Anna Todd Başlangıç

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 358

Pegasus Yayınları: 1851

Bestseller Roman: 111

After: Başlangıç
AnnaTodd
Özgün Adı: Before

Yayın Koordinatörü: Berna Sirman


Editör: Selma Altıntaş Bursalıoğlu
Düzelti: İlker Sönmez
Sayfa Tasarımı: Ezgi Gültekin
Kapak Uygulama: Pınar Yıldız

Baskı-CMt: Alioglu Matbaacılık


Sertifika No: 11946
Orta Mah. Fatin Rüştü Sok. No: 1/3-A
Bayrampaşa/İstanbul
Tel: 0212 612 95 59

1. Baskı: İstanbul, Şubat 2018


ISBN: 978-605-299-394-1

Türkçe Yayın Hakları © PEGASUS YAYINLARI, 2018


Copyright © Anna Todd, 2015

Bu kitabın Türkçe yayın hakları Simon & Schuster Inc/in


bünyesindeki Gaflery Books'tan alınmıştır.

Tüm hakları saklıdır. Bu kitapta yer alan fotoğraf/resim ve metinler


Pegasus YayıncılıkTic. San. Ltd. Şti.'den izin alınmadan fotokopi dâhil,
optik, elektronik ya da mekanik herhangi bir yolla kopyalanamaz,
çoğaltılamaz, basılamaz, yayımlanamaz.

Yayıncı Sertifika No: 12177

Pegasus Yayıncılık Tic. San. Ltd. Şti.


Gümüşsüyü Mah. Osmanlı Sk. Alara Han
No: 11/9 Taksim/İSTANBUL
Tel: 0212 244 23 50 (pbx) Faks: 0212 244 23 46
www.pegasusyayinlari.com / info@pegasusyayinlari.com

H pegasusyayinlari ’ pegasusyayinevi p$ pegasusyayinlari


ANNA TODD

AFTER
BAŞLANGIÇ O O

İngilizceden çeviren:
Gülce A rm an Bayrakçı

P E G A S U S YAYINLARI
Hessanın Şarkı Listesi:

Never Say Never; The Fray


Demons: Imagine Dragons
Poison & Wine: The Civil W ars
I'm a Mess: Ed Sheeran
Robbers: The 1975
Change Your Ticket: One Direction
The Hills: The Weeknd
In My Veins: Andrew Belle
Endlessly: The Cab
Colors: Halsey
Beautiful Disaster: Kelly Clarkson
Let Her Go: Passenger
Say Something: A Great Big World, ft. Christina Aguilera
All You Ever: Hunter Hayes
Blood Bank: Bon Iver
Night Changes: One Direction
A Drop in the Ocean: Ron Pope
Heartbreak W arfare: John Mayer
Beautiful Disaster: Jon McLaughlin
Through the Dark: One Direction
Shiver: Coldplay
All I Want: Kodaline
Breathe Me: Sia
Küçükken, büyüdüğünde nasıl biri olacağını hayal ederdi.
Belki polis veya öğretmen olurdu. Annesinin arkadaşı Vance’in
mesleği kitap okumaktı ve bu da ona eğlenceli gelirdi. Fakat ço­
cuk, yapabileceklerinden pek emin değildi; hiçbir yeteneği yoktu.
Sınıfındaki Jo ss adlı çocuk gibi şarkı söyleyemiyordu; Angela gibi,
uzun rakam ları toplayıp çıkaramıyordu; komik, ağzı bolca laf ya ­
pan Calvin'in aksine sınıf arkadaşlarının önünde neredeyse hiç
konuşamıyordu. Yapmayı sevdiği tek şey kitaplarının sayfalarını
ardı ardına okumaktı. Vance'in haftada bir, bazen daha fazla bazen
de daha az getirdiği kitapları bekler dururdu. Adamın ortalarda
görünmediği dönemler olur ve çocuk en sevdiği kitapların aynı
hırpalanmış sayfalarını tekrar tekrar okumaktan sıkılırdı. Fakat o
kibar adamın her zaman elinde bir kitapla çıkageleceğine inanmayı
öğrenmişti. Çocuk sanki her iki haftada, iki santim uzar, yeni bir
kitapla daha da akıllanırdı.
Ailesi m evsim lerle birlikte değişiyordu. Babası gittikçe daha
gürültülü ve kaba saba biri oluyor; annesi ise daha çok yoruluyor,
geceyi dolduran hıçkırıklarının sesi giderek yükseliyordu. Küçük
evin duvarlarına tütün ve daha kötü şeylerin kokusu sinmeye baş­
ladı. Babasının nefesinden gelen viski kokusu, lavaboyu doldurup
taşıran bulaşıklar kadar gerçekti. Aylar geçtikçe babasının neye
benzediğini bile unuttuğu olurdu.
Vance evlerine daha sık uğramaya başladı ve çocuk geceleri
annesinden gelen hıçkırık seslerinin değiştiğini fark etmedi bile. 0
sıralarda arkadaşları olmuştu. Yani, bir arkadaşı olmuştu. Arkadaşı
uzak bir yere taşındı ve çocuk yeni arkadaşlar bulma zahmetine
12 AF T E R : B AŞLAN GIÇ

girmedi. Onlara ihtiyacı olmadığını hissediyordu. Yalnız olmayı


umursamıyordu.
O gece gelen adamlar, çocuğun içinin derinliklerinde bir şeyi
değiştirdiler. Annesinin başına gelen şeyi görmesi onu katılaştırdı
ve babası ona gittikçe yabancılaşırken o daha öfkeli birine dönüştü.
Kısa süre sonra babası ufak, pislik içindeki evlerinin kapısından
yalpalaya yalpalaya girmez oldu. O gittiğinde, çocuk da rahatladı.
Artık viski, kırık mobilyalar ve duvarlarda açılan delikler olm a­
yacaktı. Ardında bıraktığı tek şey babasız bir çocuk ve yarısı boş
sigara paketleriyle dolu bir salondu.
Çocuk, sigaranın bıraktığı tattan nefret etse de dumanın nefesini
keserek ciğerlerine doluşuna bayılmıştı. Bütün o sigaraları içmiş
ve daha fazlasını almaya başlamıştı. Kendine arkadaşlar edindi;
tabii arkadaşlıklarına değmeyecek kadar sorun yaratan, asi ve suça
yatkın bir grup çocuk, arkadaştan sayılabilirse... Çocuk geceleri
geç saatlere kadar dışarıda kalmaya başlarken, öfkeli çocuk gru­
bunun söylediği küçük beyaz yalanlar ve zararsız muziplikler daha
ciddi suçlara dönüşmeye başladı. Tehlikeli, çok tehlikeli olduğunu
bildikleri daha karanlık kişilere dönüştüler fakat yalnızca iyi vakit
geçirdiklerini düşünüyorlardı. Kontrol kendiLerindeydi ve hisset­
tikleri gücün getirdiği heyecanı inkâr edemiyorlardı. Çaldıkları her
masumiyetin ardından damarlarındaki kan daha fazla küstahlık,
daha fazla açlık ve daha fazla sınır tanımazlıkla akıyordu.
Çocuk halâ aralarındaki en yumuşak kişiydi fakat artık bir za­
manlar itfaiyeci veya öğretmen olma hayalleri kurmasını sağlayan
vicdanını kaybetmişti. Kadınlarla kurduğu ilişkiler sıradan ilişkiler
değildi. Onların dokunuşlarını arzuluyor fakat kendini herhangi
bir duygusal bağdan koruyordu. Bu davranışı artık basit bir "Seni
seviyorum" demekten bile vazgeçtiği annesi için de geçerliydi.
Zaten onu neredeyse hiç görmüyordu. Neredeyse tüm zamanını
sokaklarda geçiriyordu ve evi, onun için arada sırada paketlerin
geldiği bir yerden başka bir şey ifade etmiyordu. Gelen paketlerde,
Vance’in isminin altında Washington eyaletinde bir yerin adresi
karalanm ış oluyordu.
ANNA TODD

Vance de onu terk etmişti.


Kızlar çocuğa ilgi gösteriyorlardı. Çocuk onlara yalan söyler,
onları öper ve becerirken, kızlar da ona sıkıca yapışıyor, batırdıkları
uzun tırnaklarıyla çocuğun kollarında izler bırakıyorlardı. Seksin
ardından birçoğu ona sarılm ak isterdi. Çocuk ise onları savuştu­
rur. tenlerini ne öper ne de yumuşak dokunuşlarla okşardı. Çoğu
zaman kızlar soluklanıncaya kadar oradan ayrılm ış olurdu. Gün­
lerini kafası iyi, gecelerini ise kafası daha da iyi bir halde geçirirdi,
içki dükkânının arka sokağında veya Mark'ın babasının dükkânında
takılır, hayatını boşa harcardı. İçki dükkânlarında hırsızlık yapar,
mazur görülemeyecek videolar çekip saf kızları küçük düşürürdü.
Küstahlık ve öfke dışında herhangi bir duygu hissedemiyordu.
Sonunda annesi usandı. Artık oğlanın bu yıkıcı davranışlarıyla
uğraşacak ne maddi gücü ne de sabrı kalmıştı. Babasına A m eri­
ka'daki bir üniversiteden iş teklifi gelmişti. Daha kesin konuşmak
gerekirse bu, VVashingtondaki bir üniversiteydi. Vance'in bulunduğu
eyalette, hatta aynı şehirdeydi. İyi ve kötü adamlar bir kez daha
aynı yerde olacaklardı.
Annesi, babasının oraya gitmesiyle ilgili yaptığı konuşmayı
çocuğun duymayacağını düşünmüştü. Görünüşe göre yaşlı adam
daha iyi durumdaydı fakat çocuk bundan emin değildi. Hiçbir za­
man da olmayacaktı. Babasının da bir kız arkadaşı vardı. Çocuğun
kıskandığı, iyi bir kadındı. Babasının yeni halinin güzelliklerinden
o faydalanacaktı. Çocuğun ayık babasıyla yemekler yiyebilecek,
kendisinin hiçbir zaman duyma şansına sahip olamadığı nazik söz­
cükler duyabilecekti. *■
Üniversiteye gittiğinde, yaşlı adama inadından bir öğrenci
yurduna taşındı. Fakat oradan hoşlanmamasına rağmen, yakında
kendisinin olacak geniş odaya kutularını taşırken içinde belli be­
lirsiz bir rahatlama hissetti. Bu oda, Hampstead'deki odasının iki
katı genişliğindeydi. Duvarlarda delikler, banyo lavabosundan çıkan
böcekler yoktu. Nihayet tüm kitaplarını koyabileceği bir yeri vardı.
14 A FTE R: B AŞLAN GIÇ

Başlarda arkadaş edinme zahmetine girmeyerek kendi başına


takıldı. Arkadaş grubu yavaş yavaş oluşmaya başladı ve boylece
yeniden aynı karanlık döngünün içine girdi.
Ta Amerika'da Mark’ın ikiziyle tanıştı ve dünyanın böyle olması
gerektiğini düşünmeye başladı. Her zaman yalnız olacağını kabul­
lenmeye başladı. İnsanları incitmek ve sorun yaratmak konusunda
iyiydi. Tıpkı bir öncekine yaptığı gibi bir kızı daha incitti ve hiddetli
enerjisiyle hayatını yok etmeye çalışan fırtınanın, sırtında bir aşağı
bir yukarı gezindiğini hissetti. Fena halde ikiyüzlülük yaparak babası
gibi içmeye başladı.
Fakat umurunda değildi; hissizleşmişti, arkadaşları vardı ve o
arkadaşları hayatında hiçbir gerçeğin olmadığını görmezden gel­
mesine yardım ettiler.
Hiçbir şeyin önemi yoktu.
Onunla bağ kurmaya çalışan kızların bile önemi yoktu.
Natalie

Mavi gözlü esm er kızla tanıştığında, onun kendisini yeni açılardan


sınamak üzere geldiğini biliyordu. Çok sevecen biriydi, tanıdığı
en ince ruhlu kişiydi ve ona deli gibi âşıktı.
Kızı düzenli, tertemiz dünyasından aldı ve onu bir faraşın
içine süpürerek tamamen yabancı olduğu karanlık ve acımasız bir
dünyanın içine savurdu. Hissizliği, kızın önce kiliseden sonra da
ailesinden sürgün edilip kimsesiz kalmasına neden oldu. Söylen­
tiler acımasızdı; fısıltılar ellerinden İncili düşürmeyen önyargılı
kadınlardan diğerine dolaşıp duruyordu. Kızın ailesi de onlardan
pek farklı değildi. Kim sesi yoktu ve ona gerektiğinden fazla gü­
venmek gibi bir hata yapmıştı.
Çocuğun kıza yaptıkları, annesi için bardağı taşıran son damla
oldu. Natalie'ye davranışları, Londra'daki evinden kovulmasına,
Am erika’ya, Washington eyaletine, babası olacak adama gönde­
rilm esine sebep oldu. Eskiden beri hissettiği yalnızlığa sonunda
gerçek hayatta da sahip olmuştu.

B
u g ü n kilise çok kalabalıktı; hepim iz sıra sıra dizilm iş, bu
sıcak tem m uz öğleden sonrasında ibadet etm ek için b ir araya
gelm iştik. H e r hafta genellikle aynı kişiler geliyordu ve hepsini
de isim ve soyadlarıyla sayabilirdim .
A ilem burada, Isa’n ın en küçük m ekânlarından birinde kra­
liyet ailesi gibi yaşardı.
16 A FTER: BA Ş LA N G IÇ

K üçük kız kardeşim Cecily, en öndeki sırada yanım da o tu ­


ruyor, küçük elleriyle pürüzlü, ahşap sırayla oynayıp duruyordu.
Kilisemize, içinin bir kısm ının yenilenm esi için bağış yapılm ıştı ve
gençler topluluğum uz, bölge halkı tarafından bağışlanan erzakları
bir araya getirm eye yardım ediyordu. Bu haftak i görevim iz yerel
halktan boya toplayıp bu sıraları yeniden boyam aktı. A kşam larım ı
hırdavatçıları gezip bağış İsteyerek geçiriyordum .
Bu görevin anlam sızlığı konusundaki hislerİm vurgulanırm ış
gibi h a f if bir çıtırtı duydum ve dönüp baktığım da C ecily nin,
o turduğu sıradan küçük bir ahşap parçası kopardığını gördüm .
T ırnakları, koyu kahverengi saçlarındaki kurdeleye uyum lu olarak
pem beye boyanm ıştı fakat T an rım , fazla yıkıcı olabilirdi.
“Cecily, önümüzdeki hafta bunları yenileyeceğiz. Lütfen yapma.”
K üçük ellerini nazikçe ellerim in arasına aldığım da biraz yüzünü
astı. “O n ları yeniden güzelleştirm ek için boyam am ıza yardım
edebilirsin. B unu istersin, öyle değil m i?” O n a gülüm sedim . O
da eksik dişini göstererek sevim li bir şekilde gülüm sedi ve beni
onaylarcasına başını salladı. Bukleleri de başıyla birlikte hareket
ederek annem in bu sabah maşayla çıkardığı işten gurur duym asını
sağladı.
Papaz vaazını bitirm ek üzereydi ve annem ile babam el ele
tutuşarak ufak kilisenin ön tarafına baktılar. G ünah işlemek ve acı
çekm ekle ilgili sözcükler zihnim de uçuşurken, boynum da biriken
ter dam laları sırtım d an ıslak ıslak aşağı akıyordu. Burası o kadar
sıcaktı ki annem in makyajı boynundan aşağıya akıyor, gözlerinin
etrafında siyah halkalar oluşuyordu. Bu, klim asız acı çektiğim iz
son h afta olacaktı. Öyle olsa iyi olurdu; fakat olm asa da bu ce­
hennem gibi yerden kaçm ak için hasta num arası yapabilirdim .
Vaazın sonunda annem , papazın eşiyle konuşm ak için ayağa
kalktı. A n n em bu k adına çok hayrandı; h atta bana kalırsa biraz
fazla hayrandı. K ilisem izin papazının eşi P auline, başkalarına
ANNA TODD 17

pek em pati duym ayan katı bir kadındı, bu nedenle annem in ona
neden bu kadar y ak ın lık duyduğunu anlıyordum .
G ençlik T o p lu lu ğ u n d ak i tek yaşıtım T h o m a s’a el salladım .
Thom as yürürken, o, tü m ailesi ve kiliseden çıkm ak için arkalarında
sıraya girm iş olan herkes bana el salladı. T em iz hava almaya hazır
bir şekilde ayağa k alk tım ve ellerim i açık m avi elbiseme sildim .
“Cecily yi arabaya götürebilir m isin?” diye sordu babam bilgiç
bir gülüm sem eyle.
H er pazar olduğu gibi annem i susturm aya çalışacaktı. A n ­
nem en az üç defa veda e ttik te n sonra konuşm aya devam eden
kadınlardandı.
O konuda annem e çekm em iştim . O n u n yerine, genellikle
birkaç sözü hayat boyu yetecek kadar anlam lı olan babam a çek­
meye çalışıyordum . A yrıca (en belirgin ö zelliklerim iz olan) koyu
renkli saçlarım ızdan açık mavi gözlerim ize ve boyum uza kadar
ona benzem em in babam ın çok hoşuna g ittiğ in i biliyordum . Kısa
boyumuza... ik im iz de 165 cm bile değildik fakat o benden birazcık
daha uzundu. A nnem , on yaşına geldiğinde C ecily nin ikim izi de
geçeceği konusunda bize takılırdı.
B abam ı onaylarcasına başım ı salladım ve kız kardeşim in
elinden tu ttu m . B enden daha hızlı yürüyordu; gençliğin verdiği
heyecanla, azalan kalabalığın içinden hızla geçti. O nu geri çekm ek
istedim fakat yüzünde kocaman bir gülümsemeyle bana döndüğünde
o nunla koşm aktan başka bir şey yapam adım . B irlikte k o ştu rarak
hızla m erdivenleri in d ik ve çim enliğe geldik. Cecily yaşlı bir çifte
çarpm am ak için kenara çekildi ve bir çığlık atarak kilisem izin en
kaba çocuğu Tyler K enton’ı yere devirm ekten son anda kurtulunca
kahkahayı bastım . G üneş parlıyordu ve hava yoğun bir şekilde
ciğerlerim e doluyordu. B iraz daha hızlandım ve sonunda C ecily
çim enlerde yuvarlanıncaya kadar peşinden koştum , iyi olup ol­
m adığına b ak m ak için dizlerim in üzerine çöktüm . E ğ ild im ve
18 AFTER: BA ŞLA N G IÇ

yüzüne düşen saçını geriye attim . G özlerinde biriken yaşlar akm ak


üzereydi ve altdudağı fena halde titriyordu.
“Elbisem . . .” K um aşın üzerindeki çim en lekelerine bakarak
küçük elleriyle beyaz elbisesine hafifçe vurdu. “Mahvoldu!” Yüzünü
kirli ellerine göm düğünde uzandım ve ellerini tu tu p kucağına
ind ird im .
G ü lü m sedim ve yum uşak bir ses tonuyla konuştum . “M a h ­
volm adı. E lbiseni yıkayabiliriz, hayatım .”
B aşparm ağım la yanağından akan yaşı sildim. B urnunu çekti;
bana inanm aya henüz hazır değildi.
“B u çok norm al bir şey; benim en az o tu z kez başım a geldi,”
diyerek yalandan da olsa onu teselli ettim .
D u d a k la rın ın köşeleri yukarı doğru kıvrıldı ve gülm em ek
için kendini tu ttu . “H ayır, gelm edi,” diyerek yalanım ı yüzüm e
vurdu. Kolum u ona dolayarak ayağa kalkm ası için çektim . G ö ­
züm den b ir şey kaçırm adığım a em in olm ak için solgun kollarına
baktım . T ertem izdi. Kolumu om uzlarından çekm edim ve kilisenin
bahçesinden park yerine doğru yürüdük. B abam da nihayet an­
nem i dedikodu yapm aktan alıkoyabilm işti ve birlikte bize doğru
geliyorlardı.
Eve giderken ben arka koltukta C ecily’nin yanında oturup
en sevdiği boyam a kitabına küçük kelebekler çizerken babam da
annem le son zam anlarda arka bahçedeki çöplere dadanan rakun
sorununu konuşuyordu. Babam evin önüne park ettik te n sonra
kontağı kapatm adı. Cecily beni aceleyle öperek arka koltuktan indi.
Ben de arkasından indim ve anneme sarıldım . Babam da yanağım a
m in ik b ir öpücük kondurduktan sonra sürücü koltuğuna geçtim .
B abam bana baktı. “D ikkatli ol, haziranböceği. B ugün güneşi
gören dışarı çıkm ıştır.” K ıstığı gözlerini güneşten korum ak için
elini siper yaptı. B ugün, H a m p stea d ’in uzun süredir gördüğü en
güneşli gü n d ü. H ava sıcak olurdu fakat güneş çıkm azdı. B aşım la
onayladım ve babam a, d ik k atli olacağım a dair söz verdim .
ANNATODD 19

Radyo istasyonunu değiştirm ek için m ahalleden çıkana kadar


bekledim . Sesini açtım ve kent m erkezine gelinceye kadar her
parçaya eşlik ettim . A m acım , g ittiğ im üç dükkândan üç kova
boya alm aktı. H e r b irin d en bir tane alsam m utlu olacaktım fakat
her şeyi kapatabilecek yeterli boyam ız olm ası için üç kova alm ayı
planlıyordum .
İlk dükkân M a rk ın Boya ve M alzem e dükkânıydı ve şehirdeki
en ucuz yer olarak bilinirdi. D ükkânın sahibi M ark, bulunduğum uz
bölgede gerçekten iyi isim yapm ıştı ve onunla tanışacağım için
çok m utluydum . N eredeyse bom boş otoparka park ettim ; koca
otoparkta yalnızca elm a şekeri rengine boyanm ış klasik bir araba,
bir de m inivan vardı. B ina eskiydi; ahşap plakalardan ve sağlam
görünm eyen alçı levhalardan yapılm ıştı. Tabela eskimişti; M h arti
güçlükle okunuyordu. A hşap kapıyı açtığım da gıcırdadı ve b ir zil
çaldı. K arton bir k u tu n u n üzerinden tam önüm e bir kedi atladı.
Tezgâha gitm eden önce tüy yum ağını okşadım .
D ükkânın içi de dışı kadar dağınıktı ve tezgâha yaklaştığımda,
tüm o ıvır zıvırm arasında orada duran çocuğu görem edim . O rada
olması beni biraz şaşırttı. U zun boylu ve geniş omuzluydu; yıllarca
spor yapmış b irine benziyordu.
“M ark . . .” dedim soyadını hatırlayabilm ek için duraksayarak.
Herkes ona yalnızca M a rk derdi.
“M a rk b en im ,” dedi atletik görünüm lü çocuğun arkasından
gelen bir ses. Yana doğru hafifçe eğilince, m asanın arkasındaki bir
sandalyede oturan, tam am en siyahlar giym iş başka bir çocuk fark
ettim . D iğ er çocuktan çok daha cılız olm asına rağm en varlığını
nedense d iğerinden d ah a fazla hissettiriyordu. Y anlardan uzam ış
koyu renkli saçları alnına düşüyordu. K ollarında, yanık ten in in
gelişigüzel dağılmış siyah mürekkepler gibi görünen dövmeler vardı.
B ana fazla hitap etm iyordu fakat onu eleştirm ek yerine tek
düşünebildiğim , bu yaz benim dışım daki herkesin bronzlaşm ış
olduğuydu.
20 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

“O değil, benim ,” dedi üçüncü bir ses. îlk çocuğun diğer


tarafın a b ak tığ ım d a o rta boylu, ince yapılı ve kısacık saçlı bir
çocuk gördüm . “A m a ben Küçük M a rk ım . B abam ı arıyorsan,
bu g ü n bu rada değil.”
Ü çüncü çocuk da birkaç dövm e yaptırm ıştı fakat onunkiler
d ağ ın ık saçlı çocuğunkilerden daha düzenliydi ve kaşında pirsing
vardı. A nnem le babam a göbek deliğim i deldirm ek istediğim i söy­
lediğim zam anı hatırlıyordum ve bugün bile yüzlerindeki korkunç
tepkiyi düşündüğüm de, kendim i tutam az, gülerim .
“O , iki M a rk ’tan iyi olanıdır,” dedi dağınık saçlı çocuk, derin
ve du rg u n b ir ses tonuyla. G ülüm seyince yanaklarında iki derin,
güzel gam ze belirdi.
Söylediğinin gerçekle ilgisi olm adığından şüphelenerek k a h ­
kahayla güldüm . “N edense buna pek inanm adım ,” diye takıldım .
H epsi birden güldüler ve K üçük M ark dudaklarında b ir g ü lü m ­
semeyle b ana b ir adım yaklaştı.
Sandalyedeki çocuk ayağa kalktı. O kadar uzun boyluydu
ki varlığı daha fazla hissedilm eye başladı. İlerledi ve tepem de
dik ild i. Ç ekiciydi; güçlü yüz hatlarına sahipti. Keskin b ir çenesi,
siyah kirp ikleri ve gür kaşları vardı. B urnu ince, dudakları açık
pem beydi. G özlerim i dikip ona baktım , o da bana baktı.
“B abam ı aram anın b ir nedeni var mı?” diye sordu M ark.
Ben hem en karşılık vermeyince, M ark ve atleti andıran çocuk
bir bana bir de arkadaşlarına baktılar.
A n id en kendim e geldim ve çocuğa bakarken yakalanm ış ol­
m ak tan biraz utanarak söze başladım . “Ben H em pstead B aptist
Kilisesi nden geliyorum ve acaba bize boya veya malzeme bağışında
b u lunm ak ister m iydiniz diye soracaktım . K ilisem izi yeniliyoruz
ve bağışa ihtiyacım ız var...”
S ustum çünkü pem be dudaklı çekici çocuk derin bir konuş­
maya d alm ıştı ve arkadaşlarıyla duyam ayacağım kadar alçak sesle
ANNA TODD 21

fısıldaşıyordu. Sonra sustular ve hepsi aynı anda bana bakarak


sırayla gülüm sedi.
Ö nce M ark konuştu. “B unu sizin için kesinlikle yapabiliriz,”
dedi.
G ülüm sem esi b an a bir tü r kediyi anım sattı. Niye bilm em .
Ben de gülüm seyerek karşılık verdim ve ona teşekkür etm ek için
ağzım ı açtım .
Pazısında devasa bir gem i dövm esi olan arkadaşına döndü.
“H a rd in , orada kaç teneke var?”
Hardin m i? N e kadar tu h a f bir isim di; daha önce hiç duy­
m am ıştım .
Bu H a rd in ’in siyah tişörtünün kolları, ahşap gem inin alt kıs­
m ının yarısını ancak örtüyordu. G üzel yapılm ıştı; ayrıntılar ve
gölgeleme göz alıcı bir şekilde yorum lanm ıştı. Yüzüne baktığım da
ve d u d aklarında b ir anlığına durakladığım da, yanaklarım a ateş
bastığını h issettim . D o ğ ru d an yüzüm e bakıyordu ve onu nasıl
dikkatle incelediğim i fark etm işti. M ark ile H a rd in in bakıştık­
larını gördüm fakat M a rk m sadece d u d ak ların ı oynatarak ona
ne söylediğini kaçırdım .
“Bir teklife ne dersin?” dedi M ark , başıyla H a rd in ’i işaret
ederek.
T eklifi duym ak istiyordum . Bu H a rd in kom ik b irin e b en ­
ziyordu, biraz g aripti fakat şim diye k adar ondan hoşlanm ıştım .
“N eym iş bu tek lif?” P arm ağım ı saçlarım ın uçlarına geçirdim ve
bekledim . H a rd in h âlâ bana bakıyordu. İh tiyatlı b ir yanı vardı.
Bunu küçük dükkânın diğer ucundan hissedebiliyordum . Bu kadar
sert g ö rünm ek için fena halde çaba harcayan bu çocuğun bende
çok m erak u y an d ırdığını fark ettim . A ilem in ne düşüneceğini,
onu eve götürsem nasıl tepki vereceklerini düşünerek yüzüm ü
ekşittim . A n n em dövm elerin korkunç şeyler olduğunu düşünürdü
fakat ben em in değildim . Bana fazla hitap etm eseler de dövmelerin
22 A F T E R : BAŞLAN GIÇ

bir çeşit k endini ifade etm e şekli olabileceğini ve bunun içinde


de kesinlikle her zam an bir güzellik olduğunu düşünüyordum .
M ark pürüzsüz çenesini kaşıdı. “A rkadaşım H a rd in ’le iki kez
çıkarsan, sana k ırk kilo boya veririm .”
D u daklarında belli belirsiz bir gülümsemeyle beni süzen H ar-
d in ’e b ak tım . D u d ak ları çok güzeldi. H a fif kadınsı hatları onu
siyah kıyafetleri ve dağınık saçlarından çok daha çekici kılıyordu.
F ısıldaştıkları konu bu olabilir m iydi, diye düşündüm . H a rd in in
benden hoşlanm asıyla ilgili m i konuşm uşlardı?
B en bu konuyu tartarken, M ark bahsi yükseltti. “İstediğin
renk. İsted iğ in cila. Benden. K ırk kilo.”
İyi bir satıcıydı.
C ık cıkladım . “Bir randevu,” diye itiraz ettim .
H a rd ın kahkahayla güldü; gülerken âdem elm ası hareket etti
ve y an ak larındaki gam zeler ortaya çıktı. Pekâlâ, çok çok seksi
biriydi, ilk geldiğim de ne kadar seksi olduğunu fark etm ediğim e
inanam ıyordum . Boyayı alm aya o kadar odaklanm ıştım ki boya
dükkânındaki floresan ışığında gözlerinin ne kadar yeşil olduğunu
fark etm em iştim .
“Bir randevu olur.” H ard in elini cebine soktu, M ark da kısacık
saçlı çocuğa baktı.
K üçük pazarlığını başarıyla sonuçlandığı için kendim i zafer
kazanm ış gibi hissederek gülüm sedim ve oturm a sıraları, duvarlar
ve m erdivenler için ihtiyacım olan renklerin listesini verdim . Bu
arada, tek bir randevu için kırk litre boya vermeye razı olacak kadar
saf ve utangaç, dağınık saçlı, ihtiyatlı H a rd in le çıkacağım randevu
konusunda şim diden sabırsızlandığım ı belli etm em eye çalıştım .
Molly

Küçükken annesi ona tehlikeli kızlarla ilgili hikâyeler anlatırdı. Bir


kız sana ne kadar kötü davranırsa ve ne kadar kaçarsa, senden o
kadar hoşlanıyor demektir. Genç erkeklere o tür kızların peşine
düşmeleri öğretilirdi.
0 erkekler büyüdüklerinde ise bir kız kendilerinden hoşlan­
mıyor gibi davrandığında bunun aslında gerçek olduğunu öğre­
nirlerdi. Kız, kendisine nasıl davranm ası gerektiğini gösterecek
bir kadın olmadan büyümüştü. Annesi, ona sunamayacağı kadar
büyük ve hızlı bir hayatın hayalini kurardı ve kız, erkeklerin nasıl
davranması gerektiğini etrafındakileri izleyerek öğrenmişti.
Kız büyüdükçe, oyunu çabucak kavradı ve usta bir oyuncu oldu.

ra sokağa giren k aran lık köşeyi döndüğüm de elbisem i aşağı


A çektim . Ç ek iştirirk en file kum aşın y ırtıld ığ ın ı duydum ve
yine aynı şeyi yaptığını için kendim e kü frettim .
T renle kasabaya bir şeyleri... başarm ak için gelm iştim .
N e olduğunu bilm iyordum fakat böyle hissetm ekten çok am a
çok yorulm uştum . B oşluk hissi, hiç ta h m in edem eyeceğiniz şe­
killerde d av ranm anıza neden olabiliyordu ve içim deki lanet olası
devasa boşluğu doldurm anın tek yolu buydu. Erkekler iştahla bana
baktıklarında, tatm in duygusu bir gelip bir gidiyordu. Kasıtlı olarak
2U A FTE R: B AŞLAN GIÇ

onları b aştan çıkaran kıyafetler giydiğim için bedenim üzerinde


h ak iddia edebileceklerini sanıyorlardı. İğrençlerdi ve tam am en
yanılıyorlardı fakat ben de arzu ların ı körüklüyor, göz süzüp o n ­
ları cesaretlendiriyordum . Y alnız b ir adam a çekingen b ir tavırla
gülüm sem enin etkisi uzun sürüyordu.
Bu ilgiye ihtiyaç duym ak m idem i bulandırıyordu. Bu bir ağrı­
dan da öteydi; içim de hissettiğim kavurucu, beyaz bir kor gibiydi.
B ir köşeyi daha döndüğüm sırada siyah bir araba yaklaştı
ve sürücü k oltuğundaki adam bana bakm ak için yavaşladığında
başka tarafa baktım . S okaklar k aran lık tı ve zikzak şeklindeki bu
sokak P h ilad elphia’nm en zengin m u h itin in arkasında kalıyordu.
Sokaklar boyunca m ağazalar diziliydi ve hepsinin dc m al kabul
kapıları bu sokaktaydı.
M ağ azaların dizili olduğu anacaddede çok fazla para am a
çok fazla hoşnutsuzluk vardı.
“G ezm ek ister m isin?” diye sordu adam , otom atik penceresi
m in ik bir gıcırtıyla inerken. Y üzünde belli belirsiz kırışıklar vardı
ve kahverengi-gri karışım ı saçları düzgünce ayrılm ış ve yana ta­
ranm ıştı. G ülüm sem esi büyüleyiciydi ve yaşm a göre iyi g ö rü n ü ­
yordu fakat bilm ediğim bir nedenle âdet edindiğim bu yaşayan
ölü yürüyüşüne çıktığım her hafta zih n im d e bir uyarı sinyali
belirirdi. G ülüşünde sahte kibarlıktan başka bir şey yoktu; o da
benim “C h an el” çantam kadar sahteydi. G ülüm sem esi parasından
geliyordu; bunu a rtık biliyordum . Ay ışığında parlayacak kadar
tertem iz siyah arabalara sahip adam ların parası olur fakat vicdanı
olm azdı. E şleri haftalar - h a tta ay lard ır- onları becerm ediğinden,
m ah ru m b ırak ıld ık ları ilgiyi sokaklarda ararlardı.
F akat ben onun parasını istem iyordum . A ilem in çok fazla
parası vardı zaten.
“Ben fahişe değilim , seni sapık pislik!” B otum un düz tabanıyla
aptal, parlak arabasına bir tekm e savurunca parm ağında parlayan
yüzüğü fark ettim .
ANNA TODD 25

G özleri b en im kileri takip etti ve elini direksiyonun altına


soktu. A şağılık herif.
“İyi denemeydi. Evine, karm a dön; ona bulduğun bahane her
neyse em inim m iadı dolm ak üzeredir.”
Ben yürüm eye başlayınca adam bir şey daha söyledi. A ram ız­
daki mesafe sözcükleri alarak gecenin içine, şüphesiz karanlık bir
kuytuya taşıdı. Y eniden dönüp ona bakm a zahm etine girm edim .
G ünlerden pazartesiydi ve saat dokuzu geçm işti, o yüzden
sokak neredeyse boştu. B inaların arkasındaki ışıklar azalm ıştı
ve e tra f sessiz sakindi. Ç atısından dum an tü ten b ir lokantanın
arkasından geçtiğim için köm ürün kokusu tü m duyularım ı dol­
durdu. M uhteşem kokuyordu ve bana küçükken C u rtis’lerle arka
bahçede yaptığım ız barbeküleri hatırlattı. O zam anlar ikinci ailem
gibiydiler.
G özlerim i k ırp ıştırara k bu düşünceleri kafam dan uzaklaş-
t irdim ve lo k an tan ın arka kapısından çıkarken bana gülüm seyen
önlüklü ve aşçı kepli orta yaşlı kadına gülümseyerek karşılık verdim.
Ç akm ağından çıkan alev gecenin k aran lığ ın d a parladı. E lindeki
sigaradan bir nefes çekti ve yeniden gülüm sedi.
“B uralarda d ik k atli ol, k ızım ,” diye uyardı, kısık sesiyle.
“H e r zam an öyleyim dir,” diye gülüm seyip el sallayarak kar-
şdık verdim . B aşını iki yana salladıktan sonra sigarasını yeniden
dudaklarına götürdü. D u m an soğuk havayı doldurdu ve sigaranın
ucundaki kırm ızı ateş gecenin sessizliğinde çıtırdadı. K adın sonra
sigarayı beton zem ine a ttı ve g ü rü ltü lü b ir şekilde ayağıyla ezdi.
Ben yürüm eye devam ettikçe hava daha da soğudu. Bir araba
daha geçince yol kenarına yanaşatım . A raba siy ah tı... Yeniden ba­
kınca, az önceki parlak siyah araba olduğunu fark ettim . A rabanın
tekerleri sokağı kaplayan çöpleri ezerek yavaşladığında sırtım dan
aşağı inen ü rp ertiy i h issettim .
26 A F T E R : B AŞLAN G IÇ

H ız la n d ım ve yabancıdan olabildiğince uzaklaşm ak için bir


çöp k o n tey nerinin arkasından yürüdüm . A yaklarım hızlandı ve
biraz dah a uzaklaştım .
Bu gece neden bu kadar paranoyak olduğum u bilm iyordum ;
bu işi neredeyse her hafta yapıyordum . B erbat bir göm lek giyiyor,
babam ı yanağından öpüyor ve tren parası istiyordum . K aşlarını
çatarak çok fazla yalnız vakit geçirdiğim i ve çok geç olm adan
hayatım a devam etm em i söylüyordu. D evam etm ek o kadar kolay
olsaydı, hem encecik bu elbiseyi üzerim e geçirm ez veya göm leği
eve dönerken yeniden giym ek üzere çantam a tık ıştırm azd ım .
“M olly, daha on yedi yaşındasın; hayatının en güzel yıllarını
kaçırm adan gerçek dünyaya dönm elisin,” diyordu her seferinde.
B unlar hayatım ın en güzel yıllarıysa, d ah a fazla yaşam anın
bir anlam ı olduğunu düşünm üyordum .
H e r defasında onu haklı bulurm uşçasına gülüm seyerek başım ı
sallar fakat bu arada kendi kaybettikleriyle b enim kileri karşı­
laştırm ayı bırakm asını dilerdim . A ram ızd ak i fark şuydu; benim
annem g itm ek istem işti.
B u gece nedense farklıydı; belki de nedeni aynı adam ın yirm i
dakika içinde ikinci kez yanım da durm asıydı.
Koşmaya başladım ve korkum un beni çukurlarla dolu sokaktan
ilerideki işlek caddeye kadar götürm esine izin verdim . C addeye
çık tığ ım d a tökezledim ve soluklanm aya çalışarak yeniden kaldı­
rım a çık tığ ım d a b ir taksi bana korna çaldı.
Eve gitm eliyim . Şim di. G öğsüm adeta yanıyordu ve soğuk
havada nefes alm akta zorlanıyordum . Y eniden kaldırım a çıktım
ve dönüp h er yöne baktım .
‘‘M olly? M olly Samuels, sen m isin?” diye bağırdı arkam dan
b ir k ad ın sesi.
A rk am ı döndüm ve karşılaşm ak isteyebileceğim en son k i­
şinin ta n ıd ık yüzünü gördüm . O n u n la göz göze geldiğim de, ters
ANNA TODD 27

yöne koşma isteğim e karşı koydum. İki elinde kahverengi alışveriş


poşetleriyle bana d o ğru geliyordu.
“Bu geç saatte burada ne yapıyorsun?” diye sordu Bayan G ar-
rett, yanağına bir tu tam saç düşerken.
“Yalnızca yürüyorum .” Yeniden bakm adan önce elbisem i ba­
caklarım dan aşağıya çekmeye çalıştım .
“Tek başına m ı?”
“Siz de tek b aşın ızasınız,” dedim savunm aya geçm ekten öte
bir ses tonuyla.
İç geçirdi ve poşetlerini tek koluna geçirdi. “Gel, arabaya bin.”
Köşeye park etm iş kahverengi kamyonete doğru yürüm eye başladı.
D üğm eye basarak yolcu tarafının kapısını açınca ben de çekine
çekine araca bindim . H ay ırı cevap olarak kabul etm eyen siyah
arabadaki adam dansa, beni yargılayacak olan Bayan G a rre tt’la
bu araçta olm ayı yeğlerdim .
Geçici kurtarıcım sürücü koltuğuna geçti ve bir dakikalığına
öne baktıktan sonra bana döndü. “H ayatının sonuna kadar bu şekilde
davranam ayacağını biliyorsun, değil m i?” C üm lesini kuvvetli bir
sesle bitirm iş olm asına rağm en direksiyonu tu tan elleri titriyordu.
“Ben bir şey...”
“H içb ir şey olm am ış gibi davranm a.” Bu tepkisi, kibarlık
yaparak lafı d o lan d ırm ak İstem ediğini gösteriyordu. “N orm alde
giyindiğinden ve em inim babanın sevdiği tarzın d an çok d ah a
farklı bir şekilde giyinm işsin. Saçların, o doğal sa n rengiyle ilgisi
olm ayan bir pem beye boyanm ış. G ecenin bu saatinde burada tek
başına yürüyorsun. Seni fark eden tek kişi ben değilim . B izim
kiliseye gelen Jo h n da geçen gece seni görm üş. H erkesin önünde
söyledi.”
“B e n ...”
Ben itiraz edecek gibi olunca elini havada savurarak sözüm ü
kesti. “Sözüm ü bitirm edim . C urtis’le yıllarca hazırlandıktan sonra
şim di de baban a rtık O h io ’ya gitm eyeceğini söyledi.”
28 AF T E R : BAŞLAN GIÇ

D u d a k la rın d an çıkan isim , içinde kalm aya alıştığım sert


k abuğu, kendim i sakladığım o kalın hiçliği k ırarak bir bıçak
gibi içim e saplandı. Bayan G a rre tt’ın oğlunun yüzü zihnim e, sesi
k u lak larım a doldu.
“Susun,” diyebildim , acı içinde.
“H ayır, M olly,” dedi Bayan G a rrett.
O n a baktığım da, fazlasıyla dolduğunu gördüm . Sanki içinde
son altı aydır sarsılıp duran, duygu dolu şişeler vardı ve şim di
p atlam ak üzerelerdi.
"O benim oglumdu ,” dedi. “O yüzden sakın burada oturup
benden daha çok acı çekm ek için bir nedenin varm ış gibi dav­
ranm a. Ben çocuğum u, tek çocuğum u kaybettim ve şim di burada
oturm uş gözlerim in önünde büyüyen o kızın da yitip gidişini
izliyorum , tatlı M olly ve a rtık sessiz kalm ayacağım . K ıçını kal­
dırıp üniversiteye gitm eli ve tıpkı C u rtis’le plan lad ığ ın ız gibi bu
şehirden ayrılm alısın. Hayatla barışık ol. H e p im iz öyle olm ak
zorundayız. Ve ne kadar zor olursa olsun, ben yapabİliyorsam ,
sen de yapabilirsin.”
Bayan G a rre tt sustuğunda, sanki son iki d ak ik ad ır m idem i
düğüm lem iş gibi hissettim . H e r zam an sessiz bir kadın olm uştu
ve söyleneceklerin çoğunu kocası söylerdi fakat son beş dakikadır
bir şekilde kırılganlığı azalm ıştı. G enellikle yum uşak olan ses to ­
nunda yeni bir kararlılık vardı ve beni etkilem işti. H ayatım ın böyle
berbat olm asına izin verdiğim için üzülm em e de neden olm uştu.
Fakat o arabayı ben kullanıyordum .
E hliyetim i alm adan bir gece önce C u rtis’in ufak kam yonetini
kullanm ayı kabul etm iştim , ik im iz de heyecanlıydık ve gülüm se­
mesi ikna ediciydi. O nu tü m varlığım la seviyordum ve öldüğünde
param parça olm uştum . O benim d inginliğim , ileride büyük bir
evde, zen g in bir m ahallede b irin in eşi olm aktan daha fazlası için
yaşayan, nefes alan anneme benzemeyeceğimin garantisiydi. Annem
ANNA TODD 29

günlerini büyük evim izde resim yaparak, dans ederek, şarkı söy­
leyerek ve o sıkıcı kasabadan ayrılacağım ıza söz vererek geçirirdi.
“B urada ölmeyeceğiz; bir gün babanı ikna edeceğim ,” derdi
her zaman.
Bu sözünün yalnızca yarısını tu ta ra k iki yıl önce bir gece
v.ırtsı çekip gitti. A nne ve eş olm aktan kaynaklanan gözle görünür
ıılıuıç hissiyle baş edem em işti. Ç oğu kadın bunun neden utanç
verdiğini anlayam ayabilirdi am a benim annem öyle değildi. T ü m
ilginin üzerinde olm asını, insanların onu tanım alarını isterdi. N e
kadar in k âr ederse etsin, durum böyle olm adığında beni suçlardı.
İtenden hep utanm ıştı; sürekli bedenine ne yaptığım ı hatırlatırdı.
İten doğm adan önce vücudunun ne kadar güzel göründüğünü
binlerce kez söylem işti. O bencil kad ın ın rahm inde olm ayı ben
seçmişim gibi davranırdı. Bir keresinde karnında bıraktığım izleri
gösterm işti, sarkan cildini görünce yüzüm ü buruşturdum .
H ayatını yaşamasına engel olsam da bana dünyaları vaat ederdi.
Buradan daha büyük, daha eğlenceli, resim lerinin asılm asını iste­
yecek kadar güzel büyük reklam panoları olan şehirleri anlatırdı.
Ve içinde olm ayı d ilediği dünyadan söz ettiğ i geceyi sabaha
bağlayan bir saatte, m erdivenin kalın, m etal parm aklıkları ara­
sından, bavulunu h a lın ın üzerinde ön kapıya doğru sürükleyişini
izledim. K üfretti ve saçlarını om uzundan geriye itti. Bir iş görüş­
mesine gider gibi giyinm işti; ağır bir makyaj yapm ış, saçlarına
fon çekm işti. S açlarının öyle görünm esi için yarım şişe saç spreyi
kullanm ış olm alıydı. Saçlarını hafifçe düzeltirken heyecanlı ve
kendinden em indi.
K apıdan çıkm ak üzereyken, güzel döşenm iş salonuna baktı
ve yüzünde o ana kadar gördüğüm en büyük gülüm sem e belirdi.
Sonra kapıyı kapadı ve hayalim de, cennete gidiyorm uşçasına halâ
gülümseyerek m utlu bir halde kapıya dayandığını canlandırabildim.
Nasıl göründüğünü ve davrandığını aklım da tutmaya çalışarak
parm ak uçlarım da m erdiveni inerken ağlam adım . O nunla paylaş­
30 A FTE R: B AŞLAN GIÇ

tığ ım her anı, sohbeti ve kucaklaşm ayı h atırlam ak istiyordum . O


anda bile hayatım ın yeniden değişm ekte olduğunu fark etm iştim .
Salonun penceresinden, taksiye b in işin i izledim . Yola öylece b a­
k ak ald ım . G aliba ona güvenem eyeceğim i h er zam an biliyordum .
B abam büyüdüğü ve harik a b ir mesleğe sahip olduğu kasabayı
terk etm eye korkuyor olabilirdi fakat en azından güvenilir biriydi.
Bayan G a rre tt çekingen b ir tavırla pem be saçlarım ın uçlarına
dokundu. “Saçlarını pem be g ıd a boyasına b atırm an gerçekleri de­
ğiştirm eyecek.”
Sözcük seçim i karşısında gülüm seyerek aklım a ilk geleni söy­
ledim . “O ğ lu nuz g ö zlerim in ö n ü n d e kan kaybından öldüğü için
saçlarım ı b o y am ad ım ,” diye ç ık ıştım , saçlarım ı durularken akan
koyu pem be boy an ın kana ne k a d a r b en zediğini anım sayarak.
E lin i ittim ve evet, sö zlerim ağırdı fakat o kim oluyordu da
beni yargılıyordu?
Sözlerim i s in d irirk e n e m in im birileri bizi kurtarm aya gelene
kadar iki saat boyunca yanında d u rd u ğ u m C urtis’in ezilen bedenini
düşünüyordu. E m n iy e t k e m e rin i sürücü koltuğundan çıkarm aya
çalışm ış fakat b a ş a ra m a m ış tım . B ariyerlere ça rp tığ ım ızd a m etal
öylesine b ü k ü lm ü ştü k i k o llarım ı k ım ıld atm am im kânsızdı. Fakat
yine de d enedim ve sivrilen m e ta l ten im i yırtarken çığlık çığlığa
bağırdım. Sevgilim harek et etm iyor, hiç ses çıkarmıyordu ve ikimizi
de k u rtarm ay a ç a lış ırk e n ona, a ra b a y a ve tüm evrene bağırdım .
C u rtis ’in b en z i solarken, k o lla r ı ağırlaşırken, k arararak bana
ih an et eden o ev ren e b a ğ ırd ım . F a k a t o öldükten sonra bayıldı­
ğım a ve orada o tu r u p a rtık o n u n la ilgisi olm ayan şeyi izlem ek ve
bir şekilde hayata d ö n m e sin i u m m a k zorunda kalm adığım için
şim di şü k re d iy o rd u m .
Bayan G a rre tt h a fifç e iç ç e k tik te n sonra arabayı çalıştırarak
hareket etti. “A c ın ı an lıy o ru m , M o l l y ... bunu anlayacak biri varsa
o da benim . B en d e h a y a tım a d ev a m edebilm enin b ir yolunu
ANNA TODD 31

;ı rıyorum fakat sen elinde olm ayan bir şey için kendi hayatını
m ahvediyorsun.”
A falladım ve elim i arabanın kapısının üzerindeki plastik ze-
m inde gezdirerek odaklanm aya çalıştım . “Elim de olmayan mı?
A ı abayı ben kullanıyordum .” Ağaca ve sonra da dem ir bariyerlere
ı,,ıı ptığımızda ezilen m etalin sesi kulaklarıma doldu ve kucağımdaki
ellerim in titred iğ ini hissettim . “O n u n hayatı benim elimdeydi ve
ben otıu öldürdüm .”
() her anlam da hayatın kendisiydi. Zeki, sıcak ve her şeyi seven
biı ivdi. C urtis en aptal, en basit şeylerden bile m utlu olabiliyordu.
Ilın onun gibi değildim . Ö zellikle de annem gittikten sonra daha
l*ıu,.kuru olm uştum . Fakat ne zam an öfkem bir hataya sebep olsa,
n beni dinlerdi. Yaş gününde, babam ın annem in resim odasını
<ımı/İçmesine yardım etm işti çünkü ben annem in bize b ıraktığı
ıh w ili resimlerin üzerine siyah boya dökerek orayı m ahvetm iştim .
Annemin ölmesini dilediğim zam anlarda bana nedenini sormazdı.
İleni hiç yargılam am ış ve kendi başım a beceremeyeceğim
şı k il le beni ayakta tu tm u ştu . H e r zam an, okulu bitirm em in ve
V»Hi İm ‘¿ehirde arkadaş edinm em in onun sayesinde olacağını dü­
şünün İmi ı. insanlar hakkında düşündüklerim i saklam a konusunda
lıİV i vı de)’i İdim ve bu nedenle arkadaş edinm em çok da kolay
MİHiuv'ulu. Ran a hep b u nun sorun olm adığını, benim norm al biri
»»Mıijimım, yalnızca lena halde dü rü st olduğum u ve ilişkim izde
pillimi ı inimin kendisinin üstlenm ek z o ru n d a kaldığını söylerdi.
t)|.lllılıl,! %.ı/aklarını bellerine bağlayan gösteriş m eraklısı zengin
|tft ııUl.ıi ııul,m hoşlanıyormuş gibi yapardı. O her zam an iyi olandı;
ırvılijjfı kişiydi. B en onun d aim i eşiydim . O kadar uzun
g lftıllı lıi.lil i leydik ki herkes beni ve tavırlarım ı kabullenm eye
'İMİMİZİ i < ¡.ıliha kendi çekiciliğiyle b e n im eksiklerim i kapatı-
II Ilı ıııııı kusurlarım ı kapatırdı çünkü belli ki bende bir şeyler
tllftıl ( > bu dünyada beni kabullenecek ve sevecek tek kişiydi
mmıti n ila beni terk etti. Bu b e n im h atam d ı ve em inim ki
32 AF T E R : BAŞLAN GIÇ

annem de bu şehirden, babam ın sıradanlığından vc sarı saçlı,


kurdeleli k ızın d an usandığı için çekip gitm işti.
Lavabo pembeye dönüp sarı saçlarım kaybolduğunda, içimdeki
norm al görünm e ihtiyacının son zerresi de yok oldu.
“W a sh in g to n ’in batısında nüfuzlu bir arkadaşım var.”
Z ih n im , on dakikadan az bir sürede hayatım daki tü m boktan
anıları su yüzüne çıkarırken nerede olduğum u unutuverm işim .
“B irazcık torpille seni orada güzel bir okula sokm asını iste­
yebilirim . G üzel bir yerdir. Ferah, yemyeşil. A kadem ik yıl çoktan
başladı am a istersen deneyebilirim ,” diye önerdi.
Washington nn? W a sh in g to n ’da ne h alt edecektim ?
A rtık üniversiteye gitm ek isteyip istemediğimi tartarak teklifini
düşündüm . Bu soru zihnim de dönüp dururken bu berbat şehirden
ayrılm ak istediğim i fark ettim . Bu nedenle belki dc tek lifi kabul
etm eliydim . E skiden başka şehirleri düşünürdüm . A nnem Los
A ngeles’tan vc havanın her g ü n 11 e kadar m uhteşem olduğundan
bahsederdi. N ew York’tan ve sokakların İnsanlarla dolu oldu­
ğ u n d an söz ederdi. Yaşam ak istediği göz alıcı şehirleri anlatırdı.
A n n em o şehirlere uyum sağlayabiliyorsa, ben de W ash in g to n da
yaşayabilirdim .
Fakat W ash in g to n uzak, ülkenin diğer ucunda bir şehirdi.
Babam burada yalnız kalacaktı am a belki onun için de iyi olurdu.
Sürekli b en im için endişelendiği ve beni m utlu etm eye çalıştığı
için neredeyse hiç arkadaşı kalm am ıştı. K endi hayatı konusunda
endişelenm eyi bile aklından geçirm ez olm uştu. B elki bu durum
b iraz norm ale dönm esini sağlayabilirdi.
B en de arkadaş edinebilirdim . Pem be saçlarım , entelektüel
sayılabilecek b ir şehirde b uradaki k adar göz korkutm ayabilİrdi.
Başka b ir şehirde, cüretkâr giyim tarzım kendi yaşım daki kızlara
o k adar teh d itk âr görünm eyebilirdi.
H ay atım a b aştan başlayabilir ve Bayan G a rre tt’ı gu ru rlan -
d ırabilirdim . C u rtis e de gururlanacağı bir şey sunm uş olurdum .
ANNA TODD 33

W ash in g to n tam da o büyücünün söylediği yer olabilirdi. Ve


I»öylece bu k ad ın ın , sevdiğim ve kaybettiğim erkeğin iyi kalpli
.ninesinin arabasında, daha iyisini yapacağım a d air o anda yem in
ellim . W a sh in g to n ’da, trene binip şehrin ücra köşelerine g itm e ­
yecektim. G eçm işin içinde debelenm eyecektim .
K endim i bırakm ayacaktım .
Yalnızca geleceğim için iyi şeyler yapacak ve bu yolda ilerlerken
kim in ne d ed iğ in i um ursam ayacaktım .
Melissa

Kızı ilk gördüğünde onu hafife almıştı. 0 zaman onunla ilgili hiç­
bir şey bilmiyordu, bugün bile çok fazla şey bilmez. Önce onun
ağabeyi ile tanışmış, geceler boyu onunla içip sarhoş olmuş, onu
tanıdıkça ne kadar berbat bir insan olduğunu fark etmişti. Kızın
ağabeyi av peşinde koşan bir yılan, kampus ise onun avlağı gibiydi.
Fakat onu uzun süre gözlemledikten sonra bu yılanın zayıf
bir noktası olduğunu gördü: Sim siyah saçları, yanık teni ve uzun
boyuyla oldukça ihtişamlı görünen kız kardeşi. Yılana nefreti bü­
yürken, onun bu zaafının ne kadar hassas olduğunu, tabii ki kendi
sinsi arzularından sonra dünyadaki en önemli şeymiş gibi onun
üzerine nasıl titrediğini fark etti. Bu yılanın kibirli bir veba gibi
zehrini etrafa yaydığına ve durdurulması gerektiğine kendini ikna
ederek bir plan yaptı.
Bu pisliğin yok edilmesi gerekiyordu; kız kardeşi ise yalnızca
savaşın masum bir kurbanıydı.

um a gecesi olmasına rağmen ev fazla boştu. Babam hastanedeki


C terfisi için düzenlenen yemeğe gitm işti ve arkadaşlarım ın hepsi
başka bir partideydi. İki seçenek de cazip gelm iyordu.
P arti ağabeyim in sürekli tak ıld ığ ı y u rtta olm asaydı g id ile­
bilirdi. O rad a bana öylesine korum acı davranıyordu ki iyi vakit
geçirem iyordum bile. Bu çok sinir bozucuydu.
ANNA TODD 35

Yemek daveti daha iyi bir seçenek olabilirdi fakat küçücük bir
I il ı kla. Bu şehirdeki en prestijli doktor olan babam ın doktorluğu
rİH-veynliğinden daha iyiydi, yine de elinden geleni yapıyordu.
Zurnanı çok değerli ve pahalıydı, hastane m asrafları şu an içinde
lıulünduğum ve şikâyet ettiğim bu devasa evin alınm asını sağlayan
hasta insanlarla rekabet edem ezdim .
K endim i biraz suçlu hissederek her şeye rağm en gideceğim i
haber verm ek üzere mesaj çekm ek için telefonum u aldım . Sonra
saatin dokuzu g eçtiğini fark ettim . Yemek sekizde başlayacaktı
vc orada b ulunm am yalnızca babam ı m eşgul edecek ve genç kız
arkadaşına benden yakınm ası için daha fazla sebep vermiş olacaktı.
Tasha benden yalnızca üç yaş büyüktü ve babam la bir yılı aşkın
şiiredir birlikteydi. O n u n la aynı liseye gitm em iş ve nasıl bir sür­
tük olduğunu hatırlam ıyor olsaydım ya da beni hatırlam ıyorm uş
¡.■ibi davranm asaydı b iraz daha anlayışlı davranabilirdim . Ç ü n k ü
hatırladığını gayet iyi biliyordum .
Bana ne k adar kaba davranırsa davransın babam a y ak ın m ı­
yordum. B abam ı m utlu ediyordu. B abam ona b ak tığ ın d a g ü lü m ­
süyordu. B abam ın bayat esprilerine gülüyordu. B abam a gerektiği
şekilde değer verm ediğini biliyordum fakat o k ırık parm ağı ve
dim dik göğüsleriyle babam ın ofisine geldiğinden beri babam daha
iyi biri olm uştu. B abam ın boşanm ayı kabullenm esi annem e göre
çok daha zor olm uştu. A nnem ise hem en, kendi ayakları üzerinde
durana kadar büyükannesi ile büyükbabasının yanına, M eksika’ya
döneceğini açıklam ıştı.
K im i k an d ırd ığını sanıyordu bilm iyorum . B oşanm a sırasında
ona hayatı boyunca yetecek cam terlik alabilecek kadar büyük bir
nafaka alm ıştı.
T asha ve babam ı rahatsız etm ek yerine D a n ’e mesaj çektim .
Lisede birlikte o k uduğum bir kızla çıkıyordu. B enim aksim e o
halâ lisedeydi. A ğabeyim aşırı derecede korum acı ve sadıktı fa­
kat tam b ir pislikti. T ek rar ediyorum : Tam bir pislik. O n u n aşk
36 A FTE R: BAŞLANGIÇ

oy u n ların d an u zak d u rm ak için elim den geleni yapıyordum . A r­


kadaşları ise genellikle ondan daha genç ve daha beter pisliklerdi.
E trafında kendisi kadar boktan insanların olmasından hoşlanıyordu
çünkü böylece kendini daha iyi hissediyordu. S anırım gösterinin
m erkezinde olm ak istiyordu.
D a n çabucak karşılık verdi; yirmi dakikaya alırım seni.
O n a gülen bir yüz göndererek hazırlanm ak için yataktan fır­
ladım . M akyajsız yüzüm ve gri W C U tişörtüm le gidem ezdim .
B undan daha iyi görünm eliydim . Fakat tüm gece ağabeyim in
d ırd ırm ı dinlem ek istem iyorsam kıyafetim konusunda d ik k atli
olm alıydım .
D o labım ı karıştırıp b ir dolu siyah ve pullu kıyafetin içinde
giyecek b ir şeyler aradım . Ç ok fazla elbisem vardı. A nnem her
zam an elbiselerini bir kez giydikten sonra bana verirdi. Babam ,
gösterişli elbiseler ve kırm ızı, spor b ir arabayla onu m utlu etm eyi
severdi fakat nedense annem hiç m utlu olmazdı. Evden taşınırken
bana onunla M eksika’ya gitm em konusunda bir seçenek sundu.
F akat kulağa kom ik gelse de yüzm eyi ve yüzm e tak ım ım ı bıra­
kam adım . B unlar benim için W ashington’daki h er şeyden d ah a
önem liydi. B abam ile D a n ’i saym azsam Özleyeceğim tek şey bu
olurdu. D an oraya geri dönm eyi düşündü fakat beni burada bırak­
m ak istem edi. Ya da sürekli gözünün üzerim de olm asına bakılırsa
yapam adı da denebilirdi.
ik i elbise deneyerek onları yeniden dolabıma fırlattıktan sonra
daha önce giym ediğim b ir tulum çıkardım . A skılarındaki ufak
baskı dışında sim siyahtı. K alçam ı belli edecek kadar dar, bir p ar­
tide giyilebilecek kadar rahattı ve bedenim in ağabeyim in çenesini
kapalı tutm aya yetecek kadarlık kısm ını örtüyordu.
H azırlanm ayı bitirdiğim anda dışarıdan D a n ’in korkunç
kornasının sesi geldi ve çabucak çantam ı alıp aceleyle m erdiven­
lerden aşağı koştum . Acele etm ezsem kom şular yine g ü rü ltü d en
şikâyet edeceklerdi. G üvenlik kodunu çabucak girerek kapıdan
ANNA TODD 37

dışarı fırladım ve D a n ’in A udı’sinin yanm a vardığım da, o züppe


arkadaşlarından birkaçını da beraberinde getird iğ in i fark ettim .
“L ogan, izin ver de öne geçsin,” dedi D an.
L ogan’la birkaç kez aynı ortam da bulu n m u ştu m ve bana her
/¡iman iyi davranırdı. B ir keresinde g ittiğ im iz bir p artid e bana
asılmıştı. O turduğum koltuktan kalktığım da ve Logan kendisinden
en az on santim u zun olduğum u fark ettiğinde, çok iyi arkadaş
olacağımızı söylemişti. Bana kibarca takılm asından etkilenm iş ve
gülerek karşılık verm iştim . O zam andan beri Logan, ağabeyim in
ahm aklar tak ım ın d a en sevdiğim kişiydi.
“Sorun değil. Arkaya geçerim,” dedim, Logan emniyet kemerini
çözerken. A rk a koltuğa geçtiğim de, siyah dalgalı saçlı, yüzünü
saklayan b irinin o tu rduğunu gördüm . Saçları emo tarzında, tu h a f
bir şekilde yana taran m ıştı fakat kaşında ve dudağındaki pirsing-
Ierle tam bir uyum içindeydi. Yanm a o tu ru p selam verdiğim de
haşini telefonundan kaldırm adı.
D ik iz aynasından bana bakan D an , “O n a aldırm a,” dedi.
G özlerim i d evirdim ve kendi telefonum u çıkardım . Yol b o ­
yunca kendi kendim e oyalanabilirdim .
Y urtta p ark edecek hiçbir yer yoktu. D an yürüm ek zorunda
kalm am am için beni evin önünde indirm eyi önerdi. A rabadan
i ¡idim fakat kapım ı kapadıktan sonra diğer kapının da kapandığını
duydum. Başım ı kaldırdığım da, arka koltukta oturan çocuğun eve
doğru y ü rü d ü ğ ü n ü gördüm .
“A d i h erif!” diye bağırdı D an.
Yabancı, elini kaldırdığında orta parm ağı havadaydı. “O nlarla
y ürüm eni tercih ettiğ in d e n em inim ,” ded im peşinden bahçeye
doğru yürürken. Biz yürürken b ir grup kız ona baktı; kızlardan
biri diğerine bir şeyler fısıldadı ve sonra hepsi birden bana döndü.
“B ir so rununuz m u var?” diye sordum , süslü püslü, çaresiz
yüzlerine bakarak. Ü çü birden, onları ele verm em i beklemiyorm uş
gibi başlarını iki yana salladılar.
38 AFTER: B AŞLAN GIÇ

A m a yanılm ışlardı. K endilerini önem li hissetm ek için diğer


insanlar hakkında konuşan gösterişli sarışınlara taham m ülüm yoktu.
“B üyük olasılıkla altlarına işem işlerdir,” dedi dalgalı saçlı
çocuk bana. Sesi boğuk, h atta fena halde b o ğ u k tu ve In g iliz ak-
sanım duyduğum a yem in edebilirdim . Yavaşladı fakat dönüp bana
bakm adı. K ollan dövm elerle kaplıydı. Ne olduklarım anlayam a­
m ıştım am a hepsinin de siyah olduğunu görebiliyordum . Siyah
k otu ve tişörtüyle uyum içindelerdi. B otları yum uşak çim enlerin
üstünde h a fif b ir ses çıkarıyordu.
O n a ayak uydurm aya çalıştım fakat adım ları fazla genişti.
U zun boyluydu; benden beş-on santim uzundu.
“U m arım öyledir,” dedim vc kızlara bir kez daha baktım . A rtık
başka b ir konuya geçm işlerdi, yanlarından tökezleyerek geçen kısa
elbiseli sarhoş bir kızı işaret ediyor ve ona bakıyorlardı.
Eve girerken çocuk bana başka bir şey söylemedi. M utfağa
g ird iğ in d e de b ir viski şişesi açıp bir yudum aldığında da bana
bir kez bile bakm adı. Ç o cu k a rtık beni m eraklandırm ıştı ve D an
ile L o gan içeri geldiklerinde bu dövmeli yabancı hak k ın d a bilgi
alm aya karar verdim . T ezgâhın üzerinde duran kovadan bir şarap
soğutucusu aldım ve ağabeyim in yanm a gittim . D a h a şim diden
ot kokuyordu ve bana b ak an gözleri kan çanağına dönm üştü.
“A rk a koltuktaki çocuk kim di?” diye sordum . Yüz ifadesi
değişti.
“K im , H a ıd in m i?”
S orm am hoşuna gitm em işti. Peki ya Hardın} Bu nasıl bir
isim di böyle?
“O n d a n uzak dur,; M e l,” diye uyardı D an. “C iddiyim .”
G özlerim i devirdim ve bunun ağabeyimle tartışm aya değm e­
yecek b ir konu olduğuna karar verdim . H içbir erkek arkadaşım ı
beğenm ezdi fakat en iyi arkadaşı ve arkadaşlarının en iğrençleri olan
Jace’le aram ı yapmaya çalışm ıştı. A ğabeyim in stan d artla rın ın da
ot ve alkol tü k etim in in dengesizliği kadar değişken olduğu açıktı.
ANNA TODD 39

A ğabeyim y anındaki boş m indere hafifçe vurunca sessizce


oturdum ve b ir süre insanları izledim . M ü ziğ in sesi gittikçe yük-
ütTıyor, kalabalık insan topluluğu da kendilerini içkilerine, ru h
İm İlerine ve o rtam a kaptırıyordu.
Birkaç dakika sonra L ogan ağabeyim e yeniden ot içm ek iste­
yip istem ediğini sorduğunda, ben de etrafım a b ak ın arak H a rd in ’i
,ınıdım. Bu isme alışabileceğim i sanm ıyordum .
Fakat işte orada, m utfakta tek başına tezgâha dayanm ış d u ­
ruyordu. Viski şişesi onu son gördüğüm den bu yana, yani yaklaşık
mı beş dakika öncesine göre önem li ölçüde azalm ıştı.
Demek partilerin adamı. Güzel.
K oltuktan öyle hızlı kalktım ki D a n kolum u tutunca, oda­
dan çıkm ak için bir sebep gösterm em in iyi olacağını fark ettim .
I lardin’e bulacağım ı söylersem, peşim den geleceğini biliyordum .
“Nereye gidiyorsun?” diye sordu.
“Ç işim i yapm aya,” diye yalan söyledim . Beni sürekli olarak
hıı partilere davet etm esinden fakat yan ın d an ayrılacağım zam an
babam gibi davranm asından nefret ediyordum .
Yalan söylediğim i anlam ış gibi yüzüm e, gözlerim e baktı fa­
kat ben arkam ı döndüm . Salonda y ürürken gözlerinin üzerim de
olduğunu hissediyordum , o yüzden m erdivene yöneldim . Bu koca
evdeki tuvaletlerin hepsi yukarıdaydı ve tabii ki çok saçmaydı am a
y u rtlarda m an tık aram ak zaten saçma olurdu.
B asam akları yavaşça çıktım ve üst k ata geldiğim de yeniden
ağabeyime baktım . Sonra döndüm ve karanlık bir duvara çarptım .
Oysa duvar değil, H a rd in ’İn göğsüym üş.
“K ahretsin, affedersin!” diye b ağırdım , elim deki şarap so­
ğutucudan tişö rtü n e sıçrayan ıslaklığı silerken. “E n azından leke
kalm ayacak,” diye tak ıld ım .
Gözleri açık yeşildi ve öylesine dikkatli bakıyordu ki gözlerimi
kaçırm ak zo ru n d a kaldım .
“H a ha,” dedi, donuk bir sesle.
A F T E R : BAŞLAN GIÇ

Kaba. “Ağabeyim senden uzak durm am ı söyledi/’ diye ağzımdan


kaçırıverdim düşünm eden. B akışları öyle yoğundu ki gözlerine
b ak m ak beni çıldırtıyordu fakat geri adım atm ak istem iyordum ,
içim de buna alışkın olduğuna dair bir his vardı. İnsanın bu tipler
karşısında hiç şansı olm adığına d air bir duyguya kapıldım .
P irsingli kaşını kaldırdı. “Ö yle mi söyledi?”
E v e t, kesinlikle Ingiliz aksam. Bu konuda yorum yapm ak is­
ted im fakat insanların konuşm a tarzı üzerine yorum yapm asının
ne kadar itici olduğunu biliyordum . Bunu sürekli yaşıyordum .
Başım la onayladım ve Ingiliz yeniden konuşm ak için ağzını
açtı. “Peki, neden?”
B ilm iyordum ... fakat öğrenm ek istiyordum .
“D a n seni sevmiyorsa, hayli kötü biri olm alısın,” diye tak ıl­
dım . G ülm edi.
A rtık om uzlarım gerilm işti; H a rd in ’in enerjisi beni şim diden
tu tsak etm işti.
“in san sarraflığı ona kaldıysa boku yem işiz zaten,” dedi,
içgüdülerim beni onunla tartışm aya, ağabeyim in o kadar da
kötü olm adığım , sadece yanlış anlaşıldığını söylemeye zorladı.
Bu hakarete karşı onu savunm alıydım .
Fakat sonra D an ’in en son kız arkadaşının tüm ailesinin kapıya
geldiği, zavallı ham ile kızın, öfkeli babasının arkasına saklandığı
günü hatırladım . B abam b ir çek yazm ış ve tü m aile b ir daha hiç
haber alam ayacağım ız yeğenim le birlikte gözden kaybolm uştu,
içim de bir yerlerde, ağabeyim in içinde daha k aran lık bir şeyler
olduğunu biliyordum fakat kabullenm eyi reddediyordum .
A n n em bu kadar uzak ta ve babam T a sh a n m kıçından ayrıl­
m azken, D a n benim tek varlığım dı.
K ahkaha attım . “S enin çok daha iyi olduğundan em inim .”
H a rd in dövm eli elini kaldırdı ve alnına düşen saçını geriye
itti. “H ayır, ben daha kötüyüm .”
ANNA TODD 41

Kahverengi gözlerim in İçine baktığında, nedense ciddi oldu­


ğunu biliyordum . Sözlerinde gizlenen uyarıyı hissedebiliyordum
liıkat yarısı boşalm ış olan viski şişesini bana u za ttığ ın d a b ir y u ­
dum aldım .
Viski de bakışları kadar yakıcıydı...
Ve içim de H a rd in ’in benzinden oluştuğuna dair bir his vardı.
Steph

Kolları dövmelerle kaplı, alev saçlı kızla ilk karşılaştığında, onda


karanlık bir şeyler görmüştü. Saçları kendisininkinden daha açık
renk olan kıza bakışlarında hırslı bir hava sezmişti. Yaptıkları her
şeyi karşılaştırıyordu ve çocuk onun ilgiye olan açlığını gördü.
Bu kız ona çocukken okuduğu bir masaldaki Rousette soyadlı
kızı hatırlatmıştı. Kızıl saçlı prenses, bir am iralle evli olmasına
rağmen, kız kardeşleri prenslerle evlendiklerinde onları kıska­
nıyordu. Fakat bu yeterli değildi; kocası onu kız kardeşlerinden
daha iyi bir konuma getirmediği sürece yeterli değildi. Üzerinde
hak iddia ettiği şeylerin kendisine ait olmamasına rağmen kız,
bir şeyleri kaybetme düşüncesinden nefret ediyordu. İkinci en iyi
olmayı kaldıramıyor, insanların ilgi odağı olmaya açlık duyuyordu.
Hak ettiğini düşündüğü bir şeye başkasının sahip olması fikrini
kaldıramıyordu ve dünyanın tüm varlığını hak ettiğine inanıyordu.

B
abam yine işten geç döndü. H e r gece geç geliyordu ve bu
h afta balo kıyafetim i alm ak için arabasını kullanm am a izin
verm işti. T ü m arkadaşlarım kıyafetlerini bir ay önce alm ışlardı
ve ben paniğe kapılm aya başlam ıştım . Baloya giyecek kıyafetim
olm azsa, lanet olası aklım ı kaçıracaktım . C an ım çok sıkkındı ve
b ab am ın yine geç kalm ası ve an n em in de h ak lı yakınm alarım ı
din lem ek yerine yeğenim le m eşgul olması tam b ir saçm alıktı.
ANNA TODD 43

H er şey ablam ve bebeğinin etrafında dönüyordu. İnsanlar


lın zam an en k ü çü k bireyin ailenin bebeği olduğu konusunda
'«.ıçmalardı. K ulağa hoş geliyordu fakat ben kullanılm ış kıyafetler
\r son dakikada planlanan ve ailem den başka kim senin gelm ediği
•loğum günü partileriyle büyüm üştüm . B en ailenin işe yaram azı,
kemli evinde hayalet olan tu h a f bireydim . Ve bunun nedenini
İtile bilm iyordum .
A nnem en son yukarıdaki lavaboyu ucuz, kırm ızı saç b o ­
yasıyla k irlettiğ im d e benim le iki kelim eden fazla konuşm uştu.
Znınanlam am h arik a olduğu için çileden çıkm ıştı çünkü olay
.ıl >1am O livia’nın doğum öncesi partisinden bir gece önce olm uştu.
Yanlışlıkla banyo paspasına b iraz boya dökm üş olabilirdim ve
m uhtem elen itfaiye kırm ızısı boyanın saçlarım a nüfuz etm esini
beklerken o m u zlarım ı ailem in işlem eli havlularıyla ö rtm ü ştü m .
Fakat O livia’nın benim yaşım dayken giydiği tişö rtü m ahvet­
meye cesaret edememiştim.
D u y m ak tan nefret ettiğim bir başka şey de buydu: “Olivia
un yedi yaşındayken öğrenci konseyi başkanıydı”veya “O livia on yedi
yaşındayken hep A alırdı ve liseden sonra evlendiği popüler bir erkek
arkadaşı v a r d ı”
A blam la karşılaştırılm aktan çok sıkılm ıştım ; o altın çocuktu
ve görünüşe göre güm üş madalya kazanm ak için yapabileceğim
hiçbir şey yoktu. Üniversiteye gitm ek için evden ayrılm ayı iple
çekiyordum. A ilem in sürekli baskısıyla, Olivia nm dereceyle m ezun
olduğu W a sh in g to n C e n tra la gidecektim .
A blam oraya gidene kadar o üniversite hiçbir zam an um urla­
rında olm am ıştı ve onların beklentilerini hiçbir zam an karşılaya­
m ayacaktım fakat artık çabalam aktan b ıkm ıştım ve oraya gitm eyi
kabul edip b u rad an ayrılm ak daha kolaydı.
B abam ın jipi evin Önünde görü n d ü ğ ü anda çantam ı aldım ,
son bir kez aynaya baktım ve aceleyle m erdivenden inm eye baş­
ladığım da neredeyse annem e çarpacaktım . T abii fileli çorabım ı
44 A F T E R : B AŞLAN GIÇ

ve k ırm ızı deri bluzum u fark etm edi. B aşını e-okuyucusundan


kald ırm adan söylendi. T ek yaptığı buydu.
O n kapı açıldı ve ablam babam la birlikte salona girdi. Bebek
yeğenim Sierra ablam ın kucağında uyuyordu.
“Ç o k yorgunum ,” dedi O livia odanın İçine doğru yürüyerek.
A n n em çabucak geldi, tabletinin kılıfını kapadı ve dalgın bir
biçim de şöm inenin üzerine bıraktı. E lbette O livia için o değerli
ek ran ın a bakm aya ara verebilirdi.
“S tephanie seni evine bırakabilir, tatlım ,” dedi babam benim
adım a.
“Baba, gidip balo kıyafetim i alm am gerek ve yarım saat içinde
kapatacaklar!” Ç antam ı om zum a taktım ve babam ın anahtarlarını
alm ak için uzandım .
“O livia ve Sierra da seninle gelebilir.”
A blam araya girdi. “B enim için fark etm ez. Sadece bir saniye
banyoyu kullanm am a izin verin yeter.”
Y ürürken yum uşak, kahverengi saçları hareket etti. Ü zerinde
bej b ir pantolon ve parlak çiçekleri olan kısa kollu bir göm lek
vardı. Babam sanki büyük kızı dünyanın en düşünceli ve anlayışlı
kızıym ış gibi gülüm sedi.
Bu fazlasıyla sinir bozucuydu.
“Pekâlâ,” dedim yüzüm ü asarak. “Fakat bugün elbiseyi b e­
nim için ayırdıkları son g ü n ve eğer baloya gidem ezsem bu sizin
h atan ız olacak.” A blam a baktım . O livia tam am der gibi başını
salladı ve ben de dışarı çıkm ak için babam ın yanından geçtim .
“A rabada bekliyorum .”
A rabayı çalıştırdım ve O livİayı beklem eye başladım . Beş
d ak ik a geçti. O n dakika geçti. İk i tane mesaj gönderdim fa­
kat cevap verm edi. T elefonum daki küçük işaret bana m esajları
o kuduğunu gösteriyordu. F akat halâ evdeydi. T ah m in im e göre
annem le dördüncü kez sarılıp vedalaşıyorlardı. A n n em aynı şeyi
anneannem e giderken de yapar, bize birkaç kez sarılarak şefkat
ANNA TODD 45

duygusunu tatm in ederdi. O n iki d akika geçtikten sonra eve geri


dönm ek için arabadan çıktım .
T am arabanın kapısını kapatırken ablam yüzünde dalgın bir
gülümsemeyle aheste aheste evden çıktı. H âlâ Sierra’yı araba kol­
lu su n a yerleştirm esi gerekiyordu.
“Olivia, g itm em iz gerek ” dedim acele etm esi için, içini çekti
ve gönülsüzce özür diledi.

K aranlık m ağazanın önüne park ettiğ im d e saat 8:03’tü. K apının


üzerindeki işaret kapalı olarak değiştirilmiş ve ışıklar söndürülmüştü.
A rtık elbisemi alam azdım . B ugün ikinci kez uzattığım süre­
nin son günüydü. B iraz daha zam an verm eleri için yalvarm ıştım
fakat bug ü n ü n son g ü n olduğu defalarca tekrarlanm ıştı. D u ru m
çok can sıkıcıydı.
“Ü zgünüm , Stephanie,” dedi O livia, ben başım ı direksiyona
yasladığım da.
Başım ı çevirip onu azarladım . “Senin yüzünden.”
“B enim y ü zü m d en değil," dedi pişkin bir şekilde şaşırm ış
gibi yaparak. “B abam Sierra’ya yeni ayakkabı alm ak İçin beni
alışverişe çık arm ak istedi. Ç ok hızlı büyü y o r...”
Yeni bebek ayakkabısı mı? Sen ciddi misin t Bebeğinin ayakkabıya
ihtiyacı olduğu için ben balo elbisem i kaçırm ıştım ; çocuk daha
yürüm üyordu bile!
“B abam neden seni doğrudan eve getirm edi ki? O zam an
çok daha kısa sürede dönm üş olurdun,” dedim başım ı kaldırıp
sesim i yükselterek.
“O zam an yorgun d eğ ild im ... bilm iyorum .” B enim v ak ti­
m in onun için hiçbir önem i yokm uş, bu büyütülecek bir du ru m
değilm iş gibi om uz silkti.
“Bu tam bir saçm alık!” Başım ı iki yana salladım ve ellerim le
yüzüm ü kapadım .
46 A F T E R ; BAŞLAN GIÇ

“B ebeğin önünde böyle konuşm a!” dedi ablam yarı bağırıp


yarı fısıldayarak.
Söylene söylene park yerinden geri geri çıktım . Eve dönerken
yol boyunca ikim iz de konuşm adık. Olivia yanlış bir şey yaptığını
düşünm üyordu; ben ise o an onunla konuşam ayacak kadar öfke­
liydim . B enden her şeyi çalm asından bıkm ıştım ve bu yetm ezm iş
gibi Sierra beynim i ikiye ayırm ak istercesine ağlıyordu.
H ayatım dan nefret ediyordum .
O liv ian m evine geldiğim izde, onu b ırak tığ ım için teşekkür
etti. Yeni evine ayak basm ak bile istem iyordum , bu nedenle beni
davet etm ediğine m em nun oldum. Ailem in, evi alm aları için ona ve
R oger’a yardım ettiğine em indim . Kocası sessiz biriydi ve ailem in
önünde fazla konuşm azdı. B üyük olasılıkla bunu yapm asını Olivia
söylüyordu. E m in im herkes benim le tanışm adan önce gereken
uyarıyı alıyordu.
içeri girm eyi hiç istem iyordum fakat çişim i yapm alıydım ve
annem lerin evine dönüş yolu on beş dakika sürüyordu. O liv ian m
evine girdiğim de, ağır tarçın kokusunu hem en fark ettim . O livia
tü m odalarda o yağlı kandil zım b ırtıların d an yakıyordu.
R oger bir elinde kum anda, kucağında ise dizüstü bilgisa­
yarıyla koltukta oturuyordu. O daya g irdiğim i fark edince eşine
gülüm sedi, bana da kibarca nasıl olduğum u sordu. O nu en son
ne zam an gördüğüm ü hatırlam asam da aynı olduğum u söyledim.
Birkaç dakikalık garip sohbetten sonra O livia bebeği yatı­
racağını söyledi. B ir elinde pelüş bir oyuncak ayı diğerinde bi­
beronla yukarı çıktı. Suni şöm inenin üzerindeki tü m aptal aile
fo to ğ raflarına bakarak yürüdüğüm de R oger bana bakm adı bile.
Ayağa kalktı ve şüphesiz benim le daha fazla konuşm am ak için
m utfağa gitti.
K üçük ahşap çerçeveli son fotoğrafta kusursuz, küçük ailele­
rindeki herkes birbirine uyum lu siyah beyaz kıyafetler içinde poz
verm işti. M utfağa doğru ilerleyince, koridorun duvarına asılı bü-
ANNA TODD U1

vük, metal çerçevede Olivin ile R oger’m düğün günlerinde çekilen


fotoğrafı gördüm . O livia fotoğrafta kusursuzdu: Saçı ve m akyajı
m ükemmel, elbisesi çok güzeldi. Y um uşak, İpeksi beyaz gelinliği
asil bir şekilde yere k adar uzuyordu. O gelinlik için yaratılm ış bir
prenses gibi görünüyordu.
G elinliği, alam adığım balo elbisesinin tam tersiydi. B u gece
almam gereken elbise siyah pam uklu kum aştan ve tülden yapılmıştı.
I İst kısm ı bedene oturuyordu ve kenarlarında yıldız şeklindeki
eleğine kadar u zan an dantelli tü ller vardı. O livia yüzünden hiç­
bir zam an sahip olam ayacağım elbise. Keşke o aptal gelinliğini
mahvedecek bir kova siyah boyam olsaydı diye düşündüğüm ü fark
ettim . D u vardaki diğer fotoğrafa b ak tım ve O liv ian ın ham ile
karnına kollarını dolayan R oger’ı görünce durdum .
O benim balo elbisem i m ahvetm işti. Ben de onun gelinli­
ğini m ahvedecektim . M utfağa girdiğim de, R oger buzdolabının
önünde durm u ştu , yüzü dolabın içinde kaybolm uştu ve dolabın
kapaklarının ard ın a gizlenm işti. D ik k a tin i çekm ek için elim le
hafifçe taş tezgâha vurdum . A rkasını döndüğü anda bluzum un
alt kısm ını çekiştirerek göğüs dekoltem i hatırı sayılır bir şekilde
açtım. Nefesi kesildi ve sonra hafifçe öksürdü.
G ülüm sedim . Ablamın, bebeğini doğurduğundan beri kocasını
becerm ediğine bahse girebilirdim .
“A ffedersin.” R oger’ın gözleri bacaklarım a kayarak file çorap­
larım a bakm am aya çalışırken saçım ı parm ağım a doladım .
“Selam ,” d ed im ona yaklaşm aya devam ederek.
K albim h ızla atıyordu ve ne h alt ettiğ im i bilm iyordum fakat
ablama çok öfkeliydim ve her şeye sahip olm asından çok sıkıl­
m ıştım . O liv ia n ın yaptığı her şey m ükem m eldi; beııim yaptığım
hiçbir şey ise m ükem m el değildi ve onunkilerin de olm am ası
gerektiğini düşünüyordum . Ö zellikle de şirin, sadık b ir köpeği
andıran kocasının.
48 A FTE R: B AŞLAN GIÇ

“N -ne yapıyorsun, Stephanie?” diye sordu Roger. Yüzü birkaç


saniye önceki haline göre fazlasıyla solm uştu.
“H iç. Sadece konuşuyorum .” E teğ im in belinden tu ttu m ve
dantel iç çam aşırım ı gösterecek şekilde karn ım ın o rtalarına kadar
yu k arı çektim . Roger gerileyince sırtı ahşap dolaplara çarparak
k apaklardan b irin in hızla kapanm asına neden oldu.
“N e oldu?” diye sordum kahkahayla gülerek. M idem de bir
d ü ğ ü m vardı ve her an bayılacak gibi hissediyordum fakat aynı
zam anda kendim i m üthiş ve güçlü hissediyordum. D em ek adrenalin
böyle b ir şeydi. Buna bayılm ıştım . D ah a fazlasını istiyordum . B ir
adım daha attım ve elimi bluzum un önündeki ferm uara götürdüm .
R oger elleriyle yüzünü kapadı. “Kes şunu, S tephanie.”
Boşversene, gerçekten de düşündüğüm gibi sadık bir köpekti.
Bunu bilm ek içim i yakan kıskançlığın artm asına neden oldu.
“H aydi, Roger, bu k a d a r...”
“Stephanie! N e halt ediyorsun?” Olivianın sesi mutfağı doldurdu.
Kapıya bak tığ ım d a O liv ian ın kapının eşiğinde d ik ild iğ in i
gördüm . M avi çizgili pazen pijam alarını giym işti. Ç o k kızgındı.
B irkaç saniye sonra kocasına döndü. “Roger?”
“B ilm iyorum , bebeğim , öylece içeri g ird i ve üzerindekileri
çıkarm aya başladı.” Fahişe gibi davranan kardeşinin ne kadar
çılgın olduğunu görmesi için yalvarırcasına ve panik içinde ellerini
havaya kaldırdı.
O livia bana döndü ve delici bakışlarını üzerim e dikti. “Ç ık
dışarı, Stephanie.”
“D o ğ ru olup olm adığını bile sorm adın,” dedim bu gerçek
karşısında bir hayli öfkelenerek. Ç an tam ı om zum a attım ve ete­
ğim i yeniden aşağı çekip, açılan bacaklarım ı ö rttü m .
“Seni tanıyorum ,” dedi sakin b ir şekilde.
Beni tanıyor m uydu? A slın a bakılırsa beni hiç tanım ıyordu.
Tanısaydı, bu kadar bencil bir kaltak olm aktan daha iyisini yapardı.
ANNA TODD 49

“Y ani...” R o g era baktım ve o da bir yılanm ışım gibi geriledi.


