Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 220

TARild G�iMiYLE

DiJNvADA VE TVRKiYE'DE

BURHANoGUZ
TARiHI GELi�iMiYLE
DUNYADA VE TURKiYE'DE

BURHANoGUZ
''Aydinlanma "nin t§tginda bilim ve us
yolunda yunlyenlere...
Anadolu Aydmlanma Vakf1 Yaymlan 19
Ki.ilti.ir Dizisi: 11
ISBN 975-8586-21-1

1. Bas1m 1996, istanbul


2. Bas1m May1s 2006, istanbul

© 2006 Anadolu Aydmlanma Vakf1 iktisadi i§letmesi


Ti.im yaym haklan sakhdir.

Anadolu Aydmlanma Vakf1 iktisadi i§letmesi'nin yaz1h izni


olmaks1zm tamamen veya k1smen almt1 yapilamaz,
hii;;bir §ekilde kopya edilemez, i;;ogaltilamaz ve yaymlanamaz.
Terci.ime hakk1 yazara aittir.

Dizgl
Beti.il Yild1z
Basin Hazarb.k
Ahmet Y. Ozbilen
Kapak Tasanm
Murat Efe
Montaj/if ve Kapak Baski/Cllt
Kurti§ Matbaac1hk
(0212) 613 68 94

ANADOLU AYDINLANMA VAKFI YAYINLARI


Cagaloglu Yoku§u No: 40 Kat: 2
Cagaloglu-istanbul
Tel: (02 12) 513 80 19 Faks: (0212) 5 1 3 81 09
e-posta: info@anadoluaydinlanma.org
i<;iNDEKiLER

Tammlama 9
Ll.ikligin Evrimi 10
Protestanhk Kavramlan 20
Sektilarism Hareketi 35
Frans1z Devrimi 47
Materyalizmin Ttirkiye'ye Giri§i 87
Atattirk Devrimlerinde Ll.iklik 111
Mustafa Kemal Pa§a'nm Dti�tince Sistemi 1 29
Ll.ikligin Ozti itibariyle Ttirkiye'de Ll.iklik 145
Halk "Antiklerikalizmi" 183
Ll.ikligin Yerle�me Ko§ullan 1 99
Gtintimtizde Dtinya Din ve iktidar
Sorununa Nas1l Bak1yor? 201
Kaynakr;a 211
insanm kendi dl§indan, yani ornegin
bir dogaasta ga�ten degil,
dogruca kendisinden kaynaklanan
bir degeri vardir.

TANIMLAMA

Uiklik-Jaisizm, ad1 ag1zlarda stk dola§an, ama tammlanmast �ogu


kez "devlet ile din i§lerinin aynhgt; devletin din ve vicdan ozgtir­
ltigtintin ger�ekle§mesi bak1mmdan yans1z olmast" gibi basit bir
iki ctimleye indirgenmi§ ve dolay1s1yla tilkemizde btittin pratik
uygulamalarma ragmen i;;ok ki§P beyninde soyutluk smmm a§ma­
mt§ bir kavram olarak kahyor.. Batt dillerinde sozltikler, ad ola­
rak "laik" i�in "ruhani sm1ftan olmayan kimse"; s1fat olarak da
"dtinyevi, cismani, dini olmayan" tammlamalanm veriyorlar.
Ttirki;;e'ye Frans1zca'dan aktanlan "laik" terimi, Yunanca'daki la­
ikos ve Latince'deki Laicus sozctiklerinin koktini.i olu§turan /a­
os'tan--Yunanca'da "halk," ttiretilmi§tir.) Eski i;;aglardan beri din
adamt olmayan, ruhani bir s1fat1 ve bir dinsel i§levi bulunmayan
ki§i, kurum ve nesneleri, k1sacas1 dinin dt§tnda kalan alam belirt­
mek i�in kullamlmt§. Oysa ki konunun boyutlan i;;ok daha geni§­
tir.

Laikligin oztine ntifuz edebilmek ii;;i n onun tarihsel evnm1m,


"soy zincirini" ve bundan istidlal edilecek uygulanabilme ko§ul­
lanm bilmek gerekir.
Konu, esas itibariyle siyasette rahiplerin ntifuzu veya bunun yan­
da§hg1 aleyhine bir dti§tince sistemi olmas1yla sosyoloji kitaplan,
"liiklik" yerine rahiplik kar§1t1 "antiklerikalism" terimini ikame et­
mi§lerdir. Bizde a§ag1da, bunu kullanacag1z.

ANTiKLERiKALiZM

Antiklerikalizm bir XIX. yy olgusu, kilisenin iktidar ve imtiyazla­


nm yerinden etmeyi ve cismanile§tirmeyi ama\layan bir politik
program oluyor. Ancak antiklerikal tutum Bat1'da Htristiyanhgm
teesstisti tarihine kadar geri gidiyor ve bu dinin kurumla§mas1yla
birlikte h1zla geli§iyor. Kilise Avrupah adamm ya§amma tarn ola­
rak yerle§tigi 61\tide ister istemez, buna tepki olarak, antiklerikal
tav1rlar ifadelerini buluyorlar. Yukan Orta\ag'larda Avrupahlarda­
ki dtinyevi imtiyazlannm dtinya dt§l bir makamdan geldigini id­
dia eden ke§i§lere, rahiplere, piskoposlara ve genellikle kilise
adamlarma kar§1 ktisktinltik ve kinin i\in i\in yanmas1 mutat hale
gelmi§ti. Buna kar§1hk i§bu kilise adamlan kasu, "anti-laik" diye­
bilecegimiz bir tav1r takm1p kendilerinden olmayanlan sadece
karm ve cinsel organlanm dti§tinmek ve daha yliksek ebedi iyi­
liklere kapah olmakla su\luyorlard1. Din d1§1 insanlarla kilise
adamlan arasmda say1s1z bireysel dostluk ve saygmm var olmas1-
na ragmen e§yanm tabiatma uygun olarak kar§thkh itimats1zhk
ve rekabet htiktim stirtiyordu. Avrupa H1ristiyan, vaftiz olmu§lar
toplumu idi; dogal olarak da davram§ ve sozlerinde Efendi isa'y1
temsil etmek Ozere tayin olunmu§larla, bu temsilcilerin Efendi
isa tarafmdan gonderilmi§ olduklanm kabul edecekler buluna­
cakt1. Reformasyon hareketi Orta\ag kilise adam1 mevkiine ozgti
bir\ok yap1y1 devirmi§se de alttaki dinamiki degi§tirememi§ ve
antiklerikalismin btittin §ekillerini yerinden oynatamam1§t1.

Orta\ag tarih\isine ve kilise adamlarma husumet ve bunlan ele§-


Tarihf Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik 1 1

tiri a z §ey ifade ediyor. ilgin� olan, b u ele§tirinin alabilecegi ifade


§ekilleridir. Bunlarla alay edilip §iir, §ark1 ve hikayelerde hicvedi­
liyorlar m1yd1? Ya da sosyal ve yasal olarak bir bak1ma sm1rland1-
nlm1§lar m1yd1? Hatta bunlara fiziksel saldm vaki miydi? Bu sald1-
nlan kim ytirtitilyordu? Koyliller, kentliler, §Ovalyeler ya da rakip
kilise adamlan m1? Yine i§bu Orta�ag antiklerikalismi bir kindar
ve tahribedici dilrtilniln ilrilnil milydil, yoksa onu bir 1slah ve ye­
niden tanzim arzusu mu dogurmu§tu? Hatta ister sozle, ister fiili
bir tilr patlamalara toptan "antiklerikalizm" damgas1 vurulabilir
mi? Sozcilk, bir ger�ek Orta�ag muadili bulunmayan bir XIX. yy
ilrilnilydil. idari makamlar, ruhban sm1fmm tehdit edilip saldmya
ugrayabilecegini �ok iyi anlam1§t1 ve a§ag1da gorecegimiz gibi
buna kar§1 sert yasalar �1kartm1§lard1 ki bu, "ruhban sm1f1 kan"na
kar§t daha da �ok husumeti mucip oluyordu. Ama biltiln bunlar
bir ger�ek antiklerikalismden mi ate§leniyordu? i§i daha a�1k vaz
ederek ger�ek antiklerikalism Orta�ag'larda hatta dii.§uniilebilir
miydi? insanlarm �ogunlugu Tann's1z bir dilnya tasavvur ede­
mezken Tann arac1s1 ya da temsilcisiz olam dil§ilnebilir miydi?
Kesi§lere k1zabilirler ve onlan ele§tirebilirlerdi ama onlars1z ola­
bilir miydi?

Bu itibarla tarih�i i�in sorun "antiklerikal" tav1rlarm Orta�ag'larda


saptanmt§ olup olmad1g1 degil, bunlann nasil yorumlanmalannm
gerektigi ve tarihi Hiristiyanhkta hangi ko§ullar altmda yerel ve
daimi si.irti.i§melerin bir patlamay1 ate§leyebilecek k1vtlc1m1 yara­
tabilecekleridir. Bu babda Orta�ag'm tarih�ileri fazla bir §ey b1-
rakmam1§lard1. Ama ge� Orta�ag sadece kaynak bakumndan de­
gil, aym zamanda istihzadan yana zengin ara§tirma olanaklan
saghyor. ister krallar, prensler, kent yang1�lan ya da yerel toprak
agalan olsun, dind1§1 insanlar her zamandan �ok §iddet ve aleni­
yetle kendi oz �1karlanm, dini vak1flarm geli§mesini sm1rlayarak
ve kilise imtiyazlarma mukavemet ederek koruyorlard1. Ge� Or­
ta�ag Avrupahsmm �ogu, gorilni.irde, iki temel inanc1 ayakta tu­
tuyordu . Kilise, ogretileri ve idarelerinin daimi ahiret saadetinin
gerekli ve tek yolunu sundugu, ve de kilisenin, kurumlarmm �o-
J 2 Tarihf Geli§imiyle Dunyada ve Tiirkiye' de Uiiklik

gu da dahil, derinlemesine bozulmu§ ve bozucu degillerse, en


azmdan bir yi.ik haline geldikleri hususu.(1)

Kilisenin <;iiriik yanlanna kar§t ba§kaldirmak 1r;m hi<; de dinsiz


olmak gerekmiyordu. Nitekim XIV-XV. yy ingiliz sosyal tarihinin
Lollard'lan (alr;ak sesle dua mmldananlar), parlamentonun bir
oturumu sirasmda 0395) Westminster'de hal kap1lanna, halk di­
linde yaztlmt§, ingiliz kilisesine ait oniki sur;duyurusunu ir;eren
bir nevi risale ya da beyanname as1yorlar. Bunda Lollard'lar ken­
dilerini "isa ve havarilerinin hazinedarlan olan fakir insanlar" ola­
rak takdim ediyorlar ve kilisenin "kbr ve ciizamh" ko§ullanm "in­
giliz halkma biiyi.ik ve pahah bir yi.ik olmas1 ir;in r;ogalm1§ kibirli
biiyi.ik rahiplere" yi.ikliiyorlar.(2)

Kilisenin a§ikar kusurlan, ezciimle r;ok say1da kesi§, rahip, rahi­


belerin vaazlanyla ya§am tarzlan arasmdaki r;eli§ki, ele§tirinin tek
kaynaklan olmuyordu . insanlar, aym zamanda Tann'nm biitiin
bunlara nas1l izin verdigine §a§1yorlar ve O'nun hiikmiiniin kili­
senin ba§ma heniiz inmemi§ olmasm1 bir mucize olarak telakki
ediyorlard1. Kilise ise bu ti.ir ele§tirilere kar§1 koymak ir;in nadi­
ren kuvvet kullamyor, bunun yerine, memnuniyetsizligi saptmp
bir mecraya sokmak iizere bir bzel ve farkh dii§iinceler sistemi
yarat1yordu: §ap§al papaza mukabil ideal ke§i§ ve rahib, "kafir"
Yahudinin yamba§mda dindar sivil, r;ok kotii din sap1g1 (heretic)
kar§tsmda Tann vergisi feodal aga . . .

En ge<; Yukan Ortar;ag'dan beri kilisenin' ba§tan reformu ir;in


r;agnlar hi<; durmamt§ttr. (3)

( 1 ) John van Engen. - Late medieval anticlericalism. The case of the new devo­
ut in Anticlericalism in Late Medieval and early modem Europe, ed. Peter A.
Dykema and Heiko A. Oberman, Leiden (Brill) 1993, s. 1 9-21.
(2 ) John van Engen. - Anticlericalism among teh Lollards, aym yer, s. 52-55.
(3) Franti�ek Graus. - The church and it5 criticis, in time of crisis, aym yer, s.
65-67.
Tarihi Ge/i§imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de laiklik 13

REFORM HAREKETi

Gee; Ortac;ag'larm en heyecanh olaylarmdan biri, Katolik Kilise­


si'nin "Sukutu" ve Reform'un zuhuru olmu§tu . Tek Hiristiyan kili­
senin zevah, yi.izlerce yil oncesiden fark edilmi§ti, ama ancak XV.
yy'da ozellikle goze batar olmu§tU. Antiklerikalizm olgusu, Orta­
c;ag doneminde §U ya da bu §ekilde umumi bir hal alm1§ olmak­
la, bu yi.izy1lda doruguna varm1§ gibiydi. Kilise'nin ne gibi ele§ti­
rilere hedef oldugunu yukanda ozetlemi§tik. Gee; XIV. yy'dan iti­
baren en biiyi.ik sozli.i ele§tiri, en iist diizey kilise mevkilerine
goz dikenlerle Avrupa ve kilisenin din! ve politik vahdetini tehdit
eden itizala (aynlma) kar§1 oluyordu. \:e§itli uzla§tmc1 hareketle­
re ragmen bir gerc;ek reform goriiniirde miimkiin degildi. Luther,
§a§1rt1c1 ba�ansma, kendi niyet ve beklentilerinin hilafma eri§mi§­
ti; §6yle ki kilise adamlanna kar§1 ve bu her gec;en giin daha
diinyevi hale gelen din! kurumun ic;indeki asli sosyal ihtilaftan
dogan, halk beyninde derinlemesine yerle§mi§ bir husumet sii­
riip gidiyordu.

Humanism

Antiklerikalizmin yi.ikselmesini koriikleyen sair onemli amiller


arasmda Gee; XIV. ve XV. yy'larda ortaya c;1kan ve Katolik Kilisesi
ve onun dogmatik ve Ortodoks ogretileri iizerine a§mdmc1 etki­
leri olan bumanism'i zikretmeliyiz. Ronesans filozoflan tarafm­
dan dile getirilen antiklerikalizmin c;ogu, entelektiiel sorular yo­
neltiyordu ve dolay1s1yla kiliseye kar§I halk ele§tirisi ak1mmda
yer alm1yordu. Mamafih bu "yeni" ogretiler, iiniversite bilginleri
saflanndan gelen, Katolik ilahiyatma yonelik eski saldm gelene­
gine dayamyordu. Arna antiklerikalizmin biitiin §ekilleri birlikte
miitalaa edildiginde Luther Reformasyonu'nun, Ortac;ag'lardan ilk
modern c;aga gec;i§te birc;ok farkh yollann doruk noktasm1 olu§­
turdugu goriiliir.

Ve Boccaccio ile Decameron'u, Chaucer ile Canterbury Tales (bi­


kayeleri). . .
14 Tarihi Geliiimiyle Dunyada ve Ti.irkiye'de Laik/ik

Ortac;;ag toplumunun iki ba§hca diregi olan ruhban sm1f1 ile §0-
valyelik'in §iirde, §ark1da, tiyatroda, oykude ele§tirisi XV ve XVI .
yy'lara ozgu degildi.

Guney Tyrol'lu §ark1c1 Oswald von Wolkenstein (1376/77-1445)


bir hayli yil imparator Sigismund'un diplomat ve mutercimi ve
de siyasi temsilcisi olarak hizmet etmi§ti. Dolay1s1yla dini ladini,
her §eyin i�zune vak1ft1. Ve her §eyle alay ediyordu, Petro Lu­
na adm1 takt1g1 Papa XIII. Benedict'e gulecek kadar. XV. yy §i­
irinde en mutat suc;;lama, rahip ve ke§i§lerin, manastmn ic;;inde ve
di§mda pervas1z cinsel ili§kileri olup Oswald, Trinklied §ark1sm­
da arkada§lanna, herhangi birinin, rahip veya ke§i§ler dahil, ev­
deki kanlanm ziyarete gelmesini onlemek uzere meyhaneden
yeterince erken eve donmelerini ogutluyor . (4) . .

1 520'lerde c;;e§itli reform ak1mlan, antiklerikalizm serlevhas1 altm­


da toplamyor. Butun bu ak1mlann mu§terek yam , "Ortafag
mi.ilk/er piramidinin bll§tm kirmak" oluyor. Mamafih Reform'un
tek nedeni antiklerikalism olmuyordu. Radikal reformasyon, radi­
kalle§tirilmi§ Protestanhk degildi; Prostestanhk, radikallikten arm­
dmlm1§ reformasyondu.

Bir sosyal piramit olarak toplum, tepesinde ruhban sm1f1 olmak


uzere, gee;; Ortac;;ag dG§U.ncesinde birbirleriyle yan§an birc;;ok te­
lakkiin bir tanesi oluyordu. Tepede Papa, imparator ve krallar,
kardinal ve piskoposlar, prensler ve soylularla gosterilmi§, bir
tahta kahptan bas1lm1§ resim9e (1520) "Toplum agac1" (Stande­
baum). Rahip ve ke§i§ler, gosterilmemi§ olup bunlann tacir ve
hirfet ehli (zanaatkarlar) ile aym s1rada olduklan dG§Gnulebiliyor.

Ama buraya kadar anlatuklanm1z, ilk reformasyon hareketindeki


antiklerikalizmin korkunc;; patlay1c1 gucunu izah etmede eksik ka­
hyor, §6yle ki bunlarm hepsi, yeni antiklerikalizmin sadece ruh­
ban sm1fma kar§I bir tepkiden kaynakland1gm1 farzedip bunun

(4) Albrecht Classen. - Anticlericalism in Late Medieval German verse, aym yer,
s. 91-99.
Tarihi Geli�imiyle Dunyada ve TUrkiye' de Laiklik I5

toplumun bir bi.itiin olarak ele§tirisi oldugu hususunu gozard1


ediyorlar. Kimi yazara gore de "hareketin dagm1khg1", mensupla­
nnm reform ogretilerini diinyevi ya§am ve sosyal alana uygula­
ma giri§imlerinden kaynaklamyor.

Kommunal reformasyon

Bir sosyal grubun ele§tiri konusundan bir gene!, biitiin kotiiliik­


lerin yiiklendigi giinah ke\isine devrimsel donii§ii, devrim zama­
m ile normal zaman arasmdaki psikolojik fark1 yakalamak fazile­
tini haiz oluyor. Bu, ornegin, neden Almanya'da reformasyon ha­
reketinin ruhban sm1fm1, \izgi ve dilde, Yahudi ve Tiirkleri uy­
gun dii§ebilecek �kilde cad1la§tmhp iblisle§tirildigini anlamaya
yard1mc1 oluyor. Bu g6rii§ noktasma dayanarak reformasyon an­
tiklerikalizmini ruhban sm1fmm yiikselen \tirtimii§liigiine bir dii­
§iiniilmii§ tepki olarak degil, bir devrimci durumun zihniyetinin
bir par\as1 olarak gorebiliriz.

Johann Geiler von Kayserberg (1455- 1 5 10), 1 478'den oliimiine


kadar Strasburg Katedralinin vaizligini yapmt§ ve biiti.in bu i§leri
-;;ok iyi bilmekle tin salmt§, \evresinden sevgi ve sayg1 gormii§
bir din adam1 olarak sadece, antiklerikalizm gibi giinli.ik sorunlar
iizerine degil, gene! olarak sosyal g6rti§ler de serdediyordu. An­
cak bu sonuncular, -;;ogu kez aralarmda saytld1g1 Alzas hiimanist­
lerinkilerinden farkhyd1 §6yle ki o, "kommiinal reformasyon" de­
nilen harekete yatkm bulunuyordu.

Geiler'in dini kommiinalizmiyle ili§kisi, onun sair sosyal g6rii§le­


rini de -;;er-;;evelemi§ olarak, dii§tincesinin birka-;; vechisinden
esinleniyordu . Bunlann arasmda cumhuriyet-;;iligi vard1. Herhangi
bir uygun sm1rlamanm olmamas1yla kommi.inal politik orgiitlen­
me, Almanca konu§ulan iilkelerde geli§me egiliminde oluyordu .
Ger-;; i Alman kentleri, italya ve Hollanda'nmkilerle k1yasla, cum­
huriyet-;; ilik dahil, herhangi bir tiir politik kavrama fazla ev sahip­
ligi yapm1yordu. Bununla birlikte ger-;;ek teorinin bulunmad1g1
yerde politik dii§iinceler bulunabilirdi ve Geiler'nikiler de kesin
16 Tarihi Geli§imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik

olarak bir cumhuriyet<;i bi<;im alm1§t1. Geiler fikirlerini, hayvanlar


aleminden ve bu arada kannca topluluklarmdan ornek vererek
savunuyor: "Bahk<;1l ve ringa bahklan gibi baz1 hayvanlann lider­
leri vardir. Karmcalann krah yoktur (krah<;alan oldugunu gor­
mezlikten gelerek). Bunlann iizerinde sadece Tann vardir" diyor
ve ekliyor: "Biliyoruz ki Tann, biitiin yarat1klann mii§terek idare­
cisidir ve yeryiiziinde komiin olmadan hiikumet olamaz". Soylu­
lardan ya da koyliilerden soz ettiginde, mesaj hep aym oluyor:
hiikiimet topluluk i<;i vardir, topluluk hiikiimet i<;in degil.(5)

1 530 civarmda Papa'lann hizmeHnde Floransa'h devlet adam1


Francesco Guicciadini'nin bir beyam, italyan antiklerikalismi te­
masma giri§ olabilecek: "Tabil ki ben daima Papahk Devleti'nin
y1ktlmasm1 istedim. Ama kader beni bunlardan ikisi i<;in <;ah§ma­
ya sevketti. Bunun i<;in olmasa Martin Luther'i, mezhebinin bir­
<;ok kotii rahip tiranhgmm kanatlanm hi<; degilse ktracag1 iimi­
diyle, kendimden <;ok sevecegim".

Ahlakf antiklerikalizm

italyanlar sozlerini esirgemeyen insanlardir. Daha ilk ba§mdan


beri italyan halk yazm1, uzla§maz bir antiklerikalizmle belirgindi.
III. ile V. yy'lar arasmdaki en biiyiik yazarlar, herhangi bir Avru­
pa antiklerikalizm monografisinde mutlaka yer bulur. Monarc­
hia'smda Dante, Alman imparatorluk ideolojisine, Papahk'a kar§t
miicadelesinde, gii<;lii bir destek saghyordu; Divina Commedia '
smda da, giiniiniin biitiin Papalanm cehenneme gondermenin
yam sira bunlarm en gii<;liisiiniin Boniface VIII ve de halefi, Cle­
ment V'i, kilise mevki ve riitbelerini satanlarm arasma yerle§tiri­
yordu. Boccaccio'nun erotik hikayeleri Avrupahlan §ehvete dii§­
kiin papaz ve ke§i§lerle i<;li dt§h etmi§ti. Bu yolda daha bir<;oklan
saytlabilir.

(5) Thomas A. Brady, Jr.- "You hate us priests": Anticlericalism, communalism,


and the control of women at Strasbourg in the age of the Reformation, aym yer,
s. 1 67- 1 79.
Tarihi Geli§imiy/e Diinyada ve Tiirkiye' de Ldiklik 1 7

B u arada ahlaki antiklerikalizmin, erken modern italya'da tek si­


vil muhalefet §ekli olmad1gm1 belirtelim. Burada kurumla§mt§ bir
antiklerikalizmin varhg1 bir gen;ek oluyor. Bu ikinci ti.iriin canh
bir tezahi.irii, baz1 sitelerin Roma Enkizisyonu'na kar§t verdikleri
ve burada aynnulanna girmeyecegimiz mi.icadeledir. Gerc,;ekten
birc,;ok XVI . yy kenti, Enkizisyon'un topraklanna girmesine kar§t
koyuyor, hie,; degilse bunun §iddetini azaltan onlemler ahyor. (6)

fan Hus hareketi

Bohemya ve Moravia'nm H1Tistiyanla§tmlmas1, ozellikle Cermen


kokenli misyonerler tarafmdan gerc,;ekle§tirilmi§tir. Roma ve Avig­
non'dan sonra Prag. Hlfistiyanhgm i.ic,;i.inci.i rahipler sitesi olmu§­
tu. K1rkbin olan ni.ifusu ic,;inde her yirmi ki§iden biri ruhban sm1-
fma mensuptu ve bu ihtiyac;tan c,;ok fazla olan rahip say1s1, eko­
nomiyi adeta t1k1yordu. Ama i§ bununla kalmay1p c,;ok ki.ic,;i.ik bir
din adam1 azmhg1, i.ilkenin bi.iti.in toprak gelirinin neredeyse i.ic,;te
birini emiyordu. Manasurlann ve Prag ba§piskoposlugunun mu­
azzam mi.ilkleri, c,;ogu fakirle§mi§ ailelerden olan aristokrasi ve
§OValyeleri k1zdmyordu . Bu durum, Jan Hus'un ba§mt c,;etigi Hus­
sit reform denemesine goti.irecekti. Bu hareketin antiklerikalismi,
Tann Yasas1'm ihmal eden koti.i rahiplere kar§1yd1. Ancak istisnai
olarak ruhban sm1fm1 ti.imden kar§tsma alan bir menfi tav1ra do­
ni.i§mi.i§ti.i. Prag'h Profesor Hus, rahibin, Papa'nm piskoposundan
on mi.isaade almadan Tann Kelam1'm vaaz etrne hakkm1 tamyor
ama aym zamanda da rahiple ruhani sm1ftan olmayan adam ara­
smdaki fark1 kabul ediyordu. Ona gore iyi bir papaz isa'nm hiz­
metkand1r ve dolay1s1yla manevi i§inde di.inyevi kraldan daha i.is­
ti.in itibardad1r. Buna kar§thk kral da, di.inyevi idaresinde, rahip­
ten daha i.isti.in itibarda olacakt1r.(7)

(6) Silvana Serdel Menchi. - Carncteristics of Italian antiklericalism, aym yer, s.


271 -278.
(7) Franti�ek Smahel. - The Hussite critique of the clergy's civil dominion, aym
yer, s. 83-85.
18 Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Lliklik

John Wyclif/e

Hlristiyan Bat1'nm ic;inde c;1rpmd1g1 durum, Bohemya'nm d1§mda


dti§tinceler ilham etmi§ti. XIV. yy, bir boltimti "hak yolunda" kal­
m1§, bir boltimti de mahkum olmu§ reformcularm c;1k1§ma tamk
oluyor. Ama hie; §tiphesiz Oxford Oniversitesi'nde doktor ve mti­
derris ingiliz John Wycliffe (1320-1374), tutarh bir doktrin §eklin­
de en devrimci fikirleri serdeden ki§i olacaktir. 0, hac uygulama­
lanna, gtinah bag1§lamalarma ve ikona ktilttine kar§1 c;1k1yor; ne
Papa'nm, ne de kilise silsilesinin varhk nedeni vardir. Ger<;ek Ki­
lise gortinmez, onun onderi isa'dir, yerytiztinde gortilen, Dec­
cal'm eli altmdad1r . ..

Wycliffe'ni tezleri Londra ve ba§ka yerlerde mahkum ediliyorsa


da Avrupa k1tasma yayilm1§lard1 ve Hus bunlardan c;ok etkilen­
mi§tir.(8)

Thomas Munzer

Konumuzla yakmdan ilgili olarak c;ok onemli bir ki§i de Thomas


Munzer (yakl. 1490-1525) oluyor. Bu rahip Reformaton'a kat1hyor
ve Bohemya Hussit fikirlerden etkileniyor. 1521'de kovulana ka­
dar bu kentin proletaryas1 arasmda bu doktrinleri yay1yor.
Prag'da k1sa bir duraklamadan sonra 1522'de Allsted'de bir din! -
sosyal ayaklanmaya onayak oluyor. Daha sonra Mtihlhausen'de,
Heinrich Pfeiffer'le birlikte bir ihtilalci rejim tesis ediyor. Bu
kentten de kovulduktan sonra Almanya'nm ic;inde geziniyor ve
nihayet Koyltiler Sava§1'nda (1524-25) onemli rot oynuyor. (Hic;­
bir "sosyal-demokrat" yam olmayan) Luther'in Protestan prens ve
toprak sahipleriyle ili§kilerini kmayarak geleneksel Hlristiyanhga
ve feodal idareci sm1fa kar§1 daha temelli bir saldmya davet edi­
yor. Thuring'li koyltilerin ayaklanmasm1, kent i§c;i ve madencile­
rinin ihtilalci sosyal hareketlerine baglamaya c;ah§iyor. Luther,

(8) Kalman Sass. - Hussi1es (mouvement des), Diclionnaire des religions, P.U.F.,
Paris 1984.
Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Ldiklik 1 9

Milnzer'in programmm §iddetle aleyhinde bulunuyor ve b u so­


nuncusu Frankenhausen muharebesinde kuvvetlerinin irnha edil­
mesi ilzerine yakalamp idam ediliyor.

Dil§ilncesine gore "ya§amaya hakk1 olmayan Allahs1z", itl:if edil­


melidir. Thomas'm "Allahs1z"mm aslmda "feodali, zalimi. . . " kas­
tettigini dii§ilnmek i\in \Ok neden var.(9)

Erasmus

Yerle§mi§ Kilise ve bunun uygulad1g1 sosyal tutuma \atmanm bir


tiirliisilnil de Hollanda'h humanist Erasmus (1466-1536) sergili­
yor. Onun ba§hca onemi, herkesten daha a\1k olarak Orta\ag'lar­
dan modern zamanlara ge\i§i ifade etmi§ olmasmdad1r. �agmm
uygarhgmda kohnele§mi§, s1kmu veren, akil d1§1 veya giiliin\ go­
riinen her §eyi hafife ahp bunlara kar§I \1k1yor. Kuzey iilkelerde
Ronesans ruhunun yadsmamaz onderi sayilan Erasmus, zamam­
nm ah!akm1 ve ya§amm \e§itli ko§ullanm sergiliyor ve deli sopa­
sm1 bunlann i\inde dolandmyor. Dnlii "Delilige bvgii"sii, kolay­
ca anla§1lacag1 gibi, herkesin ho§una gitmeyecekti.(10)

Ama bu yap1t kitleleri yerinden oynatm1§, Kilise'yi heyecanland1r­


m1§, biiyiikleri endi§elendirmi§, Almanya'y1 Reformasyonculan
dinlemeye haz1rlamakta yard1mc1 olmu§tU. Bu eser, kendisinin
dahi dii§ilnmedigi, i\inde farelerin ko§U§tugu eski donanmalan
ate§e veren Ronesans'm ate§ gemisi olup daha hilr ku§aklan yeni
deniz yolculuklanna davet ediyordu.(11)

(9) Michael Freund. - Munzer, Thomas. Encylopaedia of the social sciences, ed.
E.R.A. Seligman, New York 1 949.
( 10) ]. Huizinga. - Erasmus, Desiderius, aym yer.
( 1 1) Erasme. - Eloge de la folie, trad. Pierre de Nolhac, Paris 19 64, i;:eviricinin
onsozOnden (s. 5-6).
PROTESTANLIK KAVRAMLARI

Buraya kadar soylediklerimizden antiklerikalizmin, kilise reformu


hareketinin bir sonucu ya da bunun amili oldugu, her haltikarda
onsuz miitalaa edilemeyecegi belirgin oluyor. Bu itibarla bu re­
form ve buna bagh Protestanhk kavramlarmm esasmm ozetlen­
mesinde yarar goriiriiz, §oyle ki bunlar, modern burjuva-kapita­
list sistemin felsefi iqeolojisini olu§turuyorlar.

Latin reformare, bir gen;ege §eklini iade demek olup re ontak1s1,


ger�egin ogelerinin daha onceden mevcut oldugunu, formeun
da bu ogelerin yenilenmi§ veya peki§tirilmi§ 6rg0tlenmelerini ifa­
de ediyor. Hiristiyan tarihinde i§bu reform hareketlerinin dort
a§amas1 olup burada bizi ilgilendirenden k1saca soz edecegiz.

"Reform" ad1 verilen biiyiik hareketle yenilik beklenebilir. Al­


manlar burada iki terim kullamyorlar: "Reformation" diye XIV.
yy'm olay ya da tarihi sOrecini adlandmyorlar ki bu, bu terimden
o zaman anla§1lm1§ olana uyuyor.

Sembolik olabilecegi kadar ger�ek ba§lang1c1 olarak Luther'in


"gOnahtan affedilme belgeleri-indulgence Ozerine tezler"i
0 5 17) kabul edilen bu olaym arkasmda, aslmda dort asir suren
kilise orgOtOnOn dOnyevi agirhklannm ele§tirisi, dinin bir Hiristi­
yan basitligine geridonO§OnOn talebi ve nihayet humanist hare­
ket yat1yordu. Bu sonuncusu Erasmus'la Avrupai ve kesinlikle
Htristiyan olmu§tU; dinin basitligini ve tOzel ki§ilige kavu§masm1
istiyordu. Reformcular bir yeni (ba§ka) bir Kilise kurmay1 dii§On­
muyorlard1. Eger bir "ba§ka doktrin §ekli" oneriyorlarsa bu, "bizi
Hiristiyanhk mesleginden dondOrmek i�in degil, onu her ttirlO
Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tii rkiye' de Ldiklik 21

pislikten annm1§ olarak safiyetine iade etmek" ii;;indir diyordu


Calvin. (12)

i§i ozetleyecek olursak reform, XVI yy'da, Avrupa Hiristiyanbg1-


.

nm bir ooli.imOnOn, Roma kilisesi egemenliginden i;; 1kmasma ve


Protestan kiliselerin kurulmasma neden olan (antiklerikal) dinsel
hareket oluyor. Bunda felsefi ve dinsel bak1rnlann yam sira, hatta
i;;ok daha on planda olarak, ekonomik ve toplumsal etkenler ve
yerle§mi§ Kilise'den gordilgilmilz ho§nutsuzluklann rolO ba§ta
gorilnilyor. Protestanhk da (sozcilk anlam1yla "itiraz etme"), Re­
form'dan kaynaklanan dinsel ogreti ve Kiliseler'in tOmO oluyor.

Soyledigimiz gibi Protestanbk XVI yy'da Hiristiyan kilisesi ii;;in­


.

de, kamu nizammda yeni bir dini etki yaratmak degil, ba§bca di­
ni dii§Onceyi politikadan armd1rmay1 (depolitize etmeyi) arayan
bir harekettir. Martin Luther'in Katolikligi reforme etme giri§imin­
deki amac1, Hiristiyanlann politikadaki sorumluluklanm inkar et­
mek degil, incil'in, Kitap'lann isa hakkmdaki "iyi haberler"ini ki­
lisenin ya da devletin mah olmaktan �1karmakt1. Luther reformas­
yonu i;;ok say1da tarikatm ortaya i;;1kmasma amil olmu§ olup bun­
lan ilgilendiren, incil emirlerinin safiyetinin insanlann politik dO­
zeydeki Omitlerini degi§tirmesi hususuydu. Calvinist hareket, Lut­
herianizmin incil'le, tarikat�1bgm (Sectarianism) da bir hilr Hlris­
tiyan cemaatinin geli§mesiyle a§m oli;;Ode me§gul olmasm1 yen­
meyi amai;;layarak dikkatini politik nizam1 yeniden bina etme so-

runu Ozerinde toplanmI§tI.

Ba§hca iii; Protestan politik dO§Once tipi (Lutherianism, Sectari­


anism ve Calvinism) nin tarihi geli§mesi, dini ve politik ya§amm
s1k1ca birbirlerine bagh grup regnum ve sacerdatium' un res
publica christiana ii;;inde tamamlay1c1 kaza hakk1 te§kil ettiklerini
iddia eden Orta�ag Katolik dil§Once sisteminin ele§tirisinden
dogmu§tur.

( 1 2) Yves Congar. - Refonne. Dictionnaire des religions. P.U.F., Paris 1984.


22 Tarihi Geli1imiyle Dunyada ve TUrkiye' de Ldiklik

1521'de imparator V. Charles Luther'i bir aleni mahkeme huzu­


runda Papa'nm dini i§lerde egemenligini tammaya zorluyor. 0
da verdigi yamtta Hlfistiyan imanmm zemini ne kilisede ne de
devletin mtilkiyetinde degildir diyor. "Tann'nm Kel:im1" diye kay­
dediyor "tarn htirriyeti ogretiyor ve bu kosteklenemez ve kostek­
lenmemelidir". Bu ve mtimasil dini kamlardan Luther, btiytik po­
litik anlam1 olan dti§tinceleri tertipliyor. Bunlar aleni fiillerde ki§i­
sel sorumluluk ve htirriyetin s1mrlan ve kilisenin veya siyasi yet­
kelerin zoraki tasvip almak i-;;in gti-;; kullanmalannm kabul edil­
mezligi hususlanm kaps1yor.

Lutherian dil§unce

Lutherian dti§tince gene! olarak, kurulu aile, ticaret, din ve hti­


kfimet kurumlan i-;;in bir btittinleyici ve muhafaza edici kuvvet
olmu§tur. Bunlar, Lutherian mirasmda, tannsal olarak tertiplen­
mi§lerdir ve stirekli olarak dtinyadaki §eytani gti-;;lerle sava§mak­
tad1rlar. Tannsal olarak tertiplenmi§ olduklarmdan H1ristiyan
bunlara (ve bittabi Hohenzollern hanedanma) itaatkar olacak­
tlr...

Luther'in ba§latm1§ oldugu reformasyon btiytik reformculannki­


lerde zmmen mevcut tarikat-;;1 dti§tinceleri geli§tiren -;;ok say1da
kti-;; ti k ciddi Hlristiyan gruplarmm olu§masm1 te§vik etmi§ti.
(Baptist, Anabaptis'ler .. ) XVII ve XVIII. yy'larda geli§mi§ tarikat­
.

lann -;;ogu (Congregationalists, Levellers, Methodists), mtiminle­


rin gontillti cemaatlarmm, btittin insanlan ki§isel -;;1karlan disiplin
altmda tutmaya, aleni tart1§malarda makul olmaya ve dinde tat­
m1§ olduklan htirriyeti beslemeye -;;agns1 yoluyla politik nizam1
etkileme timidiyle te§ekktil etmi§ti. Bir-;;ok bilgin bu tarikat-;;1 mi­
rasm liberal, demokratik politikalarm fidanhg1 oldugu, ancak tari­
kat-;; 1 fikirlerin XIX. yy Amerikan Protestanhg1'nm bireyselci poli­
tikalanyla ozde§le§tirilemeyecegi noktasmda birle§iyor. Yani bti­
ttin insanlar Tann nezdinde e§ittirler ama standard ve degerler
babmda "arklar arzederler . . .
Tarihi Geli*imiyle Dunyada ve Tiirkiye' de Ltiiklik 23

Luther ve Reform'un tarikatlannm Jean Calvin'e devrettikleri siya­


si sorunlar, nizam kavrammda ve Bat1 siyasi yap1 geleneklerinde­
ki geli§en krizde odaklamyordu. Roma Katolik Hiristiyanhgmm
Lutherian ve tarikatc;1 ele§tirisi, mi.imin bireyi bir dizi kurumsal
denetim ve geleneksel k1s1tlamalardan kurtarmay1 hedef alm1§t1.
Bu kurtulu§ din! cemaati birbirlerine iman, sevgi ve isa'nm tap1-
lan mevcudiyetiyle bagh yolda§hk §eklinde bir kavramm geli�­
mesini te§vik etmi§ti; ama c;ok daha ha§in siyasi gerc;eklere kar�1
ka<;mma, kay1ts1zhk, hatta di.i§manhg1 davet etmi§ti. Bu nizam
krizinde Calvin, siyasi yap1dan ka<;may1 onleyen bir di.i§i.inceler
sistemini ileri si.irmi.i§ti.i. Calvinistler Luther kilisesini siyasi mi.ida­
haleye fazla a<;1k ve tarikatlan da, e§it<;i demokrasinin yaran1g1 i<;
kan§1khk ve §a§kmhktan fazla <;ogalm1§ olarak gori.iyorlard1. Cal­
vinist kilise politikas1, siyasi hayattan aynlmadan kendine yetme­
yi, Papa ve ruhban sm1f1 egemenligi olmadan faal i.iyelik ve gi.i<;­
li.i liderligi ama<;hyordu.

Calvin

Calvinistler siyasi Calvin di.i§i.incenin agirhgm1, siyasete i§tirak et­


meyen bir geleneksel toplumu, gayri faal insanlan idare eden
kral ve prensten, bag1rns1z politik fiil yoluyla degi§tirmeyi, yeni,
daha iyi bir di.inyay1 bina etmeyi arayan bir iyi insan gi.iruhuna
kaydirm1§lard1. Calvinist kuram, i<;inde ilgi, etkinlik ve di.i§i.ince­
lerinin saygm ve sorumlu olacag1 bir di.inya gori.i§i.inde burjuva,
kamu gorevlisi ve entelekti.iellerin yi.ikselmesini saglam1§t1.(13)

Halktan yana her hareketin kar§1smda olan Calvin'in Tann's1, Or­


ta<;ag sonlan mistiklerinin korku, deh§et, kayg1 kavramlanyla ni­
teleniyor: "kayg1, dinin temelidir" diyordu. (14)

Grek, Latin ve ibrani dillerine de bihakken a§ina Calvin'in, konu

( 1 3) Kenneth W. Underwood. - Protestant political thought, in I nternational


Eneyclopedia of the social Sciences, New York 1972.
( 1 4) Emile- G. Leonard. - Histoire du protestantisme, P.U.F., Paris 1950, s. 6 1
ve infra 1 .
24 Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de ldiklik

muz itibariyle en onemli yam, onun bi.iti.in gi.ini.imi.iz burjuva-ka­


pitalist sisteminin dayand1g1 temel ekonomik fikirleri oluyor. 0,
bir ilahiyatc;1 ve ahlakc;1 olmanm yam sira Roma hukukuyla ya­
kmdan i.ilfet etmi§ bir (Michael Serveto'yu yakt1racak kadar katt
ve ac1mas1z) humanist filozof olarak duruyor tarih sahnesinde.
Faizle ikraz sorununu, bu c;e§itli ac;tlardan ele ahyor. Bildigimiz
gibi Ahd-i Atik ile incil (ve daha sonra da Kur'an), faizi men edi­
yor.

i§i once filolog olarak da irdeliyor. Kutsal Kitap'lann §arihleri ve


hatta c;eviricileri bir anlam hatas1 i§lemi§lerdir. Latince usura ile
c;evrilen ibrani sozci.igun esas anlam1 bu olmay1p onun c;ok daha
sert bir manas1 vard1r: morsure, veya eski dilin dedigi gibi kemi­
rici "zavalh insanlan 1smp onlan kemiren" . Metinlerin hedef al­
d1klan, bizatihi foenus, yani faizle para ikraz etme degil, ba§kala­
nnm s1rtmdan gerc;ekle§tirilen kardt. Hatta Latinler basit usura
"per se honestum" (di.iri.ist) ile "odiosum" (igrenc;) foen1'Su tefrik
etmi§ler.(15) Yani Calvin diyor ki, yasak olan "nema" Cartan, c;o­
galan faiz), degil, "murabaha" (tefecilik) dir.

Bu filolojik temel i.izerine, ilahiyatc;1-ahlakc;1 felsefesini in§a edi­


yor. Tannsal kanunlarla be§eri kanunlar arasmdaki tefrikin onun
diyalektiginde tuttugu yer biliniyor. Aslmda bu di.i§i.ince ona oz­
gi.i olmaytp Protestan di.i§i.incesinin ozi.i oluyor. Hiristiyan toplu­
munun hukuki binasmda Tann yap1s1 olup dolay1s1yla dokunula­
maz, mutlak, evrensel bir altyap1 ile nispi, zaman ve mekanlara
gore degi§ebilen bir be§eri i.istyap1 bulunuyor. Biri, i§i tannsal
kanunu hakim ktlmaktan ibaret olan ilahiyatc;mm alam, obi.iri.i de
be§eri c;e§itliligine boyun egecek olan hukukc;ununki oluyor.

Calvin, zamanm1 c;ok iyi mi.idrikti; ekonomik ya§amm her yamyla


i.ilfet etmi§ti ve bu ya§amm kac;m1lmaz erki, kredfyi biliyor­
du . . . (16).

( 1 5) Henri Hauser. - Les debuts d u capitalisme, Paris 193 1 , s.49.


( 1 6) Aym yer. S. 50-1 .
Tarihi Geli§imiyle Dunyada ve Tiirkiye' de l.iliklik 25

Aynnttlanna girmeden hemen soyleyelim: Kilise'nin koydugu fa­


iz yasagm1 ooylece delmesiyle geli§me sanctlan i<;indeki burjuva­
zi kitle halinde (yerine gore hicret ederek) Protestanhga silh1k
edecekti.(17)

Reform ve kapitalist burjuvazi

bzetleyecek olursak, Reform ve bunun "yan kurulu§lan", kapita­


list burjuvazinin palazlanmasma hizmet etmekten oteye sosyal
anlamda insanlara hi<;bir §ey vermemi§tir. "Evrensel tarih sorun­
lanm ara§t1ran gilnilmilz Avrupa uygarhgmda bilyilmil§ herkes"
diyordu Max Weber, ilnlil "Protestan ahlak1 ve kapitalizmin ruhu"
adh kitabmm onsozilnde, "erge<; kendilerine hakh olarak da, §U
soruyu soracaklard1r: Bat1 uygarhgmda ve sadece bunda, (dil§iln­
mek istedigimiz gibi) bir evrensel anlam ve degere bilrilnmil§
killtilrel olaylann ortaya <;1k1§1 hangi ko§ullar zincirine baglanabi­
lir?"

"Geli§mesini ·ge<;erli· olarak tamd1g1m1z bir bilim sadece Bat1'da


vard1r . . . Ama rasyonel, sistematik ve uzmanla§IDI§ bilimsel ara§­
tlfma, beceri kazanm1§ bir uzmanlar taktmt, killtilrilmilzde ikti­
sabetmi§ oldugu ba§at oneme yakla§an derecede hie; ba§ka bir
yerde mevcut olmam1§t1r. Keyfiyet, her §eyden once Bat1'da Dev­
let ve modern ekonominin ko§e ta§t uzmanla§IDI§ burokrat ic;in
dogrudur . . . Gilnlilk ya§amm ba§hca i§leri, teknik ve ticari dilzey­
de nitelikli bilrokratlann ve ozellikle bukukf diizeyde nitelikli
Devlet memurlarmm ellerindedir".

"Toplumun, tabakalar halinde orgiltlenmesi <;ok yaygm olmu§tur.


Ama toplumsal tabakalara dayanan monar§i, Ball anlammda rex
et regnum, ancak bizim uygarhg1m1zda bilinmi§tir. Aynca, devre­
sel olarak sec;ilmi§ ·ulusal temsilcileri· tarafmdan olu§turan Parla­
mento'lar, demagoglar hilkumetleri, parti ba§kanlan, Parlamento

(17) Bkz. E.D. Beb.-Nonconformity and social economic life. 1 660-1800. Phila­
delphia 1980, passim
26 Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye'de L/iiklik

ontinde sorumlu ·bakanlar•, btitiin bunlar Bau'nm mahdir . . . Ge­


nel olarak, bir yaz1h ·anayasa·ya, rasyonel olarak yerle§mi§ bir
hukuka, rasyonel kaide ya da ·yasa· larla yoneltilen bir idareye,
yetkili memurlara sahip bir politik kurulu§ olarak tammlanan
·Devlet-e, i§bu ozellikler btittintiyle ve mtimktin her ttir benzet­
melere ragmen, sadece Batt'da rastlamyor."

"Btittin bunlar, modern ya§ant1m1zm en kesin gticti i<;in de dog­


rudur: kapitalizm".

"·Sahip olma hirs1•, ·kanm•, paranm, mtimktin olan en <;ok mik­


tarda paranm pe§inde ko§manm kendinden kapitalizmle hi<;bir
ili§kisi yoktur. Kahvehane garsonlan, tabipler, arabac1lar, artistler,
hafif me§rep kadmlar, sat1hk memurlar, askerler, hirs1zlar, ha<;h­
lar, kumarhane mtidavimleri, dilenciler, herkes bu aym h1rsa sa­
hip olabilirler, her yerde ve her donemde degi§ik toplumsal du­
rumda olan ki§ilerin olabilecekleri ya da olmu§ olduklan gibi. . .
<;ocuk sm1flanna mahsus uygarhk tarihi kitaplarmda bu aptalca
gortintimden vazge<;ilmesi ogretilmelidir. Sm1rs1z bir kazan<; doy­
mazhg1 hi<;bir surette ne kapitalimsi, ne de onun ·ruhunu· tazam­
mun ettirir. Kapitalism daha <;ok erk'le, hi<; degilse bu usd1§1 dtir­
ttintin ussal itidali ile ozde§le§ebilir. Kapitalimsin stirekli, rasyo­
nel ve kapitalist bir giri§imde karm, kendini her an yenileyen ka­
nn aranmas1 ile ozde§ oldugu dogrudur. 0, rantabilite nin pe§in­
dedir. Buna mecburdur. Kapitalist dtizene bagh ekonominin bu­
lundugu her yerde, rantabilite'nin pe§indedir. Buna mecburdur.
Kapitalist dtizene bagh ekonominin bulundugu her yerde, ranta­
bilitenin aranmasmm arkasmda olmayan bireysel kapitalist giri­
§im, yok olmaya mahkGm olacaktir. "

"Ama giri§imin, usd1§1 ya da politik vurgun firsatlanna degil, bir


muntazam piyasanm tahminlerine bagh rasyonel orgtitlenmesi,
Bat1 kapitalimsinin tek ozelligi degildir. 0, iki onemli amil olma­
dan var olmaz1: Ev, aile toplulugu ile giri§imin aynlmast, ki bu,
tum modern ekonomik ya§ama egemen oluyor; ve buna s1k1ca
Tarihi Geli§imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik 27

bagh, rasyonel muhasebe. . . " ( 18)

Evet Weber, hie; tereddtite yer b1rakmayacak kapitalism ta01mlan­


masm1 kitabmm da admdan anla§1lacag1 gibi, Protestan geli§me­
sinden sonraki "ahlak" anlay1§1 tizerine oturtuyor. "Lliklik" kavra­
rmm i§te bu kapitalism ve onun sahibi, besinini i§bu Protestanh­
gm Katolik din-devlet anlay1§ma ac;t1g1 gedikten alan burjuvazi­
nin dtinyaya tamtml§ olmas1 bir gerc;ektir. Anlatacag1z bunun oy­
ktistinti . .

Yine antiklerikalizm

Buraya kadar anlatt1klanmmn 1§1gmda "antiklerikalism" olgusunu


bir kez daha ele almakta yarar gortirtiz.

Bu terim fazla eski say1lmamakla birlikte gordtigtimtiz gibi olgu­


sunun tarihi, hayli gerilere gidiyor. Sozctigtin birle§imi onun kle­
rikalizmin tarn aksi oldugunu telkin ediyor ki, bu ili§ki onun ta­
biat ve hareket alanm1 s1k1c1 sm1rhyor. Hal ooyle olunca da bun­
lann her ikisini bir harekette tammlamak uygun oluyor. Ve ooy­
lece de klerikalismin c;erc;evesi c;izilip ic;erigi aydmhga kavu§turu­
labiliyor.

Klerikalizm, mtimin halkm toplammdan farkh bir papazlar, rahip­


ler kategorisinin varhgm1 farzeder. Bu itibarla klerikalizm, ancak
bir klerikal kast kurulu§una sahip dinlerde var olabilir: harfiyen
ele ahnd1gmda, ruhban sm1fmm bulunmad1g1 bir diode klerika­
lizm varsay1m1 varit olamaz; aksine, bir rahipler kategorisinin ayn,
farik tabiat1 ne denli kesin olarak soylenebiliyorsa din o kadar
c;ok klerikalism §tiphesine ac;1k olur. Bu nedenlerdir ki klerikalizm
itham1, orgtitlti bir vaizlik dtizenine sahip ve vaiz-rahibi ayn, ote­
kilerden ba§ka bir adam yapan Roma Katolikligine kar§1, ba§kala­
rma kar§1 olana k1yasla, c;ok §iddetle ifade edilmi§tir. Bununla bir­
likte, i§i te§mil ederek antiklerikal ki§i c;ogu kez, klerikaliz-

( 18) Max Weber. - L'e1hique protestante el l 'espril du capitalisme, trad. Jacques


Chavy, Paris 1964 , s. 1 2-19.
28 Tarihi Geli�imiyle Dii.nyada ve Tii.rkiye' de Laiklik

min toplum i.izerine di.i§i.ince beyan edip bunu ogretmeye kalk­


mas1 ve onun i.izerinde etkili olmas1 halinde, her dinde bir tehli­
ke gorme egiliminde olur.

Oil sozci.ikleri ·klerikal· ve •antiklerikal· sozci.iklerini 1875 civann­


da kaydetmeye ba§hyorlarsa da bunlann kullamm1 1850-1870 yil­
larmda yay1lm1§. "Klerikal" tabiri ilk kez libres penseurs ("serbest
di.i§i.inenler") tarafmdan ruhban sm1fmm egemenlik i§tahm1 ifade
etmek i.izere 1848 civarmda kullamhyor; "antiklerikal"a gelince,
1852 civarmda ortaya r;1k1p k1sa si.irede revar; bulmu§ olmahd1r.
Bu tarihler anlams1z degillerdir: Terim, ar;1kr;a Kilise'nin destegini
aram1§ ve solun, piskoposlan onun takdis etmi§ olduklanndan
dolay1 kmad1g1 ve bir hi.ikumet darbesinin ertesinde ortaya r;1k­
m1§ bir rejim, ikinci imparatorluk doneminde mutat olarak kulla­
mr oluyor. 09)

Frans1z tarihi alanmda oldugumuz hemen anla§1hyor. Ve her §ey­


siyle antiklerikalizmin, politikay1 ruhban sm1fmm mtidahalesin­
den annd1rmak ve bi.iti.in dinler i.izerinde bir sivil devletin i.isttin­
li.igtinti tesis etmek amacm1 gi.iden Latin Katolik tilkelere ozgii
bir terim oldugu ortaya r;1k1yor ve gormti§ oldugumuz gibi Pro­
testan Devrimi'nin de dolayh bir sonucu oluyor. Bu devrim, ba­
§anh oldugu yerlerde, doktrin olarak da hi.ikumet etme ttiri.i ola­
rak da Kilise'yi sivil yetkelerin denetimi altma sokuyor. Hatta Ka­
tolik kalm1§ tilkeler bile Ortar;ag'larda oldugu gibi, sivil i§lerde
Kilise'ye boyun egmez olmu§lard1. "Concordat" ("uyu§ma") ad1
altmda bilinen, Katolik krallarla Papa arasmda bir uzla§ma siste­
miyle krallar, piskoposlan ve kilise vergilerini nizama sokma ta­
leplerinin kesin olarak kabuli.ini.i saglam1§lard1.

Fransiz ihtilali-devrimi ve antiklerikalizm

Frans1z ihtilali-Devrimi, dini oldugu kadar di.inyevi tarih bak1mm­


dan onemlidir. 6zellikle ba§ta Mustafa Kemal(20) olmak i.izere

09) Rene Remond. - 'Anticlericalisme, in Dictionnaire des religions.


(20) "Ataturk" olmadan �ok once.
Tarihi Geli§imiyle Dunyada ve TUrkiye' de Laiklik 29

tilkemizde tizerinde btiytik etkisi olmu§ olan bu hareket i\inde


yer alan antiklerikalizmi, bunun tarihi i\inde 6zetleyerek takibe­
decegiz.

Mezkur Devrim'in ideallanm ilham etmi§ olan filozojlar, Katolik­


lige kar§I keskin bir nefretle doluydular ve ihtilalle, mtisadere,
yak etme, yasaklama ve nihayet aynlma ile sonu\lanan Kilise ile
Devlet arasmda bir mticadele ba§lam1§t1. Napoleon ikdara gelin­
ce Papa ile bir uzla§maya, tinlti 1801 Concordat'sma giri§iyor ve
bununla Kilise yeniden yerine oturuyor, ama tamamen htikume­
te bagh kahyor.

Evet, antiklerikalizm Fransa'dan kaynaklam1§tl ve 6btir Katolik


tilkelerde, italya, ispanya ve Portekiz'deki, geni§ 61\tide Fran­
sa'dakinden mtilhendi. Yeniden iktidara gelmi§ Bourbon'lar,
Concordat'y1 devam ettirmi§ler, Kilise tizerine bunun saglamI§ ol­
dugu kontrolu elden ka\irmamak i\in. Ama Katolikligin yay1lma­
s1 i\in de mtimktin olar her §eyi yapmi§lar. Frans1z Devrimi'nin
etkisini bertaraf etmek i\in Kilise'ye bel baglami§lar. Parlamen­
to'da Bourbon'lar, parti pretre (papaz parti) diye bilinen "ruh­
ban"larca desteklenmi§ler. Bu sonuncular Kilise \ikarma bir\ok
yasay1 araya s1k1§t1rm1§lar ki bunlann en kayda degeri, baz1 ko­
§Ullar aJtmda kutsal tak1mlara sayg1s1zhkta bulunmay1 6ltimle Ce­
zaland1ran 1826 tarihli Mukaddesata sayg1s1zhk yasas1 oluyordu.
Dike btiytik 61\tide ayaga kalkm1§ ve Bourbonism ile Katolikligin
ittifakma keskince aleyhtar bir antiklerikal duygu gittik\e §iddet­
lenmi§ti. Antiklerikallar kiliseyle devletin aynlmasm1, medeni ni­
kah1, talak1 ve dtinyevi egitimi benimseyen lilik devlet (/'etat la­
ique) ilan ediyorlard1. Bunlar genellikle, Katolik 6gretinin amira­
ne (otoriter) ruhunu reddettiklerinden, libres penseurs, "serbest
dti§tinenler" diye biliniyorlard1.(21)

G6rtildtigti gibi antiklerikalizm, liberal dti§tincenin ve demokra-

(21) ]. Salwyn Chapiro. - Anticlericalism, in Encyclopaedia of the social scien­


ces.
30 Tarihf Geli#miyle Diinyada ve Tiirkiye'de Ltiiklik

tik gill!;lerin, ruhban s1mf1 ile iktidann ittifakma ve dinle muhafa­


zakar prensiplerin birle§mesine kar§1, bir tepkisi oluyordu.

Antiklerikalizm, dinin dil§mam olmuyor; din, klerikalizmi dogur­


mad1g1 silrece onunla milcadele etmiyor. Ama uygulamada sm1r
kolayhkla l!;izilemiyor ve buna uyulam1yor; §byle ki, dine mensu­
biyetin klerikalizme donil§memesine nadiren rastlamyor. Hatta
daha da '!;Ok, dinin etkisini durdurmak hususundaki uyamkhg1yla
antiklerikal, inancm en bnemsiz, beylik ve en me§ru ifadelerinde
klerikalizmin gbstergelerini gbrme egiliminde oluyor.

Antiklerikalizm, ateizm de olmuyor. Din konusunda kay1ts1zhkla


da kan§mtyor. Klerikalizm ise dinle toplum arasmdaki ili§kilere
taalluk etmekle alanlarm ve tilrlerin kan§1khg1 oluyor. Herkese
Devlet yasas1 gibi dogmaya inanc1 ve dini yetke tarafmdan ilan
edilmi§ ahlaki normlan icbar etmek ilzere sivil gilce ba§vurulma­
s1, klerikalizme bzgil oluyor. Bunun aksi de, yani ruhban sm1f1
tarafmdan hilkumetleri arzulanna boyun egdirmek il!;in manevi
bask1 ara'!;lannm kullamlmas1 da yine klerikalizmin bir belirtisidir.
Her iki halde de dini ile siyasi arasmdaki smtr, ruhban s1mfmm
inisyatifi ile onun l!;tkan ybnilnde itiliyor. Ancak, klerikalizm top­
lumlann geli§mesine uymak ve bunlarm bzerklik iradelerini he­
saba katmak zorunda kald1gmda, daha az iddiah hedeflere ybne­
lip ba§ka ko§ullara kendini uydurabiliyor. Ornegin, bundan bby­
le toplumun tilmi.ine dogmatik bnermelerini ve davram§ kaidele­
rini icbar etmekten aciz kaldtgmda, iddialanm ayn olarak dar bir
topluma kabul ettirerek kendini brgiltleyip buncla dini emirlere
biltilnilyle riayet etmek suretiyle toplumun tilmil il!;inde bir bask1
grubu tesis ederek bir tak1m yararlar talep etmekle sm1rlar.

Kamu ya§ammda din olgusu ne zaman su yilzilne l!;•kacak olsa,


antiklerikalizm bunda bir klerikal erek sezme egiliminde olur.
�byle ki, antiklerikal, liberal bireycilik belitini (aksiyomunu) ken­
di hesabma yeniden ele ahr; onun nazarmda din, sadece vicdana
taalluk eden kesin olarak bzel bir i§ §eklinde kalmahdtr: Herkes
bir dine sahip olmak, ya da olmamakta hi.irdilr, ama toplum bu-
Tarihi Geli�imiyle Di.inyada ve Ti.irkiye'de Ldiklik 31

nunla me§gul olmayacak, ozellikle i§leyi§i bundan etkilenmeye­


cektir. Bu noktada dini di.i§i.ince ile antiklerikal duyarhhk muta­
bakata varamazlar. Bunlardan ilki, imanmm, mi.iminin ti.im davra­
m§ma egemen olmamasm1 nas1l kabul eder? Ve antiklerikal uya­
mkhk da i§bu birlik iradesini ba§kalannm hi.irriyetine ve sivil
toplumun bag1ms1zhgma bir tecavi.iz olarak yorumlamaktan geri
kalmayacaktir. Antiklerikalizm menfi bir doktrin olmay1p bir
doktrinler tak1mm1 tazammun eder; laikligin belli bir di.i§i.incesi­
ne s1k1Ca bagh bir postulat ve kamlar bi.iti.ini.ine kat1lmay1 bera­
berinde goti.iri.ir: dini ile ladininin tarn ayn§mas1, Devlet'in Kili­
se'lerden tarn bag1ms1zhg1, bireysel vicdanm inanmak ya da inan­
mamakta tarn hi.irriyeti, ruhban sm1fmm toplu kararlar ve ozel
ya§ama kan§mamas1.

Bu di.i§i.ince sisteminin dini olanla olmayan arasmda bir ilk tefriki


tazammun ettigi gori.ilecektir; bu itibarla ba§ta di.i§i.ini.i§iin ilkel
toplumlan niteleyen ilk boli.inmezlikten kurtulmas1 gerektigini
farzeder; yine i§bu iki alanm kan§masm1 ac;; 1klayabilmek ic;; in
bunlann iyice smirlandmlmalan gerekir. Klerikalizmi ele§tirmek
demek, ister istemez hem tabiat, hem de amac;; olarak farkh iki
toplum fikrine ba§vurmak demektir; bu, isa tarafmdan insanhgm
dini tarihinde ilk kez dile getirilmi§ davram§ kuralma, Sezar'm
hakkm1 Sezar'a, Tann'nmkini Tann'ya iade etmek prensipine uy­
mak oluyor. Bu itibarla klerikalizm kavram1 ancak bbyle bir tefri­
ki vaz eden bir dinde ac;;1klanabilir: bunun, dinle siyaseti kan§t1-
racak derecede birle§tiren islam'da hic;;bir anlam1 olamaz §byle ki
Kur'an, hem Tann hakkmda if§a, hem de politik orgi.itlenme mo­
deli ve hukuki kural olmaktadir. 0 halde, antiklerikalizmin an­
cak Hiristiyan gelenegindeki toplumlarda gi.in gorebilecegini id­
dia etmek a§m bir di.i§i.ince mi olmaktadir? Katolikligin bizatihi
ic;;inde, §iddeti hic;;bir surette d1§takinden a§ag1 kalmayan bir an­
tiklerikalizmin meydana gelmesi, bunu Hiristiyanhk etkisiyle bir­
le§tiren bagm bir dolayh teyidini getiriyor.

Tamamen menfi bir ideoloji olmamasma ragmen antiklerikalizm


bir eksiksiz ideoloji olmuyor: o, bi.iyi.ik di.i§i.ince sistemleri gibi,
32 Tarihi Geli�imiyle Dilnyada ve Tilrkiye' de ldiklik

bir g6rii§e sahip degil; insanoglunun kendi kaderi ve toplumlann


idaresi ilzerine biltiln sorduklanna yamt1 bulunmuyor. Bu itibar­
la, kendi kendine yetmeyince, dil§ilnmeyi beslemek ve yanda§la­
rma davraru§1 ilham etmek ir;in elzem tamamlay1c1 §eyleri ba§ka
filozoflardan ahmyor. Bir ozel ideoloji ile milnhasir baglan yok­
tur: �ilphesiz sag dil§ilncelere gore soldakilerle daha bilyilk ya­
kmhg1 olup politik ve sosyal muhafazakarhga gore demokratik
dil§ilncelerle daha i;ok kamy1 payla§1yorsa da r;aglar boyunca
hayh r;e§itli bagla§malar uygulam1§tlr.

Boylece, felsefi esin ve kamtlama bak1mmdan birkar; antiklerika­


lizm bulunuyor. Bunun en eskisi, kendine liberalizm ir;inde bir
yer bulmu§tU. Dogmatik yetke ve ahlaki nizama kar§1 isyanla, ay­
dmlanma hareketini niteleyen rasyonalizm ve bireycilik arasmda
tarn bir ahenk bulunuyor. Antiklerikalizmin parti-pretre (papaz
parti), "mahalle papaz1 hilkumeti" ne kar§1 yilriittilgu milcadele,
liberallerin her tilrlil tahakkilme kar§l milcadeleleriyle aym olu­
yor. Bu antiklerikalism ne athe, ne H1ristiyan kar§1t1, ne hatta
sertr;e din kar§1t1dir. 0 genellikle tinselci, inanr;lara sayg1hdir; sa­
dece bireysel vicdanm hilrriyetini savunur; sivil toplumun kili­
se'ye kar§1 bag1ms1zhg1m yerle§tirmek isteyip bir aydm ho§g6rii
idealini sahk verir.

Radikal demokrasi

Daha sonra da antiklerikalizm, radikal demokrasi davasm1 be­


nimser. 0 zaman liberal antiklerikalizmin ihtiyath tutumuna son
verip bunu reddeder. itirazmda daha da ileri giderek klerikalizm­
le her tilr din! inanr; ifadesini tefrik etmeyi birakir. Tinselci iman
ar;1klamalanm reddedip elini materyalizm veya positivizme dald1-
nr. <;:ozilmlerde de daha ileri gider: bundan boyle milminlerle
dostr;a bir uzla§may1 tart1§mak bahis konusu olmaz; art1k onlara
iktidarm agirhgm1 hissettirmek zamam gelmi§tir ve Devlet ile Ki­
lise, sivil toplumla din! olgunun kokten aynhgm1 beyan ederek
i§i kestirir.
Tarihi Geli§imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Ldiklik 33

Bu antiklerikalizm \Ogu kez, felsefi esinini bilin\li olarak H1risti­


yanhga muhalif ideolojilerden alan i§\i hareketi ve sendikalizm
antiklerikalizmine yol a\m1§t1r. ister sosyalist, ister komi.inist, bu
antiklerikalizm a\ik\a athedir. Amaci sadece klerikalizmin a§mh­
g1yla mi.icadele degil, baglam1§ oldugu vicdanlardan her ti.irli.i di­
ni inancm soki.ili.ip atilmas1d1r. Antiklerikalizmin bu s1ralanm1§ \e­
§itli ifadelerinin mi.i§terek yanlan hepsinin solda olu§land1r. Ama
sag antiklerikalizm de vardtr. Boylece hi\bir Ocli.in vermeyen bir
Devlet dini, hikmet-i hi.ikumetin icabma kar§t ahlak gereklerini
diken Kilise'ye cepheden \arp1yor. Keza, ulusun ululanmas1,
inancm enternasyonalizm ve kilisenin supranasyonalizmi (hi.iku­
metler i.isti.i kalma egilimi) \at1§1k hale geliyor. Sag ve a§m sagm
uzla§maz yurtseverligi boylece, ruhani gi.ici.in i\ i§lerine kan§mas1
hususunda solun jakobinizminin ku§kusuna i§tirak ediyor.

Klerikalizm ulus i\in de bir tehlike te§kil ediyor. iman birliginin


bulunmas1 halinde (genellikle bahis konusu olan) Katolikler, ulu­
sal \tkan evrensel Kilisenin gereklerine baglayan baskt grubu
§eklinde kendilerini orgi.itleyeceklerdir. Talepleriyle ruhban sm1f1
ulusal birligi bozuyor; ya ba§ka din ve mezheplerin saliklerini ve
inan\s1zlan koti.i yurtta§ ve §i.ipheli vatansever olarak damgahyor
veya kendisi bir kenarda duruyor ve vatanseverligi §i.ipheli olu­
yor. Antiklerikalizm, Kilise'lerin enternasyonalizminden ku§kula­
mr. XIX . yy'da ulusal Kilise'lerle Vatikan arasmdaki baglarm s1k­
la§mas1, Papa'hgm piskoposluklar i.izerindeki otoritesinin gi.i\len­
mesi, fiilen ve hukuken Roma Kilisesi'nin inan\lannm yaygmla§­
mas1, ulusun birlik ve bag1ms1zhg1 hususunda kayg1lan yeniden
canlandmyor.

Keza, klerikalizm, Devlet'in hi.iki.imranhg1 i\in korkun\ bir di.i§­


man olarak gori.ili.ir. Ger\ekten ruhban sm1f1 bir yandan yasalann
ni.ifuzundan kurtulmaya ve hatta bunlan kendi oz normuna gore
muhakeme etmeye yeltenirken obi.ir yandan da mi.iminler i.ize­
rinde itaat hissinin verdigi erki kullanarak Devlet'le Kilise arasm­
da bir ihtilaf halinde bunlan yasaya itaatsizlige zorlar. Boylece de
ruhban sm1f1 Devlet i\in Devlet olu§turma egiliminde olur. Her
34 Tarihi Geli�imiyle Dunyada ve TUrkiye' de Laiklik

haliikarda klerikalizm, Devlet'in hiikiimranhgm1 i;okertmeye ve


toplumsal bag1 dag1tmaya vanr.

