlı rakama sahip
olduğu kabûlüdür. Bunun neden böyle olması gerektiği birazdan bir örnek üzerinde
anlatılacaktır. Ancak önce şu istisnâi durumu açıklığa kavuşturalım: Bir gözlemci, aletinin
ekranında tam olarak bu sayıyı okuyorsa ve dolayısıyla illa sondaki sıfırların da anlamlı
olduğunu ifade etmek istiyorsa bir karışıklığa mahal vermemek için bilimsel notasyona geçip
bu sayıyı 1,2300 × 104 şeklinde ifade etmesi en doğru olan şeydir.1
Anlamlı rakam kavramı ölçüm sonuçlarını kullanarak işlem yaparken yukarıda anlatılan ve
nispeten çetrefilli olan belirsizliklerin aktarımı meselesini büyük ölçüde kolaylaştırır. Bunun
için aşağıdaki kurallara dikkat edilmesi yeterlidir.
1
Bu karışıklığı gidermek için sayının sonuna fazladan bir virgül koyma veya son anlamlı rakamın üzerine bir
çizgi çekme gibi gösterimler mevcuttur ancak bunların hiçbiri herkes tarafından kabul görmüş şekilde yeteri
kadar yaygın bir biçimde kullanılmamaktadır. Bilimsel gösterim ile göstermek en güvenli yoldur.
5
İki sayı çarpılır ve bölünürken çıkan sonuç işleme girenler arasında en az sayıda
anlamlı rakam içerenin anlamlı rakam sayısına sahip olana kadar yuvarlanır.
Örnekler:
8 × 8,0 = 60 (İkinci sayı iki anlamlı rakam içermesine rağmen ilk sayı tek anlamlı rakama
sahip dolayısı ile sonucu yine tek anlamlı rakam içerecek şekilde yuvarlıyoruz.)
8,0 × 8,0 = 64 (Artık iki sayı da iki anlamlı rakam içeriyor dolayısı ile sonuç şimdi 64 olarak
yazılabilir.)
8,02 × 8,02 = 64,3 (Girenlerin ikisi de 3 anlamlı rakama sahip, 64,3204 olan sonuç 3 anlamlı
rakam içerecek kadar yuvarlanmış)
8 / 2,0 = 4
8,6 /2,0012 = 4,3
2 × 0.8 = 2
12,250 x 21,3 = 261 (matematiksel olarak 260,925 olan sonucu işleme girenler arasında en az
sayıda anlamlı rakam içerenin anlamlı rakam sayısına yani 3 anlamlı rakama yuvarladık.)
Örnekler:
1 + 1,1 = 2 (1’in son anlamlı rakamı birler basamağında 1,1’in ise onda birler basamağında.
Sonuç birler basamağına yuvarlanır.)
123 + 60 = 180 (123’ün son anlamlı rakamı birler, 60’ın son anlamlı rakamı onlar
basamağıdır. Dolayısı ile sonuç onlar basamağına yuvarlanır.)
123,25 + 46,0 + 86,26 = 255,5 (46,0’ın son anlamlı rakamı onda birler basamağında
diğerlerinin yüzde birler basamağında dolayısı ile sonuç onda birler basamağına yuvarlanır.)
5,67 – 3 = 3 (5,67’nin son anlamlı rakamı yüzde birler, 3’ün ise birler basamağında. Sonuç
birler basamağına yuvarlanır.)
6
Anlamlı rakamlar ile işlem yaparken dikkat edilmesi gereken önemli hususlardan bir tanesi de
matematiksel sabitlerin anlamlı rakam değerlendirmelerinin dışında tutulması gerekliliğidir.
