Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 68

ÖZEL

EYÜBOÖLU İLKOKULU
MÜDÜRLÜGÜ'NDEN

SAYINVEI·D·ERE •••

1989-1990 ôGBBTİll VB BGİ'l'İll YILI İ.ÇİN


OXULUKUZUR..BİBİRC�, 'İJCİJICİ VB ÜÇUltCÜ .
Slltll'l.ABDTA OOBBRCI KAYDI DEVAM BTllBIC'l'BDIB.
4 VE S'İ1t'Cİ 8IltD'LABDIZIR
I XOJl'i'BRJ.AlVLAllI
DOLUDUR.

l'İZİKSBL DUB.UJI BGİ'l'İll


-Kadı.köy'ün en merkezi yerinde -Tam gün eğitim
1500 m2 kapalı alanı olan, -Yabancı öğretmen koord:ina.törlCıgünde
-Kapalı devre TV ve video ile 3, 4, 5. sınıflarımız da İNGİLİZCE
donatılmış, koltuk siStemi sıralarla ve RESİM-MÜZİK-BEDEN dersleri
tefriş edilmiş 11 modern sınıf branş ögretmenle�i tarafından
--ögrenci kapasitesine göre bahçe verilmektedir.
-Kapalı spor salonu - Etüd çal�maları
-Lisan laboratuvarı -Deneyinlli öğretim kadrosu
-Fen laboratuvarı -TAM GÜN görevli HEMŞİRE
-Bale salonu -Yabancı dilde egitim yapan
-Yemek salonu (İNGİLİZCE-ALMANCA)
-K ütüphanesi 'BYÜllOÖLU LİSBsi•ıoı•
AXTİVttBLBll imtihansız girme hakkı .
-Folklor, modern dans, bale, gitar,
satranç, org, keman, piyano, spor,
flüt ve digerleri.
-Not: Etüd ve aktivitelerden ü cret
alınmaz.

Avrupa standartları üzerinde


Çamlı ca eteklerinde 12.000 m2 alan üzerinde çagd.a.ş mimaride gerçekleş­
tirilen ve dört bloktan oluşan 45 derslik, konferans salonu, kütüphane ve
modern laboratuvarlarıyla olimpik ölçülerde kapalı spor salonu ile açık
spor tesisleri, agaçlandırılmış ve çiınlendirilmiş bahçeleri ile Eyüboglu
Lisesi kampüsü

Tlf: 329 16 16 (Beş Hat)


ÖZEL EYÜBOGLU İLKOKULU, EYÜBOGLU EGİTİM KURUMLARJNA AİT
BİR KURULUŞTUR.
�---lııilA
::"U>BJIS: Dr. Jfeşet ömer Sok. 1'o: 9 KADIKÖY (KADIKÖY P'.rT ark.ası;.
) --......
__

ru: 337 09 06-337 71 as .....


..---
HAFTALIK •

•Suriye Müslüman kardeşlerinin
• lideri: "İslamcılar FKÖ'nün al-
ternatifi olamaz" . 38
• •Farklı fikrin bedeli: "Bellekler-
den silmek" . 40
• •İran.: Rafsancani ezıcı çoğun­
lukla Cumhurbaşkanı oldu. 42

• Beş Kıtadan. 43

6 AGUSTOS 1989
YIL:3 SAYl:32 / 2000 TL. •
•Posta çeklerinin çektirdikleri:
Sistıım Yayıncılık Tic. ve San. A.Ş. Adına • PTT ' n i n asla yanından
Sahibi: Mehmet Sabuncu
geçmeyin. 44
Genel Yayın Yönetmeni: Doğu Perinçek
Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı ve •
Ankara Temsilcisi: Hasan Yalçın

Yayın Kurulu: Ahmet Aka, Hüseyin Bülbül,
Mehmet Bedri Gültekin, Ender Helvacıoğlu,
Hüseyin Karanlık, Osman Bilge Kuruca,
Doğu Perinçek, Hasan Yalçın.

Yazılşleri Müdürü: Hüseyin Karanlık •Zülfü Livaneli'yle her telden:
Sorumlu Müdür: Tunca Arslan
Haber Müdürü: Adnan Akfıraı
• Bireysel bozgun, toplumsal
Dış Haberler: Faik Bulut umut . 48
Ekonomi: Şule Perinçek
Toplum ve Kültür Sanat: Asaf Güven Aksal
• •Atat ü r k fi l m i . B i r b ü y ü k
Arşiv Araştırma: Rozerin Doğan
insan . . . 52
Teknik Sekreter: Rıza Edin
• •Kitap . 54
İzmir Temsilcisi: Ali Karşılayan
• •Bu hafta 56
Adana Temsilcisi: Hüseyin Bülbül
Yurtdışı Temsilcisi: Deniz Kavukçuoğlu

Yazar ve Çizerler: Melih Cevdet Anday,
Şahap Balcıoğlu, Nihat Behram, Korkut
Borat11v, Erdoğan Bozok, Necati Cumalı,


John iversen, Deniz <;lökçe, Tan Oral,
Baskın Oran, Demir Özlü, Doğu Perinçek,
Semih Poroy, Cemal Süreya, Hasan Yalçın.
• PKK ordulaşıyor: Botan hattm­
da PKK, 70- 1 00-200 kişilik
BÜROLAR: • gruplarla dolaşıyor. Doktor Ba­
İstanbul: Gülden Aydın, Hakan Bayhan,
Seral Çelik, M�hmet Ali Kar,kotan, Elçin
• ran, komando taburuna mey­
Macar, Fenni Ozalp, Fethi Ozalp, Oğuz
�akallı, Ruhsar Şenoğlu, Hüseyin Şimşek, dan okuyor. " B uradayım ,
irfan Taştemur, Feyza Pıırinçek.
Ankara: L. Doğan Tılıç (istihbarat Şııfi), • gelin" haberi gönderiyor. Elin­
Hikmet Çiçek, Zihni Erdem, Selami ince, deki telsizle eylemlerini sıralı­
Bilgehan Murathan, Hamza Şahin, Soner
)'alçın
• yor. Askerlerin planlarını öğre­
lzmir: Saim Gözek
Adana: Namık Alkan • niyor. Bu arada köyleri dolaşıp
hastaları tedavi ediyor. " 8

Yurtdışı:
Almanya: M. Salih Çeviker (Bonn) 0271 /
2681, Metin Gür (Kuzey-Ren Westfalya)
0202 I 461321, Kürşat lsti!nbullu (Hessen)
06121 / 303467, A. Rıza Ozkan (Beriin) 030 •
I 6925180 Fransa: M. Şehmus Güzel
(Paris) 1 / 42574987, A. Rıza Taşdelen:
50989811 Hollanda: Ali Df!velioğlu • •Dayatan Ç are Genel af! Adalet
(Rotıerdam) .10 / 45536.74 lsveç: Erol Sever Bakanlığı'nın 3 Ağustos tarihli

0753/72729 lngiitere: Umit Zileli (Londra)
44 I 603613093 Yunanistan: Andonis Zıkas
raporu, : "Anarşi ve terör suç­
(Atina) 1 I 3251143 Danimarka: Şevki Nart larından hükümlü ve tutuklu" .

(Kopenhag) 31-869402
Yaşamını yitirenler ''idama hü­
Muhasebe Müdürü: Metin Aktaş k ümlü PKK üyesi" diye tanım-
Reklam Müdürü: Hadiye Gül
Montaj: Cengiz Tezcür
• lanıyor. 20 •Evita! Biz bu filmi gördük . 58
•Seyir Defteri . 24 • Bulmaca 62
Teknik Hizmetler: • •Mehmet Eymür'ün büyük suç­ •TV 63
SİSTEM OFSET, 520 66 27
laması: "Ebu firas tarafmdan •Anti TRT. 66

Bıısıldığı Yer: .
HURRIYET OFSET Sefaköy /ISTANBUL
Dıığıtıı:n: . kullanıldınız" . 26

. 11.11.veGi.ı.si.ıııiıtf
HURRIYET HOLDiNG A .Ş.
• •Gürkan, Uğur, Dülger ve Akar- · - ·
.. /<· --
ADRES ve TELEFONLAR: calı ile fikir cimnastiği. 30
İstanbul: Başmusahip Sok. No: 16
Talas Han Kat: 4 Cağaloğlu/İSTANBUL Tel: •
•Erdoğan Bozok: Karikatür 6
İ-&Sİ -·Sllllll
(1) 513 83 52-513 83 53 Fax: 513 96 76
Ankara: Necatibey Cad. 94/15
Kızılay/ANKARA Tel: (4)229 83 80 • .. x ·< ..
------ ·-----·-· . .. , .•• :y •Doğu Perinçek: Nazımlara ve
Fax: 229 83 80 Chelere genel af! 7
• •Uzlaşmalar mı ilkeler mi? Sol •Cemal Süreya: Kanun kuvvetin-
Yurtdışı: Mitıelweg 25 2000 Hamburg 13
FEDERAL ALMANYA Tel: (040) 44 94 09 • kanat iki tutum üzerinde tartı­ de aşağılama. 19
Yurtdışı Abone Yazışma Adresi:
l.Soner,Flerrentwiete 49a 2000 Hamburg 56
şıyor: Kişiler temelinde mi, ilke- •Turan Dursun: Muhammed'in
:reı: (040). 810927
lstanbul . ilan: Tülın Çeşnioğlu (513 96 77)
• ler temelinde mi birlik? 34 doktorluğu il . 47
Ankara il.an: Güner Tokgöz (229 83 80) •Şevket Yılmaz: Bu sendi kanın •Deniz Gökçe: Çelik Gülersoy ve
Yurtdışı ilan: Işık So,,er (49 040 81 09 27) • adı işçi, soyadı işçi . 36 ayak topu . 60
fKJUPlAH
Halklar arasında
dostluk

L ondra'nın merkezin­
de Charing Cross
Caddesi'ndeki küçük bir
Yunan kitapçısının vitrini­
ne yapıştırılmış bir afiş
dikkatimi çekti . Afişte
1 4-22 Temmuz tarihleri
arasında yapılacak Kıbrıs
haftasının duyurusu vardı.
Afişin tam ortasında İngi­
lizce, Rumca ve Türkçe Dünya bıyık rekortmeni K.Maraşlı Memili Rüşdüoğlu 140 cm'lik bıyıkl�rıyla bir
. . .

olarak yazılmış bir mısra Beyoğlu turu atmaya çıkmış. Ancak, meraklıların fotoğraf çektirme isteklerinden
kurtulamıyor bir türlü. Saatlerce poz veriyor Rüşdüoğlu. Foto�raf: HAKAN BAYHAN
hemen göze çarpıyord u .
"Benim yurdum ikiye bö­
lünmüş ortasından/hangi bugü nlerde daha büyük Oltan Sungurlu'nun köylüleri
yarısını sevmeli insan." önem taşıyor. Bu tür ko­
G ilçesinin Kırıntı kö-
Yazan Neşe Yasin. nularda çok eksiğimiz var. ümüşhane'nin Şiran Askerler de "sudan" ba­
En çok satan gazeteleri­ En büyük görev basına ve hanelerle her gece köyü­
miz "Yunan küstahlığı ' ' , y ünden i z . K o m şum uz müze baskınlar düzenledi .
TRT'ye düşüyor. En azın­
"Rumlara dersini verdik" olan Beyderesi köyüyle bir İnsanlar gözaltına alındı,
dan kin dolu , tahrik edici
gibi düşmanlık aşılayan , su anlaşmazlığımız vardı . eziyet gördüler. Jandarma
anlatım tarzlarını değiş­
nefret dolu başlıklar atar­ tirerek! .. Oltan Sungurlu'nun yardı- baskısından kaçarken tra­
ken öbür taraftan daha AHMET AL TINILONDRA mıyla davayı Beyderesi ka- fik kazasında iki köylü öl­
dostça sesler çıkıyor. zandı. Ancak, onlara bu dü. Bunların adları Erol
yetmedi . Alevi olduğumu- Gündoğan ve Sait Bakar' -
Fransız devriminin 200. Sinan Çifteyürek'e
zu bildikleri için mezhep- dır.
yılı kutlamaları nedeniyle . 1 . KIRINTI
KAZIM A,YQO�At:'J
L o ndra s o k a k larında
özgürlük çilik yapmaya başladılar •
.

KOYU / GUMUŞHANE
Fransız bayraklarını gör­
düğüm zaman hayran ol­ D erginiz daha önceki
sayılarında S i n a n
"Su getirdik, susuz kaldık"
izler, Şile'nin Ahmetli Köşkler ve büyük çaplı
muştum. 1 4 Temmuz gü­
nü yine Londra'nın çeşitli
Çifteyürek adlı mahku­
mun durumunu kamuoyu­ B Köyü sakinleri yiz . -300- tonluk havuzlar ya­
merkezlerindeki gösterile­ na duyurmuştu . 1 4 1 /l 'den Yedi-sekiz aile bir araya pılmaya başladı. Bizim ge­
re ve kutlamalara tanık mahkum Sinan Çifteyü­ gelerek, cebimizden para tirdiğimiz içme suyumuz
olunca hayranlığım bir kat rek , öldürücü bir hastalı­ harcayarak Ahmetli Kö­ da havuzlara dolmaya, in­
ğa yakalanmıştır. Tahliye yü 'ne içme suyu getirdik. şaatlarda kullanılmaya, çi­
daha arttı.
olmasına da daha l 1 ay Aradan bir sene gibi bir menler sulanmaya başlan­
İnsan· hakları , dostluk
var. zaman geçti . Ahmetli Kö­ dı.
gibi kavramlar, özelli kle
­ yü 'ne yeni gelenler oldu, AHMETLi KÖYLÜLERİ/ ŞİLE
2000 'e Doğru'nun habe-
- rinderi sonra ikinci adımı ''Kapak haberiniz
ABÇ>r-.ıE KOŞULLAR!
atarak kamuoyunun ağır­
YURTIÇI:
başarılıydı ''
6 Aylık: 55.000 TL.
1 Yıllık· 100 bin TL.
lığını koyması gerekmek­
Abone bedellerinın Mehmet Sabu�cu
36058-9 no'lu Postaçekı hesabına ya­
tırılması rica olunur salıverilmesini D
tedir. Çifteyürek'in derhal
sağlamak
erginizin geçen hafta
işlediği konuyu gaze­
YURTDIŞI için ve hastalığına teşhis te ilanlarından öğrendi­
Avrupa ve OrtadoQu
6 Aylık: 70 DM konulan İsviçre'de tedavi ğimde, 2000'e Doğru 'nun
1 Yıllık:
Cılt
130 DM
25 DM
olabilmesi için kampanya da cinsellik tüccarlığına
Amerıka ve Uzakdo�u başlatmak gerekmektedir. başladığını, sık sık karşı­
6 Aylık: 55 $
1 Yıllık: 100 $ "Özgürlüğüne şunun laştığımız gibi magazinci­
ay likten öteye geçmeyen bir
Almanya 3.5 D�İ
Belçıka 80 F. şurasında 1 0- 1 1
Danımarka
Fransa
16.5 Kr
13 F
.
kalmış" diye beklenilme­ haber yapacağını zannet­
lsveç 15 Kr meli, tam tersine bu kadar tim . Şimdi sadece L . Do­
i lsvıçre
1 Norveç
3 F
16 Kr
az bir zamanın kalması ğan Tılıç ve Soner Yalçın'a
lngıltere E 1 2 derhal salı verilmesinin ne­ teşekkür etmek istiyorum. hem de keyfi açıdan başa­

denlerinden biri olmalıdır. Gün geçtikçe artan ekono rıyla gerçekleştirmişler.
Yurdışı abone bedellerının Işık Soner
Postgırokonto 6082 79-205 Postgıro­
amt Harrıbı.;rg hesabına rarı;fer r rı· mik çözümsüzlüğün fuhşa
ca ederı7..
HAMZA DEMİRIGÖTEBORG ait yönünü hem bilimsel , TAKİ DOÔANCILARIEDİRNE

4 • İKİSİNE DOGRU • 6 AGUSTOS 1989


1 Kl����n�
Müslümanlar yalan mı söyler, doğru mu?
_
D erginizde din bilgisi var ise ne gibi şartlar altın­
köşesi yazarı Sayın
Turan Dursun'a iletmek
da olduğu, bana detaylı
bilgi vermenizi rica ediyo­
istediğim bir soru var. rum. Ben, sizden alacağım ve
Federal Almanya mah­ bilgiye dayanarak, bu me­
kemelerinde görevli hakim seleyi buradaki bazı kuru­ .l ye

ve savcıların zihninde, bu­ luşlar (Sosyal Demokrat
rada yaşayan ve mahkeme Hukukçular Birliği, Ya­ •
huzurunda şahit olarak bancılar Meclisleri ve diğer
dinlenen T.C. Vatandaşla­ bazı kuruluşlar) vasıtası ile •
rının mahkeme huzurunda kamuoyuna sunmayı dü­ Tuğr,cnernl
• sinde keşi
doğru ifade vermedikleri şünmekteyim. Bu neden­ J .Komd. Tugay Y. ·ve
den , vereceğiniz yanıtta •

"yalan söyledikleri' ' ka­


, SU!T .K. Yardımcısı
naati mevcuttur. kaynak gösterir ve de . ..
Geçen bir tarihte tanı­ mümkünse fotokopya vs. •
mış olduğum bir Alman
avukat, bir savcının kendi­
ek yaparsanız çok mem­
nun olurum. Mesele hak­ • Osman Çitim'e
sine Kur'anda Müslüman­ kında hiç bilgim olmadı­

ların, Müslüman olmayan
kişilere karşı " yalan"
ğından, burada size her­
hangi bir yorum yapmak
bir ylldız daha!
• t

-doğruyu söylemeyebile­
ceklerine- dair bir hususun
istemiyorum. Fakat, kısa­
ca şu kanaatde olduğumu • J andarma generallerine kıran girdi, ner­
deyse hepsi emekliye. Bir tek Tuğgeneral
Osman Çitim terfi etti. Osman Çitim'e bravo!
olduğunu anlatmış. Ve söyleyebilirim ; bu tür iddi­
• Askeri ŞOr.a'ya da bravo!
O da benden bunun doğ­ aların yabancı düşmanlığı­
Osmarı Çitim'i okuyucularımız yakından ta­
ru olup, olmadığını sordu. nı körüklemek, yabancıla­
• nıyorlar. imzası "Yakala öldür'' emirlerinin al­
Benim bu hususta bilgim rı aşağılamak ve de Müs­ tında duran general. 2000'e Doğru, 15-21 Ka­
olmadığından dolayı, - lüman toplumu daha da • sım 1988 tarihli 47. sayısında yayımlamıştı Çi- ,
dergideki yazılarınızı ve küçük düşürmek için yapı­ tim'in Tunceli'de Jandarma Tugay Komutanı
kısa özgeçmişinizi takip et­ lan bilinçli bir propagan­ • iken verdiği emirleri. Osman Paşa, pratik bir ge­
tiğim için- meseleyi size da olduğu kanaatindeyim . neral. "Yakala öldür" emirlerini teksir ettirmiş,
aktarmayı doğru olarak Ben, mesleğim icabı (çevir­ • boş yerler dolduruluyor ve tim komutanlarına •

veriliyor.
gördüm. men ve yeminli tercüman Genelkurmay Başkanlığı o zaman 2000'e

Bu hususla ilgili olarak, olarak) bu tür olaylara da Doğru'ya yaptı{IJ 13 Kasım 1987 günlü r,azılı
yani Kur'anda böyle bir şahit olmaktayım. açıklamasıyla, "Oldür emrini biz vermedik ' de­

şeyin olup, olmadığı, şayet KENAN ATİK/B.ALMANYA mişti.
Osman Çitim mahkemeye verilmedi, hakkın­

''Kazanacağız! .. '' da bir soruşturma bile açılmadı. Ve şimdi omu­
zunayeni bir yıldız takılıyor. Genelkurmay Baş·

g
C ezaevi yöneticileri,
"Tünel, haklarınızı
gaspetmemize ve Ağus­
l
açlık grevini gaspedilen
haklarımızı geri alıncaya

kanlı ı yasalara karşı çok cesur doğrusu.
Osman Çitim'in general olması, Türkiye'de
kadar sürdüreceğiz. Ülke­ demokrasinin kilit sorununu gündeme getiriyor:
tos Genelgesi' ni uygula­ mizin özgür geleceğine Militarizm! Evet askeriye tabudur, dokunulmaz,
• eleştirilmez. O zaman da demokrasi olmuyor.
mamıza iyi bir fırsat oldu" olan inancımızla kazana­
yaklaşımı içindedirle r . cağımıza inanıyoruz. Ak­ • Ama bunun sorumlusu, öncelikle askeriye
değil. Karşısında bir kuwete rastlamayınca key­
Geçtiğimiz y ı l E k i m ­ si durumda hapishane du­
Kasım aylarında uzun bir • filik durdurak bilmeyecek, sınır tanımayacaktır.
varları mezar taşımız, ran­ Cumhuriyet gazetesi, Osman Çitim'in terfi
açlık greviyle geri püskürt­ zalar tabutumuz olacaktır. • haberini önemle başlık altına çıkarmış. Keşke
t üğümü z çağdı ş ı zamanında "yakala öldür" emrini de verseydi.
"Genelge" bizlere dayatıl­ BİR GRUP DEVRİMCİ TUTUKLU • Şimdi o başlık altı anlamlı olacaktı.
maktadır. 29 Haziran' dan AD/NA HAFIZ AKDEMİR / Cezaevinde adam öldürülüyor. Sivil hapisha­
itibaren başlığımız süresiz
ESKİŞEHİR ÖZEL TİP CEZAEVİ
• ne müdürü öldürtünce ses çıkarma cesaretini
buluyor "demokrasi" güçlerimiz. Peki· sorgusuz
• yargısız öldürme emrini bir general imzalayın­
ca... Ses, yok! Bir vicdan muhasebesi de mi
Arkadaşımız yok?
Aramıza yeni katılan •
Haksızlığın apoletlisl karşısında boynu bükük
MEHMET FATİH DENİZ • kalmak da bir eziklik bir yabancılaşma yaratmı­
yor mu? Ezeni ve eziklik içine düşeniyle bir top­
Bütün dostlara
BAŞARAN'ı lumun insan malzemesi eğilip bükülüyor.
• Partilere, basına, derneklere, kamuoyuna bu­
merhaba diyor.
ani bir ölümle
radan bir kez daha sesleniyoruz: General Os·
kaybettik. • man Çitim hakkında '\'akala ve öldür" emirle­
Ailesine ve dostlarına ri verdiği için soruşturma aÇt�alıdır. Orijinal
• belge 2000'e Doğru'nun arşivinde bir resmi ya­
başsa{llı{lı diliyoruz.
Leman-Kamber zıyla isteneceği günü bekliyor .

Erkoçak 2000'e Doğru

iKiSiNE DO�RU • 6 A�USTOS 1 989 • 5


( RDDGAN BDZDK

t/dq11daşcr /Jıifflef-
1çi11 Bul(4D4YIM

IMüDüR]

To,Plqr;/;chLa� ( GİHiJ.�,_ :_ferıd.


e�eHdi"":!_·:__j '-----"' "----
ıiı-1 ..

_ j
___ -----

. .... ,. � .. - ... ..

• •

6 • İKİSİNE DOGRU • 6 AGUSTOS 1 989


eısmı DOGU P E R İ N Ç E K

Nazımlara ve Chelere genel af!


azetelerde aynı günde iki ayrı haber: de 147 insan öldü, öldürüldü. Diyarbakır cezae-

G
"Nazım Hikmet Devlet Tiyatrosu'n- vinde zulmü protesto için dört tutuklu kendisini
da." yaktı. DAL grubu, Diyarbakır sorgucuları, Mamak
"Cezaevinde iki mahkum açlıktan kafesçileri de yıllarca yargıç kesildiler bu toplu-
öldü." mun başına. İşkenceler, toplu dayaklar, hakaret-
Tuhaf bir şey yok mu bu haberlerde? Nazım ler, hapiste şeriat dersleri, üç dakika görüşü çok
Hikmet'i Devlet Tiyatrosu'nun sahnesine çıka- görmeler, kaleme kitaba el koymalar, iki satırlık
ranlar, Nazımları gene hapislerde süründürüyor, mektuptan yoksun bırakmalar, hükümlüyü kobay
öldürüyorlar. olarak kullanmalar, gaz bombaları vb. vb: Bun-
Yalnız Nazım Hikmet mi? Che Guevera da ların hiçbiri Ceza Yasası'nda ceza olarak adlan-
sahnelerimizde. İstanbul Belediye Tiyatrosu'nun dırılmıyor ama uygulanıyor. Bugün hapiste ya-
Evitası'nı devlet ricali ve askeri erkan da hanım- tanların çoğu zaten 10 yıldır, Mahmut Çiğdemal
larıyla birlikte seyrediyor, avuçlarını patlatırcasına gibileri 14 yıldır hapiste. Müebbetlerin cezaları
alkışlıyor. yetmiyor, yasalar çiğnenerek yanlış hesaplar ya-
Neyi alkışlıyorlar orada? pılıyor. Özetle 12 Eylül hükümlülerinin çektikle-
Zırhlı pantolonları, sırmalı apoletleri, madalya- ri, yüz yıla bedel. Bu kadar hınç yetmez mi?
ları ve beyaz eldivenleri kim Ya yargılamalar? İşkenceli
alkışlayabilir ki? Frakları, si- sorgularda verildi hükümler.
mokinleri, "zarif" ellerde tu- Garip bir şey yok mu şu gazete Mahkemeler, bireylerin so-
tulan kadehleri alkışlayacak haberlerinde? Nazım Hikmet'i rumluluğunu nasıl araştırsın,
yüzsüzlük kimde var? Evet Devlet Tiyatrosu'nda sahneye toptancılık geçerli oldu sıkı-
hiç kimse zulmü, ikiyüzlülü- yönetim mahkemelerinde.
çıkarantar, Nazımları gene
ğü ve demagojiyi alkışlaya- Kim suçlu, kim haklı?
hapislerde süründürüyor,
mıyor, cuntaları alkışlayamı- Bugün parlamentodaki
1ar. Che Guevera yı
,
o"ld"
uruyor
..
yor. o sahnede ütüsüz pan- milletvekillerinin 20 kadarı
tolonu, çizmeleri ve beresiy-
sahnede avuçlarını patlatırcasına 12 Eylül döneminde işken-
le halk için fedakarlığı, öz- alkışlayanlar, Gueveraları ceden geçti, hapislerde yattı.
gürlüğü, açık sözlülüğü ve hapislerde öldürüyor, vuruyor, Bir örnek Kültür Bakanı Na-
temiz yürekliliği canlandıran kırıyorlar. Türkiye yeni bir gelecek mık Kemal Zeybek. Diğer ör-
Che Guevera'ya bütün al- arıyor ve aradığı geleceğe karşı da nekler iktidar milletvekilleri
kışlar! gaddar mı gaddar! Genel af, Kemal Birlik, Nurettin Yıl-
Che Gueveraları alkışlayan içerdekilerden çok, toplum için maz . Türkiye'de işkence
ve Cheleri hapislerde öldüren, gerekli. mahzeni ile iktidar koltuğu
vuran, kıran bir Türkiye! arasındaki mesafe çok kısa.
Mantık kaybolmuş gitmiş. Hapisane avlularından par-
Bir gariplik var. lamento kulislerine giden koridor o kadar uzun
Dün ile bugün içiçe girmiş. Türkiye eskilerden değil. Tek başına bu gerçek bile, toplumun bü-
kurtulmak istiyor, yeni bir gelecek arıyor. O ge- yük bir adaletsizliği ve kargaşayı yaşadığını gös-
leceğe doğru uzatıyor ellerini. Ve aradığı gele- teriyor.
ceğe karşı da gaddar mı gaddar! Namık Kemal Zeybek niçin bakan ve bir süre
Aydın cezaevinde öldürülen (ölen değil) Meh- önce belki de onunla aynı ranzada sırt sırta ya-
met Yalçınkaya ve Hüseyin Hüsnü Eroğlu'nu in- tan Yalçırikaya ve Eroğlu niçin mezarda bugün?
san yerine koymak, onların özlemlerine kulak Hukukun çizmelerle ezildiği, bunca adaletsiz-
vermek, özgürce konuşmalarına tahammül et- liğin işlendiği bir toplumda, insanlardaki adalet
mek ve bir gün onları sahnede alkışlamak için duygusu yeniden nasıl ayağa kaldırılabilecek?
verilen emekler, yaşanan acılar az mı geliyor? Bütün bu soruların yanıtı, ancak genel af olabi-
Yargıçlar cezaları kestiler: 10 yıl, 24 yıl, mü- lir. Genel af, bugün yalnız acılara son vermek için
ebbet, ölüm! 25 yazıişleri müdürüne yüzlerce yıl, değil, Türkiye'nin sorunlarını özgürce tartışabil-
684 yıl yalnız Veli Yılmaz'a. mek, ülkenin ufkunu açabilmek için gereklidir.
Ama bir de yargıç hükmüyle verilmeyen ce- Genel af, aslında içerdekilerden çok dışarda-
zalar var: Gözaltılarda, sorgularda cezaevlerin- kilerin, toplumun ihtiyacı.
• •
2000'E DOGRU'NUN CUDİ RAPORU

PKK ordulaşıyor
Botan hattında PKK; 70-100-200 kişilik gruplarla dolaşıyor. Beytüşşebap-Cudi çevresinde 300-400
kişilik kampları olduğu belirtiliyor. Köylüler PKK sancağını dağda gördüklerini anlatıyorlar. Karakol
komutanları erzaklarını gerillalarla bölüşüyorlar. Tezkereci komando: Doktor Baran ve Azime Abla,
komutanla telsiz sohbeti yapıyorlar. PKK: "Botan'da nitel büyüme gösterdik. " Kozakçıoğlu: "25
. köyü kesin boşaltacağız. " ABD konsolosu bölgeyi geziyor. Aşiret reisi: "Devlet toplu tepkiyi
önlemekte güçlük çeker." Yetkililer: "Halktan PKK'ya destek var. "

C
udi eteklerinde bir köy. 2. 7.89); Bayramda PKK avı , (Gü­ olay tümüyle farklı: " Son dönem­
Gece yarısı . Köylülerle naydın 13. 7 .89); Operasyon hazır­ lerde bölgede büyük ve anlamlı ge­
sohbeti sona erdirmek lığı için Kayseri'den Hava İndirme lişmeler yaşanıyordu. Botan'da baş­
üzere y i z . A ncak; Tugayı getirildi (Günaydın 11.7.89); layan hareket dört bir yana taşıyor.
havvvvv ! . . Herkes kulak kesiliyor. Bölücü ağı çökertildi (Güneş, Bunun adı Bahar Atılımı. Gerilla
Rappp, . . . tıkırttt, takkk. Tıp, tıp, 11.7.89). güçleri sayısal ve niteliksel bir bü­
tıppp! Tap, tap çıtırt, çatttttt. Ha­ Operasyon hazırlığı öncesinde yüme içinde bulunuyor . Botan'da
şır, huş ur, hışırtttt ! Ve uzaktaki Olağanüstü Hal Bölge Valisi Hayri yoğunlaşan çatışmalar, geniş kap­
ayak sesleri yaklaşıyor. Köpek ses­ Kozakçıoğlu, " Eskiyanın artık dağ­ samlı ve zorlu bir savaşa dönüşmüş.
leri kesik kesik daha saldırgan şu da barınamayacağını biliyoruz" di­ Dağlardaki savaş en üst boyutuna
an. Sonra gölge adamlar süzülüp yor ve "teslim olun iş bulun ! " çağ­ sıçrayıp kıran kırana sürüyor. Dev­
geçiyor karanlığın içinden. Köylü­ rısı yapıyordu . let güçleri büyük kayıplar verirken,
ler ışıkları söndürüp, köşebaşlarına "ZORLU BİR SAVAŞ " ARGK birlikleri üstün savaş ve mo­
kadar çıkabiliyorlar ancak. Yere PKK cephesinden bakıldığında ral gücüyle inisiyatifi elde tutuyor-
kulak kabartıp dinlemeye çalışıyor­
lar. Çeyrek saat kadar süren ayak Balverenli kadın: "Çavuş geldi. Silah sordu. Ben dedim, kızım Türkçe'ye çevirdi.
Hangi silah komutan? Kardeşim olmayan bir şey yüzünden tutuklu. "
seslerinden sonra odada soruyoruz:
Kim bunlar, asker mi PKK'mi?
Yanıt: "Asker sessiz ama düzenli
gelir. Ayrıca evler kuşatılıp operas­
yon, arama tarama yapılır. Oysa
bunlar gölge gibi geçip gittiler . "
Karşılıklı gövde gösterisi ! Tem­
muzun ikinci haftasından ay sonu­
na kadar genelde Botan, özelde Cu­
di bölgesinde bulunan 2000'eDoğ­
ru ekibinin ilk izlenimi buydu . Da­
ha mayıs ayından bu yana Cudi çev­
resinde süregiden çok yönlü çatış­
malar haziran sonu temmuz başın­
da tırmanışa geçmişti . Yetkililer sü­
rekli, sıkı güvenlik önlemleri ve ku­
şatmadan söz ediyorlardı . Basına
göre Cudi mağaralarında yuvalanan
70-100 kişilik Hogir grubunu yöre­
den temizlemekti ana hedef. Bu
yüzden "büyük operasyon" hazır­
lığı başlatıldı . Hogir,gerilla komu­
tanının adı. Kürtçede ''arkadaşlar"
anlamına geliyor.
O günlerin gazete başlıkları şöy­
leydi: Cudi 'de operasyon (Milliyet,

8 • İKİBINE DOGRU • 6 AGUSTOS 1 989


Bölgedeki herkes, PKK'nın ordulaşma yönünde ilk adımları attıkları görüşünde 'birleşiyor.