Antiklerikalizmin, it;inde bir sure it;in imtiyazh ortamm1 buldugu


i;evre ve gruplann t;e§itliligi dolay1s1yla bunun bir de sosyolojisi
vard1r. Bu sosyolojinin de bir tarihi vardir; §6yle ki, antiklerikal
kamtlamaya her zaman en ai;1k olanlar hep aym kategoriler ol­
mamaktadir. Ostelik antiklerikalizm t;e§itli ortamlara iyice oturur.
Keza farkh §ekillere de biiriiniir: bir kirsal antiklerikalizm bir de
kentlerinki; bir halk antiklerikalizmi, bir de toplum ya da kiiltii­
riin giizidelerininki (elitininki) vardir. Biitiin bu ifadelerin mii§te­
rek noktalan varsa da herbirinin ozgiirliigii de vardir. Hit; §iiphe­
siz kirsal kesimlerin antiklerikalizmi, en eski temele sahiptir. Bu­
nu yaratan temel duygularm bazilan besbelli iseler de ba§ka ve­
riler muamma olarak kahyor: neden bagc1 bolgeler gene! olarak
olduki;a antiklerikaldirler? Baz1 meslekler benzer gozlemlere ko­
nu oluyor. Kentsel toplumlarda antiklerikalizm yukardan a§ag1ya
yay1lm1§ gibidir, sanki halk tabakalan Ost kategorilerin davram§1-
m taklid etmi§ gibi. Boylece aristokrasi, burjuvazinin bu babda
oniinde gitmi§tir: bu sonuncusu hala ruhban sm1fma sayg1 goste­
rirken soylular i;oktan beri Kilise'ye kar§I isyankar bir tavir takm­
m1§lard1. Aym §ekilde burjuvazi Voltaire'ci olmu§ken halk hala
din adamlarma derin sayg1 duyuyordu. Geli§me tek yonlii olma­
m1§, geri donii§ler arzetmi§: nitekim aristokrasi, ihtilal'den sonra
gat; ettigi iilkelerden, gidi§inde oldugundan daha az antiklerikal
olarak donmii§. Burjuvaziye gelince, 6rnegin Fransa'da XIX.
yy'm ortalannda i;ogunlukla antiklerikal iken, 6nemli b6li.imleri
yiizy1lm sonlarma dogru, ve 1930 ile 1950 arasmda daha da i;ok
olmak iizere, kilisenin yolunu tutmu§: bozgunculugun ve sosya­
list tehditinin korkusu, varhklan Kilise'nin kollarma atffil§. (22)
Donecegiz bunlara.

(22) Rene Demond. - Aym yer.


SEKtJLARiZM HAREKETi

Antiklerikalizme hie,; de uzak olmayan seki.ilarizm hareketi, Bau


di.inyas1 tarihinin bi.iyi.ik doni.im noktalarmdan biri olarak, XIII.
yy'da ba§hyor. Daha once, bagda§maz iki di.inya tefrik ediliyor­
du . Tann'nm di.inyas1 ile insanoglununki, religio ile saecu/um,
insanoglu hem Tann'ya, hem de di.inyaya aym zamanda ait ol­
mazd1.

Garaudy'ye gore daha ressam Cimabue ( 1 2 5 1 ' d e n once-


1302)'de bir c,;ekingen degi§iklik gozleniyor. Eseri "uzun bir sur­
gunden sonra, yeryi.izi.i ya§am1, Tann'ya sayg1 gostermeye c,;agn­
hyor" ac,;mhyor gibi (60 oeuvres qui annoncent le futur, Geneve
1974, s. 1 6) . Ama k1sa si.ire sonra insanoglunun di.inyada bir
ozerk sorumluluk hareketi beliriyor. "imanm ic,;inde dogmu§ ve
ona bagh baz1 di.i§i.inceler, baz1 telakki ve denemeler, aklm ve
onun yarat1c1hgmm ni.ifuzu altma giriyor" (W. Hartman.- Evange­
/ische Kirchenlexikon, Gottingen 1959, s. 768). Bu, "gerc,;egin bir
metafizik yorumundan, ic,;inde tarihi, sosyal, be§eri, sonlu di.inya­
sma be§eri sorumluluk ufkunu ve kaderini te§kil ettigi gerc,;egini
bir deneme ve yorumuna" gec,;i§ oluyor Qan Sperna Weiland. -
Qu'est-ce que la secularisation, in Hermeneutique de la seculari­
sation, Paris 1976, s. 96). (23)

Bu sure�, di.i§i.ince ve ya§amm bi.iti.in alanlanna yay1hyor:

Ortac,;ag'da krallar, Papahk vesayetini sarsarken kentlilerin hi.ir


komi.inler halinde orgi.itlenip bag1§1kltklar talebettikleri zaman
ba§lamt§ olan Dev/et ve poltika hm seki.ilarizasyonu geliyor once.
Bu egilimler, Defensor pacis 0 324) adlt eserinde modern Jaik

(23) Her ii4' ifadeyi zikrcden frJnc Rode.-Secularisation et Secularisme, in Dicti­


onnaire des religions.
36 Tarihi Geli§imiy/e Dunyada ve TUrkiye' de Uiiklik

Devlet'in temellerini atm1§ olan Padovah Marsilio'da (1 280-1 343)


ilk kuramc1sm1 bulmu§ oluyor.

Padova 'h bu di.i§i.ini.ir, modern anlamdaki devlet kavramm1


onemli olc;i.ide etkileyen ve siyaset kuram1 i.izerinde Ortac;ag'm
en ozgi.in gori.i§lerini ic;eren mezkur Defesor Pacis (Ban§m Savu­
nucusu) ile kendini Protestan Reform hareketinin onci.isi.i ya da
kendi c;1karlanm i.isti.in tutan Devlet anlay1§mm ve modern de­
mokrasinin miman saydlfml§. Bu kitapta Papahk sert bir bic;imde
ele§tiriliyor.

Paris Dnivesitesi'nde k1sa sure (1312-14) profesorli.ik ve rektorli.ik


yapt1ktan sonra italya'da imparatorluk yanhs1 ve papahk kar�1u
Ghibellinolann siyasi dam§mam oluyor. Bittabi heretiklikle suc;la­
myor ve Bavyera krah IV. Louis'nin Ni.irnberg'deki sarayma s1g1-
myor. italya seferi s1rasmda bu krala e§lik ediyor. Papa XXII. Je­
an'm haretiklikle suc;Iand1g1, V. Nicolas'm kar§1-papa ilan edildigi
ve Louis'nin evlilikleri feshetme yetkisiyle imparatorluk tahtma
c;1kanld1g1 (Roma 1 328) kararlara kauhyor. 6mri.ini.in sonuna de­
gin Louis'nin Mi.inih'teki saraymda kahyor.

Marsilio'nun kitab1, siyaset kuram1 i.izerinde bir inceleme oldugu


kadar siyasi bir polemik de sayd1yor ve bunda Aristoteles'in di.i­
§i.incelerinden esinlenerek dind1§1 bir devlet kavramm1 geli§tiri­
yor. Devlet bi.iti.inli.igi.ini.in !Glise hiyerar§isinin gi.ici.i smlflanarak
korunabilecegini ve devletin ba�hca gorevinin gi.ivenligin ve di.i­
zenin korunmas1 oldugunu one si.iri.iyor. Ona gore siyasi iktida­
nn ve hukukun kaynagt halkttr; halkm haklan arasmda yonetici­
lerini sec;me hakk1 da vadlf. Kilise'nin ahlak ve ogreti konulann­
daki i.isti.in yetkisinin ti.im inananlan temsil eden bir gene) konsi­
le aktanlmas1 gerekir.(24)

Daha sonra, Hegel'in "gerc;ek siyasi iktidann gorkemli ve dogru


anlat1mm1 veren ki§i" olarak niteledigi ve politikanm her ti.irlti
ahlaki kaide kar§1smda ozerkiigini ilan eden Niccolo Machiavelli
(24) Ana Britannica, mad. "Marsilio".
Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik 37

(1469-1 527), c;ok dindar olmasma ragmen Papahk'1 italya'nm bir


yaras1 olarak goriiyordu(25). Bir ba§ka c;ah§masmda da Papa'la­
rm italya'daki ugursuz, kotu rolunden soz ediyor(26). Yine aym
c;ah§masmda politikaya Ronesans ruhunu ithal etmek istiyor(27).
Aristokratik ve demokratik rejimlerin k1yaslanmasm1 yapt1gmda
bu sonuncusu ic;in "Bu hiikumet §ekli sarsmt1s1z dogup tutuna­
bilmi§, c;iinkii ba§lang1c;ta o zaman Venedik'te oturan herkes ikti­
dara c;agmlm1§, §6yle ki kimsenin §ikayeti kalmam1§; daha sonra
buraya yerle§meye gelenler idareyi tamamen orgiitlenmi§ olarak
bulmu§lar ve boylece giiriiltii ve karga§a c;1karmak ic;in ne neden
ne de olanak bulmu§lar . . . "(28)

"�imdi de, alc;akhk veya birkac; tiiyler Orpertici §iddetle degil,


yurtta§larmm kayras1yla hiikiimdar olmu§ ki§iden soz edelim; bu,
sivil kralhk denebilen §eydir. . . " diyerek Machiavel, "sivil toplum"
kavramma yer vermi§ oluyor. (29) Aynca Discorsi (Konu§malar)
adh yap1tmda da "halk egemenligi" dii§Oncesi Ozerinde duruyor.
Ba§yap1t1 Hukumdar'da siyasette Devlet c;1karlarmm belirleyici
olmas1 gerektigini savunuyor ve bu yakla§1m1yla gerc;ekc;i siyaset
kurammm onciileri arasmda yer ahyor. 0, her zaman Cumhuri­
yet'ten yana olmu§, biitiin kuramlanm biitun 1slah1 yonunde ge­
li§tirmi§; ancak italyan devletlerinin zaaf1, yozla§mas1 ve yabanc1
tehditi kar§tsmda italya'y1 kurtaracak, guc;lii bir "yeni hiikiimdar"
aray1§ma girmi§. Askerin parah degil, halktan toplanm1§ olmasm1
ogiitlemi§. Derinden bagh oldugu din bile, Devlet'in sarsdmaz
gerekliligine bag1mh k1lmacak bir iktidar arac;larmdan biri olarak
kalacakt1r. Gerc;ekten Kilise'nin hep ileri siirdugii ahlak ve top­
lumsal ya§am, ancak siyasi istikrarm oldugu yerde miimkiin olup
siyaseti ahlaka gore belirlemek, sabam okiizlerin oniine ko§mak
sonucu sebebin oniine koymak, olur. Siyaset, diinyevile§tirile­
cektir.

(25) Machiavel: Le Prince et autres textes, trad. ]. V. Peries Paris 1 96 5, Chap. IX.
S. 1 37 Les discours sur la premiere decade de Tite-Live.
(26) Aym yer, s. 1 06 -7, Histoire de Florence Chap. II.
(27) Aym yer, s. 1 1 6-8, Chap.I.
(28) Aym yer, s. 129, Chap. VI.
(29) Aym yer, s. 34. Le Prince, Chap. IX.
38 Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Uiik/ik

La Mandragola komedisinde de (15 18) 6zellikle ruhban zumresi­


nin gtinahkarhgm1 ve yozlugunu gtilmece konusu yapmt§, Boc­
cacio gibi. . .

XVII . yy'da Moliere'in de, ruhban sm1fm1 riisva eden Tartuffe'ti


ile ba§t Kilise ile az mi derde girmi§ti? ingiliz filozof ve siyaset
kuramc1s1 Thomas Hobbes (1 588-1679), yeni geli§en liberalizmin
ve o doneme 6zgti siyasi mutlakiyet�iligin onemli kavramlan
olan bireyin gtivenligi ve toplumsal sozle§me tizerindeki g6rti§
ve yap1tlanyla tammyor. Ona gore Htristiyan Kilisesi ve Hlfistiyan
Devleti aslmda bir ve aym kurumdur ve bu kurumun ba§t hti­
ktimdard1r. Bu nedenle htiktimdar kutsal metinleri yorumlama,
dini anla§mazhklan karara baglama ve toplumun ibadet §eklini
belirleme hakkma sahiptir. Yani bu i§te Kilise, devre d1§1 b1Taktl­
in1§t1r ve htiktimdarm §ahsmda temsil edilen Devlet, btittin hak­
lann kaynak ve mutemedidir.

Boylece geliyoruz Devlet'te mutlak Ruh'un tecesstidtinti (Tan­


n'nm insan olarak meydana �1kmasm1) goren ve modern totalita­
rismin temellerini atmt§ olan Hegel'e. Ger�ekten onun ya§amt§
oldugu �ag, btiyi.ik sava§lara sahne olmu§tU . 0 modern �aglarda
ilk kez modern bir Devlet kurmay1 deneyen, daha dogrusu b6yle
bir Devlet olu§turma olanaklarma sahip, yukarda kendisinden
soz ettigimiz Napoleon'a hayranhk duyuyor. Ama bu i§, yani mo­
dern bir Devlet'i tasarlamak, sadece III. Frederic Wilhelm'in Prus­
ya Devleti �er�evesinde olanakhyd1 §6yle ki bunda modern bir
devletin tohuinlan yat1yordu ve bir donti§timle bu , ortaya �1kabi­
lirdi. Bu donti§timtin sonunda monar§i muzaffer olacakt1 ve sair
devlet modellerine, ornegin, demokrasiye gore tisttinltigtinti ka­
mtlayacakt1. (30)

"Siyasi Devlet, a§ag1daki maddi farklara boliintir:

a) evrensel tammlama ve yerle§tirme gticti, yasama erki;

(30) Sahin Yeni�ehirlioglu. -Hegel felsefesi'nde birey-toplum-<.levlet ili�kileri, An­


kara 1985, s. 1 13.
Tarihi Geli�imiyle Dunyada ve Turkiye' de l.Aiklik 39

b) ozel i;evrelerin ve bireysel durumlarm, genelin, hiikumetin


erkinin altmda yer almalan;
c) hi.ikiimdarm erki olan iradenin en iistiin karan olarak oz­
nellik. Bunda aynlm1§ erkler, me§rutl monar§inin te§kil etti­
gi bi.itiiniin tepesi ve ba§lang1c1 haline gelen bir bireysel
birim halinde birle§irler"(31)

Ama ba§ka yerde Hegel, bu sonuncu savdan geri ad1m atar gibi
oluyor: "Devlet ya§ammm vechelerinin i;oklugunun otesinde,
me§rutiyetin esas saptamas1 §U savda ifade ediliyor: en iyi Dev­
let, ii;inde en i;ok burriyefin hiikiim sOrdiigOdiir. Ama sorun,
hOrriyetin kendi geri;egini nereden ald1g1d1r. HOrriyetin bOtiin ki­
§ilerin oznel iradesinin, Devlet'in en onemli i§lerine i§tirakinden
ibaret oldugu samhr. Oznel irade burada en OstOn makam, kesin
karara gotOren etken olarak goriilOr. Ancak Devlet'in dogas1,
nesnel irade ile evrensel iradenin vahdetidir; oznel irade, kendi
ozgOliigi.inden vazgei;mek zorundad1r. Devlet di.i§i.iniildiigiinde,
hiikiimeti bir yana, halk1 bir yana koymak egiliminde olunur . . .
Boylece idare ile halk aynhr . . . "(32)

• • •

Bu dO§Once ak1mlannm etkisi altmda Batt toplumu "Devlet di­


ni"nden Kilise ile Devlet'in aynlmasma athyor. Bir halk ya da
ulus ii;in bu din! tipte biiti.inle§menin ve bir sivil, laik ve i;ogulcu
toplumun ortaya i;1krnasmm sonu oluyor. iman, her gei;en gun,
daha "ozelle§tiriliyor", bir resml dayanak olmaktan i;1k1yor.

Hukuk seki.ilarizasyonu Bolonya hukuki;ulannm Roma hukuku­


nu ke§fi ile ba§lay1p bu sonuncusuna gore mevcut tek hukuk,
Devlet'in kokeni ve de kefili oldugu "mOspet" hukuktur.

(3 1 ) Hegel.-Principes de la Philosophie du droit, trad. Andre Kaan, Paris 1940, s.


301 .
(32) Hegel.- L a raison dans l'histoire. Introduction ' a l a philosophie de l'histoire,
tr.id. Kostas Papaionnou, Paris 1 96 5, s. 1 69.
40 Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de L<iiklik

Kultur ve Sanafm sektilarizasyonu doruguna, htimanizma ve


Ronesans'la vanyor.

il:ihiyattan aynhp ozerk bir sektor haline gelen felsefe hin sektila­
rizasyonu, ergin ve ele§tirici, imandan mtistakil ve <;ogu kez ona
kar§1t dti§tincenin ifadesi oluyor. Klasik metafizik art1k kaybolma
sath-1 mailindedir. Hareket XVIII. yy'da h1zlamyor ve doruguna
XIX ve XX. yy'larda vanyor. Art1k sektilarizasyon hareketi iyice
belirlenmi§ bir zihni ve varolU§\U tavir haline geliyor: i§te bu, se­
kU/arism oluyor. insanoglu sadece Tann ontinde ozerk oldugu­
nu il:in etmek i<;in Kilise'nin vesayetinden kurtulmuyor, kendini
mutlak olarak ortaya koyuyor, Tann'y1 ink:ir edip onun yerini al­
d1gm1 iddia ediyor.(33)

"Enelhakk"!. . .

Toparlayacak olursak, sektilarizm, il:ihiyat ve dogaotesi yerine


bilgi ve deneye dayah insan davram§ma deggin ilkeler tak1mm1
yerle§tirme giri§imi olarak tammlamyor. insanm ko§ullanm sade­
ce maddi yollarla 1slah etmeyi anyor. Hareket en btiyiik ba§ans1-
na XIX yy'da 1832'de Reform Bill (Reform Yasas1)in kabultinden
.

sonra eri§iyor. Bu, bir faydac1, pragmatik felsefeye bagh bilginin


bir positivist teorisini benimsenmi§ olan bir protesto hareketi,
yiizy1lm orta ydlannda cari servetin ve yerle§mi§ dininin hege­
monyasma kar§1 bir tepki hareketi oluyor.

Boyle olmakla birlikte, sektilarismin modern kokenleri, antikleri­


kalismde oldugu gibi, Bau Avrupa'nm ge<; Orta<;ag'larma kadar
geriye dogru takibediliyor. Skolastiklerin imanla bilgi arasmda
yapt1klan tefrik, if§a edilmi§ ilahiyata a<;1k kap1 b1rakmakla birlik­
te bir felsefi, ya da dogal teolojiye <;1kabiliyor ki bu teoloji ba§h­
ca agirhgm1, insan akh tarafmdan duyulabilir ger<;eklere, sadece
ttim fiziksel bilgiyi degil, aym zamanda Tann'nm metafizik bilgi­
sini bile i<;ine alan geni§ bir kategori tizerine koyuyor. Her ne

(33) Franc Rode. - aym yer.


Tarihf Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Ldiklik 41

kadar Thomas Aquinas'm ogretisi, akh imanm ancak mukaddime­


si olarak yorumlayarak ussal bilgi ile if§a arasmdaki z1ddiyeti as­
gariye indiriyorsa da Duns(34) Scotus ile Ockham'h William'm(35)
daha radikal ve bi.iti.in iman doktrinlerinin ussun kabul edemedigi
�eli§kilerle dolu oldugu yolundaki iddialan aklm doga i.isti.i di.in­
yada degil, sadece tahkik edilebilen deney alanmda i§ gorebilece­
gi sonucuna goti.irmii§. �u halde nominalistlerin(36) gozi.inde, in­
san akhnm algtlayabilecegi bilgi alam ile Kilise otoritesine dayah
olanm arasmda bir aymm �izgisinin �izilmesi gerekiyor.

Luther, imanla bilgi arasmdaki aymm1 yeni ve hatta daha kuvvet­


li §ekilde vurgulamt§ ve necat1 arayan bireyle Tann arasmdaki
isa'da if§a edilen dogrudan dogruya ili§ki §eklindeki iman telak­
kiine uygun olarak dini deneyden hatta dogaiisti.i maddeleri ve
Tann'mn tiim metafizik ussal bilgisini d1§lam1§t1.

Rasyonalistik speki.ilasyonun kan§tkhgmdan kurtulmay1 arayan


din ile fideistik(37) onvarsay1mlan bertaraf etme geregini duy­
mu§ bilimsel soru§turma arasmdaki artan belirginlikte aynhk,
modern bilimin geli§me yolunu haz1rlam1§tt. Kuzey Avrupa'nm
�e§itli i.ilkelerinde Reformasyon hareketinin ba§ans1 rasyonalism
dt§t imanm ni.ifuzunu gii�lendirmeye hizmet ederken Duns Sco­
tus ile Ockham'm silik §ekilde �izilmedigi akli soru§turma ruhu,
italyan Ronesans1'nm bilgin ve filozoflan tarafmdan �ok daha
yiiksek noktaya geli§tiriliyordu . Ama bi.itiin bu zengin yard1mlara
ragmen seki.ilarismin ilerlemesi XVII. yy'a kadar si.irekli olarak
peki§meyecekti. Descartes'm, Hobbes'in, Spinoza ve Leibniz'in

(34) Doktor subtilis (" Ozenli Bilgin") lakaph ( 1 266-1 308), gen;ekc;:i gelenekte yer
alan Fransisken filozof ve skolastik il:ihiyati,;1.
(35) Yenerabilis Inceptor (Saygm Aday) ya da Doctor Invincibilis (Yenilmez Bil­
gin) iinvanh ( 1 285-1 349), i ngiliz skolastik filozof, Fransisken il:ihiyatc;:1 ve siyaset
yazan.
(36 ) Nominalizm, genel kavramlarm (terimlerin) gerc;:ekte var olmay1p sadece bi­
rer isimden ibaret olduguna dair doktrin.
(37) Teolojik fi<leizm terimi, ahlaki vc <lini <liizeydeki gcrc;:cklerin bilgisindc ak­
lm crkini, ozellikle imanm inamrhgmm tecssiisiindc, k1s1tlama egilimini nitele­
yen bir terim oluyor.
42 Tarihf Geli#miyle Dunyada ve Tiirkiye' de Ltiiklik

anla§ilabilir metafizik sistemleri, evrenin bilimsel olarak teesi.is


etmi§ bilgi temelinde rasyonel tasvirini yapmanm ilk Omit verici
giri§imini temsil ediyordu. Bu ti.ir ara§ttrma soru§turma tipini si.ir­
di.irerek ve geni§leterek XVIII. yy. seki.ilarismin vurgusunu evren­
sel sonlarm metafizik terimlerle izahmdan daha ampirik ve §id­
detli bilgi aray1§tna tedricen doni.i§tiiri.iyordu. Bilgi sm1rlanm
ad1m ad1m geri itme c;abas1 hi<;bir yerde, Diderot ve d'Alem­
bert'in Encylopedie 'sinde oldugu kadar tarn ifadesini bulmamt§ttr.
Donecegiz bu konuya.

Arttk eski evrensel Kilise'ye bir kar§1hk olmak iizere var olan evren­
sel Ortac;ag imparatorlugu doktrinlerinin yerini bag1ms1z, hiikiimran
Devlet kavram1 alacakt1. Evrensel olarak gec;erli doga kanunlan
Devlet tarafmdan kendi oz amac;lan dogrultusunda kullandacaku.
Bu yeni yakla§tm, Montesquieu ile bir politik relativizme c;1km1§t1.

Bi.iti.in bunlann yam stra, XVIII. yy'm ikinci yansmda Aydmlama


olarak bilinen bir yeni ve sekiilerle§tirilmi§ i.iniversalizm tipi orta­
ya c;1k1yordu. insanhk, aym hedeflerin pe§inde ve aym c;evresel
etkenlerin tesiri altmda ac;1lan bir birim olarak telakki ediliyordu.
i§bu humanist felsefe esas1 i.izerinde XVII. yy'm dogal yasa dokt­
rinleri bir sistematik dii§i.inceler ve degerler kahb1 halinde geli§i­
yordu ve bu dii§iiniice ve degerler, bi.itiin halklara gec;erli ve
di.inyanm her yerinde uygulanabilir bir yasal prensipler tak1mmm
temel onciil (kaziye-i mukaddeme) linden hareket ediyordu. Bu
hukukJ-hi.imanist i.iniversalizm, XIX. yy'm sosyalist teorilerinde,
ozellikle proletaryanm uluslar aras1 c;izgilerde i§leyecek ve ti.im
insanhg1 ic;erecek bir orgi.itlenme bina etme giri§imlerinde siirdi.i­
ri.ilmi.i§tii.

ingiliz liik (ruhani sm1ftan olmayan) adam1 kendi mezheb-tarikat


inanc;lanm politik ve sosyal <;evreye ta§ty1p onlan, yeni burjuva
ekonomisinde i;; yapmak zorunda oldugu sair tarikat temsilcileri­
ni incitmeyecek §ekilde bu c;evrede tedricen eritirken Frans1z li­
iki ba;;lang1c;ta, onu tammama politikasma teslim olmu§ bir kilise
ic;inde kendisine bir hayati rol bi<;meyi yeglemi§. Ve bittabi Kili-
Tarihi Geli�imiyle Dunyada ve TUrkiye' de l.Aiklik 43

se'nin mukavemet ile kar§tla§mt§. Vaki miicadele ko§ullan altm­


da bireyle kendini ifade §ekilleri arayan Frans1z laiki i<,;in tek se­
<,;enek, §iiphe ve faaliyetlerini Kilise'nin soz hakkmm bulunmad1-
g1 bir alana ta§tmak olmu§. Katolik iilkelerde, tarikat mensuplan­
nm dini inan<,;lann1 diinyevi ya§ama aktard1g1 ingiltere ve sair
Protestan iilkelerde oldugu gibi, diinyevi ve ruhani arasmdaki
eski Orta<,;ag diializmi <,;oziimlenmedigine gore kendine fazla gii­
venen Katolik l:iik, yiiziinii sosyal ve politik alana <,;eviriyor. Ka­
tolik Kilisesi de ona teolojik konularda hi<,;bir hak tammad1gma
gore o, klerikalizm gii<,;lerini diinyevi i§lere i§tirakten kesinlikle
men etmeye kararh oluyor.

Sekiilarismin Fransa'da geli§mesi bu diinyevi, antiteolojik, antik­


lerikal gon1§iin, orta sm1fm yiikselmesine rastlamas1 keyfiyeti ta­
rafmdan derinden etkileniyor. Kiiltiirlii burjuva, bir laik olarak
Kilise i<,;inde kendisine yer bulamadtgmdan ve Kilise hiyerar§isi­
nin gosterdigi tarafgirlige giicenerek Kilise'den tamamen kopmu§
ve geleneksel ilahiyat<,;1lann obiirdiinyahklanna artan radikal sal­
dmlarm ba§tnt <,;eker olmu§.(38)

Sekiilarizm, her ne kadar onun daha sonraki ba§anlannm bazda­


nm XIX. yy'm sonlannm din kar§ttt hareketlerle ortakhgma bag­
lamt§Sa da, doktrin olarak ateistik degildi. Bunun, Aydmlan­
ma'nm ve Frans1z Devrimi'nin sonu<,;lanndan ortaya <,;tkan Fran­
s1z laikle§me kavram1 ile yakm benzerligi var. Kilise ile Devlet
a<,;tk<,;a ayn varhklar haline geliyorlar; burada Devlet, din kar§1t1
felsefe giitme yerine bir dini tarafs1zhk konumunda bulunuyor.
Bu itibarh l:iikle§me olarak gon11en sekiilarizm, dinlerden tarn
bag1ms1zhk ve onlara miidahale etmeme doktrini olarak telakki
ediliyor.

Bununla birlikte ba§ka yerlerde sekiilarism, dinin yerine insan


akh ve deneyime giiveni ikame etme bilin<,;li giri§imleriyle daha
yakmdan i§tirak halinde oluyor. Bu, ornegin Saint-Simon'un XIX. yy.

(38) H. Groethuyscn. - Secularism, in Encyclopaedia of the social. Sciences.


44 Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de ltiiklik

sonlarmdaki, yeni bir insanhk dini geli§tiren ve toplumu ussal,


positivist prensipler tizerine yeniden orgtitlenmi§ g6ren eserlerin­
de bulunabiliyor. Max Weber, teknolojik geli§meyi sadece mek:in
ve maddenin fiziksel dtinyasmt degil, aym zamanda insanoglu­
nun kendisini de degi§tirmek olarak gortiyor. Dtinyamn bu go­
ztintin ac;:1s1, bireylerin dogatisttine ba§vurmadan c;:evresini diz­
ginler hale geldigi anlammt ta§tyor.

Kavram olarak sektilarizasyon, teamtile gore tammlandtgmda, di­


n! dti§tince, uygulama ve kurumlarmm sosyal anlamlanm kay­
betme yollarmt betimliyor. Boyle bir tammlama, tarihte bu vec­
helerin sosyal ya§amda anlamh bir rol oynad1g1 bir noktanm var­
hgmt farzeder. Ama aym zamanda durumun her zaman boyle ol­
mad1gm1 da tazammun eder, §6yle ki, sektilarizasyon, bir birle§ti­
rilmi§ tasnif c;:erc;:evesi ic;:inde, toplumda dinin dahil olma §ekilleri­
nin c;:e§idini kapsayan bir c;:ok boyutlu kavram olarak telakki edi­
legelmi§.

Dinin c;:e§itli tarifleri, ezctimle kurumsal, normative (kuralct) veya


tammaya deggin tic;: kategori ic;:ine dti§ttigtinden, sektilarizasyon
stireci altmda toparlanmt§ anlamlar c;:e§idinin tartt§mast ic;:in esast
olu§turuyor. Bunlarm ayrmularma girmeden sektilarizasyonun
birc;:ok §eklinin ba§hca kurumsal mealde clinin tammlamasmdan
filizlendigini ifade edelim. Yine dinin bu tarifine dayanan sektila­
rizasyonun bir ba§ka §ekli de, Kilise ile tarikat' m c;:atalla§masma
baglt oluyor(39) ki bu keyfiyet bizim ic;:in daha sonra deginecegi­
miz konular baktmmdan c;:ok onemli oluyor.

• • •

Donelim "antiklerikalizm"e.

Bunun Frans1z ihtilal-Devrim'i ic;:indeki yerini, etkisinin tilkemize bti­


ytik olc;:tide yans1m1§ olmas1 itibariyle, a§ag1da aynca ozetleyecegiz.

(39) Peter E. Glasner.- Secularism ve Secularization, in The Blackwell Dictionary


of Twentieth-Century Social Thought, Oxford 1 993.
Tarihi Geli1imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Ldiklik 45

XIX yy. Fransa'smm tarihi boyunca mutlakiyete muhalefet, an­


.

tiklerikalizm ruhu tarafmdan canlandmhyordu. Ytizyilm ilk yan­


smda bu, me§ruti monar§istlerle Cumhuriyet-;ilerin birle§me bag1,
ikinci yansmda da radikalarla sosyalistlerinki olmu§tU. Sair gizli
dernekler (brnegin Carbonari'lere benzer Charbonnerie) ve Ma­
sonlar da klerikal htiktimetlere muhalefeti k1§k1rtmak hususunda
faal olmu§lard1. Bununla birlikte yii zyilm ilk yansmda Katoliklik
klerikalizmle e§anlamh sayilmam1§t1 ve Katolik antiklerikallar var­
d1, dinde "Gallican" (Kilise'yi kralm denetimine sokmak isteyen­
ler), politikada liberal antiklerikallann oldugu gibi. Bunlar Bour­
bon'larm Concordat ruhunu ihlal etmi§ olmalanm ac1 §ekilde
ele§tiriyorlard1.

Antiklerikalizm yolunda, XVIII. yy'm deistik gelenegini tevartis


etmi§ Michelet ve Quinet gibi tarih-;iler buna daha radikal muha­
lefette bulunmu§ olup Kilise'nin kamu ya§am1 ile her temasm1
kesmeyi aram1§lar. U-; solda da hareket, anar§ist Blanqui ve sos­
yalist Proudhon gibi, Kilise'ye kar§1 olene kadar sava§ jakoben
geleneginin benimsemi§ onlarca yiirtittiltiyordu; gbrti§lerine gore
Katolik Kilisesi ile Frans1z Devrimi, biri otoriter, obtirti ruhen li­
beralist bu iki zatiyet arasmda bir temel bagda§mazhk vard1.

Ama antiklerikalizm, aristokrasi ve kralc1hgm bnci.isti olarak gbr­


dtigti Kilise'ye muhalefet eden burjuva sm1fmdan en btiyiik des­
tegini alm1§t1. Bununla birlikte i§«i;i sm1f1 arasmda ihtilalci sosya­
limsin geli§mesi kar§1smda burjuva, yiiztinti yeniden sosyal mu­
hafazakarhgm siperi olarak gordtigti Kilise'ye dondtirmti§. Dinin
bgretisinin fakire bzel mi.ilkiyet kurumuna sayg1y1 telkin edecegi
samlm1§. Hur dti§tinen, liberal burjuvanm temsilcisi Thiers, a-;1k
sozltili.ikle papazm "halkm dti§tincelerinin vazge-;ilmez di.izeltici­
si" oldugunu kabul ediyordu .

XIX yy'm ikinci yans1 boyunca antiklerikalizm, belirgin bir degi­


.

§iklige ugruyor. Kesinlikle anti-Katolik, yani Fransa'da anti-Hlris­


tiyan demek olan bir noktaya geliyor. Bir ba§ka etki de, materya­
list felsefeleri dine kar§1 olan Marksist sosyalistlerin ortaya -;1k1§1
46 Tarihi Geli§imiyle Dunyada ve Tiirkiye' de Laiklik

oluyor. 1 8SO'den sonra sosyalistler Kilise'ye burjuva toplumunun


koruyucusu gozi.iyle bak1yorlar ve dolay1s1yla da onun katk1s1z
di.i§manlan kesiliyorlar.

Klerikallarla antiklerikallar arasmda en bi.iyi.ik sava§ Fransa


U<,;i.inci.i Cumhuriyet tarihinde kralctlarla cumhuriyet<,;ilerin kont­
rolu ele ge<,;irmek i<,;in mi.icadele verdikleri kritik 1 871-79 y11lan
arasmda vaki oluyor. Kilise kralc1lan oyle ate§li §ekilde destekli­
yor ki "Katolik" ile "Kralct" e§anlamh hale geliyor. Muhalefette
Gambetta'nm ba§tnt <,;ektigi cumhuriyet<,;iler vardt ve liderin i.inli.i
"klerikalizm, i§te di.i§man!" feryadt bi.iti.in Fransa'yt ayaga kaldm­
yordu. Antiklerikal gazeteler yaymlamyor, ozellikle Dix-Neuvi­
eme Siecle (Ondokuzuncu Yi.izy11) Kilise'yi alanen itham edip
onu Voltaire-kari §ekilde gi.ili.in<,;le§tiriyordu. Biraz sonra U<,;i.inci.i
Cumhuriyet'le Kilise bir keskin ihtilafa di.i§eceklerdir. Fery Yasa­
lan (1881-82), hi.ir Iaik bir ulusal ilkogretim sistemi getiriyor ve
bu, Kilise'nin uzla§maz muhalefeti ile kar§tla§tyor.

Talak, yani bo§anma, 1 884'de yasala§tyor. Ancak antiklerikal


cumhuriyet<,;iler daha ciddi Kilise ile Devlet'i ay1rma ad1m1 kar§l­
smda duraklamak zorunda kahyorlar. Bunlar kralctlar arasmda
aynhklar sayesinde iktidara gelmi§lerdi ve Devlet-Kilise aymmma
dogru bir hareketin, yi.ikselmi§ Katoliklik duygusunun Cumhuri­
yeti devirmeye goti.irmesinden korkuyorlardt. Sorun birka<,; on y1l
sonra, kralc1-klerikal ittifakmm cumhuriyeti tehdit ettigi bir dO­
nemde, Dreyfus olay1 ile one <,;ekiyor. Bu kriz s1rasmda radikalar­
la sosyalistler bir blok olu§turuyorlar ve boylece Fransa tarihin
en i.inli.i antiklerikal yasalanm Fransa'da az <,;ok bi.iti.in Katolik ta­
rikatlan lagveden 1901 Dernekler Yasas1 ile Kilise ile Devlet'i ay1-
ran 1905 Aynlma Yasas1'm <,;1kart1yorlar. Bu yasalar antiklerikal
bakanlar Waldeck-Rousseau, Combes, Clemenceau ve Briand'm
eseri oluyor. Parlamento'da sosyalist devlet adam1 hatib Jaures'in
gi.i<,;li.i destegine nail oluyorlar.(40)

(40) J. Salwyn Schapiro. - aym makale.


FRANSIZ DEVRiMJ

Gortildi.igi.i kadanyla antiklerikalizm tarihi denince akla Fransa,


ve bunun vaftiz babas1 olarak da Frans1z Devrimi geliyor.

Gen;ekten bu hareket Fransa'da \Ok uzun ve uzun oldugu kadar


da ozellikle gi.ini.imi.izde i.ilkemizde ya§anan durumlan and1rmas1
bak1mmdan ilgin\ a§amalardan ge\iyor. Bunlann burada aynnu­
lanna girmek mi.imki.in olmad1gma gore i§in baz1 can ahc1 nokta­
lanm zikretmekle yetinecegiz.

Ger\ekten Fransa'nm, deniza§m kom§usu ingiltere'ninkinin aksi­


ne, ge\irdigi a§amalar alabildigine buhranh oluyor. ingiliz lordu,
sanayi devrimi ve toprak aristokrasisinin antitezi olan bir burjuva
sm1fmm ortaya \1kmas1 gibi temel sosyal olgulara ayak uydurma­
sm1 bilmi§, yeni ortamla, Frans1z'm yapt1g1 gibi kanh hesapla§ma
yerine, onun i\ine yumu§ak ini§i ba§arm1§. Pervaneler durduktan
sonra da "burjuva" k1hgma bi.irtinerek yine ortahga egemen ol­
mu§.

Bir\ok \ah§ma, sanayile§mi§ ingiltere'de din ve toplum i.izerine


\Ok §ey anlatip, orgi.itlenmi§ dinin faaliyetlerine i§tirak etmeyen­
/er i.izerine bast1rm1§ ve dolay1s1yla kiliseleri, uzun bir \6ki.i§
sath-1 mailinin ba§lang1c1 olarak irdelemi§lerdir. Toplumun "mo­
dernle§mesi" kavrammm dini di.i§i.inceler ve kurumlann sosyal
anlamlanm kaybetmekte olmas1 ile baglant1s1, sosyolojide beylik
bir ifade halini almt§tir. Bu historiografik gelenegin kokeninde,
XIX. yy kilise adamlarmm korktuklan olan, ingiltere'de dindar
olmamanm artmas1 keyfiyeti yat1yor. Nitekim 1851 'deki bir say1m
ingiltere ve Wales'de be§ milyon ki§i'nin (ozellikle kentsel \ah­
§an sm1flar) mutat olarak kamu ibadetini ihmal ettiklerini ortaya
koymu§.
48 Tarihi Geli§imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de ldiklik

iddia edildigi iizere XVIII. yy' m ortalarmda, ozellikle Midd­


lands'lar ve ingiltere'nin kuzeyinde agirhkh bir niifus art1§1, ola­
naklan yi.izy11Iar boyunca iilkenin giineyinde toplanm1§ olan mii­
esses Kilise'yi ciddi olarak zora sokmu§tu. Zaten daha onceden
Kilise'nin durumu, 1689 Toleration Act (Protestan non-confor­
mistlere-baz1 Kilise uygulamalarma uymay1 reddedenler--dini
ibadet hakk1 veren ve bin;ok sm1rlamalar getiren yasa) ile hayli­
ce zayiflam1§ ve sorunlan, sanayile§me ve kentle§menin insanlan
geleneksel toplumun baglanndan kurtanp bir araya getirmesiyle
had safhaya gelmi§ti. Kald1 ki bu bir araya gelmi§ sanayi toplu­
munun insan say1s1, ibadet ve dini denetim ic;in mevcut olanakla­
n c;ok a§mt§t1. Yasal sm1rlamalar ve kendi bozulma ve kay1ts1zhg1
nedenleriyle zorluk ic;inde bulunan kilise ancak yava§ yava§ yeni
ko§ullara uyacakt1. Ama 1820 ile 1 830'larda, Devlet yard1m1yla
bir toparlanma olmu§sa da art1k Anglikan Kilisesi, "halkm kilise­
si" olma geleneksel konumunu yitirmi§ti.

Gerc;ekten 1730 ile 1830 ydlan arasmdaki h1zh sosyal demografik


degi§me mutlaka Miiesses Kilise'nin ba§ma biiyiik i§ler ac;acakt1.
Sanayile§me ile kentle§me, koksiiz bir proletarya yaraunakta bir­
le§mi§ti. Bu proletarya, ah§1lmam1§ bir kentsel c;evrede gelenek­
sel cemaatm c;okmesiyle yoniinii kaybeuni§, yeni kapitalist iire­
tim ili§kileri tarafmdan yabancda§tmlm1§ ve bir "anomi" durumu­
na (genel bir emniyetsizlik, koksiizliik hissi ve aile kurumlarmm,
derneklerin ve birle§tirici sosyal faaliyetlerin yoklugunu yans1tan
bir sosyal parc;alanma) gomiilmii§ bir grup olu§turuyordu . ileri
siiriildiigiine gore ooyle bir hava ic;inde geleneksel dini baglar,
endiistri oncesi toplum kiiltiirii nden arta kalanlarla birlikte, h1zla
terk ediliyor. Bu keyfiyet, Anglikan Kilisesi'nin ataleti ile birlikte,
h1zla c;e§itli nonkonformist gruplarca doldurulan bir bo§luk bira­
k1yorlar ki bunlar, yeni proleterlerin birc;ogu ic;in "Endiistri <;olii
ic;inde bildikleri tek cemaat grubu"nu olu§turuyorlar.

Ornek olarak ald1g1m1z sanayi kentlerinden Oldham ve Saddle­


worth'daki geni§ olc;iide c;ah§an sm1f cemaatlan, belki de ilk kez
olarak, sm1flara aynlm1§ (iist ve orta sm1flar da birbirlerinden ay-
Tarihf Geli�imiyle Dunyada ve Turkiye' de LOikliJc 49

nlma yolundayd1lar), Hiristiyanhktan '!;evrilmi§ bir ki.iltiiriin i'!;in­


de geli§ebilecegi bir sosyal alan yaratnu§lard1 ve bir kilisesiz nu­
fus kitlesinin buna baghhg1m istiyorlardi. Muesses Kilise'nin kar­
§tsmdaki gorev, Oldham ve Saddleworth i'!;indeki buytiyen ce­
maatlara nufuz etmek olup bu i§, belki de anomi'den muztarip
bir ni.ifusun dini hizmetlerini yerine getirmekten '!;Ok daha gti'!;
olacakt:J. Mahalli kilise adamlan, �ogu kez kamu ibadetine artan
devams1zhgm i§aret ettigi bu yeni ko§ullarm ortaya '!;1k1§m1 he­
men idrak etmi§lerdi; bu devams1zhk, bir�oklannca, endi.istrile§­
me surecine ytikleniyordu; oysa ki bu, inan'!;s1zhktan �ok bir ka­
y1ts1zhku. Baz1 papazlar da a§m i�ki i�ilmesinden §ikayet�iydiler
ve Kilise ile kiliseye devams1z �ah§an sm1fm '!;Ok gittigi yer olan
meyhane arasmdaki gerilime i§aret ediyorlard1. Eli �abuk tutmak
gerekiyordu ; aksi halde Kilise yeni �ah§anlar sm1f1 ki.ilti.iriini.in
olu§masma i§tirak edemeyecek ve geleneksel konumundan arta
kalamm da kaybedebilecekti.

175l 'de Saddleworth'un papaz1 John Heginbottom, sevilen bir


ki§i olup bu sevgi, sadece onun gorevinde gosterdigi ozen ve
ciddiyetten degil, aym zamanda onun Pazar ak§am1 mahalle
danslarmda keman �almaya istekli olmas1 ve topragmda hasada
yard1m edenlere bir f1�1 bira saglamasmdan kaynaklamyordu. i�­
kiye di.i§ki.inli.igi.i arada bir Kilise ytiksek makamlarmca su�lan­
may1 mucip oluyorduysa da Kilise'ye devam edenler artiyor­
du .(41)

Evet, ingiliz'in papaz1 da, senyorii de Frans1zmkilerden farkhyd1


ve gi.iniimi.ize asgari sarsmt1 ile varm1§lard1. Obi.ir yandan sanayi­
le§menin olumlu sosyal etkileri a§ikar olur: insanlar kartezyen,
rasyonel di.i§lince sahibi oluyorlar. Sanayi ciddi bir i§tir, oyle va­
hiyle, if§a ile ytiri.imez . . .

• • •

(41) Mark Smith. - Religion in industrial society. Oldham and Saddleworth 1740-
1 86; , Oxford 1994, s. 1-2, 32-33, 56-57.
50 Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik

Donelim Man§'m berisine.

Ba§langu;ta 1789 Frans1z ihtilalcileri Voltaire ruhuna bula§ml§ ol­


makla birlikte Kilise ve dine kar§l fazla bir nefret beslemiyorlar­
d1. Aksine, kendi siyasi hareketlerinin savunmas1 it;in ruhban s1-
mfmm i§birligini saglamak yolunu tutmu§lard1 (Mustafa Kemal
Pa§a'mn Milli Mucadele s1rasmda yapug1 gibi.) Kui;uk papazlarla
beraberlikleri i;ok s1k1 olmu§tu . Ancak Papa'nm bunlann dini re­
formlanm onaylamay1 reddetmesi, ruhban sm1fm1 ikiye, Papa'nm
yamnda onlarla kar§1smda olanlara (hukumete sadakat yemini
etmeyenlerle edenlere) ay1rm1§U. Butun bu etkenler devrimcileri
tedricen Kiliseye kar§1 bir husumet politikasma itmi§ ve bunlar
Kilise ile Devlet'i ayirarak Cumhuriyet'i 13.ikle§tirmek suretiyle bu
i§i bitirmi§lerdi.

1789'dan once bir gorti§ten ibaret olan antiklerikalism, buttin Av­


rupa'da liberallerin i;ogunlugu tarafmdan kabul edilen bu prog­
ram haline gelecekti.

Bu hususta Saint-Juste'On kaleminden i;1km1§ §U sat1rlan okuya­


hm: "Papaz taktmmm dini"

"Eskilerin hii;bir dini kanunu yoktu, kult bo§inani;h ya da politik


idi. Helenistan tek bir bagnazhk belirtisi gordu, o da Philippe'in
bir dolab1yd1 . . . ". "ilk Romahlar, ilk Helenler, ilk M1s1rhlar H1risti­
yandilar. Aktoreleri ve merhametleri vard1: i§te Hiristiyanhk.
Constantin'den beri H1ristiyan ad1 verilenler, i;ogunlukla sadece
vah§i ve delilerdi. "

"Bagnazhk Avrupah papazlann nufuzundan dogmu§tU. Bo§inani;­


lanm dizginlemi§ olan bir kitle, hurriyeti ii;in i;ok §ey yapm1§ de­
mektir; mamafih ahlak1 bozmaktan mutlaka geri duracakur; o, fa­
ziletin temel kanunudur. "

"Fransa, kilisesini y1kmad1 ama ta§lanm ba§tan parlatt1. Kamu tut­


kularmm nabzm1 eline ald1 ve sadece kendiliginden dokuleni i;1-
Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Uiiklik 51

kard1. Piskoposlann Kilise kanunlanna uygun titizlikleri arttk al­


datmaca gibi goriiniir olmu§ ve aslmda da boyledir . . . "

"Papaz tak1m1m sivil (medeni) kilan bir yemin istenmi§, ancak bu


yemini etmeyi reddedenlere sadece diinyevi kay1plardan ba§ka­
sm1 yi.iklememekte iyi edilmi§tir; boylece tak1m, bagnaz kokler­
den ge-;inmek veya bir nekes goniile ihanet etmek durumuna
dii§mii§tiir. Kilise'nin idaresi se-;imli olmu§; bunun bir lutuf ol­
mas1 halinde yaltakhktan dogan §ey ger-;egi bogard1".

"Bu denli kan ic;mi§ olan bu korkun-; teokrasi boylece dii§tii.


Tann ve gerc;ek de ooylece papazlarm boyundurugundan kurtul­
du" (42)
.

Ashnda 1789 arifesinde yeknasak olarak rahat-;a Htristiyan ve do­


lay1s1yla ihtilal'in saldirgan Hiristiyanhktan -;eviren hareketiyle al­
tiist olmu§ bir Fransa dii§iincesi, beylik ifadelerden oteye ge-;mi­
yor. Ger-;ekten ihtilal'in arifesinde Fransa , Paskalya'sm1 kutla­
makta az c;ok miittefik bir koylii niifusu manzaras1 arzediyor.
Vaftiz, §araph ekmek, giinah -;1karmak, evlenme ayinleri gibi dini
eylemler (Sacrement), Katolik papaz1, mahallesinin medeni hali­
nin sicilini tutmas1 itibariyle vazge-;ilmez bir kaide durumunda
idi. Dolay1s1yla dogmak ve olmek, Katolik imanmda dogmak ve
olmekti. Fransa o denli Katolikti ki, her ne kadar bir medeni sta­
tii bah§edilmi§se de Protestanlara adalet, polis ve ogretim i�leri
tevdi edilmiyordu .

Bu kitlesel yeknesakhk, eskilik ve kuvvet izlenimini, buna rag­


men, Fransa'nm 1 789 oncesi rejiminin dini tarihi tarn olarak dog­
rulam1yor. Bunun fazla aynntllanna girmeden, hareketli ve iyi
c;er-;evelenmemi§ gruplan, ezciimle i§portacilarm, dokumacilann,

(42) Saint-Juste.- Theorie politique, Ed. Du Seuil, Paris 1972, s. 86-87. Aynca
Bkz. Burhan Oguz.- Frans1z Devrimi ve Kadro Hareketi. in 200. Y1ld6ni.i milnde
Frans1z ihtilali ve Tilrkiye Sempozyumunda sunulan bildiriler, 1 5- 1 6 May1s 1989,
Konya 1991 , Aynbas1m, s. 194-195.
52 Tarihi Geli§imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de L4iklik

askerlerin, meyhanecilerin, Kilise'ye uygun dii§meyen davraru§la­


nmn ortaya �Lkt1g1m gosteren bir sosyal farkhla§manm bahis ko­
nusu oldugunu ifade edelim. Dini riayetkarhkta kadm erkek far­
k1, kiliseye baz1 ayinlerin ba§lamasmdan sonra girip bitmesinden
once �1kmak gibi uygulama zaytflamalan da buna eklenir. Klsaca
Katolik imam, yoreden yoreye, iklimden iklime, miilkiyet §ekille­
rine, mesleklere, cinsiyetlere gore belirgin farklar arzediyordu.

Haziran l 790'da oylanm1§ ruhban sm1fmm medeni Kurulu§'u,


Fransa Kilisesi'nin diinyevile§tirilmesini yeniden orgiitlemeyi
ama�lam1§, ooylece de yeni Fransa'da bir yandan Kilise ile Dev­
ier, obiir yandan da Kilise ile Papahk'm ili§kileri �ift sorununu
vaz etmi§ oluyordu . Devrim'le Katolik gelenegi arasmdaki telakm
simgesi olacakt1. Ama keyfiyet kamuoyunda derin bir aynhg1
mucip olup kar§1-devrim'e ilk birliklerini verecekti.

Daha onceki reformlardan Kilise epey §ey kaybetmi§ti. Ama bu­


nun en ac1s1, tazminats1z olarak onun koyliiden ald1g1 O§iirtin il­
gas1 olmu§tU. Mirabeau, Kilise hizmetlerinin kamusal tabiatmm
kar§1hg1 olarak bunu hakl1 gosteriyordu; "eger O§iir" diyordu, "fi­
nanse etmeye yarad1g1 (egitim, sosyal yard1m) §eyler i�in fazla
pahah bir vergi ise, ulusun buna el koyma hakk1 vardir".

Ama beterin de beteri gelecekti: kamu bor�larmm Odenmesi i�in


biit�e a�1gm1 kapatmak iizere Kilise mallan ulusun emrine verile­
cekti. Ama i§in ho§ taraf1 da bunu Meclis'te, Autun piskoposu
Talleyrand'm teklif etmi§ olmas1yd1 (bu ilgin� adamm a§ag1da
ozetleyecegimiz ya§am oykiisii, Katolik ruhanilerinin i�yii ziine
1§1k tutacaktir). Bunda da mucip, kamu hizmeti kavram1 oluyor­
du: Kilise ger�ek sahip olmadan sadece bu varhklann nemasm1
(gelirini) alacakt1, kendilerinin dahi geri almabilir hizmetlerine
kar§ihk. Kald1 ki bu tiir miisadere Avrupa'da yeni degildi: ingilte­
re krallan ve Alman prensleri bunu daha once Protestanhk bay­
rag1 altmda uygulam1§lard1 ve XVI. Louis'nin kaymbiraderi (Ma­
rie-Antoinette'in agabeyi) II. Joseph, bir aydm despotism adma
bunun daha yeni bir ornegini vermi§ti . Her ne kadar 1789 Fran-
Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye'de Ltiiklik 53

sa'smm adamlan ozellikle genelde antiklerikal ve hi�bir surette


din kar�1t1 degiller idiyse de, bir �la iki ku� vurmu�lard1: Eski
Rejim'in bir imtiyazh tabakasm1 maldan yoksun b1rakarak kamu
borcu sorununu �ozmii§lerdi.(43)

Kimdi, bu Autun piskoposu Talleyrand-Perigord 0 754-1738)?


Egitimi olmad1g1 i�in kilise adaml1gma yonelip mezkur piskopos­
luga yiikseliyor 0 788). Ruhban temsilcisi olarak Etats Genera­
ux'ya giriyor ve yukarda s0ziinii ettigimiz Kilise mallannm ulu­
salla�tin.lmas1m kabul ettiriyor. Devrim yonetiminin atad1g1 pisko­
poslan kutsuyor ve bittabi Papa tarafmdan kmamyor ve Kili­
se'den kopuyor. 1797'de 01� il�kiler Bakanhgma getiriliyor ve
bir�k uluslar aras1 olayda yerini ahyor. En yiiksek mevkilere �1-
ktyor (buyii k chambellan, Benevento prensi, Biiyiik Se�ici yar­
dtmc1S1). Erfurt'ta Rus <;an'm Napeleon'a kafa tutmaya te�vik edi­
yor (1806) ve tabii gozden dii§iiyor. Nisan 1814'de ge�ici bir hii­
kumet kuruyor. Napoleon'un tahtan dii�iiriilmesini ve XVIII. Lo­
uis'nin kral ilin edilmesini Senato'ya kabul ettiriyor. Restauration
dooeminde D��leri Bakanhg1'na getiriliyor . . (44) .

Kilise yeti�tirmesi bu tiir (yetenekli olmas1na yetenekli) bukale­


munlara az nu rasdamyor her tarafta, ve bu arada iilkemizde?. . .

XIX. Y.Y taik dtl§uncesi

Ve nihayet, XIX yy'da laik dii§iincenin olu§masi.


.

Uik d�ilnce XIX yy boyunca tedricen ortaya �lkmt§ll. Bu dii­


.

§ilnce, ilniversite hocas1 ve Victor Duruy (tarih�i ve siyaset adam1


-181 1-1894-ilkogretimi paras1z ve zorunlu durumu getirmi§
Milli Egitim Bakam) kabinesinde gorev alrnt§ Ernest Lavisse'in
kaleminde kesin ifadesini buluyor.

(43) Fran�is Furet- Mona Ozouf.-Dictionnaire critique de la Revolution Fra�­


ise, Flammarion 1988, s. 51 -52, 554-555.
(44) Biiyiik Larousse.
54 Tarihi Geli�imiyle Dunyada ve TUrkiye' de Lliklik

"Ll.ik olmak, insana Tann'nm dii§ii ve siirekli ara§tmlmasm1 men


etmek degil, mevcut ya§am ic;in, gorev c;abasm1 istemektir".

"Sertlik kullanmak degildir, hala eski inanc;lann cazibesinde kal­


mt§ vicdanlan kiic;iimsemek degildir. "

"Dinlerden bazen esen ve nice sertlikler, oldiirmeler ve harabiye­


tin nedeni olan kin ruhu ile sava§makt1r ki bu hususta, biitiin
miispet dinlerde, her zaman, her yerde, evrenin bir daralmas1m
te§vik ettigi soylenebilir."

"Ll.ik olmak ne usun bir degi§mez dogmaya boyun egmesine ra­


z1 olmak, ne de kavramlamazm kar§tsmda insan zekasmm erkten
el c;ekmesidir".

"Hic;bir cehalet ve de hic;bir sefaleti kar§tsma almamakt1r".

"Ya§amm otesinde bulunan bir yarg1ca ac;lan doyurmak, susuzla­


ra su vermek, haks1zhklan tamir, aglayanlan teselli etmek gorevi­
ni reddetmektir".

"Adalet adma sava§makllr".

Bu sat1rlarla ne oldugu ve ne olmad1g1 anlatilan Iaik ideal, k1saca


her tiirlii din! sec;im d1§mda bir tolerans ideali olmaktadtr, Lavis­
se'in bilgece tiimcelerinde. Bu ideal Devlet'c;e kabul edilmi§ti ve
bunun onciileri ic;in sosyal ideali de gerc;ekle§tiriyordu; §6yle ki,
gene! c;1karlann kayyumu olan Devlet, din! konuda yan tutmaya­
cakttr. 0 sadece vicdan ve ibadetin hiirriyetini teminat altma ala­
cakttr. Boylece de uzun din! kinler donemi kesin olarak kapana­
cak, sosyal dirlik diizenlik yerle§ecektir.

Laiklik, bir felsefi kavram olarak, Lavise'in kafasmdan olu§mU§


§ekliyle c;1kmam1§t1. Bu da, her doktrin gibi eski di.i§iincenin bir
c;abasmm i.iriiniiydii.
Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Uiiklik 55

ilk bak1§ta Eski Rejim'in inan ilzerine oldugunu ve sonra Dev­


rim'le bundan vazgec;tigini kabullenmek egiliminde olunur. Dev­
rim, Robespierre tarafmdan kesilmeseydi ya da Babeuf <;;tiler ba­
§an saglam1§ olsalard1, Devlet athe olurdu. Bu iki u<;; arasmda
XIX . yy, dini olarak tarafs1z, ne Kilise ·ne btittinle§en, ne de onu
y1kmay1 hedef alan bir Devlet'in araya girdigine tamk oluyor.

Oysa ki Devrim'in kendisinin de fiilen "inan tizerine" oldugunu


biliyoruz. Ruhban sm1fmm Konstitilsyonu rejimi sirasmda galli­
kan (Ozgtir Frans1z Kilisesi, Papa'nm salt egemenligine kar§1
Frans1z Kilise'sinin ozgtirltigilne degin) olarak kalm1§, sonra dev­
rimci ktiltleri benimsemi§ti ki bu anlamda Devlet bundan daha
<;;ok inan ilzerine olmam1§t1.

Konvansiyon laik dti§ilnceyi bilmeyecekti. Vatan dinine uygulan­


m1§ yans1zhk fikrini ifade etmek bozgunculukla bir tutulmanm
otesinde, tarn anlam1yla gtinahti ve bunu yapan oltimti gaze al­
mahyd1. Devrimci ktiltlerin Kilise'nin olacag1 gibi "Devlet'ten ay­
n" olarak dti§ilni.ilmesi milmkiln mtiydil? Konvansiyon'un sanki

bu ktiltler yokmu§ gibi yasa yapmas1 vaki miydi? ilk ktiltler itiraf
edilmemi§ veya sozcilgtin Durkheim'ce anlammda bir din olmu§­
tu, ama 7 May1s 1794 tarihli en ytice Varhk yasas1 ile Robespierre
bir Devlet dini vaz ediyordu. Dokuz Thermidor vaki olmasayd1,
hi<; §ilphesiz, laiklik ve Devlet'le Kilise'nin Aynlmas1 dti§tincesi­
nin <;;ok uzagma gidilmi§ olunacakt1. Ruhban sm1f1 maa§ml Dev­
let'ten alm1yor muydu?

imparatorluk doneminde Napoleon 'a tapma da, yine Durkhe­


im'vari bir din olmu§tU ve bir<;;ogunun vicdanlarmda Napoleon
Tann'mn Sag1'nda degil, kendi oz yerinde oturuyordu . imparator
keramet gostermeye kalksayd1, kitlelerin <;;a buk kamc1hg1 fevka­
Iade btiytik oluyordu.

Me§ruti monar§i Fransa'y1 Katolik meslegine iade edecekti. Char­


te obilr ktiltleri ve hatta tum dini dti§i.ince ttirlerini de teminat al­
tma ahyordu ama Devlet Katolikti. Bununla birlikte yava§ yava§,
56 Tarihf Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye'de Laiklik

yeni bir doktrin gOn 1�1gma c;1k1yordu ve bunda, politik denebile­


cek ama her gun daha c;ok eski ruhani unsurundan anndmlm1�
bir Gallikanizm gortilebiliyor. Devlet, ister Temmuz Monar§isi,
Cumhuriyet ya da imparatorluk olsun, laikle§iyor ve me�rutiyet
artik yukandan degil, a�ag1dan veriliyor. Dolay1s1yla da art1k Tan­
n 'ya kamu ktilti.i yerine getirilmiyor.

Ama yurtta�lann dini intisaplan da daha az gerc;ek olmuyor. Oy­


sa ki politika, dogruca gerc;;egin bilimidir. Bu itibarla Devlet bti­
ti.in inanc;lara sayg1sm1 ilan etmekle kalmay1p onun kefili oldugu­
nu <la ilan ediyor. SOzctigtin dogmatik degil, hukuki anlammda
ruhani federatorti gortinmeye itiliyor. <;e�itli inanc;lar stitun ba�­
hklannm tizerine konmu� ba�taban, Cumhuriyet'in kendisi ola­
cak ve o hic;;bir dini meslege sahip olmayacak.

Tam toleransh, din ka1"§1t1 olmayan bir laiklik ancak mtinhas1ran


antidogmatizm mesleginde olan agnostiklerden (bilinemezciler­
den) olu�mu� bir toplum ic;;in dti�tintilebilirdi ki ooyle bir toplu­
ma gerc;;ekte rastlanm1yor. BOyle bir ideal, Katoliklik ytizy1llannca
�killendirilmi� Frans1z toplumu gibi bir toplumla haydi haydi
c;;eli�ki halinde olacakur. Bu itibarla btiti.in bu tolerans ve dinlere
sayg1 gosterilerine ragmen "laik" programm XIX. yy'da sadece
din ka1"§1tl kafalar ya <la kay1ts1z �tiphecilerde rastlanmas1 §a§1rt1c1
olmuyor. Tarafs1z Devlet ancak Hiristiyanhktan anndmc1 Devletin
er gee;; yerini alacag1 bir bekleme Devleti olabilirdi. Katolik gaze­
teler Jules Ferry ve Waldeck-Rausseau'yu hedef tahtas1 yaprm§lar­
d1 ama bir Combes'in geli§i, kac;;mdmazdi. Georges Ripert, giic;;lti
bir tahlille, yeni Frans1z hukukunun kald1rac1 olan laik dti§tince­
nin derin anlamm1 bize aktanyor.

" BOylece vanyoruz laiklik dti§tincesinin derin anlamma. Bahis


konusu olan, sadece yetkeler arasmda bir yetki ihtilif1 veya Kili­
se'lerin politik eylemine bir mukavemet degildir. Liiklik prensipi,
hukukun yaratdmasmda dini gtictin tamamen d1§anda b1rakdma­
sm1 gerektirir. "
Tariht Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik 57

"Uzun yiizytllar gerekti hukuku sektiler hale getirmek i�in," diye


yaz1yor. M. Scelle, "ve daha baz1 Devletlerde sekiilerle§tirme bit­
memi§tir. Fransa'da bitmi�tir. Uiklik prensibi muzaffer olmu§tur.
Onun manas1 §Udur: Hukuk kaidesine sadece sosyo-politik erek­
ler yiiklenecek ve dini inan�lar insanhgm sosyal hedeflerinin el­
de edilmesinde ilgisiz saytlacak".

"Samimi sosyologlann agzmdan bu her tiirlti dini mOl:ihazanm


rahat ink:in §a§irtlyor. Bunlar insanm bir dindar hayvan oldugu­
nu bilmez olamazlar. Hatta belli donemlerinde ve en azmdan
belli sosyal sm1flarda, dini yeniden canlanmalar vakidir ve hal-i
hazirda bunlann biri goriiltiyor, oncekiler gibi. Bu itibarla §Unu
soylemek zorundad1rlar: insanoglu dindar olmay1 birakacaktir.
Ama bu takdirde bir sosyolojik gorii�ten bir felsefi egilime ge�­
� oluyorlar. Bununla da dini giice ka�1 bir din ka�1tl gii� ya­
rauyorlar: bu, antiklerikalizmdir."

"Bu ideolojik kuvvet bir etkiye sahiptir. Adi, onun ge�ek tabiat1-
m tanmmayacak bir k1hga sokuyor. Bir�ok Frans1z, geleneksel
olarak antiklerikaldir. Zihinlerinde Katolik Kilisesi'nin politik gti­
ctintin ams1 ve bunun yeniden dogma tehlikesi ya§ar. Bu, onlar
i�in sadece bir partiler mticadelesi degildir. Ama doktrinlerin kar­
�1thg1 ba§ka ttirlti derindir. Art1k insanlarm idaresi ve eserlerin te­
sisi i�in Devlet'le Kilise arasmdaki eski mticadele bahis konusu
degildir. ·Modem Devlet, diyor Bemanos, Kilise'den bir hay1rhah
yans1zhk elde edilene kadar antiklerikal olmu§tur. Daha sonra
ge�ek tabiatm1 gostermi�tir: modem Devlet kokune kadar anti­
H1ristiyandir·".

Klinik tahlil olarak nitelenebilecek bu tahlil, III. Cumhuriyet hu­


kfimetlerinin tarihi tarafmdan dogrulamyor.

Uiklik, devrimci kurumlarda bulunmuyorduysa, nereden gelmi§­


ti? 0, XIX. yy tarihli olup positivist kokenlidir. 0, ruhani k1sm1
kurutultnu§ ve Jules Ferry'nin ilk olarak yasamaya intikal ettirdigi
bir politik Comte'�luktur. Giiniimiizde Ferry'ciligin positivist
58 Tarihi Geli§imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik

kokleri oldugu ispatlanm1§; ama Comte'un gerisinde hangi ana


dii§iinceyi buluyoruz? Concordet'(45) ninkini. 0, laikligin babas1,
peygamberidir. XIX. yy'm bi.iti.in laik di.i§i.incesi sadece onun in­
san zekdstntn ilerlemesi uzerinde tarihf tablo taslagi Cl 795) 'nda­
ki doktrini kesin olarak a<;1ga vurmu§ ve Comte'<;uluk da i§in
arabaklas1 olmu§tur. Condorcet'nin fikri bir matematik dinsizlik
olmu§ olup antiklerikal dii§i.incesi, bir teoremin gerekli sonucu
gibi laik dii§i.inceden gelecektir. Aym kesinlikle antiklerikal fik­
rinden din kar§1tmki <;1kacaktir.

Konumuz itibariyle <;ok onemli bir ki§iligi olan Jules Ferry


1879'da Milli Egitim Bakam, Kas1m 1881 'e kadar bir kez, �ubat
1883'den Mart 1885'e kadar da ikinci kez ba§bakan oluyor. 1870-
1 KomOn'O ile onun iktidara geli§i arasmda neler ge<;mi§ti ve o,
kimdi?

Komtin'i.in ertesinde, ba§piskopos Dupanloup(46) politik olaylar­


dan faydalanarak Yiiksek Ogretim'in bag1ms1zhgm1 elde ediyor.
K1yamet kopuyor. Parlamento'da bir Oye klZlp koptirerek ipin
ucunu ka<;myor ve o zamanlar en §iddetli noktasmda bulunan

(45) Condorcet (1743-1 794) bir soylu, Aydmlanma �gmm en onemli du�lintirle­
rinden, insanhgm sm1rsiz bir yetkinle�meye a"1k oldugu yonundeki ilerleme Ul­
kusunu ortaya atan devrimcilerin ba�1. Matematik"i ve tinlti Encyclopedie'nin
yazarlanndan. Voltaire'in kilise ka�111 tutumuna hayran bir fikir adam1. Yazd1g1-
na gore, ge"m�te ge�erli olan gene! yasalar, gelecekle ilgili genellemelere de te­

mel olu�turur, g�mi�teki �u u" egilim, gelecekte insan toplumunun geli�mesini


belirleyecektir. 1) Uluslar arasmdaki e�itsizligin ortadan kalkmas1; 2) S1m.flar ara­
smdaki e�itsizligin ortadan kalkmas1; 3) bireylerin ilerlemesi, insan dogasmm
dti�unsel, ahlaki ve fiziksel a"1dan sm1rs1z bir yetkinlige ai,;1k olu�u. Bahis konu­
su e�itlikler mutlak �itlik olmay1p ozgtirltiklerde ve haklarda e�idiktir. Bunun
i"in "ozlim halkm egitimidir. Yaz1lan, hlittin dinlere ve ozellikle H1ristiyanhga ve
kralhk yonetimine tepkilerle doludur.
(46) Ytizy1hm1zm ortalarma kadar bu Dupanloup, Paris ogrenci mahallesi Q:uar­
tier utin'de, mlisteh"ene kai;an alayh �rk1lann konusu olmu�tu. K11alan "Pere
(Baba) Dupanloup igren"tir!" diyc bitiyordu.
Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Ldiklik 59

Kulturkampfa(47) telmih ediyor. Buna kar�1 tutucu tak1m, sozci.i­


si.i vicomte de Lorgeril'in agzmdan "Siz Yabanc1'mn avukathgm1
i.istleniyorsunuz! Bi.iti.in bunlar Berlin'de soylenir!" diye feryad
ediyor, t1pk1 yakm zamana kadar bizdeki "Moskova'ya!" naralan
gibi . . . 1 87 1 'de si.iper-vatansever cumhuriyet<;iler, prens Bis­
marck'm iyi tarafm1 gori.ir oluyorlar; onlara onun Kilise'ye sald1r­
mas1 yetiyor.

1879'da Jules Ferry 49 ya�mdad1r ve Victor Duruy ile Thiers'in


politik <;izgisindedir. Aym <;agda, Ogretim Dernegi'nin kurucusu
Vean Masse ortaya <;1k1yor. Monsenyor Dupanloup hemen i.isti.ine
saldmyor. Ama dernege katilma ak1yor. Masse paras1z ve zorunlu
ilkogretim i<;in bi.iyi.ik bir kampanya yi.iri.iti.iyor, baz1 antiklerikal
kaymakamlar bunu destekliyorlar. �ubeler a<;1yor, "Llik okullarm
meteligi"ni kuruyor ve Gambetta'nm desteginden faydalamyor.
Bu sonuncusu, nutuk i.isti.ine nutuk atarak yorulmaz �ekilde "kle­
rikal tehlike"yi herkese duyururken de Almanya'(da Kulturkampf
bi.iti.in �iddetiyle alevleniyordu.