Çünkü matematiksel bir sabit belirsizliği olmayan, TAM bir kesinlik ifade eder. (Dolayısı ile
sonsuz sayıda anlamlı rakam içerir gibi de düşünülebilir.) Örnek olarak kinetik enerji
1
hesabında 2 𝑚𝑣 2 denklemi kullanılıyorsa anlamlı rakamlar (ve aralarındaki işlemler) fiziksel
nicelikler olan m ve v üzerinden tartışılmalıdır. Baştaki ½ yi 1 anlamlı rakama sahip bir sayı
gibi düşünmek YANLIŞTIR. Ya değerlendirmeye hiç katmamak ya da 0,500000.... gibi
sonsuz sayıda anlamlı rakama sahip olduğunu düşünmek gerekir ki zaten iki yaklaşım da aynı
sonucu verir. Bunun çarpıcı bir örneği olarak bir sarkacın peryodunu 12,3 s olarak
ölçtüğümüzü varsayalım. Frekans 1/T formülü ile tanımlandığından bu sarkacın frekansını
ifade ederken formüldeki 1 sayısı 1 anlamlı rakama sahip gibi düşünülmez çünkü o
matematiksel bir sabittir. Dolayısı ile sonuç yine 3 anlamlı rakama yuvarlanır ve 0,0813 Hz
gibi ifade edilir.
Anlamlı rakamlarla işlem yaparken bazı özel fonksiyonlar ile karşılaşıldığında ne yapılması
gerektiği aşağıda anlatılmıştır
Sayının kuvveti veya kökü alınırken sonuçtaki anlamlı rakam sayıdaki anlamlı rakam kadar
olmalıdır.
ln(x) veya log(x) fonksiyonu kullanıldığında sonuç x’in anlamlı rakam sayısı kadar “ondalık”
muhafaza etmelidir. Örnek: ln(8,3) = 2,1162555... diye giderken virgülden sonra iki anlamlı
rakama yuvarlanır: 2,12
10x durumunda sonuç x’in virgülden sonraki kısmındaki anlamlı rakam sayısı kadar anlamlı
rakam içerir. Örnek:104,3 = 2 x 104 olarak tek anlamlı rakama yuvarlanmalıdır.
ex durumunda anlamlı rakam sayısı muhafaza edilir. Örnek: e5,32 = 204
sin(x) durumunda sonuçtaki anlamlı rakam sayısı x’in anlamlı rakam sayısı ile virgülden
sonraki anlamlı rakam sayısının toplamıdır. Örnek: sin(34,21) = 0,562228 gibi 6 anlamlı
rakamla yazılabilir. (Sayının kendisi 4 virgülden sonra 2 anlamlı rakama sahip)
cos(x) ve tan(x) durumlarında anlamlı rakam sayısı muhafaza edilir. Örnek: cos(12,3) = 0,977
7
Hatalar
Ölçülen bir fiziksel niceliğin ölçülen değeri ile gerçek değeri arasındaki farka hata denir.
Deneylerde veya gözlemlerde karşılaşılabilecek hatalar ikiye ayrılır.
1. Sistematik hata
Her ölçümde sonucu aynı yönde saptıran hatalara sistematik hatalar denir. Bunlar da kendi
içinde üç alt sınıfa ayrılabilir.
a) Aletsel hatalar
b) Yöntemsel hatalar
c) Çevresel etkenler
Aletsel hatalara örnek olarak ayarsız bir saat, sıfır noktası kaymış veya iyi kalibre edilmemiş
bir cihaz örnek gösterilebilir. Gözlemci, bir aletin ibresine tam karşıdan bakmak yerine sürekli
aynı yanlış doğrultudan bakıyorsa yöntemsel bir sistematik hata yapıyor demektir. Çok hassas
deneyler sıcaklık, nem, rüzgar, sarsıntılar vs. gibi çevresel etkilere de dikkat edilmesini
gerektirebilir. Örnek olarak çok sıcak bir ortamda bırakılmış ve genleşmiş metal bir cetvel ile
alınan ölçümler daima gerçekten küçük sonuçlar bulunmasına yol açacaktır.
Sistematik hatalar gözden çok kolay kaçabilmelerine rağmen tesirleri aynı yönde olduğundan
dolayı dikkatli bir sorgulama ile tespitleri ve düzeltilmeleri mümkün olan hatalardır.
2. Rastlantısal hata
Şekil 2 Bir ölçümde sistematik ve rastlantısal hatalar sonucu ölçülen değerlerin dağılımı. Kırmızı çizgi ölçülen
değerlerin hangi sıklıkta ölçüldüğünü temsil ediyor.