!ar. . . " (Berxwedan 3 1.5.89) ARGK, tiler. Dağdakiler bundan yararlana­ lendim. Başımı kaldırıncaya kadar
"Arteş-i Rizgariya Geli Kurdis­ rak , hem birkaç asker öldürdüler ortadan kaybolmuşlar. ' '
tan", yani Kürdistan Halk Kurtu� hem de kaçmayı başardılar. ' ' Cumhuriyet gazetesinin bölge
luş Ordusu' nun kısaltılmış adı. Ömrü yaylada geçmiş, ayağına temsilcisi Celal Başlangıç'ın yazısı­
Cizre köylüleri anlatıyor: "Gece­ hızlı bir Beytüşşebaplı: " Ben nasıl nı okuyalım : "Teröristler bölgede­
yarısı köye inen dağdakiler, ilkoku­ PKK kuşatmasıdır anlayamadım . ki her yerden sökülüp atılıyorlardı
lu ateşe verdiler . Bizi toplayıp pro­ Bir bakıyorsun ki Cudi'de çevrilen da bu dağlık alanda birdenbire yi­
paganda konuşması yaptılar. Muh­ grup, Van-Çatak bölgesinde eylem tip gidiyorlardı. " (20.7.89).
tara 'Karakolu ara ve yaptıklarımızı yapmış. Bu kadar hızlı mıdırlar ger­
bildir' dediler. Ancak zamanında çekten?" 1975 yenilgisinden sonra DAÔDA ÇADIRLI KARARGAH
• • Türkiye'deki aşiretine sığınan bir Avrupa'da Türkçe - Kürtçe Yi!.:
Barzani peşmergesi de şaşmış bu işe: yımlanan Berxwedan durumu PKK
Doktor Baran, komando " Bir baktım kaya dibindeler. Giz- açısından şöyle değerlendiriyor:
taburuna meydan okuyor.
"Buradayım, gelin" haberi
gönderiyor. Elindeki telsizle
eylemlerini sıralıyor.
Askerlerin planlarını
öğreniyor. Bu arada köyleri
dolaşıp hastaları tedavi
ediyor''.
• •

gelmeyen askerler, ertesi günü kö­


ye varıp 'Okulun yakılmasına niçin
izin verdin' diyerek muhtarı tutuk­
ladılar . Şırnak-Uludere arasındaki
bir köylü, ordu ile PKK arasındaki
çatışmayı şöyle dile getirdi: " Dağ­
dakiler 5-6 kişilik bir kümeydi. As­
kerler dört bir taraftan sardılar.
Toplarla olay yerini dövmeye baş­
ladılar. Çatışma karşılıklı dört saat
sürdü. Yu karıdan helikopter de ta­
rama ateşine katıldı . Bir ara nasıl
olduysa, askerler kuşatmayı gevşet-

IKIBINE DO�RU • 6 A�USTOS 1989 • 9


yoruz. İbo' nun arabeski virajlarda
GÜVENİLİR KAYNAK kurşun gibi: "Hacılaaar, hocalaa­
ar bir araya gelsinler . . . aşkımızı
"Selen'in başını Bigah yedi" yazsınlar . . . " Karşılıklı gülümsüyo­
ruz. Sıkı denetimler, her yerde ka­
1 nak,

smail Selen'e yakın bir kay-
Selen'in başını Burhanet­
manın temelinde geleneksel
Jandarma-KKK çelişmesi yatıyor.
rakollar, kurşun resitalleri. Öte
yandan yasaklanan bir dilin yan et­
Jandarma PKK'ya karşı daha ba­ kileri . İğrenç arabesk yankılanma­
tin Bigalı 'nın yediğini belirtiyor .
lar ve ardından İzzet Altınmeşe,
Selen, Jandarma'ya vakıf bir ko­ şarılı , Kara Kuvvetleri birlikleri
Belkıs Ak kale, Küçük Emrah . . . Be­
mutandı, Bigalı onu kıskandı, ise beceriksiz. İ .Selen bunu vur­
şir Kaya. Kürtçe uzun hava girişi;
çünkü Selen daha inisiyatifli dav­ guladı . Jandarmaya daha çok ini­
"Hayeeeeee hayeeeee . . " gerisi gene
ranıyordu . Kusuru dobra dobra siyatif verilmesini KKK birlikleri­
arabesk. Ya da " Le Meryemmi
olmasıydı. Bildiğini açık açlk söy­ nin ise daha iyi eğitilmesini iste­
Meryemmi, ez kurbana ve şemmi " .
lediği için istenmedi. Onun yanın­ di. KKK'nın bazı birliklerinin ha­
İ kinci dize acılı arabesk . . .
da Genel Komutan Bigalı kendi­ rekata katılmak konusunda istek­
ni fonksiyonsuz hissetti. Selen sizlik gösterdiklerini de KKK'ya İbo'nun "Aşıksın Sen" arabeski
Jandarma Genel Komutanlığının bir raporla bildirdi. Böyle bir ra­ eşliğinde birkaç cemse dolusu tutuk­
Kurmay Başkanı idi . Bigalı Asa­ por da verince artık onu orda tut­ lu köylü, tankların gölgesinde Şır­
yiş Kolordusuna yollayarak on­ mak olanaksız hale geldi . nak taburu yolundalar.
dan kurtulmak istedi. Onun za­ İsmail Selen'in alınmasının ne­ Bölgede genel tespit şöyle: "PKK
manında PKK'nın harekatı hızla­ deni, Hulusi Sayın'ın aldığı ve küçük dar gruplardan, gerilla müf­
nıp, Ordu 'nun zayiatı artış göste­ başarılı olduğu görülen önlemle­ rezelerinden birlik oluşturmaya
rince Selen sorumlu tutuldu , ri değiştirmek. Hulusi Sayın şo­ doğru bir aşamadan geçiyor" . Or­
H .Sayın'ın aldığı tedbirleri değiş­ ven milliyetçi olarak bilinmesine dulaşıyor mu PKK? Sorunun kar­
tirmekle suçlandı. Biraz da hama­ rağmen Doğu 'ya gittikten sonra şılığını Uludere boyunca bulama­
mın namusu kurtarılmak istendi. çok yumuşadı, halkı ezdirtmeme­ dık. Ancak Beytüşşebap - Hakkari
İşte bu komutan yüzünden oldu, ye çalıştı. İ . Selen ise Sosyal­ yol ayrımında ilk işaretlerine rast­
yoksa ordu bu meseleyi halleder demokrat biliniyor, ama Hulusi ladık. Jırkilere ._it Coca-Cola, ko­
imajını bozmamak için. Bu ata- Sayın'dan daha sert. mando ve feodalizmin kesiştiği çar­
dak altında. Fısıldaşmalar: " Geçen
gün Uludere'ye saldıranlar 100 ki­
"Güçlerini büyüten ve alanda kit­ yor. Botan 'da kırsal alan her gün şiymiş. " Ya da "Çukurca hük ümet
lelerden güçlü destek kazanmış bu­ bir parça daha düşman otoritesin­ konağını kurşunlayanlar 50-60 ka­
lunan silahlı ordu birliklerimizin sa­ den arındırılarak özgür. toprak için dar PKK'lıymış". "Çöldekiler dağ­
vaşı daha üst aşamalara ulaştırma sağlam temeller atılıyor. " (31.5 .89) da çadır açıp karargah kurmuşlar
yeteneğini kazandıkları ortaya çıkı- Uludere'ye bakan tepeden aşağı ini- yahu ! "

Başarı yakalama ya da öldürmeyle ölçülüyor. Yoksa PKK'lı olup olmaması o kadar önemli değil.

10 • İKİBİNE DOGRU • 6 AGUSTOS 1989


"Cudi bir dağ olmaktan öte halkı da kapsayan bir simge. Bu anlamda kuşatılması olanaksız" diyor gözlemciler.
Birden gazete başlıkları aklımıza
geldi : " Cudi'de 500 kadar PKK'lı. DEMİREL
30-40 kişilik gruplar halinde dola­
şan militanlar" . (Hürriyet 20.7.89) .
"70 kişilik Hogir grubu" (Günay­ Devlet fitneyi söndüremedi
dın 11.7.89). Cudi dağının doruk­
larında üstlenen PKK militanlarının
2 OOO'e Doğru, Demirel'e Do­
ğu'da gelişen olaylarla ilgili
tandaşlarımızın büyük hizmeti
vardır. Bugün Türkiye'de bir
sayısının 250-300 civarında olduğu tutumunu sordu. Demirel "hak Kürt sorunu yokt ur derken, Do­
tahmin ediliyor" (Sabah 30.7 .89) aramaya evet, silah çekmeye ğu ve Güneydoğu bölgelerinde
• • hayır" diyor . hiçbir sorun yoktur demiyorum .
- Doğu'da olaylar yoğunlaşa­ Ama Türkiye Kürt sorun u, Türk
''Mağaralarda her türlü silahı
rak sürüyor. Türkiye'de bir Kürt sorunu diye bir ayırıma giderse
kullanıyorduk. Alev sorununun varlığı artık herkesçe parçalanır.
makinesi, gaz bombası... kabul ediliyor. Bu sorunun çözü­ Kimsenin kendi arasında Kürt­
Sersemleyip çıkan herkesi mü için devletin şimdiye kadar iz­ çe konuşmasına karışan yok . Yal­
vuruyorduk. Sağ bırakmak lediği tutum ve politikanın ötesin­ nızca Türkiye'nin resmi lisanı
de sizin yeni ve değişik olarak ge­ Türkçe'dir.
yoktu bizde." tireceğiniz bir yöntem var mı? Türk devleti bu fitneyi söndü­
• • - Türkiye'de Kürt sorunu di­ rememiştir. Çünkü bu fitnenin
Olay Beytüşşebap'ta daha bir ke- ye bir sorun yoktur. Kendileri­ içerde değil , dışardadır kökleri .
sinlik kazanıyor. Kentten çok bir nin Kürt etnik menşeinden geldik­ Kim Türkiye'de hak arıyorsa,
Karadeniz yolboyu köyü görünü­ lerini söyleyen ve Kürtçe konuşan meşru yoldan arasın. Devlete si-·
münde olan ve tümüyle sarp kaya­ o menşee bağlı sayan Türk va­ !ah çekerek hak filan aranmaz.
larla çevrili bu yerdeki karşı yayla­ tandaşları vardır. Bu vatandaşlar­ Bir tek yol biliyorum , Türkiye' -
larda oldukları , sayılarının 300-400 sadece Türkiye'nin bir yerinde de­ deki böyle bir çeteye bir tek şey
kişiyi bulduğu birçok kişi tara­ ğil, her yerinde otururlar. Lozan yapılabilir, kökünü kazımak . Bu
fından dile getirildi: "Çadırları , ka­ Anlaşması yapılırken sözkonusu yapılmadığı için, bunu yapı p bi­
rargahları, eğitim alanları ve gerekli edilmiştir ama, o zaman tarih bo­ tiremediği için Türkiye devletini
donatımları var, dağdakilerin. İ n­ yunca Kürtçe ve Türkçe konuşan her yönüyle eleştiriyorum. Türki­
san yönünden eksik değil , fazlaları bu ülkenin çocukları hep aynı ye'nin bölünmez bütünlüğü için­
bile olduğu söylenebilir. Üstelik bu devletin sahibi olmuşlardır. İstik­ de sorunlara çare arayalım . Bu
konumlarını gizlemeye gerek duy­ lal Harbi 'nin kökünde, Erzurum çerçeveyi taştınız mı, işte orda bü­
m u yorlar. Ters i n e açı k aç ı k Kongresi'nde Doğu'dan gelen va- yük ihtilaf çıkar. D
'buradayız' bile diyorlar . "
S H P Van İl Başkanı Abdurrah­ rına göre Çukurca ve Beytüşşebap için geniş bir manevra alanı gerek.
man Özbek de gazetelere, "30-40 yöresinde mili tanların sayısı , son Demek ki elverişli bir ortam var . "
kişilik grupların 300-400 kişiyi katılımlarla iki bini aşmış." Ankara'da görüştüğümüz başka bir
bulduğunu" söyledi. Gerilla savaşının aşamalarını ya­ emekli albay ise durumu şöyle de­
Aynı olguyu bölgeyi tarayan Or­ kından izleyen bir uzmana göre, ğerlendiriyor: " Başarısız olunan
tadoğu Haber Ajansı (OR-HA) so­ " PKK'nın şimdiki durumuna tam yerde ısrar edilmez. Başarı şansı
rumlusu Cevat Korkmaz şu ifadey­ bir .Jrdulaşma denemez. Ama böy­ olan yere kuvvet yığmak doğru­
le doğruladı: "Köylülerin anlattıkla- lesine kalabalık gruplarla dolaşmak dur . "

İKİSİNE DOGRU • 6 AGUSTOS 1989 • 1 1


" KÜRT POL POT'U" :
DOKTOR BARAN
" Kimlikler beyler. " Beytüşşebap
kent girişinde Selda'nın Alim Alim
kaseti bu sesle kesildi . İçeriye res­
mi tanımıyla Özel Tim , halk deyi­
miyle " Vurucu Tim" , daha argo
ağızla " Rambolar"dan biri girdi .
Gerekli denetim yapıldıktan sonra
kente giriş izni verildi. Daha bir yıl
önce burada bulunan 2000'e Doğ­
ru muhabirinin gözüne çarpan
önemli değişiklikler şunlardı: 40 ki­
şilik polis karakolu, komando tabu­
ru ve özel tim. Geçen yıl kenti avu­
cuna almış aşiret ağalarından, silah­
lı köy korucularından tek iz bile kal­
mamıştı. Dahası, özel tim bizden
birkaç saat önce üç helikopter sefe­
riyl e köşebaşına indirilmişti . Ala­
cakaranlık çökmeye başlayınca,
halkta evlere çekilme yönünde bir
hareketlilik başladı . Arabası olan­
lar, taşıtlarını saklayacak uygun bir
barınak arıyorlardı . Neden ama?
" Doktor Baran" dedi Beytüşşe­
baplı bir memur . Kim bu Doktor
Baran? Çevremizdekiler "Bilmiyor
musunuz" ya da " hala öğreneme­
diniz mi? ' ' havasındaydılar.
Yeniden sorduk. . Anlattılar tek
tek : " Doktor Baran, Diyarbakır -
Urfa doğumlu PKK'nın yeni aske­
ri önderlerindenmiş. 300 - 400 kişi­
lik bir grubu var. Bölgedeki yayla­
lara mekan kurmuştur. Yaklaşık 40
gündür Beytüşşebap bölgesinde adı
sivrilen, halk arasında en çok konu­
şulan kişidir. Kuşkusuz güvenlik
güçlerinin de çok yakından tanıdı­
ğı birisi."
Kasabaya varışımızdan önce ga­
zeteci olduğumuzu anlayan şoför "Dayak yiye yiye korkuyu da yendik. Başkaca neden korkaca�ız. "
sormuştu: " Abi, yakılan PTT ara­
baları için mi geldiniz? ' ' Haberi - Eee, şükür kurtardın. Ne var
yor. Askerlerin planlarını öğreni­
duymamıştık. Ancak bilmiş gibi ya­
yor. Araya girip, işlerini bozuyor. ne yok?..
parak "evet" karşılığını verdik . Söz
Hata yapanı affetmiyor. Bu arada - Ne olsun be abi?
konusu eylem Yatılı Bölge Okulu
köyleri dolaşıp hastaları tedavi edi­ - Kaç operasyona kati/dm?
çevresinde üç PTT arabasının, biri­
yor . " Bazı aydınlar özellikle askeri - Çok değil . 14 ayda l 5 kadarı-
sinin de şoförüyle birlikte kaçırılıp,
yeteneğini ve şiddete başvurmasını na.
sonradan dereye yuvarlanmasına
kastederek kendisine " Kürt Pol - Büyük çatışmalar oldu mu?
ilişkindi. Kurtulan şoför ifadesinde,
Pot 'u" unvanını yakıştırmışlar. - Yok abi, bir - iki küçük çatış-
" Beni indirdiler, arabayı uçuruma
ma oldu.
ittiler. 'Kusura bakma, arabamız PKK-KOMANDO
yok yaya göndermezdik yoksa diye­ TELE-SOHBETİ - Neydi göre viniz? Arama­
rek, dağlara tırmandılar" demiş. tarama mı, de vriye mi, yoksa imha
Köylüler arasında Doktor Baran Duyduklarımıza inanmak güç. mı?
grubunun eylemleri hayranlık, kor­ Ta ki, dönüş yolculuğunda ayrı ta­ - Hepsi . Ama çok değil .
ku karışımı bir duyguyla dile geti­ burlardan tezkere alan İzmirli , Si­ - Operasyon öncesi nasıldınız,
riliyor: " Komando taburuna mey­ noplu ve Aydınlı üç komandoyla ailenizle görüşebiliyor muydu-
dan okuyor. 'Buradayım, gelin' ha­ karşılaşana kadar. Gazeteci olduğu­ nuz?
beri gönderiyor. Ama üstüne varan muzu söylemiyoruz. Tezkerecilerle - Çok tedirgindik, ailemizle he­
yok. Çok sıkı eğitim yaptırıyor. Eği­ yol sohbetine başlıyoruz, otobüs lallaşıyorduk. Sağ salim döndüğü­
timden sonra mutlaka Kürt gowen­ takır-tuku[ giderken . müzde hemen anamıza veya baba­
di oynatıyor. Elindeki telsizle asker­ - Geçmiş olsun asker ağa. mıza " gözünüz aydın, yeniden
lerle konuşuyor. Eylemlerini sıralı- - Sağol. doğduk" müjdesini veriyorduk.

12 • İKİBİNE DOGRU • 6 AGUSTOS 1 989


- Doktor Baran'; duydunuz mu • • Evet bir zamanlar, Faraşin yay­
asker ağa? Mamhuranlardan son lalarından ceset yakılma olayıyla
- Bilmeyen mi var,bizim komu­ ünlenen Yoncalı köyüne kadar yö­
tanla her gün telsiz sohbeti yapar­ korucular da silah bırakmak reyi örgütleyen ünlü MİT elemanı
lar. üzere başvuruyorlar. Hanefi Abi 'nin emekleri bir ay için­
- Nasıl olur? Komutan bir türlü kabul de heba olmuş durumda. J3ir yıl ön­
- Abicim, adamın elinde birkaç ce Beytüşşeba p - Hakkari yolun­
etmiyor: "Kim koruyacak
telsiz var . Bazısını bizimkileri pusu­ da her taşın altından çıkan ünlü Ta­
ya düşürüp elde etmiş, bazılarını buraları?" hir Ağa ve eli silahlı Jırki aşireti
başka yerlerden. Bu telsizlerin etki • • mensupları bugün savaş baltalarını
alanı 25 kilometre. Hatta telsiz kod­ gömmüş durumdalar. Aynı biçim­
bir �devlet yanlısı Batyan a�iret rei­
larımızı da çok iyi biliyorlar. Bize de Batyan, Mamhuran , Gevdanlılar
sine soruyor: " Devlet bu silahları
yer veriyorlar, gelin kavga edelim da 40 gün gibi kısa bir sürede 'Kürt
niçin verdi size? ' ' Osman Demir
diyorlar. Bazı zaman da bizim kod­ Pot Pot ' u ' Doktor Baran'ın karşı
Ağa yanıtlıyor: " Devleti korumak
larımızı kullanarak başka yerlerde­ çabalarıyla koruculuğu bırakmış ay­
için". Bir soru daha: "Ama zaten
ki komandoları yanlış operasyonla­ nı oranda da devletten uzaklaşmış
devletin görevi sizi korumak değil­
ra sürükleyip pusu kuruyorlar. Ve­ görünüyorlar. Bunun için asker üni­
mi?" Ağa 'nın kafası karışıyor:
ya iki komando taburunu karşı kar­ forması ve donatımı takan PKK'lı­
"Vallahi biz de bu işten bir şey an-
şıya getiriyorlar. lar, köyü kuşatıp koruculardan si­
layamadık . "
·

Şırnak'tan bir köylü iki taburun lah alıyorlar. Yaşamak ve ölüm ara­
Beytüş şebap M a m h u ra n l a r ­
bu biçimde gece karşılıklı birbirle­ sında tercih sorunu bu. Sadece bu
dan son korucular d a silah bırak­
rine ateş açmalarına tanık olmuş. da değil. Kimi köylülere bakılırsa,
mak üzere yet kililere başvuruyorlar.
Hatta üçüncü karakol merkezinden Doktor Baran 'ın uygulamaları yal­
Ancak komutan bir türlü kabul et­
uyarılmalarına karşın bir türlü gü­ nız koruculuğu değil, tüm aşiret sis­
miyor, " Bu vatan sizlere emanet .
venememişler komandolar. Bu yüz­ temini de altüst etmiş.
Yoksa kim koruyacak buraları" di­
den yaralı ve ölü vermişler karşılıklı . yor. Ancak köylüler ısrarlı: " Val­ Beytüşşeba p Geznağ (Çifteka­
Polis, PKK tarafından kaçırılan lahi komutanım . Bu vatan esas si­ vak) köylülerini bir gün askerler ku­
PTT' de çalışan sürücüye sormuş: ze emanet . Zaten askersiniz. Biz ba­ şatır. Koruculardan silah alıp dağ­
" Doktor Baran, kaba sakallı , göz­ sit köylüyüz. Onun için silahlarımızı da içtima yapmaları istenir. Söyle­
lüklü, elinde baston olan adam geri alın. Yoksa hayatımız battı . " nen yere varılınca, Keldani (Hıris­
mı?" Şoför eylem grubunda böyle Şimdilerde görüşmeler sürüyor. tiyan) mezhebinden olan bu Kürt­
birinin olmadığını söylemiş. Ama SHP heyetiyle birlikte yöreyi do­ ler kuşatılır. Çünkü asker sanılan­
İzmirli tezkereci komando, " Dok­ laşan OR-HA sorumlusu Cevat lar PKK' lıdırlar aslında. Dönüşte
tor Baran böyle biri" diyordu. Ara­ Korkmaz'ın saptama­
malarda mağaralarda ne kullanılı­ ları da bu yönde: Yoncalı köyünde yakılan cesetlerin mezarları. Binbaşı
yordu? Sinoplu komando, " Her bunları terörist kabul edin demişti.
" P K K ' nı n bölgede (Fotoğraf: CEVAT KORKMAZ)
türlü silah" cevabını verdi. İzmirli yer yer denetimi ele
ayrıntıladı: "Abi alev makinesi, gaz
geçirmesinden sonra
bombası . Üstelik sersemleyip çıkan
örgüt mi litanlarına
herkesi vuruyorduk. Sağ bırakmak
karşı koyamayacakla­
yoktu bizde."
"PKK'nın beğenmediğin yanları rını anlayan Beytüşşe­
neydi?" İzmirli askere göre iyi ni­ bap yöresindeki tüm
şan alamıyorlar PKK 'liler. Rastge­ korucular silahlarını
le ateş ediyorlardı. Çünkü yaşları geri verdiler. Silahını
küçüktü. Çok çok 15-19 araların­ teslim edenler arasın­
dayd ı . " Ama" dedi tezkereci: da ünlü Jırki aşireti de
" Doğrusu birkaç nişancıları vardı .
bulunuyor. Aşiret re­
Bir çatışmada attığını vurdu, attığı­
isi Tahir Adıyaman,
nı vurdu, attığını vurdu, attığını
vurdu, attığını . . . . . . . . . . Çok şaşır- çok sıkı güvenlik ön­
mıştım doğrusu. O gün ne yapaca­ lemleriyle korunmaya
ğımı bilemedim." Son bir soru: alındı. Kendisine bağlı
"Tezkere alıyorsun. Acaba PKK yol köylülere söz geçire­
kesmez mi, sizi yakalamaz mı?" mez duruma geldi . ., '

" Haklısın. Bu tehlike var. Aslında Korucular silah bırak­ ft


tabur bizi birkaç gün bekletip tez­ ma gerekçelerini ' gü­ I
kerecileri topluca sevketse daha iyi venliğimiz kalmadı,
olur. Ama nerede . . . İşleri bitti. Şim­ PKK'lıların sayı ları
di yallah ! Nereye gidersen git. Onun her geçen 'gün biraz
için bölgeden çıkı ncaya kadar kur­ daha artıyor' şeklinde
tulmuş sayılmam. Uludere' de tez­
açıklıyorlar. Güvenlik
reciler topluca askeri araçlarla sev­
güçlerinin yeniden ko­
kediliyorlar halbuki ."
rucu yapılmalarına
" VATAN SANA EMANET!" ilişkin tüm talepleri
Şırnak . Milliyet muhabirlerinden reddediyorlar . ' '

iKiBiNE DO<'.'iRU • 6 AGUSTOS 1 989 • 13


yetkililere başvururlar köylüler. An­
cak içeri alınırlar, süresiz gözaltıdır
cezaları . Gerekçe, PKK'ya yardım
edilmiş . . .
Aynı biçimde Cudi Toptepe kö­
yünden olup, PKK tarafından ka­
çırılan aksak biri, geri dönmeyi ba­
şarıp güvenlik güçlerine sığınır. Ne
ki özel timin işkence tezgahında tam
16 gün kalır. Şimdi de kimselere gö­
rünmek istemiyor.
PKK ' L l AZİME ABLA
Azime Abla'yı tanıyor musun?
Ne bilelim ! Ama o, dağdakilerin ka­
dın önderidir. Geçenlerde Beytüşşe­
bap'a indi . Gerekli erzakları alıp,
katırına yükledi. Ancak 50 bin lira
borçlu kaldı . Bakkal ona güvenme­
yince tabancasını çıkardı. ' Ben
PKK'lı Azime'yim. Paranı gönde­
receğim dedimse öyledir' Bakkalın
korkudan dili tutulmuş. Ne ki erte­
si gün gerçekten 50 bin lira gelmiş
kendisine. "
Erzak sadece böyle sağlanmıyor.
PKK'lı Azime, özellikle kızları örgütlemekle ünlenmiş. Köylülerin söylediğine göre " Birçok

UZMAN GÖR.ÜŞÜ . arasın.da mücahitlerin de bulun­


duğu yolunda bilgiler var.