Bt'ni yargılam aya h ak k ı varm ış gibi! Y akalanm aktan korkm asa,
IK'tıi o parlak g ra n it tezgâha yatıracağından hiç kuşkum yoktu.
“Pekâlâ, kocamı baştan çıkarm aya çalıştın m ı çalışm adın m ı?”
Olivia’n ın d u d akları titriyordu ve ağlam am ak için kendini zor
ı utuyordu. İn k â r etm eli, ona kendi sorusuyla k arşılık verm eli ve
Roger’ı suçlam alıydım . O livia bana in an ır diye şim diden acınası
bir durum a g irm işti. A ğlam a num arası da yapabilirdim ve eğer
istersem O liv iay ı h er konuda ikna edebilirdim .
A h , lütfen.
“Ç o k şım arık bir sürtüksün!" diye bağırdı ve R oger kapıya
gidip kolunu onun om uzlarına sardı.
Ben m i şım arık b ir sürtüktüm ? C iddi miydi? İsted iğ i her
boka sahip oluyordu ve bu tam b ir zırvalıktı. O n u n yanında hep
ikinci o lm aktan b ıkm ıştım . D ah a kötü b ir şey yapm adığım için
.şanslıydı. R oger’ın veya onun canını çok daha ciddi b ir şekilde
yakabilirdim . H a tta şu an kafam dan geçen bazı düşünceler beni
bile şaşırtıyordu... ve hoşum a gidiyordu.
“Ç ık dışarı, Stephanie.” Olivia başını iki yana sallarken kocası
da onun titreyen ellerini okşuyordu.
Söylediğini yaptım . Yakın zam anda bu saçm alıklara bir daha
katlanm ak zo ru n d a kalm ayacaktım .
Kısa süre sonra üniversiteye gidiyordum .
Ve oraya g ittiğ im d e, o lanet kam pusu ben yönetecektim.
Y.ınlıs bir yola girmişti ve hayatını kendinden mümkün otduğunca
.1/ şey bekleyerek yaşıyordu. Bu yabancı yerdeki yaşam a fazla
.111ş m aya başlam ıştı, hatta evden uzakta geçirdiği her geceyle
.ıksanının bile kaybolmaya başladığına inanıyordu. Hayatını aynı
şeyleri yaptığı, aynı tepkileri verdiği ve aynı sonuçları aldığı robotik
bir döngüye sabitlemişti. Hayatındaki kadınlar birbirine karışıyor,
isimleri Sarah'lar, Lau ra'lar ve bilmem neler olarak sonu gel­
meyen bir döngü oluşturuyordu.
Hayatının her gününü bu şekilde nasıl geçireceğinden emin
değildi.
Ve bir sonraki yılın ilk haftası onunla tanıştı. Kendisinden
daha kudretti biri veya bir şey tarafından, onunla alay etmek üzere
planlı bir şekilde Washington C en tra la yerleştirilm işti. O kişi
veya şey, onun kim olduğunu, nasıl tanındığını ve planlı olarak
hareket ettiğini biliyordu. Ona başka bir masumiyeti çalma, başka
bir kızın hayatını mahvetme görevi verilmişti. Bu kez o kadar da
kötü olmayacak, diye düşündü. Daha önceki gibi her yola başvur­
mayacaktı. Bu seferki daha farklı, daha masumaneydi. Bu yalnızca
öğlence içindi.
Ve rüzgâr kızın saçlarını yüzüne savurana, gri gözleri rüya­
larına girene, pembe dudakları onu çıldırtana kadar öyleydi. Ona
fena halde tutuluyordu. Başlarda öyle hızlı gelişti ki bu duyguyu
hissediyor muydu yoksa hayal mi ediyordu, emin olamamıştı. Fakat
hissetmişti... bu duygunun bir aslanın kükreyişi gibi içine işlediğini
hissetmişti. Aldığı her nefes, zihninden geçen her düşünce artık
ona göre şekilleniyordu.
56 A F T E R ; BAŞLAN GIÇ

Karın beton zemini kapladığı bir gece yarısı, otoparkta tek


başına oturuyordu. Elleriyle eski Ford Capri’sinin direksiyonunu
sıkıca kavramıştı ve salim kafayla düşünmek bir yana, doğru
düzgün göremiyordu bile.
Bunu nasıl yapm ıştı? Bu kadar kısa zamanda nasıl bu ka­
dar ileri gitmişti? Emin değildi fakat içinin derinliklerinde bunu
yapmam ası gerektiğini ve pişman olacağını biliyordu. Şimdiden
pişman olmaya başlamıştı.
Onun kolay bir hedef olması gerekiyordu. Masum gülüşlü ve
herhangi bir derinlik veya anlam taşımaması gereken tuhaf renkli
gözlere sahip güzel bir kızdı. Ona âşık olmaması gerekiyordu ve
Hardin'in insani tarafını ortaya çıkarm am ası gerekiyordu.
Eski halinin zaten iyi olduğunu düşünüyordu.
Onu dünyasının merkezine koymak gibi güzel bir hata yapm a­
dan önce her şey gayet iyiydi. Fakat onu sevmişti; onu o kadar çok
seviyordu ki kaybetmekten ödü kopuyordu. Çünkü onu kaybetmesi
kendini kaybetmesi demekti ve tüm hayatını, kaybedecek bir şeyi
olmadan yaşadıktan sonra şimdi böyle bir kaybı kaldıram ayaca­
ğını biliyordu.
Direksiyonu tutan parm aklarını biraz daha sıktığında ek­
lem lerinden kan çekilirken düşünceleri biraz daha karıştı. Daha
mantıksız ve çaresiz hissetti ve boş otoparkın sessizliği korkularını
boğarken, o anda ona sonsuza dek sahip olabilmek için her şeyi,
kesinlikle her şeyi yapabileceğini fark etti.
Takip eden aylar boyunca onu kazandı, kaybetti ve yeniden
kazandı. Bir türlü anlamıyordu. Onu seviyordu. Ona olan aşkı tüm
yıldızlardan daha parlaktı ve sevgisini ona göstermek için onun
en sevdiği romanlardan on bin tane alıntı yapabilirdi. Kız da ona
her şeyini verm işti ve kızın kendisine âşık oluşunu izlerken onu
hayal kırıklığına uğratmaktan vazgeçmeyi dilemişti. Kızın ona olan
inancı, onun da sevdiği kız için iyi biri olmak istemesine neden
oluyordu. Onun haklı olduğunu ve diğer herkesin de haksız oldu-
ANNA TODD 57

ijıımı kanıtlamak istiyordu. Daha önce hiç hissetmediği, varlığından


bıh.ıber olduğu umudu hissetmesini sağlamıştı.
Onun varlığı huzurlu olmasını sağlıyordu; kalbindeki ateş so-
(jiımuştu ve onun müptelası olmaya başlıyordu. Ona sahip olmayı
■nk istemiş ve bir kez sahip olduktan sonra ikisi de kendilerini
ılııı (kıramamıştı. Bedeni sığınağı, zihni ise yuvası olmuştu. Onu
-.t'vılikçe daha çok canını acıtıyordu. Ondan uzak duramıyordu
vı- yaşadıkları sıkıntılar ve olgunlaşm aları sırasında sevdiği kız,
h.ıyatı boyunca açlığını hissettiği normalliğe dönüştü.
Babasıyla arasındaki ilişki güçlenmeye devam ederek yakın
ilenebilecek bir seviyeye geldi. Birkaç aile yemeğinden sonra ba­
kısına duyduğu nefret yavaş yavaş azalmaya başlamıştı. Kendini
Lıı klı görüyordu ve bu da babasının hatalarını farklı bir perspektif­
im görmesine yardımcı oluyordu. Ve hayatı ile ailesi bir kez daha
ıli'ijişirken, dayanak noktası olarak sevdiği kıza ihtiyaç duydu. Bir
i'V dolusu yabancıya sevgi duymaya başladı ve bir zamanlar bunu
hiçbir şekilde yapmayacağına yemin edebilirdi.
Yirmi yıldır edindiği yıkıcı alışkanlıklar ve hayvani tepkilere
karşı koymak onun için kolay değildi.
Onu cezbeden alkolle, nasıl becereceğini bilmediği halde
irinden atmak istediği öfkesiyle her gün savaşmak zorundaydı.
Onun için savaşacağına yemin etti ve bunu yaptı. Birkaç dövüşü
kaybetse de savaşı kazanma ümidinden hiç vazgeçmedi. Kız ona
k.ıhkaha atmayı, sevmeyi öğretti ve o da bunu her seferinde gös­
terdi fakat hiç vazgeçmeyecekti.
Bir

az tatilin in en güzel kısm ı her zam an tatilin son günleri


Y olurdu. H erkes çılgınlar gibi son d ak ik a plan ların ı uygular
vı- istediklerini yapardı. Partiler daha kalabalık, kızlar daha çılgın
nlıırdu. Fakat yine de dönem in başlam ası için sabırsızlanıyordum ,
tiııntın sebebi fevkalade üniversite dünyasının heyecanını yaşayan
i'rri zekâlı b ir b irinci sın ıf öğrencisi olm am değildi. H ayır, en­
dişeliydim çünkü k artla rım ı doğru oynarsam , baharda, yani tam
bir sene erken m ezun olacaktım . Bu durum , erken m ezun olm ak
l»ir yana, k im sen in üniversite okuyacağını bile tah m in etm ediği
'¡m um suz biri için fena sayılm azdı.
A nnem geleceğim konusunda öyle çok korkm uştu ki babam a
yııkııı yaşam am için benî siktiğim in dünyanın bir ucuna, koca
W ashington eyaletine gönderm işti. Saçm a sapan bir bahaneyle
haham la “bağlarım ı yeniden ku rm am ı” istediğini söylese de buna
inanm am ıştım . A rtık benim zırv alık larım a katlanam adığını ve
katlanm ak istem ediğini biliyordum; işte bu yüzden eski sömürgeci
bağnazlar gibi A m erik a’ya gelm iştim .
“B oşalm ak üzere m isin?” Pem be saçlı, dudakları şişmiş k ız
bacaklarım ın arasından başını kaldırdı. K ızın burada olduğunu
neredeyse u n u tm u ştu m .
60 A FTE R: BAŞLAN GIÇ

“E vet.” E llerim le kızın om uzlarından tu ttu m ve gözlerim i


kapayıp, kendim i bana verdiği fiziksel hazza bıraktım . O yalnızca
kafam ı dağıtm ak için gelm işti. T ü m kızlar öyleydi.
O m urgam daki baskı arttı ve kızın ılık ağzına boşalırken, bana
v erdiği cinsel haz dışında yanım da olm asından m em nunm uş gibi
yapm a zahm etine bile girm edim .
Saniyeler sonra elinin tersiyle dudaklarını silerek ayağa kalktı.
“B ak san a...” M olly çantasını aldı ve içinden koyu renkli bir
ruj çıkardı. “E n azından ilgileniyormuş gibi görünebilirsin, pislik.”
D u d a k la rın ı büzdü ve üzerindeki fazla boyayı sildi.
“Öyle yapıyorum.” Boğazım ı tem izledim . “Yani ilgileniyormuş
gibi yapıyorum .”
G özlerini devirdi ve orta parm ağını kaldırarak hareket çekti,
ilgileniyordum . E n azından cinsel açıdan. Becermesi zevkli biriydi
ve bazen yanım da olm ası da sorun yaratm ıyordu. B irbirim ize çok
benziyorduk, ik im iz de ailelerim izin işe yaram az fertleriydik. G eç­
mişi h ak k ın d a fazla bilgim yoktu fakat Pensilvanya’daki zengin
bir şehirden VVashington’a kaçm asına neden olacak kadar fazla
şey yaşadığını biliyordum .
“Şerefsiz,” diye söylendi rujunun kapağım kapatırken. A letim i
ağzına aldığı için şişen d u d ak ların ın doğal pem be rengi daha
güzeldi.
M olly benim bir tanıdığım dı. Yani, sekse dayanan bir arka­
daşlığ ım ız vardı da denebilirdi. “A rk ad aşlığ ım ızın ” en ufak bir
bağlayıcılığı yoktu ve ik im iz de kim i veya neyi becereceğim iz
konusunda tam am en özgürdük. G enellikle benden nefret ederdi
fakat benim için sorun değildi. D uy gularım ız karşılıklıydı.
D iğ er arkadaşlarım ız bize bu konuda sorun çıkarıyorlardı
fakat ilişkim iz yürüyordu. C an ım sıkılıyordu ve o buradaydı. İyi
sakso çekiyordu ve sonrasında da uzun süre kalm ıyordu. B enim
için m ükem m el bir durum du. G örünüşe göre onun için de öyleydi.
“Bu gece burada, p artid e olacak m ısın?” diye sordu.
ANNA TODD 61

Ben de ayağa k alk tım ve baksırım la kotum u çektim . “B en


İn ırada yaşıyorum, öyle değil m i?” Tek kaşım ı kaldırıp ona baktım .
Buradan nefret ediyordum ve her g ü n bu yurda nasıl geldi­
ğimi düşünüyordum .
Pislik sperm donörüm . İşte bu yüzden buradaydım . Ken Scott
hir num aralı pislikti, en kötüsünden. T ü m çocukluğum u m ah ­
veden ve sonra nasıl olduysa hayatını değiştirerek b ir k adınla ve
Iıcııden yalnızca iki yaş küçük olan ezik oğluyla birlikte yaşamaya
haşlayan alkolik h erifin tekiydi.
S anırını bu ikinci bir şansın eseriydi. Ken S cott a lanet olası
ikinci bir şans verilm işti, ben de onun başında olduğu üniversitede
okuyordum ve kahrolası bir y u rtta kalıyordum . Bu da yetm ezm iş
};ibi gerçekten de onun çatısı ve kontrolü altında yaşayaşağım a
manıyormuş gibi yanm a taşınm am için neredeyse yalvarmıştı. O n u
ırd d cttiğ im d e bana b ir daire tutacağını düşünm üştüm fakat tabii
ki bunu yapm am ıştı. İşte o nedenle bu aptal yurttaydım . O n u n
(emiz, düzenli evi yerine bu bok çu k u ru n d a yaşam ayı seçmekle
onu çok k ızd ırm ıştım .
Sanırım bu aptal yurdun da kendi artıları vardı. Burası neredeyse
lıer gece p a rti verilen, sonu gelm eyen seks kaynağına sahip olan
devasa bir evdi. E n iyi tarafı da kim senin bana bulaşm am asıydı.
Beş para etm ez y u rt sakinlerinin h içbiri yurdu tem sil etm ek
için bir şey yapm ıyor olm am ı um ursam ıyordu. O nların aptal svet-
şörtlerini giym iyor ve aptal tam pon etiketlerini arabam a yapıştır­
mıyordum . G önüllü zırv alık ların ın hiçbirine katılm ıyordum ve
tabii ki etrafta o zırvalıkların isim lerini haykırarak gezm iyordum .
Bazen toplum için fena olm ayan şeyler yapıyorlardı fakat aslında
toplum u m u rların d a değildi ve y aptıklarının h içbirinin de önem i
yoktu.
E trafım a b ak ın d ığ ım d a yalnız olduğum u fark ettim . M olly,
ben farkında olm adan gitm iş olm alıydı.
62 A F T E R : BAŞLAN G IÇ

Ayağa kalktım ve odanın bu gece tek rar kullanılm adan önce


havalanm ası için camı açtım , insanların benim odam a girm elerine
tah am m ü l edem ediğim için y u rttak i tü m bu boş odalar işime
geliyordu. K endi odam fazla özeldi ya da öyle bir şey işte, bilem i­
yordum fakat odam a girilm esinden hoşlanm ıyordum ve başkaları
da buraya girm em eleri gerektiğini bir şekilde anlam ıştı. M olly ve
buraya gelen diğer kızlar benim odam ın değil, bu boş odaların
k ullanılacağını biliyorlardı.
O d am ın kapısına geldiğim de L o g an ’ın, kolunu kısa boylu,
kıvırcık saçlı bir kıza dolamış, koridorda tökezleyerek yürüdüğünü
gördüm . K ız ona yapm ak istediklerini uluorta söylediği için ben
de tik sin tim i gizleyem edim .
“K endinize oda bulun be!” diye bağırdım .
K ız kıkırdadı ve L ogan da hareket çekti. Kapıyı kapayıp
kilitledim . B urada işler böyle yürüyordu. H erkes bir anlam da beni
görm ezden geliyor ya da bir şekilde defolup gitm em i söylüyordu. Bu
durum beni rahatsız etmiyordu. Bir sonraki sahte keyif zam anının
gelm esini burada, odam da o tu ru p beklem eyi tercih ediyordum .
Parm aklarım ı kitaplığın tozlu raflarında gezdirdim. Şu an hangi
rom anı yaşam ak istediğim e karar verem iyordum ... H em ingw ay
olabilir miydi? Bana yeterli dozda alaycılık verebilirdi. B rontë kar­
deşlerin ortancası olabilir miydi? Şu anda bir yere varmayan saçma
bir aşk hikâyesi işim i görebilirdi. Uğultulu Tefeler kitabını aldım
ve yatağım a uzanm adan önce botlarım ı çıkardım .
Bu kitabı defalarca okum am a neden olan şeyin ne olduğunu
bilm iyordum fakat her defasında kendim i bu k aran lık hikâyenin
sayfalarını karıştırırken buluyordum . G erçekten berbat bir aşk
hikâyesiydi; iki kişi b ir araya geliyor ve yeniden ayrı düşüyorlardı.
K endilerini toparlayamayacak kadar bencil ve inatçı olduklarından
hem kendilerini hem de etraflarındaki insanları m ahvediyorlardı.
Fakat benim için bu en güzel hikâyeydi. O kurken bir şey­
ler h issetm ek istiyordum ve neşeli, günlük g ü listan lık rom anlar,
ANNA TODD 63

«ıiyhıhırına kusm ak ve sonra da k an ıtları yok etm ek için onları


VtiKıııak istem em e neden oluyordu.
"Tanrım , evet!” K âğıt kadar İnce duvarların ardından bir kızın
t,i)jlığını duydum .
“Kes sesini!” Y um ruğum u eski ahşap duvara vurdum , yastığımı
ıi 11 1 > kulaklarım a bastırdım .
Kahrolası yıl daha. Saçma sapan dersler ve kolay sınavlarla
jM\ivck bir yıl daha. İn san ların h ak ların d a ne düşündüğünü çok
l.ı/la önemseyen kişilerle dolu sıkıcı partilerin olduğu bir yıl daha,
iı, ime kapanacağım kahrolası b ir yıl daha geçirecektim ve sonra
,ııi olduğum yere, L o n d ra’ya dönebilecektim .
İki

Onunla ilk kez yalnız kaldığında vanilya kokusunun küçük yurt


odasının tamamını nasıl doldurduğunu bugün bile hatırlıyordu.
Saçları sırılsıklamdı; kıvrımlı vücuduna bir havlu sarmıştı ve öfke­
lendiğinde göğsünün nasıl kızardığına ilk kez o gün dikkat etmişti.
Onun öfkelendiğini, öfkeden deliye döndüğünü sayamayacağı kadar
çok defalar görecekti fakat onun ilk seferinde kendisine nasıl da
kibar davranmaya çalıştığını asla unutmayacaktı. Bu kibarlığını
gururuna bağlamıştı. Bu da kadın gibi görünmeye çalışan matçı
bir kız, diye düşünmüştü. Bu tuhaf kız elinden geldiğince sabırlı
olmaya devam etti. Ortada hiçbir sebep yokken. Hardin'e hiçbir
borcu yoktu, halâ da yoktu ve Hardin hayatı boyunca onu defalarca
öfkeli görmeyi yalnızca umut edebiliyordu.
Şimdi kendi hatalarının kapanma kısılm ış tek başına oturur­
ken o günlerin anılarına sığınıyordu. Hem kendisinin hem kızın
öfkesini barındıran o anılar, terk edildikten sonra ona kalan birkaç
şeyden biriydi.

üz d ö nem inin ilk günü insanları izlem ek için kesinlikle en


G güzel gündü. Kafası kesilm iş tavuk gibi etrafta koşuşturan
çok fazla aptal, üm itsiz bir çabayla erkeklerin d ik k atin i çekm ek
için en sevdikleri kıyafetleri giyen çok fazla kız vardı. D ü n y an ın
tü m üniversitelerinde her sene aynı döngü yaşanırdı. W ashington
C en tral üniversitesi yalnızca benim gitm eye m ah k û m edildiğim
ANNA TODD 65

yı-nlı. Mu olculu biraz seviyordum; kolaydı ve hocalarım bana fazla


yUUrDiniyorlardı. G erçekte um ursam am am a rağm en akadem ik
utdiak oklukça d ü zg ü n biriydim . “K endim i daha fazla versem ,”
tl.ıiu da iyi olabilirdim fakat notlar, planlar veya kafayı yoracak
İn i ne varsa o n lara tak acak vaktim ve enerjim yoktu. H ocaları-
ıım11 her zam an d ü şü n dükleri k ad ar aptal değildim . B ir h aftalık
ılri'ı kaçırdıktan sonra bile sınavdan tam not alabilirdim . Bunu
Vti|mİ>ikliğim sürece ben i rahat b ırak tık ların ı öğrenm iştim .
Şovun yapıldığı başlıca m ekân ö ğ re n c i T opluluğunun önüydü.
Umudu oturup gözü yaşlı tü m o aileleri seyretm ek en sevdiğim
ktuıuclı. B unu eğlenceli buluyordum çünkü annem benden kur­
tulmak için sabırsızlanırken buradaki bazı aileler, çocukları -k i
hu ç<ıcukların yetişkin olduğunu hatırlatm ak isterim - üniversiteye
kışladığı için kolları kesilm iş gibi davranıyorlardı. Ç ocukları ha-
\,w lan için bir adım attığ ı için sinir bozucu bebekler gibi ağlam ak
yrıiııc m utlu olm aları gerekirdi. E skiden yaşadığım m ahallede
İm yürüyüşe çıksalardı, çocuklarına bu dünyada bir şans verdiği
n,in W ashington C e n tra l’m toprağını öperlerdi.
Koskocaman yapay göğüsleri olan boyalı, sarı saçlı bir kadın,
ı ılı/,, kareli göm lekli oğluna sarıldı ve çocuk, annesinin om zunda
.ıhlamaya başladığında yüzüm de büyük bir gülüm sem e belirdi.
Siktiğim in korkağı. Babası bu acınası sahneden uzakta, geride
*lut uyor, pahalı saatine bakıyor ve karısıyla oğlunun ağlaşm alarının
İni meşini bekliyordu.
A ilem in üzerim e titrem esinin nasıl bir duygu olduğunu hayal
hile edemiyordum. A nnem sabahlara kadar çalışıp pislik babam ın
.i]»tallığını telafi etm eye uğraşm adığı zam anlarda bana yeterince
ilgi gösterirdi. B abam ın y aptıklarını elinden geldiğince telafi
d meye çalışıyordu fak at insan birçok şey kaybedildikten sonra
ancak bir yere k ad ar yetebilirdi. B en de sürekli y ard ım ların ı geri
çeviriyordum. B ana yardım etm esini o zam an da şim di de kabul
çim iyordum . N e onun ne de bir başkasının.
66 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ 67
ANNA TODD

“Hey, adam ım .” N ate p ik n ik m asasında karşım a geçip oturdu |«.ıkıv< udu. B ir dak ik a k adar sonra odada gergin görünen k adın
ve cebinden bir sigara çıkardı. “Bu geceki plan nedir?” diye sordu lir ju'iıç kızı fark ettim . K adın oldukça seksiydi... gözlerim k a­
çakm ağı çakarken. ilinin bedenine yoğunlaştı: U zu n boylu, u zu n sarı saçlı, d ü zg ü n
O m u z silkerek saate bakm ak için cebim den telefonum u çı- , flujMr.lü biriydi.
kardım . “Bilm iyorum . S te p h ’le onun odasında buluşacağız.” "1 ley, sen S teph’in oda arkadaşı m ısın?” dedi N ate ve sonunda
N ate sigarasını içerken beni Ö ğrenci T opluluğundan S teph’in kı/.ı alıcı gözle bakabildim .
y u rd u n a y ü rü m ek için ik n a etm eye çalışarak sinirlerim i kaldırdı. ( )ldukça düzgündü: D olgun dudaklar, u zun, sarı saçlar. Söy-
U zun bir yol değildi; on beş dakika falandı fakat en güzel kıyafet­ l< \rl »ileceğim tek şey buydu çünkü üzerinde üç beden büyük kı-
lerini giym iş hevesli öğrenci kalabalığını ite kaka yürüm ektense l,ılcller vardı. E teğ in in tam anlam ıyla yerlere sürü n d ü ğ ü n ü fark
arabayla gitm eyi tercih ederdim . • ■inek içten içe irkildim . Ü niversitenin bu k ız için eğlenceli bir
Y urtlara geldiğim izde, N ate bu hafta sonu verilecek bir p ar­ vn olm ayacağını tek bak ışta anlam ıştım .
tid en bahsediyordu. H e r h afta sonu aynıydı. T ipik bir örnek: Yere bakıyordu ve fena halde gergindi. B unun
Bu kadar heyecanlanacak ne vardı ki?
m".i vardı böyle?
B enim için her şey h er zam an aynıydı. F arklı bir gün, aynı “I Iım m .. .evet. İsm im Tessa,” diye geveledi. Sesi rahatsız edici
eski dostlar, aynı m iktarda seks, aynı partiler, hep aynı terane. m kilde alçaktı.
O daya dalm ak üzereydim ki N ate beni uyardı. “Kapıyı v u r­ Steph e b aktığ ım d a bana k u rn az b ir ifadeyle gülüm süyordu.
m alıyız. E n son ne k adar k ızd ığ ın ı hatırlam ıyor m usun?” Nnnra gözlerini k ızd an hiç ayırm adan yatağa oturdu.
K endi kendim e güldüm . Evet, o gün ü hatırlıyordum . G eçen i 1er zam an S tep h ’le ikim izden daha arkadaş canlısı olan N ate
dönem di ve S tep h ’in y u rtta k i odasına kapıyı vurm adan g irm iş­ fMiliimseyerek karşılık verdi. “Ben N ate. O kadar gergin olm a.”
tim . O nu bir pisliğin önünde dizlerinin üzerine çökm üş halde Ö zellikle bu küçük fareyle yaptığı bu sohbeti anlam sız b u l­
b u lm uştum . O n a pislik diyordum ç ü n k ü ... şey, çünkü parm ak dum. G özlerini kocam an açmış, N ate e bakıyordu ve N ate uzanıp
arası terlik giym işti. B enim kitabım da p arm ak arası giyen bir kızııı om zuna dokundu.
ergen otom atik olarak pislik sınıfına girerdi. Ç ocuk çok utanm ış, “Buraya bayılacaksın,” diye ekledi. Sürekli zırvalıyordu.
Steph ise çok kızm ıştı. Ç ocuk dışarı sıvışırken, Steph de eline ne S teph’in oda arkadaşı duvarda asılı m ü zik ’g rubu posterlerine
geçirdiyse kafam a fırlatm ıştı. bakarken dehşete düşm üş görünüyordu. Steph için bu kızdan daha
O n u öylesine dehşete düşm üş görm ek o haftam ı m utlu geçir­ kol ü bir oda arkadaşı düşünem iyordum . Sessiz, çekingen, besbelli
m em i sağlam ıştı. B ugün bile halâ o konuda Steph e takılıyordum . dünyadan korkan biriydi. B ugün kendim i iyi hissettiğim için şans­
Seslenip içeri girm em izi söylediğinde nihayet kafam daki anıya lıydı; yoksa kendin i çok daha k ötü hissetm esini sağlayabilirdim .
gülm eyi bıraktım . “Ben hazırım , çocuklar,” dedi Steph yataktan kalkarak. Çantayı
Ve içeri girdiğim de, S te p h ’in odasının o rta yerinde duran andıran zım bırtısını om zuna alıp kapıya yöneldi. O d a arkadaşının
hırk alı sarışın çocuk bana selam verdi. Steph, N ate ile benim ağabeyi olm ası m uhtem el sarışın çocuk bana bakıyordu, ben de
aram da durm uş, gözlerinde eğlendiğini gösteren b ir ifadeyle bize güzlerim i ona d ik tim .
68 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

‘‘G örüşürüz, Tessa.” N ate kıza elini sallayarak veda ettiği


sırada kızın bana baktığını fark ettim . G özleri kaşım daki pirsing-
den dudağım daki halkaya kaydı ve sonra da iki kolum arasında
gidip geldi. Sonra k ad ın ın ve çocuğun da aynı şeyi yaptıklarını
fark ettim .
N e yani? H içbiriniz daha önce dövme görm ediniz mi? diye sor­
m ak istedim fakat annesinin göründüğü kadar iyi biri olm adığı
hissine kapıldığım için şim dilik uslu durm alıydım .
K oridora çıkar çıkm az kad ın ın tiz çığlığını duyduk, “Yeni
bir yurda geçiyorsun!”
Steph kahkahalara boğulunca N ate ve ben de koridorda iler­
lerken ona katıldık.
E
r resi sabah canım ilk derse girm ek istem ediği için S tep h ’in
odasına g ittim . M uhtem elen hâlâ uyuyordu fakat sıkılm ıştım
\ t onun odası bir sonraki dersim in olduğu sm ıfa, g ru p tak i diğer
lu'i kesin kinden daha yakındı. O na mesaj gönderip yolda olduğum u
Mivledim fakat cevabını beklem edim .
Eski b in an ın koridoru neredeyse boştu; yalnızca kolları ki-
ı,i|darla dolu birkaç öğrenci koşuşturuyordu. Bayan K uralcıyı kor­
kulm am ak için kapıyı tık la ttım ve bir cevap alam ayınca S tep h ’in
Uma verdiği anahtarla içeri girdim .
S teph’in bo k tan yatağında uyuyakalm am ak için kablolu ya-
v'iııın belli başlı kan allarına göz attım . E ski kafalı bîr “d oktor”
iki salağa evlilik konusunda tavsiyelerde bulunduğu sırada kapı
.içildi ve S teph’in oda arkadaşı aceleyle içeri girdi. Ü zerine ıslak
lıiı havlu sarılıydı ve uzun, ıslak saçları neredeyse kom ik denecek
lıir şekilde yüzüne yapışm ıştı. G özleri şaşkınlıkla büyürken tele­
vizyonu kapadım ve karşım da duran tu h a f kıza baktım .
“Şey.. .S tep h nerede?” Sesi neredeyse tiz bir çığlık gibi çıktı.
Vere, sonra bana ve b ir daha yere baktı.
Kızın bu utangaçlığı karşısında güldüm ve sesimi çıkarm adım .
“Beni duydun mu? Sana S teph’in nerede olduğunu sordum .”
Sesi şim di d ah a y u m uşak ve kibardı.
S ırıtışım büyüdü. “B ilm iyorum .”
70 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

A cı çekiyordu ve havlusunun kenarlarını nasıl sıktığını gö­


rünce kum aşı parçalayacağını sandım . Yeniden televizyonu açtım
ve doğruldum .
“Ee? Şey, dışarı falan çıkabilir m isin, ben de giyineyim ?”
Pekâlâ, hiçbir yere gitm eyecektim . Y ataktaki tek ra h at p o ­
zisyonu bulm uştum ve şim di gidem ezdim .
Yan döndüm ve onunla dalga geçm ek için ellerim le yüzüm ü
kapadım . “H avalara girm e; sana bakacak halim yok.”
B urada oturup onu izleyeceğim i düşcnecek kadar kendini
beğenm işti.
P ek âlâ... tam am , özellikle de havlunun bedenini ne kadar
güzel sardığını fark ettiğ im için m uhtem elen bakardım .
E trafta dolandığını, sutyenini tak tığ ın ı ve hızlı bir şekilde
soluk alıp verdiğini duydum. H âlâ gergindi ve kıyafetlerini elinden
geldiğince çabuk giym eye çalışırken yüzünü görm eyi çok ister­
dim . S ırf onu sinir etm ek için gözlerim i açabilirdim fakat şu an
düzgün bir ru h halindeydim . Ayrıca bu kızı yalnızca birkaç kez
görecektim ve bu nedenle kibarlığım ı elden bırakm asam iyi olurdu.
“H âlâ giyinm edin mi?” Ellerim in altından gözlerimi devirdim.
“Bu kadar saygısız olm ak zorunda m ısın? Ben sana hiçbir şey
yapm adım . Sorunun ne senin?" diye bağırdı.
N e oluyordu buna be? Böylesine m asum görünen b ir kızın bu
k ad ar ukalaca konuşm asını beklem iyordum . B ana sabır göster­
m ek için elinden geleni yapıyor ve ben de onu çileden çıkarm ak
için elim den geleni ardım a koym uyordum . K endim i tutam adan
k ah k ah alarla güldüm .
S tep h ’in öfkeden deliye dönen oda arkadaşına baktım ; bu
şekilde kahkahayı basm ak tu h a ftı am a yüzündeki ifade paha bi­
çilem ezdi. Çok sinirliydi.
Kapı aniden açıldı ve Steph üzerinde dün geceden kalm a k ı­
yafetlerle içeri girdi. “Ü zgünüm , geciktim . Fena halde akşam dan
kalm ayım ,” diye sızlandı.
ANNA TODD 71

Yeniden gözlerim i devirdim . Tabii ki akşam dan kalm aydı.


Ne /am an değildi ki?
"{Jzgünüm, Tess, H ardin in uğrayacağını söylemeyi unuttum .”
<hım/, silkti. S anki um urundaydı.
“Krkek arkadaşın kaba b iri,” diye çıkıştı sarışın kız.
Hu yorum a dayanam ayarak b ir k ah k ah a daha attım . Steph
(m kadar g üldüğüm için tek kaşını kaldırarak bana baktı.
“H ardin Scott b en im erkek arkadaşım değili” diye haykırdı
İm a/, fazla vurgulayarak ve benim le birlikte kahkahalara boğuldu.
Daha önce seks yapm ıştık fakat asla çıkm am ıştık. Ben kim -
M-yle çıkm azdım .
“O na ne söyledin?” Steph bana döndü ve beni haşlayacakm ış
j'.ıbi ellerini beline koydu fakat girişim i başarısız oldu. Sonra kıza
»loııdü. “H a rd in ’in kendine özgü bir iletişim yöntem i vardır.”
İletişim mi? Ben ikisiyle de konuşmaya çalışmıyordum. O m uz
•.ılkerek yeniden televizyona döndüm ve seyredecek h a fif b ir şey
a ı a maya koyuldum .
Steph’in, “Bu gece parti var; sen de bizim le gelmelisin, Tessa,”
dediğini duydum. Evet, tabii, sanki bu kız partiye gidecek bir tipti.
Yeniden gülm em ek için dudağım daki halkayı ısırdım . D o ğ ru d an
televizyona od ak lan d ım .
“P artiler p ek bana göre değil. A yrıca gidip m asam ve duvar­
larım için bir şeyler alm alıyım .”
“H aydi am a sadece b ir parti! A rtık üniversitedesin, bir tan e-
ı ik p artid en bir zarar gelm ez,” Steph onu ikna etmeye çalışırken
adeta yalvarıyordu. “D u r biraz, mağazaya nasıl gideceksin? A raban
ol m adiğini sanıyordum ?”
“O tobüse binecektim . Ayrıca partiye gidem em , kim seyi tanı­
m ıyorum ,” dedi. Y eniden güldüm . “B ir şeyler okuyup, Skype’tan
N oah’yla konuşacaktım .”
Ç ü n k ü m ağazaya gitm ek çok eğlenceliydi. E m in im lanet
larg et’tan alışveriş yapıyordu; öyle bir tipe benziyordu. Ve şu
72 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

Skype sevgilisi... E m in im o zavallı sevgilisine bileğinden başka


yerini gösterm ezdi.
“C um artesi günü otobüse binm ek istemezsin! Fazla kalabalık
olur. H a rd in evine giderken seni bırakabilir, değil m i H a rd in ?”
Steph bana baktı.
Kim seyi hiçbir yere bırakm ayacaktım .
“Ayrıca partide beni tanıyor olacaksın,” diye devam etti Steph.
“G el, lütfen?”
“B ilm iyorum ve hayır, H a rd in ’in beni m ağazaya bırakm asını
istem iyorum ,” diye sızlandı iğrenç kız.
Pozisyon değiştirerek ikisine de güldüm ; ikisi de fena halde
sinirlerim i bozduğundan yapabileceğim tek şey buydu.
“A h , hayır! Seninle takılm ayı gerçekten d ö rt gözle bekliyor­
dum," dedim . “H aydi, am a Steph, bu kızın partiye gelm eyeceğini
biliyorsun.” Bir an d urup beyaz tişö rtü n ü n göğsünü ve kalçasını
nasıl sardığına baktım . B ir g ü n önce giydiği o lanet uzun etek
yerine böyle şeyler giymeliydi. Üzerindeki bej şort hâlâ fazla uzundu
fakat o kadar kusur kadı kızında da olurdu.
“A slında tam am , geleceğim ,” dedi kız; ism i Tessa’ydı sanı­
rım . Evet, öyleydi. C iyaklam alar ve çığlıklar duydum ve kızlar
sarılm aya falan başladıklarında gitm e vaktim gelm işti.
K am pusa g ittim ve günün kalan derslerine girdim . Sonra
N a te’ten onunla ve T ristan ’la Kör B ob’u n Yeri’inde buluşm am ı
söyleyen bir mesaj aldım ve oraya gitm ek üzere yola çıktım. Arabada
m üziğin sesini açtım ve pencereyi indirdim . Ergenlik dönemlerimde,
insanların pencereleri açıkken m üzik çalm alarını çok züppece
bulurdum fakat şim di anlıyordum . B azen etrafım daki her şeyin
sesini bastırm ak istiyordum ve bunu yapm am a olanak sağlayan
tek şey m üzik dinlem ek ve kitap okum aktı. H erkesin sevdiği bir
şey vardı, bunlar da benim sevdiğim şeylerdi.
Sessizliğe ihtiyacım olduğunda, g ü rü ltü yardım cı oluyordu.
ANNA TODD 73

Bir k ü çü k Jack D aniels’tan daha iyiydi. G ecenin yarısı tele-


lotulu ağlayan annem olsa böyle söylerdi.
“Niye bu kadar geciktin?” T ristan ham burgerinden b ir ısırık
,ıldı; içindekilerin yarısı önündeki tabağa döküldü.
“T ra fik vardı.” N ate’in yanm a oturdum . H e r zam anki garso­
numuz başım sallayarak selam verdi ve birkaç dakika sonra elinde
liir bardak suyla m asaya geldi.
“H âlâ kendini tutuyorsun, öyle mi?” diye sordu Nate. Birasından
hiı yudum içerken benim bardağım ı kasıtlı olarak görm ezden geldi.
“Evet. H â lâ tutuyorum .” Buz gibi b ir biranın dilim de bıraka­
nı ğı tadı düşiinm cm eye çalışarak bardaktaki suyun yarısını içtim .
“A ferin sana, dostum . H erkesin bu konuda sana zor anlar ya­
şıl (tığını biliyorum fakat bence bu otokontrolün m uhteşem bir şey”

Nate’in bu övgüsünden sonra huzursuz b ir şekilde kıpırdandım .


T ristan çenesini bir m endille silerken güldü. ‘‘O to k o n tro l
mü? D a h a dün gece M olly’nin, çığlık çığlığa ism ini sayıkladı­
ğım duydum .”
“Şey, içki konusunda kendini tutuyor. H ayır, hayır tabii ki
kızlar konusunda değil.” N ate de om zuyla beni dürterek onunla
birlikte güldü, ses tonunun değişm esine sevinm iştim . H o şu m a
gitm eyecek kadar özel olm aya başlam ıştı.
N ate arabam ı kullanm asına izin verm em konusunda beni
ikna etti. Sadece b ir bira içm işti ve aslına bakılırsa canım araba
kullanm ak istem iyordu, bu nedenle Steph ve oda arkadaşını alm ak
şartıyla arabayı o n u n kullanm asına izin verdim .
“Sürekli beni arayarak onun telefonuna cevap verm ediğini
söylüyor,” dedi N ate, park yerinden çıkarken.
G özlerim i devirdim . “B ir saat önce onları partiye götürece­
ğim i söyledim .” Steph hakikaten çok sinir bozucu olabiliyordu.
74 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

“O na az önce yolda olduğum uzu söyledim. Tessa denen kızın


da onunla birlikte geldiğine sevindim ,” dedi ve sürücü tarafındaki
pencereyi açtı.
“N eden?”
“Ç ünkü iyi birine benziyor ve kesinlikle daha sık dışarı çıkması
gerek. Steph, tek arkadaşının, sevgilisi olduğunu düşünüyorm uş.”
“Sevgilisi mi? Yani R ahibe Teresa’m n erkek arkadaşı olduğunu
m u söylüyorsun?” B urnum dan alaycı bir ses çıkardım . Bir dakika,
y u rtta k i sarısın çocuk olabilir miydi? O n la r sevgili gibi değil,
kardeş gibi görünüyorlardı. Skype’tan konuştuğu kişi o muydu?
O zam an kesinlikle tam am en giyinik bir video görüşm esi olm a­
lıydı, hatta korunm ak için üzerine bir de ceket giym iş olabilirdi.
“Evet, o da yurttaydı; şu tıfıl çocuk.”
“Şu işe bak.” K ahkahayla güldüm ve m üziğin sesini açtım .
Tessa ve G ap m ankenlerini andıran kibirli erkek arkadaşı bu m ü­
zik ten nefret ederlerdi. Sesi biraz daha açtım .
Steph’in yurdunun otoparkına girdiğim izde telefonum titreşti.
E k ran d a M olly nin ism i olduğu için reddetm e tu şu n a bastım .
“Bayanlar.” N ate arabaya doğru gelen kızları selamladı. Steph
file bir elbise giym işti ve yanındaki kuyruğunun üzerindeki kıyafet
ise bordo bir çuvalı andırıyordu. A nlayam ıyordum . O havluya
sarındığı zam an vücudunun şeklini görm üştüm ; neden bu iğrenç
şeyleri giyiyordu?
“Kiliseye değil, partiye g ittiğ im izi biliyorsun, değil mi T h e -
resa?” dedim , kız arabaya binerken.
“L ütfen bana Theresa diye hitap etme. Tessayı tercih ederim ,”
diye kestirip attı kibirli bir tavırla.
İsm in in T heresa olduğunu biliyordum . O kadarını bir araya
getirebilecek kadar kitap okum uşluğum vardı. Bu yaptığım la onun
dam arına basm ışa benziyordum .
“Tabii, T heresa,” diyerek üzerine g ittim . Yol boyunca birkaç
kez onu görm ek için aynaya baktım . O n a b ak tığ ın ım farkında
ANNA TODD 75

**ltıı:i(lı^ı zam anlarda o kadar öfkeli görünm üyordu. Ev yakındı;


Mİııızea birkaç dakikalık tu h a f sessizliğe katlanm ak zorunda kal­
ıt ıklaıı sonra eve vardık. N ate evin önünde sıralanan araçların
,nkasına p ark etti.
T heresa poflayarak gözlerini devirdi. “Bu ev çok büyük, bu-
ı,ı« la kaç kişi yaşıyor?” diye sordu.
Koskocam an çim enlikten belli olm uyor muydu?
“Evi dolduracak kadar çok kişi. Acele et,” dedim arabanın
kıpısını kapatırken. S anırım şoke olduğu için arabanın içinde
nylıre o turdu, ben de bahçeye yöneldim .
Dört

Daha ilk karşılaşm alarında, kızın kendisiyle ilk kez o ukala tavır­
larla konuştuğu andan beri, ona farklı hisler beslediğini biliyordu.
Emin değildi... hayır, kızın içindeki ateşin zayıflayacağından, sonra
da alışkanlık haline getireceği sonu gelmeyen hatalar yüzünden
sönüp gideceğinden hiç haberi yoktu fakat bazen oturur, onun etrafı
kasıp kavurduğu günleri yeniden yaşardı. Sesinin ve hareketlerinin
tutku dolu olduğu ve ortamın âdeta dumanla dolduğu günleri. Bu
kadar tutkunun yıkıma, ruhunun yanmasına neden olacağını ve
ruhunun her bir zerresinin birbirinden ayrılarak sevdiği, o zaman
da şimdi de onsuz nefes alamadığı o kızı elinden alacağını ve
geride kalan birkaç gri duman bulutuyla yok oluşunu izlemek
zorunda kalacağını önceden bilmesi gerekirdi.

K
alabalık partinin ortasına daldım ve bir yandan çaresizce uyum
sağlamaya diğer yandan da zam an geçirm eye çalışan b ir grup
sarhoş pisliğin arasından geçtim . A ra ların d an geçerken kan ça­
nağına dönm üş gözleri ve yüzlerindeki aptal gülüm sem e m idem i
bulandırdı. H epsi teker teker bana “T am bir pislik” bakışı atarken
b ir yandan da bira dolu bardaklara plastik toplar atarak sanki aynı
bardaklardan içtikleri ucuz biraya tam am en odak lan d ık ları için
altın m adalya kazanm ış gibi yaygara koparıyordu.
Kalabalık koridora vardığım da Steph’i ve yanından ayrılmayan
gölgesini gördüm . Sarışın kız etrafında akan kalabalığın arasında
ANNA TODD 77

neler olduğundan bihaber ve tam am en farklı görünüyordu. Birisi


dine bir içki tu tu ştu ru n ca, istem ediği halde kibarca gülüm sedi.
Bunu yüzündeki bakıştan anlayabiliyordum . Yine de kırm ızı bar-
aldı ve ağzına götürdü.
Bir takipçi daha. S ürpriiiiz.
“Aloooo, dünyadan H ardine!” M olly nin sesi gürültüyü bastırdı.
Başımı in d irip ona bak tığ ım d a ellerini beline koym uş, sinirli bir
ıkuleyle b ak tığ ın ı gördüm . G özleri Tessa ile S teph’teydi.
“Neye bakıyordun?” diye sordu gergin bir sesle.
“H iç. Sen kendi işine bak.” Yürüm eye devam ederek m erdi­
venden çıktım ve odam a gittim . A rkam da adi ve abartılı takıların
fena halde sinir edici bir şekilde birbirine çarparak çıkardıkları
,esi duydum. A rkam a dönüp M olly nin köpek yavrusunu andıran
gözlerine b aktım . “B eni takip etm en in bir sebebi var m ı?”
Pembe saçlarını om zundan geriye itti. “Sıkıldım ,” diye yakındı.
“Yani?..” O n u dinlem ek dışında herhangi bir şey yapıyormuş
j' ibi g ö rü n m ek için arka cebim den telefonum u çıkardım .
M olly elini kolum da gezdirdi. “Beni eğlendir, pislik.” O nu
ıepeden tırn ağ a süzdüm ; m inicik elbisesinin ortaya çıkardığı her
şeyi zaten görm üş olduğum düşüncesi hoşum a gitti. T ırn ak ların ı
(enime b atırd ı ve yüzündeki gülüm sem e büyüdü.
“H aydi, H a rd in , en son ne zam an boşaldın?” H iç utanm ası
yoktu. Bu hoşum a gidiyordu.
“Şey, iki g ü n önce bana sakso çektiğini d ü şü n ü rsek ...”
T ek b ir kelim e daha söyleyemeden dudaklarını benim kilere
bastırdı. G eri çekildim fakat o vazgeçm edi.
A h, haydi ama. H iç fena sayılm azdı ve onunla olm azsam za­
m anım ı d ah a kötü şekilde geçirebilirdim . M esela tü m gece iyilik
'Timsali T h eresay la takılan Steph gibi. Bu insanı uyuturdu.
M olly beni sağ taraftak i en uzak yatak odasına götürdü; be­
nim odam a girm em esi gerektiğini zaten biliyordu. K im se odam a
girem ezdi. Kapı arkasından kapandı ve saniyeler içinde üzerim e
78 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

atıldı. A ğzı ta h rik ediciydi ve dudaklarını yapış yapış b ir parla­


tıcıyla boyam ıştı.
Molly veya bir başkası fark etmiyordu; dokunm ak beni zihnim -
dekilerden uzaklaştırıyordu. Bana fazla m antıklı gelmese de zihnim
b ir süreliğine kapandığında her şey biraz daha kolay oluyordu.
Bu bir anlık bir heyecan; birazcık bir şeyler hissettiğim tek andı.
M olly beni üzerinde çarşaf bile olm ayan boş yatağa doğru
çekti. Bu ufak ayrıntıların hiçbirini hissetm ediğinizde, herhangi
b ir fark yaratm ıyorlardı. M olly küçük bedeniyle üzerim e çıktı
ve bacağım a sürtündü. E lim i pem be saçlarının arasına geçirerek
sıktım ve dud ak ların ı üzerim den çektim .
“H a y ır” diye uyardım . M olly inledi ve beni öpm em esini ha­
tırlattığ ım zam anlarda yaptığı gibi sızlandı.
“Sen tam bir pisliksin,” diye yakındı fakat pozisyon değişti­
rerek bacaklarını açıp iki yanım a koydu.
Kapı açılınca M olly kalçasını hareket ettirm eyi bırakarak
kapıya döndü ve ben de dirseklerim in üzerinde doğruldum .
“Yardım edebilir m iyim ?” M olly nin sesi hissettiği sabırsızlık
ve arzu nedeniyle sertti.
Ve tabii k i... tabii k i... kapıda duran kişi S teph’in oda arka­
daşı Tessa’ydı. Y üzündeki ifadeye bakılırsa M olly ve benden çok
daha fazla utan m ıştı.
‘A h . . . hayır. Affedersiniz,” diye kekeledi. “Hayır, affedersiniz,
ben lavabo arıyordum; biri üzerim e içki döktü.” K anıt gösterir gibi
başını eğdi ve kaşlarını çatarak kirli elbisesine baktı. G örünüşe
b akılırsa bu kız çoğu zam anını başı önünde geçiriyordu.
“Ee? G it bir lavabo bul o zam an,” dedi M olly alaycı bir
tavırla, eliyle gitm esini işaret ederek. “G it bir lavabo bul.”
Tessa hem en odadan çıkıp kapıyı kapadı.
Fakat M olly boynum u öpmeye başladığında halâ kapının
altından Tessa’m n ayaklarının gölgesini görebiliyordum . Bizi mi
ANNA TODD 79

İmliyordu? N e kadar da tuhaf. Birkaç saniye sonra g itti ve M olly


ı İmi bacaklarım ın arasına götürdü.
“T anrım , o k ız beni sinir ediyor,” diye yakındı.
M olly gibi fazla sevilm eyen b irin in çok fazla kişiye “sinir
ıtlınası” doğaldı.
“Bize k atılm ak isteyip istem ediğini sorm alı m ıydım ?” O m uz
Mİkıim, M olly yüzünü ekşitti.
“lyy. Asla. Bianca veya Steph olabilir fakat o fiyasko Tessa
,i\la olm az. Seksi bile değil; ayrıca neredeyse benim iki k atım .”
“Tam bir kaltaksın, biliyorsun değil m i?” Başımı iki yana sal­
ladım. Tessa sade falandı am a güzel bir vücudu vardı. E rkeklerin
•.ivdiği tü rd en , o davranışlarına h âkim olabilseydi b ir saniyede
yalayıp yutabileceğim b ir vücudu vardı.
“H er neyse. Sen yalnızca göğüslerini beğeniyorsun.” M olly
ai'yanı boynum a yapıştırdı.
“O n u b e ğ e n m iy o r u m dedim kendim i savunm a ihtiyacı his-
M'derek.
“Pekâlâ, görünüşe göre onu beğenmiyorsun.” M olly geri çekilip
ı-özlerime baktı. S anki b ir sırrım ız falan varm ış gibi gülüm sedi.
“Ama fırsatın olsa onu becerm eyeceğin anlam ına gelm ez.”
A ğzıyla çenem i yakalayarak hafifçe ısırdı. B ir eliyle aletim i
kavradı ve o ufak bedeniyle üzerim de hareket etm eye devam etti.
“A rtık konuşm ak yok.” E lim i iki yanım a açtığı b acaklarının
arasına g ö türerek parm ak larım ı onun üzerinde gezdirdim . Boy­
num da gezen d u d ak ların d an bir inilti çıktı ve bana verdiği zevke
odaklandım . M olly asla kabul etm ese de bana benziyordu. O da
günlerini sevim siz ve sıkıcı bir şekilde geçirdiğini düşünüyordu.
O da kendi z ih n in d en uzaklaşabilm ek için hisleri kullanıyordu.
O nu gerçekten çok tanım ıyordum ve yaşadıklarını asla paylaşm a­
yacak olm asına rağm en zor günler geçirdiğini anlayabiliyordum .
O n u çabucak ra h atlatm an ın yolunu a rtık biliyordum ve par­
m aklarım ı içine itip çektikçe M olly nin bedeni titrem eye başladı.
80 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

T am inlediği sırada ağzından “L ou,” ism inin çık tığ ın ı duydum


fakat sonra çabucak kendine gelip benim ism im i söyledi.
L ou mu? Bu da ne dem ek oluyordu? O n u ra h atlattığ ım sı­
rada L ogan’dan söz ederek onun lakabım söylemesine gülm em eye
çalıştım . L ogan’m ona yak ın lık gösterm eyeceğini iyi biliyordu.
L ogan sırf iyi biri olduğu için M olly ye d ü zgün davranıyordu
fakat standartları olan biriydi.
U m urum da olsa, bu davranışı yüzünden onu azarlardım fakat
hiç u m urum da değildi. O n u kullanıyordum , o da beni ku llan ı­
yordu; bunu ikim iz de biliyorduk. D üşüncelerim aşağıdaki partiye
kaydı. S teph’in oda arkadaşının şimdiye kadar kaç kez ağladığını
m erak ettim . O ldukça duygusal biriydi. K ırılganlığını gizleyen
kaba ve kibirli tavırları vardı.
M olly nin elleri kotum u çekiştirerek düğm elerini açtı ve sıcak
dudakları aletim i sardığında gözlerim i kapadım .
Sonrasında ik im iz de tek kelim e bile etm edik, parm aklarıyla
şişen dudaklarını sildi. M olly ayağa k alktı ve vücudunu örtm ek
için kısacık elbisesini olabildiğince aşağı çekiştirdi ve odadan çıktı.
O rada, bana ait olm ayan yatakta öylece yatarak birkaç dakika
dah a tavana b ak tık tan sonra koridora çıktım . P arti hâlâ devam
ediyor, yerler her geçen dakika biraz daha kirleniyordu. Y anım dan
el ele tutuşm uş üç sarhoş kız geçti.
“Siz benim iyi arkadaşlarım sınız,” dedi en kısa boylu olanı.
B irin in üzerinde mavi bir kazak vardı ve gözleri kan çanağına
dönm üş bir halde koridorda tökezlerken neredeyse ayakları bir­
b irin e dolaşıp düşecekti, “ik in iz i de seviyorum !” diye cevap verdi
ve gözleri yaşlarla doldu.
O rtalık ta ağlayan ve herkesle en yakın dost olan sarhoş kızlar
v ard ı...
Logan yüzünde yarım bir gülümseme ve iki elinde birer bardak
içkiyle koridorun ucunda göründü, içkilerden b irin i bana u zattı
fakat ben başım ı iki yana salladım .
ANNA TODD 81

“S eninki su,” dedi kırm ızı bardağı bana uzatarak.


Bardağı aldım ve içindekini koklam ak için b u rn u m a götür-
ılııın. “H ım m , teşekkürler.” S oğuk sudan bir yudum aldım ve su
iı.ıij'jııı için beni sessizce yargılayan L o g an ’ı görm ezden geldim .
11Kv tık lım tık lım , adam ım ,” dedi yüzünü b u ru ştu ra ra k bo-
j».ı/ım tem izledikten sonra. “Bu ucuz votka fena yakıyor.”
Bir şey söylem edim , sadece m erdivene doğru yü rü rk en kori­
dorda etrafım a b akındım .
“Ah, şey, Tessa denen şu kızın senin odana girdiğini gördüm ,”
dedi arkam dan. D önüp ona baktım .
“N e?”
“Steph’le birlikte odana girdiler. Steplı’in m idesi bulanıyordu,
l,ıv;ıboda k u stu .”
“N eden benim odam a girsinler ki?” Sesimi yükselttim . Kapıyı
kilitlediğim e yem in edebilirdim . H asta bile olsa kim se odam a
¡•irrınezdi. Ö zellikle de onlar eşyalarım ın üzerine kusm ak için
. «lama giremezlerdi. O m uz silkti. “Bilmiyorum. Sadece uyarıyorum.”
L ogan kalabalığın içinde gözden kaybolurken ben de odam a
doğru yürüdüm . Steph odam a girm em esi gerektiğini bilirdi; neden
yanındaki gölgesini uyarm am ıştı?
Ö fk e içinde odam a girdim ve tabii ki k itaplığım ın yanında
Icssa duruyordu. Uğultulu Tepelerin en eski kopyası olan kitabım ın
d in d e olduğunu hem en fark ettim . E ski sayfalarından tanıdım .
“N eden odam dasın?” dedim . İrk ilm ed i bile. E lin d ek i kitabı
nazikçe kap attı.
“Sana od am d a ne aradığını sordum ?” diye tekrar ettim ilki
kadar sert b ir sesle. Y ürüdüm , kitabı elinden aldım ve ait olduğu
yere, rafa koydum. H âlâ bana cevap vermemişti; yatağım ın yanında
gözlerini kocam an açmış, ağzını kapatm ış duruyordu.
“N ate bana S teph’i buraya getirm em i söyledi.. diye fısıldadı.
İsliyle y atağım ı işaret etti. Steph yatakta sızm ıştı ve bundan hiç
hoşnut değildim . “Ç o k içti ve N ate dedi k i...”
82 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

Yeterince dinlem iştim .


“Seni duydum ,” diye sakince sözünü kestim .
“Sen de bu yurdun üyesi m isin?” diye sordu meraklı ve biraz da
yargılayıcı bir ses tonuyla. Tabii ki buna hiç şaşırm adım . Ö zellikle
de bu rnu havada zen g in çocukların etrafındayken yargılanm aya
alışm ıştım . Ü zerindeki elbise büyük bir m ağazadan çok ikinci
el d ü k k ân ın d an alınm ış gibiydi ve bu da nedense beni şaşırttı.
“Evet, ne var?” M eraklı kıza yaklaştım , o da gerileyip kitaplığa
çarptı. “Bu seni şaşırttı m ı, T heresa?”
“Bana T heresa deyip durm a,” diye çıkıştı.
Cesur.
“Senin ism in bu, öyle değil m i?”
İç çekerek başka tarafa döndü. O d ad an çıkm aya yeltendiği
sırada yatağım a baktım .
“O burada kalam az,” dedim . S teph’İn b ü tü n gece yatağım da
uyum ası im kânsızdı.
“Neden? A rkadaş olduğunuzu sanıyordum ?” Ne tatlı, ne saftı.
“Ö yleyiz fakat kim se benim odam da kalam az.” K ollarım ı
göğsüm de kavuşturup dikkatle ona baktım . G özleri kollarım daki
dövm elerde geziyordu. B ana bakışları, beni çözmeye çalışm ası
h oşum a gidiyordu. Bu şekilde incelenm enin heyecan verici ol­
d u ğunu bile söyleyebilirdim . M eraklandığı açıkça görülüyordu.
B eni incelerken gird iğ i transtan aniden çıktı.
“A h h , anladım .” B urnundan alaycı bir ses çıkardı. “D em ek
sadcce seninle birlikte olan kızlar odana girebilir, öyle mi?”
Kendim i tutam adım ve bu küçük, cesur birinci sınıf öğrencisine
güldüm . U zun sarı saçlar ve o korkunç kıyafetin altın d a gizlenen
Öldürücü kıvrım lar. Fakat bu kızda beni içten içe S tep h ’ten ve
h a tta M olly’den daha çok sinir eden bir şey vardı. T am olarak ne
olduğunu söyleyem iyordum fakat beni çok çabuk kızdırıyordu ve
b una b ir son verm em gerekiyordu.
ANNA TODD 83

"Az önceki benim odam değildi fakat benim le birlikte olm ak


İttirdiğini söylemeye çalışıyorsan, üzgünüm , tipim değilsin.”
( itildüm ve yüzünde utanç ve öfke dolu bir ifadenin belirişini
1/lrdim.
''Sen . . . sen . .
j^. C) hakaret dolu sözcükleri bulm aya çalışırken rahatsız oldum.
"IVkâlâ... o halde sen onu başka bir odaya götür ve ben de yurtlara
*|tnımenin bir yolunu bulayım .”
Ben mi? K endinden çok em indi ve bu da her geçen saniye
tırtıi biraz daha çileden çıkarıyordu.
Steph’i gerçekten de burada bırakm azdı. Bırakır mıydı? Kapıyı
ıiı, 11 ve dışarı çıktı.
Lanet olsun, sandığım dan daha cüretkârdı. B iraz etk ilen ­
miştim. Sinirlenmiş fakat etkilenm iştim .
“İyi geceler, T h eresa!” diye bağırdım , o odam ın kapısını çar-
|iım‘a.
Başka nerelere dokunulm uş olabileceğini görm ek için odanın
i»,ine göz g ezd ird im . D uvarım daki ayna dikkatim i çekti çünkü
k.ıı şımda duran adam neredeyse tanınm az bir haldeydi. Son birkaç
yılda nasıl birine dönüştüğüm ü bilm iyordum .
Fakat dah a da şaşırtıcı olan, şu an yüzüm deki şapşal giilüm -
■.rmenin nereden çıktığıydı.
Bu p artilerde çekilm ez insanlarla atışm aya alışkındım . Bu
•.cf er neden her zam an kinden daha fazla zevk alm ıştım ? Bu yeni
kız yüzünden m iydi? H e r zam anki avlarım dan farklı olm asına
liigmen onunla uğraşm ak eğlenceliydi.
A şağıdan gelen gürültü odam a doldu ve odam da Steph varken
yapabileceğim hiçbir şey yoktu. O nu buradan taşıması ve gerekirse
koridora bırakm ası için N ate’i çağırm am gerekecekti. E m in im
ılııha kötü yerlerde de uyum uştu. K endim i T essayı ve tavırlarını
düşünürken buldum . İnatçı bir şekilde ellerini beline koym uş ve
karşım da geri adım atm am ıştı.
84 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

Koridora çıktım ve çaylak bir y u rt üyesini S teph’i ilerideki


boş bir odaya taşım ası için ikna ettim . S tep h ’le birlikte odada
k alm adığından em in olm ak için bir dakika kadar orada durdum
ve çocuk içeriden çık tık ta n sonra kendi odam a yöneldim .
L avabonun önünden geçerken kapının arkasından gelen öf­
keli bir ses duydum . Bu Tessa denen kızın sesiydi; onun sesini
hem en tanım ıştım .
“E v et... hayır... oda arkadaşım la aptal bir partiye geldim ve
şim di bir y u rtta m ahsur kaldım . N e uyuyacak yerim var ne de
kendi odam a dönm em in bir yolu.”
Şim di hüngür h ü n g ü r ağlıyordu. K apının yanından geçip git­
m eliydim . A ğlayan ve aşırı hassas bir kızla uğraşacak ne enerjim
ne de en ufak bir isteğim vardı.
“F akat o ...”
H ıçk ırık ları arasında ne söylediğini çıkaram adım . K ulağım ı
kapıya bastırdım .
“Konu bu değil, N o a h ,” dediğini duydum .
Kapıyı açmaya çalıştım . Bunu neden yaptığım ı bile bilm i­
yordum ve bu yüzden kapının k ilitli olm ası sanırım iyi olm uştu.
“B ir dakika,” dedi yüksek sesle. S anrı gittikçe azalıyordu.
Kapıyı bir kez daha tık la ttım .
“B ir dakika dedim !”
Kapıyı aniden açtı ve beni görünce gözleri kocam an oldu.
Y anım dan rüzgâr gibi geçerken başka tarafa baktım . K olundan
tu tu p onu nazikçe durdurdum .
“D okunm a bana!” diye bağırarak geri çekildi.
“Sen ağlıyor m uydun?” diye sordum cevabı bilm em e rağm en.
“Beni bırak, H a rd ın ,” dedi. Ses tonunda herhangi bir suçlam a
yoktu. Sesi çok b itk in d i. Telefonda kim inle konuşuyordu? Erkek ar­
kadaşıyla m ı?
O nu kızdırm ak için ağzım ı açtım fakat o parm ağını kaldırdı.
“H ard in , lütfen. Sana yalvarıyorum , içinde biraz olsun iyilik varsa
ANNA TODD 85

Itrııi yalnız bırak. Lütfen çirkin yorum larını yarm a sakla. L ütfen.”
(iıi mavi gözleri yaşlarla parlıyordu ve yapmayı düşündüğüm kaba
yutum aniden cazibesini yitirdi.
“K oridorun ilerisinde yatabileceğin bir oda var. S te p h ’i de
ıu.ıy;ı g ö türdüm ,” dedim . Bana üç tane başım çıkm ış gibi baktı.
b ir d ak ik a sonra yalnızca, “T am am ,” dedi.
“Soldan üçüncü kapı.” O dam a doğru yürüdüm , içim de bu
kı/ilan b ir an önce uzaklaşm am ı söyleyen yoğun bir his vardı.
"İyi geceler, T heresa,” dedim ve odam a girdim . Kapıyı ka­
padıktan sonra arkasına dayandım .
Başım dönüyordu. İyi hissetm iyordum . L oganın beni kandırıp
mıvuma bir şey k arıştırm ad ığ ın ı um uyordum . K itaplığın yanına
C,iti ip Uğultulu Tepeleri aldım ve orta sayfasını açtım . C atherine
‘.midiye kadar okuduğum kitapların en sinir bozucu karakteriydi.
I Icathcliff’in onun saçm alıklarına nasıl katlan d ığ ın ı hiç an lam ı­
yordum.
O da pisliğin tekiydi fakat C ath erin e en kötüsüydü.
Uykuya dalm am biraz zam an aldı fakat uyuduğum da rüyam da
t ’alherine’i veya onun üniversiteye başlayan sarışın halini gördüm .
Ne var ki annem in çığlıkları beni uyandırdı. Yatağın içinde aniden
doğruldum . T işö rtü m terden sırılsıklam olm uştu. Işığı açtım .
Bu saçm alık ne zam an bitecekti? Ü stünden yıllar geçm esine
ı ağmen hâlâ bitm iyordu.
Tavana ve duvarlara bakarak ve tüm bu zaman zarfında kendim i
uyuduğum a ikna ederek geçirdiğim bölü k börçük birkaç saatten
•,nnra duş aldım ve m utfağa g ittim . B ir çöp poşeti alıp bir kez
dİsun tem izliğe yardım etm eye k arar verdim . B elki insanlar için
bir şey yaparsam , bir gün deliksiz b ir gece geçirebilirdim .
M u tfakta Tessayı gördüm . H âlâ buradaydı; tezgâha dayanm ış
gülüyordu.
“Bu k ad ar ko m ik olan ne?” diye sordum tezgahın üzerinde
duran bard ak ları p o şetim in içine doğru iterek.
86 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

“H iç ... N ate de m i burada yaşıyor?” diye sordu.


O n u duym azdan geldim .
Y um uşak sesini biraz yükseltti: “B urada m ı yaşıyor? N ate’in
burada yaşayıp yaşam adığını bana ne k ad ar çabuk söylersen o
kadar çabuk giderim .”
"İşte şim di ilgim i çektin.” T ezgâhın üzerindeki birkaç ıslak
kâğıt havluyu alm ak için ona bir adım yaklaştım . S inir olan kıza
gülüm sedim . “A m a hayır, burada yaşamıyor. Sana bir y u rt sakini
gibi m i göründü?”
“H ayır am a sen de öyle görünm üyorsun,” dedi yüzünü asarak.
K arşılık verm edim . L an et olsun, bu ev lanet bir felakete
dönm üştü.
“Buraya yakın bir yerden geçen b ir otobüs var m ı?” Ayağını
çocuk gibi yere vurdu. G özlerim i devirdim .
“Evet, yaklaşık b ir blok ileride.”
“B ana neresi olduğunu söyleyebilir m isin?”
“E lbette, yaklaşık b ir blok ileride.”
A niden sinirlenm esi nedense beni güldürdü.
D ü z tabanlı ayakkabılarının üzerinde döndü ve aceleyle uzaklaştı.
K endi kendim e bir k ah k ah a attım ve m utfağın karşı tarafın d an
bana sırıtan L ogan’ı görm ezden geldim. O na doğru yürüdüm fakat
T essan ın S tep h ’in yanm a g ittiğ in i görünce yönüm ü değiştirdim .
S teph’in, “O tobüse binm eyeceğiz. Bu pisliklerden biri bizi
odam ıza götürecek. S ırf seni sinirlendirm ek için böyle yapıyor­
dur,” dediğini duydum . M utfağa girdiğinde K atrina K asırgasını
andırıyordu. Koyu re n k m akyajı gözlerinin etrafına bulaşm ıştı.
N eredeyse hiç m akyajı olm ayan Tessaya bak tım ve aradaki farkı
gördüm . “H a rd in , bizi geri götürm eye hazır m ısın artık? Başım
zonkluyor ”
“Evet, tabii, bana yalnızca bir dak ik a ver.” Ç öp poşetini
yere bıraktım ve T essan ın burn u n d an soluduğunu duyunca kendi
kendim e güldüm . Bu kızı sinirlendirm ek kolaydı.
ANNA TODD 87

Tessa ve Steph benim le arabada buluştular ve ben kam pusa


ı İn m iş yolunda dinlem ek üzere kendim i tutam ayarak en sevdiğim
metal parçalardan biri olan War Pigs i seçtim . T ü m pencereleri
İndirip esin tin in tad ın ı çıkardım .
“Şu pencereleri kaldırır mısın?” diye sordu Tessa arka koltuktan.
I )ikiz aynasından arkaya bak tım ve sarı saçlarının uçuşarak
vn/üne nasıl çarp tığ ın ı görünce gülm em ek için dudağım daki
lı.ılkayı ısırdım . O n u duym azdan gelerek m üziğin sesini açtım .
Araba yolculuğum uz sona erip arabadan indiklerinde, “Sonra
uflarım , Steph,” dedim . K ıyafetinin altından külotunu görebili­
yordum fakat file çorap giym esinin n ed en in in de bu olduğundan
l.ı/l«ısıyla em indim .
“flo şça kal, T heresa.” G üldüm , o da gözlerini devirdi. U zak­
laşırken k ah k ah a attığ ım ı fark ettim .
Bes/

Onunla tanıştıktan aylar sonra bir gece uyandı. Yatakta döndü


ve onu kendisine sokulmuş, bacaklarıyla onu sarm ış vaziyette
buldu. Daha önce hiç böyle hissetmemişti; acısı çok hafiflemiş
gibiydi fakat aynı zamanda kalbi ve zihni heyecan doluydu ve daha
önce hiç böyle bir deneyim yaşamamıştı. Onu uyandırmak, o gece
meleğine günahlarını itiraf etmek istemiş fakat af dileyeceği anda
meleği uyanmıştı ve kendinde o gücü bulamamıştı.
Bir korkak ve yalancıydı ve bunu biliyordu. Yalnızca kızın ona
merhamet etmesini umuyordu. Kız gözlerini kırpıştırarak onu aradı
ve Hardin üzerinde ezici bir ağırlık hissetti. Kızın, olduğunu sandığı
kişiyi mahvedemezdi fakat ikisinin geleceği için çok korkuyordu
çünkü karanlıkta söylenen her yalanın gün ışığında şeytani bir
gerçeğe dönüştüğünü çocukken öğrenmişti.

K
ahkahalar ve köpek havlaması beni üç saatlik uykum dan uyan­
dırdı. Z aten hiçbir zam an fazla uyuyam azdım fakat koridor­
larda b iraz sessizlik olsa iyi olurdu çünkü bugün pazartesiydi ve
d ersim ... telefonum a uzanıp saate baktım . 8:43.
Kahretsin.
Edebiyat dersime yetişm ek için yarım saatten az vaktim vardı.
Ayrıca evde neden bir köpek vardı ki?
D ü n gece giydiğim siyah kotum u yerden aldım , hafifçe tö ­
kezleyerek giydim ve dar kum aşa k üfrettim . B acaklarım öylesine
ANNA TODD 89

ıı/undu ki ne zam an bol kot giysem lanet olası G um by1 gibi


}mn üııüyordum. D ü n gece anahtarlarım ı yere attığ ım d a n onları
İmi!ıııak için yerdeki her şeyin altın ı üstüne getirm e işkencesine
Lılhmm am gerekecekti. Yerde bir dolu siyah tişört, kirli siyah
k»»l ve pis çorap vardı.
Dün geceki p a rtin in izlerini görm ezden gelerek evin içinde
ilerledim. B ana elini kaldırarak selam veren L ogan’ın gözlerinin
>1 lıı şişm işti ve elinde de bir enerji içeceği vardı.
“Korkunç hissediyorum , dostum ,” diye sızlandı gülüm sem eye
i,.ılışarak. H e r zam an gülüm serdi; elim de olm adan b u n u n nasıl
İm his olduğunu düşündüm . O nun gibi sürekli m utlu olm ak nasıl
hir şeydi? Bu akşam dan kalm ışlık hissiyle bile hiçbir zam an baş
edemiyordum.
“içm eyerek doğrusunu yapıyorsun.” B uzdolabına g itti, ik i
Iİ11 elik bir süt çıkarıp kutusundan içti.
“G üzel.” B aşım ı iki yana salladım ve o da gülüm sedikten
'.nura biraz daha süt içti. M u tfak y u rd u n diğer üyeleriyle dolmaya
kışladı ve ben onlarla aynı frekansta olm adığım dan dün gece sabah
dörtte verdiğim iz on adet pizza siparişinin arta kalanlarından bir
dilim pizza aldım .
M u tfak tan çıkarken N e il’in herkese bu akşam p artid en önce
hir restorana g itm ek isteyip istem ediklerini sorduğunu duydum .
İteni davet etm elerini beklem iyordum . H içb ir zam an etm ezlerdi.
Zaten saçları fena halde jöleli bir grup ahm ak y u rt öğrencisiyle
hir veya iki p arti dışında asla görüşm ezdİm .
A nnem her zam an “arkadaş edinm e” konusunda başımı şişirirdi
fakat anlam ıyordu. A rkadaş edinm ek ne kolay ne de eğlenceliydi.
Sırf k endim i hayatta biraz daha önem li hissetm ek için neden
taham m ül edem ediğim insanların onayını almaya çalışacaktım

I A rt Clokey tarafın d an kilden tasarlanan bir anim asyon karakteridir.


90 AFTER-. BA ŞLA N G IÇ

ki? A rkadaşa ihtiyacım yoktu. Bir nebze tah am m ü l edebildiğim


ufak b ir grup arkadaşım vardı ve bu da bana yeter de artardı.
Kampusa geldiğim de otopark neredeyse dolm uştu ve B M W >li
bir pisliğin önünü keserek yerini alm ak zo ru n d a kaldım .
Sınıfa girdiğim de profesör boş boş konuşm aya başlam ıştı bile.
E trafım a bakınıp boş bir yer aradım ve ön sırada oturan kızı fark
ettim . U zun sarı saçları onu biraz ele veriyordu fakat yerlere kadar
uzan an eteği, S tep h ’in aşırı tutucu oda arkadaşı Tessa olduğunu
doğruladı.
L andon G ibson’ın yanında oturuyordu. Tabii ki onunla o tu ­
ruyordu. Bu eğlenceli olacaktı: Tessa benim le aynı sınıfta kapana
sıkışm ıştı ve yanındaki sıra boştu. Bu d u ru m u n günüm ü aydın­
latm ası uzun sürm edi.
Ben yaklaşınca başını çevirip baktı ve gözleri fal taşı gibi
açıldı. H em en önüne döndü ve ben de yanına o tu rm ak için hızla
harekete geçtim . T am da düşündüğüm gibi beni görm ezden geldi.
Ü zerin de ona en az iki beden büyük gelen m avi, düğm eli bir
göm lek vardı ve saçlarını arkdan toplam ıştı.
O nların yanm a yaklaştığım sırada cebimdeki telefonum titreşti.
Sperm donörüm den mesaj geldi: Karen güzel bir akşam yemeği
hazırlıyor, bize uğra.
L anet olası akim ı m ı kaçırm ıştı? K aren in tertem iz polo tişört
giym iş olan m ükem m el oğluna, L a n d o n a baktım .
A h, hayır. G itm eyecektim . K ız arkadaşı ve L a n d o n la yaşa­
dığı pahalı evine asla gitm eyecektim . M ükem m el küçük L andon
spor yapm ayı çok sever ve dünyanın en iyi ve saygılı erkeği olm ak
adına herkesin kıçını öperdi.
Böyk.
Sevgili “kardeşim ” L a n d o n ın bana bir şey söylemesini bekle­
d im fakat söylemedi. B abam ın verdiği “aileyi kaynaştırm a” sözü
bu kadardı işe. A d i herif.
ANNA TODD 91

"Sanırım bu en sevdiğim ders olacak,” dedi Tessa, L an d o n a ,


(nofesör dersi bitirdiğinde.
'Tuhaftı am a sınıfta sırf eğlencesine oturm am a rağm en bu
(ınıiın de en sevdiğim ders olabilirdi. D aha önce bu dersi alm am a
inen seçm eli kategorisine sokm am ayı becerm iştim .
'Tessa onları takip ettiğim i anlayınca bana döndü. “N e isti­
yorsun, H ard ın ?”
D aha şim diden işe yaram aya başlam ıştı.
O nu sinirlendirm eye çalışm ıyorm uşum gibi m asum bir ifa-
ıleyle gülüm sedim . “H iç, hiç. Sadece b irlikte bir dersim iz olduğu
iı,in çok sevindim .” Ses tonum alaycıydı ve Tessa bu alaycılığım ı
föy.lerini devirerek ödüllendirdi. D ers boyunca bakm aya devanı
en im ve Tessa her o fladığında veya huzursuzca kıpırd an d ığ ın d a
heyecanlandım . O n u çileden çık arm ak kolaydı; buna bayılıyor­
dum. D ers istem ediğim kadar çabuk b itti ve Tessa, profesör bizi
bırakm adan önce çantasını toplam aya başladı. B u kadar çabuk
kaçamayacaktı.
O nu ve L an d o n ’ı binanın dışına kadar takip etm ek üzere
lıcınen ayağa k alktım . Eğlencenin sona erm esine henüz hazır de­
lild im . K oridora çık tığım ızda L andon, Tessaya döndü, ik im izi
ile karşısında görm ekten gerilm işe benziyordu.
“Sonra görüşürüz, Tessa,” dedi Landon, bana tek kelim e bile
etm eden.
“A rkadaş olm ak için sınıftaki en salak kişiyi b u lm ana şaşır­
m adım ,” diye tak ıld ım , L andon yönünü bulm aya çalışan birinci
:utufların o lu şturduğu kalabalığın arasında gözden kaybolurken.
L an d o n ’ın annesi ve babam ı neşe içinde, “b akın b irb irim izi
ne kadar seviyoruz” derm iş gibi el ele tu tu şu rk en hayal ettim .
A nnesinin benim babam ın, Ken S co tt’ın, nam -ı diğer S iktiğim in
Yıl m B ab asın ın elini tu ttu ğ u n u düşününce yüzüm ü tiksintiyle
buruşturdum . Benim annem in elini b ir kez bile öyle tu ttu ğ u n u
hatırlam ıyordum .
92 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

“O n u n h ak k ın d a böyle konuşm a, o tatlı biri. Senin aksine,”


diye çıkıştı.
O n u n bu delicesine sadakati karşısında şaşkınlıkla yüzüne
baktım . O nu önceden m i tanıyordu? L andon onu tanıyor muydu?
Tessa ondan hoşlanıyor muydu?
Neden umursuyordum k if
Bu soruları zihnim den uzaklaştırdım ve içimde onu biraz daha
k ızd ırm ak gibi kuvvetli bir arzu hissettim . “H e r konuşm am ızda
biraz daha cüretkâr oluyorsun, T heresa.”
B enden uzaklaşm ak için daha hızlı yürüm eye başladığından,
onun hızına ayak uydurayım diye hızlandım . :
“E ğer bana bir kez daha T heresa dersen . . . ” O dolgun du­
d ak larım büzdü ve bana dik dik bakm aya yeltendi. Fakat bana
b ak tığı sırada gözlerindeki ifade yum uşadı ve gözleri griden açık
maviye döndü, om uzlarım daki gerginlik kayboldu. O m urgam dan
yukarı çıkan bir hisle bedenim in rahatlam aya başladığını hissettim .
Bu tu h a f hissi üzerim den attım . H â lâ bana bakıyordu. F ik­
rim i değiştirdim ; daha önce beni çözmeye çalışır gibi b aktığında
hoşum a g ittiğ in i düşü n m ü ştü m oysa şim di yüzündeki yargılam a
ifadesinin beni sinirlendirdiğini hissedebiliyordum. Şimdi dövmeli
kollarım a büyükannem gibi bakıyordu; beni ve lanet seçim lerim i
sorgulam asına ihtiyacım yoktu.
“B ana bakm ayı kes!” dedim ve uzaklaştım . Köşeyi döndü­
ğ üm de nefesim in kesildiğini h issettim . Bu his bana aşırı sigara
içtiğim geceleri hatırlattı. K endi kendim e, artık sigara içmiyorum.,
artık bunu yapmıyorum, diye hatırlatm ak zorunda kaldım ve tuğla
duvara yaslanıp soluklandım .
G arip bir kızdı; o sarışın kızın fazla kibirli tavırları vardı.
T ü m hafta bok gibi geçti. A rd ı ardına p artiler ve acı verecek
k adar g ü rü ltü p atırtı oldu.
G eçen hafta toplam yirm i saat kadar uyum uştum ve bugün
y o rgunluktan ölüyordum . Z onklayan başım dan neredeyse doğru
ANNA TODD 93

ılıı/j';un görem iyordum ve bu sabah anahtarlarım ı bulam ıyordum .


İrim halde sin irim bozulm uştu ve kavga etm ek istiyordum .
'la m o dam ın altını üstüne getirirken biri kapıyı tık lattı.
I hıvm azdan gelm eyi düşündüğüm sırada kapı daha kuvvetli bir
V«'ki İde bir kez d aha tıklatıldı.
Kapıyı açtığım da, eşikte W C U kazağı giym iş bir k ız d u ru ­
lu r d u ; gözleri ve yanakları kızarm ıştı.
“G ireb ilir m iyim ?” diye sordu. Elleri titriyordu.
“H ayır. Ü zgünüm .” Kapıyı kızın yüzüne kapadım . Birkaç
'i.miye sonra kapı yine tık latıld ı. L an e t olsun. Bu kızın kim ol­
duğunu bilm iyordum fakat çalacak başka bir kapı bulm alıydı.
Kapımı çalm aya devam edince dayanam ayıp açtım .
K arşım da kardeşlik topluluğundaki en pislik heriflerden biri
J a ıı N eil duruyordu. Sarı saçları karm an çorm an olm uştu; bira
v<* seks kokuyordu.
“Ne istiyorsun?” diye sordum ve yeniden odam a girip kotum u
una fırlattım .
“C ady’yi g-gördün m ü?” Sesi b ir tuhaftı ve sözcükler güçlükle
,ıj'/andan çıkıyordu.
“K im i?”
“D ü n gece birlikte olduğum kızı? O nu gördün m ü?”
Kazaklı kızın kızarmış gözlerini, koridorda gezinişini düşündüm
vı- başım ı iki yana salladım . Başta kafasının iyi olduğunu sanm ış-
iım, belki de öyleydi fakat ta h m in y ü rü tm ek hiç işe yaram azdı.
“G itti. B ir daha da dönm ez. O n u rahat bırak.” R afım d an bir
kitap aldım ve N e ile fırlattım .
H o m u rd an arak bana şerefsiz olduğum u söyledi ve gitti.
Arabayla kam pusa dönerken hâlâ çok sinirliydim ve yeni keş­
fettiğim S tep h ’in oda arkadaşını kızdırm a rutinim e devam ettim .
Ben arkalarından yürürken, “Bu ders için heyecanlıyım. H ak­
kında çok güzel şeyler duydum,” diyordu Landon ona. Sandığım dan
daha y ak ın arkadaş olm alıydılar. Tessa alçak sesle cevap verince
94 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

L an d o n ona gülüm sedi. G ülüm sem esi içtendi, o kadar içtendi ki


b ir an başka tarafa b akm ak zorunda kaldım .
Birbirlerinden hoşlanıyorlar mıydı? Tessa’nın vitrin mankeni gibi
bir erkek arkadaşı ve bildiğim kadarıyla L andon’ın da kız arkadaşı
vardı. Tessa’ya bakışlarından, ayrılmış olabilecekleri anlaşılıyordu.
D ersin yan sın d a L an d o n g itti ve Tessa sandalyesini çekip
ben im kinden uzaklaştırdı. “P azartesi günü, Jane A usten’ın Aşk
ve Gurur h ak k ın d a b ir hafta sürecek tartışm am ıza başlayacağız,”
dedi Profesör B ilm cm ne, tüm sınıfa. Tessaya baktığım da gülüm ­
süyordu. Sadece gülüm sem iyordu, ağzı kulaklarındaydı.
T abii m utluydu. K ızlar A şk ve Gurur a bayılırdı. D arcy’ye ve
g u ru ru n u n yarattığı saçma cazibeye d ay allam ıyorlardı.
Tessa’n ın eşyalarını toplam asını izledim : Koca bir ajandası ve
kam pusta kullanılan tü m kitaplar. O yalanıyorm uş gibi yapm aya
çalışıyordum fakat h er şeyini düzenli b ir şekilde çantasına yerleş­
tirm esin in aldığı zam an düşünüldüğünde bu bile zordu.
S ınıftan çıkarken peşine takılıp, “D u r tah m in edeyim: Bay
D arcy ye delicesine âşıksın,” dedim .
Bu konuda ona takılm alıydım . B unu yapm ak zorundaydım.
“K itabı okuyan her kadın ona âşık olur,” diye karşılık verdi.
C ü m lesinin sonunda dili hafifçe dışarı çıktı ve bakışları benden
başka her yöne kaydı. Peşinden gitm eye devam ettim ve yol ağ­
zın d an karşıya geçm eden önce iki yöne de bakışını izledim .
"Tabii olur.” Bir an duraksayıp güldüm ve sonra yolun büyük
b ir kısm ını benden Önce geçtiğini fark ettim . K ahretsin; hızlı
yürüyordu.
“Bay D arcy’nin cazibesini anlayam ayacağından em inim .” Ben
ona yetişm eye çalışırken bana h akaret etm eye çalıştı fakat ben
yine güldüm .
“Kaba ve çekilm ez bir adam , rom antik b ir k ah ram an a mı
dönüştü? Bu çok saçma. E lizab e th ’in biraz aklı olsa, ona cn ba­
şın d an defolup gitm esini söylerdi.”
ANNATODD 95

Bayan Kibirli dönüp bana baktı ve yum uşak bir sesle k ıkırda­
dığını duyunca şaşkına döndüm . A deta dünyada pek rastlanm ayan
ıı ı,ı mi m ve istem siz b ir kıkırdam aydı. Sesi ağzından çık tığ ı anda
rliyle ağzını kapadı fakat ben duym uştum . İçim i delip geçm iş­
ti:,ine iyi duym uştum .
“O zam an E lizab e th a n aptal olduğunu kabul ediyorsun, öyle
mi:1” diye üsteledim .
“H ayır, o şim diye kadar yaratılan en güçlü ve karm aşık ka-
ı aktörlerden b irid ir.”
E lizabeth B en n et’ı çoğu on sekiz yaşındaki gencin asla yapa­
mayacağı şekilde savundu; üstüne üstlük bir de çekici kılm ak için
Ihın H anks film i yapılm ıştı. E lim de olm adan içten kah k ah alar
>ı11 ığım da o da bana katıldı. K ahkahası pam uk kadar yum uşaktı.
A z önce ben ne. ..
H em en sustum ve başka tarafa baktım . Bu fazla tu h aftı.
O tu h aftı. Ve çekilm ezdi.
“Sonra görüşürüz, Theresa.” O nu bırakıp diğer tarafa yürüdüm .
Pamuk kadar yum uşak mı? K ahkahası içimi m i delip geçtik Bu
ila ne dem ek oluyordu?
Bu saçm alıkları zih n im d en u zaklaştırdım ve arabam a doğru
yürüdüm. H er zam anki gibi bu gece b ir p arti daha vardı kendim i
İm saçm alıklardan u zak laştırm ak için sıkı, ıslak b ir...
C ebim de titreşen telefonum beni sapıkça düşüncelerim den
uzaklaştırdı. T elefonum u çıkardığım da, ekranda Jace’in ism ini
j'ördüm ve çabucak cevap verdim .
U zun b ir sü red ir burada değildi ve döndüğü zam an m utlu
olacaktım. H erk esin kendisini d ah a iyi hissettiren bir arkadaşı
vardır. B enim İçin o kişi Jace’ti. P isliğin önde gideniydi fakat
cjpençeliydi ve her zam an iyi vakit geçirm em i sağlardı.
Altı

Onunla yakınlaştıkça, onu daha fazla tanımak istiyordu. Sabahlan


uyandığında ne düşündüğünü veya ne kadar sürede hazırlandığını
istemsizce merak ettiğinde, hayatından öylece geçip gidecek birin­
den daha fazlası olmaya başladığını biliyordu. Birdenbire, onunla
oynadığı oyundan daha fazlasına dönüşmüştü. Kendi hastalıklı
düşüncesine göre, bu oyunu onunla daha çok vakit geçirmek için
bahane olarak kullanabildiğine seviniyordu. Arkadaşlarının şüp­
hesini çekmeden onunla ilgili her şeyi öğrenmek için dayanağı
ve sebebi vardı. Onunla elinden geldiğince fazla zaman geçirmek
istemesinin geçerli bir nedeni vardı.
Bunları kazanmak için yapıyordu; yapmak zorundaydı, öyle
değil mi?

N
eden gelmesi gerekiyor dem iştiniz?” diye sordu Molly küçük
topluluğa, sigarasından bir nefes çekerek.
“Ç ü n k ü o S teph’in oda arkadaşı. Steph onu en başından beri
bilinm eyen bir sebeple seviyor ve bu yüzden onu da yanında ge­
tiriyor,” diye açıkladı N ate.
“A m a o tam bir cadı. Fena halde sinir bozucu biri,” diye
sızlandım alnım ı ovuşturarak. Y anım da değilken bile beni sinir
ediyordu. T epkim M olly nin hoşuna gitm iş olm alıydı çünkü bana
yanaşm aya başladı. H e n ü z bana dokunam adan ne yapm ak İstedi­
ğin i anlam am ış gibi davranarak uzaklaştım .
ANNA TODD 97

( )j>,lcdcn sonrayı onu becererek, aletim i içine sokarak ve baş-


İHMtn hayal ederek geçirm iştim . K alçasının yum uşak hatlarını,
iİnlfiim göğüslerini hissedebilm iş, ism im i söyleyen sesini duya-
i.llı nişi i m. E llerim i pem be saçlara dolarken sarı olduklarını hayal
»¿İmiş ve prezervatifin İçine güzelce boşalm ıştım . M olly nihayet
ttfi/mı kullanm adan boşalm am ı sağladığı için kendisiyle g u ru r
»lııyımıştu.
I'ıir bilseydi.
“Ama seksi biri,” diye ekledi Nate.
Tessanın ne kadar seksi olduğunu artık herkes fark etmiş miydi?
"Üi’ksi mi? H ayır, değil,” diye yalan söyledim dişlerim i sıkarak.
Bronz bir el, düzgün bir şekilde jöleleıımiş saçlarını sıvazladı.
"Kesinlikle seksi b ir kız, dostum ,” dedi Z ed , şaşırtacak kadar
l*.f.iıı bir sesle. “O n u bir saniyede becerebilirim .”
“Sen öyle zannet. T am bir nam us kum kum ası olduğu belli.
V.ıııi üniversite çağında bakire olur m u hiç?” diye dalga geçti
Molly, Tessa’yla.
Nate k ah k ah a attı. “D oğru; onunla ne zam an arkadaş oldun
•l,ı sana bunu an lattı?”
M olly kaşlarını çatarak ona döndü. “Ben mi? Ben onunla ko­
ni ışı nam fakat Steph konuşm ak zorunda ve görünüşe göre Prenses,
ı ı kek arkadaşıyla konuşurken duym uş.”
“Belki de d o ğru düzgün becerilm ediği için bu kadar cadaloz­
cu r,” dedim ve y anım a yaklaşm am asını um arak M olly’den biraz
uzaklaştım .
“O halde bu söylediğini yapm am gerekebilir,” dedi Z ed , her­
kesi güldürm eye çalışarak. F akat başaram adı.
“Evet, tabii. U ğraşsan bile yapam azsın,” diyerek ona takıldım .
“Sen m i yapacaksın? B enim şansım senden fazla olurdu!”
ıliye karşı çıktı.
C iddi olam azdı. K ıym etli S am antha’smı hatırlam ıyor muydu?
98 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

“N e kaçırdım ?” Jace beton zem ine o tu ru p cebinden otlu si­


garasını çıkardı.
“S tep h ’in oda arkadaşı tam bir züppe ve Z ed ile H a rd in bu­
rada onu ilk önce k im in becereceği konusunda tartışıyorlar,” diye
bilgi verdi M olly, hom urdanarak.
Z ed gerçekten de T essanın onunla yatacağını m ı düşünüyordu?
G ru p tak i herkesin onun hak k ın d a bu şekilde düşünm esi sinirim i
b ozdu. Söyledikleri gibi T essan ın bedenine hiç el değm em işse,
ufacık bir dokunuşun ona neler yapacağını yalnızca hayal edebilir­
dim . A ltım d a kıvranm asını, daha fazlası için yalvarm asını sağla­
yabilirdim . Z ed asla benim yapacağım gibi, onu m utlu edem ezdi.
Peki, Tessa onun denem esine izin verir miydi? Ş artlar tam a­
m en eşit olsa, Tessa onu mu seçerdi?
“Bunu çok daha ilginç bir hale getirebiliriz, biliyorsun, değil
mi? Var m ısm ?” Z e d ’e döndüm .
“Söyleyeceklerine bağlı.”
“H ım m .. .Pekâlâ, önce onu ilk hangim izin ağına düşüreceğini
b ir görelim .’' Bunun ne anlamı var? diye sordum kendi kendim e,
sözler ağzım dan çıkar çıkm az.
Ve diğer yanım k arşılık verdi, Eğlenceli olabilir. E n azından
yapacak bir şeyler ve onu daha fa z la sinir etmek için bir neden çıkar.
“B ilm iyorum . . .” Z e d ’in sesi şüphe doluydu. G eçm işim izi,
bana duyduğu ve dile getirm ediği kini hesaba k attığım da, beni
b ir konuda yenm e fırsatını hem en kabul edeceğini düşünm üştüm .
“H aydi am a korkaklık etme. Seni o kadar zorlam am . S teph’in
onu bir sonraki partiye getirm esini sağlayacağız ve ona dostça
davranacağız,” diye açıkladım . “G enç ve saf biri olduğu için işi­
m iz kolay.”
D a h a önce de böyle bir şey yapm ıştım ; farklı şeyler ve farklı
b ir av üzerine iddiaya g irm iştim fakat oyun tam am en aynıydı.
ANNA TODD 99

Molly bozulm uş bir şekilde, “Bu çok aptalca. S ıradan bir


kı/m bekâretini bozm ayı kim um ursar ki?” diye her zam anki
jjibt sızlandı.
“Bunu yapabileceğinizden o kadar em insen, sana bir h afta
vı ı iyorum.” Jace ciğerlerine dolan dum an nedeniyle öksürdü ve
«Ijf.ırayı M olly ye uzattı.
“Bir h afta mı? D o stu m o kız tam b ir cadı ve biz zaten an-
l.ı'..ıtnıyoruz. S anırım bundan daha uzun bir zam ana ihtiyacım
nl.it ak.” Bu k ızın ne kadar inatçı olduğunu bilm iyorlardı. Kaba
vı- fazlasıyla saldırgandı.
“Ne kadar? İki h afta mı? Bak, bir ay içinde başarırsan sana
bi'\ yüz veririm ,” dedi Z ed, arkasındaki betona yaslanarak.
“Beş yüz dolar m ı?” dedi M olly, şaşkın bir şekilde bakarak.
< Xkdenm esi beni eğlendiriyordu. T am bir ilgi m anyağıydı ve spot
i-,.ıklanın ondan çaldığı için Tessa dan nefret ediyordu.
“Ben de üç yüz ekliyorum . Sekiz yüz. Sence bunu yapabilir
misin?” diye sordu Jace; gözleri kan çanağına dönm üştü.
“Evet, tabii ki yapabilirim . U m arım psikopatlaşıp bana ya­
lı ışı ııaz,” dedim daha önce oynadığım ız buna benzer oyunlardaki
basanlarım la övünüp Övünmemeye karar vermeye çalışarak. Yap­
mamaya karar verdim . H a m p stea d ’den eski bir arkadaşım olan
M ark’ın her zam an “m ü h ü r” olarak adlandırdığı o kendim e özgü
l'uliim sem em in yüzüm e bu kadar çabuk yerleşm esinden etk ilen ­
miştim. Bu, b ir şeyi veya b irin i elde edeceğim i bildiğim zam an
vuzümc yerleşen bakıştı. G ru p tak iler bana haddim i bildirecek
birini beklerken ben burada Z ed e sırıtarak plan yapıyordum .
“Şüpheliyim .” N ate kahkahayla gülerek bir sigara daha yaktı.
“O kız senin tuzağına düşmeyecek. O kadar aptal birine ben­
zemiyor.” Z ed gözlerini dikip bana baktı.
Jace do ğ ru d an bana bakarak güldü. “Evet, o yüzden iddiam
kazandığına d air kanıta ihtiyacım ız olacak.”
K anıt mı? Bu çok zor olm azdı. Yaratıcı olabilirdim .
100 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

“Bir videoya ne dersiniz? Yeni bir m alzem e hoşum a gider."


Jace gözlerini benden ayırm adan arkasına yaslandı.
“H ayır, hayır. Bu çok riskli olur,” diye karşı çıktım . O yola
daha önce g irm iştim ve şim di o lanet yoldan uzak durm ak is­
tiyordum . “G üven bana, tüm bunlara gerek kalm adan kanıtım
alacaksın.” D o ğ ru d a n Z e d ’e baktım ve yüzüm de yeniden o gü­
lüm sem e belirdi. “D a h a önce hiç bâkire b irini becerm em iştim .
Bu eğlenceli olacak.”
Sahte b ir ifadeyle gülüm sedim ve saklam ak istercesine elim i
dudağım daki h alk an ın üzerine götürdüm .
M olly araya girdi, “D u r biraz, siz iki ahm ak tam olarak bu işe
nasıl başlayacaksınız? Bu çok m antıksız: Şim di aniden ik in iz de
onu becermeye mi çalışıyorsunuz yani?” Sinirli bir şekilde saçlarını
geriye doğru attı. “E n azından lanet olası aklınızı kullanın,” dedi
ve elini uzatıp N ate’in çakm ağını aldı.
“G üzel bir nokta,” dedi Jace. “B ir oyuna ne dersiniz?”
“O yun mu?” Z ed m eraklanm ış gibiydi.
“M esela D o ğ ru lu k veya C esaret gibi bir oyun. O n a seksle
ilgili sorular sorarak bâkire olduğuna em in oluruz ve siz de za­
m an ın ızı boşa harcam am ış olursunuz.” Jace, elini Z e d ’le benim
aram da salladı.
“D o ğ ru lu k veya C esaret mi? B enim le kafa m ı buluyorsun?”
diye hom urdandım . O saçma şeyi a rtık kim se oynam ıyordu.
“Saçma bir fikir.” N ate başını iki yana salladı. Y üzünde alaycı
b ir hayal kırık lığ ı ifadesi vardı.
A ltın cı s ın ıf öğrencilerinden başka kim se D o ğ ru lu k veya
C esaret oynam ak istem ezdi.
“A slında iyi fikir, fazla şüphe çekm ez,” diye ekledi Steph.
“Bu ortam dan öylesine bihaber ki bunun üniversite öğrencilerinin
eğlenm ek için oynadıkları b ir oyun olduğunu düşünür. O n a teh­
likeli görünecek kadar heyecanlı, anlayabileceği kadar da çocuksu
bir oyun.”
ANNA TODD 101

Ktrafım a bakınca, herkesin onaylarcasına başını salladığını


vf kahkahalarla güldüğünü gördüm . A ptallar.
Bu fik irlerin i kabullenerek om uz silktim fakat bunun tek
nt’lu-bi daha iyi bir fik rim in olm am asıydı.
“O zam an D o ğ ru lu k veya C esaret oynuyoruz,” diye son nok-
layı koydu Jace.
Parti geçen h aftak in d en bile kalabalıktı ve ben her zam anki
(Mİti içki içm iyordum . M ü ziğ in sesi yükselene kadar odam da kal­
dıktan sonra aşağı inm eye karar verdim .
Salonda N ate’i bulm ak için dolanırken Tessanm koltukta otur-
tlıij'iınu görünce durdum .Yaııi en azından onun Tessa olduğunu
,/ıifihıdüm. H e r zam ankinden farklı giyinm işti. Ç o k farklıydı. O
etkileyici, gri-m avi gözleri makyajla belirginleştirildiklerinde daha
la/la ortaya çıkm ışlardı ve kıyafetleri kıvrımlı bedenine oturuyordu.
Ç ok seksiydi. Bunu ona söyleyecek değildim am a kahrolası
İma halde seksiydi.
“Farklı görünüyorsun.” Ayağa kalkarken gözlerim i ondan ala­
madım. K alçaları... ah o lanet olası kalçalarının üzerinde parm ak
ı/. (erimi bırakm alıydım .
“K ıyafetlerin bu gece gerçekten yakışm ış.” Sesim kahkaha
alıyorm uşum gibi çıktı fakat yorum um u şaka olsun diye yapm a­
mıştım.
G ö zlerin i devirdi ve o in an ılm az göğüs dekoltesini kapam ak
u,in bluzunu y u karı çekti.
“Seni burada gördüğüm e şaşırdım ,” dedim onu incelemeye
drvam ederek.
îçin i çekti. “Y eniden burada olm am benim için de sürpriz
oklu.” H iç b ir şey sc>ylemeden uzaklaştı ve ben bir an duraksaya­
rak onun peşinden gitm eyi düşündüm . P lanı biliyordum ve böyle
giyindiğini g ö rdükten sonra kendim i oyunu başlatm aya daha ha­
zır hissediyordum . Ş im dilik peşinden gitm em eye k arar verdim .
K alabalığın arasında kaybolm asını bekledim .
102 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

Birkaç dakika sonra M olly yanım a geldiğinde, m utfak tezgâ­


h ın a dayanmış duruyordum . “Şu saçm alığa hazır m ısın bakalım ?”
diye sordu.
Yeni ilgi odağına öfkeliydi ve onu kıskanıyordu. B unu an ­
lıyordum . Karşı cinsten ilgi görm eye alışkındı, istendiğini bu
şekilde hissediyordu.
H erkesten daha iyi anlıyordum . “Sen?” T ek kaşım ı kaldırıp
ona baktım .
A şırı makyajlı gözlerini devirdi. “Senden bir hayır gelmeyeceği
için S tep h ’e onu bulup salona getirm esini söyleyeceğim .”
E lim de su bardağıyla oturduğum sırada Tessa da gruba katı­
lıyordu. O y u n başlarken huzursuz fakat bilm ediğim b ir nedenle
heyecanlıydım. N atalieyi, M elissayı veya diğerlerini düşünmemeye
çalıştım . Ben dâhil, birçok serseriyle dolu b ir toplum da doğm uş
olm aları onların suçu değildi.
“Haydi, D oğruluk mu Cesaret mi oynayalım ” diye söze başladı
Z ed ve dövm eli arkadaşlarım ızdan oluşan küçük grup koltuğun
etrafında toplandı. M olly bir şişe votkayı elden ele dolaştırırken
başka tarafa bakarak sanki o tan ıd ık hisle boğazım ı yakıyorm uş-
çasına suyum u içtim .
Steph; Nate; onun oda arkadaşı, Tristan; Z e d ve M olly sırayla
şişeden içtiler. Tessa onları izledi fakat içmedi. O nun da benim gibi
b ağım lı olduğunu düşünm üyordum . B elki de yalnızca içm ekten
hoşlanm ıyordu. Ü niversitede, bir partide bile olsa...
“Sen de oynam alısın, Tessa.” M olly ona gülüm sedi. Bu g ü ­
lüm sem eyi tanıyordum . İyiye işaret değildi. H â lâ bu saçm a ve
çocukça oyunu oynadığım ıza inanam ıyordum .
“Hayır, oynamamayı tercih ederim. Tessa tırnaklarıyla oynayınca
b en de Z ed e baktım . B iraz endişeli görünüyordu. M uhtem elen
T essa n ın ona değil, sürekli bana bakm ası onu korkutm uştu.
“G erçekten oynayabilm ek için nam us kum k u m alığ ın ı beş
d ak ik alığ ın a bırakm ası gerek,” diye onu k ışk ırttım . İyi rol kesen
ANNA TODD 103

Slrph hariç gruptaki herkes sözlerim e güldü. Beni kandıram azdı,


nnıı iyi tanıyordum .
A kran baskısı karşısında zor anlar yaşayan ve pes etm ek üzere
olan Tessaya baktım ve sonra Z e d ’e yaklaştım . “Bu iş kolay olacak.
İlana şim diden ödem e yapsan da olur,” dedim .
Belki de bu oyun iyi bir fikirdi.
İlk birkaç tu rd a Z ed bir birayı kafasına dik ti ve M olly mem e
uçlarındaki pirsingleri göstererek hava attı. M olly yi izlerken Tes-
■.anın gözlerinin yuvalarından fırlayışı ve yanaklarının koyu kırm ızı
bir renk alm ası beni bir hayli eğlendirdi. K endim i tu tam ad ım ve
I rssan m o dolgun, d ik ve yum uşak göğüslerinin ucunda pirsing
olduğunu hayal ettim .
“D o ğ ru lu k m u C esaret mi, T heresa?” diye sordu N atc, oyunu
başlatarak. N ihayet.
“D o ğ ru lu k ?” Sesi tereddütlü geliyordu. N ate ona T heresa
ıİrdiğinde onu düzeltm em esi d ik k atim d en kaçm adı; hâlbuki ben
Iht söyleyişimde hayalarım ı kesip o süs köpeği erkek arkadaşına
yedirecekm iş gibi davranıyordu.
“T abii ya,” diye üzerine g ittim . Tessa gözlerini dikip bana
bakarken N ate de ne soracağını hep birlikte kararlaştırm am ışız
l'jbi ellerini birbirine sü rttü .
“Pekâlâ. S en ... bakire m isin?” diye sordu N ate sonunda.
T essan ın gözleri her zam ankinden de fazla büyüdü ve boğa­
zından h a fif bir öksürük sesi duyuldu. Bir yabancının ona bu kadar
kişisel bir soru sorm asından dolayı şoke olmuş, dehşete düşm üş ve
bozulm uştu. B oynundan göğsüne k adar kızardı. E llerin i nereye
koyacağını şaşırdı ve bana, ona küfür m ü etse yoksa odadan kaçıp
gitse m i k arar verem iyor gibi geldi.
“E e?” diye sordum , onu çırılçıplak altım da hayal ederken.
Yumuşak, narin sesiyle daha önce hiçbir erkeğin duym adığı sesler
çıkardığını düşündüm . D üşüncesi bile büyüleyiciydi fakat aynı
104 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

zam anda çok saçmaydı çünkü bu kızla, kibirli tavrının saldırısına


u ğram adan konuşam ıyordum bile.
Sonunda aram ızdaki m asum kız, kısa ve sessiz bir şekilde
başın ı sallayarak onayladı.
H er b irim iz oyunum uzu ve bu tatlı, m asum ve ezilip büzülen
s a f k ızın az önce nasıl oyunun başlıca parçası haline geldiğini
düşünüyorduk.
Tessa bâkireydi; bunu az önce hepim ize itira f etm işti. B unun
doğru olduğunu o kabul etm eden önce de biliyordum . Yalnızca
konuşm alarım ızı dinlerken bile titrem esinden anlam ıştım . O na
sahip olacak ve neler kaçırdığını gösterecek ilk kişi olmayı dü­
şününce bile aletim hareketleniyordu. K ıyafetinin altında neler
olduğunu hayal ettim . Y um uşak tenini, dokunuşum la sertleşen
göğüs uçlarını düşündüm . A rtık oyun başlam ıştı ve kanım daha
h ızlı akıyordu. O n u n içinde olm ak için sabırsızlanıyordum .
O luşturduğum uz dairenin karşı tarafında saçlarıyla oynadı ve
o sarı saçları elim e dolayarak onu kendim e çektiğim i ve arkadan
becerdiğim i hayal ettim . O yuvarlak kalçasında iz bırakm ayı um a­
rak onu tokatlardım . Şişen pem be dudaklarıyla inleyerek ism im i
sayıklardı. İsm im onun dudaklarından ne kadar güzel dökülecekti.
P antolonum u düzelterek yeniden Tessa’yı izlem eye başladım .
D u d a k la rın ı yaladı ve içim den âdeta inledim .
Kaç k işinin aletini ağzına aldığını m erak ettim . Acaba b ir
erkeğin sperim ini hiç tatm ış mıydı? Konuşma devam ederken seks
konusunda neredeyse hiçbir şey yapm am ış olduğunu öğrendim
ve kaçırdığı b ü tü n kahrolası ayrıntıları gösterm eye karar verdim .
Yedi

ll.ıy.ıta yapılabilecek çok fazla hata vardı ve o hepsini yapmıştı.