2
Bu istatistiksel metotlar sistematik hatalar ile baş etmede bir işe yaramaz, sadece rastlantısal hataların kontrol
altında tutulmasını sağlar.
8
Aritmetik ortalama ve standart sapma
Rastlantısal hatalar tanımları gereği ölçüm sonuçlarını gerçek değerin üstüne ve altına doğru
eşit olasılıklarla saptırırlar. Dolayısıyla gerçek değeri ararken ölçülen değerlerin aritmetik
ortalamasını almak akla en yatkın olan işlemdir. n tane ölçüm sonucunda bulduğumuz
rakamları 𝑥1 , 𝑥2 , 𝑥3 , … , 𝑥𝑛 ile temsil edersek bu topluluğun aritmetik ortalaması 𝑥 sembolü ile
gösterilir ve aşağıdaki formül ile hesaplanır.
𝑥1 + 𝑥2 + 𝑥3 + ⋯ + 𝑥𝑛
𝑥=
𝑛
Bu formül toplam sembolünü kullanarak daha kısa ve kullanışlı bir biçimde aşağıdaki gibi de
yazılabilir. Bundan sonraki kısımlarda bu sembolü kullanacağız.
∑𝑛𝑖=1 𝑥𝑖
𝑥=
𝑛
Bir örnek üzerinden devam edelim. Aynı deneyi farklı metotlarla yapan iki gözlemci
rastlantısal hataları azaltmak için 10 tane ölçüm almış ve aşağıda gösterilen sayısal verileri
elde etmiş olsunlar.
Tablo 3 Örnek bir ölçüm tablosu. 2 ayrı gözlemci farklı hassasiyetlerle aynı olayı on defa gözlemlemişlerdir.
9
Standart sapma en basit tanımı ile isminden de hissedilebileceği gibi bir veri kümesindeki
değerlerin ortalamalarından “ortalama” olarak ne kadar saptığının bir göstergesidir. Standart
sapma 𝜎 sembolü ile gösterilir ve aşağıdaki formül kullanılarak hesaplanır.3
∑𝑛𝑖=1(𝑥𝑖 − 𝑥)2
𝜎=√
𝑛
Tablo 4 Birinci gözlemcinin ölçtüğü değerler, bunların ortalamadan farkları ve bu farkların kareleri. Farkların ve
karelerinin toplamı son satırda göterilmiştir.
𝑥 𝑥−𝑥 (𝑥 − 𝑥)2
15,08 0,08 0,0064
15,02 0,02 0,0004
14,91 -0,09 0,0081
14,86 -0,14 0,0196
15,06 0,06 0,0036
14,77 -0,23 0,0529
15,22 0,22 0,0484
14,90 -0,10 0,01
15,12 0,12 0,0144
15,06 0,06 0,0036
TOPLAM 0,00 0,1674
𝜎 = √0,1674/10 = 0,13
Tablodan da görülebileceği gibi değerlerin ortalamadan farkları tek başına bir sapma ölçütü
olarak kullanılamaz çünkü bunların toplamı daima sıfırı verir. (Bunun her zaman böyle olması
gerektiği matematiksel olarak da kolayca ispatlanabilir.4) Dolayısı ile farkların karelerinin
alınmasının sebebi açığa çıkmış olur.5 Ortalamadan farkların kareleri boyutsal olarak ölçülen
niceliğin boyutunun karesine sahip olacağından sonucun yine değer ile aynı boyuta
gelebilmesi (ve karşılaştırılabilir olması) için elbette en sonda karekökünün alınması
gereklidir.
3
Burada verdiğimiz tanım anakütle standart sapması olarak isimlendirilir. Farklı amaçlar için farklı standart
sapma tanımları mevcuttur. Detaylı bilgi için https://en.wikipedia.org/wiki/Standard_deviation adresine
başvurulabilir.