Devlet taş üstünde taş bırakmaz VAN, AGRI, KARS


gjsi var. Kes! n ol�amakl� �i �li � -
Gerilla uzmanı emekli albay ' ' PKK
mevzji başarı kazanabilir, ancak C;>
te buraya bır FK temsılcısının Bundan sonraki çatışma Van,
Ağrı Kars yöresinde olacak . İran
devlet sonunda kitle kırımını da içe- k �tıl�ğı da söylenıyor. Bağım�ız
_
bır Kürdistan hedefi etrafında bır- sınırından girenlerin Hakkari 'ye
ren şiddete başvurabilir" diyor.
kadar gidip harekat yapmaları
p dır. leşilmiş. İran ve Irak'taki başarı- ·

KK bir artı saldırmakta-


güçle sızlıktan sonra bir savaşın sür- olanaksızdır. Böyle bir gerilla ha�
Kendisine iltihaklar ol- rekatı olmaz. Kı.ızey'deki hareke­
mekte olduğu Türkiye'ye dikkat-
muştur. Irak-İran savaşı sırasın- lerin toplanması stratejik bakım- tin ne zaman başlayacağı konu­
da İran lehine Irak' ı zayıflat� dan son derece akıllıca onlar açı- sunda bir tahmin yürütmek gere­
KDP'yi Bağdat hain ilan etti ve · sından. kirse benim aklıma 1 5 -Ağustos
ateşkesten sonra onu halletmek ( 1 984 Eruh, Şırnak baskınının yıl­
için saldırıya geçti. Bu da normal­ Askerlikte prensiptir: Başarısız dönümü) tarihi geliyor.
dir çünkü İran'la sorunu bitme­ olunan yerde ısrar edilmez. Başarı
miştir, iç meselesini bu fırsattan şansı olan yere kuvvet yığmak KADİFE ELDİVEN ÇIKMADI
yararlanarak halletmeye çalışa­ doğrudur. İran' da yapıldığı belir­
tilen toplantıda bu husus dikkate Savaşın geleceği konusunda
caktır. Huduttan 30 kilometre içe­ şunlar söylenebilir: PKK mevzii
riye kalan olan kesimi askeri te­ alındı . Şimdi artık PKK'ya iltihak
eden peşmerge kuvvetleri İ ran'­ başarılar kazanabilir. Bugünkü
rimle yasak bölge (tamponbölge) güçler, savaş biçirnleri dikkate
ilan etti. dan geçiyor. Düne kadar harekat
alanı Hakkari-Mardin Siirt'di: alındığında devlet de bu meseleyi
YENİ ORTAK CEPHE Botan bölgesi. PKK'87'de, önce bitiremeyecek . Şimdi Cudi Dağı­
na dikkatler toplanıyor ama, Do­
Irak KDP'nın 40 bin kişilik ağır Botan'a hakim olmayı planladı. Bu­ ğu bölgesinde dağ mı yok, Cilo' -
silahlarla donatılmış ordusu var­ ranın adı Orta Bölge idi. Van, Ağ­ da çıkabilir, Herakollar da çıka­
rı , Kars'dan oluşan Orta Bölge'ye
dı. Tabii bunlar iltica etmedi. bilir vb. Böyle olabileceğini Ge­
doğru harekatı genişlettikten sonra,
1ran'a geçtiler. Ağır silahlarıyla nihayet Diyarbakır, Urfa. Adıya­
nelkurmay'ın da tahlil etmiş ola­
birlikte. Bunlar hikaye ordu de­ man 'dan oluşan Batı Bölge'ye ha­
cağını düşül}mek gerekir. An­
ğil, gerçekten büyük güç, yarı­ kim olmayı planladı . cak PKK'mn nihai �aşarı şansı yok.
gerilla kuvvetler. Orada Barzani'­ Şimdi devlet hala kadife eldiveni
nin kuvvetleri de var. Bundan bir i ran, Türkiye'yi karıştırmak ·çıkarmış değil. Çıkardığı zaman
ay kadar önce yapılan bir toplan­ amacıyla peşmergelerin geçişine bölgeyi özel harekat bölgesi ilan
tıda, Irak ve İran KDP'leriyle yardımcı oluyor. Benim hesabıma edip, taş üstünde taş bırakmaz.
ASALA ve PKK'mn ortak cephe­ göre İran sınırından İran, Irak Ondan Allah korusun. Sonunda
de savaşmak için anlaştıklar ı bil- peşmergeleri geçiyor. Bunların kitle kırımını içeren bir yol da tu-

14 • İKİBİNE DOGRU • 6 AGUSTOS 1 989


karakol komu tanı erzak larını manı gelmiş gençler, bazen ikna ba­ "Cudi, Herakol Tanintanin dağla­
PKK'lılarla bölüşüyor. " Ayrıca as­ zen de zorla alınıp götürülüyorlar" rının çevresinde aldığı önlemlerle
kerlere giden seyyar ambarların yo­ dediler. Haksızlık ve işkence gör­ kuşatma çemberi daraltıldı . Eskiya­
lu kesilip malzemeye el konuluyor. dükten sonra PKK'ya katılanlar da ya erzak desteği yapılmasına izin ve­
Beytüşşeba p'ı ziyaret eden bir var. Örneğin Cudi köylerinden iki rilmedi . " (Sabah 30. 7 .89)...
esnaf, çok değil dört gün önce bu kız, küçük erkek kardeşleri asker­ Gazetelerin bölgeye ilişkin haber­
kasabada en azından 40 PKK'lı ler tarafından ağaç altında öldürü­ lerinin yüzeyselliğini ve tek yanlılı­
açıktan dolaşıp akşam karargahına lünce dağa çıkmışlar . Şemdinli yö­ ğını Diyarbakır bölge bürolarını ge­
dönüyordu . Şimdi vurucu timler resinde incelemelerde bulunan Ce­ zerken anladık . Örneğin bir1 'büyük
geldi. Bakalım kimin olacak bura­ vat Korkmaz şunları yazıyor: "PKK gazete'nin muhabiri, " Cudi tama­
sı?" dedi. Akşam üzeri nöbete çı­ militanları, gençleri götürme gerek­ men kuşatılmış. Ben gittim PKK
kan askerler, tam donatımlı ve ro­ çelerini şöyle açıklıyorlar : ' Bunlar sancağı falan görmedim" demişti.
bot adımlarla ilerliyorlar. Tek bir Kürt'tür. Türklere askerlik yapa­ Oysa olayı bizat gözüyle gören elli­
konuşma ve gülümseme yok . Bir caklarına Kürt ordusuna asker ol­ den fazla değişik yöre köylüsüyle
genç: "Geçenlerde kurşun resitali mak zorundalar. Onları merak et­ karşılaşmıştık. En samimi itirafı ge­
başlayınca, lojmanlardaki asker ai­ meyin. Baskılara son vermek için ne 'ciddi bir gazete'nin temsilcisin­
lelerinin haykırışlarını duyacaktın. savaşacaklar . Ayrıca Türk ordusu­ den dinledik : " Kardeşim, biz doğ­
Yürek parçalayıcıydı doğrusu . ' ' na gitmek de gönüllü değil zaten. rusunu öğrenemeyince açıkça aspa­
Azime Abla'nın işi sadece erzak Gitmezseniz, sizi de zorla götürü­ ragas yapıyoruz" . Bir başka büro­
almak değil kuşkusuz. Köylüler, gö­ yorlar' . Köylülerin derdi başka; iyi ya girdiğimizde, bu konuda en uz­
çerler arasından genç kız ve kadın­ güzel de Türk askerliğinin süresi bel­ man sayılanlardan biri de şunu sor-
ları da örgütlemek, PKK saflarına li, bunlarınki hiç belli değil. . . " .
• .
katmak . Bunda hayli başarılı oldu­ Barzani 'nin eski peşmergesi anla­
ğunu söyleyenlerin sayısı az değil . tıyor: "Abi biraz dinlenmeye git­ "Doğrusunu öğrenemeyince
PKK'ya asker kazanmak iknayla ol­ miştim. Ağrılı tırpancılar vardi ya­ asparagas yapıyoruz" ...
muyor, tek başına. Karşılaştığımız nımda. Bir baktım ki kayıplar. Giz­ "Resmi açıklamalar doğru
yerlerdeki köylüler, "Askerlik za- lendim bekledim. Yaşlı olanı dön­
dü neden sonra. Sordum 'PKK bizi olduğu ölçüde haberimiz de
kaçırdı, askere aldı. Ben yaşlıydım doğrudur" . .. "Haberlerimiz
tulabilir. Türkiye'nin özerkliğe İ stanbul'a gidene kadar
döndüm. Diğerleri gittiler. PKK
yanaşması söz konusu olamaz.
sancaklarını da gözümle gördüm'
Çünkü Türkiye bir mozaik . Böy­ devletleştirilip,
dedi " .
le birşeyin kabulü diğer azınlıkla­ Cevat Korkmaz'ın haberi: " Bazı millileştiriliyor''.
rın da taleplerini kışkırtır, sonu iddialara göre PKK Beytüşşebap' - • •
yoktur: Emperyalist güçlerin iste­ ın Faraşin yaylasında kurtarılmış
diği özerkliktir. Ama Türkiye bu­ maz mı: "Cudi'ye gerçekten gittiniz
bölge edindi. Yüksek bir tepede ku­ mi, kaç mağarası var? ' ' Temsilci
nu düşünemez. PKK'nın başara­ rulu çadırlarda PKK sancağı dalga­ düzeyinde biri daha: "Kardeşim, bi
mayacağının bir nedeni de Kürt­
·

lanıyor. Köylüler çadırları ve sanca­ zi tek yanlı şartlandırmışlar. Resmi


lerin menfaatlerinin Türkiye' den ğı gördüklerini anlatıyorlar. Bu söy­ açıklamalar doğru olduğu ölçüde
kopmamak yönünde olduğudur. lenti aşağı yukarı bir aydır Hakka­ haberimiz de doğrudu r. "
Kimyasal silah kullanımı dün­ ri yöresinde konuşuluyor. ' ' Tezke­ ' Büyük gazete' muhabiri, Cudi
yayı başımıza toplayacağı için reci asker de bu söylentinin koman­ konusunu özellikle ön plana çıkaran
mümkün değil. Ayrıca Türk or­ do taburunda bilindiğini doğruladı. Asil Nadir'in Günaydm, Tan, Gü­
dusunda böyle bir silah yok.
" HABERLER neş yayınları hakkında şunları fısıl­
2000 'e Doğru 'dan yayınında adı dadı : " Bu muhabirler olay yerine
geçen silahlar ise izin verilmiş DEVLETLEŞT İ R İ L İ YOR"
hiç gitmediler. Askerlerle birkaç
NBC silahlarıdır.Hatalı yayın yap­ Türkçe bilmeyen köylülerin tüm mağara önünde hatıra fotoğrafı
tınız. Cudi Dağı'ndaki operasyonun itirazlarına rağmen Türkçe arabesk­ çektirdiler. Manzarası güzel olayla
dağın çıkışlarını tutmak ve özel tim­ leri terk edip, Kürtçe kaset koyma� ilgisi olmayan bir - iki köy görün­
leri helikopterle zirvelere indirip sü­ yı reddeden sürücü, bu kez Şırnak­ tüleyip geri döndüler. ' ' Bazı Cum­
pürme yaptırmak şeklinde olacağı­
Cizre yolunda uzun bir Kürt " Lo- huriyet muhabirlerinin araştırmaları
nı söyleyebilirim.
0000 loooo . . . " nağmesini koydu. ise SHP heyetinin gezileriyle sınır­
ATAMA DAYATMASI Cudi tepesi, iki şeye inat dimdik lı. Diyarbakır SHP Milletvekili Fu­
ayakta gibiydi : Kuşatmaya il�şkin at Atalay 'ın Cumhuriyet İstanbul
Gerilla harekatı uzmanı emek­ resmi açıklamalar ve basının uydur­ merkezine telefon ettiği; " İlle de
li albay, son Kara Kuvvetleri Ko­ ma haberlerine. Birkaç başlık : "Cu­ Celal Başlangıç'ı isterim' ' diye tut­
mutanı atamasını da yorumladı. di kuşatıldı " (Günaydm 12.7.89), turduğu, İstanbul'dan gelen "Mu­
Doğan Güreş' in Komutanlığa ge­ " B üyük Hareket , Son Darbe hakkak gitmelisin" buyruğuyla
tirilmesi Özal' a Silahlı Kuvvetler Gök ten " (Günaydın 13. 7 .89), Başlangıç'ın olayı izlediği de yaygın
ve Çankaya köşkü tarafından da­ "PKK'ya Bitirici Yumruk Geliyor" söylentiler arasında. Gene bir za­
yatılmış. Bunun bir kanıtı olarak (Günaydın, 27.6.89); "PKK Haber­ manlar Güneş yönetiminde çalışan
kararnameyi imzalatmaya bir leşme Ç ö k e r t i l d i " (Mil l iyet, şimdi Günaydın 'a yerleşmiş dil bilir
tuğgeneralin gönderilmesini gös­ 18.7.89), "Son Feryatları Gelmeye bir gazetecinin Diyarbakır'daki mu­
teriyor. Bu, teamüllere çok aykı­ Başladı" , (Hürriyet 13.7 .89), " Bö­ habirinden PKK ve Kürtler hakkın­
rı ve tehdit içeren bir davranış ola­ lücü Ağı Çökertil d i " (Güneş da bilgi toplattırıp, bunu CIA aja­
rak değerlendiriliyor. l 1.7. 89) , " C udi ' d e Büyük nı Paul Henze'ye sattığı da bi­
Operasyon" (Cumhuriyet 20. 7 .89); liniyor.

iKIBINE DOCRU • 6 AGUSTOS 1 989 • 1 5


resmi ağlardan kurtarabildiğimiz öl­
•Yetkililer halkın çüde yansız haber yazabiliriz" . Ge­
PKK'ya destek ne bir temsilci : "Haberlerimiz İs­
verdiğini kabul tanbul'a gidene kadar içerik ve bi­
ediyorlar. çim açısından değişikliğe uğruyor.
Bir bak ı ma devletleştirilip
millileştiriliyor" OR-HA yazıyor:
"Gazetelerin ' Cudi kuşatıldı ' , ' Bö­
lücü örgüte son darbe' türünden
verdikleri haberlerin asılsız olduğu
bölge turunu tamamlayan SHP he­
yeti tarafından da kabul edildi . "
'CAN ALAN GÜVENLİK'
Kuşkusuz basının asılsız haber
üretmesi işin bir yanı . Önemli yan
köylüler üzerinde estirilen şiddet ve ·

baskı rüzgarıydı . Balveren köyü es­


ki muhtarı 1 985 yılında gördüğü iş­
kence yüzünden evine döndükten 20
gün sonra ölmüştü. Cenazesi yıka­
nırken ayakları hala paramparçay­
dı. Kaymakamın verdiği söze kar­
şın, "Köy otlak ve mera sınırı ge­
nişletilmemiş güvenlik çemberi da­
raltılmamıştı. Dört köyden toplam
9 kişi gözaltına alınmış 1 0 gün
• •

Köylülerin söylediğine göre,


birçok karakol komutanı,
erzaklarını PKK'lılarla
bölüşüyor.
Köylüler PKK'nın askere
almasından korkuyorlar.
Devletin ise can
Nitekim aynı ciddiyetsiz tutum mandıran PKK, çevreden yardım , almasından... "
yüzünden "kuşatıldı, vuruldu, ka­ destek veya hoşgörü görmedikleri
• •
zındı, temizlendi" denen Cudi hak­ takdirde asla muvaffak olamazlar.
kında I 80 derece zıt haberler ertesi Ancak son zamanlarda bazı endişe işkence edilmiş, aslında var olma­
günkü manşetlerinde yer alıyor. İş­ vericf işaretler görülüyor. Durum yan, 'hayali' bir silah için ta Siirt'­
te birkaçı: " PKK'lılar bu dağlık tozpembe gösterilerek bir yere va­ ten panzerler getirtilip çevrede ara­
alanda birdenbire yitip gidiyorlar" rılmaz. " ( Tercüman 7 . 7. 89). " Çok ma - tarama yapılmıştı. Bazı mez­
( Cumhuriyet, 20. 7 . 89). "Köylüler sayıda askerin şehit verilmesi 'Ne­ ralar ateşe verilmişti . Beytüşşebap
Meraları Terketmiyor" ( Tercüman, den böyle oluyor? ' tartışmasına yol köylüleri sürekli tutuklanıp silah al­
20. 7 . 89), " Batılı askeri uzmanların açtı. PKK 'başı eziliyor, eşkiya sa­ maya zorlanıyorlardı . Yaralı aske­
iddiası : Cudi' de Vietnam Tünelleri rıldı, sonları geldi ' açıklamalarına ri taşıyan köy bekçisi tonlarca da­
(Tan 20.7 . 89), " PKK, burada at rağmen, bölgede saldırıların sonu yak yemiş, iki karakol çatışmasını
oynatıyor" (Hürriyet, 1 . 7 .89), "Ba­ gelmiyor" (Sabah 30. 7 . 89). " PKK haber vermek isteyen bir genç tu­
şarısızlı k tartışılıyor ' ' (Sabah militanlarının at oynattığı Cudi böl­ tuklanmıştı .
30.7.89), "Güneydoğu 'da Endişe gesinde Amerikan Chevro şirketi Kozakçıoğlu, 1 980'den bu yana
( Tercüman 7. 7 .89). Anlaşılan Cu­ 'can güvenliği " olmadığı gerekçe­ bölgede toplam 200 kişinin gözaltı­
di 'yi kuşatan devlet, basının zihni­ siyle petrol aramalarından vazgeç­ na alındığını açıkladı . Gözaltına alı­
ni de kuşatmıştı. ti. " (Hürriyet, 1 3 . 7 .89) . . . "Bir yetki­ nanlardan bazılarının ne oldukları
Dünya basını da bölgede. Reuter li, Cudi'nin tümünde operasyon bilinmiyordu . Yoncalı köyü olayı
ajansı bilgi topluyor. BBC, bu ajan­ yapmak çok zor . Güvenlik güçleri­ da tam bir skandaldı. Bu arada köy­
sı kaynak göstererek, "Cudi'de nin ulaşım açısından kontrol edeme­ lüler şaşkın durumdaydılar . PKK,
PKK Türkiye Cumhuriyeti'ne mey­ diği bölgeler var . " (Hürriyet asker üniformasıyla köylerde dola­
dan okuyor" dedi . BBC, bölgede 1 . 7. 89) . . . " Bölgede yaşayanlar, bi­ şırken, vurucu tim ve MİT eleman­
petrol arayan fi rmaları n , lerek ya da bilmeyerek, isteyerek ve­ ları PKK militanı kıyafetiyle gezi­
"tedirgin" olduğunu v e arama an­ ya istemeyerek PKK örgütüne lojis­ yorlardı . Köylülerin yolunu kesip
laşmalarından vazgeçeceklerini söy­ tik destek sağlamakta . " (Hürriyet "Heval" (Kürtçe yoldaş, arkadaş
ledi . 20. 7 . 89). demek) diyorlar. Köylü selamı alır­
Bunlar da bazı alıntılar: " Bölge Diyarbakır bölge temsilcilerinin sa vay haline almazsa gene yandı .
halkı PKK'ya destek vermeye baş­ en çok yakındığı nokta şuydu: " Ba­ Yeni Nesil, " . . . Bazı muvaz.zatlann
ladı . Yetkililere göre eylemlerini tır· zı muhabirlerimizi , MİT çengeli, Çelikh an gibi bazı kazalarda, ora

16 • İKİBİNE DOGRU • 6 A�USTOS 1989


halkının mahalli kıyafetleri olan şal­ denlerle ve önemli ölçüde desteğine
varına, poturuna karıştığı, giyenle­ sahipler. Bir süre önce ordu tarafın­
re kötü muameleler yaptığını" ya­ dan temizlendi denilen yerde, PKK
zıyor (7. 7 .89). militanları rahatlıkla gövde gösterisi
PKK'nın neyinden korkuyorsu­ yapabiliyorlar. Hürriyet, Berxve­
nuz? Köylüler cevaplıyor: "Askere dan 'dan alıntı yapıyor: " Bahar atı­
götürmelerinden. Yoksa onlar can lımı bizi bir parça özgür vatan top­
almazlar . Devlet ise can alıyor. " rağı yaratma hedefine yakınlaştır­
Korku korkusuzluğa dönüşmüş. mıştır. " (13.7. 1 989).
Korku duvarını aşmış birçok kö­ "Kozakçıoğlu yaralı mı?" "Selen
yün insanı. "Artık bizi öldürseler vurulmuş mu? " bölgede en çok so­
kimyasal silah atsalar da umuru­ rulan soru bu . PKK psikolojik sa­
muzda değil. Çünkü bundan ötesi vaş taktiklerini de uyguluyor. Kimse
sadece ölüm. Yaşadıkça daha çok bu sorulara olumsuz cevap almak
zulüm görüyoruz" . Peki ne olacak? istemiyor gibi .
Ya göç, ya direniş ! Ancak direniş Önemli konulardan biri de yöne­
için Batı'dan, solculardan, Ankara'­ tim safındaki huzursuzlıklar. Ko­
dan , AT ve Avrupa'dan hiç destek zakçıoğlu 'nun burnunun büyüdü­
ve ses yok . 'Gelsinler birlikte ğünden söz ediyor deneyi_mli bir
yürüyelim' diyenlerin sayısı az de­ muhabir. Başka bir temsilci İçişleri
ğil . Fazla bir şey istemiyoruz, bize Bakanı - Kozakçıoğlu çatışmasına
ikinci sınıf insan demesinler yeter. değindi . Kaynağa göre Abdülkadir
Hor görmesinler bizi . Eşit haklar Aksu , kendisine verilen ilk brifing­
tanısınlar bize . " te " Botan" bölgesinin neresi oldu­
Şikayetler iletilmiş SHP'ye. Ne ğunu sormuş . Ogün bugündür Ko-
ki, birçok köylü, "beyaz kedi, siyah zakçıoğlu'yla araları iyi değilmiş .
kedi" benzetmesi yaparak SHP'den Hatta yerine Saffet Arıkan Bedük
umutvar değil. Çünkü parti kulis­ getirilmek istenmiş. Ancak bu so­
lerinden , ilçelerden söylentiler uza­ nuncusu görevi kabul etmemiş. Her
nıyor ta Cudi tepelerine. Örneğin, durumda Kozakçıoğlu'na gidici
Fuat Atalay Diyarbakır toplantısın­ gözüyle bakanlar çoğunlukta. Bu
da konuşan Silvanlı bir partiliyi BİNEVŞ AGAL, gerçek efsaneye
arada süper valinin, bölgede ağa ço­
Kürtçülük yapmakla suçlamış. Şır­ karışınca dertli kadınların "Telli Ana "sı
cuğu olup 1974 K ürt siyasi hareket­ oluvermiş Cizre · de.
nak 'a geliş nedeni iki şeye bağlanı­ lerinin önemli önderlerinden biriyle
yor : Bir, Siirt 'teki Baykalcılar lehi­ "özerklik meselesini" sık sık görüş­ mediğimiz bir oyun mu tezgahlanı­
ne kulis yapmak . İki, yeni taktiğe tüğü söylentisi de Diyarbakır aydın­ yor. Açık söyleyeyim . Bu baskıla­
göre bölgede Baykalcıhğın makya­ ları arasında çok yaygın . ra toplu bir tepki gösterilirse, dev­
jını tazelemek . Aynı kanıyı Diyar­
• • let çıkacak olayları önlemekte güç­
bakır'daki SHP'liler de paylaşıyor. lük çeker. O zaman da herhalde as­
Onlara göre Baykal, Turgut - Fuat Askeri açıdan Botan keri yönetim gelir. Kimyasal silah
Atalay kardeşleri bölgedeki etkisi­ bölgesinde "pat" durumu kullanılacaksa bunun bir gerekçesi
nin yayılması için mızrak başı ola­ olmalı. Acaba gerekçe mi yaratıl­
rak kullanıyor. Hatta özel toplan­ yaşanmakta. Koşulların yer
maya çalışılıyor. Tahminime göre
tılarda Baykal adına şunlar sık sık yer PKK lehine olduğu bile PKK önümüzdeki birkaç yıl içinde
fısıldanıyor: " Kürtleri kazanmak söylenebilir' ' . . bölgede etkinliğini daha da arttıra­
için radikal çıkışlar yapmalıyız. Ay­ • • cak . "
rıca gerekirse özerkli kten öte bir Kasımla taraftarı Uludereli bir
hak sorunu da ele alınabilir. Zama­ Gerek Safa Giray'ın"Orduya ba­ Kürt'ün sözleri , yaygın bir değerlen­
nı ve zemini gerek . " şarısızlık sözünü yakıştıramaması" dirmeyi yansıtıyor: " Kasımlo şehit
İ şbu radikalizmden olacak Halil gerekse yeni asayiş komutan� Kor­ oldu. Barzani" köşesine çekildi . Bu
Akyüz, geçen aylarda Beytüşşebap general Hikmet Köksal 'ın "işimiz ihale Abdullah efendiye kaldı her
Kaymakamı 'na şunları söyleyiver­ çok zor" demesi bölge düzeyinde ve halde. "
miş: " Kaymakam bey artık zama­ resmi çevrelerde bu konuda bir bu­ PKK'nın Botan hattında güçlü
nıdır, iyi dinleyin . Bir gün gelir Şı­ nalımın ipuçları sayılabilir . olmasının bir nedeni de çift yönlü
van 'ın heykeli dikilir. Yüksekova'­ PKK'yla mücadelesinde mekani­ ideoloji. Köylülükten gelen küçük
ya ve bölgeye Kürıçe yayın yapılır." ze birlikleri kullanarak bir üst aşa­ efsane ve kahramanlıklar. Örneğin
Durmuş kaymakam, bu sözlerden maya geçen askerler kimyasal silah Cizre'de geçen şubat öldürülen Bı­
sonra ivedilikle başka yere atanır . kullanırlar mı? Bölgedeki ilk soru nevş Agal 'ın (Berivan) mezarı , ço­
bu . Cevat Korkmaz'ın ulaştığı yaş­ cuğu olmayan ya da dertli kadınla­
AKSU: " BOTAN NERES İ ? "
lı bir aşiret reisinin söyledikleri çok rın ziyareti haline gelmiş . İk incisi,
Askeri açıdan Botan bölgesinde önemli : " Böyle olacağı belliydi. Gü­ kendi örgütlenmesine ilişkin siyase­
"pat " durumu yaşanmakta. Koşul­ venlik güçlerinin baskısından bıkan ti, ideolojisi . Oysa bunlara karşı
ların yer yer PKK lehine olduğu bi­ herkes, kendileriyle yakından görü­ mücadele eden özel timin gül:ü ni­
le söylenebilir. Askeri açıdan hızlı şebilen PKK'ya ilgi duymaya başla­ şancılığında. Başarı buna bağlı . Bir
ve bastığı yeri iyi biliyor. Tercüman dı . Bu işin güvenlik önlemleriyle çö­ de ideolojik olarak "bu devleti
ve Hürriyet gibi gazetelerin de be­ zülemeyeceği açık. Devlet bunun yıktırmayız" telkinine canı gönül­
lirttiği gibi , yerel halkın çeşitli ne- farkında değil mi? Yoksa bizim bil- den sarılmışlar.

İKİBİNE DO�RU • 6 AGUSTOS 1 989 • 17


ABD KONSOLOSUNUN
CUDİ TURU KOZAKÇIOGLU'NUN A Ç 1 K L A M A S I
Cudi' de kimyasal silah kullanılır
mı sorusu hala büyük bilmece. De­ " Kimyasal _silah kullanılm adı,
neyimli bir gazeteci, 'Kozakçıoğlu
giderse, kullanılabilir' görüşünde.
Özel Tim yetkililerinden biriyle gö­
kullanılmayacak' '
rüşen devlet memuru şu karşılığı
verdi: "Özel Tim'e kalsa dünden kul­ D erginizde iddia edildiği şekil
ve sayıda köy ve mezraların
luluğunu taşıyacak bilinç ve
güçtedir.
lanacak . Ancak araya giren, çelme boşaltılması söz konusu olmadı­ O nedenle devletimizin imza
takan, engelleyenler var hala . " Sağ­ ğı gibi, bugüne kadar boşaltılan koyduğu uluslararası anlaşma ve
daki bir gazetenin ünlü bayan yaza­ herhangi bir köy veya mezra bu­ protokollara sadakatta kusur ede­
rıyla görüşen Kozakçıoğlu, "Cudi'­ lunmamaktadır. bileceği düşünülemez.
deki 25 köyü boşaltma kararının ke­ Yine derginizin 8 'nci sahifesin­
Diyarbakır İli Hani İlçe'sine
sinlikle uygulanacağını, başarılı olu­ de "NBC ÖRNEK EMRİ HA­
bağlı Serdi Köyü yakınlarında 30
nu rsa diğer köyleri de ZIR: CUDİ 'DE KİMYASAL Sİ­
boşaltacaklarını' ' belirtmiş. TEMMUZ 1 988 günü teröristlerle
LAH MI?" başlığı altında, asker­
Kuşkusuz olasılıklar yabana atı­ girilen çatışma ile bugüne kadar
lerin halkı kimyasal silah kullan­
lır gibi değil. Özellikle üçüncü aşa­ gerçekleştirilen operasyonların hiç
makla tehdit ettikleri, Diyarbakır
mada bu mümkün . Ancak bir kaç birinde kimyasal silah kullanılma­
İli Hani 1lçe'sine bağlı Serdi Kö­
günlük ivedi konu değil. Gene Mil­ mış olup, bundan sonra yapılacak
yü yakınlarında 30 TEMMUZ
li Savunma Bakanı Safa Giray'ın operasyonlarda da kullanılması
1988 günü teröristlerle girilen si­
sözleri son derece uyarıcı: " İ lle de söz konusu değildir.
lahlı çatışmada güvenlik kuvvet­
başarılı olmak diye bir görev veril­ lerinin kimyasal silah kullandık­ Lice'li bir grup asker tarafın­
seydi orduya, gereken eğitimi de şu­ ları iddia edilmektedir. dan gönderildiği iddia edilen ko­
nu da bunu da yani tüm değişiklik­ Güvenlik kuvvetlerimiz, yaptığı nu ile ilgili mektup asılsız ve
ler yapılarak onu da yapardı . " her görevin, her icraatın sorum- mesnetsizdir.
(Cumhuriyet 3 1 . 7 . 89).
PKK'nın da bir aydır kimyasal si­
lah kullanılabileceği olasılığını cid­ yabancı koku hissederseniz, hemen gay'ı misafir komando, piyade ve
diye aldığı haberleri geliyor. Nite­ ıslak bir mendille yüzünüzü kapa­ özel tim birlikleri "yıldırım" hare­
kim bu konuda militanlarını eğitti­ tın ve yüzükoyun yere yatın. " katıyla Cudi 'ye tırmanıyor. Van
ği belirtiliyor. Cudi eteklerinde bir 2000'e Doğru 'nun ' 'Cudi dağın­ 1 20 . Seyyar Jandarma Tugayı ve
köylü şunları anlattı: " Yaklaşık bir da kimyasal silah mı" haberinden takviye birlikler Kadot dağına yö­
buçuk ay evvel PKK'lılar köyümü­ sonra ABD Adana Konsolosu'nun nelir. Van, Gürpınar-Çatak yöresin­
ze geldiler. Bize şöyle öğüt verdiler: birden bölgeye gelmesi dikkat çek­ den seçilen 1 80 kadar " kılavuz ko­
'Asker eğer geri çekilir, buraiarı bo­ ti. ABD Konsolosu gezisine Bingöl' - rucu' ' da operasyona katılıyor ve 1 3
şaltırsa, siz de çoluk çocuğunuzu den başladı. Neden Bingöl? Yorum­ dakikada dağa hakim olunuyor.
alın ve askerin peşinden gidin. Eğer cular MİT Bölge Müdürlüğü'nün Irak'tan kuşatılan Gare, Yükseko­
bombalamadan sonra herhangi bir Diyarbakır'dan Bingöl 'e taşınmış va Komando. Alayı'na verilen Cilo,
olmasına gönderme yapıyorlar. Siirt Komando Tugayı sevkedilen
"Kürt deyip hor görmesinler, Konsolos Muş, Siirt, Mardin ve
eşit muamele etsinler yeter" 800 kadar komandoya havale edi­
Van 'a da geldi . len Gabar dağları da Büyük Cudi
TATBİKAT VE APO ' Y A Operasyonu içine girecektir. Yapı­
SUİKAST lan planın tatbikatında mağaralara
zehirli gazlar atılacak. Beklenen ölü
Cudi ile ilgili son gelişmeleri Van'­ militan sayısı ise 200 olacak .
dan Günay Aslan şöyle özetledi: Bu arada Şam'dan alınan önbil­
2-3 Temmuz gecesi Cudi operas­ gilere bakılırsa 300 kadar Peşmer­
yonu yapıldı. Sabah 6.00'da başla­ ge giysili Özel Harekat Tim'i Lüb­
yan hava komando ve özel tim taar­ nan'ın Bekaa Vadisi'nde üslenen
ruzları öğleden sonra 1 6. 00'da ta­ PKK lideri APO'yaJ suikast girişi­
mamlandı. Plana göre Cudi, Gabar, minde bulunmak üzere sının geçmiş.
Kadot, Cilo ve Gare dağları ·önce Gene Kızıltepe 'Mülteci Kampı'­
yoğun bombardımana tutuluyor, ndan İran'a geçenler arasında PKK
ardından karadan gelen hamleyle kamplarına saldırı düzenlemekle
sağ kalanlar tamamlanıyor. Malat­ görevli Özel Gerilla Birliği Tim 'i de
ya, Diyarbakır, Eskişehir ve Anka­ bulunuyor. Bir başka haberde ise
ra' dan kalkan uçaklar, Güney­ Yoncalı köyünde cesetleri yakan
Kuzey-Batı yönünde üçgen çizerek Binbaşı Ahmet Korkmaz'ı hedefle­
aynı saatlerde, ayrı doğrultularda yen roket saldırısı düzenlendi Hak­
yol alıyorlardı. Yedişer uçaktan olu­ kari 'de.
şan 21 'lik filo, dönüş turunu sali­ Cudi dağı artık dünyanın çeşitli
men Cudi üzerinde tamamlayarak yerlerinden görülüyor, bir ilgi oda­
1 1 .00 sularında üslerine dönüyorlar. ğı haline geldi . O
Aynı gün Şırnak Komando Tu- FA İK B UL UT/SELAM İ İNCE