Dıı.ı beslediği saygının her zerresi zihnindeki karmaşanın içinde
l'.ıyholmuş gibiydi. Onu kendi canından daha fazla sevm iş ve
ı|«>(|(!r vermiş fakat bunu göstermek ve gerektiğinde hatırlam ak
kımıısunda sayısız kez başarısız olmuştu. Onu oyuncak etmiş, ço-
»ulu; a oyunlar oynamış ve içindeki gerçekleri ona göstermemişti.
Kıı gerçekleri bir yere güvenli bir şekilde kilitlemiş ve büyürken
mii ekli korumuştu çünkü çocukken birilerinin ona kaç kez sa rıl­
ılığını veya sevgi gösterdiğini hiç hatırlamıyordu. Bahane bulmaya
ı,.ılışmıyordu, yalnızca bu şekilde davranmaya alışm ıştı. Hiçbir
/.tınan yaptıkları veya söyledikleri konusunda sorumluluk almaz,
her zaman başkalarını suçlardı. Böylesi daha kolaydı.
Fakat sonunda dersini almıştı.

44 esaret” Bu çocukça oyun nedeniyle gözlerim i devirdim .


D o ğ ru lu ğ u seçeceğim i düşünen olm azdı zaten.
T essaya b ak tım ve R ahibe T eresan ın cesaret gerektirecek
sağlam bir soru bulm ak konusunda sıkıntı çekişini izledim . "Sen­
den... şey ...” Sustu. O yunum uza uyum sağlam ıştı ve herkes onun
sorusunu bekliyordu.
“B enden ne istiyorsun?” Acele etm esi için onu zorladım .
Bu çakallar g ru b u n u n içinde başının ne kadar belada oldu­
ğundan habersiz olan bu kız hâlâ sessizce oturuyor, heyecan ve
106 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

telaşla gruptakilere bakıyordu. Bu yalnızca bir parti oyunuyd


fakat onun başarı odaklı olduğu anlaşılıyordu; böylesine aptal bi
oyun söz konusu olsa b ile... Bu kadar küçük b ir şeyin bile onu
telaşlandırdığını görm ek eğlenceliydi. O nun da benim dudağımdaki
halkayla oynam am gibi altdudağını ısırm a alışkanlığı vardı. Bir
an için onu dudağında bir halkayla hayal ettim . Ç ok seksi olurdu,
"T işö rtü n ü çıkar ve oyunun sonuna kadar da giym e,” dedi
M olly, Tessa’n ın yerine.
Tessa’nm yanakları kızardı. Bu bir döngü haline gelm işti.
“Ne kadar çocukça.” Siyah tişö rtü m ü kaldırıp çıkardım vc
T essanın vücudum a b aktığını gördüm . Steph dirseğiyle onu dür­
tünce gözlerini kaçırıp yere indirdi ve yanakları kızardı.
Bu oyunu resm en kazanıyordum . Z e d ’in şansı yoktu.
O y u n devam ederken ben de yarı çıplak bir halde T essanın
gözlerini benden kaçırm aya çalışm asını izliyordum . O n u okuya-
m ıyordum ; dövm elerim den tiksiniyor m u yoksa etkileniyor mu
anlam ıyordum . Ç enesi titreyip duruyordu; kım ıldam adan oturm ak
için elinden geleni yapıyordu.
İlginç bir durum du.
“Tessa, doğ ru lu k mu cesaret m i?” diye sordu T ristan.
A vuçlarım ı yere koyup arkaya doğru yaslandım . “N eden so­
ruyorsun ki? D o ğ ru lu k diyeceğini b iliy o ru z..
“C esaret,” dedi inatçı kız, sesindeki m eydan okum ayla beni
şaşırtarak. İsyankâr b ir sesti; yalnızca birkaç dakika önce bu sesi
duyabileceğim i hiç düşünm ezdim .
“H ım m . . . Tessa, senden . . . sek votka içm eni istiyorum .”
T ristan güldü.
“Ben içki içmem.” Kabul etm ediğini gösterircesine başını salladı.
O kadarım tah m in etm iştim fakat açığa çıktığına m em nun
oldum . B uradaki herkes kafalarının bir kez daha iyi olacağı anı
beklerken buna bel bağlam ayan b irin in olduğunu bilm ek içim i
ferahlattı.
ANNA TODD 107

"('esaretin am acı da bu zaten,” diye itiraz etti T ristan.


“hak, eğer yapm ak istem iyorsan . . diye söze başladı Nate.
"(/ok korkak,” dedi M olly kulağım a.
Korkak mı? İçki içm ek istem ediği için, mi?
“Pekâlâ, bir tek,” dedi Tessa. Ve boylece K üçük Bayan A h -
llnı X Y -veya-Zyi-Y apm am yelkenleri kolayca indirdi.
I Kirüst olm am gerekirse biraz hayal kırıklığına uğradım . N e­
tim inden em in değildim fakat onda farklı olan b ir şeyler olduğunu
»lıışıiımıüştüm. Bizler gibi, arkadaşlarının dikkatini çekmeye ihtiyaç
duymadığını düşünm üştüm .
Helli k i onun h ak k ın d a y anılm ıştım .
“Cesarete devam ,” dedi Z ed, Tessa’ya ve votkayı verm eden
ı>ııı e büyük b ir yudum alırken. A ynı şişeden içm eleri beni sinir
ulıyordu; gerçekten de çok iğrençti.
O yun devam ederken ardı ardına içtiği içkiden sonra yüzünü
rk-,iterek yakıcı sıvıyı dud ak ların d an siliyordu. A rtık gözleri ve
y.mııkları k ızarm ıştı. O tu ru rk en bile kendinde değilm iş ve den-
ini sağlayam ıyorm uş gibi görünüyordu.
Şişeyi yeniden d u daklarına götürünce, elim de olm adan şi-
ı.i’vi tutup elinden çektim . B eni durdurm aya çalışm adı; yeterince
ı*,ligini m i hissetm işti?
Bunu özgürlüğü ilk tadışı olarak m ı görüyordu? B oktan aileleri
vm/.tinden yaşadıkları sorunları unutm ak için kendilerinden geçene
kadar içen in san ların büyük, kötü dünyasındaki böylesine m uha-
l.ı/akâr bir k ız ... Belki onunki de benim ki gibi ilgisizlikti. Bu kız
da mı İhm al edilm işti? D üzgünce ütülenm iş bluzunun yakasına
baktım . H ayır, kesinlikle ihm al edilm em işti. Ö zg ü v en in in eksik
ıılınası yalnızca bir evre olabilirdi. K ontrolcii anne ve babasından
kurtulup çılgın bir kız olabileceğini gösterm ek istiyordu. Kesinlikle
kötü çocuklarla ta k d a b ilir ve m idesi bulanana kadar içebilirdi.
D iğ er b ir olasılık ise şuydu; birçoğum uz insanları aşağı çek­
mekte iyiydik.
108 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

‘‘Bence yeterince içtin,” dedim ve şişeyi N a te’e vermeye yel­


tendim . Fakat Tessa son anda şişeyi elim den kaptı ve b ir yudum
daha aldı. T em izlem ek için yaladığı dudakları belli belirsiz bir
gülüm sem eyle kıvrıldı, isy an k âr bir şekilde yutarken boğazına
b aktım , dudaklarını aralayıp içkiyi onun ağzından içmek istedim,
Bu düşünceyi zih n im d en uzaklaştırdım . M olly bana bakıp
eliyle deli olduğum u işaret etti.
Belki de deliydim .
“D ah a önce hiç içm ediğine inanam ıyorum , Tessa. Eğlenceli,
değil m i?” diye sordu Z ed.
Tessa kıkırdayınca gözlerim i devirdim . “H a rd in , doğruluk
m u cesaret m i?” diye sordu Molly.
“C esaret ” S orm ak zo ru n d a mıydı? Belki de sırf b ir şeyleri
ispatlam ak için T essan ın yaptığını yapm alıydım .
“Senden Tessa yı öpm eni istiyorum .” M olly nin boyalı dudak­
ları b ir gülüm sem eyle kıvrıldı ve T essan ın şaşkınlıkla nefesini
tu ttu ğ u n u duydum .
Bir kelim e bile edem eden Tessa lafa girdi. “H ayır, benim
sevgilim var.”
“N e olmuş? Bu yalnızca bir cesaret oyunu. Yap gitsin,” dedi
M olly tırnaklarıyla oynayarak.
“Hayır.” T essanın sesi yükseldi. “Kimseyi öpm üyorum.” Ayağa
k alk tı ve o d anın diğer tarafına doğru yürüdü. Suyum dan b ir y u ­
d um aldım ve kapıdan çıkışını izledim . T ü m gece bana ve çıplak
göğsüm e bakm ışken şim di beni öpme fik rin d en bu kadar tiksinip
olay çıkararak kaçıyor muydu?
Yoksa b ir öpücük onun için yalnızca b ir cesaret oyununudan
d ah a fazla şey m i ifade ediyordu?
“işte g itti, h an ım lar ve beyler!” N ate bana yaslanıp kahkaha
attı. E lindeki bardağı sallayınca içindeki bira halıya sıçradı. Birayı
tem izlem e zahm etine girm edi. Yerler daha kötüsüne de m aruz
kalm ıştı.
ANNA TODD 109

İlen tişö rtü m ü giyerken, “Peşinden gitseniz iyi olur, yoksa


kaybedeceksin,” dedi Steph alaycı bir ses tonuyla.
Tanrım , son zam anlarda çok huysuzdu, derdinin ne olduğunu
merak ediyordum .
“Pislikler, h an g in iz onun peşine düşecek?” diye sordu Nate.
Kalabalık odada etrafım a bakındım . G örünürde yoktu. Z ed bana
bakıyor, T essa n ın çıkardığı bu küçük olaya vereceğim tepkiyi
İli kliyordu. O dayı bir kez daha kolaçan ederken yüzüm de en ufak
İm İİ£İ ifadesi olm ayacak şekilde doğal b ir ifade tak ın d ım . O n a
ilk ulaşanın Z ed olm asına asla izin verm eyecektim . B eni öp­
mesini istedikleri için kızm ıştı. Z aten bu aptal oyunu oynam ak
benim fik rim değildi ve şim di gerçekten de geri tepm işti. K ötü
İm fikir olduğunu onlara söylem iştim . L ogan, Z e d ’in d ik k atin i
ıkıvırınca başım ı uzatıp m utfağı kontrol ettim . Tessa’yı görünce
verden kalk m ak İçin harekete geçtim .
“Nereye gidiyorsun?” Ayağa kalkarken M olly kolum dan tuttu.
“Şey, su alm aya.” Y alanım ı anlayıp anlam ayacağını um ursa­
madan yarısı dolu bardağım a baktım .
K alabalığın arasından geçerken T essa’nm sarı saçlarını gö-
lebilmek için etrafım a bakındım . M utfağa girdiğim de, tezgâhın
mitinde duruyordu ve elinde bir şişe Jack D aniels vardı. Şişeyi
kaldırdığında boğazım da o tan ıd ık arzuyu hissettim .
Bu k ızın böylesine tehlikeli bir döngüye bu k adar çabuk
girmesi beni şaşkına çevirm işti. G özlerini sım sıkı kapam ası ve
bitirdiğinde çıkardığı öğürm e sesleri... iç k i yakıyor ve m idesini
biniz b u landırıyordu fakat o yine de b ir yudum daha aldı. C an ı­
nın daha fazlasını istem esine neden olacak m ıydı? B ana yaptığı
)',ibi. ona zih n in d ek ileri unu ttu racak , onları birer anıdan ibaret
bırakacak m ıydı? Bu k ızın da u n u tm ak istediği anıları va r m ıydı?
Ilelki de vardı.
M usluğu açıp bardak ararken sessizce onu izledim . Dolabı
açtı ve kapıya d o ğru baktı. G eri çekilip gözden kayboldum .
110 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

B urada ne yapıyordum ? O n u n peşinden gidiyor ve alkolün


h er şeyi u n u ttu rm a özelliğine ani ilgisini m i izliyordum ?
H em en geri dönüp arkadaşlarım ın yanına gittim . M olly, Lo*
gan ’ı dün gece tak ıld ığ ı kızla ilgili olarak kızdırıyor, ben yeniden
pis yere otururken N ate de b ir sigara yakıyordu.
“H aydi, buradan gidelim . Ben sıkıldım , senin de sıkıldığın
belli oluyor.” M olly kollarını om uzlarım a sararken sıcak nefesini
boynum da hissettim . O nu üstüm den itip başım ı iki yana salladım,
Fakat geri geldi.
“Ben yukarı çıkıyorum ,” dedim . Kolları beni çelik gibi aşağı
çekti.
“İyi fikir.” D u d a k la rın ı boynum a bastırdı.
Fazla içtiği ve ben de hızlı hareket ettiğ im için bir kez daha
bana sarılm ak istediğinde halının üstüne düşünce ben de ayağa
kalktım .
“Iyk. Bunu izlem ek zordu,” diye takıldı L ogan ona. M olly
dönüp bana baktı.
“C iddi m isin, H a rd ın ? ” diye hom urdandı.
“C iddiyim , M olly.” A rkam ı dönüp m erdivenden çıkm aya
başladım .
Yukarı çıktığım da, ön cebimde duran telefonum çaldı. Ekranda
K en’in ismi belirince reddet tu şu n a bastım . O n u n la uğraşacak
havam da değildim . G enel de olm azdım da. Sadece yalnız kalm ak
ve tüm bu m üzik ve g ü rü ltü d en uzaklaşm ak istiyordum . B abam
olacak adam ın benim le "bağ” kurm aya çalışm aktan vazgeçmesini
istiyordum . B enim kilerden çok daha kötü sorunları olan karak­
terleriyle kendim i biraz olsun norm al hissettirecek bir rom anın
içinde kaybolm ak istiyordum .
Fakat odam a yaklaştığım da kapının, bir şeylerin yolunda
g itm ed iğ in i anlayabilm em e yetecek kadar aralanm ış olduğunu
gördüm . L an et kapım ı her zam an kilitlerdim ; bu kez unutm uş
muydum ?
ANNA TODD 111

Tı-ssa elinde kitaplarım dan biriyle yatağım ın üzerinde o tu ru -


ymi i 11 1 . 'Telefonum yine titreşti. Ö fk em K en’den Tessa’ya sıçradı.
I .m ı ne isterse yapabileceğini m i düşünüyordu? İzn im olm adan
imi,ıma sürekli girebileceğini m i sanıyordu?
Neden buradaydı? O n u d ah a önce uyarm ıştım . D erdi neydi?
I hı.ı doğru y ü rüdüm . “‘Kim se O d am a G irem ez’ cüm lesinin tam
ı ı l . ı ı :ık neresini anlam adın?”
Şaşkınlıkla doğruldu, “ö - ö z ü r dilerim . B e n ...” Sesi alçaldı
it j'özlcrini korkudan değil öfkeyle kocam an açtı. Yine aynı yolu
t!ı iliyordu; bana sabırlı davranm a ta k tiğ in i...
Kapıyı işaret ettim . “Ç ık dışarı.”
“Bu k adar aşağılık olm ana gerek yok!” diye bağırdı.
“Benim o d am d asm .” Y aptığım hatırlatm ayla benim sesim
ile onunki gibi yükseldi. “Yine, girm em eni söylediğim halde. O
vn/den dışarı çık!”
“N eden b enden hoşlanm ıyorsun?” dedi. G üçlü olm aya ça­
lılığ ın ı görebiliyordum fakat sesi alçaldı ve o kocam an gözleri
nabzım ın h ızlanm asına neden oldu.
Sekiz

Böylesine açık ve doğrudan sorması onu şaşırtm ış ve bir uçuru­


mun kenarında durduğunu hatırlatmıştı. Tek bir esintiyle aşağı
yuvarlanabilirdi.

N
eden böyle bir soru sorm uştu ki? O nu neden sevm ediğim
açık değil m iydi? Ç ok sinir bozucuydu. O ...
Şey...
Peşin hüküm lüydü. Sürekli beni yargılıyor ve onunla zıtlaş­
tığ ım zam anlarda davranışlarım ı eleştiriyordu. V e...
O kadar da kötü değildi sanırım .
“B ana bunu neden soruyorsun?” diye sordum sakin b ir ses
tonuyla konuşm aya çalışarak.
G özlerini dikm iş bana bakıyordu. Bu iyiliğini karşılıksız bı­
rakm adım , ben de ona aynı şekilde baktım . Beni korkutabileccğini
m i sanıyordu? B enim odam daydı, aptalca sorular soruyordu ve
ban a o şekilde b ak ıy o rd u ...
“B ilm em . Ç ü n k ü ben en başından beri sana iyi davranırken
sen bana hep kaba davranıyorsun. A yrıca bir noktada gerçekten
de arkadaş olabileceğim izi düşünm üştüm .”
Kan çanağına dönm üş gözleri güçlüydü ve onun h ak k ın d a
b ilm ediğim veya um ursam adığım birçok şeyi gizliyordu.
ANNATODD 113

Arkadaş mı? G erçekten de ciddi miydi? B enim arkadaşım


V»»klıı. A rkadaşa ihtiyacım da yoktu.
“Biz mi? A rkadaş mı?” Z o rak i b ir k ah k ah a attım . “N eden
tiılsiıdaş olam ayacağım ız açık değil m i?”
“B enim için değil,” dem ekle yetindi. B aşta şaka yaptığını
dııu'ındüm. F akat sesindeki kararlılık ciddi olduğunu söylüyordu,
hu kız kafayı yem işti. Benim gibi birinin onun gibi biriyle arkadaş
ııLıhileceğini m i düşünüyordu? K endi “arkadaş” gru b u m bir yana
insanlara güç bela katlandığım ı bilm iyor muydu?
Böyle bir şeyin hiçbir zam an yürüm eyeceğini anlatan sebepler
İr.leşine nasıl başlam alıydım ?
“Pekâlâ, öncelikle fazla sıradansın; m uhtem elen m ahalledeki
itim evlerin b irb irin e benzediği, ufak, m ükem m el bir evde büyü-
ılıin,” diye söze başladım , küçükken odam ın tavanındaki siyah k ü f
lekesini düşünerek. “Büyük ihtim alle ailen sana her istediğini aldı
İni yüzden hiçbir şey istem en gerek yoktu. O aptal plili eteğinle..
Üst ündeki kıyafete baktım ve kum aşın dolgun kalçalarına nasıl
ouırduğunu görm ezden geldim . “Yani, kim on sekiz yaşında senin
l'.ilu giyinir ki?”
A ğzı açık kaldı ve bana bir adım yaklaştı. H iç düşünm eden
^enledim . için d e fırtın alar kopan gri gözlerine bakınca başım a
]',<■!e çekler i anladım .
“Benim hakkım da hiçbir şey bilmiyorsun, kibirli pislik! Alkolik
kıbam ben on yaşındayken bizi terk etti ve annem , üniversiteye
pldebilm em için gece g ü n d ü z çalıştı. F aturalara y ardım etm ek
için on altı yaşım a basar basm az çalışm aya başladım ve ayrıca
kıyafetlerim i seviyorum...” Elleriyle kıyafetini işaret etti. B ağır­
maya başlam ıştı ve o kadar öfkeliydi ki küçük elleri titriyordu,
“is ra fın d a k i k ızların giydiği sü rtü k kıyafetlerini giym ediğim
için üzgünüm ! O n e çık m ak ve farklı olm ak için fazlasıyla çaba
gösteren birine göre, senden farklı olan kişiler konusunda peşin
hüküm lü olduğun kesin!”
114 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

Sonra kapıya döndü.


D o ğru mu söylüyordu? Bu kusursuz kız gerçekten hızlı büyü­
m ek zorunda kalan şanssız çocuklar döngüsüne m i hapsolm uştu?
O halde neden onu h er gördüğüm de gülüm süyordu?
Peşin hüküm lü mü? Belli bir tarzda giyinen kızlara sürtük
ded ik ten sonra bana peşin hüküm lü olduğum u m u söylüyordu?
Şim di bana bakıyor, tepkim i bekliyordu am a ben tepki verm edim .
Bu öfkeli, ilginç ve peşin hükümlü kadın, d ilim in tutulm asına
neden olm uştu.
“Biliyor m usun, zaten seninle arkadaş olm ak istem iyorum ,”
dedi, beynim uyuşukluğundan sıyrılm adan önce.
Tessa kapının koluna uzandığı sırada hayatım daki ilk arka­
daşım olan S e th ’i düşündüm . O n u n ailesinin de hiç parası yoktu
fakat hiç bilm ediği büyükanne ve büyükbabasından biri ölünce
fena halde zengin olm uştu. O eski püskü ayakkabıları, altında
ışıklar yanan beyaz ayakkabılarla değişm işti. Ç o k havalı olduk­
ların ı düşünm üştüm . B ir doğum günüm de annem den bana bir
çift alm asını istem iştim . B ana hüzünlü bir ifadeyle gülüm sem iş
ve d oğum günüm ün sabahında bana bir ayakkabı kutusu ver­
m işti. İçinden o lanet ışıklı ayakkabıların çıkacağım düşünerek
çok heyecanlanm ış, kutuyu yırtarcasına açm ıştım . Evet, ku tu n u n
içinde b ir çift ayakkabı vardı fakat o güzel, ışıklı ayakkabılardan
çok farklıydı. Bu hediyenin onu üzdüğünü görm üş fakat nedenini
tam olarak anlayam am ıştım . T a ki aylar geçtikçe S e th ’i daha az
görm eye ve b ir gün her biri ışıklı ayakkabı giyen yeni arkadaş
grubuyla evim in önünden geçtiğini görenceye kadar.
O benim ilk ve son arkadaşım dı ve arkadaşlarım olm adan
hayatım çok daha basitti.
“N ereye gidiyorsun?” diye sordum arkadaş olabileceğim izi
düşünen kıza. Şaşkın bir şekilde duraksadı. T ıpkı benim gibi.
“O tobüs durağına. O d am a dönecek ve bir daha asla buraya
gelm eyeceğim . Sizinle arkadaş olm aya çalışm aktan bıktım .”
ANNA TODD 115

Kendim i tam b ir pislik gibi hissettim . Bir tara ftan benden


Mrlırt etm esi uzun vadede iyi olacaktı fakat öte y a n d a n ... şey,
lırııimle birlikte olacak kadar benden hoşlanm asını istiyordum .
İddiayı k azan d ık tan sonra benden nefret edebilirdi.
“Tek başına otobüse binm ek için saat geç oldu,” dedim . N asıl
)mı ıındüğü ve tü m gece içmiş olduğu düşünülürse, otobüs durağına
l«'K başına gitm esi gerçekten de berbat bir fikirdi.
1 )önüp bana baktı ve ilk kez gözlerinde yaşlar olduğunu fark
ı ııinı. “B ana b ir şey olm asından endişeleniyorm uş gibi davran­
ın. ılıcaksın herhalde?” Tessa başını iki yana sallayarak güldü.
"E ndişelendiğim i söylem edim ... sadece seni uyarıyorum . Bu
Kul ii bir fik ir,” dedim . K itaplığım a baktım ve içeri girdiğim de
ı İmde tu ttu ğ u kitabın başkarakteri olan C atherine’le onu karşılaş­
tın! un. O n a çok benziyordu; değişken bir ruh hali ve kanıtlam ak
i’,irdiği çok fazla şeyi vardı. E lizabeth B ennet da aynıydı; ağzını
İm açtığında em patik bir yorum yapardı. B undan hoşlanırdım .
Si imlilerde üniversitede okuyan kızlar içlerindeki ateşi kaybetm iş
j-ibiydi. K endilerini değil yalnızca erkekleri m em nun etm ek isti­
yorlardı; hiç eğlenceli değildi.
“Başka seçeneğim yok, H ard in . B en dahil herkes sarhoş.”
Ymiden ağlam aya başladı.
Biraz yum uşadım . N eden ağlıyordu? G aliba sürekli ağlıyordu.
Tek bildiğim yolu, alaycılığımı kullanarak onu neşelendirmeye
»,alıktım. “P artilerde hep ağlar m ısın?”
“Belli ki senin olduğun partilerde evet. Ayrıca katıldığım tek
(»artiler b u n lar olduğuna g ö re ...”
Tessa kapım ı açtı fakat dışarı çıkacağı sırada sendeleyerek
gardırobum un k enarına tu tu n d u .
“T h eresa . . Sesim beklediğim den daha yum uşaktı. “İyi
inisin?” diye sordum .
Başıyla onayladı. Kafası karışm ış, öfkeli ve çok hoş görünü­
yordu; am a daha çok öfkeliydi.
116 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

iyi olup olm adığı um urum da mıydı? M idesi kötüydü, sarhoşt


ve bu gece Z e d ’i yenmeye çalışm am söz konusu bile değildi. Bunu
istemiyordum, zaten bu sahtekârlık olurdu; Tessa fena halde sarhoştu,
“N eden birkaç d akika oturm uyorsun? Sonra otobüs durağımı
gidersin,” diye önerdim . Belki iyi bir adam olduğum için bira'/*
p u an kazanabilirdim .
“K im senin odana girem ediğini sanıyordum .” Yere otururken
sesi yum uşak ve m eraklıydı. O tu rd u ğ u yerde yaşanan şeyleri bilse,
kesinlikle orada oturm azdı.
F arkında olm adan gülüm sem işim am a ne yaptığım ı fark eder
etm ez durdum. N e dem ek istediğim i anlatm ıştım . Başını sallayarak
onayladı ve hıçkırdı. H e r an kusacakm ış gibi görünüyordu. “Eğer
odam a k u sarsan ...” diye uyardım .
O pisliği tem izleyeceği kesindi. “S anırım yalnızca biraz suya
ihtiyacım var,” dedi Tessa. O n a kendi bardağım ı verdim . “A l.”
Eliyle bardağı itip öfkeli bir ifadeyle gözlerini devirdi. “Su
d edim , bira değil.”
“Su zaten. Ben içki içm iyorum .”
B urnundan alaycı bir ses çıkardı. “Ç ok kom ik. Burada oturup
bebek bakıcılığı yapm ayacaksın herhalde.”
Evet, kesinlikle yapacaktım. Eşyalarımı karıştırm ası ve kitapla­
rım ın üzerine kusması için onu burada tek başına bırakmayacaktım.
“İçim deki canavarı ortaya çıkarıyorsun.” Bu yorum u beni
şaşırtıp sessizliğim i bozdu.
“Bu ağır oldu,” diye çıkıştım . İçindeki canavarı m ı çıkarı­
yordum ? Beni tanım ıyordu bile. D evam ettim : “Ve evet, burada
o tu ru p sana bakıcılık edeceğim . H ayatında ilk kez sarhoş oldun
ve ben etrafta yokken eşyalarım a dokunm ak gibi bir huyun var.”
Tessa d ikkatli bir şekilde suyum dan içerken ben de yatağım a
oturdum . Şaşırm am ıştım . O d a büyük olasılıkla dönüyordu. Zavallı
kız. Suyu yudum larken m erakla ona baktım . G özlerini kapatışını,
içtik ten sonra dud ak ların ı yalayışını, hızlı hızlı soluk a lışın ı... O
ANNA TODD 117

ftıl> etm eden onu izledim ve ona neden baktığım ı düşünm em ek (I-
■!'
l^jıı (Timden geleni yaptım . (i
i hum h ak k ın d a bilm ediğim ve öğrenm ek istediğim çok fazla ij
•11
V.lldl. p
I hşarıdan, çözülm esi kolay biri gibi görünüyordu. Sarışındı, \l
Vıtlııı bir güzelliği vardı ve m odası geçm iş konuşm a tarzın d an ¡.
ıtııUlığım kadarıyla saatler boyunca bir kitaba göm ülüp kalabi-
İlhlı. Yine de öfkesi ve kavgacılığı, görün tü sü n ü n altında neler ¡i1
a•
^1/İrdiğini öğrenm ek istem em e neden oluyordu. jij
"Sana bir soru sorabilir m iyim ?” D üşünm eden konuştum .
1 >ıı,ı j’iilümsemeye çalıştım fakat lanet bir ucube gibi göründüğüm -i 1
lıiv.iııe kapıldım . >
Kaşları b irbirine yaklaştı. “T -t-t-t-ta b ii,” dedi güçlükle ko-
ıın;.;iıak. i

Ona ne soracaktım, ki? B ana cehennem e gitm em i falan söyle- ij-


\< ı cj>ini dü şü n m ü ştü m .
A klım a gelen en kolay soruyu sordum . “Ü niversiteyi bitir- I;,
tlıkim sonra ne yapm ak istiyorsun?” D a h a özel b ir soru sorm am
fH'i ektiğini biliyordum ; Z e d ’le oynadığım oyunu kazanm am a f.
v,ııılımcı olacak b ir soru sorm alıydım . I|,
' I essa soruyu irdeliyor gibi cevap verm eden önce parm aklarını j",(

lı.ıf iİçe çenesine vurdu. “Şey, yazar veya yayıncı olm ak istiyorum ; i ¡'

lı.mgisi daha Önce olursa.” ^


Bunu anlam ak hiç zor değildi. Sı,'
O n a tam olarak aynı şeyi yapm ak İstediğim i söylem edim . >,
i'1
Hoş boş b a k tık tan sonra gözlerim i devirdim .
¡;\
“B unlar senin k itapların m ı?” Eliyle kitaplığım ı işaret etti.
“Evet,” diye geveledim . î:
“E n sevdiğin hangisi?” M
¡■il

K ahretsin, fazla m eraklıydı. -ii


118 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

“E n sevdiğim yok,” diye yalan söyledim. Fazla özele girmeye


başlam ıştı ve uzun süredir odam daydı. E n sevdiğim kitabı öğren­
mesi, istediğim i elde etm em e yardım cı olm ayacaktı.
Bu konuşm ayı kendim den uzaklaştırm alı, daha az kişisel bir
yere çekmeliydim. O nu sinir etm eliydim. “Bay Rogers yine partide
olduğunu biliyor m u?”
Y üzüm deki gülüm sem e onun çatık kaşlarıyla bir bütün oluş­
turdu. G örev tam am lanm ıştı.
“Bay Rogers m ı?”
“E rkek arkadaşın,” dedim . “O n u n kadar dangalağını hiç gör­
medim!''
“O n u n hak k ın d a böyle konuşm a. O ... o ... iyi biridir.”
M okasen ayakkabı giyen erkek arkadaşı için övgü dolu bir
yak ıştırm a bulm akta zorlanm ası kendim i tutam ayarak gülm em e
n eden oldu.
B ana bakarak parm ağını salladı. “O n u n kadar iyi olmayı
rüyanda bile görem ezsin.”
“İyi mi? Erkek arkadaşınla ilgili konuşurken aklına ilk gelen
sözcük bu mu? iyi sözcüğü sıkıcı olduğunu söylem enin kibar bir
yolu.” G üldüm .
“O n u tanım ıyorsun,” diye üsteledi tabii ki etkileyici bir cü­
retkârlıkla.
“Pekâlâ, onun sıkıcı biri olduğunu biliyorum , hırkasından ve
mokasen ayakkabılarından anlıyorum .” Şim di öyle çok gülüyordum
ki k arn ım kasılıyordu. K endim i tutam ıyordum . Ö fk eli yüzüne
bakınca, Ken b ebeğinin canlı halin in kaşm ir kazağında oluşan
b ir delik yüzünden sızlandığını hayal ederek daha çok gülm eye
başladım .
“M okasen falan giymiyor.” Tessa kahkaha atm a isteğini gizle­
m ek için elini ağzına kapadı. A nlıyordum . Ben de olsam gülerdim .
S uyum dan bir yudum daha içti. D evam ettim .
ANNA TODD 119

“Baksana, iki y ıldır seninle birlikte fakat seni halâ becerm e­


mi;.. Bence eziğin teki.”
Ağzımdan, bıı sözler çıkar çıkm az, Tessa ağzındaki suyu bar-
ılıij’;i tükürdü. “N e dedin sen?”
“Beni duydun, T heresa.” G ülerek öfkesini körükledim .
“Sen bir pisliksin, H a rd ın .”
T anrım bu k adar öfkelen d iğ in d e... sonra soğuk su yüzüm e
ı, .11 |*l I.
Cesareti karşısında şaşkınlıktan nefesimi tuttum . B irbirim ize
l<,ılı;ı yorum lar yaparak eğlendiğim izi sanıyordum . O n u kasıtlı
nl.ıuk sinirlendiriyordum ve benim onu sinirlendirm ekten aldığım
/ 1 ■v ki o da sinirlendirilm ekten alıyor gibiydi.
Yüzündeki tiksintiye bakılırsa galiba öyle değildi.
Neden erkek arkadaşından b ah setm iştim ki? Ben kahrolası
İm ¡iptaldim. O d am da oturm uş benim le birlikte gülüyordu ve ben
t ,ıl >ii ki her şeyi m ahvetm ek zorundaydım .
Tessa çabucak odam dan çıktı. Y üzüm deki suyu silip kapının
ı-.ijfinden, basam akları ikişer ikişer inişini izledim .
O dam a döndüğüm de, bana eşlik eden tek şey tavandaki van-
tılaförün kısık sesiydi. Yatağım a oturdum ve buraya yerleştiğim den
I>c ı i ilk kez bu odada yalnız kalm ak istem edim .
Dokuz

Kızın dudakları onunkilere ilk kez dokunduğunda, bunu hissetti.


İçinin derinliklerinde, gizli kalmış ve üzeri tozlanmış bir yerde
bir kıpırtı hissetti. Kendini bildi bileli oraya dokunan olmamıştı.
Bu kız onu uyandırmış, ona ışığı, kahkahayı, özlemi getirmişti ve
dudakları kendisininkilere dokunduğu andan itibaren bir daha
asla aynı kişi olmayacağını biliyordu.

T
essa yalnızca yüzüm e suyu fırlattı ve oflayıp poflayarak gözlerini
devirip odam dan rüzgâr gibi çıkıp gitti. Fakat işte buradaydım
ve od am da yalnızca birkaç dak ik a o tu rd u k tan sonra en sevdiği
oyuncağı kırıldığı için olay çıkaran bir çocuk gibi onun peşinden
aşağı iniyordum .
F akat Tessa benim en sevdiğim oyuncağım değildi; kirli el­
lerim le oynayam ayacağım kadar parlak ve yeniydi.
Yalnızca onun ruh halini düzeltm eye ve onu güldürm eye çalı­
şıyordum fakat başaram adığım ortadaydı. D angalak sevgilisinden
b ah setm enin öfkesini tetikleyeceğini bilm eliydim .
Ç ok sinir bozucu bir kızdı. K endini haklı görüyordu ve den­
gesiz bir ru h hali vardı. Fazla hassastı ve beni öfkeden delirtiyordu.
K im bir başkasının yüzüne o şekilde -s u da olsa içecek ti- atardı
ki? K endini bir şey sanan b irin e göre kesinlikle fevri bir çocuk
gibi davranıyordu.
ANNA TODD 121

M erdivenden in diğim de Tessa m utfakta b ir şişeden içki içi-


İti. Ktrafına bakınıyor, birini arıyordu ve onu izlerken telefonum
I Hi . Ken’den b ir mesaj daha geldi: Uğramak istersen Karen
ht ,ı(\uım için yemek yapıyor. Seninle konuşmak istediğim bir konu
Mesajlarıma cevap vermediğin için saat üçte atacağım mesajı en
tinttıhı/ı uyandığında göreceğini düşündüm.
İlenimle bir şey m i konuşm ak istiyordu? Yapacak daha iyi
l?ln ıı n vardı. M esela Z e d ’e burada kralın kim olduğunu gösterm ek
Işıltı, Uaşımı çevirip T essanın olduğu yöne baktığım da Z e d ’in ona
kırıldığını gördüm .
Tabii ki o ucube ben ortadan kaybolduğum anda T essan ın
\ıiııı başında bitecekti.
Tessa hâlâ içiyordu; bu kadar içm em eliydi. Yarın kesinlikle
İn ihat hissedecekti. Elbette Z ed ona bu şekilde ulaşmayı planlıyordu.
Bir sesin, “N e kadar tatlı göründüklerine baksana,” dediğini
duydum ve dönüp b ak tığ ım d a S tep h ’in, elinde bir şarap soğu­
du ııyla yanım da d u rduğunu gördüm . K ırm ızı saçları dağılm ış,
vıı/tine dağılm ıştı.
Yeniden Z ed ve T essaya döndüm ve bu kez daha d ik k atli
bıktığım da T essanın onun gözlerine bakarken nasıl iç geçirdiğini
jV>tdüm. R ah at görünüyordu; om uzları rahatlam ış, gözlerindeki
bakış yum uşam ıştı. B enim yanım daki halin d en eser yoktu. Z e d ’i
beni tanıdığından iyi tanım ıyordu; peki bu farklılığın sebebi neydi?
Nedeni Z e d ’in gözlerini ondan hiç ayırm adan tezgâha dayanm ış
ı ılınası mıydı? Göğüslerinin, dikkatini dağıtm asına izin vermiyordu.
Tessa ona gülerken o da T essaya yaklaştı. A nlaşılan benim kötü
(uılis rolüm e karşılık iyi polisi oynayacaktı.
K ahretsin, ta h m in ettiğ im d en iyiydi.
Tessa kapıya bakınca Steph hızla kolum u tu tu p geri çekildi.
Kİ inden k u rtu ld u m .
S tep h ’in gözleri kan çanağına dönm üştü, göz bebekleri ise
kırm ızılar içinde ik i küçük siyah nokta gibi görünüyordu. “O n a
122 A FT ER: BA ŞLA N G IÇ

burada olduğum u söyleme. O n a bakıcılık etm ekten sıkıldım ,” de


ve gözlerini devirdi. Tessa o rtalık ta yokken Steph kibar olma
çalışm ıyordu bile. O bir num aralı cadalozdu.
Elbisesi üzerine oturm uş, sarhoş bir sarışın bana göz kırpanı
yanım ızdan geçti. O n u hatırladım , san ırım .,.
“O nu buraya sen g etird in ,” diye h atırlattım Steph e, sesim
yükseltm eden. B u n ların hiçbiri ilgim i çekm iyordu. Bu konuy
neden gündem e getirdiğim den bile gerçekten em in değildim .
“Yani? Bu gecelik ondan sıkıldım ve ayrıca o ik in iz in oyun­
cağı, u n u ttu n m u?” O m u z silkip yanım dan ayrıldı.
P ekâlâ...
“B ir ucube gibi burada durm aya devam edersen m ağlup ola­
caksın!” diye b ağ ırd ı Steph, ön kapıya ulaştığında ve daha geçen
h afta şikâyet e ttiğ i o tu h a f çocuğun elini tu ttu .
M ağlup mu olacaktım ? Lütfen. Böyle bir ih tim al yoktu.
Fakat kap ın ın eşiğinde ucube gibi de durm ayacaktım .
Yeniden salona dönüp koltukta bir yer buldum . O n u n bana
gelmesini bekleyecektim. Z ed ’den, dünyayı her seferinde bir çiçekle
kurtarm ayı am aç edinen bilim ve bitkilerle ilgili saçma sohbetin­
den sıkılacaktı. S anırım buna inanıyordu fakat Z ed söz konusu
olduğunda emin olamıyordum . M uhtem elen bilinçaltında yalnızca
bitkilerin onun yanında kalm aya dayanabildiğim biliyordu.
Z am an gelince, Tessa lanet bir kayıp köpek gibi kendisine
yapışan Z e d ’le b irlikte salona geldi. Y alnızca birkaç adım öteye,
arkadaşlarım ın yanında yere otu rd u ğ u n d a benim de aynı odada
olduğum u fark etm edi bile.
B irinin kolum u sıktığım h issettim ve dönüp baktığım da,
az önce gördüğüm sarışın kız kollarım k arnım a dolayarak bana
sıkıca sarıldı.
Öyle bir sarhoş edasıyla, “H a rd in n n n . . . ” dedi ki bana sarktığını
m ı ettiğini yoksa yalnızca odanın fırıl fırıl dönm esini engellemeye
ANNA TODD 123

Hll yılıştığım anlayam adım . “Seni yeniden görm ek güzel. H a tta


İHunrlınek daha da g ü z e l...”
K!inden k u rtu lm ak için onu hafifçe geriye ittim . F akat al­
imi muı ısrarcı b ir ahtapota çevirdiği için beni yeniden yakaladı.
Nmuımla ism ini asla hatırlayam adığım “kard eşlik ” üyesiyle yer
ılı im;,t irerek kızın kollarını onun om zuna doladım . T abii ki kızın
İnileninin geriye kalan kısm ı da kollarına uyum sağladı ve dili
•iiı»,ark, “S-Steeeve, görüşm eyeli uzun zam an o ld u ...” derken
İ m 11 de oradan gizlice sıvıştım . B otlarım la kirli halıda attığım
İn ı adım da, bu geceye duyduğum öfke de artıyordu.
Tessa’nm , “Otobüsler bütün gece çalışıyor mu?” diye sorduğunu
duydum. A rtık çakırkeyif evresinden sarhoş aşam asına geçtiği
«ı*,ıkça görülüyordu. Sesi boğuklaşm ıştı. D u d ak ların a baktığım da
ıilulııdağmm üstekine göre daha sık öne çıktığını gördüm . Ya-
ı ,ı;. konuşuyor, sözcükleri ağzında yuvarlam a sın ırın ın eşiğinde
ı Ilınıyordu.
O nu dinlem em ek için kendim i zorla m utfağa attım . O benim
... unum değildi; sarhoş olup olmamasıyla ilgilenm ek için bir sebe­
bi m yoktu. O n saniyeden az b ir süre sonra köşeyi dönüp yeniden
•..dona g irdim ve ayaklarım yerde o tu ran T essanın önünde durdu.
Burnu havada kız beni görünce gözlerini devirdi. A nlaşılan
İn mu çok sık yapıyordu.
Fakat Z ed e yapm ıyordu. A sla yapm ıyordu.
“D em ek sen ve Z ed, ha?” K aşım ı kaldırıp ona baktım . Ayağa
k.ılkarken tökezledi. N e kadar içmişti? G özlerim le buluşan gözleri
«k(aklanabildiği için ne kadar içtiğ in i anlayam adım .
Y anım dan geçip giderken kolundan tu ttu m . “B ırak beni,
11,irdin!” K o llan ın havaya kaldırınca ve bu abartılı hareketlerine
fMi imemeye çalıştım . B ana atm ak için bir şey arar gibi etrafına
İmkındı. “Sadece otobüs saatleriyle ilgili bilgi almaya çalışıyorum .”
O m zuyla benim kine çarparak yanım dan geçtiyse de onu dur­
durm ak için nazikçe kolundan tu ttu m .
124 A F T E R : BAŞLAN G IÇ

“Sakin ol. Saat sabahın üçü. O tobüs falan yok.” Kolunu bira
tim ve durum u idrak etm esini bekledim . “Yeni edindiğin alkoli
yaşam tarzın yine burada m ahsur kalm ana neden oldu.”
içinde bulunduğu d u ru m u n gülünçlüğü yadsınam azdı. Bu
m anzaradan nefret etm e konusunda çok kararlı olm asına rağmen
yine geceyi burada geçirecekti.
Kocam an gözleri ve sarkıttığı dudaklarıyla boş boş bana ba­
kınca bu anı, yaralı egosuna tu z basarak değerlendirdim .
“Tabii Z e d ’in evine gitm ek istem ezsen...” B aşım la salonu
işaret ettiğim de Tessa kaşlarını çattı.
Tek kelim e etm eden yürüyüp gitti.
B unun am acı neydi? N eden onun peşinde dolaşıp onu sinir­
lendiriyordum ? B unun bir amacı yoktu ve gerçekten de zam anım ı
boşa harcıyordum . Belli ki o da oyunu benim kadar iyi oynuyordu.
O dam a dönünce kitaplıktan bir kitap aldım , tişö rtü m ü çı­
karıp yere attım ve yerdeki dağınıklığa bir de kotum u ekledim .
G elişigüzel bir sayfa açtım ve okum aya başladım :
Onun bu yersiz saflığı karşısındaki öfkemin ve itirazlarım ın ne
anlamı vardı f O gece dargın ayrıldık fa k a t ertesi gün inatçı küçük-
hanımın tayının yanında Uğultulu Tepeler e doğru yola çıktım. Onun
hüznünü, rengi solan yü zünü ve şişen gözlerini görmeye dayanamamış
ve belki Linton b izi ağırlar ve anlatılanların ne kadar asılsız oldu­
ğunu bize kendisi kanıtlar diye z a y ıf bir umuda bel bağlayarak kıza
boyun eğmiştim.
Saçları dam arlarında akan kanın rengi kadar kırm ızı bir k u r­
deleyle bağlanm ış olan sarışın bir C ath erin e kırlarda oturuyordu.
D üşünm üyordu; dalıp gitmişti. Adam a döndü ve sesi aralarındaki
m esafede çınladı. “H ard ın ?”
C atherine’in sesi yüksekti; o kadar yüksekti ki beni uykum dan
uyandırdı. Rüya m ı görüyordum?
“H ardin! H ar din, lütfen kapıyı aç!"
ANNA TODD 125

Kapım ın kulpu zorlanırken z ih n im bu lan ık ve panik olm uş


|th hakle yatağım dan sıçradım . K apım yum ruklanıyordu.
"I lardin!” Ses b ir çığlık daha attı. Bu?.,
Kilidi çevirdim ve kapıyı ardına kadar açtım. Kapıdaki Tes-
Mvdı; yüzü dehşet içinde kızarm ış, gözleri korkudan fal taşı gibi
mi, ılinişti. E nsem deki tüyler d iken diken olurken hem en savun­
maya geçtim .
“Tess?” Z ih n im d e k i rüyadan k u rtu lu p neler olduğuna odak­
lımm ak için gözlerim i ovuşturdum .
“ila rd in , lütfen, içeri girebilir m iyim ? Şu çocuk. . .” Tessa
luH İılora bakınca, neden bu kadar korktuğunu görmek için ko-
11 «lora çıktım .
Neil bize d o ğru geliyordu. G özleri kıpkırm ızıydı ve göm leği
I»’keliydi. İğrenç görünüyordu. T ökezleyip duvara çarptığında ne
Lalar sarhoş olduğunu anladım .
Tessa neden ondan kaçıyordu? Yoksa o ...
Neil’la gözgöze geldiğimiz anda durdu. Kendi iyiliğini istiyorsa
lınııcn dönüp giderdi. İstem iyorsa da Tessa ve belli ki koridorda
Imlunup ona yardım etm ek istem eyen herkes bir gösteriye seyirci
•»Ilıcaklardı.
Polis geldiğinde cesedini saklam am ı gerektirecek bir şey yapıp
yapm adığından em in olm ak için hem en dönüp Tessa ya baktım .
“O n u tanıyor m usun?” diye sorarken sesi çatladı, ik i yanım da
ıhı ran ellerim in titred iğ in i hissettim .
“Evet, içeri gir.” Kızı içeri alıp yatağım a oturdum . G ri gözleri
merakla bana bakınca gözlerim i bir kez daha ovuşturdum , “iyi
misin?” diye sordum .
İyi görünüyordu; gergin olabilirdi fakat ağlamıyordu. Bu iyiye
işaret, diye düşündüm .
“Evet,” dedi yum uşak bir sesle. “Evet. Buraya gelip seni uyan­
dırdığım için üzgünüm . Sadece ne yapacağım ı...” Sözler ağzından
hızla ve ürkek b ir şekilde dökülüyordu.
126 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

B eni uyandırdığı için ü zgün olduğunu m u söylüyordu?


E lim i saçlarım ın arasından geçirip alnım dakileri geriye itti
“Sorun değil." E llerinin b enim kiler gibi titred iğ in i fark ettim
kapıyı açtığım dan beri beni rahatsız eden soruyu sordum . “San
dokundu m u?”
Z ih n im d e tehlikeli düşünceler dönüp duruyordu. Kim senin
N e il’i özlem eyeceği kesindi.
“H ay ır,” diye söze başladıktan sonra tereddüt etti. “Fakııt
denedi. K endim i sarhoş bir yabancıyla aynı odaya kapatacak kadııi
aptallık ettim , bu yüzden hepsi benim h atam d ı.”
Onun hatan mıydı f N e diyordu bu?
“Böyle yapm ası senin hatan değildi. Sen böyle durum lara
alışık değilsin.” Sesim i sakin tutm aya ve onu daha fazla kor-
kutm am aya çalıştım . D ah a önce bu olayın birçok kızın başına
geldiğini görm üştüm . Kendi annem den partilerdeki sarhoş kızlara
k ad ar... G eçen sene M o lly y i sarhoş N e il’in elinden kurtarm ak
zo ru n d a kalm ıştım . B urnunu kırıp om zunu çıkardıktan sonra
dersini aldığını düşünm üştüm am a belli ki alm am ıştı. A nlaşılan,
bir hatırlatm aya daha ihtiyacı vardı. T ıpkı son seferinde olduğu
gibi bu kez de L ogan bana yardım ederdi.
Tessa bana yanaşınca yanım daki boş yere hafifçe vurdum. O tu ­
rup ellerini kucağına koydu. K orunm asız ifadesi ansızın üzerim de
siyah baksırdan başka bir şey olm adığını h atırlattı. Ü zerim e bir
şey giym ek istedim fakat d ik k atin i bu konuya çekm ek ve buraya
N e il’den kaçm ak ve h u zu r bulm ak için geldiğinden* onu daha
fazla huzu rsuz etm ek istem iyordum .
“B una alışm ak gibi bir planım yok. G erçekten buraya ya da
h erhangi b ir partiye son gelişim . N eden denediğim i bile bilm i­
yorum . Ve o çocu k ... o ç o k ...” Ü rperdi ve yan ak ların d an yaşlar
akm aya başladı.
“A ğlam a, T e s s d i y e fısıldadım ve elimi yanağına götürdüm .
A k an yaşları parm ağım la sildim . Tessa burnunu çekti. O kadar
ANNA TODD 127

(thi'iMti) ve kırılgan bir sesti ki gözlerim i ondan kaçırm ak istedim


(feLıi yapam adım .
"< ¡özlerinin ne kadar gri olduğunu fark etm em iştim ,” diye
Mırıl n tim .
Şimdiye kadar göğüsleri ve oyunlarım a verdiği tepki dışındaki
tivımhlara pek d ik k at etm em iştim . Fazia m eşgul, fazla sığdım .
Ki kat sonra kendim i durdurdum . H ayır, ben bir yalancıydım .
Hu kızı gördüğüm den beri en ufak ayrıntıya bile dikkat ediyordum.
Kİ i m halâ yanağındaydı ve o da dolgun dudaklarını aralam ış,
I m i i .i bakıyordu. D u d ağ ım d ak i m etal halkayı dişlerim in arasına
ıilılıın ve her zam an yaptığım gibi çektim . G özleri dudaklarım a
lıtlıilendi ve elim i çektiğim sırada bana yaklaşıp dudaklarını be­
nimkilere bastırdı.
Tam am en hazırlıksız yakalanarak ani b ir nefes aldım . N e
\ ,ı|>ıyordu? Ben ne h alt ediyordum ?
Fakat du rm ad ım . D u ram ad ım . D ilim i yum uşak dudakla-
ııııda gezdiriyor; y ü zünü ellerim in arasına alırken kesik nefesle-
1111 i yutuyordum . B eni öptüğü için rahatlam ış gibi ağzım ın içine
mirdi. Teni sıcak, dudakları yum uşak ve gergindi ve ben ellerim i
kalçasına götürdüm .
D ilin d ek i votka tad ın ı aldığım da geri çekildim . “T e ss...”
Nefesimi ağzına verdim . İçini çekti ve ben d ilim i dudaklarında
j'rzdirerek onları b ir kez daha araladım . N efesim i tu tu p zih n im i
m ¡aklamaya çalıştım . Bu d urum a nasıl gelm iştik?
İçim deki yangına tezat bir serinlik hissettim . G üzel bir duy­
guydu. B itm ek bilm eyen yanm a hissini rah atlattı. D a h a önce hiç
böyle bir d in g in lik hissetm em iştim ; bu tehlikeliydi.
A rtık kontrol zihnim de değildi; dudaklarım daki dudaklarının
verdiği his tü m duyularım ı ele geçirm işti. K alçasındaki ellerim le
onu kendim e çekip yatağa uzandım . Ü zerim e çıkıp ellerini göğ­
süme koydu. D u d a k la rın ı dudaklarım dan hiç çekmiyordu; diliyle
128 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

b en im k in i okşuyordu. B u konuda çok başarılıydı. T anrım , çok


iyiydi.
Saçları tenim e dökülünce dudaklarım ı onunkilerden çektim.
Bunu yaptığım anda dudaklarından çıkan inilti anında sertleşmeme
neden oldu. Beni istiyordu. Şim di göğsüm deki ellerini aşağı yukarı
gezdiriyor, tahm inim ce sınırlarını deniyordu.
B u n u n fazla ileri gitm esine izin verm eyecektim . B u gece ol­
m azdı. U zu n bir süredir içiyordu ve bu ben im tarzım değildi.
O n u istiyordum ; lanet olsun, onu defalarca becerm ek istiyordum .
O nu, h er şeyini hissedecektim . Fakat bu gece değil. K ız bakireydi
am a erkek arkadaşıyla ne k adar ileri gitm işti? Ü zerinde yalnızca
b ak sın varken bu şekilde üzerine oturm uş, kalçasını onunkinin
üzerinde h areket ettirm iş miydi? D ışarıya yalnızca nam uslu ve
burnu havada görünürken erkek arkadaşıyla bu kadar yakın mıydı?
D ilini T essanın yum uşak boynunda gezdirm iş miydi? D ilim in
tenine dokunuşuyla hızlanan soluklarına bakılırsa, cevap hayırdı,
in led i, saçından tu tu p boynunu Öptüm. A ğzım ı aşağı kaydırdım ,
köprücükkem iklerini nazikçe ısırdım , ism im i fısıldayarak inledi.
D u d ak larım ı onunkilere bastırdığım da üzerim de hareket et­
meye devam etti. N e k adar sertleştiğim i, onu ne kadar istediğim i
h issettiğ in i biliyordum .
“H a rd in . . . dur,” diye inledi, dilini hâlâ benim kinin üzerinde
hafifçe gezdirerek. “H a rd in !” diye tekrar etti. G eri çekilip yüzüne
b aktım . D u d a k la rı şişmiş, İnsanı g ü n ah a sokan b ir pem beye bü­
rü n m ü ştü ve gözlerinde vahşi bir ifade vardı.
“Yapam ayız,” dedi. P arm aklarını tenim den çektiğinde o cılız
ateş buz kesti.
U zun sürm eyeceğini biliyordum ; bu yaln ızca... anın ateşi
tü rü n d e b ir olaydı. D evam etm esini istediğim b ir andı ve sonuç
olarak her şey sonunda bitm eliydi. D irseklerim in üzerinde doğ­
ruldum . Ü stü m den İnip yatağın diğer tarafına geçti.
ANNA TODD 12?

“Üzgünüm, üzgünüm .” Sesi alçak ve çatallıydı ve dudaklarından


lıı/la dökülen soluklara ve gözlerini dudaklarım dan alam am asına
lı.ıkılırsa hiç de üzg ü n değildi.
O n a bakarken, daha önce okuduğum , k ad ın ların g ü n lü k ha­
vadarında özür dilem eyi b ırak tık ları b ir kasabayı anlatan kitabı
tlıi'.ündüm. Özür diledikleri şeylerin yüzde 90’m dan aslında sorumlu
*ıl »ışıdıklarını fark etm elerini görm ek oldukça ilginçti. Tessa o
kasabada yaşasaydı oldukça iyi uyum sağlardı.
“Ne için üzgünsün?” dedim . Olabildiğince sakin bir şekilde ve
>.ıvah tişörtlerle dolu d ağ ın ık çekmeceyi k arıştırm ak üzere ayağa
kalktım. T işö rtlerd en b irin i giyerken, önce bana sonra baksırım a
baktığını gördüm . Sonra kızardı.
“Seni öp tü ğ ü m iç in ...”
Beni ö p tüğü için neden özür diliyordu ki? Benim le hiçbir şey
yapmak istem eyen biriyle ben de bir şey yapm ak istem ezdim fakat
aynı şeyi istem ediğim e dair herhangi bir işaret de verm em iştim .
“Sadece bir öpücüktü; ben insanları hep öperim .” K endini
dalıa kötü hissetm esini istem ediğim için sesim i kasıtlı olarak do-
l>al bir tonda tu ttu m . Z aten şim diden pişm an olm uştu ve her an
kaçabilirdi. Bunu biliyordum ve kaçarsa peşinden gitm em gere­
kecekti. O y u n u n bu kadar başındayken ve ilerlem e kaydetm işken
vazgeçemezdim . B ana dokunm uştu ve d ilin i hissetm iştim . D ah a
şim diden d ah a fazlasını istediği için soluk soluğa kalm ıştı. Şim di
Xe d ’den öndeydim ve bu fırsatın kaçm asına izin verem ezdim .
Tessa bun u gereğinden fazla sorun ederdi. Şim di onu rah atlatır­
sam, m uhtem elen bana güvenirdi ve bu güven de bana bir sonraki
adım da biraz daha ileri gitm e şansı verirdi.
Bir kez dah a yere baktı. B ana bakam ayacak kadar mı piş­
mandı? Bu his hoşum a gitm em işti.
Ş im diden pişm an olm am alıydı; bunu atlatam azsa m ahvolur­
dum ve oyunu Z e d kazanırdı.
“O zam an büyütm eyelim olur m u?” diye sordu Tessa.
130 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

“İnan bana ben de kim senin bunu bilm esini istem iyorum .
A rtık bu konuda konuşm ayı bırak.”
Sözlerim karşısında yüzünü ek şittiğ in i görünce söyledikle­
rim d en pişman oldum. Bu konularda berbattım .
“G örüyorum ki eski haline döndün.” G özleri parlam aya baş­
ladı; savaşa hazırlanıyordu. O na çıkışm ak istedim fakat çenemi
kapalı tuttum .
Benim hakkım da hiçbir şey bilm iyordu. B eni yalnızca birkaç
kez gördükten sonra kendini siktiğim in H a rd in Scott uzm anı ola­
rak görmesi beni sinirlendiriyordu. B enden çok daha iyi olduğunu
düşünüyordu ve insanların, beni öptü ğünü öğrenm elerinden çok
korkuyordu çünkü ben bendim ve o da Küçük Bayan N am usluydu.
Ç enem i kapalı tutam adım .
“H içbir zam an başka biri olm adım ,” dedim . “Beni, aslında
isteğim dışında öptüğün için artık aram ızda bir bağ oluştuğunu
falan düşünm e.”
Sözlerim in kahrolası b ir koçbaşı gibi onu ezd iğ in i hissede­
biliyordum . Ayağa kalktı. Ö fkesi, kocam an açtığı gözlerinden
anlaşılıyordu. M odern zam anların Jan D a rk ’ı beni yakarak öl­
dürm eye hazırlanıyordu.
“Beni durdurabilirdin,” dedi öfkeden köpürerek. Ellerini sımsıkı
yu m ru k yaptı. Y um ruklarının ateşten olduğunu sanıyordu herhalde.
N e söyleyeceğimi düşünemeden ağzım tepki verdi: “Ç ok zordu.
Tessa iç geçirerek elleriyle yüzünü kapadı. G özlerim i kaçırdım.
Ç o k duygusaldı ve işin garip tarafı bu değildi bile. Duygusal olmak
n o rm ald i, sanırım , fakat bunu çok çabuk yansıtıyordu. Ben onun
ailesinden biri veya arkadaşı değildim ve o burada sanki ezelden
beri tanışıyorm uşuz gibi tü m duygularını açığa vuruyordu. H isset­
tik le rin i bana gösterm ekten korkm uyordu; bu şekilde savunm asız
kalm ayı um ursuyor gibi görünm üyordu.
T h eresa Young benim için böylesine çıldırtıcı bir gizem di.
Ç o k açık ve kırılgan olm asına rağm en aynı zam anda fazla dikkatli
ANNA TODD 131

ve ram kadar keskindi. O nu çÖzemiyordum. Bu çok tu h aftı. O n u


Itnvlc görm em e bu kadar kolay izin vermsi biraz sevim li olm akla
İmlikte garipti.
“G idecek başka bir yerin olm adığı için bu gece burada kala­
bilirsin,” dedim alçak sesle.
Tessa başını iki yana salladı. E lleri dolgun kalçalarındaydı
vr kaşlarını çatıp bana baktı. O n a sert davrandığım için özür
ili İrmek istedim , bazen söylem em em gereken şeyleri söyleyebili­
yordum fakat b ir yabancı için neden enerjim i harcayacaktım ki?
İleni tanım ıyordu ve hiçbir zam an da tanım ayacaktı.
“H ayır, teşekkürler.”
K oridorda gözden kaybolunca kapının çerçevesini kavradım
vr ona sessizce iyi geceler diledim . Ben iyi bir gece geçirem eye-
■rj'im i biliyordum .
“Tessa,” diye alçak sesle arkasından seslendim am a gerçekten
duymasını istediğim den em in değildim .
On

En başından beri inatçı davranmıştı. Kız onun sahip olduğunu bile


bilmediği düğmelerine basmış ve dünyayı farklı şekilde görmesini
sağlamıştı. Oynadığı bu oyundan hiçbir beklentisi olmamıştı ve ona
her bakışının ve gülümseyişinin oğlanı değiştirdiğini bilemezdi,
İlişkinin başlarında korumacı davranmaya başlam ış, sonra bu
korumacılık kontrole dönüşmüştü. Buna karşı koymaya çalışmıştı
fakat iş işten geçinceyekadar ona karşı koyma gücünü kendinde
bulamamıştı.

fke içinde çıkıp gittiğinden beri yirm i dakika geçm işti ve onu
hiçbir yerde bulamıyordum. N eden o da M olly veya takıldığım
diğer kızlar gibi koşarak geri gelm iyordu? N asıl bu kadar inatçı
olabiliyordu?
O nu tanıdıkça, kızlar konusundaki genel yargılarım ın hepsini
yıkacağına inanm aya başlam ıştım .
A m an ne güzel. Bu eğlenceli olacaktı.
“G itti, dostum .” Logan elinde bir şişe votkayla m utfağa girdi.
G itm iş miydi? G erçekten gitm iş olam azdı. K am pusa nasıl
döneceğini bile bilm iyordu ve kaybolursa o eski telefonu hiçbir
işe yaram azdı.
ANNA TODD 133

“O lam az.” Başım ı iki yana salladım ve uzanıp boş bir bardak
iilılıın. M usluğu açtığım da N ate kaşını kaldırm ış, yüzünde aptal
İm gülüm sem eyle bana bakıyordu.
“Ne var, pislik?” diye sordum suyu lık ır lık ır içerek.
“H iç, ahbap.” Kahkahayla güldü ve L ogan’la pis pis bakıştılar.
“Bir şey m i kaçırıyorum ?” E lim i ikisinin arasında salladım .
“H ayır.” L ogan elini om zum a koyunca geriledim . “O n u tam
nl-,ıı ak neden arıyorsun?”
“Sence neden?” dedim çabucak, onlara yalan mı söylüyordum
yoksa iddia konusuna geri m i dönüyordum , em in olam adan. Evet,
lııilfı oyundaydım fakat şu anda sadece kızın hangi cehennem e
/»ittiğini bilm ek istiyordum .
“D o ğ ru ya.” İlkokulda arkadaşlarım la birbirim izi d ü rttü ­
ğüm üz gibi N ate de L ogan’ı d ü rttü . “A m a kız gitti. O n kapıdan
ı, t karken gördüm .”
“Ve gitm esine öylece izin mi verdin?”
“İzin verm ek mi? K ızın çıkıp gitm esinden bana ne? Senin de
um ursam adığını düşündüm ,” dedi Nate, Logan la göz göze gelerek.
“Z ed nerede?” diye sordum . Bu sorunun Z e d ’in bir adım
ünüm e geçm esinden daha çok endişelendiğim i düşünm elerine
neden olacağını um uyordum .
İkisi de başlarını iki yana sallayıp om uz silktiler sonra da bu
konuya olan ilgilerini tam am en kaybetm iş gibi yeniden laklak
etm eye başladılar.
Y anlarından ayrılırken ellerim i sıkıp y u m ru k yaptım . Belki
de gelip onu alm ası için bir arkadaşını aram ıştı? O kızın arka­
daşı var m ıydı ki? K im senin arkadaşlık etm ek istemeyeceği peşin
hüküm lü birine benziyordu. O açıdan bana benziyordu. A m a o
biraz daha sevim liydi. B irazcık.
Yurda dönm ek için beş kilom etre yürüyecek k adar aptal ol­
m adığım um uyordum .
A ptal m ıydı? H ayır.
134 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

İnatçı mıydı? A h , evet kesinlikle.


E vden çıktığından em in olm ak için yu k arıd ak i koridorları
bir kez daha dolaştım . O d a m boştu; yine sinir bozucu bir şekilde
odam a g irm iştir diye düşünm ek istedim . K itaplarım dan biriyle
y atağım ın üzerinde o tu rduğunu hayal etm ek istedim .
A m a hayır, tabii ki gülünç şekilde güçlük çıkarm ak için evden
gitm esi gerekiyordu. Tek başına.
T ek basm a.
L an et olsun, o kahrolası yollarda tek başına yürüyordu.
N asıl b ir... K ahretsin, beni çok sinirlendiriyordu. İddia için
daha zor b ir kız seçem ezdik sanki! Bu im kânsızdı.
“N ate!” M erdivenden hızla inerken m üziği bastırm ak için
bağırdım .
“Ne? A celen m i var?” dedi yüzünde yavaş yavaş beliren gü­
lüm sem eyle. A şağı inerken yavaşladım.
“H ayır, y aln ızc a...” Saçım ı geriye attım . “Siyah bluzlu, iri
m em eli şu esm eri arıyorum .” E llerim i göğsüm ün biraz önünde
tu tara k o yapay kadının vücudunu tak lit ettim .
N ate gözlerini indirip gülüm sedi. “A h , anladım ,” derken alt-
d u d ağ ın ın içine yazdırdığı sözcükleri güçlükle görebildim .
G ö z k ırpınca L ogan kahkahayla güldü.
“Pekâlâ, gidip onu bulacağım . . ” H ızla yanlarından ayrıldım.
U zaklaşırken alçak sesle konuştuklarını duyabiliyordum . A rkam a
bakm adan evden çıktım ve arabam a bindim . S okaklar boştu. T a­
m am en bo ştu ve o görünürde yoktu.
B in an ın etrafında birkaç tu r daha attık ta n sonra doğrudan
yurda gitm eye karar verdim . Şim diye kadar oraya varm ış olm a­
lıydı. G itm iş olm alıydı.
Yurda vardığım da, evden çıkalı iki saat olduğunu fark ettim .
O dasına geldiğim de kapı kolayca açıldı ve Steph ile T ristan ’ı onun
yatağında yatarken buldum . Steph bluzunu çıkarm ıştı, elleri Tris-
ANNA TODD 135

(ıi ıı ı11 çıplak göğsünde dolaşıyordu. D udaklarını T ristan’m kilerden


fMimnık doğruldu.
“Yardım edebilir miyim?” Steph dudaklarını yalayarak üzerinde
Lıl;m azıcık rujun da çenesine bulaşm asına neden oldu.
“T heresa nerede?” diye sordum ikisine. T ristan göm leğine
u / 11 unca Steph göm leği onun elinden alıp yere attı. “E e?” diye
ıi’.trledim .
“B urada değil. Yolda yanından geçtik.” Steph dud ak ların ı
T ristanın boynuna yapıştırınca Öğürdüm.
“Y anından m ı geçtiniz? Y ürüdüğünü gördünüz ve onu alm a­
dınız, öyle m i?” E ğ ild im ve T ristan ’ın göm leğini alıp ikisin in de
vır/,üne fırlattım . Tristan yataktan kalınca kapıya doğru geriledim .
“Steph du rm am am ı söyledi,” dedi giyinirken.
“Bu da ne dem ek oluyor?” Steph e döndüm .
K ıkırdadı. “M erak etm e. B iraz yürüyüş ona iyi gelir.”
“Hey.” T ristan yüzünde kınayan bir bakışla onu d ürttü. Steph
I’özlerini devirdi.
“İk in iz de g iyinin ve buradan gidin. B irazdan burada olur,”
dedim.
“B urası b en im odam . B ir yere g itm iyorum ,” dedi Steph.
“H aydi.” G itm esi için bir neden bulm aya çalıştım . “O n u n la
yalnız kalm am gerek.”
K ah k ah a attı. “Niye? O n u becerm ek İçin mi?”
“O konuda çalışm ak için, evet.”
“B enim eve gidelim , N ate büyük ih tim alle orada değildir,”
dedi T ristan ve S teph’in saçlarını k u lağ ın ın arkasına itti. Steph
gülüm sedi ve başını sallayarak kabul etti.
O d a boşaldıktan sonra Tessa’nm yatağına oturdum . M erakım
nedeniyle eşyalarını k arıştırıp k arıştırm am ak konusunda karar
vermeye çalışırken kapı açıldı. K apının eşiğinde dururken birkaç
santim uzam ış görünüyordu ve ellerini sımsıkı yum ruk yaptı. G ö z­
136 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

leri kocam an açıldı; itinayla tu ttu ğ u öfkesi nedeniyle patlam ak


üzereydi. Ben ona gülüm seyince de sabrı taştı.
“B enim le dalga geçiyor olm alısın!” Ellerini havaya kaldırırken
ses tonu yüksekti.
“N eredeydin?” diye sakince sordum . Ses tonum , onun içinde
hızla büyüyen yangınla ters düştü. “N eredeyse iki saat arabayla
dolaşıp seni bulm aya çalıştım ."
“Ne? N eden?” diye sordu yüzünde öfke ve şaşkınlık karışım ı
bir ifadeyle. Y anakları serin sonbahar havasından kızarm ıştı ve
saçları rü zg ârdan dağılm ıştı. G örm eye alıştığım düzgünce kıv­
rılm ış saçlarından eser yoktu.
H e r şeyi açıklayacak b ir şeyler söylemeye çalıştım fakat yal­
nızca, “G ecen in bu saatinde tek başına sokakta gezm enin iyi bir
fik ir olduğunu sanm ıyorum ,” diyebildim .
K ah k ah alara boğuldu. H em de ne kahkaha. Bu kızın nesi
vardı böyle? K ahkahaları oldukça şiddetliydi; o kontrollü gülüm ­
sem eleri ve sahte k ah k ah aların ın tam am en tersiydi. Yarı deli gibi
görünüyordu.
“D ışarı çık, H ard ın , dışarı çık!” dedi k ah k a h aların ın tonu
alçalırken.
“T h eresa b e n ...”
Fakat kapı şiddetli bir şekilde vurulunca sözlerim yarım kaldı.
“T heresa! T heresa Young, hem en kapıyı aç!” diye cıyakladı
bir k ad ın sesi.
“A m an T anrım , H a rd in , dolaba gir,” diye fısıldadı Tessa,
kolum dan tu tu p beni yataktan k ald ırm ak için çekiştirerek.
“D olaba falan saklanm ayacağım . Sen on sekiz, yaşındasın,”
diye itiraz ettim . Tessa aynaya koştu ve dikkatlice yüzüne bak­
tık ta n sonra d ağınık saçlarını düzeltti. E linde diş m acunu tüpüyle
o d an ın diğer tarafına koşuşturdu, m acunu biraz sıktı ve dilini
ovaladı. E rg en lik çağında b ir kızın, annesinin evinden kaçarken
ANNA TODD 137

yakalandığı sahneyi izliyordum sanki. P an ik içinde kapıya g itti.


I'iıinç kulpu çevirirken eli titriyordu.
“Hey. Siz burada ne arıyorsunuz?” diye sordu Tessa, kapıdan
jııu'iı annesine. A nnesi odayı bir an kolaçan ettik ten sonra biri
daha geldi.
Bu dah a önce gelen çocuktu. N oah.
T essanın an n esinin doğrudan üzerim e geldiğini görebili­
yordum fakat çocuğa odaklanm ış durum daydım . Tessa nm erkek
.tıkadaşı, m eşhur N o a h ... Sarı saçları Tessa’nın k in d en birkaç ton
ıiaktı ve d üzgün hırkası, güzelce ütülenm iş bej pantolonunun
tı/crine sarkıyordu. Sabahın bu erken saatinde yeni üretilm iş ve
halâ paketinden çıkarılm am ış gıcır gıcır bir aksiyon fig ü rü n e
benzemesi inanılm azdı.
İyi am a neden buradaydı? İlişkileri o kadar ciddi miydi?
T essan ın annesi bir ahlak zabıtası gibi o m u aram ıştı?
A nnesi derin b ir nefes aldıktan sonra bıraktı. ‘"Telefonuna
<rvap verm em enin nedeni bu muydu? B u . . O da kızı gibi ellerini
’.ağa sola doğru savurdu, “...dövm eli, baş belasını sabahın altısında
odana aldığın için m i!”
D övmeli baş belası mı? Bu k ad ın ların ve ilkokul tarzı haka-
ır derin in olayı neydi?
Tessa’nın om uzlarını ve sırtın ı dikleştirip kavgaya hazırla-
nışm ı İzledim .
Pekâlâ, a rtık T essan ın peşin hüküm lü olm a huyunu kim den
aldığını biliyordum. Ayrıca vücut tipinin, kıvrım larının ve içindeki
o ateşin nereden geldiği de anlaşılıyordu. Tessa annesine ters ters
bakıyordu fakat kadın, kızının tırnaklarını nasıl avcuna geçirdiğini
fark etm işe benzem iyordu. Ya da ensesinin hafiften pem beleşti­
ğ in i... F ark etm iş gibi değildi. Bay Rogers da fark etm em işti.
T essan ın sıradan bir üniversite birinci sın ıf öğrencisi gibi
davrandığı için azar işitm esi beni sinirlendirdi. Tam tersine, ta ­
138 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

n ıd ığ ım herkesten çok daha usluydu. A n n esin in onunla gurur


duym ası gerekiyordu.
“Üniversitede bunları m ı yapıyorsun, küçük hanım ? T ü m gecc
uyum uyor ve odana erkek m i alıyorsun?” dedi k adın öfkeden kö­
pürerek, “Zavallı N oah senin için ne kadar endişelendi! Bu kadar
yolu g eldik ve seni bu yabancılarla takılırken bulduk.”
Yabancılarla mı? K adın sesini yükselttikçe N o a h ’m n farkında
olm adan kapıya doğru gerilem esine bakılırsa, bey n in in sevgili
Tessa’nm k İn d en çok d ah a fazla yıkanm ış olduğu anlaşılıyordu.
K endim i tutam adım ; T essa n ın cevap verm esine fırsat bırak­
m adan söze başladım . “A slın d a ben buraya yeni geldim . Ve o
yanlış b ir şey yapm ıyordu.”
Tessa, annesine karşı geldiğim İçin d elirdiğim i düşünen bir
ifadeyle bana baktı. Bana kalırsa, annesi de buna inanam am ıştı.
Bu şaşkınlıkları İçim den gülm em e neden oldu; bu insanların neler
yapabileceğim h ak k ın d a hiçbir fik ri yoktu.
“A ffedersin am a seninle konuşm uyordum . S enin gibi birinin
neden k ızım la tak ıld ığ ın ı da bilm iyorum .”
Köşede duran dangalak, yapması gerekeni yaparak sessiz kaldı.
“A n n e ...” dedi Tessa m ü m k ü n olduğunca teh d itk âr görünm eye
çalışarak. B ir anlığına bana b ak tığ ın d a gözlerinde her zam an ­
k in d en d ah a büyük bir nefret vardı, içinden çıkan ateşin nedeni
utancı m ıydı yoksa öfkesi m i, ayırt edem iyordum .
A nnesi geri adım atm adı. “T heresa, kontrolden çıktın.” D iş­
lerini sıkarak konuşuyordu. “A ğzındaki içki kokusunu buradan
alabiliyorum ve bunu o m uhteşem oda arkadaşın ve onun etkisiyle
yaptığ ın ı tah m in ediyorum ,” dedi doğrudan bana bakıp eliyle
beni işaret ederek.
B eni tanısaydı o p arm ağını hem en in dirirdi. “Ben on sekiz
yaşındayım , anne,” diye söze başladı Tessa fakat sesi daha şim ­
diden yenilgiye uğram ış gibiydi. “D a h a önce hiç içm em iştim ve
yanlış b ir şey yapm adım . Ben sadece tü m üniversite öğrencilerinin
ANNA TODD 139

Vıipuğını yapıyorum . T elefonum un şarjı b ittiğ i ve buraya kadar


jM'lınek zo ru n d a k ald ığ ın ız için üzgünüm am a ben iyiyim .”
Tessa sandalyesinin ucunda oturuyordu. O nu bu kadar hu­
zursuz etm eleri h oşum a gitm em işti. Ç ekingen b îr şekilde orada
ut ut up cadalozun b ir sonraki darbesini bekleyişini izlerken bir
v.»bancıya b akar gibiydim .
H areket etm edim . K adın gözlerindeki fırtınayı yeniden bana
m’virdiğinde bile kım ıldam adım .
“G enç adam , bizi bir dakika yalnız bırakabilir m isin?”
G erçekten sorm uyordu. Ve “genç adam ” sözü kulağa kibar
jM'liyor olabilirdi fakat aslında m antıklı görünerek beni aşağıla­
dığı o cadaloz tak tiğ in i deniyordu. Z en g in çocukların arasında
büyüm üştüm ve bu ham leyi biliyordum .
A nnesi ve erkek arkadaşıyla tek başına göğüsleyebileceğin-
ılcn em in olana kadar onu y alnız bırakm ayacağım ı gösterm ek
ıçitı T heresa’ya bak tım . Başıyla onayladı fakat gri gözlerindeki
şaşkınlığı görebiliyordum .
Benden isteneni yaptım ve göğsüm ün yandığını hissederek
oradan ayrıldım .
On Bir

Onu rüyalarında görmeye başladığında çok korkmuştu. Şimdi onu


tek parça halinde yutuyor, her bir zerresini içine alıp kaçıyordu.
İçine girdiğinde onun kendisine yapabileceklerinden korkmuştu.
Buna izin vermek istememişti fakat buna karşı koyacak gücü yoktu.
Her zaman güçlü olduğunu düşünmüştü. Her şeyi yönetiyordu ta
ki o gelip tacını elinden alana kadar.

essa’nın odasının önünde, kapının açılm asını, annesinin ve

T onu n yalakasının çıkıp gitm elerini bekledim durdum . D a k i­


kalar geçti ve akli dengem i sorgulam aya başladım .
Neden onu bekliyordum ? Ziyaretçileri gittiğinde ona ne söyleye­
cektim ki? Benimle konuşmak isteyecek miydi? B elki beni öpm esine
izin verdiğim için özür dilersem konuşurdu. O zam an buradaki
tü m sorunlar çözülm üş olurdu.
S onunda kapı açılıp annesi dışarı çık tığ ın d a yandaki kapıya
dayanm ış bekliyordum. B ana aşağılayıcı bir ifadeyle baktı. H em en
arkasında Tessa vardı ve N o ah n ın elini sıkıca tutuyordu.
N e söyleyeceğimi bilem eden ayağa kalktım fakat bir şey söy­
lem ek veya yapm ak ihtiyacı hissediyordum .
Tessa bana, “Ş ehir m erkezine gidiyoruz,” dediğinde başım la
onaylayıp gitm elerine izin verm ekten başka çarem var mıydı?
ANNA TODD 141

T essanm , erkek arkadaşının elini tu tan elinden gözlerim i


avııainadım. A n n esi bana o ana kadar gördüğüm en sahte gü­
lümsemeyle b ak tığ ın d a Tessa k ızararak elini çekti. Bay R ogers’ın
"() çocuktan h o şlanm adım ,” dediğini duydum . Tessa alçak sesle
karşılık verdi, “Ben de.” O lm ası gereken de buydu çünkü ben de
utulan hoşlanm ıyordum .

Arabama g ittiğ im d e, bardak tutacağ ın ın içindeki telefonum tit-


ır.iyordu. E k ra n d a M o lly n in ism ini görünce telefonu alıp cevap
verdim. Sadece tek iki kelim e söyledi -sa çım ı çek- ve telefonu
kapadı.
Beş d ak ik a sonra kapıyı çalm adan M o lly n in dairesine gir-
iliğimde oda arkadaşı ağzından dum anlar çıkararak bana baktı.
( ¡özlerinin akı, sürdüğü ağır m askara yüzünden parlıyordu, si­
garasından b ir nefes daha çekti. “O dasında.”
M olly yatağında yatıyordu. B aşını yastıklardan oluşan bir
tepeciğin ü zerine koyup bacaklarını açm ıştı. O dası k ü çü k tü ve
açık mavi duvarları m oda dergilerinden alm an sayfalarla kaplıydı.
H anların çoğu M olly’nin kesip duvarlara b antladığı siyah beyaz
resimlerdi. Yatağı kapıya en uzak olan duvara dayalıydı ve odasında
pencere yoktu. Penceresi olm ayan bir odada k alm ak istem ezdim .
( M asına hiç uğram am asına şaşm am alıydı.
Y atakta ona katılm am ı işaret etti. Pem be saçları d ağ ın ık b ir
şekilde başının üzerinde toplanm ıştı. “Bak, bak kim gelm iş,” diye
takıldı yanm a o turduğum da. E teğ in i biraz daha yukarı çekti­
ğinde siyah iç çam aşırı göründü. E llerin i bacaklarında gezdirdi
ve parm aklarıyla dantel iç çam aşırının kenarlarında daireler çizdi.
“Beni arad ın ,” diye h atırlattım .
“Sen de g eldin,” dedi alaycı ve g ururlu bir sesle.
“Fazla heyecanlanm a. C an ım sıkılm ıştı ve sen de m üsait ol­
duğunu im a ettin .” O m uzlarım ı silkip ona baktım . K aşlarım çattı
ve bozulm uş gibi davrandı.
142 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

“D o ğ ru .” G ülünce, bu utanm az tavrı karşısında başım ı iki


yana salladım .
M olly n in kolum u tu tu p beni kendine çeken eli soğuktu. Bi­
leğindeki yara izi, k om odinin üzerindeki lam badan yansıyan loş
ışıkla aydınlandı.
M olly d udaklarını boynum a b astırdığında T essan m dolgun
dudaklarını hayal etm em eye çalıştım . M olly aşağı indi ve ellerini
k o tu m u n düğm elerine götürdü. D üğm elerim i çabucak açtıktan
sonra pantolonum u ve baksırım ı indirdi. Kalçam ı kaldırarak beni
soym asına yardım ederken kendim i bunu istediğim e ikna etmeye
çalıştım . Bu eğlenceliydi. B enim gibi insanlar eğlenm ek için bunu
yaparlardı. Ben ve M olly gibi perişan insanlar. B enim sorunlarım
vardı, onun da neyse ki şim diye kadar bana anlatm aya kalkışm a-
dığı kendi sorunları vardı. B en de bu so ru n ların ın ne olduğunu
soracak kadar um ursam am ıştım . B enim gibi olduğunu biliyordum.
B ilm em gereken tek şey de buydu.
Diliyle aletim in başını yalayarak beni okşadı. Okşam ayla işim
olm azdı bu nedenle pem be saçlarından tutup onu aletim in tüm ünü
ağzına alm aya zorladım . H afifçe öğürdüğünde onu bıraktım . Sert
davranılm aktan hoşlandığını biliyordum, hatta ona hiç davranm ak
istem eyeceğim kadar se rt...
Tessa’nın avcum daki saçlarını b iraz daha sıkı tu ttu m . A ğzı
çok ıslak ve çok sıcaktı. D ilin i üzerim de aklım a gelmeyecek kadar
saldırgan b ir şekilde gezdiriyordu. E lleri bacaklarım dan aşağı
kayarken tırn ak ların ın hatırladığım dan daha uzu n olduğunu fark
ettim .
“H a rd in ,” diye inledi ve beni bir kez daha yalayarak ağzm a
aldı. Sesi tiz ve tu h a f gibiydi.
“L an e t olsun, Tessa.”
Sözcükler ağzım dan çıktığı anda T essanm dolgun dudakları
söndü. M olly anında sinirlenip geri çekildi. “C id d i olam azsın?”
B oğazım ı tem izledim . “N e?”
ANNA TODD M3

(İÖzlerini devirdi. “Seni duydum .”


“H içb ir şey duym adın ve duysan bile bana hiç Log.
“Kes sesini.” E lin i kaldırıp abartılı bir şekilde savurdu. “Bi­
lil ınemi istiyor m usun?” H içb ir şey olm am ış gibi sesi yeniden
11 İveli bir tona b ü rü n d ü ve sanki bana acım ası gerekiyorm uş gibi
ıııluıt, sem patik b ir ifadeyle baktığını fark ettim .
Bu düşünce beni sinirlendirdi. O da benim kadar y alnız ve
I»rrişandı... K im oluyordu da bana acıyordu?
“Hayır.” Pantolonum u yukarı çekip ayağa kalktım . Telefonum u
ı elıime koyarken yüzünde hâlâ aynı ifade vardı. Ö fk e m in onun
irin hiçbir anlam ı yoktu.
“Seni yolcu etmeyeceğim,” dedi gülüp bir anlığına her zam anki
İnIdan haline geri dönerek. Fakat sonra ekledi, “Bu saçmalığa dikkat
el. O nun gibi k ızlar senin gibi boş adam larla birlikte olm azlar.”
Bana daha fazla açıyormuş gibi baktığında yerdeki siyah kilim ine
kusacağımı hissettim . Bana hakaret etmeye çalışmadığını, içten ve
dürüst olduğunu biliyordum fakat onun fik rin e ihtiyacım yoktu.
Tessa’yla “b irlikte o lm ak” istemiyordum. O nu becerm ek ve
iddiayı k azan m ak istiyordum . H epsi bu kadardı.
Başka bir şey söylem eden dışarı çıktım ve evime döndüm .
On İki

apım sürekli vuruluyordu. Kapının arkasındaki adam ismimi söy­

K ledi ve ben dolabın kapağını açıp içine saklanırken olabildiğince


sessiz davranmaya çalıştım. Kapıdaki ses artarken dolabın kapağını
çektim ve kulaklarımı kapayıp bekledim.
“Çabuk buraya gel!” diye çınladı sesi.
Babam yine sarhoştu; artık her akşam sarhoş oluyordu.
Son bir vuruşla yum ruğu ahşap kapıyı kırdı ve ahşabın çatırtısı
sırtım dan aşağı bir ürpertinin yayılmasına neden oldu. Ondan kork­
maktan nefret ediyordum, korkmamalıydım. On iki yaşındaydım ve
yaşım a göre oldukça uzun boyluydum. K endim i korumam gerekirdi.
Neden bu kadar korkuyordum? Çünkü fe n a halde acınacak du­
rumdaydım.
Sesi başka adamların seslerine karıştı. Yine m i gelmişlerdi? E m in
değildim. Gelmiş olamazlardı çünkü o buradaydı ama muhtemelen
b izi korumayacaktı.
Dolabın kapağı açıldı ve ben saklanacak yerim kalmaymcaya
kadar duvara doğru geriledim.
Boş, kim sesiz boşluğun içine bağırarak, haykırarak uyandım .
Bu odadan çıkm ayalı üç gün olm uştu ve kim se ne aram ış ne de
kapım ı çalm ıştı. Fakat bir sürü iş halletm iştim . O n a rastlam ak
istem iyordum . Z e d ’i veya diğerlerini görm ek İstemiyordum. O nlar
da beni aram am ışlardı.
ANNA TODD U5

İşte, g ö rü n m ez olduğunuzda olan buydu: K im se sizi um ur-


'.;ıiniyordu ve sizin de um ursayacak kim seniz olm uyordu.
Y atağım ın yanındaki kirli siyah tişörte uzandım ve ter içinde
kalan yü zü m ü sildim . Saçlarım nem liydi ve görüşüm net değildi.
( îözlerim geçm işim i ve şim dim i birbirine karıştırıyor, olm ayan
}*,öleceğimi şim d ilik bu karm aşanın dışında tutuyordu.
S anırım geleceğim hak k ın d a “olm ayan” diye konuşm azdım .
Aşırı çalışan ve her gece boş bir eve gelen adam lardan biri olacak-
ı ıın. Fİnansal açıdan başardı olacak ve Ken’inkinden bile büyük bir
ev alacak ve tıp k ı D o n D raper gibi onu asla davet etm eyecektim .
S ırf b ir şeyi k an ıtlam ak için.
O şeyin ne olacağından em in değildim fakat o şey içim de
bir yerlerdeydi. B ir yerlerde...
B ugün bu yataktan çıkacaktım .
K am pusa g ittiğ im d e hiç vakit kaybetm eden Tessa’ya b ak ın ­
dım. O n u gördüğüm den bu yana b iraz vakit geçm işti. A caba Z ed
onu görm üş müydü? Y alnız başım a geçirdiğim süre içinde Z ed
birkaç puan kazanm ış mıydı? H en ü z öğlen olm adığına göre Tessa
edebiyat dersinde olm alıydı. Tabii dersi asm adıysa...
Sanki böyle bir şey yapacak biriydi d e ... T am dersin çıkış saa­
tinde ve Tessa’yı sınıftan çıkarken yakalayabileceğim bir zam anda
binaya vardım . Saçlarına farklı bir şey yapm ıştı. S anırım sadece
kesm işti. G üzeldi ve eskisi gibi görünüyordu; fark etm em e yetecek
kadar ufak b ir değişiklikti. A caba başka fark eden olm uş muydu?
F akat kader arkadaşı L an d o n ’ı onun hem en arkasından çıkarken
gördüğüm de elbette ki onun fark etm iş olacağını düşündüm .
O n la rın arkalarından yürüyerek, “Saçını kesmişsin, T heresa,”
dedim .
O nu şaşırtm ıştım fakat arkasını dönüp beni çabucak selamladı.
“Selam , H a rd in .” Sonra da hızlanarak yürüm eye devam etti. D ü z
tab an lı ayakkabıları yer karolarına bastıkça gıcırdıyordu. N eden
bu k ad ar acele ediyordu?
146 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

F akat sonra anladım : Y anındaki melek arkadaşının, beni öp­


tü ğ ü n ü , ü stüm e atladığını bilm esini istem iyordu.
R ahatsızlığı, görm ezden gelem eyeceğim bir m eydan okum a
gibiydi. “H a fta sonun nasıldı?” diye sordum yüzüm de büyük bir
gülüm sem eyle.
K arşılık olarak L a n d o n m kolundan tu tu p onu biraz daha
kendine çekti ve benden uzaklaşm ak için daha hızlı yürüm eye
başladı. “G üzel. Pekâlâ, sonra görüşürüz!” diye bağırdı Tessa om ­
zu n u n üzerinden.
L an d o n ’ı çekiştirerek ana kapıdan dışarı çıktı ve onu görme
isteğim biraz köreldiğiııden gitm elerine izin verdim .
Kam pustaki yollarda gezine gezine, yavaşça arabam a yürüdüm .
A slın a bakılırsa şu an derslere girm ek çok zor geliyordu.
Birkaç dakika sonra, ağzında bir sigarayla fen fakültesi bi­
nasının önündeki ban k ta o tu ra n Z e d ’i gördüm .
A ğ zın d an dum an tü ttü rere k bana baktı. “Selam .”
“Selam .” O tu rm alı m ıydım yoksa yüriip gitm eli m iydim ,
bilm iyordum .
“K ız konusunda b ir ilerlem e kaydettin m i?” diye sordu.
“Evet, b iraz,” diye yalan söyledim. “Sen?”
Sigarasından bir nefes daha çekerken sabırsızlıkla bekledim .
“Yok. Bu konuda biraz tu h a f hissediyorum. Sen hissetmiyor musun?”
“Yok,” d edim çok sık kullandığı bu sözcüğü tekrarlayarak.
Sanki h içbir şey onun ilgisini çekecek kadar iyi değilm iş ve her
şey gerçek b ir sözcük kullanm asını gerektirm eyecek kadar önem ­
sizm iş gibi her konuda “yok” diyordu.
Z ed om uz silkti ve o hazır burada korkaklık edip bol bol
sigara içerken, T essayı bulm aya karar verdim . Sigara kokusun­
dan nefret ederdim ; bana annem in evini hatırlatırdı. Küçükken
yoğun d u m an ın içinde güçlükle nefes alır ve k atran ın yapışkan
sarı dam arlar şeklinde salonun rengi solmuş duvar kâğıtlarını
kapladığını hissederdim .
ANNATODD 147

Biraz zam an öldürm ek için durup kahve aldım fakat sonunda


kahveyi iki d ak ik ad an az bir sürede içip bitirdim . B oğazım k ah ­
venin sıcaklığından yanarken neden bu kadar huzursuz olduğum u
merak ettim .
O rad an k alk tığ ım d a belli b ir am acım olm adığı için S tep h ’in
binasına gitm eye karar verdim fakat oraya giderken oyalandım
ve kam pusta gezinen insanları izledim . Ç iftle r birlikte yürüyor,
aşırı zeki tipler toplanm ış, heyecanlı bir şekilde tartışıyor, bir grup
havalı sporcu birbirlerine top atıyordu. Bu kadarı çok fazlaydı.
Y urdun k oridorunda yürürken S tep h ’in kızıl saçlarını fark
ettim .
“H ardin! Beni mi arıyorsun?” diye sordu elini kaldırarak.
“Pek sayılm az.” Koridora, Steph’in odasının kapısının olduğu
yöne baktım .
“H aaa, anladım .” G ülerek göğüs dekoltesini düzeltti. “Pekâlâ,
onunla biraz yalnız vakit geçirm en için ben gidip yapacak bir şeyler
bulayım .” Y eniden çıkışa doğru yürüm eye başladı ve koridorun
sonuna geldiğinde, “Rica ederim , pislik h erif!” diye bağırdı.
“Sana teşekkür etm eyeceğim ,” diye alçak sesle m ırıld an d ım
ve Tessa’n ın kapısını tık la ttım .
İçeriden k âğ ıt h ışırtıları ve b ir kitabın kapandığını duydum .
Tessa kapıya yaklaşınca nefesim i kontrol etm ek için tişö rtü m ü n
içine derin b ir nefes verdim .
Gerçekten de az önce ben...
“Steph henüz dönm edi,” dedi Tessa kapıyı açar açmaz. Şaşırtıcı
bir şekilde b an a bir kez daha bakm adan yatağına g itti ve kapıyı
yüzüm e kapam adı. D ü z g ü n bir başlangıç olm uştu.
“B ekleyebilirim .” S tep h ’in yatağına oturdum ve o d anın Tes-
sa’ya ait olan k ısm ına baktım .
“Sen b ilirsin ,” diye hom urdandı ve örtüyü çocuk gibi başına
çekti. G ü ld ü m ve hareketsiz bedenine bakarak ak lın d an neler
U8 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

g eçird iğ in i düşündüm . B enim yok olm am a falan neden olacak


tersine döndürülm üş bir ce-e oyunu gibi bir şey m iydi?
T essayı benim le konuşacak kadar sinir etm eyi um arak par­
m aklarım ı Steph’in yatağının başucuna hafifçe vurm aya başladım.
İşe yaram am ıştı fakat birkaç dak ik a sonra bir alarm çalm aya baş­
layınca elini ö rtü n ü n altın d an çıkarıp alarm ı kapattı.
B ir yere m i gidecekti? K im inle gidecekti?
“B ir yere m i gidiyorsun?” dîye sordum .
“H ayır.” Yatağın içinde oturduğunda üzerindeki örtü düşerek
astığı yüzünü ortaya çıkardı. “Y irm i dakika kestiriyordum .”
“Y irm i dakikadan fazla uyum am ak için saatini m i kurdun?”
K ahkahayla gülerken içim den arada b ir daha çok uyuyabilm ek
isted iğ im i geçirdim .
“Evet. Peki, bundan sana ne?”
D ers kitaplarını, program ına uygun olarak tek tek çıkarı­
şını izledim . Bunu yaptığı gerçeğine takılm am am gerekirdi fakat
elim de değildi. A nlaşılan onunla ilgili çok şey biliyordum . Küçük
b ir klasör aldı ve düzgünce d izd iğ i kitapların yanm a koydu. Fena
halde tak ın tılıydı.
“Sen de O K B falan m ı var?” diye sordum şaşkına dönm üş
bir halde.
“H ayır, eşyalarını belli bir düzende görm ek isteyen herkes
deli değildir. D üzenli olm akta yanlış bir şey yoktur.”
Fena halde aşağılayıcı bir tavrı vardı. Ne kadar tatlı görünse
de aslına b ak ılırsa çok sevim siz bir kızdı. Ç ok m ükem m el ve
gösterişli olduğunu düşünüyor olm alıydı. Bu düşünceyle güldüm
çünkü aslında şimdiye kadar gördüğüm en kaba kişilerden biriydi
ve sanki insanları yargılam ayı görev edinm işti.
O n u sinirlendirecek yeni bir yol bulm aya çalışarak yanına
g ittim . C id d i bir şey bulm am gerekm iyordu çünkü çok çabuk
sinirlenebiliyordu. D erli toplu odayı çabucak kolaçan ettim ; üzeri
ANNA TODD U9

«lıı/gün k âğıt desteleri ve kitaplarla kaplı, kusursuz b ir şekilde


düzeltilm iş yatağa baktım . B uldum .
B enim le göz göze geldiği anda yataktaki kağıt destelerinden
İm ini aldım. Benim le anlaşacak bir yol bulmaya çalışarak gözlerini
indirdi. K âğıtları alm ak için uzandı fakat ben onu k ızd ırm ak için
ıı/allam ayacağı kadar yükseğe kaldırdım . Bu konuda ne kadar
ileri gidebileceğim i tartarken, sık soluk alıp verişine, göğsünün
nasıl inip k alk tığ ın a ve d u daklarının öfkeyle kıvrılışına od ak lan ­
ılın!. Bu beni bir şekilde ta h rik ediyordu ve birazcık daha ileri
İtilmek istiyordum . O n u gerçekten çileden çıkaracak k adar değil
ama k u r yaparak kendim i ona affettirm ek zorunda kalacağım
kadar öfkelendirsem yeterdi. K ağıtları havaya fırlattım ve beyaz
sayfaların o d anın içinde süzülerek darm adağın bir şekilde yere
dökülm elerini izledim . A ğzı açıldı ve yanakları öfkeden kızardı.
“T opla on ları!” diye çıkıştı.
E m rin e gerçekten boyun eğeceğim i düşünüp düşünm ediğini
m erak ederek sırıttım . Belki aletim i ağzına alm ayı kabul etseydi
olabilirdi. B ahsi artırarak bir deste daha kağıt aldım ve yerlere
saçtım.
“H a rd in , dur!” Ç atlayan sesi havayı yararak beni teh d it etti.
Bir kez d ah a aynı şeyi yaptım ve Tessa beni şaşırtarak öne
fırladı ve beni yataktan u zak laştırm ak için itti.
“D em ek istediğin, eşyalarıyla oynanm asından hoşlanm ayan
kişilerdi herhalde?” diye takıldım gülerek. A rtık çok sinirlenm işti;
bu kadar saçma bir şeye norm al b ir insanın öfkeleneceğinden çok
daha fazla sinirliydi.
“H ayır, değildi!” diye bağırdı ve beni bir kez daha itti.
O n u n öfkesiyle besleniyordum . Enerjisi bana hayat veriyordu.
Ben de onun kadar öfkeliydim ve ona sahip olmaya ihtiyacım
vardı. Şim di.
H ızla ona yaklaştım ve bileklerinden tutup onu duvarla aram a
kıstırdım . H iç de geri çekilm eyecek gibi bir ifadeyle yüzüm e bak­
150 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

tığ ın d a, gözlerindeki bakışın öfkeden bana olan açlığa döndü-


ğünii gördüm . K adınlar hak k ın d a bildiğim b ir şey varsa, o da
ne zam an ta h rik olduklarıydı ve Tessa kesinlikle ta h rik olm uştu.
O da b en im gibi bu tu tk u dolu öfkeyle besleniyordu. G özlerim e
b ak tık tan sonra bakışları çabucak dudaklarım a kaydı ve o zam an
bunu İstediğinden em in oldum . Beni istiyordu. B enden hoşlanm ı­
yor olabilirdi fakat etkileniyordu. O n a bunun karşılıklı olduğunu
söylemek istedim . Ben de ona b ak tım ve ondan hoşlanm adığım ı
ve aram ızd ak i bu şeyin yalnızca şehvetten kaynaklandığını, aynı
düşüncelere sahip olduğum uzu, bunun yalnızca hayvansı bir aç­
lık olduğunu, yüksek seviyede olsa da yalnızca şehvetten ibaret
olduğunu söylem ek İstedim .
“H a rd in , lütfen,” diye fısıldadı.
Sesi alçaktı; gitm em i fakat aynı zam anda onu öpm em i is­
tiyordu. B unu biliyordum çünkü bu kızdan elim den geldiğince
hızla kaçm ak istiyordum fakat işte ben de gözlerim onun dudak­
larında, burada duruyordum . G öğsü hızla inip kalkıyordu. Sadece
ona d o k u n m a İhtiyacıyla elim i u zattım ve parm ak larım tenine
dokunduğu anda içini çekti. B ana bakıyor, bekliyordu. B ileğini
b ırak tım fakat diğer elim i k ullanarak ikisini birden yakaladım .
D ilini çıkarıp altdudağım yaladığında kendim i kaybettim . O kadar
belli belirsiz ve cılız bir ses çıkarm ıştı ki fark ettiğinden bile em in
değildim . A m a ben duym uştum . D uym uş ve perişan olm uştum .
B edenim i onunkine bastırarak onu yum uşak b ir şekilde du­
vara yasladım . A ğ z ım ın içine doğru inledi ve kollarını kaldırıp
om uzlarım a sardı. D ili b en im k in i izliyordu; onu sahiplenircesine
hareket eden dudaklarım la m ükem m el bir uyum içindeydi. Kal­
çasının tam altından kavrayarak onu kendim e doğru kaldırdım .
O nu bedenim e bastırdığım da, kalbim öyle hızlı atıyordu ve öyle
çok tah rik olm uştum gibi buna nasıl son vereceğimi bilmiyordum .
O n u n la birlikte yatağına doğru yürürken Tessa kım ıldam adan
bekledi ve beni öpen dudaklarını ağzım dan çekm edi.
ANNA TODD 151

Tessa saçlarım ı çekip benî kontrolden çıkardı. B edenim in


Iht bir zerresinin bu ufak odaya saçıldığını hissediyordum ve
inlerken nefesi ağzından hızlı ve kontrolü dışında çıkıyordu. O nu
bırakm adan yatağına oturdum . E llerim i dolgun kalçasından ayır­
madan onu kucağım a oturtacak şekilde yerleştirdim. Parm aklarım ı
(enine bastırd ığım ı biliyordum ve bu b edenim in neler olduğunu
kavramaya çalıştığını gösteriyordu. B unu daha önce birçok defa
yapm ıştım ; peki neden bu kez kontrol edem iyordum ? O n a ayak
uyduram ıyordum .
"K ahretsin,” diye hom urdandım aletim in ko tu m u n altında
gerildiğini hissederek. B elinde duran ellerim i hareket ettirerek
tişörtünün alt kısm ını çekiştirdiğim de inleyince tişörtünü çıkarm ak
için d u daklarım ı onunkilerden ayırdım . G özlerim i onunkilerden
ayırdım ve bakışlarım ı dolgun, şişmiş dudaklarına ve göğsüne
indirdim . G öğüsleri siyah bir sutyenle örtülm üştü; ne danteli, ne
süsü ne de özel bir şeyi vardı. O kadar m asum , sade ve norm aldi
kİ garip b ir şekilde çekici buldum . K endim i kontrol etm ek ve
sutyeni o yum uşak bedeninden yırtıp çıkarm am ak için dudağım ı
ısırdım. D olgun ve şişkin göğüsleri sutyeninden taşıyordu. H em en
boynunun b ittiği yerde b ir ben vardı ve onu öpm ek istedim . T ü m
bedenini ağzım la örtm ek ve onu zevkin doruğuna u laştırırk en
boşaldığını d ilim le tatm ak istedim .
“Ç o k seksisin, Tess,” dedim ağzının içine fısıldarcasına. N e ­
fesini tu ttu ve o inanılm az sesi y uttu.
B edenim in üzerindeki hareketleri hızlandıkça kontrolüm de
azalıyordu. O nu biraz daha kendim e çekm ek için kollarım ı beline
do ladım ...
Tessa kucağım dan atlayarak tişö rtü n e uzandı. T işö rtü n ü ba­
şından geçirip bedenini örtm ek için çekerken girdiğim iz trans hali
de bozuldu. Ve kapının açılm a sesini ancak o zam an duyabildim .
152 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

B unu nasıl duym uştu? K endini benim kadar kaptırm am ış


mıydı? O k apıdan öğretm en edalı annesi ve Bay Rogers bile gir­
seydi duram azdım .
Fakat gelen S teph’ti ve yüzünde sahte bir şok ifadesiyle orada
dikiyordu. O bakışı daha önce de görm üştüm . Bu yüzden hem en
Z e d ’in ona bizi rahatsız etm esi için para verm iş olabileceğini
düşündüm .
T essan ın onu gerçekten sevm ediğini veya arkadaşı olduğuna
in an m ad ığ ın ı um uyordum . S tep h ’in kişiliği k ıpkırkızı boyadığı
saçlarından daha sahteydi.
“N e kaçırdım ?” diye sordu ellerini beline koyarak.
“Fazla b ir şey kaçırm adın,” diye karşılık verdim ayağa kal­
karak. Tessa göz tem ası ku rm am ak için duvara bakarken Steph
de bana göz k ırp tı. A rkam a bakm adan odadan çıktım .
H içb ir şey söyleyem ezdim yoksa patlayacaktım .
G ö ğ sü m beni m ahvediyordu; kalbim gürültüyle atıyordu ve
kendim i m anyak gibi hissediyordum .
T rans halinde eve döndüm ve odam a girdim ve bu tuhaf, içine
kapanık kızın bana hissettirdiklerini unutmaya çalışmak için hemen
hayatım ın en uzun duşunu almaya karar verdim. Bu iş gittikçe sarpa
sarıyordu. Böyle olm am ası gerekiyordu. H em dudaklarım hem de
zih n in i arzulam am alıydım . O yum uşak bedenine girip çıkarken,
aletim in etrafın ı sım sıkı saracağını düşünm em eliydim . E lim in
onun eli olduğunu hayal ederek kendim i tatm in etm em eliydim .
istediğim i alm alı, iddiayı kazanm alı ve lanet hayatım a devam
etm eliydim .
U zunca b ir süre geçtikten ve su soğumaya başladıktan sonra
banyodan çıkıp yerdeki soğuk taşa bastım . Havlu alm ak için dolabı
açtığım da, k im in oraya sakladığını bilm ediğim kahverengi içki
şişesi gülüm seyerek üzerim deki gücünü hatırlattı. Bu dolap onca
zam andır b en i çekm em işti, şim di neden ona odaklanıyordum ki?
Evdeki erkeklerden b irin in şim diye kadar onu içip bitirm esini
ANNA TODD 153

lu'klcmiş fakat aynı zam anda içten içe kim senin içm em esini is­
temiştim.
H ayatım daki her şeyi kontrol etm ek gibi pis bir arzum vardı.
Şimdiye dek, içkiyi bırak tığ ım d an beri, düşüncelerim in ve hare-
kTilerimin tam am en farkında olm ak konusunda gayet iyi iş çıka-
11 yordum; fakat Tessa gri gözleriyle bana bak m ak tan vazgeçm edi
vr o zehir gibi aklı sırlarının daha fazlasını keşfetm em için bana
v.ılvarmayı bırakm adı.
Şişe beni çağırıyordu ve dolabın kapağını hızla kapattım .
I lalâ kendim i kontrol edebiliyordum .
Tessa’n m veya o lanet şişenin beni kontrol etm esine izin ver­
meyecektim. Verm eyecektim .
Nihayet yatağa gittiğim de gözlerim i tavana d iktim ve nedense
bunun uzun bir gece olacağını biliyordum .