4 ∑𝑛 (𝑥 𝑛 𝑛
𝑖=1 𝑖 − 𝑥) = ∑𝑖=1 𝑥𝑖 − ∑𝑖=1 𝑥 olur. Burada ilk terim değerlerin toplamıdır yani ortalamanın değer sayısı ile
çarpımı olan 𝑛. 𝑥 olarak yazılabilir. İkinci terimdeki ortalama zaten önceden hesaplanmış sabit bir sayı
olduğundan toplamın dışına çıkar ve içeride n tane 1’in toplamından yine 𝑛. 𝑥 elde edilir. Dolayısıyla ikisinin
farkı sıfırdır.
5
Sıfırdan kurtulmak için mutlak değer fonksiyonu kullanmak akla gelebilir ancak mutlak değer fonksiyonunun
türevi kare gibi sürekli değildir, kare almanın bir diğer avantajı da büyük farkları iyice büyüterek
“cezalandırmasıdır”.
10
Yukarıdaki işlemleri ikinci gözlemcinin de sonuçlarına uygularsak6 standart sapmasının 0,38
olarak çıktığını görürüz. Dolayısı ile iki gözlemcinin ham verilerine bakarak sezebildiğimiz
kesinlik farkı kendini standart sapmalarda niceliksel olarak göstermiş olur.
Bu örnekteki gibi çok sayıda ölçüm alındığı durumlarda sonuç genelde 𝑥 ± 𝜎 biçiminde rapor
edilir. Bu durumda birinci gözlemci 15,00 ± 0,13 yazarken ikinci gözlemcinin standart
sapmasını, verilerinde olduğu gibi virgülden sonra bir anlamlı rakama yuvarlayıp 15,0 ± 0,4
gibi yazması gerekir.
6
Bu hesabı kendiniz yapınız ve sonucu doğrulayınız.
11
Grafik Çizimi
Pozitif bilimlerde deneyler bir fiziksel niceliğin kontrollü olarak değiştirilip bir diğer niceliği
nasıl etkilediğini gözlemlemek ve kaydetmek yoluyla gerçekleştirilir. Bu kayıtlar aşağıdaki
örnekte gösterileceği gibi genelde bir tablo biçiminde alınır. Ancak deneyin sonunda bu
tablolardaki sayılara bakıp aralarındaki ilişkiyi keşfetmeye çalışmak insan beyni için uygun
bir işlem değildir. İnsanlar bağıntıları soyut rakam sembollerinden ziyade (beş duyularından
en önemlisine doğrudan hitap eden) görsel yollarla çok daha verimli bir şekilde kavrayabilir.
Bu yüzden verilerin bir şekilde görselleştirilmesi tercih edilir. Bu görselleştirme işlemine
grafik çizimi ismi verilir.
Bir grafik temel olarak birbirine dik olarak seçilmiş iki sayı doğrusu çizilerek kurulur. Bu sayı
doğrularından biri deneyde değiştirilen, diğeri ise ölçülen nicelikleri temsil ederler. Veriler bu
niceliklerin birbirlerine karşılık gelen sayısal değerlerinden sayı doğrularına çıkılan
dikmelerin kesiştirilmeleriyle oluşan noktalar ile temsil edilir. Daha sonra bu noktaların
dağılımını en uygun şekilde temsil edecek bir eğri önerilir. Seçilen eğriyi en uygun hale
getiren parametrelerin hesaplanır ve son olarak eğrinin çizilmesi ile işlem sona erer.
Grafikler grafik kağıdı (veya milimetrik kağıt) ismi verilen özel kağıtlara çizilir. Örnek bir
boş grafik kağıdı aşağıda gösterilmiştir.
Şekil 3 Grafik kâğıdı. Hem yatayda hem dikeyde milimetre aralığında ince, santimetre aralığında kalın çizgilere
ayrılmıştır.