Art1k zaman uygundu ve Ferry 1 5 Mart 1879'da iki yasa taslag1


sunuyor; biri Miili egitim'in yi.iksek �urasmdan kilise adamlanm

(47) Almanca'da "Ki.ilti.ir sava§t" olup Bismarck'm Katolik Kilisesi'ni Devlet dene­
timi altma almak amac1yla yOriittOgO mOcadele oluyor. "KOlti.ir sava§t" terimi,
Prusyah hekim ve devlet adam1 Rudolf Wirehow'un 1 873'te, Katoliklere ka�1
mi.icadelenin "insanhgm yararma yi.iriiti.ilen bi.iyi.ik bir sava§ karakteri" ta§1d1g1m
saylemesinden sonra kullamlmaya ba§lamyor.

Temrnuz 1871 'de Bismarck'm, liberallann da destegiyle egitim ve kilise i§lerin­


den sorumlu Prusya KOltOr Bakanhg1'na bagh Katolik BOrosu'nu kapatmas1yla
kavga ba�hyor. Aym y1l rahiplerin vaaz s1rasmda politik gorii§lerini yans1tmalan
da yasaklamyor. Mart 1872'de, Devlet gorevlileri, din okullarmm ti.imi.inde de­
netlemelere ba�hyorlar, Haziran'da da Devlet okullarmdaki din ogretmenlerinin
i�lerine son veriliyor. Cizvit tarikau dag111hyor ve Vatikan'la ili§kiler kopma nok­
tasma geliyor. 1873'de Prusya Ki.ilti.ir Bakam'mn a'>1klad1g1 May1s Yasalan'yla di­
ni egitim, hatta kilise i'>in atamalar bile Devlet denetimine sokuluyor. 1 87S'te
medeni nikah i.ilke '>apmda zorunlu hale getiriliyor. Ardmdan, bu di.izenlemele­
re uymayan piskoposluk bOlgelerine verilen Devlet yardnm kesiliyor, boyun eg­
meyi reddeden r.ihipler si.irgi.ine gonderilip ti.im Kilise mallan kamula�tmhyor.
Evet, Almanya sanayile§mi�ti. . .
60 Tarihi Geli�imiyle DWiyada ve Tiirkiye' de Ldildik

d1§anda brrak1yor, oburii de ytiksek ogretime ait oluyor. Onlu 7.


maddesi §U ifadeleri t�1yor: "izinli olmayan bir tarikata mensup
hi'!; kimseye hangi tiirden olursa olsun bir kamu veya ozel tesisi
idareye ve burada ders vermeye mtisaade edilmez".

Bunlan senatodan ge'!;iremiyor, ama i§in pe§ini b1rakmayarak X.


Charles'in, ytiriirltikten dii§mii§ 1828 yasa giiciindeki karamame­
lerini yeniden ortaya �1kanyor. Ferry ozellikle kimi hedef ahyor­
du? Bittabi Cizvit tarikatm1. Yasa taslagmm gerek'!;esi bunu ar;tk'!;a
ortaya koymU§lU: "Yabanctlara ogretim ozgiirltigii yoktur. 0 hal­
de bu ozgiirltik neden doktrinlerinin niteligi, statiilerinin tabiat
ve amac1 ve §eflerinin yetkesi itibariyle esastan yabanc1 bir tari­
katm iiyelerine tamnacak?" Ve de yine "hedef ald1gm11z, mtisa­
adeye mazhar olmayan tarikatlar, ve bunlarm arasmda, bunu
a'!;tkr;a ilan ediyorum, izine sahip olmamak.la kalmay1p biitiin ta­
rihi itibariyle yasak.lallll§ olamdir: Cizvit tarikati. Evet, beyler, biz
Frans1z gen'!;liginin ruhunu bunlardan koparmak istiyoruz".

Hiikumet iki karamame yaymhyor. Biri izinsiz tarikatlann ii'!; ay


ir;inde izin i'!;in miiracaatlanm ongoriiyor. Obtirii , bir kez daha,
Cizvit tarikatini feshediyor.

Bu Cizvitler, i§in "Nak§i"leri oluyorlar . . .

Beklenecegi gibi ka!"§t tarafm tepkisi §iddetli oluyor. Bir�ok Kato­


lik'in hatas1, bir kez daha gallikanismin konu§mU§ oldugunu an­
lamamak ve Fery'yi, bir Htristiyanhktan '!;evirici olarak g6rmek
olmu§tu ki bu, dogru degildi. Yasa izinli tarikatlara, ve ozellikle
bagtmS1z ruhban smif1, "ger'!;ek Fransiz ruhban smtf1" na sayg1hy­
dt. Obtir antiklerikalismin yanda§lan ise yamlmarn1§lard1 ve 1 1
MaylS 1879'da Clemenceau 7. rnaddeye alenen §iddetle '!;3ttyor­
du, arna onu komik derecede yetersiz buldugu i'!;in! Bu durumda
iki klerikalism '!;at1§1yordu ve Ferry (kiirstide Cizvitlerden s0z
ederken) "Katoliklige sald1rmak yurtta§lanmmn btiytik '!;Qgunlu­
guyla sava§a girmek demektir; bu, deliliklerin en sonuncu ve ca­
niyane olam olur; Cumhuriyet, ooyle bir mticadele d�iincesini
Tarihi Geliiimiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Ltliklik 61

besleyecek olsa akhm yitirmi§ olur . . . " diyerek samimiyetini gos­


teriyordu. Ama gallikanca da ekliyordu: "belki de rahatlam1§ ve
gizlice de h01jnut birden �ok dindar vicdan olacakur. Cizvit ege­
menligi sadece hi.ir di.i§i.inenlere agir gelmiyor".

Radikal Madier de Montjau bir kar�1-teklif getirmi§ti; bunda hatta


izinli tarikatlara, hatta bag1ms1z din adamlanna egitimi yasaklama
oneriliyordu. i kinci antiklerikalism yeniden sesini duyuyordu.

Kilise tarikatlara herhangi bir izin talebetmeme emrini veriyor ve


Haziran 1 880'de Cizvitlerin egitim kurumlarmm kap1lan mi.ihi.irle­
niyor. Okullarm duvarlanndaki i sa'h ha�lar indiriliyor. Parlamen­
to bunu 82'ye kar§1 151 oyla km1yor. 0 gi.in bugi.in "Uik okul"
oluyor "Allahs1z okul" . . .

Ama Cumhuriyet'in bundan ooyle kendi okulu vard1; bunda her


ti.irli.i inan�la ilgili ogretim yasaklanm1§t1. Resmen bu okul taraf­
s1zd1 ama fiilen iki zorunlu ders bir�ok laik ogreunene dini egi­
tim yerine din kar§1t1 egitimi ikame etme olanag1 verecekti: Fran­
sa tarihi ve yurt bilgisi.

Tarikatlann kini o raddeye gelmi§ti ki kanun koyucu, �ok onemli


bir sorunu.n, dernek kurma ozgi.irli.igi.ini.in tart1§masm1, yoluna ta§
koyrnamak i<;;in ertelemeyi yeglemi§ti. 184'de, ikinci Ferry hi.iku­
meti s1rasmda i§in arkas1 mesleki sendikalann lehine, onlara bir
ozel stati.i saglayarak ahnacakt1. Bu, i <;;i§leri Bakam Waldeck-Ro­
usseau'nun eseri olmu§tU.

Jules Ferrey ozi.inde positivistti. 1850 ku§ag1 cumhuriyet�ilerin


zihnini ulusal birlik di.i§i.incesi i§gal ediyordu. Ge<;;mi§te bu birli­
gin etkenlerinden biri olmu§ olan Katoliklik oli.iyordu; yerine
ba§ka bir §ey ikame etmek gerekiyordu. 10 Nisan 1870'de Moli­
ere salonunda �ektigi ve yank1lar uyand1ran egitimin e$itligi iize­
rinde nutulita, kadmlarm egitiminden soz ederken yine sert an­
tiklerikal kesiliyor: "Se<;;mek gerekir, yurtta§lar! Kadmm ya Bilim'e
ya da Kilise'ye ait olmas1 gerekir!" diyordu. Gozi.inde kadmlarm
62 Tarihf Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye'de Laiklik

egitirni kavganm goriiniimlerinden biriydi.

Ferry ni�in ogretim hususunda Devlet tekelinin yanda§I olmam1§­


t1? Dostlanna soyledigine gore, i.iniversitenin roliinii <;:ok yiiksek
goriip onu hiikumetin denetimi altma sokmak istemiyordu. Belki
de acele ederek nihai sonucu tehlikeye di.i§ilrmek istemiyordu.

Naquet, 1884'de Medeni Kanun'a aynlmay1 (talak) yeniden so­


kan kanunu ge<;:irtirken bunun antiklerikal karakterini tekidet­
mi§ti. Aym yilda mahkeme salonlarmdan isa'h ha�lan kesin ola­
rak kaldmlacak, 1886 tarihli bir yasa da komiinlerin (belediyele­
rin) tarikat okullanm paraca desteklemeleri yasaklanacaktl. Yine
1908'de ge<;:mi§ bir yasaya gore Devlet, il<;:e ve komiinler bir pa­
paz arac1hg1 ile saglanan yoksullara yard1m bag1§lanm kabul ede­
meyeceklerdi.

Bu arada o �agm en ilgin� ki§isi, Gambetta'm arkada§I Eugene


Spuller oluyor. 0, Kilise'nin giiniin birinde, demokrasinin ona
kaybettirdigi diinyevi giicii yeniden iktisabetmesinden korkuyor.
Kilise, bir esrarengiz gelecegin ihtiyatta tuttugu baz1 Truva atlan
vas1tas1yla i�erdeki demokrasiye egemen olabilir. XIX. yy'm so­
nunun bu "laik"i i�in Kilise'nin saf ruhani emeller beslemesi dii­
§ilniilemez. Spuller, ku§kuland1g1 Katolik yeniden dogu§unun bir
yeni-teokrasi §eklinde olacagm1 di.i§i.ini.iyor. Zaman onu fazlaca
haks1z <;:1karmayacakt1r.

Bu kesin olarak karanhk tehlikeyi bertaraf etmek i�in Spuler "Bi­


lim"e giiveniyor.

Waldeck-Rousseau, Proudhon, Edgar Quinet. . . 'den ge<;:ip gelen


antiklerikalism, Emile Combe'la doruguna vanyor. WaldeckRous­
seau "Fransa'da �ok fazla birlik liyesi ke§i§le i§adam1 ke§i§ var"
tamsm1 koymu§tU . Ama Combes'la art1k k1sa si.ireli bir sert dev­
rimci antiklerikalism degil, Devlet antiklerikalizmi olacaku. Kato­
lige kar§1 uzun miicadele sonu�lanm1§t1.
Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye'de Lfiiklik 63

Combes'un eserinin ayrmtdanna girmiyoruz.(48)

R6nesans 'in etkileri

Bi.iti.in bu olu§umun arkasmda Ronesans'm yatt1g1 yadsmamaz.


Bu sonuncusunun ise temel ki.ilti.irel ak1m1, insana ve onun de­
gerlerine en bi.iyi.ik agirhg1 veren bir di.i§i.insel sistem olarak bu­
manizm olmu§tu . Bat1 Avrupa'da Orta<;ag'larm bitip modern <;ag­
lann ba§lad1g1 bir donemde sanat, edebiyat ve di.i§i.incede nere­
de ise bir mutasyon denebilecek kadar vasi bir degi§meyi temsil
eden bir hareket yer ahyordu. Herhangi bir ba§ka olgular zinci­
rinden, Orta<;ag'dan modern zamanlara intikali te§ahhus ediyor­
du (ki§ile§tiriyordu). Bu harekete, yazmsal ve entelekti.iel yamy­
la , "humanism" ad1 verilecekti. Belli ba§h olarak bu, bir ticari
devrimin a§amalan, ticaret, refah, bankac1hk, zengin ki§ilerde bi­
riken servet ve hi.ikGmetlerin vergi koymalarmda bir art1§tl. Hi.i­
manismin ilk olarak italya'da ortaya <;1kmas1, sitelerde ve tanta­
nah saraylarda zengin bir ticari ya§amm ilk olarak burada gori.il­
mesi keyfiyetinin bir yans1mas1 nedeniyle olmu§tU. Sadece ital­
ya'daki gibi, ferah ve rahathga dayanan bir ti.iketimci uygarhkta
bu hareket yer alabilirdi. i lk hi.imanistler, katipler, kitap<;dar, og­
retmenler, bazen saray mensuplan ve memurlar, bazen de bizzat
prens ve bi.iyi.ik ri.itbeli rahipler ile siteler ve saraylarm bi.iyi.ik ta­
cirleri olmu§tU.

i lk kez XIX. yy'da Alman ara§tirmacdarm kulland1g1 "humanism"


(Humanismus) terimi, i talya'da XV. yy'da klasik bilgi dallanm
belirten studia bumanitatis (be§eri ara§tirmal ar) teriminden XV.
yy'da ve i lk<;ag yazm1 uzmanlan i<;in kullamlan umanisti' den
kaynaklamyor. Bu egitim anlay1§1mn i.ilki.isi.ini.i belirten Latince
bumanitas (insan dogas1 , ki.ilti.ir) terimi, erdemin bi.iti.in bi<;imle­
riyle sonuna kadar geli§tirilmesini belirtiyor. Bu egitimin amac1,
insanm sadece kuramsal bilgilerle yetinmemesi, aym zamanda
ya§ammm i<;inde de etkin olmas1d1r. Dolay1s1yla humanitas, ki§i-

(48) Alec Mellor.- Histoire de l'anticlericalisme frarn;:ais, Paris. 1978, s. 288-372.


64 Tariht Geli�imiyle Dunyada ve TUrkiye' de IAiklik

ye toplum ve Devlet alanmda da sorumluluk yiikler. Bu Olki.ini.in


temelinde yatan klasik Yunan ve Roma ki.ilti.irO umanisti i-;in bir
ge-;mi§ degil, gelecegin hareket noktast olmu§tU.

XIV. yy'm son on y1llannda ve mi.iteakip yy'da alum� veya sek­


sen kadar italyan yazan, kendi zamanlannda geni§ bir etki ve o
gi.inden bu gi.ine devam eden entelekti.iel ilginin sahibi olacak
kadar On salmt§lard1. Daha sonraki zamanm okuyucu ve ogrenci­
leri i-;in bu ki§ilerin yaz1 ve ilgi alanlan, humanismi olu§turuyor­
du.

Bu tarihi anlammm dt§mda "hi.imanizm" teriminin ba§hca i.i-; an­


lam1 daha var: Klasik degerlere baghhk; -;agda§ be§eri bilimlerin
vurgulanmas1; gene! olarak insam temel alan di.inya g6rti§i.i.

Humanizm, kendi etrafmda Yunan ve Latin klasiklerine artan bir


ilgiyi topluyordu . Eski yazarlarm neredeyse i-;erik -;e§itlilikleri,
§ekil mi.ikemmeliyetleri ve dil§iince 6zgiirliikleri bir uyanan ve
ele§tiren, ama derin ve yarat1c1 olmayan zihni faaliyet i-;in hayran
olmaya deger malzeme saghyordu . Bunun otesinde i talyanlar
Roma antik -;aglannm yazarlanyla aym toprak i.isttinde ya§1yor­
lard1 ve kendilerini bu sonunculann dogruca ahfad1 say1yorlard1.
Klasik -;agm Romahsmm dili Orta�g ogretisinin, yasa ve Kili­
se'sinin mutat diliydi . Eski yazarlardan almttlar bir ah§tlmt§ Orta­
-;ag uygulamas1 olup eskilerin bilmi§ olduklan, Orta-;ag'larm bil­
diginin bi.iyii k ogesi oluyordu. Ama bu bi.itiin antik bilgi Orta­
-;ag'larda Htristiyan kilisesi'nin doktrini, disiplin ve felsefesine,
iiniversitelere egemen olan skolastisisme, bilgiye bula§an bo§
inanca ve zamanm dini ilgilere yatkmhgma tabi tutuluyordu. Ar­
ttk daha geni§ ilgi alanlarma sahip insanlar klasikleri farkh bir
ruh haletiyle, yazmsal giizelliklerini, konu -;e§itliliklerini ve daha
az bula§mt§ ya§am g6rii§lerini yeni bir degerlendirme i-;inde tet­
kik ediyorlard1. Eski yazarlan kendilerine kafaca yakm buluyor­
lard1. Biiyiik 61-;i.ide kilise ve once de iiniversitelerin dt§mdan
her gi.in artan say1da ogrenci, ogretmen, yazar ve memur, klasik­
lerin tahsiline kendilerini kapt1rm1§lard1. Klasik yazarlan okuma-
Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de ldiklik 65

nm amac1, tarihi olgulan saptamaktan i;ok, geri;ekle§mi§ ya§am


bii;imlerini kavram1§ olmakt1.

Geri;eki;ilik ilk humanistlerin, bu i§in kokeninde yatan Francesco


Petrarca ( 1304-74) dan ba§lamak uzere, §ian oluyor. Dinin one
surdugu doktrin yerine, geri;ekten ya§anm1§ deneyimlere, ger­
i;ekle§tirilmi§ ya§am bii;imine onem veriyorlar. Bunlarm arasmda
ho§a gitmeyenler bile, butun yak1§1ks1z yanlanyla sergileniyor,
Decamerone' de oldugu gibi. . .

Bunlarda bilginlik ve usluptan daha onemli olan, yaz1 konularm­


daki i;e§itlilikti. Bu keyfiyet k1smen eskilerin orneklerinden, k1s­
men de, kendi i;aglarmm artan zihin uyamkhg1 ve de ilgi keskin­
liginden kaynaklamyordu. Ortai;ag' m kendi "hayvanlar �ilemi­
bestiary"(49) tarihi ve hatta bilimsel yaz1lan i;ok degildi; ama
bunlar nadiren zamanlarmm entelektuel liderlerinin yap1tlanyd1.
Obur yandan, humanistlerin en buytikleri, edebi ve manzum
eserlerinin yam sira, cografya yazmi§lar, tarih yaznu§lar (Machi­
avelli), biyografiler yazmi§lar. . . Du§unebilen her insan ilgisine
dair yazmi§lar.

Ama yine de ay1rdedici husus, ne humanistlerin i;ah§ma §ekli, ne


de konulanyd1: bu, bunlann du§uncelerinin ozu oluyordu . Orta­
i;ag'lann diyanetkarhg1, veya en azmdan eklesiastisismi ile k1yas­
land1gmda humanism ilahiyata ba§tnl i;evirmiyordu. Zaman za­
man onu unutuyor, zaman zaman da Kilise'nin h1ri;m ele§tiricisi
oluyordu . Du§uncesinde hii;bir yetkeye bagh degildi. Geri;ekten
humanism, Orta'!;ag'm H1ristiyan disiplininden o denli uzakla§­
m1§t1r ki, bir yam ile, paganizmden adeta ay1rt edilmez olmu§tu.
Bu, k1smen, eski yazarlarm bir etkisiydi. Hem ya agnostik ya da
tannlan uzakta ve ger'!;ek d1§1 insanlann yazilanm dikkatle ve de­
vamh olarak okuyup kavramak, hem de bir ki§isel, ilgili Hiristi­
yan Tann'nm varhgma inanc1 muhafaza etmek mumkun olmu-

(49) Orta�g'da ragbene olan, hayvanlan betimleyen, dince ve ahlak� 1Sl:ih ii,;in
alegorile;itirilmi;i dogal ve dogal olmayan oykiilerin bir kan�1m1 yap1tlar:
66 Tarihi Geli§imiyle Dunyada ve Tiirkiye' de Laiklik

yordu. Ama humanizmin du§unce ozgi.irlugu aym zamanda ruh­


bana kar§t bir isyan, laik ki§inin kilise adammm zulmune kar§t
bir ayaklanmas1, kilise yetkesinin k1s1tlamalanndan di.i§unce ba­
g1ms1zhgmm bir ilan1 oluyordu. Ger\i humanistlerin baztlan kili­
se adanuydtlar: Papa sekreterler!, piskoposlar, kardinaller ve hat­
ta Nicholas V, Pius II. Ve Leon X. Gibi Papa'larm bizzat kendileri.
Ancak bu yuksek riitbeli ruhban, Orta\ag Kilisesi'ni temsil et­
mekten uzaktt. Toleransh, ilgilerinde seki.iler, dine kay1ts1z, bir
kurum olarak kilise'nin memurlanyd1lar ve bu sonuncusunun
manevi ya§ammm orneklerini olu§turmuyorlar ya da onun mane­
vi yetkesi i.izerinde 1srar etmiyorlard1. Kilise'nin ger\ekten ciddi
oldugu her yerde humanizmle \att§1yorlard1, ruh bag1ms1zltg1 ve
di.i§i.ince ozgi.irli.igi.ine aynlmaz §ekilde bagh hi.imanizmle.

Daha sonraki yiizy1lda ve daha ciddi kafalt ulkelerde reformas­


yon'un dini co§kusu , humanizmin hur ruhunun ya§amasma, Or­
ta�ag'lann kesin dini yeknesakltg1 kadar, di.i§man kesilecekti.

Humanizmdeki bu pagan, dini olmayan unsur, veya zamanlan­


nm gene) tabiatt, humanist yazarlarm eserlerindeki geni§ §ehvet
ogesinin nedenleri olmahydtlar. Ama goriinurde, yazmdaki oyki.i­
ler, hicivler, ni.ikteli deyimler ve atasozi.i niteliginde eski sozler,
sirf bir iyi hikayeye olan insan sevgisinin bir ifadesi oluyordu.

Ronesans hi.imanizminin ba§ltca temellerinden biri, sonradan kla­


sik filoloji ara§tlrmalarmda benimsenen bir okuma yakla§tmt olu­
yor. Buna gore di!, edebiyat, felsefe, sanat tarihi gibi alanlardaki
incelemeler soguk, nesnel ve olgusal degil, ya§ant1lan kavramaya
yonelik, sonunda aydmlanma umulan ugra§lard1. i lk humanistler
bir ti.ir Ger\ek\iligi de payla§1yorlar. Humanist bireyciligin teme­
linde de bu ger\ek\ilik anlayt§I yatar. Ger\ek ya�ant1lann vurgu­
lanmasmm dogal sonucu ya§ayan insan bireylerinin yiiceltilmesi
oluyor. Dinin ruh anlayt§lm ve obi.ir di.inya beklentisini yads1yan
nice humanist, insan bireylerinin bu di.inyadaki ya§amm1 temel
deger sayar. i nsanm kendi dt§tndan (yani ornegin bir dogai.isti.i
gi.i\ten) degil, dogruca kendisinden kaynaklanan bir degeri var-
Tariht Geli�imiyle Dunyada ve TUrkiye' de Ldiklik 67

dJr. Kendi kurdugu toplum ve Devlet di.izeni ic;inde gerc;ek di.in­


yas1 ve ahlak anlay1§1yla, erdemli eylemlerde bulunarak ozgi.irce
ya§ayan tek insan, hi.imanizmin en bi.iytik ideali sayilabilir.

Ve Franc;ois Rabelais'ler (1490-1 533), Montaigne'ler (1532- 1 592),


Erasmus'lar, Thomas More'lar (1478-1 535) . . . (50)

Bu anlatt1klanm1zdan hi.imanizmin, Kilise'nin fazlaca ho§lanmad1-


g1 bir ak1m olmu§ oldugu beliriyor. Dolay1s1yla antiklerikal hare­
kete hie; de yabanc1 kalm1yor.

Aydin/anma

Yenic;ag'la birlikte hi.imanizm, ba§lang1c;taki canhhgm1 yitirecek,


kara Avrupas1'nda buna kar§1hk Aydm/anma ak1m1 geli§ecekti.

"Aydmlanma, insanm kendisinin sebep oldugu ergin olmay1§tan


azad olmas1d1r. Ergin olmay1§, ba§kasmm yonetimi olmadan ken­
di idrakini kullanma kabiliyetinden yoksun olunmas1d1r. Ergin ol­
may1§a, kokeninin idrak yoklugunda degil, ba§kasmm yard1m1
olmadan onu kullanma karar ve cesaretten yoksunlukta yatmas1
halinde insanm kendisi tarafmdan sebep olunur. Sapere aude!
Kendi oz idrakini kullanmaya cesaret et! Boylece Aydmlanma'nm
§ian oluyor. "

Kant'm Beantwortung der Frage: Wast ist Ajk/arung? (1784) un­


dan bu i.inli.i parc;a, aydmlanmanm nihai entelekti.iel egilimi ka­
dar da tarihi karakter ve felsefesinin gorevini niteler. Gi.ici.ini.i
ba§hca yetke ve gelenegin gi.ic;leri tarafmdan desteklenen bir tan­
nsal if§aya inanc;tan alan di.inya gori.i§i.ine kar§1 ak1l ve idrakm
gi.ic;lerine dayanan bir ba§kasmt kar§l koyar. Aydmlanmanm bi.i­
ti.in egilimlerinin altm1 c;izen temel fikir, insan idrakinin, kendi oz
gi.ici.i ile ve doga i.isti.i yard1ma gereksinme olmaks1zm, di.inyanm
sistemini ve bu yeni di.inyay1 idrak yolunun onu di.inyaya hakim

(50) F.C.S. Schiller.-Humanism, in Encyclopaedia of the social sciences ve Ana


Britannica, mad. "Humanizm".
68 Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik

olma yoluna goti.irecegini anlamaya muktedir oldugu inanc1d1T.


Aydmlanma, dogal ve entelekti.iel bilimlerde, fizikte ve ahlakta,
din felsefeleri, tarih, hukuk ve politikada bu ilkenin evrensel ka­
buli.ini.i hedefler.

Tarih ai,;1smdan Aydmlanma'dan, once XVII ve XVIII. yy'lar bo­


yunca i ngiltere, Fransa ve Almanya'da vaki geli§me anla§1hr. Her
ne kadar bu, tarn geli§me ve nihai zaferine bu iki yi.izy1hn ente­
lekti.iel hareketinde vard1ysa da kokleri gei,;mi§in epey derinligin­
de yatar. Aydmlanma sadece Avrupa zihniyetinde baz1 egilimle­
rin devamh ve tutarh geli§mesini temsil eder ki bunlann kokeni,
XV ve XVI . yy'lara, Ronesans yi.izy1llarma kadar geriye izlenir.
Ortai,;ag'larla Ronesans'm bi.iyi.ik i;at1§masmda Yenii,;ag'm smmn­
da, Aydmlanma'nm i;ozi.im getirmeye giri§tigi sorun ve sorular ilk
kez gori.ili.ip ortaya atilm1§t1. Onun en bi.iyi.ik degeri, bu sorunla­
rm ayn ayn degil de, tek bir merkez etrafmda tertiplenmi§ olma­
smdadlf.

Doga alanmda, modern dogal bilimin hareket noktasm1 temsil


eder. Galile ve Kepler tarafmdan XVII. yy'da yerine oturtulmu§
dogal bilim, doganm bir nedenler ve sonui;lar, ak1llar ve tazam­
mun ettiklerinin bir kapah sistemi oldugu onvarsay1mma dayamr.
Leibnitz'in di.istur haline getirdigi yeterli ak1l aksiyomu (beliti),
bunun metodolojik hareket noktasm1 temsil eder. Bunlara gore
dogada rastlanllsal ya da keyfi hii,;bir §ey yoktur; ii,;inde her §ey
evrensel ve Iaz1m kanunlarla idare edilir.

Aydmlanma'nm ikinci ad1m1, ister istemez, doga alanmda yerle§­


mi§ prensipin sosyal ve tarihi olgu alanma ithalinden ibaret ol­
ffiU§. Olgulann kendilerini ah!ak ve adetler, politik doku ve sos- ·

yal davram§, yasa ve dini iman maddelerinde gosterdikleri §ekil­


lerle yetinmek olam1yor. Kokeni imanda aranmadansa, ke§fedil­
meli ve nedenleri akil yoluyla gei;erli hale getirilmelidir; aksi hal­
de mevcut mi.iesses nizam kabul gormez. i §in felsefesine daha
fazla dalmay1p konumuzla ilgili hususlan ozetlemekle yetinecegi.
Tarihf Geli§imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik 69

Aydmlanmanm temel prensipi, devlet ya da toplumun herhangi


bir teokratik kurammm d�lanmasi'nda yatar; bunun kaziyeleri
"dogal akl"inkilerdir. Johannes Althusius'un (5 1) politik kuram1
bu baglamda i;;agm anlammda oluyor. Her ne kadar onun Politi­
ca methodice digesta s1 kuvvetli bir dini inanc1 ifade ediyorsa da
(Althusius bir kalvinist idi) siyaset kurammm temelini din ya da
if§a inancmda aramay1 reddediyor ve kesin rasyonel bir surei;;le
toplumun saf sektiler bir telakkini istidlal ediyor. Bir Bag1ms1z ve
birle§mi§ siyaset sistemi, saf ak1l ile anla§ilabilir smlfh say1da ak­
siyom (belit) ten, t1pk1 matematikte oldugu gibi, ttiretilebilir; §6y­
le ki, teoremlerin ttimti aksiyom ve tammlamalar sisteminden i;;1-
kar. Bu itibarla politik ve sosyal kuramm kurulu§unda Tannsal
Varltk'a ve Tannsal irade'ye muracaat edilmez.

Dogal haklar teorisinin geli§mesinde sosyal mukavelete ile hti­


ktimranhk mukavelesi arasmdaki tefrik, bir kesin rol oynar. Sos­
yal mukaveleden (pactum societatis, contrat social) bireylerin
ba§larda birle§tikleri ve buna gore de basit "doga hali"nin Osttine
i;;dunalan anla§1hr. Bu misak geregince bireyler (singuli), bir ger­
i;;ek universitas a donti§Orler: Boylece de bireylerin hur nzas1yla
(consensus) teessus etmi§ olup bunlan baz1 i§lemleri yerine getir­
meyi zorlama gucune sahip olan mti§terek, gene! irade meydana
gelmi§. Tabiiyet mukavelesi (pactum subjectionis), sosyal muka­
veleden farkh olarak cemaatin bir htikumdara, ba§larda sosyal
mukaveleden gelen baz1 haklan devrettigi bir misak oluyor.

Bunlarm ayrmtllarma girmeden bu dti§Once i;; izgisinin Rousse­


au'nun contrat doktrininde Aydmlanma felsefesine dahil olarak
tamama erdigini ifade edelim.

Ozetle Aydmlanma, XVII ve XVIII. yy'larda Tann, us, doga ve in­


san kavramlanmn yeni bir senteze ula§mas1yla ortaya i;;1kan ve

(51) <;:agda� federalimsin babas1 ve halk egemenliginin savunucusu Hollanda'h si­


yaset kuramc1s1 ( 1 557- 1 638). En onemli yaplll, insan ili�kilerinin bii;imleri uzerine
sistemli risale olan Politica methodice digesta . . . ( 1 603) olup bunda Kalvinist Piiri­
tenligi ai;1klarken her toplumsal grubun, kendi iiyelerine eksiksiz ve mutlu bir ya­
�am saglamakla me�rutiyet kazanacagm1 savunuyor (Ana Britannica).
70 Tarihi Geli�imiy/e Diinyada ve Tiirkiye' de Ldiklik

Avrupa'da sanat, felsefe ve siyaset alanlannda devrimci geli§me­


lere yol a<;an di.i§i.ince ak1m1 oluyor. Aydmlanma doktrinine gore
dinin ozi.i, if§a yoluyla alman ve gelenek tarafmdan miras b1rak1-
lan iman i.izere kabul edilen dogmalarda aranmayacakllr; dini
ger<;ek, herhangi bir ger<;ek gibi, sadece aklm nihai prensiplerin­
de bulunacaktir. Boylece de dogal dinin if§a dinine i.isti.inli.igi.i
si.irekli vurgulamyor.

Dinin esas i<;eriginden mahza rastlantlsal tum ogelerin d1§lanma­


sma dogru bask1, Aydmlanma'da dini tolerans di.i§i.incesine bag­
lamyor. Bu tolerans, basit pratik ho§gori.i olmay1p daha dogrusu
bi.iti.in mi.ispet dinlerin e§it ge<;erliligi ideali di.i§i.incesine dayam­
yordu, §oyle ki bunlann her biri, usun saf ahJak dini olarak dinin
evrensel anlamm1 i<;ermektedir. Bireysel dinler birbirlerinden,
kendi anlamlanm betimledikleri semboller a<;1smdan fark edilir­
ler.

Bi.iti.in direncine ragmen Kilise degi§en di.i§i.ince ortamma duyar­


s1z kalamad1. Hiristiyanhgm doga gori.i§i.ini.in deneysel us kar§l­
smda ayakta kalmayacag1 art1k belli olmu§tU. Huzursuz zihinler,
bi.iti.in dini farkhhklann gerisinde her yerde ve bi.iti.in insanlar
i<;in ge<;erli, dogadan kaynaklanan tek bir din, ortak bir inan<;lar
bi.iti.ini.i oldugu di.i§i.incesine yonelmeye ba§hyordu. Daha sonra
Yaradanc1hk (deism-ilahiye) adm1 alacak olan bu ak1ma gore
Tann, us ve doga arasmda bir denge kurulmas1 gerekiyordu ve
felsefe de doga bilimlerinin yontemlerini izlemek zorunda kala­
cakti.(52)

Ve Rouseau'lar, Voltaire'ler, Locke ve Hobbes'ler . . . Kilise'nin kar­


§1 <;1k1§lan Rousseau'nun genel irade ve ulusal egemenlik kav­
ramlarma yer veren Frans1z Devrimi'nde sonecekti.

Bu ak1mdan da Kilise ho§lanmam1§t1.

(52) Ernst Cassirer. - Enlightment, in Encycl. Of the social sciences.


Tarihf Geli�imiyle Dunyada ve Ti.i.rkiye' de UJiklik 71

Rasyonalizm

Buraya kadar anlatt1klanm1zla ak1l-us, sosyal mant1gm ba§hca


ogesi haline geldi. �imdi dogruca Us\uluk-Ak1lc1hk (Rasyona­
lism) ak1mmm irdelenmesiyle "laiklik" kavramma biraz daha yak­
la§mI§ olacag1z.

Rasyonalizm, evreni saf dti§iince mealinde yorurnlamay1 veya bi­


reysel ve sosyal ya§am1 akd prensiplerine uygun olarak tanzim
edip usd1§1 olan her §eyi olabildigince d1§lamay1 ya da arka pla­
na atmay1 ama\layan \e§itli kuramsal ve pratik egilimlere uygula­
nan anla§dabilir bir ifade oluyor. Rasyonalizm, buyiik metafizik
sistemlerde ifade edildigi gibi dunyay1 insan usu ile tahlil edilebi­
len bir tutarh yap1 olarak telakki etme \abasm1 temsil eden gene!
felsefenin ytikselmesinde temel rol oynam1§tir. Keza, dogaya
mant1ki-matematiksel yakla§1m1 tesis ederek ve bu yakla§1mm
btitiin alanlarda saglamca ba§anlmasm1 saglayacak sorunlan ileri
surerek bilimin geli§mesinde kesin §ekilde etkin olmu§tur. Birey­
sel ve sosyal ya§amda rasyonalizm, insan davram§mm tanzimi
i\in evrensel ve kendinden a§ikar prensipleri yerle§tirmeyi arar.
Rasyonalizm burada ya§am1 rasyonelle§tirme \abasm1 ifade eder.
idrakin usd1§1m ttimden bertaraf etmesi mumkun olmamaktadir.
Bu itibarla rasyonalizmin gorevi daha \Ok, akla kar§I koyan her
§eyle miicadeleyi daima yeniden ba§latmak oluyor. Teori alanm­
da rasyonalism "his dunyasmm gorunumlerini" reddeder; uygula­
ma alanmda \e§itli yollardan bireysel ve sosyal ya§amda talih ve
kader unsurlanyla pen\ele§meyi arar ve bunuri i\in insandaki i\­
gudiiselle mucadele edip sosyal ya§amda saf adet ve gelenek ta­
biatmdaki, genelle§tirmeye, rasyonel dti§tinceye kar§I koyan her
§eyi ele§tiriye tabi tutar.

Sosyal ve tarihi ya§amda rasyonalizmin gucu birey ve toplumla­


nn akla olan itimatlanndan \Ikar. Bu itimat, insanoglunun evre­
nin bir rasyonel bilgisine varma ve bireysel ve sosyal ya§amm
rasyonel tanzimi \abas1 i\indeki ba§an ya da ba§ans1zhktan dog­
mu§ bir itimat oluyor. Bazen doga ve ya§amda sergilenen usd1§1
72 Tarihi Geli�imiy/e Dunyada ve Tiirkiye' de Ldiklik

kuvvetler her §eye bunlarm kadir olduklan hissini veriyor ve in­


san akh-idraki zaafma vak1f oluyor. bbur yandan bazen de, aklm
bilimsellikte ve insan ya§ammm r;e§itli ili§kilerinin dtizeninde ib­
raz ettigi gur; kar§tsmda r;arp1hyor ve insan zihninin htiktimran
oldugu hissine kap1hyor. Tarih boyunca rasyonelle irrasyonel
(usdt§t) veya superrasyonel (us tistti) in ili§kileri r;e§itli degi§me­
ler arzetmi§. idrakin fethetmeyi amar;lad1g1 usdt§t (ad olarak)
§imdi ozellikle hisler dtinyasmda, §imdi bireysel ve bireyleraras1
ya§amda sergilenen talih ve kaderin gur;lerinde, §imdi bizatihi in­
san tabiatmda, §imdi tarihi olaylarm siralanmalarmda kendini
belli eder. Bu itibarla rasyonalism, her ne kadar evrensel ve de­
gi§mez prensiplerden hareket ediyorsa da tutum ve yontemlerini
degi§tirmek, taktiklerini, irrasyonelin btirtindtigti §ekillere gore
tadil etmek zorundad1r.

Yunanm ne de olsa soyutta kalan rasyonalismini ozellikle devlet


idaresine somut olarak uygulayan Romalmm aklm gtictine olan
itimad1, Hiristiyan dtinya gorti§tiyle ortadan kalkacakt1. St. Au­
gustine, ir;gudtiler ve iradenin mtistakil varl1k ve tabiata sahip
olup akil ve idrakin denetimine tabi olmad1klanm iddia ediyor­
du. Sukut (cenetten kovulma) sonucunda insan rasyonel feraset
(sezi§) ile kararlar veremez. i§e mutlaka tannsal hJtuf gerekli­
dir . . .
"Halletmediler bu lugazm (muammanm) stmnt kimse
Bin kafile ge<;ti bukemadan, fuzaladan!"
"Kil san 'at-t ilstadt tabayyurle temtl§a
Dem vurma eger arif isen <;iln a <;iradan!"
"idrak-i meali bu kil<;uk akla gerekmez
Zira bu terazi o kadar sikleti <;ekmez!" (Ziya Pa§a)(53)
(53) Bi.iyi.ik muamma, fikirlere hem 1s11rap hem itila (yi.ikselme) olan muamma,
hu ilahi "li.igaz", hu kadar akil geldi, bu kadar fcylosaf gei;ti, kimsc onu hallede­
miyor. 0 muamma kar§tsmda nasibimiz yalniz hayrettir. Hakiki irfan sahibi isen
"nas1 I " ve "nii;in" in edebiycn cevah1 verilemeyecegini hilirsin. Neden b6yleyiz.
Neden o muamma kar§1smda b6yle aciziz? c;:unk(i onun agirltg1 i;ok bi.iyi.ik, bi­
zim aklnmzm terazisi ise i;ok ki.ii;i.ik, bununla onu tartanuyoruz ( i smail Habip­
Edcbi ycniligimiz, C.!. istanbul 193 1 , s. 1 1 6
Tarihi Geli#miyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik 73

Ziya Pa§a 0793-1862) da. , aklm kar§1smda yer alarak, St. Augus­
tine c;izgisinde goriim1yor . . . Devam edelim.

Sosyal ya§amm rasyonelle§tirilmesi c;abalan ifadesini biiyl1k im­


paratorluk devletlerinde bulmu§tu. Bunlarda insan ya§ant1smm
c;e§itli alanlan hikmet-i hukumetl te§ahhus ettiren tek bir hii­
kiimdar iradesinin kararlanna dayanan kesin prensiplerce tanzim
ediliyordu. Bununla birlikte i§bu rasyonel ayarlama, irrasyonelle
ancak s101rh olc;iide ba§a c;1kabiliyordu. Bu tasanm altmdaki bi­
reysel ya§am, rasyonelle§tirmeye miistaid goriinmiiyordu, ve bi­
rey ancak bir rasyonel diizene uygunlugu hikmet-i hiikfimete
boyun egdigi zaman gosteriyordu. Mamafih kendi ic; alemini ta­
kibeder etmez, ic;giidiisel hayatm keyfiligi ve usd1§1hgma dii§tiigu
goruliiyordu.

XVIII. yy'da yeni bir tavtr belirgin oluyor. Art1k §imdi iradenin
ozerkligi vurgulamyordu. Orta s101fm adam1 ya§am1 kendi oz ba­
sireti temelinde rasyonel olarak §ekillendirmeyi ogrenmi§ti. Bun­
dan boyle siyasl nizama, Hobbes, Bossuet ve Spinoza'nm birey­
sel ic;giidiisel ya§amm usd1§d1g1 ve keyfiligine yapt1g1 gibi muha­
lefet edilmiyordu; aksine, otoriter devletin yeni kazamlm1§ ozgiir­
liik iizerine bask1s1, art1k rasyonel olarak hakh goriilmiiyordu.

Bu keyfiyet politik ve sosyal hayatta akh yeni bir rol oynamaya


c;agmyordu. XVII. yy'da akd , bireylere bagh olmayan ve devletin
iradesinde odaklanm1§ bir hiikiimran giic; olarak goriiliiyordu.
XVIII. yy'da ise, hiir bireylerin i§birliginin iiriinii, devletin her
ferdinin sergiledigi rasyonel tezahiirlerin bir topluca ifadesi ola­
rak goriilecekti. Bu itibarla XVII. ve XVIII. yy'larm rasyonalismi
arasmda esash farklar bulunacakt1. ilkinde ak1l, yukardan zorlan­
m1§ bir mecburi kuvvet olarak goriiliiyordu; gorevi, bireysel ya­
§amm c;e§itli usd1§1 ve ic;giidiisel belirtilerine gem vurmak ve
bunlan sosyal hayat1 miimkiin kilacak §ekilde tertip etmekti. Da­
ha sonraki donemde ba§at tavtr, her bireye ozgii olan rasyonel
vergiye itimat olup bu, egitim ve aydmlanma ile geli§tirilecekti.
74 Tarihf Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye'de Ldiklik

XVU. yy otorite rasyonalismi ile XVIII . yy ozgiirliigiinkii arasmda


fark ne olursa olsun, her ikisi de, ba§larda stoac1larm doktrininde
geli§mi§ ebedi akil gen;eginin inancm1 payla§1yorlard1. XIX . yy'm
birtak1m sallanularma ragmen Hegel, rasyonel gorii§e yeni bir
ifade kazand!facakti.(54)

Machiavelli'nin II principe'si sosyal tasanmc1hgm ilk kuramsal gi­


ri§imi olup Colbert'in(55) merkantilizmi, ekonomik politikada
rasyonalizasyonun bu tiir planlamasmm ilk modern uygulamala­
nm temsil ediyor. Liberal bireycilik, ekonomik orgiitlenmenin te­
meli olarak toplu hareket yerine bireyselinkini vaz ediyor: rasyo­
nalizasyon, rekabet ve kar miicadelesi yoluyla ba§anlacakt1.

Rasyonalizasyon terimi ilk olarak Almanya'da halk diizeyine indi­


rilmi§ ve bu iilkede endiistriyel yeniden orgiitlenmesinin §ian ol­
mu§tU. Bilimsel sevk ve idare ve smai terkip yeni bir smai orgiit­
lenme sistemi ic;inde birle§tirilecekti.(56)

Sanayin rasyonalizasyonu konumuz d1§mda kahr.

Evet, diinya ussal bir diizen ic;eren bir biitiindiir; parc;alan mant1-
ki zorunlulukla birbirine baghdlf, dolay1s1yla yap1s1 dogrudan
kavranabilir. Rasyonalizm ak1m1 bunu iddia ediyor, ba§hca kay­
nak olarak matematikten esinlenerek.

Positivizm

Buraya kadar irdeledigimiz ak1mlann, gerek aktorleri, gerekse


doktrinleri itibariyle birbirlerine yakmdan baglanuh olduklanm,
birbirlerini tamamlad1klanm ve boylece de arahks1z bir dii§iince­
ler zinciri manzarasm1 arzettiklerini ac;1kc;a gordiik. Bu zincirin,
son halkas1, positivizm, bizi Mustafa Kemal'e, ve aralannda "laik­
lik"in de bulundugu devrimlerine c;1karacakt1r. (Ancak Mustafa

(54) B.Groetuysen.-Rationalism, aym yerde.


(55) O nlii Frans1z devlet adam1 (1 6 19-1 683).
(56 ) Moritz Julius Bonn. - Rationalization, aym yerdc.
Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik 75

Kemal'in ne ol�iide "positivist" oldugunu a§ag1da anlatacag1z).

Dilimize "olguculuk" olarak ge�mi§ positivismin, felsefe gelenegi


olarak Deneycilik'inki gibi Eski Yunan Sofistlerine ve III . yy Latin
dii§iiniirii Sextus Empiricus'a kadar uzanmas1 bizi burada ilgilen­
dirmiyor. Biz onu Deneycilik-Ampirizm hareketi ve bunun aktor­
leri, Francis Bacon, John Locke, George Berkeley, David Hume,
Johan Stuart Mill ve Herbert Spencer'ler . . . ile Ansiklopedistler­
den itibaren ele ahp positivizmin adeta isim babas1 olmu§, hare­
ketin miintehas1 say1lan August Comte ve onun en sistematik
hayram Emile Durkheim'a baglayacag1z.

Deneycilik de, obiirleri gibi, bilgiyi tekelinde tutan otoritelere,


deneyimle smanmam1§ inan�lara, vahye ve a§kmhk (57) kavra­
mma kar§I �1km1§t1r ve bilimsel yontem d1§mda yontem kabul et­
mez. Deger yargilannm bilimde yeri yoktur; §Dyle ki bu yarg1lar,
ara§tirmacmm oznel tercihlerini yans1t1r. John Stuart Mill de bu
i§te matematigin roliinii vurgulamt§tI.

Gene! �izgileriyle positivizm de, deney konusu edilebilecek ol­


gularla ilgili, yani en geni§ anlam1yla bilimsel bilginin saglam bil­
gisi oldugunu vurgular. Metodoloji a�1smdan "positive" terimi,
geleneksel felsefenin metafizik soyutlamalarma bir polemik kar­
§Ithk olarak dii§iiniili.ir. "Positive" diye derhal idrak edilebilen ol­
gu ve §eylere ve deneyi a§madan bunlardan dii§iincenin ke§fe­
debilecegi ili§kilere denir. Obiir yandan "metafizik" diye de, am­
pirikin otesine gidip §Uura akseden goriinii§lerin arkasmda gizli
oz, cevheri arama iddiasmda olan her tiirlii sorgulamaya denir.

Bilginin sonu� ve erekleri a�1smdan positivism bilimle, metafizi­


gin mahza nazariye §eklinde ve tahayyii lata egilimli istigrakh he­
deflerinin tezad1 olarak bilginin pratik idealini payla§Ir. Bilginin

57) Tann'nm felsefi ve dini kavramlarmm 1a�1d1g1 it;kinligin ka�1u olarak, insan
manug1 kavramlanmn uygulanamad1g1, evrenin otesinde ve ondan bag1ms1z bir
Tann tasarnm. Dogu dinlerinde bu tasanma bilincin sm1rlanm a�ma anlanu ytik­
lenir ve Tann ile, sm1rh bir insani ileti\iimin kurulmasma izin verilir.
76 Tarihi Geli§imiyle Dunyada ve Tiirkiye' de Ltiiklik

amac1, gen;ek dunyay1 kucaklamakttr. 6nceden sezmek, dogru


bir hareket i<;in bir rehbere sahip olmak ve genel c;1kar lehine
doga gu<;lerini denetim altmda tutma durumunda olabilmek, bili­
min ve kendini ona birle§tirecek olan felsefenin §iandtr. Bu key­
fiyetten positivismin sosyal sorunlar i<;in ozel bir anlam1 ortaya
<;tkar: Positivism yanda§lannm, i<;inde be§eri ili§kiler alanmda en
faydah ifadesini bulmalan; dirayetli bir tertip <;ah§mas1 ve bilim­
sel disiplinin derhal yeni verim duzeyleri ve nizam1 saglamas1.

Positivismin en temel ozelligi, geleneksel felsefe gorti§lerini,


olumsuz bir anlam ytikuyle "metafizik" olarak niteleyerek kar§t
<;1kmas1dir. Comte'dan bu yana, "metafizik" nitelemesi insanhgm
geride b1rakt1g1 bir a§amayla ilgili, ge<;erliligini yitirmi§, yerini
"positive bilimlere" birakmt§ bir bilgi tUrunu <;agn§tmr.

Bilimsel dti§tinceye bagh positivist egilimler dikkat nazara almd1-


gmda, positivismin tarihinin, dogal bilimlerin muterakki geli§me­
sinin yer ald1g1, modern <;agm ti<; yuzytlma yaytld1g1 gorulur.
XVII . yy'm ba§mdan itibaren ve XVIII. boyunca, dunyanm bilim­
sel telakinin artan ba§anlanrn yans1tan az r;ok gizli kalmt§ bir po­
sitivism mevcut olmu§. Ama sadece XIX. yy'da positivist egilim
a§ikar ve §Uurlu ve bir kesin sistemde, Comte'unkinde, §ekil al­
mt§ hale geliyor. Comte ona sadece uygun bir ad vermekle kal­
may1p bunun ortaya <;1k1§m1, be§er dti§uncesi evriminin bir tarihi
kanununa gore tum modern uygarhgm gerekli eregi yapmt§.

Modern <;aglarda positivizmin ilk izlerine XVII. yy'da ingiliz am­


pirik felsefenin ba§lannda rastlarnr. Francis Bacon, bunlann reh­
berliginde dogal bilimler ve insanhgm parlak gelecegine olan iti­
madm1 ifade ediyordu . Regnum hominis hayalinin ger<;ekle§me­
sine hem bilimsel metodolojisinin, hem de New Atla ntiSin parc;a­
lannda taslak halindeki sosyal programmm saglam destegini ve­
riyor. Novum organum'unda, olgulann gozlenmelerine ve ttime­
vanmc1 (inductive) genellemelere dayah bir bilimsel yontem ilke­
lerini vaz ediyor ve dti§i.ince erekleri olarak <;ok fazla evrensel
kavramlar olmayan a.xiomata media gibi, gerr;ekten bireysel bi-
Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de UJiklik 77

limlerin kanunlan olanlan sec,;ip ahyor. Advancement of /ear­


n ing'inde bir modern bak1§ ac,;1smdan, bilgi dallannm bir ilk tas­
nifini yap1yor; bunlann her ikisi de c,;oktan elde edilmi§ olanlann
dokilmilni.i yap1p bundan boyle yapilmas1 gereken Odevlere i§a­
ret etmek ic,;indir. Obilr yandan New Atlantis' te art1k eski gele­
neksel aristokrasi ile degil, yeni bilim aristokrasisi ile kurtulup
yolunu bulmu§ bir insanhgm canh bir tasvirini yap1yor. Yeni ni­
zam barbar ve insanhk d1§1 insanm insan ilzerine egemenliginin
yerine insamn dogaya bart§<,;J ve faydah egemenligini ikame ede­
cek ve ooylece de be§er dehasmm yap1c1 ve icadedici kabiliyeti
azamisine yi.ikselmi§ olacak.

Daha sonraki, Locke'den Hume'a kadar, ampirism, Bacon prog­


rammm baz1 k1s1mlannm daha da derinine iniyor ama tarihl ac,;1-
dan daha az olgun olan ba§kalanm ihmal ediyor. Bacon'un dil­
§ilncesinde yine de kalm1§ olan skolastik kalmtilan temizleyerek
dilnyanm bilimsel telakinin antimetafizik vechesini daha da ka­
bart1yor. Locke, gec,;erli idrak c,;evresini duyuma sunuldugu ve te­
fekkilr tarafmdan ozilmlenmi§ saf deney alanma inhisar ettiriyor.
Berkeley ile Locke'de yine de golgeli halde kalm1§ maddenin
metafizik kavram1 tilmi.iyle ilga ediliyor ve nesnelerin varhg1, al­
gilanffil§ varhga indirgeniyor. Bununla birlikte onda da bir ruhlar
di.inyas1, ne de olsa, biraz kahyor. Hume, hatta bu i.iretken ne­
denselligin bu metafizik anlay1§m1 bir kenara itiyor. Neden-sonuc;
ili§kilerinin sadece, mutat olarak zincirleme giden olaylann gec,;i­
ci ili§kilerinden ibaret oldugunu iddia ediyor; bunlann (neden­
sonuc,; ili§kilerinin) "gerekliligi" dogruca bir dogrulanm1§ zihin
ah§kanhg1d1r. Bu yolla da yeni ampirimsi eski metafizikle hala
baglayan son kopri.i de atilm1§ oluyordu.

ingiliz ampirizminin positivit ruhuna daha yakm faydac1 ak1mlar


(Fransa'da Helvetius, ingiltere'de Bentham . . . ) ilzerine yayilmaya­
cag1z.

ic,;inde biltiln bu z1mni egilimlerin a§ikar oldugu nihai positivist


mektebin temeli August Comte 0798-1857) tarafmdan atilacakt1.
78 Tarihi Geli�imiyle Dunyada ve TUrkiye' de Liiiklik

0, Saint-Simon �evresine s1k s1k dahil oluyordu. Onun Cours de


philosophie positive (1830-42) i positivizmin ortaya �1k1§tnt, be§e­
rin, fikri evriminin hatimesi (sondeyi§O yapacakt1 ve felsefi dii­
§iincenin iinlii ii� a§ama kanununu dile getirecekti: insanhk tari­
hinin ii� a§amah zihni geli§iminde her a§ama bir oncekine gore
daha ileridir ve geli§mi§tir. insanhk ba§lang1�ta a�1klamalann do­
gaotesi gii�lere gore yap1ld1g1 dini bir a§amadadtr: Bunu takibe­
den metfazik a§amada a�tklamalar yine baz1 uzak, eri§ilemez
kavramlara dayandmhr. D�iincii a§amada ise insanlar dogru bil­
ginin gerektirdigi gibi, a�1klamak istedikleri olgulan yine bu ol­
gulardan elde ettikleri verilere dayandtrmay1 ogrenmi§lerdir. i§te
bu sonuncusu pozitif a§ama olup Comte bu siireci bir insanm,
�ocukluktan yeti§kinligine ge�i§ a§amalarma benzetir.

Comte'dan tiireyen ve sistemine az veya �ok bagh yeni bir insan


dii§iincesinin positif ve bilimsel alam fikri, XIX. yy'm ikinci yan­
smda bilginler tarafmdan geni§ ol�iide benimsenecekti; bu so­
nuncular bunu kendi ozel ilgisine gore §ekillendirme pe§ine dii§­
mii§lerdi. Boylece John Stuart Mill, Hume ve Bentham'1m gelene­
gini takibedip onu yeni ideallerin l§tgmda geli§tirerek, tiimeva­
nmc1 (inductive) ve tiimdengelimli (istidlali-deductive) mant1gm
ve deneysel epistemolojinin (bilgi kuram1) ilkelerine sistematik
bir ifade getiriyor. Spencer ile Huxley positivism iizerine Dar­
win'in ara§ttrmalarmm iiriinii olan, modern bilimin biiyiik bir da­
hm, evrimciligi, a§tlama �ah§masma giri§iyorlar. i§ oyle bir hal
ahyor ki metafizik kokenli mekteplerde bile, positivist deney s1-
mrlan i�inde kalma ernri kuvvetlice hissediliyor. Ozellikle Kant'm
miiridleri arasmda, Almanya ve daha ba§ka yerlerde biiyiik yan­
k1lan olan keine Metaphysik mehr!" ("art1k metafizik yok!") ferya­
d1, onemli bir a§amanm simgesi haline gelmi§ti(58). Bu slogan,
yeni Kant�1ltk ad1 altmda Kant'm saf felsefesini, Kant sonras1 ide­
alistlerin, Fichte, Schelling ve Hegel'lerin dinde vaki olmu§ meta­
fizik ve teolojik sapt1rmalardan aytrmay1 hedefleyen bir hareketin

(58) Hii,; ;ii.iphesiz bu a�amay1 Iaz1m kilan, Almanya ve sair Avrupa i.ilkelerinin
sanayile�meleri olmu�tu.
Tarihi Geli§imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik 79

ortaya �1kmasm1 mucip olmu§tU. Comte'un bizzat kabul ettigi gi­


bi Kant, positif felsefeye en �ok yakla§ml§ metafizik�i idi.

Hi.imanistik ki.ilti.ir ve sosyal disiplinlerde positifi zihniyetle Dar­


winismin birle§mesi ozellikle verimli olmu§tU.

Comte sosyolojisi, en i.isti.in derecede positivist bilim olarak Emi­


le Durkheim'i en sistematik yanda§ olarak bulacakt1. Bu ki§i bu­
nu teolojik tortu ve de kurucusunun gerici siyasi etkilerinden
armdtracaku. Durkheim, sosyal organizmanm, onu olu§turan bi­
reylerinkinden ozerkligini, canhhk ve bilimsel vuzuhla savunma­
y1 ba§arm•§ll. Bunun aynnularma girmiyoruz.(59)

"Olguculuk (positivizm) Ti.irkiye'de A. Comte'un gori.i§lerinin et­


kisiyle yay1ld1. Edebiyatta ise, bu alanda "pozitivist" yontemleri
uygulamaya �ah§an Hypollite Taine etkili oldu. Daha �ok bir
edebiyat ak1mmm temsilcisi olarak degerlendirilen Servet-i Fi.i­
nun dergisi de ba§lang1�ta Bat1'dan gelen ve o doneme gore "bi­
limsel" sayilan gori.i§lerin onci.ili.igi.ini.i yap1yordu . Dergide .top­
lumsal konulara ili§kin yazilanyla Ahmet �uay1p, iktisat yaz1lany­
la M. Cavit, felsefe yaz1lanyla R1za Tevfik dikkati �ekiyordu.
Gen� yazarlarm da katk1s1yla bu dergide geli§tirilen Olguculuk
zamanla evrimcilik gori.i§i.ine yakla§tl. Bu ak1mm bir ba§ka tem­
silcisi de Jon Ti.irkler'in Paris'te onderligini yapan Ahmet R1za
Bey'di. Daha sonra Ti.irkiye'de Cumhuriyet'in temel toplum felse­
fesi haline gelen Olguculuk Durkheim'm gori.i§leriyle bir sure da­
ha Ti.irk di.i§i.ince ya§ammda etkili oldu. "(60)

Materyalizm

Bi.iti.in bu di.i§i.ince sistemlerinin ba§hca sahibi, son tahlilde, ne


feodallar (toprak agalan) sm1f1, ne de ruhban sm1f1 idi. Bunlan,
hatta banisi diyecegimiz burjuvazi kendine mal etmi§ti. Modern
·---------·---

(59) Guido de Ruggiero. - Positivism, in Encyclopaedia of the social sciences.


( 60) Ana Britannica, mad. "Olguculuk".
80 Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik

Bat1 diinyasmm miman olan burjuvanm aylfdedici niteliklerinden


biri de hi� §iiphesiz materyalist olu§uydu .

Bir felsefe olarak materyalizm, dini kosmogoninin yerine, insanm


giinliik faaliyetinde ah§km oldugu prensip ve malzemelerden �1-
karilm1§ bir diinya anlat1§m1 ikame etme giri§iminden zuhur et­
mi§tir. Her ne kadar ilk Yunan fizik�ilerinin, nesnelerin ba§lang1�
madde prensipinin (physis farkh §ekillerde yorumlanm1§llr) su,
hava veya ate§ oldugu yolundaki teorileri daha o zamandan bir
materyalist yakla§1m1 ifade ediyor idiyse de materyalizrn, bir sis­
ternatik felsefe olarak, Democritus'u bekleyecekti. Onun dii§iin­
cesinin temeli, bo§lukta atornlarm hareketinden ba§ka hi�bir §e­
yin mevcut olmad1g1 merkezindeydi; ba§ka her §ey hayaldi. "Kul­
lamrnda tath vard1r, kullammda ac1 vardlf; kullammda s1cak ve
kullammda soguk vardlf. Ama ger�ekte atornlar ve bo§luk (h:ila)
vardlf". Mahiyetteki farklar, hareketlerinin ebedi ve laz1m kanun­
la saptand1g1 atomlarm say1, boyut, §ekil ve te§ekkiillerindeki
farklara irca olunur. Ruhun kendisi de, hareketi hayat (ya§am)
olaym1 hasil eden ince, muntazam atomlardan ibarettir. Gayri
maddifaal mevcudiyet yoktur. Boylece ve giiniin biliminin ham
§ekli i�inde az �ok tum sonraki materyalist felsefelerin ayJrd edi­
ci doktrinleri ifade edilmi§ti.

Epicurus ile yanda§lan, Democritus atornizrnini devralm1§t1. Bun­


lann tek degi§iklikleri, atornlann a§ag1ya dogru asli hareketlerine,
zamanla diinyay1 tevlidedecek olan girdab1 kurrnak uzere bir te­
sadufi sapmay1 ithal etrni§ olmalanyd1. Epicurus ve Lucretius'da
materyalist felsefe ki§isel h1fz1s1hha ya da ki§i§el kurtulu§ diyebi­
leceklerimizin amacma hizmet ediyor. Oli.im, tannlar ve terslikle­
rin ruzgan korkusundan rahatlama olanagma sahip hur adam,
bunun yanmdadlf. Ruh, sadece atomlann en seyrekle§rni§ ve ha­
reketlilerinden rnurekkep olduguna gore oliim, hi�bir §ey olma­
y1p bunlann fezada dag1lmalan ve her tiirlu §Uurun yok olmasm­
dan ibarettir; §UUr ve hissin olmad1gi yerde ac1-azab da olmaya­
cagma gore, akilh olan oliimden korkmayacakt1r.(61)

( 61 ) Sidney Hook. - Materialism, in Encycl. Of the social sciences.


Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Ldiklik 81

Yani ne Epicurus'da, ne de Lucretius'da oliimden sonra "cehen­


nem azab1" kavram1 bulunuyor.

Lucretius (M.b. I. yy) zamanmm Romahsmm, hem kendisinden,


hem de geleceginden endi§eli ve §tipheli olarak gormesiyle dev­
let dinine ve tannlarla batil §ekilde tapmasma -;auyordu. Ona gO­
re ger-;ek diyanet, btittin ger-;eklere korkrnadan, titremeden bak­
maktir. 7500 dizelik De renum natura (Nesnelerin mahiyeti) sm­
da evrenin atomik yap1sm1 izahm pe§indedir. �iiri de bir ttir
epiktir, kahraman, insanm fethedilemez akh olup §air bunun da
nesnelerin mahiyetinin bir par-;as1 olma ihtimalini kar§ila§tmyor.
Lucretius, nesnelerin bir geni§ projesinin ya da dtinyanm tertibi­
ne imzasm1 atm1§ bir asll maksadm bulun<luguna inanm1yor.
Onun en -;ok kulland1g1 sozctik, nesne, olgu, hal, madde, neden
anlamma gelebilen res olup bir ba§kas1 da ratio'dur ki bu da
ak1l, neden, yontem, idrak kar§1hg1 olabilmektedir. Lucretius, in­
sanm mti§ktil durumunu "idrak yoklugu karars1z zihne tecavtiz
eder" diyerek betimliyor (Dize 121 1) (62) ki btittin bunlar ondan
yakla§1k dort asir once ya§am1§ ionyah (Colophon-Degirmende­
re, izmir'in 40 km gtineyinde) Ksenophanes'i hatirhyor: "Eger
oktizler ve beygirler tann putlan yontabileydiler, onlar da tannla­
n oktiz ve beygir §eklinde yaparlard1" <lemi§ti bu filozof.

Tarihin bir devamhhk arzettigine, Bekta§I Ahu Dede'nin, kendini


Yunan fizik-;ilerinin mezkur nesnelerin ba§lang1-; maddelerinden
yogurulmu§ olarak gormesi bir misal olu§turuyor:

Nar (ate§) ii (ve) ab (su) ii hak (toprak) ten halkoldum


Kendi kendim ana rahminde buldum
Devir tamam oldu, diinyaya �ikttm
Bu ibret namesin cihandan a/dim!"

( 6 2) Lucretius.- On the nature of things, 1ransl. Palmer Bovie, New-York 1974,


bnsi:iz'den.
82 Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik

Muhyiddin Abdal'in (XVI. yy) gorii§ti de pek farkh degil:

u\:ar (dart) anastr (unsurlar) dart kitab


Bad ate� hak ii ab
H�r u ne�r, soru hisab
Tefsir-i ayet bendedir. "

Tarih i�inde fikirler devamhhk arzeder . . . Devam edelim.

Ot§tan herhangi bir ama�h fiilin atomlarm dogal seyrine mtidaha­


le edebilecegini inkar eden Epicurus�uluk, halk ilahiyatmm tann­
lanm, toplumdan tarn kopmu§ olarak, Epicur'cu filozoflarm ya§a­
m1m stiren y1ld1zlar alemine stirgtin ediyor. Zevk ii sefa ve beden
i�inde hafif hareketlerden ileri gelen agn s1z1 olmay1§1, i§in ba§h­
f
ca iyi taraf1 oluyor. �uurun yeri madd ruh olduguna gore, insa­
nm �ekebilecegi tek kottiltik, zihin bozuklugudur.

Daha sonra Batt dti§tincesinin basma kahp ahlak kuramma kar§1


daima ba§vurdugu ve koleligin dogaya ters olduguna ve insanlarm
e§it olduguna dair devrimci doktrinlerin kendisinden �1kt1g1 evren­
sel ve ebedi akla dayah dogal adalet kanunlan, birer ahlaki �oztim
olarak degil, dogruca fizikte birer mesele olarak vaz edilmi§lerdir.

Her ne kadar Aristoteles Democritus ve atomistleri kaf§tsma al­


d1ysa da, felsefesinin baz1 ogeleri Platonla§mt§ Htristiyanhgm ru­
haniyet�i (spiritualistic) geleneginde tek madded (materialistic)
izleri saglamt§ttr. Halik ile mahh1k arasmdaki Yahudi-Hiristiyan
dtialismini, dtinya ve hareketin ezeliligi doktrini ile bertaraf etmi§
olan Aristoteles'in naturalismi(63), XII. yy'da ibni Rti§d ile yeni­
den ortaya �1kacakt1. Aristoteles'in "biheyviorist" psikolojisi(64),
ruhun bedenin §ekli oldugunu ve dolay1s1yla bedenden mtistakil
olarak mevcut olamayacagm1 ogretmekle othodox(65) oltimstiz-

(63) Tabiiyun meslegi, sadece tabiatta dayanan ahtak vcya din veya felsefe.
(64) Psikolojinin yalmz tav1r ve hareketlerle ine�gul olabilmesi kurdm1.
( 65) Genellikle kabul edilen bir gen;;ege veya fikre uygun.
Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik 83

ltik doktrini ile i;at1§ma haline gelmi§ti. Aquinos'm kendisi bile


Aristoteles'in maddenin ferdiyetin kaynag1 ya da prensipi oldugu
(principium individuationis) gorti§tinti kabul ederek bunun me­
lekler ve k1yamet gtintine kadar oltintin bedeninde kalan ruhlar
gibi gayri maddi ferdin varltgma kar§J i;1kmas1, heresy(66) sm;la­
masmdan ancak etegini kurtarm1§t1.

Modern Avrupa dti§tincesinde materyalizmin tarihi yeniden dirili­


§i, XVI ve XVII. yy filozof bilim adamlan arasmda deneysel yon­
temin ithali ve mekanist atomismin geli§mesiyle belirgin oluyor.
Endtistri ile sava§m gereksinmelerinin dtirttistiyle Leonard da
Vinci ve Galile gibi insanlar, dogal olgulan denetleyen ko§ullann
ara§tmlmasmm pe§ine dti§ecekler ve olgularm mekanik izahm1,
gei;ici ya da dokusal olarak fizikle ili§kili tum alanlara yans1tmak
suretiyle spektilatif materyalimsin yolunu ai;acaklard1. Materyalist
felsefenin tuttugu ba§ltca iki yo!, Fransa'da Descartes ile ingilte­
re'de Bacon'un dti§tincelerini takibeden mekteplerde ifadelerini
bulacaklard1.

Descartes'in rasyonalist mekanizmi, onun atomizmi reddetmesi­


ne ve deney yerine matematik soyut dti§tinceyi yeglemesine rag­
men onu mant1ki olarak psikolojik sorunun materyalist i;oztimti­
ne gottirmti§tti. ingiltere'de de metafizik ruhaniyete (spiritualiz­
me) kar§t isyan bayragm1 Bacon kaldirmt§ll. Her ne kadar bilim­
sel yontem hakkmdaki dti§tinceleri dar ve yeterince olgun ve tti­
mtiyle tutarh degildiyse de cismani §ekillerin Platon-Aristoteles'
vari telakkinin yerine Demokritus'un "nesnelerin i;1kt1g1 stirei; ka­
nunu" olarak §ekil telakkini ikame te§ebbtisti, materyalizmin bir
temeli olarak atomizmin yeniden canlanmasma gtii;lti bir dtirtti
saglam1§tl.

Hobbes, Bacon'un bag1§lad1gm1 sistemle§tirecekti. Onun, mater­


yalimsini en tinli.i §ekilde kullant§t, bunun siyasi mutlakiyetin te­
meli olarak ileri si.i rmesi olmu§tU . Mutlak monar§i htiktimranltgm

( 66) Dini sap1khk.


84 Tarihf Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye'de Ltiiklik

en iyi §ekliydi. Biitiin mevcut kanunlar hiikiimdara tevdi edilmi§­


lerdi ve miistakbel kanunun da kaynag1 olarak o, tahttan indirile­
ne kadar, tarn itaat talebetme hakkma sahipti.