I¡// dolabın içi karanlık, çok karanlıktı. Burada saklanmaktan yorul­


muştum fa k a t gidecek hiçbir yer yoktu. A nnem in çığlıkları azalm a­
yacaktı ve aşağıda onu kaç kez aradıysam da bulamıyordum. Onu
duyuyor fa k a t görmüyordum. A m a onları, o adamları görmüştüm.
Onları görmüş ve bu küçük evin duvarlarında yankılanarak kafamın
içine giren seslerini duymuştum.
Dolabın kapağı açıldı ve kimsenin beni bulmamasını umarak
y/riye doğru büzüldüm fa k a t biraz da annemin çığlıklarım sustur­
malarını istiyordum.
Bir el küçük dolabın içine uzandı ve etrafıma bakınarak kendim i
savunmak için palto askısından başka bir şey aradım.
“H ardin?” diye seslendi karanlıkta, yum uşak bir ses.
Dolapta asılı kıyafetler ortadan ayrıldı ve o doğrudan bana ba­
karak içeri girdi.
Tessa.
0 burada mıydı f N asıl?
“‘K orkma, H ardin
154 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

Yanıma oturduğunda bedeni çok sıcak ve korkusuzdu. Kulağının


arkasına bir çiçek takmıştı ve ellerimi tutm ak için ellerini uza/fi,
Küçük tırnakları toprak içindeydi ve kendisi de bir çiçekçi ya da bW
sera gibi kokuyordu.
A nnem in çığlıkları durmuştu ve o küçük elini elime sardığında,
kalp atışlarım- o korku halinden çıkıp sakin bir ritme ulaştı.
K am pusa vardığım da kafein bedenim de dolaşıp görüşüm ü
netleştirirken, gördüğüm lanet rüyayı unutm am a yardım ediyordu.
Tessa neden oradaydı? Onu neden rüyamda görm üştüm f H er
zam an k i Tessa bile değildi; Tessa’nın daha genç haliydi, yanakları
yuvarlak ve gözleri de henüz yeni yerleşmeye başlayan kadınsı
ifadesiyle h u zu r vericiydi. Bu çok tu h aftı; fena halde garipti ve
hiç hoşum a gitm em işti.
A m a uyum ak çok hoşum a gitm işti. K ahrolası hayatım bo­
yunca b ir kez olsun uyuyabilm ek çok hoşum a gitm işti ve bugün
k e n d im i... şey ...h issed iy o rd u m ... D inlenm iş denebilir miydi?
E n azın d an daha sakin denebilirdi.
E d ebiyat sınıfında ön sırada b ir yere, iki boş sıranın yanm a
oturdum . Sınıfın Ön tarafına gözlerim i dikerek dersin başlam asını
bekledim . Kapıya bakm a ve onu bekleme dürtüsüyle savaşıyordum.
Biraç d akika sonunda nihayet arkam a b aktığım da Tessa ile
L an d o n ’m içeri g irdiklerini gördüm . Tessa gülüyordu ve yalnızca
L a n d o n la ilgileniyordu. O çocukla hiç de aklım a gelmeyecek
seviyede bir arkadaşlık kurm uştu.
İyi geçinm elerine şaşırm am ıştım . F akat L an d o n ’m arkadaş­
lığının g etird iği tehdidin, Z e d ’in iddia konusundaki tehdidinden
daha bü y ü k olacağını düşünm em iştim .
On Üc /

B
u gün A şk ve G ururu işlediğim iz son gün olacak,” dedi
profesör. “U m arım h epiniz zevk alm ışsınızdır ve hepiniz
İ.ilahın sonunu okuduğunuza göre, bug ü n ü n tartışm a konusunu
Austin’in önsem c k u llan ım ın a ayırm am ız uygun olacaktır. Şöyle
'.orayım: B ir okuyucu olarak E lizabeth ile D arcy ’nin sonunda bir
ı, 1 11 olacağını bekliyor m uydunuz?”
Tessa hem en elini kaldırınca arkam a yaslandım. Ç okbilm işlik
konusunda hiç geri durm azdı. T ıpkı L andon gibi. M ükem m el
küçük A m erik alı b ir çift.
“Bayan Young.” Profesör ism ini söylediğinde T essan ın yüzü­
nün ay d ınlandığını gördüm . G erçekten de diğer insanları m utlu
d inek ve m em nun bırakm ak onun yaşam enerjisini oluşturuyordu.
Bunu tabii ki kendi lehim e kullanabilirdim .
içim d ek i sesi susturup o eski güzel insanlar h ak k ın d a atıp
lutm asm ı beklem eye başladım . D ü şü n d ü ğ ü m kadar zekiyse, bu
ilginç olacaktı.
“Kitabı ilk okuyuşum da, sonunda birlikte olup olm ayacakları
konusunda çok h ey ecanlanm ıştım .”
Evet, ben birlikte olacaklarına iddiaya girebilirdim , tıpkı Tessa
ile kusursuz L andon’ın m ükem m el bir ilişkileri olacağı konusunda
olduğu gibi.
156 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

“Şim di bile - k i rom anı en az on kez o k u d u m - ilişkilerinin


başında hâlâ huzursuz oluyorum . Bay D arcy o k ad ar zalim v#
E lizab eth ile ailesine o kadar nefret dolu sözler sarf ediyor İd
onu sevm ek şöyle dursun E liz a b e th ’in onu nasıl affedeceğini bile
bilm iyorum .” Sözlerini b itird iğ in d e Tessa’nm yüzüne neşeli bir
g ülüm sem e yerleşti ve ellerini düzgünce birbirine kenetleyerek
kitabının üzerine yerleştirdi. M erakla profesörün başını okşamasını
ve ne kadar m uhteşem bir öğrenci olduğunu söylem esini bekledi.
L an d o n o nun bir gökkuşağı gibi parlayarak p arm ak uçlarından
parlak renkler çıkarm asını bekleyerek ona baktı.
Bu m anzarayı bozacaktım .
Konuş, Hardın.
Sesim çıkm ak içim boğazım ı zorluyordu. Yalnızca birkaç söz­
cüğe ihtiyacım vardı. A n n em in h atırlattığ ı gibi: “Sadece nefes al,
H a rd in . B aşkalarının önünde konuşabilirsin.” B ana her zam an
endişelenm em em i söylerdi. “Birçok insanın sosyal kaygıları vardır,
H a rd in . B unda utanılacak bir şey yok.”
F akat benim sosyal kaygım yoktu. Ben sadece insanlardan
hoşlanm ıyordum . “Bu tam bir saçm alık.” Sesim yüksek çıkm ış
ve sessiz sınıfı doldurm uştu.
“Bay Scott? B ir şey m i eklem ek istiyorsunuz?” diye sordu
profesör. D erse katılm am a şaşırdığı belli oluyordu.
“E lb ette.” O tu rd u ğ u m yerden öne doğru eğildim . Tessa’nm
yüzünde boş bir ifade vardı; şoka girm işti fakat bunu iyi saklı­
yordu. “B unun tam bir saçm alık olduğunu söyledim. K adınlar
sahip olam adıklarını isterler. E lizab eth ’i ona çeken, Bay D arcy’nin
ona karşı tak ın d ığ ı kaba tavırlardı, bu nedenle sonunda birlikte
olacakları belliydi.”
B unları söyledikten sonra başım ı eğdim ve tırn ak larım ın
üzerindeki parçalanm ış pem be deriyi yolmaya başladım .
“K adınların elde edem edikleri şeyleri istedikleri doğru değil,”
diye atladı Tessa. O na elim den geldiğince yum uşak b ir şekilde
ANNA TODD 157

lukiıın. “Bay D arcy yalnızca E lizab e th ’e karşı kabaydı çünkü


midin etk ilen d iğ in i kabullenem eyecek kadar gururluydu. N efret
ılı ıhı davranışlarına son verdiğinde, E lizabeth onun kendisini ger-
ı,rk ien sevdiğini g ö rd ü .” Ve bu tu tk u dolu sözlerini süslem ek için
l üreyen ellerinden b irin i sert bir şekilde sırasına vurdu.
Sınıfta bizi izleyen gözlere baktım . A rkadaşım D a n ’in kız
Ltrdeşi ön sırada o tu rm u ş, bana gülüm süyordu.
Sınıftaki ö ğ ren cilerin delici bakışlarını hissedebiliyordum .
Ilir karşılık verm em gerekiyordu. Konuşm am gerekiyordu. “G e ­
nellikle nasıl erkeklerle birlikte olduğunu bilm iyorum fakat bence
I );ırey onu sevseydi, ona kaba davranm azdı,” dedim . Tıpkı yanında
om ran, şim diki ve gelecekteki erkek arkadaşın L andon’m sana
kaba davranm adığı gibi. O n la r Tessa’ya m eydan okum azlardı.
"Sonunda ona evlenm e te k lif etm esinin tek sebebi E liz a b e th ’in
kcııdinİ onun kollarına atıp durm asıydı.”
Elizabeth kendini Darcy nin kollarına atmış mıydı? H ayır, tam
tersi olm uştu. F akat T essan ın kazanm asına izin verem ezdim .
“K endini onun kollarına falan atmadı! D arcy onu kandırarak
kibar olduğuna in a n d ırd ı ve onun zayıflığından istifade etti!”
“O nu ‘k an d ırd ı’ mı? Bir daha dene, E liz a b e th ...” duraksa­
dım çünkü k arm aşık düşüncelerim konuşm am ı bozdu. “Yani,
Elizabeth o sıkıcı hayatından Öylesine b u n alm ıştı ki bir yerlerde
heyecanı bulm ası gerekiyordu, bu yüzden de kendini kesinlikle
onun kollarına attı!”
Bu sözleri ona bağırarak söylediğim ve m orarm ış ellerim le
eski sıranın kenarlarından kavradığım için şok olarak duraksadım .
“Pekâlâ, belki de Öylesine fahişe ruhlu bir adam olm asaydı,
onun odasına gelm ek yerine ilk seferinden sonra ilişkisini keserdi!”
Sözlerini b itirdiğinde, sınıfta kıs kıs gülm e sesleri, şaşkın bakışlar
ve k ah kahalar, sın ıftaki herkesin bu küçük gösterim izi kesinlikle
fark ettiğini gösteriyordu. Bir tabelaya C A N L I O K U M A yazılarak
sınıfın d ışın d ak i koridora aşılm alıydı.
158 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

Fahişe ruhlu mu?


B u kam pusta yatıp kalkm ış, onun y aptıklarından daha fazla
hata yapm ış ve b u n ların yarısını unutm uş olabilirdim fakat eti
azından onun gibi bağnaz ve önyargılı bir ukala değildim . Bana
söylediği şeyi bir kadın olarak ona söylediğim i bir düşünün!
“Pekâlâ, heyecanlı bir tartışm aydı,” dedi profesör paniklem iş gö­
rünerek. M uhtem elen insan duygularının kusursuzca hazırladığı
dersini m ahvetm esinden endişeleniyordu. “S anırım bu konuda bu
kadar tartışm ak b u g ü n lü k yeterli.
Tessa çantasını kaptı, göğsüne bastırdı ve aceleyle kapıya doğru
ilerledi. L andon her zam an k i gibi böyle stresli durum larda ne
yapacağını bilem ediği için yerinde kaldı. Belki de nedeni ha­
yatın ın çok m ükem m el olm asıydı. M uhtem elen annesi ona her
sabah okula gelm eden önce taze kekler pişiriyor ve üzerlerine
sevgi serpiştiriyordu.
Bayat Cheerios ile karnım ı doyurdum ve sütün tarihinin geçip
geçm ediğini anlam ak için k u tu n u n içini koklam ak zorunda kal­
dım . Tessa ile yaptığım ız şeyin bir program ı veya m enüsü yoktu.
S ın ıftan fırlayıp çıktım . Tessa yarattığı her kargaşadan böyle
kaçıp gidem ezdi. H e r zam an kendi bildiğini yapm aya alışık ol­
duğu belli oluyordu.
“Bu kez kaçam azsın, T heresa!” diye seslendim arkasından.
K oridordaki herkes bana baktı fakat Tessa yürüm eye devam etti
ve ben ona yetişm ek için koşm ak zorunda kaldım . D ışarı çıkm ak
için d öndüğü sırada onu du rd u rm ak için kolundan yakaladım .
H ızla geri çekilince, hafifçe tu ttu ğ u m kolunu bıraktım .
“N eden her zam an bana bu şekilde dokunuyorsun? B ir kez
daha kolumdan tutarsan tokadı yersin/ ” Ses tonu çok yüksekti ve
öfkeden k udurm uştu.
Y eniden koluna uzandım . H iç kım ıldam adı.
“N e istiyorsun, H ardin? N e kadar çaresiz olduğum u söylemek
mi? Bir kez daha beni kızdırm ana izin verdiğim için bana gülm ek
ANNA TODD 159

ıııtı' Bu oyundan a rtık çok sık ıld ım ...” Bu sözleri söylerken bir
tandan da ayağını yere vuruyordu ve elleri her zam anki gibi havada
doınip duruyordu. Elleriyle konuşm a şekli beni eğlendiriyordu.
1lala susm adan devam ediyordu. D ü rü st olm ak gerekirse ne
ı.nylediğini size söyleyem ezdim . O kadar sinirliydi, bana o kadar
ııl krlenm işti ki lanet aklını yitirm işti. L an d o n ’ın yanındayken
Mirekli ra h attı ve gülüm serdi. B enim îeyken bir elektrik akım ı
}Mİ)i öfkeliydi. G ö zleri öfke veya üzüntüyle parlıyordu, hangisi
olduğundan em in değildim fakat en azından ondan yine de duygu
dolu bir tepki alm ıştım .
“Ben gerçekten de içindeki canavarı ortaya çıkarıyorum , öyle
değil m i?” P arm aklarım la, siyah tişö rtü m ü n alt kenarında bir
yanığın oluşturduğu küçük delikle oynuyordum . "‘Seninle oyun
oynamaya çalışm ıyorum .”
İn san ların toplanm aya başladıklarını görünce ellerim i saç­
larım ın arasından geçirdim . N eden Tessa’yla her şey bu kadar
liram atik oluyordu?
Tessa p arm ak uçlarıyla şakaklarını ovdu. “O halde ne ya­
pıyorsun? Ç ü n k ü sürekli değişen ru h hallerin başım ı ağrıtıyor.”
D ikkatini çekm ek için kollarını nazikçe tuttum . Karşı koym a­
yınca, onu iki b in an ın arasındaki küçük geçide doğru götürürken
bir yandan da geri çekilm eleri İçin insanlara sert bakışlar attım .
K im senin konuşm am ızı duym asını, onu “kusursuz k ız” yüzünü
takınm aya zorlam asını istem iyordum .
O n a b ak tığ ım d a sessizliğine hayranlık duydum . B edenle­
rim izin y ak ın lığ ın a rağm en çok sakin ve tepkisiz görünüyordu.
G öz göze geldiğim izde, zırh ın ın zayıfladığını gördüm ; yutkundu
ve dudakları titred i.
“Tess, ben . . . ben ne yaptığım ı bilm iyorum . Ö nce sen beni
öptün, u n u ttu n mu?” dedim . O günden beri her gün dudaklarının
benim kilerin üzerinde bıraktığı tadı düşünüyor olm am bir şey fark
160 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

ettirm ezd i. İlk ham leyi o yapm ıştı ve bu benim için her zaman
tartışm ayı kazanm a nedeni olacaktı.
“E v e t . . . S arhoştum , u n u ttu n mu?” U tan a rak gözlerini in­
dirdi. “Ve dün beni ilk sen öptün.” Beni istediğini hiçbir zam an
kabul etm eyecekti. H e r zam an bir bahanesi olacaktı. Bu inkârı
beni gittikçe daha fazla sinirlendiriyordu. Ö pücüğüm le birlikte
nasıl da açıldığım h issetm iştim . B enden nefret ediyor olabilirdi
fakat bedeni etm iyordu.
“E v e t . . . beni d u rd u rm ad ın .” B ir an duraksıp gözlerinde
beliren m erakı izledim . “Ç o k yorucu olm alı.”
“N e çok yorucu olm alı?” diye sordu m eydan okur gibi başım
kaldırarak.
“B eni istediğin halde istem iyorm uş gibi davranm ak. İstedi­
ğ in i biliyorum .” Kasıtlı olarak bir adım attım ve sırtın ın duvara
değm esine neden oldum .
Ç o k sakindi; sanki bedeni istediği şeyi yeni fark etm iş gibiydi.
F akat sonra zihni yine onu ele geçirdi ve karşılık verdi. “Ne?
Seni istem iyorum . B enim erkek arkadaşım var.” Sakin bir sesle
konuşuyorm uş gibi görünm ek için çabalıyordu.
H afifçe gülüm sedim . “S ıkıldığın bir erkek arkadaş. Kabul
et, Tess. B ana değil am a kendine itira f et. O n d a n sıkıldın.” H er
b ir sözcüğü olabildiğince yavaş söylerken b ir yandan da yüzüm ü
onu n k in e iyice yaklaştırdım . G özleri tabii ki dudaklarım a kaydı.
Seçeneklerini tartıyordu. O n u nasıl öptüğüm ü hatırlıyor olm a­
lıydı çünkü hafifçe dudaklarına dokundu. B urada benim le m ahsur
kalm ıştı. A rz u la n ve yoğun bir şekilde hissettiği cinsel m erak bu
kez kaçm asına izin verm eyecekti.
“D a h a önce sana hiç benim hissettird iğ im gibi hissettirdi
m i?” Son cüm lem i vurgulayarak söyledim çünkü cevabı gerçekten
m erak ediyordum .
“N -ne? E lb ette h issettird i,” diye üste çıkm aya çalıştı.
ANNA TODD 161

liuna inanm ayacaktım . K lasik bir rom andan söz ederken,


ilkel; arkadaşının onu m utlu etm e yeteneğinden söz ettiğ in d en
t,ıık daha içtendi.
“H ayır... E tm edi. D ah a önce sana kim senin dokunm adığını,
ty/|r7’ anlam da d o k unm adığını görebiliyorum .”
D udaklarını araladı. K albinin göğsünden çıkacak gibi attığını
iMicdeyse duyabiliyordum . O n u n gözlerinden nasıl göründüğüm ü
ıncnık ettim . A ld ığ ı titrek nefeslerin ve dolgun dudaklarının beni
ı.ıljmıa çevirdiğini görebiliyor muydu? G özlerim de ona, saçlarını
ı lııııc dolayarak başını k aldırm ak ve onu öpm ek istediğim i söy­
leyen bir şey var mıydı?
Vücudu biliyordu, vücudu biliyordu. “Bu seni hiç ilgilendirmez.”
Bunu söyleyememesi norm aldi. O n u n kadar uzun süre m as­
keyle gezen b irin in m askesini çıkarm ası neredeyse im kânsızdı.
Y;ı da kendini g ö rünm ez hisseden oydu.
“Sana ne kadar güzel şeyler hissettirebileceğim hakkında hiçbir
likrin yok.” B ir adım daha yaklaştım . Bırak seni ikna edeyim, bırak
\<ına göstereyim, diye yalvarm ak istiyordum .
S ırtı yine duvara değdi ve benden uzaklaşm anın bir yolunu
bulm ak için etrafın a bakındı. Şim di sık nefes alıyordu ve benden
(ik ilen d iğ i açıktı. N ihayet.
“G erçekten de İtira f etm ene gerek yok. B unu görebiliyorum .”
Ş aşkınlıkla nefesini tu ttu . G ö rü n ü rd e çok m asum bir ses çı­
karmış olsa da ben gerçeği biliyordum . D a h a fazlasını istediğini,
zilininin ve b ed en in in bunu arzuladığını biliyordum .
“N ab zın h ızlan d ı, öyle değil mi? A ğ zın kurudu, aşağıda...
orada bir şeyler hissettin. D eğil mi, Theresa?” Çırılçıplak bedeniyle
önüm de sere serpe yattığ ın ı, parm ağım ı bacaklarının arasından
sızan ıslaklıkta g ezd ird iğ im i hayal ettim .
A n id en nefesini tu ttu ve gözlerini benden kaçırm aya çalıştı
fakat fena halde başarısız oldu. “Y anılıyorsun.” H a k lı olduğum u
biliyordu.
162 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

'‘Ben asla yanılm am .” Gülüm sedim . Duraksayarak önüne gelen


b ir tu tam saçı k ulağının arkasına itti. “Bu konuda yanılm am .”
Tessa nefes aldığında am acım a ulaştığım ı anladım . “Şu an
beni köşeye sıkıştıran şenken neden sürekli üzerine atıldığım ı
söyleyip duruyorsun?”
“Ç ü n k ü ilk adım ı sen attın. Beni yanlış anlam a.” G üldüm .
“Ben de senin kadar şaşırm ıştım .”
“içkiliydim ve bildiğin gibi uzun bir gece geçirm iştim . Bana
iyi d av ran d ığ ın ... yani senin gibi biri için iyi sayılabilecek bir
şekilde davrandığın için şaşırm ıştım .”
Benim gibi biri için mi? Ben ona genellikle iyi davranıyordum .
H a tta a rtık bir nedenim olduğu için her zam an k in d en de daha
iyiydim. İddia fikri zihnim in köşelerinde belirdi ve normalde yapa­
cağım dan biraz daha yum uşak konuşm am gerektiğini hatırladım .
Tessa yanım dan geçip beton kaldırım ın kenarına oturdu. B i­
rin in bizi izleyip izlem ediğini anlam ak için etrafım a bakındım
fakat kim se bizi fark etm işe benzem iyordu.
“Sana o kadar da kaba davranm ıyorum ,” dedim fakat ger­
çekten böyle düşünüp düşünm ediğini m erak etm eye başlam ıştım .
“Evet, davranıyorsun. Bana kaba davranm ak için kendini
aştın. Sadece bana da değil, herkese. Fakat bana bayağı kötü
d av randığın söylenebilir.”
Kaba mı? O n a bir kedi yavrusuna davrandığım dan daha kötü
davranm ıyordum . O n a iyi davranıyordum .
“Bu d o ğru değil. Sana, nüfusun geri k alanına davrandığım ­
dan d ah a kaba davranm ıyorum ,” diye şaka yaptım . B unu hiç de
kom ik bulm adı. E linde olsa, beni bileğinin b ir hareketiyle havaya
uçururdu.
Tessa aniden ayağa kalktı. “N eden zam an ım ı boşa harcayıp
durduğum u bilm iyorum !”
G idecekti. G itm esini istem iyordum , değil mi?
ANNA TODD 163

I layır, istem iyordum . Ö z ü r dilem ek konusunda, özellikle de


jnırldi olduğunu düşünm ediğim de, pek iyi değildim fakat bu
luıiııula g ıcıklık etm eyi bırakm ak ve üzgün olduğum u söylem ek
/nnındaydım . B ir özürle kolayca sakinleştirilebildiğini çabuk
hJ', içilm iştim .

“Bak, üzgünüm . Buraya gel,” dedim kızların sevdiğini bil-


ılıj'iın o ik n a edici ses tonum la. A yağa kalktı ve ben de kaldırım
l-.rnarına, onun az önce oturduğu yere yakın oturdum .
“O tur.” Yanım daki boş yere hafifçe vurdum . O flayarak oturdu,
liacak bacak ü stü n e attı ve iç geçirdi. B eni affetm e nezaketini
gösterdiği. için h issettiğ im huzura şaşırm ıştım .
“Fena halde uzağım da oturuyorsun,” diye takıldım . G özlerini
tlrvirdi. “Bana güvenm iyor m usun?" C evabını biliyordum .
E lbette güvenm iyordu fakat güvenm ek istiyordu. B en de g ü ­
venmesini itira f etm eyeceğim kadar çok istiyordum .
“H ayır, tabii ki güvenm iyorum . N eden güveneyim ?” Sözleri
İteklenm edik ve kırıcıydı. İrkildim . Ben de ona güvenm iyordum
fakat bu kadar hazırcevap olması gerekmiyordu. Bana bir tü r çekim
hissettiği açıktı; yoksa bu konuşm ayı yapıyor olm azdık. B iraz da
olsa bir çekim duyuyordu ki buradaydı.
“Sadece birb irim izden uzak durm ak veya arkadaş olm ak ko­
nusunda anlaşabilir m iyiz, lütfen? Seninle kavga edip durm ak
istem iyorum .” Ç o k kavga ediyorm uşuz gibi hissetm iyordum ; sa­
dece ik im izin de beklem ediği kadar sık konuşuyorduk. O n u n la
Ken’le ettiğim den daha az kavga ediyor, daha fazla konuşuyordum.
Bunun b ir anlam ı vardı.
İk im iz de buna alışm ıştık. B ir daha Tessa’yı görm eyeceğim i
düşünm ek tu h a f olurdu. O n u n arsız sözlerine ve gözlerinin bana
ne k adar ö fk elen d iğini ele verm esine alışm ıştım , için d ek i ateş
bulaşıcıydı. Sanki daha fazlasına ihtiyacım varm ış gibi, benim
için gittikçe b ir b ağ ım lılık haline geliyordu.
164 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

“Senden uzak durm ak istem iyorum ,” diye itira f ettim . Onım -


layken hareketlerim e çok d ik k at etm ek zorunda olm aktan nefret
ediyordum . D ilim birazcık sürçse kaçıp gidiyordu. B ugün birbi ­
rim ize biraz daha yakınlaştığım ızı ve a rtık o kadar çabuk kaçıp
gitm eyeceğim düşünm ek hoşum a giderdi. O na nasıl hissettiğim i
söylemek ve rahat hissetmeyeceğim kadar açık olm ak zorundaydım
ve karşılığında neredeyse hiçbir şey alam ıyordum . Sanki evliydim
fakat geceleri seks vc akşam yem eği gibi güzelliklerden faydala-
nam ıyordum .
“D em ek isted iğ im ... E n iyi arkadaşlarım dan biri senin oda
arkadaşınken, birbirim izden uzak durabileceğim izi sanm ıyorum .”
B urada k azanm am gereken b ir oyun vardı ve Tessa kolay lokm a
değildi.
‘'Pekâlâ, o zam an arkadaş kalacağız, öyle m i?” diye sordu iş
anlaşm ası yapan b irin in k in i andıran bir sesle. K azancım ı onunla
bölüşm eyi te k lif edebilirdim . G elecek vaat eden b ir arkadaşlık
için güzel b ir başlangıç olurdu.
A rkadaş mı? Belki birb irin i beceren arkadaşlar olabilirdik.
L an et arkadaşlar. “A rkadaş.” Sıkm ası için elim i u zattım .
Y üzüm de kurnaz ve etkileyici bir gülüm sem e belirdi. Bunu
fark edince başm ı iki yana salladı. T ehlikeli olduğum u hissedi­
yordu fakat benden uzaklaşacak kadarını değil.
“C insel ilişkileri olan arkadaşlar değil,” diye üsteledi fakat
y an ak ların ın kızarm asıyla ken d in i ele verdi. M asu m iy etin in ne
kadar çekici olabileceğini gerçekten de hiç fark etm em iştim .
E lim i kaşım daki m etal halkaya götürdüm . “B unu neden
söyledin?”
“S anki bilm iyorsun. Steph bana anlattı.”
“Ne, benden ve ondan mı bahsetti?” Fena biri değildi; yanında
olm ak ilginçti. H ep im iz gibi onun da sorunları vardı fakat ben
ve M olly’n in aksine, Steph sorunlarını sırtın d a taşır ve dünyadan
gizlerdi. K ızıl kafanın Tessa’ya ilişkim iz h ak k ın d a neler anlattı-
ANNA TODD 165

gım merak ettim . K üçük kaçam aklarım ızın hikâyesini anlatırken


nİMi iımş olabileceğini hissediyordum . Steph her zam an ona ve-
n lıilt'ceğimden fazlasını ister, rekabetten ve hayır sözcüğünü ne
M im in kabullenm esi gerektiğini bilm em ekten beslenirdi.
“İkinizden ve ayrıca sen ve diğer tüm kızlardan,” dedi güçlükle.
“Şey, ben ve S te p h ... eğlenceliydi.” Tessa ya gülüm sediğim de
k ışın ı çevirdi.
“Ve evet, becerdiğim kızlar var. Fakat bu seni neden rahatsız
ı (:,in ki, arkadaşım ?”
İtiraf etm em gerekirse, Tessa’yı da diğer kızlar gibi altım da
m ic serpe yatm ış, zevkten ağzı açık bir şekilde hayal ediyordum .
I luyalimde gözlerini kapatıyor ve derin bir nefes alıyordu. P ar­
m aklarım ve ağzım la onu orgazm a ulaştırırken nefesini kestiğim i
luyal ettim . E m in im ki daha önce kim se diliyle onun klitorisini
okşarken parm ağ ını yavaşça...
“R ahatsız etm iyor,” dedi Tessa düşüncelerim i yarıda keserek.
“Sadece benim o kızlardan biri olduğum u düşünm eni istem iyo­
rum .” B eni itti fakat bu zih n im d ek i fantaziyi ateşlem ekten başka
bir işe yaram adı.
“A yy... K ıskandın m ı, T heresa?”
B eni b ir kez daha itti. “H ayır, kesinlikle kıskanm adım . O
kızlara acıyorum .” Tessa başını iki yana sallayınca kahkaha attım .
Benimle olsaydı kim seye acım am ası gerektiğini, yalnızca hayal
bile edem eyeceği yoğunlukta bir zevk duyacağını bilirdi.
“A h , onlara acım am alısın.” Ç ıplak vücudunu düşünm eden
edem iyordum . O geniş kıyafetlerin altında ne sakladığını gör­
m eliydim . O n u elim e bir geçirseydim , feleği şaşardı.
“İn a n bana b u ndan zevk alıyorlar."
“T am am , tam am . A nladım . Konuyu değiştirebilir m iyiz, lüt­
fen?” Tessa b ir kez daha gözlerini kapayıp başını geriye attı. Iç
çek tikten sonra, “Pekâlâ, bana iyi davranm ayı deneyecek m isin?”
166 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

“E lbette. Sen sürekli gergin ve cadaloz biri olm am ayı dene*


yecek m isin?” diye takıldım .
“Ben cadaloz değilim , sen gıcıksın.”
C üm lesini bitirdiğinde ikim iz de güldük. Yum uşak kahkahanı
adeta etrafım da süzüldü. K endim i kuş gibi kabarm ış hissettim ;
tu h a f am a güzel bir histi.
Kabarmış mı? C id d i m isin, H ardin?
K endim i toplam alı ve bu A rkadaşlık T re n in i’ni rayına sok­
m alıydım .
Yeni arkadaşım a b iraz daha sokuldum . “H a lim ize bak, ar­
kadaş olduk.”
Tessa geri çekilip ayağa kalktı. E llerini eteğine sildi ve ben I
o eteği çık ardığım ı düşününce yine aynı noktaya döndüm . “O i
etek gerçekten de çok korkunç, Tess. A rkadaş olacaksak artık o '
eteği giym em elİsin.” O kadar da kötü değildi fakat kesinlikle iyi
de değildi.
T e ssa n m gözleri utanç içinde parlayınca onu ra h atlatm a k
için g ü lüm sedim . H a k a re t am açlı söylem em iştim . Y alnızca onu
k ızd ırm ay a çalışıyordum . G erçekten, kötü giy in m ek istiyorsa,
kendi b ilird i. B en de hep aynı siyah k o tları ve k irli tişö rtleri
giyiyordum .
Tessa titreşm eye başlayan telefonunu çantasından çıkardı.
“G eri dönüp çalışm am gerekiyor,” dedi.
E lindeki modası geçmiş plastik telefona baktım . N okia mıydı?
“Ç alışm ak için alarm m ı kurdun?” diye sordum . B ir yandan
da dünyada kalan son kapaklı telefonun onda olduğunu düşü­
nüyordum . Sanki özellikle çağın gerisinde kalm aya çalışıyordu.
O m u z silkti. “Birçok şey için alarm kurarım ; bu benim alış­
kan lığ ım .”
Bu davranışı, böyle bir şey yapm am ası gerekiyorm uş gibi
çekinm esine neden oldu. N eden böyle düşünm üştü kİ? H aya­
tın d a birileri, bu garip davranışını haklı çıkarm ası gerektiğini
ANNA TODD 167

lıl'i'.ritirmiş olm alıydı. E m in im bunu yapan annesiydi. Pekâlâ,


İm» ile şu anda aynı şeyi yapıyor sayılırdım fakat o kadın fena
lidlde inatçıydı. T essa n m annesinin ne k adar kontrolcü b ir k adın
»tlılııjnı düşünülürse, Tessa’n ın tuvalete gitm esi için bile alarm
I-,im lııruyor olabilirdi.
“Pekâlâ, alarm ını kur da yarın dersten sonra eğlenceli bir
M-yler yapalım ,” dedim .
O nunla zam an geçirm ek istiyordum . B una ihtiyacım vardı.
Şaşkın bir şekilde kaşlarım kaldırarak bana baktı. “B enim
eğlence anlayışım ın seninkiyle aynı olduğunu sanm ıyorum .”
Yanılmıyordu. Benim eğlence anlayışım onunkinden kesinlikle
farklıydı. O n u n eğlence anlayışı birlikte ders çalışm ak olurdu; ya­
lağın üzerinde aram ıza yayılan not desteleri ve ağır ders kitapları
jm1)İ... Seksi akadem ik açıdan engelleyen bir aktivite.
Benim eğlence anlayışım çok daha farklıydı. B enim kinde, bir
yatağın üzerine o tu ru p başucuna yaşlanırdım ve Tessa da aletim i
ağzına alırdı. B una bir de Tessa beni tam olarak ağzına alırken
soğuk b ir kadeh viski ve koyu renk sıvının içinde yüzen bir buz
küpü eklense p ek güzel olurdu.
Fakat içki içm em eliydim ; bu nedenle viski olm adan oral seksi
tercih ederdim . T ü m bunları ona anlatm ak yerine, “Yalnızca birkaç
kedi kurban edip birkaç bina yakacağ ız...”
Tessa kıkırdayınca ben de kendim i tutam ayıp ona güldüm .
Fakat el ele tutuşm uş, adam ın yaptığı bayat espriye gülen b ir çift
y an ım ızd an geçince biraz d ik k atim dağıldı. N e konuştuklarını
tam olarak duyam adım fakat bayat olduğunu biliyordum çünkü
birbiriyle uyum lu, çizgili çoraplar giym işlerdi. İlişkilerini, yanla­
rın d an geçenlerin yüzüne sinsice çarpıyorlardı. G erçekten de çok
saçmaydı. A n laşılan, Tessa o nları fark etm em işti bile; kaldırım a
bakıyordu.
168 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

“A m a gerçekten biraz eğlenmeye İhtiyacın var ve artık arkadıif


olduğum uza göre eğlenceli b ir şeyler yapm alıyız.”
Tessa beni reddedem eden arkam ı dönüp yürüm eye başladım,
“G üzel, geleceğine sevindim . Yarın görüşürüz.”
Yolun karşısına geçtiğim de dönüp arkam a baktım ve hâlâ kal­
dırım da otu rd uğunu gördüm . Beni reddetm eye kalkm am ış, yarın
beni görmeyi kabul etm işti ve şimdi ne halt edeceğimi bilmiyordum
çünkü daha önce birkaç kez beni reddedeceğini düşündüğüm için
o nunla gerçek anlam da b ir randevu planı yapm am ıştım .
A rabam a bindiğim de, T essayla ne yapacağım ı düşünm eye
çalıştım . Başka insanların evindeki partiler dışında hiç dışarı çık­
m azdım . O n u n dışında kalan zam anlarda ya tek başım a kam pusta
ya da okulda oluyordum.
A rabayı çalıştırdım ve yapacak b ir şeyler bulm aya çalıştım .
Sinema olur muydu? Tessa ne tü r film lerden hoşlanırdı? N icholas
Sparks kitaplarından uyarlanan film lerden hoşlanacağından em in­
dim. Kolumu çaktırm adan om zuna atabilirdim. O nu etkilem ek için
m ısır veya pahalı bir çikolata alabilirdim . Sinemaya gitm enin kötü
yanı film sırasında konuşam ayacak olm aktı. B irileri sesim izden
rahatsız olur ve ben de başım ı belaya sokardım .
R andevular eskiden hiç bu kadar karm aşık olmazdı. Bir Austen
ro m anında yaşıyor olsaydık, ona kur yapar ve yanında ona eşlik
eden korum asıyla birlikte onunla randevuya çıkardım . B irlikte
orm anda y ü rü rd ü k ve ben cesaretim i toplayıp eldivenli eline ha­
fifçe dokunurdum . O kızarır, parm ağını o dolgun dudaklarına
g ö tü rü r ve o gri gözlerinde beni uyaran b ir ifadeyle yanım ızdaki
eşlikçisine bakardı.
M o d ern randevular çok daha farklıydı ve şim di cesaretim i
toplarsam elim i uzatıp bluzunun üzerinden göğüs uçlarına doku­
nurdum ve o da elimi bacaklarının arasındaki sıcak yere götürürdü.
N e eşlikçi vardı ne de kurallar.
R andevu planım telefonum un çalm asıyla bölündü.
ANNA TODD 169

' Icssa’da benim numaram var mıydı? Konu açılmışken, Steph’ten


«ııtıııı tıum arasını alm alıydım .
T elefonum un ekranında Ken’in ism i belirince yüzüm ü b u ­
lu nurdum fakat bu kez cevap verdim . S anırım bu in ad ın ı ödül-
Inıdirm eliydim .
“l'vet?” dedim otoyola dönerek. Telefonu yanağım ile om zum un
*u¡ısına sıkıştırdım . 1970 m odel, güzeller güzeli Ford C a p rim in
irk sorunu kızılötesine bağlanam ıyor olm asıydı.
“Şey, H a rd in , selam /’ diye kekeledi.
Cevap verm em onu şaşırtm ıştı. B eni bazen arardı ve bunu
kendi açısından iyi niyetli bir hareket olarak gördüğüne ikna ol­
muştum. “Beni kontrol e tm ek ” için arardı çünkü cevap verm eye-
ı eğimi b ilird i ve asi oğluyla görüşm ek için çaba gösterm esi onu
iyi biri yapardı. M uhtem elen yeni kız arkadaşı onu övüyordu, ona
sımsıkı sarılıyor ve onu avutuyordu. “B ir g ü n gelecek,” diyordu
büyük olasılıkla. “Şu an yalnızca öfkeli.”
Baba müsveddesi Ken, onun babası olsaydı, o da öfkeli olurdu.
“Selam.” H oparlör tuşuna basıp telefonumu bardak tutacağına
koydum.
“N asılsın, evlat?” diye sorup anında sinirlerim i kaldırdı.
«T
Iyı.* »
Boğazını temizledi. “Bunu duyduğum a sevindim. Yarın akşam
seni yem eğe davet etm ek istiyorum . K aren tavuk pişirecek ve seni
ağırlam ayı çok isteriz.”
O n lara yem eğe gitm em i m i istiyordu? Yeni ailesiyle tavuk
yemek ve hepim izin birlikte olmayı ne kadar çok sevdiğini konuş­
m ak için evine gideceğim i nereden çıkarm ıştı? H ayır, teşekkürler.
“Y arın için program ım var,” dedim . Bu kez yalan söylemi­
yordum . “A h . Pekâlâ, yem ekten sonra da gelebilirsin. K aren tatlı
da yapacak.”
“P ro g ram ım tü m gece sürecek,” dedim . Yarın havanın nasıl
olacağını m erak ettim . Bu b o k tan eyalette bulutlar her zam an
170 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

griydi. G üneş buradan nefret ediyor olm alıydı; bu yüzden hav


her zam an yağm urlu ve kasvetliydi.
“Y arın yağm ur yağacak m ı?” diye sordum K ene. H ava du­
ru m u n a b ak m ak tan daha kolaydı.
“Hayır, hava bir gecelik ısınacak ve önüm üzdeki haftaya kadar
y ağm ur yağm ayacak,” dedi.
H ayata gelm em e yardım cı olan adam la norm al bir ilişkim
olsaydı, ona randevum la ilgili önerilerini sorabilirdim . A m a sor­
m uyordum . Soram azdım .
Bu adam a sormayı bildiğim tek şey üniversite için hangi form ­
ların ne zam an doldurulacağıydı. O rta k hiçbir şeyim iz yoktu ve
randevu tavsiyeleri alam ayacağım kadar uzaktık.
B elki Vance biraz tavsiye verirdi. Sanırım ona sorm ayı tercih
ederdim .
‘‘K apam am gerek,” ded ik ten sonra K cn’in yüzüne kapadım
ve telefonum da Vance’in num arasını aradım .
ilk çalışta cevap verdi. “H a rd ın , naber?”
“B irini götürebileceğim yerler konusunda bir tavsiyen var mı?”
diye sordum. Sözcükleri aceleyle söylerken sesim kulağa tu h a f geldi.
“Yani ölü birin i m i?” Telefonda kahkah a attı. G ülüm sedim .
B udalanın biriydi.
“H ayır, bu kez değil.” Tessa’dan bahsetm eden ondan yardım
istem enin b ir yolunu aradım . “Yani biriyle tak ılm a k için.”
“Yani bir randevu için, öyle m i?” diye tah m in d e bulundu.
“H ayır, tam olarak değil. F akat onun gibi bir şey.”
Tessa’yla bu buluşm am ıza ne isim vereceğim i bilm iyordum .
R andevu değildi. Biz arkadaştık.
Ben onu becerene kadar arkadaşız, diye h atırlattım kendim e.
Ç ok tu tu cu biriydi. Ü zerine bol gelen kıyafetler giyiyor ve
neredeyse hiç küfretm iyordu. O n u rahatlatm ak için nereye g ötü­
rebilirdim ? W a sh in g to n a taşındığım dan beri yaşadığım en güzel
anıyı hatırlam aya çalıştım .
ANNA TODD 171

O toyol’dan nehre atlam ak eğlenceliydi. H ava güzel olursa


lirik i ise yarardı. Su çok sığdı ve altındaki kayalar görülebiliyordu.
| r i**.,t yarı tem iz nehirde yüzebilir miydi? M uhtem elen y ü zm e zd i
dut,t deneyebilirdim .
“Pekâlâ, ben doğa yürüyüşlerinin her zam an garanti olduğunu
dıiMiııiirüm,” dedi Vance.
Ve böylece iddia birkaç saatten beri aklım a ilk kez geldi.
On Dört

Onunla ilk kez yalnız kaldığında içinde bir kıpırtı olduğunu bili­
yordu. Buna karşı koyabileceğini düşünmüştü. Yalnızca ona değil
herkese biraz yumuşamış olabilirdi, bundan emindi. Tüm hayatını
yalnız geçirmişti ve seks dışında herhangi bir yakınlığa girmeme
konusunda ustalaşm ıştı. Arkadaşa ihtiyacı olmamıştı ve insan­
larla nasıl ilişki kurabileceğini öğretecek bir ailesi de olmamıştı.
Bu güçlü yanını seviyordu; hayatını kolaylaştırıyordu. Onunla ilk
karşılaşm asında boğulduğunu hissetmişti fakat zaman geçtikçe
daha fazlasını hissetmeye başlamıştı. Her şeyi değiştirebilecek bir
şeyler hissetmişti ve mevcut durumunu korumaya yemin etmişti.
Düzenli yalnızlığa alışmıştı ve o bunu mahvediyordu.

abah olm uştu ve dün gece neredeyse hiç uyum am ıştım . U yu­

S m am a engel olan şey o boktan kâbuslar değildi; Tessaydı.


G ö zlerim i kapadığım da oradaydı am a onu görm ek istediğim şe­
kilde değildi. N e çıplaktı ne de ben içine girip çıkarken hafifçe
inliyordu; öfkeliydi ve onu götürm eye karar verdiğim n eh ir yol­
culuğundan sıkılm ıştı. U ykusuz, hastalıklı zih n im in uydurduğu
tüyler ürpertici bir film i andıran bir sahnede Tessa ayak parm ağını
incitip tü m öğleden sonra sızlandı. D iğer bir sahnede ise çok
sıkılıp o d an dik erkek arkadaşım kendisini kam pustan alm ası
için orıca yoldan çağırdı. E rkek arkadaşı geldiğinde sanki baştan
ANNA TODD 173

Hjah;/ /urkaydı. H em korkunç hem de d an d ik görünüm lü dev bir


IihLi canavarıydı.
Bıı kızı düşünm eye bu kadar zam an ayırm ak sinir bozucuydu.
Miı ay gibi bir süre sonra b u n ların hiçb irin in bir Önemi kalm aya­
nı ki ı. Şayet bu “randevu”da her şey yolunda giderse, iki haftadan
■t/ mİrede iddiayı kazanmayı, um uyordum ... T anrım , onu yeterince
<ı kileyebilirsem, belki n eh ird e...
O d a n ın karşı tarafın d ak i telefonum un alarm ı çalınca kapat­
mak için y atak tan çıktım .
Bugün o gündü. Başım şim diden zonkluyordu ve onunla ge-
«,ireceğim zam anın lehim e işlemesi için uğraşm aktan hissettiğim
kıskı beni geriyordu. D uş alsam iyi olurdu. G iyinirken, şu anda
ite yaptığını m erak ettim . O da benim k adar gergin miydi? Öyle
okluğunu ta h m in ediyordum ; sürekli gergindi ve m uhtem elen
İni arkadaşlık zırvasını ortaya attığım d akikada beni program ına
eklem işti.
D uş aldıktan sonra tem iz, siyah bir tişört bulm ak için çekm e­
cemi karıştırd ım . B ulduğum tişö rt k ırışık tı fakat işim i görürdü.
Dışarı çıkıp arabam ı çalıştırdığım da ayağım ın altında bir şeyin
ezildiğini duyunca gaz pedalının altında boş bir su şişesi buldum .
Varı uykuluydum ve ses öyle rahatsız ediciydi kİ şişeyi atacak bir
yer b u lm ak için yeniden arabadan indim .
Keşke daha iyi bir uyku çekseydim .
K am pusa biraz erken geldim ve ders kitaplarım ı, bazı notla­
rım ı ve siyah kazağım ı yanlışlıkla arka koltukta u n u ttu m . Sınıfa
giderken yolun yarısına kadar bunu fark etm edim fakat tü m o
yolu geri dönm em e im kân yoktu.
Edebiyat dersine girip yerime oturduğum da, Tessa ile Landon ın
sıraları boştu ve bir yanım bu konuda fena halde böbürlendi. Benden
geç gelecekti ve b u nun onu kızdıracağını bir şekilde biliyordum .
Basit şeylerden m utluluklar çıkarabilm eliydik.
m A F T E R ; BA ŞLA N G IÇ

Sürekli dönüp kapıya, telefonum daki cevapsız aram alara ve


M olly’den, Jace’ten ve ism ini u n u ttu ğ u m şu garip kızdan gelen
m esajlara bak arak vakit geçirdim . Tessa ve H a rd ın nihayet kapı­
dan içeri girdiklerinde çene çalıyorlardı. Tessa m utlu ve dinlenm iş
görünüyordu. G özlerinin altında m or gölgeler ve uykusuz bir gece
geçirdiğine dair herhangi b ir işaret yoktu.
“B ugünkü randevum uza hazır m ısın?” diye sordum Tessa’nın
kalçası sıram a hafifçe sürtünürken. O kıvrım lı kalçası bir hayli
davetkâr görünüyordu. U yluklarının önden ve kalçanın yandan
kıvrım lı g ö rüntüsü kadın vücudunun en sevdiğim yerleriydi. Ç ok
seksiydi.
“Bu b ir randevu değil,” dedi Tessa bana, sonra L an d o n a dö­
nerek ekledi, “biz arkadaşça takılıyoruz.”
“Aynı şey.” O na b ak tım ve kıyafet seçim ine d ik k at ettim .
B acaklarının ve kalçasının şeklini anlam am a im kân sağlayacak
k ad ar dar bir kot giym işti. L anet olsun.
Tessa ders boyunca beni görm ezden geldi. Ben de onun ol­
duğu tarafa bakm adım .
D ersten sonra Landon’ın ona ne söylediğini duyam adım çünkü
o pislik çok alçak sesle konuşuyordu fakat Tessa’n m ona cevap
verdiğini duydum . “A h, yalnızca iyi geçinm eye çalışıyoruz çünkü
oda arkadaşım onun yakın arkadaşı.”
Yalnızca iyi geçinmeye çalışıyoruz demek, ha?
G erzekula ile dem ode ve seksi kız arkadaşına birkaç adım daha
yaklaştım . L andon lanet polo tişö rtü n ü gri kum aş pantolonunun
içine sokm uştu. Bu adam ın beş parasız bir üniversite öğrencisi
olması gerektiğinden haberi var m ıydı acaba? A h , d u ru n biraz; o
beş parasız değildi. T eknik açıdan babam olan bir adam la birlikte,
buradan pek de uzak olm ayan güzel, büyük bir evde yaşıyordu.
A n n em ise In giltere’de bir bok çukurunda yaşıyordu. Ve benim
evim olarak adlandırdığım yer ise bu m uhteşem toplum a göster­
diklerinin aksine yardım etm ek nam ına hiçbir şey yapm ayan kaba
ANNA TODD 175

MİM, o'/c'uti, havalı çocuklarla dolu eski bir kardeşlik evinden oluşan
ytıı mı. Tessa’n m erkek arkadaşı da m uhtem elen kardeşlik evinin
İtli ıiyesi olurdu. Sarı saçlar, mavi gözler, m okasen ayakkabılar ve
lıtıkalar... G erçekten de çok iyi uyum sağlardı.
Tabii çok daha fazla içki içm eyi ö ğ ren irse...
I ,andon benim le göz göze geldi ve sesini alçaltmaya çalışmadı.
"Nenin çok iyi bir arkadaş olduğunu biliyorum . Sadece H a rd ın ’in
m u i ıı iyi niyetini hak ettiğinden em in değilim .”
Gerçekten mi? Peki, ne h ak ediyorum , Landon? içkiyi tek öz
■ıslımdan d ah a fazla sevmeyen iyi, yepyeni bir baba mı?
“A rkam dan konuşm aktan başka yapacak işin yok mu? Kaybol,
dostum ,” dedim elim den geldiğince kibar davranm aya çalışarak.
<Jorçekten d ü şündüklerim i söyleseydim, Tessa randevuyu kesin­
likle iptal ederdi.
L andon bana cevap vermedi; yalnızca kaşlarım çatıp Tessaya
baktı ve yine duyam ayacağım kadar alçak sesle bir şeyler söyledi.
I ,andon uzaklaşırken Tessa bana döndü.
“Hey, ona kötü davranm an gerekmiyor; siz kardeş sayılırsınız.”
A ğzından ateş saçıyordu sanki.
Karde§ mi sa yılırızf Bu kız nasıl bir dünyada yaşıyordu da
Landon ile benim kardeş kadar yakın bir ilişkim iz olduğunu sa­
nıyordu? Biz üçüncü bir o rtak yabancıya sahip iki yabancıydık.
“N e d ed in sen?” diye sordum dişlerim i göstererek.
Beş para etm ez babam sırf L andon ile annesini çikolatalı
kurabiyelerle dolu bir m alikâneye taşıdı diye... bir dakika ... Tessa
bunu nereden biliyordu?
P arm ak larım ı saçlarım ın arasından geçirdim .
“B ilirsin işte senin baban ve onun a n n e si...” diye karşılık
verdi fena halde şaşırm ış gibi. Kendi kendine onaylar gibi başını
salladı ve ağzın d an bir sır kaçırm ış gibi kaşlarını çattı.
Kıçına tekm eyi basabilir m iyim L andon’m gözden kaybolduğu
yöne b aktım . “Bu seni ilgilendirm ez.”
176 A F T E R : BAŞLAN G IÇ

L an d o n hangi hakla aile m eselelerim i konuşabiliyordu? “O


pisliğin bunu sana neden an lattığ ın ı bile bilm iyorum . A nlaşılan
çenesini k apatm ak zorunda kalacağım .”
P arm aklarım ı sürekli b ir yerlere vurd u ğ u m İçin y ırtıla n de­
rim in acısını önem sem eden parm aklarım ı çıtlattım .
Bana baktı. “O n u ra h at bırak, H a rd in .” Bu kız gerçekten
ik n a yeteneği kuvvetli bir Savaşçı K raliçeydi. “B ana söylemek
istem edi. Ben ağzından zorla la f aldım ."
Şim di ailem h ak k ın d a bir şeyler m i biliyordu yani? Bu adil
m iydi? B enim h ak k ım d a b ir şey bilm esi gerekm iyordu. B u iş
rayından çıkıyordu. H e r şey.
“Pekâlâ, bugün nereye gidiyoruz?” diye sordu.
B ana fazla yakınlaşm aya başlam ıştı; m erakı kişisel boyutlara
ulaşm ıştı ve buna izin verm eyecektim . M uhtem elen benim hak­
kım da başka cevaplar verm esi için de L andon’ı zorlam ıştı. N eden
K en ve ailesiyle yaşam adığım ı, neden hiç babam la konuşm adı­
ğım ı, m uhtem elen küçükken nasıl biri olduğum u bile sorm uştu
ve L an d o n da büyük olasılıkla hakkım da bild ik lerin in hepsini
yum urtlam ıştı. D aha şim diden beni yargıladığını görebiliyordum.
“H iç b ir yere gitm iyoruz; kötü bir fik ird i,” dedim ve onu Öy­
lece bırakıp gittim .
B ana daha fazla yakınlaşm ası gerekm iyordu. Fazla m eraklı ve
fazla peşin hüküm lüydü. A rtık bu saçm alıkla bir ilgim olm asını
istem iyordum . Bu kızd an uzak durm alıydım .
A rabam a gittiğim de başım zonkluyor, ellerim terliyordu. L an­
don bunu neden yapm ıştı? N ed en ona ailem den bahsetm işti? Bu
Tessa’n ın her şeyi bildiği anlam ına geliyordu. Ya da L andon’m
ona söyleyebileceği olum lu şeyleri biliyordu; mesela babam ın ü n i­
versitenin rektörü olduğunu, üniversitedeyken sın ıfın ın üçiincüsü
olduğunu ve spor yapm aya bayıldığını.
T essanm bilmediğiyse eskiden kahrolası bir alkolik olduğuydu
çünkü kıym etli L andon onun bu yönünü bilm iyordu.
ANNA TODD 177

I lalla o adam la ilgili gerçek olan herhangi b ir şey bilip bil­


m elisin d en em in değildim . Yoksa sevgili eski babam L an d o n ’ı
Mmamen tufaya m ı getirm işti?
Itu haberi ona annesinin H in d ista n cevizli pastası eşliğinde
vn inek çok hoşum a giderdi.
Birden b u n aldığım ı hissederek hava alm ak için arabanın ca­
mını indirdim . M etal kol sıkışınca bu güzel arabanın bu kadar
<•',!<i olm asına öfkelenerek kolu hızla çektim . Y a k laşık o tu z saniye
Ltdar sonra nefesim norm ale döndü ve nihayet otoparktan çıktım .
Tessa peşim den gelseydi yaparım bilm iyordum .
O n d ak ik a geçm eden odam daydım ve M olly’den b ir mesaj
.ildim: Z ed y u rtta B âkire B arbie’yle birlikte. Acele etsen iyi olur,
aşık çocuk.
N asıl yani? N ereden biliyorsun? diye yazdım , en olm ayacak
kişi M olly’den neden Tessa konusunda yardım istediğim i m erak
ederek.
B u k ız benimle kafa m ı buluyor?
Ser veririm sır verm em .
Y eniden siyah b o tlarım ı ayağım a geçirirken M olly n in alaycı
tonunu ekrandan duyar gibiydim . B otlarım ın içi o kadar eskim işti
ki sokakta yürürken her an patlayabilirlerdi fakat yıllardır bunları
giyiyordum ve aynı ra h atlık ta başka bot bulam ıyordum .
M olly’den alabileceğim her tü rlü bilgiyi aldığım ı bildiğim
için yola çık m ad an önce Steph e mesaj gönderdim . Tessa, Z e d ’lc
birlikte mi?
H em en cevap verdi. *Hayır, burada değiller © *
Yalan söylediğini hem en anladım ve gazı kökledim .
On Bes y

apıyı açtığım da Tessa, Z e d ’le birlikte S tep h ’in yatağm daydı


i \ v e kendi yatağı boştu. Z e d ’le birlikte küçük b ir yatağın ü ze­
rindeydi. S tep h ’le T rıstan da vardı ve Tessa yalnızca oturuyor,
başka bir şey yapm ıyordu am a yine d e...
Z e d ’le birlikteydi. Bir yatağın ü zerin d e...
Bu şim diye kadar yazılm ış en berbat D r. Seuss2 tekerlem esini
andırıyordu. G ö z ü m kararm ıştı.
“T anrım , dostum, bir kez olsun kapıyı çalabilirsin,” dedi Steph,
salağa yatarak. D o ğ ru d an buraya geleceğim i çok iyi biliyordu.
G elm em i istem işti; nerede olduklarını M olly ye bu yüzden söy­
lediğine em in dim . A m a M olly n in bana söylediğine şaşırm ıştım .
Steph bana b aktı ve güldü. “Ç ıplak olabilirdim !”
O labilirm iş! O vahşi gözleri bana çoktan soyunup giyindi­
ğ ini söylüyordu. Evet, daha önce onu çırılçıplak görm üştüm ve
göğüslerinin, o dolgulu sutyenlerin gösterdiğinin yarısı kadar bile
o lm adığını biliyordum . Yine de şim diye kadar dokunduğum en
güzel kalçalardan birine sa h ip ti...
O d a n ın içine doğru yürüyerek cevap verdim , “D ah a önce
g örm ediğim bir şey değil.”
Tessa ile T ristan, biri kahvaltılarına işem iş gibi baktılar.

2 Y azdığı çocuk kitaplarıyla tanınan A B D ’li yazar, şair ve karikatürist.


ANNA TODD 179

"Ah, kes sesini.” Steph kahkahalarla güldü. H e r zam an ihtiyaç


ılııytlıığu ilgiyi gördüğüne çok m em nundu.
" N’apıyorsunuz?” diye sordum onların karşısına, Tessa’n ın
y,ıi;ıj>ma oturarak. E n azından Z ed onun yatağında değildi. E n
.t/ııulan hiç yoktan bir avuntu olabilirdi benim için.
Z ed m in ik od anın karşı tarafından gülüm sedi. N e demeye
jmiİtiyordu bu?
“A slına bakarsan sinem aya gidecektik,” dedi. “Tessa sen de
('rim elisin.”
Tessa önce bana sonra ona baktı. G erg in görünüyordu. Evet
ıliyecekti!
“A slında,” diye araya girdim onlar bir karara varm adan, “Tes-
'.a’yia pro g ram ım ız var.”
U yaran gözlerle doğrudan Z ed e baktım . G ö z kırpıp bana
usulca m eydan okudu. T ristan ’a baktım am a o oyunum uza b u ­
laşmak istem ediği için sessiz kaldı. A slında çok kötü biri değildi
ama bu k ad ar cadı biriyle birlikteydi.
“N e?” dediler Z ed ve Steph aynı anda. “Evet, ben de onu
almaya geldim .”
F akat Tessa sessizce oturuyordu ve benim le gelm ek için her­
hangi b ir girişim de bulunm adı.
“H a z ır m ısın, değil m isin?” dedim um ursam az bir tavırla.
Steph kendiyle savaşır gibi epey şaşkın görünüyordu. Tam
onu ik n a etm eye hazırlanırken, Tessa başıyla onaylayarak yatak­
tan kalktı.
“Pekâlâ, sonra görüşürüz!” Sesim fazla yüksekti ve acelem
varm ışçasına T essayı hızla kapıdan dışarı ittim ,
D ışarı çık tığ ım ızd a Tessa bana yetişm ek için hızlı adım larla
peşim den geldi. B acakları oldukça uzundu. B acaklarının üst kı­
sım ları biraz kaim di. O , arabam ın kaputuna eğilip durd u ğ u n d a
ona sahip olduğum sırada o bacaklarını sıkıca tu ttu ğ u m u hayal
etm eden duram adım . Bu kadar yakınm adayken onu hayal etm e­
180 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

meye çalıştım . A letim in zo nkladığını, onun ne k adar yum uşak


olduğunu, onu sıkıştırm aktan ne kadar zevk alacağım ı düşünm em
için bana yalvardığını hissettim .
Arabaya geldiğimizi fark ettiğim de düşüncelerimden uzaklaştım
ve içgüdüsel bir hareketle Tessa ya yolcu koltuğunun kapısını açtım,
F akat ona b ak tığ ım d a nedense arabaya binm ek için b ir girişim de
b u lu n m ad ığ ın ı gördüm . K ollarını göğsünde kavuşturm uştu ve bıı
hareketi göğüslerini y u k arı kaldırıyordu.
Ö fk esin i gösterm eye çalıştığından em indim fakat şu anki
pozisyonu yalnızca seksiydi.
“Pekâlâ, bir daha sana kapı açmamam gerektiğini un u tm am ...”
dedim alaycı bir ifadeyle bakarak.
B aşını iki yana salladığında patlam ak üzere olduğunu anla­
dım . “N e lıalt e ttiğ in i sanıyorsun? Beni almaya gelm ediğini çok
iyi biliyorum . Benim le takılm ak istem ediğini daha yeni söyledin!”
A rtık bağırm aya başlam ıştı. O toparkta etrafım a bakınınca
boş o lm ad ığ ım gördüm . Ç evredeki İnsanları fark etm işe benze­
m iyordu. Şim diye kadar insan içinde iki kez kavga etm iş olsak
da Tessa b an a o rtalık yerde kavga eden bir tip gibi gelm iyordu.
B eni çıldırtıyordu.
“Evet, seni almaya geldim. Şim di arabaya bin.” O na binm esini
işaret ettim . A rabayı tem izletm iş, hazırlam ıştım , binse iyi olurdu.
“H ayır! Buraya beni görm eye gelm ediğini itira f etm ezsen
odaya dönüp Z e d ’le sinem aya gideceğim ,” dedi asi b ir tavırla.
B unun sorunu neydi? Kaba olduğum u söyleyene de bakın!
Peşin hüküm lü ve ikiyüzlüydü.
N e cevap vereceğim şim di ben ?
M olly’nin haber verdiğini söylemeli miydim? T anrım , h ay ır...
Pem biş b ir dah a bana bir halt söylem ezdi. Ayrıca Tessa neden
beni Z e d ’le tak ılm akla tehdit ediyordu? İddiayı öğrenm iş olabilir
miydi? O da S tep h ’le birlikte bu işin içinde miydi?
ANNA TODD 181

( )nun h ak k ın d a bir şey bilm iyordum ve onda ters bir şeyler


(t|ılti)*unu görebiliyordum . S tep h ’in ona söylediğinden em indim .
" itira f et, H a rd in , yoksa gidiyorum ,” dedi.
Benimle alay edip etm ediğini anlayam ıyordum . G erçekten
kızcın görünüyordu ve b urun delikleri açılıp duruyordu. Ç ok ko­
mikli. Bu cesareti değerlendirecektim .
“Pekâlâ, tam am . İtira f ediyorum . Şim di bin şu lanet arabaya.
Hıı daha söylemeyeceğim.” İddiayı kazanm ak istiyordum am a o işi
/ı u laştırıyordu ve böyle giderse daha fazla uğraşm ayıp yerim i sın ıf
aıkadaşlarım dan birine devredecektim . B inm ek isterse diye yolcu
kapısını açık bırakıp arabam ın sürücü tarafın a doğru yürüdüm .
Tabii ki bindi.
O toparktan çıkarken fena öfkeliydim . Bu randevudan vazgeç­
miş, bu işten sıyrılm ıştım am a şim di burada onunlaydım . Başım
ağrıyor ve zih n im kendi içinde savaşıyor gibiydi. Bir tarafım çığlık
almak ve kendi nefesimde boğulm ak için tü m pencereleri indirm ek
istiyordu. Fakat diğer tarafım ise içime sinsice yerleşmeye başlayan
bir d in g in lik hissediyordu; yavaşça yerleşiyordu am a sessizlikle
dolu b ir din g in likti. K afam ın içindekileri susturm ak için m üziğin
sesini açtım ; n ak aratları defalarca ve çığlık çığlığa tekrarlayarak
ölüm ü ve kendi b un alım ların ı anlatan birkaç adam ile bu öfkeye
ek olarak gürleyen davul soloları bu sorunum u genellikle çözerdi.
Tessa, Slipknot’la aynı fikirde değildi ve radyonun düğm esine
uzandı ki bu biraz fazla cesaret isteyen bir hareketti.
“R adyom a d okunm a.”
“B irlikte olduğum uz sürece bir pislik gibi davranacaksan
seninle tak ılm a k istem iyorum ,” diye teh d it e tti Tessa. Sözlerini
ab artılı b ir şekilde vurgulam ak için sırtın ı deri koltuğa yasladı.
“P islik gibi davranm ıyorum . R adyom a dokunm a yeter.”
Ç ok zor nefes alıyordum ve m üziğin sesi paniğim i bastırıyordu.
O n a bak tığ ım d a, yüzünde yoğun bir öfkeyle radyoya b ak tığ ın ı
182 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

gördüm . Bu m anzara ru h halim i değiştirip gülm ek istememe neden


oldu am a sanırım hiç yeri değildi.
“Z e d ’le sinem aya gitm em neden seni bu kadar ilgilendiriyor
ki? Steph ve T ristan da gidiyorlar,” dedi Tessa sözlerini vurgula­
m ak için başını kaldırarak.
A hy y a n i dörtlü randevu gibi mi? M erhaba.,.
“Y alnızca Z e d ’iıı pek iyi niyetli olduğunu düşünm üyorum ."
Başka ne söyleyeceğim i bilm ediğim İçin yola baktım .
A ğ ır geçen sessiz bir dakikadan sonra Tessa gülm eye başladı.
Nesi vardı bunun?
“A h, seninki iyi mi? E n azından Z ed bana kibar davranıyor.”
H â lâ gülüyordu. Z ed ona kibar m ı davranıyordu? Kibar mı?
A m a, senin bekâretin üzerine iddiaya girdi, tatlım , diyemezdim.
Ç ü n k ü san ırım bunu ben de yapm ıştım .
Sessiz kaldım . Tessa da k alk an ın ı indirm edi. “L ütfen sesini
kısar m ısın?" diye bağırdı m üziğin gürültüsünde sesini duyura­
bilm ek için.
B aşım la onayladım . B iraz m oralini düzeltsem fena olm azdı.
“K orkunç b ir m üzik,” diye yakındı. Beğenm eyeceğini biliyordum;
yalnızca ona bakarak bile belli b ir tü r m üzik d in led iğ in i anlaya­
biliyordum . B enim dinlediğim e zıt bir tür.
P arm aklarım ı hafifçe direksiyona vururken farkında olm adan
aynı hareketi bacaklarına yapan Tessa’yı izledim .
“Hayır, değil. A m a neyin iyi m üzik olarak nitelendirilebileceği
konusundaki fik rin i alm ayı çok isterim .”
E rg en lik çağındayken C D oynatıcısının nasıl olabileceğini
düşününce gülüm sedim : ’N Sync, Jessica Sim pson ve şüphesiz
İngiltere’de hortlayan bazı korkunç kız gruplarıyla dolu olmalıydı.
“Pekâlâ, ben Bon iver ve Fray severim,” dedi biraz düşün­
dükten sonra.
“Tabii seversin.” H ristiy an m üziği yapan bir grup ile fazla
hip p i b ir grup. H iç şaşırm adım .
ANNA TODD 183

I Vkiilâ, tam am , iki grup da iyi m üzik yapıyordu; yalnızca benim


f>ıı /ıııı değildi. P arçalan benim için yeterince acı içerm iyordu.
“Niye öyle diyorsun? Fena halde yetenekliler ve m üzikleri de
iwı ika.” Verdiği cevap tutkuluydu. O n u n la göz göze geldiğim de
IM;ıııı çevirip pencereden dışarı baktı.
“Evet, yetenekliler, in san ları uyutm a konusunda.”
Tessa elini uzatıp m uzip bir tavırla kolum a vurdu. Sık sık
»,idlerin birbirlerine böyle yaptıklarını görürdüm am a bu garip
lı.t re ket i daha önce kim se bana yapm am ıştı.
“A m a ben o nlara bayılıyorum .” G u ru rla gülüm sedi. İyi vakit
geçiriyordu galiba. “Nereye gidiyoruz?”
“E n sevdiğim yerlerden birine.” T am olarak nereye gidece­
ğim izi söylem edim . Fazla m eraklıydı.
“Yani?” T ah m in ettiğ im gibi üstelem eye devam etti. T ersini
yapmayacak k adar inatçıydı.
“H er şeyi önceden bilm ek zorundasın, değil m i?” dedim ko­
nuyu ona getirerek.
“E v et... ben...” diye açıklam aya girişti.
“H e r şey senin kontrolünde olsun istersin, değil m i?”
Cevap verm edi.
Şim dilik konuyu kapatm aya karar verdim . O nu fazla zorla­
m ak istem iyordum . “O raya gidene kadar söylemeyeceğim. Z aten
beş d ak ik a kaldı.”
Yola devam ederken Tessa şaşkın şaşkın etrafına bakındı. Bana
bir kez daha sorm am ak için kendini zor tuttu ğ u n u görebiliyordum.
R ahatlam aya çalışıyordu ve bu da işim i kolaylaştırıyordu. Birkaç
dakika sonra arka koltuğa bak tığ ın ı gördüm .
“A rkada hoşuna giden bir şey m i gördün?” diye takıldım . U zun
saçlarının bir buklesi om zuna düşünce onu arkaya itti. Saçları yu­
m uşacık görünüyordu. D oğal sarışın olup olm adığını m erak ettim
ve annesini hatırlayınca kesinlikle öyle olduğuna karar verdim .
“Bu ne tü r bir araba?” diye sordu bez ayakkabılarına bakarak.
184 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

“Ford C apri, klasik b ir araba,” dedim . A rabam ı kendimden


çok severdim ve ona sahip olm aktan fena halde g u ru r duyardım,
Y enilenen m o to ru n d an ve kısa süre önce susturulan egzosundan
söz ederken Tessa da konuşm aya ara ara katıldı. Ben anlatırken
dinlediğini gösterm ek için gülüm seyerek başını sallıyordu ama bir
şey an lam ad ığını fark etsem de gerçek bir insanla konuşmanın
tu h a f bir güzelliği vardı.
B irkaç dakika sonra yeniden ona baktığım da bana bakıyordu.
E nsem den sırtım a doğru inen bir baskı h issettim .
Ç ok y a k ın ... fazla yakındı. Bu bir oyun, Hardin. Ona oyunun
bir parçasıymış gibi davran.
“Bana bakılm asından hoşlanm am .” Y üzüm ü ifadesiz tutmaya
çalıştım . Ç o k m eraklıydı am a bu huyunun gereğinden fazla ho­
şum a g ittiğ in i fark ettim .
On Altı

on bir dar yoldan geçtikten sonra birkaç büyük ağacın arasın­


S daki ufak, çakıllı alanın bitim ine yakın bir yere park ettim ,
raya bayılırdım ; kim se buraya gelm ezdi ve benim için kusursuz
!>ir yerdi. Ö zellik le de bugün gibi O lim p ik Y arım adaya yağm ur
y.ığmayan nadir, güzel g ü n lerd e... H a m p stea d ’de büyüdüğüm
için gri gökyüzüne alışkındım ; sonbaharda güneş yüzünü nadiren
gösterirdi.
Tessa etrafın a b ak ın d ık tan sonra kaşları çatıldı.
“M erak etm e, seni buraya öldürm ek için getirm edim ,” dedim
arabadan inerken onu güldürm eye çalışarak.
Sarı k ır çiçeklerinin bulunduğu tarafa bakınca gevşeyip om uz­
larını in dirdi. N e düşünüyordu?
“B urada ne yapacağız?” diye sordu.
“Ö nce biraz yürüyüş yapacağız.”
Tessa içini çekti ve eskiden çim enlik olan toprak alanda beni
takip etti. Şim diden perişan görünüyordu. Ben ne düşünüyordum ?
“Fazla yürüm eyeceğiz.”
B ana güvenm iyordu ve bugün keyifsizdi. Şu işe bakm . N e
zam an değildi ki? B otlarım ın kuru toprak yolda çıkardığı toz
bulutuna o d aklandım . Tessa’m n adım ları oldukça sessiz ve ina­
nılm ayacak kadar ağırdı.
186 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

“Acele edersek, güneş batm adan gidebiliriz,” diye takıldım esk


terk edilm iş b ir bisikletin bağlı olduğu ağacın yanına geldiğimizde
Yol yaklaşık bir buçuk kilom etreydi ve bu ağaç, yolu yarıladığım ızı
gösteriyordu. Ç ok da kötü değildi. Tessa yavaşladı fakat suyun
yanına vard ığ ım ızda yüzünde oluşan ifade, ziyan olan her ana
değerdi. O rm a n ın ortasındaki bu sıradan n eh ir sihirliym iş gibi
şaşkınlıkla nefesini tu ttu . D u d ak ları aralandı ve gözleri büyüdü.
Yüzmeyi seviyor muydu acaba? Belki daha önce sormalıydım.
O n a b ir şey sorm adan önce etrafını incelemesi için bekledim .
A rtık yalnız kaldığım ız için konuşacak bir bok bulam ıyordum .
B elki de bir şey söylem eden suya girm eliydim . Tessa hâlâ ona
son b ak tığ ım d a durduğu noktadaydı. B ana bak m am ak İçin aya­
ğıyla toprağı eşeliyordu. Bu tu h a f durum dan sıkılm ıştım . Suya
girecektim .
T işö rtü m ü çıkardım ve Tessa’dan gelecek o kaçınılm az sızlan­
m aları bekledim . Fazla konuşm azdı fakat ifadelerine ses efektleri
uydurm a konusunda oldukça yetenekliydi. G ülüm serken genellikle
içini çeker, öfkesiyle birlikte oflar, tah rik olduğunda hızlı ve sesli
soluk alıp verirdi. “Bir dakika, neden soyunuyorsun?” diye sordu.
Çıplak göğsüm e nasıl baktığının farkında olduğunu sanmıyordum.
B oğazım tem izleyerek sordu; “Y üzecek m isin? O rada m ı?”
Y üzünde bir tiksinti ifadesiyle suyu işaret etti. E lbette Küçük
Bayan N am uslu kıyafetlerini ve saçlarını ıslatm ak istem iyordu.
“Evet ve sen de yüzeceksin. B unu hep yaparım .” Ben kotum un
düğm esini açarken Tessa sızlanm aya devam etti.
Fakat bunu yaparken bile hâlâ beni izliyordu. “B en o şeyin
içinde yüzm em .”
A slında bu su şimdiye dek gördüğüm çoğu gölden tem izdi,
işte tam olarak bu nedenle m anikürlü tırn ak ların a toprak bulaş-
ı ırmaya korkan burnu havada kızlara dayanam ıyordum .
ANNA TODD 187

"Nedenmiş o? Su, dibini görebileceğin kadar tem iz.” Işıldayan


«uyu ı\;iret ettim . Şu halinden daha fazla etkileneceğini düşünm üş­
üm ı Ne düşündüğünü hiçbir zam an bilem em ek beni geriyordu.
"(,’iin k ü ... m uhtem elen içinde balıklar ve T anrı bilir başka
»i* İn vardır!” diye ciyakladı.
Halik mı? Ciddi miydi? Bu tu h a f kız bun u n için m i endişele-
ıılV'iılu? “A yrıca bana yüzeceğim izi söylem ediğin için yüzerken
jiiyerek bir şey alm adım .”
“Ne yani, yoksa sen de m i iç çam aşırı giym eyen kızlardan-
■iitı:'” O nu mayoyla görm eyi her şeyden çok isteyerek gülüm sedim .
'T'vet, sutyen ve k ü lotunla gir yani.” B unu hayatta yapm azdı.
<) gri gözlerde biriken öfkeyi görüyor ve cevabını duym ak için
v,t hırsızlanıyordum .
“İç çam aşırlarım la yüzm eyeceğim , pislik.” Tessa kıyının biraz
yukarısında çim enlere oturdu. “B en sadece izlerim .”
G ülüm sedi ve bacak bacak üstüne attı.
Yine vücudum a bakm aya başlam ıştı. Bu kez baksırım m altın-
ıInki aletim e bakıyordu. Y anakları kızardı. Başka tarafa bakm ak
ve elindeki çim enlere o d aklanm ak için çok çabalıyordu.
“H iç eğlenceli değilsin. Ve çok şey kaçırıyorsun,” diye seslen­
dim soğuk suya atlarken.
Laaaa.net olsun, su sandığım dan da soğuktu. G ü n eşin gün
boyunca vurduğu ve sıcaklığın fazlasıyla fark ettiğ i karşı kıyıya
doğru yüzdüm .
“Su sıcak, Tess!” diye seslendim .
D ik k a tin i d ağıtm ak için çim enleri yolarak yaptığı küçük yı­
ğından gözlerini ayırarak başını kaldırdı. Fena halde sıkılıyordu
ve bunu d eğ iştirm ek için aklım a hiçbir şey gelm iyordu. B enim le
suya bile girm iyordu; ne yapacaktım ?
“Bu şim diye kadar gördüğüm en sıkıcı ötesi ark ad aşlık ...”
Tessa gözlerini devirdi ve başım yeniden güneşe çevirdi.
188 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

“E n azından ayakkabılarını çıkar da ayaklarını suya sok. S


in an ılm a z ve birazdan yüzem eyeceğin kadar soğuyacak.”
Tessa kabul ederek ayakkabılarını çıkardı ve düzgün bir ye*
kilde y an m a koydu. A yakkabıları garipti; bir k arto n u n üzeri iiq
yapıştırılm ış kum aş p arçalan gibi görünüyordu. R ah at olm a ih­
tim alleri yoktu. K otunun paçalarını kıvırdı ve ayaklarım suyu
sokarken altdudağım ısırdı.
Şikâyet etm esini bekledim fakat yüzünde büyük b ir gülüm ­
seme belirdi. “G üzel, değil m i?” diye sordum .
G özlerini kaçırarak başını güneşe doğru biraz daha kaldırdı.
“G irsene o zam an.” B aşım ı arkaya yatırıp onu ikna etmek
için saçlarım ı ıslattım .
B aşım ı kaldırdığım da Tessa başını iki yana sallıyordu. Yine
de suya girm eyecekti. T an rım , ne zor bir kadındı. Ben ona su
sıçratınca o da çığlık atarak yeniden çim enlere doğru geriledi.
D ah a önce buraya kim seyi g etirm em iştim ; burada biriyle olm ak
biraz tu h aftı.
O n u suya girmeye nasıl ikna edebilirdim? Suya girmezse, koca
gün ü boşa harcam ış olacaktık. O n u n la uzlaşm am gerekiyordu.
Peki, k arşılığında ne isterdi?
U zlaşm acı birine benzem iyordu...
“Suya girersen, o m eraklı sorularından b irini cevaplarım.
H a n g i soruyu istersen onu cevaplarım am a bir tane olacak.” Bu
fikir aklım a gelir gelm ez ağzım dan çıkıvermişti. Bu kadar m eraklı
olduğu için heyecanlanacaktı.
“T ek lifim bir dakika için geçerli.” O n a b ir zam an aralığı
verm eliydim yoksa kesinlikle siktiğim in gün boyu düşünür du­
rurdu. Suyun dibine daldım ve nefesim i tu tara k altı m etre kadar
yüzdüm . Tessa m uhtem elen kıyıda kaşlarını çatm ış oturuyordu.
B u düşünce beni güldürünce az kalsın boğuluyordum .
“Tessa,” keşke bu k adar düşünm eseydi, “h er şeyi uzun uzun
düşünm eyi kes ve atla.”
ANNA TODD 189

Kıyafetine baktı. “G iy ec ek b ir şeyim yok. K ıyafetlerim le gi-


fHnriH, arabayla sırılsıklam dönm ek zo ru n d a k alırım .”
"İlenim tişörtüm ü giyersin.” T eklifim i duyunca kaşlarını çattı
h ,1 / ileride, çim enlerin üzerinde duran tişörte baktı. “H aydi,
I Ilım 11 mnü giy. Suyun içinde giyebileceğin kadar uzun. A yrıca
•»diyenini ve k ü lo tu n u da çık arm azsın ... istersen,” diye ekledim .
Stil yenini veya külotunu giymese çok daha m em nun olurdum am a
iıiı onun kararıydı elbette.
Tossa b ir kez daha etrafına b ak ın arak suyu ve benim yarı
t,i|>l;ık vücudum u inceledikten sonra uzanıp tişörtüm ü yerden aldı.
Kazanm ıştım .
“T am am .” N e kadar da şım arık, küçük bir şeydi. E lini beline
koyup pazarlığa devam etti. “A m a arkanı dön ve üzerim i değiş­
in irken bana bakm a. C iddiyim !’'’
Kükreyen m in ik kedi geri dönm üştü. K ahkaha attım , o da
kalçasını tu h a f b ir hareketle ileri geri hareket ettirerek tişö rtü m ü
bacaklarının arasına sıkıştırıp kendisininkini çıkarm aya koyuldu.
Memen arkam ı döndüm . B en bir beyefendiydim , gerçekten de
öyleydim.
“Ç abuk ol yoksa arkam ı dönerim ,” dedim İçimden otuza kadar
saydıktan sonra sabırsız bir şekilde. Tessa kotunu gayet düzgün
bir şekilde ayakkabılarının yanm a yerleştirm ek için eğildiğinde
gizlice ona baktım .
Ayakkabıları o kadar düzgün bir şekilde yerleştirdiği için tam
bir psikopat olduğunu düşündüm . B ir an, o ayakkabılarını durgun
suya atsaydım nasıl tepki vereceğini düşündüm . Ç ok sinirlenirdi.
G ülm em ek için dudağım ı ısırdım ve nihayet vücuduna baktım .
Fark ettiğ im ilk şey bacaklarının bronzlaşm ış olduğuydu. T işö r­
tüm b edenine kusursuz bir şekilde uym uştu. T an rım , göğüsleri­
nin boyutu nedeniyle tişö rt güç bela kalçalarına kadar iniyordu.
D u d a ğ ım d ak i halkayı d işlerim in araşm a aldım ve karşım daki
m an zaran ın tad ın ı çıkardım .
190 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

“Şey . . . suya gireceksin, değil m i?” B oğazım ı tem izlem e


ve b acak ların ın kalçalarına bakm am aya çalıştım . “H aydi atla!”
“T am am ! T am am !”
“K oşabilirsin.”
anp »
la m a m .
Tessa d erin bir nefes aldıktan sonra tu h a f ve zoraki bir şe­
kilde suya d o ğru koşm aya başladı. K enara kadar geldiğinde orayj
aşam adan ciyaklayarak y ü zünü kapadı.
“A h, haydi ama! Ç ok iyi başlam ıştın!” A ttığ ım kahkaha ara­
m ızdaki boşlukta çınlayınca yeniden Tessa ya baktım . G üneşin
altında bana bakıyor, gülüyor ve kahkaha atıyordu. Şaşırdım . Bu­
rada ne yapıyorduk? B ir n eh rin içinde birbirim ize gülüyorduk.
N eydi bu böyle? Ç iftin kavgası çok şeker olduğu için fragm anının
internette b ir orm an yangını gibi yayıldığı bir N icholas Sparks
film i miydi? S ıkılan kadınlar, edebi bir k ah ram an ın gelip kendi­
lerini kurtaracağını düşünürlerdi. Bu bir saçm alıktı ve o kadınlar
her zam an am a her zam an onları ve ailelerini kendisinden fazla
önem sem eyen boktan kocalarla evlenirlerdi.
“Y apam am !”
P aniğe kapılm ış görünüyordu. G erçekten de sudan korkuyor
muydu? T an rım . “Korkuyor m usun?” diye sordum .
“H a y ır... bilm iyorum . B iraz.”
O n a yaklaşm ak için suyun içinde yürüdüm . Parm ağım ı nehrin
d ibindeki büyük bir kayaya çarptım .
“K enara o tu r da girm ene yardım edeyim ,” diye önerdim . Ke­
nara yaklaşırken ona uzandım . B acaklarım birbirine bastırarak
k ü lotunu saklam aya çalışınca bu çabasını tak d ir ettim . Ç ünkü
istediğim son şey d ik k atim in dağılm asıydı.
E llerim le bacaklarının üst kısm ından kavradığım da aletim
anında tepki verdi.
L an et olsun ki öylesine yum uşak ve davetkâr bacakları vardı
ki yüzüm ü b acaklarının arasına sokm ak için ölüyordum .
ANNATODD 191

“I la /ır m ısın?” D erin bir nefes aldım ve ellerim i beline kay­


ıld ım . Kalçası ellerim in altında ezildi ve kontrolüm ü yitirm em ek
İ^lıt kendim i fena halde zorladım . E llerim kalçasını sıkm ak için
Kilıi,ı kaşınıyordu ve onu yatırıp oracıkta becerm ek istiyordum .
N<>runum neydi? Ben hiçbir zam an bu kadar azgın bir kardeşlik
üit -<İ değildim . Sebebi m asum iyeti ve günaha davet eden vücudu
muydu yoksa bedenine sahip olup Z e d ’i yenm ek için hissettiğim
n k.ıbet ruhu muydu?
Sıcak teniyle suya girdiğinde onu bıraktım . Su göğüsleri­
nin lam altında kalıyordu. E llerini öne doğru uzatıp açarak suyu
lııv.erri. G üneşin aydınlattığı teni m in ik kabartılarla ürperm işti.
“O rada öyle d ik ilip durm a.” Burada dikilip gün boyunca sana
hahmamam için hareket etmen gerekiyor.
Beni duym azdan gelse de n eh rin içinde ilerlemeye devanı
i lli. Tem iz suyun içinde ilerlerken tişö rt uçm ak istercesine yukarı
kalktı. Başım ı çevirm em e fırsat kalm adan Tessa ıslak kumaşı aşağı
indirip elinden geldiğince düzeltti.
“Ç ıkarıp k u rtu lab ilirsin ,” dedim . B undan kesinlikle şikâyet
etm ezdim .
Tessa b u rn u n u b u ru ştu ru p eliyle suyu itti. B ana su m u sıç-
yatmıştı} B unun bana bu kadar kom ik gelm esi sinir bozucuydu.
“Bana su m u sıçrattın sen?”
Tessa k ık ırd ad ı ve elleriyle yeniden durgunlaşan olan suya
vurdu. Saçım daki suyu silkeledim ve onun üzerine atladım . Belin­
den tu tu p onu suyun altına çektim . K üçük elini kaldırıp burnunu
tıkadı. H â lâ b u rn u n u kapatarak m ı yüzüyordu?
K ahkahalarla güldüm . “G erçekten de iyi vakit geçirm en mi
yoksa suya girerken b u rn u n u kapatm ak zo ru n d a olm an m ı daha
kom ik karar verem iyorum .” G ü lm ek ten konuşam ıyordum .
Tessa, b ir şeyin peşinde olduğu gözlerinden anlaşılan bir
kadın ifadesiyle bana yaklaştı. Kolunu havaya kaldırıp başım ı
suyun altın a bastırm aya çalıştı. Ç o k kom ikti. E lin d en bu kadarı
192 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

geliyordu. T işörtüm ün vücudun etrafında havalandığını görmezde


gelmeye çalışırken hiç kım ıldam adım . Tessa k ah k ah a atınca cif
onunla birlik te gülm ekten k arn ım a kram plar girdi. Y um uşak bif
kahkahası vardı; randevu benzeri buluşm am ızın başında gördüğüm
sarı k ır çiçeklerini h atırlattı bana.
“S anırım bana b ir cevap borçlusun,” dedi.
U nutm ayacağını biliyordum fakat sorm adan önce biraz bekler
diye düşünm üştüm .
“Evet, am a yalnızca b ir tane.”
M uhtem elen, “D övm elerini yaptırırken acıdı m ı?” gibi saçma
sapan b ir soru sorardı. N ehrin çim enle kaplı kıyısına bakarak neye
b u rn u n u sokacağını bekledim .
Sesi sessizliği bozdu. “D ü n y ad a en çok kim i seviyorsun?”
B u neydi şimdi?
N asıl b ir soruydu bu? N e k adar tu h aftı. B una cevap verm ek
istem iyordum . B una bir cevabım bile yoktu. Şim di o ve L an d o n ın
b enim h ak k ım d a ne ko n u ştu k ların d an daha fazla şüphelenm eye
başlıyordum . Sevmek mi? D ü n y ad a en çok kim i m i seviyordum?
K im i seviyordum ? S anırım annem i seviyordum . Senelerdir
ona söylemiyordum am a o halâ benim annem di. K endim den başka
b ir tek onu severdim. E n çok kendim i severdim. F akat “E n çok
kendim i severim ,” bir cevap sayılm azdı.
Yine de gerçekçi olarak, “Kendim i,” diye cevap verdim. Ergen­
lik dönem lerim de kız arkadaşım olm adığı için, yalandan da olsa
kim seye seni seviyorum dem em gerekm em işti çünkü o zam anlar
ben ve yaşıtlarım bu sözlerin gerçek anlam ını henüz öğrenm em iş­
tik. T essan m beyni benim le ilgili varsayım larını duyduklarıyla
eşleştirirken birkaç saniyeliğine suyun altına dalıp kayboldum .
“Bu do ğ ru olam az,” dedi tem iz havayı tenim de hissettiğim
anda. “Ya ailen?” İşte bu sözleriyle çizgiyi aştı. Konu özel ha­
yata tecavüz eden kişisel sorular olduğunda Tessa Y oung m sınırı
yoktu. G ö zlerinde yum uşak b ir ifade, dudakları aralanm ış bir
ANNATODD 193

lıulcle karşılık verm em i bekledi. G özlerindeki şefkat ifadesinden


ııi'lıet ediyordum .
Kes şunu, Theresa.
“Bir daha ailem le ilgili konuşm a. A n la d ın m ı?”
“Ü zgünüm , sadece m erak ettim . B ir sorum u cevaplayacağını
tıtıyledin.” Sesi alçaktı. “G erçekten üzgünüm , H ard in . Bir daha
(»ulardan söz etm em ,” diyerek özür diledi.
O na inanıp inanm adığım dan em in değildim. Bir şeyin peşinde
olduğunu hissedebiliyordum . H em sezgileri çok güçlüydü hem de
lir/la ısrarcıydı. O nu tanım ıyordum bile. O ise beni hiç tanımıyordu.
I langi hakla bu k adar özel şeyler sorabileceğini düşünüyordu?
Bu Öğleden sonra iki şeyden biri olacaktı: Tessa ve ben kavga
edecektik ve o öfke ve p an ik içinde y u rtta k i odasına dalacaktı;
ya da ben onu n ak lına girip benim le birlikte olm ak istem esini
sağlayacaktım.
K ibar olm aya k arar verdim . G eri dönüş yolunun garip bir
sessizlik içinde geçm em esini tercih ederdim . E llerim i uzatıp
kollarım ı beline sardım . O n u havaya kald ırd ığ ım d a bedeni su­
yun içinde h afifti; sonra onu ters tarafa fırlattım . Ç ığ lık attı ve
ellerini havada kuş gibi salladı. Suyun İçinden çık tığ ın d a saçları
sırılsıklam dı ve gözlerinde de asi bir ifade vardı.
M utluydu.
Bu buluşm a iki türlü bitebilirdi ve ben onu bir şekilde m utlu
etm iştim .
“B unu ödeyeceksin!” diye bağırdı gülerek bana yaklaşırken.
Ö cünü alm a şansı olduğuna gerçekten de inanıyor gibiydi. Tessa,
yüzünden sular dam layarak bana b iraz daha yaklaştı. Teni ıslaktı
ve parlıyordu, peki neden hâlâ bana yaklaşm aya devam ediyordu?
T essa n ın bacakları belim e dolandığında ve bedenini benim ­
kiyle aynı hizaya kaldırdığında nefesimi tu ttu m . Burada kontrolün
bende olm ası gerekiyordu.
G erilerek bacaklarını gevşetti. “Ü zg ü n ü m .”
194 A F T E R : BAŞLAN G IÇ

H ayır.; hayır.
Bacaklarını tutup yeniden belime sarması için zorladım. Bedc
n in i b en im k in e bastırm ası çok güzel bir histi, çok sıcaktı. Küçü
kollarını boynum a doladığında sırtım da bir p an ik hissi belirdi,
O n a bakıp ak lından geçenleri okum aya çalıştım . İm kânsızdı.
“Bana ne yapıyorsun, Tess?” diye sordum başparmağımla titreyen
altdudağını yavaşça okşarken. Sıcak nefesi h a fif sesler çıkarıyordu
ve hızlan m ıştı. D u d a k la rın ın tad ın ı hâlâ iyi hatırlıyordum . Bir
kez d ah a tatm ak istiyordum , buna ihtiyacım vardı.
“B ilm iy o ru m ...”
Bilm iyordu. Ben de bilm iyordum . O lanlar ik im izin de kont­
rolünde değildi ve o rtalık hızla kızışabilirdi.
Öyle olm asını istiyordum .
Bu k ızın ne kadar seksi olduğundan haberi var mıydı? Yal­
nızca dudaklarının şeklinin bile onunla ilgili çok am a çok ahlaksız
şeyler düşünm em e neden olduğunu biliyor muydu?
Tessa’n m karşım da dizlerinin üzerinde, ağzını açmış, ıslak
diliyle beni ağzına alm ak, m utlu etm ek için beklediğini hayal
ettim . A letim i dudaklarına b astırm ak ve onu ta h rik etm ek is­
tiyordum . O n u n bana yaptığı gibi ben de onun bedenini deliye
döndürebilirdim . D udakları açık pembeydi ve altdudağınm kıvrımı
elle çizilm iş bir çizgi film karakteriniııki kadar belirgindi. A m a
Jessica R ab b ıt gibi seksi bir karakter gibiydi.
K ahretsin, onu düşünm ekten kahrolası aklım ı kaçırıyordum .
Bu iyiye işaret olam azdı.
S anırım kötü olm aktan çekinm ediğim için şanslıydım . “Bu
d u d ak lar... onlarla yapabileceklerin...” H em benim odam da hem
kendi odasında dudaklarım ı nasıl emdiğini hatırlayarak duraksadım.
“D u rm a m ı istiyor m usun?” H e rh an g i bir gerginlik İfadesi olup
olm adığını anlam ak için ona baktım . Bedenime sardığı bacaklarını
sıktığında bunu hayır olarak kabul ettim fakat ham lem i yapm adan
önce tepki verm esi için ona b iraz zam an tanıdım .
ANNA TODD 195

Hamı biraz d ah a sokularak suyun altındaki bedenini b enim ­


kine bastırdı.
"Sadece arkadaş olam ayız, bunu biliyorsun, değil m i?”
Sözlerim i duyunca derin bir nefes aldı. E ğilip dudaklarım ı
»meşinin kıvrım ına hafifçe bastırdım . G özlerini kapadı. D udak­
lın um çene kıvrım ı boyunca ıslak teninde şefkatle gezdirdim .
I Gıdaklarım bo y n u n d aki o noktaya, kulağının hem en altına do­
kunduğunda dudaklarından bir inilti dökülerek beni şaşırttı. “A h,
I l.ııdin.”
Hu sözler içim den bir şok dalgası gibi geçti. Sesi çok boğuk,
,1 1 /ıı doluydu. B eni istiyordu. K endini kollarım a bırakınca ben
irindeyken alacağı zevki düşünm ek kalbim in hızla çarpm asına
neden oldu. D aha önce kim se onu becerm em işti fakat en azından
kendini tatm in ettiğ in d en em indim .
Tıpkı dudaklarını yeniden tatm ak istediğim gibi, inlerken bir
kez daha ism im i söylediğini duym ak da istiyordum .
“Sana zevkten inlerken defalarca ism im i söyletmek istiyorum,
Tossa. L ütfen izin ver.” O na yalvarırken kendi sesim yabancı geldi.
Tessa’nın sık nefesi ve bedenlerim izin etrafında sakin kıpır­
tılarla hareket eden suyun h a fif sesinden başka ses yoktu. B aşını
sallayarak onayladı.
“Söyle, Tessa,” diye devam ettim . Kulak m em esini dişlerim in
arasına alıp hafifçe ısırdım . Ü rperdi ve bedenim e sürtünürken
başını da onay verircesine heyecanlı b ir şekilde salladı.
Başını sallaman yetm ez, Theresa. Bunu istiyorsun; o zaman söyle
bana. “Söylemeni istiyorum bebeğim , yüksek sesle çünkü o za­
man bunu gerçekten yapm am ı istediğini anlarım .” Elim i karnına,
bedenini örten tişö rtü m ü n altına götürdüm .
“İstiyorum .. T essanın kararı aceleyle ve çaresizlikle ağzından
çıkm ıştı. B oynundaki sıcak teninde gezdirdiğim dudaklarım bir
gülüm sem eyle k ıv rıld ığ ında Tessa içini çekti. Bu sözcük benim
için yeterli b ir davetti. O n a sıkıca sarıldığım da gerildi; belki de
/
I
/ 196 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

onu düşüreceğim den korktu. Tessa’yı bırak m ad an kıyıya dofl;


yürüm eye başladım . B acaklarını belim e sardığından, attığım 1ı
adım da, sertleşm ekte olan aletim e baskı yapıyordu.
Kıyıya ulaştığım ızda onu b ıraktım ve Tessa inledi, gerçe
anlam da inledi. Bu ses kanım ın doğrudan aletim e hücum etmesin
neden oldu. Kıyıya tırm an d ım ve sudan çıkm asına yardım etme
için döndüm . G özlerini çıplak göğsüm e dikip bana uzandı. G öz­
lerin in k arn ım daki dövm eye, tenim e işlenen ölü ağaca kaydığım
gördüm . T utucu, küçük bir kasabadan geldiği için m uhtem elen
dövm elerim i hiç sevm iyordu. T an rı’dan korkan annesi herhalde
dövm eli in san ların şeytan oldukları ve onun ru h u n u yiyecekleri
gibi saçm alıklar an latm ıştır ona,
Tessa m uhtem elen terte m iz ve bakım lı erkek arkadaşının
çıplak göğsünü görm eye alışkındı. Bana bakm aya devam ederek
dövm em in anlam ım çözmeye çalışm asını dikkatle izledim . Erkek
arkadaşının dövmesi olm adığından em indim . M uhtem elen teninde
veya zih n in d e tek b ir iz bile yoktu.
Tessa’dan uzaklaştım , o da kım ıldam adan talim a t bekledi.
O n u n la ne yapacağım konusunda kararsız olduğum u fark
ettim . T enim e bakıyordu... N eden hâlâ tenim e bakıyordu? D a h a
da önem lisi bu beni neden bu kadar rahatsız ediyordu? D övm ele­
rim i kendim için y aptırm ıştım , peşin hüküm lü bir k ız için değil.
N eden şu anda kendim i savunuyordum? K adınların hakkım da
ne d üşündüklerini hiçbir zam an um ursam azdım ; yalnızca onları
becerm eyi ve dokunuşum la iki tara fın da d ik k atin i dağıtacak şe­
kilde nasıl da eriyip g ittik le rin i düşünürdüm .
D üşünm eyi bırak, Hardin. Ben de tıpkı onun gibi her şeyi
fazla düşünüyordum . Bu kız bana ne yapıyordu böyle?
D o ğ ru d an konuya girdim : “Burada m ı yapm ak istersin? Yoksa
benim o dam da m ı?”
ANNA TODD 197

t )ıııı burada mı becerm eliydim ? O n u çim enlerin üstüne ya-


İllıibilıt, o bacaklarını açıp dilim le klitorisinin üzerinde daireler
'.İtinken ism im i haykırm asını sağlayabilirdim .
Ii,iksirimi düzeltirken Tessa om uz silkti. “B urada,” diye karar
^ n lı.
"Sabırsız m ıyız?” diye sordum . B edeninin benim kine çe-
jılhlijMiıi hissedebiliyor, onun da hissedip hissetm ediğini m erak
*tliV‘>ulum. O n u ta h rik ettiğ im i biliyordum , bu açıktı fakat o da
in mm hissettiğim gibi bana do k u n m ak için karşı konulm az bir
lüiı k duyuyor muydu?
“Buraya gel,” diye em rettim . Y anakları kızararak ve küçük
.11 1ııularla b an a yaklaşarak dediğim i yaptı. Daha h ız lı... Acele
1 1 meşini istiyordum .
Şu anda ta h rik edici oyunlar oynayacak sabrım yoktu, onu
hissetmek İstiyordum . Beni hissetm esini istiyordum . O nu burada,
ım enlerin üzerinde becerecektim . O nu yatıracak ve o g ünaha
ı,¡ısıracak kadar güzel bed en in in her noktasına dokunacaktım .
Siyah tişö rtü m ıslanm ış, lateks bir eldiven gibi bedenine tam am en
yapışmıştı. Ü zerin d en çıkm ası gerekiyordu.
T işö rtü n altın d an tu ttu m ve başının üzerinden çıkardım .
Islak kum aşı çık arm ak kolay olm adı, o da benim gibi T essan m
u/erinde k alm ak istiyordu.
G ü n ü m ü zü n ilk bölüm ü onun istediği şekilde, güzel bir gün
geçirm esini sağlayacak şekilde sona erm işti, ik in ci bölüm üyse
iıenim istediğim şekilde gelişecekti. Sohbet etmeye veya dünyada
en çok kim i sevdiğim sorusunu cevaplamaya alışık değildim . Bana
baz verecek y u m uşak b ir bedeni kullanm aya alışıktım .
On Yedi

Kazanmak üzereydi. Kazanmaya hazırdı.