Düzgün bir grafik çizmek için gerekli olan kuralları bir örnek üzerinde aşama aşama
gösterelim. Bir mekanik deneyinde sabit hızla giden bir cismin konumunun (x) zamana (t)
karşı ölçülmüş olduğunu varsayalım. Bu ölçümün sonucu aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
12
Tablo 5 Zamana karşı konumun kaydedildiği örnek bir ölçümün tablosu.
t (s) x (m)
0 0,8
1 1,6
2 3,5
3 6,0
4 7,8
5 11,2
6 12,0
Bu verileri bir grafik üzerinde incelemek ve analizini yapmak istiyoruz. Grafik çizmenin ilk
aşaması eksenleri belirlemektir.
1. Eksenleri belirleme
Grafik kağıdının sol alt köşesine yakın bir yerde orjin seçilerek buradan sağa ve yukarı doğru
iki sayı doğrusu çizilir. Bunlardan birisi t diğeri de x olarak isimlendirilir. İsim açıkca
“zaman” ve “konum” gibi yazılabileceği gibi aşağıda yaptığımız gibi sembol de kullanılabilir.
Her hâlükârda parantez içine bu niceliğin biriminin yazılması gerekir. Eksenleri
isimlendirilmemiş veya birimleri yazılmamış bir grafiğin hiçbir bilimsel değeri yoktur.
Şekil 4 Orijinin ve eksenlerin çizilip belirlenmesi. Eksen sembolleri ve birimler kesinlikle unutulmamalıdır.
13
2. Ölçeklendirme
Örneğimize geri dönersek t değerlerinin 0 ile 6 arasında olduğunu görüyoruz. Öte yandan
grafiğimizde t için belirlediğimiz eksen 18 cm’den biraz uzun olduğundan eksen üzerinde her
3 cm’yi 1 sn gibi almak uygundur. Dikey eksende temsil ettiğimiz x değerleri ise 0 ila 12
aralığında değişmekte ve eksenin boyu da 13-14 cm civarındadır. Dolayısı ile burada da her
cm’ye 1 m yerleştirilmiştir.
Bu analiz yapıldıktan sonra eksenler üzerine çizimde yardımcı olabilecek bazı sayısal değerler
yazılır. Burada dikkat edilmesi gereken husus, çizim kolaylığı sağlayabilecek kadar sık ancak
ekseni kalabalık gösterecek kadar sık olmayan bir aralık seçmektir. Aşağıdaki grafikte her iki
eksende de 3 cm’de bir değerler yazılmıştır. Böyle bir grafik kağıdı için 3 veya 4 cm ideal
aralıktır denilebilir. Burada önemli olan çizim kolaylığı ve lüzumsuz rakam kalabalığı
arasındaki dengeyi gözetmektir.
Şekil 5 İki eksene de o eksende temsil edilen verilere uygun bir ölçek seçilmeli ve çizimi kolaylaştırmak amacı
ile belli aralıklarla sayısal değerler yazılmalıdır.
14
3. Noktaları yerleştirme
Noktalar için sonradan üzerinden bir eğri geçse bile gözle kolayca seçilebilecek bir büyüklük
seçilmelidir.
Şekil 6 Grafiğe noktalar yardımcı çizgi kullanmadan kâğıdın çizgilerinden yararlanarak yerleştirilmelidir.
Eksenler üzerine veri değerleri yazılmamalıdır.
Noktaları yerleştirmek ile grafik çizme işlemi tamamlanmış olmaz. Esas önemli olan bu
noktaların temsil ettiği bağıntıyı grafik üzerinde sürekli bir eğri ile gösterebilmektir. Bu işlemi
üç alt başlıkta inceleyelim.
15
a) Denklem önerme
Fiziksel nicelikler arasındaki bağıntılar fiziksel teorilerden türetilirler. Bizim örneğimizin
sabit hızlı hareket olduğunu başta söylemiştik. Sabit hızlı harekette konum ile zaman
arasındaki bağıntıyı veren kinematik formülü aşağıdaki gibidir.
𝑥 = 𝑥0 + 𝑣0 𝑡
Bu ifade t ve x değişkenlerine göre bir doğru denklemidir. x0 ile v0 ise bu doğruyu tanımlayan
parametrelerdir.7
Bir deneyde hangi teori sınanmak isteniyorsa o teoriden türetilen bağıntının temsil ettiği
eğriyi de veri noktaları ile beraber grafiğe çizmek lazımdır. Böylece teorinin (çizginin) deneye
(noktalara) ne kadar uyduğu görselleştirilmiş olur.