Locke'nin deney kuram1yla giic;;lendirilmi§ Hobbes materyalizmi­


nin etkisi Frans1z Aydmlanmas1 felsefesinde, ozellikle Lamettrie,
Diderot ve Holbach'm yazdannda yeniden ortaya c;;1kacakt1. Hob­
bes'den diinyanm hareket halinde maddeden ibaret oldugu ve
Locke'den de biitiin dii§iince ve bilginin deney ve tefekiirden tii­
redigi varsay1mlanm kabul ederek Frans1z materyalist mektebi
§imdi his ve §Uurun madde hareketinden nasd c;;1kt1gmm izahmm
biiyiik sorunu ile yiizyiize gelmi§ti. Diderot "duygu, maddenin
bir gene! niteligi veya onun orgiitlenmesinin bir iirii n ii" oldugu
yolundaki cesur c;;oziimii ileri siirecekti. Akd, 1§1k, 1s1 ve ses gibi
maddenin bir i§levi idi. Bu g6rii§ kar§ihkh ili§kili olarak, zihni
olaym madde ile aym mekanik kanunlarla tabi oldugu inanc1 or­
taya c;;1km1§t1. Ancak birc;;ok temel nedenin izah1 1840'larm Alman
materyalistlerinin yaz1lanm bekleyecekti.

Hem Frans1z hem de Alman materyalizm mekteplerinin ba§hca


giidiisii bir tutarh kuramsal sistem kurmak degil, politik, dini ve
sosyal reform ic;;in bir hareket noktasmm ke§fi idi. Sosyal reform­
cular ve hiimanistlere, insanm tamamen c;;evresinin iiriinii oldugu
ve erdem ile giinah, bilgi ile cehalet arasmdaki farklarm c;;evre­
sel diirtiiyii degi§tirerek denetim altmda tutulabilecegi varsay1m1
kadar hic;;bir §ey ho§ gelmiyordu . ilk ag1zda politik, sosyal veya
biyolojik farklarm dayandmlm1§ olduklan ilk giinah CAdem ile
Havva'nmki) ve dogal h1tuf doktrini siipiiriildiigii, art1k, doganm
akli denetimi ile insanm sonsuz miikemmele§ebilme kabiliyetinin
yolu ac;;dm1§ oluyordu; ve insan mutluluk ve refahmm bir bilimi
olanagma ate§li inane;, materyalist mektebin onde dii§iiniirlerini
sarm1§t1.

XIX. yy'da sosyal sorunun §iddetlenmesi, yeni bir tip materyaliz­


min, Marx ile Engels'in diyalektik materyalizminin ortaya c;;1k1§ma
biiyiik olc;;iide amil olmU§tUr. Bir §ekli felsefi anlamda bu doktrin,
Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik 85

hie; degilse bir yamyla, Kant'la ba§laytp Hegel'le doruguna varan


Alman idealizminden inmi§ti. Hegel'in olumunu muteakip onun
bir yanda§ grubu arasmda bir naturalism ekoliine dogru bir tepki
meydana gelmi§ti ve bunlar, hocalanmn felsefesinin siyasi muha­
fazakarhk ve dini mistisizm yonunde c;ok fazla etkin oldugunu
hissediyorlardt. Bununla birlikte bu as'i yanda§lar, deneyim dina­
mik niteligi ve ozellikle sosyal ya§amda §Uurun faal rolu uzerin­
deki vurguyu muhafaza etmeyi aram1§lard1; §6yle ki, naturalist ve
materyalist felsefeler bunlan geni§ olc;ude ihmal etmi§lerdi. Diya­
lektik materyalizm hususunda da Hegel'in diyalektik metodu bi­
le, tadil edilip bir materyalist baglam ic;inde i§letilmek uzere ele
almm1§t1.

Admm da ifade enigi gibi diyalektik materyalizm, Hegel tarafm­


dan geli§tirilen gerc;egin diyalektik yorumunu ele almt§ll. Ba§lar­
ca Yunanda kulland1g1 haliyle diyalektik tabiri, mukabil taraflarca
yiiriitulen bir tartt§ma yoluyla dogruya varma sureci oluyor. He­
gel ve ba§ka baz1 Kant sonras1 filozoflar ic;in deney hareketinin
kendisi de, gerc;ek tarafmdan yiiriitulen bir nevi mant1k tart1§mas1
olup bunda mant1ki tezin kar§tsmda bir mant1ki antitez bulunu­
yor ve boylece de daha yiiksek sentezlere dogru sonsuz bir ha­
reket has1l oluyor. Hegel'in diyalektik surecinin nihai, en ust he­
defi Tann ve maddeye bagltltgmdan kurtulmu§ saf ruh oluyor ki
i§te bu hedef ve bunun tazammun ettikleri, Marx ve Engels tara­
fmdan, diyalektigi gen;ek surecinin bir yorumu olarak elde tut­
tuklan zaman, dt§lanmt§lardtr.

Kultur, yani top/um iiyeleri olarak insanlan mu§terek faaliyetle­


riyle c;erc;eveli alana uygulanan diyalektik materyalizm bize tarihi
materyalizmin prensipini veriyor. Engels'in "butun sosyal degi§­
me ve siyasi devrimlerin-ihtilallerin nedenleri insanlann beynin­
de, insan'm ebedi gen;ek ve adalete daha iyi nufuz etmesinde
degil, uretim ve mubadele bic;imindeki degi§mede aranacak.
Bunlar felsefede degil , her ozel c;agm ekonomisinde aranacak"
sozleri varsay1m1 ac;1klam1§ oluyor.
86 Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Ltiiklik

Ekonomik Oretim tarz1 herhangi bir bireyden bag1ms1z olan baz1


sosyal ili§kilerin de ifadesini buluyor. insan, i�inde mOlkiyet ili§­
kilerinin daha onceden §ekil alm1§ oldugu bir toplumda dogar.
Bu mOlkiyet ili§kileri, fedol lord (toprak agas1) ve serf (irgat), i§­
veren ve i§�i gibi �e§itli sosyal sm1flan tammlar. S1mf �atl§malan­
nm yoklugu, �ogu kez profesyonel sosyal yat1§tmcdann faaliyet­
lerinin bir sonucu olarak, ger�ek sm1f �1karlarmm z1ddiyetini or­
tadan kaldmnaz: Zenci kolelerin efendilerine hizmete devam ar­
zusu, bunlann kolele§tirilmi§ olduklan ger�egini ortadan m1 kal­
dmyor?. . .

Toplumun sm1flara bOIOnmesi farkh politik, ahl:iki, dini ve felsefi


ideolojilere yol a�1yor; bu sonuncular, mevcut sm1f ili§kilerini ifa­
de edip egemen sm1fm otoritesini ya peki§tirme, ya da bunun di­
bini oyma egiliminde olurlar. Hayatta kalma mucadelesi fikirler
alamnda da devam eder.(67)

C::ok geni§ olan bu konunun daha fazla ayrmt1larma girmeyece­


giz.

(67) Sidney Hook.-aym makale.


MATERYALiZMiN TtlRKIYE'YE GiRl�i

Gen;ekten, hayatta kalma mticadelesinin, materyalist fikirlerde


'i;Ok gti'i;lti bir silah bulmu§ oldugu a§ikardir. Bu kitabm konusu
olan "laiklik"in irdelemi§ oldugumuz evrelerinin hepsinin teme­
linde bir tur materyalizmin yatt1g1 yadsmamaz. Alesi halde bir ru­
hani (spiritualist) dti§tinceyi ozi.irnlemi§ olan din kurumuyla ba§a
'i;Ikmak, onu bir kenara iterek bilim ve teknolojide bugtinkti a§a­
maya varmak mtimktin olabilir miydi?

"Materyalizm, Ball dti§tincesinin onemli bir tirtintidtir. Bu dti§tin­


ce, Bat1 tilkelerinde felsefi bir meslek, siyasi bir anlay1§ olmasmm
yanmda onernli bir medeniyet, egitim ve ilim meselesi olarak da
degerlendirilmi§tir. Bundan dolay1 bat1hla§mak, medenile§mek,
ilmi olmak, hatta demokratla§rnak arzusunu gosteren her tilke is­
ter istemez bu dti§tinceyle kar§Ila§mak durumunda kalm1§tir . . .
kendilerinde gti'i;Jti bir gelenek sistemi bulunan toplumlar, bu
dti§tinceden 'i;Ok az etkilenmi§lerdir."

"Bir'i;ok tilkede yayilma ve geli§me imkamm bulan materyalizm,


XIX. yy'm sonlanna dogru Ttirkiye'de de hissedilmeye ba§lan­
m1§t1r. Daha sonra kendisine baz1 taraftarlar bulmu§, 'i;Ok yaygm,
§timullti ve gti'i;lti olmasa bile bir fikri yap1 olabilmi§tir" .(68)

Olkemizde gti'i;lti bir gelenek sisteminin varhg1 bir ger'i;ektir. Bu


gelenek, bir yerde, halkm bilimsel anlamda bilin'i;lenmesini de
onleyici bir mahiyet arzetmi§tir. Dolay1s1yla dogrucu bir tanm
ekonomisine bagh bir iilkede insanlarm gtine§, yagmur, verim . . .
kavramlanm, btittin bunlan "denetimi altmda tutan dogatistti

(68) Mehmet Akgun.-Materyalismin Turkiye'yi giri�i ve ilk etkileri, Ankara 1988,


s. 7-8, Ons6z'den.
88 Tarihi Geli,Jimiyle Diinyada ve Tiirkiye' de L<iiklik

gii�ler"le olan ili§kilerinden kopartmak her zaman kolay olma­


maktad1r. Bunun iistesinden ancak, sanayile�menin getirdigi ras­
yonel dii§iince sistemi ve bunun paralelindeki egitim sistemi ile
gelinebilir. Materyalizmin Tiirkiye'ye girdigi ve kendine bir yer
arad1g1 y1llarda iilke bunlann �ok uzagmda bulunuyordu .

Positivizmin Tiirkiye'ye giri�inin oykiisii iizerinde yayilmayaca­


g1z. Bunda rot oynayan yaymlar, kurulu�lar, dergiler, fikir adam­
lan, bunlann arasmdan Turk dii�iince diinyasmda materyalizmi
sistematik §ekilde savunmu§ olanlann tetkiki, ger�ekten ilgin�
oluyor. Ornegin bir Baha Tevfik (1881-1914), �ok say1da yaz1, �e­
viri arasmda iinlii Alman zooloji ve evrim bilgini, atomist mater­
yalistlerin biiyiik ornegi Ernst Haeckel'in (1834-1919) Monistic
felsefesi kitabm1 Kdinatm muammalan ad1 altmda �eviriyor
(69). Haeckel, bu yap1tmm onsoziinde (1899) " . . . son yiiz y1llarda
iiniversitelerimizde ·felsefe· ad1 altmda okutulan soyut ve az �ok
tiimiiyle metafizik bilim, bizim deneysel ara�tmnanm gii� elde
edilmi§ hazinelerini oziimsemenin uzagmdad1r . . . " diye yakm1yor.

Teceddiid-i ilmi ve Felsefi Kiitiiphanesi'nin yaym orgam olan


Felsefe Mecmuasi (yayma ba§lama 1329) nda mezkur eserin sa­
dece materyalist fikirleri i�eren ooliimlerinin �evirisi yaymlanml§.
Bunlardan baz1lanm verelim.

" l . Kainatm evveli yoktur, ahiri de yoktur, hududu da yok­


tur".

"2. Kainat1 dolduran ve madde ile kuvvetin birle§mesinden


husule gelen ·cevher•, feza-i namiitenahiyi, yani sonu olmayan
mesafeleri doldurmu�tur ve daima hareket halinde bulunur".

"3. Daimi olan bu hareket de bazen kaybolarak, bazen �oga­


larak bir tekemmiile dogru ilerler durur".

(69) Bunun i ngilizce �evirisi olan The riddle of the univers, London 1937'yi 40'h
ytllarm ba�lannda okumu�tuk.
Tarihf Geli§imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de ldiklik 89

"4. Adetleri na-mi.itenahi olan ve esir'le(70) menlu (dolu) fe­


za ic;;inde sac;; tlmt§ bulunan bir c;;ok semavi cirmler (7 1 ) de madde
kanununa tabidir. Buradan kayboldu sand1g1m1z bir cisim mutla­
ka kainatm ba§ka bir tarafma gider ve burada yeniden vi.icut bul­
dugunu gordi.igi.imi.iz bir cisim de mutlaka kainatm ba§ka bir ta­
rafmdan gelir".

"5. Gi.ine§imiz birc;;ok gec;;i ci yild1zlardan biridir ki, arz1m1z


onun yine gec;;ici seyyarelerinden birini te§kil eder".

Bundan sonra, evrimle ilgili maddeler siralamyor.(72)

Bi.iti.in bunlar, islam di.inyasmm amenti.isi.i olup aslmda Tevrat'da


anlattlanm bir degi§ik §ekli olan Yarat1h§'la ilgili surelere ti.imden
ters di.i§ti.igi.ine gore, hayli tepkiyle kar§1la§ffil§ olmah; §Oyle ki,
yarattlmakla kainatm bir ba§lang1c1, "ktyamet" le de bir sonu var­
dtr . . .

Baha Tevfik'e gore ruh, maddeden meydana gelen bedenimizin


nitelikleri ve kuvvetleri olup dogai.isti.i bir cevher degildir. Orne­
gin bir midenin nitelikleri, bir bitkinin organik gorevleri ne ise,
iradeler, muhakemeler de, vi.icut ve dimag1m1za nazaran oyle­
dir.(73)

Materyalizmi sistematik §ekilde Ti.irkiye'ye savunmu§ olanlarm


bir prototipi olarak ele ald1g1m1z Baha Tevfik ve obi.irlerinin, ko­
nuya derinlemesine vakuflannm yam stra onemli bir ozellikleri
de bu felsefeyi siyasi ya§am alanma ta§1m1§ olmaland1r.

(70) Yunanca "eter" sozciigiinden, havadan hafif olup �1k ve 1s1y1 nakledici var­
say1lan cisim.
(71) Cans1z cisimler.
(72) Mehmet Akgiin.-a.g.e., s. 1 56 -9.
(73) Aym eser, s. 258.
90 Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik

Konunun ko§e ta§lanm boylece yerlerine oturttuktan sonra gele­


lim §imdi astl "Iaiklik"in tarn tammlanmasma. Bu hususta en yet­
kililerin ba§mda gordiigiimiiz merhum Niyazi Berkes hocadan
geni§ ahnttlar yaparak kavramm dort yanm1 iyice <;evirmeyi
ama<;hyoruz.

" . . . din ve diinya i§lerini ay1rma sorunu Cumhuriyet doneminin


13.iklik ilkesi ile son goriiniimiinii alm1§ttr. Tiirk<;eye, Frans1zca
lai"cisme bi<;iminde yaz1lan bir terimden ge<;en bu sozciik, islam,
Osmanh, Tiirk din ve siyasa gelenegine yabanc1 bir terimdir. . .
ger<;ekte, sorun sadece din-devlet aymm1 davas1 olmaktan daha
geni§ bir davadir ki buna en uygun terim olarak {:agda§la§ma te­
rimini daha yerinde buluyorum. Bau'nm bir kesiminde Frans1z­
ca'dan gelen lai"cisme'e e§ olarak kullamhp ve . . . Tiirk<;eye gir­
memi§ olan ba§ka bir sozciik, secularism sozciigii, bu {:agda§la§­
ma sozciigiine hem anlam, hem koken a<;1smdan daha yakmdir,
batta onun tam ka�tligulir"(74)

"Iaicisme sozciigii Katolik Hlristiyanhgm yaytld1g1 halklarm dilin­


de, ozellikle Frans1zca'da kullamhr ve kokenine bakdirsa "halk­
salla§ttrma" demektir. <;iinkii kaynag1 olan Hiristiyanhk oncesi
Grekcedeki laos Chalk), laikos (halksal) sozciikleri Hlristiyanhk
doneminde, clerius, yani din adamlan d1§mda olan ki§iler i<;in
kullamhrd1. Modern Frans1zca'da lai"cisme, din adamlanndan, ra­
hiplerden ba§ka ki§ilerce, kurullara, yetkililere diinya i§lerinde
hatta din i§lerinde iistiin bir yer verme anlamm1 ta§tr".

"Katolik Hlristiyanhgm dt§mdaki Hiristiyanhgm yayild1g1 yerlerde,


ozellikle Protestanhgm etkisi altmda olan ingilizce ve Almancada
kullamlan terimin kokeni ise Grek<;e degil, Latince'dir. Bu koken
de zamanla degi§iklige ugrayarak §imdiki anlamm1 almt§t1r. As­
lmda sozciik, saeculum sozciigii "<;ag" anlamma gelir ki Arap<;a-

(74) Tardftm1zdan helirtildi.


Tarihi Geli�imiyle Dunyada ve TUrkiye' de Laiklik 91

da bunun kar§1hg1 olan asr sozctigti son zamanlara degin Ttirk­


i;ede asir olarak kullamhrd1. Ll.iklik teriminden once asrilik bii;i­
mindeki bir sozctik kullamhyordu. Bu sozctik secularisme sozcti­
gtintin kapsad1g1 anlam1 ta§1rsa da, Cumhuriyet doneminden on­
ceki "i;aga uyma" ya da "onun gereklerine uyacak bii;imde degi§­
mek" anlam1, dincilerin elinde kotti bir kavram durumuna getiril­
mi§ti. Asrilik ztippelik, kokstizltik, sathilik, dinsizlik anlamma
gelmeye ba§ladi . . . "

"Asrile§mek ya da muas1rla§mak gibi daha uygun olan terimin


yerine (anlammm kottile§tirilmesi ytiztinden halkm kulagmda
olumsuz i;agn§tmlar yapt1gmdan) btiylik i;ogunlugun anlamm1,
kokenini, yaztl1§ bii;imini bile bilmedigi laiklik gibi melez bir te­
rim bulma i§i de aym kayg1 ile yaptlm1§ olmahd1r. Bu terimin
hangi tarihte i;1kt1g1, ilk once onu kimin kulland1g1, yani resmi­
le§meden onceki ktSa tarihini belirten bir incelemeye rastlama­
d1k . . . " .

"i§te burada . . . konunun astl oztinti aydmlatacak i p ucunu elde


ediyorui: bu, dar anlammda din devlet ya da devlet-kilise aym­
mi sonmu degil, fOk daha geni§ anlamda "kutsalla§ml§ gelenek
boyundurugundan kurtulma " sonmudur. Birincisi, ikincisinin
bi�ok gonlntulerinden yalmz biridir'(75)

'Bir toplumda en yliksek saytlan degerler . . . dinsel degerler k1hg1-


na girmeye de egilimlidirler. Din, gelenegin en son s1gmag1, en
son savunma kalesidir. Ashnda toplunun eski ya§ayanm koke­
ninden gelen biri;ok ah§kanhklar, kolayhkla din geregi imi§ gibi
bir nitelik kazamrlar. i§te bunun ii;indir ki, i;agda§la§ma sozctigti­
ntin ozti, "laikle§me" sozctigtintin soylemek istedigi gibi toplumu
bu dinselle�me hummasmm yakasmdan kurtarma i§i imi§ gibi
gozukUyor ve burada "lai"cisme" ile "secularism " terimlerinin an­
/am/an, ayn sozcuk k6kenlerinden geldikleri ha/de, birbirine
uyuyor"(76)
(75) Taraf1m1zdan belirtildi.
(76) Taraf1m1zdan belirtildi.
92 Tarihl Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Ldiklik

" . . . Dinselle§me, \agda§la§maya kar§I kaplumbaganm kabuguna


\ekilmesi gibi bir korunma \abas1d1r. . . her \agda§la§ma donemi­
nin arkasmdan bir dinselle§me hummas1 ba§lar"(77), bugiin ol­
dugu gibi . . .

Berkes hocanm " . . . ruhani (ya da dinf) ile dunyevf (ya da cisma­
nf) aras1 aymmlar \Ok kaypakhklar gosterir. Bir\ok ruhanf ya da
dinf saytlan §eyler ger\ekte, diipediiz dunyevf ve cismanf i§ler­
dir; ya da cismanf say1lan gii\ler, yetkililer, ger\ekten ruhanf
gii\ler ve yetkililerdir"(78) ifadesi, bir ba§ka uzmanm da kalemi­
ne konu oluyor:

"Bilimsel devrimden bu yana insan sorunlanndaki h1zh degi§me


siirecini belirten genel bir deyim olarak •\agda§la§ma·, koken yb­
niinden olduk\a yakm tarihin iiriiniidiir, ama aym \agm bir dO­
neminin niteligini gosteren bir deyim olarak •\agda§• sozciigii­
niin kullarnh§1 XV. yy'm Orta\ag Latincesine dek geri gotiiriilebi­
lir. Once Latince'de, daha sonralan ingilizcede ve obiir dillerde
bu sbzciik ya§anan \agm ve ·ge\mi§•in yazar ve yaz1lanrn birbi­
rinden ay1rt etmek iizere kullamld1 ve VII. yy'da ise •modernist•
(\agda§hk), ·modernizers• (\agda§la§tmctlar) ve ·modernisation·
(\agda§hk) sbzciiklerinin degi§ik bi\imlerde olduk\a smirh ve
teknik baglamlarda kullamld1g1 goriildii . ilk zamanlarda ·modern•
\agda§ sozciigii \Ogu kez bayag1 ve basmakahp gibi a§agtlay1c1
bir anlamda kullarnhrd1 ve Shakespeare de deyimi hep bu an­
lamda kulland1. ingiliz yazarlan Franstz devriminin onderlerine
•\agda§la§tmctlar· olarak yollama yapt1klarmda bu sozciigii ku§­
kusuz kotiileyici anlamda kullamyorlardt . . . ", t1pk1 •asrilik· gibi . . .

"Ge\mi§ ku§agm anlayt§ma gore •\agda§hk· sozciigii teknolojik,


siyasal, ekonomik ve toplumsal geli§mede en ileri olan iilkelerin
ortak ozelliklerini belirtmek iizere olduk\a yaygm bi\imde kulla­
mhrd1 ve •\agda§la§ma•, iilkelerin o ozelliklerini elde etme siire­
cini belirtirdi . . . .
"

(77) Niyazi Berkes.- Tilrkiye'de �agda§la§ma, istanbul (t.y.), s. 16-18.


(78) Aym yer, s. 18-19.
Tarihi Geli�imiyle Dunyada ve TUrkiye' de Ltiiklik 93

"Burada kullamlan •\agda§la§ma· sozci.igi.i, son yi.izy1llarm bilgi


patlamasmm sonucunda \aghk bir yenile§me si.irecinin ald1g1 di­
namik bi\imi dile getirir. Onun ozel anlam1 hem devingen niteli­
ginden, hem de insan sorunlan i.izerindeki etkisinin evrensel olu­
§Undan kaynaklamr. Ba§lang1\ta bu kavram, toplum nitelik\e de­
gi§tirilebilir ve de degi§tirilmelidir, degi§iklik gi.izeldir yolundaki
bir anlay1§tan, boyle bir inan\tan dogmu§tur. Eger bir tamm ge­
rekliyse •\agda§la§ma·, tarih boyunca geli§mi§ kurumlarm insanm
bilgisindeki gori.ilmemi§ art1§1 yans1tan ve hizla degi§en i§levlere
uyarlamas1 si.ireci olarak tammlanabilir ve bilimsel devrime e§lik
eden bu sure\ insanm \evresini denetlemesine olanak saglar . . .
siyasal bilimciler •\agda§la§ma· deneyimini \Ogu kez sanayile§­
meye e§lik eden siyasal ve toplumsal degi§iklikler i\in kullamr­
lar . . . .
"

"insan etkinliginin bi.iti.in yonleri e§zamanh degi§imler i\indedir


ve \agda§la§ma si.ireci oyle karma§tktir ki onu agir bi\imde \ar­
p1tma tehlikesine di.i§meksizin yalm terimlere indirgemek ola­
naks1zd1r. Bununla birlikte bu incelemenin (Black'm kendisinin­
ki) ama\lan a\1smdan varsaym ki ti.im insan etkinlikleri be§ yon­
li.i bir \er\eve i\inde tart1§1labilir: Di.i§i.insel, siyasal, ekonomik,
toplumsal ve psikolojik . . . bellidir ki insan etkinliginin \e§itli
yonleri, bunlann kategorile§tirilmesi ve tammlan nasil yap1hrsa
yapilsm, birbirlerini si.irekli etkilerler . . . "(79)

"Avrupa tarih\ileri, insan varhgm1 kavray1§taki evrimi Ronesans,


Reformasyon ve kar§l Reformasyon, Aydmlanma \:ag1 ve belki
de Materyalizm \:ag1 olarak belirtmeyi uygun buluyorlar. Boyle
geleneksel bir donemle§tirme yararh bir referans \er\evesi olarak
hal:i varl1gm1 koruyor".

"XII. yy'dan XIX. yy'a degin bu di.i§i.insel devrimin hemen he­


men dogrudan dogruya hep Avrupa'nm i.iri.ini.i olmas1 \Ok an­
lamhdir. insanhgm ilk \aglardaki Yunanhlara, Araplara, Hindi
(79) C.E. Black. - <;:agda�la�manm itici gii<;; leri. "The dynamics of modernisation"
den t;;ev. Fatih Glimii�, T. i S B. Yay., Ankara 1 986, s. 4-8.
94 Tarihi Geli�imiyle Dunyada ve TUrkiye'de L/iiklik

matematikc;i ve astronomlara borc;lu oldugu biliniyor. Aym za­


manda , <;in'de ve Gi.ineydogu Asya'da bunlara ko§ut ve katk1 ni­
teliginde geli§meler oluyordu. Bununla birlikte insan ve madde
di.inyasm1 anlamakta gosterilen bi.iyi.ik modern c;aba, aslmda
obi.ir toplumlann da bu bi.iyi.ik seri.ivene kattlmak ic;ir gereksin­
dikleri teknigi elde ettikleri XIX. yy'a dek hep Avrupa'da gosteril­
mi§tir. Dniversitelerin ve ara§tlrma enstiti.ilerinin yeryi.izi.ini.i ku­
§att1g1 gi.ini.imi.izde bile, Avrupa'nm ilk di.i§i.insel merkezleri hal:i
birc;ok etkinlik alanlannda yetenegin en bi.iyi.ik birikimine sahip
bulunuyorlar. Bu merkezlerle baz1 alanlarda yan§an, baztlarmda
ise onlan geride birakan i.ilke ve halklar daha c;ok ingilizce ko­
nu§an deniZa§m i.ilkelerle Avrupa 'nm ogrencileri olan Rusya
halkland1r. i§te bundan dolay1d1r ki �agda§/Cl§ma, ·Avrupalila§­
ma. ya da ·Battltla§ma.dtr. (80) Bilgi birikimi ve bunu saglayan
ussal ac;1klama yontemleri, ku§kusuz c;agda§la§manm en yaygm
bic;imde benimsenen yonleridir ve bunlar zihinsel davram§ ola­
rak bu si.irecin merkezinde yer altrlar".

"Di.i§tinsel devrimin onemli bir ogesi, insanm pratik i§lerine bili­


min teknoloji bic;iminde uygulanmas1 olmu§tur . . . "(81).

Black'm yap1tm bizi burada dogruca ilgilendiren bir ki.ic;i.ik boli.i­


mi.ini.i de aktanyoruz: "<;agda§la§manm en dramatik ozelliklerin­
den birisi en once c;agda§la§an toplumlann goreli konumu i.ize­
rinde yapt1g1 etkidir. Bu toplumlar birkac; yi.izy1I ic;inde Roma im­
paratorlugu'nun ileri karakollarmdan dtinyanm tamd1g1 en btiyi.ik
etki merkezlerine dogru gerc;ekle§en bir donti§tim yapttlar. <::ag­
da§la§manm onctileri olarak onlar aym zamanda bu i§in misyo­
nerligini de i.istlendiler; saldirgan tutumlanyla en c;agda§ di.i§tince
ve kurumlan, di.inyanm en uzak yerlerine degin ta§td1lar. Bunlar
etkilerinin doruk noktasmda bulunduklan sirada 0910-1920) ya­
nm di.izine Avrupalt toplumun yonetimi altmdaki Avrupalt olma­
yan toplumlarm say1s1 yanm milyardan az degildi. Yonetenlerle

(80) Taraf1m1zdan belirtildi.


(81 ) C.E. Black.- aym yer, s. 9.
Tarihf Geli§imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Ldik/ik 95

yonetilenler arasmdaki bu ili§ki si.irekli c;eki§meler yarattt ve k1-


hc;la zorland1klanda c;agda§ uygulamalar genellikle reddedildi.
Bu durum anti-Avrupah olmakla birlikte Avrupah uygulamalan
aynen alan ve Avrupah yonetimine kar§1 sava§ veren c;agda§c;ilar
olgusunu da geli§tirdi . . . ".

"Emperyalizm arac1hg1yla c;agda§ di.i§i.ince ve kurumlann yay1l­


mas1, genellikle, c;agda§hk zorlamasmm yogunla§masma yol ac;­
ffil§tlr; ama bu durum, c;agda§c;1 onderlerin iktidan almalarmm
geciktirilmesinde de etkili olmu§tur. Vesayetc;i toplumlar c;agda§­
la§manm yararlanm ancak kendi gereksinmelerine hizmet ettigi
olc;i.ide ve bic;imlerde geni§letmeyi istemi§ler, gerc;ekte yonetilen­
lerin bag1ms1zhgma, yoneticilerin aradaki ili§kiden kazanabile­
cekleri yararlan yitirilmesine yol ac;acak tarn bir c;agda§la§may1
gormeye istekli olmam1§lard1r. Gerc;ekten de tarn c;agda§la§ma
bi.iyiik insan ve malzeme kaynaklarmm seferber edilmesini ge­
rektiren ihtilalci bir si.irec;tir ve hic;bir vesayetc;i toplum c;ok
onemli bir ulusal c;1kar sozkonusu olmad1kc;a bu gorevi i.istlen­
mez. Fransa Cezayir'in, Rusya Orta Asya'nm, Japonya Kore ve
Mancurya'nm c;agda§la§masma giri§tiler, ama bunlar aynk olgu­
lard1r. Daha yaygm bir uygulama olarak, Hollanda'nm Endonez­
ya'da, Britanya'nm Hindistan'da, Arnerikahlann Filipinlerde, Bel­
c;ikalarm Kongo'da yapt1klan gibi vesayetc;i toplumlar, kurulu di.i­
zeni si.irdi.irmek i.izere geleneksel oligar§ilere dayanm1§lard1r.
Boyle yapmakla, otoritelerini en az di.izeyde bir kaynak harca­
mas1yla korumay1 ba§arabilmi§lerdir, ama bu sonucu genellikle
vesayetc;i toplumun i.iniversitelerinde egitilmi§ olan c;agda§<,;1 6n­
derlerin bi.iyi.ik c;abalanm bo§a c;1kararak elde etmi§lerdir".(82)

(82) Aym escr, s . I 10-2.


96 Tarihi Geli§imiyle Dunyada ve TUrkiye' de LfJiklik

Turkiye ger�egi

Bu mtilahazalarm 1§1gmda gelelim §imdi dogruca Ttirkiye gen;;e­


gine.

Osmanh devleti Kanuni (1495-1 566) doneminde ihti§ammm §ahi­


kasma varm1§, ama yine bu padi§ahm zamanmdan itibaren de
inhitat sath-1 mailine girmi§ti. 1 538'de Preveze deniz zaferi ol­
mu§, 22 y1l sonra, yani 1 57 1 'de inebaht1 (Lepante) deniz sava§1
htisranla son bulmu§tU. Neydi Osmanh'nm, Avrupa kar§1smda,
onceleri belki <;ok yava§, ama biraz sonra da h1zla gerilemesinin
nedenleri?

Btittin tarih<;ilerimiz bunu mtilki ve asker! te§kilatm <;tirtimesine


baglamakla sorunu <;ozmti§ olma rahathg1 i<;indedirler. Ger<;ekten
sonuna kadar muhafaza edilmi§ di§ gortinti§tin azametine rag­
men her tiirlti <;oktintti ya§amyordu ve buna dalkavuklann, hase­
ki veya gozdelerin, rti§vet<;i devlet erkanmm . . . marifetlerinin se­
bep oldugunun otesinde ger<;ek kaynagma inen yoktu. Ko<;i
Bey, IV. Murat ve halefi ibrahim (Deli) in bu hususlarda dikkat­
lerini <;ekmeye <;ah§arak, Yeni<;eri ocagmm bozulmas1 ve sairenin
yam s1ra ozellikle t1mar ve zaamet usullerinin <;1grmdan <;1kmas1-
m sebep gosterdigi risalelerini sunuyor.

Burada ayrmt1larma girmeyecegimiz t1mar sistemi (83) ger<;ekten


Osmanlmm, koyu bir feodal yap1ya sahip Avrupa k1tas1 iilkeleri­
ne kar§I (yerli halkm destegiyle de) kazand1g1 tistiinliikte biiytik
rol oynam1§t1. Ama gtintin sava§ teknolojisindeki degi§meler 'Sti­
varinin roliintin azalmas1), bu sistemin onemini esasen arka pla­
na itmi§ti.

Burada anlatmak istedigimiz, Ko<;i Bey'in inebaht1'daki mutsuz


sonucun bir silah tisttinliigtinden kaynakland1gm1 bilmemi§ oldu­
gudur (Preveze'den ders alan Venedikliler, Osmanlt donanmasm-
(83) Bu hususta bkz. Burhan Oguz. - Tilrkiye halkmm kill!Ur kokenleri, C. 11/2,
Miiesseseler, Ist. 1988.
Tarihi Geli§imiyle Dunyada ve TUrkiye' de Laiklik 97

daki uzun bir egitimden ge<;mi§ "keskin ni§anc1 deniz piyadesi


ok<;ulan"m etkisiz ktlmak Ozere, bunlan, daha ok menziline gir­
meden vuran silah1 geli§tirmi§lerdi).

Aym §ey, II. Viyana ku§atmasmdaki ba§ans1zhk i<;in de varittir.

Evet, Ko<;i Bey i<;in sebep §udur:

"Saadeth1 ve §evketh1, y1ld1zlar kadar <;ok askere malik olan Padi­


§ah hazretlerinin uyamk olan mtibarek hattrlarma gizli degildir
ki, yeryiiztinde fitne ve fesad . . . Ostiin geliib, §6hret bulmalannm
sebebi, din askeri olan zeamet ve t1mar askerinin halen dirlikleri
kesilip, kendilerinin nam ve ni§anlarmm kaybolu§udur . . "(84) .

Aradan zamanlar ge<;ecek, Mustafa Re§it (Koca Re§it Pa§a), Paris


ortael<;iliginde bir y1h doldurmadan "me'zumen ve muvakkaten"
istanbul'a donecek. Yerine maslahatgiizar olarak Ruhiddin Efen­
di'yi birakacakt1. Ruhiddin Efendi'ye verilen talimatm bir yerinde
"hamisen gazete hiilasac1s1 Mosyi Evas'm §ehriye-1 muayyenesi
kema fi's-sab1k ita olunarak zat-1 §evketsimat-1 hazret-i §ehin§ahl­
nin nizamat-1 askeriye ve her tarafda sivilizasyon (Civilisation)
usUl-u merg(ibesinin icrasma . . . "deniyor.(85) Yani "ragbette olan
·civilisation•, uygarhk"tan soz ediliyor ve bunun "icras1" isteni­
yor. . . Ama i§bu "civilasition" un ne anlama geldigine dair en kO­
<;Ok bir ima yok! Donecegiz buna.

Daha sonra Yeni Osmanhlar, Jon Tiirkler ve bunlann onde isim­


lerinden Nam1k Kemal ne getirmi§lerdi, Olkeye?

Ahmet Rtza, Batt'da ogrendigi "positivizm"in Tiirkiye'nin sosyal


dtizenini yoluna sokacagm1 samyordu ve politik sistemini, Com­
te'nin etkisiyle "gti<;" ve "iktidar" kavramlan Ozerine oturtuyor,
otoriter bir devlet anlay1§1nt benimsiyordu.(86)

(84) K�i Bey risalesi. - Sadele�liren Zuhuri Dam�man, M.E.B. YAY. lsl. 1972, s. 32.
(85) Re�al Kaynar. - Mus1afa Re�il Pa�a ve Tanzimal, Ankara 1954, s. 77-9.
(86) Silleyman Kocaba� - Kendi iliraflanyla Jon Ti.irkler nerede yamld1? is1. 1 99 1 , s.
45-4 6.
98 Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Ldiklik

"Vatan §airi" olarak i.in yapacak olan Nam1k Kemal ise her vesile
ile dinci dii§i.incesini sergiliyordu. 0, islamiyetin bat1 medeniyeti
ile bagda§acagm1 iddia ediyor, ceza kanunun Fransa kanunlann­
dan c;;ahnm1§ olmasmm ("istirak edilmesinin") yanh§ oldugunu,
"§eriat kurallan, f1khm tayin ett!gi iizere zamanm geregine gore
tamamen fiile c;;1kanhrsa" Avrupa'nm, Osmanh iilkesinde gerc;;ek­
le§ecek adaleti alk1§lamak zorunda kalacagm1 (!) ifade ediyordu.
"Cumhuriyet"ten de soz edip halkm egemenlik hakkm1 teslim
ediyor ama bunu hemen bir dini ac;;1 ic;;ine sokuyor: "islam, ilk or­
taya c;;1kt§mda bir tiir cumhur degil miydi? CumhGrun bizi bat1ra­
cag1 ba§ka mesele, onu kimse inkar etmez. Bizde cumhGr yap­
mak kirnsenin aklma gelmez. Fakat icrasmda imkan olmamakla
dogru ("hak"), yanh§ ("bat1l") olmu§ demek degildir. " Kemal,
cumhuriyetin yonetimine, Osmanh imparatorlugu'nu y1kacag1
korkusuyla yana§m1yor(87). Oretim konusunda da hic;;b ir fikri
yok. Ti.irkiye'nin bir tanmc1 toplum oldugunu soylemekle yetini­
yor. Bunca zaman Fransa, ingiltere'de kahyor, o c;;agda ortahg1
sarsm1§ olan Marx'1 bile bilmiyor. Bat1'y1 Bat1 yapan biitiin biiyi.ik
fikir ak1mlanndan da habersiz oldugu gibi. Ama, bu, Kemal'in
kendisine mi.inhas1r degil. Bi.itiin o donemin ortadaki ki§ilerinin
hic;;bir i.ilkeye Bat1'nm felsefe, sanat, bilim ve teknolojisine <lair
herhangi bir §ey getirmiyor. Her ne kadar arada bir "bilim ve
teknoloji", yahut "sanayi" gibi laflan geveliyorlarsa da bunlann
i.izerinde sistemli hic;;bir dii§iince, bunlann i.ilkeye ta§mmas1 hu­
susunda hic;;bir somut oneri getirmiyorlar, "egitim" den soz et­
mekle yetiniyorlar. Oysa ki, egitimin paralelinde i.iretim olmad1g1
si.irece o egitirnin hic;;bir pratik yaran olamaz. Bir c;;obana alfabe,
matematik, tarih, felsefe . . . ogrettikten sonra onu tekrar doga, da­
varlannm ba§ma gonderecek olunursa, ona biitiin bunlan ogret­
mek ic;;in sarfedilmi§ sosyal enerji havaya gitmi§ demektir . . .

Omer Seyfettin, "bu zavalh milletin ba§ma her ne geliyorsa . . .


miitefekkirlerinin, giizideler sm1fmm milli olmamasmdan ileri ge­
liyor. Millet ile yi.iksek sm1f arasmda, as1rlarca devam edip duran

(87) Abdullah Kayg1. - Turk dil�ilncesinde c;;agda�la�ma, Ankara 1992, s. 70- 1 .


Tarihf Geli�imiyle Dunyada ve TUrkiye' de Uiiklik 99

bu aynhk, bu alakas1zhk devam ettik�e bizde hi�bir §ey olmaya­


cagma iman etmeliyiz" demi§ti.(88). Ger�ekten Osmanh aydm1,
ozellikle Jon Tiirkler donemininki ekonomik ve kiiltiirel bak1m­
dan halk kitlelerinden uzak kalm1§t1r. Bu aydmlar "Osmanh im­
paratorlugu 'nun �oziiliip dagilmas1 ile siyasi ve ekonomik karga­
§ahk i�inde yeti§mi§ler ve aym karga§a k1smen onlarm zihninde
ya§amakta devam etmi§ti . . . Kendi felsefesi i�ine gomiilmii§ olan
Osmanh aydm1, toplumu, ekonomilerindeki katthk, otoriteye kar­
§1 olan mutlak inanc1 ve nihayet Bat1h olan her §ey kar§1smda
duydugu adeta fatalist a§ag1hk duygusu, Osmanh aydmm1, impa­
ratorlugun siyasi, kiiltiirel ve toplumsal seyrinin rab1tasm1 tayin
edebilmesi i�in gerekli yarat1c1 fikirlerden yoksun b1rak1yor­
du . . . "(89)

Nitekim, Yeni Osmanhlar Cemiyeti'nin kuruculannm, hepsi var­


hkh yGksek biirokratlann �ocuklanyd1. Nam1k Kemal'in ba§m1
�etigi bu Cemiyet'te, en devrimcileri, gelecegin sadrazam1 Mah­
mut Nedim Pa§a'nm ("Nedimof') yegeni Mehmet Bey oluyordu.
Ancak bu sonuncusunun dt§mdakilerden hi�biri, me§rutiyet�i ve
liberal vatanseverlikten oteye gitmiyordu.(90) "Vatan vatan!" diye
bagiran Nam1k Kemal'in meger biitiin istedigi bir parlamento
imi§. Onu sonunda bulmu§ ve rahat olmii§tii. 0 parlamento bu­
giin de var . . .

Biitiin bu ger�ekler, akhm1za Voltaire'in bir soziinii getiriyor: "En


biiyGk yalanda bile ger�ek pay1 vardir". Bu baglamda Abdiilha­
mid'in, tahttan indikten sonra, kendi "apoloji" si babmda soyle­
diklerine, sozlerindeki samimiyet ve dogruluk derecesinin tart1§­
masma girmeden, bakahm. Ona gore, bir iilkenin ayakta kalabil­
mesi i�in §U dart ko§ul gerekliydi: "Birincisi, din, ve dini muhafa­
za etmek i�in bir miktar taassup. ikincisi maarif. D�iinciisii, milli­
yet dii§iincesi, sanayi ve servet . . . Bat1'nm ilim ve teknigini og-

(88) Zikreden Suleyman Kocaba§.- a.g.e., s. 56-7.


(89) Kemal Karpat'tan nakleden S. Kocaba§.- a.g.e., s. 58.
(90) Nermin Menemencioglu.- Nam1k Kemal Avrupa'da, in Koll.- Bir i;;agda§ on­
cii Nam1k Kemal ( 1 888- 1 988), i st. 1988, s. 32.
I 00 Tarihf Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye'de Laiklik

renmek ugrunda Avrupa'ya ogrenci gondermi§iZ. Fakat bunlar


Avrupa'nm ilim ve teknigini ahp getirecekleri yerde, kendisine
(Avrupa'ya) has orf ve adetlerini getirmi§lerdir . . . birka<; kitap
okumakla kendini bilgin sayan ahmaklardan <;ekindim ve onlar­
dan uzak durdum. Avrupa milletlerinin laboratuarlanna imrene­
cegine, k1hk ve k1yafetlerine imrenen, Frenk delisi §a§kmlar be­
nim yammda itibar gormediler. Avrupa'ya giden baz1 gen<;ler,
orada laboratuarlarda ne olup bittigine ba§lanm bile <;evirmeden,
kadmlann erkeklerle clans ettiklerini gori.iyorlar, i<;ki i<;tiklerine
hayran kahyorlar ve memlekete gelince Avrupa medeniyetinin
tisttinltigti diye bunu ogretmeye <;ah§1yorlard1 . . . "(91)

Dogru soze ne denir? Biz bu konulara y11lar oncesinde deginmi§,


ozellikle Almanya'ya gonderilmi§ ogrenci ve subaylanm1zm, bu
tilkenin tum ktilttirel birikiminden hi<; nasib almadan sadece to­
puk <;akmay1 beraberlerinde getirmi§ olduklanm vurgulam1§­
t1k.(92)

Nam1k Kemal ve arkada§larmm ay1hp bay1ld1klan ve ileri bir


ad1m olarak gordtikleri ingiliz kralmm hi<;bir dini i§levi olmad1g1
ingiliz modeline uygun Me§ruti monar§inin, Padi§ahm aym za­
manda Halife oldugu bir islami zeminde uygulanmasmm mtim­
ktin olmayacag1 a<;1kt1(93). Bunu dahi gorememi§ti Yeni Osman­
hlar, Jon Ttirkler. Bagira <;ag1ra kurduklan Meclis-i Mebusan da
ka<; ki§i "Htirriyet, Adalet, Mtisavat" ilkesinin ger<;ekten farkm­
dayd1. Bu ki§ilerin "ozgtirltik", "fukur ve vicdan ozgtirltigti", "hu­
kuk devleti" kavramlan hakkmda ka<; ki§ide kesin ilk tilgi (nos­
yon) vard1? Bunu Tank Zafer Tunaya <;ok gtizel dile getiriyor:

"Bu ortam i<;inde (Devlet'in kar§ila§t1g1 karga§a, isyanlar . . . ) siya­


sal hukuk alamndaki <;ah§malar etkin sayilamazlar" .

(91) Si.ileyman Kocaba�.- a.g.e., s. 40- 1 .


(92) Bkz. Burhan Oguz. - Ttirkiye halkmm ktilttir kbkenleri, C.!, lst. 1977, s . 310
ve Ytizy1llar boyunca Alman gen;;egi ve Ttirkler, !st. 1983, passim.
(93) Murat <;;u lcu. - Osmanh'da "agda�la�ma-taassup "at1�mas1, C.11, Ist, 1990, s.
339.
Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik JOI

"ilk sorun siyasal rejimin saptanmas1 olmu§tur. 1 876 Kanun-i Esa­


si'si padi§ahc;;1 bir anayasa oldugu ic;;i n, 1909 "tadilat1" ile degi§tiri­
lerek ikinci parlamenter rejim' de karar ktlmm1§ttr. Hic;bir zaman
halka indirilememi§ ve toplumca benimsenmemi§ bir tutku halin­
de, parlamenter rejim (yasama-yi.iri.itme dengesine dayanan ana­
yasal mekanizma) arac; degil amar; say1lm1§ttr. Bu istek aslmda
iktidar ve muhalefet bak1mmdan ruhsuz ve samimiyetsiz kalmt§­
tir. Ne var ki ti.im kavgalar, vuru§malar ve oldi.irmeler hep bu ic;i
bo§alttlm1§ terime dayandmlmt§ttr".(94)

<;:ogu Osmanh aydm1 Bat1hhg1 Fransa'da ogrendigi, Aydmlan­


ma'nm c;ogunlugu koki.ine kadar antiklerikal olan jacobin'lerin
(95) radikal ti.iri.i de en c;ok Fransa'da yaygm oldugu ic;;in yeni ye­
ti§en pek c;;ok Osmanh aydm1, en parlak ornekleri Bat1'da gori.i­
len bu evrensel akla uymay1, tasavvur edilebilecek en ileri hedef
gibi gormi.i§lerdir. i§te Mecelle'den once Frans1zca'dan c;evirdik­
leri ve Nam1k Kemal'in, yukarda gordiigiimiiz gibi kar§t c;1kt1g1
ceza ve ticaret kanunu'nu kabul eden Osmanh aydmlan . . . (96)

Osmanh aydm1 ve Cumhuriyet Tiirkiyesi Frans1z ihtilali ve Jaco­


bin hareketle dirsek temasm1 hic;;bir zaman kaybetmeyecekti.

"•Jacobin· Akc;ura (Yusuf) ve onun milll-demokratik program1 . . .


Akc;ura'nm ya§am oykiisii . . . Turk devrimini, burjuva-demokratik
devrimler ailesinin gecikmi§, emperyalism c;agmda cereyan eden,
azgeli§mi§ iilkelere ozgii bir varyant1 olarak kavramamlZI kolay­
la§tmyor . . . "(97)

Liiiklik, Jacobin antiklerikalisminin ancak aynlmaz doktrini olabi­


lirdi. Halk1 kullamp ondan yana gori.inmesine ragmen ihtilal, ko­
miinismin §iddetle kar§tsmda olmu§tU: bu gerc;egi Babeuf ve ar­
kada§lan biraz gee; ogreneceklerdi . . .

(94) Tank Zafer Tunaya.- Turkiye'de siyasal partiler, C.I. i kinci


(95) Gastor-Martin. - Les jacbonis, P.U.F., Paris 1949, s.S.
(96 ) Murat Beige.- "Turkiye'de hukuk" (3). Cumhuriyet gaz. 06 .05.82.
(97) Halil Berktay.-jacoben Aki;;ura ve onun milli-demokr.itik devrim progranu,
in SA<;:AK 34/5, Haziran 1984, s.5.
102 Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Lliklik

III. Selim'in 1slahat hareketleriyle ba§lay1p Tanzimat, Kanun-u


Esasi, ve (her §eye ragmen) ]anti.irk hareketi, ihtilal havasm1 si.i­
rekli olarak Osmanh i.ilkesine ta§1yan mecralar olarak tarihe gec;­
mi§lerdir. Bu kesintisiz zincirin incelenmesi ilginc; olmakla birlik­
te burada bizi konumuzun d1§ma ta§1r. Ancak §U kadanm ifade
edelim ki bir "temel kurallar (nizamat-1 esasiye)" kavralrn yava§
yava§ belirmeye ba§lam1§tl. Bu kurallarm korunmas1 ic;in hi.iki.im­
dann gi.ici.ini.i yasalara baglamak gerekiyordu . Bunu da ancak
din, burokrasi ve ordu yapabilirdi. "Onun ic;in Tanzimat done­
minden itibaren siyasi geli§melerin rotas! bu i.ic; orgiiti.in davra­
nI§lanna gore gidecektir"(98)

ilber Ortayh da merkeziyetc;iligin, bi.irokrasinin gerc;ekle§tirdigi


en onemli devrimlerden biri oldugunu ifade edip "Tanzimat do­
nemi reformculan, model olarak Fransa'y1 sec;tiler. Bu, ihtilal
Fransa'sma baghhktan kaynaklanmad1. Fransa merkeziyetc;iligi
Osmanh reformlarma uygun gelmi§ti. . . " diyor.(99)

Bundan sonraki geli§melerin ozi.ine varabilmek ic;in goz oni.inde


tutulmasmm elzem oldugu bir hususu belirtelim. Bi.ittin bu olay­
lann olup bittigi bir doneme, Bat1'da, ozellikle Fransa'da, tum fe­
odal kalmtilann temizlenmi§ olmasma kar§m, Dogu Avrupa i.ilke­
Jerinin "gee; feodal" dtizene gec;melerine ko§ut olarak, o gi.ine
kadar, ilk Selc;uklulardan ba§lamak i.izere Osmanlmm feodalla§­
maya kar§I kesin tavlf koymas1; merkezi otoritenin zay1flamas1,
hatta yok diyebilecegimiz bir di.izeye inmesi sonucu etkinligini
kaybetmi§ti ve merkezin s1k1 denetimi altmda bulunan umar sis­
temi, "t1marlu"nun kendisine "emaneten" verilmi§ topraklarm
i.izerine oturmas1yla sonuc;lanm1§t1. Yani gi.ini.imi.ize kadar stirege­
len bir "toprak agahg1" donemi ba§lam1§tl. Ters iki stirec; oluyor­
du bu. Adma Ayan, ya da "mi.itegalibe" diyelim, bu ztimre "ikti­
sadi ve mali yonden kuvvetlendikten sonra halk ve devlet nez­
dinde itibar kazamp, bu mevkileri elde e<lebilir hale gelmi§lerdi.

(98) Niyazi Berkes. - <:;agda�la�ma, s. 1 64 .


(99) Zeynep Atikka n.- 1789-1839-1989, Bastille'den GUlhane'ye, 9'lu y1llar, in
Hurriyet gaz. 02.01 . 1989.
Tarihi Geli�imiyle Di.inyada ve Ti.irkiye' de Liiikfik 1 03

Devlet'in mali s1kmt1 ic;inde bulundugu siralarda, yerli aileler


kuvvet yoni.inden son derece bi.iyi.ik bir ilerleme kaydetmi§lerdir.
Bunlar geni§ c;iftliklere sahip olduklan gibi, biiyi.ik mukataa ve
malikaneleri de ele gec;irmi§lerdir . . . "(100)

Toprak agast-e§rnaf-:iy:in-miltegalibe, Frans1z Devrimi gilnlerine


rastlayan yerine oturma silreci itibariyle, bu Devrim'in bir anti-te­
zi olmaktayd1. Bir kiic;i.ik ornek, bu zevatm i§bu Devrim hakkm­
da dil§ilnce, daha dogru deyimle ona kar§t nefretini ifade eder:
carmagnole, ihtil:il strasmda halkm giydigi k1sa, renkli kollu, ge­
ni§ yakalt, birkac; s1ra madeni di.igmeli bir giysi olup ihtil:ilcilerin
icra ettikleri bir dairesel dans ve de bir ihtil:il §ark1smm ad1yd1.
Gi.ini.imiizde, hatta bundan elli ytl oncesinden hattrlad1g1m1za gO­
re "karmanyola", "§ehir ic;inde JSSIZ yerlerde oliimle korkutarak
yap1lan soygunculuk" tilril olarak biliniyordu ve polis kay1tlann­
da bir tilr hirs1zltk-soygunculuk §ekli olarak gec;iyordu. Yani,
Frans1z koylilsilniln, §atolara saldirarak (jacqueries) aristokrat
senyoril dize getirip o zamanlara kadar ona Odedigi vergilerden
kurtulu§un keyfini bir dansla siirdi.irmesi, Osmanlt "aristokrat­
senyor"iln beyninde bir e§kiyaltk hareketi olarak nak§edilmi§ti .

• • •

Donelim yine Jontilrk'lere.

"Gerc;ekten, kar§1m1za, ilginc; bir nokta c;1kmaktad1r ki, bu da Jon­


tilrkli.igi.in Osmanh imparatorlugu'ndaki modernle§me hareketle­
rinin bir halkas1 olarak goriildiigiidilr."(101)

"En sonunda beklenen geli§me . . . Biyolojik materyalizmin Os­


manh aydmlan arasmda yaytlmast ile ortaya c;1kt1 . . . Bu alanda en

( 1 00) Yiicel Ozkaya.- Osmanh imparatorlugunda ayanhk (D�entlik tezi) Ankara


1977, s. 1 43.
(101) M. �iikrii Hanioglu.- Bir siyasal brgiit olarak Osmanh i ttihat ve Terakki Ce­
miyeti ve Jbn Tiirkler, C.J (1989-1902), t.y., s. 10.
104 Tariht Geli�imiyle Dunyada ve TUrkiye'de Laiklik

c;ok ilgi c;ekenin, iist kademe devlet ridilinin bile epeydir hayran­
hgm1 kazanm1§ bulunan Voltaire oldugunu goriiyoruz. Aydmlan­
ma yazarlannm, Osmanlt aydmlan taraftndan en r;ok antikleri­
kal olmak ar;isindan kar§tlandiklan bir gerr;ektir. . . " (102)

<::ok yiizeysel Chalk deyimiyle "ag1zdan dolma") bilgilerin iiriinii


olan Jbntiirk fikriyat1, bir yandan positivism gibi, bireyin toplum
ic;indeki roliinii fazla onemsemeyen kuramlara biiyiik yatkmhk
gosterirken, obiir yandan bireyin toplum ic;indeki geli§menin itici
giicii olmas1 dii§iincesine iltifat ediyordu(103). Biitiin bu c;alkan­
ttlara Cumhuriyet doneminde bir tamk olacag1z.

Frans1z Devrimi'nin evrelerinde oldugu gibi, Jbntiirklerin beynin­


de de "halkc;1hk" ideali, yerini "sec;kin idareciler" kuramma bira­
kacakti.( 104)

Daima vurguland1g1 gibi Frans1z Devrimi, saf din-d1§1 deyimlerle


entelektiiel ifadesini bulmu§, Avrupa'mn ilk biiyiik sosyal degi§i­
mini sergilemi§ti. Bu haliyle laikligin Miisliimanlar ic;in fazla bir
c;ekiciligi yoktu, ama Hiristiyan olmayan hatta anti-Hlristiyan olan
bir Bat1 hareketlerinde, Miisliiman diinyas1, kendi oz din! inane;
ve geleneklerine hale! getirmeden Bat1 giiciiniin bulunmaz s1mm
ele gec;irmeyi iimidedebilirdi. Gerc;ekten teokratik olarak tasar­
lanml§ islam politikasmda Tann'nm yeri iki kez doldurulacakll:
hiikiimranhk menba1 olarak, halk taraf1dan, sadakat konusu ola­
rak da ulus tarafmdan. XIX ve XX. Yy'larda reform hareketlerinin
tarihi geni§ olc;iide, Ball kiiltiiriiyle yeti§mi§ aydmlann, istam'm
din! cemaatine Bat1'mn 13.ik politik orgiitlenme kahbm1 benimset­
me tarihi olmaktadir. Bu baglamda vatan ve millet sozciiklerinin
gec;idikleri evrelerin tetkiki ilginc; olmaktadir. 1880'den once va­
tan, sadece bir insanm dogum ve ikamet yerini ifade ederdi ve
bu anlamda vatan, bir baghhk ve sadakat hissi uyandirabilirdi ve
sozciik, klasik yaz1mda s1k gec;irdi (ozellikle N. Kemal'in kale-

( 1 02) Aym eser, s. 24. Son ti.imce taraf1m1zdan belirtildi.


( 103) Aym eser, s.53.
( 1 04) Aym eser, s. 6 13.
Tarihi Geli�imiyle Dunyada ve TUrkiye' de Ltiiklik 105

minde); ancak bunun politik anlam1 ingiliz "home" sozcugunun


kimden farkh degildi. Ancak Frans1z patrie sozcugu vatan'1 etkisi
altma alacaku.(105)

" . . . Mulkiye'nin getirdigi yeni dunya g6rti§unde iki nokta oldugu­


nu goruyoruz: bir <;ok geni§ anlammda ·pozitivizm• §eklinde
isimlendirilebilecek yeni bir tabiat anlay1§1, digeri gene yalmz en
geni§ anlammda ·realizm· ismini verebilecegimiz toplumun ikti­
sadi unsurlanm kabul eden, "say"1 (emegi) esas sayan bir toplum
anlam1. . . "(106)

Turk siyasi hayatm1 kesin olarak etkilemi§ olan positivismin "ash­


nm astannm" bilinmesi, bu hayatm evrelerini kavramak babmda
esas oluyor. "Positivizm, XIX. yy'm ba§mda ortaya at1ld1gmdan
beri olduk<;a zigzaklar ge<;irmi§ti. Frans1z ihtil:ili'nin yalmz rasyo­
nel yanlanm kabul ettigi �klindeki temel ilkesi, bir toplum "bili­
mi" meydana getirme <;abas1 fakat aym zamanda kurulu duzene
inanmas1 ve insanlann baklanndan soz edilecegine, insanlann
topluma kar§l vazifelerinden soz edilmesine verdigi onem dola­
y1s1yla III. Napoleon devrinin muhafazak:ir ve maddiyat<;1 hod­
binliginin temel direklerinden biri olmu§tU . . . "(107). Nitekim III.
Napoleon, "makul ol<;ude ozgurltik" sozu vermi§ olmasma kar§m
polis devleti yontemlerini uygulam1§t1 . Donecegiz bu konuya.

Divertimento

Hik:iyeye gore bir gun Louis Napoleon, e§i Eugenie ile Versailles
bah<;elerinde gezinirken, murebbiyesinio elinde <;ok gtizel bir k1z
<;ocuguna rastlay1p onunla igilenmi§ ve sonra onu opmek istedi­
ginde yavru §Udditle kar§l koymu§, "Babam senin i<;in o bir tiran­
dir diyor" demi§. imparator gayet sakin §ekilde <;ocugu yere b1-

(1 05) Bernard Lewis.- The impact of the French Revolution on Turkey. i n Jour­
nal of World History I/l (UNESCO), Paris 1953, s. 108 ve dev.
(106) Serif Mardin. - Jon Turklerini siyasi fikirleri, 1895-1908, lst.. 1983, s. 43.
(107) Aym eser, s. 1 3 1 .
I 06 Tarihf Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Uiik/ik

rakmt§ ve milrebbiyeye donerek "soyleyin babasma, adm1 sor­


mad1m" demi§. Hani "al haberi �ocuktan" derler ya . . .

Gen;ekten, August Comte, kendi "icad1" positivizm ile, 1848 Dev­


rimi'nden sonra Fransa'ya donmil§ ve "Napoleon efsanesi" ne
bagh olan halkm destegi ve burjuvazinin "k1Zll tehlike" kar§tsm­
da duydugu korku sayesinde cumhurba§kanhg1 se�imini, rakiple­
rini \Ok geride btrakarak kazanan bu ki§iyi, "felsefe'siyle destek­
lemi§, bu yilzden Durkheim'm ele§tirilerine hedef olmu§tU .

Ahmet Rlza Bey, Auguste Comte'un tilmizi olup Frans1z positi­


vistlerinin yaym orgam olan Revue Occidentale'a yaz1lar vermek­
teydi . Bu dergide \tkan Me§veret' in kurulu§una ili§kin haber
hayli ilgin\tir: "Yeni Tilrkiye'nin orgarn olan . . Mechveret. . adh
. .

dergiye okurlanm1zm dikkatini \ekeriz. Positivist tarih ta§t­


yan(J 08) Mechveret, ayda iki kez . . . " (109)

Evet Me§veret, dini i\erikten armdmlmt§ Frans1z ihtilal takvimine


gore \lkacakt1! Ger\ekten 5 Ekim 1793'te Convention Cumhuri­
yet'in takvim ba§tnl 22 Eylill 1792 olarak kabul etmekle ihtilal'in
en anti-Hiristiyan onlemini alm1§ oluyordu.(1 10) Ancak A. Com­
te'un i§bu positivist takvimine gore ba§langH;, 1 Ocak 1798 olup
aylara, haftalara ve baz1 gilnlere Comte'un dilnya tarihinin en
onemli ki§ileri sayd1g1 adamlarm adlan konulmu§, bu ki§iler ara­
smdan on il\cilnun ad1 da aylara verilmi§. Ahmet R1za Miladi tak­
vimi de kullanmt§, fakat Hicri takvimini tamamen b1rakm1§.(1 l 1 )

"Bir monar§i ya da Cumhuriyet'in mi efdal (ilstiln) oldugu, ana­


yasanm aristokratik veya demokratik mi olmas1 gerektigi sorunla­
n, §U yilce kanunun yanmda tali kahrlar: modern uygar Devlet,
eklesiastik mi, yoksa Iaik mi olmah? 0, iman ve klerikal despo­
tismin ak1ld1§1 dilsturlanyla idare edilen theocratic bir devlet mi

( 1 08) Taraf1m1zdan belirtildi.


( 109) E.E. Ramsaur.- Jon Tiirkler ve 1908 i htilali, i st. 1982, s. 39.
( 1 10) Albert Soboul.- Histoire de la Revolution Fr.im;:aise I I , De la Montagne a·
Bnimaire, Gallimard 1 %2, s. 48.
( 1 1 1 ) E. E. Ramsaur. - a.g.c., s. 40 infra 29.
Tarihi Geli§imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik 107

yoksa akli kanunlar ve medeni haklann htiktimranhg1 altmda no­


mocratic devlet mi olmah? Birinci gorev, gern;;ligimizde bir ak11c1
ilgi uyandlfmak ve yurtta§lan yi.ikseltip onlan bo§ inanc;;:lardan
armdlfmaktlf" (1 1 2) diyen, daha once soztinti ettigimiz Ernst Ha­
eckel, Prens Sabahattin'in ba§hca okudugu bilginlerden biriydi.
Materyalimse Ttirkiye'nin kap1lan ac;;:tlm1§t1.

"Gerc;;:ekten bu olgunun (yeni koklti kurumlara duyulan gerek­


sinme) ilk olarak Mekteb-i T1bbiye'de ortaya c;;:1k1§mm nedeni ise,
positivismin Fransa'da aydmlar arasmda egemen oldugu bir do­
nemde bu tilkeden getirilen kitaplar ve egiticilerin etkisiyle bu
okulda biyolojik materyalist ve bundan dolay1 da, dinin btiyi.ik
olc;;:tide belirleyicilige sahip oldugu bir toplumdaki tum degerler
sistemiyle c;;:att§an bir aydm tipinin ortaya c;;:1kmas1d1r . . . Be§ir Fu­
at, Abdullah Cevdet, Rtza Tevfik gibi kimselerin aym okuldan ye­
ti§meleri ve a§m dindar bir ki§inin (Abdullah Cevdet) k1sa egitim
si.iresinin sonunda biyolojik materyalimsi benimsemesi rastland1
degildir. . . " (1 13)

Yeni Osmanhlar, "tabii hukuk" ve "tabiat kanunu" kavramlanm


ilahi bir varhgm gori.ini.imi.i olarak ele alm1§lard1. Oysa ki Mon­
tesquiei hie;;: de bbyle bir §ey soylememi§ti, kanunlan tammlar­
ken. Ama daha sonra bunlarm beyninde bu kavramlar farklila§­
ma arzedecek, bazen §eriatla, bazen de aklm kurallanyla bir tut­
tuklan tabii hukukun yerine, maddi varhklar arac1hg1yla etki edi­
ci objektif tabiat kanunlan kavram1 yerle§ecektir. Llikle§me me­
kanismasmm c;;:arklan art1k doni.iyor.(1 14)

Jbnti.irk'lerin sosyal di.i§i.ince (ya da dti§i.incesizlik) leri i.izerinde


yay1lmayacag1z. Sadece, bundan sonraki laiklikle ilgili mant1k
zincirimiz itibariyle c;;:ok onemli olarak niteledigimiz bir hususa
ozellikle deginmek istiyoruz.

( 1 1 2) Ernst Haeckel .- The riddle of the univers, London 1937, s. 7.


0 1 3) M.�iikri.i Hanioglu. · Bir siyasi dli�iiniir olarak Doktor Abdullah Cevdet ve
donemi, ist. 1 966, s. 8-9. Aynca bkz. s. 14-15.
0 1 4) �erif Mardin. -a.g.e., s. 1 35.
108 Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik

"Her ne kadar ittihat<;tlann <;ogu Jakobenleri gayretle taklidetmek


istemi§ olsalar da, hareketleri sadece ylizeysel olabilirdi. Benzeri
bir halk gticti tabam in§a etmek i<;in hamal ve kay1k<;1 loncalanm
kullanmalarma ragmen sans culotteslar gibi bag1ms1z kitle orga­
nizasyonlarmm desteginden yoksundular. Daha onemlisi, jako­
benlerin yapttklan gibi toprak dagttma yolu ile k6yliileri kazan­
mayt denemediler(J 15). Boylelikle Frans1z Devrimi'nin ba§ orne­
gini te§kil ettigi burjuva devriminin klasik yolunu reddetti­
ler" .(1 16)

Oysa ki 1908 ink1lab1 btittin Osmanlt imparatorlugu'nda ve ozel­


likle koylti sm1fmda btiylik umutlara yo! a<;mt§tt. Koylti, bir yan­
dan Devlet, bir yandan da btiytik toprak agalanmn somtirtistine
son verilecegi beklentisi i<;indeydi. Fakat Jonttirkler, kirsal kesim­
deki statu quo'yu degi§tirmek niyetinde olmahdtr; §byle ki, bu
somtirti, Devlet'in ba§ltca gelirlerinden birini olu§turuyordu. Kal­
dt ki toprak agalan, parlamentoda kontrollan altmda tuttuklan,
kolayca kar§t gelinemeyecek bir gtice sahiptirler. Bu nedenle
Jonttirkler, asgari mukavemet <;izgisinde ylirtiyerek toprak sahip­
lerinin durumlanm ve toprak tizerinde icra ettikleri denetimi pe­
ki§tiren Tanzimat donemi politikasm1, bu yolda <;tkartttklan ka­
nunlarla, devam ettirdiler. ( 1 1 7)

Gtintimtizde bundan farklt hi<;bir §ey gortilmtiyor . . .

Nitekim "XX. yy'm ba§ma gelindiginde Turk aydmm ortak soru­


nu, ulusu kalkmdirmak, devleti kurtarmak, ktilttirti ve ahliik1 ge­
li§tirmek, bilim ve teknik bak1mdan <;agda§ uygarltgt yakalamak­
tt. Oti§tinti§ baktmmdan ortak yanlan da, koke inmeyen, sonuna
kadar gitmeyen bir ele§tiri ve ozellikle Batt dti§tincesinin, ktiltti­
rtintin ve biliminin verilerini mutlak dogrular gibi kabul etmekti.

( 1 1 5) Taraf1m1zdan bdirtildi.
( 1 1 6 ) Feroz Ahmad.- Jon Turkler doneminde sava� ve toplum, 1908-1998, in Ta­
rih ve Toplum 64 , Nisan 1989, s. 49/24 1 .
( 1 1 7) Feroz Ahmad.- The agrarian policy o f the Young Tures, 1908-1918, in Eco­
nomie et societe dans !'Empire Otoman (fin du XVIIIe - debut du XXe siecle),
ed. CNRS, Paris 1983, s. 275.
Tarihi Geli§imiyle Dunyada ve TUrkiye' de Ldiklik 109

Bu yiizden Battltla§manm i.ilkeyi kesin olarak c;:agda§la§llrabilece­


gine inanmt§lardt. Ancak att1klan her ad1m1, halkm tepkisine yol
ac;:mamas1 ic;:in dikkatli atmak zorunda kalmt§lard!T. �i.inki.i halk,
Tanzimat'tan Cumhuriyet'e varan donem boyunca aydmlarm ba§­
vurdugu ve gi.ic;: ald1g1 bir kaynak degildir. Daha c;:ok, etkisiz kal­
mas1 gerekli bir tehlike olarak gori.ilmi.i§ti.ir. Bu nedenle gelenek­
sel yap1y1 tamamen degi§tirmeyi amac;:layan di.i§i.inceleri geli§tir­
memi§lerdir. Bu tutumlanyla ister islamc1, ister Bat1c1, ister Ti.irk­
c;:u olsun, aydmlar, di.i§i.incelerinde gelenekc;:ilige yer vermi§ler­
dir" .(1 18)

Gerc;:ekten, buraya kadar irdelemi§ oldugumuz "aydm" tipi, Balllt


aydmm aksine, belli bir sm1fm i.iri.ini.i olarak ortaya c;:1kmam1§, bir
"gi.izideler zi.imresi" olu§turarak kendini hep halkm i.isti.inde gor­
mii§tiir. Mizanc1 Murat Bey, bir "siyasi elit" yeti§tirmenin elzem
oldugunu, "siyasi liderlik yapabilecek bir sm1f' olmadan i§lerin
yiiri.imeyecegini savunmuyor muydu? (1 19). Ti.irk aydm1 ooylece
_

de hep biirokrasi ic;:ine dahil olmu§, ortaya c;:1k1§mdan itibaren


devlet orgi.itiiniin yaratt1g1 ki§i, entelektiiel iiri.in verme hususun­
da da hayh k1s1r olmu§tur.