Ve sonra onun için henüz hazır olmadığını fark etti.

•■

Ü
zerine yatm ası için ıslak tişö rtü b ir yatak örtüsü gibi çim en­
lerin üstüne serdim . P arm aklarım titriyordu.
“U zan,” dedim ve benim le birlikte uzanm asına yardım ettim .
O nun yanm a yan yattım ve ona iyice bakabilm ek için dirseğim den
destek aldım . B edeni gözlerim in önündeydi; dolgun göğüsleri
çıplaktı; h a fif bronzlaşm ış teni güneşin altında gerçek anlam da
parlıyordu. O nu ısırm am ı bekleyen sulu, kırm ızı bir elma gibiydi.
B irçok kadını çırılçıplak görm üştüm fakat Tessa ayrı bir kulvar­
daydı. K alçalarının kıvrım ına ve d im d ik göğüslerine bakarken
iki küçük el, görsel tu ru m u yarıda kesme girişim inde bulundu.
D o ğ ru ld u m ; altım daki çim enler yum uşaktı. B uradaki lanet yağ­
m u ru n tek iyi yanı buydu.
Bileklerini tutup iki yanm a bastırdım. “Sakın kendini gizleme,”
dedim . G özlerim e bakınca ekledim : “K endini benden gizlem e.”
“Y aln ızca...” Yanakları k ıpkırm ızı oldu, bakışlarım kaçırdı.
K om ik cüm lesini bitirm esine izin verm edim .
“H ayır, kendini gizlem eyeceksin, utanacak hiçbir şeyin yok,
Tess.” İk n a olm uş gibi görünm üyordu. Bu kızın özgüvenini kim
bu hale getirm işti? “Yani, kendine bir baksana.”
ANNA TODD 199

“Ç ok fazla kızla birlikte o lm u şsu n ...” Bu konuyu açacağın­


dım em indim . Başkalarıyla olm am neden um urundaydı ki? B iz
iıiı ilişki yaşam ıyorduk ve hiçbir zam an da yaşam ayacaktık. B ir­
likle olduğum k ızların hiçbiri Tessa gibi değildi; birkaç tanesi
iten/,iyordu fakat norm alde m asum , daha önce hiç becerilm em iş
l*!/lıırm peşine düşm ezdim . K adınlarım ın, sevişirken ne yaptık-
I,ıı ım bilecek k ad ar tecrübeli olm alarını isterdim . Ben kim senin
o|Mcimeni değildim ; özellikle de seks sanatı konusunda.
Natalie hariç, diye h atırlattı zihnim deki o rahatsız edici alçak
in-,. N atalie’nin poposu herkesi hayran bırakacak kadar büyük,
-„tçları petrol k adar karaydı. O kadar tecrübesizdi ki prezervatifi
,iletime tak am am ıştı bile. D o ğ d u ğ u n d an beri pazar okuluna g it­
mesinin bu konuyu öğrenm esine katkısı olm am ıştı.
“H içbiri senin gibi değildi,” dedim yeniden Tessa’ya bakarak.
(>'ergin ve enfes b ir şekilde taze görünüyordu, içine göm ülm ek
istiyordum.
“P rezerv atifin var m ı?” Tessa’nm sesi “p rezerv atif” derken
alçaldı. D a h a önce hiç p rezerv atif görm üş m üydü acaba? N atalie
yalnızca k aran lık ta görm üştü.
N e demeye şim di N atalie y i düşünüyordum ki?
Şu an Tessa’yı becerebilir ve bu oyunu kazanabilirdim . M a ­
sum bedenine dalabilir ve istediğim i alabilirdim . Şim di beklenti
dolu bir ifadeyle bana bakıyordu. K ızları becerm ek için buraya,
orm ana getiren biri olduğum u düşünüyordu. Ö zellikle de daha
önce hiç seks yapm am ış olanları.
“P rez erv a tif mi?” O anda burada kim senin kim seyi becer­
m eyeceğine karar vererek güldüm . “Seninle seks yapm ayacağım ,”
dedim , bunu istediğim halde.
“A h ,” dedi Tessa, utanm ış b ir sesle. “N e rey e...”
N eden onu becerm eyeceğim için buradan ayrılm am ız gerek­
tiğ in i düşünm üştü? “A h ... H ayır, Tess, öyle dem ek istem edim .
Yani, daha önce bir şey y ap m ad ın ... yani hiçbir şey. Bu yüzden de
200 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

seninle seks yapm ayacağım .” Bana inanıp inanm adığını anlam a


çalıştıktan sonra ekledim , “B ugün.”
K ızaran y anaklarındaki k ırm ızılık biraz dağıldı.
“Ö nce sana yapm ak istediğim bir sürü şey var.” G erçekten dfl
vardı. O n u yalvartacaktım . B edenini dokunuşum a teslim etm e­
sini istiyordum . B edeninin her santim i şu anda bana ait olacaktı,
B urada çıplak ve h azır bir vaziyette yatıyordu ve bunu onun için
en iyi şekilde değerlendirecektim .
Ü stüne çıktım ve saçım daki su dam laları yüzüne düştüğünde
hafifçe ürperdi. D aha fazla su dam lasının gelm esini bekleyerek
gözlerini kapadığını görünce güldüm .
“D aha önce kim senin seni becerm ediğine inanam ıyorum .” H er
kelimemde ciddiydim. Kıyafetlerimi çıkarmadan bedenim i onunkine
b astırm ak ve onu b u g ü n becersem bunun nasıl bir his olacağım
biraz da olsa anlam asını istiyordum . D irseğim e dayanarak hafifçe
kalktım , elim i Tessa’nm boynuna koydum ve parm aklarım ı yavaşça {
iri göğüslerinin arasına indirdim . Ç ok yum uşak, becerebileceğim
kadar büyük, elim le kavrayabileceğim den biraz daha irilerdi fakat j
kendilerini arsızca d im d ik duruyorlardı. G öğüs uçları sertleşm iş, 1
onları ağzım a alıp em m em i bekliyorlardı. B urada durup onlara
dokunarak bakm aya devam edersem , aletim i asla pantolonum un
içinde tutam ayacaktım . Neyse ki sutyeni vardı.
P arm ak larım ı k a rn ın ın o yum uşak sade kıv rım ın a doğru
in d irdim . T en i ürperdi, içini çekti. İç çam aşırının içine kayarak
başparm ağım ı hafifçe külotunun kenarında gezdirdim . Parm akla­
rım ı vajinasının üzerine kaydırarak klitorisini bulm ak için oradaki
ıslaklığı aradım .
“G üzel mi?” diye sordum ve o küçük tom urcuğu başparm ağım
ile işaretp arm ağım ın arasına aldım .
K arşılık verm edi. Islak ve hazırdı; vücudu yalnızca bir do­
kunuşla ken d ini bana teslim ediyordu. O n a yaşatabileceklerim i
ANNA TODD 201

Mfiiiin meye yeni başlam ıştım . B aşım ı eğdim ve dudaklarım la


iHHiııkilcre dokundum .
"Kendin yaparken h issettiğ in d en daha m ı iyi?” diye sordum .
KI»!«n işini bırakıp tek parm ağım ı aşağı kaydırdım . T ek başmayken
iMMtl boşaldığım m erak ettim . K litorisine m i dokunuyordu yoksa
|MMiı;ığım içine m i sokuyordu? D aha çok am aca yönelik olarak
klıioıisini ok şad ığını ta h m in ediyordum .
“Daha m ı güzel?” diye bir kez daha sordum .
“N -ne?”
“K endine dokunduğunda böyle m i hissediyorsun?”
H âlâ cevap verm iyordu... N eden söylem iyordu ki? Y u rttak i
V.dağında, bacaklarını açmış, küçük parm aklarıyla kendine d o ­
kunurken hayal etm ek fena halde ta h rik ediciydi. O d a arkadaşı
uyuduğu için sessiz olm ak zorundaydı fakat boşalana kadar kendine
dokunarak b ir eliyle ağzını kapıyordu. B azen şiddetli bir şekilde
tK».saldığında o dolgun dudağını ısırm ak zorunda bile kalıyor,
jM-rçek dünyaya dönerken kendi soluklarını yutm ası gerekiyordu.
Bunu nasıl y aptığım bilm em gerekiyordu fakat o hâlâ bana sanki
!>ir başım daha çıkm ış gibi şaşkın b ir ifadeyle bakıyordu. T ek
yaptığım nasıl m astürbasyon yaptığını sorm aktı.
Ah.
B irden K üçük Bayan N a m u slu n u n k en d in i hiç tatm in et­
m ediğini anladım .
“D u r b ira z ... onu da hiç yapm adın, öyle m i?” diye sordum .
O nu okşam aya devam ederken parm ağ ım ı kaplayan ıslaklığının
tadını çık ard ım . “B ana karşı çok hassassın, sırılsıklam sın.”
in led i. Ç ık ardığı ses m uhteşem di. Y eniden klitorisine odak­
landım ve ıslak p arm a k larım ın arasında yuvarlam adan önce na­
zikçe sıktım .
“Ne? O ... neydi?” Tessa’n m sesi sıcak bir fısıltıdan ibaretti.
T ü m direnci dokunuşum la kayboldu. Zevk veren sıkm a ve y u ­
varlam a harek etini tekrarlarken başparm ağım la da küçük daireler
202 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

çizdim . Tessa artık soluk soluğa kalm ıştı; bacakları kasılıyordu


yak laştığ ın ı biliyordum . Ç ok yaklaşm ıştı. B enim için kendinde
geçtiğ in i görm eye can atıyordum . Seksle gelen o katıksız mutlu
luğu hiç yaşam adığına inanam ıyordum . T anrım , neler kaçırmıştı*
S ırtın ı çim enlerin üstünden hafifçe kaldırdı ve göğüslerini
yüzüm e yaklaştırdı. Bir kez yalam aktan zarar gelm ezdi.
Evet, gelirdi. D ikkatim dağılabilirdi. O nu bir kez daha fakat bu
kez gerçek anlam da sahiplenircesinc, tam ihtiyaç duyduğu şekilde
öptüm . D a h a önce hiç hissetm ediği şeyler hissettiriyordum ona.
Sıradan gerçeklikten uzaklaşıyordu ve bunun nedeni bendim .
D ok u n u şu m d u . B endim .
E lim i sutyeninin içine sokup o kusursuz göğsünü kavradım .
Aynı anda birkaç şey hissetm esi için göğsünü hafifçe sıktım . Şimdi
bacakları titriyordu.
“Evet, Tess, benim için boşal,” diyerek onu cesaretlendirdim .
Çim enlerde uzanışı, dişlerini altdudağına batırışı, kızaran yanakları
ve o g ö zleri... gözleri o kadar vahşi bakıyordu ki.
“B ana bak, bebeğim ,” diye yalvardım sutyeninden taşan etini
hafifçe ısırarak.
“H ard ın ,” diye inledi, gözlerim i kaçırm am ı engelleyecek kadar
boğuk bir sesle. Ç ok seksi, çok erotikti ve öyle olm ak için en ufak
bir çaba gösterm iyordu.
“H a rd in . . İsm im i söylerken beni kendine çekti. Ç ok sık
soluk alıp veriyor, kendini toparlam aya çalışıyordu.
“K endine gelm en için sana b ir dakika vereceğim ,” dedim
elimi k ülotunun içinden çekerken. Elim i karnına koyduğum yerde
doruğa ulaştığı anın göstergesi olan h a fif bir ıslaklık vardı. İçini
çekince, ben de elim i baksırım a silip tem izledim .
Şu an o kadar sertleşm iştim ki baktığım yeri görem iyordum .
H â lâ b urada yatıyordu ve yüzünde az önce hayatının en güzel
anını yaşamış gibi b ir ifade vardı. D aha fazlasını isteyecekti, bunu
biliyordum . T anrı biliyordu ya fazlasını istediği anda verirdim .
ANNA TODD 203

!*>ı |»,u\amla o n u n içine girm ek istiyordum . T u ttu ğ u nefesleri


ıilciımi sım sıkı sardığını hissetm ek istiyordum .
Mudiin olmazdı. Bugün yapamazdım. Ayağa kalktım ve kıyıdan
ifHiHimı ve ayakkabılarım ı aldım . Yeniden giyinirken T essanm
Hii/İn ini üzerim de hissedebiliyordum . “H em en mi gidiyoruz?”
Hı t.ı ve biraz tereddütlüydü.
Bir kez daha mı orgazm olm ak istiyordu? A rtık vücudunun ne
U>l.u inanılmaz şeyler hissedebileceğini öğrendiği için doymuyordu.
‘T v e t... biraz d aha m ı kalm ak istiyordun?”
“Sadece düşündüm d e... bilm em . Belki sen de bir şey istersin
•lıvc d ü şü n d ü m ...”
I itanmış görünüyordu. N eden utanıyordu ki? Bana izin verdiği
n, in hemen pişm an m ı olm uştu?
Pişm an olacağını tah m in etm eliydim .
Tessa k ıp ırdandı ve çıplaklığını benden gizlem eye çalıştı.
1Vaha şim diden benden kaçmaya çalışıyordu. B ir dakika, benim
bir şey isteyebileceğim i düşündüğünü söylem işti...
“A h, hayır. B en iyiyim .”
Şu an o sıcak dilinin aletimin başını yalaması çok hoşuma giderdi
fakat planda bu yok.
F akat onun yerine, “Şim di değil,” diye ekledim , gerçekleş­
tiğinde fazlasıyla zevk alacağım ı anladığından em in olm ak için.
Tessa başını onaylar gibi salladıktan sonra kotunu kotunu ve ti­
şörtünü ü stü n e geçirdi.
O n u g iy inirken izlem ek zih n im in karışm asına neden oldu.
Yeniden yanm a gidip onu soym ak istedim . B acaklarının arasında
onu rahatsız eden b ir şey varmış gibi üzerine bastığı ayağı değiştirdi.
C anı yanıyor olam azdı, içine girm em iştim . M uhtem elen kendi
orgazm ının neden olduğu ıslaklığa alışık değildi. Bu düşünce beni
g ü ldürürken aynı zam anda fena halde ta h rik etti.
20 k A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

“Ters b ir şey m i var?” diye sordum arabada, çakıllı yola ç


karken. G üneş biraz alçalm ıştı ve hava nem lenm eye başlıyorıl
B irazdan yağm ur yağacaktı.
“B ilm iyorum . N eden şim di bu kadar garip davranıyorsun?"
Garip mi? Nasıl?
“Ben garip davranm ıyorum , sen davranıyorsun.”
“H ayır, şeyden... biliyorsun işte, ondan beri tek kelim e et­
m edin.” A çık açık söyleyemeyecek kadar utangaçtı.
O n u n için ben söyledim . “Sana ilk orgazm ını yaşattığım dan
beri m i?”
“Şey, evet. O ndan beri hiçbir şey söylemedin. Yalnızca giyindin
ve oradan ayrıldık. Bu beni kullanıyorm uşsun gibi hissettiriyor.”
K u llan m ak mı? N e konuda?
A h , evet, onu kullanıyordum . K ahretsin.
Fakat o bunu bilmiyordu. Böyle düşünm esinin sebebi yalnızca
kendine olan güvensizliğiydi.
“Ne? T abii ki seni kullanm ıyorum . B irini ku llan m ak için
karşılığ ın d a b ir şey alm am gerek.” H afifçe güldüm .
O n a b ak tığ ım d a gülm üyordu. G özleri kırm ızıydı ve yana­
ğ ın d an bir dam la yaş aktı. K ahretsin.
Ağlıyor muydu?
“A ğlıyor m usun? N e dedim ki?” O nu anlam ıyordum . N eden
bu k ad ar duygusaldı ve bu durum neden bu kadar suçlu hisset­
m em e neden oluyordu? Söylediğim her şeyden kaba bir anlam
çıkarıyordu. B enim hak k ım d a çok kötü düşünceleri vardı ve onu
suçlayam azdım . Ç ok hassastı.
“O yle dem ek istem edim , üzgünüm . Biriyle tak ıld ık ta n sonra
ne olm ası g erektiğini bilm iyorum ve ayrıca seni odana bırakıp
ayrılm ayı düşünm üyordum . B elki akşam yem eği falan yeriz diye
düşünm üştüm . A çlıktan öldüğüne em inim .” E lim le bacağını sık­
tım . B ana gülüm seyince göğsüm deki ağrı büyük oranda azaldı.
ANNA TODD 205

"IVkiilâ, hangi yem ekleri seversin?” diye sordum . O nu nereye


iiı( «eğimi bilm iyordum . D a h a önce bir kadınla baş başa ye-
çıkm am ıştım . Ü zücüydü, biliyordum fakat kadınlarlayken
frtiıuıtm un çoğunu başka yerlerde geçirirdim .
I'cssa d ağ ın ık saçlarını eliyle düzeltti. Şim di yüzünü daha
f.tit,ti ¡«örebiliyordum. “Şey, her şeyi yerim , gerçekten, ne olduğunu
fıllılij'im ve içinde ketçap olm adığı sürece.”
"Ketçap sevm ez m isin? A m erik alılar ketçaba bayılm ıyor
muydu?” Ne garip kızdı.
"Bilm iyorum am a ketçap iğrenç bir şey.”
Ketçaba duyduğu nefret konusunda çok em in, gururlu ve te-
ıı ıldtitsüzdü. Bu kom ikti.
İrenimle b irlik te güldü. “O zam an sade bir yem ek yiyelim,
ıır dersin?” A rab an ın sesi kesildiğinde, “Ü niversiteden sonra ne
yupnıayı düşünüyorsun?” diye sordum .
K ahretsin, bunu daha önce zaten sorm uştum . Sohbet etm eyi
hiç becerem iyordum .
“H iç v ak it kaybetm eden S eattle’a taşınacağım ve bir yayıne­
vinde çalışm ayı veya yazar olm ayı um uyorum . Saçm a olduğunu
İtiliyorum.” Başını eğip ellerine baktı. Saçma değildi; benim hayalim
de aynıydı. “D ah a önce de sorm uştun, u n u ttu n m u?”
“H ayır, saçm a değil. Vance Y ayınevinden birini tanıyorum ;
biraz uzak fakat stajyerlik için oraya başvurabilirsin. M üdürle
konuşabilirim .” Vance orada Tessa kadar zeki b irin in çalışm asını
çok isterdi.
“Ne? B enim için bunu yapar m ısın?” Ç ok şaşırm ıştı. Sesinden
anlayabiliyordum .
“Evet, sorun değil.” O m u zlarım ı silktim . Şu an üzerim deki
ilgiden hiç hoşlanm ıyordum . Yan koltukta oturan Tessa nm coşku­
sunu hissedebiliyordum . Vance’te birine stajyerlik ayarlam ak sorun
olm azdı. H erkese yardım cı olabilirdim . B unu gerçekten yapardım .
206 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

“Vay canına, teşekkür ederim . G erçekten. Z aten yakında b


iş veya stajyerlik bulm am gerekecek ve b ir yayınevinde çalışın
rü y alarım ın gerçek olm ası dem ek olur!” E llerini birbirine vıml
B ir fuarda kocam an bir ayı kazanan bir çocuk gibi ellerini gc
çekten çırpınca içim den gü lm ek geldi.
A rabayı park ederken, Tessa akşam yem eği konusunda bira*
tereddütlü gibiydi ve eski püskü m ekânı süzüşünü izledim .
“B urada yem ekler h arik ad ır,” dedim ve arabadan indim ,
O tu rd u ğ u m u zd a lokanta boş sayılırdı. T ıknaz, yaşlıca bir kadın
m enülerim izi getirdi ve ben Tessa’dan başka her yere baktım .
Yem eklerim izi sipariş ettik ten sonra benim le sohbete başladı.
Ç o cu k lu ğ u m a burnunu sokm aya çalıştı fakat izin verm edim .
“B abam çok içerdi ve ben küçükken bizi terk etti,” deyiverdi
ansızın.
B ir şey söylemedim ; yalnızca tabağım a b ak tım ve küçük bir
kızken, kahrolası babam ın onun ailesindeki versiyonundan sak­
land ığ ın ı hayal etm em eye çalıştım .
D önüş yolunda kendi zihnim in içinde kalıp dikkatim i Tessa n m
bacağına parm aklarım la küçük daireler çizm ek için harcadım .
“İyi zam an geçirdin m i?” diye sordu Tessa, kam pusa geldi­
ğ im izde. Sorusu beklentilerle doluydu.
K esinlikle iyi zam an geçirm iştik. O nunla başka bir iyi zaman
daha geçirm eyi, onu parm ağım la defalarca becerirken ism im i sa-
yıklatm ayı çok isterdim .
Fakat tü m b u n lar yerine, “Evet, aslına bakarsan g eçird im ...
D inle, seni odana g ö tü rü rd ü m fakat S tep h ’in sorularına katla­
n am ay acağ ını...” dedim .
K oltuğum da dönüp ona baktım . Y üzündeki sahte tebessüm ü
bozm am aya çalışsa da hayal k ırık lığ ın a uğram ıştı.
“S orun değil, yarın görüşürüz,” dedi pişm an bir tavırla.
G itm ek istem ediğini anlayabiliyordum ve bu düşünce beni
m utlu ediyordu. B ana bakıp bir şey söylem em i bekledi. Konuş-
ANNA TODD 207

«tun fakat elim i uzatıp yüzüne düşen bir tu tam saçı ku lağ ın ın
Itıi'ıHia ittim . Söyleyecek çok fazla şeyim yoktu fakat onu b ir
daha hissetm ek istiyordum . D okunuşuyla birlikte getirdiği o
ıı sakinliği hissetm ek istiyordum . Y anağını çevirip avcuma
yrtd>iılı. Sanki daha genç görünüyordu ve davetkâr bir şekilde beni
Mdıy. >rdu. K ollarından çekip bana yaklaşm asını işaret ettim . Ya­
lımımda olm asını istiyordum . Söylediğim i yaptı ve orta konsolun
(t/i ı ıı iden geçip kucağım a oturdu. Ö ğleden sonra güneşi bedenim i
jı.ıtmışiı ve Tessa elleriyle ince tişö rtü m ü n üstünden arzulu do-
ı 1«tutuşlarla k arn ım d ak i dövm enin üzerinden geçiyordu. P arm ak
|
uı.l.tı ım n her dokunuşu içim de yeni bir titreşim yaratıyordu.
I )ilimle onunkine dokunarak bana verebileceği her şeyi aldım.
K«»Harımı beline dolayıp onu olabildiğince kendim e çektim . Yine
dr yetmiyordu. D aha fazlasını istiyordum. Bu kıza doyamıyordum.
Su ale karnında gezdirdiğim ellerim i yukarı çıkardım ve bu anım ız
duyduğum en berbat zil sesiyle bozuldu.
“Yine m i alarm ?” diye sordum Tessa çantasını karıştırırken.
İv,ki telefonunun ekranı küçüktü fakat ekranda yanıp sönen ismi
jMİnneme yetm işti: N oah.
O kıym etli, küçük, liseli erkek arkadaşı onu benim arabam da
ilil ini boğazım a kadar soktuğu sırada arıyordu. Tessa reddetm e
tuşuna bastı ve bana gülüm sedi. G erçekten mi? Sanırım sandığım
kadar m asum değildi. İyi bir orgazm ın her iniltisi belli ki ahlaki
değerlerini b ir b ir alıp götürm üştü.
E rkek arkadaşına bugün olanlardan hiçbir zam an bahsetm eye­
ceğini fark ettim . Tek kelime etmeyecekti. Beni öpecek, arabamdan
inecek ve odasına girdiği dakikada o tıfıl, m in ik erkek arkadaşını
arayacaktı. O n u sevdiğini söyleyecekti. O da Tessa’yı sevdiğini
söyleyecek ve Tessa da onu öptüğüm de yaptığı gibi gülümseyecekti.
D u d a k la rın ı yaladı ve beni bir kez daha öpm ek için uzandı.
Hayır, hayır.
208 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

“G itsem iyi olacak.” içim i çekip ön cam dan dışarı baktı


“H a rd in , aram ayı reddettim ,” dedi savunm aya geçerek. “O nım l
konuşacağım . Sadece nasıl ve ne zam an yapacağım ı bilm iyoru
am a söz veriyorum , yakın zam anda konuşacağım .”
Pekâlâ, ahlaki değerlerinin yok olduğu konusunda yanılm ıştı m
fakat bu düşündüğüm den de kötüydü. Benimle yalnızca bir öğleden
sonra geçirm işti ve şim di onun yerini tutabileceğim umuduylıı
çocukluk aşkından mı ayrılacaktı?
Hayır, hayır. Hayır.
Tessa cevabımı beklerken arabanın içindeki hava yoğunlaşarak
boğazım ı tıkam aya başladı.
“N e konuda konuşacaksın ki?” diye sordum . Bu eniği daha
fazla beslem em em gerektiğini biliyordum .
“T ü m b unları.” E lin i arabanın içinde sallayarak içerideki yo­
ğ u n havayı b ulan d ırd ığ ın d a boğulacağım a ikna oldum . O nunla
tü m bu saçm alıkları yaparken ne düşünüyordum ? O n u yalnızca
becerm eliydim ; ketçap hakkında tatlı bir öğle yem eği sohbeti yap­
m am alı ve gelecek planlarım ızdan konuşm am alıydım . K adınların
her zam an yaptığı gibi şim di o da hayatım ın b ir parçası olm ak
istiyordu. Böyle bir şeyin gerçekten de m üm kün olduğunu sanı­
yorsa, aklın ı kaçırm ış dem ekti. “Bizi,” diye ekledi.
“Biz” falan gibi sözcükler kullanm ası fena halde korkutu­
cuydu. “B iz i m i? B ana o n d a n ... benim iç in ... ayrılacağını söy­
lemeye çalışm ıyorsun, değil m i?” Şim di kucağım da adeta biraz
daha ağırlaşm ış, neden bâkirelerle tak ılm ad ığ ım ı bana fazlasıyla
hatırlatıyordu. N atalie bile bâkire değildi; “deneyim ” kazanırken
bekâretin i kilisedeki b ir çocuğa verm işti.
“O n d a n . . . ayrılm am ı istem iyor m usun?” Tessa şaşkınlıkla
k aşların ı çattı.
Tanrım, hu ilişki hızla düşüşe geçiyordu.
“H ayır, bunu neden yapasın ki? Yani, evet, onu terk etm ek
istiyorsan et am a benim için yapm a.”
ANNA TODD 209

Mt> »
İsen... şey...
"S,ma kim seyle çıkm adığım ı söylem iştim , T h eresa.”
Sözlerim den incinerek yüzünü b uruşturdu. Bu sandığım dan
itil koiı'i olacaktı. B ir tarafım ona bir pislik olm ak istem ediğim i
im im bunun iliklerim e işlediğini ve benim hatam veya onun hatası
«ılm.tdığmı söylemek istiyordu. A m a benim hatam dı. in sa n la rın
ı^|ıv(,ınek, k ır çiçeklerinin arasında neşeyle koşuşturarak m utlu
y.tii.ıınak istem elerini sağlayan o şeyin bende olm am ası ben im
İMi.ıındı. B enim böyle bir yeteneğim yoktu.
“İğrençsin.” K ucağım dan indi ve çabucak telefonunu ve çanta­
mın toparladı. K ucağım daki boşluğu beni rahatsız etti. G özlerinde
toplanmaya başlayan o gri, d erin fırtın a da öyle. “B undan sonra
İtenden uzak dur; bu konuda ciddiyim!” diye bağırarak içini boşalttı.
G özleri yaşlarla dolu N atalie’n in tam olarak aynı sözcükleri
noylcyen sesi zih n im d ek i hoparlörlerden yankılandı. Tessa’n ın
gözleri doluydu fakat g u ru ru n d a n gözyaşlarını tutuyordu. Bu
.içulan birb irim ize benziyorduk; ik im izin de sahip olduğu aşırı,
anlam sızca fazla g u ru ru m u z tehlikeli olabilirdi.
Tessa arabanın kapısını açtı ve bir kez bile dönüp bana bakm a­
dan dışarı çıktı. Kapıyı çarpm ak ve otoparkta aceleyle uzaklaşm ak
konusunda elinden gelenin en iyisini yapm aya çalıştı. H iç vakit
kaybetm eden p ark yerinden çık tım ve radyom u açtım . Z ih n im d e
toplanmaya başlayan kasırgayı susturm ak için gürültüye ihtiyacım
vardı. E llerim kaşınıyor, zihnim de bir sürü düşünce koşturuyordu.
N atalie, T h eresa, N atalie, T heresa.
N atalie göğsüne bastırdığı çiçekli kitap çantasıyla, gözleri
yaşlardan kan çanağına dönm üş bir vaziyette annem in H a m p -
stead’deki verandasında duruyordu.
“L ütfen, H a rd ın ,” diye ağladı. “G idecek hiçbir yerim yok.”
Yalvarıyordu. K onuşurken soğuk hava nedeniyle ağzından bu h ar
çıkıyordu. O n u içeri almaya yeltenm edim . Y apam adım . A ilesinin
ve kilisenin, hayatı boyunca sığınağı olan bu iki yerden onu kov-
210 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

duklarınr. duym uştum . F ik rim i d eğiştiririm um uduyla karan lık tı


parlayan mavi gözleriyle beklerken o anda gözüm e çok küçük
g ö rü n m ü ştü .
A m a fik rim i değiştirm eyecektim , bunu yapam adım . Evimde
kalm asına izin verem edim . A n n em eve neredeyse hiç gelmiyordu
ve bu durum da o hep benim le olacaktı. O nun için ne yapabilirdim?
O nunla bir ilgim olm asını istem iyordum , olsaydı bile ona yardım
etm ek için elim den hiçbir halt gelm ezdi. Babam bir ayyaştı vc
döşem eli m obilyaların üzerine kalıcı bir şekilde sinen sigaranın
d u m an ın d an lekelenm iş duvarları olan ru tu b etli evim ize girer­
ken onu uyandırırdı. B abam ansızın eve dönse, N atalie nerede
yatacaktı? B abam birkaç yıldır yoktu fakat çocuksu zih n im geri
dönebileceğine inanıyordu. L an e t b ir aptaldım .
Şim di gerçekten dönmüştü ve büyük b ir evde küçük, güzel
b ir ailesi vardı ve bu düşüncenin bu kadar sık aklım a gelmesi
hiç hoşum a gitm iyordu. O na yakın yaşam ak için zaten başka bir
ülkeye taşın m ıştım vc şim di boyunca zihnim deydi.
B ir korna sesi beni kendim e getirdi ve direksiyonu çabucak
çevirince m in iv an ın bana b ir kez daha korna çalm asına neden
oldum . G özlerim odaklanam ıyordu; pencerenin dışındaki dünya
bu lan ık tı. i
G özlerim i birkaç kez kırpıştırdıktan sonra radyonun ses düğ­
m esine uzandım . Yol kenarına çekm eliydim . G öğsüm ağrıyor,
içimde durm adan güm güm atan kası hissediyordum. Kuvvetinden
kem iklerim zangırdıyordu. T enim i ıslatan teri, belki de gözyaşı
d am lalarını hissedebiliyordum . U tanç içinde onları sildim .
“K ah retsin!” diye bağ ırd ım ağır havaya. H ava alm am gere­
kiyordu. Kapıyı hızla açarken boğazım tıkanıyordu sanki. Serin
sonbahar havası içeri süzülerek nefesim i norm ale döndürdü.
N atalie n in yüzü zihnim de çok tazeydi. Tossa da ona katılınca
k ızlar bana gülüp benim le alay ettiler. Ü zerim de sahip oldukları
güce güldüler. Tessa’nın o bilm iş gülüm sem esi büyüdü ve N atalie
ANNA TODD 211

Vtiv,»v yavaş yok oldu. N e oluyordu bana böyle? A ptalca bir iddiaya
giiM'Mi de Z ed kazanırsa ne kadar aptal durum una düşsem de
In.Mi’dan u zak durm alıydım .
Zed.
() her zam an b ir etkendi. Tessa’va sahip olacağı düşüncesine
ıl.tyaııamıyordum. Ü zerinde ter dam lacıkları biriken bedenini Tes-
uu’nm kine bastırırken hayal edem iyordum .
( îözlerim i kapadım ve ateş gibi yanan yanağım ı serin d i­
lek siyona yasladım . K endim i ne lanet bir pisliğe b u laştırm ıştım .
Bir sonraki derse gittiğim de, Tessa yerinde oturm uyordu,
¡„mclon’m sırası da onunki de boştu. O tu rd u m ve telefonum u
c, «kardım. L o g an ’dan mesaj gelm işti; beni öğle saatinde bir şeyler
ilmeye davet ediyordu. O nu reddettim ve telefonum u yeniden si­
ya İt kotum un cebim e soktum . B iraz dardı fakat İşimi görüyordu.
Bacaklarım çok uzun olduğundan bol pantolon giyem iyordum
çiinkü o zam an palyaçoya benziyordum . Beyaz tişö rtü m ü n ko­
lunda bir kalem veya belki de çıkm ayan bir makyaj lekesi vardı.
Ç am aşır yık am ak istem em iştim ve k ad ın ların yüzlerine sürdüğü
zım bırtıların en fazla biyolojik tehlikesi olabilirdi.
Tessa kapıdan g ird iğinde, tem izliğim le ilgili iğrenç gerçek
nedeniyle d ik k atim dağılm ıştı. O n sıraya yürürken göz göze gel­
meyi um arak d o ğ rudan ona baktım . O tu rm a k için yeni bir yer
seçm ediğine şaşırm ıştım . O anda bana duyduğu nefretin o kadar
kuvvetli olduğuna inanıyordum .
“Tess?” diye fısıldadım sıralarım ızın arasındaki kısa m esa­
feden. B eni duym azdan geldi fakat ism ini söylediğim de irkilip
om uzlarını k astığ ın ı fark ettim .
“Tess?” Y utkundu; göğsü olağandışı denebilecek kadar yavaş
hareket ediyordu. A ram ızd ak i gerginlik gayet açıktı; ikim izden
de adeta b ir u ğ u ltu gibi etrafa yayıldığını hissedebiliyordum .
“B enim le konuşm a, H a rd in .” C id d i olduğunu anlam am için
om uzlarını dikleştirdi.
212 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

“A h , haydi am a.” G ülüm seyerek onu ikna etm eye çalıgtl


fakat ikna olacak gibi değildi.
D u d a k la rın ı yaladı. “B en ciddiyim , H a rd in , beni rahat b
rak ,” dedi.
“Pekâlâ, sen bilirsin.” G ıcık lık yapm ak istiyorsa, ben de gııi
olabilirdim . A h, gıcıklık yapm akta üstüm e yoktu.
“Evet, iyiyim.” Başım sallayarak onayladı ve hafifçe kıpırdanıp
bana biraz daha arkasını döndü.
O hafta uykusuz geceler ve lavabonun altındaki tozlu şişelerden
gelen karşı konulm az çağrılarla geçti. Şişelerin cezbedici çağrışım
duym azdan gelm ek g ittikçe zorlaşıyordu. C um a geldiğinde fena
halde b itk in d im . B erbat görünüyor ve öyle hissediyordum . E d e ­
biyat dersine girdiğim de, L an d o n sırasında oturuyordu ve hemen
bana döndü.
“S eninle konuşm am gerek,” dedi ısrarcı bir tavırla. K im inle
konuştuğunu görm ek için etrafım a bakındım . B enim le konuşması
im kansızdı fakat Tessa sınıfa şu anda giriyordu. O halde benim le
m i konuşuyordu?
“Evet, seninle,” dedi az öncekinden daha k ızgın bir sesle.
O n u görm ezden gelip sıram a oturdum . S ıran ın altında ayak
ayak üstü n e attım ve sırtım ı sert, plastik sandalyeye yasladım .
“Seni birkaç gün sonrası için yemeğe davet etm ek istem iştim .
A ilem izin sana söylem ek istediği bir şey var.” K endi salaklığını
fark etm iş olm alıydı çünkü söylediğini düzeltti: “B enim annem
ve senin babanın.”
A ilem iz m i? L anet aklını m ı oynatm ıştı?
“Bir daha asla böyle saçma sapan şeyler söyleme, şerefsiz herif.”
L andon ayağa kalmaya yeltenerek elleriyle sırasının üst kısm ını
itekledi. A ynı şeyi yaparak ona m eydan okudum .
“O nu rah at bırak, H a rd in !” diye bağırdı Tessa ve L andon’ın
üstüne atılm am a için kollarım dan tu ttu . G erçekten kendi sikti-
ANNA TODD 213

(i<I>mi işine bakm alıydı. K ollarım ı in d ird im . H a siktir. N eden


{||t iH.tıni'/a g irm ek zorundaydı ki?
"Kemli işine baksan iyi olur, T heresa.”
levsıı kankasına yaklaşıp bir şeyler fısıldadı. Kanka çok aptal
f)j» <tı»/(iikrii fakat bu iki em besilin o sözcüğü kullan d ık ların d an
İmindim.
"<) pisliğin teki. Bu sözcük onu özetliyor işte,” dedi Landon,
pıı ».eliiei tebessüm üyle.
Tessanın kıkırdam ası beni fena halde kızdırdı.
Liindona döndü. “İyi haberlerim var!” lyy. Bana gösteriş ya­
kıyı m lu. H erhalde o çocuksu, eski tak tik lerin e kanacak kadar saf
ıtlıİtıj’umu sanıyordu.
“( )yle mi? N eym iş?”
“Bugün N oah beni ziyarete geliyor ve tü m hafta sonu burada
U .u a k !”
İçime yavaş yavaş dolmaya başlayan kıskançlık duygusu, geçtiği
yenieki her şeyi aşındırarak ilerliyordu. Tessa ellerini çırptıkça,
,ıle.;, gibi bak ışlarım ın tenini ısıtıyor ve gülüşündeki her ışıltıyla,
ellerim sıram ın üzerinde daha şiddetli bir şekilde titriyordu.
“Gerçekten mi? Bu harika bir haber!” diyerek Tessa ya yalakalık
y.ıpınca, ben öğürüyorm uş gibi yaptığım da ikisi de ilgilenm edi.
On Sekiz

Kızı tanıdıkça korkuları da artm aya başladı. Konu kadınların il­


gisi olduğunda, daha önce kimseyle fazla rekabete girmemişti.
Kısa süreli randevuları başka erkekler yüzünden hiç tehlikeye
girmemişti.
Ta ki elinde onun sırlarıyla dolu bir kitapla neşe içinde gelen
o altın saçlı çocukla tanışana kadar. O çocuğun kızın küçüklüğünü
bildiğinin, çoğu zaman onun yanında olduğunun ve muhtemelen
kızı herkesten iyi tanıdığının farkındaydı. Nefret edilesi biriydi
fakat sonunda onun rekabet edeceği kişi olmadığını fark etti.

T
essanın yurdundaki koridorda yürürken kafam daki düşünceleri
uzaklaştırm aya çalıştım . Tessa’nm çıplak vücudunu o erkek
arkadaş müsveddesinin altında düşünm ekten kendim i alamıyordum.
H ırk a sın ı om uzlarına bağlam ış, T essayı beceriyordu.
Bu düşünce m idem i bulandırm asaydı, bu görüntüyü kom ik
b ulabilirdim .
K apının kolunu indirip içeri girm eden önce kapıyı bir kez
tık la ttım . K apının k ilitli olm am ası Tessa ve erkek arkadaşının
fazla vahşi planları olm adığını gösteriyordu. O ve N oah karan­
lık ta yatağın üstüne oturm uşlardı ve Tessa beni görünce hafifçe
sıçrayıp aralarına b iraz m esafe koydu.
ANNA TODD 215

"lltınuhı ne işin var?” K apıdan g irenin kim olduğunu fark


«İH* ■"‘ll a sesini yükseltti. “Buraya öylece girem ezsin!”
-Sevimli çifte gülüm sedim .
“Sieph’le buluşacağım .” Yalan söylediğimi farkm daydım ; hem
( tl» İHiynıklu b ir yalandı. S teph’in yatağının kenarına oturdum .
[ N'Mİı’um öfkesini körüklem ek için ona döndüm . G eçim li biri
| İMlytli yoksa Tessa gibi gergin m iydi? ism in i söylediğim anda
|ıu-..ı m uhtem elen altına edecekti. “Selam , N oah. Seni yeniden
pnı inek güzel.” E lin i sıkm ayı düşündüm . E m in im el sıkışm aya,
(iye*,i olduğu g o lf kulübünden alışkındı.
“Steph, T ristan ’la birlikte ve şim di m uhtem elen senin evinde-
•(n ter.” Sözcükleri, gitm em i im a etm ek istercesine gibi b astırarak
Huylemişti.
Henüz değil, Sarışın.
“Ö yle m i?” T essa’nın sinirleriyle oynuyordum . “Siz de p ar-
iıye geliyor m u su n u z?” Bu çok daha eğlenceli olurdu. N o a h ’n ın
k.m leşlik evine iyi u y um sağlayacağını ta h m in edebiliyordum .
< >mın gibi sarışın olan k ard eşlik üyeleri, N o a h partiy e geldik-
leıı birkaç d ak ik a sonra e m in im ona fıçıdan te p e ta k la k bira
, ircb ilirlerd i. O te rte m iz ru h u k irle n ir ve T h eresa da k endine
11

h.tşka bir sarışın A bercrom bie m ankeni bu lm ak zo ru n d a kalırdı.


I layat zordu.
“H a y ır... gelmiyoruz. Film seyretmeye çalışıyoruz,” diye cevap
verdi Tessa. N oah karanlıkta elini kıpırdattı, Tessanın elinin üstüne
koyduğunu görünce yüzüm ü ekşittim . K aranlıkta bile T essan ın
huzursuzlandığm ı görebiliyordum .
“Bu çok kötü. G itsem iyi o lu r...” G itm ek üzere döndüm
ve göğsüm deki b askının bir kısm ı h afifled i. “A h ... N o ah .” ik i
sözcüğün arasında duraksadım ve T essan ın kıvranışını izledim .
“H ırk an güzelm iş.”
Tessa olay çıkarm ayacağım ı anlayınca rahatladı.
216 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

“T eşekkürler. G ap’ten aldım ,” diye cevap verdi onunla dalg


g eçtiğ im i fark etm eden.
“B unu görebiliyorum . Size iyi eğlenceler,” dedim odadan;
çıkarken. Kapıyı kapadığım da göğsüm yanıyordu. N o ah tam bir
d an galaktı.
On Dokuz

l.ıtn hayatı biraz anlam kazanmışken, yeniden altüst olmuştu. Ken­


dim, kızı ve her şeyi tamamen kontrolü altında tuttuğunu sanmıştı.
Aı ı alkolün tatlı çekiciliğine karşı koyuyordu. Alkolü daha önce
lııı, şimdiki kadar istememişti çünkü kendini babasıyla telefonda
konuşurken ve onun yeni ve daha iyi olan hayatının ayrıntılarını
timlerken bulmuştu.
Telefonu kapadığında başka seçeneği kalmamıştı.
Tek arkadaşıyla yapayalnızdı. Viski şişesi neredeyse boştu
v<> bu açıdan onu yansıtıyordu.

S
cott’larm evine g ittiğim de, evin Önündeki yolun tam ortasına
park ettim . Bu kahrolası güzel evden nefret ediyordum . K u­
sursuz yeşillikteki çim enlerin üstünde tü m ihtişam ıyla yükseli­
yordu. Ken ve K aren bahçe bakım ına çok fazla para harcıyorlardı,
İm yüzden kendi b akım ları için de o kadar para harcam alarına
şaşm am alıydı. E m in im K en in m üstakbel eşi burada yaşam aya
bayılıyordu. M uhtem elen kendi bakım ı ve güzelliği için onun
parasını harcam ayı da çok seviyordu.
Ç o k öfkeliydim .
Bu tü r saçm alıklarla uğraşm ak için fazla öfkeliydim ve ye­
terince sarhoş değildim . H a n g i lanet olası bana tam onu yeni
tanım aya başlam ışken başka bir k adınla evleneceğini söylerdi ki?
218 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

işte onunla ilişki kurm ak istem em em in nedeni tam olarak bu


D olabım da yalnızca çeyrek şişe içkim kaldığı için öfkeliydim,
şım zonkluyordu, boğazım k u ru m u ştu ve viskinin o yakıcı (adi
hissetm eyi çok istiyordum . Ken S cott’ın, yelekli m eslektaşlarını
Iskoçya’daki tatilin d en dönerken hediye ettiğ i kaliteli viskiI#
vardı. Beş para etm ez babam yeniden evleniyordu ve bunu f
şekilde açıklıyordu: “K aren ve ben nikâh m asasına oturuyonif
Yakında, çok yakında.”
N ikâh masasına oturmak mı? Bu ne kadar yapm acık bir ifadeydi
böyle. H em telefonda söylenecek şey miydi?
“N ik âh m asasına oturuyoruz,” diye tekrarladım , verandasının
b asam ak larını iki büyük adım da çıkarak. A d am ın ağaç budanın
sanatına öyle büyük ilgisi vardı ki kendim i lanet bir Wonka*
O rm anı nda ya da W onka F abrikasında falan h issettim . T anrım ,
her neyse çok korkunçtu.
H e r şeyden önce daha fazla viskiye ihtiyacım vardı.
“C an ım ı dişim e takıyorum !” diye bağırdım ve sesim k aran ­
lıkta çınladı.
B urada zor durum daydım . S arhoştum fakat istediğim kadar
sarhoş değildim . D ah a fazla viskiye ihtiyacım vardı. K en’in daha
fazla viskisi vardı. H e r zam an olurdu.
Kapıyı tıklattım fakat kim se açmadı. A dam ın evi çok büyüktü.
A ptal, tu ğ ladan gösterişli b ir evi vardı.
“M erhaba?” diye bağırdım karanlık bahçenin boşluğuna doğru
ve cırcır böcekleri yüksek sesle bana karşılık verdiler. Komşu evlerin
hepsinin veranda ışıkları yanıyordu ve her evin önünde bir SU V
park etm işti, çam urlukları ise W C U çıkartm alarıyla doluydu. T üm
dolgun m aaşlı, kültürlü bilim insanları bu sokakta oturuyordu.

3 Willy Wonka İngiliz yazar Roald D ah i ın Charlienin Çikolata Fabrikası ve Charhe'nin


Büyük Cam Asansörü adlı kitaplarında adı geçen kurgusal bir karakterdir vc fabrikanın
sahibidir, (ç.n.)
ANNA TODD 219

tfiıl.ıı;) norm alden daha tehlikeli görü n ü rü m um uduyla gri


Uzununu başım a iyice geçirdim .
Vııımuğumu ahşap kapıya vurduğum u fark etm em e fırsat
llfiıid'tu Landon kapıyı açtı. Eklem yerlerim neredeyse hiç iyileş-
ıııi'.li; derim iyileşmeye fırsat bulam adan yeniden parçalıyordum.
"I birdin?” O n u uyandırm ışım gibi alçak sesle konuştu.
"I iay ir,” dedim yanında geçip içeri girerek. D oğrudan m utfağa
|f(iıihiutu ve peşim den gelirken beni duym ası için sesim i yükselt­
ilin ( io'/.üm bir an koltuklarına takıldı; üzerindeki fırfırlı, çiçekli,
jfln iH, döşemesi beni rahatsız etti. “O n a çok benzeyen biri am a
(m Kişi senin dah a da aşağılık bir pislik olduğunu düşünüyor.”
M utfaktaki dolabı açıp arayışım a başladım . Sperm donörüm ,
i m d i i diğer Ken, içkiyi bıraktığından beri evindeki alkolün çoğunu
ıiiııııştı fakat en azından nadir bulunan bir şişe viski sakladığını
ililiyordum. Belki hatırlam ak, belki baştan çıkm ak amaçlı yapm ıştı
l,ıl-.ui değer verdiği bir şişeydi, h atta el üzerinde tu tard ı. Buraya
jM'lıligimden beri o şişeden, kendi oğlundan b ah settiğ in d en daha
•ıili ve daha büyük b ir zevkle b ah se ttiğ in i duym uştum . Şişeyi her
/.tınan farklı b ir yerde saklardı; kendinden m i saklıyordu yoksa
ü, k iyi b ıraktığını sürekli hatırlam ak için miydi bilm iyordum . H er
lı,t İnkârda şişe a rtık benim di.
“Evde değiller. A nnem ve Ken h afta sonunu şehir dışında
j-fi,'irecekler,” diye açıkladı L andon, zaten bildiğim şeyi.
Yakında üvey kardeşim olacak çocukla konuşm ak istem ediğim ­
den bir şey söylem edim . Bu düşünce öğürm em e neden oluyordu.
Benim ailem ya da bana göz kulak olacak veya benim onlara göz
kulak olacağım kardeşlerim olm am alıydı. B en tek başım a olm alı
vc kendim e bakm alıydım .
A ram aya devam ederken Ken ile K aren in yatak odalarına
girdim . O d a devasa boyuttaydı; o danın ortasındaki sayvanlı ya­
taktan üç tane alacak kadar büyüktü. Şifoniyer, kom odinler ve
220
A F T E R : BA ŞLA N G IÇ 221
ANNA TODD

yatak, hepsi de koyu ren k li k iraz kerestesinden, K en’in ofisinde


ptilılnı dışarı çıkmak zorunda değildi. Faturaları bir ayağı eksik
çalışm a m asasıyla aynı m alzem edendi.
jiUilıtk masasının üzerine dizip aralarından bu ay ödeyemeyeceği
A şırı detaycı, ta k ın tılı aşağılık h erifin tekiydi.
lİMtıivı seçmek zorunda değildi. Ken’le konuştuğum zamanlar,
O d a iğrençti ve berbat görünüyordu, o yüzden Ken ile Karen\
|f|rttıi|').U‘ad’de iyi olduğumuzu düşünen bir hali olurdu ve bu ya-
burada, birbirine uyan m obilyaları ve yeni hayatlarında m uti
ftlku misinin sorumlularından birinin de gururu beyninden büyük
olm alarını um dum . Işığı y akm ak için dolabın içindeki ipi çektin
ve elim i raflarda gezdirdim . B iraz toza ve bir kutuya dokundukta! filmi .ıımem olduğunu düşünürdüm.
sonra p arm ak larım cam a değdi. Bingo. kaTin evi hatta buzdolabı bile temizdi. Çelik dolabın üstünde

Şişeyi dik k atli bir şekilde in d ird im ve K en’in son gösterişin1*


|»1ı( )uı mak izi yoktu. Parmaklarımı yaladım ve metale sürdüm.
Arkamda duran Landon burnundan garip bir ses çıkararak
den beri üzerinde biriken ince toz tabakasını sildim . H iç vakit
kaybetm eden kapağı çevirdim ve üzerindeki kâğıt yırtılıp kusursul J»wl irili. “Bütün şişeyi içtin mi?” diye sordu. Elimde salladığım
am balajı m ahvolduğunda derin bir m utlu lu k h issettim . fluryc bakarken gözleri büyüdü.
Viski dilim i yaktı ve yanağım ın iç kısm ındaki küçük kesiğin "I layır, hâlâ yarısı duruyor, ister misin?” diye sordum.
sızlam asına neden oldu. K adifem si alkolün yoğun, yakıcı tadının İdlerini kaldırıp yemek odasına doğru geriledi, ben de pe-
keyfine vardım . Ken S cott viskisini her zam an çok sevm işti ve bu fimlcn gittim. “Llayır.”
içkiye gerçekten çok düşkündü. T adı inanılm azdı; çok hoş fakat İçki içmeyen mükemmel bir evlat. Ne kadar da tatlı.
aynı zam an d a zengin bir arom ası vardı. B en Iskoç viskisinin bi­ ‘Artık içmediğini sanıyordum,” dedi. Düşmemek için içi pahalı,
raz gösteriş yapm ak için alın d ığ ın ı düşünüyordum ve Iskoçya’dan v | »yeni tabak çanak takımlarıyla dolu büyük büfeye tutunarak ona
gelen tek v isk in in bu olduğunu öğrendiğim de hayal kırıklığına dündüm. Benim içki içip içmememle ilgili ne halt biliyordu ki?
uğram ıştım . G österiş m eraklısı pislikler. Yine de tadı çok hoşum a Parmaklarımı ahşap dolaba bastırdım. “Neden böyle bir şey
g itti. Bu viski K en’in varlığım a olan katkısını oluşturan kısa lis­
u>yledin?”
tedeki tek gü zel şeydi. Zavallı, mahvolmuş çocuğun önünde böyle bir şey söyleme­
Şişenin yarısı bitm işti; başım dönüyordu ve hepsini bitirm em mesi gerektiğini fark edince gözlerini fal taşı gibi açtı. “Demek
g erek tiğ in i düşünüyordum . N eden bitirm eyecekm işim ? Babam
r.icdiğim...” Beni kandırmaya çalıştı.
bunu h ak etm iyordu; a rtık içm iyordu zaten. Ş eytanın elini bı­ “Sus.” Şişeyi tuttuğum elimi kaldırınca gerileyerek yemek
rakm aya k arar verdiğinde, bu kadar enfes b ir içkiye sahip olm a n<lasından salona geçti. Lanet çenesini kapatmayacaktı. Zorla­
şansını y itirm işti.
yıp duracaktı. Onu kontrol edemiyordum; şu anda olan hiçbir
H em zaten kusursuz ve değerli b ir sürü şeye sahipti. M e ­ .şeyi kontrol edemiyordum. Pislik babam evleniyordu. Sarhoş ve
sela şu anda yeni babasını, en az kendim kadar k ö tü hissettirm e
öfkeliydim ve bu aşağılık herif ne zaman sınırları zorlamaması
görevim den ben i alıkoyacağını düşünen yeni oğlu gibi. K en’in,
gerektiğini bilmiyordu.
m utfağını ve m idesini dolu tu tan kusursuz bir m üstakbel eşi vardı.
Parmakları yanımda duran porselen dolabını kavradı.
O sekiz saat çalıştıktan sonra eve gelip bir başka işe gitm ek üzere
Ne zaman susması gerektiğini bilmiyordu. “Baban dedi k i...”

! İL
J L
222 A FT ER ; BA ŞLA N G IÇ

Ve şim di sınırlan zorlama sırası bendeydi: Cüm lesini


rem eden dolabı ittim . Fazla güç k ullandığım için o sırada yl
düşürdüm . L andon b ağırarak bir şey söyledi fakat kırılan po
lenlerin sesinden b ir şey duyam adım .
“G it buradan! B uradan gitm en gerek!” diye bağırdı L a ti d
E ğ ild im ve yerdeki k ırık cam ların, parçalanm ış ahşabın ve bey
lı-m avili tabak parçalarının arasından şişeyi aldım . Parm ağım
ucunu kestim ve kanı yalarken viski şişesinin düzgün bir şekil
kapanıp kapanm adığını kontrol ettim .
“Tessa bu yaptığından çok etkilenecek!” dediğini duydu
arka kapıyı açarken.
Tessa mı? O n a Tessa’nın bütün bunlarla ne alakası olduğunu
sorm ak istedim fakat T essayı bana karşı b ir koz olarak kullanm a
m utluluğunu ona yaşatm ak istem edim . N edense onun ism ini söy­
lem esinin beni sakinleştireceğini, bunu um ursayacağım ı düşünii~
yordu ve haklı çıkm asına izin verm eyecektim . G önülsüzce onu
duym azdan geldim ve arka verandaya çıktım .
H ava sıcak fakat sakindi; sonbahar gelmek üzereydi ve yakındıı
yaz geceleri serinleyecek ve sonra o serinlik dondurucu soğuğa
dönüşecekti. Bir daha işleri yüzüm e gözüm e bulaştırdığım da, sıcak
b ir yere taşınacaktım .
“Tessa çok e tk ile n e c e k dedim yüksek sesle L andon’ın sesini
ta k lit ederek. T essanın, ortalığı k arıştırm am ı ve öfke nöbetine
girm em i onaylam ayacağını söyleyerek akıllılık etm eye çalışıyordu.
“Tessa, Tessa, Tessa!” diye bağırdım k aran lığ ın içine.
Bu bahçe bile kusursuzdu. Neredeyse b ir A m erik an futbol
sahası kadar büyüktü; etrafın ı çevreleyen yüksek ağaçlar evi ve
çevreyi gün boyunca yeterli şekilde gölgeliyor, gece ise kapkaranlık
olm asını sağlıyordu.
Başım dönüyordu ve bu sessizlik bana hiç yardım cı olmuyordu.
B ir yudum daha aldım .
ANNA TODD 223

HlıLtı, ı lak ika sonra gıcırdayan sineklik ayağa fırlam am a neden


I ı v . .1 kapının eşiğinde, L andon’m önünde duruyordu. Bana
i»l«i n iti t ığı her adım la elim deki şişe biraz daha ağırlaştı. G ri
lı ti luııa kilitlenm işti.
1 irn,vk miydi? Sarı saçları, verandanın parlak ışık ların ın al-
lılit ı-,ıl ısıldı. Parlıyordu. K aşlarını çatm ıştı am a ışık saçıyordu.
I ¡çiçekten burada mıydı? S an ırım ... bu şişede halüsinojendi,
tjı'ut İttırada olam azdı.
"Mumya nasıl geldin?” diye sordum . B akışlarım L a n d o n a
tn-iım er donup kaldım . O p islik ...
"Lııııdon, o ...” diye söz başladı.
"Sen mi aradın?”
I /.ındon beni duym azdan gelerek içeri girdi ve arkasından
»İnekliği kapadı.
Tessa p arm ağ ını bana do ğ ru lttu . “O n u rahat bırak, H a rd in .
'ti ııiıı için endişeleniyor,” diyerek arkadaşını savundu.
Kusursuz kardeşin kusursuz bir arkadaşı vardı.
( )enellikle tatlı dilliydi kızdığı zam anlarda öyle olm uyordu.
( iözleri çok tatlı, böylesine yum uşak bir yüz için fazla kusur­
suzdu. G ö zlerim i ondan alam ıyordum ; başım ı ağrıtıyordu. N e
düşündüğünü tah m in etm em gerekiyordu ve yeterince uzun bir
l'ecc yaşam ıştım . V erandadaki masaya oturdum ve karşım a o tu r­
masını işaret ettim .
O tu rd u ğ u n d a içkim den b ir yudum daha içtim ve o da göz­
lerindeki k atık sız önyargıyla bana baktı. A ğ ır şişeyi cam masaya
vurduğum da yerinden sıçradı. G itm eliydi; burada olm am alıydı.
Landon onu hiç aram am alı ve buraya çağırm am alıydı. H em ne­
den gelm işti ki? E rkek arkadaşı bu hafta sonu buradaydı ve biraz
sarmaş dolaş vakit geçirm eyi planladığından em indim .
Bu düşünce yüzüm ü ekşitm em e neden oldu. L an d o n ’ın onu
buraya çağırm aya h ak k ı yoktu. “Ayy, siz ik in iz yok m usunuz. N e
yapacağınız her zam an belli. Zavallı H a rd in sinirliydi, bu yüz­
224 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

den ik in iz birleşîp boktan birkaç porselen k ırd ığ ım için kendi


k ö tü hissettirm eye çalışıyorsunuz.” Bu gece k ötü adam rolün
olduğum u açık ederek ona gülüm sedim .
“içm ed iğ in i sanıyordum ,” dedi.
Cümlesi daha çok soru niteliğindeydi. Kim olduğumu anlama
çalışıyordu. K afasını karıştırıyordum ve bun d an nefret ediyordu,
“içm iyorum . Şim diye k adar içm iyordum , sanırım . Bana bil*
m işlik taslam aya kalkm a; senin de benden aşağı k alır yanın yok,”
D a h a önce onun beni azarladığı gibi parm ağım ı ona doğrulttum .
H areketim den korkmuş görünmüyordu. Bir yudum daha içtim,
“S enden daha iyi olduğum u söylem edim . Y alnızca şu anda
içm ene neden olan şeyin ne olduğunu bilm ek İstiyorum .”
B u kıza insanlara aklına eseni sorabileceğini düşündürenin
ne olduğunu hiç anlayam ayacaktım . S ınırlar neredeydi? Bu kızın
hiç sınırı yoktu.
“Sana ne? Erkek arkadaşın nerede?” Soruyu adeta onu dağla­
yarak sordum. B akışlarım a karşılık veremeyerek gözlerini kaçırdı.
“O d am d a kaldı. Sadece sana yardım etm ek istiyorum , H a r-
d in .” Tessa ellerini benim kilere u za ttığ ın d a bana dokunam adan
geri çekildim .
N e yapıyordu bu? Bu iğrenç b ir şaka olm alıydı. L andon
ona buraya gelm esini, nazik davranm asını ve aslanı yatıştırm asını
söylemiş olm alıydı. Yoksa Tessa sebepsiz yere bana dokunm azdı.
“B ana yardım et.” K ahkahayla güldüm . “B ana yardım etm ek
istiyorsan, git.” Şişeyi ve elim i kapıya d oğru salladım .
“N e olduğunu anlatm aya ne dersin?” diye üsteledi. Bunu
yapacağını biliyordum . Saçları açıktı ve dalga dalga om uzlarına
dökülüyordu. Ü zerinde spor giysiler vardı ve her zam ankinden
küçük görünüyordu. G özlerini benim kilerden ayırıp kucağında
tu ttu ğ u ellerine baktı.
A lışk an lıkla başım daki şapkayı çıkardım ve elim i saçlarım ın
arasından geçirdim . G özeneklerim den yayılan viskinin kokusunu
ANNA TODD 225

#lıV "t ve Tessa’m n derin nefeslerini uzun uzu n içine çektiğini


[ »{uyabiliyordum. Kendi nefesimi onunkine uydurdum ve sonra
H* lıall ettiğ im i düşündüm .
Buradaki gergin sessizlikte oturm asındansa onu konuşturm ayı
İn» ilt ederdim. “Babam Karen’la evleneceğini bana şimdi söylemeye
kuur verdi ve d ü ğ ü n önüm üzdeki ay olacak. Bunu uzun zam an
lime ve yüz yüze söylemeliydi, telefonda değil. Kusursuz, küçük
Lm don’m bunu u zu n süredir bildiğine em inim .”
Tessa gözlerini bana çevirdi. O n u n la bu kadar sam im i k o ­
misi uğum için biraz şaşırm ış gibiydi. Bu kadar ayrıntı verm eyi
|il;ıulamıyordum. B unun sorum lusu kesinlikle viskiydi.
“E m in im sana söylem em esinin nedenleri vardır,” dedi onu
-.avunarak. E lb ette onu savunacaktı. Ken S cott da onun gibiydi:
parlak, hoş ve her zam an iyi olandı.
“O n u tanım ıyorsun; ben onun um urunda değilim . G eçen
.'¡ene onunla kaç kez konuştuğum u biliyor m usun? Belki on kez!
Tek um ursadığı büyük evi; yeni, m üstakbel karısı; yeni, kusursuz
oğlu.” Şişeden bir yudum daha içtim ve elim in tersiyle dudaklarım ı
sildim. “In giltere’de annem in yaşadığı çöplüğü görm elisin. O rayı
sevdiğini söylüyor am a sevm ediğini biliyorum . O rası babam ın
buradaki yatak odasından küçük! A n n em buraya gelm em i ü n i­
versiteye gitm em ve ona yakın olm am için istedi ve bunun ne işe
yaradığını hep im iz görüyoruz!”
“B aban g ittiğ in d e kaç yaşm daydın?” diye sordu Tessa. H aya­
tım a b u rn u n u sokm ak için m i bana acıdığından m ı yoksa sadece
m erakından mı soruyordu, em in değildim .
C evap verm eden önce tereddüt ettim . “O n. Fakat gitm eden
önce bile hiç piyasada yoktu. H e r gece başka bir bardaydı. Şim di
Bay M ükem m el oldu ve tüm bu ıvır zıvıra sah ip ...” derken evi
İşaret ettim . P arlak renkli çiçekleri olan saksılar verandayı çev­
reliyor ve m anzarayı daha da güzelleştiriyorlardı.
“Sizİ terk ettiğ in e üzüldüm a m a ...”
226 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

“H ayır, bana acım ana ihtiyacım yok.” O n u susturdum ,


rafın d ak i herkes için sürekli bahane üretiyordu. Bu çok sinir
zucuydu. Babam ı tanım ıyordu, onun saçm alıklarına dayanıl
yacağı raddeye gelene kadar katlanm ası fakat sonra o gittiğin
y ap tık ların ı özlem esi gerekm em işti.
“Bu acım ak değil. B en y aln ızc a...”
B eni yargılam ak mı?
“Sen ne?” diyerek onu cevap vermeye zorladım .
“Yardım etmeye çalışıyorum. Senin yanında olmaya çalışıyorum,
B unu söylemesi kulağa hoş geliyordu. N e yazık ki hakkım d
bir şey bilmiyordu. Kim e yardım etmeye çalıştığından haberi yoktu»
B enim düzelm eyeceğim i ve burada zam anını boşa harcadığını
anlam ası gerekiyordu. B uradan gitm eli ve bir daha asla benim le
konuşm am alıydı.
“Ç ok zavallısın. Seni burada istem ediğim i anlam ıyor musun?
B enim için burada olm anı istem iyorum . Seninle vakit geçirm em ,
seninle b ir ilişkim olm asını istediğim anlam ına gelmiyor. A m a
sen yine de yanında olm aya gerçekten katlanabilen erkek arkada­
şını bırakıp buraya geliyor ve bana yardım ’ etm eye çalışıyorsun.
Bu, T h eresa, zavallılığın tan ım ıd ır,” dedim g ri gözlerinin taşa
dönüşm esini izlerken.
“Bunu söylerken ciddi değildin.” Beni tanım am asına rağm en
anlıyordu.
Son darbeyi de vurdum . “A m a ciddiydim . Evine git.” Zafer
kazanm ışçasına şişeyi kaldırdım ve ağzım ı açtım . B ir anda şişeyi
elim den alıp bahçeye fırlattı.
“N e oluyor be?” diye bağırdım . D elirm iş m iydi bu? D eğerli
bir şişe viskiyi nasıl öylece çim enlerin üstüne atı veriyordu? H ızlı
adım larla verandanın kapısına doğru yürüyen Tessaya, sonra da
şişeye bak tım ve şişeyi çabucak alıp verandanın kenarına bırak­
tık ta n sonra onun peşinden g ittim . D engem i sağlam am gerekse
de önüne geçm eyi başardım .
ANNA TODD 227

"Nc yapıyorsun?” O n a baktım ve eve girm esini engelledim ,


'dini,ınııı ışığı k irp ik lerine öyle bir açıyla vuruyordu ki sanki
»h kem iklerine dokunuyorlardı. Ben ona bakınca o da ayak-
İim It.ık d .

"Viiptığını tem izlem esi için L a n d o n a yardım edeceğim ve


Hm <1.1 eve gideceğim .” Sesi kararlıydı ve tartışm aya yer bırak­
ışıl ıhı. Takat ben, ne kadar ufak olursa olsun, tartışm ak için o
jkUı.tn uk çatlağı b u lm ak konusunda uzm andım .
“Ne diye ona yardım edecekm işsin?” Z aten onu arayarak bana
İliıimi etm işti ve şim di de Tessa ona yardım etm ek için beni
fıihıı/ mı bırakıyordu?
'Y ü n k ü o, senin aksine,” sesi alçak, kararlı ve güçliiydü, “yar-
tlıiııı hak ediyor,” dedi.
( ¡(izlerime bakarak bana m eydan okurken, sözlerinin göğsüme
lıiı ağırlık gibi o tu rd u ğ u n u hissettim .
I [aklıydı. L andon, herkesin yanında olm ak istediği kişiydi.
Kut ti haber aldığında hiçbir boku kırm az, sinir krizi geçirm ezdi.
İr.sa n ın zam an ın ı ve İlgisini hak ediyordu. T ıpkı o büyük eve
}*ir meyi, sıcak b ir şekilde karşılanm ayı ve kendi odasına gitm eyi
Itak ettiği g ib i... Ev yem eğini hak ediyordu; içten içe ondan nefret
nlen yabancılarla dolu bir evde, boş bir odada restorandan alıp
j»c t irdiği yem eği yem em eliydi.
Tessa bu konuda haklıydı, bu yüzden tek kelim e etm eden
yanım dan geçip eve girm esine izin verdim .
Y anım dan geçerken bana bakışı zih n im i dağlıyor, kafam da
sürekli başa dönüp duruyordu. Telefonum u çıkardım ve Tessa nın
çektiğim birkaç fotoğrafına baktım . Bir tanesini nehre y ü rü r­
ken çekm iştim , saçları güneş ışığında sapsarı görünüyor ve teni
parlıyordu. Sessizdi, belki de gergindi fakat fotoğrafta huzurlu
görünüyordu. G erçekten çok güzeldi. N ed en bana yardım etm ek
istiyordu ki? L an d o n içki içm em konusunda ona ne anlatm ıştı?
228 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

Şapkam ı yeniden tak tım ve birkaç dakika sonra kendim i


tam ayarak içeri girdim . Kapıyı açarken gözlerim yanıyor, htıp
zonkluyordu.
“Tessa, seninle konuşabilir m iyim , lütfen?” diye sordum 1
men. L andon çöm elm iş, k ırık porselen parçalarını plastik bir ç
kovasına dolduruyordu. Tessa onaylam asına başını sallayınca y
züne baktım . Sonra gözlerim bedenine kaydı ve m usluğun allı
tu ttu ğ u kanlı parm ağına takıldı.
H ızla m utfağa girdim . “İyi m isin? N ’oldu?”
“H iç, sadece küçük bir cam parçası,” dedi. Kesik küçük gör il
nüyordu fakat dikkatli bir şekilde bakam ıyordum . U zandım ve eliııl
suyun altından çektim . Yaklaşık bir buçuk santim uzunluğunda
ve yarım santim d erinliğinde bir kesikti. Ö n em li bir şey değildi,
yalnızca sarılm ası gerekiyordu. E lim de tu ttu ğ u m eli çok h afif
ve sıcacıktı ve elini tu tark en nefes alış verişim in yavaşladığını
hissediyordum . E lin i bıraktığım da tu ttu ğ u nefesi verdi.
“Yara bandı nerede?” diye sordum L an d o n a.
“Banyoda.” Bana kızgındı. Sesinden anlayabiliyordum. D olap­
tak i b an t kutusunu kolayca buldum . A ltta k i ra ftan antibakteriyel
krem i aldım ve m utfağa döndüm .
T essanın elini ikinci kez tu ttu m , krem i p arm ağ ın ın ucuna
sürdüm . D ikkatle beni izliyordu... Belki de ne düşüneceğinden
em in olam ıyordu. Yara b antları bana annem i ve uzun süre Önce
yaşanan o lanet geceyi hatırlattı ve bu anıyı zihnim den atıp bandı
T essan ın parm ağına sardım .
“Seninle konuşabilir m iyim , lütfen?” diye sordum Tessa ya
ikinci kez. B aşını evet anlam ında sallayınca elinden tu tu p onu
tekrar verandaya g ötürdüm . B urada daha ra h at ederdik; L andon
bizi dinleyem ezdi.
M asan ın yanm a geldiğim izde, T essan ın elini b ırak tım ve
oturm ası için sandalyeyi çektim . S anırım elim den bir tek bu geli-
ANNA TODD 229

o Kilerim soğuktu ve artık kulaklarım ın arkasına kan hücum


Oyunlu. Sakin ve serinlem iş hissediyordum .
Ilıt v.mdalye d ah a aldım ve verandanın beton zem ininde sü­
it İnlım. Tessa’n ın karşısına o tu rd u ğ u m d a, dizlerim az kalsın
iimlunr değecekti.
“Tuııı olarak ne konuşm ak istiyorsun, H ard in ?” diye sordu
^Vhtı.ı, Sesi tam am en ilgisizdi.
Hacımdaki şapkayı çıkarıp aram ızdaki masaya attım . Par-
Mifildiirımı saçlarım a götürdüm . B iraz önce tam b ir pislik gibi
ılıiv n ıiK İığ ım için kendim i aşağılık hissediyordum . Y ardım a m uh-
i ltiı(1 ımun küçük, k ırık bebeği olm adığım ı bilm esini istiyordum
lıtlui şimdi bedenim deki adrenalin seviyesi düştüğü için ne kadar
y» irisiz biri olduğum u görm eye başlam ıştım .
“Üzgünüm ,” dedim alçak sesle. Sözlerim aram ızdaki elektriğe
y.ıyılılı ve Tessa sessiz kaldı. “Beni duydun m u?”
“Evet, seni duydum !” diye kükredi. M eydan okurcasına başım
Lı Ki irdi. Ç o k öfkeliydi. O m u öfkeliydi? A sıl ben öfkeliydim .
Hu raya gelm iş, aile so runlarım ın içine dalm ıştı ve şim di de öz-
ııımü kabul etm iyordu, öyle mi?
Şişeye uzanıp kapağını açtım . Viski boğazım dan kayarak
inerken gözlerini bana d ik ti. “Ç o k zor birisin.”
14Ben mi zorum ? D alga geçiyorsun! Ne yapm am ı bekliyorsun,
11ardın? B ana karşı zalim sin; çok zalim sin.” D u d a k la rı titred i ve
gözleri dolmaya başladı. O m uzlarını dikleştirmeye çalıştı fakat aşağı
sarktılar; bu konuda ü zg ü n olduğunu söylemek yetersiz kalırdı.
Fısıldayarak karşılık verdim . “Kasten yapm ıyorum .”
“Evet, yapıyorsun ve bunu biliyorsun. Kasten yapıyorsun. Haya­
tım da kim se bana bu kadar kötü davranm adı.” Bu doğru olamazdı.
O n a o kadar kötü davranm ıyordum bile; ona kötü davranan biri
olm adıysa, hayatta hiçbir zorlukla uğraşm am ış dem ekti.
230 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

“O zam an neden yanım a gelip duruyorsun? N eden va'/


m iyorsun?” diye sordum . O kadar kötü biriysem neden beni
olm aya çalışm aktan vazgeçm iyordu?
B eynim in, Tessa uğraşm aktan vazgeçerse nasıl hissedeceği
sorgulayan kısm ını dinlem edim . “E ğ er... bilm iyorum . Fakat em
ol, bu geceden sonra b ir d ah a uğraşm ayacağım . E debiyat dersi
b ırak ıp önüm üzdeki dönem alacağım ,” dedi. E llerin i kucağınd
kenetlem işti ve rüzgâr saçlarını arkaya savuruyordu. Üşüyüp üşü
m ediğini m erak ettim . D ersi bırakm asını istem iyordum ; yalnr/c
bu derste onunla olabiliyordum .
“H ayır, lütfen bunu yapm a.”
“N eden um ursuyorsun ki? B enim kadar zavallı biriyle aynı
sınıfta olmaya m ecbur değilsin, değil m i?” S özlerinin ardındaki
acıyı hissettim fakat içten olup olm adığını anlayacak kadar ta n ı­
m ıyordum onu. Keşke tanısaydım . A caba kaç kişi onu gerçekten
tanıyordu? G ülm eden önce kaşları kırışan ve belki de annesinin
z a n n ettiğ i gibi her şeyi planlam ayan o k ızdan bahsediyordum .
“O konuda ciddi d eğ ild im ... A cınası d u ru m d a olan benim .”
içim i çekerek arkam a yaslandım .
G özleri adeta beni delip geçti. “B una itirazım yok,” dedi
d u d ak ların ı ince bir çizgi olacak kadar sıkarak. Şişeye uzandı
am a bu kez ben daha h ızlı davrandım .
“Bir tek sen m i sarhoş olabilirsin yani?” Bana bakarken gözleri
k aşım daki halkaya odaklandı.
"Yine fırlatacağını sandım .” Şişeyi ona verdim . O n u n içm e­
sinden hoşlanm ıyordum fakat bu konuda kavga etm eye hazırdı;
bense değildim. Yalnızca burada kalm asını istiyordum. O yanım da
olduğunda etrafın bu kadar sessiz olması hoşum a gidiyordu.
V iskinin tad ın ı alır alm az öğürdü. “N e sıklıkta içiyorsun?
D ah a önce hiç içm ediğini im a etm iştin .” B eni sorguluyordu.
“Bu geceden önce bırakalı altı ay olm uştu.” Boşa giden bir
altı aydı. A ferin sana, H a rd ın .
ANNA TODD 231

"I lir itm em elisin. Seni daha da kötü biri yapıyor,” dedi şaka
tAt jnlii ama ciddi olduğunu biliyordum .
"Koni bir insan olduğum u mu düşünüyorsun?” C evabını
İ İ n krıı gözlerim i yerden kaldırm adım . H erkes gibi o da evet
İyi t « k i İ.

T .vrt .”
( Vvabı beni şaşırtmamıştı ama içten içe hayır demesini isterdim.
"Değilim . Şey, belki de kötüyüm . B en sadece...” diye söze
li.ıyl.ıdım . O kadar kötü biri değildim , değil mi? E ğer isterse
itlim i için d ah a iyi biri olabilirdim . O n a baktım ve dudaklarının
immI dirediğine, cüm lem i tam am layıp karm aşık düşüncem i dile
jı.t-i iıınem i nasıl beklediğine d ik k at ettim . İyi olm ak istiyordum ,
İp olduğum u düşünm esini istiyordum .
“Benden ne istiyorsun?” diye sordu sabırsızlanarak. Şişeyi
»lime tu tu ştu ru n ca içm eden m asanın üstüne koydum.
Bu soruyu zavallı gibi görünm eden nasıl cevaplayacaktım?
I<, meyi bırakabilir, insanlara ya da yalnızca ona daha nazik d av­
u n ab ilird im .
“H iç.” O n u n için doğru sözcükleri bulam adım .
“G itm eliyim .” Ayağa kalkıp kaçarcasm a benden uzaklaştı.
Çok hızlı harek et ediyordu; gitm esini istem iyordum . D ah a çok
çabalayacaktım.
“G itm e.” Peşinden gittim . D u rd u ğ u n d a yüzü benim kine öyle
yakındı ki neredeyse nefesindeki h a fif viski kokusunu bile ala­
biliyordum.
“N eden? Yüzüm e çarpacağın başka hakaretlerin m i var?” diye
b ağırdığında sözleri her zam an k in d en daha sert vurdu. Yine ar­
kasını dönünce ona yaklaştım . K olunu tu tu p onu geri çektim .
“B ana arkanı dönm e!” diye bağırdım . Buraya gelerek ortalığı
karıştırıp sonra da çekip gidem ezdi. Bu saçm alığı bana yapan
insanlardan b ık m ıştım .
232 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

“Sana uzun zam an önce arkam ı dönm eliydim !” Tessa ^


süm den itti. “N eden burada olduğum u bile bilm iyorum . Lan
beni arar aram az onca yolu tepip buraya geldim !”
A rtık bağırıyordu. Yüzü kızarm ıştı ve dudakları titriyord
Ö fk e dolu konuşm asını b itirm ek için d ilin i çıkarıp dudakları
yaladı. “S öylediğin gibi, benim yanım da durm aya katlanabilc
tek kişiyi, erkek arkadaşım ı bırakıp sana geldim !”
Sözleri tek tek içim e oturdu. Buraya gelm ek için erkek arkrt
daşm ı bırakm ıştı. B urada olm ak için benden başka sebebi yoktu«
Belki de d ü şündüğüm kadar kötü biri değildim , belki o buıııi
görüyordu.
“Biliyor m usun, haklısın, H ard in , ben bir zavallıyım . Burayu
geldiğim için bir zavallıyım ve yalnızca d e n e d iğ im ...”
H içb ir şey düşünm eden aram ızdaki m esafeyi kapatarak du­
dak larım ı onunkilere bastırdım . B ana karşı koyarak göğsüm den
itti fakat bedeninin kollarım da rahatladığını hissedebiliyordum .
“Ö p beni, Tessa,” diye yalvardım . O n a ihtiyacım vardı.
“Lvütfen, öp beni. Sana ihtiyacım var.” Beni öpm esi için son
bir kez daha çabaladım . D ilim kapalı dudaklarına dokunduğunda
aralandılar. B ir anda ve isteyerek kendini tam am en bana bıraktı.
B ana yaslandı ve nefesim e karşılık iç çekti. B ense iki elim le yü­
zünü tu tu p onun tadına vardım .
D ilim i altdudağında gezdirdiğim de ürperdi. Kollarımı bedenine
sarıp kendim i sapasağlam duran bedenine bıraktım . Evden bir ses
geldiğini duydum ve Tessa geri çekildi. O n u yeniden öpm edim
fakat kollarım ı bedeninden çekm edim .
“H ard in , gerçekten gitm em gerekiyor. B unu yapm aya devam
edemeyiz; bu ikim iz için de iyi olm az,” dedi. K endine bile yalan
söylüyordu. Bunu yürütebilirdik.
“Evet, devam edebiliriz,” dedim . Bu beklenm edik um udun
nereden geldiğini bilm iyordum fakat göğsüm e yerleşmişti ve bana
iyi hissettiriyordu.
ANNA TODD 233

"I l.ıyır, edemeyiz. Benden nefret ediyorsun ve ben artık hırsını


♦gın kişi olm ak istem iyorum . K afam ı karıştırıyorsun. B ir an
Mıi I- .11 kınamadığım söylüyorsun veya beni en özel deneyim im den
fit>ı klinik d ü şü rü y o rsu n ...”
Kvel, bunu yapm ıştım . H er şeyi m ahvetm iştim . N e olduğunu
^ İm/<‘iı işleri kasten m ahvettiğim i açıklam am gerekiyordu. Bii-
jrltltdiıiK-in, ben on iki yaşım dayken benim için bir doğum günü
vermek istem işti. İnsanlara davetiye gönderm iş ve özel bir
jMüt.ı siparişi verm işti. P arti günü geldiğinde herkese p a rtin in
Ijti.ıl olduğunu söylemiş ve b ü tü n g ü n odam da surat asm ıştım .
İViuya dokunm adım . Bazen her şeyi m ahvediyordum . A m a bunu
Hf»maktan vazgeçm enin bir yolunu bulabilirdim . Bu, Tessa’yı öpe­
bileceğim ve kollarım da kendini kaybettiğini hissedebileceğim
anlamına geliyorsa, her şeyi yapardım .
Sözünü kesmeye çalıştım fakat o işaretparm ağını dudaklarım a
l»,ıMınp beni durdurdu. Ü stünde yara bandı olmasa, parm ağındaki
kesiği öperdim . “Sonra da beni öpüp bana ihtiyacın olduğunu
'/»yitiyorsun. Seninleyken d önüştüğüm kişiden hoşlanm ıyorum
ve bana o korkunç şeyleri söyledikten sonraki hİslerim den nefret
ediyorum .”
“Benim leyken kim oluyorsun?” diye sordum. D önüştüğü kişiyi
seviyordum. Ç o ğ u kişiden d ah a iyi biriydi. “O lm ak istem ediğim
i »iri; erkek arkadaşını aldatan ve sürekli ağlayan biri oluyorum .”
Sesi kısıldı. B enim leyken dönüştüğü kişiden utanıyordu. Bu ken­
tlimi bok gibi hissetm em e neden oldu. B enim le vakit geçirdiğinde
mutlu olm asını istiyordum . Ben nasıl um arsızca onu istiyorsam
onun da aynı şekilde beni arzulam asını istiyordum .
“B enim leyken kim olduğunu düşünüyorum biliyor m usun?”
diye sordum . B aşparm ağım ı çenesinde gezdirdim ve ona dok u n ­
duğum da gözlerini kapadı.
234 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

“K im ?” diye fısıldadı dudaklarını neredeyse hiç kıpır


m adan. C evabım ı beklerken aram ızdaki gerginlik gitm iş, or
sakinleşm işti.
D ü rü stçe cevap verdim . “Kendin. Bence gerçek sen bıın
fakat insanların senin hakkında ne düşündüklerini Öyle çok öne
siyorsun ki bunu fark etm iyorsun.
“Ve p arm ağım la seni rah atlattık tan sonra sana ne yaptığı
b iliy o ru m ...” A lelade sözcükler seçtiğim için yüzünü ekşift
“A ffed ersin ... yaşadığım ız deneyim den sonra. Y aptığım ın yanlj
olduğunu biliyorum . Sen arabadan indikten sonra kendim i berbft
hissettim .”
“B undan şüpheliyim.” G özlerini devirip sözlerimi duymazdan
geldi.
“D o ğ ru söylüyorum , yem in ederim . K ötü biri olduğum u dü­
şündüğünü biliyorum ... fakat sen b e n i...” C üm lem i bitirem edim ,
G ittik çe daha derinlerim e giriyordu ve bu çok korkutucuydu.
“Boşver.”
“O cüm leyi bitir, H a rd in , yoksa hem en gidiyorum .” C iddi
olduğunu görebiliyordum . E lleri belinde ve gözlerinde buz gibi
bir ifadeyle bekledi.
“S en ... senin için iyi biri olm ak istem em i sağlıyorsun... senin
için iyi olm ak istiyorum , Tess,” dedim ve o şaşkınlıkla nefesini
tu ttu .
Yirmi

Hı/, bağlılıklar ma isim koyması veya kanıt göstermesi için ona


lni'.kı yaptığında panikledi. Köşeye sıkışmış ve kafese konmuş vahşi
lıiı lı.ıyvan gibi hissetti. Kafesi dürüstlüktü ve kız onu anahtarı
nlııı.ıyan bu kafese kilitlem ekle tehdit etti. Onu kaybedemezdi
I.ık.ıt her geçen gün onu elinde tutması daha da zorlaşıyordu. Kız
ı|»ıt umu tersine çevirmiş, fark edeceğini hiç düşünmediği şeyleri
Minjular olmuştu. Daha fazlasını istediğinde bunu adeta buyu-
ı ııyor ve evetten başka cevap kabul etmiyordu fakat Hardin daha
I.ı/lasını istediğinde bahane üstüne bahane buluyordu.