1 8 • İKİSİNE DOGRU • 6 A�USTOS 1 989


snz SENARYOSU C E M A L S Ü R E V A

Kanun kuvvetinde aşağılama


B
üyük Millet Meclisi' -
nde şu kadar millet-
-
vekili var . . . Yüzdeler,
oranlamalar . . . yüzde
21 , yüzde 1 5 . .
- Özal b u oranın yüzde 1 2'ye
n
GANKAYA l
düşmesini bekliyor. O zaman ayı­
lacak . . . Hatta, yüzde 1 1 'e, yani 1 2
Eylül öncesine. Ancak o zaman er­
ken seçime razı olabilir.
- Bu yüzdeleri ve oranlamaları
ayrıca ikiye bölmelisin.
- Neden?
- Kanun kuvvetinde kararna-
melerden ötürü. Bu tür kararname­
lerle Özal, Meclisin görüntüsünü,
doğrudan halk temsilcisi imgesini,
bir yerde gücünü ve saygınlığını
yok etmiş, hiç değilse gölgelemiş­
tir. Bugün, sözgelimi, Cumhurbaş­
kanlığı seçimi konusunda Meclisin
ağırlığından söz ediyor. Ama olan
kadarıyla da, o ağırlığı almış, orta­ geçende . . . - Okus-pokus gibi bir şey. Hal­
dan kaldırmış. - Nasıl yani ? kın ekmeğine el koyarsın.
- Şöyle özetleyebilir m iyiz: es­ - Basını Şeytanın avukatı ola- - Boşver bunları şimdi, Evita'­
kiden parlamento dışı muhalefet­ rak gösterdi . N 'olsa, basın bugün dan söz et. Evita deyince aklına i l k
ten söz edilirdi. Özal büyük bir ye­ halkın çıkarlarını da savunuyor. gelen adı söyle.
nilik getird i , parlamento dışı iktidar - Özal bir açıdan da ülkemiz­ - Haldun Dormen.
şey'ini getirdi. de kültürsüzlüğün söz sahibi oldu­ - Mirabeau?
- Neyini? ğu gerçeğini ortaya koyuyor. - Köprüsü m ü , kendisi mi?
- Şey'i n i işte canım, canavarı- - Alt kültürler var . . . - Kendisi.
nı. . . Özal kanun kuvvetinde karar­ - Hayır doğrudan klasik anlam- - Ölümünden yüz yıl sonra ke-
name hastalığıyla (evet, bir hasta­ da kültürsüzlük. Ve bir kültürsüz­ mikleri gömüldüğü yerden çıkarı­
lık bu} ANAP'ın meclis grubunu sı­ lük propagandası . . . Bu da bir kül­ lıp atıldı.
fıra indirdi. Şimdi de o gruba da­ türdür elbet . . . Balzac'taki "kişilik - Turgut Özal ilerde dekoratör
yanarak cumhurbaşkanı olmak ya uçurumu" kavramını düşün. "Top­ olarak anılacak. Ve anıları tek söz­
da birini oraya getirmek istiyor. Bu lum uçurumu" arıyor Özal. Kişisel­ cüğüne inanılmadan okunacak.
kadar milletvekili olan, üstelik hep­ liğinin açmazlarını oradan sıyırtıp (CEMAL SÜ REYA perdeyi
si her konuda gözünün içine ba­ geçerek. O yönüyle sıcak ve ro­ hafifce yoklayarak içeri girer, faz­
kan bir mecliste kanun kuvvetinde man kişisi. la ilerlemez ve şu iki dizeyi seyir­
kararname anlayışı ancak bireysel - Çağı atlayan adam, çağ atla­ cilere atarak kaybolur:
çılgınlıkla, benbencilikle, yanında dım diyor. "Kürtler yalan söylemek
yöresinde yer alan kişileri aşağıla­ - Bir Nasrettin Hoca tadı da zorunda,
ma tavrıyla açıklanabilir. Kusurla­ yok değil. . . Arnavutlar, doğru. "
rı çok Turgut Özal' ı n ; ama bunla­ - Nasrettin Hoca hiçbir zaman AJDA PEKKAN, ilerler ve ağ­
rın en ağırlarından biri, en yakın reisülküttap olmak istemedi. zını açar :
çevresinin dışındaki yakınlarını - Fonlarla bütçeyi fena geldi. "Makyaj bir iletişim aracıdır.
sonsuz aşağılamış olmasıdır. Bu­ - Çadırkentlerle Anadolu ' nun Herkesi birbirine benzetir. "
nun için, arkasına atı atıverdiği taş­ " kavimler kapısı " niteliğini yeni­ SEMRA ÖZAL, vizon içi nde:
lar artık yolunu fena kesmeye baş­ den güncelleştirdi. "Atatürk de Latife Hammı ba­
ladı onun. - Bunun iyi m i kötü mü olduğu kanlar kurulu karanyla boşamış­
- Münkir'ini hemen oracıkta ka­ bugünden söylenemez. Sen yine
tı. Erken seçim yok. ")
zıklayan Nekir gibi. . . fonlardan söz et. Fonlar dehşet! - Çok sı��k bir ad söyle.
H a l k ı d a Şeytan sayd ı Fak-fuk-fon bile var. - Ozker Ozgür.
• •
·
İKİSİNE DOÖRU • 6 A�USTOS 1 989• 1 9
[)OHKIYf
ÖLÜMÜNE Dİ R ENİŞ

Dayatan çare: Genel af!


Ö lümün nedeni, ne su kaybıdır, ne de darp! Neden, 12 Eylül'dür. ANAP iktidarıdır. Topluma
yerleştirilmek istene n korku rejiminin adaletsizliği yatıyor temelde. Mehmet ve Hüseyin 1 2 Eylül'ün
halka karşı açtığı savaşın kurbanlarıdır. Boşuna ölmemişlerdir. Demokrasi mücadelesi kayıpsız
yürümüyor.
atil kim?

K
Eskişehir Özel Tip
Cezaevi 'nde cinayet iş­
lendiğini bütün basın,
herkes görüyor, biliyor, söylüyor.
Böyle olacağı günlerdir belliydi .
Ölüm bağıra bağıra geldi. İ ktidar,
anaların, babaların, eşlerin, çocuk­
ların, kardeşlerin çığlıkları arasın­
da sahneledi ölümü. Sosyalist Par­
ti dışındaki mu halefet partilerinin
gözleri önünde . SHP 'nin kayıtsız
bakışları altında.
GENELGE SUÇLUYU ELE
VERİYOR
Olay yerinde inceleme yapmaya,
otopsi raporu okumaya, tanık din­
lemeye gerek yok . Adalet Bakanlı­
ğı 'nın 3 Ağustos tarihli açıklaması HÜSEYİN HÜSNÜ ERDOGAN - MEHMET YALÇINKA YA
suçluyu ele veriyor . Açı klama, .
Ölümüne direnişte canlarını verdiler.
"anarşi ve terör suçlarından hü­
kümlü ve tutuklu " diye başlıyor. fatı ise şöyle: " PK K örgütü üyesi Bakan Sungurlu da Müsteşar Arif
"Anarşi ve terör" sözcüklerini dur­ olup, adam öldürmek suçundan tu­ Yüksel de bal gibi bilirler. Kaldı ki,
maksızın tekrarlıyor. Yaşamını yi­ tuklu . " Öldürülenleri suçlayarak hükümlü de olsa o insan Türkiye
tiren Mehmet Yalçınkaya, "idama kendini aklama çabası sırıtıyor ade­ Cumhuriyeti 'nin vatandaşı değil
hükümlü PKK üyesi" diye tanıtılı­ ta. Hakkında kesin hüküm olmayan mi? Ona da yasaları uygulamak zo­
yor. Hüseyin Hüsnü Eroğlu 'nun sı- insanın suçlu ilan edilemeyeceğini runda değil misin? Bu insanları han­
gi yetkine dayanarak can güvenliği­
Tutuklu ve hükümlü aileleri Bakan 'la görüşmeye geldiler, gözaltına alındılar. nin sınırları dışına çıkarıyorsun? Si­
ze, ölenler hangi örgütün üyesiydi,
neler yapmışlardı diye sorulmuyor.
Niçin, ne hakla öldürdünüz? Baka­
na, müsteşara, ANAP'a, bütün re­
jime sorulan budur .
35 gündür açlık grevi yapan 259
insanı çelikten tabutlara doldurup
40 derece sıcaklığın altında 15 saat
sürecek bir yolculuğa çıkarıyorsu­
nuz. Evet, arkasında tek küçük pen­
ceresi olan o zırhlı askeri araçların
tabuttan başka adı olamaz. Kollar­
da ve ayaklarda sevk zinciri. Ve
damla su vermeksizin. Cinayetten
sonra, "sevke mani hal olmadı­
ğına " ilişkin doktor raporu aldığı­
nızdan dem vuruyorsunuz. Ambu­
lanslardan, savcılık araştırmaların-

20 • İKİBİNE DOGRU • 6 AGUSTOS 1 989


A YDIN CEZAEVİ ÖNÜ. MAHKUMLAR ARABALARDAN İNDİRİLİYOR. 2 AGUSTOS 1989 GECESİ. SAAT 21.30 Bir tek ses
duyuluyor. Zincir şıkırtıları. Çevre halkı kadınlı erkekli toplanmış. Mahkümlar slogan atıyor: "Yaşasın haklı direnişimiz".

dan, otopsi sonuçlarından söz edi­


yorsunuz.
MIZRAK ÇUVALA SIÔMIYOR
Bütün bunlar toplumla, gerçekle
alay etmektir. O raporların, o açık�
lamaların ne anlama geldiğini ka­
muoyu biliyor artık . Çünkü, işken­
ce ekiplerinde yer almış doktorları ,
dünyanın önünde işkenceyi savunan
profesörleri tanıyor. Mehmet ve
Hüseyin'in ölümleri, " aşırı su
kaybına" bağlıymış. Ölüm nedeni
darp değilmiş. Peki darp var mı ölü­
' ıt...
lerin vücudunda? Söyledik ya kar­
İZMİR'DE GÖZALTINA AL/NAN BİR GRUP
deşim , darp değilmiş ölüm nedeni .
İşkence ile lime lime edilmiş vü­ hastalığına' ' bağlı olduğunu yazan le raporlara dayandırı larak ve-
cutlar, parçalanmış beyinler üzerin­ doktor ve heyet raporlarını ben şu rilmiş beraat kararlarını da.
de otopsi yapıldıktan sonra, ölü­ gözlerimle okudum. Hem de onlar­ Yetkililer, hem Aydın cezaevinde­
mün "böbrek yetmezliğine" , " kalp casını. İ şkenceciler hakkında, böy- ki yerleştirme sırasında çatışma ol­
madığını söylüyorlar, hem de iki gü­
A VUKA T SERHA T BUCAK, ESKİŞEHİR CEZAEVİNDE, NAKLEDİLMEDEN venlik görevlisinin yaralandığını. Bu
ÖNCE TUTUKLULARLA BİRLİKTE
senaryo da ezbere biliniyor. Sevke­
dilenler sopadan geçirilecek, ezile­
cek; sonra da isyan ettiler, görevli�
leri yaraladılar diye mahkemeye çı­
karılacaklardı . Tutukluları öldüre­
siye dövdürttükten sonra, ' 'teğme­
nimin kulağını ısıracaklardı' ' diye
dava açan cezaevi müdürleri yaşa­
dı bu Türkiye'de. Yaşıyor. Ama
ölümler, bu senaryoyu yatırdı .
"Ölümler darpla olmadı" oyunu
sahneye konuyor.
Bırakalım masalı . Mızrak çuva­
la sığmıyor. Açıklık, demokrasi, in­
san hakları bugünkü rejime dar ge­
liyor. ANAP'ı sıkıyor. Düzen, ya­
lanın toz dumanında, zulümle yara­
tılacağı sanılan suskunlukta huzur
arıyor.

IKIBINE DOGRU • 6 A�USTOS 1 989 • 2 1


CEZAEVLERİ YILLARDIR GÜNDEMDE

EMİRLER AYRI pı dışarı etmişli kleri var. Olmadı, oyu yoklamasıyla saptadıklarını da
ÜZÜNTÜLER AYRI polis çağırmışlıkları var. Cezaevle­ söylüyorlar . SHP gerçekten demok­
riyle ilgilenirlerse oylarının azalaca­ rasi mi istiyor, yoksa, iki yüzlü po­
SHP üzüntülerini bildiriyor. ğı korkusu içinde yaşıyorlar, SHP litik yöntemlerin kendisine de gerek­
Ölümlerden sonra, dudağının ucuy­ yöneticileri. "Af"tan söz ediyorlar li olacağını mı düşünüyor? İnsan
la. Bakan Sungurlu, Müsteşar Arif tabii , ama kapı aralarında, taban­ hakları mı önemli kendisi için, yok­
Yüksel de bildirdi üzüntüsünü. Gizli larının af istemediğini bunu kamu- sa, yarın başına geçmeyi umduğu
emirler, genelgeler ayrı , üzüntüler

ÇAGRI
ayrı tabii . " Aç l ı k grevlerine
bulaşmayın" diyen, açlık grevcile­
rini desteklemeyin diyen genelgesi
var SHP'nin, örgütüne. Kendileri­
M1T1NGE
ne başvuran tutuklu yakınlarını ka- OLANLARA SF.SStz KALMAK
iNSANLIK SUÇUDUR
�Jı: arcvinin 37. aıı.aııııde otum sınınna ıelen dirmiKUtrden 2 ki� ııldUl1lldO. Otcnlcr
OzsQrltljU için c!ldOlcr.
halkıııw:ın

SP ' den protesto �kiıchir Cuaeı•ı kıııer NllWl)'l"ıında bile g0r11lme)'ell )'Or.tcmlerlc Türkiye kımuoywıdaıı ,
b.,ından ,ıııencrek korku ve telaıl• bo.-ltıldı.

ve .genel af mitingi
Cinayetlerin he<&bı ıonılnıalıdır.
Tllm demokrat kamuoyunu, &iyasi paıtileri, kitle
itkencıe ve ciııı)'etlcri protesto etıntk irin ANKARA 'DA
OrsO!ICJini, •<»yallsıleri ce:z.arvlcrinf·
DO:U:NL.ENEN INGE
bukt,

KATll.MAY A tAl;OUVORVZ.

S osyalist Parti, genel mer­


kez ve çeşitli örgütler düze­
yinde yürüttüğü protesto eylem­
TilİH VE Y e:lt 6 Afusıoa PllUl Saat : 1 ' .00 ANKARA Eılik Kualu Meydanı.
NO'r. � At\ISIO> Cumartesi sQnll saat 1 l .Oô'dt l.tınlr'daı Aıık an'ya hareket Ha.wı Ttıın Anıtı
onuııden )Unlnerek baılı)'lp, ıchir dıflanada oıobll&lcrle s141l-tıit.
/ "\
.
lerini pazar günü Ankara'da dü­ ÇA(İIUYJ D&fiULO'!NILltı
zenlediği bir mitingle sürdürüyor. Al ... \' ...,_,. (�)'81111 Parti lmıir n Bık. , AJ,..,.ıaıı llmıta1 (l.H.D. lımir Sb. 8'
) �. ). ""-•t
Supcw (Peırol·h Alilla Şb Bfk.), "-• Yorıol•ullat (Bdtdi� h l Nolu Şb. ! �.I Htılm
Cezaevleri sorununun ancak bir
genel afla çözüleceğini vurgula­
yan SP genel merkezi , çahşmala­
Cudaıı (Belediye h 6 Nolu Şb. BtJı: .), ll•ıf Ça"fOtl• (9cltdlyt lı 2 Nolu Şb Bık.), il
C8elcdiıe it 4 Nolu Şb. Bılt.), Taı.c Oııft mlt <Belediye lı l Nolu Sb. Sekt), Y .!anf
ter Pi.it.isi hıııir İl U.,k.nı), Mc1ı-r X.-- (Hıbct·lf lzmir Şb B�k.), Arif Kan
lı.mit Şb Bık.), MILııhim Oc:ılk (Sciııloı·h (ııtıir Şb. lifle). Md- •ııı. • CS.S.

... kaplu
lııaıı (YeıiJ1- .
obil 1
,�<>!,�..
,_...
ıqı)'I� ICoap. Bık.). laenı. Dl8dr (Peırol·h Aliata Şb. YOrıctim Kurulu Ü)'tSI),
rmı ve eylemlerini bu noktada yo­ (Sclılloz·h Tqk. V�manı), MH- llodıı r (Karııyaka Halkrvi Şb. Sckr.), Ali &.r1ıla1ı • MKK
Üyesi), lı..U 0.rea (SP MKK Üyesi), Adli AnlH ($P MKX Ö)ai), Mdafa- Qlloıç _ ( lııni SP il
ğunlaştıracak. il 11.ıı
�j
Btk.) 111.wı l"ld (Yc şılltr Partisi MYK O�i), Ko tk&u: l'az.cıı otla (SP ll&Jıkesir Vük
., - . ·-- ·= ;:; - (SP
.

İzmir'de aralarında SP ve Ye­ • -· � it

şiller Partisi yöneticilerinin, de bu­ lık grevine parti üyeleri de katıl­ edilerek bir an önce grevin sona
lunduğu 37 sendika ve demokra­ dılar. Karar Kurulu üyesi Adli erdirilmesini istedi.
tik örgüt yöneticisi gazetelere or­ Aslan , Denizli İl Başkanı Mus­
tak bir ilan vererek Ankara' daki tafa Güleç ve bir grup arkadaşı, CEZAEVLERİNDEKİ
mitinge katılma çağrısında bulun­ Eskişehir'den Nazilli ve Aydın'a DİRENİŞ SÜ RÜYOR
dular. Mitinge gidecekler İzmir hükümlü taşıyan sevk konvoyunu
şehir içinde bir yürüyüşle yola çı: Denizli'de karşıladılar, Aydın Ce­ Nazilli E Tipi Cezaevi , Mardin
kacaklar. Diğer illerden de mitin­ zaevi 'ne kadar izlediler. Boşaltma Yarı Açık Cezaevi , Kahraman­
ge katılım aynı eylem biçimiyle sırasında hükümlülerin dövülme maraş E Tipi, Malatya E Tipi ,
başlayacak. ve saldırıya uğramalarına tanık Ceyhan Özel Tip, Bursa Özel Tip,
SP Eskişehir il örgütü, açlık oldular. Genel Sekreter Yalçın Mamak Askeri Cezaevi, Çanak­
grevlerinin ölüm noktasına gel­ Büyükdağlı, daha ölüm nokta ı­ kale Cezaevi , Ergani, Buca, İs­
mesine rağmen yetkililerin duyar­ na gelmeden Eskişehir'de açlık kenderun cezaevleriyle daha bir­
sızlığım protesto için geçen hafta grevini yürüten hükümlülerle, Es­ çÖk ceza ve tutukevinde Eskişehir
açlık grevine gitmişti . İstanbul ' - kişehir Savcısı'yla ve Adalet Ba­ Cezaevi 'ndeki olayları protesto
da Halkevleri Kartal Şubesi 'nin kanı Sungurlu ile görüştü. Grev­ için girişilen açlık grevleri ürü­
SP Kartal ilçesinde başlattığı aç- cilerin haklı istemlerinin kabul yor.

22 • İKİSiNE DOGRU • 6 AGUSTOS 1 989


••
YILDIR
ÖZGÜRLÜK '
bakanlıkların, güvenlik güçlerinin,
mahkemelerin itibarı mı? Bu ku­ .. � ) .
rumları şimdiki gibi koruyup kulla­
nacak m ı , kullanmayacak mı?
Ölümle biten son olayda SHP ne
yapt ı ? B i r ay sust u . A NAP ,
SHP'nin suskunluğu zemininde uy­
guladı politikasını . Bakan Sungur­
lu'dan tam not aldı SHP. Bu sebep­
le SHP'yi değil, haberi yazan bası­
nı suçladı, " kışkırtıcılıkla" . Şimdi
üzüntüler bildiriliyor. Neye yarar?
SHP sorumludur.
Saniyede yasaların çıkarıldığı ,
yüzlerce yıllık milyarlarca liralık ce­
zaların bir çırpıda silinip atıldığı bir
ülke Türkiye. Yeter k i , suç
"büyükler" tarafından işlenmiş ol­
sun . Devletin tepesindekiler, Anglo­
Sakson sermayesinin uzantıları, ye­
raltı dünyasının kodamanları, haya­
li ihracat trilyonerleri . . . Oralarda,
yukarılarda MİT raporları, mahke­ İSTANBUL ŞİŞLİ'DE 2 TUTUKLUNUN ÖLDÜRÜLMESİNİ PROTESTO EDEN
me kararları buruşturulup atılacak GENÇLER
kağıtlardır sadece; soruşturmaları
·

kendinden uzak tutmak, yüzünde­ Mehmet ve H üseyin'in uğrunda !arın, Arif Yüksellerin kafası hü­
ki sineği kovalamaktan kolaydır. ölüme gittikleri hak artık, cezaevin­ küm süremez. Demagojinin ötesine
Hukukun incelikleri, adaletin yu­ de havalandırmaya çıkma hakkı de­ geçecek bir demokratlaşmayı yaşa­
muşaklığı oralar içindir. Yukarıda ğildir. İnsan gibi yaşama hakkıdır. mak istiyor toplum. 1 2 Eylül'ün bü­
görmezden gelinen suçların ağırlığı Yüzbinlerin sokağa döküldüğü, tün tezgahları boşa çıkmıştır. Ceza­
aşağıda, halk söz konusu olunca, özgürlük ve eşitlik talebinin bu ka­ evlerinden yükselen sese kulak ver­
zulüm biçiminde ortaya çıkar. Ge­ dar yükseldiği, Türkiye'de cezaev­ me zamanıdır ! O
nelgeler Allah kelamı olur, yasalar leri böyle olamaz. Oltan Sungurlu- . HASAN YALÇIN
aşılmaz dağlar gibi dikilir, insan ya­
şamının, insan haklarının karşısına.
İşte 1 Ağustos Genelgesi, işte •

1 4 1 - 1 42!
Ama, "ne yapalım yasalar böy­
CEZAEV L E R i N D E
le" , "ne yapalım genelge böyle söy­
lüyor"un ötesine geçmiştir sorun.
BASKI LARA SON
BU KAFA HÜKÜM SÜREMEZ
Ölümün nedeni, ne su kaybıdır,
İNSANCA YAŞAM
ne de darp! Neden, 12 Eylül 'dür.
Anap iktidarıdır. Topluma yerleş­
tirilmek istenen korku rejiminin
M İTİNG VE YÜRÜYÜŞÜ
adaletsizliği yatıyor temelde. Meh­ SOSYALİST PARTİ Ankara İl Örgütü
met ve Hüseyin 1 2 Eylül'ün halka Yer: Etlik Kasalar Mevkii
karşı açtığı savaşın kurbanlarıdır. Gün: 6 Ağustos 1 989
Boşuna ölmemişlerdir. Demokrasi Saat: 1 6. 00
mücadelec;i kayıpsız yürümüyor .

İKIBİNE DO�RU • 6 AGUSTOS 1989• 23


S IYİH DfllfH İ
Psi kolojik
Danışma Merkezi
Ç ayında
an kaya Belediy esi , haziran
bir "Psikolojik Danışma
Merkezi" kurdu. 1 . 5 ayda toplam
250 kişi başvurdu. Merkezin Başka­
nı Faruk Güçlü ilk çalışmalarla il­
gili şu bilgiyi verdi : • • 10 dolayında
boşanma olayı var. Başvuranlardan
86 kişi daha önce intihara teşebbüs
etmiş . 10 kişi de intihar etmeyi dü­
şünüyor. ' ' Kuruluş, şimdilik Çan­
kaya Belediye sınırları içinde hizmet
verecek . Ancak faaliyetlerini daha
da genişletmek istiyorlar. Astsu bay çeker silahını!
Başvurular 1 35 5 1 30/244 numa­
ralı telefona yapılabilir. Güçlü'den
bir ilk değerlendirme: Gençler, te­
P iyade üstçavuş Muzaffer İnsel
ev yıktırdı. Olmadı silahını
ateşledi.
uzaklaşır. Yara almadan kurtulan
Yıldız ailesi, Küçükçekmece savcı-
lığına başvurur. Ancak Muzaffer
lefonla konuşmayı, yaşlılar ise yüz­ İkitelli Ziya Gökalp Mahallesi'n- İnsel serbest bırakılır. Yıldız, " Ki-
yüze görüşmeyi tercih ediyor. de oturan Hasan Yıldız, geçen haf- me başvuracağımı şaşırdım. Tapu­
Merkezin hedefleri şöyle açıkla­ la işten döndüğünde, evinin yerle lu evimin yıkılmasına mı, silah çe-
nıyor: " Çankaya' da haftada ya da bir olduğunu görür. Öğrenir ki, ast- kilmesine mi, yoksa verilen karara
ayda ne kadar intihar olayı oluyor? subay Muzaffer İnsel, jandarmala- mı?" diyor.
Kaç cinayet işleniyor, fuhuş ne du­ ra, zabıtalara yıktırmış, üç yıldır
Perşembe günü, Küçükçekmece
rumda? Bu soruların yanıtlarını al­ oturduğu tapulu evi . . ·
Savcılığı, Hasan Yıldız'ın oğlu Cen­
mak istiyoruz. Ağustos ayında bir
Yıkımdan iki gün sonra astsubay giz Yıldız'ı tutukladı. Suçu, yazdı­
anket yapacağız. Halkla diyalog
ğı pankart. Savcılık, pankar­
kurmak şart. " İnsel arkadaşlarıyla enkazı kaldır­
maya gelir . Hasan Yıldız'a derhal tın siyasi amaçla kullanıldığı iddia­
Ayrıca merkezin açtığı ilaç kam­
panyasında 7 1 milyon tutarında orayı terketmesini, yerin kendisine sında. Cengiz Yıldız, Metris cezae­
ilaç toplandı. Bu ilaçlar, merkeze ait olduğunu söyler. Y ıldız itiraz vinde şimdi . O
fakirlik belgesi ve reçete ile başvu­ edince, astsubay İnsel, çeker silahını
ranlara dağıtılıyor. . . O ateş eder . Sonra biner arabasına
Kürdistanh
Afgan göçmenlerine beş ülk� yasak
Kadınlar Birliği
A fgan göçmenlerinin bugünler-
de önemli bir sorunu var . Beş
ülke kendilerine pasaport yasağı
koydu. Afganistan, Pakistan, İran,
kuruldu
Çin ve Sovyetler Birliği . . . Göçmen­
ler, "Bu ülkelerde akrabalarımız F ederal Almanya ve Batı Bertin' -
de yaşayan Kürt kadınla r, 6-7
var. Yasağın kalkmasını istiyoruz. Mayıs'ta bir araya geldiler. 1 0 yıl­
Konuyu Cumhurbaşkanına ilettik dır süren çalışma lar sonucunda
ama sonuç alamadık" diyorlar. KOMJI N'i kurdular KOMJI N'in
Afganlılar, 1 980 sonrasında hedefleri arasınd a şunlar var:
Türkiye'ye getirilen ilk göçmenler. Federal Almanya ve Batı Berlin'­
Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in is­ de yaşayan Kürt kadınları örgütle ­
teği üzerine 1 982'de 2 1 4 aile Ceylan­ mek ve birlik-dayanışmayı geliştir­
pınar 'a yerleştirilmişti . Her aileye mek. Onların sorunlarını çözümle­
iki katlı ev, işletme arazisinden mek . Özelde K ürt kadınlar ı üzerin­
20'şer dönüm sulu arazi verildi. deki baskı ve ayrımcılığa karşı mü­
Yerleşim birimine "Evrenpaşa cadele etmek ve toplumsal yaşamın
Mahallesi" denildi. Mahallenin . her alanında eşit haklara kavuşma­
okul, cami, PTT, elektrik, su ve ka­ ları için çalışma lar yürütm ek.
nalizasyon şebekesi daha başından Yabancı düşmanlığına ve her tür­
sağlandı . Göçmenler, tarımcılığın lü ayırımcı lığa, ırkçılığa karşı halk­
yanısıra deri işletmeciliği yapıyor- lar arası dostluk ve dayanışmayı sa­
-w..;.:.
.... . _
._.. _. Iar. O vunmak. O

24 • IKİBİNE DOÖRU • 6 AGUSTOS 1 989


İLKER DEMİR

Kızını görecekti, işkence gördü


1 le974'de yayımlanan ilke ve Kit­
dergilerinin yazıişleri müdür­
daha büyük çocukların yakınları.y­
la görüşebildiğini, uygulamanın 11-
lüğünü yapan İlker Demir, 6 yıldır ker Demir'e yönelik bir baskı taşı­
çeşitli cezaevlerinde yatıyor. Şu an­ dığını belirtiyor Güllühan Demir.
da Nazilli E Tipi Cezaevi'nde bulu­
Açık görüşün bitimine 1 saat kala
nan Demir'in 48 yıl kesinleşmiş
tek başına içeri giren Güllühan De­
mahkumiyeti var .
mir, kendisinin ve kocasının sürek­
Eşi Güllühan Demir, geçtiğimiz
li hakarete uğradığını anlatıyor. Gö­
kurban bayramı kızıyla birlikte zi­
rüşten sonra da İlker Demir, hüc­
yarete gitti . Bir tutam açık görüşün
reye kapatılıyor ve saçları kesiliyor.
tadını çıkaracaklarını umuyorlar­
dı . . . Ancak, başgardiyan o güne ka­ İşkence görüyor . . . ' 'Verdiğin dilek­
dar uygulanmamış bir "kural"ı ha­ çeleri sana yedireceğiz" diyerek sal­
tırlamış olacak ki, l 2 yaşındaki kı­ dırıyor görevliler. Demir'in avuka­
zının nüfus kağıdının olmaması ne­ tı Dursun Sakıncı da, müvekkilinin
deniyle, babasıyla görüşemeyeceğini toplam 10 gün hücrede tutulduğu­
bildirdi. Arkasından Başsavcı Şeref nu, astımlı olmasına rağmen çok
Mollaoğlu tekrarladı bu "hükmü " . kötü koşullarda baskıya maruz kal­
Aynı gün, nüfus kağıdı bulunmayan dığını anlatıyor . "Yüzündeki darp
İLKER DEMİR KIZIYLA. Daha önceki bir
açık görüşte. . .
izleri benimle görüşürken hala bel­
li oluyordu. Bana kanlı gömleğini
sakladığını anlattı. Müvekkilim her
an aynı uygulamayla karşılaşabilir' '
diyor. Nazilli Sağlık Ocağı ' ndaki
görevli doktor da verdiği raporda iş­
kence izlerinin sabit olduğunu
yazıyor.
Olaydan sonra Uluslararası Af
Örgütü' nden, Başbakan Turgut
Özal'a yollanan bir bildiri ile Na­
zilli E Tipi Cezaevi'ndeki baskı ve
kötü koşullar protesto edilerek, İl­
ker Demir'in hastalığının tedavi
edilmesi istendi . O

Hastaya
1 42 km. 'lik
Sosyalist Parti'ye polis yolculuk
Ş anlıurfa'nın Ceylanpınar ilçe­
ve belediye engeli sinde halkın sağlığı Allah'a
emanet ! 70 bin nüfuslu ilçede sağ­

S ' 'İstenmeyen adam M .Abramo­


osyalist Parti Adana İl örgütü , dan geceleyin yırtılıp karalanarak lık hizmetleri 25 yıldır tek bir sağ­
tahrip edildi. Protesto içeren bildi­ lık ocağıyla sürdürülüyor, öte yan­
witz" e karşı protesto eylemini sür­ rilerin dağıtılması polisce engellen­ dan yapımına 5 yıl önce başlanan 50
dürüyor . ABD Konsolosluğuna si­ di. SP Antalya İl Başkanı Çetin yataklı devlet hastanesi hala bitiril­
yah çelenk koyan SP il Başkanı Çağlayan, Merkez İlçe Başkanı Ah­ medi . İnşaat, "Tasarru f Önlemle­
Vahdet Şimşek gözaltına alındı . . . met Turan Kul ve üye Cafer Alkan ri "ne takılıyor. Vatandaşlar, en kü­
SP Antalya İ l örgütü de Başkan­ gözaltına alındılar. çük hastalıklarda bile 1 42 km. uzak­
lık Kurulu kararıyla başlatılan '' Ab­ SP Antalya İl örgütünün Abra­ lıktaki Şanlıurfa Devlet Hastanesi'­
ramowi tz 'e Hayır" kampanyasında mowitz'e karşı başlattığı imza ka­ ·ne gidiyorlar. Cumhurbaşkanı Ke­
belediye ve polisin engellemeleriyle mpanyası sürüyor. " Büyükelçi Ab­ nan Evren'in 9 Haziran '88 tarihin­
karşılaştı. " Komplocu Ab.ramo­ ramowitz'e hayır " diyenlerin imza­ de ilçede yaptığı konuşmada hasta­
witz'e Hayır, Yaşasın Bağımsiz De­ larını gönderecekleri adres: SP An­ nenin yapılmasının zorunlu olduğu­
mokratik Türkiye" yazılı afişler, talya İl Örgütü Deniz Mah. Anafar­ nu söyledi. Ama o günden bugüne
polis ve belediye mensupları tarafın- talar (Güllük) Cad. No: 35/5 O değişen bir şey yok.