Nasti olmasm ki, yukarda da k1saca degindigimiz gibi bunlar Av­


rupa'(da "bakar kor" ya§am1§lar. Dnlii "Manifesto" su yiizi.inden
Almanya'dan kac;:mak zorunda kalmt§ (1849) olan Marx'm Paris'e
yerle§tigi bu ytlda gene;: ozan �inasi de "ulum-u iktisadiye ve ma­
liye" okumak i.izere Re§it Pa§a tarafmdan Paris'e gonderiliyor. Bu
s1ralarda "Manifesto" di.inyay1 ayaga kald1Tmt§t1T. Ama �inasi'nin
hic;:bir yaz1smda ne Marx, ne de "Manifesto" dan en ufak bir s6z
vardlf. Yine 1867'de Gene;: Osmanhlar'dan Nam1k Kemal, Ziya
Pa§a ve Ali Suavi Paris'e kac;:mt§lar ve orada Muhbir admda bir
gazete c;:1karm1§lar. Arapc;:a, Farsc;:a ve Frans1zcay1 bilen bu aydm
ki§ilerden ilki, baz1 kaynaklara gore, Londra'da Fanton adh bir

( 1 18) Nezahat Demirhan.- Ti.irk aydmm di.inli ve bugi.ini.i, in Cumhuriyet gaz.


1 2. 1 1 .93.
0 19) Serif Mardin.- a.g.e., s. %.
I I 0 Tarihi Geli§imiyle Dunyada ve Tiirkiye' de Ldiklik

ingilizden hukuk dersleri de alm1§ ki bu, ingilizceye de a§ina ol­


mu§ demektir. Bu arada Paris'ten de siiriilmii§ olan Marx,
1849'dan beri Londra'da ya§amaktadir ve 1883'te olene kadar bu
kentten aynlmam1§tir. Nam1k Kemal'le Marx, ii� y1l boyunca
Londra'da aym sokakta birbirinden birka� blok otede oturmu§lar.
Buna ragmen ne Marx ' m N. Kemal 'den, ne de N . Kemal'in
Marx'tan haberi olmu§ ( 1 20)
. . .

( 1 20) Demirta§ Ceyhun.- Ah §U biz g�ebeler, in Cumhuriye1 10. 10. 94 .


ATATURK DEVRiMLERiNDE LAiKLiK

Geliyoruz nihayet Atatiirk devrimlerinin "laiklik" k1smma, bunun


ideolojik kokenlerine ve de kar§ila§t1g1 ortamm gene! yap1sma.
Arna yine de i§bu ortamm gen;ek<;;i tahlili i<;;in ister istemez i§i bi­
raz gerilerden ele almak zorunlulugu beliriyor.

Re§it Pa§a'nm "icrasm1" istedigi "sivilazasyon usGl-i mergubesi"


ilk kez, kavram olarak, onun kaleminden okunuyor. Ancak kav­
ramlann zaman i<;;inde baz1 degi§me ve kaymalara ugramas1 yay­
gm gortilen bir ozellik oluyor. Bu bak1mdan onemli sayilan baz1
kavramlardaki manalann zaman i<;;inde ald1klan §ekillerin tetkiki,
saglam bir sonuca varmak i<;;in gerekli oluyor. Bu kavramm niha­
yet giiniimiizde "uygarhk" ad1 altmda etkisini siirdiirdiigii de bir
ger<;;ektir.

1826 sonrasmda, Avrupa'ya "civilisation"un nimetlerinden fayda­


lanmak iizere ogrenci gonderilmi§ti. Diplomatlann faaliyeti de
hayli artm1§t1. Birka<;; ornek arasmda, diplomat olarak Re§it Efedi
(Pa§a), Mustafa Sarni (Olm. 1855), Sadik Rifat Pa§a; ogrenci ve as­
ker olarak K1bnsh Mehmet Emin Pa§a ile yukarda ad1 ge<;;en Pa­
ris maslahatgiizan Ruhiddin Efendi'nin oglu Ahmet Vefik Pa§a
(dog. 1 823) gosterilebilir. Bunlann "civilisation"u kavray1§ §ekille­
rindeki tezatlar dikkat <;;ekici oluyor.

Mustafa Sarni, 1838'de el<;;i lik heyeti ile birlikte Paris'e giderken
Londra dahil bir<;;ok Avrupa kentini de gortiyor ve Avrupa risale­
si adh bir kii<;; iik eser yaz1yor. Bunda, Avrupa'da gortilen uygarhk
eserlerinin nedenlerini anlatmaya <;;ah§1yor. Avrupa uygarhgmm
iistiinlgiiniin ba§hca nedeni mllspet bilimlerin ilerlemesidir. ikin­
ci neden din 6zgiirliigiidiir. . .
112 Tarihi Geli�imiyle Dunyada ve TUrkiye' de Uiiklik

Sadik Rifat Pa§a (1807-1856), 1837'de Viyana'ya elc;i olarak gidi­


yor ve birc;ok yaz1 b1rak1yor. Bunlarm arasmda Avrupa'nm ozel­
likleri olarak din 6zgiir/Ugiinii, hiikamet yonetiminde intizam1,
memurlarm di.iriistli.igi.ini.i, egitim ve okuryazarligm yaygmligm1,
ha/km egitiminde kitap ve matbaanm 6nemini, sermaye yatmm­
lanmn te§vikini, buhar giicii kullamh§m1, demiryollanm, banka­
lan, pasta hizmetlerini, otel ve lokantalann temizligini, eglence
ve mi.izigin onemini, yoksullar ve hastalar ic;in kurulmu§ kurum­
lan say1yor. Ama bi.iti.in bu di§ goriini.i§lerin temelinde bir di.i§i.in
bic;imi sorunu olan reform davasmm yat1gm1 anlatmaya c;ah§iyor.
Gelenege bagh, keyfi bir sistemden farkh olarak Avrupa'da ha­
kim olan rasyonel devlet yonetimi' dir ve bu, insan tabiatma, in­
sanm tabif haklanna dayamr. Sadik Rtfat da Osmanhcada heni.iz
kar§1hg1 bulunmayan sivilazasyon terimini kullanarak bunun, in­
san haklannm, ya§ama, mi.ilkiyet ve haysiyet gibi haklarm tarn
gerc;ekle§tirilmesi demek oldugunu soyli.iyor. "Avrupa sivilizasyo­
nunda halk hiikumet ic;in degil, hiikumetler halk i<;indir. Bundan
oti.iriidi.ir ki hi.ikfimetler halkm haklanna ve kanuna gore c;ah§lr"

Bati uygarligi, ozgiir/Uk, ulus, insan haklan gibi kavramlar, Os­


manh ba§kenti ve Osmanh yonetici tabakasmdan olanlar arasm­
da Sadik Rifat Pa§a'nm kaleminden c;ik1p yorumlanm1§. Bununla
reform sorunun herhangi bir §eyi di.izeltmek degil, bir sistemden
onun tersi olan bel§ka bir sisteme topluca ge�4 oldugunu kavra­
yan ilk ki§i oluyor, Sadik Rifat Pa§a.(1 21)

Tanzimat donemi sadrazamlanndan olan K1bnsh Mehmet Emin


Pa§a, 1830 sonrasmda tahsil ic;in Paris'e yollanan ogrencilerinden
biri oluyor. Frans1z harb okulunu bitirdikten sonra bir Frans1z
birliginde bulunuyor. Bir gi.in Fransaz krah, yanmda Ti.irk elc;isi
Fethi A. Pa§a ile birlikte buraya geliyor. Wanda'nm naklettigi bir
gerc;ek f1kra (souvenirs et anecdotiquede), ilerde sadrazam ola­
cak bu Ti.irk subaymm anlay1§mi ortaya koyuyor. Fransa krah ko­
nu§masmda, Ti.irklerin ilerlemelerine subay, teknik adam, ogret-

( 1 2 1 ) Niyazi Berkes.- <;:agda�la�ma, s. 199-200.


Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Ldiklik J J 3

men vs. gondererek katktda bulunmak istediklerini ifade ediyor.


Bunun i.izerine K1bnsh §6yle diyor: "Ha§metmeab, bu yapacag1-
niz hic;bir i§e yaramaz, bu adamlar bizi s1kacaklar, Fransa'dan da,
Avrupa sivilazasyonundan da bizi sogutacaklard1r. Majesteleri on­
lann yerine bize birkac; bin gi.izel, akdh ve afacan yosma gonde­
recek olursa onlar bizi kesinlikle civilise edeceklerdir; hatta Fran­
s1zla§mZ bile".

Bu Ti.irk subaymm ya§am1, bu sozi.ine uygun olarak bir Frans1z


e§i, Mme K1bnsh Mehmet Pacha (Melek-Hanum) ile gec;mi§.022)
Yine Wanda'nm naklettigine gore baz1 Frans1z i§bilirler bin;ok
maceraperest yosmay1 Ti.irkiye'de pazarlayarak c;abuk ve tarn
olarak "civilise" olmak isteyen Ti.irklerin hizmetine sunmu§lar ki
bunlann ba§mda, XIX. yy'da Frans1z "dad1"lar yer ahyordu. (1 23)

Gerc;ekten Abdi.ilmecid doneminin ya§am1 da bunu gostermeye


yeterli oluyor. Padi§ah'm kendisi de ileri ya§ta, bu kadmlardan
iyice Frans1zca ogreniyor: "Serdar-1 Ekrem Omer Pa{ia bu kere
ber-vech-i me§n'.ih Hersek dinibine giderken li'ecli'l-veda' Ma­
beyn-i hi.imayGn'a giderek huzur-1 hi.imayGna lede'l-mi.isUI Sultan
Abdi.ilmecid Han hazretleri ana "Allah selamet versin. in§a 'allah
muvaffak olup ge/irsin. Fakat beni bulamtyacaksm. Yaktn vakit­
te gelsen de bulamazsm. Beni kanlanm ile ktzlanm bitirdi" de­
yu buyurmu§tur . . . " (1 24). Gen;ekten biraz sonra da sefih hayat
hitam bulmu§tur.

Babasmm gorevli oldugu Paris'te lise tahsilini tamamlayan, bir­


kac; dil ogrenen ve devlet hizmetine giren Ahmed Vefik Pa§a,
"alafrangahk"a onci.ili.ik etmesiyle �inasi'nin "medeniyet resuli.i"
ovgi.isi.ine mazhar olmu§ Re§it Pa§a'nm aksine, gi.indelik ya§a­
mmda geleneklik ozelliklerinden hic;birini terk etmemi§, sozli.igi.i-

( 1 22) Madame, "Trente ans dans les Harems d'Orient", Paris 1875 adh bir eser
de bm1km1�.
( 1 23) Tuncer Baykara.- Osmanhlarda medeniyet kavram1 ve ondokuzuncu yilz­
y1la dair ara�llrmalar, i zmir 1 992, s.
( 1 24) Cevdet Pa�a.- Tezakir 03-20), Ankara 1 960, s. 1 29.
I 14 Tariht Gelilimiyle Diinyada ve Tiirkiye'de Ltiiklik

ne(125) "medeniyet" kelimesini almam1§. Ulusal ozellikleriyle ya­


§ay1p bundan daima gurur duymu§tu. Goriildiigii gibi Avrupa'y1
her gormti§ Tank, "civilisation"u ba§ka tiirlti anlam1§ ve algila­
m1§.Cl26)

Bu anlamda ve algilam§a ko§ut olarak da "civilisation"un sozciik­


lerde kar§1hklan i;ok i;e§itli olmu§. Bunlarm aynntilanna girme­
den birkai;m1 zikredelim: nizam-1 mtistahsene (begenilen nizam),
hazariyet (ban§ donemi), temeddiin (insanhgm her bak1mdan
eri§tigi yiiksek seviye), medeniyet (Sadik Rifat Pa§a), zariflenme,
terbiye, tehzid-i ahl:ik (ahl:ik1 dtizeltme), edeb ogrenmek . . . (1 27)
• • •

Bu hava ii;inde gelinecekti 1 919'a. Ama bunca kara bulut arasm­


da bir Mustafa Kemal l§lk huzmesi, tilkenin tizerine ilk "aydm­
lanma"y1 saglayacakt1. Hii; de kolay olmayacakt1, bu i§. Geri;ek­
ten "inkilap mevzuunu goz ontine koymadan once, Turk ink1l:ib1
bir gtine§ gibi diinya ufuklanna dogarken vaziyet ne idi? ii;indeki
oz unsurunu, Ttirkleri daha i;ok ezmi§ ve harcam1§ olan Osmanh
imparatorlugu'nun son zamanlardaki halini gozden gei;irmek ve
Turk ink1labmdan once yeryiiztiniin siyasi vaziyetini k1sa bir tab­
la halinde mtitalaa etmek gerekir. Ta ki bu inkilabm nasil ve ne
gtii;ltikler ii;inde ba§land1g1 ve ba§anld1g1 dinleyenlerin de kafa­
smda canlanm1§ olsun".

" . . . Btitiin yurt her bak1mdan i;ol ve i;orakt1, bu i;ole hangi deger­
li tohumlar dikilebilirdi. Bu i;orakta nasd bir yiice millet yaratda­
bilirdi".

"i§te arkada§lar, hesap ve dii§Once bak1mm<lan hii;bir §ey yapila­


mayacak samlan bu malzeme enkazmdan, yeni ve ytice bir dev­
let kurmanm yolunu bulup i;1karmak, Turk Ulusu'na ve onun in­
kilabma miiyesser oldu . . . "

( 1 25) Leh�e-i Osmani.


( 1 26) a.g.e., s. 27-35.
( 1 27) a.g.e., s. 27-35.
Tarihf Ge/i�imiyle Diinyada ve Tiirkiye'de Uiik/ik 1 15

"inkilap; bir sosyal bunyeden geri, egri, fena, eski, haks1z ve za­
rarh ne varsa bunlan birden yerinden sokup onlann yerine ileri­
yi, dogruyu, iyiyi, yeniyi ve faydahy1 koymakt1r. Fakat arkada§lar,
koymak yeterli degildir. Onlan oylece koyduktan sonra buyi.ik
bir s1cakhkla davaya yap1§1p sokulen §eylerin geri donmemesini,
konan §eylerin ya§amasm1, yerle§mesini temin edecek bir sistem
kurmak ve i§leunek de ink1labm degi§mez §art1d!f. Bu §art olma­
d1k\a fenahhklann, geriliklerin . . . yerine iyiliklerin ve ileriliklerin
konmas1 gelip ge\ici bir hadise ge\ersizligine iner ve eski fena­
hklar daha geni§ tahrip tesirleriyle geri doner".

" . . .Turk inkdab1 ytiksek §Uurun sevk ve idare ettigi bir butunluk
arzeder. Bunu izah edebilmek i\in bir iki misal verecegim . . . Me­
sela, yeni siyasal ve ekonomik sistemlerle pazarlanm istilac1 ya­
banc1 mallanna gumrtik duvarlanyla kapayan bir inkdabm, kul­
tur bak1mmdan Turk dilini yabanc1 tesirlerin altmda b!fakmas1
dogru olur muydu?"

"Kad101 \Uva! i\inde ya§amaya mahkfim b1rakan bir inkdap Turk


harflerini kabul etse, bunun en ktymetli olabilirdir?"(1 28).

Recep Peker'in tamamen mutab1k oldugumuz bu sozlerini bir


kuramsal temele oturtahm.

Her sosyal sistem devamh olarak degi§meye tabidir, zira \evre


surekli degi§im halinde bulundugundan elde edilebilen denge
nadiren k1sml olmaktan ileri gider. Yerine konmayan inkanlar
uzerine muesses bir sistem devamli degi§me zonmlulugu ile ka�i
ka�iyadtr. Erge�, ya �okantuye ugrayacak, ya da zorla bir degi­
$ik imkan temeline ge�ecektir. brnegin tanmsal toplumlar \Ogu
kez toprag1 i§ledikleri yontemlerle devamh olarak onu zay1flat1r­
lar; sonunda bu toprak, sistemi kurlu oldugu §ekliyle, art1k ta§1-
yamaz olur. Birfonksiyonun, ozellikle bir ana fonksiyonun (key

( 1 28) Recep Peker, i nkilap dersleri, i st. 1984, s. 1 4-19.


I 16 Tariht Geli�imiyle Di.inyada ve Ti.irkiye' de Laiklik

function), ciddf §eki/de degi§tigi yerde sistem yeni ba§tan te§ki/


edi/me/idir.(129)

Anadolu, tarihi boyunca devamh ve en biiyiik hareketlere sahne


bir uluslar aras1 temas noktas1 olmu§ olmasma kar§1hk Tanzi­
mat'tan bu yana kapah bir sisteme ge�mi§, ana fonksiyonu ciddJ
§ekilde degi§mi§tir. Devletin zaafa dii§mesi sonucunda ortaya �·­
kan feodal kuvvetler onu tamamen statik hale getirmi§, Orta�ag
tekniklerinin devamm1 ka�1mlmaz kilm1§t1r.(130)

Sosyal sistemlerin geli§mesi ve insanm doga ile ili§kilerini kapsa­


yan temel sorunlar konusunda ozellikle bir hususun belirtilmesi
zorunludur: Bir sistemin kendini tekrar ederek devam ettirmesi,
sistem ifinde feli§kilerin bulunmamasma bagli o/mayip bu (as­
lmda mevcut) fe/i§ki/eri tanzim eden ve bunlann birligini gefici
olarak devam ettiren bir mekanizmanm var/igma bagltdtr. (131)

Peker'in yukarda soztinii ettigi "biitiinliik" i�inde laiklik inkilab1


da var. Din miiessesesi, toplum i�inde bir ana fonksiyon olup
t1pk1 obtirleri gibi, yerinden oynaulacak olursa, bo§alan yerine,
Bat1'da gooiigtimiiz gibi bir yenisinin mutlaka konmas1 gerekir:
"Doga bo§luktan ho§lanmaz" dermi§ eski fizik�iler. Bu yer, bo§
kalacak olursa, i�ine her ttirlti pislik dolar, gtiniimtizde ya§ad1k­
lanm1z gibi . . . Bat1, bu yeri ulusal ol�iide ciddi bir iiretim sefer­
berligi, sanayile§me ve bunun beraberinde getirdigi sosyal emni­
yet prensipleriyle doldurmu§.

• • •

"isliim $eriatt sadece itikad ve ibadete ait kaideler vazetmekle


--- -----

0 29) A.H. Hawley.- Human ecology, in International Encylopedia of the social


Sciences, New York 1972, madde "Ecology''.
0 30) Burhan Oguz.- Koy kalkmma davam1z, in TEKN i K HABER, SAYl 188-198,
1 96 1 .
0 3 1 ) Maurice Godelier.- Anthropology and hiology, towards a new form of co­
operation, in International Social Sciences journal XXVI/4, 1975, s. 63 1 .
Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik I I 7

yetinmemi§. isl:im memleketlerini idare etmesi l:iz1m gelen huku­


ki, sosyal ve politik her turlu nizam ve usulleri de butun aynntt­
lanyla ve bir daha degi§melerine luzum kalmayacak bir ¥?kilde
mrlkemmel olarak tespit etmi§ olmak iddiasmda bulunmU§tur".

"Bu anlay1§m tarih boyunca halk psikolojisine sindirilmi� olan


daha safiy:ine, fakat ktitlelerin taassup hareketlerini kortikleme
kudreti bak1mmdan o derece etkili bir �kline gore ise, kiyafetin,
sac;-sakal tira§1mn, yemenin-ic;menin, kullamlan teknik alet ve
metodlarm da §eriata uygun olan ve olmayan §ekilleri vardir ve
bu §ekiller hakiki bir Mtisltiman ic;in bazen, �eriatm ana-htiktim­
leri kadar hassasiyetle riayeti gereken asli unsurlan arasma soku­
labilmi§tir".

"Boyle bir anlay1� kar�1smda, isl:im memleketlerinde dtinya i�le­


rini din i§lerinden ayn mtital:i eunege, dini olmayan bir hukuk
ve idare anlay1�ma ve <linden ayn bir devlet fikrine yer vermege
imk:in yoktur".

"Fakat, dini bir kaynaktan geldigi ve il:ihi vahiylerle �killendiril­


mi� bulundugu ic;in kutsal ve noksans1z farzedilerek, ayn tarih ve
cografya §artlan ic;inde ya§am1§ olan ttirlti isl:im memleketlerin­
de . . . as1rlar boyunca hie; degi§meden aym tesirlilikle tatbik edile­
bilecek ve gokten tamamlanm1§ bir halde indirilmi§ bulundugu
ic;in daima kendi kendisinin aym kalacak tek ve tarn bir hukuk
sistemi tel:ikkisi, taribi ve sosyolojik turlu sebeplerle, kabule §ayan
gortilemez"(l 32)

Barkan hocay1 dinlemeye devam etmeden, i.inlti tarihc;i Claude


Cahen'in bu baglamdaki sozlerine kulak verelim:

" . . . islamolojinin as1l d:ivadan once c;oztilmesi gereken diyebile­


cegimiz bir sorun . . . isl:im'la Yakm-Dogu halklarmm c;ogunlugu

( 132) Omer Lutfi Barkan.- TOrkiye'de din ve devlet il�kilerinin tarihsel geli�imi,
in Cumhuriyetin 50. y1ldonOmO semineri. Seminere sunulan bildiriler, Ank. 1975,
s. 49.
1 18 Tarihi Geli�imiyle Dunyada ve Tiirkiye'de Ldiklik

arasmda tedrid ozde§le§medir. islam'm, dunyanm o c;aglarda bil­


mi§ oldugu en geli§kin kultur ve dinlerin ve en mutekamil ku­
rumlarm c;ic;ek ac;t1gm1 gormii§ olan halklan derinlemesine fet­
hetmi§ olabilecegini kabul etmekte geleneksel olarak zorluk c;ek­
mekteyiz. Ama hie; §Ophesiz surec;, <;ift yonlii olmu§ olmahdtr: Bu
halklar, isl:im'1 kabul etmi§lerse, aym zamanda bu islam 't kendi
isldm 'lan yapmt§lar(J33) ve gerc;ekle§tirilmi§ olan sentez, o za­
mana kadar denemi§ olduklan arasmda en tutarh olarak ortaya
c;1km1§t1r. Bu sentez, <;ok iyi bilindigi gibi, sadece din babmda
kesin ve farik (ay1redici) bir anlam ta§1may1p aym zamanda bi­
reysel ve sosyal ya§amm tumune §amildir. �u kadar ki sosyal ta­
rih<;inin onundeki sorun, ba§ka inan<;larda olabilecegi gibi, sade­
ce isl:irn'm ilerlemesini te§vik edebilmi§ olan ekonomik ve sosyal
ko§ullan ara§tlrmak olmay1p, daha tarn olarak, bu islam'm ilgili
halklarca kabul ve uyarlamasmm, sosyal olarak neden ibaret ol­
dugunu anlarnakt1r. Ve mademki bir sosyal olgu bahis konusu­
dur, bu anlarn, butunle§menin etkenleri, nitelikleri ve hlZI da,
mahallere ya da sosyal kategorilere ve donemlere gore insan
gruplarmda degi§ebilebilir olarak telakki edilecek . . . "(134)

"Akil birdir" derler ya. Bilimsel dii§iince de onun sahiplerini aym


noktaya getiriyor. Donelim Barkan hocanm dediklerine:

"Dikkate §ayand1r ki, Cevdet Pa§a giri§tigi adli 1slahat ve yenilik­


ler arasmda . . . �er'i mahkemeler yanmda "nizami" birtakun rnec­
lisler (Ahkarn-1 Adliye Divanlan) kurmaga kald1g1 zaman muhafa­
zakar kuvvetlerin ve dini hukuk iskolostiginin ciddi bir mukave­
meti ile kar§ila§ml§li (1 35). Bu itirazlara aym silahla cevap ver­
mek isteyen Cevdet Pa§a, Celdlettin Devva nf gibi buyiik bir din
otoritesinin amme maslahatmm icab ettirdigi hallerde sultanlann

033) Tara f1m1zdan belirtildi.


034) Claude Cahen.- Les peuples musulmans clans l'histoire medievale, Damas
19n, s. 173-4.
035) Cevdet Pa�a'mn kendisinin de fazlaca "ilerici" say1labilemedigini belirt­
mek burada ilgirn; olmaktad1r, otekilerinin ka fa yap1smm degerlendirilmesi
bak1mmdan.
Tarihf Gelilimiyle Dunyada ve Tiirkiye' de Laiklik 1 1 9

fevkalade selahiyetleri olan ayn mahkemeler a<;;arak b u mahke­


melerde ayn ol<;;ti ve usullerle mtiesir bir adalet tevzi edebilece­
gini mtidafaa eden "Divan-1 ref-i Mezalim" isimli risalesini tercti­
me ederek bu meseleleri mtizakere edecek olan Mecliste okudu.
Bu risalede "Divan-1 Mezalim'in htikmti htikm-i §er'idir ve sultan-
1 asnn tizerine vacibidir, ihmal ederse gtinahkar olur ve her kim
ki bu ttirlti htiktim me§ru degildir, derse na-me§ru soylemi§ ve
btiytik imamlan hataya nisbet eylemi§ olur, bu ytizden kafir ol­
malan tehlikesi vardir", deniliyordu.(136)

· Su i§e bakm. Ne taraftan almsa bir yandan "kafir" olunuyor! "Ce­


hennem"in <;;oktan dolrnu§ olmas1 gerekir. . . Devam edelirn.

"Dini gayretlerinden ve bilginlerinden §tiphe caiz olmayan XVI


ve XVII. asirlarmdaki cedlerimizin bu kadar gontil rahathg1 ve
resmi muamele a<;; 1klad1 ile (nisbeten makul ve mutedil hadler
dahilinde) faiz ahmp verilebilecegini kabul ettikleri ve faizin
men'i gibi dini kaidelerin <;;ok esash ve a<;;1 k goztiken baz1 hti­
ktimlerinin bile vaktiyle din ve devlet adamlanm1z tarafmdan
dikkatli bir §ekilde degerlendirilerek i§ hayatmm ihtiya<;;larma en­
gel olmalarma imkan verilmedigi dti§tintiltirse, gtintimtiztin laik
Ttirkiye'sinde turlu kaynaklardan beslenmekte olan 037) faiz
aleyhtan fikir adamlanmn en fantezist bazi diniprojelerinin ma­
nasizligi ortaya <;;1kmaktad1r" (1 38)

Barkan hoca bunlann d1§mda a§ag1daki hadisi zikrederek islami


doktrine gore devletin e§ya fiyatlarma narh konulamayacag1m
anlat1yor: " . . . rivayet edildigine gore Medine'de bir k1tl1k esnasm­
da fiyatlann a§m derecede ytikselmesine mini olmak i<;;i n kendi­
sinden narh koymas1 istenilen Peygamber, bu teklife §U cevab1
vermi§ti: ·Narh koymaym1z, zira narh koyan, kullanna darhk ve
bolluk veren, onlan rmkland1ran Cenab-1 Hak'dir . . . •.

( 1 36) Omer LGtfi Barkan.- aym yer, s. 65.


037) Taraf1m1zdan belirtildi.
( 1 38) Omer Lutfi Barkan.- Aym yer, s. 83-4.
120 Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye'de Laiklik

"Bu hadisin "narh1 Allah tayin eder" §eklindeki dini, teolojik bir
ifade ve inam§la iktisadi sahada "laissez faire"ci bir liberalizme
yer verdigi arz ve talep muvazenesini ve netice itibariyle fiyat te­
§ekktiltinti il:ihi iradeye bagh tuttugu gorii lmektedir (139). "El . . .

k:isib habibullah" demez mi ba§ka bir hadis?. . .

Oysa k i Osmanh bunlarm hi�birine kulak asmayarak Hisbe te§ki­


l:itm1 kurmu§tu. Biz daha once (140) btittin ayrmtdanyla Osmanh
devleti'nin bir "isl:imi" devlet olmad1gm1, dinin sultanlar elinde
bir politik aletten oteye gitmedigini, kanunlarm hep orfi olup
bunlann sonradan §er-i §erife uydurulmasmm �eyhtilislam'a em­
redildigini (hi�bir halife-padi§ah Hae ea gitmemi§tir) gostermi§tik.
Daha "koyu Sunni" siyaset gtiden Sel�uklu sultanlarmm sarayla­
nnda "§arabdarhk" makam1 yok muydu?. . .

Evet, her "Mtisltiman" toplum, isl:im'1 "kendi isl:im'1" yapm1§tl . . .

Bu kadar ayrmuh olarak gerilere gitmemizin nedeni, s1ra laiklik


devrimine geldiginde "taban"m ger�ek ytiztine, olabildiginde bir
l§lk tutabilmektir. Bu yolda devam edecegiz.

" . . . bu donemden (II. Mahmud'dan Abdtilhamid'e) sonra hem


Ulema ile Medrese, hem de tarikat�1hk geriligin temsilcileri ol­
mu§lard1r. Ulema ile aydm; halk ile aydm; halk ile din arasmdaki
bo§luklar gittiki;e kesinle§mi§tir. Din alanmdan �agda§la§ma ak1-
mma kaulanlar ancak ondan kopmakla bunu yapabilmi§lerdir.
Bunun sonucu olarak Ulema ile Medrese ocaklan daha �ok kat1-
la§ml§, daha tutucu olmu§, fakir halk <;ocuklannm bir sigmti yeri
durumuna gelmekle onlann tlzerine olumsuz etkileryapmt§ttr.

0 39) Aym yer, s. 86-7.


( 1 40) Bkz. TOrkiye halkmm killtii r kokenleri, C. 11/2, 1988, passim.
( 1 41 ) Taraf1m1zclan belirtildi.
( 1 42) Niyazi Berkes.- <;:agda§la�ma, s. 202.
Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Uiiklik 121

Giiniimiizde "modern toplum", ic;inde bireycilik-kapitalism (sa­


nayile§me)-liberal demokrasi ogelerin bi.itiinle§mi§ oldugu bir
toplum tiirii tammlamas1 oluyor (sosyalist, sosyal-demokrat top­
lumlan bunun d1§mda m1 kahyor?. . . ). "Modern" olmayan da "ge­
lenekc;i" kategorisine sokuluyor.(143)

" . . . Bu (Osmanh) siyasal kitle fizik varhgm1, XVII. yy'dan itibaren


kaybetmeye ba§layarak fiilen tasfiye siirecine girdikten ve bu sii­
rec; XIX. yy'da c;ok h1zland1ktan sonra, Osmanlmm fiili varhg1
idealize edilmi§, manev'i kiireye ta§mm1§ varhg1 kar§1smda
onemsizle§mi§, adeta ya§arken olmii§ ve amlan iizerine yeniden
in§a edilmi§tir. Boylesine bir zihinsel iklim ic;inde, Tiirkiye Cum­
huriyeti'ni ortaya c;1kartan olu§umlann bir devrim olarak algdan­
mas1 c;ok dogald1r, c;iinkii okiimenik (evrensel, diinyanm tiimiinii
kapsamaya yonelik) bir imparatorluktan ulusal devlete gec;i§in
sanc1s1z olmas1 beklenemez. Ama bu sanc1, fiili bir durum olarak
degil de, hissedi§ler diizleminde ortaya c;1kug1 ic;in a§dmas1 daha
da giic;tiir. Zira Osmanh fiili varhk olarak c;oktan tasfiye olmu§ ol­
makla birlikte, Cumhuriyet'in onun ideal bic;iminin altematifi ol­
dugu yamlg1s1 ortaya c;1km1§ ve bu durum giiniimiize kadar siir­
mii§tiir. Osmanh hayranlannm nostaljisi buradan kaynaklanmak­
tadir".

"Bu durumda Cumhuriyet'in mimarlarmm bir yandan Osmanh


idealizminden, bir yandan da Bauh siyasal ve toplumsal dii§iin­
celerden referans almalan kac;mdmaz olmakta ve ooylece bugii­
ne kadar ula§an siyasal ve dii§iinsel tart1§malann yam s1ra, kimlik
bunahmmm da temelleri do§enmi§ olmaktad1r".

"ideolojik agirhg1 son derece fazla olan Osmanhya yonelik ide­


alist ve iitopik kavray1§larm devre d1§1 b1rak1labilmeleri, radikal
bir kopu§ ve ondan ti.iremeyen bir soy zinciri gerektirmi§­
tir. . . "(144)

( 1 43) Levent K6ker.- Modemle�me, Kemalizm ve demokrasi, ist. 1990, s. 27.


( 1 44) M. Ali K1lu;bay.- Demokrasi ii;;i n taru�mak, in (Cumhuriyet) KiTAP 36 ,
26 . 10.1990, Levent K6ker'in kitabmm tamum1 yaz1s1.
122 Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Ldiklik

Ktl1<;bay'm bu aynen katdd1g1m1z tahlilindeki gbrii§lere a§ag1da,


"inkilap sancdan"nm oyktistinde, somut ornekler verecegiz.

Ger<;ekten 19 May1s'ta ba§layan "seriiven"e Mustafa Kemal Pa§a,


tutarh, uyumlu bir "kadro" ile giri§memi§ti. 0 gtinlerde, her za­
mandan daha <;ok birlik ve dayam§maya gereksinme vard1. Ey­
lem ooyle ba§lad1ysa daha sonuca vanlmadan aynhk belirtileri
ortaya <;1km1�, siyasi ktimelenmeler kendilerini gbstermi§lerdir
(\:erkez Ethem olay1 ve bu nedenle kendini ortaya atan "kuva-i
seyyare" grubu hentiz dti�manm tilkeden kovulmad1g1 doneme
ait bunun tipik bir brnegidir).(145)

MezkGr "kadro"nun <;ok onemli bir ogesi olan I. T.B.M.M.'ni


olu�turan zevatm kafa yap1smm ozetle tahlili, "Tek adam"m yen­
mek zorunda kald1g1 gti<;ltiklerin btiytikltigtinti, yakm arkada�la­
nndan <;ektiklerinin yam s1ra, goz ontine serecektir.

Meclisi olu�turan 377 mebus'tan 38'i <;ift<;i; 29'u tticcar; 1 33'0


devlet memuru; 52'si asker; 32'si din adarru (16 mtiftti, 9 mtider­
ris, 7 �eyh); 7'si a�iret reisi. . .

Bu ki§ilerin ba�lanna giydikleri serpu§a gore daghm1 da §byle:

\:ift<;ilerden 18'i fesli; 12'si kalpakh; 4'ti sankh; l'i yoresel giysili,
3'ti ba§1 a<;1k.

Tticcarlardan 1 5'i fesli; 6's1 kalpakh; 7'si sankl1, l 'i ba§I a<;1k.

Bankac1lardan (toplam 4 tane) 2'si fesli; 1 'i kalpakh; 1 'i sankl1.

Memurlardan 30'u fesli; 3'ti kalpakl1; 4'ti sankh; 1 'i ba§I a<;1k; 1 'i
belirsiz.

( 1 45) Suna Kili.- Atati.irk devrimi. Bir �gda§la§ma modeli, Ank. 1981 , . 87.
Tarihi Geli�imiyle Dunyada ve Tiirkiye' de l.Aiklik 123

ilmiye bgretmenlerden (devlet memuru zumresine dahil) 1 2'si


fesli; 5'i kalpakh; lO'u sankh; 2'si ba§t a�1k; l 'i belirsiz.

Yarg1�lardan (devlet memuru zurnresine dahil' 12'si fesli; l 'i kal­


pakh; 3'\.i sankh; l 'i ba§t a�1k.

Askerlerden 9'u fesli; 34'\.i kalpakh.

Muftu, muderris ve §eyhlerin tumu sankh

Yerel yoneticilerden (toplam 26 tane) 17'si fesli; 3'\.i kalpakh; 5'i


sankh; 1 'i ba§t a�1k.

A.§iret reislerinden 4'0 fesli; 1 'i kalpakh; 2'si yoresel giysili.

Meclis'te toplam olarak 174 fesli, 97 kalpakh, 69 sankh, 3 yoresel


giysili, 30 ba§t a�1k, 4 belirsiz varmt§.

Mebuslann- mesleklerine gore egitim duzeyi kar§t sayfadaki tab­


loda gosterilmi§tir.
I 24 Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye'de Laiklik

lbtidai Rii�1iye Idadi Suliani Kolej Medrese Ozel Meslek Okulu


(ilk o.) (orta o.) (Lise) (Lise) Yiiksek Okul Okulu Dilinmeyen
Okul Oniv.

<;ifti;i 12 9 3 5 3 2
Tiiccar 9 5 6 2
Avukat 3 14 1
Gazete/yazar 6 2
Bankac1 2 2
ldareci 4 2 31 4
Memur 14 5 2 1 7 2
Ogretmen 2 16 9
Yarg1� 4 8 3
Emniyet mensubu 2
Diplomat
Reji gorevlisi
Asker 2 2 44 2
Miiftii 16
Miiderris 9
�yh 1 2
Yerel yonetici 9 1 6
Milletvekili 3
�iret reisi 1
Miihendis 3
Usta
Doktor 15
Eczac1
Meslegi bilinmeyen 1 1
Toplam 2 65 23 6 155 73 11 10 32

Milletvekillerinin BOlgelere Gore Egitim Diizeyleri

iblidai RO�iye idadi Suliani Kolej Y. Medrese Ozel M. 0. sapianmayan


Okul Oniv. Okul Okulu ya da okula
gilmem� olan
Dogu ve Giineydogu
Anadolu BOlgesi 28 II 3 25 22 4 2 16
Karadeniz BCllgesi 7 2 2 33 6 2 3 4
Akdeniz BOlgesi 6 20 6
Ege ve Mannara
BOlgesi 9 4 50 15 2 7
i<,: Anadolu BOlgesi 15 5 37 24 2 4 4
Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Liiiklik 125

Ogrenimini yurt dt§tnda yapan alt1 milletvekilinin bolgesel dag1h­


nuda §6yledir:

Karadeniz Bolgesi : 4
Ege ve Marmara Bolgesi : 2

BilyOk Millet Meclisine katdan milletvekillerinden 216'smm Tiirk­


c;enin dt§tnda dil bilmedigi, 162'sinin ise Tiirkc;enin dt§tnda bir
ba§ka dil bildigi, kimilerinin ise birden c;ok yabanc1 dil bildigi
goriilmektedir.

Birden c;ok yabanc1 dil bilen Tek bir yabanc1 dil bilen
Milletvekili say1s1 Milletvekili say1s1
Frans1zca 86 Tek Frans1zca 39
Arapc;a 73 Tek Arapc;a 17
Farsc;a 53 Tek Farsc;a 2
ingilizce 21 Tek ingilizce 3
Almanca 21 Tek Almanca 1
Rumca 9 Tek Rumca 1
Rusc;a 8 Tek Rusc;a 1
Kilrtc;e 7
Bulgarca 6 Tek Bulgarca 1
italyanca 3
Arnavutc;a 3
Ermen ice 2
Yunanca 1
Zazaea 1
S1rpc;a 1
Slavca 1
\:agatayca 1 Tek \:agatayca 1
126 Tarihi Gelijimiyle Diinyada ve Tiirkiye'de Laiklik

Yukanda say1lara bak1ld1g10da Frans1zca bilen rnilletvekillerinin


<;ogunlukta oldugu, bunu Arap<;a ve Fars<;a ve Fars<;a bilen rnil­
letvekillerinin izledigi gori.ili.ir. Bunun yanmda Osrnanh Devleti
i<;inde ya§ayan <;e§itli etkin unsurlann dillerini bilen rnilletvekille­
rinin varhg1 da dikkat <;ekicidir.

23 Nisan 1 920'de a<;1lan T.B.M.B. 'nin egitirn diizeyi iilkenin o


giinkii ko§ullan i<;inde olduk<;a yiiksek goziikiiyor; §oyle ki, bu­
rada, rnedrese dahil 228 yiiksek ogrenirn, 94 orta egitirn, 21 rnes­
lek ve ozel egitirn kururnlanndan yeti§rni§ rnilletvekili bulunuyor.
Boylece de siyasi ya§arna kat1hrn artt1g1 gibi, toplurnsal sorunla­
rm <;oziirnii i<;in de dii§iinceler farkhla§rnl§, ba§lardaki serpu§lar
gibi . . . T.B.M.M.'nin inkilap<;1, dernokratik ve halk<;1 yap1s1010 bu
egitirn diizeyinden kaynakland1g1 soylenebilir.(1 46)

Meclis'te istanbul'daki "Meclis-i Mebusan"m iiyeleri, yeni se<;ilen


rnebuslar vardir. Hilafet<;i, Turanc1, devrirnci, ihtilalci, Bol§evik,
ozgiirliik<;ii, her anlay1§tan, her dii§iinceden insanlar yan yana­
d1rlar. Yukarda gordiigiirniiz <;e§itli egitirn kururnlarmdan ge<;rni§,
klasik Harp Okullu, Harbiye, A§iret mektepli ki§iler, generallar,
subaylar; toprak agalan, tiiccarlar, rniiftiiler, din adamlan, a§iret
reisleri, biitiin tarikatlarm §eyhleri, postni§inleri birarada, i<; i<;e­
dir. i<;lerinden kimi, dii§rnan topraklarumzdan at1ld1ktan sonra
Reis Pa§a-Ba§kurnandan'1 bertaraf edip Padi§ahhk kurumunu ih­
ya etrneyi dii§li.iyor, kirni de can101 mahm ulusun yarg1s1yla bir­
le§tirerek Reis Pa§a'ya sanhyor.(147)

( 1 4 6) i hsan Gune§.- Birinci Turkiye Buytik Meclisi'nin dli§unsel yap1s1 ( 1 920-


1923), Eski§ehir 1985, s. 70-73.
047) Suna Kili.- Turk devrim tarihi, ist. 1982, s. 67.
Tiirk�cnin <.h�111J• Jil l>ilcn millcl\•dillcrinin 111c>lclkrinc giirc JJg1hn11

,\t;1 ·a F:.ir�·:i Tu -ili1C"c Alni.;11" · .. l·rau"1t.:;.i Hu nk.'.a H.u\ ·oa Kun ·"· /.;1t;111.·;1 h.11 ;111t·;1l.'\rn:i't'u1,·;1 1'·:r11 ..·r1ii.:l· 11 ;11int.:cJY�JC ";1�;,1;.i,-l·.11lluh.•;u ..·:1 1s1r.,...;1

1Cif1ci
'T'1i:car
AvuL.u
,c;;u..·1cd Y :azar
l1&1nk.Jt.:1
IJanoci 17
Mcnllll 14
(ijfCllR:A 12 Ill
YOU"�I'
Emnlycl mcn�ubu
l>iplnmal
A\kcr 10 11
Muflll 9
�hilknis
Soh
Ycn:I Yiinclici
Mchus
A�i�t Rcisi
MU�IMli!.
U:\l0t.fl'ii.:i
Clok1ur
l:cza,;1
M('kl1 bilinmcw-cn
MUSTAFA KEMAL PA�'NIN
ntJ�tJNCE siSTEMi

Boylece, Turk ulusunun kalbi olacak olan T.B.M.M.'nin dti§tinsel


ve toplumsal yap1sm1 ozetlemi§ olduk. Ya, bu "malzeme"yi kulla­
narak, <;;ogu kez de ona ragmen, Cumhuriyet'i kuran ve obtir
devrimleri yerle§tiren Mustafa Kemal Pa§a? Neydi bu koklti dev­
rimlerin ba§anlmasma stiriikleyici kuvveti saglayan dti§tince sis­
temi, felsefesi?

Dinsiz miydi? Hay1r, islam'm farzm1 yerine getirir miydi? Haytr.

Mustafa Kemal, Bizans'tan beri istanbul 'dan sonra gelen en


onemli bir ktilttir merkezi olmu§ olan Selanik'te dtinyaya gelmi§­
ti. Buras1, ticari ag1rhgm yam s1ra ordu merkeziydi (148)

" . . . Mustafa Kemal i<;;in Manasttr idadisinde yeni bir dti§ilnce ve


g6rii§ ufku a<;;1 ld1. Bu safha; btittin fikir ve heyecan sermayesi
Nam1k Kemal edebiyatiyle htirriyet §ehidi Mithat Pa§a'nm hattra­
smdan ibaret olan Osmanh Terakki ve ittihat Cemiyeti'nin Paris
ve istanbul'da geli§tigi s1ralara rastlar. Fakat Omer Naci ve Musta­
fa Kemal gibi gelecegin sava§<;;tlarmda Nam1k Kemal ve htirriyet
anlayt§t, mesela Frans1z Btiytik ihtilali'nin temel ilkelerine kadar
inebilmi§ miydi? Bu cihet §tiphelidir . . "(149) .

Mustafa Kemal Manasttr'da yabanct dil ogrenimine de onem veri­


yordu. Bunun i<;;in eline ge<;;irebildigi kitaplan okuyor, ama daha
iyisi, tatilde Selanik'e geldiginde College des Freres de la Salle m
ozel kurlanna devam ediyordu . 0 50)

( 1 48) Suat ilhan.- AtatOrk'iin ye1i�tigi ortam, in Ataliirk Ara§Urma Merkezi Dergi­
si 11/S, Mart 1986 , s. 282.
049) �ket Siireyya Aydemir.- Tek adam Mustafa Kemal, C.I. 1881-1919, Jst.
1974, s. 72.
( 1 50) �erafenin Turan.- Atatiirk'iin dii§iince yap1s1m eikileyen olaylar, dii§iiniir­
ler, kilaplar, Ank. 1982, s. 6.
130 Tarihi Geli�imiyle Dunyada ve TUrkiye' de Laiklik

"Rousseau'suz Robespierre olamazd1" diyoruz. Rousseau'suz ve Ro­


bespierre'siz, daha geni§ anlamda Frans1z Devrimi'siz, Mutafa Ke­
mal olabilir miydi sorusunu sormakta kendimizi hakh buluyoruz.

"Gerc;;ekten Atatiirk'iin dii§iince ve eylemlerinde Frans1z Devri­


mi'nin biiyiik pay1 oldugu ku§kusuzdur. Bunun en gec;;erli kamt1
da, Mustafa Kemal'in Frans1z Devrimi hakkmdaki degerlendirme­
si ve Tiirk demokrasisinin, 1789 Devrimi'nin ac;;ug1 yolda ancak
kendine ozgu ve nite/ikte geli§mekte olduguna(151) dikkati c;;ek­
mesidir. (1 52)

Bu hususlar iizerinde fazla yaytlmay1p, bu kitabm konusu ile ilgi­


li olanlan zikretmekle yetinecegiz.

Bu arada, c;;ok onemli bir keyfiyeti de vurgulamadan gec;;emeyiz.


Bunu, yine �erif Mardin'in8 kaleminden yapacag1z:

"Atatiirk hakkmda incelemeler, 1srarh bic;;imde, Atatiirk'iin oku­


duklanyla, ozellikle Bat1 kaynaklan-reformlan arasmda bir bag
kurmaya c;;ah§mt§lardir. Burada gosterilmek istenen §ey, bOyle bir
baglanttya gerek de olmadtgtdtr.(153) Atatiirk'iin reformlarmm
kaynagm1 anlamak ic;;i n doneminden onceki elli ytl ic;;inde Tiirki­
ye'nin gec;;irmi§ oldugu yap1sal degi§ikliklere bakmak yeterlidir.
Bunun otesinde dii§iincelerin baz1 aynnttlan Montesquieu'niin ya
da ba§ka bir dii§iiniiriin izini ta§1yabilir. Sozgeli§i, Ziya Gokalp'm
de ooyle bir rol oynamt§ olmas1 ilerde gosterilmeye c;;ah§tlacakttr.
Tanzimat'm yap1sal unsurlan Atatiirk'iin diinya gorii§iiniin genel
ilkelerini saglamt§lardir. Bu yap1sal unsurlar, insanlarm ortaya c;;1-
kard1klan degerler arasmda, en ba§ta •yeni onur•u saymak gere­
kir. ·Yeni onur·a yiiksek okullann •total kurum· olarak gosterdik­
leri yeni nitelikleri de katmahy1z. Bu nitelikleri de harekete gec;;i ­
ren, yeni bir ·iitopya aray1§1• dir . . . Atatiirk'iin . . . gerc;;ekten olaga-

( 1 5 1 ) Taraf1m1zdan belirtildi.
(1 52) §erafettin Turan.- a.g.e., s. 9.
0 53) Taraf1m1zdan belirtildi.
Tarihf Geli�imiyle Dunyada ve TUrkiye' de Laiklik 131

niistii ozelligi, utopyactltlila realizm'i dengeli bic;imde yiiriitebil­


mi§ olmas1d1r . . . ".

Belli etkilerin "odak noktas1"nda olunabilmek ic;in bu etkilerir1


yerine oturmu§, istikrarh bir dii§iince sisteminin iiriinii olmas1
gerekir. Oysa ki yukarda da ifade etmi§ oldugumuz gibi, Jontiirk
dii§iincesi yiizeysel , uniform olmaktan uzak, a§m elektrik ve
ahnulan da yine c;ok vulgarize bir dii§iinceden ibaretti. Bunda
baz1 liberal sloganlann yam s1ra alabildigine anti-liberal (ve tabil
antimarksist) gorii§ler yer ahyordu. Jontiirk'lerin sozde en liberal
kanadm1 temsil eden Prens Sabahattin'in hic;bir etkinlik gostere­
memi§ olmas1, buna baglamr. Bunlar "ozgurlukc;u" olmanm uza­
gmda, bir "devlet mant1g1" (raison d'Etat) na bagh ki§ilerdi ve
dii§iinceleri demokratik degildi; halka giivensizlik duyarlar
(Frans1z burjuvas1 gibi), giidiimlii kitle eylemini idealla§tmrlard1.
Biirokratik egilimli tutuculard1r.(1 54)

Ama her §eye ragmen de bir Frans1z Devrimi gelip gec;mi§ti bu


diinyadan, r;e§itli evreleriyle, Girondeu'u ile, Montagne1 ile,
Sans culottes'lanyla ve sonunda, burjuvazisi ile. Bu evrelerin her
-

biri, degi§ik beyinlerde farkh izler b1rakacakt1. Ama bunlann en


derin ve kahc1smm, o giinden bu yana Avrupa'ya egemen olmu§,
r;e§itli istihaleler ger;irmi§, ama temelde antiklerikal, laik mater­
yalist (aktl ve muspet bilimleri on planda tutan) kalmt§ olan bur­
juvanmki oldugundan hie; §iiphe yoktur. Burjuva "halkc;1"da ol­
mu§tUr, en ha§in diktariirii de siirdi.irmii§tiir.

" . . . Atatiirk bir devrimci olarak Rousseau'dan esinlenir. Devlet


kurucusu olarak da, daha sonraki filozoflardan esinlenir . . . "055)

Biitiin bunlarda yine diinya tarihinde bir doniim noktas1 olmu§


olan 1917'nin hie; mi dahli yok? Mustafa Kemal'in, Lenin'in Ba-

( 1 ;4) Taha Parla.- Ziya Gokalp, Kemalizm ve Ti.irkiye'de korporatizm, ist. 1989,
s. 3 1 .
0 55) Bahri Savc1.- Ti.irkiye'de yiiriitme orgam, i n Am1agan. Kanun-u Esasi 100.
y1h, Ank. 1 978, s. 46-7.
132 Tarihi Ge/i�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Lt1iklik

ku'da 1920'da bas1lm1§. "Burjuvazya demokrasyas1 ile prolatarya


diktatorliigil hakkmda tezler" kitabm1, baz1 yerlerini -;izerek oku­
mu§ oldugunu biliyoruz.(1 56)

"Atatilrk devrimlerinin fikriyatm1 tek bir koken ya da birka-; kita­


ba baglamanm yanla§hg1 hususunda �erif Mardin'in gorii§ilne ay­
nen i§tirak ederiz. 1 876 Anayasasmm haz1rlanmas1, yilrii rliige
konmas1, II. Me§rutiyet doneminde o giinde dek iilkede gorii l­
memi§ oranla bir ozgiirliik ortammm dogmas1, ittihat ve Terakki
hiikumetinin sonradan diktatoryaya yonelmesi, ku§kusuz biltiin
bunlar, -;agda§la§ma hareketlerini destekleyenlere bir birikim, bir
tecriibe, ve bir 61-;Ude de dii§ilnce olgunlugu getirmi§ti. i§te bu
birikim, Mustafa Kemal ve 1920 ihtilalinin devrimci siyasal gii-;le­
rinin, Milli Milcadele doneminde, Ulusal Kurtulu§ Sava§t'm sade­
ce bir askeri ba§an saglamak dogrultusunda gormemelerine ne­
den olmu§tur . . . "(1 57)

Mustafa Kemal'in dii§ilnce sisteminin temelinde rasyonalism ve


positivismin yatugm1 soyleyebiliriz. Ama bu, ne tilr bir "positi­
vizm" di?

A. Comte'un yukarda vermi§ oldugumuz g6rii§lerini tekrarlam1-


yoruz. Onun III. Napoleon'u desteklemi§ ve 1 848 Devrimi s1ra­
smda savundugu fikirlerle biiyiik burjuvazinin gerici egilimlerini
gii-;lendirmi§ oldugunu biliyoruz.

"Fransa'da devrim kar§1t1 bir ak1m olarak ortaya -;1kan positiviz­


min, iilkemizde devrimci ak1m i-;inde boy atmas1, o kadar §a§1rt1-
c1 degildir. Bir kez pozitivizm, XIX . yy'm ikinci yansmda burjuva
felsefesi i-;inde etkili bir riizgar estirmi§tir. Dilnyanm -;e§itli iilke­
lerinde baz1 aydmlar, doga bilimleriyle positivizmin cazibesine
kaptlm1§lard1r . . . Tilrkiye'de . . . pozitivizmin yiizeysel materyalizmi

056) Giirbiiz D. Tiifek\;i.- Atatiirk'iin okudugu kitaplar, T. i� Bank. Yay., Ank.


1 983, s. 5 1 .
( 1 57) S u n a K i l i . - 1 876 A nayasasmm �agda�la�ma soru n l a n 3\;ISmdan
degerlendirilmesi in Armagan. Kanun-u E.sasi'nin 100. y1h. S. 208.
Tarihi Geli#miyle Diinyada ve Tiirkiye' de Liiiklik 133

ve vahiye dayanan dinlere kar§l ele§tirel tavn, Osmanh Orta«;a­


g1'ndan «;1k1§ yollan arayan aydmlanmlZI yonlendirmi§tir. Aym
aydmlar, pozitivizmin "metafizik" diye mahkum ettigi Rousse­
au'ya da hayrand1rlar. Tevfik Fikret, Ziya Gokalp gibi onde gelen
dii§iiniirlerin pozitivizmi, burjuvazinin htirriyet miicadelesinin ih­
tiya«;larma gore yorumlayarak benimsemeleri, dikkat «;ekicidir.
Boylece, bir anlamda htirriyet«;ilik sal«;as1yla lezzetlendirilmi§ bir
pozitivizm Kemalist ak1m1, bu dii§tintirler iizerinden de etkilen­
mi§tir".

"Kaldt ki Mustafa Kemal'in ve «;evresinin de a. Comte'u incele­


dikleri ve ondan etkilendikleri gorii liiyor. Ancak Kemalizmin fel­
sefi tav1rlan konusunda dikkatli bir ara§ttrma, Cumhuriyet Devri­
mi 6nderliginin, bi/erek pozitivizmden farklt goni§leri benimse­
digini gosteriyor . (158)
"

"En onemlisi, Kemalizmin devrimci pratigi ile pozitivizmin dev­


rim kar§tthgt arasmdaki «;eli§medir. Kemalizm, kendi ·ana fikirle­
rini•, 1931 Cumhuriyet Halk F1kras1 programmda, emparyalizme
kar§l Kurtulu§ Sava§t'yla ba§layan devrim pratikleriyle tammla­
mt§ttr. Bu devrimi pozitivizme s1gd1rma olanag1 yoktur".

"Kemalist Devrim 'in evrensel dU§unce kaynagt, pozitivizm degil,


fakat Aydmlanmafelsejesinin ve Buyak Franstz Devrimi'nin du­
�unce mirastdtr" (1 59). Aydmlanma felsefesinin de oztine inildi­
ginde, bunun feodal gti«;ler ve onun aynlmaz §ekilde s1k1ca bagh
bulundugu din kurumuna ba§kald1rmada etkin bir rol oynam1§sa
da mevcut sosyo-ekonomik gti«;ler btittintintin oynamakta devam
ettigi oyunlan bir dtistur halinde goz oniine sermekte aciz kald1-
g1 goriiltir (1 60). Acaba bu keyfiyet, Atattirk'tin ozellikle "laiklik"
devrimine yonelik baz1 ele§tirilere hak kazandmr m1?

( 1 58) Tarafim1zdan belirtildi.


( 1 59) Dogu Perincek.-Devrim, pozitivizmin neresine s1gacak, in Bilim ve
Otopya 2, Agustos 1994, s. 8-9.
( 160) Mohammed Arkoun.- islami bir bak1� a.-,.:1s1 i-;inde pozitivizm ve gelenek,
Kemalizm olay1, -;ev. E. Oktem, in Cogito 1, yaz 1994, Yap1 Kredi B. Yay., s. 52.
134 Tarihi Geli�imiyle Dunyada ve TUrkiye' de Laiklik

Kemalist devrimlerin olU§um 6ykasu

Donelim Kemalist devrimlerinin olU§Um oyki.isiine.

"Biiyiik Millet Meclisi" admm saptanmas1, i§bu meclis ii;indeki


zevatm ne denli degi§ik sosyo-ekonomik ve dini tabandan gel­
diklerini ve dolay1s1yla dii§Once sistemleri gibi farkh adlar oner­
meleri itibariyle Mustafa Kemal Pa§a'nm, daha ba§mdan itibaren
ne gibi giii;liiklerle kar§ila§ml§ oldugunu anlatmaya yeter (tart1§­
malann ayrmtilanna girmiyoruz). (161)

Dogal olarak bu dii§Once aynhklan, Meclis'in ai;1lmasmdan once­


ki donemlerde mevcuttu.

Mondros Miitarekesi ve onu takibeden Sevr Muahedesi'nin iilke


i�in ongordiigii ko§ullar altmda Osmanh Devleti'nin biitiinliigii­
niin ve bag1ms1zhgmm korunmas1 ii;in dii§Onceler ii� esasta bil­
lurla§m1§t1: Mandac1hk, yoresel kurtulu§, tarn bag1ms1zhk. Bu so­
nuncusu dahi "islamc1 bag1ms1zhki;1" ve "Ulusal tarn bag1ms1zhk"
olmak iizere ikiye aynhyordu . Biitiin bu ictihat farklan, Cumhuri­
yet'in ilam ve Hilafet'in ilgas1 tart1§rnalan s1rasmda kendilerini
olanca §iddetiyle ortaya i;1kacaklard1, o kadar ki Gazi Pa§a, sabn
ta§ffil§ olarak "Birtak1m ba§larm kesilecegi" tehditini ai;1ki;a savu­
racakt1. Bunlann da aynntilanna girmiyoruz (162). Sadece birkai;
bnemli brnekle yetinecegiz.

Bu brneklerden en tipik olanlan, Gazi Pa§a'nm yakm arkada§lan


Ali Fuat (Cebesoy) Pa§a ile Rauf (Orbay) Bey'dir. Bunlardan ilki,
Kaz1m Karabekir'le birlikte, Ulusal Kurtulu§ Sava§mm iki onemli
komutam oluyorlard1.

Aruk Devrim, eski diizenle tum baglanm koparacakt1. Dogal ola-

( 1 6 1 ) Bkz. ihsan Gune�.- a.g.e., s. ;6-7.


(1 62) Bkz. A.e, s. 75.
Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de l.Aiklik 135

rak da buna muhalefet §iddetlenecekti. Gerici gilt;;ler, Gazi Pa­


§a'mn kar§isma t;;ikabilecek birini, ya da birilerini anyorlard1. So­
nunda bunlarm k1§k1rtmalan ve aslmda, a§ag1da Rauf Bey'in tutu­
munda gorecegimizi gibi, bu devrimleri benimsememeleri ile bu
en yakm arkada§lan, Gazi'nin t;;evresinden aynlarak kar§1sma ge­
t;;eceklerdi. Bu arada, get;;en bir yil it;;inde Cumhuriyet'in ilam, ha­
lifeligin kaldmlmas1 gibi olaylar, aralannda Adnan (Adavar)
Bey'in de bulundugu ki§ileri birbirlerine daha t;;o k yakla§t1rm1§t1.

Bunlar, Rafet (Bele) Pa§a'y1 kendilerine t;;ekmi§ ve Terakkiperver


Cumburiyet Ftkrast 'm kurarak 0 7 Kas1m 1 924) Gazi Pa§a'mn
kar§1sma dikilmi§lerdi. C::ogu bunu ki§isel nedenlerle yapm1§t1 ve
bunda /ttibat�t 1ak "ruhu" bir olt;;ilde etkin olmu§tU . Rauf Bey
§Oyle diyordu: "Ben saltanat ve halifelige hem vicdammla, hem
de duygulanmla baghyam. \:ilnkil benim babam, padi§ahm ek­
megi (?!) ve nimetleriyle yeti§erek Osmanh Devleti'nin onemli ki­
§ileri arasma get;;mi§tir. Benim de kammda o nimetin part;;alan
vardar. Ben nankor degilim ve olamam, padi§aha olan sadakat1m1
korumak borcumdur. Halife'ye baghhgam ise terbiyem geregi­
dir . . . Aynca , bizde gene) durumu tutarh halde bulundurmak
gilt;;tur. Bunu ancak, herkesin eri§emeyecegi kadar yilksek goriil­
meye ah§ilm1§ bir makam saglayabilir. 0 da Saltanat ve Halifelik
makam1d1r. Bu makam1 kaldJrmak, onun yerine ba§ka bit;;imde
bir varhk koymaya t;;ah§mak felaket ve buruklugu getirir. " 063)

" . . . Rafet Pa§a da bu konuda aym fikirdeydi. Ancak onlar gene


Atatilrk'u kabullenmeye raz1d1rlar. Fakat onun her i§te kendileri­
ne dam§masm1 istemektedirler. Okul arkada§J Ali Fuatil Pa§a ile
yakm1 Kazam Karabekir Pa§a, salt bu nedenle onun kar§asmdadJr­
lar". (164)

Re§at Kaynar hoca, bir ozel meclisinde, bize Rauf Bey'le bir go­
rii§mesini anlatm1§ ve onun, bu muhalefetin tek nedeninin Gazi

063) Nu1uk II ( 1952), s. 684. Zikreden Ahmel Mumcu, Tarih a�1smdan Turk
devriminin 1emelleri ve gel i�imi, Istanbul 1982, s. 1 27.
( 1 64) Aym yer.
136 Tariht Ge/i�imiyle Dunyada ve Tiirkiye' de Laiklik

Pa§a'nm bir diktator olmas1 korkusundan kaynakland1gm1 soyle­


digini tekrarlam1§t1. Biz bu "apology"nin samimiyetine §iiphe ile
bakiyoruz.

Atatiirk'iin oliimiinden sonra ismet Pa§a (Milli �et), onun bu mu­


haliflerini ve daha ba§kalanm etrafma toplam1§, Ali Fuat Pa§a Na­
fia (Baymdirhk) bakam, Rauf Bey de II. Diinya Sava§! boyunca
Londra'da biiyiikelc;imiz olmu§tU . Emekliye aynhp Londra'dan
dondiigii zaman "Mustafa Kemal hakhym1§" demi§ oldugunu
duymu§tuk.

Meclis'te bir de ittihatr;i muhalefet vard1 ki bunlarm "karizmatik"


liderleri, Mustafa Kemal'i alabildigine k1skanan ve onu her firsat­
ta engellemeye c;ah§ml§ Enver Pa§a idi. Sadece bu baghhk bile
onlarm ruhen Gazi'ye kar§I olmalanna yetiyordu. (Ornegin, En­
ver Pa§a'nm yaverligini yapm1§ olan, Kuva-i Milliye kumandanla­
rmdan istanbul mebusu Yenibahc;eli �i.ikrii Bey). Bunlar Meclis'in
"II. Grubu" ya da Terakkiperver Cumhuriyet Firkas1 ic;inde kii­
melenmi§lerdi, ideolojik ve dini inanc;lar nedeniyle sair muhalif­
lerle birlikte. ittihatc;1 muhalefetin tipik ornegi de Hiiseyin Cahit
(Yalc;m) idi; bu ki§i, daha Me§rutiyet doneminde Latin harflerinin
kabuliini.i ileri siiriip kadm haklanm savunmu§ olan bir yazard1.
0 §imdi hilafetin ilgasma ve ilk Devrim ad1mlarma §iddetle kar§I
c;1k1yordu. Cismet Pa§a, Atatiirk'iin oli.imiinden sonra onu da kol­
tugunun altma alm1§t1).

Mamafih Atatiirk kendisine inanm1§ ve c;evresinde ic;tenlikle (gibi


goriinen) toplanm1§ ittihatc;ilan kadrosuna alm1§t1 ki bunlardan
biri Celal Bey (Bayar) idi. "Gibi goriinen" demekte hakhy1z; §Dy­
le ki, Atatiirk'iin saghgmda en yiiksek mevkilere getirilmi§ olan
bu zat, onun oliimiinden sonra en tutucu toprak agalanna kat1la­
rak onlarm ba§ma gec;ip Demokrat Parti'yi kuruyor ve 14 May1s
1950'de iktidara geldiklerinde ilk i§ olarak ezam Arapc;ay1 c;evirti­
yor ve Atatiirk Devrimleri'nin oni.ini.i kesmek ic;in ne laz1msa ya­
p1yor. Yani giini.imi.izde i.i lkenin arzettigi manzaranm bir yerde
ba� miman oluyor. Laiklik, ittihatc;1 ve komitac1 olmakla siirekle
Tarihi Gefi�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik 137

ovi.inen bu ki§inin Cumhurba§kanhg1'ndan itibaren tath bir di.i§


haline geliyor.

• • •

Atati.irk, Devrim'lerine giri§tigi zaman, Meclis i§te bu Meclis'ti.


Oysa ki o, yeni Ti.irk Devleti'ni dini bir yap1ya sahip Osmanh
Devleti'nin bir devam1 olmaktan koparmaya kesin kararhyd1. Di­
ni esaslar Devlet'in gorevlerinin c;erc;evesi olursa, zaten devrime
gerek kalmazd1. Ti.irk ulusunu salt isiam esaslan ile yonetmenin
art1k hic;bir anlam1 kalmamt§tt.

"Atati.irk bu gerc;egi, daha devrimlere ba§lamadan once biliyordu.


Ancak, halkm bilgisiz ve tutucu, gerici c;evrelerin etkisi altmda
olmas1, Devrim'in bu en onemli ad1mm1 gerc;ekle§tirmeden
O'nun dikkatli olmasm1 gerektiriyordu. Bu nedenle Iaiklik Ti.irki­
ye'de evre evre yerle§mi§tir. Bi.iti.in zorluk §Uradayd1: islam dini­
nin devlet yonetimine ve hukuka ili§kin kurallannm art1k mo­
dern bir toplumda(l65) yeri olmad1gma aydmlan ve halk1 inan­
dirabilmek . . . Gerc;ekten, isiamhgm yonetim ve hukuka ili§kin
kurallan ilk zamanlar ic;in c;ok ileri idi. Zamanla bu esaslar yeni­
lenmemi§, bir yandan ic;tihat yolunun t1kanmas1 ve ote yandan
Ortac;ag'm bitmesi ile birlikte uygulama degerini yitirmi§lerdi. Za­
mana uymay1 en bi.iyi.ik ilke olarak tammt§ islamhgm bu kuralla­
nm modern esaslarla degi§tirmenin dine aykm yam yoktu. An­
cak somi.iri.ici.i ve tutucu c;evreler bu gerc;egi yi.izlerce ytl kabul­
lenmemi§lerdi. Sorun buradan c;1k1yordu . Halk, Tann ile ba§ ba§a
birak1lmah idi. Din adamlan ve dinsel kurumlar Devlet yoneti­
minden elini c;ekmeliydiler. Vatanda§ ibadetini diledigi gibi yap­
mahyd1. Devlet buna kan§amazdt. Ama Ti.irk toplumunu ilerle­
mekten ahkoyan bi.iti.in gerici kurallar da yok edilmeliydi. Hedef
buydu".

ilk ad1mlar at1lacakt1.

065) �ag1da Yusuf Ak\;urn'nm modem (asri) devlet 'tammlamalan'm verccegiz.


138 Tarihi Geli�imiy/e Dunyada ve TUrkiye'de Ltiiklik

"Ulusal Devlet'in kurulup di§a kar§1 yapilan sava§ ba§lad1g1 sira­


da, Iaiklik ilkesinin a<;1k<;a ortaya konulmas1 bir tehlike idi. Dti§­
mana kar§1 yapilan btiytik mticadeleyi zaferle bitirebilmek i<;in
Atattirk'tin btittin gti<;leri birle§tirmesi gerekti. Bu nedenle, din
adamlanndan, dinsel kurulu§lardan da bir ol<;tide yararlanacakt1.
Fakat btiyiik Onder, bu konuda da a§m gitmemi§tir. Her firsatta,
din adamlan devlet yonetimine fazla kan§mamalan konusunda
uyanlm1§ elden geldigince Iaiklik i<;in bir ortam yarat1lmasma <;a­
h§1lm1§tlr. Ornegin, 1921 tarihli ilk Anayasa'da Devlet dinine ait
bir htiktim yer almam1§tir. Haz1rlanan kanun tasans1 ve onerileri­
nin, dinsel esaslara uyup uymad1gm1 incelemekle gorevli TBMM
$er'iye Komisyonu 'nun <;ah§malan titizlikle denetlenmi§tir. ilk
onemli ad1m ise Saltanat'm kaldmlmas1yla at1lm1§t1r. Ger<;ekten
Osmanli ailesinden egemenlik hakkmm kesinlikle almmas1, geri­
ye kalan Halifelik kurumunun gtictinti <;ok azaltm1§t1. islam'da si­
yasal ve dinsel gti<;lerin tek elde toplanmas1 ilkesi boylece yok
edilmi§ti. Siyasal gti<;, TBMM'ne, dolay1s1 ile ulusa ge<;mi§, istan­
bul'daki Halife ise yalmz bir sembol derecesine dti§mti§tti. "

Ve halifelik, �er'iye ve Evkaf vekillikleri kaldmlacak, tevhid-i ted­


risat prensipi yerle§tirilecekti. Arkasmdan tekke ve zaviyeler ile
ttirbeler kapat1lacak, ttirbedarhklar ile birtak1m tinvanlar (§eyhlik,
dervi§lik, dedelik, seyitlik . . . ) yasaklanacakt1.