B
u asla y ü rüm ez, H a rd in ; biz çok farklıyız. Ö ncelikle sen
kimseyle çıkm azsın, un u ttu n mu?” diye atağa geçti. Benden
¡tir adım uzaklaşınca babam ın evinden ayrılmaya kalkışm am asını
diledim . Sanki a rtık tek k o nuştuğum uz şey gelecekti. Evlilik,
birlikte yaşam ak, ayrılm ak, ayrılm am ak... Tessa tü m hayatını
planlam ak konusunda üstünde baskı hissediyordu am a benim öyle
bir derdim yoktu. Bu noktada, benim baskıya iyi tepki verm ediğim
bilinen bir gerçekti. H içb ir şeye aldırm adan onun için daha iyi
biri olm am konusunda beni zorlayıp duruyordu.
“B iz o kadar da farklı değiliz. A ynı şeylerden hoşlanıyoruz;
İkim iz de kitapları çok seviyoruz m esela,” dedim .
236 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

O n a karşı her zam an kendim i savunm ak zorunda kalıyordu


"Sen kim seyle çıkm azsın,” diye benim le alay etti.
“B iliyorum am a b iz ... arkadaş olam az m ıyız?”
Arkadaş mı? Ciddi misin, Hardin?
Gözleri öfkeyle parladı. “Arkadaş olamayacağımızı söylememi
m iydin? A yrıca ben seninle arkadaş olm am ; bununla ne kastetti
ğini biliyorum . G erçek anlam da bağlanm adan bir erkek arkadaş
sahip olabileceği tüm ayrıcalıkları istiyorsun.”
O n u bırakınca dengem i kaybettim . Sonra çabucak toparlan­
dım . “Bu o kadar kötü mü? N eden buna b ir isim koym a ihtiyacı
hissediyorsun?” A ram ıza mesafe koyduğum ve viski kokm ayan
tem iz havayı soluyabildiğim için m em nundum .
“Ç ü n k ü, H ard in , son zam anlarda çok fazla sınırım olmasa
da kendim e saygım var. S enin oyuncağın olm ayacağım , hele dc
bana pislik gibi davranm aya devam edersen.”
E llerini öfkeyle havaya kaldırdı. “H em zaten benim bir sev­
g ilim var, H a rd in .”
O herifi m i bahane ediyordu şim di de? A h, H aydi ama! Kim i
kandırm aya çalışıyordu?
“A m a bak şu an neredesin,” dedim duygusuz b ir sesle.
E rk ek arkadaşıyla beni kandırm aya çalışıyor, onu kullanarak
benim le alay ediyor ve ben M olly’yle aynı şeyi yaptığım da şikâyet
ediyordu. Bu konuda bir çifte standart görm üyordu ve içki bu gece
d u ru m u daha da kötü görm em e neden oluyordu. Bunu bilecek
kadar zekiydim fakat bir pislik gibi davranm ayı bırakacak kadar
aptaldım . Aynı zam anda hiçbir şeyi fazla takm ayacak kadar sar­
h oştum . B abam ın o tu rm a odasını param parça etm iştim .
K aşlarını teh d itk âr bir tavırla çattı ve gülüm sedi. “O nu se­
viyorum , o da beni seviyor
Sözleri göğsüm ü parçaladı. Son sözleri ise kem iğim e dayandı.
G erileyerek ondan uzaklaştım ve arkam daki sandalyeye çarptım .
D eng esizliğ im in canı cehennem eydi.
ANNA TODD 237

"H.ıııa bunu söyleme.” K endim i sözlerinden koruyabilecek­


tim j'ibi elim i kaldırdım ,
t *pıi adım atm adı çünkü tam anlam ıyla öfkeden kuduruyordu
tlnj'Miıdan öldürücü darbeyi vurm aya hazırlanıyordu. “B unu
n sarhoş olduğun için söylüyorsun; yarın yine benden nefret
f|}> ı rlv sin ,”

Nefret mi? Nefret mi? O ndan nefret etm em m üm künm üş gibi!


<>! keyle geri çekildim ve b uradaki ağaçların yağm ur nede-
• ne kadar yeşil olduklarına odaklanm aya çalıştım . “Senden
im lı el etm iyorum ,” dedim sonunda. “G özlerim in içine bakıp seni
id l ı . ı t bırakm am ı ve bir daha asla benim le konuşm ak istem ediğini
melersen seni rah at b ırakırım .” Bu sözleri söylediğini duym ak
hinniyordum ; o sözler beni öldürürdü fakat öyle hissediyorsa,
utulan uzaklaşm am ı istiyorsa, uzaklaşırdım . “B undan sonra asla
v.tııma gelm eyeceğim e yem in ederim . Sadece bunu istediğini
«.oylcmen yeterli.”
Beni terk ederse hayatım ın nasıl olacağını hayal etm eye ça­
lı;,! ım. H ay atım a katm ak için çabaladığım tü m renkleri de b e­
raberinde g ö tü rü rd ü .
Cevap verm esine fırsat bırak m ad an devam ettim : “Söyle,
Tessa, beni bir d ah a asla görm ek istem ediğini söyle.” Bunu hayal
bile edem iyordum . B iraz daha yaklaştım ve parm ak larım ı çıplak
kollarında g ezd ird im . T eni ürp erd i ve dudaklarım araladı.
B iraz daha yaklaşıp fısıldadım . “Sana bir daha dokunm am ı
istem ediğini söyle.” P arm aklarım la boynuna dokundum ve par­
m ak u çlarım ı aşağı kaydırarak köprücükkem iğine kadar indim .
Şim di iyice soluk soluğa k alm ıştı ve konuşam ıyordu. B iraz daha
yaklaştım , a rtık yüzüm le onunki arasında en fazla iki santim
mesafe vardı. T en in in altındaki elektriği hissedebiliyordum ; belli
belirsiz uğ u ltu ik im izin de d ik k atin i dağıtıyordu. “Bir daha asla
seni öpm em i istem ediğini söyle...” Sesim i alçalttığım da titredi.
238 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

“Söyle, T heresa.” D u d a k la rın ın arasından çıkm asını istet


d iğim sözleri söylemeye zorladım onu.
ism im i söylediğinde onu güçlükle duydum fakat nefesin
du d ak larım a dokunduğunu hissettim .
“Bana karşı koyamıyorsun, Tessa, tıpkı benim sana karşı koy
m adiğim gibi.” Tereddütlü görünse de söylediğim şey onu dehşe
düşürm edi. “Bu gece benim le kalsan?” dedim dudaklarına doğru
Tessa geri çekilirken gözlerini benden kaçırıp eve çevirdiî
N eden huzu rsuzlandığım anlam ak için döndüm . B ir şey göre­
m edim . G itm esi gerektiğini söylüyordu.
H ayır, gidem ezdi. Bu evde yalnız kalm aya henüz hazır de­
ğildim . B urada kalacağım a inanam ıyordum .
“L an et olsun,” diye hom urdandım parm aklarım ı saçlarım ­
dan geçirerek. “L ütfen, lütfen kal. Bu gece benim le kal ve sabah
uyandığında beni görm ek istem ediğini söylemeye karar verirsen..
Böyle bir seçenek olm asını istem iyordum fakat ne yazık ki vardı.
“Yalnızca kal, lütfen. Sana yalvarıyorum ve ben yalvarmam, Theresa."
H ay atım da hiç yalvarm am ıştım . Beni bu kadar deliye dön­
düren İçki m iydi yoksa o muydu? B ilm iyordum .
Tessa başıyla kabul ederken gözleri ışıkla parlıyordu. “Peki, \
N o ah ya ne söyleyeceğim?” E rkek arkadaşının ism i T essanm yal­
nızca geçici olarak benim olduğunu hatırlatarak keyfim i kaçırdı. i
O nunla daha fazla zam an geçirmeye ihtiyacım vardı. “Beni bekliyor
ve arabası da bende,” diye açıkladı.
O n u odasında m ı bırakm ıştı? Bunu benim için m i yapm ıştı?
Bu d u ru m dan ne anlam çıkaracağım ı bilem edim . A yrılm ış­
lar mıydı? Tessa nm burada benim le olduğunu biliyor muydu? O
çocuğun adım ı bildiğinden bile şüpheliydim . T essan m duygusal
açıdan benim le ne kadar ilgilendiğini bilm em ek beni deli ediyordu.
Steph bana b ir bok anlatm ıyordu ve Tessa ondan d ah a ketum du.
E rkek arkadaşının ne düşündüğünü gerçekten bu kadar
önem siyor muydu? E vin arka tarafına baktım . Yeşil sarm aşık-
ANNA TODD 239

İMpJ.ı duvarın çoğunu örtüyordu. Işık lar çok parlaktı. Yaptığı


İm j'/'içekliğini anlam aya başladığından şüphelendim . “O n a
jt'ir burada kalm an gerektiğini söyle... bilm iyorum . O n a bir
^ «öyleme. E n kötü ne yapabilir ki?”
Neden N o a h ’nm onun üzerinde bu kadar gücü olduğunu
fHHıik ediyordum . İç geçirdi; altdudağını büktü. G erçekten en-
görünüyordu. B u kadar kötü ne o lab ilird i... onu annesine
HU in lylrrdi? A rtık on sekiz yaşındaydı; bunu bilm iyor muydu?
‘"//.iten uyum uştur,” dedim. Bu doğruydu; hâlâ lise dönem inde
flitiydi.
Tessa başını iki yana salladı. Verandanın çıkıntısına dayandım ,
't f.ıyır, oteline dönem ez.”
( )tel mi? Bu çocuk lanet bir otelde m i kalıyordu? Kendi başına
ntl,ı ı utacak k adar büyüm üş müydü? “O tel mi? D u r biraz, seninle
İt .ılınıyor mu?” Şok içindeydim .
“H ayır, yak ında bir otelde oda tu ttu .” Tessa gözlerini veran-
<1,mm ahşap zem in in e in d ird i ve ayaklarını k ıp ırd attı. H u zu rsu z
Mİımıştu.
“Sen de orada onunla m ı kalıyorsun?”
“H ayır, o orada kalıyor,” diye alçak sesle yanıtlarken utanm ış
j'oıünüyordu. G ö zlerini yerden kaldırm adan devam etti, “Ben
kendi od am d a kalıyorum .”
Yok artık . Tessa’dan hoşlanıyor m uydu yani? K adınlardan
boşlanıyor muydu? H aydi am a ona b ir bakın! “O kadınlardan m ı
boşlanıyor?” diye sordum kendim i tutam ayarak. Ö yle olm asına
im kân yoktu. T abii Tessa’yı aldatm ıyorsa, gerçi bu çok b oktan bir
durum olurdu fakat bana fazlasıyla yardım ı dokunurdu.
T abii Tessa’n m da ona aynı şeyi yapm adığı söylenem ezdi.
Dehşete düşen T essanm ağzı açık kaldı. “T abii ki kadınlardan
hoşlanıyor!”
E rk ek arkadaşının onunla k alm ak istem em esini tu h a f bul­
m am ası beni çılgına çeviriyordu. “Ü zgünüm am a burada doğru
241
ANNATODD

240 A F T E R ; BA ŞLA N G IÇ

Mılıivdı. Burada çok fazla kapı vardı. Landon’ın odasına dalıp onu
olm ayan b ir şeyler var. Sen benim olsaydın, senden u zak du
IHıPti mbasyon yaparken basmak istemezdik.
m azdım . Seni elime geçen her fırsatta becerirdim .” Bu doğruyd Nihayet en sondaki odaya geldik. Tessa, odaya girene kadar
O n u h er sabah başım b acak ların ın arasında uyandırırdım . Oıl jııınıışınadı, benim de bundan şikâyetim yoktu. Onu fazla zorla-
her gece aklını başından alarak, ism im i haykırm asını sağlayanı ııı.tk islemiyordum ve hâlâ sperm donörümiin bir pislik olduğunu
uyuturdum .
i!iîmmmemeye çalışıyordum.
T essanın yüzü kıpkırm ızı oldu, gözlerini benden kaçırdı. Söz* ()da karanlıktı. Elektrik düğmesini bulmaya çalıştım.
lerim in onu bu kadar etkilem esi çok hoşum a gidiyordu. K aranlık “Hardın?” diye fısıldadı Tessa karanlıkta.
başım ı ağrıtıyordu. A ğaçlar çok fazla hareket ediyor, dalları garip Perde aralıktı ve içeri biraz ay ışığı giriyordu. Tessanın elini
şekillerde kıvrılıyordu. Ayrıca onunla birlikte evde ve yalnız olmak İm;ikıp odanın içine yürüdüm. Bu lanet düğmeyi bulmak im-
istiyordum . Ö zellikle de geçirdiğim geceden sonra. Lmsızdı. Elimi pürüzsüz duvarda gezdirmeye devam ettim ama
T essaya dönünce, araladığı d u d aklarından gözüm ü alam a­ lı»çlûr şey bulamadım.
dım . “H aydi içeri girelim . A ğaçlar bir o yana bir bu yana sallanıp Bu ne saçm alıktı be böyle?
Odanın diğer tarafında bir masanın ve olası bir lambanın
duruyor. G aliba çok içki içtiğim i anlam am için bir işaret.”
kımıltısını görebildim ve önümü göremediğim halde o tarafa doğru
Tessa önce eve sonra bana baktı. “Sen burada m ı kalıyorsun?”
yürüdüm. Ayakkabımın burnu sert bir şeye çarpınca az kalsın dü-
B aşım la onayladım ve elini tutm ak için uzandım . O da burada
Miyordum. “Kahretsin,” diye küfrettim çarptığım şeye. Bu odanın
kalıyordu. H e rifin yaptığı onca şeyden sonra hâlâ K en’in evinde
muhtemelen lanet olası bir lambası yoktu; belki de Ken ile Karen
kalacağım a inanam ıyordum . “Evet, sen de öyle. H aydi gidelim .”
Yine itiraz etm esine fırsat verm eden elini tu ttu m .
yulnızca benimle dalga geçmek istemişlerdi.
Masanın y an m a vardığım da, parmaklarım bir abajura değdi.
Eve girdik, Tessa benden daha hızlı yürüyerek elini çekmeye
İşle! “Buradayım,” dedim lambanın ipini çekerek. Ampul yandı
çalıştı. M u tfak tan geçerken d ah a büyük adım lar attı.
ve öyle minicik abajurdan yayılan kuvvetli ışık gözlerimi kör etti.
K ırıp d ö k tüğüm şeylerin bir kısm ı h âlâ yerdeydi. K ırık por­
Hirkaç kez gözlerimi k ırp ıştırıp etrafıma bakındım. Burası benim
selenlerin çoğu şim di çöp kutusunu boylam ıştı ve yerdeki cam
k ırık ları süpürülm üştü. G üzel, Landon ortalığı tem izlem işti. So­ odam dı.
Hiç kullanmadığım odam.
nuçta siktiriboktan babam onun olacaktı. G erçi zaten ona sahipti. Yatak odası bana lüks bir oteli hatırlattı. Duvarlar açık griye
Ken S co tt’a her zam an benim dışım da birileri veya bir şeyler boyanmıştı ve tavan ile döşeme tahtaları boyunca canlı, beyaz
sahip olm uştu. Viski, barlar, Karen, Landon, bu büyük ev... K ırk renkte çerçevelenmişti. Halıda bile aynı beyaz çizgiler vardı. İle­
tarak ta bezi vardı am a yine de geçen yıla kadar hayatında bana rideki duvarda duran yatak mide bulandıracak kadar büyüktü ve
yer yoktu ve bu saçm alığı öylece kabulleneceğim i m i sanıyordu, pahalı kiraz ağacından başlığına bir yığın süs yastığı dizilmişti.
öyle mi? O yle bir şey m üm kün değildi. Bu kadar büyük bir yatak ancak Tessa koyu renk yatak örtüsünün
Ü st kata çıkarken Tessa nın elini biraz daha sıkı tuttum . D oğru üzerinde çırılçıplak yatıyorsa gerekli olabilirdi. Fakat ne ya.z,ık
hatırlyorsam , gideceğim iz oda y u karıdaki korid o ru n sonundaki
242 A F T E R ; BA ŞLA N G IÇ

ki yatm ıyordu. Y atakla aynı m alzem eden yapılm ış ve üzerin


yepyeni b ir M ac bilgisayar duran çalışm a m asasının yanındayd
G österiş budalaları.
E nsem i sıvazladım . “Bu b e n im ... odam .” Bu konuda başk
ne diyeceğim i bilm iyordum .
Tessa altdudağm ı dişlerinin arasına alarak sordu, “Burada
o dan m ı var?”
Bu oda hiç de benim m iş gibi gelm iyordu fakat tek n ik olarak
öyleydi. Ken burada yalnızca bana ait olan b ir odanın varlığın­
dan çok kez bahsetm işti. Sayvanlı yataktan veya devasa bilgisayar
m o n itöründen etkilenecekm işim gibi... “Evet, aslında burada hiç
y atm ad ım ... bu geccye kadar,” diye huzursuz bir şekilde açıkladım.
Başka soru sorm am asını um uyordum am a soracağını biliyordum.
Y atağın ayakucunda büyük bir sandık vardı. Bu sandığın tek
bir amacı olabilirdi: Y astık kalabalığını ortadan kaldırm ak. Ben
üstüne o tu ru p onu daha faydalı bir hale getirdim botlarım ı çıkar­
dım . Küçük, m eraklı Tessa beni İzliyor, m uhtem elen bana soracağı
soruların listesini çıkarıyordu. Çoraplarım ı çıkarıp botlarım ın içine
koydum . A yak bileğim de birkaç küçük kesik vardı. Belli ki cam
p arçalan ayakkabım ın içine de girm işti. A m an ne güzel.
Tessa listesini tam am lam ış olmalıydı. Bir adım yaklaşıp ağzını
açtı. “A h. N eden?”
D erin b ir nefes aldım ve bu konuda ona yalan sÖylemektense
sorusunu cevaplamaya karar verdim. “Ç ünkü istemiyorum. Buradan
nefret ediyorum ,” diye dürüstçe karşılık verdim . B uradan nefret
ediyordum . A n n e m in In g iltere’deki evinde, b o zu k yatağım dan
ve çocukluğum dan beri aynı çarşaf ve yatak ö rtü lerin in serili ol­
m asından nefret ediyordum .
Tessa gerçekçi cevabımı sindirip bir sonraki sorusunu sormaya
hazırlanırken ben de düğm elerim i açıp pantolonum u indiriyordum .
Ö nünde baksırım la kaldığım ikinci saniye Tessa nm uzaklara dalan
gözleri fal taşı gibi açıldı.
ANNA TODD 243

"Ne yapıyorsun?” diye sordu.


"Soyunuyorum?” dedim pirsingli kaşımı kaldırıp ona bakarak.
Itıııı sormayı sevdiğini biliyordum fakat sorularının birçoğu bu
Im iI.h gereksiz olm ak zorundaydı mıydı?
"Yani, neden?” B ak sın m ın önüne baktı. A kıllıca davranıp şu
uinl.ı aletim i düşünm üyorm uş gibi davranm aya çalışıyorsa, fena
lıuldc başarısızdı.
( Iöz göze geldik. “Pekâlâ, dar kotum ve botlarım la uyum ayı
ılu'.ıinmüyorum.” A lm m a düşen saçım ı geriye attım .
“Ya,” dedi Tessa alçak sesle.
Bir şeyler daha söylemesini beklediysem de konuşmadı. T işör-
imini çıkarırken gözlerine baktım . B akışları boynum dan karnım a
lı,ıyarken dövm elerim in her çizgisini dikkatle inceledi. E n çok
nt .uluki ağaca takıldı. H oşuna mı gitm işti yoksa bu yanım ona itici
mi geliyordu, m erak ettim . B ana bu kadar dikkatli bakm asından
Im /ursuz olm uştum . O üzerim de hasar incelemesi yaparken ben
ur yapacağım ı bilem edim . T enim de, gözlerinin değdiği her zerre
m parıyordu. O n d a her zam an duyum sadığım yanm a hissi yerine
İm'/, gibi b ir nefesin üzerim e ü flen d iğ in i hissettim .
Tessa hâlâ bedenim e odaklanm ış, bana bakıyordu. T işörtüm ü
ona fırlatarak onu şaşırttım . Ö ylesine dalm ıştı ki yeterince hızlı
hareket ederek tişö rtüm ü yakalayam adı. Soyunm asını sağlam ak,
gözlerimi ayırm adan vücuduna bakm ak; her bir santim ini, kendine
olan güvenini azaltan her lekeyi içime sindirm ek için ne yapm am
gerektiğini m erak ettim am a b ü tü n bunlar gerçekleşecekm iş gibi
görünm üyordu.
Keşke ne düşündüğünü bilebilseydim . Keşke onu daha iyi
tanısaydım . O n u daha farklı bir açıdan tanım ak istediğim i fark
ettim . A ra d a sırada uğrayıp bir şeyler ödünç alan bir kom şu ola­
bilirdi ve ben de ona istediğim kadar soru sorabilirdim . N eden
bu kadar çok soru sorduğunu ve neden şaşkın veya kızgın oldu­
ğunda hep kaşlarını çattığını sorardım . H ayatında neler yapm ak
244 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

istediğini, beni bir daha görem eyecek olsa neler hissedecc


sorardım , içindeki m erham et duygusunu bulur, beni bağışla
bağışlayam ayacağını sorardım .
F akat bu gerçek hayattı ve gerçek hayatta ben onun için h
bir yabancıydım. Benim hakkım da neredeyse hiçbir şey bilmiyo
ve yap tığ ım pisliklerin ufacık bir kısm ını bile bilse, benden 1
kadar etk ilenm ezdi. D övm elerim ve onlara gösterdiği ilgi azalı
ve davranışım a verdiği tepki alaycılıktan nefrete dönüşürdü. Hij
konuda d ik k atli olm alıydım çünkü gizem im kaybolursa, o ılft
kaybolurdu.
K ahretsin ki tüm bunlar başım ı döndürüyordu, içk in in etkisi
geçiyor, başını ağrıdan çatlıyordu. Bu saçma ortam ı vakit kaybetme­
den rahatlatm alıydım . “O nunla uyuyabilirsin.” G üldüm . “Yalnızca
iç çam aşırlarınla uyum ak istem eyeceğini ta h m in ediyorum . Am a
Öyle uyursan da hiç rahatsız olm am .”
“Ü zerim dekilerle uyurum ,” dedi, duyduğum en inandırıcılık­
tan uzak ses tonuyla. Bol eteği ve tişörtüyle uyum ak istem ezdi.
T işö rtü n ü çok beğenm iştim ; açık mavi rengi gözleriyle uyum
sağlamıştı. D aha önce hiç böyle şeyler düşünm em iştim ... Gözleriyle
uyum mu sağlamıştı? Bu da ne dem ek oluyordu?
Tessa bu gece beni viskiden de fazla m ahvediyordu. “İyi. Sen
bilirsin; rahatsız olm ak istiyorsan ben karışm am .” Yatağa yaklaştım
ve dokun d u ğ u m ilk yastığı alıp yere attım .
Tessa bu hareketim e bozulm uş gibi görünüyordu. Belki de
yarı çıplak olm am a bozulm uştu. Bilm iyordum . Yatağın ayakucuna
y ü rü d ü ve çirkin sandığı açtı. “A h , onları yere atm a. Y astıklar
buraya koyulacak,” dedi bilm iyorm uşum gibi. D ah a önce hiç böyle
y astıklardan görm ediğim i m i sanıyordu? D u l b ir annem olduğu
için p ahalı pam uk y ığınlarını bir kutuya koym am gerektiğini
b ilm ed iğ im i m i sanıyordu?
H ayır; Hardin, o yalnızca yardım etmeye çalışıyor... Sakinleş­
meye çalıştım . Z ih n im her zam an en kötü durum u düşünürdü ve
ANNA TODD 245

ılıttı ıırfret ediyordum . Güvensizliklerim beni yiyip bitiriyordu.


îhh ekinden daha süslü bir yastık alıp h a lm ın üstüne attım ,
•««t hom urdanıp sızlanarak eğilip yastığı aldı.
I r.'tNîi, hizm etçilik oynarken, ben de yatak örtüsünü açıp yatağa
(ıılittı. I )aha önce bu yatakta kim senin yatm adığı anlaşılıyordu.
y^ln,ı bulutların üstünde yatıyordum . O telden bile daha güzeldi,
^ııll.ıı um başım ın altına koyarken Tessa nın bana baktığını gördüm.
() mııeldi bana bakıyordu, ben de ona bakıyordum .
Son yastığı sandığa koyup kapağını kapatırken ben de bir
(itil .tj'imı d iğ erin in üzerine attım . T am bir düzen m anyağıydı.
Tüm gece orada m ı dikilecekti? O geniş kıyafetlerini çıkarıp
| mitimle yatağa g irm esini tercih ederdim . “Aynı yatakta benim le
uyuma konusunda sızlanm ayacaksın, değil m i?”
“I iayır, yatak ikim ize yetecek kadar büyük.” G ülüm seyişinin
■mimda herh an g i b ir gerginlik olm asa da tırnaklarıyla oynarken
uitvyerı ellerinde vardı. Şimdi rol yapıyordu. Bu çok hoşum a gitti.
“İşte, b en im sevdiğim Tessa,” diye takıldım . G özleri biraz
büyüyünce m uhtem el sebebi zih n im d en uzaklaştırdım . B ugün
■ılmazdı; b u g ü n o düşüncenin yanm a bile yaklaşam azdım .
Tessa ayakkabılarını çıkardıktan sonra beceriksizce yatağa
<(ıktı. T ü m kıyafetleri üzerindeydi ve koca yatağın en kenarına,
benden olabildiğince uzağa yerleşti. U zanınca ona yanaşm ayı dü­
şündüm fakat sonra korkup yataktan düşm esinden çekindim . O nu
yataktan düşerken hayal edince kahkahalarla gülm eye başladım .
Tessa dönüp bana baktı.
“Bu k ad ar ko m ik olan ne?” Y ine kaşlarıyla o ifadeyi yaptı.
Ç ok şekerdi.
“H iç,” diye yalan söyledim. T epetaklak yere düştüğünü hayal
ettiğ im i söylem enin bu geceki am acım a pek yardım ı olm azdı. O
surat asarken yine kendim i tutam ayarak güldüm .
“Söyle!” B ir an bana b ak tık tan sonra altdudağını yalancıktan
sarkıttı. Y alancıktan dudak sarkıtışm a rağm en veya o nedenle,
246 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

dudakları fena halde becerilesi görünüyordu. O dudaklarını a


tim boyunca hareket ederken hissetm ek için sabırsızlanıyordu
B aşının benim üstüm de aşağı yukarı hareket ettiğ in i düşünün
dudağım daki halkayı dişlerim in arasına aldım . Sıcak dilim e değ
m etal soğuktu.
O n a döndüm . “D ah a önce bir erkekle aynı yatakta hiç uyu
m adın, değil m i?” diye sordum . Tabii ben de bir kızla aynı yatakt
hiç uyum am ıştım . Bu bana göre bir şey değildi. A rtık öyle mi
olm uştu bilm iyordum am a o ana kadar bir zararını görm em iştim ,
“H ayır,” diye cevap verdiğinde rahatladım . A ynı yatakta uyu­
duğu ilk erkek olduğum için nasıl hissettiğim i gösterm ek am a­
cıyla gülüm sedim . T essan ın birçok ilki henüz yaşam am ış olması
çok hoşum a gidiyordu. Başka b ir açıdan bakınca, benim de ona
verecek çok şeyim vardı.
Tessa biraz ileride, yüzü bana dönük yatıyordu. Kıyafetleri hâlâ
üstündeydi ve bu beni deli ediyordu. E lin i uzatıp sağ yanağım ­
daki gam zeye dokundu. Bu çok basit fakat aynı zam anda sevecen
b ir h arek etti. E n az on senedir hiç kim se, annem bile yüzüm e
d o k unm am ıştı. Seks sırasında bile bazen kızları öperdim fakat
p arm ak ların ı bedenim de uzun süre tu tm a la rın a izin verm ezdim .
O n u n la göz göze gelince paniğe kapıldığını gördüm . E lini
çekti am a elini tutup yeniden yanağım a koydum. Bana dokunm ası
güzel bir histi. Ç ok nazikti. H e r yerim e dokunm asını istiyordum.
“Şim diye kadar neden k im senin seni becerm ediğini bilm iyorum ;
yaptığın onca program ın büyük bir direnç kazanm ana yardım ı
olm uş herhalde,” diye takıldım . Bu kadar deneyim siz olm asının
bir nedeni olm alıydı. B u deneyim sizliğin iyi b ir nedeni olm am ası
gerçekçi değildi.
“D a h a önce kim seye direnm ek durumunda k a l m a d ı m dedi.
Sözlerine değil fakat gözlerine inandım . Yine de buna inanm ak
çok zordu.
ANNA TODD 247

"iltı ya yalan ya da sen lisede körler okuluna g ittin .” O tatlı


'ılnkl;irina baktım . “D u d a k la rın bile sertleşm em e yetiyor.” Bu
tflıtıydıı. Elini aşağı indirerek sözlerim in kanıtını kolaylıkla his-
|*drl ti lirdi. A z kalsın ona söyleyecektim fakat anı m ahvetm ek
jilı M ir d im .

Açık saçık sözlerim karşısında şaşkınlıkla nefesini tutm ası


littyuıııa gitti. K ahkahayla güldüm ve onu çılgına çevirebileceğim
[ İnım yolları düşündüm . Tessa yepyeni b ir araba kullanm aya, m o-
Imihh o alçak m ırıltısını ilk duyduğunuzda h issettiğ in iz heyecana
lıt M/iyordu. O nu da m ırıldatm ak istiyordum; Landon burada olm a­
lıydı ona çığlık attırırdım . Bu gece işleri ağırdan alm ak istiyordum
lıik¡il nehirde y ap tık larım dan fazlasını gösterm ek istiyordum . Bu
Imıinı pek çok oyunum dan yalnızca biriydi.
1 )udaklarım ı yaladım ve Tessa’nm elini tutup ikim izin ellerini
dr ağzıma götürdüm . D erin bir nefes aldı, elini ıslak dudaklarım a
j'oiürdüm . İşaretp arm ağ ın ı hafifçe ısırdığım da elleri titriyordu.
!ı, |' üdüsel olarak inlediğinde aletim baksırım m içinde hareketlendi.
Boynumdan aşağı indirdiğim elleri sıcaktı. D okunulm ak çok güzel
!»ir duyguydu; h issettiğ im zevk duyularım ı uyuşturdu. A lkolün
(esiri neredeyse geçm işti ve şim di inatçı, seksi bir sarışın, aklım ı
¡dlak b u llak ediyordu. Tessa elini çekince ben de elim i kucağım a
1«>ydum. P arm ak uçlarını boynum un altındaki sarmaşık dövmesinin
ti/erinde gezd ird i. D o k un u şu n u n tenim de b ıraktığı hoş, huzur
dolu izlerden başka b ir şeye odaklanam ıyordum .
B irkaç saniyelik sessizlikten sonra konuştum . M erak ettiğim
peyler vardı, azm ıştım ve onunla iyi vakit geçirecektim . Yine elini
tuttu m . “Seninle konuşm a tarzım hoşuna gidiyor, değil m i?”
G öğsünün hareketleri hızlanana kadar ona baktım . G özlerini
benden kaçırınca devam ettim : “Y anaklarındaki kızarıklığı göre­
biliyorum , nefes alıp verişinin nasıl değiştiğini de duyabiliyorum .
B ana cevap ver, Tessa, o dolgun dudaklarını kullan.” B unu farklı
248 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

şekillerde yapm asını isterdim . Tessa fazlasıyla kızarm ış görün


yordu, teni pem beye dönüyordu. B ağım lılık yapıyordu.
T am bana olan ilgisinden bahsedeceğini düşünürken, “Van
latörü çalıştırabilir m isin?” diye sordu. C iddi olam azsın, T he re*
A ptal olduğum u m u sanıyordu? Bu kadar yakınım da yatarken b
rah at yataktan çıkacağım ı m ı düşünüyordu? Yüzüne, gri gözlerin
baktım . “L ütfen?1’ diye fısıldadı bana bakm aya devam ederek
N e y aptığım ı anlayam adan yataktan çıkıverdim . K ahretsin, bu
konuda oldukça iyiydi. .
D ö n ü p yatağa bak tığ ım d a pek kibirli görünüyordu. Ayrını
o ağır kıyafetlerin içinde gülünç denebilecek kadar rahatsız gö­
rünüyordu. E teğinde yatak örtü sü kadar kum aş vardı. “M adem
terliyorsun, neden o kalın kıyafetleri çıkarm ıyorsun; o etek zaten
insanı kaşındırıyorm ıış gibi görünüyor.”
Tessa gülerek gözlerini devirdi.
Fakat ben ciddiydim ... berbat giyiniyordu. “Bedenin için giyin­
melisin, Tessa. O giydiğin kıyafetler bütü n kıvrım larını gizliyor."
G ö reb ild iğ im kadarıyla göğüs kısm ına b ak tım fakat neredeyse
hiçbir tarafı görünm üyordu. “Seni sutyen ve külotla görm esem ,
vücudunun ne kadar seksi ve kıvrım lı olduğunu asla bilem ezdim .
O etek gerçekten papates çuvalına benziyor.”
K ahkahalarla güldü. Bu sandığım dan da iyi gitm işti. “Ne
giym em i öneriyorsun? Fileler ve straplezler m i?” K aşını kaldırıp
cevabım ı bekledi.
Z ih n im d e straplez bluz ve kısa kot şort giym iş bir Tessa
belirdi. “H ayır, pekâlâ, bunu görm eyi çok isterdim am a hayır.
V ücudunu ö rtebilir am a aynı zam anda bedenine göre kıyafetler
giyebilirsin. O tişö rt göğsünü de saklıyor ve senin göğüslerin hiç
de saklanacak gibi değil.”
“Böyle konuşmayı keser m isin!” Başını iki yana sallayınca ben
de gülerek yeniden yatağa girdim . O na ne kadar yaklaşacağım ı
ANNA TODD 249

iM'itı^iın için ona değinceye kadar azar azar yaklaştım . Tessa


Mtlııp yataktan çıktı. G öğsüm ün y andığını hissettim .
"Nereye gidiyorsun?” diye sordum onu buradan gidecek kadar
fıiıı m;u!ığımı um arak,
i Maıun içinde hızlı adımlarla yürüdü. “Ü zerim i değiştirmeye.”
ve yerden kirli tişö rtü m ü aldı. O n u giym ekten, benim
H İiıı.t'iim arzuladığım kadar hoşlanm asına m em nun olduğum için
jjlliiııtiM-dim.
"Şimdi, arkanı dön ve gizli gizli bakm a,” dedi çocukm uşum
gibi ita kaçağım ı gayet iyi biliyordu.
"I layır.” O m u z silkince gözlerini dikip bana baktı.
“Ne dem ek 'h a y ır’?” diye sordu canı sıkılm ış gibi.
I )iirüst davranarak, “A rk am ı dönm eyeceğim . Seni görm ek
ulıyorum,” dedim .
İsteğimi kabul etti fakat sonra beni kandırıp ışığı kapattı. N e
I- .11 lar da muzipti! O ynadığı m uzip oyuna bayılarak hom urdandım .
Kuralına göre oynam azsa benim de öyle yapacağım ı anlam ası
ı«. m yüksek sesle ho m urdandım . A ğ ır kum aşın yere d ü ştüğünü
duydum; etek. L am banın ipini çektim ve aniden yanan parlak
ı>,ık Tessa’nın sıçram asına neden oldu, ism im ağzından küfür gibi
t(ıktı. “H a rd in !”
O na bakm aya devam ettim ; bacaklarından yukarıya ve sonra
yeniden aşağıya baktım . D erin b ir nefes aldı ve tişörtüm ü giym ek
için kollarım kaldırdı. Tessa’n m sutyeni sade, beyaz, pam uklu ku­
m aştandı ve destek y astıkları çok ufaktı. Z aten İhtiyacı da yoktu.
Külotu da ona uygundu. Kum aşın kesim i neredeyse tüm kalçasının
kapanm asını sağlıyordu. Kalçası kusursuzdu. Yuvarlak ve d ik ti...
O na oradan sahip olm ak da çok hoşum a giderdi.
“Buraya gel,” diye fısıldadım . B edenine d o kunm ak için bir
saniye daha bekleyem eyecektim . Tessa’nın yatağa gelişi lanet olası
bir dans gösterisini andırıyordu ve buna bayılm ıştım . D a h a iyi
250 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

görm em gerekiyordu. S ırtım ı yatak başlığına yasladım . Tesntt


kışlarım ın sıcaklığıyla kızardığında, aldığım haz daha da kailli
Y anım a gelince küçük elini elim e koydu, onu kendim e
tim . B acaklarını iki yanım a koyup üstüm e çıktı. D izleri belit
hizzasındaydı. Bu şekilde üstüm de olması çok hoşum a gidiyor
H ayal gücüm çığırından çıkıyordu. Tessa kendini yukarıda tutu
vücudum a dokunm am aya çalışıyordu. Hiç sanmıyorum. Kalçasını!
nazikçe kavrayıp onu bedenim e doğru çektim . D ud ağ ın ı ısı
ve gözlerim e baktı. G özlerim i ilk ben kaçırdım çünkü aletim i
sertleşm ek üzere olduğunu hissedebiliyordum . Tessa’nın bacaklfl
yum uşacıktı ve tişö rtü m kalçasına kadar sıyrılırken ortaya çıkıl
m an zara çok seksiydi.
N e kadar iyi hissettirdiğine ve göründüğüne hayranlık duya­
rak gülüm sedim . “Ç ok daha iyi.” O n u n da gülüm seyerek karşılık
verm esini bekledim fakat yapm adı.
“Sorun ne?” Y anağını usulca okşayarak gülüm sem esini sağla­
dım . G özlerini kapadığında, acaba bir şekilde iddianın kurallarını
çiğniyor m uyum , diye düşündüm . Sanırım artık o noktayı çoktan
geçm iştim .
“H iç . . . Sadece ne yapacağım ı bilm iyorum ,” dedi Tessa,
G özlerim e bakm ayınca u tan d ığ ın ı anladım .
O n a çok fazla baskı yapm ak istem iyordum . B ana ne şekilde
dokunursa dokunsun, eğlenceli olacaktı. T ü m bunları ona göster­
m eden nasıl açıklayacağım ı bilm iyordum . “N e yapm ak istiyorsan
onu yap, Tess. Bu konuda fazla düşünm e.”
Tessa elini kaldırdı, belli ki çıplak göğsüme dokunacaktı. Bana
dokunm ayınca başım ı kaldırıp yüzüne baktım . B ana dokunm ak
için izin isteyen b ir ifadeyle gözlerim e baktı. D a h a önce bunu da
hiç kim se yapm am ıştı. G e rg in fakat heyecanlı bir halde başım ı
sallayarak ona izin verdim . İşaretparm ağm ı k arn ım d a n baksı-
rım ın belim i sardığı yere kadar yavaş yavaş indirdi. B ileğinden
tu tu p onu ters çevirm ek ve yatağa bastırıp becerm ek İstediğim
ANNA TODD 251

** lum ıldam am aya çalıştım . G özlerim i kapadım ve parm ağı-


ıluvıiK'lcrimİn üzerinde gezinişini hissettim . B unu yapm ası
Uniıi idiyordu.
!\lıni çekince gözlerim i açtım . D a h a fazlasını istiyordum .
it İm bağım lıydım .
"S,ma... şey... dokunabilir miyim?” Tessa çekingen bir ifadeyle
fennimin içindeki kabartıya bakıyordu.
Htnnm evet! O n a böyle bağırm ak istedim . F akat bunu yap-
ffiitiK yerine elim den geldiğince sakin kaldım . Başım ı sallayarak,
jwlv.ii ucasına, “L ütfen,” dedim .
Tessa elini aletim e doğru in d irirk en gergin görünüyordu.
Ulılnvk büyüyen aletim in üzerinde biraz duraksadıktan sonra
İn Ilı belirsiz b ir şekilde dokundu. E lin i biraz daha indirip aletim i
ItK’.einıeye devam etti. N azik parm aklarıyla aletim i yukarı aşağı
mİ*. '„ıyarak o nun için sertleşm em e neden oldu.
“Ne yapacağını gösterm em i ister m isin?” diye önerdim . R ahat
olmasını istiyordum .
Tessa başını evet der gibi sallayınca, elim i hafifçe o n u n k in in
o/erine koydum. Ellerim onunkilerden o kadar büyüktü ki parm ak
m, lan eklem lerim i geçm iyordu bile, ik im iz in elini de aşağı kay-
ıln ip b aksırım m ü zerinde durdum . A letim i kavram asına yardım
rttiın. H afifçe sıktı ve ben inleyerek elini bıraktım , ö ğ re n m iş ti.
Kontrolün tam am en kendisinde olduğunu fark ettiğinde yüzünde
vahşi b ir ifade belirdi fakat m asum rolü oynam aya çalışıyordu.
( iözbebekleri büyüdü, dudakları aralandı ve yanakları pem beleşti.
“L an et olsun, Tessa, bunu yapm a,” diye söylendim . Y üzünde
bir kez d ah a aynı ifadeyi görürsem patlayacaktım .
Tessa sözüm ü dinleyerek durdu. A h, her şeyi gerçek anlam ıyla
algıladığını u n u tm u ştu m .
“H ayır, hayır, onu değil. Onu yapm aya devam et, yani bana
öyle bakm a,” diye açıkladım .
Tessa en m asum tavrıyla gözlerini kırpıştırdı. “N asıl?”
252 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

“Öyle m asum bir ifadeyle... Sana çok fena şeyler yapmak l


m em e neden olan o bakışla bakm a.” Ç ok, çok fazla şey, T h cr
E lin i hareket ettirirk en gergindi. B eni yeterince sıkı tutı
yordu fakat bunu dile getirm ek istem iyordum . N asıl olanı#
k en d iliğ inden kavrayacaktı. K avram asına yardım edeceğim
sindi. A ğ ır okşayışları inleyerek ism ini fısıldam am a neden olurk
du d ağ ın ı ısırdı. E ğer sonsuza kadar yaşam ak istediğim bir y
sorulsaydı, işte bu olurdu.
“T anrım , Tess, aletim i kavrayan elin bana m üthiş zevk veli
yor,” diye inledim . Sözlerim onu cesaretlendirdi fakat galiba bini
fazla cesaretlendi. A letim i sıktığında h a fif b ir acı hissettim . MQ
kadar sert değil, bebeğim .” O nu utandırm am aya d ikkat ederek
elini hafifçe yönlendirdim .
B eni öptü ve h a fif okşayışlarına devam etti. “Affedersin,"
diye fısıldadı, dudaklarıyla tenim e dokunurken. D ilini boynumdan
ku lağ ım ın altına kadar gezdirdi. T arım ım , bu harikaydı. On:î
dokunm alıydım ; uzun süre dayanam ayacaktım .
E llerim i göğüslerine götürdüm , sutyeni vücuduyla benim ki
arasında bir duvar oluşturuyordu.
“L ü tfe n ... su ty en in i... çıkarabilir m iyim ?” diye yalvardım .
Seksi vücudunu hissetm ek istiyordum . E lim i tişö rtü n ü n altına
soktuğum da o m ükem m el göğüslerini hissedebiliyordum: Yuvarlak
ve dolgunlardı. Tessa nefesi kesilerek başını aşağı yukarı salladı.
E llerim titreyerek çabucak kopçaları açtım ve göğüslerini serbest
bıraktım . A skılarım kollarından aşağı indirdim . Sutyenini yırtıp
çıkarm am ak için kendim i fena halde tu tm a m gerekti. Ü zerinden
tam am en çıkarabilm cm için Tessa ellerini vücudum dan çekti. Sut­
yeni yere attım ve ellerim i yeniden göğüslerine götürüp dudakla­
rım la onunkileri ö rttü m . Sertleşen m em e u çlarını hafifçe sıkınca
beni öperken inledi. Y um uşak fakat azgın b ir şekilde öpüşmesi
hoşum a gidiyordu. O küçük elini aletim e sardı ve aşağı yukarı,
ANNA TODD 253

| ı yukarı h areket ettirdi. Tessa benim kıyafetlerim i giym iş,


lîıtı yalağım da, beni m utlu ediyordu.
"Ah, Tessa, boşalacağım ,” diye fısıldadım . B edenim benim
«((milimden çıkm ıştı. Tessa bir kukla ustasının iplere yaptığı gibi
İli mIrk i her türlü hissi bir araya getiriyor ve bana hissettiriyordu.
K/ılan bir okyanusta yanıyor gibiydim ve ism ini haykırm am ak
)^|ıı kendimi zor tutuyordum . O n u öpmeye ve dilim le o tatlı diline
t IHıUMI yapmaya odaklandım . Ellerim le hâlâ göğüslerini okşuyordum.
jiıIniK'leri b u n d an ne kadar hoşlandığını anlam am ı sağlıyordu.
Ilm.ılirken ellerim i göğüslerinden çektim . B aksırım a yayılan sı­
vının sıcaklığı, binlerce nefes verm enin rah atlığ ın ı andırıyordu.
I Icyecan azalmaya başladığında, başımı yatağa koyup gözlerimi
lî.tjiadım. Tessa hâlâ bacaklarım ın üstünde oturuyordu. M utluydum.
V.ıyj'm inanışın aksine, öldüğüm den ve cennete gittiğim den em in-
ılıın. T cssanın endişelenmeye başladığım hissedince gözlerim i açıp
ima baktım . Bu gergin tavırlarına ne kadar iyi uyum sağladığım
konusunda biraz endişeliydim . B ana gülüm seyince gerginliğim
turuz yatıştı. Ben de ona gülüm sedim ve yaklaşıp alnından öptüm .
Iı, geçirdiğinde çıkardığı ses hoşum a gitti.
“D ah a önce hiç böyle boşalm am ıştım ,” dedim . B ana yeni
deneyim ler yaşatm ası hoşum a gidiyordu.
“K ötü m üydü?” diye sordu dehşet içinde, sözlerim den bir
sonuç çıkararak.
“Ne? H ayır, çok iyiydin. G enellikle b irin in baksırım m üze­
rinden beni k avram aktan fazlasını yapm ası gerekir.”
Boşluğa daldı, karşılık verm edi. Yolunda gitm eyen bir şey
vardı. O n u üzecek b ir şey yapıp yapm adığım dan em in olm ak için
kafam da son o tu z saniyeyi yeniden canlandırm aya çalıştım . Y ap­
tığım ı sanm ıyordum . Sorm aya karar verdim , “N e düşünüyorsun?”
Cevap verm edi. B eni iletişim kurm am akla suçluyordu fakat o da
benim leyken aynı şekilde davranıyordu.
255
annatood

254 A FT ER ; BA ŞLA N G IÇ
İri inden anlayabiliyordum. Onunla geçirdiğim her dakika onu
“A h , haydi, Tessa, söyle,” diye yakındım . B enden her zat
}i>ı iyi tanıyordum.
bir şeyler saklıyor fakat her şeyi ayrıntılarıyla açıklam am ı b "Bu baksırlar korkunç,” diye hırladım. Sade! Pamuklu! X L
liyordu. Bu nedenle onu gıdıklam aya karar verdim . Seyretti# jı' Kimin için alışveriş yapıyordu bu?
eski kom edi dizileri bana gıdıklam anın kadınları konuşturm an "() kadar kötü değiller,” diye yalan söyledi. Mavi ve beyaz
en kolay yolu olduğunu ve ayrıca durum a flö rt havası kattığı jiutMı korkunç şeyi havaya kaldırıp başımı iki yana salladım.
öğretm işti. Ve o şirin, k üçük flö rt şeylerine çok ihtiyacım vard "Pekâlâ, dilencilerin seçme hakkı olmaz. Hemen dönerim.”
“T a m a m ... tam am ! Söyleyeceğim!” diye ciyakladı Tessa, h ^ Iık m baksın aldım ve yatakta uzanan Tessaya bakmadan odadan
cak ların ı b ir at gibi savurarak. Yüzünü b u ruşturm uş, tü m dişle yılının. Banyoya giderken Landon’m odasının önünden geçtim.
Kulacımı kapıya dayadım. Bir film karakterinin elflerle ilgili bir
ortada, onu gıdıklam ayı bırakm am için bacaklarını savururken!
jı y söylediğini duyunca şaşırm adım . T essa n m beni d u y m ad ığ ın -
k om ik görünüyordu. G ü lm ek ten karnım ağrıyordu.
ıhın emin olmak için kapıyı hafifçe tıklattım. Landon’ın cevap
“D o ğ ru seçim,” dedim baksırım daki ıslaklığı hissederek. “FsV\
vn meşini bekledim fakat saat geç olmuştu bu yüzden muhtemelen
kat ne söyleyeceğini unutm a. Ç abucak duş alm am ve tem iz bir
,Utu<ıkcıranlık\ izlerken uyuyakalm ıştı. Bir kez daha tıklattığımda
baksır giym em gerekiyor.”
kıpı açıldı. Yüzündeki ifade gelenin ben olduğumu anlayıncaya
Fazla kıyafet getirm em iştim ve arabanın bagajında yalnızca
iı,ular rahattı. O na bir adım yak laştığ ım d a k en d in i savunur gibi
tişö rtlerim vardı. Ayağa k alk tım ve ne yapacağım a karar ver­
m ek için etrafım a bakındım . D olap kıyafet doluydu; K aren öyle ♦:!!rrini havaya kaldırdı.
“Kavga çıkarmaya gelmedim,” diye fısıldadım. Böyle düşün­
olduğunu söylem işti. Bu fik re karşı koym uştum çünkü onunla
h içb ir ilgisinin olm asını istem eyen b iri için gardırobu kıyafetlerle düğü için pisliğin tekiydi.
Bana kesinlikle inanmadığı belli oluyordu.
doldurm ası ürkütücüydü. “O zaman ne istiyorsun?” diye sordu şüpheci bir sesle.
L a n e t olsun. B aşka seçeneğim yoktu, ayrıca K aren o kadar Elimi hafifçe salladım. “Girebilir miyim?” diye sordum odayı
da k ötü b iri değildi. Yemek odasını d arm a d ağ ın etm iştim , sa­ işaret ederek. Karanlık odasının içine baktığımda duvardaki te­
n ırım yard ım olarak bağışladığı kıyafetleri giyerek onu m utlu levizyonun boyutu dikkatimi çekti. En az altmış inç olmalıydı.
edeb ilird im . Ç ekm eceyi açarken en iyi ih tim ali um dum . G ö z ­ Tabii öyle olacaktı. Ayrıca duvarda muhtemelen hobi dükkânında
lerim sade iç çam aşırlarıyla bu lu ştu ğ u n d a um udum söndü. M avi tatlı bir bayanın elleriyle yaptığı parlak çerçeveler içinde imzalı
ve beyaz, k ırm ızı ve beyaz, k ırm ızı ve m avi, beyaz ve yeşil... tişörtler asılıydı. Büyük ihtimalle onları Landon için teriyle ya­
Sonu gelm iyordu. Ç ekm eceyi hızla k ap atm ak isted im fakat ça­ pıştırmıştı. Anlaşılan her istediğine sahip olabiliyordu. Benden
resiz d u ru m d aydım . E n az aşağılayıcı olan m avi ve beyaz renkli yalnızca, beş santim kısaydı fakat çok daha kaslıydı. Ben daha uzun
olanı aldım ve m ikropluym uş gibi baş ve işare tp a rm ak larım ın ve atletiktim o ise daha kısa ve Fitti. Neredeyse David Beckhamın
arasında tu ttu m . genç ve inek versiyonu gibi duruyordu. Üzerinde W C U tişörtü ve
“N e oldu?” diye sordu Tessa. D irseklerinin üzerinde doğrulup pazen pantolon vardı. Onun için hiç umut yoktu.
bana baktı. O nu eğlendiriyordum ve iyi vakit geçiriyordu. Bunu
256 AFTER.- BA ŞLA N G IÇ

Beni tepeden tırnağa süzdükten sonra baksırım ı görünce k


kaldırdı. “S iktir git; bunu annen alm ış,” diye çıkıştım .
G ülm üyorm us gibi yapm ak için eliyle ağzını kapadı. “ 15
yorum ; zaten bu yüzden kom ik ya.” B ana rağm en kendi kend
kahkahalarla gülünce ne kadar sinir bozucu olabildiğini hatırladı
“Boşver.” Y anından geçip banyoya yöneldim . O n u n la konu
m am am g erektiğini bilm eliydim .
Ellerini kaldırdı. “Bekle, özür dilerim. Sadece kom ik olduğu
d üşündüm çünkü berbat olduklarını söylememe rağm en anne
bana hâlâ b u n lardan alıp duruyor.”
O n u n la birlikte g ü lm ed im fakat bu biraz kom ikti. “Sen ini
Tessa h ak k ın d a konuşm ak istem iştim .”
Savunm aya geçti. B iraz daha dikleşti ve dudaklarım birbirini
b astırdı. “N e konuşacaksın?”
Y üzüm e düşen saçım ı geriye attım . “B ir şeyden em in olmak
istedim ; biliyorsun o ...”
Bu kez beni susturm ak için ellerini kaldırdı. “Tessa ne yaptı­
ğ ın ı biliyor; kendisine bakam ayacakm ış gibi davranm am a ihtiyacı
yok,” dedi. Sesi katıydı fakat tonunda kötü niyet yoktu.
B una nasıl karşılık vereceğim i bilm iyordum . P islik rolünii
üstlenerek korum acı bir arkadaş gibi Tessaya benden olabildiğince
uzağa kaçm asını söyleyeceğini düşünm üştüm .
“Pekâlâ . . .” K oridorda tereddüt ettim . “Yatmaya gidiyorum .”
K apısını kapatırken dönüp ona b ak tığ ım d a y ü zünde b ir g ü lü m ­
seme gördüm . Pekâlâ, bu tu h a ftı fakat b ek led iğ im d en daha iyi
geçm işti.
D u ş aldıktan sonra odam a döndüm ve Tessa nın yatakta kedi
gibi b üzüldüğünü gördüm . G özleri doğrudan üzerim deki baksıra
kaydı. Ç irk in baksıra.
“B eğendim ,” diye yalan söyledi.
Bu baksır rezaletti. A letim in ne kadar büyük olduğu bile belli
olmuyordu. O n a pis bir bakış attıktan sonra lam banın ipini çektim
ANNA TODD 257

İMim.mdayı aldım . Lüks düşkünü Bay S cott’ın buraya da lanet


holografik televizyon kurm adığına şaşırdım . A rka planda ses
Hnınt için rastgele b ir kanal açtım ve sesini neredeyse sonuna
ılın kıstım. Yatağa girdim , T essanın yanına uzanıp ona döndüm .
"I1’,e, bana ne söyleyecektin?” diye sordum . D u d ağ ın ı ısırdı,
ty ııiıli utan m an ın sırası değil; az önce baksırım a boşalm am a ne-
fjtm oldun.” Bu ironisi karşısında güldüm . K ollarım ı vücuduna
fjııhı yarak onu k en d im e çektim .
Tessanın dram atik oyunculuğunun bitm esini bekledim. Bazen
Iim h ¡ular kaygısız olabilm esine bayılıyordum . Bu özelliğini ortaya
^loıımış gibi görünüyordum ve bununla g u ru r duyuyordum . D ra-
ııiıiiık arkadaşım norm ale döndüğünde, saçları darm adağınıktı,
h u b rst kalan bukleleri yüzüne dökülm üştü. H iç düşünm eden
«.ıt,kırma d o k u n d u m ve kulağının arkasına ittim . K ulaklarında
minicik küpeleri vardı. Bu bana bir dönem , arkadaşım M ark en ­
li ksiyon kapana kadar kulaklarım ı deldirm ek istediğim i hatırlattı.
Kulakları iğrençti ve korkunç b ir koku salgılıyorlardı.
Başka b ir şey düşünm eliydim .
I lafifçe ö p tü ğ ü m dudakları tü m zih n im i etkisi altına aldı.
“H âlâ sarhoş m usun?” Bu sorusu her şeye burnunu soktuğunun
ve ne kadar m eraklı o lduğunun başka bir örneğiydi.
“H ayır, san ırım bahçede çığlık çığlığa ettiğ im iz kavga beni
,ıvı İtti.”
“A h , güzel, en azından bir faydası olm uş.”
E lim i nereye koyacağım ı bilem edim . S ırtına mı koym alıy­
dım? E m in değildim . O n a döndüm ve sırtın a dokundum . “Evet,
sanırım öyle.” K olum u uzatıp göğsüm e koyduğu başına o d ak lan ­
dım. S anki bu pozisyona çoktan alışm ış gibi aldığım her nefesle
hareket ediyordu.
Gülüm süyordu; yüzündeki kocam an gülüm sem e benim içindi.
“S anırım sarhoş H a rd in ’den d ah a çok hoşlanıyorum ,” dedi.
258 259
A FT ER ; BA ŞLA N G IÇ ANNA TODD

Sarhoş H ard in ... Koımyu çözem ediğim için sormaya karar verdim. “Kıskanıyor
Küçük evimizin içinde bağırıp duran annem in sesini d\ Tcss?”
biliyordum. “Sen ayyaşın tekisin, Ken! “ ( )ylc olmasını çok istiyordum. “H ayır, elbette kıskanm ıyorum .”
Zihnim e girerek beni onunla geçirdiğim bu anı mahvetmı ( ¡ov, göre göre yalan söylüyordu.
tehdit eden anıları düşünmemeye çalıştım. < hmnla oynayacaktım . Bunu kendisi istem işti. B edenim e do-
Zaten muhtemelen bana takılıyordu. Konuşmadan önce ç iıiıı viicudu sıcacıktı. D a h a önce baksırım a b o şald ık tan sonra
şünmem gerektiğini öğrenmeliydim. Tessa’nın yanında olmak İllim lvi'/la aynı yatakta sarm aş dolaş yatm am ıştım . B unu daha
konuda fazla pratik yapmamı sağlıyordu. “Öyle mi?” |# „n hiç yapm am ıştım . A yrıca d ah a önce kim seyle h içbir cinsel

“Galiba.” Dudaklarım sarkıttı. Bu aptalca davranışının ondl 1İİtflvıio sırasında bu şekilde bağ k u rm am ıştım ve kesinlikle k im -

bir cevap beklediğimi unutturacağını sanıyorsa çok yanılıyordu wylr aynı yatakta uyum am ıştım . “O zam an sana birkaç ayrıntı

Konuyu oraya getirerek, “D ikkat dağıtm ak konusunda bel #nl.ıtv.ım sorun olm az herhalde, öyle m i?”
batsın; şimdi söyle bakalım .” Anında ciyaklayarak tepki verdi, “Hayır! Lütfen yapma!” O n a
jılM/ daha sıkı sarılıp küçük bir k ah k a h a attım . B u düşüncenin
“Pekala, senin... bilirsin işte... birlikte bir şeyler yaptığın türtö
mm rahatsız etm esi hoşum a gitti. O n u n başka b irin i becerdiğini
o kızları düşünüyordum ...” Cüm lesini bitirdiği anda saklanmak]
için başını göğsüme gömdü. Irmektense kulak zarım ı delmeyi tercih ederdim . Tavana baktım
ıllııln ı
lalıa önce gecelerim i bir başkasıyla aynı yatakta geçirm enin nasıl
Şu anda bunu mu düşünüyordu yani? Benim tek düşünebildi­ I T tl
İm his olacağını düşünüp d ü şü n m ed iğ im i hatırlam aya çalıştım .
ğim, o kabarık saçlarının burnumu gıdıklayışının ne kadar hoşuma
IIııkaç olası sarhoş düşünce dışın d a b u n u hiç d üşünm em iştim .
gittiği ve gelmeden önce vanilyalı parfüm ün içinde yüzdüğüydü.
I’r ssa sessizdi, fazla sessizdi. U yuyakalm ış olabilirdi. K o m odinin
“Neden bunu düşünüyordun?”
ıı/erindeki telefonum a uzanıp saate bak tım . H e n ü z gece yarısı
Söylediği şeyi anlam am gerekiyormuş gibi İç geçirdi. Hiçbir
hi!r olm am ıştı.
fikrim yoktu. “Bilm iyorum ... çünkü benim gerçekten hiç deneyi­
“U yum ayacaksın, değil mi? Saat d ah a erken,” diye tak ıld ım .
mim yok, sense çok tecrübelisin. Buna Steplı de dahil.” Sesindeki
“Öyle mi?” Tessa’nm sesi uykulu ve boğuk geliyordu. Bıraksam
buruk ton gayet açıktı. O da daha önce Z e d ’i becerseydi herhalde rçekten de uyuyacaktı. D ü rü st olm am gerekirse uyku b an a da
IMT
ben de aynı şeyi yapardım. Bu basit bir düşünceydi fakat bekle­ . gelebilirdi fakat onunla d ah a fazla v akit geçirm ek istiyordum .
m ediğim kadar sertti. iyi
Tessa esneyince gözlerim i devirdim .
Bunu şimdilik zihnim den attım. Tessayla yattığım bu yatakta N eredeyse yalan atacak ve saatin hen ü z on olduğunu söyle­
Z e d ’in yeri yoktu. Fakat Z e d ’in, Tessa’nın hevesli ve ilgili bir yecektim. “Evet, d ah a yeni gece yarısı oldu.”
ifadeyle bana nasıl baktığını görmesini isterdim. U z m an ların tavsiye ettiğ i gibi on saat uyuduğuna em indim .
Tessa üzgün müydü kıskanıyor muydu yoksa merak mı edi­ Bıı yüzden sürekli m utluydu ve gülüm süyordu.
yordu anlam am ıştım. Bazen onu bir kitap gibi okuyabiliyordum “Bu erken b ir saat değil m i?” ik in c i esneyişi d ah a d a şirindi.
fakat bazen de o kitap kapanıyordu. G enellikle kolayca ik n a olduğu için elim den geleni yapacaktım .
260 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

“B enim için erken. A yrıca bana yaptığın iyiliğin karşılığını


m ek istiy o ru m ”
Tessa kollarım da gerildi. Y anaklarının nasıl kızardığını h
edebiliyordum . M uhtem elen zih n in d en bir sürü düşünce geçi
sıcak ve ıslak bir dilin vajinasında aşağı yukarı kaym asının
k litorisi üzerinde daireler çizm esinin nasıl bir his olabilecc
hayal ediyordu.
“B unu yapm am ı istersin, öyle değil m i?” diye sordum,
buğulu ses tonum la. Y anım da ürperm esi bana gerekli sinyali v#
m iştİ. B aşını kaldırıp bana baktı ve dudakları bir gülüm sem ey
kıvrıldı. D iğ er kolum u da bedenine dolayarak onu da kendim
kendim i de çevirdim ve üstüne çıktım . Z ih n im d e , zevk içimi
ağzını açtığını canlandırdım . P arm akları saçlarım ı çekiyor, tatil
ıslaklığı dilim e dokunuyordu. G erçekte ise bacağını arkam dan
bedenim e dolayarak beni kendine çekti. P arm aklarım ı bacağında
ve dizinde gezdirdim .
A ltım d a olması çok güzel bir histi. Vücudu çok baştan çıka­
rıcıydı. Buraya sırf bana işkence etm ek, tü m otokontrolüm ü test
etm ek üzere gönderildiğine ikna olm uştum . K afam ın içinde cılız,
yum uşak bir ses belki, yalnızca bir ihtim al, tam tersi bir nedenle
gönderilm iş olabileceğini h atırlattı. Belki de onunla olm am , ha­
yata yeni bir bakış açısıyla bakm ayı ona gösterm em gerekiyordu.
Bu düşünce m uhtem elen çok saçmaydı am a belki de buraya beni
cezalandırm aya değil, kurtarmaya gelm işti.
“Ç ok yum uşak . . .” E lim i o m uhteşem bacağında b ir kez
daha g ezdirdim . O bacakların bitim indeki şeyi hatırlayınca hem
zihnim de hem de haksırım m içinde bir hareketlenm e oldu. Yeniden
ürperdi ve tenindeki diken diken oldu. V ücudunun düzenli olarak
bana böyle tepki verm esi çok hoşum a gidiyordu. B ana duyduğu
arzusu hiç azalmıyor, her dokunuşum a tepki veriyordu. D udaklarım ı
ıslatıp d izin in iç kısm ına bastırdım . Teni yum uşacık ve vanilya
ANNA TODD 261

»nlıiv«lı. T ü m vücudunu saniyeler içinde yalayıp yutabilirdim .


ttlnı kontrol e t... kendini kontrol et. ..
"Snti tatm ak istiyorum, Tessa.” Gözlerine bakıp tepki vermesini
M im . O n a yaşatabileceğim zevkin seviyesi hak k ın d a hiçbir
İl yoktu. D ilim onu deli edecekti ve durm am ı hiç istemeyecekti.
I <v,anın dolgun dudakları aralandı. Bana yaklaşıp onu öpmemi
iıinli. i )eneyim sizliği hem canlandırıcı hem de sinir bozucuydu.
"I l;»yır. Buradan.” İç çam aşırının üzerinden vajinasına hafifçe
fltıi*.ululuğumda derin b ir nefes aldı. G öğsü inip kalkınca aniden
jlı*ı ini inde harekete geçen horm onları hisseder gibi oldum . Küçük
linkııııuşlarla onu o k şadığım da iç çam aşırındaki ıslaklık parm ak-
• İni imin altında çoğaldı.
Zaten sırılsıklam o lm uştu ve ben ona yapacağım şeyi söylü-
yııniııın. Ç o k güzeldi ve bu güzelliği benim için ıslandığında ve
İm / ir olduğunda dışarı çok daha fazla yansıyordu. “Konuş benim le,
| rv,;t. Bunu ne kadar çok isted iğ in i söyle,” diyerek onu zorladım .
|i,m;ı yalvardığını duym ak b en im için bir tutkuydu.
P arm aklarım la klitorisine o daklanarak onu okşamaya devam
ı ııiın.
“D u rm a n ı söylem edim .” İnliyordu. B una bayılm ıştım .
“H içb ir şey söylem edin,” diye karşılık verdim . “H o şuna gidip
¡ölm ediğini bilm iyorum .”
“A n layam adın m ı?”
D o ğ ru lu p b acak ların ın üzerine oturdum . E llerim i ondan
çekemiyordum. P arm ak larım ı p ü rü z sü z bacaklarında gezdirince
¡1 Ilımda kıvrandı.
“Söyle,” diye zorladım . “B aşını sallam ak yok, bana ne istedi­
ğini söyle, bebeğim ,” diyerek onu cesaretlendirdim . B eni ne kadar
istediğini söylemesi çok hoşum a gidiyordu.
“Senden istediğim şey...” B edenini benim kine doğru hafifçe
kaldırdı. B ana yaklaşıp ne istediğini söylemesi için ellerim i ken­
dim e saklam aya çalıştım .
262 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

Kaşım ı kaldırdım . “B enden ne istiyorsun, T heresa?” diye


sordum .
“Biliyorsun işte... beni öpm eni.”
O nu d u d ak ların d an iki kez Öptüğüm de k aşlarını çattı.
“Bunu mu istiyordun?” diyerek ona takıldım . M uzip bir şekilde
kolum a vurdu. D ilim i hissetm ek için bana yalvardığını duym ak
istiyordum .
“Ö p b en i... oradan.” Söylediğini yapm ak için harekete geçti­
ğim sırada Tessa yüzünü kapayıp başını iki yana salladı. E llerini
tu tu p yüzünden in d irirk en kendim i tutam ayarak güldüm . Sert
bir şekilde baktı. “B eni bilerek utandırıyorsun.” G erçekten sinir­
lenm işti. Bu hangi arada olm uştu?
O n a bunun elimde olm adığım , sözcükleri söylediğini duym ak
istediğim i anlatm aya çalışırken gözlerini devirdi. “Boşver, H ardın.”
B enden saklanm ak için örtüyü üstüne çekti. L an e t olsun. Şim di
arkasını dönm üş, duvara bakıyordu.
C insel konuda herhangi bir şeyi ona kötü bir deneyim olarak
yaşatm ak hiç hoşum a gitm ezdi. B enim le yatakta olm ak onun için |
b ir sığm ak olm alıydı. T ü m düşüncelerini ve her şeyi unutarak |
yalnızca ona verdiğim hazzı hissettiği bir yer olm alıydı. Yüzüme
gözüm e bulaştırm ıştım ; şim di bu konuyu her düşündüğünde öfke- j
lenecekti. O n u bu kadar zorlam am alıydım . Bu konularda yeniydi
ve ben de lan et bir aptaldım .
“Hey, üzgünüm ,” dedim dudaklarım saçlarının arasındayken. ■
O nunla tartışm aktan nefret ediyordum. Yalnızca ona takılıyordum;
am a ne zam an susm am gerektiğini bilm iyordum . Bazen aptal gibi
davranıyordum ; tabii bunu şimdiye kadar fark etm iş olm alıydı.
“iyi geceler, H a rd in .” Sesi sertti. B enim le oyun oynayacak
havada değildi ve bu yüzden onu kendi haline bırak m ak için var
olan tü m gücüm ü kullandım . Yapacağım son şey onu daha fazla
zorlam aktı.
Gördün mü, öğreniyorum, dem ek istedim .
ANNA TODD 263

“Pekâlâ, seni inatçı pislik,” diye hom urdandım . Nefes alış


verişleri yavaşlayana kadar onu izledim ve sonra kolumu vücuduna
tlolayarak uyum aya çalıştım . Birkaç kez iç geçirerek anlaşılm az
(»ir şeyler m ırıld andı. Uykuya daldığında doğruldum ve bana ne
kadar süre sinirli kalacağını ve iyi bir erkek arkadaş olmayı öğrenip
ııj'Tcnemeyeceğimi düşünerek onu b ir süre daha izledim .
Yirmi Bir

Hayatındaki her şey o kadar hızlı değişiyordu ki takip edecek


zaman bulamıyordu. Mutluydu... Sonunda bu sözcüğün ne demek
olduğunu öğrenmişti. Her günü ne olduğunu anlayamayacağı kadar
hızlı geçip gidiyordu. Tessa ona kendini açtığında Hardin hemen
harekete geçmiş, onun içinde kendine bir yer edinmişti. Tessa
ona masumiyetinin en mahrem kısmını isteyerek vermiş, Hardin
ise buna hakkı olmadığını bildiği halde almıştı fakat Tessa’nın
bunu asla öğrenmemesini istemediğini söylese yalan söylemiş
olurdu. Onu seviyor ve kullanıyor ve bu ikisini nasıl dengeleyece­
ğini bilmiyordu. Onu seviyordu ve bunun arka arkaya yaptığı tüm
hatalar için bir bahane olmadığını biliyordu fakat onunla geçirdiği
zamanın tadını çıkarm ayı ve belki de onu affedilmeye değer biri
olduğuna inandırmayı umuyordu.

T
essa’m n y urdunun otoparkına park ederken lanet planım ın ne
olduğunu m erak ediyordum. Kendi evim den çıkarken kafam da
net bir fik ir vardı. O n u n odasına gelip her şeyi anlatacak ve beni
affetm esi için yalvaracaktım . Ç o k iyi b ir plan değildi fakat elim ­
deki tek plandı. Suçluluk duygusu içim i yiyip bitiriyor, serbest
kalm ak için adeta yalvarıyordu. O na söylediğimde olacaklardan çok
korkuyordum fakat bilm eyi h ak ediyordu. Ö ğrenm ek zorundaydı.
A zıcık alkol alm ıştım . Yalnızca gerginliğim i alması için birkaç
yudum içm iştim .
ANNA TODD 265

A rtık onu öpücüklerim le daha fazla kandıram az, dik k atin i


ılııkunuşlarımla daha fazla dağıtam azdım . B binasının p ark yeri
hiçbir zam an dolu olm azdı o yüzden kaldırım a en yakın yere
p.ıık ettim . Y urdu b an a birçok penceresi olan eski apartm an ları
It.ıtırlatıyordu fakat koyu k ırm ızı kirem itler binaya ürpertici bir
enstitü havası veriyordu. Ü niversite personeli tarafın d an kontrolü
ı 1m az yapılan binaydı. Ö yle olm asaydı b unu bilird im çünkü daha
ııiıce A ve D b in aların d an kovulm uştum .
Steph e kısa bir mesaj gönderip dışarıdaysa odadan uzak durmasını
Mİyledim. B ir d ak ik a geçip de cevap verm eyince evde o lm adığını
umarak arabadan indim . O n u n m esajının altında Tessa’nın bana
iyi geceler dileyen mesajı vardı. O n a cevap verm eliydim . N eden
İ mi kadar aşağılık b ir heriftim ?
K oridor boştu ve ben fark edene kadar en az beş dakika
boyunca B22 yerine B20 num aralı o d anın kapısında bekledim .
Kapıyı tık latıp tık latm am a konusunda kararsızdım . B eni bekle­
miyordu fakat odada o lduğundan em indim . H ayır, tıklatm am a-
lıydım. B unun için bir sebep yoktu. K apının kolunu çevirirken
ellerim titriyordu. A hşap kapı gıcırdayarak açıldığında kafam a
bir ayakkabı yem em eyi veya S tep h ’i ağzında bir aletle basm am ayı
um arak içeri girdim .
G özlerim od an ın k aranlığına alışm ıştı ki b ir lam ba yandı.
“Ne yapıyorsun?” diye sordu Tessa. D oğrulm uş, oturuyordu ve
parlak ışık nedeniyle gözlerini kısm ıştı.
S teph’in yatağının yanından geçtim ve Tessa’m nkinden birkaç
adım uzakta durdum . “Seni görm eye geldim ,” dedim ve a rtık onu
gördüğüm için içim de bir şeyler değişip sakinleşm em i sağladı.
Yan döndü ve b ir elini kalçasına koydu. D oğrulduğunda, çıplak
ayaklarını yatağın k en arından aşağı sarkıttı. D algalı sarı saçları
sırtın ın b ü y ü k b ir k ısm ını örtüyordu. Ü zerindeki pam uklu tişö rt
yum uşacık görünüyordu. U zanıp tenine yapışan yum uşak kum aşa
dokunm ak istedim . B aşparm ağım ı alnında gezdirm eyi ve yüzüne
266 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

diişen saç tu tam ın ı geriye atm ayı çok istiyordum . D olgun dutlu
larına dokunm aya ihtiyacım vardı.
K aşlarını çattığ ın d a alnı aşağıya doğru çekildi ve öfkeli hlf
kedi yavrusuna benzedi.
“N eden?” Sesi yüksek ve fazla huysuzdu.
N e yapacağım ı bilem eyerek, düzenli ahşap m asasının önün­
deki sandalyeye oturdum . B ir an tereddüt e ttik te n sonra dürüstçe
cevap verdim .
“Ç ü n k ü seni özledim .”
G ö zlerin i devirirken bana inanm adığı ve k ızd ığ ı çok açıktı.
B eni özlem iş miydi?
O n u n bana yaptığı gibi ben de uykusunda onu rahatlatıyor
m uydum yoksa onu rahatsız m ı ediyordum ? H içb ir fik rim yoktu.
İçini çekti, om uzları düştü. “O zam an neden g ittin ?” Söz­
leri y u m uşaktı. B ir an T essan m odasına göz gezdirdim . Yatağı
ilk kez dağ ın ıktı; yatak ö rtüsü yatağın ayakucuna toplanm ıştı
ve y astık lard an biri de küçük şilteden aşağı sarkıyordu. S tep h ’in
tarafı her zam anki gibi d ağ ın ık tı ve bunun T essayı ne kadar
sin irlen d ird iğ ini düşününce k ık ırd am am ak için kendim i tu ttu m .
B urada tek başınayken odasını tem izlem ediğine şaşırm ıştım . O nu
tan ıd ığ ım kadarıyla bunu yapm asını beklerdim .
O m u z silktim , o da kollarını göğsünde kenetledi. Söyleyecek
çok şeyim var; Tessa, lütfen bir kez olsun sessiz ol. .. “Ç ünkü beni
sinir ediyordun.”
O fla d ı ve ayağını bir ilkokul çocuğu gibi savurdu. “Pekâlâ,
ben uyum aya devam edeceğim ; içkilisin ve belli ki yine kaba saba
davranacaksın.” Başını İki yana sallayıp gözlerini kapadı. G öğsüm
onun öfkesiyle, yum ruğum sa kendi m inkiyle yanıyordu.
Kaba davranm adığım , sadece birazcık sarhoş olduğum ve onu
görm ek istediğim konusunda ikna etmeye çalıştım. O nunla birlikte
yatağına o tu rm am ak için çaresizce debelendim . Y atakta uzanıp
ANNA TODD 267

ııiı.ı dokunm am a izin verm esini istiyordum . T atlı tatlı konuşmaya


ılcvMtıı ederek onu güldürm eye çalıştım .
Bunlara kanm ayacaktı. “G itm e lisin /’ dedi. Y üzünü duvara
tlmıdü. İnatçı küçük bir çocuk gibiydi. Bu biraz sinir bozucu
luraz da şirindi.
Ç ocuk gibi davranm ak istiyorsa, ben de ona çocuk gibi davra-
tı,u aktım . “A h bebeğim , kızm a bana.” O m uzları gerildiği zam an
yıi/imü görm eyi çok isterdim . Bebeğim sözcüğünü onu sinirlen­
il irmek İçin söylememe rağm en, bunu ona y akıştırm ak güzel bir
lıisti. “G erçekten gitm em i istiyor m usun? Sensiz uyuduğum da
ııe olduğunu biliyorsun.” K ırılg an lığ ım ın ona bir şekilde d o kun­
masını um dum .
A b artılı b ir şekilde iç geçirince ben de nefesim i tu ttu m . G it­
mek istem iyordum . G itm em i istem esini de istem iyordum .
“T am am . K alabilirsin am a ben uyum aya devam edeceğim .”
liana dönm edi. O n u n arkasına uzansam veya om zundan tutup
döndürsem , ban a ne kadar sert bir tokat atacağını m erak ettim .
U yum asını o kadar sorun etm iyordum fakat yanım da olm a­
sının tad ın ı çıkarm ayı tercih ederdim . Buraya geldiğim de yarım
yam alak b ir planım vardı fakat şim di bu planım ı uygulam ak söz
konusu bile değildi. Z aten kızgındı; bir de bu saçm alığı ona şim di
söylersem onunla kesinlikle konuşulm azdı. “Neden? B enim le ta­
kılm ak istem iyor m usun?” diye sordum .
B ana yine kaba ve sarhoş olduğum u söyledi. Ben de ona ikisi
de olm adığım ı ve çocuk gibi davrandığını söyledim.
“B irine böyle söylem ek de kabalık sayılır. Ö zellikle de yap­
tığım tek şey işinle ilgili soru sorm aksa,” dedi.
Başım dönüyordu; dönüp dolaşıp aynı şeyleri söylüyordu. “A h,
T an rım , yine m i aynı konu? H aydi am a Tessa, kapat şu konuyu.
Şu anda bu konu h a k k ın d a konuşm ak istem iyorum .” K endim i
aklarsam , pek çok sorunum uzun ortad an kalkacağını fark ettim .
Sorun şu ki Tessa da onlarla birlikte gidecekti.
268 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

“Bu gece neden içtin?” diye sordu,


içm ek iyi b ir fikir gibi görünm üştü. G ergin ve sefil bir durum ­
daydım ve net bir şekilde düşünm eye çalıştığım da başaram adım ,
Nefesim deki alkol, itiraflarım ı önem siz ve daha az kırıcı yapıyordu,
Sarhoş gibi ağzım a geleni söyleyebilir ve Tessa dehşete düşerse
ertesi g ü n söylediklerim i in k âr edebilirdim .
K ahretsin, yalan söylemeyi bırakam ıyordum .
“B en ... bilm iyorum ... yalnızca bir kadeh içki içm ek istedim ...
yani birkaç kadeh. Lütfen bana kızm ayı keser misin? Seni seviyo­
rum .” O n u seviyordum ve ona yakın olmaya ihtiyacım vardı. Banu
k ızg ın olm asından nefret ediyordum fakat h astalıklı bir düşünce
olsa da benim için endişelenm esi rahatlatıcıydı.
Ö fk esi her geçen saniye azalıyordu. “Sana kızgın değilim .
Yalnızca ilişk im iz sırasında geçtiğim iz yollardan yeniden geçmek
istem iyorum . H içb ir sebep yokken bana ters davranıp sonra da
çekip gitm enden hoşlanm ıyorum . Bir şeye kızarsan, bunu benim le
konuşm am istiyorum .”
Bu neydi böyle, Dr. Pbiı14mi? B enim le konuştuğunu anlam am
b ir d ak ik am ı aldı çünkü stan d art bir çıkm a düzeni varm ış gibi
konuşuyordu. B izim ki böyle bir ilişkiden çok uzaktı. İletişim ko­
nusunda ileri geri konuşuyordu am a tek yaptığı arkasını dönüp
tepkisini sessiz kalarak gösterm ekti. Bu kız için her şeyi yapıyor­
dum ve o halâ m utlu değildi. M a n tık lı olm aya ve öfkem i kontrol
etmeye çalışıyordum fakat beni sinirlendirm ek için her şeyi yapan
Tessa gibi b ir kızla çok zordu.
“Sen sadece her şeyi kontrol edememekten hoşlanmıyorsun,” diye
karşı saldırıya geçtim . S orunları nasıl ele alacağım la ilgili tavsiye
verdiğine halâ in an a m ıy ordum . H e r şeyi bildiğini zannediyordu.
“P ardon?” Sesi çatladı. D oğ ru ld u ve dirseklerini dizlerinin
üzerine koydu.

4 Birleşik D evletlcr’dc yayınlanan, D r. P h il M cbraw ’m sunduğu program , (ç.n.)


ANNA TODD 269

O na kontrol delisi biri olduğunu söyledim . O da in k âr etti.


O na dah a fazla h ak aret edip etm eyeceğim i sorduğunda ben
tir ondan benim le yaşam asını istedim . T am da düşündüğüm
fi ıl>i şaşkına döndü. A ğ zım ın bu konuyu açm ak için tam da bu
ıl;ıkikayı seçmesi beni de şaşırtm ıştı. Yaşayacağım ız yerle ilgili
nuylediklerimi ezberliyorm uş gibi dikkatle yüzüm e baktı. H eye-
ı ,ııdandiğim anlayabiliyordum . F akat aynı zam anda em in değildi
vr bunu saklam ak konusunda da iyi değildi. K orkacak hiçbir şey
olm adığını ona gösterecektim . O n u n için daha iyi biri olmaya
vr onu m utlu etm eye devam edebilirdim . B unu yapabileceğim i
biliyordum. A ram ızd ak i enerji büyük ölçüde değişm işti ve şim di
iiltdudağını ısırarak beni ta h rik ediyordu. O n u n la aynı eve taşın­
mak için sabırsızlanıyordum .
G erçeklerin kasırgası tepem izde dönüyor, büyüyor ve her an
başım ıza inm eye hazırlanıyordu. B ir rom anda olduğum uzu ve
Klizabeth’in D arcy yi bağışladığı gibi onun da beni bağışlayacağım
farz ettim . B ir sayfanın üzerindeki sözcükler olsaydık, hatam ın
boyutu ne olursa olsun C atherine gibi kendini yine kollarım da
bulurdu. H ay atın a g etird iğim m acera duygusunun m üptelası olur
ve tıpkı D aisy gibi bu macera duygusundan uzak duram azdı. Kendi
dünyam ızda, kendi dairem izde, kendi rom anım ızda güvende ol­
saydık, felaket bize dokunam azdı.
B urası b ir zin d an değil, bir kale olacak, diye sessizce söz
verdim. Sözcükler dilim de ölüp g itti ve yeniden ona döndüm .
Yaşlarla ve kontrol altında tu ttu ğ u heyecanıyla dolu gözleriyle
bana bakıyordu.
“Yani benim le yaşayacak m ısın?’’
E v e t de, Tess. L ütfen, evet de.
O m u zların ı oynatınca pem be sutyen askısı göründü. Bende
yalnızca beyaz ve siyah pam uklu iç çam aşırlarına sahip olduğu
izlenim i b ırakm ıştı. G ö zlerim i om uzlarından ayırm adım ve bir
kez d ah a görm eyi bekledim .
270 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

“T an rım , adım adım gidelim . Ş im dilik sana kızm ayı bira


kaçağım ,” dedi kendince uzlaşarak. “Şim di gel de yanım a yat,
Yatağa uzan d ı ve yanındaki boş yeri işaret etti. A n id en sahihi
yatağa girm esine izin veren yaygaracı, küçük bir köpek olmuştum.
K otum un düğm elerini açtım , ayaklarım dan çıkardım ve S teph’in
yatağ ın ın yanındaki bir ders kitabı y ığ ın ın ın üstüne fırlattım ,
T essaya bak tığım da tişö rtü m e odaklanm ış, sessizce çıkarm am ı
im a ediyordu. Ü zerindeki ince pam uklu tişö rt yeterince seksiydi
fakat hiçbir şey ona benim tişö rtü m kadar yakışm ıyordu. B enim ­
kileri yatakta giym esine bayılıyordum .
T işö rtü m ü çıkarıp onun önüne serdiğim de, yüzünde güzel
bir gülüm sem e belirdi ve kendi tişö rtü n ü çıkarm aya başladı. P ü­
rüzsüz teni ve k arn ın ın o yum uşak göğüslerine doğru kıvrım ı
çok seksiydi. D antelli iç çam aşırını gördüğüm de gözlerim nere- 3
deyse yuvalarından fırlayacaktı. O nun üzerinde dantelle süslenmiş ]
d ikleştirici sutyenler değil, genellikle desteksiz, yum uşak penye
sutyenler görm eye alışm ıştım .
'‘H a s ik tir ”dedim kendim i tutam ayarak. “Ü zerindeki ne?” Bu
kız fena halde seksiydi ve bu konuda bir bok bilmiyordu. Yanakları
vahşi, koyu kırm ızı bir renkti.
Sesi fısıltıyı andırıyordu. “B en ... ben bugün yeni iç çam aşır­
ları aldım .” U zun sarı saçları, pürüzsüz bacakları ve aletim i içine
itm em için adeta yalvaran dolgun dudakları ile b ir tanrıça gibi
görünm esine rağm en utanm ıştı.
H em en bugün başka neler aldığını ve hepsini tek tek giyip
bana özel kısa bir gösteri yapması için onu ikna etm enin ne kadar
zor olacağını m erak ettim .
H ayatım boyunca hiçbir kadın beni bu kadar tah rik etm em işti.
H iç çaba sarf etmemesine rağm en çok seksiydi ve kaç kadının onun
yerinde olm ak, onun seksi, kıvrım lı bedenine sahip olm ak için her
şeyini verebileceğinden haberi yoktu. “G ö rü y o ru m ... H a siktir.”
ANNA TODD 271

Tessa başını iki yana salladı. “B unu zaten söylem iştin.” A m a


tlııytuaya bayılıyordu. Tessa b enim iltifatlarım la bir çiçek gibi
ılıyordu ve bu çok çok tatm in ediciydi. K endini gerçek anlam da
görmemesi her g ü n şaşırm am a neden oluyordu. N e kadar güzel
j/nıündüğünü tekrarlıyordum ve o da daha fazla gülüm süyordu.
<¡özlerimi dim dik duran göğüslerinden alamıyordum ve baksırım ın
lı,inde zonklayan aletim i durduram ıyordum . Tess’in gözleri siyah
l>;ı İtsırım ı zorlayan d im d ik aletim e odaklanm ıştı.
Tess diliyle üstdudağm ı yalayarak dişleriyle hafifçe ısırırken
it«, gözlerle bakıyordu. B ana bir şey söyledi fakat hayatım pahasına
İtile olsa ne söylediğini tekrar edem ezdim .
“H ım m . . ” diyerek ne söylediyse kabul ettim . V ücudunun
İteni nasıl çağırdığı dışında hiçbir şey düşünem iyordum ; sanki
İtenim için yaratılm ıştı. D izim i kullanarak ağırlığım ı destekledim
ve dudaklarım ı onun dolgun, ıslak dudaklarına bastırdım . D ilim in
üzerindeki d ili kadife ve viski gibi hem yum uşak hem sertti; aynı
anda hem içim i parçalıyor hem de beni iyileştiriyordu.
O y n ad ığ ım tehlikeli bir oyundu; çok hassas bir ipte yürüyor­
dum fakat dengem i sağlam ak konusunda bir beceri geliştirm iştim .
Benimle aynı eve taşınırsa o nun için daha biri olm aya ne kadar
hazır olduğum u görecekti.
O n a olan sevgim ve onun için olabileceğim kişiyle kıyaslan­
dığında, küçük b ir h atanın ne kadar önem siz olduğunu görecekti.
Beni öpen dudakları açtı. B u konuda ustaydı; dili benim kiyle
birlikte harek et ediyordu ve çıkardığı her seste yutkunuyor, ona
daha çok âşık oluyordum . O n a çaresizce biraz daha yakın olmaya
çalışarak ellerim i yum uşak saçlarının arasına soktum . Ç ıldırm adan
önce aletim deki sü rtünm e ihtiyacını giderm eliydim ve bu yüzden
bedenim i o n u n k in e bastırdım . O n a sü rtündüğüm de hissettiğim
ani rah atlam a beni korkutuyordu. Z ih n im i ve bedenim i kontrol
ediyordu ve onlara ne yapacağını bilm iyordum .
272 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

Dirseğime yaslanarak doğruldum ve güzelliğinin tadına vardı


Şim di dudakları koyu pem be olm uştu ve zih n im d e ona yapın
için yanıp tu tu ştu ğ u m şeylerin upuzun listesini gözden geçirdi
D iğ er elim i de göğsündeki yum uşak, pem be dantelin üzeriııd
g ezd ird im , in ce kum aş göğüslerini güçlükle zapt edebiliyordu.
P arm ak larım ı sabırlı ve çok yum uşak bir şekilde sutyenini
üzerinde, askısının altında gezdirdikten sonra kum aşın altına ita*
rek sertleşen m em e uçlarını hissettim . C en n et gibiydi. “Bunun
üzerinde kalm asını isteyip istem ediğim e k arar verem iyorum ..,"
Öylece uzanm ış, ona dokunm am ı bekliyordu ve her g ü nün her
saatini bu şekilde geçirebilirdim . M em e uçlarını hafifçe sıktığım da
şaşkınlıkla inledi.
Ellerim de çıplak göğüslerini hissetm ek istiyordum. “Üzerinden
çıkıyor,” diye h ırladım . A zm ıştım vc sabırsızlanıyordum ve ben
küçük kancaları açarken sırtın ı hafifçe yataktan k ald ırd ığ ın d a az
kalsın baksırım a boşalıyordum . D olgun göğüslerini kavradım vc
sırf kusursuzca hareket edişlerini görm ek için yukarı ve sonra aşağı
ittim . G öğüsleri m uhteşem di; Tessa benim yaşayan tanrıçam dı.
“N e yapm ak istiyorsun, Tess?”
O n u n la sik tiğim in her şeyini yapm ak istiyordum . D aha önce
hiç yapm adığım şeyleri yapm ak ve eskiden yaptığım şeyleri farklı
b ir şekilde deııeyim lem ek istiyordum . “Z aten söylem iştim ,” diye
inledi göğsünü elim e doğru iterek. N e kadar da azgın, küçük b ir
deliydi.
H azır mıydık? O hazır mıydı? H azır olduğunu düşünüyordum.
Nefes nefeseydi ve iç çam aşırının lam banın ışığıyla parladığını
görebiliyordum .
E lim i karnına sonra dantel iç çam aşırının lastiğine götürdüm .
K endim i kontrol etm eye çalıştım fakat o inledikçe en sevdiğim
sesleri daha fazla duym ak istiyordum. K ahretsin, beni parm ağında
oynatıyordu.
ANNA TODD 273

Parm aklarım vajinasına doğru kaydı ve orada hafifçe ka-


i |»nt,m tüm seğe hafifçe vurduğum da k ü lo tu n u n nasıl ıslandığını
lılü'.d lim. O tatlı kokusu etrafa yayıldığında onu tatm ak istedim .
I*»»inaklarımı eklem lerim e kadar içine ittim . Yüksek sesle inledi
Vc tilrcyen vücudunu yerleştirm ek için kollarını bedenim e dolar-
i«rıı iniltileri adeta içim e aktı. İk i parm ağım ı sım sıkı sarıyordu
ve içine her g irişlerinde nefesini tutuyordu.
Tessa heyecanlı elleriyle aletim i buldu ve baksırım ın üzerinden
İteni kavradı, sıktı ve okşadı.
“E m in misin?" diye sordum. Bu konuda kesinlikle em in olm a­
dım istiyordum. B enim için olduğu kadar onun İçinde m ükem m el
ı>l m asını istiyordum .
T essan ın onunla konuştuğum u anlam ası biraz zam an aldı.
Ağzı açık, gözleri kocam andı. “Evet, em inim . Bu konuda fazla
düşünmeyi bırak.”
Başım ı eğdim ve boynuna göm erek k ıkırdadım . D u ru m u n
im nikliği b en i öldürüyordu. G enellikle her şeyi fazla düşünen
oydu fakat şim di b unu yapan bendim . N ihayet ona sahip olmaya
yaklaşm ıştım am a o an ın üzerinde o aptal id d ian ın gölgesi vardı.
( )nu sevmeye başladığım dan beri içimde büyüyen suçluluk duygusu
artık içim den taşıyordu. K endim le savaşıyordum: iyi kızı seven
iyi çocuk ile kim seyi sevemeyecek kadar m ahvolm uş kötü çocuk
kılıçla dövüşüyordu. İkisi de prensesten farklı bir şey istiyordu.
Siyahlı çocuk yere serildi.
“Seni seviyorum . B unu biliyorsun, değil m i?” d edim öpüşür­
ken. P an iğ im i tadabiliyor muydu?
T ad ın ı alsa da belli etm edi. “E v e t.. B eni yavaş ve yum uşak
bir şekilde öptü. “S eni seviyorum , H a rd in .”
B edeni sım sıkı vajinasına giren parm ak larım ın verdiği zevki
kaldıram ıyorm uş gibi bacaklarını hafifçe itiyordu. B enim için in­
lem ekten p erişan olurken zihnim de, etini y ırtarak bedenine sahip
olurken altım d a kıvranan gö rü n tü sü canlandı. İlk harek et ondan
274 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

gelm ediği takdirde yapm ayacaktım ... K endim e böyle bir sın
koydum . O n a farklı bir şekilde sahip olm ak üzere dudakları:
boynuna kaydırdım . O rad ak i yum uşak etini em erken yüzeyi
altın d a hızla akan k an ın sıcaklığını hissettim . O benim di.
“H a rd in . . . Ben . . O nu boş bıraktığım da inledi. Fazlasıyll
o lgunlaşm ıştı ve yenilip yutulm aya fena halde hazırdı. A niden
açlıktan ölm ek üzere olan b ir adam a dönüştüm . A ğzım ı bacakla­
rın ın arasında hissetm ek istiyordum . Y atakta geriledim , külotunu
çıkarıp bacaklarını ayırdım . Kokusu o kadar tatlı, öylesine sarhoş
ediciydi k i daha önce içim de gürleyen bu açlığa benzeyen bir şeyi
hiç yaşam am ıştım . D udaklarım la karn ın d an aşağıya yum uşak bir
şekilde indim . S ırılsıklam dı. K endim i kontrol edem edim ve ıs­
lak lığ ın a üfledim , kalçasını yataktan kaldırıp inleyişinin tadını
çıkardım . Ve sonra bacaklarının arasına daldım .
D ilim le onu yalarken tadı tü m duyularım a doldu. H er inle­
yişiyle d ah a çok ve daha belirgin bir şekilde yaladım ve o çığlık
atm am ak için beyaz çarşafları sım sıkı tu ttu .
“B ana ne kadar güzel b ir his olduğunu söyle,” dedim her
sözcüğüm le üzerine nefesim i verdiğim den em in olarak.
B oğulur gibi, “Ç o k ...” dedi.
O n u em dim ve yaladım ; şim di titriyor ve inliyordu.
O na ihtiyacı olan tüm cesareti vermek istiyordum . “İşte böyle,
bebeğim , benim için boşal, dilim de hissetm ek istiyorum .” Söy­
lediğim i yaptı. O b enim için boşalırken ben de onunla sarhoş
oldum . A rtık alkolden değil, güçten sarhoştum .
Üzerine tırm andığım da aletim karnına değdi ve onu öptüm . O
da kendine gelip beni adam akıllı öptü. B enim için zaten hazırdı.
E tk ilen m iştim . “S e n ...” dedim em in olm ak için.
H eyecanlı bir şekilde başını evet an lam ın d a sallayarak du­
dakların ı ben im kilere doğru kaldırdı. “Ş işşt... Evet, em inim ,”
diye yalvardı Tess. B eni yeniden ö p tüğünde tırn a k la rın ı sırtım a
batırdı. D udaklarıyla dudaklarım ı emerken dilini ağzım a ittiğinde
ANNA TODD 275