İKİBİNE DOGRU • 6 AGUSTOS 1 989• 25


M
ehmet Eymür'le si­
lahlarımızı karşılıklı
çektik. "Silah" dedi·
ğim teyp. Ateşli silah
MEHMET EYMÜR'ÜN BÜYÜK SUÇLAMASI değil. Bunun eğitimini görmüş
biriyle düello yapacak değilim.
Cesaret gösterip benim alanım­

" Ebu Fi ras tarafından da savaşmayı kendisi k,abul et­


ti. Eymür 2000'e Doğru'ya yolla­
dığı tekziplerde dergiyi "milli ku­
ruluşlara ve milli menfaatlere
karşı yabancılarla işbirliği" yap­

kul lanıldınız ' ' makla suçlamış, yayını sürdü- ·


rür1se b_unları, hem de
2000 'e Doğru'ya yazacağını bil­
dirmişti. Ben bu meydan okuma­
MİT Kaçakçılık Dairesi eski Başkanı Eymür, Hiram Abas ve ya, "ne biliyorsan açıkla, sayfa­
kendisini 2000'e Doğru'nun mağdur ettiğini söylüyor. Asil Nadir larımız açık" yanıtını vermiş,
"2000 'e Doğru, bu ş�hısların
konusunda devletin suskunluğun� açıklayamıyor. "MiT bugüne kimlerle, hangi yabancı güçler­
kadar kaç Amerikan casusu yakaladı" sorusunu le birlikte Türkiye'nin ve halkın
çıkarları aleyhine neler yaptıkla­
Eymür yanıtlayamıyor. rın ı , · hangi çevrelerle içli dışlı,
hangi skandalların aktörü, piyo­
- Buyurun yapın açıklamanızı. zin altında, düşüktür. Devletin et- · nu olduklarını ortaya çıkardı" di­
- Sizin bir cevabınız var dergi- . kili çevrelerine sadece MİT olarak ye yazmıştım. Eymür, tatilde ol­
den. Çok ağır ithamlar yer aldı be­ bakmayın. duğu için 2 Temmuz günlü 27.
nimle ilgili. Ben kendimi hiçbir güç­ - Siz MIT'i ayırıyorsunuz ama, sayımızdaki bu yazıyı yeni oku­
le birlikte görmüyorum, yabancı MiT bu devletin önemli bir parça­ muş. Beni telefonla aradı. Her­
güçlerle. Ben bir Türk milliyetçisi­ sıdır. kesin ne demek istediğini açık­
yim. Bunu , sağcılık anlamında al­ - Çünkü ben, ihtisasım olan ko­ ladığı ikibuçuk saatlik bir görüş­
mayın. Renksiz bir adamım diyebi­ nudanbahsetmekistiyorum. Dışına me yaptık. Karşılıklı teyplerirnizi
lirsiniz, bir yerde. Yani sadece dev­ fazla çıktığım zaman hatalar yapa­ çalıştırdık. Eymür'ün teybi AIWA
let çıkarlarını düşündüm. bilirim. markaydı , beni m ki Sony.
- Birçok yayınımız oldu. MIT­ - MIT'in CIA ile nasıl kaynaş­ Ayrılırken özellikle Firas'la il­
CIA-MOSSAD ilişkisi konularında. tığı konularında kitaplar var. Son gili sözlerini aslına uygun yaz­
Bu arada bazı bilgileri kamuoyuna olarak Cüneyt A rcayürek 'in kita­ mamı istedi.
yansıttık, bazıdeğerlendirmeler yap-, bı . . . Sir de Eymür'ün teybi kapat­
tık. Sizin adınız bu olaylarda Hiram - Cüneyt Bey'in kendimle ilgili mamı isteyerek söyledikleri oldu.
Abas kadar geçmiyor. A ma Hiram konularda o kadar çok yanlışları Bunları yazmıyorum tabii .
Abas'la çok teşriki mesainiz var. var ki, diğerlerine de çok sağlıklı
Bütün bu konularda sizin kritik bir bakmak yanlış olur. - Konuya dönersek?
sözünüz var. "Bazen kendi kendi­ - Sizi, kendi bilincinizle A meri­ - Benim söylemek istediğim şu:
me, kime hizmet ettiğimi soruyo­ ka 'ya hizmet ettiğiniz biçimde eleş­ Bir özeleştiri yaparak geçmişte ha­
rum " diyorsunuz. tiremem. Ancak bu tür örgütlerde talar yaptığınızı yazdınız. (Saçak' -
- Birlikte çalışmakla, işbirliği öyle mekanizmalar işliyor ki, sizin taki geçmiş muhasebesine değini­
arasında fark var. Zaten müttefik o "kime h izmet ettiğimi yor). Acaba yarın gene bir özeleşti­
devletler dediğimiz NATO ve diğer bilmiyorum " sözünüz uluslararası ri yapıp, bugünkü şeyleriniz için de,
Batı devletleri ile bir işbirliği var. Bu işlerde daha da geçerlidir. hata yaptık diyebilir misiniz?
işbirliği sadece istihbarat dalında - Dayandığınız temel çürük di­ - Hata yapmamak mümkün de­
değil. yorum. Bu yazdıklarınızın temelinin ğil. Bunu yaşamınızın son yılların­
- Kıl payı bir fark var. pek sağlam olmadığını düşünüyo­ da siz de gördünüz. Meziyet, hata­
- Biraz daha, kıl payını aşar ya- rum. ları görüp düzeltmektir. Sizinle il­
ni. - Aramızdaki görüş ayrılığı o. gili bir hata yaptığımızı görürsek,
- I2 Eylül darbesi yapıldığında Dün siz telefonda bana dediniz ki, bunu da düzeltiriz. Bizim hedefimiz
CIA uzmanlarından istasyon şefi ' 'yazdıklarınızın hepsinin yanlış ol­ kişiler değildir.
Paul Henze� "Bizim çocuklar işi bi­ duğunu söylemiyorum. " - Ama ben sizin sayfalarınızı
tirdi" demişti. Biz burda ne kadar - Söylemiyorum , söylemiyo­ çok süsledim. Olmayacak şeyler çık­
münakaşa etsek A merika ile Türki­ rum. Ama diyorum ki, benim ismi­ tı hakkımda, eskiden Aydınlık'ta.
ye arasındaki ilişkilerin sıkı fıkılığını mi kullanarak birtakım yerlere me­ - Bizim Hiram A bas'la ilgili son
ortadan kaldıramayız. Böyle bir saj vermenize karşıyım . Ben cesaret­ yayınımız, şöyle biter: "Bizim Hi­
gerçek var. siz, korkak bir adam değilim ki, ben ram Abas'/a işimiz bitmiştir artık. "
--- Ama bu söylediğiniz sıkı fıkı­ kendim de yazarım bunları . Müla­ Çünkü bir işlev yapıyorsa, o işlev
lıkta M İT'in rolü belki tahminini- kat yaparım, kendim söylerim. halka zarar veriyorsa o insan işlevi

26 • İKIBINE DOGRU • 6 AGUSTOS 1 989


dolaymyla konu­ !anmadığını söyleyebi­
muz olur. lir misiniz?
Şu polemik olma­ - Bir kere güvenlik
saydı keşke. Benim güçlerinin bu konuş­
için Mehmet Ey­ maların mealini bile­
mür, oturup analiz cek kadar işin iÇinde
yapabileceğimiz bir olması doğru mu? Ör­
insandır artık. neğin ben FKÖ bina­
- Mağdur duru­ sında Ebu-Firas 'la gö­
ma düşmüşsek saye­ rüştüm. Buna hakkım
nizde derim. 2000 'e var, gazeteci olarak.
Doğru 'nun sayesin­ - Ama bizim de is­
de derim. tihbarat teşkilatı ola­
- Yapılan iş ne­ rak birçok kişiyi bir­
dir? işkence var de­ çok yerde, yani eleman
dik, Hiram Abas kullanma ya hakkımız
şunu yaptı dedik. var. Siz de aynı işleri
- İnanın işken­ yapmıyor musunuz ga­
ceye sizin kadar ben zeteci olarak?
de karşıyım, ama is­ - Sizinki gibi değil.
ter inanırsınız, ister Ben de gittim Firas 'la
inanmazsınız. görüştüm. Bunlar ta­
- inanmak iste­ mamen gazetecilik çer­
rim. çevesinde, herkesle
DOGU PERİNÇEK VE FKÖ SİYASİ BÜRO BAŞKAN/ FARUK KADDUMİ. yaptığımız görüşmeler
- Ben sadizme, Böyle işbirliğine can kurban.
kendi ruhsal prob­ gibi bir görüşme. Bu-
lemlerini başkaları üzerinde tatmin - Ona gelelim o zaman? rada biz merak ettiğimiz konulan
eden insanlara karşıyım. - Şimdi bir Sati olayını alalım. soruyoruz. Sizinle de görüşme yap­
- Basının alet olması meselesine CIA ve MİT ilişkisi olduğunu söy­ tık, adımzı yazmamızı istemediniz.
gelince bu işlerle uğraşan herkes bi­ lemişsiniz. Yazmadık. Her haber kaynağı gibi
rileri tarafından kullanılmak istenir. - Filistin 'e karşı. yani. Biz hakkında haber yazacağı­
A ma kim az kullanılır, kim çok kul­ - Sati olayının şeyleri kimlerdir? mızda Hiram A bas'la da görüşmek
lanılır? Bizim bu konudaki ölçümüz İtham edilenler kimlerdi? Suriye ve istedik. MİT'teyken daha. Görüş­
şudur: Yaptığımız iş halka zarar Ebu Nidal'di. O tarihlerde Suriye ve medi.
vermişse, kullanılm.ışızdır. Ebu Nidal zaten FKÖ ile düşman - Görüşmez. Verdiğim sebepler­
· halindeydi. Nasıl olur da böyle bir
- Bir devlete istihbarat teşkila­ le görüşmez. Onun yerine k�ndi�i­
yargıya varılabilir, FKÖ'ye karşı fa­ zi koyun. Hakkınızda CIA aJanı, ış­
tı, ordu, polis lazım mıdır?
- Tabii. aliyettir, diye. kenceci yazsalar, siz görüşür müsü­
- Ama siz devrede bunları bom-
- Firas Ebu Nidal'ci mi? nüz?
- Ebu Firas M ısır Sefaret baskı- - Ben görüşürüm. Demirel, ken­
bardımana tuttunuz. Bu örgütlerin
mensubu olarak bizim size sıcak nında daha önce gelip, başarısız ola­ disine karşı yazanlarla daha çok gö­
rak geri dönüp, sonra verilen poli­ rüşür örneğin.
bakmamız mümkün değildir.
tik sözlerden dolayı burada temsil­ - Demirel açık bir insan. Ko­
- Halka bir şey yaptığınızda kar­
ciliğe gelmiş. Eski bir teröristtir. Ya­ numlar farklı.
şınıza çıktık.
pı itibariyle bombalı mektup konu­ - Şimdi Firas'la ilgili söyleye­
- İdefiksler var. Yaygın bunlar.
larında uzman olan, benim bildiğim yim. Firas Türkiye'nin dostu olan,
Şimdi Türkiye'de çok yaygın bu.
kadarıyla uzman bir kişidir. Sati üstelik Türkiye'nin dostu kabul et­
Düşünün, bir MİT mensubu olmak, olayı sırasında sizlerle yoğun bir tra­
M İT'e hizmet eden bir adam olmak tiği bir devletin temsilcisi.
fik içinde. Görüşmeleriniz var. Ne­ - FKÖ ile Firas'ı ayırmak gere­
adeta vatan haini olmak konumu­
ler konuştuğunuzu, neler program­ kir. Dikkat ettiyseniz Türkiye'nin
na geldi.
ladığınızı biliyorum. Siz gitti niz, Dışişleri de kendisini ikaz etti. Pro­
Doğu Perinçek tercüman �aik B� ­
- MiT de bunu yapıyor. Solcu
olmak vatan haini olmak diyor. tokol dışı bir iş yapıyor diye. Bu, ye­
lut' la gitti. Onun görüşmesı var. Sı­ ni değildir. Biz Ebu Firas'ın çıkış­
- Bunun dışında düşünen arka­
zin, Halil Berktay'la birkaç görüş­ larını o tarihlerde yanlış açılardan
daşlar da var. Bu, haksızlık olur ka­ meniz var.
naatindeyim. da değerlendirebilirdik . Bir Ebu Ni­
- Neler programladık? da} faaliyetine neden sahip çıkıyor
- 2000'e Doğru 'nun bu güveni­ - Nasıl Ebu Firas ortaya çıkarıl- gibi .
lirliği nereden geliyor? Bir şey yaz­ madan yayın yapılmasının nasıl ta­ - Zaten öyle yaptınız.
dık mı işte siz de rahatsız oluyorsu­ rafınızdan şeyedildiğini biliyorum. - Bu doğal değil mi? Olay
nuz? Peki şimdi soruyorum size, bir ta­ FKÖ'ye yönelik değil , Ebu Nidal' e
- Hayır güvenilirlik açısından rafta nilli bir şeyimiz var, öbür ta­ yönelik değil . Sati olayı, Sinagog
demiyorum. Özellikle belirteyim, rafta da yabancı bir unsur var. Siz baskını tahkikatlarının bir devamı­
bazen çok da yanlış yaptığınız ka­ bunun doğru olduğuna kanaat ge­ dır . Bir araştırma yapılmasaydı gü­
naatindeyim. Bildiğim konulardan tiriyor musunuz? En azından Ebu venlik güçleri sorumlu olmaz mıy­
bahsediyorum. Firas 'ın sizi kişisel hırsları için kul- dı?

İKİBİNE DOGRU • 6 AÖUSTOS 1 989• 27


- Araştırma yapılmasına kimse madığını, FKÖ aleyhine olmasının - Zaten ben de diyorum ki,
bir şey demiyor. Ben de bir şey de­ mümkün olmadığını söylüyorum. Türkiye'nin genel politikasında
mem. Burada çok çapraşık mesele­ - Zaten bu soruyu biz attık or­ FKÖ'ye sıcak bakılıyor. Geçmiş yıl­
ler var. . . taya. FKÖ 'ye karşı olan Ebu Nida/ larda birçok teröristin eğitilmesine
- Ben de çapraşık şeyler olduğu içinde nasıl gösteriliyor Firas? Sati rağmen.
kanaatindeyim. Çünkü acaba Ür­ olayı neden Firas'a yıkılmak isten­ - Şimdi siz, yabancı bir güçle iş­
dün' ün kendi içişleriyle ilgili bir ko­ di? birliği derken, bir Amerika ile işbir­
nu mu vardı? Sati olayında başka - Yıkılmadı. O kendi kendine, liği, bir Sovyetler Birliği ile işbirliği
şeyler var mıydı? bazı akrabaları da işin içine dolaylı gibi bir şey. . .
- Olayda bizim ilgimizi çeken olarak girdikleri için, bir de Filistin­ - Değil . Ama bir yabancı güçle
A vukatların savunması oldu aslın­ lilere sahip çıkıyorum diye birtakım işbirliği diyorum. Ebu Firas'ın da
da. Firas'ın veya bir başkasının gay­ oyunlara girdi . Nedenlerini bilemi­ amacı Hiram Abas'ı mevkiinden at­
rete getirmesi değil. yorum. tırtmak.
- Evet okudum, MİT-MOS­ - Güneş gazetesi sürekli manşet - Hiram Abbas da onu attırtmak
SAD-CIA filan. attı. Bu adam gitsin, terörist filan istiyor.
diye. - Çeşitli girişimlerden dolayı.
- Evet o cümle bizim kafamız­ - Sıcak bakmıyorduk yani, ada­
da bir ışık yaktı, araştırmaya giriş­ ma. Çünkü devamlı sağı solu, bizim - Firas'a yöneltilen o tehditler
tik. Firas'la görüşmeden Güneş ga­ aleyhimize kışkırtan, devletin aley­ doğru mu?
zetelerini vb. inceledik. ilginç yayın­ hine kışkırtan yabancı bir temsilci - Bir kere belli bir makam sahi­
lan var Güneş'in. Ebu Nida/ faali­ olursa, Türkiye'nin işlerine bu ka­ bine yakışacak laflar değil bunlar.
yetini FKÖ 'ye maletmeye çalışan ve dar karışmaya yeltenirse ona kim­ Ebu Firas Başbakan'agitmiş ve Hi­
Firas'a vuran . . . se sıcak bakmaz. ram Bey'i şikayet etmiş bu Sati ola­
- Bir iddianız var, tahminim Fi­ - Siz yani Firas'la bizim aramız­ yından sonra. Bütün yabancı mis­
ras'tan çıkan bir iddia, Mehmet da bir işbirliği görüyorsunuz? yon elçilerini kapı kapı dolaşıp pro­
Barlas'la Hiram Bey'in yakın arka­ - Hatta bu işbirliği daha sonra pagandasını yapmıştır. Tabii MİT­
daşlığı . . . da devam etti. Sizin bir yazınız var­ MOSSAD-CIA ilişkisi fikrine yakın
- Onu başka yerlerden doğrula­ dı. "Şeytan üçgeni: CIA-MOSSAD­ olan kişilerin kapısını çalmıştır. Bu
dık biz. . . MİT ilişkisi" diye. İçinde Hirem arada aynı çizgide sizin de hareket
- Hiram Bey'in yakınında biri Bey'le ilgili bir şey yok ama, gene ettiğinizi görüyoruz. Bu da sizin içi­
olarak ben böyle bir şey bilmiyo­ siz içine yorum olarak Hiram Bey'i nizden bize intikal eden şeyler de,
rum. Hiram Bey, Mehmet Barlas'a katmışsınız. Hiram Bey'i yıpratma Hiram Abas'a bin bir darbe vuru­
oturup şunu bunu anlatacak yapı­ kampanyasına Ebu Firas'la girdiği­ lup bir an önce görevinden alınma­
da değildir. nizi söyleyebiliriz. sını sağlamak gibi bir amacınızın ol­
- Güneş gazetesinin o dönemde­ duğu haberini alıyoruz.
• •
ki yayını var. Sizin operasyonla pa­ - Yani biz, Hiram A bas'a bir
ralel. FKÖ 'ye saldırıyor, terör me­ Asil Nadir olayı çok geniş darbe indirip onu göndermek is­
rör diyerek. . . tiyoruz.
- Zaten resmi olarak işin ağırlı­ açıdan bakılması gereken bir
- Evet. Yani ben bunda bir yan­
ğını götüren emniyettir, yani. Biz durum. Büyük işadamları lış görüyorum.
yardımcı unsuruz. yanlarına belirli yerlerde - Onu göndereceğiz de kim
- Biz ne yapmışızdır. Örneğin kuvvet kazanmış kimseleri gelecek?
Şaban olayını merak etmişizdir. - İşte bir ara Rüşdü Naiboğlu
topluyorsa, onun nedenlerini
A raştırmışızdır, A vustra/ya'ya git­ gelir diye düşünüyordunuz.
mesi vb. Filistinli olduğu için Fi­ araştırmak lazım.
- Bunu da bize, bana gazeteci­
ras 'a danışmışızdır. • •
ler söylemiştir mutlaka. Meraklı ko­
- Tabii Filistinli. Şimdi, Abu Ni­ - Şimdi siz bizi, daha doğrusu nular olduğu için hep konuşulur
dalciler de Filistinli. Ya Suriyeli, ya şuna indirgenmiş oluyor, Firas'la iş­ bunlar. Naiboğ/u 'nu biz mi getirte­
Filistinli. birliğiyle suçluyorsunuz. Yabancı cek mişiz?
- Türkiye devleti yakın zamana güç dediğiniz Firas oluyor yani. - Hayır, hayır. Onun geleceği
kadar Filistin 'e çok daha sıcak ba­ - Tabii. Benim için yabancı güç­ düşünülüyordu. Bir istihbarat teş­
kıyordu. Firas meselesi değil, Fi­ tür. Bir devleti temsil eden bir kilatının sizin içinizden de haber al­
ras'a uyarı yapıldığı gibi bir şey söy­ adam. En azından daha çok kendi ma imkanları vardır. Küçük bir or­
lediniz de. organizasyonunun menfaatlerini ganizasyon olarak almayın. Amacı
"FİRAS' A SICAK koruyacaktır. budur.
BAKMIYORDUK" - Bakın şöyle bir yönü var işin, - Korkmayız bundan. Çünkü
onu söyleyeyim: Biz Amerika 'ya Türkiye aleyhine bir şey yap­
- Firas'ın yanlış yaptığı şey şu : karşı Vietnam 'ı koruruz; SB 'ye kar­ mıyoruz.
Burada kalabilmek için her şeyi şı Afganistan halkını koruruz; - Hayır. Korkmayın . Ama de­
yapmıştır, size gelip bir şey yazdır­ Amerika 'ya karşı Türkiye'yi koru­ min bana söylediğiniz o kullanılma
mıştır, öteki tarafa gidip bir şey yaz­ ruz; A merika ve lsrail'e karşı Filis­ hikayesine siz de girmiş vaziyet­
dırmıştır . . . tin 'i koruruz, onlar arasında çeliş­ tesiniz.
- Peki bunu ispat etmenin yolu me çatışma olursa. Çünkü Filistin - Her haberde belki kullanılabi­
nedir? Mesela Sati davasını baştan mazlum bir ülke, mazlum bir halk. liriz. Bakın ben buraya bir marj bı­
sona inceleriz. . . Zaten Türkiye de Filistin 'i des­ rakıyorum, ama ben şundan da
- Ben FKÖ ile hiçbir ilgisinin ol- tekliyor. eminim, kendi yazdığım yazılardan
.,

28 • İKİSİNE DOGRU • 6 AGUSTOS 1 989


biliyorum, birkaç yerden doğrulat­ mez mi? - Bu işin psikolojik savunması­
madan yazmayız. Bakın sizin de ka­ - Size açık açık fikirlerimi söy­ nı yapmakla görevli kişilerin belki
pınızı çok çaldık biz. lüyorum. bunu iyi empoze edememelerinden
- Ben o kadar çok gündeme gel­ - Şu görülüyor, 2000'e Doğru de kaynaklanıyordur.
dim ki, benimli ilgili çıkan haberler­ Asil Nadir konusunda yurtsever tu­ Sonra bir de Nusret Demiral '­
den rahatsız oluyorum. Çünkü be­ tum almış oluyor. Katılır mısınız ın Kemal Horzum ve Adıgüzel ola­
nim bir beklentim yok . Eski görevi­ buna? yını soruşturan adam olduğunu ya­
me tekrar dönme gibi bir şey düşün­ - Yanlışlarınız olmasa tabii ka­ zıyorsunuz. Sonra da benimle aynı
müyorum . . . . Türkiye'de çıkar çev­ tılırım. operasyon içinde gösteriyorsunuz.
relerine karşı, hepsinin hışmına uğ­ - Olabilir. Biz de şunu söylüyo­ Nusret Demiral'ı tanımam. Sempati
ramış bir adamım. ruz. Buyurun siz bu yanlışları dü­ ile baktığım bir adam da değil .
zeltin . - Demiral, Horzum 'u onun elin­
. ASİL NADİR KONUSUNDA - Asil Nadir olayı çok geniş açı­ den çekip aldı değil mi?
SUSANLAR dan bakılması gereken bir durum. - Bir de, Demiral, Horzum le­
Büyük işadamları yanlarına belirli hine yanlı birtakım kararlar verdi,
- Türkiye'ye hizmet edin. Bakın
yerlerde kuvvet kazanmış kimsele­ onun için sempatiyle bakmam.
şimdi Asil Nadir olayı var. Sizin bu
ri topluyorsa onun nedenlerini araş­ - Hürriyet gazetesi Karta/'ı Hor­
konuda hem bilgileriniz, hem de
tırmak lazım. zum 'un azmettirdiğini yazdı. Demi­
tahlilleriniz var. Biz bunu "Türki­
ye 'nin güvenlik sorunudur" diye ge­ - Bizim yayımmızın nereleri ral ise polisin elinden çekip almış
tirdik. Siz bu meselenin "gü­ yanlış, sizin araştlrmalarınıza göre? Horzum 'u. Şimdi ne diyorsunuz?
venlik sorunu �· olduğunu söylüyor­ - Daha iyi incelenilebilir, daha - Ben suikast olayına çok satıh­
sunuz ama susuyorsunuz. Bense ya­ çok kaynak kullanılabilirdi. ta kaldığı, bir nevi kapandığı gibi
zıyorum, açıklıyorum. • · • bir gözle bakıyorum. Adıgüzel ola­
- Benim bazı fikri ayrılıklarım yına da öyle bakıyorum . Yazdıkla­
var eski arkadaşlarımla. Ben istih­ Gürvit'in elindeki bilgilerin rınıza genelde katılıyorum ama, hep
baratın, kullanılmadığı sürece, sa­ benimadımı kullandığınız zaman ra­
80 sonrası itibariyle çok
dece insanları tatmin eden bir araç hatsız oluyorum. Ben Başbakan'a
olmasına karşıyım. Yani o alsın enteresan, çok geniş olduğu yakın bir politikacıyla tesadüfen,
okusun, bu alsın imzalasın, elden kanaatindeyim. bir gün oturdum. Tecrübeme de gü­
ele dolaşıp sonra arşive girsin. O bil­ Cumhurbaşkanlığı arşivinde venerek Kartal Demirağ konusunda
gi hiçbir işe yaramasın . Ben buna bir çalışma yaparsam bu işin arka­
bir ayıklama yapılıyor.
karşıyım . İstihbarat bir aksiyona sından başka şeyler çıkartacağımı
yönelik olmalı . Bunda biraz yavaş Neden? Bir şey mi gizleniyor
söyledim . Başbakan'a mesaj da
kalındığı kanısındayım. yeni gelecek yolladım .
- Asil Nadir için mi? cumhurbaşkanından?
- Genelde söylüyorum. BAŞBAKAN ÇIKMAZLAR
• • İÇİNDE
- Bakın onu bile söylemiyorsu-
nuz. Sizi biraz tahrik etmek is­ - Savaşman olayında Aydın/ık '­ - Herhalde o olayda Başbakan '­
tiyorum. ın yazdıklarından hareketle bize ın da çekindiği şeyler var?
- Asil Nadir konusunda çok faz­ A merikancı/ık bulaştırmaya ça/ıştı­ - Etrafında birtakım adamlar
la bilgi sahibi değilim. Bu olay be­ mz. A ma A merika ve Jngiltere 'nin var, özelliklerini biliyor. Atsa atıl­
nim emekliliğimden sonradır. Türkiye'ye sokmaya çalıştığı Asil maz, satsa satılmaz. Başbakan çık­
- A ma MIT'in Asil Nadir'in ge­ Nadir konusunda susuluyor değil mazlar içinde.
lişinden endişe duyması sizin döne­ mi? - Koruma polisi olayına da si­
minizde. . . - Şimdi Savaşman olayı Teşki­ zin değişik bir bakışımz var.
- İnanın bilmiyorum . Her şeyi lat içinde bile problem yaratmış bir - Son derece ilginç. Koruma po­
bir adamın bilmesi mümkün değil. . . olay. Birçok kimse olayın kapatılma­ lisinin ilk görevi suçluyu canlı yaka­
- liginizi çekmiyor mu? Erkan sını, üzerine gidilmemesini istemiş •
lamak, delilleri muhafaza etmektir.
Gürvit'in Cumhurbaşkanlığı arşi­ lerdir. Bir kısım kimseler ise bizim Polise ilk öğretilen budur. Orada
vindeki bilgileri oraya götüreceği asli görevimiz casus yakalamaktır kimse ne olduğunu bilmiyor, o
çok açık değil mi? demişlerdir. adam gelip onu hemen teşhis ediyor
- Geçende gazeteler de yazdı . - Bir tane yakaladımz şimdiye ve vurmaya kalkıyor.
Gürvit'in elindeki bilgilerin 80 son­ kadar değil mi? - Bizimle ilgili olarak başka söy­
rası itibariyle çok enteresan, çok ge­ - Evet. Yalnız bir mücadele leyeceğiniz varsa buyrun söyleyin.
niş olduğu kanaatindeyim. mevzuu olmuştur teşkilat içinde. Sa­ - Yok . Benim zaten, size yolla­
- MIT'ten daha geniş? vaşman doğal olarak kendini koru­ dığım kısa tekzipte yazıyorum, pa­
- Tabii. maya çalıştı . MİT'in zaten CIA. ile patyalarla ilgili . . .
- Ve Gürvit bunları bir yabancı ilgisi var, benim yaptığım ne olacak, - Papatyalar lafının size ait ol­
sermayedara aktaracak. . . dedi . Ama Kıbrıs'taki Türk konu­ duğu yazılmadı.
- Evet Cumhurbaşkanlığı arşi­ mu hakkında bilgi vermiştir, vs . - Ama okursanız, dışardaki in­
vinde bir ayıklama yapılıyor. Ne­ Teşkilatla ilgili birçok bilgi vermiş­ san öyle zannediyor. "Sen 2000'e
den? Bir şey mi gizleniyor, yeni ge­ tir. Ama sizin gazetenizde olay ge­ Doğru 'ya açıklama mı yaptın" di­
lecek Cumhurbaşkanından? Devlet ne bir tertipmiş gibi verildi. yorlar .
hizmetlerinde bir devamlılık vardır. - O yorumun yapılmasına mü­ o
- Bunlara karşı Ç1kmamz gerek- sait bir durumu yok mu MIT'in? HASAN YALÇIN

İKİSİNE DOGRU • 6 A�USTOS 1 989• 29


CUMHURBAŞKANLIGI SEÇİMİ

Gü rkan , Uğu r, Dülger ve


�karcah. i le fikir cimnastiği
Ozal aday olmayacak. Ozal'ın Çankaya'ya çıkması yeni bunalımın başlangıcı olarak görülüyor.
Evren beklemede. · SHP'nin ANAP'a açtığı yollar. DYP uzun vadeli oynuyor. Darbe olasılığı yok.