Ve nihayet Iaiklik ilkesi Anayasa'ya girecekti:

"Btittin bu ad1mlar at1hrken, aynca gi.inltik ya§ay1§la ilgili dinsel


kurallar da ortadan kaldmhyordu . 1927 y1hnm sonunda art1k, Turk
Devleti'nin dinsel hi<;bir yam kalmam1§t1. Ancak Anayasa'ya go­
re, "Tark Devleti'nin dini, islam 'tl1. Bu htiki.im art1k hi<;bir anlam
ta§1m1yordu. 10 Nisan 1928 tarihinde Anayasa'da gerekli degi§ik­
likler yap1ld1. ikinci Madde'nin ba§mdaki ci.imle kaldmld1. O<;i.incti
Madde'de milletvekillerinin, Be§inci Madde'de Cumhurba§kam'nm
and i<;me bi<;imindeki formlil yerine Iaik ifadeler konuldu . Dor­
dtincti Madde'de "TBMM din! htiki.imleri de yerine getirir" ci.imlesi
de kaldmlarak Ttirkiye, laik ve modern devletler arasma girdi".
Tarihi Geli�imiyle Dunyada ve Ti.irkiye' de L/iiklik 139

"5 Subat 1937'de Anayasa'nm Birinci Maddesi'ne "Turk Devle­


ti'nin laik oldugu " yolunda bir ci.imle eklenerek, bu tarihsel geli­
§imin son evresi de kapanmt§ oldu". (166)

Yusuf Akc;ura, "Dari.ilfi.ini.in Konferanslan" c;erc;evesinde 1 34 1


0925) Haziran sonunda yapt1g1 bir konu§mada "Asri (modern)
Ti.irk Devleti'nin tammlamasm1 yap1yor: " . . . Ti.irk padi§ahhklann­
dan biri olan Osmanh saltanat1 c;okti.igi.i, di.i§manlar ve Ti.irk mil­
letinin hayatma kastettikleri s1ralarda, bu millet ya§amak ic;in ye­
ni, mi.istakil ve zaman ve mekana uygun, yani asri bir devlet kur­
mak irade etti. Birkac; seneden beri gori.ip gec;irdigimiz bu olay­
lar, i§te bu iradenin, asri devlet kurmak iradesi'nin, eylem alanm­
da kendini ortaya koymas1yla o ortaya koyu§un davet ettigi ve
harekete gec;irdigi tepkilerden ibarettir. Bi.iyi.ik Millet Meclisi hi.i­
kumeti, bu milli iradeyi iyi bir §ekilde gerc;ekle§tirmeye c;ah§tt. 0
hi.ikumetin tabii bir geli§mi§ §ekli olan Cumhuriyet, Ti.irk asri
devletini gerc;ekle§tirmeyi ve peki§tirmeyi bugi.in en asals1 vazife­
si kabul eunektedir"

"Efendiler, asri devlet nedir? Ben size asri devletin yalmz baz1 ni­
teliklerini anlatmakla yetinecegim."

"l. XIX. asnn ortalanna dogru Avrupa'da tipik §eklini almt§ olan
asri devlet (l'Etat egemenlik boli.inmez, biridir. Milleti meydana
getiren bireyler hukuken e§ittir. . . Bireyin birey i.izerinde bask1 ve
zorbahk uygulamasma yol ac;an kurumlar kalkm1§ttr. Bu tar ku­
rnmlann en 6nemlisi, topragm miilk edinilmesi, kullanilmasi ve
idaresi usulii oldugundan, asrf devlet/er esasli Toprak reformu
(reforme agraire) gen;ekle�tirildektn sonra ancak kurnlabilmi§­
tir(J 67). Milletin, halkm devlette e§it haklara sahip olarak hakim
olmasma, "demokrasi" denir. Dolay1s1yla asri devletler demokra­
tiktir".

"2. Asri bir devletin en onemli unsuru olan millet, ti.irde§tir . . . ."

(166) Ahmet Mumcu.-a.g.e., s. 135-139.


067) Taraf1m1zdan belirtildi.
140 Tarihi Geli§imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik

"3 Asri bir devlet, i\inde kendisinden ba§ka hukuki ve dini ve


.

siyasi bir otorite kabul etmez. Ba§lang1c1 ve sonu, kendisidir . . .


Avrupa'nm asri devletleri, tipik §ekillerini almcaya kadar, kendi­
leri d1§mda bir kuvvet, bir otorite olan Katolik Kilisesi ile siirekli
bir §ekilde \eki§mek mecburiyetinde kalm1§lardir (Anglikanizm,
11
Gallikanizm, Kulturkampf. . . vd).

"4. Asri bir devlet, millet fertlerinin hiirriyetlerini, kendi bag1m­


s1zhk ve otoritesine golge dii§iirmemek iizere, kanunlarla temin
11 •
etmi§tir . . .

"Avrupa asri devletlerinde dini, siyasi ve iktisadi reform, asirlarca


yapilagelmi§ ve her devlette kiiltiiriin ve idealin birligi yakla§ml§
olmasmdan dolay1, \Ogunlukla, fertlerin hiirriyeti devletin otori­
. 11
tesiyle aykmhk olu§turmaz . .

5. Asri bir devletin esas niteligi halk hakimiyeti (demokrasi'dir.


Hiirriyet\ilik (liberalizm) degildir: Asri devlette hakim olan halk,
daha dogrusu halktn <;ogunlugu, kendi <;tkarlanm, dar zumrele­
rin hurriyetinefeda etmez. " (168)

"Asri devletlerin olu§masmda demokrasi ve liberalizm prensipleri


\arp1§ml§ ve \Ogunlukla demokrasiye kar§I gerici bir mahiyet
alan liberalism yenilmi§tir. Frans1z, Alman, italyan, Rus, hatta k1s­
men ingiliz demokratlan, ozellikle sosyal demokratlan, tamamen
11
liberal degildir . . .

"6. Asri devletler, sanayi ve ticaret §irketlerine benzerler. Asri


devleti olu§turan toplumsal hayatm her ferdi belirli iktisadi \ikar
ile o biitiine, yani devlete baghdtr. Bir ticari §irketin kar ve zara­
nnda ortaklardan her biri hissedar oldugu gibi, devletin kar ve
zararmda dahi uyruklarmm hissesi vardtr. . . . "

"i§te efendiler niteliklerinden bazilanm §imdi size sundugum asri

( 1 68) TarJ.f1m1zdan belirtildi.


Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik 141

devletidir ki, Ti.irk milleti, kendi memleketinde kurmak istemi§tir.


Oogu'da Ti.irk'i.in kurmak istedigi bir devlet, Bat1'da asirlarca
meydana gelen degi§me ve geli§menin i.iri.ini.idi.ir . . . Ronesans . . .
Yunan ve Roma'nm hayata ve evrene bak1§m1, bilimsel, estetik,
ahlak1 ve siyas1 gbri.i§lerini canland1rd1 . Reformasyon, Hlristiyan­
hg1, yani Avrupa'nm dinini hayata yakm ve ona hizmet edecek
bir hale getirdi. Nihayet ihtilal-revoli.isyion (Frans1z ihtilaliyle on­
dan onceki ve sonraki ihtilaller), ferdin ferde mahkumiyet ve
esaretini kaldird1 ve bu mahkUmiyet ve esaretin esas kaynagt
olan toprak meselesini balletti. . . " (169)

"Efendiler, asr1 devlet, Avrupa medeniyetinin i.iri.ini.i oldugu ic;;i n,


asr1 devlet kurmak isteyen Ti.irkler, t1pk1 Japonlar gibi, eskiden
dahil olduklan medeniyetten Avrupa medeniyetine atlamak zo­
runda kaldilar . . . �imdi §ahidi oldugumuz bi.iyi.ik olgu, "medeni­
yet degi§tirmek" gibi, her kavim ic;;i n gayet c;;etin ve pek c;;ok fela­
ket ve tehlikelerle ku§atilm1§ bfr i§in gerc;;ekle§tirilmesidir . . . "

"Efendiler, Dogu medeniyetinin bugi.inki.i §eklinden en c;;ok fay­


dalananlar din adamlan ile toprak agalan ise, en c;;ok zarar gb­
renler de feodal esaret (Le servage) altmda ya§ayan koyli.iler, ya­
ni ki.ic;;i.ik c;;iftc;;ilerle Bat1 medeniyetinin verdigi iktisad1 geli§me­
den faydalanmayan §ehirlilerdir. K1sacas1, Dogu 'da gericilik un­
surlan din adamlan ile toprak agalan; (170) devrim unsurlan,
ilerleme ve geli§me unsurlan, c;;i ftc;;ilerle §ehirlilerdir . . . ".

"Zaten efendiler, Bau'da ihtilal hareketlerinin en esash kazamm1


toprak agahgmm kaldmlmas1 olmu§tur; Ti.irkiye Cumhuriyeti da­
hilinde toprak agahgmm sozle degil, hakikatte kalkmas1, ihtilal
semerelerinden en k1ymetlisinin dev§irilmesi demektir. Bu re­
form yapilmakla Bau medeniyetinin iktisad1-toplumsal sahasmda
c;;ok bi.iyi.ik bir ad1m atilm1§Ur olur".

" . . . Kisacas1 Osmanh imparatorlugu'nun trajedisi, hem Bau mede

( 1 69) Taraf1m1zdan belirtildi.


0 70) Taraf1m1zdan belirtjldi.
142 Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye'de Laiklik

niyetine girmek, hem girmemek zorunlulugu \eli§kisinde adeta


yogunla§ml§ gibiydi".

"Lakin Ti.irkiye Cumhuriyeti bOyle bir temel \eli§kiyle yi.izyi.ize


degildir; dini gelenegi dini reforma kar§l savunma, feodal orgi.it­
lenmeyi koruma, birbirine aykm ama\ ve milli \tkarlan metafizik
idealler veya suni ara\larla uzla§llrrna gibi zorunluluklardan kur­
tulmu§ bir haldedir." (171)

Evet, gen\ Ti.irkiye Cumhuriyeti, "asrile§ebilmek" i\in 'Jakoben"


olmak zorundadir, Ak\ura gibi "Jakoben" . . .

Nasli olmasm ki, Abdi.ilhamit doneminin ba§lannda (1883) Os­


manh ordusunun 1slah1 i\in Ti.irkiye'ye gonderilmi§ olan General
von der Goltz (Pa§a), daha o zaman halifeliginin Mi.isli.iman
halklanm (Araplar vs.) Osmanh egemenligi altmda tutma gi.ici.ine
sahip olmad1gm1 belirtiyor. Bir yandan hi\bir ekonomik yarar
saglamayan bir din devleti gori.ini.i§i.i ve Abdi.ilhamit'in baz1 tu­
tumlan Avrupa'da bir "Pan-islam tehlikesi" tela§t yarat1rken obi.ir
yandan ornegin Abdi.ilhak Hamit gibi Osmanh aydmlan, ciddi
ciddi "ittihat-1 islam" savunuculugu yap1yorlard1:

"Buyak kii�uk bizi tehdit eden hukUmetler


0 ittihati tasavvur ktlmca ra '§andzr
Ege�i o §imdi bir kuvve-i peri§andir
Yann feza-i §eriatta, toplanir elbet
Cihan goriir o zaman bir cihan-i zf-heybet!
0 anda halkimiz onlar bi/a akalliyet
Diyanet oldugunu bizce mahz-i milliyet
Siyaset oldugunu saha-i §eriat
Hild/et oldugunu r'es-i vahid-i is/am!"

("Bize di.i§man bi.iyi.ik ki.i\Ok devletler islam birligi di.i§i.inilli.ince


titrerler. 0 gi.i\ bugi.in peri§anhk i\inde olsa da, yarm elbet §eriat

( 1 7 1 ) Yusuf Ak1;ura.- Asri Tiirk devleti ve miinevverlere dii�en vazife, in SAc;;AK


34/3, Haziran 1984. Sadele�tiren Fatma Berktay.
Tarihi Geli§imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Lliiklik 143

goklerinde toplanacaktir. 0 zaman btittin dtinya onun en gor­


kemli bir dtinya oldugunu gorecek. 0 zaman halk1m1z da eksik­
siz, bizde ulusi;ulugun dinden ba§ka bir §ey olmad1gm1 anlaya­
cak; �eriat'm siyaset oldugunu, islamhgm tek ba§kanmm Halife
oldugunu anlayacak!").

Bu dizeleri "�air-i azam", "ulu hakan" doneminde degil, Me§ruti­


yet'te kaleme alml§tl. 0 gtinlerde sozde bir devrim olmU§tU. Ama
devrilmi§ rejimin ozti duruyordu, kenenin ba§J gibi. Ytirtirltige
konmu§ Kanun-u Esasi, Devlet'in dininin islam dini, ba§kam olsa
sultamn halife oldugu ilkesini, ii;ermiyor muydu? (1 72)

"�air-i Azam", Avrupa'dan redingot giyip tek goztine monokl tak­


may1 ogrenmi§ti ama o da Nam1k Kemal gibi, Me§rutiyet "devri­
mi"ni yapan askerler gibi, herhangi bir gtictin, ister islam birligi,
ister ba§kas1, ancak ciddi tiretime, daha basit ifadeyle, "gtii;lti"
top ttifek imal kabiliyetine dayand1gma bakar kor kalm1§.

"jakoben" Aki;ura'nm yanmda bir ba§ka "Jakoben", Mahmut Esat


Bozkurt yer ahyor. 0 da, ihtilallerin tesadtifi ve yerel olaylar ol­
mad1gm1, hirer tarihi zorunluluk olduklanm, §Dyle ki ekonomik
olaylarm aym kalmay1p boyuna degi§tiklerini belirtiyor. Kemaliz­
min bu devrim tarihi;isi siyasi kurumlarm mUlkiyetin deg4en �e­
"

killerine baglt " oldugunu saptay1p "yi.izy1llann dibinden kopup


gelen geni§ sosyal geli§im" in ihtilal hareketlerini dogurdugunu
soyltiyor. (173)

Bu noktada, Mohammed Arkoun'un bir tahlili, anlamh oluyor:


" . . . Atattirk'tin radikal giri§imi siyasi kurumsal ve ktilttirel hayata
bir hareketlilik getirmi§, ancak, bunun bedeli, islami mirash olan
bagm §iddetle kopanlmas1 olmu§tur. Dahas1, devrimci insanm,
reformcu dti§tincenin d1§ma s1i;ramas1, ·i;agda§hk· zannettigi du­
ruma kavu§masm1 asla beraberinde getirmemekteydi . 1920'lerin

( 1 72 ) Niyazi Berkes.- Atati.irk ve devrimler, ist. 1 982, s. 88.


073) Mahmut Esat Bozkun.- Atatlirk ihtilali, ist. 1967 (ilk bas1m 1940), s. 230.
vd., zikreden Dogu Perim;ek. Kemalist devrim 2-Din ve Allah, s. 98.
144 Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye'de Laiklik

Turk toplumu, Batt'da oldugu gibi, <;agda§hk kavramma somut


bir i<;erik kazand1racak kaynaklara, universitelere, bilimsel ara§­
ttrmac1 ve entelektiiellere sahip degildi. Aynca, bu <;agda§hk yo­
rumunun ula§ttgt nokta, eski ilahiyat biliminin ve klasik metafizi­
gin postiilalarmt bilimci bir dille aktarmaktan ibaretti ve yiikselen
burjuvazinin ideolojik onyargtlan, durumu daha da ag1rla§mak­
tayd1. Battlt toplumlar dahi, halen, pozitivizmin a§m bilimcilik ve
soyut ak1lc1ltktan miras kalan zorluklan i<;inde <;trpmmaktad1r­
lar " (174)
. . .

Ger<;ekten, bizim "Jakoben"lerimiz, o ko§ullar i<;inde say1lt ki§ile­


rin ba§mda yer altyorlar.

Yine M. Arkoun, bir onemli noktaya daha i§aret ediyor: "islam


terimi, <;ogunlukla tum toplumlarda ortak ozellikler gosteren, sa­
bit kapsamh, tek anlamlt bir kavrammt§ gibi kullamlmaktadtr.
Halbuki isldmm islamf top/um sayisi kadar gonlnumu vardtr
,

(175) dahas1, aym toplum i<;inde islamm kapsam ve i§levleri


konjonktur, gruplar, sm1flar ve sm1fsal mevkilere gore degi§ir. i§­
te bu sebeple, Mustafa Kemal'in 1880-1930 y1llan arasmda, yani
yeti§mesi ve eylemini geli§tirmesi surecinde tammt§ olabilecegi
islam'm ne oldugunu belirginle§tirmek bi.iyiik onem ta§1makta­
d1r"(l 76). Burada Arkoun'un, Mi.isliiman bir toplumda, dinin d1-
§asavurum bi<;iminin tarn bir tipolojisini <;izebilmek i<;in zikrettigi,
birbirini tamamlayan ve onlardan itibaren hareket edilmesinin
gerektigini belirttigi i.i<; noktanm aynnt1lanna girmiyoruz.

Aynca Arkoun, bir yandan a§m bilimselci pozitivism, ote yandan


konformist ve dogmatik ilahiyat arasmda, sembol' i.in yarat1c1 gii­
cunun gozard1 edilmemesini ogutli.iyor: §6yle ki, hem Ataturk,
hem de kar§1t1 El-Ezler'in ustatlan i<;in, alfabe harfleri gibi, k1ya­
fet de uzla§mas1 olanaks1z du§unce ve uygarltk degerlerini i<;inde
ta§tyan dt§ §ekil ogeleri olmaktadtr. (1 77)

074) Mohammed Askoun. - aym makale, s. 6 1 .


0 75) Taraf1m1zdan belirtildi. Arkoun, b u sozlerle yukarda zikretmi� oldugumuz
Cl. Cahen'in paralelinde gorii nur.
0 76) M. Arkoun.- a.y., s. 53-4.
077) a.y., s. 57.
LAiKLiGiN oziJ iTiBARiYLE TVRKiYE'DE
LAiKLiK

Frans1zlann "hi<;bir hususu eksik b1rakmamak" anlamma gelen


"metre les points sur les ·i· - ·i·lerin iizerine noktalanm koymak"
(onlarda bizim noktas1z ·1·m1z yoktur) deyiminin ifade ettigi ke­
sinlik kaidesini M. Ali K1h<;bay, laiklik kavramma uyguluyor:
"Kavramlar yolculuk yaparlar; her zaman, hem de mekan i<;inde.
Zaman i<;indeki yolculuklar onlan olgunla§tlrmakta, yogurmakta
ve <;ogu zaman da inceltmekte, ayn§tlrmakta, <;e§itlendirmekte­
dir. Ama, mekan i<;indeki yolculuklan genellikle biiyiik anlam
kaymalanna yo! a<;maktad1rlar. Bir kavram1 ithal etmek, bir tarihi
de ithal etmek olmad1gmdan; kavramm olu§tugu yerden ba§ka
bir kiiltiirel alana ta§mmas1, <;ogu zaman i<;eriginin bo§almasma
ve adeta kendisine yabanc1la§masma yol a<;maktadir. Kavram1 it­
hal eden toplum veya kiiltiir onu yeni bir yogurmadan ge<;ir­
mekte ve bunun sonucunda, onu esas i<;eriginin <;ok uzagmda
bir yerel yerle§tirmektedir. . . " (178)

Daha sonra K1h<;bay laiklik kavrammm Tiirkiyedeki seriiveninin


buna iyi bir ornek olu§turdugunu kaydettikten sonra <;e§itli an­
siklopedi ve sozliiklerden "laiklik" teriminin kar§ihklanm veriyor
ve "laisisim" gibi "ism"li terimlerin, biiytik <;ogunlukla bir ideolo­
jiyi belirledigini ve bu ideolojinin dayat1lmas1 anlamm1 da i<;erdi­
gini ifade ediyor.

Seculaire (secular) kelimesinin laiklikle e�anlamlt oldugunu vur­


gulad1ktan sonra K1h<;bay, bunun Latincenin saeculum (yilzy11)
teriminden tiiremi§ saecularis'ten geldigini ve yiizyila ait olma

( 1 78) Mehmet Ali K1hi,;bay.- Laiklik ya da bu dlinyay1 ya§ayapilmek, in Cogito,


I, s. 1 3 .
146 Tariht Geli�imiyle Dunyada ve TUrkiye' de Ldiklik

anlamma ta§1d1gm1 soyltiyor: "Yiizyala ait olma'nm §ifresi \OZii­


liince, kar§1m1za bu diinyaya ait olma, diinyaya ya§ama anlamlan
i;akmaktadar".

Ve ge\iyor l:iiklik'in tammma: "hayata ruhani kiirede ya§amak is­


teyenlerle, diinyevi kiirede ya§amak isteyenler arasmdaki alan
payla§ammm ada olmaktadar. . " CI 79) .

<;;etin Ozek de konuya degi§ik bir a\adan yakla§arak ilgin\ so­


nu\lara vanyor. "Teokrasi" ve "laiklik" gibi kavramlarm dini nite­
likte kavramlar olmad1klanm, bunlann ger\ekte, toplumdaki si­
yasi iktidar yapasmm niteliklerini belirleyen siyasi kavramlar ol­
duklanm ileri siiriiyor. Aynca, dini ogelerin siyasi iktidarla ili§ki
bit;imi ne olursa olsun, dinin tum toplumsal yapa iizerinde ciddi
bir etken oldugunu vurguluyor(l 80) ki biz, yukarda, dinin bir
"anahtar-kilit" i§levi (key function) yerine getirmesi itibariyle ye­
rinin bo§ b1rakdamayacagm1 vurgulam1§tak.

<;;ok degi§ik inan\ ve dinlere sahip insanlan bir arada yoneten Ro­
ma'da hukukun l:iikligi, bir 61\iide "pratik hukuk\uluk" uygulama­
sma dayamyordu . Ayaklanm saglamca yere basan Romalmm hu­
kuki;usu da, kuramsal ve soyut kavramlara iltifat etmemi§, giinliik
ya§am gereksinmelerini \OZiimlemeye yonelik somut ve uygula­
maya doniik kurallara egilmi§, dini aynmlara hi\ sapmamt§tar, yani
Kth\bay'm deyimiyle "yiizyala ait olma"ya yeglemi§ . . . Bu durumda
vaz ettigi kurallar, "akla" ve "kavimler aras1 ili§kileri" siirdiirmek
gibi bir amaca yonelmi§. Boylece de hukuk, ister istemez laik ol­
mu§ ve ius gentium denilen "uluslar hukuku", din ile hukuk ku­
rallannm aynhgmm ornegini vermi§. Bu ius gentium giderek fel­
sefi bir anlam kazamp "dogal hukuk"un kar§alga olarak kullanalm1§
ki bu sonuncusu, aklm gerektirdigi (naturalist ratio) bir hukuk
sistemi olmu§. Boyle olunca da hukuk kurallan dogaiistii giice ve
nedenlere dayanrnama§ ve sonui; olarak laik hukuk dogmu§. (181)

0 79) Aym yer, s. 15.


(180) <;:etin Ozek.- Devlet ve din, ist. (t.y), s. 8-9.
( 181) Aym yer, s. 27-30.
Tarihi Geli�imiyle Dunyada ve Tiirkiye' de Laiklik 147

Biz ba§larda Kilise'nin di.i§i.ince ve siyas1 yap1 i.izerinde ki mutlak


egemenligini sarsan gori.i§leri, bunlan takibeden tarn anlam1yla
laikligi savunan gori.i§ ve felsefe ak1mlanm ozetlemi§, ozellikle
Ansiklopedistler'in insan akhnm i.isti.inli.igi.i ilkesini neredeyse
kutsalla§ttrd1klanm anlatm1§ttk. Bu gori.i§lerin baztlan din! inanc;­
lara onem vermi§lerse de "iki ayn di.inyaya iki ayn iktidar" di.is­
turunu savunmu§lar. Aydmlanma C::ag1 felsefesi, ya da ba§ka de­
yimle burjuvazinin dunya g6rii§iinii di/e getiren felsefe ak1mlan­
nm ti.imi.i, "insana ve insan akhna" ininac; noktasmda birle§mi§ler.
Bundan ooyle siyas1 yapmm temeli tannsal buyruklarda degil, in­
san ve onun akhnda olacaktir (Locke, Montesquieu, Rousseau,
Sieyes, Tocqueville). Aydmhk c;ag1 art1k Tann'nm yerine "insan
hakkt, ulusal egemenlik" kavramlanm yerine oturtmu§tu. Bu
di.inya gori.i§i.i siyas1 iktidarlann "laikle§mesi"ne de etkili olacakt1.
Frans1z Devrimi'nin, bu di.inya gori.i§i.ini.in bir sonucu oldugu gi­
bi, Aydmlanma \:ag1 felsefesi de, burjuvaziye ozgi.i genel bir
di.inya gori.i§i.i olarak tammlanabilir. "Bu ac;1dan ·laiklik· kavram1-
nm yalmzca belirli bir siyasal, di.i§i.insel nedene baglanmas1, yi.i­
zeyde bir ac;1klama bic;imi olur. Gerc;ekten bu yorum bic;imi, si­
niftal bir geli§imin iirii nii o/an neden/eri(182) savsaklay1p, yi.i­
zeysel etkenleri ·neden· saymaktadir. Llikligin nedenleri saytlan
di.i§i.ince ve olaylar, gerc;ekte c;ok daha temeldeki bir geli§imin
i.iri.ini.i olunca, Iaiklik de o geli§imin bir sonucu olarak belirmi§tir.
Bu geli§im de burjuvazinin sm1f olarak geli§ip, siyas1 iktidara yo­
neli§idir. Ekonomik temellere dayanan burjuvazinin sm1fsal geli­
§imi, her zaman oldugu gibi, yeni bir felsefeyi, yeni bir ekono­
mik ve toplumsal gori.i§i.i de birlikte getirmi§, yeni bir di.inya go­
ri.i§i.i olarak ortaya c;1km1§ttr. Nasti •tabil hak teorisi·, ·klasik de­
mokrasi kavram ve sistemi·, ·1789 Frans1z Devrimi·, burjuvazinin
di.inya gori.i§i.ini.in i.iri.ini.i olan doktrinler ve olaylarsa, Iaiklik de
bu di.inya gori.i§i.ini.in bir parc;as1dir. Bu ac;1dan, burjuvazinin si­
nifta/ geli§imi ile /aik/igin dojj,u§u arasmda §a§maz bir bag/anti
bu/unmaktadir(l 83). . . "(184).

( 182) Taraf1m1zdan belirtildi.


(183) Taraf1m1zdan belirtildi.
(184) <;:etin Ozek.- a.g.e., s. 4 5-47.
I 48 Tarihi Ge/i�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Ldiklik

"Burjuvazi, emegin ozgiir kalmas1 ve sermayenin hizmetine ko­


§Ulmas1 ic;in °6zgiir emegi· engelleyen feodaliteye kar§1 c;1karken,
•reform hareketi•, Kilise'nin feodaliteyi destekleyen ve yasalla§t1-
ran dogmalanm c;okerten bir arac; oluyordu . . . Burjuvazi Kili­
se'nin ekonomik ve egitimsel bask1sm1 y1karak, ekonomik yone­
li§leri ic;in gerekli olan °Iaik bilgilerin· yaygmla§masma ve pozitif
bilimlerin dogmasma yol ac;m1§t1r . . . Burjuva devletinin laik siya­
sal bic;imi benimsemesi de, kendi sm1fsal c;1karlarmm olagan so­
nucuydu . . . "(185) Aynt dogrultuda olmak iizere Perinc;ek de, bur­
juvazinin onderlik ettigi demokratik devrimlerin, Tann'y1 bir siya­
si otorite olmaktan c;1kard1gm1, laikligin siyasi boyutunun, sadece
iktidarm kaynag1 sorununda degil, insan hak ve ozgiirliikleri so­
runun da da kendini gosterdigini ifade ediyor. "Allah'm kulu"
olarak dogan insanm, aslmda "hiir dogdugu" tezini laiklik hare­
keti getirmi§tir.(186)

Bu arada, iizerinde dikkatle durulmas1 gereken bir husus da, bu­


raya kadar irdeledigimiz kavramlarm Batt ve Htristiyan gelenek­
Ierine dayand1klan, bu din ve islamiyetin modern toplumsal ko­
§ullar kar§tsmda tamamen farkh bir konumda olduguna dair,
adeta kli§ele§mi§ bir savm birc;ok akademik c;alt§mada bile ileri
siirii ldiigii keyfiyetidir. Bu kli§e, Htristiyan!tgm ba§mdan beri din
ve devlet aymm1 ilkesini benimsedigi varsay1m1 iizerine kurulu­
yor ve isa'nm iinlii "Sezar'm hakkmi Sezar'a verin " hiikmiine
dayandm!tyor ki bu, hayli safiyane bir yorumlama oluyor. Bunu
Max Weber de teyidediyor. i§ incil'de bittigine gore, Matta'nm
"hie; kimse iki efendiye kulluk edemez; c;i.inkii ya birinden nefret
eder ve otekini sever, yahut da birini tutar, otekini hor goriir. Siz
Allah'a ve mammona (zenginlige) kulluk edemezsiniz" sozleri bu
g6rii§iin yalanlamas1 oluyor; ortada bir "kulluk" vardtr, ister Al­
lah'a, ister bir insan ya da §eye. Kald1 ki biitiin Htristiyan Orta­
c;ag'1, hie; de iddia edildigi gibi, din ile devlet aymm1 manzaras1
sergilemiyor. Kilise ile prens-kral imparator arasmdaki kurumsal
farkltla§ma, H1ristiyanl1gm belli bir donemindeki egemenligini

( 1 85) Aym yer, s. 49-50.


( 1 86 ) Dogu Perin�ek.- Din ve Allah, s. 1 35.
Tarihf Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik 149

golgelememi§, §6yle ki bu her iki kurumun da temsil ettigi, aym


dini ve fikri di.inya olmu§tur. Bu itibarla Hiristiyanhgm toplumsal
ya§am1 §ekillendirme iddiasmda olmad1g1 soylenemez. "islamiye­
tin bu ac;1dan Hiristiyanhk ve islam'm, aralanndaki teolojik tartI§­
malara ragmen, birer dunya gori.i§ilne uzakhklarma oranla ihmal
edilebilir niteliktedir. Dolay1s1yla, bu dinlerin modern toplumsal
ko§ullar ic;indeki konumu, aym kurumsal c;erc;eve ic;inde tart1§1l­
mahdir" (187)

Ve Mert konuyu toparhyor: " . . . Kapitalist ekonomi, aruk Bat1h di­


ye tamd1g1m1z modern degerler ve kavramlann evrenselligi iddi­
asmdan buyilk olc;ude vazgec;mektedir. islam dunyasmm farkh
·diger- medeniyet olarak tammlamp tanmmas1 bu c;erc;evede ol­
maktadir. Bat1 dunyas1 diye tammlad1g1m1z ekonomik ilstilnlilge
sahip olan toplumlarm, art1k bu ustunlugu korumak ic;in kulturel
ilstilnluge eskisi gibi ihtiyac1 yoktur, c;unku aruk soz konusu
olan, bag1mhhk ili§kilerinin kureselle§me boyutunu alan ekono­
mik butilnle§me c;erc;evesinde ya§anmas1dir. Ekonomik-teknolo­
jik buti.inle§me bir yonuyle kulturel buti.inle§meyi teyid ederken,
diger yonuyle kulturel c;e§itliligi ve farkhhg1 gundeme getirir; bu
k1smi bir c;e§itlilik ve farkhhk anlay1§1d1r. "(188).
. .

Biltiln bunlara ragmen, ileri Bat1 demokrasilerinde Iaikligin bir


"tart1§ma" konusu olmaktan c;oktan c;1km1§ olmasma kar§m Turki­
ye gibi "islam" ulkelerinde bunun devam etmesinin nedenleri ne
olabilir, islam, bildigimiz temel yap1s1 ic;inde (Musevilik gibi) bi­
rey ozgurlugi.inil c;ok fazla k1s1tlay1c1 olmasmm d1§mda?(189)

Bize gore asil olan nedeni, daha sonra irdeleyecegiz.

(187) Nuray Mert., l.aiklik tart1�mas1 ve siyasal islam, in Cogito I, s. 9 1 .


(188) Aym yer, s. 98.
( 1 89) Bkz. Huseyin Ba1uhan. - Liiklik 1emas1 uzerine �e�itlemeler, in Cogito, I,
s. 1 2 5-6 .
150 Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye'de Laiklik

Max Weber'e gore din sosyolojisi

Konumuzun kutuplarmdan biri din olduguna gore, Max We­


ber'in yazilanndan yine konumuzla ilgili baz1 pari;alan, bunlann
tarih boyunca ya§anm1§ dini evrimlere ve laikligin antitezinin
oztine l§lk tutacag1 inanc1yla, geli§igtizel a§ag1ya aktard1k.

''-iktisadi ahlak· terimi, dinlerin psikolojik ve pragmatik temelle­


rindeki eylem ii;gtidtistine i§aret eder . . . "

"Hii;bir iktisadi ahlak sistemini yalmz din belirlememi§tir. insa­


noglunun dtinyaya kar§1 tutum ah§mda-dinsel ya da diger, ·ii;·
faktorlerce belirlenen herhangi bir iktisadi ahlak sistemi tabii ki
btiytik oli;tide bag1rns1z olacakt1r. Bu bag1ms1zhgm derecesini de
ekonomik cografya ve tarih verileri etkileyecektir. Ya§am bii;imi­
nin dinsel ekseni ise iktisadi ahlakm belirleyeicilerinden -bunu
not edelim- sadece bir tanesidir. Tabii ki dinin belirledigi y�am
biyimi de, belli cografi, politik, sosyal ve ulusal smirlar iyinde ge­
yerli olan ekonomik ve politik faktorlerden fazlasiyla etkile­
nir(J90). kendi dinlerinin pratik ahlak tizerindeki en karakte­
. .

ristik izleri, bir ahlak sistemini otekinden ay1ran izleri b1rakm1§


olanlard1r; bunlar aym zamanda kendi iktisadi ahlak sistemleri
tizerinde de onemli oli;Ude etkili olmu§lard1r. "

"Bir dinin oztintin, onu ayakta tutan tabakanm toplumsal duru­


munun basit bir •i§lev• i oldugu ya da o tabakanm ·ideoloji·sini
temsil ettigi, ya da o tabakanm maddi ya da manevi �1kar konu­
munu ·yans1tt1g1· bizim tezimiz degildir. Oyle oldugunu dti§tin­
mek, burada soylemek istediklerimizin tamamen ve temelden
yanh§ anla§ilmas1 demektir".

"Ekonomik ve politik nedenlere dayanan toplumsal bask1lann di­


ni ahlak tizerinde belli ko§ullardaki etkisi ne kadar ag1r olursa
olsun, asil baski yine dinsel kaynaklardan, en �ta da o dinin

090) Taraf1m1zdan belirtildi. ilerde bu sava donecegiz.


Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Ldiklik 151

aftklanan amaflanndan ve vaad ettiklerinden gelir(191). <;ogu


kez bir sonraki ku�ak bu amai;; ve vaadleri her �yin temeli ola­
rak yeniden yorumlar. Yeni yorumlar, ba§lang1i;;ta soylenmi§
olanlan, o dinsel toplulugun gereksinmelerine uydurur. Bu ooy­
leyse, dini doktrinlerin dinf gereksinmelere uyduruldugu yolunda
bir genelleme yapilabilecektir . . . ".

"Toplumsal agirhg1 olan tabakalardaki degi§ikligin genellikle her


dinde i;;ok onemli sonui;;l ara yol ai;;t1gm1 goriiyoruz. Ote yandan,
herhangi bir din, bir kere kabul edilmekle, i;;ok farkh tabakalann
hayat tarzi iistiinde olduki;;a uzun vadeli etkiler yapar. <;ok ki§i
degi§ik yollardan, dini ahlak ile i;;1kar konumlan arasmdaki ili§ki­
yi, birincisinin ikincisinin bir "fonksiyon"undan ibaret oldugu
§eklinde yorumlamaya i;;ah§IDl§llr. Boyle yorumlar, tarihi maden­
cilik denen yakla§1mda da . . . salt psikolojik bir anlamda da kulla­
mlmaktadir".

"Dini ahlikm olduki;;a gene! ve soyut bir sm1fland1rmas1, Fried­


rich Nietzsche'nin o parlak yaz1smdan beri bilinen ve sonra da
ruhbilimciler tarafmdan hararetle kullamlm1§ olan ·itiraz• teorisin­
den i;;1kanlabilir. Bilindigi gibi bu teori, merhamet ve karde§lik
duygulannm manen yilceltilmesini, dogu§tan ya da hayat i;;izgile­
rinin onlara diinyada haz1rlad1g1 zorluklar yilzilnden kotil du­
rumda olan insanlar arasmda ·kolelerin manevi isyam· olarak gO­
rilr. 0 halde, ·gorev• ahlak1, giii;;siiz olduklan ii;;i n i;;ah§maya ve
para kazanmaya mahkum olduklan ii;;in duygularma ·yer degi§ti­
ren• s1radan insanlann °bastmlm1§• intikam hislerinin bir iiriinii­
diir. Bunlann, gorevlerden annm1§ efendiler tabakasmm ya§am
bii;;imine itirazlan vardir. . . itiraz psikolojisinin ke§fedilmesi her
ne kadar §ansh ve yararh olmu§sa da, bunun sosyal ahlak iize­
rindeki agirhgm1 oli;;erken i;;ok ihtiyath olmak gerekir".

"Eger gene! •talih· s6zciigii onurun, kudretin, mal ve millkiin,


zevklerin ·iyisi·ni ii;;ine ahyorsa; dinler; biitiin yoneticiler, biltiin

( 191) Tarafam1zdan belinildi.


I52 Tarihi Geli1imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Ldiklik

zenginler, btitiln galipler ve btitiln saghkh insanlann dt§ ve i<,;: <,;:1-


karlan hatmna ba§armak zorunda oldugu me§rulugun hizmetin­
deki en gene! formtil haline gelmi§ demektir. K1sacas1 din, talihli
olanlara, iyi talihin tannsal me§ruluk temelini haz1rlar. Bu me§ru­
luk ihtiyac1, insanoglunun "murailik" egilimine kenetlidir . . . . "

"Dinlerin bildirgeleri ve vaatleri, dogal olarak, kurtulma ihtiyacm­


dan olan kitlelere hitap etmekteydi. Boyle kitleler ve <,;:tkarlan,
kokenli ger<,;:ekten burada olan ·ruhlarm tedavisi· i<,;:in kurulan
profesyonel orgtitlerin oda� noktas1 haline gelmi§ti . . . kurtulu§
timidinden, hemen her zaman, a<,;:1dan iyilik dogacag1 felsefeleri
(teodisi) yarattlmt§llr".

"Peygamberler hep ezilen sm1flarm i<,;:inden veya onlarm temsilci­


si olarak ortaya <,;:tkmamt§llr. . . kural hemen her zaman bunun
tersi olmu§tur. Peygamberlerin doktrinlerinin i<,;:erigi de, agirhkh
olarak, ezilen s1mflarm dti§ilnsel ufuklan i<,;:inden tilretilmemi§tir.
Ancak, kural olarak, ezilenler ya da en azmdan s1kmt1 tehditi al­
tmdakiler bir kurtanc1ya ve peygambere muhta�1lar; talihlilerin,
zenginlerin, yonetici tabakalarm boyle bir ihtiyac1 yoktu. Bu yilz­
dendir ki, peygamberce ilan edilen kurtanc1 dinlerin <,;:ogu, ya­
§am ko§ullan agir olan toplumsal tabakalar arasmda yer etmi§­
tir . . . "

"Talihin, insanlar arasmdaki dag1hmmm 0anlam1°na ahlaki bir yo­


rum getirilmesi geregi ak1lc1 dtinya gorti§lerinin <,;:ogalmas1yla da­
ha da arttl. Dilnyaya din ve ahlak a�1smdan yakla§tmlar rasyone­
lize edilip ilkel ve dogailstil kavramlardan armdmld1k-;a, act <,;:ek­
meye hakh bir gerek�e bulabilmek gti-;le§ti . . . ".

" . . . Dolay1s1yla efendi tabakalar, kurtulu§ dinleri a<,;:1smdan daha


az ·dindar0lardir. Ak1lc1 bir dinsel ahlakm geli§mesinin olumlu ve
ilk kokleri, toplumdaki degeri dti§ilk olan sosyal tabakalarm i<,;:
ko§ullan olmu§tur".

"Herhangi bir dinin en yilce deger olarak arkasmdan ko§tugu


Tarihi Geli§imiyle Diinyada ve TUrkiye' de Laiklik I53

mutluluk hali ya da yeniden dogu§ am ac;1kc;a ve zorunlu olarak


0 dini benimsemekte en onde gelen tabakalann karakterine uy­
gun oluyordu. �ovalye sava§c;tlar sm1fmm, koyliilerin, tiiccar s1-
mflarmm, entelektiiellerin dinsel egilimleri tabii ki farkhyd1. . . bu
egilimler kendi ba§lanna bir dinin psikolojik karakterini belirle­
miyordu; ama o din iizerinde c;ok uzun siireli bir etki yap1yordu.
Sava§c;1 ve koylii sm1flar, aydmlar ve tiiccar sm1flar arasmdaki z1t­
hgm ozel onemi vard1r. Bu gruplar ic;inde aydmlar her zaman
ak1lc1 yanhs1 olmu§, onlannki gorece kuramsal bir ak1lc1hk ol­
mu§tur. i§ c;evreleri (tiiccar ve zenaatkar) en azmdan, daha pratik
bir ak1lc1hg1 savunma egilimini gostermi§tir. Aralarmdaki biiytik
farkhhga ragmen, her iki ak1lc1hk da, dinsel tutumlan hep c;ok et­
kilemi§tir".

"Ronesans'm ytice sanat iilkiisii, gec;erli bir ·kanun·a inanma an­


lammda ·ak1k1• idi ve Ronesans'm hayat gorii§ii de geleneksel
baglan red ve naturalis ratio'nun giiciinii kabul anlammda aktl­
c1yd1. Bu tiir ak1lc1hk, dii§iinceyi platonikle§tiren belli rnistik oge­
lere kar§m, egemen olabilmi§ti".

"Me§rutiyeti gelenege dayah en onemli hakimiyet tipi patriarka­


lizmdir. Patriarkalizm babamn, kocanm, evin en ya§h erkeginin,
en ya§h akrabanm aile ve klan iizerindeki; efendinin ve patro­
nun U§aklar, koleler ve azad edilenler; patrimonyal lordun ve ge­
men prensin (Landesvater) •tebaa• iizerindeki otoritesi demektir".

"Patriarkal ve onun bir c;e§idi olan patrimonyal otoritenin belir­


gin ozelligi kar§t gelinmez normlar sisteminin kutsal say1lmas1-
d1r. . . Bu sistem, ·fonksiyonel· yerine ·ki§isel· ili§kiler c;erc;evesin­
de hiikiim veren efendinin k1s1tlanmam1§ keyfiligini ve IGtuflanm
beraberinde getirir. Bu anlamda, gelenekc;i otorite irrasyoneldir".

"<;izdigimiz otorite tipleri arasmdaki farklar, sosyal yap1 ozellikle­


rinden ve bunlarm ekonornik onemlerinden gelir . . . Feodal haki­
miyet yap1s1 gibi tarih boyunca her yana yay1lm1§ c;ok onemli tip­
leri de gormezlikten gelemeyiz Ancak bu yap1lann onemli yonle-
154 Tarihf Geli#miyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik

ri, belirledigimiz il� tipin her biri i�in kolayhkla sm1flandmlamaz.


Ancak birka� kavram, ornegin •Statil grubu· ve •statil onur· kav­
ramlanm i�ine alan bile§imler olarak anla§abilirler. Oyle tipler
vardir ki k1smen ·h:ikimiyet• kapsamma girmeyen ilkeler arac1h­
g1yla, k1smen de karizma kavrammm �e§itlemeleri 1§1gmda anla­
§dabilir. Ornekler: bir yanda, saf demokraside gorevlilerle el de­
gi§tiren fahri makamlar ve benzeri tipler; obilr yanda, plebisit�i
hakimiyet ya da gelenek�i hakimiyetin ozel §ekilleri olan e§raf
yonetiminin baz1 tipleri . . . "(192)

• • •

Butjuva devrimi, 13.iklik ilkesini yerle§tirmeye �ah§ml§, dini ilke­


lerin siyasi ya§amda etken olmamas1 ve siyasi iktidarm dini
ak1mlar kar§tsmda yans1zl1g1 prensiplerini §air edinmi§ti. Ama
bunlara �e§itli tepkiler de eksik olmam1§t1. Bu tepkilerin sonu­
cunda bu �eli§ik iki ilkenin (din ve laiklik) bir ol�ilde uzla§maya
varabildikleri gozlenmi§tir; §6yle ki, butjuva devletlerinde !Glise,
etkinligini yitirmemi§, laiklik ilkesine kar§1t yeni dini gorii§ler or­
taya �1karrru§t1r. Butjuva demokrasisi bu tilr kar§ll ak1mlara ye§il
l§tk yakmt§ ve tutucu partiler, Kilise'yi yanlarma alarak siyaset
alamnda yerlerini bulmu§lard1r.

Butjuvazinin bir ba§ka duzeni olan fa§ism, bu sm1fm tilmden li­


beral ve demokratik dilzenine kar§t olmakla Kilise ile bir nokta­
da bulu§uyor ve ortak dil§mana kar§l Kilise'nin destegini sagh­
yor; yine, onderlerini putla§tirma ile bir nevi "kendi dini"ni yara­
t1yor. Uik goriinilmlil fa§ist uygulama ve ak1mlarda bile, "mistik",
"dogailstil", "tapmma" ogeleri egemen oluyor.

Bunlara kar§thk sosyalist gorii§ ve dilzenler, temelde laik nitelik­


te olup butjuva duzenlerinin "sulandmlm1§" Jaiklik uygulamalan­
nm kar§tsmda yer ahyorlar. Onlar "demokratik ozgilrlilk"iln ye§il

092) Max Weber.- Di.inya dinlerinin sosyal sosyolojisi, in Sosyoloji yazdan,


Hi.irriyet Vakf1 yay., \;eV. Taha Parla, ist. 1986, s . 227-256.
Tariht Geli1imiy/e Dunyada ve Tiirkiye' de Laiklik 155

1§1k yakt1g1 dini ak1mlann hit;bir sureue siyasi ya§ama mudahale


ve etkisine tahammiil edemezler.

Nitekim italya, Yunanistan, ingiltere gibi iilkeler "yan teokratik"


siyasi ilkeleri benimseyerek anayasal duzenlerini sistemle§tirmi§­
ler (193).

Divertimento

Giiniimuzde "Balhhisar" ad1yla bilinen ve Ankara-Eski§ehir-Af­


yonkarahisar Karayolu'nun Sivrihisar kav§agmm 16 km guneyin­
de bulunan Pessinus antik kenti, Kybele ad1yla tanman Ana Tan­
nt;a kiiltii ile tin yapm1§t1. Pessinus'ta bu tannlar anasmm, it;inde
(t1pk1 Kabe'deki Hacer-i Evset gibi) bir siyah gokta§mm bulundu­
gu tapmagmm i;evresinde, had1m rahiplerin yonetiminde adeta
bir din devleti kurulmu§tu. Tannt;anm biiyiik iinu ta§m M.O.
204'te Roma'ya ta§mmasma yol ai;m1§ll: Hannibal italya'y1 istil:i
edince Romahlar Ana Tanni;a'nm Roma'ya getirilmesi durumun­
da dii§manm yenilebilecegi yolundaki bir kehanete uyarak, gok­
yiiziinden indigi soylenen siyah ta§! Pessinus'tan kentlerine ta§1-
m1§lar, bunu Palatium Tepesinde kurulan bir tapmaga yerle§tirip
her y1l Ana Tannt;a'nm onuruna Megalensia denen bayramlar dii­
zenlenmi§lerdi.

0 i;agm zihniyeti i;eri;evesinde bu inant; ve davram§lar tabii gO­


rii lebiliyor. Simdi gunumiizde, kom§u evinin kap1smdan it;eriye
bakahm:

"Yunanistan'm kuzeyindeki Aynaroz bolgesinde bulunan bir


Meryem Ana ikonu, sergilenmek uzere Yunan Hava Kuvvetle­
ri'ne ait ozel bir ui;akla Guney Klbns'a getiriliyor. ikonla birlikte
Aynaroz'daki 20 manastmn yoneticileri (194) ve baz1 Yunan ba­
kanlar da Rum kesimine gelecek. Ba§piskopos Hrisostomos, iko-

0 93) <;:etin Ozek.- a.g.e., s. 67-8.


( 194) B u nla r da, mucerret (belclr) ya�mlanyla bir nevi "had1m" saytlmazlar
m1?...
156 Tarihl Geli�imiyle Dunyada ve TUrkiye'de Laiklik

nun Ktbns'a getirilme amacmm ·Ada'da devam eden Turk i§gali­


ne kar§t Meryem Ana ve Tann'dan yard1m istemek· oldugunu
soyledi. 6 Kas1m'a kadar K1bns'ta kalacak olan ikon, Lefko§a va­
ro§larmdan Palluryotissa'daki Panayia (Meryem Ana) Kilisesi'ne
yerle§tirilerek halkm ziyaretine ac;1lacak" (Hurriyet 18. 10. 1994).

Ne ekleyelim bu habere "kom§uda yangm var!"dan ba§ka?. . . De­


vam edelim.

Almanya, Belc;ika, Fransa, Hollanda gibi i.ilkelerde ise, anayasal


yapt "liik" nitelikte bulunmasma ragmen Kilise, Kilise dt§t dini
orgut ve guc;lerin etkisi altmda bulunmaktad1r. i§in aslma baktld1-
gmda burjuva demokratik dti§tincesinin, dini inane; sistemleriyle,
ozellikle "laiklik" babmda hic;bir surette bagda§mas1 mumkun de­
gildir ve bu dogrultuda siyasi iktidarlan yasalla§ttrmak ve bunla­
nn emrediciliginin gec;erliligini saglamak uzere "ulusal egemenlik
kurah" benimsenmi§tir. Art1k siyasi ya§amd1 "Tann 'nm" yeri
"ulus"a verilmi§tir ki buna da, Kilise'nin tahammulu yoktur ve
hemen burjuva devriminin ilkelerine kar§tt g6rti§lerini sistemle§­
tirmi§tir; ve de burjuva devletinin kenti ic; c;eli§kilerinden yararla­
narak siyasi tutumu uzerinde bir olc;ude etkin olmay1 ba§armt§ttr.

Burjuva devletinde, ozellikle ilk donemlerde, egemen olan "Jan­


clarma devlet" anlay1§1, "devlet" olarak onun gucunu zay1flatml§ ve
XIX. yy' m burjuva devletine kar§t sol ak1mlar, "guc;IU devlet" ozle­
mini yarat1111§lar ve "liberal devlet"e kar§t "otoriter devlet" kuram­
lan olu§turulmu§. Bu kurumlar bir noktada burjuva demokratik
devleti ile ekonomik yapt ve uretim ili§kileri ac;1smdan birle§tiri­
yorlard1 ve "otoriter devlet" g6rti§ ve uygulamalan, aym uretim
ili§kilerini daha guc;li.i bic;imde si.irdurebilmek ic;in, devletin kesin
ve tartl§ma kabul etmeyen i.istun!Uk ve gucunu savunuyorlard1.

Kilise, jandarma devletin c;1kmazlanm ve yaratt1g1 sorunlan, "mo­


ral" ve "dini" nedenlere baglam1§t1 ve c;1k1§ yolu olarak da "Htris­
tiyan geleneklerine donti§"i.i one suruyordu . Bu baglamda bir ki­
§isel a01m1za yer verecegiz:
Tarihi Geli#miyle Dunyada ve Tiirkiye' de Liliklik 157

50'1i y11Iann ikinci yansmda, Olkede i§ler, ozellikle ekonomik, hi<;


de i<;; a<;;ic1 bir goriiniim arzetmiyordu. Bir ozel davetti, bir masada
Onto C::alh ibrahim, "Osmanh Tarihi Kronolojisi" yazan ismail Ha­
mi Dani§mend ile birlikte oturuyorduk ve bunlar iilkenin i<;;inde
bulundugu <;;tkmazdan yakm1yorlard1. Sonunda karar verdiler: bii�
ti.in s1kmttlann nedeni, "islam ahlakmm tezelziilii (kaymas1)" idi . . .

Sosyalist kuram, hi<;;bir zaman burjuvazinin "din" olgusuna yakla­


§tmm1 onaylamamt§ttr. Sosyalist kuram, "din" olgusunu tarihi
maddeci anlayt§ i<;;inde yorumlay1p onu soyut bir kavram olarak
gormemi§, aksine onun tarihi sure<; i<;; indeki geli§iminin, ekono­
mik ili§kiler ve buna dayanan toplumsal yap1larla diyalektik bag­
hhg1 olan bir olgu saymaktadtr. Aslmda sosyalist kuram, yine ta­
rihi maddecilik esaslarma uygun olarak dini, sair toplumsal vak1-
alar gibi, insan ili§kileri ve bunlarm degi§im siire<;;leri i<;;inde ele
almaktadtr. Marksizmin, din olgusuna yakla§1m1 Ozerinde yaytl­
mayacag1z. Ancak baz1 temel yanh§lara da yer verecegiz; §oyle
ki, kimine gore Marksizm, dinle ilgili olarak, sadece bunun hal­
km "afyonu" oldugu iddiasm1 one smiirmii§ti.ir. Oysa ki, bu fikrin
ilk kez Marx tarafmdan serdedildigi bile kesin degildir. Bu so­
nuncusuna gore "dini diinya, ger<;;ek diinyanm yans1mas1yla"
olu§maktadtr.

"Sosyalist kurama gore ·dinsel inan<;;lar•, salt hayal olmad1g1, insa­


nm daha iyi ve daha dolu bir ya§ant1s1 ugruna, doganm ve kendi
toplumsal ili§kilerinin efendisi durumuna gelmesi yolunda bir
engel olu§turdugu ir;in aynlmaz bir bi<;;imde ·sm1f sava§t• ile bir­
le§mektedir. Maksizm, ·din·i sm1f sava§mm bir ogesi olarak gor­
memi§, onu sm1f sava§1 ir;indeki yerine oturtmaya <;;a h§mt§ttr.
Boyl"ece tarihteki ba§hca din r;ati§ma/annm, dogrndan dogrnya
bir smif sava§t bir;imi oldugunu, din tarihinin uretim i/i§ki/eri
tarihi di§tnda kendine 6zgu bir ir;erigi bu/unmadigmz ( 195) ile­
ri sOrmO§tOr. . . " (196)

095) Taraf1m1zdan belirtildi.


096) <;:ei in Ozek. a.g.e., 1 53-4.
158 Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye'de Laiklik

Cumburiyet 6ncesinde din reformu giri§imleri

Ll.iklik kavrammm tart1�masma Cumhuriyet doneminden once ne


Bat1cilar ne de islamc1 ak1m yanhlan arasmda rasthyoruz. Hatta,
Abdullah Cevdet'in ic;inde Bat1hla�ma programmm ileri si.iriildi.i­
gi.i ic;tihat dergisinde, harf inkilabmdan medreselerin kaldmlmas1-
na kadar hemen ti.im konular varken l:iiklik ilkesine rastlanm1-
yor. Ziya Gokalp, sosyoloji sisteminin bir geregi olarak ilk kez
laiklik hususundaki gorii�lerini sistematik tarzda ac;1khyor. Boyle­
ce de bu ilk, Ti.irkc;i.ilerin program1 c;erc;evesinde ittihat ve Terak­
ki idaresine sunuluyor. Nitekim 1917'de toplanan firka kongresi­
ne Gokalp, �eyhi.ilisl:imhk mi.iessesinin ilgasm1 teklif eden bir
teblig de sunuyor.

Oysa ki Abdullah Cevdet'de belirgin bir Jaiklik egiliminin varhg1


biliniyor. Fakat din reformu konusunda etkili gorii� isl:imc1larla
Bat1C1lardan degil, milliyetc;iler kampmdan geliyor. Bu gorii�i.i
Gokalp dincilik-dinsizlik sorunu olmaktan c;1kanyor. 0 donemde
devleti dinin elinden koparmak mi.imki.in olamayacagma gore
geriye dini devletten koparma c;ozi.imi.i kahyordu. Buna dayana­
rak Gokalp konuya ba�ka bir ac;1dan yakla�1yor; sonuc;ta vard1g1
c;ozi.im, Atati.irk donemi din-devlet aymm1 c;ozi.imi.ini.in tersi olan
bir c;ozi.im oluyor ve ittihat ve Terakki hi.ikumeti, 19 1 6-1917 y1lla­
n arasmda dini mahkemelerin idaresini adliye nezaretine ve dini
okullarmkini maarif nezaretine devrediyor ve Firka liderleri Go­
kalp'in bu gorii�lerini de benimsiyor. Ancak, 1918 mi.itarekesi,
hi.ikumetin bu reformlarm c;ogunu uygulamasma engel oluyor,
Cumhuriyet'in ilanmdan sonra l:iiklik, Kemalist ideoloji tarafm­
dan uygulama alanma aktanhyor.(197)

Gokalp, "Ti.irkc;i.ili.igi.in Esaslan" kitabmm "Dini Ti.irkc;i.ili.ik" bah­


sinde �unlan soyli.iyor: "Ti.irklerin en ziyade vecd ald1klan ve
zevk duyduklan bir ayin daha vardir ki o da Mevlud-i.i �erif k1-
ratmdan ibarettir. �iir ile musikiyi ve canh vak1alan cem'eden bu

(197) Orhan Ti.irkdogan.- Milli ktilttir, modernle�me ve islam, ist. 1 983, s. 1 07-8.
Tarihi Geli§imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de ldiklik 159

ayin, dini bir bedaat (estetik) suretinden, sonradan hadis olmakla


beraber, en canh ayinler sirasma gei;mi§tir".

"Tekkelerde Tilrki;e yap1lan zikirler esnasmda okunan Tilrki;e


ilahilerle nefesler de, bilyilk bir vecd menba1dir".

"i§te, bu misallerden anla§d1yor ki bugiln Tilrklerin arasmda dini


bir hayat ya§amasm1 temin eden amiller, dini ibadetlerin arasm­
dan eskidenberi Turk lisamyla icrasma milsaade olunan ayinlerin
mevcudiyetidir. 0 halde, dini hayat1m1za daha bilyilk bir vecd ve
in§irah vermek i<;in, gerek tdavetler milstesna olmak ilzere
Kur'an-1 Kerim'in ve gerek ibadetlerle ayinlerden sonra okunan
biltiln dualarla milnacatlann ve hutbelerin Tilrki;e okunmas1 Ja­
z1m gelir"(l98)

"Hukuki Tilrki;illilk" bahsinde de §Unlan okuyoruz:

"Hukuki Tilrki;illugiln il<;ilncil gayesi bir (asri aile) vilcuda getir­


mektir. Asri devletteki milsavat umdesi, erkegin kadmla nikahta,
talikta, mirasta, mesleki ve siyasi haklarda milsavi olmasm1 da
istilzam eder. 0 halde, yeni aile kanunu ile intihabat kanunu bu
esasa istinaden yapdmahd1r".

"Hillasa biltiln kanunlanm1zda hilrriyete, milsavata ve adalete


milnafi (kar§ll) ne kadar kaideler ve teokrasi ile klerikalizme ait
ne kadar izler varsa hepsine nihayet vermek liiz1md1r'0 99)

Bu arada Gokalp'in " . . . asri bir millet olmak istiyorsak, mutlaka


bilyilk sanayiye malik olmam1z Jaz1mdir. Avrupa inkdaplarmm en
ehemmiyetlisi iktisadi inkilaptir. iktisadi inkilap ise, nahiye iktisa­
d1 yerine millet iktisadmm ve kili;Gk hirfertler yerine bilyilk sana­
yin ikame edilmesinden ibarettir . . . " dedigini de dikkatlere suna­
hm.(200)

( 198) Ziya Gokalp., Tilrkr;liliiglin esaslan, Ank. 1339, s. 163-4.


(199) Aym yer, s. 162. Son climle taraf1m1zcfan belirtildi.
(200) Aym yer, s. 1 68.
160 Tarihi Geli§imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik

Ve nihayet Gokalp, mezkur kitabmt §U ciimle ile bitiriyor: "Ey


bugiiniin Turk genci! Biitiin bu i§lerin yap1lmas1, as1rlardan beri
seni bekliyor".

Tasavvufun rolu ne modernist islamciltk

Ortac;ag islam'mda din kurallarma devlet giicii altmda baglanma


"Ortodokslugu", "islam'da zorlama yoktur" savmm degerini yitir­
mi§. islamltgm dini olarak giic;lerini daraltmt§. Dinin siyasi yetke
tarafmdan uygulanan sert kurallarma tepki Htristiyanltktaki kilise
kurulu§lanyla manast1r tarikatlarmdan farklt olarak geli§en Tasav­
vuftan gelmi§, Tasavvuf kendine ozgii bir din kurallamast yarat­
mt§tt. 0, islamltkta, manast1rltk yerine, siyasetc;e uygulanan din
geli§imine kar§tt olarak dogmu§tU . Boylece de o, ne Htristiyan­
hkta oldugu gibi di.inyevi ya§amdan kopuk manasttr H1ristiyanh­
g1, ne de dinin diinyevile§mesi goriinii§ii olmu§tu.

islam'daki Tasavvufun tarikat boliinmeleri, ki§ilerin kendi istek­


leriyle ve c;ogu kez mesleklerine gore bagland1klan "karde§lik"
boliikleri olmu§, siyaset ve kural alanlanna kar§t ic; duygular ilke­
sine dayandmlmt§tt. Tarikat, $eriat'la kurulu bir din kurumu ol­
mad1g1 halde, gec;mi§teki tarikat birimleri devlet hizmetindeki
Ulema'nm kural bic;imciliklerine ve �eriatc;1ltk egilimine kar§t
olan kurumlar olarak telakki edilmi§.(201)

Biz a§ag1da Tasavvufun, hic;bir ayrmttsma girmeden, "halk antik­


lerikalizmi" nin kaynag1 olmu§ olduguna ornekler verecegiz. An­
cak §imdiden, bizce c;ok onemli olan bir hususu belirtmemiz ge­
rekir: Gerek tarikatlar, gerekse bunlarm iirettikleri "Tasavvuf' da,
smtflara gore farklt olmu§tur, §oyle ki bunlarm bir boliimii, "giizi­
deler" ni, Sultan ve vezirlerin, k1saca idarecilerin ("Osmanlt"nm)
tarikat1 (Mevleviyye, Nak§ibendiyye . . . ), bir boli.imii de dogruca
halkm (Bekta§iyye . . . ) tarikati olmu§. Buna gore de bu her iki
boliigiin §eriat kar§tsmdaki tutumu, kokten farklt olmu§. Degine­
cegiz yine bunlara.
( 20 1 ) Niyazi Berkes.- Teokrasi ve laiklik, ist. 1984, s. 17-8.
Tarihi Geli§imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Lliiklik 161

Cumhuriyet tarihini inceleyen c;ok say1da yazar, Jaikligin, Kema­


lizm'e temel ozelliklerini veren ve yeni Ttirkiye'nin toplumsal­
politik temellerini belirleyen en onemli ilke oldugu yarg1smda
birle§iyorlar. Ll.ikligin bu temel onemi, ilkenin kapsammdan ileri
geliyor ki bunu iki nokta etrafmda belirginle§tirmek mtimktin
oluyor. Ll.iklik, her §eyden once, Cumhuriyet rejiminin ve bunun
ic;indeki politik iktidann konum ve eylemlerinin me§ruluk zemi­
nini olu§turuyor. Bu ac;1dan gtic;lti bir siyasi boyutu bulunan laik­
lik, ayni zamanda ve en az politik yonti k;:idar onemli olan bir
kulture/ i�erik de ta§1yor. Bir "fikri inkilap" kavram1, laiklik ilke­
siyle anlam kazaniyor. (202)

Arna bu "fikri inkilap" da yerden bitrnemi§, bunun da bir tarihc;e­


si vard1r. Bu c;ok ilginc; tarihc;eyi Berkes hocanm kaleminden ak­
tanyoruz, c;ok gerilere gitmeden:

"II. Abdtilhamit donemi (1876- 1909) herhangi tiirden bir din re­
formu goriinti§tintin sondtigti bir donem olmu§tur. Reform yeri­
ne, bu donem ozellikle Osmanh geleneginde yeri bulunmayan
ve c;ogu Kuzey Afrika'dan gelen tarikatlarm canland1g1 bir do­
nem olmu§tur. Abdtilhamit'in kendisi Arap tilkelerinde Osmanh
etkisini canland1rmak amac1yla bu tarikatlan te§vik ediyordu. Bu
tarikatlar kafalan kan§llrmakla kalm1yor, onlan siyasal amac;lar
ic;in kullanma dti§tincesi geleneksel tasavvuf tarikatlannm halk
dindarhgmdaki eski gtictinti de y1km1§ oluyordu. Pan-islam siya­
sanm Abdtilhamit yonetimi doneminde, ornegin Muhammed Ab­
dul gibi dinde modernle§me yanhs1 bir dinbilimi adammm Ttirki­
ye'de yeti§memi§ olmas1 bunu gosteriyor. Bunun yerine, bol sa­
y1da, Cemaleddin Afgani'nm yaygmla§t1g1 ·Materyalizmin reddi·
konusunu ele alan yaymlar moda olmu§tur".

"M1s1rh din dti§tintirii Muhammed Abduh'un din modernle§mesi


fikirlerinin etkisi, Abdtilhamit'e kar§t sava§an 1908 oncesi laik ay­
dmlann yazdannda yer almt§llr. Jon Ttirkler'in en ateist tiyesi di-
_J

(202) Levent Koker.- a.g.e., s. 85.


162 Tarihf Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye'de Laiklik

ye bilinen Abdullah Cevdet, Avrupa'da stirgtindeyken yaymlama­


ya ba§lad1g1 "ic;tihat" dergisinde Muhammed Abduh'un gorti§leri­
ne ilk yer veren ki§i olmu§tur. 1908'de Me§rutiyet Anayasas1'nm
yiirtirltige konulmasmdan sonra ilk modernist dergi olan ·Strat-1
Mtistakim· (daha sonra ·Sebiltirre§at• adm1 alan dergi) aruk gele­
neksel Osmanh kurulu§undaki ulema tak1mmdan olmayan gene;
ulemanm yaym orgam olarak c;1kmaya ba§lam1§t1".

"Ne var ki bu modernist derginin ileri gelenleri, Jon Ttirkler'in


Osmanhc1hk siyasas1yla Mlstr modernistlerinin Arap ulusc;ulugu
arasmdaki c;at1§1khgm dogurdugu engellerle kar§1la§t1lar. Bu c;at1-
§1khk strasmda ·StraH Mtistakim· gittikc;e Muhammed Abduh
dogrultusu yerine Ttirkltik ve modernlik kar§1t1 Ra§it Rlza'nm
dogrultusuna kaymaya ba§lad1(203) . . . Boylece, Arap tilkelerinde
din modernle§mesi diye bilinen ak1mm gerc;ekte Osmanh Halife­
ligi'ne kar§I bir Arap tepkisi oldugu ac;1ga c;1km1§ oluyordu. (Ra§it
Rtza'mn siyasal eylemleri de aym §eyi yans1t1r. Jon Ti.irkc;ti ittihat
ve Terakki Partisi'ne kar§1 Htirriyet ve itilaf Partisi'nin Arap tilke­
lerinde tiyesi bulunuyordu).

"Ttirkiye'deki laik Ballc1lar bu modernist islamcilan gericilikle ni­


telendiriyorlard1. Modernist islamc1larla Iaik Bat1c1hk yanhs1 ola­
rak arasmda her biri bu iki yam simgeleyen iki ozan olan Meh­
met Akif'le Tevfik Fikret arasmda ki tinlti tart1§ma (204) o zaman­
dan beri Ttirkiye'(de islamc1hk yanhlanyla laiklik yanhlan arasm­
daki c;at1§kmm klasik ornegi olmu§tur. Baucilar ve ulusc;ularm
ele§tirileri kar§1smda ·Strat-1 Mi.istakim· ve ·Sebiltirre§at• yazarlan

(203) Nitekim bu derginin (Sebiliirre§at) sahibi E§ref Edip'in I 967'de ikinci bas­
k1s1 yap1lm1§ "Kara Kitap" Cistanbul Sebiliirre§ad Ne§riyat Biirosu)m kapagmda
"Milleti nas1I aldattdar? Mukaddesata nas1l sald1rd1lar?" yaz1h olup bOliim ba§hk­
lannm bazdan da §6yle: "Halkc;1 zihniyet ve ideolojisi y1k1lmad1kc;a Miisliiman
Tiirk Milleti din hiirriyetine asla kavu§amaz". "Din miiesseselerini kapatular, ah­
lak mezbahalan ac;ular" . . .
(204) Fikret softa tak1mmm c;1kard1g1 bu "S1rat-1 Miistakim" (harfi harfine "Dogru
Yol" . . . ) dergisinin sahip ve yazarlarm1 "Molla S1rat" diye hicvederdi:
"Din-i hakk hence bugiin din-i hayat!
Sen ne dersin buna ey Molla S1rat!"
Tarihi Geli�imiyle Dunyada ve Tarkiye' de Laiklik 163

gittikc;e tutucu bir yone donerlerken din alanmdaki modernle§­


me sorunu daha da giic;lii olarak Jaiklik yanhs1 aydmlar arasmda
ele almmaya ba§lam1§t1r. Bu ak1mm en iinlii iki onciisii ·ic;tihat•
dergisinde yazan Abdullah Cevdet'le K1hc;zade Hakk1 hem gele­
neksel ulema, hem de modernist dincilere kar§J ilk sava§I ac;an
ki§ilerdir".

"Boyle olmakla beraber, din aydmlanmas1 sorununda daha da ta­


mnan ve etkili olan ki§iler Bat1c1 aydmlar degil, Tiirkc;e ulusc;ula­
rm ilk onderleri Ziya Gokalp (1 876-1924) ile ona kat1lanlar ol­
mu§tur . . . Gokalp'in c;e§itli yazilannda islamhgm modernle§mesi
g6rii§ii laik devlet ve ulusal kiiltiir fikirleriyle bagda§tmlm1§t1r.
(Bu yiizden laik devlet kavrammm iistiin tutuldugu Kemalist do­
nemde, onun bu c;erc;eve ve ic;indeki islamhk g6rii§ii degi§iklige
ugram1§t1r)."

"Ziya Gokalp'in din modernle§mesi, daha radikal olc;tide Kema­


list donem g6rii§iine giden yolu haz1rlam1§t1r . . . ".