Verilerin hangi bağıntı ile temsil edileceğini belirledikten sonraki aşama önerdiğimiz
denklemi bu verilere “en uygun” hale getiren parametrelerini bulmaktır.
b) Uygun hale getirme (Fit yapma)
Seçilen eğrinin (bizim örneğimizde doğru) parametrelerinin belirlenmesi işleminde dünyada
en yaygın kullanılan yöntemlerden biri en küçük kareler yöntemidir. Bu yöntemde “en
uygunluk” kıstası veri noktalarının bağımlı değişkenleri ile eğrinin bağımlı değişkenleri
arasındaki farkların karelerinin toplamının en küçük olması olarak tanımlanmıştır. Bu tanım
matematiksel olarak ifade edildiğinde seçilen eğrinin parametrelerini, veriler (yani noktaların
koordintaları) cinsinden ifade eden denklemler bulmak mümkündür.8
Bu bağlamda eğer bağıntı olarak 𝑦 = 𝑚𝑥 + 𝑛 biçiminde bir doğru seçilmişse bu doğrunun m
ve n parametreleri veri noktaları cinsinden aşağıdaki ifadeler ile hesaplanır.9
7
Bunlar matematiksel olarak sırasıyla doğrunun x eksenini kestiği nokta ve eğimine karşılık gelirken fiziksel
olarak cismin ilk konumuna ve hızına karşılık gelirler.
8
Bu prosedür aşağıdaki adreste bulunabilecek videoda detaylı olarak anlatılmıştır:
9
Burada verdiğimiz m ve n formülleri sadece doğrusal bağıntılar için işe yarıyor gibi görünse de akıllıca
kullanıldığı takdirde çok daha geniş bir bağıntı ailesinin de incelenmesine olanak tanır. x ve y değerleri arasında
𝑦 = 𝐴. 𝑥 𝛼 gibi genel bir bağıntı olduğu bir durumda iki tarafın logaritmasını almak bize log(𝑦) = log(𝐴) +
𝛼. log(𝑥) denklemini verir ki bu da bir doğru denkleminden başka bir şey değildir. Dolayısı ile verilerin kendileri
yerine logaritmaları aynı yöntem ile incelenirse doğrusal fit formülleri bize A ve parametrelerini verir.
16
Bu formülde (xi, yi) çiftleri veri noktalarını k ise toplam veri noktası sayısını ifade etmektedir.
Bizim örneğimizde bu formülleri kullanabilmek için değişkenleri ve parametreleri aşağıdaki
gibi yeniden isimlendirelim.
tx
xy
v0 m
x0 n
m ve n formüllerinde kullanılması gereken dört toplamı hesaplayalım
𝑘
∑ 𝑥𝑖 = 0 + 1 + 2 + 3 + 4 + 5 + 6 = 21
𝑖=1
𝑘
∑ 𝑥𝑖2 = 02 + 12 + 22 + 32 + 42 + 52 + 62 = 91
𝑖=1
𝑘
10
Doğru haricindeki eğrileri çizmek kolay olmayabilir, bu durumda göze yardımcı olmak için eğrinin ana
hatlarını ortaya çıkaran gerektiği kadar sayıda nokta tespit edilip bunların kalem ile birleştirilmesi yoluna
gidilebilir.
17
Şekil 7 Teorik eğrisi çizilerek tamamlanmış bir grafik. Noktalar deneyi, çizgiler ise teoriyi temsil etmektedir.