JfMiıIru sarhoş olduğum u hissettim . Elleriyle baksırım ı kalçam dan


bucaklarım dan in d ird i ve çıplak ve fena halde sertleşm iş bir
İHİtie onun tenine dokunm ak beni çıld ırttı.
( )nun içinde olmaya ihtiyacım vardı. Bedenine sahip olm alıy­
dım. Bu her şeyi değiştirecekti, ik im iz de bir daha asla eskisi gibi
«d>»u iuyacaktık. O artık m asum b ir k ız olm ayacaktı; seks hayatı
ol.m bir kadın olacaktı. D oktora g ittiğ in d e, cinsel açıdan a k tif
hulusunu İşaretlem ek duru m u n d a kalacaktı. Bir gün evlenecek ve
tuluma beni b ecerdiğini söylemek zorunda kalacaktı. E ski cinsel
İm yatıyla ilgili tü m konuşm alar benim le dolu olacaktı. B üyük b ir
'.uçluluk fakat aşırı tatm in duygusu hissettim . Bu özgürleştiren
I.tkat korkutucu b ir deneyim di.
“Tessa b e n ...” O n a söylemek zorundaydım . B edenim kendini
parçalayarak ikiye ayırıyordu.
“Ş iş ş t. . diye fısıldadı. N e söylediği hak k ın d a hiçbir fik ri
yoktu.
Bedenim in ağırlığını üzerinde hissettim , m ükem m el bir uyum
içindelerdi. Bu anı sonsuza kadar hatırlayabilm ek için yüzüne
baktım . “A m a sana bir şey söylemem gerek, T essa ...”
“Şişşt. H a rd in , lütfen konuşm a artık .” A rtık yalvarıyordu.
( »özleri sevgi ve heyecanla doluydu. H ayatım değişiyordu ve şu an
her şeyi değiştirecektim . Tek bir kelim e edem eden kontrolü eline
alıp d u d ak ların ı benim kilere bastırdı. E lin i sert aletim e sardı ve
beni b aştan çıkarıp susturarak okşam aya başladı. B aşparm ağıyla
aletim in u cundaki sıvıya dokund u ğ u n d a derin bir nefes aldım .
“Bunu b ir kez daha yaparsan boşalacağım ,” diye inledim . O
narin p a rm a k ların ın aletim in başında gezindiğini, beni baştan
çıkardığını hissetm ek, daha fazlası için yalvarm ak istiyordum .
E n çok da içine göm ülm ek istiyordum . Şim di. P rezervatifi
olm adığını tah m in ediyordum ve alışkanlıktan her zam an yanım da
bir tane taşıdığım için küçük bir suçluluk duygusu hissettim . Konu
seks olduğunda birkaç kuralım vardı fakat p rezervatif kullanm ak
276 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

b en im için bir zo runluluktu. Yerden kotum u alıp ceplerini ktıni»


tırırk en Tessa da yatakta beni izliyordu. Seks yapm a beklentisiyld
cü zd an ın d a p rezervatif taşıyan bir sapık gibi h issettim .
Tessa nııı arzulu gözlerine bir kez bakınca bu düşünce kayboldu
ve elim de prezervatifle yatağa geri döndüm . P rezervatifi elimden
alm ası için birkaç saniye bekledim fakat alm adı.
T abii ya, m uhtem elen cinsellik eğitim i dersi dışında daha
önce hiç p rezerv atif görm em işti.
“S e n ...” P rezervatifi bana tak m ak isteyip istem ediğini nasıl
soracağım ı bilm iyordum . Bazı k adınlar bunu yapm ayı sever, ba­
zıları sevm ezdi.
Sesini yükseltti. “E m in olup olm adığım ı sorarsan, seni öl­
dürürüm ." O n a inandım .
Ben de ikinci seçeneğe karar verdim ve bu da h azır onun
yanm dayken anın tad ın ı çıkarm aktı. B aşım ı iki yana sallayarak
prezervatifi gözünün önünde salladım . “B unu takm am a yardım
edecek m isin yoksa ben m i takayım diye soracaktım .” Ben kesin­
likle d ah a çabuk takardım .
Tessa dudağını ısırırken gergin görünüyordu. A letim onun
için acı çekiyordu. P rezerv atif olm adan onu becerm ek istiyordum .
Kendi kendim e bunun berbat bir fikir olduğunu hatırlatm am
gerekti. “A h . İsterim ... am a bana nasıl yapacağım ı gösterm en
gerek.” Ç o k utangaç ve aşırı seksiydi. G öğüsleri o kadar dolgun
ve yuvarlaktı ki d ik k atim i dağıtıyordu. B u süreci hızlandırm am
gerekiyordu.
“Pekâlâ,” dedim . Tessa bana yaklaştı ve bacak bacak üstüne
attı. O n a öğretm ekten m em nundum fakat norm alde geri kal­
m ıştım . N orm alde onun tepesinde içine giriyor olurdum . O da
inliyor, sırtım ı ve kollarım ı tırm alıyor, daha fazlası için yalvarıyor,
boşalıyor ve ben de ona sahip oluyor olurdum .
ANNA TODD 277

"Ilır bakire ile sarhoş için fena değildi,” diye takıldı Tessa, görev
l,ı mumlanıp prezervatif takıldıktan sonra. O n a sarhoş olm adığım ı
İt,ıfırlatarak o kü stah k o nuşm alarının beni ayılttığını söyledim.
“Şim di ne yapacağız?” diye sordu gerçekten m erak ederek.
Elini aletim e götürdüm . “Sabırsız m ıyız?” diye sordum . Ba­
bıyla onayladı.
“Ben de,” dedim . Sabırsızdım; daha önce hiçbir şeyi bu kadar
i'.u-ınemiştim.
H âlâ aletim i okşuyordu; sertliğ im i avcuna alm ıştı. B acakla-
ı ıııın araşm a geçerek onları dizim le ayırdım .
Vajinası yine benim için parlıyordu. “Sırılsıklam sın, bu işimizi
kolaylaştıracak.” Yine kokusunu alabiliyordum. Ç ok istekliydi ve bu
(!:ı beni delirtiyordu. D udaklarından öptüm , yum uşak dudaklarının
köşelerine, b u rn u n a ve yine ağzına m in ik öpücükler kondurdum .
Kollarını bedenim e doladı ve beni kendine biraz daha çckince
ilerin b ir nefes aldım . A letim le ıslaklığına dokununca neredeyse
patlayacaktım . Sabırsızca beni kendine çekti.
O n u uyardım . “Yavaş, bebeğim , ağırdan alm alıyız.” Şaka­
cından öptüm . C an ın ı yakm ak istem iyordum . M ecbur olm asam
yapm azdım . “İlk başta acıyacak, o yüzden durm am ı istersen bana
söylemen yeterli. C iddiyim , tam am m ı?” O n a bak tım . G özbe-
bekleri kocam andı; yanakları kıpkırm ızıydı ve saçları yastığın
üzerine d ağ ılm ıştı.
“Tam am .” G ergin bir şekilde yutkundu. O na baktım ve sessizce
onu ne kadar sevdiğim i, ona ne kadar ihtiyaç duyduğum u ve değer
verdiğim i h atırlattım . D e rin b ir nefes alıp açıklığını buldum ve
kendim i yavaşça içeri ittim . Ö ylesine dardı ki içine g ird iğ im her
santim de zorlanıyordum ve gözlerini sımsıkı kapadığında durdum .
“İyi m isin?” diye sordum soluk soluğa. D u d a k la rın ı sıktı ve
başını sallayarak onayladı. B enim için çok sıcak ve sıkıydı.
İnleyerek bir kez daha kendini sıktığında, “Siktir” diye inledim.
278 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

“H arek et edebilir m iyim ?” H a siktir, hareket etm em geri


kiyordu. K endini cennette gibi hissedeceğini biliyordum fak
cennetin ne kadar abartılı olacağı h ak k ın d a hiçbir fik rim yoktu
C evap verm eden önce birkaç kez nefes aldı. “Evet,” dedi*
O n a incitm ek istem ediğim için ağır ilerliyordum . O n a verdiğin)
her öpücükle kollarım ı sıkan ellerinin biraz daha rahatladığını
hissedebiliyordum . Boynu, o tatlı dudakları, b u rn u ... Vücudunun
her tarafına bayılıyordum . Bana ait olan vücudunun her tarafına...
Yavaş yavaş içine girip çıkarken onu ne kadar sevdiğim i bir
kez daha tekrarladım . G özleri hâlâ kapalıydı fakat herhangi bir
rahatsızlık ifadesi yoktu. Y irm i saniye geçip de o hâlâ tepki ver­
meyince durdum . “D u rm a m ı... siktir... durm am ı istiyor m usun?”
B aşını ik i yana salladı ve ben yine gözlerim i kapadım . A l­
tım d ak i b ed en in in her san tim in i hissedebiliyordum . P ürüzsüz
ten in i, bedenim e uyum sağlayan v ü cu d u n u ... O şim di ve sonsuza
kadar, bu y ataktan çık tık ta n sonra bile bana aitti. H ızım ı sabit
tu ttu m , o da kollarını bedenim den çekm edi. K albim i göğsüm de
hissedebiliyordum ; ben u çurum un kenarına yaklaştıkça kalbim
hızlanıyor ve adeta canlanıyordu. D aha önce seks sırasında hiçbir \
şey hissetm em iştim .
K endim i canlı ve m uhteşem hissediyordum . A şkım a b ak tı­
ğım da o da ışıldayan bir hayranlıkla bana bakıyordu ve o anda
nedense her şeyin güzel olacağını biliyordum . |
Yanağından sessizce bir dam la yaş akarken T essam n gücü beni
bir kez daha şaşırtm ıştı. Y anağındaki yaşı öperek sildim ve onu
h ak ettiğ i şekilde övdüm . “L an et olsun, Tess, h arik a gidiyorsun,
bebeğim . Seni çok seviyorum .” P arm ak larım ı saçlarının arasına
soktum ve terle kaplı boynunu em dim .
“Seni seviyorum , H a rd in ,” dedi Tessa. Ve bu sözleri beni
d oruğa ulaştırm aya yetti.
ANNA TODD 279

Vahşi b ir açlıkla dudaklarını öptüm , dudaklarını ve d ilin i


ftiU lun. “A h, bebeğim , boşalacağım . T am am mı?” S ırtım yanı-
yı»iı lıı ve onun teni de terden parlıyordu. K endim izden geçm iştik.
Tcssa başıyla onaylayarak içine boşalm am için beni cesa-
iHİcudirdi. O an aram ızdaki engelden nefret ettim . O n u n içini
doldurmak, ona her açıdan sahip olm ak istiyordum . D u d ak ları
jıuymımu em diğinde kasıldım , bedenim kendini zevke b ırak tı ve
doruğa ulaşırken sıktığım dişlerim in arasından ism ini söyledim.
<iogsüne yatıp soluklandım , o da m iskin bir şekilde tenim i okşadı.
Arlık her şey değişm işti. A ram ızdaki her şeyi değiştirm iştim . O nu
mİ »atlatırken sürekli içimi kem iren ve beni diri diri yakm akla teh-
ılif eden gerçeği görm ezden geldim . O n u rahatlatırken dünyam ın
y.ınıp kül olm am ası için beni dinleyen her kim se ona dua ettim .
Yirmi İki

Onun açısından her şey yavaş yavaş ortaya çıkıyordu ve iskambil


kâğıtlarından yaptığı cılız, küçük ev her geçen gün biraz daha
sallanıyordu. Ne zaman yalanlarının konusu geçse panikliyor,
bir plan yapmak için çabalıyordu. Artık çocukken lanetlendiğine
inanıyordu. Çektiği acıların başka bir açıklam ası olamazdı. Tes-
sa’nın onun kurtarıcısı mı yoksa en büyük laneti mi olduğunu
sorgulamaya başlamıştı. Ona her şekilde sahipti fakat her geçen
saniye elinden kayıp gidiyordu.

irkaç g ü n sonra odasına gittiğim de, Tessa staja gitm işti. Molly,
B S tep h ’İn çok gergin olduğunu söyleyip duruyordu.
O sik tiğim in aklını kaçırm ak üzere olduğunu im a ediyordu
ve böyle b ir şey olm adan S tep h ’le konuşm alıydım .
O daya g ittiğ im d e Steph yatağına u zanm ıştı; kırm ızı saçları
darm adağındı. Buklelerini başına tel tokalarla tutturm uştu. Makyajı
koyu renkti; göz kapakları koyu griydi ve bir tik i kız hayaletini
andırıyordu. T eni beyaz, dudaklarıysa koyu kırm ızıydı.
“O burada değil,” dedi Steph, T essam n dizüstü bilgisayarının
ek ran ın ı kapatırken. O bilgisayarın burada ne işi vardı? “Sadece
film izliyorum . S akin ol, sapık.”
Y atağının üstündeki bilgisayarı alıp kolum un altına sıkıştır­
dım . “B urada olm adığını biliyorum . Seninle konuşm ak istedim ,”
ANNA TODD 281

tjnlim. D irseğ in in üzerinde doğruldu ve göğüsleri dar elbisesini


İlip lıoş b ir dekolteden daha fazlasının açılm asına sebep oldu.
"Benimle ne konuda konuşacaktın?” Cevabım ı beklerken göz-
İninde soğuk b ir ifade vardı. B eyninde b ir şeylerin gevşediğini
ı^ltiden beri biliyordum fakat b u nun ne kadar tehlikeli olduğunu
Itn, ;tnlayamıyordum. H erkesin bir iki gevşek vidası olurdu fakat
Nlrplı’in durum unda bazen bundan daha fazlası varmış gibi gelirdi.
İv,kiden havalı b ir kız olduğunu düşünürdüm fakat sonunda A m y
I imine5 delisinin k ızıl saçlı hali olup çıkm ıştı.
“N e konuda olduğunu biliyorsun.” T essanm yatağına oturdum
ve Steph e b ak m ak için döndüm .
“M olly seni aradı,” diye cevap verdi noktaları birleştirerek.
" (¡ittikçe sinir edici, küçük bir fahişeye dönüşüyor. Ö yle değil
mi?” B aşını geriye atıp dik oturdu. “Tessa’ya bir şey söylemeyece­
ğim. B urada olm anın tek nedeninin ona bir şey söylem em em İçin
yalvarmak olduğunu biliyorum . B ir şey söylemeyeceğim.”
“B una in an m am ı m ı bekliyorsun?” diye sordum . D ilin i d iş­
lerine b astırarak döndürdü.
“İster inan ister inanm a. Bu konudan hevesim i aldım . A rtık
sıkıldım ve şim di onun için biraz üzülüyorum .” D ü rü s t olm am
gerekirse bu beni kesinlikle şaşırtm ıştı.
“Ö yle m i?” T essan m yatağının kenarına kaydım ve dirsek­
lerimi dizlerim e koydum .
A rsız ve tiz k ahkahalarla gülm eye başlayınca iç geçirdim .
Bilm eliydim . “H ayır, tabii ki öyle değil. A m a bu konudan sı­
kıldım .” G ö ğ ü slerini biraz d ah a açm ak için elbisesini çekiştirdi.
Başka tarafa baktım .
Bu Tessa içindi. O lay çıkarm am am gerekiyordu.

5 D avid F in ch er tarafından yönetilen ve aynı adı taşıyan 2012 rom anından G illian
Flynn tarafın d an uyarlanan, 2014 A B D yapım ı gerilim film i olan Kayıp K ız’daki
b ir karakterdir, (ç.n.)
282 A F T E R : BAŞLAN G IÇ

“Z aten em inim onunla işin bitm ek üzeredir.” Bitmek İİZi

m id irf L an et aklım m ı kaçırm ıştı bu? “Ö yle değil mi? O nu h|


çerdin ve artık onunla işin bitti. Senin için işler bu şekilde yiirüfi
işin en tu h a f kısm ı da şuydu; Steph beni sinirlendirm ek iyif
konuşm uyordu, yalnızca bir açıklam ada bulunuyordu. Geçmişini!
bakılırsa, yaptığı yorum doğruydu fakat Tessa için daha önceki«
lerden çok daha fazla em ek harcam ıştım .
Tessa kendisi için savaşm am ı sağlam ıştı ve buna fazlasıyla
değerdi. N e yazık ki ben her şeyi m ahvetm iştim .
“H a y ır...” B oğazım ı tem izledim . “O n u n la işim bitm edi.”
Steph gözlerini devirip dudaklarını yaladı. “B itm ediğini bili­
yordum . O n u kaç kez becerdin? Gerçekten hâlâ sıkı m ı bari? Yani
senin her şeyi m ahvettiğini düşününce.”
Bana baktığında gözlerim yerinden fırlam ış olm alıydı çünkü
gerileyerek benden uzaklaştı.
“Öyle m i?” diye tek rar etti. “E m in im senin için bir değeri
kalm am ıştır. A rtık hayatına devam edebilirsin ve o da çekip gi­
debilir. O n u yeterince gördüm zaten.”
“O ndan gerçekten de hoşlanmıyorsun.” Ensem i kaşıdım. Tessa,
S tep h ’in arkadaşı olduğunu sanıyordu ve m ecbur kalm adığım sü­
rece bu konuya karışm ak istem iyordum. Fakat eğer Steph, Tessa ya
oyun oynam aya kalkarsa, onun h ak k ın d an gelirdim .
“H ayır, ondan pek hoşlanm ıyorum . A rtık yolum uza devam
edelim . O n d a n ayrıl ve eskisi gibi M olly sana her gün oral seks
yapsın.”
“Tessa’yı görm eye devam edeceğim .” B unu ona nasıl söyle­
yeceğim i bilm iyordum . O n a şim dikinden daha fazla güç verm ek
istem iyordum fakat aynı zam anda T essan m hayatım da kalıcı ol­
m adığı izlenim ine kapılm asını da istem iyordum .
H ay atım da daim i b ir yeri yoktu fakat hâlâ bu ilişkiyi y ü rü t­
m enin bir yolunu bu lm ak için dua ediyordum . Fakat bu S teph’i
ilgilendirmezdi. H a siktir, ortalık karışmıştı. H er şey altüst olmuştu.
ANNA TODD 283

"Buraya neden geldin, H ardin? Y alnızca boşboğazlık etm e­


lin m için gelm ediğini biliyorum .” Yine dudaklarım yaladı ve hiç
i ılı- tttı d ik gösterm eden dirseklerini göğsünün iki yanına bastırdı.
Bir anda çok sinirlendim ve ayağa k alktım . “Sana dokunaca­
ğımı sanıyorsan, o sik tiğ im in ak lın ı kaçırm ışsın dem ektir!”
“Tessa özel biri değil. Z e d ’le ik in iz in neden kafayı onunla
İm kadar bozd u ğ u n u zu bilm iyorum .”
“Z ed ’in konum uzla ilgisi yok.” E llerim titriyordu ve Z e d ’den
ttu/ etm esine verdiğim tep k in in onu giderek daha m utlu ettiğ in i
jmi «-biliyordum.
Seni sinirlendirmesine izin verme, Hardin.
Beni bilerek kızdırıyordu ve ben de ona izin veriyordum .
Büyükannem eskiden ne derdi?
Kahretsin, hatırlamıyordum. “Z ed ’in bu konuya oldukça fazla...”
“Yeter.” E llerim i birbirine bastırarak yüzüm e götürdüm . B ur­
numun ü zerini sıkarak nefes alıp verdim .
Buraya M olly nin endişeleri konusunda konuşm ak ve Tessa nm
Steph’in yapacağı çılgın veya kötü b ir şey yüzünden benden ay­
rılm ayacağından em in olm aya gelm iştim fakat şim di buradaydım
vc Steph sıradışı denecek kadar k ötü bir insan gibi davranıyordu
ve d ü rü st olm am gerekirse ben de bir pislik gibi davranm ak isti­
yordum. S tep h ’in P islikler K raliçesi gibi davranm ası, Tessa’dan
önce olduğum dan çok farklı olm adığım ı hissettiriyordu. N edense
ondan ve diğerlerinden daha iyi olduğum u düşü n m ü ştü m fakat
işte buradaydım . C ehennem de onun hem en yanında oturacaktım .
K endim i tu tam ad ım ve onu zorladım . O n a da kendim kadar
berbat hissettirm ey i çok istiyordum . Y üzüm e en büyük gülüm se­
m em i yerleştirerek Steph e baktım . “B elki de erkek arkadaşın ve
sürekli M o lly ’ye bakm ası konusunda endişelensen daha iyi olur.
O n ları birkaç kez başbaşa g ö rd ü m ...” O nlarla ilgili gerçekte ne
olduğunu bilm ediğim birkaç şey daha söyledim ve yalanım ı b itir­
284 A FT ER : BAŞLAN G IÇ

d iğim de, dolan gözlerinin parlayıp kızarm aya başlam asıyla zafer
b enim oldu.
“Yalan söylüyorsun.” G özyaşlarını tutm aya çalışıyordu. Tam
isabet. “H ayır, yazık sana,” dedim . T essan m bilgisayarını tuvalet
m asasının ilk çekm ecesine koydum. V akit kaybetm eden onu bu
y u rtta n çıkarm alıydım .
S tep h ’in bir kelim e daha söylemesine fırsat verm eden odadan
çıktını. A rabam a binip de sağduyum yerine gelmeye başladığında,
lanet olası, aptal bir ham le daha yaptığım ın farkına vardım . Steph
diğer kızlara benzem ezdi. Ö fkesini alıp oturarak saldırıya geçmek
İçin d o ğru zam an ın gelm esini beklem ezdi. M an tık sız biriydi ve
T essaya iddiayı tü m ayrıntılarıyla hem de abartarak anlattığını
göüzm de canlandırabiliyordum . O na açıklam alıydım ; kendisi öğ­
renm eden önce T essaya tü m iğrenç gerçeği anlatm alıydım . Bu
d u ru m içimi kem iriyordu.
Steph konusunda yeni b ir yol denem ek için arabadan indim
ve yeniden y urda doğru yürüdüm .
Fakat kap m m önüne geldiğim sırada T essa n m sesini duy-
dum . H a siktir.
Kapıya yaslanıp k ızların konuşm alarını dinledim . T essanm ,
“T ristan ’ın onunla ilgileneceğini sanm ıyorum . O n u n sana nasıl
b ak tığ ın ı gördüm . Sana gerçekten değer veriyor. Bence onıı ara­
m alı ve bu konuyu konuşm alısın,” dediğini duydum . K ulağım ı
kapıya biraz daha b astırdım ve kim senin buradan geçmem esi için
dua ettim .
“Ya onunla birlikteyse?” diye sordu Steph.
Gerçekten de bu saçmalığa inanmış mıydı yani?
Tessa, “O n u n la değil,” diyerek oda arkadaşını rahatlattı.
“N ereden biliyorsun? B azen insanları tan ıd ığ ın ı sanırsın am a
aslında tanım ıyörsündür,” diye söze başladı Steph.
K ahretsin. Steph ona anlatacaktı. O n a şim di anlatacaktı.
“H . .. ”
ANNA TODD 285

Kapıyı açtım
“Selam . . dedim içeri girdiğim de. Kaynaşıyor gibi d u ru ­
yorlardı; du ru m u bilm eyen biri yanlış anlayabilirdi. “Şey. . . daha
-.onra m ı geleyim ?”
“H ayır, ben gidip T ris ta n ı bulacağım ve özür dileyeceğim .”
Sicph ayağa kalktı. “Teşekkürler, Tessa.” Tessaya sarıldı ve bana
haleti. Bu bakışla burada işinin b itm e d iğ in i gösterdi.
D ik k a t dağıtacak bir şey... d ik k at dağıtacak bir şeye ih ti­
yacım vardı. “A ç m ısın?” diye sordum Tessaya, Steph çıkm aya
hazırlanırken.
“Evet, aslına bakarsan açım ,” dedi eliyle k arn ın ı okşayarak.
Artık dikkati dağılm ıştı ve görünüşe bakılırsa Steph’in bana attığı
nefret dolu garip bakışı fark etm em işti.
Yirmi Uc/

Paranoyası onu kontrolü altına alarak Tessa'dan gittikçe uzaklara


sürükledi. Onunla yaşam ak istediği hayata sahip olacağına dair
o küçücük umuda sarılm aya çalıştı. Başına gelen tek güzel şeyi
kurtarm ak için plan üstüne plan yapmaya çalıştı. Sessiz kalma-
ları için düşm anlarına yalvardı, dostlarına dil döktü. Planlarının |
hiçbiri işe yaram ayacak, hiçbiri ona yaptığı şeyi gizleyemeyecekti i
ve her şeyin yüzüne çarpacağını biliyordu.

T
essayı alışveriş m erkezine götürdüm ve hangi m ağazalara gi~
deceğim ize karar verm eden önce oturduğum uz yemek katında
b oktan şansım hâlâ devam ediyordu. Sanki paranoya beni takip
ediyor, nereye gitsem peşim den geliyordu. S tep h ’in ona söyleye­
bileceklerini düşünm eden edem iyordum . O n d an sakladığım her
şeyi biliyor muydu? Sonunda ona layık olm ayan gerçek yüzüm ü
görecek miydi?
Ben kafam daki düşüncelere dalm ış, yem eğim le oynarken,
Tessa da yavaş yavaş yiyor ve sürekli bana bakıyordu. N eden bana
bakıyordu? Su yüzünde belirm eye başlayan yalanlarım yüzünden
m i bakıyordu?
“Belki önce senin alacağın kıyafetlere bakarız,” dedim. D üğüne
gitm eyi kabul ettiğ im e h âlâ inanam ıyordum . Bu benim için fena
ANNA TODD 287

iı.ıldc. tu h a f olacaktı ve bu noktada tek planım Tessaya odaklanm ak


vr son üç aydan önce olan hiçbir siktiriboktan şeyi hatırlam am aktı.
“Z aten ne giydiğin fark etm iyor; her zam an güzel görünm ek
jmI>i bir lüksün var.”
Ö vgü dolu sözlerim i duyunca yanakları kızardı. “Bu doğru
ilebil; esas ‘N asıl göründüğüm um u ru m d a değil am a kusursuz
görünüyorum ’ tipi sende var.” K ahkahayla g ü ldüğünü görünce
göğsümdeki ağrı b iraz hafifledi.
“Var, değil m i?” O n a gülüm sedim . Fakat o g ö rüntü onda da
vardı. B enden çok daha fazlası vardı ve o bunun için çabalam ı­
yordu bile.
Tessa’n m m asanın üzerindeki telefonu titreşti. Kendisiyle oy­
nandığım bilen birine göre oldukça norm al davranıyordu. Belki
de d ik k atim i dağıtm ak, benim le oynam ak ve in tik am ım alm ak
için rol yapıyordu.
Belki de gerçekten bilm iyordu?
“L andon arıyor,” dedi ben ekrandaki ismi gördüğümde. Kalbim
kontrolüm den çıkarak adeta durdu. Tessa telefona cevap verdi ve
o konuşurken ben de izledim . B irkaç saniye boyunca altdudağm ı
em erek b en i tepeden tırn ağ a süzdü.
S tep h ’le b ir d aha hiç yalnız kalm am asını sağlayacak b ir yol
bulmalıydım. Bundan sonra onu yakınım da tutmalıydım. Bu konuda
fazla rahat davranm ıştım . O n u sürekli yanı başım da tutm alıydım .
“T am am , peki, ona kravat tak tırm ak için elim den geleni ya­
pacağım ,” dedi telefona ve o’ derken kim i kastettiği açıktı.
D irseğ in i masaya koydu ve yanağını da eline yasladı. H ay ­
ran lık uyandıracak kadar ısrarcı görünüyordu. F akat bana kravat
tak tırm ak mı? Bu konuda ona iyi şanslar diliyordum .
Tessa, Landon a başka bir şey söylemeye başladı fakat dikkatim i
yem ek k atın ın orta yerinde du ran Z ed , Jace ve L ogan çekti. H e r
biri de gard ıro p ları aracılığıyla kim olduklarını ortaya koyacak
farklı tarzlard a giyinm işti. L ogan, diğer ikisine kıyasla d ah a az
288 A FT ER : BAŞLANGIÇ

belalı olan, tem iz giyim li, bebek yüzlü bir serseriydi. U zun boylu
ve siyah saçlı olan Z ed orta sın ıf bir alışveriş merkezinde olmasına
rağm en deri kıyafetlerin m odelliğini yapıyor gibi duruyordu. Bu­
raya yakışm am ıştı. Jace, tü m genç kızların uzak durması gereken
b ir suçluyu andırıyordu.
“H em en dönerim .” Y em eğim i bırakıp masadan kalktım .
T a n rıy a şükür telefonla konuşuyordu vc peşimden gelm eye­
cekti. H em en gelm eyecekti.
Y anlarına g ittiğ im d e L ogan dudaklarına küçük bir tüpteki
parlatıcıyı sürüyordu. Jace’in fena halde kendini beğenmiş bir hali
vardı ve Z ed gergin görünüyordu. “Seni görmek de güzel,” dedi
L o g an ve ayağını yer döşem esine hafifçe vurdu. Jace ise uyuş­
tu ru cu m üptelasını andıran bir şekilde, kısık sesle kahkaha attı.
U çüniin de gözbebekleri büyüm üştü ve gözlerinde ince, kırm ızı |
dam arlar belirm işti. O t ve bayat sigara kokuyorlardı. Zed ile Tessa
öpiişselerdi, dilindeki tü tü n tadı Tessa’nın hoşuna gider miydi? :
“B urada ne yapıyorsunuz?” diye sordum gözucuyla Tessayı
kontrol ederek.
“Nerede? H a lk a açık b ir alışveriş merkezinde mi?” diye sordu
Jace.
O n u sessizce teh d it edercesine bir nefes aldım. Eğer bugün
işleri mahvederse, canını yakm akla ilgili bir problemim olmayacaktı.
“Sadece bu civardaydık,” diye açıkladı Logan. O m uzlarını
silkti ve bana anlayışlı b ir ifadeyle baktı. Neden endişelendiğim i
biliyordu ve bana bir şekilde buraya o nedenle gelm ediklerini
anlatıyordu. “G erçekten,” diye üsteleyince biraz rahatladım.
“K üçük evcil hayvanın nerede?” Jace dilini iğrenç bir şekilde
dışarı çıkardı. Z ed yüzünü buruşturdu ve Logan hepim izi gör­
m ezden gelerek iP hone u nun k ırık ekranına baktı.
“A h , işte orada!” Jace sesini yükselttiğinde neredeyse üzerine
atlayacaktım . Ç o k pislik b ir herifti; tıpkı insanlarla bir oyuncak
gibi oynayan ve boktan davranışları için pişmanlık duymayan eski
ANNA TODD 289

ıiıkatlaşım M a rk ’a benziyordu. A m a sanırım ben de öyleyim, diye


düşündüm iddiayı hatırlayarak ve aram ızd a oynadığım ız oyunun
notumda ödülü alan bendim .
“Kes saçm alam ayı,” dedim bir adım öne çıkarak. Jace pis pis
jmİİJ ü . Beni bu kadar sinirlendirm ek hoşuna gidiyordu. Konu-
'.ııiken beni k ızd ıracak düğm elere basıyordu. Biliyordu, ben de
İtiliyordum ve yakında Tcssa da öğrenecekti.
“Bu tarafa geliyor.” L ogan hâlâ telefonuna bakıyordu fakat
Trssa’m n g eldiğini bize haber verdi. A vuçlarım sırılsıklam dı ve
ni naklarım ı avuçlarım a h er b atırd ığ ım d a eklem lerim acıyordu.
Şu anda A m e rik a n ın boktan b ir şehrindeki bu küçük alışveriş
merkezinde hayatım ı m ahvedeceklerdi.
“Selam , Tessa, nasılsın?” Z ed, Tessa ya yaklaşınca ben de bir
adım ilerledim . K ollarını onun bedenine sardığını gördüğüm de,
başını bed en in d en kolayca koparabilirdim .
“H ard in , arkadaşını tanıştırm ayacak m ısın?” Jace, kan çanağı
gözlerinde eğlendiğini gösteren bir ifadeyle bana baktı.
“Şey, evet.” E lim i ikisinin arasında sallarken bu durum un
uzam asına d ah a ne kadar izin vereceğim izi düşündüm . “B u ar­
kadaşım Tessa; Tessa, bu J a c e ”
Tessa kaşlarını öfkeli bir ifadeyle çatınca şaşkınlıkla etrafım a
bakındım . K ızm ış mıydı? Y üzüne dikkatle baktım ve bana bak­
m asını bekledim . B akm adı.
“W C U ya m ı gidiyorsun?” diye sordu Tessa. N eden insanlarla
her zam an kib ar sohbetler yapm ak zorundaydı ki? Sosyal açıdan
fazla deneyim li olm adığı açıktı; görgü kurallarından bihaberm iş
gibi görünüyordu.
“T an rım , hayır. Ben üniversiteye gitm iyorum .” Jace kahkaha
atınca Tessa biraz rahatladı. “F akat oradaki tü m kızlar sana ben­
ziyorsa, bu konuyu yeniden düşünm ek hoşum a gider.”
Tessa biraz korkm uş gibiydi ve ben de zih n im d en , Jace’i bo­
ğarken y ü zünün alabileceği m avi rengin to n ların ı sayıyordum.
290 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

“Bu gece rıh tım a gidiyoruz; siz de u ğram alısınız,” dedi Zed.
Uğramak m it Siktir, Zed.
“U ğrayanlayız. Belki bir dahaki sefere,” dedim konuyu ka­
patarak.
“N eden?” diye sordu Jace, Tessa ile Z e d ’in önünde bana açıkça
m eydan okuyarak.
“Tessa’nın yarın işe gitm esi gerekiyor. B elki ben geç saatte
uğrarım . Tek başım a,” dedim son olarak hepsinin anlam ası için.
B ir dah a asla bu kadar ileri gidem eyeceklerdi. Z o r olacaktı fa­
kat aptallık edip bunu halledebileceğim i düşünm üştüm . İddiayı
k azanm ıştım ve Tessa benim di ve Z ed geberip gidebilirdi; hiç
u m u ru m d a olm azdı.
“A h , çok kötü.” Jace, T essaya gülüm sediğinde kendim e h â­
kim olm aya çalıştım . Beni kasten kızdırıyordu. O ynam ayı kabul
ettiğ im bu şeytanca oyunu, küçük bir fareym işim ve elinde benim
için b ir parça peynir varm ış gibi bana karşı kullanıyordu.
“Evet, ben eve dönerken size u ğ rarım ,” diye yalan söyledim.
Jace konusunda ne h alt edeceğim i düşünm em gerekiyordu.
Tessaya iddiayı anlatm ak için fırsat kolluyordu. İşte bu kadar
pislik bir herifti. Fakat onunla bu konuyu konuşursam , yalnızca
o koca ağzını açması için onu cesaretlendireceğim i ve henüz öyle
b ir düşüncesi yoksa da aklına sokm uş olacağım ı biliyordum .
Üçü birden uzaklaştılar ve Tessa arkalarından ters ters baktı.
Ben sessiz kalıp M acy’s m ağazasında gezerken Tessa’nm öfkesinin
yatışm asını bekledim . B ir şey kan ıtlam ak ve olay çık arm ak için
aksi b ir çocuk gibi önden yürüyordu.
“S orun ne?” diye sordum . Sürekli b ir sorunu varm ış gibiydi.
Ya ben b ir şey söylemiş ya da yapm ış oluyordum ya da b irin in
kedisi ona ters bakm ış oluyordu. H e r zam an bir şey oluyordu.
“A h, bilm iyorum , H a rd in !”
ANNA TODD 291

uBeıı de bilm iyorum ! A z önce Z e d ’e sardan şendin!” diye


bağırdım . Şu an düşünebildiğim tek şey Z e d ’e nasıl sarıldığıydı
vr o m u b an a kızıyordu?
“B en im le olm aktan utanıyor m usun? Yani bunu anlarım , çok
lıavalı b ir k ız d eğ ilim a m a ...”
B u n u n la nereye varm ak istediğini anlam ıyordum . O n u n la
olduğum için u tan d ığ ım ı m ı düşünüyordu? N eden sürekli bu ko­
nuyu açıyordu?
“N e? H ayır! T abii ki senden utanm ıyorum . Sen deli m isin?”
A m a deliydi, ik im iz de deliydik.
“N ed en beni arkadaşın olarak tanıştırdın? Birlikte yaşam aktan
bahsedip duruyorsun ve onlara arkadaş olduğum uzu m u söylüyor­
sun?” Tessa’n ın sesi her sözcükle yükseliyordu. “N e yapacaksın,
beni saklayacak m ısın? Ben kim senin sırrı olm am . Sana layık
değilsem ve arkadaşlarına b irlikte olduğum uzu söyleyemiyorsan,
o z a m a n ben de seninle yaşam ak istem iyorum .”
O n a nasıl arkadaştan öte bir yakıştırma yapabilirdim ki? O nunla
vakit g eçirm em b ittiğ in d e benden bir düşm andan daha fazla
nefret edecekti. O benim için b ir sırdan çok daha önem liydi. O nu
saklam aya çalışm ıyordum . A rtık onu gizli tu tm a k istem iyordum .
O n u kolum a tak ıp g u ru rla hava atm ak ve tü m pisliklere onun
b en im olduğunu an latm ak istiyordum . O sadece benim di. Fakat
aram ızdaki ilişkiyi sürdüremeyecek kadar aptaldım ve hayatım daki
en güzel şeyi, tek hâzinem i saklam ak zorunda kalm am ın sebebi
de buydu. G ü n ışığıyla çiçek açm asına izin verm ek yerine onu
sak lam ak zorundaydım ve bu da içim i yiyip bitiriyordu.
“Tessa! L an et o lsu n ...” Sesim i alçalttım ve Tessa m ağazanın
kad ın bölüm ündeki soyunm a odalarına baktı. “Peşinden gelirim ,”
diye uyardım . Bu konuda ciddiydim. Peşinden o soyunm a kabinine
g irm ek ve onu boy aynasına yaslayıp becerm ek isterdim .
K aşlarını kaldırıp dudaklarını büzdü. Peşinden gideceğim i
çok iyi biliyordu. E ğer isterse onu cehennem in dibine kadar takip
292 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

edebilirdim . “Beni eve götür. H em en,” dedi. Eve götürm ek ini


Saçm a sapan bir tartışm a yüzünden mi? Tessa açık ara önümd
yürüyerek m arazad an çıkıp arabam a döndüğünde ne söylemeli
istediğini anlatm ış oldu. D ışarı çıktığım ızda, onun için kapıyı
açmaya çalıştım fakat izin verm edi.
“S inir krizin geçti m i?”
“K riz mi? C iddi olam azsın!” Şim di çığlık çığlığa bağırıyordu,
“Sana arkadaş dem em in seni neden bu k adar kızdırdığım
bilm iyorum ; k astettiğ im bu değildi. Y alnızca hazırlıksız yaka­
lan d ım .” Kısm en doğru sayılırdı.
“M ad em benim le dışarıda görünm ekten utanıyorsan, seni
bir d ah a görm ek istem iyorum .” Sesi titriyordu. A ğlam am ak için
kendini tutuyordu. O nu a rtık tırn ak ların ı bacaklarına batırdığını X
ve gri gözlerinin yaşlarla dolduğunu bilecek kadar iyi tanıyordum .
B unlar yine benim sebep olduğum yaşlardı.
“B enim le böyle konuşm a.” E lim i yağlı saçlarım ın arasından
geçirdim ve onları tel tel yolm ak istedim . “Tessa, neden senden
u tan d ığ ım ı düşünüyorsun? Bu çok saçma.” O n d a n u tan m ak için
hiçbir sebebim yoktu; hatta tam tersiydi. A rkadaşlarım a göre o artık
bir şakaydı; bu kızla geçirdiğim her lanet d akika boşa gitm işti.
H er şeyi hiçbir şeye çevirm iştim ve o da yakında bunu öğrenecekti
ve bu y ü k tren in in bir kez daha hayatım a dalm asına engel olm ak
için yapabileceğim hiçbir şey yoktu. H ayatım a çekidüzen vermeye
başlam ıştım ve şim di yine her şeyi m ahvediyordum .
“Bu gece partide sana iyi eğlenceler,” dedi yolcu koltuğundan,
du d aklarını sarkıtarak.
“L ütfen, onlarla rıh tım a gitm eyeceğim . Y alnızca Jace’İ sus­
tu rm ak için söyledim .” Ki bu doğruydu. A p tal b ir partiye gitm ek
İstem iyordum . B ütün gece Tessa’nm b acaklarının arasına göm ül­
m ek istiyordum .
ANNA TODD 293

“R enden utanm ıyorsan o zam an beni partiye götür.” Bunu


m t uya atacağını bilm em gerekirdi. O n u n için her şey am a her
jry bir oyundu. Ben farklıydım sanki. “T abii ki hayır,” dedim .
Blbette ki o lanet partiye g ittik çünkü Tessa Young bir kez
d,ı ha İstediğini alm ıştı.
G ü n ler geçtikçe, kendi yalanım ı yaşarken kabul etm ek iste-
ııu-yeceğim k adar rahatlam ıştım . H er şeyin yavaş yavaş parçalan­
ıl r.ıdığını, ona gerçeği açıklam adığım her dakika bizi bir arada
uıtan m inicik parçaların dökülmeye başlam adığını farz ediyordum.
( )na söyleyem ezdim . İçi solucan kaynayan o kutuyu açıp bizi yok
ri meşine izin verem ezdim . G erçek bizi boğardı; bundan kaçış
olmazdı. Bu kaçınılm azdı; tıpkı T essaya olan aşkım g ib i...
E m lakçı nihayet bizi yalnız bıraktığında, “E e ... evine hoş
geldin,” diye dairenin içinde seslendim. Tessa elinin tersiyle ağzını
kapayıp k ah k a h a attı ve bana b ir adım yaklaştı. O n a sarıldım ve
hayatım dan koparılıp alınm adan önce onunla biraz daha zam an
geçirmem için onu bana veren kişiye teşekkür ettim . H azır devam
ediyorken, b iraz m utlu olm ayı hak ediyordum , öyle değil mi?
“A rtık burada yaşadığım ıza inanam ıyorum . H âlâ gerçek gibi
gelmiyor.” H eyecanla bakan gözlerinde onunla tanıştığım dan beri
hiç görm ediğim b ir m erak, coşku ve canlılık vardı. O n a böylesine
büyük b ir jestle özgürlük bahşetm iştim . O n a kendisi olabileceği,
k im senin onu yargılam adığı ve ondan bir şeyler istem ediği bir
Tessa olabileceği güzel bir daire verm iştim . A nnesi ona saçlarını
taram asını söylem ek için, Steph de bize zarar verecek sinsi yollar
bulm ak için b urada değildi.
“İk i ay önce biri bana seninle yaşamayı bırak, seninle çıka­
cağım ı söyleseydi ya yüzlerine güler ya da onları yum ruklardım .
İk isin d en b irin i yapardım .” K ahkahayla gülerek yüzünü ellerim in
arasına aldım . Ç o k sıcaktı ve yanakları heyecandan yanıyordu.
“N e kadar tatlısın.” E llerin i kalçam a koyarak bana yaslandı.
G ö ğsüm de başın ın ağ ırlığını h issettim . O benim dayanağım dı.
294 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

H ayatım ilk kez kusursuzdu. B ana doğru gelen felaketi tam a­


m ıyla yok sayıyordum fakat şim dilik hayatım kusursuzdu. “Fakat
kendim ize ait bir yerim izin olm ası rahatlatıcı. A rtık p arti yok,
oda arkadaşı yok ve o rtak duşlar yok,” diye ekledi Tessa. Yana­
ğ ını dayadığı kalbim hızlandı ve gittikçe artan endişem i hissedip
h issetm ed iğ in i m erak ettim .
“K endi yatağım ız var.” H islerim i espri yaparak gizledim .
“Birkaç şey alm am ız gerekecek; tabak çanak filan gibi şeyler.”
B urada ne kadar çok eşyası olursa, gitm e vakti geldiğinde o kadar
zorlanırdı. K ahretsin, burada kapana kısılm ıştım ve konuşurken
ipleri ona doluyordum . Bu güzel kız beni asla affetm eyecekti.
B unu sonra düşünecektim . B ir yolunu bulacaktım .
E lin i alnım a koydu ve hafifçe bastırdı. “İyi m isin?” Sırıttı.
“B ugün fena halde uyum lusun.” Bu alaycı esprileri ona daha çok
değer verm em e neden oluyordu.
Elini dudağıma götürüp küçük öpücükler kondurdum. “Yalnızca
buradaki her şeyin içine sinm esini istiyorum . K endini ben im le...
evinde hissetm eni istiyorum .” Ç ü n k ü ben öyle hissediyordum .
Tessa benim le aynı eve çıkm ak için o noktalı boşluğu im zalayana
kadar hiç evim varmış gibi hissetm em iştim . Sinir bozucu alarmıyla
uyanm ak a rtık ihtiyaç duyduğum ve farkında olm adan özlediğim
b ir şey haline gelm işti.
“Peki ya sen? Sen burada evindeymiş gibi hissediyor m usun?”
Sesi u m u t doluydu. F akat bu belli belirsiz bir u m u ttu . B irlikte
yaşamam ız hakkında zalimce bir yorum yapmamı bekliyordu. Bunu
gözlerinde görebiliyordum ; um utluydu fakat benden en kötüsünü
bekliyordu çünkü her zam an öyle olm uştu.
“Şaşırtıcı ama evet.” Ses tonum un inandırıcı olması için elimden
geleni yaparak ona dürüstçe cevap verdim . B urada onunla olmayı
gerçekten de seviyordum,
“G idip eşyalarım ı alm alıyız,” diye önerdi ve bana çoktan ica­
bın a b ak tığ ın ı kitap ve kıyafetlerden bahsetti.
ANNA TODD 295

“H a lle ttim bile.” G ülüm sedim .


Ş aşkınlıkla başını yana eğdi. “N e?”
“O dandan tüm eşyalarını getirdim , bav u lu n d alarB ek ley em e-
miştim. Burayı görm esini ve bir daha buradan hiç ayrılm am asını
istemiştim. Bu yüzden de onu elim den geldiğince rahat ettirm em
gerekiyordu.
“K ontratı im zalayacağım ı nereden biliyordun? Ya burayı hiç
beğenmeseydim?” Başım kaldırıp bana baktığında yüzünde m erak
vc m eydan okuyan bir ifade vardı.
“Ç ü n k ü burayı beğenm eseydin, beğeneceğin bir daire bu­
lurdum ,” dedim .
T am am en ciddi olduğum u anlayınca başım salladı. “T a m a m ...
peki ya senin eşyaların?” diye sordu.
“O n ları yarın alabiliriz. Bagajda giyecek birkaç parça var.”
“N eden bagajında elbise taşıyorsun, cidden?”
“G erçekten bilmiyorum . N e zam an kıyafete ihtiyacın olacağını
hiç bilem ezsin diye sanırım .” M eraklıydı, çok m eraklıydı. A ra ­
bam ın bagajında kıyafet bu lu n d u rm am ın birçok nedeni vardı; bu
nedenlerin çoğunu da kesinlikle bilm ek istemezdi. “M ağazaya gidip
m utfak için gerekli tüm şeyleri ve yiyecek alalım ,” diye önerdim .
A ntreye g ittiğ im izd e Tessa bana döndü. “Pekâlâ. A rabam
yine kullan ab ilir m iyim ?”
“B ilm iy o ru m ...” diye tak ıld ım . F akat elbette kullanabilirdi.
ı
í
İ

İ L
Nihayet hiçbir zaman tahmin edemeyeceği adama dönüşmeye
lı.ışlamıştı, Öfkesini yazılarına dökmeye ve dönüştüğü kişiyle gurur
duymaya başlamıştı. Hayatının bu şekilde değişmesinin tek nedeni
lessa'ydı ve elinde olsa dizlerinin üstüne çökerve ona her saniye
l(?şekkür ederdi. Tessa, ikisi için de iyi olmayacak bir raddeye
ıjclene kadar onunla kalmış ve sonra sorunlarını kendi başına
çözmesi için ona zaman verm işti. Onun seçim lerini desteklemiş
ve Hardin’in sürekli daha fazlasını istemesine sebep olmuştu.
Bu süre boyunca, içki içmediği her ay için eski moda bir yolla
posta kutusuna, üzerinde Tessa'nın isminin yazılı olduğu kalpli
bir kart gelmişti. Tessa'yı, ayrı kaldıkları iki yılın onun için ko­
lay geçmediğini bilecek kadar ¡yi tanıyordu. Bu iki yıl Tessa için
cehennem, Hardin içinse sonsuza dek zindanda kalmak gibiydi.
Dosyasındaki el yazıları basılıp kitap haline geldiğinde, Tessa
bir hafta boyunca onu aramadı. Hardin kitabı okuduğunu biliyordu
ve tüm hafta boyunca kardeşiyle paylaştıkları küçük daireyi a r­
şınladığından emindi. Hardin artık yeni bir yere taşınmıştı; yüksek
binaları ve sosisli sandviç ve beyzbol bolluğu olan rüzgârlı şehre
alışıyordu. Burada evindeymiş gibi hissetmiyordu ama Tessa onu
hak ettiğinden fazla ziyarete gelmişti. Günleri bu şekilde ça lışa ­
rak, Tessa'nın aram asını ya da e-posta göndermesini bekleyerek
ve onu bir daha ne zaman görebileceğini planlayarak geçiyordu.
Gittikçe ona yakışacak bir adam olurken, her sabah aynada gör­
düğü kişiyi sevmeye başlamıştı.
0 hafta bitip nihayet Tessa aradığında, ilk sözcükte sesi çat­
ladı ve Hardin doğru sözcükleri bulamadı. Birbirlerine daha fazla
300 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

yakışan iki kişi daha olmadığını anlamasını istiyordu. Hayatının


yüksek bir binada yalnız, dışarıdan sipariş ettiği yemekleri yi»
yerek ve Friends dizisinin tekrar bölümlerini izleyerek mi geçip
gideceğini merak ederken yorulduğunu hissetti.
HaftaLar sonra, Tessa bir düğüne katılması gerektiğinden,
onun yaşadığı şehre ziyarete geleceğini söylemek için aradığında,
kalbinin hızla çarpmasına engel olamadı. Tüm gece onunla dans
etti ve yatağında, onu altında üç gün geçirdi...
Ta ki Hardin'in kalbini de alıp oradan ayrılana kadar.
Sonra Hardin onu karm akarışık New York City'd e ziyaret etti
ve Tessa'nın yaşam tarzından etkilendi. Fakat onun hayatındaki
yerini özledi. Orada arkadaşları ve ailesiyle güzel bir hayatı vardı.
Hardin’in ise onunla birlikte hayali bir hayatı vardı ve geri dönüp
bu hayali gerçekleştirm esini bekliyordu. Ona eskisinden daha iyi,
çok daha iyi ve canlı biri olduğunu göstermeye devam etti çünkü
bunu iyi bir hayata sahip olmak için tek umudu olarak görüyordu.
Bir noktada, insan olarak gösterdiği ilerlem e ve bunun diğer
insanlara davranma şekline yansıma biçimi, kendini daha değerli
hissetmeye başlam asına neden oldu ve bu da beraberinde daha
ağır sorum lulukları getirdi. Kardeşi bir kalp kırıklığı yaşadığında,
onunla konuşmak ve ona yardım etmek üzere hazır bulunduğunu
ona hissettirdi, ister büyük ister küçük olsun, farklı durumlarda
ailesine yardımcı olduğunu hissetmeye başladı.
Kardeşinin düğününde sağdıçtı. Tessa da oradaydı ve ona
olan sevgisi yüzüne yansıyordu ve bir şekilde ikisi de bağışlayıcı
bir tavırla, ayrılıklarının sonuna geldiklerini fark ettiler. Artık ikisi
de büyümüştü ve hayata birlikte göğüs germeye daha hazırlıklı -
lardı. Hardin artık bencilliği bırakmıştı; Tessa ise kim olduğunu
keşfetmişti. Ayrı geçirdikleri zaman ikisine de yaram ıştı fakat
artık birlikte geçirecekleri hayata hazırlardı.
Birlikte, eskiden birbirlerini kırdıklarında yaşadıklarından
çok daha büyük kırgınlıklar yaşadılar ve bazen devam edip ede­
m eyeceklerinden emin olamadılar. Hayatının en yalnız gününde,
ANNA TODD 301

kaybettikleri bebeklerinin odasını topladığında, cezalandırılıyor


ııl.ıbileceğini, geçmiş günahları yüzünden böyle bir kayıpla baş
Hmek zorunda kaldıklarını düşündü.
ilk çocuğunun doğduğu gün, o da doğmuştu. Yeniden doğmuş,
luyata dönmüştü.
Bunca yol gelmiş ve değişmişti. Böylesine derin ve büyük bir
•,ovgiye ve anlayışa erişebilmişti. Küçük kızın parmakları minicikti
hkat o parm aklarını Hardin'in kalbine sarm ıştı. Yıllar boyunca
\(¡vdiği kızın bir kadına dönüşmesini ve sonra da onun çocuğunun
■ınnesi oluşunu izlemişti. Bundan daha güzel bir şey yoktu...
Ta ki küçük oğullarını doğurup ¡kinci kez anne olana kadar...
Çocukları büyürken, bu yeni adam ve onun kadını... her nasılsa
(jençleştiklerini hissetmişler, her gün yeniden âşık olmuşlardı.
Birlikte kurdukları bu hayat, kendini o kadar şanslı, becerikli
ve mağrur hissettirm işti ki ne kadar şanlı bir pislik olduğuna
inanamamıştı.
Zed

Her romanın romantik kahramanını ele alış tarzı farklıydı. Çoğu


romanda hepimizin bıktığı klasik bir konu olan aşk üçgeni iş­
lenirdi. VVickham, Elizabeth’in ilgisini kazanmak için Darcy'nin
babası hakkında yalan söylemişti. Ja y Gatsby, Daisy Buchanan’ı
yedirip içirmiş, ona kocası Tom’un veremediği hayatı sunmuştu.
Linton, en sevdiğim kadın kahraman Catherine Earnshavv’un He-
a th cliff le yaşayacağı yıkıcı bir tutkuyla dolu hayata tercih ettiği
güvenli seçimdi. Bronz tenli ve yapılı kurt çocuk bile son derece
akıllı olan B ella Svvan’ın ışıldayan kadim vam pir sevgilisine karşı
durarak B e lla ’nın kalbini çalmaya çalışm ıştı.
Aynı konu sürekli olarak işlenmiş ve Hardin bunu tüm hikâye­
lerde yaşadığı için kendini gerçek bir aşk üçgeni içinde bulduğunda
bu durumun gülünç olduğunu düşünmüştü. Kendi hikâyesinde,
babasıyla sorunları olan ve bir azize dönüşen kötü çocuk, inatçı,
masum bakireyi çiçekleri ve gezegeni bir günde kurtarmak isteyen
havalı ve duygusal çocuktan uzak tutmaya çalışıyordu. Klasikler,
yukarıda adı geçen karakterlerin ölümüyle ve yarı vampir bebek­
lerin doğumuyla biterdi fakat hepsinin ortak bir konusu olurdu:
iki adamdan birinin hiç şansı olmazdı ve konu kendi ilişkisine
geldiğinde, Tessa’nın ona olan ilgisinin sonunda onun zafer ka­
zanacağı anlam ına gelip gelmediğini asla bilmiyordu.
Diğer adam laryine de saygıyı hak ediyorlardı çünkü rekabeti
kaybettikten sonra yeniden oyuna dönüyorlardı.
304 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

ine bir p arti. H erk esin farklı b ir g ünde aynı saçm alıklurj
Y y aptığı aşırı k alab alık p artilerd en biriydi. İçk iler kırım a!
b ard ak lara dolduruluyor, her odadan b an g ır b a n g ır m üzik sent
geliyordu. K oridorda y ü rü rk e n y an ın d an g eç tiğ im herkes bir
öncekinden daha fazla sıkılm ış görünüyordu. Bu nedenle seneni»
ilk p a rtisin in geçen senekinden daha kalab alık olm ası garipli,
T ü m bu in sanlar nereden gelm işti? H erkes kendinden, inanılm a'/
sosyal hayatlara sahipm iş gibi g örünen b ir başka büy ü k gruplu
tak ılacak k ad ar çok m u sık ılm ıştı? Ü niversitenin b u n d an ibare ı
olduğunu anlam aya başlıyordum . W ash in g to n , F lo rid a’da büyü
d ü ğ ü m yerden çok farklıydı fakat üniversiteler sanki g ittiğ in iz
her yerde aynıydı.
“İşem em gerek,” diye sızlandım ortalığa, lavabonun kapısının
y an ın d ak i duvara yaslanarak. B irkaç dakika sonra lavabodan sarı
saçları om uzlarına gelen m inyon bir kız çıktı. Y anım dan geçerken
bakışların ı yere indirdi. Ü zerinde bol hatta şalvar gibi kotuna
rağm en k alçalarının kıv rım ın ı kusursuzca saracak kadar uzanan
uzu n kollu bir göm lek vardı.
“Affedersin,” dedi ve yanım dan geçip koridora doğru ilerlerken
yerdeki halıya b akarak gülüm sedi.
Lavaboya girip kapıyı kapadım . D aracık tuvalet ucuz vanilya
parfü m ü kokuyordu. Z ih in bulandırıcı b ir kokuydu; bu yüzden
çabucak İşedim , ellerim i yıkadım ve kapıyı a ç tım ... ve kendim i
b ir g ru p k ızm ortasında buldum . A raların d an biri beni tepeden
tırn ağ a süzdü ve beni incelerken gözleri büyüdü. Neredeyse zihnini
okuyabiliyordum . K onuşm ak için ağzını açtı fakat onun arka­
sına b aktığım da, öldürücü kalçalı sarışın kız m erdivenin başında
duruyordu. B ir şey çık arm ak için elini arka cebine soktuğunu
gördüm fakat eli boş çıktı. D u d ak ların ı yalayıp gözlerini devirdi.
T avırlarını b u radan hissedebiliyordum . Tessa olayından sonra bi­
rin i bulm ayacağım a d air tavrım ı açıkça ortaya koym uştum fakat
k endim i koridorda o sarışına doğru ilerlerken buldum . C iddi bir
ANNA TODD 305

şey arayışında değildim fakat bu noktada düzgün bîr sohbet bana


iyi gelebilirdi.
M erdivenin başına yaklaşırken, k üçük eliyle çok k ırılg an bir
-.(■kilde m etal d ireği tu ttu . O n a b akm ak için birkaç adım daha
yaklaştım ve o da ayağında spor ayakkabılar olm asına rağm en
basam aklardan yavaş ve d ik k atli bir şekilde inm eye başladı. G ü r
saçları neredeyse sırtın ın yarısını örtüyordu. Gözleriyle kalabalığı
taram asını izledim . E trafın d a olup bitenlerin farkındaydı; bunu,
gördüğü her yüzü incelem esinden anlıyordum . B irini mİ arıyordu?
Dişleriyle iistdudağım ısırdığım gördüm ve yanm a gitm eye karar
verdim. K otunun paçaları kıvrılm ıştı ve bileğinin yakınlarındaki
yıldız şeklini seçebildim .
“B irin i m i arıyorsun?” diye sordum .
D ö n ü p bana baktığında kahverengi gözleri kocam andı; hatta
yüzüne göre fazla büyüktü ve bu da biraz korkm uş gibi gö rü n m e­
sine neden oluyordu. “A rkadaşlarım a bakıyordum fakat sanırım
gittiler.” K aşlarım çattı.
“A h . O n ları bulm ana yardım etm em i ister m isin?” diye öner­
dim . O daya bakınm aya devam ederek elini yüzüm ün yanından
arkaya d o ğ ru uzatarak y an ım ızd an geçen b ir çocuğun beyzbol
kasketini kaldırdı. Ç o cuk hom urdanınca, yalnızca b iraz utanm ış
ve nedense çaresiz gibi görünerek gülüm sedi.
O na bakıp bunu neden yaptığını düşündüm . “A rkadaşım John
da kasket ta k ıy o rd u ” diye açıkladı. H en ü z çekingen m i yoksa
saldırgan m ı olduğunu anlayam am ıştım fakat anlam ak istiyordum.
“O n la rı arayam az m ısın?” diye sordum .
“H ayır, telefonum arkadaşım ın çantasında kaldı,” dedi iç
geçirerek. “Telefon taşım ak zo ru n d a k alm ak istem edim . Buraya
gelm em em gerektiğini biliyordum . P artiler p ek bana göre d e­
ğil.” Sesi yükseliyordu ve konuşurken ellerini kullanm aya başladı.
306 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

“A m a M acy yalvarıp durdu. Eğlenceli olacağını ve yalnızca bif


saat kalacağım ızı söyledi.”
H afifçe oflayıp b u rn u n u kırıştırınca gülm em ek için altılu*
d ağım ı ısırdım .
U tan ıp kızardı. “N e var?”
“H iç,” diye yalan söyledim . Ç ok şekerdi, “içecek bir şeyler
ister inisin?”
“Ben fazla içm em ,” dedi yum uşak bir sesle.
“Fazla m ı yoksa hiç m i?”
“B azen fakat yabancılarla dolu kalabalık partilerde kesinlikle
içm em .”
“Pekâlâ, sanırım bu m an tık lı.” B uradaki diğer kızlar ya da
erkekler gibi kendinden geçm ek istem em esini havalı bulduğum u
anlam ası için gülüm sedim .
“K endim i kaybetm eden eğlenem em ek gibi bir huyum yoktur.”
“Pekâlâ.” O naylarcasına başım ı salladım . H e r geçen saniye
onıı dah a çekici buluyordum . “O zam an sana biraz su veya gazoz
getireb ilirim ve sen de arkadaşlarını bulana kadar benim le ve
arkadaşlarım la takılabilirsin, ne dersin?”
“Şey, pek em in değilim .” Yabancılarla dolu salona göz attı.
“K im seyi tanım ıyorum ve b u nun gibi partiler genellikle tehlikeli
durum larla doludur.” B akışlarını kısa elbiseli bir grup birinci sın ıf
öğrencisi k ızın etrafında dolanan iki sarhoş çocuğa çevirdi.
H aklıydı.
N ate odanın karşı tarafından bana el sallayınca bu ilginç kıza
b ir kez daha baktım .
“Peki, burada yalnız başına durm ak istem ediğine karar verir­
sen, şuradaki g rubum uza k atılm ana seviniriz.” Ben, yüze yakın
dövm esi olan gru bum uzu işaret edince gözleri fal taşı gibi açıldı.
“G ö rü n d ü k lerinden daha iyidirler,” diye takıldım . K ız te­
reddütle gülüm seyince, “Yani en azından bazıları,” diye ekledim .
ANNA TODD 307

Küçük b ir kahkaha atarak beni şaşırttı ve ben arkadaşlarım ın


yanına giderken peşim den geldi. Trİstan ayağa kalkıp koltukta ona
ver verince k ız da ona kibarca teşekkür etti. T ristan ’ı son zam an ­
larda fazla görm üyordum fakat L ouisiana’dan bekâr ve S teph'in
¡.aşinalıklarına tam am en son verip döndüğüne sevinm iştim .
“Bu üniversite saçm alığının son yılına içelim .” B ardağını
kaldırıp L o g a n m k in e vurdu. M olly de aram ıza katılıp onun ku­
rağına oturdu.
“O f, bu b en im için geçerli değil. B enim daha iki yılım var,”
ıliye yakındı N ate. G ö rü ştü ğ ü k ız -sa n ırım ismi B rianaydı—göz­
lerini devirdi ve m uzipçe, “D ra m a kraliçesi,” dedikten sonra bir
yudum alm ak için N ate’in bardağını elinden çekti.
“B ir m eslek okuluna gitm eliydim .” B aşını arkaya atarken kız
da neşeyle ona bakıyordu. “Ü niversite berbat bir yer.”
“Sana dövm ecideki çıraklık işini kabul etm eni söylem iştim ,”
diye haşladı kız. N ate gözlerini devirdi ve bluzunun incecik askı­
larından b irin i om zundan çekti; K ızın koyu kahverengi ten in in
yarısı ortadaydı fakat bunu kesinlikle um ursam ıyordum .
“Bunu hâlâ düşünüyorum ,” dedi Nate. D ü rü st olm ak gere­
kirse, üniversitede ne kadar zorluk çektiği göz Önüne alınınca bu
m an tık lı b ir hareket olurdu.
“H e r neyse, bu sıkıcı kariyer planlam asını keselim . Bu kim ?”
M olly koridorda karşılaştığım kızı işaret etti.
“B u ...” B ana yardım cı olması için kıza bak tım . K ahretsin,
ism ini sorm ayı u n utm uştum .
“T h erise ,” deyince belli belirsiz aksanını fark ettim .
H a siktir.
“B enim le dalga geçiyor olm alısın.” Molly, L ogan’a yaslanarak
kahkaha attı.
“G üzel isim .” Jace sırıttı ve elindeki sigara kâğ ıd ın ın kenar­
larını yaladı.
308 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

“B ir oyun oynam ak ister m isin, T herise?” diye sordu Molly,


iyi b ild iğ im o ses tonuyla. “D o ğ ru lu k veya C esaret gibi?” Molly
bana bakınca başım ı iki yana salladım .
“Hayır, kimse o saçmalığı oynam ak istemez,” dedim gözlerimi
M olly ye dikerek. T h e rise ’in durum dan hiç haberi yoktu; endişeli
ve biraz da h uzursuz görünüyordu.
“A h , haydi. Eğlenceli olacağına iddiaya, g irerim ,” dedi Jace.
M olly de ona katıld ığ ın ı gösterir gibi başını salladı. “Evet,
şunun tipine bakınca, belki de k a z a n ırd ın ...”
L o gan uzanıp kız arkadaşının ağzını kapadı. Bu ikisinin
b irlik te olduklarına hâlâ inanam ıyordum .
“U zatm a,” dedi M olly ye.
M olly gözlerini devirdi fakat Logan elini onun koca ağzından
çekince konuşm adı.
“G eçen yılın zerresini tekrar etm ek istem iyorum . Fazla duy­
g u saldı.” L ogan, M olly n in çıplak om zundan ö ptü ve M olly bu
kez içten b ir şekilde ve kötü niyet olm adan gülüm sedi.
T h erise kaşlarını çatarak bana ve sonra diğer herkese ve ani­
den ortaya çıkan tu h a f enerjilerine baktı. “G eçen yıl ne oldu?”
diye sordu.
“H iç,” dedim ve ağızlarını kapalı tu tm a la rın ı u m arak arka­
daşlarım a baktım . Bu kızla yeni tanışm ıştım ; bu saçm alıkların
hepsini a rt arda öğrenm esi için henüz çok erkendi.
“Biri vardı, H a rd ...” M olly ağzını bir türlü kapalı tutamıyordu.
“A rtık H essa hak k ın d a konuşm ayacağız!” diye hırladı Logan.
“O ikisi h ak ların d a konuşulm am ası gereken reality şov çiftlerini
andırıyordu.”
“H essa da ne?” diye sordu N a te’in k ız arkadaşı.
M olly g ururlu bir şekilde elini kaldırdı. “B en buldum !” dedi
neredeyse bağırarak. “O saçm alığı ben buldum . O lanet olası çıl­
g ın lara isim tak tım ve d üğünlerine davet edilm eyi bekliyorum .”
ANNA TODD 309

Kahkaha attı. Saçları uçuk pem beydi; rengi oldukça solm uştu ve
uzun b ir sü red ir boyam am ıştı. A rtık neredeyse sarı olm uştu ve
kısacık kesilm işti.
“O n la r evlenm eyecek,” diye çıkıştım .
Bu ikisi hakkında konuşulm asından çok sıkılm ıştım . Tessanm
i'acebook’taki bildirim lerini görm ekten de bıkm ıştım . N ew York’ta
çok mutluydu; H a rd in çok m utluydu; herkes son derece m utluydu.
N e m utlu onlara!
“Şim di değil am a o konuda parasına iddiaya girerdim .” M olly
güldü. “Ve b e n ... K azanırdım .” G özlerinin etrafına siyah kalem le
daireler çizm işti ve bana göz kırparken bir kediyi andırıyordu.
L ogan da bilgiç bir tavırla başını sallayarak yaram a tu z bastı.
Sanki herkes bu konudan em indi.
M olly g ru ptakileri susturm ak için elini havada savurdu. “H er
neyse, siz gelm eden önce, Z e d ’in eski kız arkadaşının büyük hikâ­
yesini konuşuyorduk.”
“Kız arkadaşım d e ğ i l d i dedim dişlerim i sıkarak.
“H a siktir ” dedi biri; m uhtem elen Jace’ti.
“P e k â lâ ...” T h erise ayağa kalk tı ve garip bir şekilde parm ak­
larını çıtlattı. “G itm e vaktim geldi.” U tangaç bir gülüm sem eyle
uzaklaştı.
Y üzüm de acı, sinir olm uş veya öfkeli bir ifade olm alıydı;
aslında tü m bu duyguları hissetm iştim ; çünkü L ogan lafa girdi.
“G itm esine izin versen iyi olur; yoksa bir düşm an daha kazana­
caksın. B elki de kam yonetinin lastiklerini parçalayacak bir erkek
arkadaşı vardır.”
A n laşılan ark adaşlarım ın hepsi geçm işte pahalıya m al olan
h atalarım yüzü n d en bana zor anlar yaşatm aya karar verm işlerdi.
A şk hayatım ın sürekli felaketle sonuçlanacağı beklentisi öf­
kem i b iraz olsun d in d ird i. H e r zam an aynı oluyordu, o yüzden
öfkelenm eye bile halim kalm am ıştı. “O kızın n işan lı olduğunu
310 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

bilm iyordum ve em inim lastiklerim e o saçm alığı yapan erkek


arkadaşı değil kendisidir,” dedim ve Jonah Soto’nun aracım a no
yaptığını hatırlayınca yüzüm ü ekşittim . O h erifin burada profesör
pozisyonunda olm am ası gerekiyordu. K açığın tekiydi.
N ate om uz silkerek içkisinden bir yudum aldı. “O halde önüne
gelen kızla yatm ayı bırak.”
“Bu b ir yıl önceydi, hem nişanlısının burada profesör oldu­
ğunu nereden bileyim ?”
H a fta sonu tam bir felaketti. O kızın kendi bekârlığa veda
p artisi için klübe geldiğini bilseydim eve onunla dönm ezdim .
Yani geleneklerin, o tüyleri dökülm üş fularları ve sahte duvakları
tak m aları ve üzerinde bekârlığa veda partisi yazan kuşakları kul­
lan m alarını gerektirm esinin bir nedeni vardı. Bu sanki erkeklerin
ya da evlenecek kızın aptalca bir şey yapm am aları için verilen bir
uyarıydı. O kuşak sanki çıkarılm ası gereken ilk şeydi, böylece
orada olm ası, ah evet, evlenm ek üzere olduğunun göstergesiydi.
H em de ertesi gün.
H a y atım d a sadece b ir kez yaşadığım tek gecelik ilişk in in
böyle bitm esi yalnızca b en im talih sizliğ im d i. (A rkadaşlarım ı
seks h ay atım ın genel olarak ab a rtılı bir versiyonuna in an d ırm ış
o lab ilird im fakat bunu bilm eleri gerekm iyordu.) K ızın nişanlısı
sakindi; onun yerinde olsam o kadar sakin olm azdım fakat sonra
b en i b ilim p ro g ram ın d an çıkarm aya ve H a rd in ’in kovulm asını
engellem eye çalıştı. K im se genç b ir profesörün neden sürekli
so ru n çık aran ve hiç ta n ım ad ığ ı b irin in tara fın ı tu ttu ğ u n u sor­
g ulam ad ı. B u çok saçm aydı fak at sonuçta H a rd in ’in kovulm a­
d ığ ın a sevinm iştim .
‘‘H em siz kim oluyorsunuz da saçmalayıp duruyorsunuz,” elimle
g rubu işaret ettim , “sonuçta M olly yarınızı becerdi.”
L ogan, “Sözlerine d ik k at et,” diye uyarınca herkes gerildi.
ANNA TODD 311

O n u n la tartışm ak yerine yeni kızın peşinden gitm eyi tercih


m im .
O nu tan ım ıy o rdum fakat havalı görünüyordu ve fena halde
(■öz kam aştırıcıydı. Evet, bana Tessa’yı hatırlatıyordu ve evet, onu
aklım dan çıkarıp atm am uzu n zam an ım ı alm ıştı ve belki de bu
kötü bir fik ird i am a birçok şey öyle değil m iydi zaten?
Z ih n im d e girdap gibi dönen bu düşüncelerle onu bulm ak
için ayağa k alktım . Tessayla aram ızdakilerin oralara gelm esini
istememiştim. Evet, ona değer verm iştim fakat aptal kıskançlığım a
ve S am an th ay la yattığı için H a rd in ’den intikam alm a hırsına
kapılm ıştım . Tessa’dan çok hoşlanm ıştım fakat ona beslediğim
hisler, H a rd in ’in k in in yanında solda sıfır kalırdı.
S am an th a h arik a biriydi; eğlenceliydi ve benden birkaç yaş
büyüktü. Bu insanın başım döndürüyordu ama vahşiydi de. Tessayla
yaşadığım şey b ittiğinden beri, H a rd in ’le ilişkisinin S am anthayla
yaşadıklarım a ben zediğini sık sık düşünür olm uştum . F akat Sa­
m antha, H a rd in ’le yatm ıştı ve bunu büyük bir sorun olarak da
görm em işti. E lb ette H a rd in de bunu um ursam am ıştı.
Ben um ursam ıştım . Perişan olmuş ve öfkeden kudurm uştum
ve b u n u n içim de beslenerek büyüm esine izin verm iş, ondan in ­
tik am alm ak için doğru zam anı beklem iştim . Tessa, en baştaki
iddia olayına karışm am a rağm en bana güvenm işti. O n a iddianın
ayrın tıların ı ben an latm ıştım ve ihtiyacı olduğunda hep bana ge­
lirdi. Fakat sorun da buydu; bana yalnızca H a rd in onu bir kenara
attığında geliyordu ve bu tarz şeyler bana göre değildi. H e r zam an
ikinci tercih olm ak istem iyordum . Ve ayrıca, ilişkileri çok inişli
çıkışlıydı ve H a rd in ’in kalbini ilk kez kazandıktan sonra çocukça
ilişkilerine ayak uydurm ak ve her seferinde onu kurtarm aya koşmak
çok yorucu olm aya başlam ıştı.
O psikopat erkek arkadaşı bana ilk vurduğunda onu yalnız
bırakm alıydım . Fakat hayır, H a rd in in Öfkesi devam etm em ve
312 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

kazanm am konusunda beni yalnızca ateşlemişti. N eden Samanthayla


yatm ıştı ve sonra iddiaya katılm ış ve sonra her şeyin ne zam an
so n landığm a ve rayına girdiğine o karar veriyordu ve neden ben
Tessa yla ilişk im i kesm ek zo ru n d a kalm ıştım ?
H e r şey o k ad ar çocukçaydı ki; bunu şim di görebiliyordum .
O gece annesinin evinde onunla birlikte olm aya çalışm am alıydım
ve ağ zım dan çıkan saçm alıkların yarısını söylem em eliydim . A p ­
tallığ ım y ü zünden o zam andan beri y alnızdım ve bir yılı aşkın
b ir sü red ir Tessa’dan haber alam ıyordum . Ü zücü olansa, onunla
konuşm ayı özliiyordum .
A rkadaşı L a n d o n la N ew York C ity ’ye taşın d ığ ın ı duym uş­
tum fakat H a rd in ’in yine peşine takılm asının uzun sürm eyeceğini
biliyordum . K abul etm ek istem esem de aralarında özel b ir şey
vardı. Yürüm esi zor olsa da daha önce birbirleri için bıı kadar fazla
savaşan bir çift görm em iştim . E lbette H a rd in onu hak etm iyordu
fakat a rtık buna karışm aya h ak k ım yoktu.
D ışarı çık tım ve T h e rise ’yi bulm ak için bahçeye bakındım .
K ırık dökük taş duvarın üstünde otu rd u ğ u n u görünce aklım a
başka b ir anı geldi. K ırık betonla oynuyordu ve ben yaklaşınca
duvardan aşağı atlam ak üzere harekete geçti.
“D u r.” E lim i k aldırdım ve barışçıl b ir şekilde salladım . “A r­
k adaşlarını veya seni eve bırakabilecek birini bulm ana yardım
edebilirim .”
“B ilm iyorum .” Belki de bir seri k atilim d ir diye dikkatle beni
süzdü.
“Y alnızca eve b ırakm ak için. A rkadaşlarım fazla gevezedirler
fakat hiçbiri sana zarar verm ez. İstersen ben de gelirim . Ben alkol
aldığım için seni g ötürem em .”
K aşım ı kaldırıp ona b aktım ; başını iki yana salladı. “Vay
canına, dem ek tatlı serseri çocuk biraz da olsa sağduyuluym uş,”
diyerek tatlı bir şekilde alay edercesine gülüm sedi.
ANNA TODD 313

“B azen,” diye itira f ettim om uz silkerek. E lin i sıkm ak için


d im i u zattım . “Ben Z ed .”
E lin i u zatm ad an önce b ir an tereddüt etti. “T an ıştığ ım ıza
sevindim, Z ed .” ism im i yutm aya korkarm ış gibi söyledi.
“Ben de tan ıştığ ım ıza sevindim , T h erise.”
Landon

0 kusursuz çocukla daha tanışmadan ondan nefret etmişti. Babası


ona yeni bir kardeşi olacağını söylediğinde, sanki bundan mutlu
olması beklenmişti. Sanki bir anda aileye, akşam yemeklerine
ve ev yem eklerine değer verm esi ve babasının yeni oğluna ayak
uydurması beklenmişti.
Diğer çocukla tanıştığında nefreti büyümüştü. Ondan nefret
etmek için saf bir kıskançlıktan başka bir nedeni olmadığını bil­
diği halde yine de ondan nefret ediyordu. Babasının yeni oğlunun
yaptığı gibi atletleri ve spor aktivitelerini takip edemiyordu ve
bir akşam yemeği davetinde tüm masayı büyüleyemiyordu. Bu
çocukla rekabet edemeyeceğini biliyordu fakat hayatını değiş­
tirdikçe, bunu hiçbir zaman yapmak zorunda olmadığını anladı.
Sonunda en yakın arkadaşı olacak Altın Çocuk'tan uzak durmak
için çok çalıştı; çok çabaladı.

H
er zam an aklım dan geçen ilk üç düşünce şunlardı:
Burası düşündüğüm kadar kalabalık değil.
Umarım bugün Tessa çalışmıyordu?- ve birlikte takılabiliriz.
A n n em i özledim.
Evet, N ew York Ü niversitesinde ikinci s ın ıf öğrencisiydim
fakat annem en iyi arkadaşlarım dan biriydi.
E vim i çok özlüyordum . Tessa ya yakın olm ak iyi geliyordu;
b urada ailem e en yakın kişi oydu.
ANNA TODD 315

Ü niversite öğrencilerinin b unu çok sık y aptıklarını biliyor­


dum; bir an önce evden uzaklaşm aya can atıyorlardı fakat ben öyle
değildim. B üyüdüğüm yer orası olm am asına rağm en ben evim i
seviyordum. N Y U ya başvurduğum da b ir planım vardı; yalnızca
planladığım gibi gitm edi. Buraya taşınacak ve liseden beri birlikte
okluğum D a k o ta’yla yaşamaya başlayacaktım . Ü niversitedeki ilk
yılını yalnız geçirm ek isteyeceğinden hiç haberim yoktu.
Perişan olm uştum . H âlâ perişandım am a yanında ben olmasam
da m utlu olm asını istiyordum .
Şehir eylül ayında soğuktu fakat VVashİngton’a kıyasla nere­
deyse hiç yağm ur yağm ıyordu. E n azından bu da b ir şeydi.
İşe yürürken, her gün elli kez yaptığım gibi telefonum u kont­
rol ettim . A n n em k ız kardeşim e ham ileydi ve eğer b ir şey olursa
bir uçağa atlayıp zam an ında orada olacağım dan em in olm ak is­
tiyordum . Şim diye kadar gönderdiği m esajlar yalnızca pişirdiği
inanılm az şeylerin fotoğraflarıydı.
A cil b ir du ru m la ilgili mesaj yoktu. A m a yem eklerini çok
özlüyordum .
G e çtiğ im sokaklar kalabalıktı. B irçoğu bo y u n ların d a ağır
kam eralar taşıyan tu ristlerden oluşan kalabalıkla yaya geçidinde
bekliyordum. E rgenlik çağındaki bir çocuk özçekim yapm ak üzere
devasa iP a d ’ini havaya k aldırınca kendi kendim e kahkaha attım .
Bu d ü rtü y ü hiçbir zam an anlayam ayacaktım .
Işık sarıya dönüp de yaya geçidindeki işaret yanm aya başla­
dığında, k u lak lığ ım d an gelen m üziğin sesini açtm ı.
Burada neredeyse tü m gün kulaklıkla geziyordum . Şehir tah ­
m in im d en çok daha gürültülüydü ve bu g ü rü ltü n ü n en azından
bir k ısm ını yok edecek ve duyduğum sesleri sevdiğim bir şeyle
renklendirecek b ir şeyi yararlı buluyordum .
B ugün H o zier dinliyordum .
Ç alışırken bile kulaklık takıyordum . E n azından tek kulağım a
takıyordum ve böylece bana verilen kahve siparişlerini duyabili­
316 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

yordum . B ugün korsan kıyafetleri giym iş, birbirine bağıran İki


adam d ik k atim i d ağ ıttı ve dükkâna girerken en sevm ediğim iy
arkadaşım A id en ’a rastladım .
U zun, benden çok daha uzun boyluydu ve D raco M alfoy gibi
görünm esine neden olan beyaz-sarı saçları vardı bu yüzden beti i
biraz korkutuyordu. D raco ’yla olan b enzerliğinin yanı sıra bazen
b iraz kaba olabiliyordu. Bana karşı iyiydi fakat G rin d e gelen
üniversiteli kızlara nasıl b ak tığ ın ı görüyordum . Sanki kahveci
ism ini kahve çekirdeklerinden değil de bir kulüpten alm ış gibi
davranıyordu.
O n lara gülüm ser, onlarla kesişir ve “yakışıklı” bakışlarıyla
kıv ran m aların a neden olurdu am a bu hali bana çok itici gelirdi.
“D ik k a t et, adam ım ,” diye hom urdandı A iden, birörnek for­
m alarla futbol sahasından geçiyorm uşuz gibi om zum a vurarak.
B ugün beni sinir etm ek konusunda çok h ızlıy d ı...
F akat onu görm ezden gelerek arka tarafa geçtim , sarı önlü­
ğüm ü belime bağladım ve telefonumu kontrol ettim . İşe başlayınca,
birkaç haftadır eğitm em gereken kızı, Posey yi gördüm . İyi biriydi.
Sessizdi fakat çok çalışıyordu ve her eğitim gününde ona bedava
verdiğim iz kurabiyenin, çalıştığı süre boyunca daha m utlu etm esi
hoşum a gidiyordu. Ç o ğ u stajyer kurabiyeyi geri çevirirdi fakat o
bu h afta her g ü n bir tane yem iş, tüm çeşitleri denem işti: Ç ik o ­
latalıdan, çikolatalı fın d ık lıd an , şekerliden ve glütensiz ve yerel
ü rü n lerden yapılan tam am en doğal olduğunu sandığım gizem li,
yeşilim si renkte olandan yem işti.
“Selam,” dedim buz m akinesi yaslanan Posey ye gülümseyerek.
Saçını kulağının arkasına sıkıştırm ıştı ve öğütülm üş kahve paket­
lerinden b irin in arkasını okuyordu. Başını kaldırıp bana baktı ve
gülüm seyerek beni çabucak selam ladıktan sonra gözlerini yeniden
pakete çevirdi.
“Bu kadar küçük bir kahveye on beş dolar alm aları hâlâ m an­
tıksız geliyor,” dedi paketi bana atarak.
ANNA TODD 317

Paketi güçlükle yakaladım ve neredeyse elim den kayıp dü­


zecekti fakat sıkıca tu ttu m .
“A lm a m ız ” diye düzelttim kahkahayla gülerek ve paketi ait
olduğu yere, tezg âh ın üstüne koydum . “O parayı biz alıyoruz.”
“’B iz’ k ısm ına dâhil olam ayacak kadar kısa b ir süredir bu­
ruda çalışıyorum ,” diye takıldı ve bileğinden bir saç tokası çıkarıp
kıvırcık, k ızılım sı kahverengi saçlarını b ir araya getirerek yukarı
kaldırdı. Ç o k fazla saçı vardı ve saçını düzgünce topladıktan sonra
başım sallayarak çalışmaya hazır olduğunun işaretini verdi.
Posey arkam dan gelip kasanın yanında durdu. Bu hafta m üş­
teri siparişlerini alm ayı öğreniyordu ve sonra da büyük olasılıkla
içecekleri hazırlayacaktı. Ben en çok sipariş alm ayı seviyordum
çünkü her vardiyam da yaptığım gibi espresso m akinesinde par­
m aklarım ı yakm ak yerine insanlarla konuşm ayı tercih ediyordum .
K endi bölm em deki her şeyi düzenliyordum ki kapıya takılı
zilin çaldığını duydum. H azır olup olm adığını görm ek için Posey ye
baktım ve elbette o sabahın kafein b ağ ım lıların ı karşılam ak için
neşe içinde bekliyordu. İk i kız yüksek sesle sohbet ederek tezgâha
yaklaştılar. Seslerden biri d ik k atim i çekti ve onlara döndüğüm de
D a k o tay ı gördüm . Ü zerinde sporcu bustiyeri, bol şort ve parlak
renkli spor ayakkabıları vardı. Koşudan geliyor olm alıydı; bir dans
dersine gitse biraz daha farklı giyinirdi. T ek parça bir kıyafet ve
daha dar b ir şort giyerdi. Ve tıpkı şim diki k adar iyi görünürdü.
H e r zam an öyle görünürdü.
D akota birkaç haftadır buraya gelmemişti; şimdi onu gördüğüme
şaşırm ıştım . G erginleşm em e neden olm uştu; ellerim titriyordu ve
kendim i h içb ir sebep yokken bilgisayar ekranını iterken buldum .
B eni önce arkadaşı M aggy gördü. D a k o ta y ı om zundan dürtünce
o da y ü zünde bü y ü k b ir gülüm sem eyle bana döndü. B edeni ince
bir ter tabakasıyla kaplıydı ve siyah buklelerini tepesinde dağınık
bir to p u z yapm ıştı.
3T8 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

“Ç alıştığ ın ı um uyordum .” Ö nce bana sonra Posey’ye elini


sallayarak selam verdi.
C id d i miydi? Bu sözlerinden ne çıkaracağım ı bilm iyordum ,
A rkadaş olmaya karar verdiğim izi biliyordum fakat arkadaşça bir
sohbet m iydi yoksa daha fazlası m ıydı anlayam am ıştım .
“Selam, L andon.” M aggy de el salladı, ikisine de gülüm seyip
ne içm ek isted iklerini sordum .
“E k stra krem alı buzlu kahve,” dedi ikisi de b ir ağızdan. N e ­
redeyse aynı giyinm işlerdi fakat M aggy, D a k o ta n ın ışıldayan,
k aram el rengi teni ve parlak, kahverengi gözlerinin yanında ko­
layca gölgede kalıyordu.
O to m a tik hareketlerle iki plastik bardak aldım ve kıvrak bir
ham leyle bardakları buz kutusuna doğru ittik ten sonra hazır kah­
venin kapağını açıp bardaklara boşalttım . D akota beni izliyordu.
G ö zlerin i üstüm de hissedebiliyordum . N edense bu biraz tu h a f
hissetm em e neden oldu ve Posey’nin de beni izlediğini görünce,
ne halt ettiğ im i açıklayabileceğim i belki de açıklam am gerekti­
ğini fark ettim .
“B unu bu zun üzerine döküyorsun; akşam vardiyasm dakiler
soğum ası ve buzu eritm em esi için b ir gece önceden hazırlıyorlar,”
dedim .
O n a söylediğim şey gerçekten de basitti ve bunu D a k o ta n ın
önünde söylediğim için biraz aptal gibi hissettim . A ram ız kötü
değildi; yalnızca eskisi gibi takılm ıyor ve konuşm uyorduk. Uç
yıllık ilişkim izi bitirdiğinde onu tam am en anlayışla karşılam ıştım .
N ew York C ity ’deydi; yeni arkadaşları ve yeni bir çevresi vardı.
O n a ayak bağı olm ak istem ediğim için sözüm ü tu ttu m ve onunla
arkadaş kaldım . O nu yıllardır tanıyordum ve ona her zam an değer
verecektim . O benim ikinci k ız arkadaşım dı fakat şim diye kadar
yaşadığım ilk gerçek ilişkim di. B enden üç yaş büyük bir kadın
olan S oyla takılıyordum fakat gerçekten de yalnızca arkadaştık.
ANNA TODD 319

Trssaya da çok İyi davranıyordu. Şim di çalıştığı restoranda iş


İmİması için yardım etm işti.
O n lara tam kendi içeceklerim e yaptığım bir şey olan krem
;.;mti isteyip istem ediklerini sorm ak üzere ağzım ı açm ıştım ki
A idenin sesi b en im k in i bastırdı. “D akota?”
Şaşkın bir şekilde A idenın tezgâhın üstünden D ako tan ın eline
doğru u zan ışın ı izledim . A iden onun elini tu tu p havaya kaldırdı
ve D akota yüzünde bir gülümsemeyle onun önünde bir tu r döndü.
Sonra b ir an bana bakıp biraz geriledi ve daha nötr bir sesle,
“Burada çalıştığını bilm iyordum ,” dedi.
K onuşm alarına kulak m isafiri olm am ak için Posey ye baktım
ve sonra da onun arkasındaki duvarda asılı çizelgeye bakıyorm uş
gibi yaptım . K im inle arkadaşlık ettiğ i gerçekten de beni ilgilen­
dirm iyordu.
“D ü n gece b ah settiğim i sanıyordum ,” dedi A iden. Bense h e­
men ard ın d an çıkardığım sesle herkesin d ik k atin i çekince bunu
bastırm ak için öksürdüm .
Neyse ki Posey dışında kim se fark etm em iş gibiydi ve o da
yüzündeki gülüm sem esini saklam ak için elinden geleni yapıyordu.
H u z u rsu zlan d ığ ın ı sezm em e rağm en D ak o ta’ya bakm adım .
A iden’a cevap olarak, geçen sene büyükannem in ona verdiği yılbaşı
hediyesini açtığ ın d a attığ ı k a h k a h a n ın aynısını attı. O tatlı ses...
Dakota, plastik ahşap parçasının üzerinde şarkı söyleyen ucuz balığa
gülerek b ü y ükannem i çok m utlu etm işti. Bir kez daha gülünce
artık gerçekten h u zu rsuzlandığını anladım . D u ru m u n tu h a flığ ın ı
azaltm ak için gülüm seyerek iki bardak kahveyi verdim vc onu
yakında görm eyi um duğum u söyledim.
C evap verm esine fırsat kalm adan b ir kez daha gülüm seyerek
k u lak lığ ım d an gelen sesi açtım ve arka taraftaki odaya yöneldim .
D a k o ta ve M ag gy n in dük k ân d an çık tık ların ı haber verecek
olan zilin sesini bekledim ve dün oynanan hokey m açını dinledi­
ğim için m uhtem elen zilin sesini kaçırdığım ı düşündüm . Yalnızca
320 A FT ER : BAŞLAN G IÇ

tek kulağım da ku lak lık olm asına rağm en seyircilerin tezahüratı


ve sopa sesleri, eski, pirinç b ir zilin sesini bastırırdı. Yeniden ön
tarafa çık tığ ım da Posey, süt kaynatm a yetenekleriyle böbürlenen
A ıd en a gözlerini deviriyordu. Beyaz sarı saçlarının önündeki buhar
bulutuyla tu h a f görünüyordu.
“A ynı dans akadem isine g ittik lerin i söyledi,” diye fısıldadı
Posey ben yaklaşınca.
D o n u p k aldım ve her şeyden habersiz, m uhtem elen kendi
m uhteşem dünyasında kaybolup gitm iş olan A id en a baktım . “O na
sordun m u?” dedim . E tk ile n m iştim ve D a k o ta y la ilgili başka so­
ru lara verebileceği cevaplan düşünerek b iraz da endişelendim .
Posey d u ru lam ak için m etal bir b ardak aldı ve başını evet
an lam ın d a salladı. O n u n arkasından lavaboya g ittim ve o da
m usluğu açtı.
“A id en onun elini tu ttu ğ u n d a nasıl davrandığını gördüm ve
bu yüzden aralarında ne olduğunu sorm aya karar verdim .” O m u z
silkince g ü r kıvırcık saçları hareket etti.
Ç illeri daha önce gördüğüm çoğu kişinİnkİnden daha açık
renkti ve yanakları ile burnunun üst kısım larına dağılm ıştı. D olgun
d u d akları h a f if çıkıktı ve neredeyse benim boyum daydı. B unlar
onun eğ itim in in üçüncü gününde, galiba b ir anlığına ona ilgi
duyduğum sırada fark ettiğ im şeylerdi.
“O n u n la bir süre çık tım ,” diye itira f ettim yeni arkadaşım a
ve bardağı kurulam ası için ona bir havlu verdim .
“A h , birlikte olduklarını sanm ıyorum . S lythcrin’le çıkm ak
için aklın ı kaçırm ış olm alı.” Posey gülünce, yanaklarım a sıcak
bastı, ben de o nunla birlikte güldüm .
“Sen de fark ettin dem ek?” diye sordum .
Y anından uzanıp ve şam fıstıklı-naneli bir kurabiye aldım ve
ona uzattım .
G ülüm seyerek kurabiyeyi elim den aldı ve ben daha k utunun
k apağını kapayam adan yarısını yedi.
Christian

Aile bağlarımızın çok güçlü olması gerekir. Annemizi, babamızı,


kardeşlerimizi ve ailenin geri kalan üyelerini sevmemiz gerekir ve
bunun tek nedeni damarlarımızda aynı kanın akmasıdır. Küçük bu
gerçeği sorgulardı. Ertesi gün okula gideceği gecelerde, yüksek
sesiyle onu her zaman uyandıran ve sürekli tökezleyerek gezen
adamı sevmesi mi gerekiyordu? Salona gittiğinde, şöminenin çıkın­
tısına yaslanıp botlarını çıkarm aya çalışan adamı sevmeli miydi?
Küçük çocuk bedenini duvarın arkasına gizler, adamın uğraşıp
duruşunu ve yere düşüşünü izlerdi. Sonra adamın botu duvara,
başına yakın bir yere çarptığında, aceleyle odasına giderdi.
O gecelerden nefret eder ve annesinin o güleç arkadaşının
gelmesi için gün sayardı. Annesinin arkadaşının, babası olmasını
dilerdi. Belki bu adam onu eskiden hayal ettiği yerlere götürürdü.
Adamın her zaman kolunun altında bir kitap taşıdığını hatırlardı.
Çocukla kitaplar hakkında konuşur, ona kitapların konularını,
hikâyelerini anlatır, çocuğun kendini zeki ve olgun hissetmesini
sağlardı.
Adamın ona hediye ettiği ilk kitabı her zaman hatırlayacaktı.
Kitap kısa sürede çocuğun ilk gerçek dostu olmaya başlamıştı
ve çocuk büyüdükçe ve annesinin arkadaşının ziyaretleri giderek
seyrekleştikçe, arada geçen sürede adamı ve kitapları özlediğini
hatırlıyordu. Hâlâ, çocuğun asi ergenlik yıllarında bile her geldi­
ğinde yanında kitaplarını da getirirdi. Çocuk, annesinin, arkadaşını
322 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

sevdiğini bilirdi fakat bu gerçek yüzünden hayatının ne kadar büyük


bir yalan olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.