"Kemalist devrimlerle Tiirkiye'de islamhgm tiimiiyle yok edildigi­


ni sanmak yamlt1c1 olur. Gerc;ekte yak edilen, islamhgm, Osman­
h rejimindeki devlet din birle§imi ornegi ic;indeki yeridir . . . "(205)

" . . . En sonunda b6yle devrimsel bir sonuca dogru daha 1920 y1-
lmda "hikimiyet milletindir" sozii ortaya at1ld1g1 zaman yonelme
ba§lam1§t1. . . siyasal egemenlik, geleneksel saltanat-hilafet karma­
s1 egemenligi degil, halk yaranna dayah olacakt1r".(2o6)

Hat1rlanacag1 gibi, daha Erzurum Kongresi sualannda Atattirk


Mahzar Mtifit Bey'e (Zaferden sonra §ekl-i hiikumet Cumhuriyet
olacaktu, tesetttir kalkacakllr, fes kalkacak . . . Latin hurufu kabul
edilecek . . . " diye yazd1rm1§t1.(207)

(205) Niyazi Berkes.- Teokrasi ve laiklik, s. 67-9.


(206) Niyazi Berkes.- Atari.irk ve devrimler, ist, 1982, s. 134.
(207) Mahzar Mi.ifit Kansu.- Erzurum'dan oli.imi.ine kadar Atati.irk'le beraber C.I.,
Ank. 1988, s. 1 3 1 .
164 Tarihi Geli§imiy/e Dunyada ve TUrkiye' de Laiklik

Daha o tarihlerde ifadesini bulmu§ olan Kemalist Jaiklik anlay1§1-


nm \Ok onemli ki.ilti.irel sonu�lan da beraberinde getirdigi ve
Atati.irk ve yanmdakiler a\1smdan bi.iyi.ik bir siyasi anlam ta§1d1g1
a§ikardir. Yaratdmas1 istenen yeni toplumsal orgi.itlemenin teme­
lini "millet" dayandirmak ve bu sonuncusunu da dini olmayan
ogelerle belirlenen bir kavram olarak ele almak esas ama� ol­
mu§tU. Boylece devletin milletin tarafmdan olu§turuldugu kabul
edilirken, millet kavramma kazandmlan yeni i\erik sonucu dev­
let ile dini ay1rmak da, Kemalistler i\in, mi.imki.in olabilmekteydi.
Kemalist milliyet\ilik ilkesiyle Jaiklik birbirlerine destek olarak
birbirlerine tamamlayacaklardi.

"Kurtulu§ Sava§1'nm geli§meleri, M. Kemal Pa§a'ya, halife-sul­


tan'm varhgm1 si.irdi.irdi.igi.i bir di.izende iktidar §ans1 vermemek­
tedir. Dolay1syla, Kurtulu§ Sava§• i\inde is!am esaslarma uygun­
lugunun da vurgulanmas1yla benimsenmesi kolayla§tmlm1§ olan
Te§kilat-1 Esasiyle kanunundaki "halk hi.ikGmeti" sisteminin aslm­
da zaten Cumhuriyet oldugunu belirterek yeni bir rejime ge�­
mek, M. Kemal ve �evresinin gereksindigi iktidan saglayacak uy­
gun bir \OZi.im niteligindedir".

"Dinsel olmayan ogelerle tarnmlanml§ bir millet kavram1 ile te­


mellendirilen milli hakimiyet di.i§i.incesi ve din ile devlet i§lerinin
aynlmas1 olarak belirlenen bir laiklik ilkesi olmaks1zm, Cumhuri­
yet'e ge\menin hemen hemen olanaks1z oldugunu, Cumhuriyet
olmadan da M. Kemal Pa§a'nm iktidarda olamayacagm1 vurgula­
yarak Jaiklik ilkesinin siyasal iktidar ai;;1smdan anlamm1 ooylece
ortaya koyduktan sonra . . . " (208)
• • •

Bir uluslararas1 kongrede "ideoloji" kavrammm tarnmlamalan tar­


t1§1hyor(209). Burada ideolojilerin politik degi§meleri i.izerindeki

(208) Levent Koker.- a.g.e., s. 85-6.


(209) L'intluence des ideologies sur les changements politiques. Congres de Sci­
ence Politique, La Haye 8-9 septembre 1952, in Bulletin International des Scien­
ces Sociales, Vol. V, no. 1 , 1953.
Tarihi Geli�imiyle Dunyada ve Tiirkiye' de Laiklik 165

etkisi tizerine dti§tinceler ileri stirtiltiyor. Bunlardan konumuzla


dogrucu ilgili olanlan aktanyoruz.

M. Loewenstein politik ideolojiyi "ya§ama kar§1 ve toplum ic;inde


insanm davram§m1 izah' eden tutarh bir dti§tince ve inanc;lar sis­
temi olup sistem bu dti§tince ve inanc;lan yans1t1r, onlara uygun
olan bir davram§ tarzmm kabultine gottirtir" §eklinde tammhyor.

Bir grup tarafmdan, bir deger veya degerler ktimesini ifade et­
mesi dolay1s1yla dogru kabul edilmi§ bir dti§tincenih, politik
olaylara uygulanmca, harekete gec;me arzu ve ihtiyacm1 dogura­
cag1 ac;1ktlf. Bu dogrultuda, olmak tizere M. Lojendio "bir ideolo­
ji, eylem amaciyla orlaya konan bir dU§tlnceler sistemidir(210),
bir gerc;egi etkilemek tizere dti§tinceler, ya bir gerc;egi yaratmak,
ya da onu hakh k1lmak ic;in burada dtizenli hale gelirler" diyor.

Politik teori (veya felsefe) ile politik ideoloji arasmda mevcut ili§­
kiler konusu hentiz ac;1khga kavu§mU§ gibi gortinmemektedir; bu
aym belirsizlik hatta bir "doktrin"le bir "ideoloji" arasmda kendi­
ni koruyor. Sosyal dokuyu ve onu yans1tan kurumlan izah etme
amac1I11 gtiden fikirler sistemi olarak telakki edilen bir "politik"
teori"yi, aynca eyleme ve uygun i§levsel kurumlann ortaya c;1ka­
nlmasma davet eden bir "politik ideoloji"ye donti§ttiren etken ve
ko§ullar hangileridir: Bir fikir (idee) yarat1c1 tavn, genellikle ide­
oloji sahiplerinin sergiledikleri aktivist tutuma tahvil etmek ic;in
daha ba§ka ne gibi unsur ya da prensiplere gerek vard1r? Bu hu­
suslarda M. Aron, fikirlerle ideolojilerin farkh §eyler olduklanm,
sonunculann obtirlerinin bir tahrifi olup bir bilimsel gerc;egin,
milyonlarca ki§i tarafmdan kabul edilmi§ olmas1 nedeniyle bir
ideoloji olarak telakki edilemeyecegini ifade ediyor.(2 1 1 )

Kemalist ideoloji, bu gibi verilerin 1§1gmda irdelenmelidir.

( 2 10) Taraf1m1zdan belirtildi.


( 2 1 1 ) Bunlann ayrmttlan i�in bkz. Burhan Oguz. Frans1z Devrimi ve Kadro
hareketi, s. 209-210.
166 Tarihi Geli§imiy/e Diinyada ve Tiirkiye'de Laiklik

Bu arada, konunun onemi itibariyle, bir hususun daima goz


oniinde bulundurulmasmm zorunlulugunu bir kez daha vurgula­
yahm: Ll.iklik, feodal diizen ve onun aynlmaz can karde§i Kili­
se'nin antitezi olan burjuvazinin yaratt1g1 bir kavramdir.

Bu baglamda olmak iizere biraz gerilere donerek daha once be­


lirtmi§ oldugumuz bir hususu, onemine binaen, bir kez daha be­
lirtecegiz.

"Her ne kadar ittihatc;1lann c;ogu Jakobenleri gayretle taklidetmek


istemi§ olsalar da, hareketleri sadece yiizeysel olabilirdi. Benzeri
bir halk giicii tabam in§a etmek ic;in hamal ve kay1kc;1 loncalanm
kullanmalanna ragmen, sans culottes lar gibi bag1ms1z kitle orga­
nizasyonlannm desteginden yoksundular. Daha onemlisi, jako­
benlerin yaptiklan gibi toprak dagitma yolu ile k6yalleri kazan­
mayi denemediler"(212)

"Boylelikle Frans1z Devrimi'nin ba§ ornegini te§kil ettigi burjuva


devriminin klasik yolunu reddettiler" (213).

Bu sosyal durum, 1918'den laiklik ilkesinin kabul edildigi 1924'e


kadar hic;bir degi§me arzetmemi§ti. Ortada, Atatiirk'iin oliimiin­
den sonra iyice filizlenecek bir c;eli§kinin tohumlan vard1.

Ara� olarak laiklik

Bir noktada Perinc;ek, Koker'in yukardaki ifadeleriyle birle§iyor:


"Ll.iklik, Kemalist Devrim'de, amac; degil, arac;tir. Kemalist Dev­
rim'in program1, c;agda§la§ma, milletle§me ve demokratla§ma he­
defleriyle ozetlenebilir. Ll.iklik hareketi, bu siirecin ideolojik diiz­
lemdeki motorudur. . . (214)
n

(21 2) Taraf1m1zdan belirtildi.


(213) Ferouz Ahmad.- Jon Turkler doneminde sava§ ve toplum. 1908-1918, in
Tarih ve Toplum 64, Nisan 1989, s. 49/24 1 .
(214) Dogu Perim,;ek.- Din ve Allah, s . 174.
Tarihf Geli§imiyle Dunyada ve Tiirkiye'de Liliklik 167

Laiklik alanmda c;1kanlm1§ kanunlar ve Halk Firkas1'nm Nizamna­


mesi'nin bu babdaki maddelerinin aynntilarma girmeyecegiz. Sa­
dece egitim yoluyla bunun tabanmm haz1rlanma tarihc;esine k1sa­
ca deginecegiz. ittihatc;1lar, hep gordi.igi.imi.iz gibi, Jakoben olma­
sma Jakobendiler ama, i§te okadar Jakobendiler. Devletin §e­
ametli (ugursuz) kaderini c;izenlerin ba§mda gelen Enver Pa­
§a'nm asrile§meye tepkilerini ve bayag1 gerici tutumlanm anlat­
m1§t1k, onun Mustafa Kemal'i olesiye k1skand1g1yla birlikte (2 1 5).
Ve bu Enver Pa§a, T.B.M.M. 'nm 2.grub'unun bir nevi "c;arm1ha
gerilmi§ isa"s1 olmu§tu .

Laiklik "taban"mm halk cephesini a§ag1da uzunca irdeleyecegiz.


Ya elit (gi.izideler-okumu§lar) tabakas1 ne vermi§ti bu yolda?
Bunlar zamanm mekteplerinde ne okumu§lard1, bu babda aydm­
lat1c1 olarak? Hemen ekleyelim ki bu hususta, yabanc1 mekteple­
rinde okuyanlar, Bat1'nm daha onceleri de soylemi§ oldugumuz
gibi, sadece "di§" gori.ini.imi.ini.i alg1lam1§lard1 ve 1919'dan bu ya­
na Anadolu Harekat1 ve ilk Cumhuriyet gi.inlerinin tarihinde bun­
lann adlanna pek rastlanamamaktadir. Bunlarm c;ogu, tek gozi.in­
de "Frenk usuli.i" monoklu eksik olmam1§, uzun y1llar, 'Ata­
ti.irk'i.in oli.imi.ine kadar, Dahiliye Vekilligi etmi§ �i.ikri.i Kaya'lar
gibi, bu i§e sonradan yana§ffil§tl.

Ama biz konuyu yine biraz gerilerden ele alahm; §6yle ki, daha
oncelerde hic;bir tohumun attlmam1§ oldugunu soyleyemeyiz.

Tanzimat doneminde ingiliz elc;isi Stratford Canning, kendi i.ilke­


sinde mizahi olarak "Ti.irk dostu" diye gori.ilmi.i§ti.i. Onun kafa­
smda modernle§me tarn tamma Bat1hla§ma, Bat1hla§ma da seki.i­
larizm degil, Hiristiyanhkta. i§te bu noktada Canning, islami te­
mel inanc;lardan feragat etmeden Bat1hla§manm mi.imki.in oldu­
gunu di.i§i.inen Gene; Osmanhlara ti.imden ters di.i§i.iyordu. Ancak
birkac; on yil sonra Gene; Ttirkler, seki.ilarisme dogru hareketle­
rinde, belki Canning'in eninde sonunda hakh olabilecegi sonu­
cuna varm1§ gibi gori.ini.iyorlar.

(215) Bkz. Burhan Oguz.- Ytizy11lar boyunca Alman ger\cgi ve Tiirkler, lst. 1983.
J 68 Tarihi Geli�imiyle Dunyada ve TUrkiye' de Laiklik

Burada ilginc; olan bir husus, Re§it Pa§a'nm Canning'le geni§ rhek­
tupla§masmda ayan tian, yani burada modernle§menin ilk muhar­
rik {itici) gi.ici.i alarak sec;ilmi§ gruptan hie; soz edilmemi§ olup da­
ha c;ok Bat1hla§manm ozi.i i.izerine bir diyalog kurulmU§ olmas1d1r.
Yerel elitin i§bu si.irec;te oynayabilecegi rola deginilmiyor.

Canning'in modernle§me babmda kendi ac;1smdan zaferi iki kath


oluyor: Bir yandan, Bat1hla§maya dogru ad1m1, ihtilaya (<linden
donmeye) izin vererek me§rula§ttrmak; obi.ir yandan da Re§it Pa­
§a gibi reformculan i§ba§mda tutturmay1 ba§arm1§ olmak. Geriye
dogru gidildiginde sadrazamlarm ve vezirlerin Avrupah elc;ileri,
Canning'in di.i§i.inebildiginin c;ok otesinde kulland1klan gori.ilebi­
lir. Buna kar§1hk Ti.irk diplomat ve devlet adamlan muhtemelen
hic;bir zaman, meclislerinde kendilerini c;ok rahat hissettikleri Av­
rupahlarla temaslarmdan ne denli etkilenmi§ olduklanm idrak et­
memi§lerdi. Avrupahlan elzem k1lm1§ bir sistemde, birc;ok bak1m­
dan Canning'in papagam olan leksikograf Redhouse, Re§it Pa­
§a'nm hanesinde sekreter olarak bulunuyordu . Pa§a, hic;bir za­
man, kendi evinde dahi Canning'in fikirlerinden inhiraf edeme­
mi§ti ("Bu ne sevgi-ingiliz sevgisi Ah!? . . . ")(216).

Bu arada Osmanh Ti.irkc;esi i.izerindeki en etkin c;ah§ma �emsed­


din Sami'ninki (1870-1 904) oluyor. "Lisan-1 Ti.irkl-i Osman!" adh
ve Hafta dergisinde yay1mlanm1§ ( istanbul,_ 10 Zilhicce 1 298-3
Kas1m 1 881) makalesinde, Orta Asya Ti.irklerinin dilini TUrkf-i
§arkf, Osmanhlarmkini Turkf-i garbf olarak adlandmyor ve "a§m
olc;i.ide Arapc;a sozci.ikleri almaktan vazgec;ip kenara itilmi§ kendi
esas Dogu Ti.irk dili sozci.iklerini kullanmay1" oneriyor. �emsed­
din Sarni, dil reformu i.izerindeki di.i§i.incelerini Sabah ve ikdam
gazetelerinde c;1kan birc;ok makalede tekrarhyor ve c;ah§masm1
Kamiis-i Turki'siyle 0317-1899/1 900) daha etkin olarak hayata
gec;iriyor.

(216) Beginnings of modernization in the Middle East. The nineteenth century,


ed. William R. Polk and Richard L. Chambers, Chicago 1 %8, s. 9- 10 Editorlerin
Giri�'i. i nsanm aklma ister istemez gunlimi.iziln "Amerikan sevgisi" geliyor . . .
Amerika'nm yard1m1 kesi�inde �rkmm ikinci rrnsra1 mmldamhyor: "Bu ne 1zt1-
rab?. . . "
Tarihi Geli�imiyle Dunyada ve TUrkiye' de Ldiklik 169

Bir ba§ka yazar, Mevlana'nm torunlanndan Veled <;elebi Cizbu­


dak) (1868-1950), daha basit Tiirk�e i�in �emseddin Sami'nin
mticadelesine kat1hyor. istanbul'da 1893'ten beri Turk gazetesidir
alt ismiyle �1kan ikdam'da yaztlar yaymhyor.

Osmanh dilinin Tiirk�ele§tirilmesi daha sonra, tiim Arap�a ve


Fars�a kelimelerin tasfiyesini teklif eden Fuad Koseraif tarafmdan
en uzak noktasma getiriliyor (217). Laiklikle yakm ili§kisi dolay1-
s1yla bu "Tiirk�ele§me" tizerinde durduk. Ger�ekten Yaz1 Devri­
mi'nin esas amac1, ogreniminin kolayhgmm otesinde, Arap-islam
ktilttirtiyle baglarm kopanlmas1 ve bir sektiler-laik dti§tince siste­
mine yonelmek olmu§tu. Bunun da yukardaki birka� onctisti
vardt.

Vard1 ama fikirlerin halk arasmda yaygmla§tmlmas1 ancak genel


egitim dtizeyinde olabilirdi. Yani insanlarm "sosyalle§tirilmesi"
gerekliydi.

"Sosyalle§me, ki§ilerin dogrudan ya da dolayh olarak sisteme


uyumlu bir hale getirilmesi, onlara siyasal okur-yazarhk yetenegi­
nin kazandmlmas1 stirecidir. Sosyalle§me siyasalla§madan bir on­
ceki a§amadtr ve genel anlamda iktidarlann giindelik degerlere
ilgili yarg1larm1 yaygmla§ttrarak ki§ileri siyasete 1smd1rma i§levi
gorur. . . "(218).

Bu yargtlan, ba§ta ders kitaplan yaygmla§ttrabilirdi. Arna gen�ler


hangi "siyasete 1smdmlacaklar" dt? Hi� §tiphesiz her donem, ken­
di "siyaset"ine; Abdtilhamit'in de kendine ozgii "siyaset"i vard1.
0, sosyalle§me konusunda kendi "ideoloji"sini a§tlayacak olan
okullann miifredat programm1 denetimi altma almt§tt. Bu hususta
Abdullah Cevdet " . . . Padi§aht maarif perver! . . . " diye alay ederek
ba§lad1g1 bir mektubunda yakm1yor. 0, 26 ila 30 Eyltil 1900 ta­
rihlerinde Paris Uluslar arast Sergisi'nde aktedilen Uluslar arast

(217) Bli�ra Ersanh - Behar.- Ders kitaplan ve sosya lle;ime, in (Cumhuriyet)


Kitap 253, 22. 1 2.94, s. 1 1 .
(218). �likrii Hanioglu.- Doktor Abdullah Cevdet ve donemi, !st. (t.y.), s. 19-20.
1 70 Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Ldiklik

Sosyal Egitim Kongresi'ne bir teblig veriyor: "Sosyal Egitimciler


i\in bir okulun geregine dair". ishak Stikuti ve Agmh Abdullah
Efendi ile birlikte Ma'muret-el Aziz'de (Elaz1g'da) "Mezraat-til
Muarefet" ("Bilgi tarlas1") adh bir okul a\1yor ve egitimin bu etki­
lerini ara§ttrma yolunda degi§ik yontemler uyguluyor. Burada
a\tk dti§tincelerini aktarmasmm yam s1ra ogrenciler tizerinde her
ttir bask1y1 kaldtracak ve onlarda kolektif bir §Uur olu§turacak
yontemler kullanarak amacma ula§may1 \ah§tyor. (219)

Abdtilhamit doneminde egitim alanmda Tanzimat donemine k1-


yasla hayli geli§meler olmu§. ilk ogretimin 1slah1 i\in gerek Ma­
arif Nezareti'nce, gerekse obtir devlet adamlannca bir tak1m on­
lemler ileri stirtiltiyor ki bunlarm arasmdaki bizi burada ilgilendi­
ren, din derslerine agtrhk verilmesi, ve \Ocuklarm Osmanhhk dti­
§tincesine gore yeti§tirilmesi oluyor. �tiphesiz boyle bir donemde
"laiklik"ten soz edilmiyor ama bir husus \Ok onemli gortiltiyor:
incelenmi§ olan 34 ders kitabmm 1 5'inde "besmele" yer almakta.
Buna kar§thk 19 kitapta buna rastlanm1yor. bnsozunde padi§a­
hm ovtildtigti kitap say1s1 ise 12 olup 22 kitapta hakandan hi\
soz edilmiyor! (220)

II. Me§rutiyet doneminde bu tablo degi§iyor: 1909-1918 arasmda


okutulmu§ 35 ders kitabmda secde k1raat 0911) ve isl:im Tarihi
0914) kitaplannda "besmele"ye rastlamyor. Buna kar§thk hi\bi­
rinde devrin padi§ahm1 oven bir ifadeye rastlanm1yor. (221)

Anla§1ld1g1 kadanyla ders kitaplanna "ruhsat" veren siyasi iktidar


kitaplarda "besmele" ve "padi§aha ovgti "ntin bulu nmasmdan
ho§lanm1yor. Gozlendigi gibi, II. Me§rutiyet'le birlikte saltanat
idaresine ve saltanat mensuplarma yonelmi§ olumsuz bir tavtr
dikkatli bir tislupla dile getirilmeye ba§lamyor. Abdtilhamit done­
mi ders kitaplannda yeri geldik\e htikGmet �ekilleri say1hyor, bu
arada Cumhuriyet'ten soz ediliyor. Ancak, Cumhuriyet' in veya

(219) Bayram Kodaman.- Abdi.i lhamit devri egitim sistemi, i st. 1980, s. 1 38-9.
(220) Nuri Dogan.- Ders kitaplan ve sosyalle�me, Is!. 1 994, s. 25.
(221) Aym yer, s. 7 1
Tarihi Geli§imiyle Dunyada ve TUrkiye' de Ldiklik 1 7I

Me§rutiyet'in en iyi yonetim §ekli olduguna dair yorum yapilm1-


yor. II. Me§rutiyet'le birlikte, Cumhuriyet art1k ovi.ilebiliyor; o ka­
dar ki dtinyada mevcut htikumet §ekillerinin en iyisi ve en geli§­
mi§inin Cumhuriyet oldugu soyleniyor: "HtlkUmet-i Cumhuriye,
htlkUmet-i me§rntiyetin ayntdtr. Yalntz daimf bir htlktlmdar ye­
rine millet vekilleri taraftndan intihap olunan bir reis, devleti
idare eder. Bu reis, her be§ altt senede bir deg4ir ve ona "Reis-i
Cumhur" ttlak olunur. Dtlnyada mevcut hukumetlerin en ziyade
bur ve mtlterakkisi 41e btlkumet-i cumhuriyedir"(222).

Ve Cumhuriyet kuruluyor, beraberindeki devrimlerle birlikte. 01-


kenin Mtisltiman halk1 yeni liderlerini yanh§ degerlendirebiliyor­
sa, liderler de bu halk hakkmda fazla hayal kurmuyorlar. Soylev­
lerinde ozellikle Anadolu koyliistinti oven Mustafa Kemal, zen­
gin toprak agalannm bencilligini, koyliintin muhafazakarhg1 ka­
dar, 61\ebiliyordu . Daha \Ok neye hayran olunabilirdi: 1924'den
oltimtine kadar az \Ok smirs1z gtictinti frenlemeyi bilmesi ve re­
formlarm1, koyltileri bunlan kabul etmeye zorlayabilecek h1zda
devreye sokma kabiliyeti. Daha ba§ta, kar§1la§abilecegi kuvvede
tek muhalefetin ulema ' dan gelecegini ve bunun ifna edilmesi­
nin gerektigini kestirmi§ti. Bu i§ saltanatm ilgasmdan daha da
zordu ; §6yle ki, yakm tarihte bu mtiessese itibanm btiytik 61\tide
yitirmi§ti. Ulemanm etkisi ancak hilafetin de ilgas1yla kmlabilirdi.
Bu da 1924'de yapild1, ama ihtiyat elden birak1lmad1: is!am, dev­
let dini olarak korundu ama dini i§lerin ttimti htikumet denetimi­
ne ge\ti. Nihayet 1928'de, devlet dini kavram1 anayasadan silindi
(ama zihinlerden silinemedi). Dini devrim, politik devrimden \Ok
h1zh olmu§tu . (223) 1924'te ilk f1rsatta medreseler kaldmld1. Ka­
mu okullarmda din tedrisi nihayet 1935'te kesildi ve geriye kalan
birka\ dini okul da ge\ersizlige terk edildi. Ba§larda Cumhuriyet
htikumetinin kurdugu 29 imam-Hatib mektebi yanya indi ve

(222) Selim Kohen.- MalGmat-1 etfal, i st. 1 328 ( 1 9 1 2), s. 3 1 . Zikreden Nuri
Dogan, a.g.e., s. 73 ve 80.
(223) Peter F. Sugar.- Economic and Political Modernization in Turkey in
Political Modernization in Japan and Turkey. Ed. Robert E. Ward and Dankwart
A. Rustow, Princeton 1970, s. 1 63 .
1 72 Tarihf Ge/i§imiyle Dii.nyada ve Tii.rkiye' de Ldik/ik

bunlar da, 6grenci yoklugundan ilga edildi. Aym �ekilde 1924-


25'te 284 6grencisi olan ilahiyat Faki.iltesi, 1930'da terk edildigin­
de sadece 20 ogrenciye sahipti.(224).

"Ti.irklerin bu yapt1klannm derinlemesine bilincinde olduklan,


kendi zamanmda dini yasanm terk edildigi Adliye Vekili" Mah­
mud Esad'm a�ag1daki ifadesinde gori.ili.ir. ·Kanunlarm amac1,
kaynag1 olan eski :idet ve inan<;larm idamesi degil, ulusun eko­
nomik ve sosyal birligini saglamaktir. Din, insan toplumlarm1
idare etmeye kalk1�t1gmda, hi.iki.imdarlann, despotlann ve gi.i<;li.i
ki�ilerin keyfi aleti olmu�tur. Di.inyevi ile uhreviyi ayirarak mo­
dern uygarhk di.inyay1 bir<;ok fel:iketten kurtarm1� ve dine, mi.i­
minlerin vicdanmda hi<; bozulmaz bir taht kurdurmu�tur•".

"Bu ifade, 6rf ve :idete dayah bir toplumdan prensiplere dayah


bir topluma intikalini ve din ile ideolojinin iki ayn di.izey olarak
tefrikini yeterince iyi a<,;1khyor. Ti.irk toplumunun ekonomik, poli­
tik ve sosyal ya�ammdaki bi.iyi.ik ilerlemenin yeni ki.ilti.irel temele
dayand1klan a<,;1kt1r. Ancak Esad'm s6zlerinde yeni ki.ilti.irel kahp
hususunda henuz <;6zi.ilmemi� baz1 sorunlar da yatmaktadir".

"Esad ve 6bi.ir Ti.irk reformcular i<;in ·Devrim· her �eyin, hatta di­
nin toplumdaki yerinin bir 61<,;i.iti.i olmu�tu ve bilin<;li ya da bi­
lin<;siz olarak devrime bir nihai, bir dini anlam vermi�lerdi. Ana­
yasa 'nm dayand1g1 alt1 prensip, Cumhuriyet_<; ilik, milliyet<;ilik,
halk<;il1k, devlet<;ilik, laiklik ve devrimcilik kendiliginden devam
eden nihai as1llar olarak ahmm�lardir. B6ylece de politik ideoloji­
ye dini bula�ma nispeten durdurulamamt�ttr. Bunlar partilerin ni­
hai me�rutiyet iddialarmda ve iktidardaki partinin bir muhalefetin
ge<;erliligini kabul etme hususundaki istidats1zhgmda kendilerini
ifade etmektedirler ki bunlar bir modern prensip toplumuna 6z­
gu esneklikle telif edilemez" .

"Obi.ir yandan Turkiye'de islam bi.ituni.iyle kendi oz g6runi.imi.i­


nu yeniden tammlamay1 ve once Esad'm sozlerindeki ·insanlarm

(224) Frederick W. Frey.- Education in Turkey, Ayni ycrde, s. 217.


Tarihi Geli§imiyle Dunyada ve TUrkiye'de Laiklik 1 73

vicdanlannda taht kurmu§• bir din olmakla bunun teolojik sonu­


cunu kar§1lamay1 becerememi§tir. Keza, yeni sosyal ya§amm te­
meli olan alt1 prensibin hem me§rula§tmlmas1, hem de muhake­
mesinin daha derin bir dini boyutunu saglamay1 da ba§arama­
mt§ttr. Biltunuyle i�inde ideolojik iddianm buyilk oldugu bir mu­
hafazakar fikir �en;evesi i�inde kalarak hala, muhtemelen de bu-.
yilk olan, bir iehdit, toplumu daha az farkhla§mt§ bir sosyal or­
giltlenme duzeyine geri gotilrme tehditi olu§turmaktadir . . . "(225)

Sairleri gibi laiklik prensibini korumakla yilkumlti btirokrasinin


butun bu ak1mlann etkisinden kurtulamad1g1 bir ger�ek oluyor.
Yeni geli§en dti§tince sistemi, din gibi kapsamh ve emredici bir
"kilit i§lev" kurumundan arta kalan bo§lugu doldurmak zorunda
oldugundan, degi§tirmeye �ah§t1g1 sistemin niteliklerine btirtinup
onun kadar kapsamh olmasa da yine benzer bir bi�imde emredi­
ci oluyor. Ama bu arada da, Taner Timur'un dedigi gibi (TUrk
devrimi: Tarihi anlami vefelsefi temeli, Ank. 1968, s. 5-6)" Turki­
ye'de, ·hakiki mtir§it ilimdir· formulii �ogu zaman bir temenni­
den ibaret kalmt§tlr"(226).

Nasti kalmasm ki:

Batt'nm sanayi devrimine ayak uyduramamt§ Osmanh idaresi,


oradan idari "kopla"lar almakla yetinmi§. i§levsel farkltla§ma,
kulturel laikle§me olmadan kendini gostermi§, yani sivil bilrokra­
si "politik sistem"e kar§t bir ikinci derecede rol almamt§. Bir "fiili
yard1mc1 rasyonellik" yerine bu nitelik (rasyonellik) ismen kal­
mt§. XIX. yy'm gu� bo§lugu i�inde sivil bilrokrasi gu� mevkiine
�1kmt§ ve tamamen politize olmu§. Ve, "laik" ve islami dilsturlar
arasmda bir �att§ma §eklinde tezahur eden "merkez-�evre ihtila­
f1" i�inde sivil burokrasi, baz1 ustyap1 kurumlanna ait liiik dustur­
lann savunucusu olmu§.

(225) Roben N. Bellah. - Religious aspects of modernization in Turkey and


Japan, in Political development and social change, ed. Jason L. Finkle and
Richard W. Gable, New York 1 97 1 , s. 130- 1 .
(226) Zikreden Metin Heper.- Turk kamu bOrokrasisinde gelenek1;ilik v e mod­
emle�me. Bogazi1;i, On. Yay. 1 977, s. 57.
1 74 Tarihi Geli§imiyle Dunyada ve TUrkiye' de Ldiklik

Bu arada Sabri Olgener, Osmanh Devleti'nde §ekil (form) ile zih­


niyet arasmdaki \eli§kiye i§aret edip Devlet'te bir ilerici idari sis­
tem varken bu sistemin bir "feodal zihniyet"e sahip bulundugu­
nu ileri silriiyor (227). Bu konuya a§ag1da onemle donecegiz;
§byle ki, ilk Cumhuriyet donemine intikalle, genelde bi.irokrasi
ve ozellikle sivil bi.irokrasi, daha ileri bir onemlilik kazamyor.
Daha onceden bir dengeli bi.irokratik geli§meden ge\memi§ ve
yap1sal ve i§levsel farkhla§may1 esnek veya prensiplere dayah bir
deger sistemi takibetmemi§ oldugundan, eski islami ve l:iik de­
gerler arasmdaki uzun ve silrekli \at1§madaki kmkhgmm tepkisi
olarak en ba§ta bir "degerler devrimi" ger\ekle§tirmede karar k1l­
m1§t1r. Boylece de sivil bilrokrasi esas itibariyle l:iik emredici,
ideoloji smmnda ve milliyet\ilik, halk\thk, devlet\ilik gibi pren­
siplerde ifadesini bulan bir deger sistemini iktisabetmi§ti. Sivil
bilrokrasinin ba§hca egilimi, ba§larda "devrimci" olarak kabul
edilmi§ birka\ politik sistem temeli ilzerinde kamu siyaseti olu§­
turmasma i§tirak hususunda vazge\mez bir 1srar olmu§. Ama kisa
zamanda da bu prensip ler, duragan bir nitelik kazanm1§ (228).
Bunun nedenlerini a§ag1da tart1§acag1z.

Heper'i dinlemeye devam edelim: "Tilrkiye'de kamu bilrokrasi­


si'nin amlan yonetim gelenegine, yakm y1llara kadar sad1k kald1-
gm1 . . . saptad1k, 1946-1 960 y11lannda ilst kademe yoneticiligini
yapm1§ bilrokratlarm gelenek\ilik-modernle§me i;izgisinde milli­
yeti;ilik, devleti;ilik ve l:iiklik ilkelerinden olu§an "medeni" ui;ta
yer ald1klanm ve kendi misyonlanm yalmzca bu ilkelerin siyasal
karar verme silrecinde "dilriist" bir bii;imde uygulanmasm1 sagla­
mak olarak anlad1klanm gordilk . . . Daha yakm tarihte yapt1g1m1z
bir ba§ka ara§tlrmada, bilrokratik elitin aym tutuma sahip olmak­
ta devam ettigini, ancak bu durumun yava§ yava§ degi§meye
ba§lad1gm1 tespit ettik" (229)

(227) Sabri Olgener.- i ktisadi inhitat tarihimizde ahlak ve zihniyet meseleleri,


ist, 195 1 , s. 194.
(228) Metin Heper.- Political modernization as reflected in bi.irocratic change:
The Turkish bureaucracy and a "historical bureaucratic empire" tradition, in In­
ternational Journal of Middle East Studies, October 1976 , VII/I, s. 5 1 1-2.
(229) Metin Heper.-Ti.irk kamu bi.irokrasinde gelenekt,;ilik ve modernle�me, s.57-8.
Tarihf Geli§imiyle Dunyada ve Tiirkiye' de Ldiklik 1 75

Sivil btirokrasiye icbar edilmi§ ve onun kabullendigi mezkur


normlar tak1m1 onda toplum i\inde bir ktilttirel bek\ilik hissi ya­
ratm1§tlr. Boyle olunca, potansiyel siyasi gtice sahip yeni sosyal
gruplarm ortaya \1kmas1 ve geli§mesine kar§I fazla miisait dav­
ranmayacaklard1. 1930'larda kabullenilen devlet\i politikalarm bir
ba§hca gizli sonucu olarak i§ ve meslek adamlarmdan olu§an ye­
ni gruplar ortaya ·\1k1yor ve sonunda siyasi mevkileri yakahyor ki
bunun sonucunda sivil btirokrasi ile yine siyasi elit arasmda bir
dti§manhk geli§iyor. Bununla birlikte bu yeni grup bir mukabil
norm tak1m1 geli§tirip onu sivil btirokrasiye icbar etmekte aciz
kahyor. i§bu "az geli§mi§ burjuvazi" ile geleneksel "entelektiiel­
btirokratik elit" ile kap1§mada bu sonuncusu kolayhkla pes etme­
yip nihai gti\ gosterisi 1960 (27 May1s) hareketinde vaki oluyor.

Ger\ekten yeni siyasi elit hi\bir zaman Kemalizmin yerini alabi­


lecek mukabil ideoloji paketi geli§tirme becerisini gosteremedi.
Nasil gostersin ki Ttirkiye'de soztim ona burjuvazi hep az geli§­
mi§lik diizeyinde kalm1§t1r. Temel ekonomik birim, aile §irketi ol­
makta devam etmi§tir. Ve belki de daha anlamh olarak, smai te­
§ebbtisler yerine ba§hca arazi spektilasyonu, ithalit-ihracat, ko­
misyonculuk-mtimessillik i§leri, k1sa vadeli kazan\lar pe§inde
olan ticari faaliyetler yeglenmi§tir.(230)

Liikligin giiniimtizde durumunu tart1§t1g1m1zda bunlara onemle


donecegiz.

Cumhuriyet /aikligi

Ger\ekten Turk devrimcileri i\in toplumun, kiilttirtin sembolik


sistemi, hedef olarak sosyal yapmm kendisinden nispeten \Ok
daha cazip olmu§tU ve ktilttirtin i\inde din, sistemin \ekirdegi
olarak se\ilip ele ahnm1§ gibiydi. Bundan ba§ka, devrimcilerin
"1hmhlan", radikallerin din! politikasm1 \Ogu kez a§m gortip ele§­
tiriyorlard1.

(230) Metin Heper.- Political modernization, s. 5 1 3.


1 76 Tarihf Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Ltiiklik

0 zamana kadar dinin i§levi c;iftti: idareciler ic;in s1mflarla baglan­


tmm saglanmas1; idare edilenler ic;in de, devlete bir alternatif ve
bi.irokrasiye kar§t bir tampon. Osmanh devletinde bu aynen bOy­
le idi: Din, yerel sosyal gi.ic;lerle siyasi yap1 arasmda bir mutavas­
s1t baglant1 olu§turuyordu. Din kurumu, bireyler arasmda siyasi
me§rutiyet i.ilkusi.ini.i §ekillendiren ki.ilti.irel sermayeyi saghyordu
ve onsuz genelle§tirilmi§ sosyal denetim mi.imki.in olmuyordu.
Resrru din ile "halk dini" arasmda ki mevcut c;atlak nedeniyle bir
i§lev aynhg1 da belirgin oluyordu: esas dini kurum, i.ist sm1fm si­
yasi-ideolojik temelini olu§tururken "tekke dini", a§ag1 sm1flar
arasmda cemaati peki§tiren ve ki§ilik olu§turan bir i§leve sahipti.

Bilinc;li ve c;ogu kez de gizlenmi§ bir seki.ilarism ideolojisini bes­


lemi§ olan J6nti.irk'lerle Cumhuriyet'in kuruculan dinin bir ba§ka
yi.izi.i ile kar§t kar§tya bulunuyorlard1: din, onlarm nazannda,
devlet gi.ici.ini.in dibini oyuyordu, mahalli dini c;1karlarla din-dt§t
e§rafm ittifak1yla. Ba§larda Jonti.irk'lerle Mustafa Kemal, bunlan
kullarunak zorunda kalm1§lar ama bunu kerhen yapm1§lard1. Ll­
ikle§mi§ Halk Ftrkas1 kanahyla sec;imleri denetleyerek Atati.irk,
dini ayam gi.ic; temellerinden birinden yoksun b1rakabilmi§, bun­
lann siyasi goreve denetimsiz adayhklanm onlemi§ti.

Ama her §eye ragmen Cumhuriyet Jaikligi iki gori.ini.imli.i olmak­


tan kurtulamamt§U: bunlarm ilerici olan, 1924'de hilafeti ilga et­
mi§ti; obi.iri.inde ise, Cumhuriyet askeri hala taarruz talimlerinde
"Allah Allah" · nidalanyla di.i§mana dogru gidiyor . . .

Son zamanlarda Atati.irk, halkm dO§i.incelerini degi§tirmeye c;ok


fazla c;aba harcamas1 dolayls1yla ele§tiriliyor. Bu ele§tiriler, milli
ve tarihi bilinc; olu§turmak ve kthk degi§tirmeye sarfettigi fevka­
lade c;ok enerjiyi, aym §ekilde Cumhuriyet'e bir ekonomik temel
yaratmakla peki§tirmedigine i§aret ediliyor. Biz buna yukarda da
deginmi§tik. Ti.irk Devrimi ba§hca bir degerler devrimi olmu§tu,
ama oyle bir Devrim ki bunda devrimciler Osmanh-islami arka
planlannm etkisinden hala tarn olarak kurtulamamt§lardt.(231)

(23 1 ) §erif Mardin . - I deology and religion in the Turkish Revolution, in


International Journal of Middle East Studies, 11/3, July 1 97 1 , s. 204-9.
Tarihi Geli�imiyle Di.inyada ve Ti.irkiye' de Lfiiklik 1 77

�imdi, bizim a§ag1daki genellemelerimize destek olacak baz1 hu­


suslan ai;1klayacag1z. Radcliffe-Brown (Strncture andfunction in
primitive society, New York 1967, s. 177) (232), Durkheim'm dini
"ayinlere" (rituslara) verdigi onemi i§leyerek dinin bir davrani§
tiinl olarak incelenmesinin ana kurallanm vaz ediyor. Biz bun­
lardan konumuzla dogruca ili§kili olanlan aktanyoruz.

insan davram§1 genellikle "duygu" ad1 verilen zihni egilimler ta­


rafmdan denetlendigi veya yonetildigi ii;in, belirli bir dini toplu­
ma kaulmanm sonucu olarak ki§ide hangi duygulann geli§tigini
bulmak gerekir. Baz1 toplumlarda din ile sosyal yap1 arasmda do­
lays1z ve yakm bir ili§ki vardlf. Fakat halk arasmda degi§ik dini
kurulu§lar veya mezhep-tarikatlann kurulmas1 sonucu, ayn ve
bagtmstz bir dinfyapt(233) ortaya i;1karsa, bunun tiim toplumsal
yap1 ile olan ili§kisi biri;ok yonden dolayh ve izlenmesi gtii; bir
hale gelir.

Din, toplumun §eklini destekleyen "duygu"lar yaratt1g1 oli;Ode,


toplumun devamhhgm1 saglayan, ogrenilmi§ fikri kahplardan bi­
ridir. Dinin "ideolojik" niteligi de kendini bu noktada gosteriyor.
Ancak, dinle toplumsal yap1 arasmda her zaman kesin bir uy­
gunluk <la bulunmuyor: bazen dini rituslar kendi ba§lanna yap1-
sal bir onem kazanabiliyorlar.

Cumhuriyet Maarifine donmeden once, 60'h y1llarda TOrkiye'ye


gelmi§ burada birkai; y1I kalm1§, Anadolu'da dolanm1§ bir ingiliz
gazetecisinin, David Hotham'm gozlemlerine yer verecegiz.

"TOrkiye'de Kemalizm, geri;ekten inananlan, sozde tutar gori.i­


nenleri, ii;tenlikten yoksun dalkavuklan, gizli dO§manlanyla, ade­
ta bir yan-dindir. Atattirk sevgisi resmi ve evrenseldir; ama, bOtO­
niiyle ii;ten oldugunu ileri siirmek, bo§unad1r. Geri;ek Kemalist­
ler, subaylarla bir avui; sei;kin aydmdlf. Bu gtii;IO birligin kar§1-
smda da, gerici islamiyetin bOyOk kudreti vard1r. Atattirk'On halk

(232) Zikreden �erif Mardin.- Din ve ideoloji, Ank. 1969, s. 36-7.


(233) Taraf1m1zdan helirtildi.
I 78 Tarihf Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Ldiklik

goziindeki hayali, �ok kan§1kt1r. Her sm1ftan Tiirk, Yunanhlan


yenilgiye ugrat1p denize doktiigii i�in, Atatiirk'ii yiiceltir. Ama,
biiyiik bir �ogunluk da yii zy1llar boyunca islamiyetin dii§man1
diye bilinen uygarhga hayran olu§unu anlamakta gii�siiz kalm1§­
t1r. Kemalistlerin her Tiirk'iin, Atatiirk'ii sevdigi yolunda uydur­
duklan efsane, her kiliseye gidenin Allah'1 sevdigi hakkmda H1-
ristiyan efsanesine benzer".

"Tiirkiye'ye yeni geldigim zaman bunun ilgin� bir ornegine rast­


lad1m. Ankarah bir taksi §Of6rii ne, beni Atatiirk'iin mezanna g6-
ti.irmesini soyiedim; fakat bunu soyierken bir di! yanh§I yaptlffi.
Genellikle Miisliimanlarda mezar kelimesini kullamhrken, ben
yanh§hkla, Miisliimanlann kutsal ki§ilerinin gomiildiigii yerin
ad1m, •tiirbe· sozciigiinii kulland1m. Bu yanh§hk, §Of6riin kiiplere
binmesine yetti. Atatiirk'iin tiirbesinin olamayacagm1, �iinkii
onun islamiyetin dii§man1 oldugunu soyledi. Yunanhlan yenilgi­
ye ugratmakla iyi bir i§ yapm1§t1; ama , sonra Bat1 uygarl1gm1
memlekete sokmakla, dogru yapmam1§tl. Bu yiizden Tiirklerin
gelenekleri �ignenmi§, ahlaklan bozulmu§tU . Ona gore Atatiirk
bir dinsizdi . . . Bir sure sonra taksi §Of6riiniinkiine benzer di.i§i.in­
celeri ba§ka ki§ilerde de gordiim".

"Kemalizm, kesinlikle belirtilmi§ bir ogreti degildir. Bugi.in Tiirki­


ye'de her renk ve kanattan partiler ve politikac1lar, Kemalizmin
geni§ §emsiyesi altma s1gmm1§tlf. Tutucular ve ihtilalciler, komi.i­
nistler ve fa§istler, sosyalistler ve kapitalistler, liberaller ve radika­
lar, hatta Atatiirk'e kar§1 olanlar bile, onun bayrag1 altmda yiirii­
mektedirler. (234) Bunu da ogretinin ilkelerinin a§m bir kesinlik­
le belirlenmemi§ olu§u yiiziinden becerebilmektedirler. . " (235) .

Birinci T.B.M.M. hukumetinin egitim r;abalan

"Orduyu ve milis kuvvetlerini yanma alan Mustafa Kemal, Ana-

(234) Bir ara, koca koca ilanlanyla Atatlirki;i.i lliglin hayr.iktarhgma soyunmu�
Adnan hoca hu sonuncular.i glincel bir ornektir.
(235) David Hotham.- Tiirkler, <;ev. M.A. Kayahal, i st. 1973, s. 43-4.
Tarihi Geli�imiy/e Diinyada ve Tiirkiye' de Ldiklik 1 79

dolu halkm1 da tarn olarak istiklal Sava§1'na inandirmak ve Anka­


ra hiikumetlerinin yanmda yer almalanm saglamak i�in ogret­
menlere ve egitime �ok onem vermi§tir. Sava§m en k1z1§km ol­
dugu donemlerde Mustafa Kemal, maa§1m alamayan ogretmenle­
rin durumlanyla ilgileniyor, Maarif Miidiirliiklerine ve vilayetlere
yazilar yaz1yor, Anadolu ogretmenlerini orgiitliiyor, onlara bir
Maarif Kongresi toplattirarak, toplantmm a<;•§ konu§masm1 yap1-
yordu. Maarif Vekaleti vilayetlerden egitim alanmda i;ah§anlann
sicillerini istiyor, Avrupa'daki ogrencilerin harcamalanm iistleni­
yor ve bakanhk orgiitiinii geni§leterek ·Birinci Hey'et-i ilmiye•
ad1 altmda, Tiirkiye'nin o zamana kadarki en biiylik ve en ciddi
egitim toplant1sm1 yaptmyordu"(236).

Evet, Mustafa Kemal, dii§mamn Haymana ovasma vanp top ses­


lerinin Ankara'dan duyuldugu bir zamanda, (zaferden emin ola­
rak), yannm Tiirkiye'sinin hazirhgma bir yandan giri§mi§ti. Bu
baglamda, iilkenin bir "envanter" inin �1kanlmasma da yonelmi§­
ti, hem ulusun geri;ek saptanmas1, hem de yannm egitim politi­
kasma dogru bir yon tayin edilebilmesi ii;in. Bir ornek verelim:

Frans1z arkeologu Charles Texier (1802-1 871), 1 833 ve 1 843'te


Anadolu ve iran'da Frans1z hi.ikumeti adma ara§llrmalar yapmak­
la gorevlendiriliyor. Bu gezileri sirasmda Orta Anadolu'da sapta­
d1g1 gorkemli kalenin, sonradan Hititlerin ba§kenti (Hattu§a§)
Bogazkoy oldugu anla§1hyor. Bat1 Anadolu'da Magnesia e epi
Maiandroi de (Soke yakmlarmda) geri;ekle§tirdigi kazilar sirasm­
da ortaya �1kan Artemis tapmag1 ile ilgili Amazonlar frizini ve As­
sos (Behram-kale) buluntulanm Louvre miizesine gonderiyor.
Anadolu'da i;e§itli antik kentlerin planlanm haz1rlay1p resimlerini
i;iziyor. En onemli yap1t1 Description de /'Asie Mineure (Kiii;i.ik
Asya'nm betimi) dir. Kitap 1862'de yaymlamyor.

i§te bu yap1t, Tiirkiye Bi.iylik Millet Meclisi Hiikumeti Maarif Ve­


kaleti'nin 2 No.Ju yay1m oluyor. Ali Suat admdaki i;eviricinin ka-

(236 ) Mustafa Ergiin.- Atatiirk devri Tiirk egitimi, Ank. 1982, s. 33.
180 Tarihi Geli�imiyle Dunyada ve Tiirkiye'de UJiklik

leminden <;1kan "Ki.i<;i.ik Asya" kitab1 (3 cilt), 1339 )1 923)'de Ti.irk


okuyucusuna ula§1yor. Arap harfleriyle bi.iyi.ik boy 1 200 sayfahk
kitabm bu tarihte basdabilmesi i<;in <;eviricinin ne zaman i§e ko­
yuldugu tahmin edilebilir.

Evet, istikl:il mi.icadelesinin ne hararetli bir doneminde T.B.M.M.


Hi.ikumeti'nin Maarifi ooyle bir giri§imde bulunuyor. 0 957 y1lm­
da Fethiye'deki kaya mezarlarmm birinde i.ist sol k6§ede baklava
bi<;imini <;er<;eve i<;inde TEXIER ve aym §ekilde, maiyetten DI­
VA'nm adlanm gormi.i§ti.ik).

Maarif Vek:ileti, Anadolu ogretmenlerine 7 May1s 1921 'de "Ti.irki­


ye Muallime ve Muallimler Birligi" adm1 alan bir dernek kurduru­
yor ve boylece geni§ bir orgi.itle nmeye gidiyor. Bu arada
T. B . M .M. 'nin kurulu§undan itibaren medrese ve imam-Hatip
okullannm a<;dmas1 i<;in bir<;ok onergeler veriliyor ve bunlar ko­
misyonlarda g6ri.i§i.ili.irken Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey,
egitim ve ogretim sorunlarmm kendi goreneklerimiz i<;inde halle­
dilemeyecegini, bugi.inki.i Ti.irkiye'yi medreselerin degil, Bau or­
negine gore kurulan okullarm kurtaracagm1 belirterek §6yle di­
yordu: "Maarifimizin ruhu milliyet, istikameti garp, hedefi milli
iktisattir" . K:iz1m Karabekir Pa§a da, yeni devletin programmm
bir hareket i.issi.inde haz1rlanarak <;evreye yaydmasm1, dilimizin
ders kitaplannm Arap ve Acem kisvesinden kurtulmasm1 istiyor­
du.(237)

Cumhuriyet donemi egitiminin Birinci Mustafa Necati'si say1lan


ismail Safa (Ozier) Bey, Atati.irk<;i.i g6ri.i§e sahip olan bakan olup
t1pk1 "misak-1 milli" gibi bir "maarif misak1"nm ilkelerini sapt1yor.
Bunlann arasmda "Ti.irk milletini medeniyet safmda en ileriye
·

goti.irmek . . . Milliyet<;i, halk<;1, inkilap<;1 ve laik Cumhuriyet vatan­


da§lan yeti§tirmek . . . " var. (238)

Atati.irk'i.in oli.imi.inden dokuz ay kadar sonra, 17-29 Temmuz

( 237) Aym yer, s. 1 6-7.


(238) Aym yer, s. 23-3.
Tarihf Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik 181

1939'da Birinci Maarif �uras1 toplamyor. Burada tart1§ilan r;e§itli


konular arasmda, ozellikle "ktilttir degerlerine ait" kitaplar (Ttirk­
r,;e, tarih, yurt bilgisi, sosyoloji . . . ) tizerinde Devlet'in mutlak
kontrolu tizerinde israrla duruluyor. (239)

Ve geliyoruz 1 2 Eyltil donemine, 23-27 Ekim 1982 tarihlerinde


toplanan Birinci Milli Ktilttir �uras1'nda sunulan "Genelde ktilttir
ve temel degerler komisyonu raporu"nda " . . . Dlkemiz ktilttir poli­
tikasm1 tayin ve bunun geregi olan planlamay1 yaparken muhata­
b1 oldugumuz tedhi§e kaynakhk, haz1rlay1c1hk yapmt§ bulunan
bu ktilttir saldmsm1 goz ontinde bulundurmahdtr. Bu saldmnm
bir hedefi de Turk toplumunu bir arada tutan, birle§tiren ktilttir
unsurlanm tahrip etmek, kutsal (240) mazi ile olan ili§kileri ko­
parmak, sosyal degerleri, inanr;lan . . . tahrip etmek . . . olmu§tur"
denilmektedir. (241)

• • •

(239) Maarif Vekilligi.- Birinci Maarif �Oras1, 17-29 Temmuz 1939. T1pk1 bas1m
lst. 1991 , s. 145.
(240) Tara f1m1zdan belirtildi.
(241) Birinci Milli Kiilliir �Oras1. Komisyon raporlan. Kiiltiir ve Turizm Bakanhg1
yay. Ank. 1983, s. 90.
Osmanh toplum yap1smda idareci sm1f (Osmanh)-halk (Turk)
dualisminin -;ok belirgin §ekilde yiizy1llar boyunca kendini sur­
durdugunu, bu iki smtfm, birbirlerinin antitezi olarak, birbirlerine
her bak1mdan nastl yabanctla§mt§ olduklanm aynnt1lanyla anlat­
mt§ttk.(242)

A§ag1daki tammlamalar, bu iki zumrenin sm1f karakterini ortaya


koyuyor: "Osmanli, dine ve devlete hizmet eden ve Osmanh
adabma vak1f olup bu surette toplum i-;inde birinci sm1f mevkii
haiz ki§idir. Devlete hizmet etmek demek bir bak1ma devletten
bir gelire sahip ve vergiden yana imtiyazh durumda olmak de­
mektir. Osmanh adabma vaktf ki§i de Osmanh adabma vak1f ki§i
de Osmanh Turk-;esini kullanan ve yine bu dilde konu§an toplu­
lugun davram§ ve adetlerine uyan ki§idir".(243)

"Halk, idareci s1mf (Osmanh), din muessesesi (tarik-i ilmiye) ve


e§raf-mutegallibe ile -;eli§kisi bulunan kitledir".

Osmanli ile halltm hi�bir mii§terek taraf1 yoktur. Beriki ne o


Turk-;eyi bilir, ne devlet maliyesinden geliri, ne de vergi miiltezi­
mi nezdinde iltimas1 vardir. Dine bizzat hizmet etmedigi gibi
edenlere de fazla muhabbet besledigi soylenemez.(244)

Konumuzdan fazla uzakla�mamak i�in butun bunlann aynnttlan­


na girmeden z1tla§may1 gosteren birka-; ornekle yetinecegiz.

(242) Bkz. Burhan Oguz.- Ti.lrkiye halkmm ki.llti.lr kokenleri I, s. 287-312, 882-906.
(243) M. ibrahim Kunt.- Ethnical-regional solidarity in the Seventeenth-cen1ury
Otoman establishment, in International Journal of Middle East Studies V/3, 1974,
s. 234 infra.
(244) B. Oguz., Aym yer, s. 36 ve 300-30 1 .
184 Tarihi Geli#miyle Diinyada ve Tiirkiye'de Uiiklik

Gen;ekten "Osmanh Turkr;esi" ba§ka bir dildi:

"Ttlrk diline kimesne bakmaz idi


Ttlrklere hergiz g6ntll akmaz idi
Ttlrk dahi bilmez idi bu dilleri
ince yolu ol ulu menzilleri . . . "

diye yakm1yor A§tk Pa§a (XIV. yy'm ba§t), Babailer tarikatinin


kurucusu Baba ilyas'm torunu. Halbuki babas1 Muhlis Pa§a k1sa
sure Konya sultanhg1 bile yapm1§t1.

Daha Gokturk'ler doneminde 6rtln begig ("beyaz beyler") ile ka­


ra odun ("kara halk") r;eli§kisi(245) ortaya r;1km1§t1. Nizamulmulk
devrinin Ciran Sel<;uklu sultan1 Melik§ah'm veziri) devlet adamlan
zikredilirken "daha dune gelinceye kadar, koyu renkli avam­
dan . . . " olanlardan soz ediliyor (246). Saray §airi Baki'nin kafas1
kaba dedigi "Turk", Osmanh'nm "kara" avam1d1r:

"Her tac olmazfakr t1 Jena ehline sertac


Ttlrk ehlinin ey hace biraz hii§t kabadtr".

Yukanda sozunu ettigimiz Birinci Maarif �uras1'nda Halil Vedat


F1rath, " . . . Liselerde Latince ve Yunanca okutulmas1 meselesi de,
bence, bu lise mefhumu ir;inde toplamr. Liselerde okutulan La­
tince ve Yunanca Ronenas'la Avrupa'da te§ekkul eden hur zihni­
yetin vas1taland1r . . . asla eri§mek ir;in vas1taya muhtac1z . . . Nite­
kim islami zihniyetin kaynag1 olan medrese de Arapr;a ve Farsr;a­
ya muhtar;t1. . . Lise ve universitelerimiz rengini milli kaynaklan­
m1zdan alacakt1r. Fakat bu milli kaynaklara ancak be§eri metot­
larla gidilir. Baki, lise talebesine ne verebilir? Baki'nin milli veya
be§eri taraf1 nedir? Bu buyilk divan §arimiz Turk milletinden ne
alm1§ ve Turk milletine ne b1rakm1§ttr? Dort adet m1sra . . . " (247),
diyordu .

(245) Rene Giraud.- L'Empire des Tures celestes. Paris 1 960, s. 88.
(246) imadiiddin isfahani.- Irak ve Horasan Sel<;uklulan tarihi, 1;ev. K. Burslan,
i st. 1943, s. 66.
(247) Birinci Maarif �iiras1, s. 410.
Tarihi Geli#miyle Dunyada ve TUrkiye' de Laiklik 185

Zamanla degerler anlamlanm kaybederler. Sosyal degi§meler bu


sonuca gotOrii r §6yle ki bu degerlerin ana hasleti bunlarm yarat1-
c1 karakteri olup bunlar eskiden beri var olanlarm tekrarmdan
degil, yeni yeni bulu§lardan kuvvet ahrlar: "kOltOr bir yarauc1 sO­
rei;; , toplumun, sosyal sm1flarm ve bireylerin bir yaratlc1 faaliyeti­
dir. KOltOrel degerler, dogal yarauc1 itibariyle insanm siyasi, este­
tik ve ahlaki gereksinmesini kar§ilar. " (248)

Bu mOta!aa §ekli kOltOrOn dilden ayn yOzOnO ai;; 1kta btrakmaz.

Osmanh'nm azametli ve kat1 tutumuna kar§I halk da, lafzen ol­


sun, kar§t saldmya gei;;mekten geri kalm1yor: bugOn Anadolu'da
idarecileri (vali, kaymakam, bucak mOdOrii, jandarma komutam
vs.) koylO Osmanlt-Osmanni ad1 ile anar. Osmanlt onun yanmda
degil, kar§1smda olan ki§idir; o, kendisinden degil, adeta hasm1-
dtr. "KoylO birbirine dO§mezse Osmanlt m1kla (yagda yumurta)
yiyemez." (249) Dediginde koyde bir olay i;;1kacak ki Osmanlt
koye gelsin. Gelince de (ba§ka bir §ey bulunmad1gmdan) m1kla
ile ag1rlanacak . . . demektir. Yine "Osmanli'nm sonu ozan olur"
alayh sozO de §U anlamdadtr: evvelce memuriyet yapt1g1 sOrece
hayh caka satmt§ olan ki§i emekliye i;;1kmca eski ya§ant1sm1 ve
yapt1g1 i§leri kahvede anlaur durur . . . (250)

"Anadolu halkt arasmda idarecilere Osmanli ad1 veriliyordu . . .


Anadolu TOrk'leri bunlara adeta yabanc1 ve mOstevli (istila edici)
bir zOmre gozO ile bak1yorlard1. Osmanlt sm1fmm mensuplan,
Anadolu halkma, bilhassa koy!O ve gQi;;ebelere gore magrur, ha­
§in, hiylekar, sozOnde durmaz, ve vefas1z ve gayn adil insanlar­
d1r. . . BugOn Dogu Anadolu'da §U deyi§ ha.la hat1rlanmaktadtr:"

(248) A. A. Zvorikine.- Some problems of the theory of culture, in Cahiers d'His­


toire Mondiale (UNESCO) X/2, 1967, s. 372 dipnotunda A. N. Maslin'den nak­
len.
(249) Omer As1m Aksoy.- Gaziantep agz1 II, 1945, s. 335.
(250) Aym yer, s. 345.
186 Tarihi Geli�imiyle Di.inyada ve Ti.irkiye'de Laiklik

"Sa/van �altak (sOslO) Osmanli


Egeri kaltak (me§in halt gibi §eylerle kaph) Osmanlt
Ekende yok, bi�ende yok
Yemede ortak Osmanlt '(251)

Ve daha niceleri . . .

Bu Osmanh-halk dOalizmi halk dehasmm bir ba§ka belirtisi olan


Karagoz oyununda da a�1k se�ik gorOIOr. Karagoz halkm adam1-
dir. Hacivat ise okumu§larm, zenginlerin, Osmanh'nm ge�iciligi,
di§ gorOnO§lere aldanmay1p onun arkasmdaki ger�egi gormek
gerektigi yolunda mistik g6rO§OnO anlatir. Sonra da Tann'ya za­
manm padi§ahma dua eder, yere kapamp secde eder; kalkmca
da "her hali latif, etvan zarif bir yar-1 vefakar olsa, olduk�a Arabi
ve Farisi bilse, biraz de fen-i musiki ve §iirden anlasa . . . Yar bana
bir eglence!" tiradma bu kez sag Ost k6§eden sahneye "dur patla­
ma geliyorum"! naras1yla atlayan Karagoz, sille tokat cevap verir.
(252)

Bu tOr tiyatrolara ait baz1 tarihi vakalann zikri de halkla tarik-i il­
miye arasmdaki �eli§kilere aydmhk tutar: din ogretmen ve og­
rencilerinin alay i�in taklidedilmesini �eyhOlislam Yeni§ehirli Ab­
dullah Efendi bir fetvasmda §6yle k m1yor: "Muslim ge�inen
Zeyd-i mukallid gice ile helva sohbetinde taklid ederken ba§ma
sank sanp ve mektep hacesi (hocas1) gibi eline bir �ubuk alub
ve birka� U§aklan onOne oturtup malaya'ni tOrrehat (sa�ma sa­
pan sozler) soylemeyi ta'lim edOp s6ylemeye kadir olmayanlanm
falakaya koyub bunu emsali masharahk ile istihza-i ilim (ilimle
alay) edip ve mecliste bulunan MOslOmanlar dahi saf:ilanOb bil­
ihtiyar dahk eyleseler . (isteyerek gOlseler) Zeyd'e ve ol MOslO­
manlara ve l:iz1m olur? El'cevab: cOmlesi k:ifir olurlar, tecdid-i
iman (imanm yenilenmesi) ve nikah ve ta'zir (azarlama-burada
sopa �ekmek anlamma) laz1m olur".

(251) Faruk Stimer.- Oguzlar (Tilrkmenler), Ank. 1972, s. XXV.


( 252) Cevde1 Kudre1.- Karagoz I, Ank. 1 968 , s. 189.
Tarihf Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye'de Uiiklik 187

Din ve Kur'an okumayla taklit yoluyla alay edili§ine kar§t yine


Abdullah Efendi §U fetvay1 vermi§tir: "Zeyd-i Muslim mukallidlik
iderken Kur'an-1 AzimU§§an'dan nice ayat-1 kerimeyi mizah vechi
Ozere okuyub ve namaz1 istihza itdikte ol mecliste bulunan mus­
limine ve laz1m gelur?-El'cevab:Zeyd'e ve muslimine tecdid-iman
ve nikah ve ta'zir-i sedid" (253)

Yani adamlann kanlan da bo§ dO§Oyormu§ . . .

Aym konularda da devam ederek baz1 halk deyimlerini verelim:

"Kadmm sofusu §eytamn maskaras1dir"(254)


"Deli deliden ho§lamr, iman oluden"
"imam evinden a§, 610 gozunden ya§ gelmez"
"Allah kadtlar kapusunda kt§latsm"(255)
"�eyh w;;maz, mtiridi °';;urur"
"Anast. . . in kad1, kime derdin yanarsm?"
"Dediler Molla a§ gidiyor-dedi bana ne? Dediler size gidiyor- de­
di sana ne?"

"Namaz ktld1ran imama -ni�in once sola selam verdin?- demi§ler.


-Koytin agas1 o tarafta idi de ondan- demi§"(256)

"H1rs1za - namaz1 ni�in k1larsm? - demi§ler de - namaz borcum,


ktlanm; hlrs1zhk kanm, ederim - demi§" (257)

Z1tla§ma yiyecek adlanna kadar bula§ml§; kadi hogan (it hogan),


�ok�a yagh bir kurabiyedir. Sand1kh (Afyon) yoresinde "ince ba­
cakh, molla kafah" bilmecesi de afyon kapstiltinti ifade ediyor. . .

(253) Melin And. Geleneksel TOrk tiyatrosu, Ankara 1969.


(254) Erci.imend Kernal Eyi.iboglu. - �iirde ve halk dilinde atas6zleri ve deyim­
ler, I, i st. 1973, s. 14 6 .
( 255) Hamit Zi.ibeyr Ko�ay.- alacahoyi.ik, ank. 1951 , s. 36 (Anadolu'nun etnog­
rafya ve folkloruna dair malzeme).
(256) H. Soykut.- Ti.irk atalar s6zi.i hazinesi, Ist. 1974 ve S. Ni.izhet - M. Ferid.­
Konya vilayeti halkiyat ve harsiyat, Konya 1926 , s. 303.
(257) S. Ni.izhet ve M. Ferid,- Aym yer, s. 30 1 .
188 Tarihi Geli�imiyle Dunyada ve TUrkiye'de Laiklik

Af§arlar, c;apulcu, e§ktya olarak tin salm1§lard1. Halk dilinde av­


§ar, stivari jandarma anlammda kar§1m1za c;1k1yor Denizli, Tokat,
Konya , Adan a ' da . . . A va n, Afyon , U§ak'ta devlet memuru
("avan'larm yi.izti soguk olur"); isparta'da obur; Burdur, Anka­
ra'da htrs1z; yine Ankara'da zorba . . . dtr.

Osmanh da halk1 (Ttirk'ti) ac1mas1zca yeriyor: "Adli" mahlasm1


kullanan II. Bayezid.

"Degmeetrdk (Ttirkler) ne bi/sun gam a �ki Adli


Sirr-i �k anlamaga hay/ice idrak gerek"(258)
Neri
"Turk'e Hakk �e§me-i irfam haram itmi§dur"
Ve dahas1:
"Agac;tan ma§a, Abdal (heterodoks ztimre) dan (Ktirt'ten) pa§a
olmaz".
"Turk ve tosun c;unki dogdu anadan, ogtit ald1 e§ek ve dana­
dan" .(259)

Osmanh, kuc;tik gordtigti ztimreleri, birbirlerine dti§tirmeyi de ih­


mal etmemi§, rahat htiktim stirebilmek ic;in: "Turk osurunca
Ktirt'tin abdesti kac;ar" (Elaz1g yoresi).

<;eli§kiler sadece halk-Osmanh, halk-ilmiyye smtf1 arasmda kalm1-


yor. Osmanh da softa gtiruhundan ho§lanm1yor. ilkine ornek ola­
rak divan katipligi, defterdarhk, defter eminligini, Beylerbeyilik et­
mi§, dolay1s1yla tarn Osmanh katma mensup Gelibolu Mustafa
Ali'nin kaleminden XXVI. yy'm sonu) olacak: Adam, " . . . saray ic;in
insanlan ile d1§andaki halk arasmda sakmilmasi gereken senli
benli yakmliklar, (260) Osmanh sultanlarmdan. . . Stileyman Han
saltanatmm son zamanlanna kadar yak . " (261) diye yakm1yor.
. .

(258) E.K. Eyiiboglu.- Aym yer.


(259) Aym yer.
(260) Taraf1m1zdan belirtildi.
(26 1 ) Gelibolulu Mustafa Ali.-Meva'idi.i'n-nefa is fi kava'idi' I mecalis. 1 6 . yiizy1l Os­
manh i mparatorlugunda gelenekler-gorenekler ve sosyal hayat, i st. 1975, s. 2 1 .
Tarihi Geli�imiy/e Dunyada ve TUrkiye' de Ltiiklik 189

Ama obiir yandan da "Bunlar (imamlar), zengin ve 1skat namaz1


(oliiniin azaplannm bagt§lanmas1 i�in namazlar) bol bir tiiccann
olmesinden biiyiik memnunluk duyarlar. Biiyiiklerden biri oliin­
ce, yeniden dirilir . . . !er. Allah korusun, memlekette veba �1kttg1
y1llar, Firavun zenginliginin doruguna vanr, hiima ku§u gibi yii k­
seklerde u�arlar . . . Bunlardan daha murdarlan, daragacma �ekile­
siceleri . . . abdestsiz namaz kdar. . . imamlar ile ayd1 bir, ciiz oku­
maya gelip de okumay1 b1rakarak, elindeki ciiziim yapraklarm1
saymaya ba§layan ciizhanlardlf . . "(262) .

�imdi de katt bir "Osmanlt" oldugundan §ilphe bulunmayan


Mustafa Ali'nin, bizim a§ag1da ileri siirecegimiz bir temel tezi
dogrul ay1c1 mahiyetteki sozlerine bakal tm:" . . . Ezan okunur
okunmaz, herkesin i§i namaza ko§makttr, tembellik ve il§enme
olmaz. Subaylan say1lan agalar gecikmelere goz yununazsa, og­
lanlar zonmlu olarak dindarligi ogrenirler.(263) Tak/it ile yapa
yapa, gen;ekten yapmayi ogrenirler. . . ". Donecegiz bu konuya.

Halk, Osmanlt'yt kar§tsma ald1gmda, ka�1mlmaz §ekilde onun


sagkolu tarik-i ilmiyeye de oklanm sallayacakt1:

"Dagdan tahta indirenin


Iskatma oturanm
Mezanna goturenin
imamm da anasmi "

"Mufsidin bir de gammazm


Mali vardirya yemezin
ikisin meyit namazm
Kilanm da anasim!". . .

( 26 2) Aym yer, s. 74-75.