2
Parlamento çaresiz. Erken seçim dışında itibar koruyacak formül görünmüyor.
OOO 'e Doğru, Cumhurbaş­
kanı seçimi teması etrafında
beri köşeli. Konu Özal değil, arka­
sındaki destek bu kadar zayıflamış
piyasaya sürülmüş senaryo­ bir ANAP Grubu kimseyi Cumhur­
ları , partilerin taktiklerini, başkanı seçemez, diyorlar. SHP
önümüzdeki dönemin olası gelişme­ milletvekillerinin ortak imzasıyla
lerini grubu bulunan partilerin ün­ yapılan açıklama onları doyurma­
lü politikacılarıyla tartıştı. SHP'den dı . Ama olsun, gene bir ilerleme di­
Necdet Uğur ve Aydın Gürkan; ye düşünüyorlar. Demirel Özal'ın
ANAP ' t an Bül e nt A k arcalı , frenlenmesi için bunun bile önemli
DYP'den Mehmet Dülger. Necdet bir ağırlık oluşturacağını düşünüyor
Uğur sorularımızı yazılı yanıtladı, olmalı . "Sonu bunalım olur" diyor
ayrıca teybimize konuştu . Gürkan, DYP.
Akarcalı ve Dülger ise, bir fikir cim­ İnönü de sözetti bunalımdan.
nastiği çerçevesil)de, demeç vermek­ Ama "nedir bu bunalım" sorusu­
sizin konuştular. Görüşleri çarpış­ nu berrak yanıtlamadı . " Rejim bu­
tırarak, büyük sorunlar labirentin­ nalımı çıkmaz" diyerek hatta epey­
de hangi yolun çıkışa götürdüğünü ce rahatlattı ANAP'ı. Şöyle veya
araştırmak 2000 'e Doğru'ya kaldı. böyle her iki muhalefet partisi de bir
NİÇİN OLMASIN ? bunalım bekliyor ANAP'ın Cum­ NECDET U<'!iUR • Erken seçim ve
Özal'ın Çankaya'ya çıkmasını hurbaşkanı seçmesinin sonucunda . büyük koalisyondan başka çare yok.
öncelikle ANAP istiyor görüşü var . ÖZAL ADAY OLMAYACAK
Nedenleri belli, b u isteğin. Bir kere gelir gelmez söylemiş: "Turgut Bey
mevkiler, başbakanlık, bakanlıklar Necdet Uğur ise " bunalımı daha topu sahaya attı, şimdi keyi fle to­
vb. yeni den dağıtılacak. Daha derinlerde arıyor : Eğitimiyle, eko­ pun peşinden koşanları seyredi­
önemlisi, ANAP'ın Özal'la gideme­ nomisi} le, yasal düzeniyle, bütün yor. " Turgut Özal'ın politik yaşa­
yeceğinin anlaşılması. kurumları içine alan bir bunalım. mı incelendiğinde, ciddi konularda
Özal' ın, " Devlet Partisi" diye Bu koşullarda ANAP'ın erken se­ problemli çözümler üretmediği görü­
adlandırılan güçlerce bir biçimde çimden başka çaresi olmadığını dü­ lüyor. İşte Genelkurmay Başkanı
engellenmesi, örneğin Milli Güven­ şünüyor . ANAP yüzde 2 1 , 75 yü­ atamasında, hatta son olarak Kara
lik Kurulu 'oda istenmediğinin his­ zünden değil, bu düşüşün nedenle­ Kuvvetleri Komutanı atamasında da
settirilmesi olasılığı . . . İşte eski bir ri yüzünden erken seçime gidecek . bu görüldü .
asker, Askeri Şura toplantısından Başlangıçta birleştirdiği dört eğili­ Zaten ne diyor Özal? Çankaya'­
bir fotoğrafa dikkat çekiyor. Özal' - min dağılmış olmasını , ortadireği ya adayım mı diyor? Hayır. "Aday­
la tokalaşan yeni Kara Kuvvetleri yıkıma uğratmış olmasını, bürokra­ lığımı koyarsam seçilirim" diyo.
Komutanı Doğan Güreş'in bir eli sinin tepkisinin öfkeye dönüşmek­ Yani grubum beni destekler, partim
arkasında. " Yarın Cumhurbaşkanı te olmasını, özel kesimin bile gittik­ birlik bütünlük içinde mesaj ını ve­
olacağını düşündüğü insanın önün­ çe uzaklaşmaya başlamasını, özet­ riyor, o kadar. Bir de tabii günde­
de böyle durmaz Doğan Paşa ' ' di­ le inandırıcılığını yitirmesini sayı­ mi tutmak sorunu var .
yor. yor, nedenler denince. AÇIKLIK İHTİYACI
Hayır, diyor tartışmacılardan bi­ Necdet Uğur, Özal'ın Cumhur­
ri. Ordu'dan böyle bir etkileme bek­ başkanlığı 'na aday olmayacağını Özal daha derindeki bunalım et­
lememek gerekir. Ordu demokrasi söylüyor . Kaçınılmaz bir erken se­ kenlerinin tartışılmasını gündemden
dejenere ediliyor diye müdahale et­ çimin sonunda bir koalisyon orta­ . uzak tutmak, geri plana itmek için
mez. Halk hareketinin bastırılması mının doğacağını tahmin ediyor . konuyu sıcak tutuyor olamaz mı?
gerektiğinde davranışa geçer. Büyük sorunların ise, bir " büyük Gürkan politikada bir kurgusuzluk,
koalisyonla" çözülebileceğine ina­ bir boşta dönme, bir rastlantısallık
BUNALIM DERİNDE
nıyor . yaşandığını söylüyor.
DYP'nin politikaları başından Bülent Akarcalı konu gündeme Muhalefet partilerinin konuyu

30 • İKİSİNE DOGRU • 6 AÖUSTOS 1989


sürekli tartışmaları ANAP'ın teşek­ Ciddi olabilir mi? Pek akıllıca gö­ ne çıkabileceği hesabı çok mu
kürünü hakediyor olmalı. Cumhur­ rünmüyor ama, Özal'ın Cumhur­ yanlış?
başkanı meselesi biraz da onlar sa­ başkanlığının ciddi olarak tartışıldı­ Demirel ve İnönü Evren'in süre­
yesinde bir numaralı mesele haline ğı bir Türkiye'de yaşadığımıza gö­ sinin uzatılması yolunu şimdiden
geldi . Özal bunu Meclis'ten itiraz re, plan yapmakla hayal kurmak reddetmiş bulunµyorlar. ANAP için
edilmeyecek bir ANAP 'lı ile sonu­ birbirine karışıyor. ise, 1 2 Eylül'ün partisi olduğunu bir
ca bağlayınca en birinci meseleyi de kez daha kanıtlama fırsatı var.
çözmüş olacak. DYP önümüzdeki TAKTİGE KARŞI TAKTİK
DARBE YOK
günlerde bu ciddiyetsizliğe son ve­ Bu kez DYP'yi unutmuş olduk. Tartışmacılardan hiçbiri önümüz­
rilmesini Özal'ın niyetini net bir şe­ Bir SHP-ANAP uzlaşması halinde deki yakın dönemde bir darbe ola­
kilde açıklamasını isteyecek.
devre dışı kalıyor gibi görünüyor. sılığı görmüyor. Ordunun çare ol­
SHP 'nin taktiğinde boşluklar madığının kanıtlanmış olduğu görü­
Hatta "uzlaşmaz parti" , "bunalım
var. Bütün milletvekillerinin imza­ şü ortak. Siyasi gerçeği askerlerin
kışkırtıcısı' ' damgalarını da yemiş
ladığı bildiriye rağmen, bir erken se­ elinde tuttuğu anlayışının artık ta­
olarak.
çimi istemediği görüŞü yaygınlığını rihe gömülmesi gerektiği inancı da.
DYP, kendi genel merkezinin bu­
koruyor. İmza koyan milletvekille­ Necdet Uğur, '" askeri yönetimler­
lunduğu Kızılay çukurundan, Çan­
rinden bir kısmı, "bunalım olup da le, atılım için yerinde duramayan
kaya tepesinin ötesini görmeye ça­
darbe ortamı doğacağına Özal genç toplumumuzu eski düzeni sür­
lışıyor. ANAP'ın erimesinin kendi­
seçilsin" diye açık açık söylüyorlar. dürmeye zorlamanın çıkar yol
lerini ezici bir üstünlüğe ulaştıraca­
Hatta Parti'nin de bu taktiği izle­ olmadığını' ' deneylerin ortaya koy­
ğını düşünüyorlar. İlk seçimde SHP
mekte olduğuna kuvvetle inanarak. duğunu vurguluyor. Toplumda bir
için de epeyce bomba depoladıkla­
rı hissediliyor. Yani SHP-ANAP kurtarıcı beklemenin tam tersi bir
uzlaşmasının bu iki partiyi birlikte ruh hali var. Şimdi darbe yapan or­
dibe çekeceği hesabıyla hazırlanı­ du, kendisine darbe yapar.
yorlar, erken veya geç yapılaca� O zaman, bunalım derinleşir or­
seçime. du gelir, ordu geleceğine Özal Cum­
hurbaşkanı olsun biçiminde özetle­
Ama ANAP düştüğü yüzde 1 O'
nen, demokratik görünüşlü fikirle­
-

!ar kuyusundan çıkmaya çalışacak.


rin bir temeli yok. Evren'in süresi­
Sorun iki-üç yılı kazanmak değil.
nin uzatılması formülünün altına
Şimdi, "uçağın kumandası bizde,
yerleştirilmek istenecek bir darbe
ne yaparlarsa yapsınlar, en sonun­
korkusu da saçma. Sonra yağmur­
da hangi alana ineceğimize biz, bi­
dan kaçarken doluya yakalanmak
zim grubumuz karar verir" demek,
değil mi bu? Partilerin hepsinin üze­
gerçeği değiştirmiyor . Gerçe k :
rinde birleşebileceği bir aday formü­
ANAP'ın erimekte olduğu. Bir can­
lü de hiç gündemde bulunmadığına
lanma işaretine şiddetle ihtiyaç var.
göre, Parlamento için hangi çıkış
Özal'ı seçtirmek son barutun da
yolu var ortada? Erken · seçim.
atılması anlamın� gelecek.
PARLAMENTO
Şimdilerde pek konuşulmayan şu
PARLAMENTOYA KARŞI
referandum taktiği gündeme gele­
BÜLENT AKARCALI • Özal inisiyatifi mez mi? Bir görüşe göre, işleyiş bu­ Özal gerçeği kaba bir dille söyle­
elinde tutuyormuş. na uygun değil. Yani işte Anayasa'­ di. Bu Meclis'ten erken seçim kararı
yı değiştirmek, sonra seçim takvimi­ çıkmaz dedi ve milletvekili maaşla­
Haksızlar mı? Ne diyor SHP: ni işletmek filan . B unlar aşıldı di­ rının hesabını yaptı. Necdet Uğur,
" Bu Meclis Cumhurbaşkanını se­ yelim , referandum konusu ne ola­ daha incelikli yaklaşıyor soruna.
çer . " Özal'ın nesi eksik peki? Bü­ cak . Öyle bir konu bulunmalı ki, Milletvekillerinin Batı'dan farklı
tün ölçüleri tutuyor. Anayasa'nın ANAP'ın yeralacağı tarafın şansı olarak bizde düzenlerini bozarak
aradığı özellikleri taşıyor. İlkesel bir olsun. Evren ! Ankara'ya geldiklerini, kendilerine
sorun vok
· kısacası . Olsa olsa poli­ yeni bir yaşam kurduklarını anlatı­
tik bir tartışma konusu. Bunalım? SUSKUNLUGUN ÇAGRISI
yor. Tabii bir de girilecek yeni seçi­
Bunalım istemiyor SHP, o zaman Çankaya şu an.:la boş değil ki ! min faturası var. Seçilememek var
bunalımın aşılması için elinden ge­ Evren'in son zamanlardaki suskun­ sonra.
leni yapar, yeni Cumhurbaşkanı'nı luğu tedirginlik verici. Suskunluk, Tarihin öyle anları oluyor ki, kü-·
kutlamaya da gider . Özal'ın ayağı­ bir bekleyiş, işlerin düğümlendiği çük bir insan topluluğunun bireysel
na gitmeyecek ki ! Orası bir makam. noktada başvurulmayı bekleyen bir çıkarları belirleyici roller oynuyor.
Hem de yüce bir makam . son çare görüntüsüyle orada duru­ Parlamento kurumunun itibarı ile,
Özal veya tek başına ANAP'ın yor. ANAP'ın Evren'i yeniden Çan­ mevcut parlamenterlerin çıkarları
belirleyeceği bir isim Çankaya'ya çı­ kaya'da görmek istediğine pek ola­ karşı karşıya.
karsa SHP hangi taktiği izleyecek . sılık tanınmıyor. Ancak Evren 'in Düzen şiddetli bir yönetim buna­
Yapılacak ilk seçimde iktidara gel­ görev süresinin uzatılmasına dayan­ lımına giriyor. Bir süredir yaşan­
meyi bekleyecek . Sonra Anayasa'­ dırılmış bir referandum, ANAP'a, makta olan toplumsal krize ek ola­
yı değiştirip cumhurbaşkanı seçim­ niçin gerekli çıkışı yapabileceği yol rak . D
lerini yenileme yolunu arayacak . gibi görünmesin. Bunalımla korku­ HASAN YAL ÇIN
İnönü Köşke, Baykal Konut 'a. tulmuş oyların yüzde 50'lerin üstü- HÜSEYiN KARANLIK

İKİBİNE oo(;RU . 6 AÖUSTOS 1 989• 31


ı n ..
��
11 uzGARG u.lu..
·· .

Türkiye'yi idare etmek


' bir şey mi?
D aha çok Ankaralı siyasilerin
kaldığı bir otelin yöneticisi her
cumartesi gibi ordan oraya koşup
duruyordu. Konuklardan biri hali­
ne acıdı: " İşiniz ne kadar zor, bey­
fendi ! " Yönetici ger.çekten dertli.
Tüccarı, patronu, Rum ' u , Musevi­
şi çeşit çeşit müşterisi vardı. Onlar
kolaydı da, "Türkiye'yi idare eden­ ÖZAL ve Org. D0<'3AN GÜREŞ
leri, idare etmek çok zor"du.
Cumhurbaşkanhğı fah Org. EVREN VE ECEV/T
Evita'da bir generaliçe
E vita müzikalinin galası en so­
nunda yapıldı. Renk renk , her
B u işlerden anlayan bir yetkili 2
Ağustos günlü Cumhuriyet'te
yayımlanan fotoğrafı gösterdi. Son
imiş, yani komutanlar bunu benim­
siyor olsalarmış Genelkurmay Baş­
telden bir protokol izleyicisi vardı. derece kendine güvenli şu yorumu kanı adayı Güreş'in kesinlikle esas
Kimi uzun parlak tuvaletler giymiş­ yaptı: "Özal'ın cumhurbaşkanı ola­ duruşa geçmesi beklenirmiş. Kendi­
ti, kimi kot pantalon. Ada vapuru mayacağının resmidir. ' ' Fotoğrafta si de zaten öyle bir kişiymiş. Arşi­
gibi çanta koyup yer tutmalar, ufak gördüğünüz gibi, Askeri Şura önce­ vimizi karıştırırken başka bir fotoğ­
tefek tartışmalar arasında oyunun si Özal ve Doğan Güreş el sıkışıyor­ raf bulduk. Başbakan Ecevit ve Ge­
başlamasını beklerken bir bayanın lar. Doğan Güreş'in eli arkasında. nel Kurmay Başkanı Evren el sıkı­
sesi çevresindekilerin dikkatini çek­ Özal cumhurbaşkanı olacak olsa şıyorlar. Ecevit hazırolda .
ti. Başında peruğu, parlak tayyör­
lü, boyalı dudağı kalemle çevrilmiş
bayan yanındaki tümsekte oturana ğim ama, önce bir bakalım kimler - Sen anladın mı?
çıkışıyordu : " Ne münasebet bir er­ gelmiş. - Ne söylediğini duyamadım
kek yanıma otursun, beni sıkıntı ba­ ki . . .
sar ! " Genç izleyici durumu anlat­ - Che'nin kemikleri sızlayacak
maya çalışırken yanıt acele geldi: duysa . . . - Çok başarılı değildi, değil mi?
" Ben bir Orgeneral eşiyim , benim­ - Niye? Cihan Ünal gayet başa­ - Yo çok beğendim . . . Sen halk
le nasıl böyle konuşursunuz ! " rılıydı. olmadığın için beğenmezsin , tabii !
Çıkışta izlenimler daha da ilginç­
ti : - Che bile bir fahişenin iş başı­ - Çok sloganvariydi .
- Nasıl buldun? na gelemeyeceğini söylüyor, gördün - Ben d e niçin ikide bir ürperi-
.
- Nasıl bulduğumu söyleyece- mu ?. yorum böyle diyordum !
.

- Che ile Evita'nın bir araya gel­


diklerj sahnede Zuhal Olcay'ın mik­ - Ya, Cihan Ünal'ın yürüyüşü
rofonunun sesi kısılmasaydı , niçin Che' den çok , Osmanlı padişahları­
Bir zamanların ünlü eleş- iş başına geldiğini anlardın. nı andırıyordu sanki !
t i rmeni Fahir O nger
( 1 920- 1 97 1 ) söyler:
" Bugün edek çok kitap AKILDA KALANLAR
okudum diyebilirim . Ama
kitaplar aldattı beni. Yaşa­
ma, o açıdan bakmak hoşu­
G
yor?
eçtiğimiz hafta Özal, gazetecileri " Şeytanın Avukatları" ola�
rak nitelendirmişti . Şeytanın Avukatları size kimi çağrıştırı­

ma gidiyor, sonunda aldanı­


yorum. Çoğun yalan söylü- FERİT İLSEVER: Sizi, derginizi. Özal'ın şeytanı ve meleği yer
yor kitaplar. En iyisi, oku­ değiştirmiş. Halkı ve özgürlükleri savunan tüm yayın organlan ay­
maktan daha çok, düşünme­ nı "damgayı" yedi. Özal 'ın gözünde melek olmaktansa, şeytan ol­
sini öğrenmek gerek. Hoca­ mak bin kere evladır.
larımın, arkadaşlarımın, sev- YILDIRIM AKTuNA: İ yi işler yapmayan, bir kişiyi, bir kuru­
gi lilerimin hiçbiri bana dü­ mu, kuruluşu koruyan, haksızken onları haklı çıkartmaya çalışan
şünmesini öğretmediler. Ben kişileri.
de, başıboş günlerimde, sırt SELMİ ANDAK: Mc Carthy ile Arthur Miller'in Cadı Kazanı
üstü yatıp, göğün sonsuz adlı eserini.
maviliklerine gözlerimi dike­ ARİF SAÖ: Bana da Özal' hatırlatıyor.
rek düşünmeye alışırdım . " DÜNDAR KILIÇ: o kadar çok ki, kimi söyleyeyim ? ••

32 • İKİBİNE DOGRU • 6 AGUSTOS 1 989


SELİM USLU
ok akıllı v e
" Kadınlar ç "Bırak bu işleri"
ı lar . Am a
.. çlü yar atılm ş ke ğe
�� ğa . güzelliğini
er nnem bana karşı mücade­
lesinde hep bu sloganı
. vermı ş .
"
kullandı: " B ı rak bu işleri."
EC MİL İPEKÇİ
Kendi m i bildim bileli söy-
ler. San ı r ı m , ders d ışı kitaplar oku­
mamı engellemek isterken keşfetti. de, koro halinde söylemeye başla­
"Çık gez b i raz. Bak arkadaşlarına. d ılar sloganı . Görüş yerinde, a n n e­
Bırak bu işleri. " Öyle çok söylerdi ki, m i n i k i gözü i k i çeşme. Sonra her
söylemediğinde de duyar oldum slo­ mektupta. D ışarda anlad ı m da, içer­
ganı. B i r kere söyleyip boşluğa as­ de nasıl b ırakacaksın bu işleri? Dı­
mış da, sık sık ona dokunuyorm u­ şarı çıkınca demek istiyorlar, yoru­
şum g i b i . Liseyi okumak için kasa­ m u n u yaptım tab i i .
badan ayrıl d ı m . Annem sloganı n ı Şimdi d e , babam olsun, annem ol­
mektupların başına, ortasına, son u­ sun telefonu yeterli görmedikleri için,
na yazıyordu artık. B ı rakmanı n ko­ ayrıca mektup yazıp " bırak bu işleri"
n usu da kitap okumayı giderek aştı . diyorlar. U nutmamdan korkuyorlar­
Gençlik hareketleri, d ü pedüz politi­ m ış g i b i bir halleri var. Bazen kendi
ka olup çıktı . Ne öngörülü i nsan an­ kendime soruyorum, devlet annemin
nem! Devlete olan eği l i m i m i çocuk­ babamın b u yalvarıp yakarmalarına
�uğumda saptamış. Belki karnınday­ bakarak tehl i keli işler yapıyorum
ken daha. san masın , d iye. N itek i m öyle olmuş
·sıoganı n anneme özgü ol madığı­ olabilir, b i r tür i hbar kabul ederek.
n ı ü niversite yıllarında anlad ı m . Ba­ Annemle babam yazılarımı sevi­
bam, özell ikle para yolladığı günler­ yorlar. Devletle i l g i l i sıcak sözlerim i
de, "bırak bu işleri" derdi mektup­ okudukça, çabaları n ı n boşa gitme­
larında. Bazen de para kağ ı d ı n ı n miş olduğ u n u görüp gurur bile du­
" n ot" kısmı n a yazardı . Tabii bende yuyorlar sanı r ı m .
büyük bir anlayışsızlık, bir dikkafalı­
lık. Devletin cazibesine kapılmış gi­
d iyorum . Hoşlanıyorum resmen

Batı Trakya'da onunla ilgili işlerden. Devlet de biz­


den hoşlanıyordu . Zaman zaman

Sıkıyönetim gözaltına alıp, " n asılsı n ı z çocuklar''


diye sorardı . Öze l l i kle Amerikan 6 .

Y eni Batı Trakya dergisi, Asil Filosu geldiğinde.


Nadir'e yöneltilen "iftirala- Arkadaşlarım d an biri okulu bitirip
rın" perde arkasını yazdı. Dergiye gitti. Ben b iraz düşü nerek bitird i m
göre gerçek şuydu: Asil Nadir her sonradan. İşe girişin i n üstünden on­
zaman KKTC'nin kalkınması için beş gün geçti geçmedi mekt u b u n u
aldım. "Sevgili Selim" diye başlayan
çalışmış ve KKCT'nin bağımsızlığı
bir mektup. Özetle ve tabi i sözcük
için mücadele etmişti . Bu yüzden
sözcük, diyor ki: B ı rak bu işleri . An­
uluslararası Rum-Yunan lobilerinin
nem mi rica etti yazmasını yoksa, di­ Geçenlerde kasabaya g i d i p , hayır
ve yardakçılarının hücumlarına ma­ ye kuşkulandım. Tanımazdı çocuğu, dualarını aldık. Ayrılırken gene ayn ı
ruz kalmıştı. Asil Nadir'e Rumların yoksa yaptırırdı kesin . Ablama, eniş­ veda sözleri : B ı rak b u işleri ! Karım ­
saldırması doğaldı da, 2000 'e Doğ­ teme, amcama, yengeme yaptırdığı-. la kızı m a s ı k ı uyanlar: B ı raks ı n b u iş­
ru ekibinin saldırmasına ne deme­ n a göre. Bu bir şey değ i l , ilkokulda leri!
liydi? "KKTC'nin başarılı işadamı ve Kur'an dersi aldığım hocaya bile Otobüse kasaban ı n dışından bi­
yatırım uzmanı " olarak nitelendiri­ söyletti. Zavallı a n n eciğimin aleyhi­ nen orta yaşlı b i r bayın gözleri be­
len Asil Nadir için yazılan diğer ne ne çok atıp tuttum. Oysa, basit bir n i m üstümde durdu. "Merhaba Se­
noktalar, Nokta dergisindeki ' ' Ko­ yanılgı işte. Devleti çivil i topuz sanı­ lim!" Tamam, anımsadım, bizim Sa­
nuk Yazar' 'ın anlattıklarının bir yor, oğulcuğu n u korumak istiyor. l i h b u . Ortaokuldan arkadaşım. Po­
Ü niversite bitirmiş arkadaşım bile, lis oldu sonra. Hal hatır, çoluk çocuk.
tekrarıydı .
şöyle böyle diye, sayıkladıktan son­ Çoluk çocuk Adapazar ı ' ndaymış.
"Acaba kim yayınlıyor bu milli­
ra . . . " Devlet sessiz sessiz d u ru r , Orada polisli k yapıyormuş iki sene­
yetperver dergiyi" diye künyesine
sonra aniden saldırırmış" filah-. Bu­ dir. Sohbeti noktalarken ağzımdan
baktık. "Genel Yayın Koordinatö­ n u söyleyen sadece arkadaşım da bir cümle döküldü: "Bırak b u işleri".
rü Süleyman Takkeci (Emekli Ha­ deği l . Yayın ladığ ı m ı z bildirileri bize E m i n o l u n , farkında değ i l i m . Yanı n a
kim Albay)" . doğru sallayan yargıç da aynı kanı­ oturunca karım "ne d e d i n adama
1 2 Eylül'ün 1stanbul'daki ünlü sı­ da, "bırakın b u işleri . " Bizi anlıyor­ öyle?" diye sord u . "Adam mesleği­
kıyönetim savcısı Süleyman Takke­ muş, oğlu benim sınıf arkadaşımmış n i mi bıraksın?"
ci'nin Barış Harekatı yıllarında Kıb­ zaten . Omuzlarımda bir hafifleme, "oh"
rıs'ta görev yaptığını bilenler Asil'­ Hapiste daha zor durumlarda kal­ çekerek koltuğa yaslandım. Gülüm­
in avukatlığına soyunmasını yadır­ d ı m . Babamla a n nem tek tek değil sedim . O
gamıyorlar .

iKİSİNE DOGRU � 6 A�USTOS 1 989• 33


o. Çl-SfNDIKA
TÜRK-İŞ GENEL KURULU

Uzlaşma mı, ilkeler mi?


Sol kanat iki : tutum üzerinde tartışıyor: Kişiler temelinde mi, ilkeler temelinde mi birlik? Münir
Ceylan, uzlaşmalara ·karşı. Durukan "Uzlaşmadan yönetime gelmek mümkün değil" diyor. Sağ

''
kanat kan kaybediyor. Genel yorum, ''Alışık olunmadık bir genel kurul yaşanacak.''
ürk-İş Genel Ku­ temiyor. mine gelmek mümkün değil" diyor.

T
rulu mu? ! " So - Genel kurula kadar, sol kanadın Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı
ruyla karşılaşan iki tutum üzerinde tartışacağı anla­ Münir Ceylan ise, uzlaşmalara, it­
sendikacılar "ne­ tifaklara karşı . "Sendikal ilkeleri­
şılıyor. Türk-İş 'in değişmesi gerek­
reden çıktı şimdi bu' ' dercesine, mizle ortaya çıkacağız ve ortalığı
tiğini söyleyen sendikacılardan ço­
muhabirin yüzüne şaşkınlıkla bakı­ kasıp kavuracağız" diyor. Delege
ğu, bu değişimi, "yöne­
yorlar. " Daha genel kurulumuzu hesabı yapmıyor. Ceylan'a göre,
yapmadık " , ortak bahane. Kimse time kendile rinin gelmesi' olarak
'
Bahar Eylemleri, kongre delegelik­
boş durmuyor. Kulis faaliyetleri, anlıyor lar. Geçen yıl olduğu gibi . lerine de büyük ölçüde yansıyor.
söylentiler, toplantılar başladı bile. DYP ittifakı arayan sosyal demok­ " İ şçiler 'gerçek bir sınıf örgütü' ,
Herkesin bildiği ve söylediği, " her­ ratların başkan adayı Kenan Duru­ istiyor' ' diyor.
kes temkinli" . Kimse yıpranmak is- kan, "uzlaşmadan Türk-İş yöneti- Münir Ceylan aday değil. "Genel

KENAN OURUKAN (Harb-lş Genel Başkanı)


Yukar1dan etkili olmak, işçilere yol açmak lazım
-T
ürk-/ş 'in tarihi uzlaş- ayva parçası gibi. İşçi hareketinin
malarm, teslimiyetin tıksırması, bunları söküp atması
tarihidir diyebilir miyiz? gerekiyor. , ,

- Türk-İş'in geçmişinde iyi - Peki ne değişecek? Şu ismin


günler, başarılı günler de vardır. yerine bir başka ismin, örneğin
Ama Türk-İş yönetimlerinde ka­ Kenan Durukan 'm yönetime gel­
rarlılık, tavırda süreklilik yoktur. mesiyle. Sendikal anlayış aynı ol­
Bunun nedeni, Türk-İş'te işçi sı­ duktan sonra.
nıfının çıkarları etrafında birleş­ - Mutlaka, işçiden gelen, ta­
miş bilinçli bir kitlenin olmayışı­ bandan gelen bir ortak çıkar bi­
dır. Türk-İş'in üst kadrolarının, lincinin egemen olması gerekiyor.
siyasal iktidarların zorlamaları Ama yönetimde bir adam bile
karşısında ödünler vermesi de önemli.
bundandır. Adam sendikacıdır, - Siz 30 yıllık sendikacısımz.
ama bir partiden milletvekili ada­ Sosyal-demokratım diyorsunuz.
yı olmak istemektedir, hesabını Peki niçin yerimi genç, dinamik
ona göre yapar. İşçinin, sendika­ unsurlara devredeyim demi­
nın gündemini unutur. tikte hareket ettik. Yararını da yorsunuz?
Sınıf çıkarı etrafında ortak ha­ gördük . Korkarım şimdi siyasal - Ben, Karslı çiftçi bir ailenin
reket kararlılığı gösteremiyor bölünmüşlük yeniden biçimlene­ çocuğuyum. Sülalemde okuyan
Türk-İş. Türk-İş'te sendikal bi­ cek. Aslında bir siyasi partiyi ya­ tek kişi ben olabildim . Sanat ens­
linç, çalışanların haklarını koru­ kınlık, sendikanın gücünü azaltı­ titüsünü bitirdim . Eğitimcili k
ma noktasında odaklanmamış. yor. Parti, sendikayı oy deposu yaptım. Sonra Anatamire işçi ola­
Sendikacıların CHP'li olması, gibi görmeye başlıyor. rak girdim. Gençlik yıllarımda ce­
Deifqkrat Partili olması gibi si­ - 63 öncesi ustabaşı sendika­ miyetçilik yaptı m . 1 973 'te kon­
yası tavırlar önde gelmiş hep. 80 cılar ekibi sendikalarda hala mev­ tenjandan, 1 977'de önseçimle iki
sonrasında siyasal iktidara karşı cut ve çoğunda egemen. İşçi ha­ dönem CHP milletvekilliği yap­
sendikacılar arasında bir ittifak reketinin nefes almasını tıkıyor tım . Ben, kendimi sürekli yenile­
oluştu. 89'da ANAP'a karşı bir- bunlar. insan ı n genzindeki bir yen bir insanım. Toplumun belki

34 • İKİBİNE DOGRU • 6 AGUSTOS 1 989


.. -

TÜRK-İŞ YÖNETİM
Aşağıda kazan kayn ;�,����rı�;��h����=��:1��� ;:0:����af
a evket Yılmaz, Emin Kul, Çetin Göçer (Soldan sağa)

Kurulun şartları belirler bunu" di­ rak tanınıyor . "1 Mayıs'taki tavrı, söylediği toplantıya Şeker-İş Mali
yor. Sendikacılar arasında sevilen ona büyük puan kaybettirdi, karar­ Sekreteri Aydın Kayabaş, Ağaç-İş
biri. Ama genç ve deneyimsiz ola- sızlı k gösterdi" deniyor. Genel Başkanı Güral Erçakır, Basın­
Baş.kan adaylığını açıklayan İş Genel Başkanıı Ali Ekber Gü­
tek sendikacı Kenan Durukan'ın venç, BASS Genel Başkanı Tamer
J çağrısı üzerine, sosyal demokrat bi­ Sonalp, Yol-İş Genel Başkan Yar­
çok önünde değilim , ama gerisin-
linen bazı sendikacılar, Temmuz dımcısı Recai Emre, Tez Koop-İş
de de kalmıyo rum . yenileşm eye
başlarında Ankara' da toplandılar. Genel Başkanı Kenan Gürbüz,
açık bir yapını var. Hata, işçi hak­
Durukan'ın tesadüfen olduğunu Çimse-İş Genel Sekreteri Mehmet
lan konusunda yapabileceğim

MÜNİR C�YLAN (Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı) .