E
v sessizdi. K arn ın ın üzerine uzanm ış olan K arinayla birlikte
k oltukta uyuyan K im e baktım . K ızın küçük elleri annesinin
kazağını sıkıca kavram ıştı. Kim onunla ben ve aksanım hakkında
konuşurken, küçük kızım ıza annesinin tatlı tonunu ve babasının
şeytani aksanım alıp dünyanın en güzel sesine sahip olacağını
anlatırken uyuyakalm ıştı. “Şeytani” dem işti. Bunu söylemeye hakkı
varm ış gibi. O bu dünyadaki en inatçı ve şeytani kad ın d ı ve onu
çok seviyordum .
Kimberly benim sekreterim ken iş ortağım olm uştu ve potansi­
yelden iyi anlardı. M uhtem elen benim le de bu yüzden evlenm işti.
Belki de oğlum S m ith ’i gerçekten çok seviyordu. O n u sevm em ek
m ü m k ü n değildi zaten.
T ezgâhın üzerinde, önüm üzdeki sene açacağım ız N ew York
restoranının sözleşmesi gibi beni bekleyen bir deste kâğıt vardı. N e
kadar heyecan verici olsa da yeni doğan kızım kadar olamazdı. A rtık
W ash in g to n d an N ew York a ve Los A ngeles’a kadar restoranlara
yaptığım yatırım ları genişletm iştim fakat bu, k ızım ın gözlerim in
önünde büyüdüğünü izlem enin verdiği hazzın yanında hiç kalırdı.
Bunu diğer çocuklarım da yaşayacak kadar şanslı olam am ıştım .
N orm alden daha g ü rü ltü lü bir şekilde uyuyan eşim e bir kez
daha bak tım . Ve o tatlı, sevgi dolu hareketi yaparak onu k am e­
raya çekm ek üzere telefonum u çıkardım . Sözleşm e yarm a kadar
bekleyebilirdi. K arım ı özlüyordum . O nu nefes alırken izledim ;
çıkan ses korkunçtu.
Kayıt tuşuna bastım ve sessizce koltuğa doğru yürüdüm . Beş
saniye içinde gözlerini açtı, anında elim deki telefona bak tı ve ben
o an uykusunu böldüğüm için kendim i bir pislik gibi hissettim
çünkü zaten çok az uyuyabiliyordu.
ANNA TODD 323

G ö zlerin i K arina’dan ayırm adan kolunu başının üstüne kal­


dırırken, “S enin çalışm an gerekm iyor muydu?'” diye fısıldadı sev­
gilim , yum u şak ve uykulu bir sesle.
“Evet, sevgilim fakat seninle uğraşm ak çok daha eğlenceli.”
Ben k ah k a h a atınca o da bana tekm e atar gibi ayağını savurdu.
Kucağında yatan Karina kıpırdandı, o küçük, boncuk gibi gözlerini
açtı ve yaram az annesi ile babasına baktı.
“Sonunda başardın,” diye beni azarladı Kimberly gülümseyerek.
K arinayı da kaldırıp doğruldu ve kızım ı alm ak için uzandığım da,
kucağındaki yum uşak kundağı bana verdi.
“G üzel, küçük kızım ,” dedim alçak sesle K arinaya, burnum la
o tom bul, küçük yanağını dürterek. K arina esnedi ve yüzünde
kendi gülüm sem em i gördüm . S m ith ile H a rd in de aynı gam zeli
gülüm sem eye sahiplerdi.
B ir gece hep birlikte A n n e ile Ken’in m utfağındayken küçük
çocuğa koyacakları isim konusunda k o nuştuklarını hatırladım .
T rish’in karnı o kadar büyüm üştü ki ayakkabılarını bağlayamıyordu.
“B en N icholas veya H arold isim lerini seviyorum ,” diye önerdi
Ken.
Harold? H ayır. Nicholas. İki kez hayır.
T rish yum uşak bir gülüm sem eyle şişkin karnını okşadı. “H a ­
rold, bunu b eğendim .”
Kabul etm ek gerekirse b u isimden nefret etm em iştim ; yalnızca
iyi bir his uyandırm ıyordu. T rish ’in içindeki o çocuk sertti; onu her
gece tekm eliyordu ve o kadar hızlı büyüyordu ki karnını inanılm az
boyutlara getirm işti. O çocuk bir savaşçıydı... H arold-H arry-ism i
fazla tatlı ve sakin bir isim di.
“Ç o k sıradan,” diye araya girdim , Ken’in bir şey söylemesine
fırsat verm eden. “H a rd in ism ine ne dersiniz?”
Bu, hen ü z b ir ergenken ilk çocuğum için seçtiğim isim di.
H a m p stea d ’de yaşayan küçük bir çocukken, bir gün h arik a bir
A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

kitap yazacağım ı ve başkarakterin ism inin H a rd in olacağını düşü­


nürdüm . E ski İngiltere için tipik olmasa da oldukça ikna ediciydi.
T rish nasıl hissedeceğini anlam ak için İsmi yüksek sesle söy­
ledi. “H a r-d in . E m in d e ğ ilim ...”
F akat o anda çok kıskandığım kocasına baktı. Ken isim le
fazla ilgilenm em esine rağm en kibarca om uz silkti.
“Fena değil,” dedi alçak sesle.
O m u zların ı bir kez d ah a silkti ve T rish hafifçe gülüm sedi.
“H ardin?.. H a rd in .”
“O zam an H a rd in koyuyoruz,” diye açıkladı Ken, çok ra­
hatlam ış görünerek. T rish, K en’in ilk o ğ u lların ın ism ini seçm ek
konusunda çok hevesli olm am asına şaşırm ış veya bozulm uş gibi
görünm üyordu. F akat ben önem veriyordum ve T rish ’in de ger­
çekten özendiğini biliyordum .
K en’in norm al şartlarda önem seyeceğini düşünm ek istiyor­
dum fakat o zam anlar onun üniversitede ve her zam an m eşgul
olduğunu düşünerek h ak verm iştim . Ç ok çalışıyordu ve söylen­
tilere göre hu k u k sınavlarına çalışırken uyuşturucu kullanm aya
başlam ıştı. G özbebekleri genellikle büyüktü fakat çok çalışm ak
zorundaydı ve bunu anlıyordum . O nu yargılayacak b ir durum da
değildim fakat uzun bir süredir o küçük çocuğa kusursuz bir baba
olacakm ış görüntüsü çiziyordu. Bu rolü o serseri daha doğm adan
uzun süre Önceden beri tereddütlü bir şekilde kendine yakıştırm aya
çalışıyordu. K endim i soktuğum durum düşünüldüğünde, K e n in
bu hali beni gereğinden fazla rahatsız ediyordu.

Yirm i yıl önce...

N isan ayıydı ve güneş H am pstead için kavurucu sayılırdı. T rish


yanım da, çim enlerin üstü n e uzanm ıştı ve rüzgâr g ü r kahverengi
saçlarını yüzüm e savuruyordu. T rish bunun bu dünyada geçirdiği
ANNA TODD 325

on altı yılın en eğlenceli anı olduğunu düşünüyordu. Ç oğunlukla


yaşına göre olgun davranır, dünya ve liderleri hakkm daki teorilerini
anlatıp d u ru rd u fakat şu anda on bir yaşındaki h aline dönm eyi
tercih etm işti.
Saçlarım onuncu kez yüzüm den çektim . “Bu koca yeleni
kesmen gerekm iyor m uydu?” diye sordum arsızca, ondan biraz
uzaklaşarak. G eçen hafta bir şey k an ıtlam ak için saçım tüm den
kestirm eyi planlıyordu fakat konunun ne olduğunu unutm uştum .
H am p stead T ow ne P a rk ’ı bugün neredeyse boştu ve bu n e­
denle T rish'in kahkahası çim enlikte etrafım ızı çevreleyen ağaçlarda
yankılandı. Buraya sık gelirdik fakat Ken çok m eşgul olduğundan,
çoğunlukla buluşm alarım ızı kaçırırdı.
“K estirm eyi düşünüyordum fakat bu çok eğlenceli,” diye yanıt
verdi. Y attığı yerde dönüp bana yaklaştı ve kahverengi saçlarını
bir kez d ah a yüzüm e savurdu. Saçları çiçek ve biraz da nane
kokuyordu. Bu beni her zam an çeken bir kokuydu. B edenini yan
tarafım a b astırm ıştı ve bacağım b en im k in in üstüne attı.
B acağını çekm eliydim fakat yapm adım . D u rd u ğ u yer çok
hoştu. “Ya bebekler uzun saçlı doğsaydı?”
Ö ylesine b ir soruydu fakat hiç şaşırtıcı değildi. T rish Powell
sorularıyla tan ın ırd ı. Ya şöyle obaydı ? Ya böyle olsaydı? Bu onun
tarzıydı ve bunu hem tu h a f hem de harika bulurdum . O kulum daki
diğer tü m kızlard an çok farklıydı, üniversitede okuyan m ahalleli
kızlar bile onun gibi değillerdi. O n u n la tanıştığım da dikkatim i
ilk çeken o d ağ ın ık saçları olm uştu ve şim di ise o saçları, salı
öğleden sonram ın en büyük sorunu olm uştu.
“G erçekten de dersi, annelerinin k arn ın d an rockçı saçıyla
doğan bebekleri konuşm ak için m i astık?” diye sordum .
G özlerim i açtım ve ona dikkatlice bakm ak için yüzüstü dön­
düm . Ç o k fazla çili vardı. O n ları parm ak uçlarım la birleştirm ek
ve g ö zlerin in m u tlulukla k apandığını görm ek istiyordum .
326 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

“H ay ır sanırım bun u n için asm adık.” K ıkırdadı ve gözlerini


tak ip edince bize yaklaşan gölgeyi gördüm . Ken çim enlerin üs­
tü n e o tu rd u ve T rish ’in yüzüne bakarken gözlerindeki karanlığın
aydınlanışm ı izledim .
T rish de ona gülüm sedi ve Ken uzun çim enlerin arasından
geçerken piyangoyu kazanm ış gibi görünüyordu. Ken’in ona ba­
kışın ı fark edip etm ediğini bilm iyordum . Ben her zam an fark
ederdim ve bunun dam arlarım ı bir asit gibi yakm adığını düşün­
meye alışm ıştım .
K arşılaştırıldığım ızda, K en’in daha iyi bir adam olduğu b i­
linen bir gerçekti.
G üneş tenim i çok yakm aya başlam ıştı; b ir elim le gözlerim i
koruyarak ayağa kalktım . “Ben gidiyorum ; bir randevum var,”
d edim ve ellerim i kot şo rtu m a sildim . Soluk kotun üzerindeki
kahverengi tonu görünce, yaz boyunca nasıl bu k adar yandığım a
b ir kez daha şaşırdım . T rish bunu neredeyse her gün söylüyordu.
O n u n la bu kadar çok tak ıld ığ ım için olm alıydı.
T rish gözlerini devirdi ve ağzını oynatarak ikim ize birden
oldukça edepsiz b ir şey söyledi. K en’in elm acıkkem ikleri birazcık
kızardı. Saçları uzamaya başlam ıştı ve kapanm aya başlayan ensesi
k irli görünüyordu. H u k u k fakültesine girm ek için sınava deliler
gibi çalışm aktan kahverengi gözlerinin altında koyu renk torbalar
oluşm uştu. K en Scott, T rish ve benim seviyem deki en istikrarlı
öğrenciydi; onun gibi birinin nasıl bizim en iyi arkadaşım ız olduğu
h ak k ın d a hiçbir fik rim yoktu. S anırım Trish benden çok daha
istikrarlıydı. O , m aytap ve gün ışığı fakat aynı zam anda soğuk
bir taş ve istikrarlı dalgalar gibiydi. N e zam an dağıtacağını ve
ne zam an tedbirli ve akıllı davranacağını bilirdi. Bu yönünü her
zam an çok sevm iştim .
“Seninle bir dakika konuşabilir m iyim ?” dedi Ken, ben ayağa
kalkarken. B ana biraz yaklaştı; benden birkaç santim uzundu.
B aşım ı sallayıp söze başlam asını bekledim fakat gözlerini T rish e
ANNA TODD 327

diktiğini görünce yalnız konuşm ayı k astettiğ in i anladım ve önden


jötmesi için başım la işaret ettim . Y aklaşık y irm i m etre kadar
peşinden g ittim ve eski, m etal bir b an k ın y an ın d a durdu. Önce
o oturdu ve y anındaki boş yeri işaret etti.
Ç ok ciddi davranıyordu; endişelenm eli m iydim ? Ele ele tutuş­
muş genç b ir çift y anım ızdan geçti. Ken o n la rın geçip gitm esini
bekledi ve benim endişem de arttı. S onra nihayet konuşm aya
başladı.
“Seninle b ir konuda konuşm ak istiyordum ,” dedi. K aşlarını
indirince on yedi yaşından çok daha b ü y ü k göründü.
“Ö lm eyeceksin, değil m i?” O m zu m la onu d ü rttü ğ ü m d e bi­
razcık rahatladı.
B aşını iki yana salladı. “H ayır, hayır. K onu bu değil.” Ç ıkar­
dığı ses, yarı kahkaha, yarı gergin bir k ık ırd am ay ı andırıyordu.
Bu kadar gerilm esinin sebebi ne olabilirdi? Keşke ağzındaki
baklayı çıkarsaydı.
“T ris h ’te n -b e n im -k arım -o lm asm ı-iste m e y i-d ü şü n ü y o ru m ,”
dedi b ir tek uzun hece halinde.
Şim di o sözleri yeniden o endişeli yü zü n d ek i ağzına tıkm ak
istiyordum ya da belki gerçekten de ölecekti. Pekâlâ, belki o kadar
sert b ir şey değildi fakat başka b ir şeydi. B aşka bir şeydi.
“S e n in ... neyin olm asını?” K endim i kontrol etm ekte güçlük
çekiyordum . “K arım , kaim kafalı.”
K ene ona sahip olam ayacağını, b unu ilk soranın kendisi ol­
m asının adil o lm adığını söylem ek istedim . Ona seçme şansı ver,
dem ek istedim . Onun başından beri benim olması gerekiyordu, diye
itiraz etm ek istedim .
O ysa ağzım dan, “N ed en bana söylüyorsun?” sorusu çıktı.
A rk ad aşım o turduğu bankta arkasına yaslandı ve avuçlarını
dizlerinin üzerine yerleştirdi. “Sadece em in olm ak iste d im ...” diye
söze başladı fakat sözcükler d ilin in arkasına sıkışıp kaldı.
328 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

Ve o ani sessizlikte, en iyi arkadaşım a d ü rü st davranm ak


ile onu m utlu etm ek arasında kaldığım ı fark ettim , ik isin i de
yapm ak im kânsızdı.
O n u n m utluluğunu kendim inkine tercih ederek gülüm sedim .
T rish ’İn Ken’in teklifini kabul etmesine şaşırm adım fakat belki
onun da beni seviyor olabileceğine dair beslediğim m inicik um uda
sıkıca tu tu n m a d ığ ım ı söylesem yalan olurdu. F akat o, istikrarı
daha çok seviyordu ve bu nedenle bir sonraki sene, T rish ’İn en
iyi arkadaşım ın sevgilisi olduğu dışında hiçbir şey düşünm edim .
Bazen benim önüm de öpüştükten sonra geri çekildiklerinde, T rish’i
onay alm ak istercesine bana bakarken yakalıyordum , içim deki
küçücük um udu canlı tu ttu m vc bu da çok zor b ir yıl geçirm em e
neden oldu. B irini becerdiğim de onu düşündüm . B irini ö p tü ­
ğüm de, onun tad ın ı aldım .
Bunu yapm ayı bırakm alıydım .
B aşta kolay oldu. Ç ık tığ ım tü m kızları onunla karşılaştır­
mayı bıraktım . O da ikim iz konuşurken elime dokunm ayı bıraktı.
A rtık dünyayı farklı b ir şekilde görm eye başladım ; artık T rish ’i
ev kavram ıyla bağdaştırm ıyordum . A rtık burada kalm am için bir
sebep değildi. K alm am için hiçbir sebep yoktu.
H am pstead’i tüketm iştim . Bunu biliyordum. Trish de biliyordu.
M ahalledeki pastaneci bile değişen davranışlarımdan şüphelenmişti.
Şeker alm ak için her h afta oraya yaptığım ziyaretler sona erm işti.
A n sızın bu şehirde yaşam ak yerine dünyanın daha fazla­
sını görm ek İçin can atar oldum . G elecek için planları olm ayan
yaşıtlarım ın boş beyinlerinden uzaklara, A m erik a’ya taşınm ak
istiyordum . A yrıca en sevdiğim iki âşıktan daha da uzaklaşm ak
istiyordum . Kısa süre için Ken, M ax ve onların kız arkadaşlarının
yanında dış kap ın ın m andalı haline gelm iştim . D ü n y a ve genel
olarak insanlar h ak k ın d a daha fazla şey öğrenm ek istiyordum ve
bu rad a kalam azdım . Ç evrem deki herkesin kökleri zaten buraya
sıkıca bağlıydı. B anka hesapları açtırm ış ve yerel üniversiteler
ANNA TODD 329

seçm işlerdi. İlk işlerine başlayıp da aile m esleğini y aptıklarında,


planlarının şim diden kısa devre yaptığım öngörebiliyordum . O nlar
bu rolleri kabullenm iş ve başka hiçbir rol denem em işlerdi.
Trish de onlardan biri olmuştu. Heyecan dolu bir beşeri bilimler
öğrencisiyken şim di derslere bile neredeyse girm ez olm uştu. O ve
Ken zam an d an ta sa rru f etm ek için K en’in okulunun karşısında
küçük b ir daire tu ttu lar. Ken son zam anlarda çok fazla çalıştığı
için perişan b ir haldeydi. O n u ne zam an görsem b ir kitap yığının
arkasındaydı. A rtık T rish onun için sevgiliden çok anne gibiydi.
K ıyafetlerini yıkıyor ve her sabah hazırlayıp yatağın üstüne koyu­
yordu. H e r akşam onun saatini kuruyor, kahvesini ve kahvaltısını
hazırlıyor ve yanm a vereceği öğle yem eğini paketliyordu. Eve
dönm esini bekliyor, ona sıcak bir yemek yediriyor ve Ken’in kitap­
larına gösterdiği ilgiyi görm üyordu. Ve bir sonraki gün aynı sıkıcı
döngü yeniden başlıyordu. T rish artık o hayat dolu, risk almayı
seven h ip p i kız değildi. Fazla çalışan, az uyuyan b ir hizm etçiydi.
O n u n çab alan sayesinde daireleri küçük olduğu kadar da tem izdi
ve orayı h arik a bir yer yapm ayı başarm ıştı. H a tta T rish b ir sokak
kedisini evine alm ış ve ona en sevdiğim karakterlerden biri olan
G a t ism ini verm işti. K en’in, hayvanı veya T ris h ’in ona verdiği
ism i um ursad ığ ın ı sanm ıyordum .
T ris h ’in çık tığ ım ız tepede tad ın ı çıkardığım ya-şöyle-olursa
oyunları da gün geçtikçe azalm ıştı ve daha sık ifade ettiği şey ancak
serbest yüzen anksiyete olarak adlandırılabilirdi. A rtık ikim izi de
eğlendiren hayal k urm a oyun ların d an zevk alm ıyor, onun yerine
m inicik şeylerden endişeleniyordu. Ben de artık çim enlikteki oyun
arkadaşı değil, kalbindeki ilk isim olm am am a rağm en onu teselli
etm ek zo ru n d a kalan kişi olm uştum .
Fakat bu zor zam an ların d a bile espri anlayışını y itirm em işti
ve ben geceleri bunu tam am en kaybetm em esi için T a n rıy a dua
ediyordum. O na her uğradığım da, daha parlak bir ateşte yanıyordu.
O n a her h afta uğram ayı adet ed in m iştim ve istediği zam anlarda
330 A FT ER : BAŞLAN GIÇ

haftada iki kez uğruyordum . Ken’in evde olm adığı zam anlar uzadı
ve evleri daha boş bir hale geldi. Trish endişelerini benim le paylaşı­
yor, en gizli sorularını karanlığın içine fısıldıyordu. H er soruya bir
cevabım varm ış gibi yapıyordum ve ikisinin de iyi bir arkadaşı gibi
korkularını sevgilisiyle paylaşması için onu cesaretlendiriyordum .
Kısa süre içinde bu kararım dan pişm an lık duydum . Ken’in
evde olduğu ve çalışm adığı nadir gecelerden birinde, hepim iz
elim izde b ir kadeh viskiyle m utfak m asasının etrafında o tu ru ­
yorduk. B irb irim izin hayatlarındaki son gelişm eleri öğrenm eye
çalıştığım ız garip sohbetin arasındaki sessizlik sırasında Ken
k adehini yeniden doldurdu. Buz alm a zahm etine girm edi; bunu
artık hiç yapm ıyordu.
T rish yüksek sesle iç geçirdikten sonra ayağa kalktı ve küçük
salonlarına gidip koltuğun kenarına oturdu. “Ya tü m dünya, bir
karınca çiftliği m isali uzaylı bir çocuğun odasında duran cam bir
kâsenin içinde olsaydı?” T rish ’in aksanm ın ne zam an içki içse
dah a b elirgin b ir hale geldiğine yem in edebilirdim .
“N e saçma bir soru,” dedim burn u m d an garip bir ses çı­
kararak. K en gülüm sem edi; dudakları belli belirsiz bir şekilde
bile kım ıldam adı. K en’le m asada başbaşa o tu rm am ak için ayağa
kalkıp gerindim .
“Pekâlâ. Ya yarın dünyanın sonu gelirse ve hepim izin bu
kadar çok çalışıp az uyuyarak vaktim izi boşa harcadığım ız ortaya
çıkarsa?” L oş odada gözleri parlıyordu. G a t kucağına tırm anınca
T rish de p arm ak ların ı onun koyu tu ru n cu tüylerinde gezdirdi.
Sorusunu düşünm eye başladım . Yarın ölürsem , onu ne kadar
çok istediğim i, ne kadar sevdiğim i bilecek m iydi?”
Ken sonunda kahkaha attı fakat yaptığı yorum u hiç beklem i­
yordum . “Çok çalışmak m ı? Sanki bu konuda bir şey biliyorsun da.”
Ken şim di kötü niyetli bir havayla başını yana eğip gülümserken
masaya yaklaştı. T rish derin b ir nefes alırken G at de ortam daki
teh d itk âr havayı sezmiş gibiydi. O nları hiç kavga ederken gör­
ANNA TODD 331

m em iştim fakat etselerdi, param ı T rish ’e koyardım . Kedi T rish ’in


kucağından atladı ve hoplaya zıplaya koridora doğru yürüdü. Ben
tlc onun peşinden gitm eli, buradan ayrılm alı ve bu tartışm adan
uzak d u rm alıydım am a yapam adım .
Ken bard ağ ım kaldırdı ve içinde kalan kahverengi sıvıyı ka­
lasına dik ti.
“Ü zgünüm , söylediğin şeyi doğru duym uş olm am a im kân
yok,” dedi T rish, sıktığı d işlerinin arasından.
Ken ayağa kalkıp sesini yükseltm eye başladığında, ellerim in
m asanın altında nasıl titrediğini görm ezden geldim . O n u n la m ü­
cadele etm e, onu son zam anlardaki uyurgezer halinden uyanana
kadar sarsm a d ü rtü m ü görm ezden geldim . Ve bu uyurgezer hali
içinde T ris h ’e bağırm aya, ona kötü lakaplar takm aya ve onun
hakkında kötü şeyler söylemeye başlam ıştı. Ve onun yüzüne tokat
attığında, m idem de çalkalanan lav hissini görm ezden geldim . Fena
halde sarhoş olup y ü rüm eyi bile becerem ezken arabayla dışarı
çıkıp yarım saat boyunca dönm ediğinde, koltuğun üzerindeki
T rish e sarıldım ve gözyaşlarının kollarım ın etin i adeta yaktı­
ğım g ö rm ezden geldim . F akat Ken in, arkasından seslenm em e
rağm en geri dönm e zahm etine girm eyerek buradan fırtın a gibi
çıkıp g ittiğ in e sevinm iştim .
“Ya geri dönmezse?” Sonunda sakinleşmeye başlayan ve başım
göğsüm e yaslayan T rish ’in dudakları titriyordu.
“Peki, ya dönerse?” diye sordum .
T rish iç geçirdi ve elim i ellerinin arasına alıp sıktı. Başım ı
eğip yüzüne b ak tığ ım d a kalbim acıdı. D u d ak ları çiğnem ekten
kızarm ış ve gözleri ağlam aktan şişmiş olsa da çok güzeldi. A rtık
sakinleşm işti ve gözleri dudaklarım a takıldı.
“Ya tanıdığım ı sandığım adam ı artık tanım ıyorsam ?” T rish ’in
sorusu çok çabuk gelm işti, İkincisi ise daha da çabuktu. “Ya yer­
leşik b ir hayat yerine ilgi görm ek istiyorsam ?”
332 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

A rtık heyecanlı görünüyordu; parm ak ların ı gür, kahverengi


saçlarının arasına soktu. O m uzlarını dikleştirerek bana baktı. “Ya
arkadaşlığı aşkla karış tırdıysam ? Sence Ken ve ben bunu m u yap­
tık ?” F arkında olm adan ona uzattığ ım ellerim e baktı.
“B ilm iyorum ,” dedim ellerim i geri çekip saçlarım ın arasın­
dan geçirerek; sonra da yeniden koltuğa yaslandım . Ben T rish ’c
olan duygularım a karşılık arkadaşlığı seçtiğim de, dostluk ve aşkı
birbirine k arıştırm ıştım fakat a rtık en yakın dostlarım birlikte
bir hayat kurm uşlardı. K arşılaştıkları sorun sevgi değil, zam an
eksikliğinden kaynaklanıyordu. H epsi buydu. Ken onu seviyordu
ve T rish onu değil de beni sevseydi, bunu çok uzun zam an önce
söylerdi.
S ırf bana ulaşm ak için koltukta dizlerinin üstüne oturdu. Elini
uzatıp saçım ı benim için geriye attı. “Ya o kadar basit değilse?”
O n a h issettik lerim i sezebiliyor muydu? Bu yüzden m i göğ­
sünün her inip kalkışında bana daha fazla yaklaşıyordu?
O n u n yüzü ile benim ki arasında yalnızca bir iki santim
mesafe kaldığında, doğrudan gözlerim in içine baktı. “H iç beni
düşünüyor m usun?”
ik im iz de K en’den çok daha az içm em ize rağm en nefesleri­
m izdeki viski havada asılı kaldı. İşte yine K en’i düşünüyordum ;
sanki varlığı bu dairenin her yerindeydi, T rish ’in bedenine sahipti;
her gcce onunla yatıyordu. E llerinin altında onun göğüslerini his­
sedebiliyordu. Beyaz tenine, karnına, bacaklarına dokunabiliyordu.
T ris h ’in dudakları ona dokunuyordu. Ken onu tadıyordu...
B en ise asla tad am a y aca k tım ...
“D ü şü n m em eliy im ...” dedim .
F akat küçük kalçalarını ve kusursuz cildini düşünm em ekle
aptallık etm iş olurdum . G özlerim in önünde büyüm üştü ve onun
hayalini k u rm ak her gün sürekli olarak yaptığım bir şeydi.
Cevabım T rish’in hoşuna gitmişti. Bunu dudaklarım a bakarken
d u daklarım yalam asından ve hafifçe aralam asından anlayabili­
ANNA TODD 333

yordum. Bu, onun d a ... onun da beni düşündüğü anlam ına mı


geliyordu? Yoksa neden sorsun?
G ö zlerin i gözlerim e sonra da dudaklarım a çevirdikten sonra
artık sağduyu ve otokontrol kelim eleri sözcük dağarcığım dan çıktı
ve elim i saçlarına dolayıp dudaklarını dudaklarım a doğru çektim .
O nu yavaşça dilinin, dudaklarının her bir santim ine sahip olurca-
sına ö p tü m . O şu anda benim di ve ikim iz de bunu sonuna kadar
kullanıyorduk. Ç o k geçm eden açlığı büyüdü ve hareketleri sert­
leşti. Beni yere itip k arn ım ın üstüne oturdu. D ilin i ağzım ın içine
kaydırırken yüzünde büyük bir rahatlam a ifadesi vardı. H ırlayarak
kalçam ı onunkine doğru kaldırdım . O n u n için sertleşm iştim ve
onun da bunu hissetm esini istiyordum .
Parm aklarını benimkilere kenetleri ve elimi bacaklarının arasına
doğru götürdü. Bana ne kadar ıslandığını gösterm ek için sabır­
sızlanıyordu; bana duyduğu arzuyu itira f etm eye hazırdı. Ben de
hazırdım ve kalçamı kaldırıp onunkine bastırarak bunu gösterdim .
T rish k ü fretti ve b ir sonraki adım a geçm em için adeta yalvardı.
Bunu yapabilir. ..
“Ya yakalanırsak?” diye sordu çok az geri çekilerek.
B aşından beri sandığım kadar um urum da olur m uydu bilm i­
yordum . “Ya yakalanm azsak?” dedi sonra kendi kendine ve dilini
d u d ak larım ın arasına sokup elleriyle pantolonum un düğm elerini
çözerek ik im izin de sorabileceği diğer soruları engelledi. E lin i
pantolonum dan içeri kaydırıp beni kavradı ve ben ellerinde adeta
eridim . Ö fk e li K e n in bizi yakalayacağı korkusu, T rish ’in bana
ait olm adığına dair farkındalığım , buradan gitm eyi düşündüğüm
zam an hissettiğ im en d işe... hepsi eriyip g itti. D üşünebildiğim
tek şey onun içine göm ülm e isteğim ve o nun her santim ini ar­
zuluyor olm am dı.
Pantolonum u çekiştirerek baksırım la b irlikte bacaklarım dan
indirdim . Beni tadıyor, dilini üzerim de gezdiriyor, vücudum un tam
m erkezinde kabaran dam arı yalıyordu. Islak ağzıyla beni tam am en
334 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

içine alm anın tad ın ı çıkarırcasına gözlerini kapadı. Beni hızlı


fakat etkili b ir şekilde yalayıp yutarken o tem k in li hali gittikçe
azaldı. Beni bir daha tatm ayacakm ış gibi m utlu ediyordu. Bir
daha olmayacağı doğruydu.
“U zan, yüzünü bana dön ve bacaklarını arala. Sana bakm ak
istiyorum ,” dedim . N ihayet istediğim gibi onu altım a alm ıştım
ve ona bakm am şarttı. T rish halın ın ortasına doğru giderken
koyu renkli k iraz sehpayı da kenara itti. Ç abucak soyundu, bunu
sorun etm edim çünkü onu izlem ek bam başka b ir şeydi. U zun,
penye elbisesi ayaklarının dibine düştü ve hem en beyaz sutyeni­
n in askılarını indirm eye başladı. G özlerim le vücut kıvrım larını
takip ettim ; mem e uçları bakışlarım ın altında küçük çakıltaşlarm a
döndü. K arnı sım sıkıydı; gövdesindeki kaslar kalça kem iklerine
doğru kavisleniyordu.
A letim elim de ağırlaşarak zonklam aya başladığında T rish ’in
yanm a gittim . H a lın ın üstüne yatm ış, bacaklarını benim için aç­
m ıştı. A letim ikim izin arasında tüm ağırlığıyla duruyordu ve onun
ıslaklığının kokusunu alabiliyordum. O n u n ne kadar dar olacağını
hissettiğim e yem in edebilirdim . Biraz daha yaklaşıp penisim i ona
do ğru ittim ve sonunda yavaş yavaş içini doldurdum . İçine girip
çıkarken ele o tu ran bir eldiven gibiydi. B unu durdurabileceğim i
hiç sanm ıyordum . D a h a şim diden daha fazlasını arzuluyordum .
T rish gözlerini devirdiğinde uzun süre dayanam ayacağım ı bi­
liyordum . K alçam ı hareket e ttird im ve o da bacaklarını belim e
doladı. “Fena halde” boşalm ak üzere olduğunu söyledi ve ben onu
daha da sert becerirken inleyerek tırn ak ların ı kollarım a geçirdi.
İçine boşalırken, vücudunun bu şekilde tad ın ı ilk ve son kez
çıkarm ıyor olmayı diledim . O m zum un üzerinde soluk soluğa kaldı
ve ben de boynunda biraz önceki yalayışım dan kalan ıslaklıkları
öptüm .
D akikalar sonra aniden hissettiğim iz kol ve bacak ağrıları, ter
ve düzensiz soluklarla gerçeğe döndük. T rish bacak bacak üstüne
ANNA TODD 335

atm ış, yerde oturuyordu ve ben de aram ıza olabildiğince mesafe


koym ak için koltukta oturuyordum .
“Ya duram azsak?” dedi bana ve sonra da m utfak m asasına
bakarak.
Ne yapacağımı bilmiyordum. N e istediğinden, ne istediğim den
em in değildim . O lasılıklardan em in değildim . “B una m ecburuz,”
dedim d onuk bir sesle. “Ben önüm üzdeki ay gidiyorum .”
Beni duym uştu, uçak biletim i ayırtm am a yardım etm işti ama
bu haberi yeni duyuyorm uş gibi aniden bana döndü.
S onra tek kelim e etm eden beni onaylarcasına başını salladı,
ik im iz de b ir an gerçekte hiç sahip olm adığım ız bir şey için
suçluluk, rahatlam a ve kayıp hislerini yaşadık.

Harikulade şimdiki an..

Ken benim arkadaşım dı; en yakın arkadaşım diyebilirim ve ka­


rısına tak ın tılı derecede deli oluyordum . O deli kadını ve varlı­
ğında barın d ırd ığ ı ateşi seviyordum. M ücadeleci ve m uhteşem bir
kadındı; benim zayıf noktam dı. Y aptığım ız şey kabul edilem ezdi
ve o da bunu biliyordu. B ilm esine rağm en ik im izin de elinden bir
şey gelm iyordu. K ötü zam anlam a ve kötü seçim lerin kurbanları
olarak ik im iz de sıkışıp k alm ıştık. B itm iş, tükenm iş ve zar zor
nefes alır b ir halde bed en im i onu n çıplak vücudunun üstüne her
b ırak tığ ım d a, kendim i bu bizim h atam ız değil diye ikna etm eye
çalışıyordum . K endim ize b ir türlü engel olam ıyorduk; bu bizim
suçum uz değildi. Suçlu olan evren, içinde bulunduğum uz şartlardı.
Ben böyle yetiştirilm iştim . D aha küçücük bir çocukken, hiçbir
şeyin benim suçum olmadığı öğretilm işti. Babam, öyle olm adığında
bile hep haklıydı vc en büyük oğluna da bu şekilde düşünm eyi
öğretm işti. Şım arık bir çocuktum am a parayla şım artılm am ıştım .
B abam la v ak it geçirdiğim zam anlarda onun küstahlığı bana da
336 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

geçm işti. B abam h atala rın ı hiçbir zam an kabul etm ezdi; hiçbir
zam an kabul etm ek zorunda kalm azdı. B u hayatta hep suçlayacak
birileri olduğunu öğrenm iştim . B abam dan daha farklı, ondan daha
iyi bir baba olmaya çalıştım .
Kim berly o konuda harika bir iş çıkardığım ı söylüyordu. Beni
h ak ettiğ im d en daha fazla övüyordu am a benim için bir sakıncası
yoktu, istese ağzına geleni de söyleyebilirdi; on iki şişelik ucuz ve
k ötü bira kasasını b itird ik ten sonra sapıtan üniversite arkadaşla­
rım d an çok daha b ozuk b ir ağzı vardı.
“K arin ay ı yatır, b en seni beklerim .” K im berly yanağım dan
ö p tü ve kasıla kasıla yatak odam ıza giderken göz kırpıp sırıtarak
hafifçe popom a vurdu.
Bu k ad ın ı seviyordum .
K arina uyurken hafifçe gaz çıkarınca nazikçe sırtın ı sıvaz­
ladım . M in ik elini kaldırıp elim i tu ttu .
T ekrar baba olduğum a hâlâ inanam ıyorum . A rtık yaşlanm ış­
tım . K afam da birkaç yerde beyaz saçlar çıkm aya başladı.
Rose öldükten sonra ve S m ith ’le y alnız kaldığım da, b ir daha
çocuk sahibi olacağım hiç aklım a gelm em işti. Z aten başka bir
çocuğum daha olduğunu öğreneceğim i hiç düşünm em iştim . Yine
de buna rağm en, özellikle her şeyin nasıl başladığı düşünülürse,
hayatım da bir arkadaş ve erkek olarak yer alacak yirm i bîr yaşında
b ir oğlum olduğu aklım a hiç gelm em işti. H a rd in , en büyük piş­
m anlığım olm ak tan çıkıp en büyük m utluluğum olm uştu. O n u n
geleceğinden o kadar çok endişclenm iştim kî sırf bir işi olduğundan
em in olm ak için onu Vance’te işe alm ıştım .
A m a onu n kahrolası b ir deha olduğunun ortaya çıkm ası hiç
beklem ediğim b ir şeydi. E rg en lik çağında o kadar bocalam ıştı
k i hayatını d ah a başlam adan m ahvedeceğini ya da bitireceğini
düşünm üştüm . H ep çok sinirliydi ve o küçük bok herif, annesine
cehennem azabı çektirm işti.
ANNA TODD 337

H a rd in ’in sorunlu ve yalnız bir ergenden, kitapları çok satan


bir yazara ve sorunlu gençler için örnek alınacak bir insana dönüş­
m esine şah it olm uştum . O n u n için hayalini kurd u ğ u m her şeyi
gerçekleştirm işti. Sm ith her anlam da onu örnek alm asına rağm en
H a rd in ’in d ik k at çeken dövm eleri tartışm aya bayıldıkları bir is­
tisnaydı. S m ith dövm elerin b o ktan olduğunu düşünüyor, H a rd ın
zaten her yeri dövm e dolu teninde b ir şekilde araya sıkıştırm ayı
başardığı her yeni dövm esini ona gösterm eye bayılıyordu.
B eşikteki uyuyan güzele bak tım ve bu tatlı, kıym etli kıza
olabileceğim en iyi baba olacağım a sessizce söz verip şifoniyerdeki
gece lam basını açtım .
Smith

Gençken, nasıl bir rol model olması gerektiğini bilmiyordu. H er­


hangi birinin neden onun gibi olmak isteyebileceğiyle ilgili en ufak
bir fikri yoktu ama küçük çocuğun vardı. O küçük, çilli çocuk her
ziyarete geldiğinde onun peşinden giderdi ve o büyürken çocuk
da büyüdü. Oğlan sonunda onun en yakın arkadaşlarından biri
oldu ve oğlanın boyu onun kadar uzadığında, tam anlamıyla onun
kardeşi oldu.

ard in bu g ü n yine geliyordu ve ben her zam an k in d en daha


H heyecanlıydım çünkü birkaç aydır hiç gelm em işti. G eri dön­
m eyeceğini bile düşünm üştüm . T aşındığında arada bir, kendi
deyişiyle, elinden geldiğince sık geleceğine söz verm işti. Şu ana
kad ar sözünü tutm ası hoşum a gidiyordu.
Şu son birkaç g ü n d ü r babam d ik k atim i d ağ ıtm ak için beni
m atem atik ödevim i yapmaya, bulaşık m akinesini boşaltm aya ve
K im in köpeğini çişe çıkarm ak gibi şeylere zorluyordu. K öpeği
T eddy’i gezdirm eyi seviyordum ; gerçekten çok tatlıydı ve y ü rü ­
m em ek için tem bellik yaptığında çok küçük olduğu için onu ta­
şıyabiliyordum . A m a yine de H a rd in ’in gelecek olm ası gerçekten
d ik k atim i dağıtıyordu.
B ugün uzu n b ir g ü n oldu: O kul, piyano dersleri ve şim di de
ödev zam anıydı. Kim berly diğer odada şarkı söylüyordu. N e kadar
ANNA TODD 339

yüksek sesi vardı. Bazen sesinin güzel olduğunu sandığını düşü­


nüyordum , bu yüzden de ona öyle olm adığını söylem eyecektim .
T iz notalarda bazen küçük köpeğini bile korkutuyordu.
H a rd in eve her geldiğinde bana bir kitap g etirirdi. Kitapları
hep okurdum ve sonra ya kitaplardan bahsederdik ya da kısa kısa
m esajlaşırdık. B azen bana anlam adığım dilde zor kitaplar ya da
babam ın daha okum ak için yaşım ın çok küçük olduğunu düşün­
düğü için elim den aldığı kitaplar verirdi. Bu kitapları “b ir g ü n ”
okum am için b ir yere kaldırm adan önce kitapla hep H a rd in ’in
kafasına vururdu.
H a rd in ’in babam a küfretm esi bence kom ikti. K üfürlerin ar­
d ından genelde kafasına yediği darbeler gelirdi.
Tessa bir keresinde, daha ben küçükken H a rd in ’in bana küfür
ö ğ re ttiğ in i söylem işti am a ben hatırlam ıyordum . Tessa hep ben
küçükken olanları anlatırdı. K im hariç, herkesten daha çok ko­
nuşuyordu; kim se K im k ad a r çok ya da yüksek sesle konuşm azdı.
G erçi Tessa da onunla yarışırdı.
O n kapıdan geçerken alarm sistemi birkaç kez çaldı ve dönüp
bakınca o tu rm a odasındaki televizyon ekranında ufak bir p en ­
cere açıldığını gördüm . B üyük burnuyla yüzü küçük pencereyi
kaplam ıştı. Sonra boynu göründüğünde dövm eleri sanki kendisi
ekrana b ir şeyler karalam ış gibi görünm üştü. K ahkaha atıp h o ­
parlör tu şu n a bastım .
“B aban yine şifreyi m i değiştirdi?” diye sordu H a rd in ki bu
gerçekten çok kom ikti çünkü ekranda dudakları çok hızlı hareket
ederken sesi hoparlörden daha geç geliyordu.
Sesi neredeyse babam m kiyle aynıydı am a daha yavaştı. Büyü­
kannem ve büyükbabam da onlar gibi konuşurlardı çünkü hepsi
In giltere’de doğm uştu. Babam dört kez Ingiltere’ye gittiğim i söy­
ledi am a ben sadece geçen yıl babam ın arkadaşının düğününe
g ittiğ im izi hatırlıyordum .
340 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

B abam o seyahatte yaralanm ıştı; bacağının m akinede çekil­


miş yem eklik inek etine benzediğini hatırlıyordum . B ana The
Walking Dead,'i anım satm ıştı (ama ona dizin in birkaç bölüm ünü
seyretm enin b ir yolunu bulduğum u söylemeyin). K im e sargılarını
değiştirm esi için y ardım ettim ve hepsi iğrençti, am a çok havalı
yara izleri olm uştu. K im bir ay boyunca babam ı tekerlekli san­
dalyeyle taşım ıştı; bunu babam ı sevdiği için yaptığını söylemişti.
E ğ er ben yaralanm ış ve tekerlekli sandalyeyle gezm ek zorunda
kalm ış olsaydım em inim beni de iterdi.
K apının düğm esine basıp H a rd in ’i içeri aldım ve m utfağa
giderken o tu rm a o dasından ayak seslerini duydum .
‘‘Sm ith, tatlım ,” dedi K im m utfağa girerken. “Yiyecek bir şey
ister m isin?” B ugün saçını kıvırcık yapıp açık b ırakm ıştı; saçları
tüy yum ağı köpeği T eddy’ilin tüylerine benzem işti. B aşım ı sal­
ladım , sonra H a rd in yanım ıza geldi.
"Ben isterim ,” dedi H ard in . "K arnım aç.”
“Sana sorm adım , ben S m ith e sordum ,” dedi ve ellerini mavi
elbisesine sildi.
H ard in yüksek sesle güldü. Başını sallayarak bana baktı. “Bana
nasıl davrandığını görüyor m usun? O korkunç biri.”
Ben de güldüm . K im , H a rd in ’in ona sataştığını söyledi. İkisi
de çok kom ikti.
Kim dolabı açıp meyve suyu dolu bir sürahi çıkardı. “Söy­
leyene b ak ,” dedi.
H ard İn tekrar güldü ve yanım daki sandalyeye oturdu. E linde
beyaz kâğıda sarılı iki küçük paket vardı. Ü stü n d e b ir kurdele,
dışında b ir yazı bile yoktu. B enim olduklarını biliyordum am a
kabalık etm ek de istem iyordum .
G özlerim i dikip paketlere b ak tım ve kitap ların kâğıdın al­
tında kalan isim lerini okum aya çalıştım am a bir faydası olm adı.
IVnccreye döndüm ve kabalık ediyorm uş gibi görünm em ek için
dışarı bakıyorm uş gibi yaptım .
ANNA TODD 341

H ard in paketleri tezgâha koydu ve Kim bana bir bardak meyve


suyu verdikten sonra biraz cips alm ak için dolaba yöneldi. Babam
K im ’i b an a çok fazla cips yedirm em esi konusunda hep uyarırdı
am a o d inlem ezdi. B abam onun hiç dinlem ediğini söylerdi.
Poşete uzanınca H a rd in onu hızla çekip aldı ve birkaç saniye
başım ın üstü n d e tu ttu .
B ana gülüm sedi. “A ç değilsin sanıyordum .”
D u d ağ ın ın altındaki delik sanki biri yüzüne kalem le bir nokta
çizm iş gibi duruyordu. E skiden pirsingi olduğunu hatırlıyordum .
O n a hep tekrar takm asını söylüyordum. O da bana a rtık Tessa’nın
söylediklerine kulak asm am am ı söylüyordu.
“Şim di açım .” Yukarı zıplayıp poşeti ondan alınca poşet elle­
rim de hışırdadı. H a rd in om uz silkti ve mutlu görünüyordu. Benim
kom ik o lduğum u düşünüyordu. Bana bunu hep söylüyordu.
Poşeti açtıktan sonra H a rd in bir avuç cips alıp hepsini o koca
ağzına tık tı. “B ütün suratını cipse boğm adan önce hediyelerini
açacak m ısın?” K onuşurken ağzından yem ek k ırın tıla rı fırladı ve
K im m im ikleriyle tik sin d iğ in i gösterm ekten geri kalm adı.
“C h ristia n !” diye bağırdı babam a.
G ü ld ü m , H a rd in korkm uş num arası yaptı.
Cips torbasını çekip aldım . “M adem sordun, ben önce kitapları
açm ak istiyorum .”
H a rd in iki paketi de alıp göğsüne bastırdı. “K itaplar mı?
Sana kitap g etirdiğim i de nereden çıkardın?”
“Ç ü n k ü hep öyle yaparsın.” Ben kalın kitaba uzanınca H ard in
de kitabı tezg âh ın üstü n d en bana uzattı.
“Tuş!” dedi her ne dem ekse.
Pek özen gösterm eden kâğıdı y ırttım ve ortaya renkli bir
kitap kapağı çıktı. K apakta kafasında sihirbaz şapkası olan bir
oğlan çocuğu vardı.
“Sırlar Odası” diye adını okudum . Bu kitaba çok sevindim .
B u n d an öncekini daha yeni b itirm iştim .
342 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

H a rd in e baktığım da, saçını yüzünden çektiğini gördüm . Ba­


bam a katılıyordum ; gerçekten de saç tıraşına ihtiyacı vardı. Saçı
neredeyse K im ’in saçı kadar uzundu.
K itabı işaret etti. “Bu da L an d o n ’dan. O küçük sihirbaza
bayılıyor.”
Babam m utfağa geldi ve H a rd in ’e küfretti. H a rd İn de om zuna
vurdu ve K im onlara çocuk gibi davrandıklarını söyledi. B enim
onlara kıyasla d ah a yetişkin gibi davrandığım ı söyledi.
“iyi, aferin ona,” dedi babam . “S m ith, Tessa’n ın arkadaşına
teşekkür etm eyi u nutm a.”
H a rd in dalga geçti. “Tessa n ın arkadaşı mı? O benim erkek
kardeşim .” G üldü ve kollarındaki dövmeleri kaşıdı. B üyüdüğüm de
ben de onunki gibi dövm elerim olsun istiyordum . B abam hayır
diyordu am a Kim , evden ayrıldıktan sonra bab am ın bana engel
olam ayacağını söyledi.
B üyüdüğüm de ne istersem onu yaptırabilirdim .
“O senin gerçek kardeşin değil,” dedim . Babam bana Landon’ın
onun gerçek kardeşi olm adığını anlatm ıştı.
H a rd in ’in gülüm sem esi kayboldu ve başını salladı. “Evet.
A m a yine de kardeşim .”
Ben onun ne dem ek İstediğini düşünürken, K im babam a aç
olup olm adığını sordu ve H a rd in m utfağa bakındı. N edense bir
an üzülm üş gibiydi.
“S enin baban ben im de babam . Yani L an d o n ’m annesi senin
de m i annen oluyor?” diye sordum .
H a rd in hayır anlam ında başım salladı ve babam K im ’i güldü­
recek şekilde o m zundan öptü. Babam annem i hep güldürüyordu.
‘İnsanlar bazen aynı ebeveynleri paylaşmadan da aile olabilirler.”
H ard in , cevap verm em gerekiyorm uş gibi yüzüm e bakakal-
m ıştı. G erçekten ne dem ek istediğini bilm iyordum am a L andon’m
da kardeşi olm asını istiyorsa benim için sorun yoktu. L andon
gerçekten çok iyi biriydi. N ew Y ork’ta yaşadığı için onu çok sık
ANNA TODD 343

görm üyordum . Tessa da oradaydı. B abam ın orada bir ofisi vardı;


gösterişli ve hastane gibi kokan b ir yerdi.
H a rd in elim e dokununca ona baktım . ‘‘L an d o n ’ın kardeşim
olm ası senin öyle o lm adığın anlam ına gelm ez. B unu biliyorsun,
değil m i?”
A slında biraz u tan m ıştım çünkü K im her an ağlayacakm ış
gibi bir ifade tak ın m ıştı ve babam korkm uş görünüyordu.
“Biliyorum ,” dedim ve H a rry Potter kitabına baktım . “Landon
benim de kardeşim olabilir.”
H a rd in güldüğünde m utlu görünüyordu ve başım ı k ald ırd ı­
ğım da K im ’in yine o suratı yaptığını gördüm .
“Evet, tabii ki olabilir.” K im e baktı ve “Kes şunu artık ha-
m m efendi! Böyle yaptığını gören olsa, biri öldü sanır.”
Babam H a rd in e kötü bir la f etti ve H a rd in babam ın göğsüne
b ir elm a fırlatınca K im hem en aradan çekildi. B abam tıpkı bir
beyzbolcuya benziyordu, elm ayı havada kaptı ve sonra bir ısırık
alıp h ep im izi güldürdü.
H a rd in diğer kitabı da tezg âh ın üstünden bana gönderince
kitabı yakaladım . B unun paketini yırtm ak öncekinden daha zordu
ve bir kenarıyla elim i kestim . Acıyla suratım ı ekşittim am a kim se­
nin fark etm esini de istem iyordum . B irine söylersem, K im hem en
elim i y ıkam am ı ve bir b an t yapıştırm am ı isteyecekti am a ben
sadece bu kitabın ne olduğunu görm ek istiyordum .
Son kâğıt parçasını da yırtarken kitabın kapağında büyük
bir haç işareti gördüm .
“D ra-kula mı?” dedim sesli sesli. Bunu daha Önce duym uştum .
B ir v am p ir kitabıydı.
Babam K im ’in yanından ayrıldı ve tezgâhın etrafında yürüdü.
“D rak u la mı? D alga geçiyorsun herhalde. O daha on yaşında bile
değil!” K itabı alm ak için elini uzattı.
Y ardım etm esi için K im ’e baktım . D u d a k la rın ı büzüp H ar-
d in ’e ters ters baktı.
344 AFTER-. BA ŞLA N G IÇ

“G enelde hep senin tarafını tutarım ,” dedi. H ard in ona yalancı


dedi am a K im konuşm aya devam etti. “A m a D rak u la mı? O lacak
şey mİ? H a rry P o tter ve D rakula; ne karışım am a.”
B abam başm ı sallayıp, haklı olduğunu gösterm ek için her
zam an yaptığı gibi koca b ir heykel gibi öylece dikildi.
B iraz sonra H a rd in gözlerini devirdi ve siyah tişö rtü n ü n ya­
kasını çekiştirdi. “K usura bakm a dostum , baban hıyarlık ediyor.
Sen şim d ilik şu Oda kitabını okuyabilirsin am a b ir dahaki sefere
sana getireceğim k ita p ...”
“içinde şiddet olm ayacak,” dedi babam araya girerek.
H a rd in iç geçirdi. “T abii, tabii. Şiddet içerm eyecek,” dedi
k om ik b ir sesle.
T ekrar güldüm . Babam da gülünce Kim ona sarıldı. H a rd in i
b ir dah a ne zam an göreceğim i düşündüm . “N e zam an dönecek­
sin?” diye sordum .
H a rd in çenesini ovuşturdu. “Şey, pek em in değilim . Belki
b ir ay sonra.”
B ir ay kulağa çok uzun bir zam an gibi geliyordu am a sanırım
H arry Potter kitabı oldukça u z u n d u ...
H a rd in bana biraz daha yaklaşıp eğildi. “G eri geleceğim ama
ve sana h er gelişim de b ir kitap getireceğim ,” diye fısıldadı.
“T ıpkı babam ın sana getirdiği gibi m i?” diye sordum . H a rd in
hem en babam a baktı. B abam ıza. G erçi H a rd in ona baba dem i­
yordu. O n a, soyadım ız olan Vance diyordu. Bu H a rd in ’in soyadı
değildi; onun soyadı S c o tt’tı. Soyadını üvey babasından alm ıştı.
Ben babam a Vance demeye çalıştığım da, bana eğer bir kez
daha ona böyle seslenirsem otuz yaşına k adar cezalı olacağım ı
söylem işti. O kadar uzun bir süre cezalı olm ak istem ediğim için
ona baba diyordum .
H a rd in o tu rd u ğ u sandalyede kıpırdandı. “Evet, aynen onun
bana getird iğ i gibi.” Yine üzgün görünüyordu am a pek em in de
ANNA TODD 345

olam ıyordum . H a rd ın hep üzgündü, sonra sinirlenirdi sonra da


kahkaha atardı.
G erçekten çok tuhaftı.
“Sen bunu nereden biliyorsun, S m ith?” diye sordu babam .
H a rd in ’in yüzü k ıp k ırm ızı oldu ve dudaklarını oynatarak
sessizce, Söyleme, dedi.
E llerim i k aldırdım ve biraz daha cips alm ak için uzandım .
“H a rd in söyleme diyor.”
H a rd in önce kendi alnına sonra benim kine vurdu ve Kim
ikim ize bakıp güldü. Ç ok gülüyordu, her zam an gülerdi. O n u n
kahkaha atm ası hoşum a gidiyordu; kulağa hoş geliyordu.
B abam yanım ıza geldi.
“T am am am a kuralları H a rd in koymuyor hatırladın m ı?” Ba­
bam ellerini om uzlarım a koydu ve ovmaya başladı. Böyle yaptı­
ğında k endim i İyi hissediyordum . “Bana H a rd in ’in ne dediğini
söylersen seni d o ndurm a yemeye g ö tü rü rü m ve tren in için yeni
bir ray seti alırız.”
T ren im en sevdiğim oyuncağım dı. Babam birbirine eklem ek
için hep yeni bir parça alırdı ve geçen ay K im b ü tü n oyuncak
setim i boş bir odaya taşım am a yardım ettiğ i için a rtık sadece
trenlerim e ait yeni bir odam vardı.
H a rd in terlem işti. A m a sinirli görünm ediği için babam a
söyleyebileceğim e karar verdim .
A rtı, söylersem yeni tren m alzem eleri de alacaktım .
“Senin de ona sürekli kitap getirdiğini söyledi.” A ğ ır kitapları
havaya k ald ırd ım . “Ve küçükken bu davranışının onu çok m utlu
e ttiğ in i söyledi.”
H a rd in başını çevirdi, babam söylediklerim e şaşırm ış gibi
görünüyordu. O anda gözleri parladı ve gözlerini dikip bana baktı.
“Ö yle m i dedi?” B abam ın sesi bir tu h aftı. “Evet, Öyle dedi,”
dedim başım ı sallayarak.
346 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

H a rd in sessizdi am a dönüp bana baktı. Yüzü kızarm ıştı ve


gözleri tıpkı b abam ınkiler gibi parlıyordu. K im e bakınca eliyle
ağ zın ı kapadığını gördüm .
“K ötü b ir şey m i söyledim ?” diye sordum .
B abam ile H a rd in aynı anda, “H ayır, hayır” dediler.
“Yanlış b ir şey söylem edin, küçük dostum .” Babam b ir elini
benim sırtım a, diğer elini de H a rd in ’in sırtına koydu.
G enelde böyle bir hareket yaptığında H a rd in geri çekilirdi.
B ugün çekilm edi.
Hessa

T
essa’n ın A uden’i doğurduğu gün N ew York un en sıcak günle­
rinden biriydi. G ü n lerden salıydı, o gün son kitabım çıkm ıştı
ve Tessa’yla birlikte halının üstüne uzanm ış, geçen hafta taktığım ız
tavan v an tilatö rü n e bakıyorduk.
N edense küçük d airem izin şeklini sürekli değiştiriyorduk.
H ep b urada kalm ayacağım ızı biliyorduk am a yine dc içine para
harcam aya devam ediyorduk. D a h a sekiz haftalıkken oğlum uzun
bebek odasını an lık b ir kararla baştan yapm aya karar verm em iz
ta h m in im izd e n çok daha büyük bir işe dönüşm üştü. Yenileme
nedeniyle A u d e n in b eşiğini bizim odaya alıp yatağım ızın aya-
kucuna koym uştuk, içerisi bana, sanki h ep im iz ufak b ir tekneye
doluşm uş m ültecilerm işiz ve beş yaşındaki kızım ız E m ery e tek­
nenin ana kam arasını vermiş, biz de acil durum sallarına binm işiz
gibi havasız ve sıkışık gelm işti.
Tess bu n a bayılm ıştı.
Bazı geceler ayakları yatağın baş kısm ında uykuya dalar,
uyurken oğlum uzun elini tu tard ı. B azen kulağını hafifçe ısırıp
gergin om uzlarını sıvazlayarak pozisyonunu düzeltm esi için onu
uyandırırdım . B azen de bacaklarına sarılıp öylece uyuyakalırdım .
B ir şekilde ona do k u n m am gerekiyordu. S abahları hep yanım da
uyanır, kulağımı hafifçe ısırır ya da belimi okşardı.
348 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

Ş im diden yaşlandığım ı hissediyordum ; sırtım boktan yazı


yazm a pozisyonum yüzünden ağrıyordu; ya koltukta kam bur o tu ­
ruyor ya da dizüstii bilgisayarım ı gerçekten kucağım a alıp yerde
bağdaş k u rarak oturuyordum .
Tessa vantilatörü işaret etti. “K ötü görünüyor. T ekrar boyasak
iyi olur.”
O dönem de bebek odasını cinsiyeti ön plana çıkarm am ak için
açık tonda bir paskalya sarısına boyam ıştık. O d a aydınlık olsun
istem iştik çünkü k ızım ın duvarları p am uk şekeri pem besi iste­
d iğ in i düşünm enin ne kadar büyük bir hata olduğunu ve sonraki
ıstırabını ilk ağızdan ö ğrenm iştik. D uvarları k ızım ız doğm adan
öncc boyam ıştık. A m a Em ery aslında pem beyi sevm ediğine karar
verdiğinde kahrolası rengi kapatm ak için üç öğleden sonram ızı
harcam ış, üç kat yeşil boya sürm üştük. D ersim izi alm ıştık elbette
ve Tessa da benden birkaç yeni küfür öğrenm işti. Y um uşak pastel
sarısının yeni m oda olduğunu öğrendiğim izde kararım ızı ver­
m iştik; herkes b enim didişip durduğum u ve k ad ın ım ı m em nun
etm ek istediğim i bilir. Ya o rengi kabul edecektim ya da A uden
tercihlerini dile getirm eye başladığında boyam ası gerçekten çok
kolay bir renk seçecektim .
B ebek odasında sarının birkaç farklı tonu vardı. Sarının bu
k ad ar çok tonu olduğundan ya da bu kadar çatışacaklarından
haberim yoktu. H e r sarı tonu Tessa’nm haftada en az üç kere
g ittiğ i IK E A ve P ottery B arn d u rak ların d an alınm ıştı. O rada
sevdiği her şeyi bulur, göğsüne bastırıp sarılır, “Bu süs yastığı çok
harikaaaaa duracak!” ya da “Bu oyuncak o kadar tatlı ki yiyebi­
lirim !” gibi şeyler söylerdi. Sonra aldığı parçayı bebek odasında
h enüz içini dolduram adığı bir koltuğun altına sokar ya da bir
bölm eye yerleştirirdi.
Oda, T essanın midesi bulanm adan on dakikadan fazla kalam a­
dığı, dalga dalga yayılan büyük bir güneş ışığı topuna dönüşm üştü.
Bir dah a hiçbir odayı özellikle de bebek odasını dekore etm esine
ANNA TODD 349

izin verm em em için bana söz verdirm işti. Şim di de odayı tekrar
boyam am ı istiyordu.
Bu k ad ın için yapm ayacağım şey yoktu.
D ah a fazlasını da yapardım . Elim den gelen her şeyi yapardım .
O n u n için yapabileceğim bir şey de, sihirli bir şekilde, işinin
büyük b ir kısm ını ofiste bırakm asını sağlam aktı. Son zam anlarda
bu kadar yorgun olması beni gerçekten deli ediyordu. H içbir şekilde
ağırdan alm ıyordu am a işini ne kadar sevdiğini biliyordum . İşi
onun adeta üçüncü bebeğiydi. A kla gelebilecek en güzel düğünleri
yaratm ak için çok çalışıyordu. Sektörde yeni, hem de çok yeniydi
am a işinde gerçekten çok iyiydi.
Tessa kariyerindeki olası değişikliği benim le paylaştığında
korkm uştu. K üçük m utfağım ızda b ir ileri bir geri gidip gelm işti.
B ulaşık m akinesini yeni doldurm uş, E m e ry n in tırn ak ların a oje
sürm eyi yeni “b itirm iştim ”. B u rol değişim inin üstesinden iyi bir
şekilde geldiğim i düşünüp tırn ak ların d ak i kırm ızının, birini yeni
öldürm üş gibi g öründüğünü söylediğim de Em ery, m in ik tırn ak ­
ların d a sebep olduğum rezalet yüzünden Tess’i benim üzerim e
salm ıştı.
B enim çocuğum un böyle hassas ve nahoş bir espri anlayışı
olacağı hiç aklım a gelm ezdi.
Tessa m u tfak m asasında o tu ru rk en gelişigüzel b ir şekilde,
“Vance’n in terfi tek lifin i reddedip okula geri dönm ek istiyorum ,”
dem işti. B elki de bana gelişigüzel gelm işti. E m ery sessizce otu­
rurken yetişkinlerin benzeri ses tonlarının insanların hayatlarında
yaratacağı etkiden habersizdi.
“Gerçekten mi?” derken havluyla ıslak bir tabağı kuruluyordum.
Tessa altdudağını d işlerinin arasına alm ıştı ve gözlerini fal
taşı gibi açm ıştı. “Son zam an lard a bu konuyu çok düşünüyorum
ve eğer yapm azsam gerçekten delireceğim ,” dem işti.
B unu bana açıklam ak zo ru n d a değildi. H erk esin bazen de­
ğ işikliğe ihtiyacı olurdu. B azen ben bile yazdığım kitaplar ara­
350 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

sındaki boşlukta sıkılıyordum am a sonra Tessa, E m ery’nin gittiği


Valsar ilkokulunda ayda iki üç gün yedek ö ğretm enlik yapm am
fik rin i ortaya atm ıştı. L andon da orada çalışıyordu. Uç gün sonra
işi bırakm ış olsam da hoş b ir deneyim olm uş, kızım dan birkaç
çikolatalı kek p u anı alm ıştım .
H er zam an k i gibi Tessa’yı istediğini yapm ası için cesaretlen­
d irm iştim . O n u n m utlu olm asını istiyordum ve paraya ihtiyacım ız
da yoktu. Vance’le son iki yılda üçüncü k ontratım ı im zalam ıştım .
A fter d an k azan dığım parayı doğrudan çocukların hesabına ya­
tırm ıştım . Tabii ondan önce Tessa’ya “tekrar tekrar kahrolası bir
sersem olduğum için lütfen beni affet” hediyesi de alm ıştım . Ç ok
basit b ir şeydi aslında: Yün ipliğinden yapılm a eski b ileziğinin
yerine m etalden yeni bir şans bileziğiydi. Yıllar geçtikçe iplik par­
çalanm ıştı am a Tessa şans tak ıların ı saklam ış ve yeni bileziğinin
istediği kadar genişlem e seçeneği olması onu çok heyecanlandır­
m ıştı. Bence bu çok aptalca b ir fik ird i am a o bayılm ıştı.
Ertesi sabah Tessa, Vance’le buluşmuş ve terfi teklifini kibarca
red d ettik ten sonra eve gelip bir saat ağlam ıştı. İşini bıraktığı için
suçluluk duyacağını biliyordum am a bu uzun sürm eyecekti. Kim
ile V ancenin iki h afta lık süresi bitene kadar onu her gün telkin
edeceklerini biliyordum .
İlk düğün organizasyonu m üşterisini aldığında resm en ci­
yaklam ış ve daha önce hiç görm ediğim b ir şekilde tekrar hayata
dönm üştü. G ençken yaptığım onca aptallıktan sonra bu çılgın
k adının neden hâlâ benim le olduğunu bilm iyordum am a sırf şu
anki heyecanını görm ek için bile olsa benim le kaldığı için ger­
çekten çok m utluydum .
Tessa tabii ki aldığı ilk düğünün h ak k ın ı vermiş ve tavsiye
ü stüne tavsiye ald ık tan sonra sadece birkaç ay gibi kısa bir sürede
iki kişi çalıştırm aya başlam ıştı. O n u n la g u ru r duyuyordum ; o
da kendiyle g u ru r duyuyordu. Şim di dönüp b aktığım da başarısız
olacağından korkm ası bana gerçekten çok aptalca gelm işti. Tessa
ANNA TODD 351

bir bok y ığ ın ın a dokunup onu altına çevirebilen sinir bozucu in ­


sanlardandı.
B enim le de aslında böyle olm uştu.
Ç alıştı, çalıştı ve A uden doğduktan sonra da tekrar çok ça­
lışmaya başlam ıştı.
O n u dirseğim le d ü rttü m . “B ir gece kendine izin ver. Tavan­
daki vantilatöre bakarken yerde uyuyakalacaksın.”
D irseğiyle hafifçe kalçam ı d ü rttü . “Ben iyiyim . A sıl sen ge­
celeri çok az uyuyorsun,” diye fısıldadı enseme.
D o ğ ru söylediğini biliyordum am a son teslim ta rih i olan iş­
lerim yüzünden kendim i uykuyla ödüllendirecek zam anım yoktu.
H em y azdığım bir p arag rafta takıldığım da aklım dan bir türlü
çıkm azdı ve uyuyam azdım . Yine de uykusuz olduğum u fark et­
m esinden nefret ediyordum çünkü Tessa benim için, kendim için
endişelendiğim den çok daha fazla endişeleniyordu.
“C iddiyim . A ra verm en gerekiyor. H â lâ içinden çıkan cana­
varın açtığı yaraların iyileşmesi gerekiyor,” d edikten sonra elim i
gö m leğinin içine sokup k arn ın ı ovuşturdum .
İrk ild i. “Yapma,” diye hom urdanıp ellerim i yum uşak ten in ­
den uzaklaştırm aya çalıştı. O ğlum uz doğduğundan beri T essanın
kendine bu kadar az güvenm esinden nefret ediyordum . A uden m
doğum u vücudunda E m ery ’n in doğum undan daha fazla hasar
b ırakm ış olsa da bana göre her zam ankinden daha seksiydi. O na
dokunm am ın onu bu şekilde rahatsız etm esinden nefret ediyordum.
“B e b e ğ im ...” elim i çekip dirseğim in üstünde durdum . O n a
bakıp başım ı salladım .
Sıcacık iki parm ağını dudağım a bastırıp güldü. “R om anın bu
kısm ını biliyorum . T am da şu anda bana yaralarım ın nasıl olduğu
ve o şekilde oldukları için ne kadar güzel olduğum la ilgili koca­
lara özgü b ir n u tu k çekeceksin,” dedi Tessa cüm lenin sonundaki
kelim elere d ram atik b ir hava katarak.
H e p ukalaydı zaten.
352 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

“H ayır, Tess bu tam olarak sana bakarken nasıl hissettiğim i


göstereceğim an.”
E lim i göğsüne götürüp onu tutuşturm aya yetecek kadar sıkıp
vücudunun bana alışm asını sağladım . D a h a ağzından çıkm adan
iniltisini yakaladım ve sert meme ucunu bulup kıyafetinin üstünden
çim diklediğim de hafifçe m ırıldandı.
İşi bitm işti. Biliyordum; o da biliyordu. T eklifim i aleni olarak
kabul e ttik te n sonra elim den geldiğince hızla harekete geçtim .
E llerim i hem en şortunun altını uzatıp kum aşın içine soktum .
B eklediğim gibi k ü lotunun Ön kısm ında h a f if b ir ıslaklık vardı.
O n u n ıslaklığım hissetmeye ve dilim de tadını almaya bayılıyordum.
P arm aklarım ı çekip dudaklarım a götürdüm . Tessa inleyerek işaret
ve o rtap arm ak larım ı ağzına götü rü p u çlarım em m eye başladı.
K ahretsin, bu k ad ın beni yerle bir ediyordu.
Dişleriyle p arm ak uçlarım ı ısırırken gözlerini benden ayırm ı­
yordu. Vücudumu ona yaslayıp, bu ufak baştan çıkarm a oyunundan
sonra p en isim in ne k adar sertleştiğini ona gösterm ek istem iştim .
Pam uklu şo rtu n u n belini çekip kasıklarından ayaklarına doğru
iterek çıkardım . K ülotu takılınca sinirlenip tekm eleyerek çıkardı.
B eni hem en şim di istiyordu. B oynunu em erken eliyle penisim i
sıkıca tu ttu ğ u n u h issettim . B eni soyarken onun da benim kadar
heyecanlandığının farkındaydı m. Ü stüm e çıktığında çıkarm adığı
bir tek çoraplarım k alm ıştı. B ana yaklaşıp ıslak dudaklarını sert­
liğim e değ d ird iğ inde T essan ın tü m güvensizlikleri kaybolm uş
gibiydi. Ilık d ilin i penisim in ucunda gezdirirken dilinde benden
b ir dam la h atıra kalm ıştı. A ğzıyla düzenli b ir h ızd a ilerlerken,
inleyerek onun adını söylediğim de beni d ah a da içine çekiyordu.
B aşım ı yere koyup göğsünü tu tm a k için uzandım . G öğüsleri
h âlâ em zirm en in etkisiyle oldukça şişkindi bu d a onun bayıldığı
fiziksel değişikliklerden biriydi ve ben daha dolgun göğüslere
sahip olm asından hiç şikâyetçi değildim .
ANNA TODD 353

“K ahretsin, göğüslerine bayılıyorum ,” derken tekrar penisim i


ağzına alm ıştı.
Tessa ağzıyla daha da derinlere indiğinde sırtım d ak i gergin­
liğin a rttığ ın ı hissederken beni kucakladı. T am ellerim i saçlarına
dolarken b ir anda geri çekilip gözlerini gözlerim den ayırm adan
d u d ak ların ı yaladı. D irsek lerin in üstünde kalkıp göğsünü kasık­
larım a indirdi. B ir günü kafeste geçirdikten sonra sahibinin onu
sevm esini bekleyen b ir köpek gibi hızla nefes alıp veriyordum .
Tessa m uhteşem göğüslerini birleştirip penisim i araya aldı. Uç
hareketiyle göğüslerine boşaldım . Ben soluklanırken Tessa dilini
d u d ak ların d a g ezdirip bana utangaç bir tavırla gülüm serken, v ü ­
cudunun beni bu şekilde tatm in etm esinden yanakları kıpkırm ızı
olm uştu.
Ayağa kalkıp göğsüne b a k tık tan sonra, "Bir duşa ihtiyacım
var,” dedi.
H âlâ soluklanırken yerden siyah tişörtüm ü alıp göğsüne koy­
ması için uzattım . E lin i uzatıp bana kom ik bir surat yaptıktan
sonra kapıya ilerledi. Yıllar içinde her türlü vücut sıvısını benim
tişö rtlerim d e tem izle fik rim d en daha az hoşlanır olm uştu. A n ­
laşılan bu uygunsuz bir davranıştı ve her seferinde olduğu gibi
bana havluların bu iş için olduğunu hatırlatm ıştı.
Peşinden banyoya giderken aklım dan duşta ona nasıl geri
ödem e yapabileceğim in sinir harbini yaşıyordum .
D u şu n cam ına yasladığım göğüsleri gerçekten h arik a görü­
nüyordu. D uvardaki ayna bu dairenin en iyi tarafların d an biriydi.
Hessa

P ask aly a

ardin, A uden uyandı.” Uyku sersem liğiyle Tessa’n ın sesini


H duydum. “Em ery’i kaldırıp paskalya sepetlerini bulm alarına
iziıı verm eliyiz.”
O m zu m u sallarken uyanm am için yalvarıyordu.
“H ardin, haydi ama.” A lçak sesle söylemişti am a fısıltılarından
heyecanlandığını anlayabiliyordum .
H ay atım ın geri kalanında hep böyle uyandırılacaksam , ger­
çekten de çok şanslı bir adam dım .
H o m u rd anıp onu göğsüm e çekerken gözlerim daha zar zor
açılm ıştı. “Bu kadar şam ataya ne gerek var?” diye sorarken şakak­
larını öptüm . Yüzüm e dökülen saçını geriye attım . Ü stü çıplaktı,
yum uşak göğüslerini bana yaslam ıştı.
Iç çekip, tıraş zam anı gelm iş bacağını benim kine sürttü. Bu
jesti karşısında irkilince o m uzipçe beni d ü rttü . “Ç ocukların se­
p etlerini bulm aları, benim de kahvaltıyı hazırlam am gerekiyor,
o yüzden haydi kalk artık .”
T am olarak bu şekilde cinsel enerjim i tam am en öldürüp beni
u yandırdıktan sonra benden kurtuldu ve yataktan kalkm ak için
yana döndü.
ANNA TODD 355

“H aydi bebeğim ,” diye yakınırken sıcaklığını şim diden öz­


lem iştim .
D o labın kapağını açtığında çıplak göğsüne şöyle b ir baktım .
G en zim d en bir İnilti yükseldi ve içim den keşke yatakta kalm asını
sağlam ak için biraz daha erken uyansaydım dedim . Şim di onun
içinde, derinlerde, sıcak ve ıslak teninde göm ülm üş olurdum ...
Y üzüm e bir yastık fırlattı. “Ç ık artık yataktan! B ugün çok
işim iz var biliyorsun.”
İç çekerek büyük boy yatağım ızdan k alk tım ve bir şey daha
fırlatm ad an bir tişö rt bulup kafam dan geçirdim . Kısa süre önce
işi biten bu odayı tekrar dekore etm ek için aylar harcam ıştı; ih ti­
yacım ız olduğuna ikna ettiği o çılgm dekoratörle seçtikleri değerli
parçalardan hiçbirine zarar vermek istemediğinden em indim . A dam
o tu rm a odasını som on rengine boyayıp bir h afta sonra biraz daha
az m ide bulan d ırıcı bir renkle değiştiren delin in tekiydi.
“Biliyorum , hayatım . Sepetler, tavşancıklar, yum urtalar ve ıvır
zıvır.” D uvardaki aynada kendim e bakıp elim le saçım ı düzelttim .
B ileğim deki bandanayı alıp saçlarım ı topladım ve kızg ın kızgın
bana b ak an T essayla göz göze geldim . D u d a ğ ın ın kenarlarından
sin irlendiğini belli etm em eye çalıştığını, m ücadele verdiğini gö­
rüyordum .
“Evet, ve ıvır zıvır.” S onunda kahkahayı basıp saç fırçasına
uzandı. “Saat ikide L an d o n ’larda olm am ız gerekiyor. K aren ile
Ken geldiler ve ben daha onlara götürm em iz gereken patates sa­
latasını bile yapm adım .”
U zu n saçlarını topladıktan sonra sırıtarak bana fırçayı uzattı.
H a y ır an lam ın da başım ı salladım . Saçım ı taram am gerek­
m iyordu, parm ak larım la işim i halletm iştim .
“Sen hazırlanırken ben patatesleri hazırlarım ,” dedim . “H aydi
gidip çocukların sepetlerini bulm alarını seyredelim .”
356 A FT ER: BA ŞLA N G IÇ

S uratını ekşitip patatesleri onun yerine hazırlam a tek lifim i


şüpheyle karşıladığını belli etm işti. Bunu yapabilecek kapasiteye
sah ip tim ... Son N oel'de tavuğu yakm am dışında.
Tessa beyaz, pam uklu bir pantolon ve lacivert bir tişört giy­
m işti: U fak bahçesiyle uğraşırken verandada vakit geçirm ekten
biraz yanm ıştı. B urada, Brooklyn’deki küçük bahçem izi çok sevi­
yordu; son kitap anlaşm am ı kutlam ak için şehirden aldığım yeni
evim izin en sevdiği kısm ıydı.
K oridorda E m ery nin odasının önünde durdu. “O nu uyan­
dırıp o tu rm a odasına gelin.” Y anağım ı öpüp oğlum uza seslendi.
G iderken poposuna bir şaplak attım ve her zam anki gibi dönüp
gözlerini devirdi.
E m ery’nin odasına girdiğim de onu yatağa boylu boyunca
uzanm ış, uzun bacakları küçük D isney tem alı yatak örtüsünün
kenarından aşağı sarkm ış halde bulm uştum .
“E m .” Yavaşça kolunu sarstım .
K ıpırdandı am a gözleri hâlâ kapalıydı.
T ekrar kolunu sallayınca m ızıldanıp, “H ay ırrr,” diyerek y ü ­
züstü döndü ve yüzünü yastığa göm dü.
Ç ok teatral b ir çocuktu.
“Bebeğim , kalkm an gerekiyor. A uden senin bütü n paskalya
şekerlerini alacak eğ er...”
O anda yataktan fırlayınca sarı saçları tam bir felaketti. Saçları
b en im k i gibi dalgalı, annesininki gibi kalın telliydi.
“Almasa iyi ederi” dedikten sonra hem en terliklerini giyip
odadan fırladı.
O n a yetiştiğim de m utfaktaki bütün dolap kapaklarını açmaya
başlam ıştı.
“Benim ki nerede?” diye çığlık attı.
Tessa kahkaha attı ve A uden o sırada tom bul m in ik p ar­
m aklarıyla bir yu m urta çikolatasının kâğıdını açıp hepsini ağzına
tık m ıştı. B iraz çiğnedikten sonra ağzını kocam an açtı.
ANNA TODD 357

Tessa ona uzanıp dilinde kalan alüm inyum kağıt parçasını


ald ık tan sonra A uden tü m dişlerini kaplayan çikolatayla güldü.
G eçen h afta ön dişi düşm üştü ve bu haliyle çok şirindi. Peltek
konuşm asıyla dalga geçiyordum çünkü bu ebeveyn olm anın avan­
tajlarından biriydi: C anım istediğinde onları kızdırabiliyordum .
Bu bir ergenliğe geçiş töreniydi.
“A nne!” E m ery koridordaki dolabın oradan seslendi. “B enim ­
k in i babam sakladı değil mi? O yüzden bulam ıyorum !”
Bu haline güldüm . “Evet. Evet, ben sakladım .”
Ç o k tatlı bir kız olm akla beraber on bir yaşın getirdiği her
türlü şım arık lığ ın ı ve düşüncelerini bünyesinde barındırıyordu.
Bu yüzden çok fazla arkadaşı yoktu.
E m ery evin altını üstü n e g etirirken A uden şeker sepetinin
yarısını bitirm iş, m inik yapm a çim parçalarını yere atıyordu.
“O rad a bir parça şeker daha var,” dedim . A ğzı şekerle dolu,
başını sallarken çikolata olm ayan şeylerle pek ilgilenm em iş gibi
görünüyordu.
“Baba.” Em ery eli boş m utfağa geldi. “L ütfen sepetim i nereye
sak lad ığ ın ı söyler misin? Bu çok zor. G eçen seneden daha zor.”
O tu rd u ğ u m bar taburesinin yanında durup kollarını belim e doladı.
Yaşma göre çok uzundu ama yine de beni kandırm aya çalışıyordu.
“Lütfeeeeeeeeeeeeen,” diye yalvardı.
“B eni kandıram azsın, tatlım . Sana bir ipucu vereyim ama
bu sarılm alar ve tatlı d ilin le beni kandıram azsın. Bir şeyleri hak
etm ek için çalışm an gerekir, u n u ttu n mu?”
D u d a k la rın ı büzüp bana daha da sıkı sarıldı. “Biliyorum ,
baba,” dedi göğsüm e yaslanarak.
Bu yeni tak tiğ in e gülüp Tessa ya bakarken şüpheli gözlerle
E m ery ’i İzlediğini gördüm .
“S enin asla am a asla gitm eyeceğin bir yerde. K ıyafetlerinin
olduğu am a katlam am ıza yardım etm eyi re d d ettiğ in bir yerde.”
S ırtın ı sıvazladıktan sonra kollarını boynum dan çekti.
358 A FT ER : BAŞLAN G IÇ

A uden, “Ç am aşır m akinesi!” diye bağırınca Em ery çığlık attı.


H em en k ardeşinin yanm a koşup başını okşadı. A uden ona güler­
ken, ablasından iltifat alan kiiçük bir yavru köpeğe benziyordu.
Bir dakika sonra Em ery elinde sepetiyle m utfağa geldi. M in ik
b ir paskalya yum urtası çikolatası yere düştü. O n ları görm ezden
gelerek sepeti kurcalam aya başladı. Tessa, E m ery nin tem izle­
m ekle hiç ilgilenm ediği dağınıklığı toplam asına yardım etm ek
için ayağa kalktı.
E m ery yere oturdu. S epetini bağdaş kurduğu bacaklarının
üstüne koyup bir avuç dolusu renkli jöle şekerini m idesine indirdi.
Tessa ile A u d en e baktım . Tessa nm kucağında duran A uden kol­
larını an nesinin boynuna dolam ıştı. A n n esin in kollarında nere­
deyse onun kadar büyük görünüyordu. Z am a n ın nasıl geçtiği ya
da benim gibi bom bok isyankâr bir herifin nasıl böyle anlayışlı
ve sakin çocuklara sahip olduğu h ak k ın d a hiçbir fik rim yoktu.
T abii ki E m ery nin de kendine has öfke nöbetleri olm uştu.
Bir keresinde b ir saksıyı duvara fırlatm ıştı. A m a bununla baş
etm ek zor değildi: K apısını m enteşelerinden söküp çıkarm ıştım .
Ben o şım arık çocuk öfke saçm alıklarına gelem em . D aha 0 11 bir
yaşında o k ad ar sinirlenm esini gerektirecek b ir şey, en azından
b en im k i gibi, yoktu. O n u seven ve hep yanında olan bir anne ve
babası vardı.
G erçekten ikisi de harik a çocuklardı.
Tessa ve ben her zam an iki çocuğum uzun yanındaydık. H iç ­
bir g ü n ü m ü z o n ları kucaklam adan, öpm eden, en az iki kez Seni
seviyorum dem eden geçm ezdi. E m ery okuldaki popüler çocuklar
arasında sosyal geçerlilik olarak kabul gören m oda eşyalardan
birkaçına sahipti. Ç o cu k larım ın hiçbir zam an benim gibi, delik
ayakkabıyla gezen çocuklar olm alarını istem edim . O y u n cak gibi
şeyler isteyebilmenin nasıl bir his olduğunu bilm elerini ve onlara bu
tip şeyleri kucaklaşm alar ya da yanağa kondurulan öpücükler gibi
basit şeyler yaparak kazanabileceklerini öğretm ek istiyordum çünkü
ANNA TODD 359

bizim evim izde bunlar hiç eksik olmayacaktı. Buna doğdukları anda
karar verm iştik. Ben iki babam gibi olm ayacaktım . Sevildiklerini
bilen, dünyada hiçbir zam an yalnız olduklarını düşünm eyecek
ya da sanm ayacak çocuklar yetiştirecektim . D ünya, özellikle iki
küçük İskoçyalı için, yalnız kalınm ayacak kadar büyük bir yerdi.
İk i küçük canim in hayatını m ahvetm eden önce beceriksiz
baba tavrını tam zam anında sonlandırm ıştım .
Bir saat içinde E m ery bir bacağı koltuğun sırt kısm ından sar­
kıtm ış, b ir kolu da diğer taraftan sallanırken kendinden geçmişti.
A uden, b en im tü m itirazlarım a rağm en Tessa’nm eve getirdiği
ve en sevdiği, çok fazla yer kaplayan sözüm ona “m inyatür” kol­
tu ğ u n d a oturuyordu. K oltuk oldukça pahalı b ir sedirle beraber
tak ım olarak gelm işti ve Brooklyn stan d artların d a bir oturm a
odası için o da çok yer kaplıyordu. M obilya savaşlarında hüküm süz
kılındığım dan, burada durm uş, m inik kare çenesinde hâlâ çikolata
lekeleri olan, komaya girm iş gibi uzanm ış oğlum a bakıyordum .
B ana d ah a çok benziyordu.
“N e k adar tatlı olduklarına bir baksana,” dedi Tessa arkam ­
dan. O n a döndüğüm de b itk in görünüyordu; gözleri buğulanm ış
ve rengi biraz kaçm ıştı.
D udaklarım ı yanaklarına götürüp biraz renk gelmesini um arak
öpm ek istedim. İç çekerken ellerinin karnım da olduğunu hissettim .
“Bu uyku saatinde ne yapm ayı planlıyorsun?” diye sordum .
Ç o cu k ların uyuduğu her değerli anı bir şekilde hep yaratıcı şeyler
için kullanm ayı başarıyordu am a uyku süreleri giderek kısalıyordu.
Ç ok y oğundu am a benim sözüm ü hiç dinlem ediğinden burada
yapacak b ir şey kalm am ıştı.
Listesindeki işleri nasıl zihninden geçirdiğini seyrettim. “Evet,”
d ed ik ten sonra “kek için Fee yi ara”, “Posey’den şu çiçek dem et­
lerini tek rar kontrol etm esini iste” ve ben elim i bol pantolonu­
nun Ön kısm ına uzatırken duym adığım bir şeyler daha söylemeye
360 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

başlam ıştı. D ik k atle beni incelerken ipini çekip parm aklarım ı


k ü lo tu n u n içine sokm uştum .
“D ik k atim i dağıtm a,” diye sızlandı am a vücudunu bana yak­
laştırıp biraz d ah a baskı uygulam am ı sağladı.
“Ç ok fazla çalışıyorsun,” dedim bu hafta belki otuzuncu kez.
O da o tu z b irinci kez gözlerini devirdi.
Boşta kalan elim i tu tu p göğsüne götürdü. “Bunu bana, teslim
ta rih i olduğunda günlerce uyum ayan adam söylüyor.”
B ugün, her za m a n k in in aksine, d ik k atin i dağıtm am a pek
itirazı yokt ve elbette bunu heba etm eyecektim . S ert bir şekilde
göğüslerini avuçladığım da boynuna doğru yukarı çıkıp inişlerini
seyrettim , inleyerek, benden daha fazlasını alm ak için m ırıldandı.
O n a istediğini verecektim .
E lin i tu tu p onu koridora götürdüm . H ızla yürürken odadan
çık m ak için acele ediyordu. İçeri girer girm ez Tessa ağır kapıyı
hızla çarpınca çocukların duvarda duran devasa çerçeveli resm ini
neredeyse yere düşürüyordu. Bu resmi yaptırm ayı ilk teklif ettiğinde
bana çok tu h a f gelm işti am a Tessa çocukların reklam panosu
büyüklüğündeki bir resim lerini duvara asm a fik rin e bayılm ıştı.
Bu konuda tek söz h ak k ım resm in yataktan uzağa asılm asıydı.
K arım ı becerirken çocuklarım ın neon renklerde soyut resim lerine
bakm am im kânsızdı. K esinlikle olm azdı.
“Buraya gel,” diyerek kucağım ı işaret ettim . Büyük yatağım ızın
kenarında oturuyordum . Son birkaç aydır düzensiz bir şekilde
yatağım ızı çocuklarım ızla paylaşıyorduk. A uden bir kâbus görm e
sürecinden geçtiğinde, çocuğum un bu özelliği benden alıp alm a­
d ığ ım anlam ak için geceleri uyanık kaldığım olm uştu. E m ery de
kardeşini kıskandığı için, “kötü rüyalarından” onu korum am ızı
fısıldayarak yanım ıza gelm işti am a ben doğru olm adığım bili­
yordum . Sanki tekrar altı yaşındaym ış gibi gözlerini siliyordu.
İkisi de ortam ızda yatıyorlardı. L a f aram ızda bu harika bir
şeydi.
ANNA TODD 361

“H ardın?” Tessanın sesi yumuşak, rahatsız ediciydi ve gözlerini


gözlerim e dikm işti. “Ne düşünüyorsun?” diye sordu. P arm aklarım
k arn ım d a b ir yukarı bir aşağı gezdiriyor, tırn ak larıy la hafifçe
tenim i çiziyordu.
“Ç o cukları ve yatağım ızda uyudukları günleri,” diye gülerek
om uz silktim .
“T uhaf,” dedi başım sallayarak. A m a dudaklarında bir gü­
lüm sem e belirm işti.
“Bu çok tu h a f çünkü bu sefer dikkati dağılan ben değilim ,
sensin, hayatım .”
Sertleşen m em e uçlarıyla oynayınca inledi. G öm leğini ba­
şından çıkardım . G öm leği yere düştü ve saçlarını geriye doğru
sallarken k ırm ızı yanakları ve pem be dudaklarıyla oldukça vahşi
görünüyordu. Ç ılgın sarı saçlar ve aç gözler. U zanıp parm akla­
rım ı siyah dantel sutyeninde gezdirdim . Bu kadın en seksi dantel
sutyenleri giyiyordu. K um aşın altına uzanıp m em e uçlarını yaka­
ladım . “S ırtü stü yat bebeğim ,” dedim . Pantolonunu ve külotunu
in d irip yere fırlatarak yatağa uzandı. B ir yastığa uzanıp başının
altına koydu. G ö zlerinden ne istediği belli oluyordu: A lt tarafa
çalışm am ı istiyordu. Son zam anlarda en sevdiği buydu.
Ç o k yorgundu, b itk in d i ve ayakları ağrıdığı için sadece şı­
m artılm ak istiyordu. B unun acısını tabii ki çıkaracaktım . B enim
k ad ın ım hiçbir iyiliği karşılıksız bırakm az, çocuklar sabah 7 ’den
sonra u y um am ıza izin verdiklerinde o da penisim le ilgilenirdi.
Tessa bacaklarını kaldırıp b üktükten sonra kasıklarım gözlerim in
önünde açtı. D u d ağım ı ısırıp in iltim i bastırm aya çalıştım .
Sırılsıklam dı, ışığın altında adeta parlıyordu ve söz konusu
o olduğunda kendim i hiç kontrol edem iyordum . N eredeyse öne
atlayarak ağzım açık bir şekilde yum uşak, ıslak tenine dokundum .
D ilim i sert b ir şekilde sürtüp aşağı inerken hafifçe em m eye
başladım .
362 A F T E R : BA ŞLA N G IÇ

K alçasını oynatarak kendini bana doğru itti. K ollarım ı k a­


sıklarına dolayıp onu sertçe yatağın kenarına çektim . H eyecanla
karışık tapılası bir şaşkınlıkla ciyakladı. E llerim le poposunu tu ­
tarken ağzım la onu adeta yiyor, adım la karışık evet, aman Tanrım
ve binlerce küfürlü söz söyleyerek inlem eye devam ediyordu.
O n u n bu cesaretlendirici küçük haykırışlarına bayılıyordum .
Bu sözler b acaklarını titretm em e, elleriyle nevresim leri sım sıkı
tutm asına neden oluyordu. O anda bir avuç dolusu saçımı yakaladı.
B una gerçekten bayılıyordum .
“H a rd in ...” Sesi kesilince bir parm ağım ı vajinasına sokup
onu d elirttim . D ilim le klitorisinde daireler çizerken fısıldam aya
devam ettim . G elirken, o en tatlı lezzete sahip tadına baktım .
Nefes alm ak için doğrulup başım ı karn ın a koyduğum da o
da soluklandı. Saçım ı tu tu p beni kendine çekti. H âlâ serttim
ve onun üstünde çıplak yatm ak benim istek ve ihtiyaç listem de
seksten başka bir seçeneğe yer bırakm ıyordu. Tessa da bunu bildiği
için beni tekrar y ataktan kaldırm ış, bana sürtünm eye başlam ıştı.
"Seni becerm em i m i istiyorsun? Yetm edi m i?” diye sorarken
sertliğim i ıslaklığına bastırdım .
“H iç yetm eyecek...” diye m ızıldanıp elini penisim e götürerek
içine girm em için yönlendirdiğinde yavaşça inledim . T ek ve uzun
bir seferde içine girerken gözlerini devirm esini dehşetle seyrediyor­
dum . G öğüslerini göğsüm e bastırm ış, kalçasını belim e dolam ıştı.
“D ah a çok,” diye yalvarırken içinde hareket etm em i istiyordu.
H ızla içine girerek ona boyun eğdim . Bir eli saçım daydı, diğeri
sırtım d a çizikler yaratıyordu.
D ah a fazla dayanam ayacaktım . H em dc hiç.
B acaklarını sık tığ ım hissettim ve ik im iz de aynı anda g e­
lirken vücudu benim kiyle birlikte adeta jöle kıvam ına dönm eye
başladığında son birkaç hareketle işim bitm işti. G özlerini açmadı
ve hem en y an m a yığıldım .
ANNATODD 363

N efesim yavaş yavaş düzelirken Tessaya baktım . M avi gri


gözleri kapalı, dudakları aralıktı vc onunla tan ıştığ ım günkü
kadar güzeldi.
O n u n la tan ıştığ ım d a nasıl b ir çocuk olduğum u zar zor ha­
tırlıyordum am a birlikte geçirdiğim iz zam anın her ayrıntısı bir
şarkının sözleri gibi aklım daydı.
Bu inatçı kadın yasal anlam da benim le evlenm em e konu­
sunda hâlâ direniyordu am a her anlam da benim karım dı ve güzel
ço cu k larım ın annesiydi. E n az bir çocuk daha istiyorduk, tabii
işleri b iraz d u ru ld u ktan sonra.
Dünyaya bir çocuk daha getirm e fikri beni endişelendiriyordu.
H er seferinde ted irgin oluyordum .
D ü z g ü n insanlar y etiştirm en in sorum luluğu içim e d ert olu­
yordu am a Tessa bu yüküm ün yarısını alıyor ve h arik a ebeveynler
olduğum uz konusunda beni cesaretlendiriyordu. Ben babam gibi
değildim . Ben kendim dim . E lb ette ben de h atalar yapm ıştım .
A m a kefaretim i Ödemiş ve affedilm iştim . D in d a r bir adam de­
ğildim am a burada Tess ve benden daha büyük bir şeyin varlığını
hissediyor ve biliyordum . D ünyam bir anda hiçbir şeyden her şeye
sahip olduğum bir hale gelm işti ve şu an olduğum kişiden gurur
duyuyordum . Ç o cu k larım ın gözlerinde kendi ışığım ı görebiliyor
ve k ah k ah aların d a kendi m utluluğum u duyabiliyordum .
Şehir kulübü adına gerçekleştirdiğim yardım toplama etkinlik­
leriyle buradaki gençlerin hayatlarında yarattığım değişikliklerden
g u ru r duyuyordum . H ayatları yazdığım sayfalardaki kelim ele­
rim den etkilenm iş binlerce insanla tanışm ıştım . H e r şeyi içim de
tu tu p yaşam ak için çok u zu n süre savaşmış am a hepsini serbest
bıraktığım da adeta kalbim açılm ıştı. Tecrübelerim i paylaşm am ak,
b ağ ım lılık ve ru h h astalık ları problem leri olan gençlere yardım
etm em ek bencillik olurdu. Yıllar içinde geçmişe takılıp kalmamayı,
sadece geleceğe bakm ayı öğrenm iştim . D üşün celerim in kulağa
364 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

ne kadar sıradan ve tam anlam ıyla bayık geldiğinin farkındayım


am a bu benim gerçeğim di.
O kadar uzun süre k aranlıkta yaşam ıştım ki başkalarının
hayatına ışık girm esine yardım etm ek istiyordum .
Şükürler olsun ki hayalini bile kuram adığım bir aileye sa­
h ip tim ve benden çok daha iyi olacak çocuklar yetiştiriyordum .
T essan ın başı yana düşünce saçını uykulu yüzünden çektim .
O b enim sakinliğim , ateşim , nefesim, acım olm uştu ve ne yaşa-
dıysak yaşayalım her saniyesi şu an sahip olduğum uz hayatı elde
etm eye değerdi.
Tess’le beraber ölüp ölüp d irilm iştik am a işte buradaydık.
H e r şey b ittik ten sonra, kendi cennetim izi kendim iz yaratm ıştık.
annederim bu k itapta teşekkür edeceğim herkes, son kitapta
Z teşekkür ettik lerim le aynı olacak çünkü bana yardım edenler,
yine aynı m uhteşem insanlar. O yüzden hepinize teşekkürler!
A d am W ilson: Bir kez daha canını dişine tak arak benim le
çalıştığın için teşekkürler. Senden ve bana gösterdiğin sabırdan
çok şey öğrendim . B ir yıl içinde şenine beş kitap (uzunluğu on
kitaba bedel) çık ard ık ve bu m anyakça bir şey. S ıradaki üç kitap
için sabırsızlanıyorum © .
K ristin Dwyer: Sen tam bir hidrojen bom basısm , arkadaşım .
Beni derleyip topladın (elinden geldiğince, ta ki ben tak v im im ­
deki tarih lere uymaya başlayana kadar). H e r şey için teşekkürler!
W attp ad : H âlâ ana üssüm olduğunuz, hiç kopm adığınız ve
m ilyonlarca insana, sevdikleri şeyi sunduğunuz için.
U rsula Uriarte: K itaplarım ı seven bir blogger olarak hayatım a
girip şim di en yakın arkadaşlarım dan biri olm an çok çılgınca. İs­
m ini hâlâ doğru düzgün telaffuz edemesem de benim için, H ard in
ve Tessa için çok am a çok önem lisin. Sen de benim kadar onları
seviyorsun ve bu onlar için çok şey ifade ediyor. (B ana kendileri
söyledi!).
Vilm a ve RK: ik in iz i de çok seviyorum ve dostluğunuza m in ­
n ettarım . Bu kitabı yazm a aşam asında benim le hep konuştunuz
ve hezeyanlarım ı d inlediniz. Sizi seviyorum.
366 A FT ER : BA ŞLA N G IÇ

A shleigh G ardner: H ayatım daki en iyi tem silci arkadaşım


olduğun için teşekkürler!
E ditörlere ve böylesine sıkı bir son teslim tarih in d e canını
dişine takıp çalışan yayınevi ekibine teşekkürler.
E d itö rü n d en tanıtım cısına kadar tü m yabancı yayım cılarım ,
hepinize sonsuz teşekkürler. Kitaplarım ı çevirm ek ve tüm dünyada
yayım lam ak için çok em ek verdiniz ve bu benim için de okurlarım
için de çok kıym etli. D ü n y an ın her yerinde pek çok yeri ziyaret
edip bir sürü o kurum la tanışm ak m uhteşem di.
TEHLİKELİ BİR AŞK
ASİ BİR AŞK
S O N S U Z BİR AŞK

1 milyardan fazla okura


ulaştı.

11 milyon beğeni aldı.

6 milyon yorum yapıldı.

‘İn te rn e tte n çıkan edebiyat


fenom eni.”
The New York Times

EZİCİ BİR KARŞILAŞMA


KIRILAN KALPLER
VAZGEÇİLEMEYEN
AŞKLAR

... hayat bir daha asla eskisi


gibi olmayacak.

Tessa’nm kaybedecek çok


şeyi var.

Hardin'in ise hiçbir şeyi...

Tessa'dan başka.
T E S S A İLE HARDIN İÇİN
A ŞK HİÇBİR ZAMAN
KOLAY OLMADI.
ŞİMDİYSE HER
ZAMANKİNDEN
DAHA DA ZOR.

Aşk yalnızca •
birlikteyken mİ yaşanır?.

T E S S A İLE HARDIN
TÜM ZORLUKLARIN
Ü S T E SİN D E N
GELMİŞKEN A ŞK
MASALLARI KÖTÜ
S O N L A MI BİTECEK?

“Seni her zaman seveceğimi


bilmen gerekirdi. Sen beni...
ben yapıyorsun, Tessa ve
bunu asla unutmayacağım,”
demişti.

You might also like