(263) Aym yer, s. 2 1 . Tiimceler taraf1m1zdan belirtildi.
1 90 Tarihf Geli�imiyle Di.inyada ve Ti.irkiye' de Laiklik

Gelelim i§in bir ba§ka yanma ve Claude Cahen'in " . . . her ulus is­
lam't, kendi islam'1 yapm1§t1" soziinii hatirlayalim. Gozlerimizi
geriye dogru Bizans'm Hiristiyan Anadolu 'suna i;evirdigimizde,
burasm1, aynntilarma girmeyecegimiz bir heresy (devletin resmi
dinine ters dii§en din! sap1khk) yatag1 olarak goriiyoruz. Heresy
hareketleri daima bir halk hareketi olmu§ (yiiksek tabakalardan
heresy i;1kt1g1 hii; goriilmemi§tir, Protestan hareketinin di§mda)
ve siyasi miicadeleye donii§mii§tiir. Denilebilir ki Bizans tekfur­
lan, bunlarla ugra§Uklan kadar Pei;eneklerle, Avarlarla, Slavlar­
la . . . ugra§mami§lardir.

"Heresy (islam 'a tam uygun dU§meyecek bir terim kullanmt§ ol­
mak i�in)nin sadece bir siyasf tahrip olarak belirlendigi zaman
bastmlmt§ oldugunu s6ylemek genellikle dogrudur: Ayni �ekilde,
isldm hem bir dinf hem de bir siyasf cemaat oldugundan, dinf
muhalefetle politik muhalefet arasmdaki farkm kesin olmadigmi
s6ylemek de dogrudur". (264)

Geri;ekten tarih boyunca "din", herkesin, medeni haklanm tartl­


§lp talebettigi bir "parlamento" olmu§tu . Ve bunun dogal sonucu
olarak da haretiklerin, ne denli yoksun iseler de, parlamento
ba§kam'nm "sol"unda yer ald1klanm goriiyoruz . . .

Fuat Koprii lii'niin bir makalesinden aktaracag1m1z baz1 ooliimler,


(265) Turk halkmm din anlay1§ma 1§1k tutacak mahiyettedir.

" . . . Anadolu'yu Tiirkle§tiren Oguz Tiirkmenleri, Kiii;iik Asya'nm


islami tarihinde §iiphesiz en biiyii k rolii oynami§lardir . . . elimiz­
deki vesikalar bugiinkii Anadolu Tiirklerinin daha kan§ik bir ta­
k1m anasir-1 kavmiyenin kan§masmdan has1I oldugunu sarih su­
rette gosterir (s. 284) . . . as1rlardan beri muhtelif irk ve milletlere

(264) P. M. Holt. - Introduction, in The Cambridge History of Islam, Vol. IA,


Cambridge 1977, s. XIII. Taraf1m1zdan belirtildi.
(265) Anadolu'da islamiyet, Ti.irk isti!asmdan sonra Anadolu tarih-i diniyesine
bir nazar ve bu tarihin menbalan, in Dari.ilfi.ini.in Edebiyat Faki.iltesi Mecmuas1
sene I I , say1 4-5-6, Eyli.il - Te�rinievvel-kanunevvel 1 338. Sayfa No.Ian metin
it;;inde verilmi�tir.
Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de IAiklik 1 91

cilvegah olan bu sahada, Turklerin yerli veya harici bir tak1m


anasirla (unsurlarla) ihtilatlanm (kan§malanm) ilave etmeliyiz (s.
286) . . . islam medeniyeti dairesine epey zamandan beri girmi§
olan Maverraunnehr ve iran sahalarma gelmezden evvel, Oguz
Turkmenleri arasmda Hiristiyanhgm bir arahk kesmen inti§ar et­
mi§ oldugu muhakkaktir (s. 287) . . . Kezalik muhtelif Turk §ubele­
rinin muhtelif zamanlarda ·mazdeizm·i, ·buddhizm·i, ·maniha­
izm·i kabul ettiklerini de biliyoruz . . . Daha Sel<;;ukllerin zuhurun­
dan evvel ba§layarak isl:im aleminde §iddetle hukumran olan so­
fiyane cereyanlar, hatta "Sunnllik" unvam altmda bile, §ii ruhunu
halk ve guzideler arasmda o kadar kuvvetle yaym1§tl ki, aym hali
Anadolu'nun din! tarihinde de sarahaten gormekteyiz (s. 291) . . .
Orta Asya'daki Turk tarikatlarmda ve Turkler arasmdaki halk
an'anelerinde Alevlligin kuvvetli izlerini gormek . . . Yesevllikteki
bu temaytil gayet sarihtir. . . " (s. 292, dipnot 263).

Anadolu Sel<;;u klulan doneminde u<;;lu bir znla§malar manzume­


siyle kar§da§1yoruz: merkezl hukumet makines1, yerle§ik koylu
sm1f1 ile gezginci Turkmen a§iretleri. Son ikisi arasmdaki kulturel
z1tla§ma, bunlarm idareci sm1fla aralarmdaki <;;eli§ki kadar onem­
lidir. "Bu Turk a§iretleri umumiyetle Musltiman olmakla beraber,
her turlti taassuptan azade, dinin kendileri i<;;in <;;ok muglak ve
nakabil-i icra (uygulanmas1 mumkun olmayan) ahkamma riayet­
ten ziyade eski kavml an'anelerinin zahiri Mii.s/Umanlik cilasma
boyanmt§ basit bir §ekline salik, eski Turk �amanlannm haricen
isl:imla§m1§ bir devammdan ba§ka bir §ey olmayan mufrit Alevf
heterodoxe (266) Turkmen babalarmm manevl nufuzu altma idi­
ler . . . bu gQ<;;ebe a§iretler Baballer k1yam1 ad1 ile me§hur olmu§
gene! harekete tevesstil etmi§lerdir" (267). Bu hareketin eskiden
beri Paulicien'ler, yani Hiristiyanhg1 eski incil safiyet ve basitligi­
ne (o tarihlerde insanlar arasmdaki mutlak e§itlik kavram1 hatirda
tutularak) icra etmek isteyen Heterodoxe zumre ile meskun saha­
da �1km1§ olmas1 aynca dikkate §ayand1r. (268)

(266) Taraf1m1zdan belinildi.


(267) Fuat Kopriilli.- Osmanli Devleti'nin kurulu�u. Ank. 1959, s. 47-8.
(268) Aym yer.
192 Tarihf Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Ldiklik

Sofilik ak1mlan ttirlti tarikatlar §eklinde btiyi.ik kentlerde orgtitle­


nirken koy ve yaylalarm dini ya§antts1 buralarda c;ok daha sami­
mi, daha ta§ktn, fiile donti§meye daha yatkmdt. Metafizik dti­
§tinceler, soyut kavramlar bu ilkel c;evrede c;ok basitle§erek pra­
tik ve somut §ekiller altyordu. Bu keyfiyet, ticra koy ve a§iretler
arasma kadar yay1lan dervi§ler (baba'lar) tarafmdan stirekli suret­
te kortikleniyor, bu dervi§ler btiyi.ik merkezlerdeki sofilerin §im­
§eklerini tizerlerine c;ekiyorlardt. "Ttirkmenlerin Mtisltimanltg1,
§ehir sakinlerininki gibi orthodox bir Mtisltimanltk olmay1p eski
Ttirklerin putperest an'aneleriyle mtifrit �ii'ligin (haricen tasavvuf
rengine boyanmt§) basit ve poptiler bir §eklinin ve baz1 mahalli
bak1yelerin imtizacmdan hast! olmu§ bir syncretism idi. ·Mehdi
bekleme· temayi.ileri kuvvetli olan bu Ttirkmen a§iretleri, merke­
zi idareye kar§t koyabilecek yegane kuvveti"ti. (269)

Her haliyle XIV. yy'da ozellikle Bat1 Anadolu'da, �ii propaganda­


smm btiyi.ik ntifuzu oldugu anla§tltyor. Hatta baz1 kabileler ara­
smda ateism'e varan egilimlerden bile soz ediliyor. (270)

ilk Osmanh htiktimdarlarmm yanmda, menk1belere gore tahta


k1hc;larla cenkle§en, kaleler alan, bir avuc; mtiridi ile binlerce
dti§mam ezen, Mtisltimanhg1 yayan Abdal lakaplt birc;ok dervi§
(ornegin Abdal Musa, Abdal Murad, Kumral Abdal) A§tk Pa§aza­
de'nin Rum Abdallan dedigi ztimreye mensuptu ; bu ztimre, c;e­
§itli heterodox c;evrelerin Anadolu'da Ttirkmen gelenekleri ve ye­
rel hurafelerle kan§masmda hast! olan Babii flili in sonraki §ekil­
lerinden biri say1labilir. �e§itli yap1tlarda gordtigtimtiz Torlakler
ve deroi§ ler, btiyi.ik olas1hkla, bu Abda!lardan ba§kas1 degildir;
XVII. yy'da bunlar kesin olarak Bekta�'i ' ler tarafmdan temsil edi­
liyorlard1; daha ilk zamanlanndan itibaren Haci Bekta§ Veli'yi
kendi azizleri olarak bilmi§lerdi. (271)

Devam etmeden bir hususa dikkati c;ekelim: idareci Osmanlt katt

(269) Aym yer, s. 96-8.


(270) Aym yer, s. 100.
(271 ) Aym yer, s. 101 .
Tarihi Geli*imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Ldiklik 1 93

ve bunun etrafma �oreklenmi§ "burjuva" sm1flan agnia-i §akirfn


(§ukreden zenginler) diye adlandmhp bunu fukara-i sabirfn
(sabreden fakirler)'in �eli§kisi olarak g6recegiz. Bu sonucu sm1f
"avam", "ayak tak1m1", "esafil-i nas" diye ge�er. Tarikatlar da, bu­
na gore sm1flandmhr. Ornegin Mevleviye, Nak§ibendiye, Halveti­
ye . agnia-i §akirfnin tarikatlan; fakirlik meslegini se�ip halkm
. .

arasma kan§mI§ Haci Bekta§'mki, dogruca fukara-i sabirfn'in ta­


rikat1dir. Bekta§ilikle Mevlevilik, Osmanh tarihi boyunca birbirle­
rine daima ters du§en, rakip iki kuvvet olarak ya§am1§lard1r.

"Bekta§iler ise �ok daha ba§ka ti.irlu bilinirler. Once kuruculan


Hac1 Bekta§'m �evresinde yarat1lan Sultan Osman ve Orhan'la
karabeti efsanesi ve sonra da, islam itikad1 bak1mmdan hayhca
heterodox telakkilere sahip bulunmalan bunun nedenini olu§tu­
rur: islam oncesi Turk dininin unsurlanm muhafaza edip buna
�iilik ve H1ristiyanhktan alma ba§ka unsurlar katmt§lardir. Hem
Turk halk geleneklerine, hem de (bazilarmm uygulamada kusur
etmedikleri) �ii torenlerine yakm olup Hlristiyanhktan muhtedile­
ri ve ozellikle Balkanlar'm H1ristiyan ailelerinden �1kma Yeni�eri­
leri �ok daha kolayhkla kendilerine baglam1§lardir".

" . . . Boylece Bekta§iler ve salikleri, <;ok belirgin sosyal karaktere


sabip bir dinifirka o/U§tururlar (272); avam tabakas1 bu ftrkanm
�ogunlugunu te§kil eder" (273).

DnlO Turkolog Mantran'm bu sozlerine biz, Bekta§ilikte sadece


�ii ve H1ristiyan etkileri degil, kuvvetli Buddhist ve ozellikle Ma­
nihaist etkilerinin de bulundugunu onemle ekleyecegiz: Bu tari­
katm ahlaki felsefesini ozetleyen unlu "eline, diline, beline" u�le­
mesi, ashnda Manihaismin kurucusu peygamber Mani'nin sozu­
dur. (274)

(272) Taraf1m1zdan belinildi.


(273) Roben Mantran.-1..a vie quotidienne a Constantinopel au temps de Soliman
le Magnifique, Paris 1965, s. 1 1 5-6.
(274) Fuat Kopriihi-W. Banhold.- islam medeniyeti tarihi, l st. 1 96 2, s. 1 65.
1 94 Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye'de Laiklik

Anadolu 'nun "Allah bir, Peygamber- hak; pekmez kara, yogurt


ak" tekerlemesinde (275) Allah'la Peygamber'in pekmez ve yo­
gurtla kafiyeye sokulmas1 biraz tuhaf olmuyor mu? . . .

Cahen'm "herkes islam'1 kendi !slam'1 yapm1§t1" sozune donelim.


Gen;ekten "gelenegin dunyevi kab1 bahis konusu oldugunda, is­
lam'a girmi§ halklann etnik karakteristiklerinin yerel kulturel
farkhhklarda en kesin etmeni olu§turduklan muhakkakt1r. . . Ana­
dolu'nun ·Turkle§tirilmesi·ni tamamlamakla kalmay1p islam'1 Bal­
kanlar'a ta§1yanlar Osmanh Turkleri olmu§tur. Burada, islami kul­
turden butun kalanlar, aynlmaz §eklinde Turk dunyasma bagh
olup Dogu Avrupa'da tum islam olgusu, islami kulturOn Turk
oolumunun kulturel kahbmdan ayn olarak tetkik edilemez".

" . . . Daha i;;ok sufi azizler arac1hg1yla (Turkler arasma) yay1lm1§


olan islam, �amanizm, Buddhizm, Manihaizm ve H1ristiyanhgm
yerini alm1§t1 . . " (276)
.

Butun bu tarihi vekillerden iki onemli sonui;; i;;1k1yor:

1 . Hiristiyan Anadolu halkmm ozellikle koy halklannm onemli


bir oolumunu olu§turan ve geri;;ekten birer halk hareketi olan ve
ciddi bir dualist-Manihaist egilimi arzeden haretik topluluklan
(Paulician, Bogomil, Tondrak, ophit, Montanist, Nasturi ve Gre­
goryen . . . ), islam'a gelirken islam'm heterodox tarafm1 tutmu§,
Alevi-Bekta§i olmu§.

2. Turkiye Tiirkunde din anlay1§1 Samilerde (Araplar, Yahudi­


ler . . . ) ve Latinlerde oldugu gibi iman ag1rhkh degil, ritus ag1rhk­
hd1r.

Geri;;ekten:

-
(275) E.K. Ey\iboglu.- a.g.e., s. 1 1 ve S. Nuzhet M. Feril. - a.g.e., s. 247.
(276) Seyed Hossein Nasr.- Islam in the world: Cultural diversity within spiritu­
al unity, in CULTURES (UNESCO) IV/ 1 , 1 977, s. 1 5-27.
Tarihf Ge/i§imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laik/ik 1 95

1 . Bizans Anadolu'sunun haretik bolgeleriyle Tekfurlann buralar­


dan ahp Balkanlar'a, Bosna'ya, Arnavutluk'a, Filibe'ye . . . silrdilgil
Paulician, Bogomil . . . lerin bu yerle§me merkezleri hep Alevi­
Bekta§i merkezleri olmu§lardir. \:ogunun "§eriat" ile hic;bir ah§ve­
ri§i yoktur.

2. Araplar Tilrkler ic;in "zay1ful iman"! derler. Yeni "gok gilrleme­


yince Tilrkmen salavat getirmez" halk deyimi, bu tezimizi dogru­
lar. Cuma namaz1 bir ritus'tur. Namazdan c;1km1§ halk kahvede
oturur ve en ateistik egilimli Bekta§i f1krasm1 anlatarak kattla ka­
ttla gillebilir (yukardaki gibi "dahk eyleyebilir"). imam da c;ogu
kez alay konusu olur. Bunlara dair ornekler saymakla bitmez.
Oysa ki, Pazar kilise ayinine gitmi§ inanm1§ bir H1ristiyan ic;in
bOyle davram§lar dil§ilnillemez.

istanbul Eminonil'de Zindan hanm hemen yanmda Bekri Musta­


fa "Efendi hazretleri"nin tilrbesi var. Bu ki§i, IV. Murad (1 623-40)
gibi bir ceberut padi§ah doneminde, ac1mas1z basktlara ragmen
gece gilndilz ic;en, kabadaytl1g1 ve hazircevaphg1 ile tanmm1§
olup her haliyle §eriat yasaklanm delmi§ biri olarak ya§am1§. Sa­
dece ayya§larm degil, tilm istanbul halkmm onu "Efendi hazret­
leri" mertebesine yilkseltmi§ olmas1, bu halkm §eriat anlay1§mm
da bir gostergesi oluyor . . .

"�eriat"a "Osmanh" sahip c;1kt1gma gore onun antitezi olan


"halk"m buna fazla s1cak bakmamas1 dogal oluyor.

Ve ozan dolu Anadolu, emresinden, 3.§igmdan, Bekta§i'sinden,


Melami'sinden . . .

"Bir memleketin tilrkillerini yapanlar, o memleketin kanunlanm


yapanlardan daha gilc;lildilr" diyor A§1k ihsani:
"Deyin gelsin hele bize kizam
A/ eylemem yalan do/an yazam
Getirmeye bir aydmltk duzeni
Yurilyelim arkada§lar yilrilyiln . . . "

(.Ama k1z a§1k �ahturna)


196 Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye'de Laiklik

"Aki/ ermez ahret eglencesine


Saygtm var insantn dii§uncesine
Haya/ cennetinin has bah<;esine
Sofia sunlsunu surdum de geldim. . . "

(�1k ibreti)
"Getirdigin bunce be/a
Sayan oldu kuldan kula . . .
Hak keroanz <;tktt yola
Yumrnk sallaya sallaya "
(A.§1k Dnald1)
"Ytllar ytlt boynumuzu bukenin
Jleriyi tutup geri <;ekenin
Yurdumuza gozlerini dikenin
Tepesine tepesine <;okelim "(277)

Ve Bekta§i tekellerinden:

"Daha Allah cihan yok iken


Biz am var edip ilan eyledik
Hakk'a hi<;bir laytk mekan yok iken
Hanemizde aldtk mihman eyledik".

"Kendisinin henuz ismi yok idi.


Jsmi �oyle dursun cismi yok idi.
Hi<;bir ktyafetini resmi yok idi
Seki/ verip ttpkt insan eyledik

diyor, Bekta§i Harabi. 0, Allah'a §ekil verip O'nu insana benzet­


mi§!. . . Bu Harabi, t1pk1 A§1k Vartan, C1van Aga, Zeki, Nikabi,
Hayrani, Co§kuni ve daha ba§kalan gibi, Ermeni kokenli (Pauli­
cian'lar, Tondraklar genelde Ermeni herezileriydi) olmasma rag­
men Bekta§i di.inya gori.i§i.ini.i benimsemi§ti . (278) Bu, bizim yu­
kardaki tezimizi dogrulay1c1 mahiyettedir.
--�----·----

(277) A�1k i hsani.- Ozun dolu Anadolu, i st. 1973, s. 7-24.


(278) R1za Zelyut. - Bekta�i edebiyatmda mizah, in YANSIMA 35, Kas1m 1974,
s. 329.
Tarihi Geli�imiyle Dunyada ve Tiirkiye' de Uiiklik 197

"Bekta§i'nin" dart kap1smdan iic;iinciisii olan "hakikat kap1s1",


"Kemal oglu" olup bir rii§d mertebesini ifade etmektedir. Bu
"sinn"e ermi§ (insan-1 kamil olmu§) ki§inin art1k Allah'm vesaye­
tine ihtiyac1 kalmaz, dolay1s1yla tekaliifii (yiikiimliiliikleri) yerine
getirmenin geregi de ortadan kalkar. Esasen Bekta§i de bu geregi
duymamaktad1r. Celili, kendisini gormeye gelen iki hocaya
" . . . Ne Allah'1m, ne de Nebi'im var; ·Ya Hu· diyen putperestim"
dememi§ mi?. . (279)..

Avukat 0. Fuat Toprakoglu, " . . . gogsiiniin ic;indeki dev yiiregini


daha da devle§tirerek" §6yle bir dortliik demi§:

"Diinyada en giizel halktir


Halki bilmeyenler �oktur
B6ylesine s6ziim yoktur
Ben halkimi hak bilirim "(280)

"Ziya Gokalp'e gore halk, eskilerin-ve bugiin baz1 aydmlann­


zannettikleri gibi cahil, kaba, kiiltiirsiiz ve §ekilsiz bir y1gm degil,
bilakis as1rlann gelenekleri ic;inde, ya§ayan, ince olgun giizel
eserler viicuda getirmi§, aydmlarm kendisinden pek c;ok §ey og­
renebilecegi, kendisine tamamiyle giivenilebilecek bir ic;timai ta­
bakad1r" (281).

Demek oluyor ki Mustafa Kemal'in onderligini yapt1g1 Aydmlan­


ma hareketinin ba§ansma olan inanc1, halkm bu aydmlanma ye­
tenegine dayamyordu . Hie; de yantlmam1§t1 bunda: on y1l gibi k1-
sa bir sure ic;inde bir kuyruklu y1ld1z gibi gelip gec;mi§i Koy Ens­
titiileri'nin b1rakm1§ oldugu tohumlar, elli y1ldan beri tutucu fe­
odal diizenin biitiin tepinmelerine ragmen, hali meyve vermeye
devam ediyor.

(279) Aym yer, s. 332.


(280) A§1k i hsani. - a.g.e., s. 34.
(28 1 ) Mehmet Kaplan.-Ziya Gokalp ve halk kiiltiirii, in Tiirk Kiiltiirii 108, Ekim
197 1 , s. 906.
198 Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Lfiiklik

Kald1 ki, zaytf da olsa bir sanayile�menin beraberinden getirdigi


toplumsal degi�me, bir\ok sosyolojik etildiln ayrmularla belirttigi
gibi hayret verici bir h1z ve yenilige a\1hm arzetmektedir (282)

Bu baglamda, ayrmttlanna girmedigimiz Alevi olgusunun son de­


rece bilyilk onemini de vurgulamadan ge\meyecegiz.

Gilnilmilzde ya�ad1klanm1za ragmen Tilrkiye'de laikligin gelece­


gi, umutsuz degildir. Ama bunun da vazge\ilmez onemli ko�ulla­
n vardlf.

(282) Ornegin bkz. Miibeccel K1ray'm Eregli, Erdogan Gii'>bilmez'in Yenimahalle


ve Kayadibi, Suna Kili'nin <;:ay1rhan'1 ve daha bir'>oklan.
Sekiilarizm-Iaiklik'in diinyadaki tarihi;;e si, bunun ancak Frans1z
Devrimi ile noktalanan butjuva-kapitalist hareketin ii;;inde yer al­
d1gm1, butjuvazinin o giin bugiin elinde tuttugu iktidan sirasm­
da, bir hayli seriivenden sonra demokrasi kavram1 ile birlikte
yerle§tigini gosteriyor. Daha sonraki geli�mede, sosyalist dii�iin­
cenin de buna s1k1ca sahip i;;1kt1gm1 goriiyoruz. Yani laiklik, var­
hk ko�ulu olarak ya bir geri;;ek butjuva-kapitalist, ya da bir sos­
yalist (veya geri;;ek sosyal-demokrat) diizenini gerektiriyor. Din
kurumu ile aynlmaz bii;;imde ozde§le§mi§ feodal diizende laiklik
hii;;b ir surette bahis konusu olamaz. �oyle ki toprak agasmm, ir­
gatlanm hizada tutabilmek ii;;in dinin emrettigi "disiplin kaideleri"
ve obiir diinya vaadlerine ihtiyac1 vardir. Aym §eyler "demokrasi"
ii;;in de soylenebilir: sei;;im s1rasmda koyliiniin hangi partiye oy
verecegi aga tarafmdan emredilen bir diizende hiir iradeden na­
sil soz edilebilir? Yani agahk-a§iret reisligi sisteminin egemen ol­
dugu bir iilkede Iaiklik ve de buna az i;;ok bagh demokrasiden
soz etmek, dogruca absurd'ii vurgulamak demektir.

Bu savdan hareketle, bir toplumda ad1 gei;;en bu i�i kavranun


yerle§me olas1hgmm saptanmas1 ii;;in o toplumda Ball anlammda
butjuva-kapitalist (ve/veya sosyal-demokrat, sosyalist) unsurlarm
ai;;1k-sei;;i k tammlanmas1 ge!eklidir.

Bat1 anlammda butjuvanm temel niteliklerini geli§igiizel sirahyo­


ruz.
1 . Butjuva iktidara sahip i;;1kan (d1§ardan giizel komuyan) ad1mdir.

2. Butjuva, ilerici, kendini siirekli yenileyen, biitiin bilimlerin,


tekniklerin ve hatta sanatlarm sahibi adamdir.
200 Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye'de Ldiklik

3. Burjuva, gozi.i pek, mi.icadeleci, gereginde olabildigince y1rt1c1


(Ornegin 1830, 1 848, 1870 hareketleri, I. Diinya Sava§1'ndan de­
rin yara almadan \ikabilmi§), i.iretimde sermaye-emek di.ialismi­
nin bilincinde olarak i§\i hareketini (sendikay1) bir realite kabul
eden, onunla mi.icadelesini demokrasi kurallanna gore yi.iri.iten
adamd1r.

4. Burjuva, Iaik ve materyalisttir, yani mi.ispet bilimleri on planda


tutar, uhrevi i§leri gi.inliik iiretimci ya§antlsmm d1§ma iter. Dre­
timci olarak di.inya piyasalannda k1yas1ya miicadele ve rekabet
edebilmek i\in ooyle olmak zorundadir.

5. Burjuva, sm1fmm bilincinde olan, "amac1m para kazanmak,


gerisi beni ilgilendirmez" demeden sosyal sorumluluk ta§iyan
adamd1r.

6. Burjuva, feodalin anitezi olarak ooyle bir sm1fla her ti.irli.i bag1
koparm1§ adamdir.

Yani Ball anlammda ger\ek burjuvanm, bir feodo-merchant (aga­


\er\i) diizeninde yeri yoktur. Bir iilkenin sanayici ve i§adamlan,
yukardaki tammlamalara uymuyorsa, parlamento, bir toprak aga­
s1 (Ball illerimizde buna "beyefendi" denir. . . ) ve ti.iccar (\er\i)
\Ogunlugunun elinde ise bu i.ilkede burjuvaziden, dolay1s1yla da,
laiklik ve domakrasiden soz edilemez. Feodal yapmm "sol"a ta­
hammi.ilii olamayacagma gore boyle bir di.izende bir ger\ek sos­
yal-demokrasi de var.
GiJNUMUZDE DUNYA, DiN VE
iKTiDAR SORUNUNA NASIL BAKIYOR?

UNESCO'nun yaymlanmakta oldugu "Le Courrier de UNESCO­


UNESCO Postast" dergisinin Arahk 94 say1s1 bu konulann tartt§­
masma tahsis edilmi§. Buradaki makalalerden, baz1 onemli bul­
dugumuz k1s1mlan aktararak "Lliklik" �ah§mam1za son verecegiz.
Bunlardaki dii§iinceler, yazarlanna aittir.

Bu ifadelerden bir�ok ders ahnabilecegine de §iiphemiz yok.

ilk makalenin yazan Flora Lewis(283) birka� kytl once bag1ms1z­


hktan sonra Mozambik'te kalmay1 tercih etmi§ Portekizli bir �ift�i
ile birlikte Luanda'yt ziyaret ediyormu§. Yeni restore edilmi§ gii­
zel bir kilisenin oniinden ge�erken rehperi, Marksist hiikumetin,
halk nazarmda yeniden itimad1 saglama �abas1yla sert dini kotii­
leme kampanyasma nihayet son verdigini anlatmt§, ve "biz de
halka cenneti, ama yeryiizii cennetini vaad etmi§tik ve bu, bizi
mahvetti" diye eklemi§.

imanm be§eri ili§kilerin biitiin yanlarm1 kavrayabilecek bir laik


muadilinin vaz edilebilecegi ve insanla Tann arasmdaki ili§kinin
i�i bo§, hatta gerici bir dii§iince olarak gosterilebilecegine inaml­
mt§. Giri§im ba§anszhga ugramt§ ve �ogu kez de bask1 altmdaki
dinlerin eski giiciinii yeniden iktisabetmesine yol a�mt§.

Ama din nadiren tek ba§ma ebedi iktidar ve degi§meye gerekli


intibak sorununa yamt verebiliyor. Bu nedenle de, hatta teokra­
tik rejimlerde bile, ki§i "kOltO"niin §atafati altmda gizlendigi tota-

(283) Flora Lewis.- La tentation de la demesure, in Le Courrier de l'UNESCO,


decembre 1994.- Kendisi Amerika'da New York Times' m eski yazarlarmdan ve
uluslar aras1 i�lerde uzman bir gazetecidir.
202 Tarihi Geli#miyle Dii.nyada ve Tii.rkiye' de Uiiklik

liter diktatiirlerde bile, daima politika izleri goriiltir. insanlann


<;ok a§agt11k kar§1t <;:1karlan vardir ve sosyal ahengi bozmadan i§­
bu ihtilaflan <;:ozme yoluna basit<;:e politika denir. Mutat olarak
dinin ruhani dtinyas1, politikanm maddi ve hatta materyalist dtin­
yasma kar§1 tutuluyor. Ancak sosyal ger<;egin bu iki goriintimil,
ya§ayan varhkta bedenle ruh kadar birbirinden aynlmazlar.

�imdi politikamn nas1l din ilzerinde tesir ya da aksi tesir icra etti­
gi ve bunlann nastl bagda§tmlabilecegi sorununun <;:ozilmil kah­
yor. Kilise ile Devlet'in (mutlaka bunlarm kar§ithklanm tazam­
mun etmeyen) aynlmas1, Ronesans ve Reform'dan dogmu§ bir
Bat1 dil§ilncesi olup daha once sadece din ve imanm t§igmda ay­
dmlanm1§ esrarengiz bolgelerde bilimin olaganilstti ilerlemelerin­
den beslenmi§tir. Gtintimtizde astronomi, fizik veya biokimyanm
terakkilerinin ah§1lm1§ meydan okumalarma biyolojinin daha ka­
fa kan§tmc1 yepyeni, eskiyi altilst eden teknikleri eklendi ve
bunlar "biyoteknik" yeni sozcilgti altmda ozetleniyorlar. Genetik
uygulamalar, in vitro (cam arkasmda) dollendirme ve sair sorun­
lar yeni sualleri ortaya <;:1kanyor. Bunlara kim yamt verecek? Ka­
nun yaparak politika m1, dogmaya uyan dini yetke mi? Ya da ruh
ve icdanmdan her birey mi? Tart1§ma, Bat! illkelerinde a<;:1k olup
bu konu tizerinde Fransa'da bir kanun bile kabul edilmi§tir. An­
cak bu tilr sorunlara, dini hassasiyeti bilmezlikten gelerek yakla­
§damayacagt kesindir.

Her halilkarda Kilise ile Devlet'in aynlmas1, hi<;:bir zaman dil§il­


ntilebilecegi kadar ne a§ikar ne de yaygm olmu§. israil ve Bilyilk
Britanya gibi baz1 demokrasiler pekala bir resmi dinle uyu§mU§­
lar ve Katolik Kilisesi, italya, ispanya veya Polonya gibi bir<;:ok
illkede bir imtiyazh stattiye sahip bulunuyor. Almanya'da Katolik
ve Protestan Kiliseler Devlet tarafmdan paraca beslenmekte olup
Birle§ik Devletler'de maliye her ttir inano dolayh olarak finanse
ediyor; i§ kahyor §U gmbun "din" statilstinti ve onun arkasmdaki
imtiyazlan hangi ol<;:litlere gore talebedeceginin saptanmasma.

ilk olarak Kilise ile Devlet'in aynlmas1 karanm gosteri§li §ekilde


Tarihf Geli�imiyle Dunyada ve Tiirkiye' de L<iiklik 203

alm1§ olan iki iilke bunu birbirinden taban tabana z1t nedenlerle
yapm1§lar. Fransa'da 1789 ihtilal'i sirasmda, gene;; Cumhuriyet'i
Kilise'nin penc;;esinden kurtarmak bahis konusuyken Birle§ik
Devletler'de, kanun koyucunun kayg1s1, c;;e§itli ve c;;ok say1da tari­
kat ve mezhepleri Devlet'in giiciine kar§l korumak olmu§; §6yle
ki, bunlann zuliim gormii§ temsilcileri, Kuzey Amerika'nm ilk
kolonizatorleri olmu§.

Ve buna ragmen, Kongre oturumlan bir mii§terek dua ile ba§lar


ve yeni sec;;i lmi§ ba§kan "Tann'nm otoritesi altmda birle§mi§
ulus"a, elini incil'e koyarak, baghhk yemini eder.

Esasen dinin Amerikan politikasmda agirhg1 durumuna gore de­


gi§ir: giiniimiizde tart1§malan c;;ocuk dii§iirme, okulda dua ve
dinle ilgili okullara para yard1m1 etrafmdan doniiyor. Bu konuda,
Washington Post' un etkin bir muhabiri, politika ile din arasmda
belli bir gerginligin bulunmasmm saghkh oldugu, §Dyle ki, hie;;
tartl§madan bir egemen konumu, obiiriiniin aleyhine i§gal etmek
dogru olmayabilir sonucuna vanyor. Her ne kadar "Anayasas1'nm
1791 'de kabul edilen Birinci Degi§ikligi, Kongrenin ne bir Devlet
dini tesisi yasasm1 c;;1kartabilecegi, ne de bunun serbestc;;e icrasm1
yasaklayabilecegini derpi§ ediyorsa da, sorunun hic;;b ir zaman
kestirilememesi muhtemeldir.

Aslmda gerc;;ek sorun, demokrasi sorunudur. Bahis konusu olan,


din ile politikanm bagda§1p bagda§amayacag1 degil, demokrasi­
nin, politikaya yon verme (ya da, vaktiyle Mozambik'te oldugu
gibi dini ortadan kaldirma) iddiasmda bulunan bir dinle uyu§abi­
lip uyu§amayacag1dir.

Bu konuda Lewis, islam ozel bir sorun arzediyor deyip bu hu­


susta Bosna'da izzet Begovic;;' in ve Cezayir koktencilerinin bildi­
gimiz tutumlanm anlat1yor. Buna kar§1hk bir Amerikah arabizan,
Edward W. Said, "islami sozde tehlike"nin gec;;ersizligini ilan edip
islam'm bir tekdiize biiti.in olu§turmanm uzagmda bulundugu ve
as1rlar boyunca say1s1z yorumlara yo! ac;;t1g1 yamtm1 veriyor. Gi.i-
204 Tarihf Geli#miy/e Diinyada ve Tiirkiye' de Ldiklik

nilmilzdeki koktenci ak1m if§a edilmi§ gerc;egin inhisanm elinde


tutmamaktadir. Said'e gore bunda bahis konusu olan, dinin biza­
tihi kaynaklarma inmeden c;ok, "edna ve koku§mU§" hilkumetle­
re bir tepkidir. Arap dilnyasmda asil tehlike halk y1gmlarmdan
degil, elit tabakalanndan gelmektedir.

Her halilkarda toplum sorunlanm c;ozmek ic;in tannsal iradeyi


yard1ma c;agirmak bir fasit daire olu§turur. Tann var olam iste­
mi§se, degi§ikligin elzem oldugu yerde herhangi bir §ey neden
degi§tirilecektir? Bu iddiay1 kabul etmek, kap1lan yeni bulu§lara,
insiyatife ve onlars1z hilrriyetin milmkiln olamayacag1 sorumlu­
luk ve tefekkilre kapamak demektir.

Herkesin demokrasinin degerlerine aym pahay1 bic;medigi de bir


gerc;ektir; insan aym zamanda demokrasinin korumakla gorevli
oldugu ba§ka degerlere de candan gonill verebilir. Her ne kadar
dinlerin c;ogu Tann nazannda herkesin e§it oldugunu iddia edi­
yorsa da demokrasi imanla ozde§le§mez; o, sadece, topluma i§le­
mek olanagm1 saglayan bir arac; olarak gorilyor kendini. insa­
noglunun yamlabildigini ve hataya dil§ebilecegini mildrik olmak­
la birlikte, sadece koril korilne itaat ya da ba§kaldirmadan ba§ka
sec;enek birakmayan, kendini sozilm ona yamlmaz sanan sistem­
lere gore c;ok daha rahimdir. 0, c;ok canh olc;ilsilzlilk egilimine
kar§l bir korkuluktur.

Dinle politika arasmdaki ili§kiler sorunu bir yak1c1 gilncellige sa­


hipse bunun nedeni once demokrasinin terakkileri olup aym za­
manda herkesi dilnyam1z gerc;eginin c;e§itli olu§turanlanm daha
iyi kavrayabilme olanagm1 saglayan ileti§imdir; ama aym zaman­
da modernle§menin bir §a§kmltk ve gilvensizlik hissini de bera­
berinde getirdigi bir gerc;ektir. Bunlar yeni olmay1p Emile Zola,
bundan bir asir once, bilyi.ik kan§1khklann, dilzensizliklerin bil­
yi.ik sofuluklara gotilrdilgilnil saptami§U. Bu itibarla bir ruhi ra­
hatlama bir gereklilige tekabill etmektedir; ama bu bize, her giln
artan c;apra�iikhkta bir toplum ic;inde ya§amaya yard1mc1 olan po­
litikaya da gereksinmemiz oldugunu unutturmayacakur.
Tarihi Geli§imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik 205

Rus ilahiyatc;1s1 ba§papaz Avvakum (1 620-1682), "Hangi dini ku­


ralda �ar'm kilise'yi yonetecegi ve sunacag1 tiitsiileyecegi yaz1h­
d1r? O'nun gbrevi, Kilise'ye goz kulak olup onu tahrip etmek is­
teyen kurtlara kar§t korumakt1r, nasil inamlacagm1 ve nas1I 1stav­
roz c;1kanlacagm1 bgretmek degil" demi§.

Fransa'da haftahk Nouve/ Obseroateuriin direktorii Jean Daniel,


"Cemaat rejimi altmda-Sous le regime de la Communaute" adh
makalesiyle tart1§maya dahil oluyor.

Dini ve kokenlerinin dt§mda dii§iiniilen hiikiimran birey, ic;inde


cemaatin daha once gelmi§ oldugu insanhk tarihinde bir gee;
icaddir. Her an c;1kmak istedigi ama her zaman da ic;ine donmeyi
arzulad1g1 bir cemaat.

Jawaharlal Nehru ( 1 889- 1 964), Seylan bilimsel terakki derne­


gi'nde (Kolombo, 1 5 Ekim 1962) yapt1g1 konu§mada "politika ile
dinin her ikisi de gec;ilmi§tir: bilim ve maneviyatm zamamd1r"
demi§.

i§in ashna bakahm: bizim ic;in bahis konusu olan, Sezar'm olam
Sezar'a iade euneli mi ve diinyevi uhreviden aynlabilir mi?

Herhangi bir sebepten bu aynmm imkans1z olduguna inamyor­


sak, bu bizi dini inancm, bir tannsal nizam ic;inde Site'nin brgiit­
lenmesine hakim oldugunu dii§iinmeye sevkeder. Ve de teokra­
tik devleti me§ru telakki edecegiz. Bu takdirde soru, sairleri ara­
smda, bu teokratik Devletlerin kendi azmhklarma, bunlar ister
devletinkinden farkh <linden ya da dinsiz olsunlar, sayg1 gbstere­
bilip gosteremeyecekleridir.

Ama aksine, uhrevi ile di.inyevinin aynlmas1 bize mi.imkiin ve ar­


zu edilir goriiniiyorsa, laik Devlet'in misyonunun ne olacagt dii­
§iiniilmelidir. Ruhan§i-uhrevi bir temelden yoksun bir politik ah­
lak (etik) ve miiteali (deneyiistii) teminats1z bir hukuk bulunabi­
lir mi? Veya bu Devlet sadece farkh dini cemaatlarm beraberce
206 Tarihi Geli§imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Lliklik

varhgm1 orgtitleme i§levine mi sahip olacakur? Yani k1saca, Tan­


n's1z bir Devlet'in bir l:iik ahl:ik1 me§n1 ve etkin midir?

Sonra yazar Bat1'daki antiteokratik hareketin k1sa tarihini r;;iziyor:


Cumhuriyetr;;i Devlet, htir ve e§it bireylerin ifade ettikleri halk
htiktimranhgmm ifadesidir.

Ama bak1yoruz ki Fransa'da birtak1m cemaatlar yeniden dogu­


yor, orgtitleniyor Ve bazen bunlann ileri gelenleri §U ya da bu re­
formu talebetmek ir;;i n aralannda anla§tyorlar. Birle§ik Devlet­
ler'de, Ltibnan'da ve daha beteri, eski Sovyet Cumhuriyetlerinde
ve eski Yugoslavya'mn topraklarmda gortilebilen karikattirsti ve
son kertesine gelmi§ sonur;;lu bu evrimden ancak kayg1lamlabilir.
Topluluk-cemaatlar r;;agmday1z.

Bunun sebepleri nedir? Dr;; sebep teklif etmek isterdim.

ilki, insanoglunun bir dindar varhk oldugunu unutmu§ olmam1z­


d1r. 0, sadece, Aristo'nun politik hayvan'1 degildir. 0, Hobbes'e
gore sadece insan i<;in bir kurt degildir. 0, ba§lang1r;;lanndan be­
ri, sosyal ve dindar bir varhkur. Birey, bir icad, bir yapth§ttr. Be­
§er tarihinde ger;; ortaya r;;1km1§ olup bu zorla girmeden once, on­
suz varhgm1 stirdtiremeyecegi cemaat vard1r. Her zaman r;;1kmak
istedigi, her zaman ir;;ine geri gornmeyi istedigi cemaat.

Birinci sonur;; : modernlikte bulunan her §ey, bireyin dini toplulu­


guna kaydma r;;ok sertlikle ve h1zla saldmr, sonunda onda bir
tepki ve hatta bir gerileme uyandmr. "Dini topluluk" ifadesi bu­
rada bir mtimin (inanr;;h) topluluk olarak anla§1lmayacakt1r. \:ogu
kez, dini gelenekte ozlemle aramlan, iman, ne de inanr;;t1r; aram­
lan, toplumun belli bir dengesi, patriarkal, dinsellige bula§ffil§
dengedir.

ikinci olarak, bir zamandan beri, esasen bireyin ortaya r;;1kt§tna


bagh, bir aktl-sagduyu krizi ya§amaktay1z. Ak1l-us'un ktiltti, bili­
min terakkinin ve aym zamanda da tarih ve ulusun orgtitlenmi§
Tarihi Geli§imiy/e Dunyada ve TUrkiye' de Ldik/ik 207

ki.ilti.i, tealinin (deneyi.isti.ini.in) yerini alarak, dini §ekilde kutlamp


ya§anrn1§t1r. Us'un ki.ilti.i hatta bildigimiz totaliter ideolojilere de
goti.irmi.i§ti.ir.

Usun i§bu krizi sadece onu akmt1ya kap1lm1§ hale getiren ideolo­
jilerden, hatta bilim adamlarmm ona yakm zamanda �izdikleri bi­
limsel sm1rlardan gelmiyor. Bu kriz, terakkin iki ideolojisinin de­
vasa sonucundan geliyor: nihayet nazizmde a�ilm1§ olan libera­
lism ile, karnmda stalinismi ta§1yan komi.inism. Yerel ve di.inya
sava§lan, nasyonal-sosyalizm, bol§evizm, toplama kamplan, gaz
odalan, ni.ikleer silahlar, terorizm ve i§sizlik, tek bir ku§aga fazla
gelmi§tir. Ve buna kolonile§tirmek ve kolonilerden �ekilmeyi de
eklemek zorunday1z. Usun bu krizi ya ge�ici bir nihilizme, ya da
tealinin bir si.irekli ihtiyacma a�1hr.

Birtak1m felsefi speki.ilasyonlardan sonra yazar, sonuca vanyor:


Sonu� olarak, dini vak1amn, politik vak1ay1 renklendirdigini, su­
lad1gm1, i�ine i§ledigini; ama dinin tek ba§ma, Site'nin organizas­
yonunu esinlendiremeyecegini soyleyecegiz.

Polonya'nm en bi.iyi.ik gi.inli.ik gazetesi Gazeta Wyborza hm ba§­


yazan Adam Michnik, genelde Polonyahlann oldugu gibi bir ko­
yu Katolik olarak kat1hyor tart1§maya, "Lafoi et la raison: un oe­
cumenisme necessaire - iman ve us: gerekli bir evrensellik-tev­
hid" makalesiyle.

Rasyonalisti, Katolik piskoposa "Non seroiam, ayininize gelmeye­


cegim" dediginde onu anhyoruz. Laik rasyonalist, kendimizi ya­
km hissettigimiz bir ki§idir. Llik rasyonalist, kendimizi yakm his­
settigimiz bir ki§idir. Onunla polemike girdigimizde kendimizin
bir par�as1yla kavga ediyoruz. Onun, insanoglunu yaratlh§m
efendisi, gemici ve gemi yapan bir kahramanca ateismin adma
hi.irriyete olan ozlemini anhyoruz. Tann adma hi.irriyetini kms1t­
lamaya kalkan herkesle uyu§mazhgm1 anhyoruz.

Aksine, laik rasyonalist Hiristiyan i�in bir nevi meydan okumay1


208 Tarihi Geli�imiyle Dunyada ve TUrkiye' de Uiiklik

temsil ediyor. Bunda bir tehdit degil, kendi oz dini ve felsefi


inancmda bir "armma-abdest" vas1tas1 olabilen iyilik'in ara§tml­
masmda bir rekabet vard1r. Her §ey, tartl§manm kar§1hkh sayg1
ic;inde gec;mesi ya da bir din sava§I havasmda donup kalmasma
baghd1r.

Tann's1z bir dunya, bir laboratuarda oldugu gibi programlanm1§


bir aydm us tarafmdan yonetilen bir evren, tehlikeli bir utopya
olup bunu hic;bir tarihi deney dogrulam1yor, §byle ki Iaikle§me
ve sekularizasyon dinin rolunu degi§tiriyor ama bunun gereksin­
mesini hic;bir yerde yok etmiyor.

Katolikligin hurriyet kar§tsmdaki tutumunu bir hayli "iman" ko­


kan ifadelerle savunduktan sonra yazar, makalesinin sonlarmda
i§i §byle baghyor.

Topluca bir c;Ilgmhga tehlikeli §ekilde yakla§an bir dunyada din


ile rasyonalist du§unce birlikte oturmahd1r. Totaliter deney Kili­
se'nin tart1§Ilmaz degerini gun 1§1gma c;1karm1§t1r.

Tamamen dindar bir dunya, ya da tamamen laik bir dtinya: bun­


larm her ikisi de aym utopyanm iki ytizudur. Bu utopyay1 ger­
c;ekle§tirmeye her giri§im, c;at1§malann ve gunahlarm c;ogalmas1-
na goturmu§tilr. Kutsalm savunmas1 gibi gunah, be§eri deneyde
kay1thd1r. T1pk1 ussun savunmas1 gibi absurd (z1rva) da burada
kay1thd1r.

Nazi ve Sovyet totalitarisminden c;ok c;ekmi§ ve §imdiki Papa'y1


Avrupa'ya "ihrac;" etmi§ olan Polonya'nm bu yazan bu iki belaya
kar§I Kilise'nin etkin bir silah olmu§ oldugunu savunuyor. Guna­
h1 boynuna. . .

Tunus Fen Fakultesi fizik profesorlerinden Faouzia Charfi, konu­


ya bir fizikc;iye yara§1r §ekilde giriyor, "Les integristes et la scien­
ce - koktenciler ve Bilim" adh k1sa yaz1s1yla.
Tarihf Geli�imiyle Dunyada ve Tiirkiye' de Laiklik 209

Bir�ok Arap iilkesinde koktenci ogrenciler bilimsel kurumlarda,


ozellikle miihendis mekteplerinde �ogunluktad1r. Paratoks ancak
belirgindir. Ger�ekten miispet bilimler, be§eri bilimlere nazaran,
daha kolayhkla i�inde geli§tikleri humanist baglamdan ayn§tmla­
bilirler.

Bat1 degerlerinin reddi ile Dat1'da dogmu§ bilimsel devrimlerin


gerekli kabulii nasd bagda§tlnlacak? Onlan teknolojik getirilerine
indirgeyerek. Bilime, koktenciler §iipheye daha az yer b1rakan
teknolojiyi yegliyorlar ve bunu da hayli ustaca kullamyorlar:
1991 'de bir se�im toplant1smda gokyiiziine lazerle "Allahfi Ek­
ber" yazmaktan �ekinmemi§ler.

islamcilar sadece kutsal metinleri tart1§ma konusu yapma tehlike­


si arzetmeyen §eyleri kabul ediyorlar. (284) XX. yy'm bu sonun­
da fizigin ve ornegin biyolojinin terakkilerini kabul etmemek
giii;tiir. Arna biyolojinin terakkilerinden sadece t1bbm geli§mesi
iizerindeki sonu�lar tutulabilir: cinslerin evrimi teorisi okutulma­
yacakt1r. Fizigin ilerlemelerinden, ileti§im ara�lannm miithi§ ge­
li§mesinden memnuniyetle faydalamlabilir ama l§lk hmmn sm1rh
degeri �ok rahats1z edicidir . . .

Kutsala �evresi �izilemez bir gonderme adma diinyamn koktenci


g6rii§il bilimsel bilgiyi sakatlay1p islami iilkelerin kiiltiirel ve bi­
limsel geli§mesini bilyiik ol�iide frenlemektedir ki bu iilkelerde
bilimsel dii§iince, Orta�ag'm belli donemlerinde oldugundan da­
ha az serbesttir.

(284) Giiniimiizde ya�ad1g1m1z bir omek: istanbu l Biiyii�hir Belediye Ba�kam


Tayip Erdogan, yagmur yagd1rmak ii;in bu l ut tohumlamasma �iddetle kar�1
i;1k1yor ama bu tutumunun asi l sebebini ai;1ki;a s6ylemiyor. Bunu biz ai;1klay­
ahm: Kuran'm 32. Secde Suresi'nin 34. Ayeti'nde (Beklenen) saatin ne zaman
hulGI edecegini (gelip i;atacag1m) bilmek, yagmuru gondennek, ana kammdaki
dol l eri bilmek Al l ah'a mahsustur. Bir kimse yarm ne kazanacagm1 bilmez . . . "
deniyor. Oysa ki art1k duaya gerek ka l madan insanoglu yagmuru da yagdmyor,
ana karnmdaki bebegin k1z ya da oglan o lacagm1 hilmenin otesinde bunu
1smarlama bi le yap1yor, i�i de, memur da, emekli de yann eline ne gei;ecegini
kuru�una kadar biliyor . . .
210 Tarihi Geli�imiyle Dunyada ve TUrkiye'de Laiklik

Ve daha ba§kalan da koktencilikle totaliterligi, bunlann diyalogu


reddetmelerini, mizah ve sanat�tlarm, �airlerin beslendikleri oz­
nellige, htir dti§tinceye . . . dti�manhklanm irdeliyor ve bu iki ak1-
mm da insam ne hale getirebilecegini anlat1yorlar.

Biz bu yazarlann, dogru ya da yanh§ dti§tincelerini aktarmakla


yetindik; ama Voltaire'in "<;ogu kez biraz ger�ek, en kaba yalana
kart§lr. . . " soztinti de hatirlamadan yapam1yoruz . . .

• • •

"Din ve millet sorar isen


A§tklara din ne hacet
A§tk ki§i harap o/ur
A§tk bilmez din diyanet"
(Yunus)

''Deroi§lik btrkada tacda degildir


Hararet nardadtr sacda degildir
Her ne arar isen kendinde ara
Kudii.s'te Mekke'de Hac'da degildir"
(Bekta§i, anonim, XIII. yy)
KAYNAK<;A

(Sadece dipnotlarda g6sterilen eserler yaz1lmt§t1r)

1 - Kitaplar

Alunet Veflk. �a : Leh<;e-i Osmanf


Akgiin, Mehmet : Materyalizmin TUrkiye'ye giri§i ve ilk etkileri,
Ankara 1988
Aksoy, Omer Asl.Dl : Gaziantep agz1 II, istanbul 1945
And, Metin : Geleneksel Turk tiyatrosu, Ankara 1969
�lk ihsaru : Ozan dolu Anadolu, istanbul 1973
Aydemir, �evket Siireyya : Tek adam Mustafa Kemal, C . l ,
1881-1919, istanbul 1974.
Baykara, Tuncer : Osmanlllarda medeniyet kavram1 ve ondo­
kuzuncu ytlzyila dair ara§ttrmalar, izmir 1992
Beb, E.D. : Nonconformity and social and economic life 1660-
1800, Philadelphia 1980
Berkes, Niyazi : TUrkiye'de <;agda§la§ma, istanbul (t.y.)
Berkes, Niyazi : Ataturk ve devrimler, istanbul 1982
Berkes, Niyazi : Teokrasi ve laiklik, istanbul 1984
Black, C.E. : <;agda§la§mamn itici gu<;leri. "The dynamics of
modernization 'tlen �ev. Fatih Giimi.i§, T. i§ B. Yay., Ankara 1986
Bozkurt, Mahmut Esat : Ataturk ihtilali, istanbul 1967 (ilk ba­
s1m 1940)
Cahen, Claude : Les peuples musulmans dans l'histoire medieva­
le, Damas 1977
Cevdet �a : Tezakir (l3-20), Ankara 1960
Collective : Beginnings of modernization in the Middle-East. Thi
nineteenth century, ed. William R.Polk and Richard L. Chambers,
Chicago 1968
<;ul�u, Murat : Osmanltda <;agda§la§ma-taassup <;att§masi, C.11,
istanbul 1990
212 Tariht Geli�imiy/e Diinyada ve Tiirkiye' de Ldiklik

Dogan, Nuri : Ders kitap/an ve sosyalle§me (1876-1918) istan­


bul 1994
Erasme : Eloge de la Jolie, trad. Pierre de Nolhac, Paris 1964
Ergiin, Mustafa : Atatiirk devri TUrk egitimi, Ankara 1982
Efref Edip : Kara Kitap, istanbul 1967, �ebiliirre§ad Ne§riyat Bii­
rosu yay.
Eyiiboglu, Erdimend Kemal : $iirde ve balk di/inde atasozleri
ve deyim/er /, istanbul 1973
Furet, Fram;oJs et Ozouf, Mona : Dictionnaire critique de la
Revolution franfaise, Flammarion 1988
Gastor-Martm : lesjacobins, P.U.F., Paris 1949
Gelibolulu Mustafa All : Meva 'idu 'n-nefais Ji kava 'idi'lmecalis.
16. yilzyil Osmanli imparatorlugunda gelenekler, g6renekler ve
sosyal bayat, istanbul 1975
Giraud, Rene : L 'Empire des Tures celestes, Paris 196o
GOkalp, Ziya : TUrkfU/iigunun esaslan, Ankara 1 339
Giinq, ihsan : Birinci Turkiye Buyak Millet Mec/isi'nin dil§un­
sel yapisi (1920-1923), Eski§ehir 1985
Haeckel, Ernst : The riddle oftbe univers, London 1937
Hanioglu, M. �iikrii : Bir siyasi dil§unur olarak Doktor Abdul­
lah Cevdet ve d6nemi, istanbul 1966
Hanioglu, M. �iikrii : Bir siyasal 6rgut olarak Osmanli ittibat ve
Terakki Cemiyeti ve]6n TUrk/er, C. 1 0889-1902), t.y.
Hauser, Henri : Les debuts du capitalisme, Paris 1931
Hegel : Principes de la pbi/osopbie du droit, trad. Andre Kaan,
Paris 1940
Hegel : La raison dans l'bistoire. Introduction a la pbi/osopbie
de l'bistoire, trad. Kostas Papaionnou, Paris 1965
Heper, Metin : Turk kamu burokrasisinde ge/enekfilik ve mo­
dernle§me, Bogazi�i Dn.yay., 1977
Botham, David : TUrkler, �ev. M. A. Kayabal, istanbul 1973
imaduddin isfahani : Jrak ve Horasan Selfuk/ulari taribi,
�ev.K. Burslan, istanbul 1943
ismall Habib : Edebiyeniligimiz, C. l , istanbul 1931
Kansu, Mahzar Mfilit : Erzurum 'dan 6/umune kadar Ataturk '/e
beraber, C. 1 , Ankara 1988
Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Ldiklik 213

Kaygi, Abdullah : Turk dU§rlncesinde fagda§fa§ma, Ankara


1992
Kaynar, Rqat : Mustafa Re§it P�a ve Tanzimat, Ankara 1954
Kill, Suna : Atatiirk devrimi. Bir fagd�l�ma modeli, Ankara
1981
Kill, Suna : Tiirk devrimi tarihi, istanbul 1982
Kocabq, Siileyman : Kendi itirajlanyla ]6n TUrkler nerede ya­
mldi? istanbul 1991
KQfibey Risalesi, Sadele§tiren Zuhuri Dam§man, M.E.B. yay., is­
tanbul 1972
Kodaman, Bayram : Abdulhamid devri egitim sistemi, istanbul
1980
Kohen, Selim : Malumat-i etfal, istanbul 1 328 0912)
K°'ay, Him.it Zilbeyr : Alacahuyii.k (Anadolu 'nun etnografya
vefolkloruna dair malzeme), Ankara 1951
Koker, I.event : Modernle§me, Kemalizm ve demokrasi, istanbul
1990
Kopriilii, Fuad : Osmanli devletinin kurul�u, Ankara 1959
Kopriilii, Fuad W. Barthold : isldm medeniyeti taribi, istan­
-

bul 1962
Kudret, Cevdet : Karag6z l, Ankara 1968
Leonard, Emile G. : Histoire du protestantisme, P.U .F., Paris
1950
Lucretius : On the nature of things, transl. Palmer Bovie, New
York 1974
Maarif Vekilligi : Birinci maarif §Urasi, 1 7-29 Temmuz 1939,
T1pk1bas1m, istanbul 1991
MachJavel : Le Prince et autres textes, trad. J.V.Peries, Paris 1965
Mantran, Robert : La vie quotidienne a Constantinople au
temps de Soliman le Magnifique, Paris 1965
Mardin, �rif : Din ve ideoloji, Ankara 1969
Mardin, �rif : ]on TUrklerin siyasf fikirleri, 1895-1908, istan­
bul 1983
Mellor, Alec : Histoire de l'a nticlericalismefranfais, Paris 1978
M.E.B.-Kiiltilr B. : Birinci mi/If kiUttlr §Uras1. Komisyon raporla­
n, Ki.ilti.ir ve Turizm B. yay., Ankara 1983
214 Tarihi Geli�imiyle Dunyada ve TUrkiye' de Laiklik

Mumcu, Ah.met : Tarih ar;ismdan Turk devriminin temelleri ve


gel4imi, istanbul 1982
Niizhet, S. - Ferit, M. : Konya vilayeti halkiyat ve harsiyati,
Konya 1926
oguz, Burhan : Tiirkiye halkmm kiiltiir kokenleri, C.I, Giri�-Bes­
lenme teknikleri, istanbul 1977; C. II/2, Mi.iesseseler, istanbul
1988
oguz, Burhan : Yiizyillar boyunca Alman ger�egi ve Tiirkler,
istanbul 1983
Ozek, <;etin : Dev/et ve din, istanbul (t.y.)
Ozkaya, Yiicel : Osmanli imparatorlugunda ayamk (d()\entlik
tezi), Ankara 1977
Parla, Taha : Ziya G6kalp, Kemalizm ve Tiirkiye'de korporatizm,
istanbul 1989
Peker, Recep : inkilap dersleri, istanbul 1984
Perim;ek, Dogu : Kemalist devrim 2 - Din ve Allah, istanbul
1994
Ramsaur, E.E. : ]on Tiirkler ve 1908 ihtil/ili, istanbul 1982
Saint-Juste : 1beorie politique, Ed. Du Seuil, Paris 1972
Smith, Mark : Religion in industrial society, Oldham and Sadd­
leworth 1 740-1865, Oxford 194
Soboul, Albert : Histoire de la Revolution Fran�eise II, De la
Montagne a Brnmaire, Gallimard 1962
Soykut, H. : Tiirk atalar s6zii hazinesi, istanbul 1974
Siimer, Faruk : Oguzlar (Tiirkmenler), Ankara 1972
Tunaya, Tank Zafer : Tiirkiye'de siyasf partiler, C.I., ikinci Me§­
rntiyet donemi, Hi.irriyet Vakft yay., istanbul 1984
Turan, �rafettin : Atatiirk 'iin dii§iince yapmm etkileyen olay­
lar, dii§ilnilrler, kitaplar, Ankara 1982
Tiifek�i, Giirbiiz D. : Atatiirk 'iin okudugu kitaplar, T. i� B. yay.,
Ankara 1983
Tiirkdogan, Orban : Millf kiiltiir, modernle§me ve is/am, istan­
bul 1983
Utgener, Sabri : iktisadf inhitat tarihimizde ahlak ve zihniyet
meseleleri, istanbul 1951
Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye'de Laiklik 215 ·

Weber, Max : L 'ethique protestante et /'esprit du capitalistme,


trad. Jacques Chavy, Paris 1964
Ye�ehlrlloglu, �ahln : Hegel felsefesinde birey-toplum-devlet
il�kileri, Ankara 1985

• • •

D - Makaleler

Ahmad, Feroz : The agrarian policy of the Young Tures 1908-


1918, in Economie et Societe dans /'Empire Otoman (fin du XVI/I
e-debut du XXe siecle) ed.CNRS, Paris 1983
Ahmad, Feroz : Jon Ttirkler doneminde sava� ve toplum. 1908- ·

1918, in Tarih ve Top/um 64, Nisan 1989


Ak-;ura Yusuf : Asri Turk devleti ve mtinevverlere dti�n vazife,
in SA9AK 34/3, Haziran 1984. Sadele�tiren Fatma Berktay.
Arkoun, Mohammed : islami bir bak1� ac;1s1 ic;inde pozitivizm
ve gelenek. Kemalizm olay1, c;ev. E. Oktem, in Cogito I (Yap1
Kredi yay.), yaz 1994
Atikkan, Zeynep : 1789-1839-1989, Bastille'den Gtilhane'ye, 9'1u
y1llar, in Hii.TTiyet gaz. 02.01 .1989
Barkan, Omer Lutfi : Ttirkiye'de din ve devlet ili�kilerinin tarih­
sel geli�imi, in Cumhuriyetin 50. yild6nii.mii. semineri. Sunulan
bildiriler, Ankara 1975
Batuhan, Hiiseyin : Lliklik -temas1 tizerine c;e�itlemeler, in Cogi­
to I, yaz 1994 (Yap1 Kredi B. yay.)
Behar, B�ra Ersanh : Ders kitaplan ve sosyalle�me, in (Cum­
huriyet gaz.) KfrAP 253, 22.12.1994
Beige, Murat : Ttirkiye'de hukuk 3, in (Cumhuriyet ga z.
06.05.1982
Bellah, Robert N. : Religious aspects of modernization in Tur­
key and Japan, in Political development and social change, ed.
Jason L. Finkle and Richard W.Gable, New York 1971
Berktay, Halll : Jakoben Akc;ura ve onun milli-demokratik prog­
ram1, in SA9AK 34/5, Haziran 1984
216 Tariht Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye'de Laiklik

Bonn, Moritz Julius : Ratinoalization, in Encyclopaedia of the


social sciences, ed.E.R.A.Seligman, New York 1949
Brady Jr., Thomas A. : "You hate us priests": Anticlericalism,
communalism and the control of women at Strasboug in the age
of the Reformation, in Anticlericalism in the Late medieval and
&rly Modern Europe, ed. Peter a. Dykema and Heiko A. Ober­
man, (Leiden) Brill 1993
Casslrer, Ernst : Enlightment, in Encyclopaedia of the social
sciences, ed.E.R.A.Seligman, New York 1949
Ceyhun, Dem.irtq : Ah �u biz g�ebeler, in Cumhuriyet gaz.
10. 10.94
Chaplro, J.Salwyn : Anticlericalism, in Encyclopaedia of the so­
cial sciences, ed.E.R.A. Seligmann, New York 1949
Classen, Albrecht : Anticlericalism in Late Medieval German
verse, in Anticlericalism in Late Medieval and Early Modern Eu­
rope, ed. Peter A.Dykema and Heiko A.Oberman, Leiden (Brill)
1993
Congar, Yves : Reforme, in Dictionnaire des religions, P.U.F.,
Paris 1984
Demlrhan, Nezahat : Ti.irk aydmmm di.ini.i ve bugi.ini.i, in Cum­
huriyet gaz., 1 2. 1 1 . 1993
Engen, John van : Late Medieval anticlericalism. The case of
the new devout, in Anticlericalism in Late Medieval and &rly
Modern Europe, ed. Peter A. Dykema and Heiko A. Oberman,
Leiden (Brill) 1993
Engen, John van : Anticlericalism among the Lollards, aym yer­
de
Freund, Michael : Munzer, Thomas, in Encyclopaedia of the so­
cial sciences, ed. E.R.A.Seligman, New York 1949
Frey, Frederick W. : Education in Turkey, in Political moderni­
zation in Japan and Turkey, ed. Robert E. Ward and Dankward
A.Rustow, Princeton 1970
Glasner, Peter E. : Secularism and secularization, in 1be Black­
well dictionary of twentieth-century social thought, Oxford 1993
Godelier, Maurice : Anthropology and biology, toward a new
form of co-operation, in International social sciences journal
XXVI/4, 1975
Tarihi Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Ltiiklik 2 1 7

Graus, Fran�k : The Churche and its crisis i n time o f crisis,


in anticlericalism in ltlte Medieval and Early Modern Europe,
ed.Peter A. Dykema and Heiko A.Oberman, Leiden (Brill) 1993
Groethuysen B. : Rationalism, in Encyclopaedia of the social
sciences, ed.E.R.A. Seligman, New York 1949
Groethuysen, B. : Secularism, ayn1 yerde
Hawley, A.H. : Human ecology, in International Encyclopedia
of the social sciences, New York 1972, mad. "Ecology"
Reper, Metin : Political modernization as reflected in bureaucra­
tic change : The Turkish bureaucracy and a "historical bureauc­
ratic empire" tradition, in International journal of Middle-East
Studies, October 1976
Holt, P.M. : introduction, in The Cambridge History of Islam,
Vol. IA, Cambridge 1977
Hook, Sidney : Materialism, in Encyclopaedia of the social sci­
ences, ed.E.R.A. Seligman, New York 1949
Huizinga, J. : Erasmus, Desiderius, aym yerde
ilhan, Suat : Atati.irk'i.in yeti�tigi ortam, in Ataturk Artl§ttrma
Merkezi Dergisi 11/5, Ankara Mart 1986
Kaplan, Mehmet : Ziya Gokalp ve halk ki.ilti.iri.i, in Turk Ku/tu­
rn 108, Ekim 1971
Klh�bay, M. Ali : Demokrasi i�in tartt§mak, in (Cumhuriyet
gaz.) KiTAP 36, 20. 10.1990
Kili�bay, M. Ali : Ll.iklik ya da bu di.inyay1 ya§ayabilmek, in Co­
gito I, Yap1 Kredi B. yay., yaz 1994
Kill, Suna : 1876 Anayasas1'nm �agda�la�ma sorunlan a�1smdan
degerlendirilmesi, in Armagan. Kanun-u Esasf'nin 100. yilt, An­
kara 1978
Kopriilii7.ade M. Fuad : Anadolu'da islamiyet. Ti.irk istilasmdan
sonra Anadolu tarih-i diniyesine bir nazar, in Danllfunun Edebi­
yat Fak. Mecmuasi, sene II, say1 4-5-6, 1338
Kunt, M.ibrahim : Ethnical-regional solidarity in the Sevente­
enth Century Otoman establishment, in International journal of
Middle-East studies, V/3, 1974
2 J 8 Tarihi Geli§imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik

Kuran, Erciimend : The impact of nationalism on the Turkish


elite in the nineteenth century, in Coll.- Beginnings of moderni­
zation in the Middle East. 1be nineteenth century, ed.William
R.Polk and Richard L.Chambers, Chicago 1968
Lewis, Bernard : The impact of the French Revolution on Tur­
key, in journal of World History Ill (UNESCO), Paris 1953.
Lewis, Flora : La tentation de la demesure, in Le Courrier de
/'UNESCO, decembre 1994
Mardin, �rif : Ideology and religion in the Turkish Revolution,
in Internationaljournal ofMiddle-East Studies, 11/3, July 1971
Menchl, Silvana Serdel : Caracteristics of Italian anticlericalism,
in anticlericalism in Late Medieval and Early Modern Europe,
ed. Peter A.Dykema and Heiko A. Oberman, Leiden (Brill), 1993
Menemencioglu, Nermin : Nam1k Kemal Avrupa'da, in Bir
�agd� 6ncu Namtk Kema/ (1888- 1988), istanbul 1988
Mert, Nuray : Ll.iklik tart1�mas1 ve siyasal islam, in Cogito I, yaz
1994, Yap1 Kredi B. yay.
Nasr, Seyyed Hossein : Islam in the world: Cultural diversity
within spiritual unity, in CUL1VRES (UNESCO) IV I 1 , 1977.
oguz, Burhan : Koy kalkmma davam1z, in 7EKNiK HABER, say1
188-198, Ankara 1961
oguz, Burhan : Frans1z Devrimi ve Kadro Hareketi, in 200. ytl­
donumunde Fransiz ihtilali ve Turkiye sempozyumunda sunu­
lan bildiriler, 1 5-16 May1s 1989, Konya 1991
Perin�ek, Dogu : Devrim pozitivizmin neresine s1gacak, in Bi­
lim ve Otopya, istanbul 2 Agustos 1994
Remond, Rene : Anticlericalisme, In Encyclopaedia of the social
sciences, ed.E.R.A.Seligman, New York 1949
Sass, Kalman : Hussites (mouvement des), in Dictionnaire des
religions, P.U.F., Paris 1984
Savc1, Bahri : Ti.irkiye'de yi.iri.itme organt, in Armagan, Kanun­
u Esasf'nin 100. yili, Ankara 1978.
Schiller, F.C.S. : Humanism, in Encyclopaedia of the social sci­
ences, ed.E.R.A. Seligman, New York 1949 ve Ana Britannica.
Tarihf Geli�imiyle Diinyada ve Tiirkiye' de Laiklik 2 I 9

Smahel, Fran�k : The Hussite critique of the clergy's civil do­


minion, in Anticlericalisme in I.ate Medieval and Early Modern
Europe, ed.Peter. A. Dykema and Heiko A. Oberman, Leiden
(Brill), 1993
Sugar, Peter F. : Economic and political modernization in Tur­
key, in Political modernization in Japan and Turkey, ed. Robert
E. Ward and Dankward A. Rustov, Princeton 1970
Underwood, Kenneth W. : Protestan political thought, in Inter- .
national Encyclopedia of the social sciences, New York 1972
Weber, Max : Dtinya dinlerinin sosyal sosyolojisi, in Sosyoloji
yazilan, Htirriyet Vakf1 yay., c;ev.Taha Parla, istanbul 1986
Zvorikine, A.A. : Some problems of the theory of culture, in jo­
urnal of world history (UNESCO) x/2, 1967
Zelyut, RlZa : Bekta�i edebiyatmda mizah, in YANSIMA 35, Ka­
s1m 1974.

You might also like