şeyler var diye düşünüyorum.
- Sosyal-demokratların adayı
olarak mı çıkacaksınız?
- Beş kişilik sosyal-demokrat Ortahgı kasıp kavuracağız!
liste. Bu yanlış. Geçmişte bunu
yaptı k . 5 -0 özlemine delege sayı­
sı yetmiyor. Uzlaşmadan Türk-İş
-
T ürk-iş Genel Kurulu da çözüm yoksa, sınıf birliği için­
yaklaşırken soraltm: de üretimden gelen gücümüzü
Nasıl bir sendika? kullanan bir sendika. Bu anlayışı
yönetimine gelmek mümkün de­
- Türk-İş'in yönetim anlayışı benimseyen delegasyonla ortalığı
ğil. 32 sendika aynı çatı altında­
değişmeli. Niye? Tür k-İş, yıllar­ kasıp kavuracağız. Bu genel ku­
yız, onlarla kader birliği içinde­
dan beri laf üretti . Aksaklıkların rul Ahmetin-Mehme tin, şu siya­
yiz. I lımlı, demokrat kişilerle uz­
çözümü ile ilgili müeyyidesi olma­ setin bu siyasetin yarış yeri olma­
laşmak gerekir .
yan bir sendika anlayışı. Sorun­ yacak.
- Tabandan değil de, tepeden - Adaylar belli mi? Siz aday
ların çözümüyle ilgili demokratik
bir yol açılacak.
uzlaşma yoluna elbette ki gidilme­ gösteri/irseniz kabul edecek
- İşçi sınıfı içinde bilinçli işçi
li. Ama çözümüyle ilgili müeyyi­ misiniz?
sayısının çok az olduğunu düşü­
de ini ortaya koyabilmeli. - Biz adaylarımızla değil : sen­
nüyorum . Türkiye'de oyların .
yüzde altmışı sağ partilere ve­ - Bir takım hesaplar­ dıkal anlayışımızla mücadele ede­
riliyor. dan, uzlaşmalardan, ittifaklardan ceğiz. Adayımız da o şartlarda çı­
söz ediliyor. . . kar . Adaylık konusunda şimdi­
- işçilerin % 60fı sağ partile­ den bir şey söylemem çok yanlış
re oy vermiyor, son seçimlerde - Herkes buna bizi zorluyor.
olur.
böyle olmadı. ''Aday mısınız? ' ' , ' 'Adaysanız ki­
- Bu anlayışlar taraftar bulu­
- A N A P k a y b et t i , ama minle birliktesiniz? " . . . soruları
. Yor mu?
SHP de kazanmadı . Ben henüz geliyor. Biz SHP-DYP ittifakının
- Bu anlayışa sahip çok sayı­
işçilerin çoğunluğunun sınıf bilin­ dışında oluruz. Birçok insanı tat­
min edemiyorum . Ya aday, ya bi­ da delege olacağına inanıyorum .
cine eriştiği düşüncesinde değilim. Delege hesabı yapmıyoruz. Bunu
Onun için, yukarıdan , konfede­ riyle birlikte. Petrol-İş olarak biz
bir kenara atmak da olmaz. Ama
rasyon düzeyinde etkili olmak ve bunun yanlış olduğunu tespit et­
bu hesap, genel kurula yakın bir
işçiye bir yol açmak lazım. O tik . İşçinin çoğunluğu anla-
' yış değişikliği istiyor. Masabaşın- zamand a ortaya çı kar.

IKIBİNE DOGRU • 6 AGUSTOS 1 989• 35


ŞEVKET YILMAZ: (Türk-İş Genel Başkam)

Bu sendikanın adı işçi, soyadı işçi


-
S ayın Yılmaz, Türk-lş 'in
A merikan tipi sendika-
cılık yaptığı söyleniyor. "Partiler­
sendikalar 834 tane şube kongresi
yapacak . Türk-İş'e bağlı teşkilatlar
nasıl seçilir. lşyerinde gizli oy ve
üstü " denilen politikanın gerçekte açık tasnife dayanan delege seçim­
işçi sımfınm çıkarlarını gözetmemek lerinden oluşan kişilerce seçilir. Şu­
olduğu biçiminde de bir eleştiri var. nu altını çizerek öyleyeyim . Taban­
Ne dersiniz? la ilişkisi bulunmayan kişi tabanın
- Herkesin ağzını tıkayacak de­ reyi ile kongre yapamaz. Bir yerde
ğili m , eğer gerçek demokrasi varsa tıkanıyor diyorsunuz. Tıkandığı yer değil de, uzlaşmaya yatkın, işvere­
herkes tabii çeşitli eleştirilerde bu­ yok . Efendim işçi öne geçti deniyor. nin ve devletin baskılarına fazla di­
lunmak hakkına sahiptir. Ancak Hayır . Son eylemler gösterdi ki , iş­ renemeyen bir örgüt akla geliyor.
Türk-İş statüsüyle, temel hükümle­ çi yöneticilerini dinleyerek disiplin - O zaman unutkanız biraz. Son
riyle partilere karşı bağımsızlığını içinde eylemlerini sürdürmüş ve ba­ yapılan eylemler, yasal çerçeveyi aş­
koruma kararını her an için sürdür­ şarılı olmuşlardır . mış olan eylemler değil midir? Me­
mektedir. Bizim Amerikan tipi de­ - Tam tersi söyleniyor Sayın seleyi başka taraflara kanalize etme­
nilen sendikacılıkla da ilişkimiz Yılmaz. işçi hareketi öylesine gelişti yelim. Şahıslar geçicidir. Asfolan,
yoktur. Ancak Türk-İş'in kuruluşu ki, sendikalar bunun kendilerini de şemsiyenin altındaki insanları, ıs­
sırasında Amerika sendikası AF­ aşacağını anlayınca sahiplenmek lanmadan haklarını almalarını sağ­
CA 'nın bir yetkilisi Türkiye'ye ge­ zorunda kaldılar. lamaktır.
lerek istişarelerde bulunmuştur. Bu - Herkesin bir görüşü vardır. - 'Şahıslar geçici ' diyorsunuz
Amerikan sendikacılığını benimsi­ Kimsenin ağzını kapatmaya da hak­ ama, bazı sendikaların yöneticileri­
yoruz anlamını taşımaz. Türk-İş'in kımız yoktur. Ama teşkilatın ismi­ ne bakıyorsunuz, pek 'geçici ' gö­
partilere karşı bağımsızlığının da ne olan sevgiye göre, sevgi varsa iyi, rünmüyor. Bu kadar ısrar niye?
bana göre büyük ölçüde yararı var­ sevgi yoksa kötü şeklinde değerlen­ - Efendim bu ısrarın daha çok
dır, zararı da yoktur. Elbette her­ dirmek herhalde aklın, mantığın işi şahıslardan, yöneticilerden geldiğini
kesin bir siyasi kanaati vardır, bu­ değildir. sanmak doğru değildir. Bu ısrar da­
na da hürmet ederiz. Ayrıca iktidar­ - Türk-iş tüzüğünde, "işçi smı­ ha alt kademelerden gelmektedi r .
,
ların tüm çalışanlara reva gördük­ fı , sözü bile geçmiyor. Türk-iş "iş­ Kolay yetişmiyor b i r sendikacı. Hü­
,,
leri yanlış politakalara karşı çıkma­ çi sınıfı demeye bile çekiniyor. kümet tayin etmiyor bunları, mah­
yı sürdürmeye de özen göstermişiz­ - Bunun adı, sendikalann adı keme de tayin etmiyor. Bu kişiler
dir, bu konuda da bir yanlışlığımız nedir kardeşim . İşçi sendikası değil buraya seçimle geliyorlar. Sendika
yoktur. mi? başkanlığından ayrılmak isteyen ki­
Elbette her çalışan insanın bir - İşçi sınıfının çıkarları etrafın­ şi , bu teşkilatın başkanları, yöneti­
noksan tarafı vardır , her kuruluşun da birleşmiş bir. sendika anlayışı var cileri tarafından 'hayır, gidemezsin'
bir noksan tarafı olabilir ama, bize mıdır Türk-lş 'te? sözüyle karşılaşınca, onlar da bugü­
göre Türk çalışanının en iyi şekilde - Yoktur diyenlere soruyorum ne kadarki hizmetlerini elbette de­
müdafaa edebilmesi için her türlü şimdi . Bütün bu çalışmalar, işçile­ vam ettirmek istiyorlar.
yol denenmektedir ve bunda başa­ rin daha iyi bir yaşarnmı temin et­ - A ma, işçi hareketinin başına
rılı da olunmaktadır. mek için değil midir? Bana göre iş­ benim yerime daha genç, dinamik,
- Efendim, 89 Bahar eylemleri­ çi hareketi Türkiye' de bir bütün ol­ aktif insanlar gelsin diyen sendika­
ni yaşadık. Türk-İş 'in tabanı büyük malı , işçiler sendikaların etrafında cı da pek çıkmıyor.
bir hareketlilik içinde, çoğu, sendi­ bir bütün olarak teşkilatlanmalı, bu - Kendiliğinden gitmek isteyeni
kasının yönetimine muhalefet edi­ çatı altında faaliyetlerini sürdürme­ bile teşkilatı bırakmıyorsa, kişinin
yor. A ma bir noktaya geliniyor, lidirler. Adı işçi, soyadı işçi bu sen­ ille de o göreve talip olduğu anla­
muhalefetin yolu trkanıyor, yöneti­ dikanın. mı çıkmamalı. İşçi seçerse durur,
mi etkileyecek konuma gelemiyor. - Türk-iş denince, kamuoyun­ seçmezse durmaz. Yeter ki, işin
Sizce neden böyle oluyor? da, işçinin haklarını direnerek, ka­ içinde hile olmasın, dürüstlük ol­
- Bu yıl içinde Türk-İ ş ' e bağlı rarlz bir mücadele ile alan bir örgüt sun. sağlıklı seçim olsu n . O

Selçuk katıldılar. Bir başka toplan­ " Bu yönetimin gitmesi için ne gere­ dika, Türk-İş Genel Kurul delege­
tı, Durukan, Ali Ekber Güvenç ve kirse yapacağını" söyleyen ve ·Şev­ lerinin yüzde 1 6'sına sahip.
Münir Ceylan arasında oldu. Mü­ ket Yılmaz'a sürekli ağır eleştiriler­ Bu iki sendika dışında, '89 Baha­
nir Ceylan, "olmadı" dedi . de bulunan Türk-Metal Genel Baş­ rında meydanları dolduran işçilerin
Kenan Durukan DYP'liler ara­ kanı Mustafa Özbek, kendi ekibini genel kurullarında anti demokratik
sından destek arıyor. Ancak Duru­ koruyor. Özbek'in Orhan Balta'yı seçimlere rağmen neler yapacağı
kan için sol oylar "çantada keklik" aday göstereceği söyleniyor. Ancak merak konusu. Sürprizler bekleni­
değil. Geçtiğimiz iki dönem genel sağ k anadın T e k Gıda- İ ş ve yor. "Bir Türk-İş Genel Kuruluna
sekreterliğe aday olan Durukan'ın Belediye-İş'teki desteğini önemli öl­ ilişkin en sık rastlanan yorum ise şu:
Petrol-İş 'te, Yol-İş 'te, Deri-İş 'te çüde yitirmesi bekleniyor. Son Genel kurulda Türk-İş'in yapısı ta­
fazla kredisi olmadığı söyleniyor. kongrelerde şube yönetimlerine ge­ mamiyle değişmez ama hiçbir şey
" Özbek takımına karşı Şevket Yıl­ len sosyalist önderlerin iki sendika­ eskisi gibi olmayacak. Alışık o!un­
maz'la anlaşma yoluna gidebilir" nın genel kurullarında yapacağı et­ madık bir genel kurul yaşanacak . "
deniyor. ki, kulislerde tartışılıyor. Bu iki sen- HiKMET ÇiÇEK

36 • İKİSİNE DOGRU • 6 AGUSTOS 1 989


INIF
• DEVRİMLERİN ÖNCÜ-KİTLE DİYALEKTİGİ
Doğu PERİNÇEK
• THALES OLMAK
Sefa KAÇMAZ
• 89 BAHARINDA
TURKIYE iŞÇi SINIFI
11 1 1 1

ve
SOSYALİZM
Ahmet AKA
• SB'DE PERESTROYKA,
İŞÇİ HA�EKETİ ve
SOSYALiZM
Ender HELVACIOGLU
• TİKP MUHASEBESİNDE
KENAR NOTLAR!
ASAF GÜVEN AKSEL

MODERN UYGARLIGIN
..,

MARKSİ.Ş T ve ROMANTİK ELEŞTİRİSİ .


MICHAEL LOWY
1 ONYA
SURİYE MÜSLÜMAN KARDEŞLERİNİN LİDERİ

" İslamcı lar FKÖ ' nün


alternatifi olamaz ' '
"i Suriye yönetimine karşı silahlı mücadeleden vazgeçmedik. Düzenin ,komplosuna sürüklendik
ve çok kayı� verdik. ' Programı11Jız hem çağdaşlaşmaya! hem de İslami h�yata açık.
Filistin'deki lslamcı hareket FKO'ye karşı çıkmakla aceleci davranmıştır. lslamcılar
karmaşık ilişkileri çözecek yetenekte değil. Vesayetten kurtarmak için Kabil hükümetiyle
Mücahitlerin görüşmesini sağladık. "
uriyeli M üslüman Kardeşler 1 920'1i yıllardan beri M ısır' -

S
da kök salmaya başlayan yandaşlarının çevresinde to­
parlanmış, gerekli ideolojik ve örgütsel yetkinliği kazan­
dıktan sonra ürkelerinde faaliyete başlamış, M ısır'dakin­
den sonra Ortadoğu ' nun en güçlü M üslüman Kardeşler Örgütü
olarak bilinir. Ancak Kahire yönetimiyle uzlaşan, Suudi Arabis­
tan siyasetleri paralelinde yürüyen şiddet yoluyla yönetime gel­
me fikrinden vazgeçmiş görünen M ısırlı kardeşlerinin tersine,
Suriyeli İslamcılar yönetimle çatışma halindeler. Dahası, ünlü "Ha­
ma isyanının" başlatıcısı olarak bilinirler. Şam'la araları hiç iyi de­
ğil. Dahası Suriyeli M üslüman Kardeşler Örgütü çağa ayak
uydurma yönünde en çok çaba harcamış, ülkenin iç siyasetine
ve muhalefet hareketine damgasını vurmuş. İran devriminden
esinlenmiş, ama Tahran-Şam ittifakı yüzünden Mollalara küsmüş.
Suudi Arabistan'a sıcak bakmayan bir hareket. Bu hareketin Tür­
kiye'yle ilintisi olduğu 9a sır değil artık. Özellikle Ankara-Ba_ğdat­
M üslüman Kardeşler ittifakı , Şam-Kürt ittifakına karşıdır. Orgü­
tün sertlik yanl ısı lideri Adnan Saadeddin'in, 1 0 N isan tarihli El
Yom El Sabiu adlı Fransa' da Arapça yayımlanan dergisinde çı­
ADNAN SAADEDDİN: Ulemanın
kan söxıeşisini kısaltarak aşağıya alıyoruz: yönetece�i bir düzene karşıyız. İran'la
aramızdaki fark budur. "
- Suriye yönetimine karşı silah­ örnek bir olay Tedemınur Cezaevi'n - Komplo olasılığı var elbet . Bu­
la direnen ve başkaldıran bir hare­ de yaşandı. Cinayet konusunda nu doğrulayacak olaylar da var. As­
ket olarak uzun süreden beri sesiniz " Mafia"nın bile yarışamadığı bir lında silahlı mücadele için bizim
soluğunuz kesilmiş durumda. Nere­ sistem karşısında ilginç bir durum­ acelemiz yoktu . Bir bakıma hükü­
desiniz? la yüz yüze geldik. Düzenle çatışma­ met bizi bu aşamaya sürükledi. Si­
- Dünyadaki devrimlere ve ha­ nın acısı sadece bize değil, masum laha davranmak bir ilke meselesiy­
reketlere baktığımızda, etkinlikler, halkımıza da yansıdı . Dünya çapın­ di ve bu düzeni devirmenin gereğiy­
yükselişler ve düşüşler olduğunu gö­ da da koşullar değişti . Tabii Suri­ di . O kadar ki , yenilgiye rağmen yö­
rürüz. Filistin devriminde de düz ye'nin rolü de. ABD , bu yönetimi netime karşı silaha sarılma düşün­
çizgi yok; iniş çıkışlar var . Kuşku­ birçok yolla desteklemekte. Şam'ın cesine yöneldik .
suz biz durgunluk dönemine girdik. FKÖ ve Lübnan 'daki güçleri tasfi­ Burda açı klamam gerek: Milli İt­
Nedenleri? Dünyada eşi benzeri ol­ ye planları da henüz sona ermiş de­ tifak hareketiyle ayrılma nedenimiz
mayan bir rejimle karşı karşıyayız. ğil . Gene de düzenle çatışmamızda de bu. Çünkü " silahlı mücadele"
Bir çocuğu gözünü kırpmadan, vic­ çok büyük kayıplar verdiğimizi �avramını silmişlerdi programdan.
danı sızlamadan öldürebilir . Bin tu­ açıklamak zorundayım . Yine de belirtiyoruz : Söz hakkımız
tukluyu 20 dakika gibi kısa bir sü­ - Silahlı mücadele deneyinizi ve özgürlüğümüz verildiği takdirde
rede katledebilir. Kalanını da diri gözden geçirdiniz mi? Düzenin bir silaha başvurmayacağız. Taraftar­
diri mezara gömebilir . Bu konuda tuzağı olabilir mi? larımız İspanya, Batı Almanya, Yu-

38 • IKIBİNE DOGRU • 6 A�USTOS 1 989


"FKÔ'nün intifada ve önderlikteki rolü büyük"

goslavya ve Basra Körfezi ülkelerin­ yönetimden yanayız. Bu da Humey­ gelişmeyi durdurmaya çabalıyorlar.
de öldürüldü. Yine de misillemede ni 'yle aramızdaki farklardan biri. HAMAS'ın anlaması gereken şu:
bulunmadık. Çünkü düzenin oyu­ Bizde " kayıp bir İmam" ya da FKÖ'nün intifada ve önderlikteki
nuna sürüklenmek istemedik . Şim­ " beklenen Mehdi' yok . rolü büyük. FKÖ'nün alternatifi
di soruyorum: Halep bomba yağ­ - Müslüman Kardeşler olarak yok . HAMAS, FKÖ'nün öncü gö­
muruna tutulup, Hama kenti ordu­ bölünmenizin nedeni? revini üstlenip götüremez. İçerde
ca kuşatılınca halk ne yapabilirdi - Uzun erimde iki ayrı siyaset ve de, dışarda da öncülük yapamaz.
ki? Doğal olarak direnecekti. Bu düşünce yönteminden söz edilebilir. Bir kasetimde "FKÖ olmasaydı ye­
arada yanlışlar yaptığımızı da belir­ Anlaşmazlığımızın birinci nedeni ni bir FKÖ yaratırdım " dedim.
telim. bu. Günlük uygulamalarda siyasi Çünkü Filistin sorunu başka türlü
tutumlar axrılık nedeni. Her taraf çözülemez. Ülkede azınlıklar ve
" BEKLENEN MEHDİ YOK"
kendi görüş ve tutumlarına sımsıkı başka dinler var. Dünya çapında si­
- 1980 yılında çagdaşlaşmaya sarıldı ;bırakmadı. Bizim tem'Sil etti­ yasi faaliyetler. . . Moskova'ya, Pe­
daha fazla açık. bütünlükçü alterna­ ğimiz görüşe göre, bu düzen kanser kin'e, Afrika ve bağlantısız ülkelere
tif iktidar programı sundunuz. Bu­ olmuştur. Hiçbir biçimde uzlaşıla­ gitmek İslamcı bir hareketin harcı
günkü görüşünüz ne? Suriye'deki cak gibi değildir. Tek çare işi söküp değil. İlişkiler karmaşık . FKÖ'ye de
lslamcıların gelecegini nasıl görü­ atmak . Karşıt görüşü temsil eden öğüdüm, HAMAS' a tahammül
yorsunuz? Şeyh Abdulfettah Abu Öede ise edin, yaptıklarını hoş görün.
- Her şeyden önce Sovyetler Bir­ "Daha fazla sabır, bekleme vb . . . " - Afgan Mücahitleriyle ilişkile­
liği 'nde süregelen Gorbaçov re­ telkin ediyor. Karşı taraf, düzenle riniz çok iyi. Bazıları bunu kendi çı­
formlarının incelenmciirif istiyorum. aynı masaya oturup görüşmeyi ka­ karları için kullanmak istediler.
Perestroyka adlı kitapta geçmişin bul etti , biz reddettik. Çünkü şim­ ABD'nin bu konuda size destek va­
özeleştirisi toplumsal yozlaşma ve diki yönetim mezhepçilik tohumla­ adettiği söylendi.
zaaflardan söz edildikten sonra va­ rı ekiyordu ; biz buna karşıydık. - Evet, Mücahitlerle ilişkilerimiz
rılan sonuç şu: D�a fazla demok­ çok iyi. Bazı çevreler bu ilişkileri
rasi ve sosyalizm . SOVYET-MÜCAHİT kullanarak Sovyetler Birliği'nin yeni
Buna dayanarak programımız si­ GÖRÜŞMESİNİ BİZ bir Vietnam batağına saplandığını
yasi çoğulculuğu , başkalarının söz AYARLADIK kanıtlamak istediler. Ancak belirtil­
hakkına saygıyı da içeriyor . İkinci - Filistin 'deki lslamcı HAMA S meli ki, Kabil hükümeti de sadece
konumuz da parlamenter yaşam öz­ (lslamcı Direniş Hareketi) hakkın­ ve sadece Moskova 'nın ürünüdür.
gürlüğü (ki Arap ülkelerinde uygu­ daki görüşleriniz? Afgan mücahitleriyle kaç kez görüş­
lamaya geçiliyor). Bunu istiyoruz. - Bazı FKÖ önderleriyle ilişkim tüm, aralarına girdim . Burada bir
Suriye'deki İslamcıların geleceğine çok; iyi. HAMAS'ın FKÖ'ye �arşı sır açıklayayım: Mücahitlerle Sov­
ilişkin şunları söylemek olası: Her tutumu konusunda bazı çekincele­ yetler Birliği arasındaki ilk ilişkiyi
türlü değişim göz önüne alınmalı ki , rim var. Bana göre HAMAS temiz ben ve FKÖ kurduk. Moskova'dan
İslamcı programda hem çağdaş dışa ve özverili bir hareket . Ancak siya­ dönen Filistinli bir.heyeti kabul et­
açıklık ve değişimlere ayak uydur­ si olgunluğa ulaşmış değil. Birçok tim ve Mücahit-Sovyet görüşmesi
ma, hem de İslamın gereklerini ye­ konuda aceleci davranıyor. Örneğin önerdim. Amacım, uluslararası çap­
rine getirme yönünde çözümler var . FKÖ'yü eleştiri yağmuruna tuttu, ta dolapları açığa çıkarmak ve Af­
Gelecekte Suriye'deki İslamcı akım yer yer saldırgan bir dil kullandı. ganistan üzerinde oynanan oyunla­
görmezden gelinemez. Pasif ya da Anlıyorum, ama onaylamıyorum. ra set çekmekti. Ayrıca Mücahitle­
silahlı mücadelede yerini alacak, ik­ Beri yanda HAMAS mensupları da, ri Ziyaül Hak'tan,Kabil'i de Krem­
tidar hesaplarında üzeri çizilemeye­ onu etkileyenler de, FKÖ'yle olası lin vesayetinden kurtarmak istemiş­
cektir. Biz, ulemanın ve hurafeci bir çatışmayı önlemek için eleştiri­ tim. Dört görüşmeden sonra önerim
güçlerin değil, halkın seçtiği sivil bir leri sınırlama yoluna gittiler. Zararlı kabul edildi . D

İKIBINE DO�RU • -6 AGUSTOS 1 989• 39


. .

FA R KLI FiK R iN BEDELi


.

" Belleklerden silmek"


Lidere ve düzene karşı çık�n, hata yapan siyasi önderleri cezalandırma yöntemi hiç değişmedi.
Zihinlerden silmek: Roma imparatorluğu döneminde başlatılan bu uygulama günümüzde sürüyor.
Cezalı önderin resimleri ve heykelleri kaldırılıyor, unutturulmaya çalışılıyor.

''
Mao sonrası Çin Komünist Partisi yönetici/eri. Aradaki boşluklar "Dörtlü Çete" diye adlandırılan radikallerin yerleri.

S
ymne birden bire
ortadan kayboldu .
O , bir sabah işe
gelmemişti . İlk gün
di kkatsiz birkaç kişi iş yerinde ol­
madığını söyledi durdu. Ancak ertesi
gün kimse onun hakkında konuşmu­
yordu art ı k . Winston üç gün sonra
büyük salondaki ilan tahtasına bak­
mak içi n gittiğinde, Symne 'nin de
kayıtlı olduğu satranç grubu listesi­
ı ı i n olduğu yerde durduğunu gördü
-hiçbir satır çizilmemişti- ama liste
bir satır kı salmıştı .
Symne yalnız ölmemiş, ortadan Roma yasalarına göre vatan ha­ kişinin mezar hakkı kaldırılmakta
kaldırılmışt ı ; " varolmayan bir inliği (Purduellio) yapanlara ölüm ve yakınlarının yas tutması yasak­
kişi "ye dönüştürülmüştü. " (Geor­ cezası verilmişse, ya da dava ölü­ lanmaktadır. Ceza, yalnız kısa va­
gc Orwel l : 1 984). münden sonra açılmışsa, verilen ce­ deli bir dönemi kapsamakta, Geor­
Belki Romalılar bu kadar profes­ za, sanığın malına mülküne el koy­ ge Orwell'in 1 984 romanında Times
yonel deği ldiler. ama sanki yöntem­ ma yanında o 'hiç yaşamamışa' arşivlerinde düzeltildiği gibi, aynı
leri ni George Orwel l ' den almışlar­ dönüştürülebiliyor . zamanda cezayı alanı tarihten silme­
dı ya da George Orwell on lardan . Sözgelimi idama mahkum edilmiş yi amaçlamaktadır. Verilen ceza ge-

40 • İKİBİNE DOGRU • 6 AGUSTOS 1 989


Bir süre sonra
birinin fotoğrafları
ortadan kalkacakti.

bi en büyük Roma İmparatotlarını Çekoslovak işgalinden sonra Dub­


da kapsamaktaydı . Hatta 1 2 yıl çek de böyle bir rötuştan nasibini al­
imparatorluk yapmış L. Aurelius mış. Fotoğraf öyle ustaca yapılmış­
Commodus'un ismi bu verilen ceza­ tır ki hiçbir şey göze çarpmamakta.
yı çağrıştırmaktadır . Bunun yanı sı­ Ancak unutulan bir ayak, her şeyi
ra Nero (m . s .68) , Julian ( 1 93) ve ele vermektedir.
Maximin (238) de cezadan nasibini Bu yöntemle cezalandırılanların
alanlardan. bir kısmı fiziksel olarak yok edilir­
Tarihsel olgular bu cezanın Ro­ ken, bir kısmı da yalnız zihinlerden
malılardan günümüze kadar etkisin­ silinmektedir. Castro 'nun arkadaşı
den bir şey kaybetmediğini gösteri­ Franqui, Troçki, daha sonra Stalin,
yor. Mao'nun anısına yapılan tö­ Hitler 'in propaganda Bakanı Goe­
rendeki tam fotoğraf, Kasım '76'da bels, eski silah arkadaşları Hess ve
boşluklarıyla dikkat çekiyor. Mao' - Röhm de bu yöntemin gazabına uğ­
nun ölümünden sonra tasfiye edilen rayanlard a n . " D amn ati o
"Dörtler" fotoğraflardan amatör­ memoriae' ' geçmişten bugüne dek
ce silinmişti . Buradaki amatörlük çekiciliğinden bir şey kaybetmemi­
1 970'lerin başında daha dikkatli şe benziyor. Yalnızca yöntemler ge­
yapılıyordu. Pekin Belediye Başka­ lişiyor! O
reği mahkumun bütün büstleri dev­ nı Peng Cen bir fotoğrafta Mao ile SADIK USTA ISTUTTGA R T
rilmekte, resimleri kaldırılmakta, birlikte temel atarken, diğer bir aynı
hatta ailesinin arşivlerinden bile si­ fotoğrafta sanki hiç orada yokmuş
linmektedir. Bunun boyutu yalnız gibi rötuşlanmıştı . Bu da "damnatio
resmi belgelerle sınırlanmamakta. memoriae"nin Çincesi .
Aynı zamanda cezalı kişi resmi pa­
ralardan, onun imzaladığı mukave­ Fotoğrafların rötuşlanması başa­
lelerden, özel mektuplarından bile rılı bir sanatın yanında bir siyasi tu­
silinmektedir. tumdur da . Bu uygulamaya halkın
Vetilen bu ceza "damnatio me- politize edildiği dönemlerde daha
moriae" , yani "zihinden silmek " sı­ sık rastlanmakta; çünkü halkın tav­
radan insanlara yönelik olduğu gi- rı hesaba katılıyor . Örneğin 1 968

Yaşa m ı n en çet i n soru n lar. na


yanıt anyorsa nız
İSA MESİH'İN Tarihsel
YAYINLARIMIZI DİNLEYİNİZ! Yaşamı ve Ö�retişleri
Hakkında bilgi edinmek isterseniz
(Pazartesi hariç) H ERG Ü N KISA DALGA Bize yazınız
RADYO 41 M ETR E , 7 . 30 M Hz ÜZE R İ N DEN
, 22.00 ile 22.30 Arası /\İtıı 1ılam111� ıu OA '1>1 .'
' Programlarımızda vereceğimiz adrese yazarsanız size küçük Beyazıt/ISTANBUL
J bir hediye göndereceğiz.
P.K. 106 34492

İKİBINE DOGRU • 6 AGUSTOS 1 989• 41


İ RAN/BAŞKANLIK SEÇİMİ

Batı 'ya bir adım daha


Rafsancani ezici çoğunlukla Cumhurbaşkanı oldu. Yetkileri elinde topladı. Bu konudaki anayasanın
onaylanması, İran'ın yeni bir döneme girmesinin başlangıcını oluşturuyor. Daha liberal ve Batı'ya
daha yakın bir yönetim söz konusu.