KAYNAKLAR:
Hacettepe Üniversitesi FİÖ 213 Fizik Laboratuarı Deney Föyü
https://en.wikipedia.org/wiki/Significant_figures
https://en.wikipedia.org/wiki/Significance_arithmetic
http://fabice.com/misc/significant_figures.html
https://en.wikipedia.org/wiki/Standard_deviation
https://www.youtube.com/watch?v=BnYQAJIhTf0 Doğrusal fit bulma
https://www.youtube.com/watch?v=T48F7_e5sfM En küçük kareler yöntemi
https://www.youtube.com/watch?v=N8WekH6zLRM Excel kullanarak eğri uydurma (fit
bulma)
18
EK: En küçük kareler yöntemi
Bir veri kümesine uydurmak için seçilen eğrinin denkleminin 𝑦 = 𝑓(𝑥) gibi genel bir ifadeye
sahip olduğunu varsayalım. 𝑓(𝑥) fonksiyonu içinde 𝑎, 𝑏, 𝑐, 𝑑, … gibi çeşitli parametreler
barındırıyor olsun.
En küçük kareler yöntemi seçilen bu eğrinin veri kümemize “en uygun” olması şartını şu
şekilde tanımlar: veri noktalarının bağımlı değişkenleri ile eğrinin bağımlı değişkenleri
arasındaki farkların karelerinin toplamı en küçük olmalıdır.
Bu bağlamda elimizde 𝑘 tane veri noktası olsun ve biz bu noktalara 𝑦 = 𝑓(𝑥) eğrisini
uydurmak istiyoruz. Bağımsız değişkenleri x, bağımlı değişkenleri y ile gösterirsek seçilen bir
(xi, yi) veri noktası için tanımda bahsedilen fark 𝑦𝑖 − 𝑓(𝑥𝑖 ) şeklinde yazılabilir. Bu farkları
bütün veri noktaları için bulup karelerini toplayalım ve bu toplama S ismini verelim.
𝑘
2
𝑆 = ∑(𝑦𝑖 − 𝑓(𝑥𝑖 ))
𝑖=1
xi ve yi’ler verilen sayılar olduğundan S’nin bağlı olduğu nicelikler 𝑓(𝑥) fonksiyonunun
içindeki parametrelerdir. Tanımda söylendiği üzere toplamı minimum yapacak parametreleri
bulmak için S’nin her parametreye göre kısmi türevini alıp sıfıra eşitlemek gereklidir.
𝜕𝑆 𝜕𝑆 𝜕𝑆
=0, = 0, = 0 , . . . . . ..
𝜕𝑎 𝜕𝑏 𝜕𝑐
Sonuçta elde kaç parametre varsa yukarıda gösterildiği gibi o kadar sayıda denklem üretmek
mümkündür ve bu denklemlerin çözümü bize aranan parametrelerin sayısal değerlerini verir.
En küçük kareler yönteminin teorisi bundan ibarettir. Burdan itibaren bir örnek üzerinden
somutlaştırırsak 𝑓(𝑥) = 𝑚𝑥 + 𝑛 şeklinde bir doğru denklemi ifade ettiğini varsayalım. Bu
durmda S toplamını aşağıdaki gibi yazabiliriz.
19
𝑘
∑(𝑦𝑖 − 𝑚𝑥𝑖 − 𝑛) = 0
𝑖=1
𝑚 ∑ 𝑥𝑖2 + 𝑛 ∑ 𝑥𝑖 − ∑ 𝑥𝑖 𝑦𝑖 = 0
𝑖=1 𝑖=1 𝑖=1
𝑘 𝑘 𝑘
𝑚 ∑ 𝑥𝑖 + 𝑛 ∑ 1 − ∑ 𝑦𝑖 = 0
𝑖=1 𝑖=1 𝑖=1
Dolayısı ile m ve n bilinmeyenleri için iki denklemden oluşan lineer bir denklem sistemi elde
etmiş olduk. Bu denklem sistemi istenilen bir metotla çözüldüğünde (bu çözümü
tamamlayınız) m ve n için 15. sayfada da verilen aşağıdaki denklemler elde edilebilir.
.
𝑘 ∑𝑘𝑖=1 𝑥𝑖 𝑦𝑖 − ∑𝑘𝑖=1 𝑥𝑖 ∑𝑘𝑖=1 𝑦𝑖
𝑚= 2
𝑘 ∑𝑘𝑖=1 𝑥𝑖2 − (∑𝑘𝑖=1 𝑥𝑖 )
20