C
uma, 28 Ağustos. İ ranlı­ lan beklemek gerekiyor. Söylenfr­ ketli bir bölge. Ne zaman, nereden
lar İslami Cumhuriyetle­ lere bakılırsa, Dışişleri Bakanı Ve­ eseceği kestirilemeyen rüzgarlar,
rinin 5. cumhurbaşkanını layeti Devlet Başkan Yardımcısı Rafsancani ' ni n işini, geçici olarak
seçtiler. Meclis Başkanı olacak . Velayeti, İran'da Batı'ya en da olsa, güçleştirebilir.
Rafsancani ezici bir çoğunlukla ül­ yakın siyaset adamı olarak tanını­ Örneğin, Rafsancani seçilirken
kenin yeni cumhurbaşkanı oldu. yor. İsrail komandolarının Hizbullah li­
Rafsancani 'nin seçilişi İran 'ın bir
süredir ilerlemekte olduğu yolda
Humeyni'den boşalan Velayet-i · derlerinden Şeyh Abdülkerim
Fakih "postu" na eski cumhurbaş­ Ubeyd'i kaçırması, İran-Batı ilişki­
önemli bir kilometre taşıdır. Özel­ kanı Ali Hamaney oturmuşt u . lerini olumsuz etkileyecek rüzgarlar
likle gerçekleştirilen anayasa deği­ Velayet-i Fakihli k, dini ölçülerle, yarattı. Radikal İçişleri Bakanı
şikliği ile birlikte düşünüldüğünde, alınan tüm kararları denetleyecek , Muhteşemi'nin "ABD ve İ srail 'in
bu seçim çok daha büyük bir anlam ülkeye " rehber " lik edecek bir din bu kaçı r m a n ı n bedelini
taşıyor. Bütün yetkileri elinde top­ adamının bulunması gereken ku­ ödeyeceğini ' ' açıklaması önemli bir
layan Rafsancani, İran'ın Batı'yla rum . Ali Hamaney'in, ne dini rüt­ göstergedir. Bölgede ve ülkede bu
bütünleşmesi önündeki engelleri te­ besi ne de bilgisi böyle bir makamı tür olaylar yaşanırken Rafsancani'­
mizleyecektir . doldurmasına olanak tanımıyor. nin Batı ile ilişkileri geliştirmeye yö­
Raf sancani , geçmişte Batılılara Dolayısıyla, yeni " rehber" ülkede­ nelik adımlar atması kolay olmaz.
güven verecek adımları atmıştı. İ s­ ki gelişmelere pek fazla müdahale Başkan Bush'un olaydan hemen
lami rejimin önemli bir yerinde ol­ edemeyecek . . sonra İsrail'i suçlayan bir açıklama
duğu halde, ABD ve Suudi Arabis­ Öte yandan, İ ranlılar 5 . cumhur­ yapması, Amerikalıların Rafsanca­
tan 'la ilişki kurulabileceğini açıkça başkanlarını seçerken 1 979 Anaya­ ni'den ne denli umutlu olduklarını
söyleyen ilk oydu. Humeyni' nin sası'nda yapılan değişikliği de onay­ gösteren bir başka gelişme. Bugüne
"zehir içmekten zor" dediği ateşkes ladılar. Bundan böyle, ülkede bir değin , bölgedeki birçok terörist ey­
kararını almasının ardında da o var­ başbakan olmayacak. Rafsancani, leminden sonra Washington İsrail' e
dı. Ateşkesin yürürlüğe girdiği 20 devlet başkanı olarak , gücü büyük tepki göstermemişti . Oysa bu son
Ağustos'ta düzenlediği basın top­ ölçüd.! kendi elinde topluyor. Yine olayda, Hizbullah'ın elindeki bir su­
lantısında 8 maddelik bir program de bu , artık Batı'yla sorunsuz bir bayını öldürmüş olmasına rağmen,
önermişti . Liberal - radikal denge­ bütünleşme süreci yaşanacağı anla­ ABD İsrail'i eleştiriyor. İran' la gi­
sinin açıkça yansıdığı programın ba­ mına gelmiyor. Radikaller, yenik ve receği ilişkiyi kolaylaştırıcı adımlar
zı maddeleri Rafsancani kokuyor­ güç kaybetmiş bir durumda da ol­ atmaya çabalıyor.
du. Uluslararası alanda tecrit zinciri salar, İ ran siyasetinde hala varlar. Seçimlerin hemen ardından, Şe­
kırılmalı ve İran yalnızlıktan kurta­ Ancak, Ortadoğu oldukça hare- vardnadze'nin Tahran'ı ziyaret et­
rılmalıydı, Batı ile ilişkiler düzeltil­ mesi de yalnızca ikili ilişkiler ve Af­
meliydi . Devrim ihracı düşüncesi de HAŞİMİ RAFSANCANİ Batı 'ya ganistan konusunu görüşmek ama­
artık geri plana itilmeliydi . Rafsan­ yaklaşmasının önünde radikal kanatla
İsrail engeli var sadece. cıyla değildi . Sovyetler, İran - ABD
cani o gün ilan ettiği programı ha­ ilişkilerinin olası gelişmesini engel­
yata geçirebilmek için şimdi çok da­ lemek için hızla girişimlere başladı­
ha fazla şansa ve güce sahip. lar.
Geçen yıl, Rafsancani ile ilgili en ABD, İ ran'la ilişkilerini düzelt­
sert eleştiriyi İ ran'ın en büyük ga­ mek için , her türlü adımı atmaya
zetesi ltta/at 'ın Genel Yayın Yönet­ hazır. Ne zamandır bu konuda naz­
menliğini yapan Ali Abbasi 2000 'e lanan taraf İran'dı. Şimdi, tam
Doğ.,.u 'ya yapmıştı . Ona göre, Raf­ İran'ın ABD'ye yakınlaşması önün­
sancani CIA ajanıydı . Bu açıklama de fazla bir engel kalmamışken , İs­
abartılı sayılsa bile, onun şu cüm­ rail'in giriştiği eylem gelişmelere ço­
lesi oldukça anlamlıydı : " İran dev­ mak sokmak oluyor.
rimi Rafsancani köprüsünden geçi­ Rafsancani'nin seçilmesi, önü­
rilerek ABD denetimine giriyor. ' ' müzdeki birkaç hafta içinde İ ran'­
Rafsancani yönetimindeki İ ran' - ın Batı 'yla olan sorunlarının çözül­
ın, Batı 'ya çok daha kolay yaklaşa­ mesini sağlamasa da bu doğrultuda
cağından Batılı ve Amerikalı yöne­ bir adım atıldığı anlamına geliyor.
ticilerin kuşkusu yok . Bu yakınlaş­ Hem de şimdiye kadar atılan en bü­
manın hızını görebilmek için yeni yük adı m ! D
cumhurbaşkanının yapacağı atama- L. DOÔAN TILIÇ

42 • İKİBİNE DOGRU • 6 AGUSTOS 1 989


• Sovyetler Birliği Halk Tem­
silciler Meclisi, hükümete haka­
ret etmeyi yasaklayan yasa mad­
desini iptal etti.
• Ç in ' in başkenti Pekin'de
temmuz ortasında satılan kavun
FEDERAL miktarı 340 milyon kilogramı
ALMANYA buldu .
• Afganistan mücahitlerinin
Kasımlo başka, kurduğu geçici hükümet bölün­
ma tehlikesi yaşıyor. Bağımsız 3
birlik başka mücahit örgütü de i ran destekli
•• direnişçilere katıldı .
nlü Kürt liderlerinden Abdur- Avusturya polisi bu olayı Kürt
U rahman Kasımlo'nun öldürül­ örgütleri arasındaki çelişkilere bağ­ • Nikaragua 3 1 Ağustos' a ka­
mesinden sonra çeşitli kuruluşlar lama eğiliminde. Olası mı? İşte dar, ülke çapında askeri saldırı
ol ay ve gelişmeler hak kında görüş TEVGER'in cevabı : Olaydan bir operasyonlarında bulunmama
belirttiler. 2000'e Doğru 'dan Zeynel gün sonra böyle bir haber yayıldı. kararını 3 1 Ağustos'a kadar
Perçem, Federal Almanya' daki Kaynağı kesin belli değildi. Polisin uzattı.
Kürt örgütlerinden TE VGER 'e bazı resmi açıklamasına rastlamadık . .
sorular yöneltti . "Kimlerin parma­ Açıklama varsa kendi kararlarını
ğı olabilir bu cinayette? " Yanı t : çiğnemiş olurlar. Böyle bir haberin reketinin itibarını sarsmak, moral
" Bu cinayeti düzenleyenler Kürt Kürt halkına düşman karanlık güç­ bozmak, asıl suçluları gizlemek .
halkının başarıya ulaşmasını isteme­ ler eliyle -muhtemelen cinayeti işle­ Palme cinayeti sonrasındaki geliş­
yen düşmanlar. Sayıları da hayli yenler tarafından- yaygınlaştırılması . melere benzer bir durumla karşı
çok . İ K DP, cinayetten İran'ı so­ en olasılık . Amaç Kürt yurtsever ha- karşıyayız.
rumlu tutt u . Mevcut kanıtlar da bu
yönde. ' ' GÜNEY KORE Kızıl kütüphane
B
Kasımlo v e arkadaşlarının öldü­ aşkent Seu l ' de Kuzey Kore ve re'yi tanıtan, belgeleyen 5 bin kadar,
rülmesi İran Kürdistan halkı üzerin­ öbür sosyalist ülkeler hakkın­ kitapla yaklaşık 300 belgesel film
de olumsuz etkiler bırakabilir mi, da yazılmış 10
bin kitabı kapsayan özel bir bölümde yer alıyor. Ulusal
;orusunun karşılığı da şöyleydi: bir kütüphane açıldı . Kütüphanede Birleşme Heyeti sözcüsü, "ülkesiy­
"Dr. Kasımlo ve öteki iki Kürt yurt­ ayrıca dönemsel olarak çıkan ko­ le Doğu bloku ü lkeleri arasında ge­
severin katledilmeleri, Kürt halkı ve münist ideolojiden söz eden çeşitli lişen ekonomik ve ticari ilişkiler ışı­
yurtsever güçleri arasında derin filmler, 4500 kitap, 50 dergi ve gün­ ğında b ö y l e b i r şeye i htiyaç
üzüntü yarattı . Çünkü Kasımlo, gü­ lük gazete de bulunuyor. Kuzey Ko- · duyulduğunu" belirtti.
nümüz Kürt önderleri arasında say­
gın bir yere sahipti . Şahlığın yıkıl­
masından sonra Humeyni yönetimi­
nin Kürtlerin haklarına saygı göster­
memesi üzerine 1 979' dan beri Kürt
ayaklanmasının öncülüğünü yaptı.
Uzun yıllara dayanan bir mücadele
deneyimi vardı. Ancak katledilme­
siyle birlikte mücadelenin durması
ve beklemesini düşünmek yanlış .
Çünkü mücadele halka mal olmuş­
tur. Ya birlik? Kasımlo' nun öldü­
rülmesi çeşitli Kürt örgütleri arasın­
da birliğe katkıda bulunabilir miy­
di? Karşılık olumsuzdu TEVGER
açısından . Çünkü mücadele eden
Kürtler, bu hunharca katliamı de­
ğerlendiriyor, dersler çıkarıyorlar.
Ancak örgütler arasındaki birliği
hızlandırıcı bir �tken olması içiİl
özel neden yok . "Çünkü birlik , bu Filipinler'de bulunan ve anlaşma süresi 1991 'de bitecek olan Amerikan üslerinin
türden olaylara bağlı deği l ' ' diyor kaldtrılması için başkent Manila 'da Gabriela Feminist grubu
TEVGER . böyle gösteri yaptı.

IKIBINE DO�RU • 6 A�USTOS 1 989• 43


0DPlUM
"YOLCULUK POSTA ÇEKLE R İ"NİN ÇEKTİRDİKLERİ

PTT ' nin asla yanından geçmeyin!


PTTnin "Yolculuk Posta Çekleri", bu güzide kurumumuzun, yurdun her yanına dağılmış
postanelerinde paraya çevriliyor. A-nın-da! Deneyin de görün, Ağustos ayında Mart karını!
·
azıya giriş falan yapma­ tekrar baştan sayıyor, sonra bir şey­ iniyoruz. Çağıran amir camlı bir

Y
yacağım. Mesele fazlasıy­ ler yazmaya başlıyor. Döviz boz­ bölmeye giriyor, masanın arkasına
la basit. Tatile çıkıyorum, durma da aynı gişeden, arkamda geçip oturuyor, beni de oturmaya
paraları çaldırmak var, kuyruk birikti. Bakıyorum, çeklerin buyur ediyor, odacıyı çağırıp çay
yanıma provizyonsuz paraya dönüş­ üzerine yazıyor. Size yardımcı ola­ söylüyor. Meğer, sıfırı tükettiğimi
türebileceğim bir çek falan alayım yım da çabuk bitsin, diyorum. görünce acıyıp, çay içirmeye çağır­
dedim . Memnuniyetle uzatıyor ve "Şunlar mamış mı! Hey yarabbi, bitmez tü­
Cin geçiniyoruz ya, bir bankayla dolacak " diyor. " Şunlar" dediği kenmez Anadolu, nelere kadirsi n !
i� görsen her gittiğin yarda banka haneler şunlar: Adı, soyadı, tatbik La f aramızda, çayın gelmesi de e n
olmayabilir, ama en ufak yerde imza, düzenlenme tarihi, son geçer­ az on dakika sürüyor, odacı yeme­
PTT var. PTT'nin Yolculuk Çekleri lik tarihi, satış tarihi, satış merkez.i ğe gitmiş, adam yollanıp aranıyor,
anında paraya çevriliyor. no . , satış merkezi adı . Bir de satış bu vesileyle 1 2 ' yi bulduğunu, yani
Kim aklıma soktuysa anımsamı­ mührü yeri var. tam bir saattir PTT Yokuluk Çeki
yorum, Allahından bulsun. Belki de Kardeşim, nüfus sayım kağıdın­ denilen belayla cebelleştiğimi öğre­
ben kendim akıl etmişimdir, beni de da bile bu kadar hane olmaz, diye­ niyorum. Bana çay ısmarlayan amir
bilmem neler kovalasın . miyorum tabii . Girdik bir kere gir­ (Bilal Özer, adını masasındaki pla­
Ankara'nın büyük postanesine daba . Adamlar şey edip yukarılar­ ketten okuyorum) "Ulan, bir daha
gittim, Ulus'a. Saat 1 1 .00. Göster­ dan getirtti . Seksen adet çeki başlı­ dünyaya gelirsem odacı olacağım!"
dikleri gişeye yanaşıp derdimi söy­ yorum teker teker doldurmaya. diyor bulunup getirilen odacıya.
ledim. Ufak tefek memure: "Tabii Elim dökülüyor, sakat belim ağrı­ Başlıyoruz sohbete. Kırk yıl içme­
efendim, ama biraz sürer" dedi . Ne maya başlıyor, gözüm karıncalanı­ sem aklıma gelmeyecek şu çay me­
sürecek hemşire, en fazla iki yere yor, derken, gişenin arkasından bir reti meğer lezzetli şeymiş. Bilal Bey,
tatbik imza atıp, alacağız. Gitti, şe­ ses : "Beyefendi, bir kısmı seri nu­ bir dokun bin ah dinle kase-i fağ­
fine söylüyor. Şefi bana bir baktık­ marası takip etmiyor galiba, yanlış furdan, anlatıyor:
tan sonra gitti, amirine söylüyor. gelmiş, bir verir misiniz? "
Amir yanaşıyor: CENNET Mİ,
BEKLENMEDİK BİR İKRAM' CEHENNEM Mİ?
HELA ÇEKİ
Hiç gözünüz karardı mı? Utan­ "Beyefendi, şuraya sekiz buçuk­
"Kaç paralık alacaksınız beyefen­ masam yere oturacağım. Gişenin ar­ ta geliyorum, sözleşmeliyiz artık ak­
di? " Söylüyorum. "Kaçar paralık kasından bir başka ses: "Beyefen­ şam dokuzdan önce çıkamıyorum.
küpürlerden olsun? " Eh, 50 binlik di, bankonun arkasına, bir yanıma Vatandaşa hizmet vermeye hazırız,
veya 100 binlik olabilir. Adam kaş­ gelir misiniz?". Birkaç yüz imza da işini kolaylaştırmaya, ama personel
larını kaldırıyor: " Bizdeki en yük­ bu attıracak, çünkü bir de satış aynı sayıda kalırken PTT'nin hiz­
sek kupür 1() bin liralıktır" . Bir bordrolarından söz ediliyor. Banko­ metleri katlandı. Bakın, modem ci­
yanlışlık olmasın? Yokmuş. Kupür­ nun girişini bulmak için tüm salo­ hazı koyduk şuraya, telefon fatura­
ler 10 binden aşağı. 5 bin, 1000, 500, nu tavaf ediyorum. Meğer gözüyle nızı kaybettiniz, veya ödemeye ge­
sıkı durun, 250 lira diye gidiyormuş. beni izlermiş, sesleniyor: "Karşıda­ lirken evde unuttunuz, şak, yeniden
PTT vatandaşın küçük su dökme­ ki merdivenlerden çıkın, galeriyi anında bulup çıkartıyoruz. On/ayn
sini bile düşünmüş olacak . dolaşıp buraya aşağı inin ". Çıkıyo­ sistemi kurduk, bir saniyede havale
Aslında, o zaman selam verip rum, yukarıda bir merdiven bulup yolluyoruz. A ma bir kişi birkaç işi
kaçmalıydım. Ama, Türkçede kü­ yöneliyorum. "Beyim, nereye? Ora­ birden yapıyor. Kimi kursa yollaya­
çük su dökmek deyimi olduğu gibi , dan geçilmez, yasak! ". Eli belinde, caksın ? "
basireti bağlanmak diye bir deyim üniformalı bir güvenlik görevlisi ar­ O sırada, hani o ufak tefe k me­
de var. Peki, dedik. 10 hinliklerden kamdan koşuyor. Eh, patlar mısın, mure hanım vardı ya, çeklerimi ge­
80 tane verin. Araba maraba bozu­ patlamaz mısın: "Birader, paramız­ tiriyor, vallahi utanıyorum, bordro­
lur, 1 2 yaşına geldi, kamyona yük­ la rezil ettiniz! Memur kendisi ça­ lar da doldurulmuş, kaybeder veya
leyip getirmeyelim. 10 binlikler vez­ ğırdı, ben keyfimden mi gidiyo­ çaldırırsam, "bir-iki aylık inceleme­
nede yokmuş, yukarıdan getirtili­ rum! ". den sonra" param geri ödenecek.
yor. Memure uzun uzun sayıyor, Ben patlayınca, önüme düşüyor, Bilal Bey' le ahbap olduk ya, gelme-

44 • iKİSİNE DOGRU • 6 A�USTOS 1 989


o

[��w�� çek karnesinde yazıyor !


Ama müdür bey PTT'nin para­
sını elin sakallısına kaptırmamaya
r- f\ M > J kararlı . İ şin yoksa otele dön, taa
Termal'e tabii. O sırada arkadaşım
�ME� bir de bakıyor ki, çantasına koymuş
�\\ . tesadüfen bordroları. Hadi gene,
K#OL ! . .. iyiyiz, iyiyiz. Alıveriyoruz paracık­
la�ı.
Ben sayarken müdür beyin arka­
daşıma yakınması enfes: "Geçenler­
de birisi 200 liralık (yazıyla yazıyo­
rum, vallahi ikiyüz lira dedi) bir çek
bozdurdu, sahte imzaymış, mahke­
melere çıktık, onun için dikkatli ol­
mamızı mazur görün ".
HANGİ ÜLKENİN ÇEKİ BU?
Hadi, bir de Ayvacık postanesi­
ni anlatıp bitireyim, bu sıcakta kur­
deşen olmayın. Yolculuk çeklerini
bozdurmaya geldim deyince, balık
etindeki sevimli memure soruyor:
"Hangi ülkenin?" Eh, çağ atlamak
bu kadar olur. "Türkiye'nin " diyo·
rum en sakin halimle, "Sizin
PTT'nin. " Konuşmayı duyan iki
memure daha geliyor, gözlerini aça
den önce telefonla sorup öğrendi­ "Nedir o?" diyor memur. Söylüyo­ aça çekleri inceliyorlar. Hiç karış­
ğim hususları bir de kendisine doğ­ rum. Yolculuk çeki falan bilmez­ madan bekliyorum. Büyük bir
rulattırıyorum. Zaten, çek karne­ miş. Zaten kasada 70.000 varmış. özenle kitaplar, kataloglar açılıyor,
min kabında da yazıyor: "Yolculuk Öteki gişey e gidip soruyorum, ce­ bu arada mahcup mahcup "ilk de­
çeklerini bütün PTT işyerlerinde, vap: "Ben ilk defa görüyorum böy­ fa görüyoruz da, ondan " diyorlar.
mesai saatleri içersinde havale gişe­ le bir şey ". Fatma Hanım (arkadaşları sesle­
lerinde, mesai saatleri dışında nö­ Eh, patlar mısın, patlamaz mısın. nince öğreniyorum) "Dur" diyor,
betçi telgraf-telefon gişelerinde pa­ Parayı alırken almayı biliyorsunuz, "şunları bir kaldırayım ". Önündeki
raya çevirebilirsiniz?". Altında, da­ verirken vermeyi bilmiyorsunuz. bankoda başka ne varsa bir kenara
ha da ötesi: " Yolculuk çeklerini ge­ Bakın bakalım ne yazıyor, bakın, süpürüyor. Çeklerle ilgili materyali
zici PTT merkezlerinde de paraya okuyun, kendi PTI'nizin yazısı. Bu önüne çekiyor. "Ihsan abi, hani sen
çevirebilirsiniz ". Helal! çek karşılığında 10 bin lira ödeyi­ bi zamanlar bahsetmiştin bişeyden
Biraz yorulduk ama, değdi doğ­ niz, diyor. ya, galiba ondan geldi " diye içeri­
rusu. Tatbik imzana uygun bir im­ Zılgıtı yiyince: "Ben müdür böy­ ye sesleniyor. Ben, PTT'nin son
za, şak, parayı çekiyorsun. Mem­ le telefonda bir görüşeyim " diyor . teknolojik harikalarını duvarlardan
nun mesut, Bilal Bey'e binlerce te­ Uzatmayalım, 20 dakika kadar son­ izliyorum. Kordonsuz telefon, 1 50
şekkür, saat 12.20'de ayrılıyorum ra, 1 7 .30' da evine gitmiş olan PTT metre dahilinde konuşmanızı sağ­
Ulus merkez PTT'den. Hem de, müdürü geliyor, Allah'tan Yalova lar. Jeton yerine telefon kartı, 1 20
"onlayn ile gerçekten bir saniyede ufak yer. Kataloglar açılıyor, sirkü­ kontör atışı, konuşmanız kesilmi­
İzmir'e havale yollayarak . (Yalnız, lerler çıkartılıyor, ben camın arka­ yor. Gişelerimizde standartlara uy­
bilgisayarı kullanan memure hanım, sından seyrediyorum, verevine "De­ gun koli yollama kutuları satılmak­
ne yapsın birader, bir saat mı ne eği­ ğersiz Örnektir' ' damgalı yolculuk tadır. Küçük boy 7, orta boy 1 00,
tim görüyorlarmış, düğmeye basıp çeki örnekleri sayfası bulunuyor, büyük boy 1 30 bin. Çok pratik, şık
bir saniyede yollamadan önce, benimkilerden bir tane yanına ko­ ve kullanışlıdır. Posta kodunu yaz­
yazıp-silip-tekrar yazıp, gidecek ad­ nup uzun uzun karşılaştırılıyru. mayı unutmayınız. İstiklal Marşı,
resin üstesinden yaklaşık on dakika­ Arkasından, bütün çekler isteni­ Korkma Sönmez Bu Şafak Larda
da geliyor. Olsun varsın, babamız­ yor ve "kazıntı-silinti" araştırılıyor. Yüzen Al Sancak. _ "Buyurun efen­
dan da onlayn mı gördü k ! ) . Sonunda tatmin olunuyor. Her bi­ dim, ödeme yapalım ". Aslan Fat­
rine ikinci imzalarımı atıyorum. İş ma Hanım!
KARAGÖZ'ÜN YALOVA
parayı almaya kaldı, şükür. "Satış Siz şimdi, bunları okuyup da,
MACERASI !
bordrolarını rica edeyim " diyor yuh saftoron, başka yapacak iş kal­
Yalova'da, hani şu İstanbul'un müdür bey. Haydaa, neden o? madı da gidip o kadar parayı PTT' -
kazası, para lazım oluyor. Bu kadar Arkasını imzalayıp mühürleyecek­ ye mi yatırdın, diyorsunuz. Biz ap­
cebelleşip aldığım çekleri vermeye miş. Birader, anlatamıyorsun ki, o tal mıyız? Sizlere yazı konusu çık­
hiç gönlüm razı değil ama, PTT'ye satış bordrosu denilen şey, sadece ve sın diye yaptık; gözünüze dizinize
gidiyorum. 200 bin çekeceğim. Gi­ sadece çekleri kaybeder veya çaldı­ dursun. O
şeye göğsümü gere gere uzatıyorum. rırsan gerekli; ben söylemiyorum, BASKIN ORAN

IKIBINE DO�RU • 6 A�USTOS 1 989• 45


. Dr.N EJAT F.
Toplumsal Belgeler Dizisi ECZACI 1
VAKF I
YAY I N LA R I
Modern Türk tiyatrosunun kurucusu
Muhsin Ertuğrul'un kaleminden

Benden Sonra
Tufan Olmasın!
Ölümünün 1 O. yıldönümünde, çağdaş
Türk tiyatrosunun ve Türk sinemasının az bilinen
dönemlerine yepyeni ışıklar tutan.
anıtsal değerdeki anılar...

KADINLA R ! . . .
Bu k i tabı erkek lere ok utmayı n . . .

Dr ERDAL ATABEK KI Ş KIRTILMIŞ


ERKEKLiK

BASTIRILMIŞ
• ETİ BA N K sat ı l ı yo r . . . KADINLIK
Kış,;ıwT:LM1$
M e l i h Pekd e m i r, A k ı n D i r i k CRl(E�LI� Dr. ERDAL ATABEK

t=.AS:ıRıUı!IS
A n a Devri m c i Y o l d a va s ı n ı
d e.ğ e r l e n d i r d i l e r
4. BASKI I
1
------- ı

• l şyeri k o m i t e l e r i s ı çra m a ta h ta s ı ALTIN KİTAPLAR


d eğ i l d i r 526 80 1 2 - 522 40 45
• B a ğ ı m s ı z se n d i k a l ö r g ü t l e n m e . . .
• S e n d i k a g e n e l k u ru l l a r ı

• Tü r k i ye ' d e b a n k a l a r ve Y a p ı

K re d i ca l ı sa n l a rı Kirap-yaym ilanlanmz için


• G re� l e r : d i re n i ş l e r, to p l u s ö z l e ş m e l e r
Telefon 51 3 96 77
6. SAYI· BAY i L E R D E
l10iN�j; TURAN DURSUN

Muhammed 'in doktorluğu (il )


M
uham med ' i n doktor­ bacağ ından vurulur. M uham­ Sahih, Kitabu's-Selam/55-56, ha­
luğunun hadis kitap­ med 'e gelir. Muhammed "üç ne­ dis no: 2 1 95 ve öteki hadis ki.)
larında "e 't-Tıbbu ' n­ fes" eder, yani okuyup " üç kez YILAN , AKREP, BÖCEK
N ebevi (Peygamber- üfürür" Selem e ' n i n soru n u , ağ­ SOKMALAAINDA ÜFÜRÜK:
ce tıp ya da peygamberin tıbbı)" rısı, acısı kalmamıştır. (Bkz . B u­ Mali k Oğlu Enes anlatıyor:
" Kitabu ' t-Tıbb (tıp böl ü m ü ) " hari , e ' s-Sahi h , Kitabu' l-Meğa­ "Peygamber, böcek, akrep, yı­
başlıkları altında sunulduğ u n u zi/38; Tecrid , hadis no: 1 61 1 ; lan zehirlemelerinde ve kulak ağ­
geçen sayıda belirtmiş ve bu bö­ Ebu Davud , Sünen, Kitabu 't­ rısında tedavi için okuyup üfle­
lümden hadis aktararak " M u­ Tıbb/ 1 9 , hadis no: 3894 ve öteki meye izin verd i . " ( B kz . Buhari,
h a m m e d ' i n hast a l ı ğ a n a s ı l hadis kitapları.) e's-Sahi h , Kitabu't-Tıbb/26; Tec­
· ·

baktığı" üzerinde d u rm uştu k . TÜKÜ R Ü KLÜ Ü F Ü R Ü K: rid, hadis no: 1 929; M ü sl i m ,


Aktardı ğ ı m ız ve kesin l i kle sağ­ Ali ' n i n gözlerin i n tedavisinde Kitabu's-Selam/57-58, hadis no:
lam kabul edilen hadise göre Mu­ görüldüğü gibi pek çok olayda bu 2 1 96. ve öt.)
hammed : "la adva = hastalık bu­ yöntem uyg ulanırd ı . İlkellerde de Ayn ı şeyi Aişe de anlatıyor.
laşması d iye bir şey yok! " d iyor. bu tedavi yöntemi çok geçerli ve (Bkz. Buhari, e's-Sah i h , Kitabu 't­
Şimdi M u hammed'in hastalıkla­ yaygındır. Prof. Dr. Veyis Örnek Tıbb/35; Tecrid , hadis no: 1 934;
rı nasıl "tedavi " ettiğine ve ettir­ şunları yazar: M ü s l i m e ' s-Sa h i h , Kitab u 's­
diğine i l işkin hadislerden sunula­ "Tükürük (ilkelle rde) hastal ık Selam/52-53, hadis no: 2 1 93. )
cak: tedavisinde kullanılır. Tüküren Ü F Ü RÜKLE TEDAVİ Ü CRETİ
TÜKÜ R ÜKLE TEDAVİ : kimseni n m istik ve m ajik (büyü­ VE M U HA M M ED ' İ N PAYI :
Muhammed'in birçoklarını ' 'tü­ sel) gücünü, karşısındakine ge­ Hadiste anlatıldığına göre :
kürük"le tedavi ettiği anlatılır. çirdiğine inanılır. Ayrıca nazar Ebu Said ve Peygamberin öte­
Böyle tedavi etti kleri arasında, inancının yaygın olduğu yerlerde, ki arkadaşlarından bir kalabalık,
damadı Ali de b u lu n m akta: kötülüğü uzaklaştırıcı pratiklerde birkesi m yeri elegeçirmek için
M u ha m m ed- Ali nerede? kullanılır. " (Bkz. Örnek, Etnoloji yola çıkar. Yolları bir kabileye d ü­
Sahabe- G öz l e r i a ğ r ı yor Sözlüğü, Tükürük mad .) şer. Kabile başkanı n ı akrep sok­
(hasta). Ü FÜ R Ü KLE TEDAVİ N İ N m uştur. " Peygamberin arkadaş­
Mu ham med- Bana gelsin! ALAN I NA G İ RE N ları " na başvurulur. Tedavi için
Bu konuşmadan sonra Ali M u­ HASTALI KLAR : birşey bilen olup olmadığı soru­
hammed 'e gelir. Ve Muhammed, Yukarıda da beli rtildiği gibi ha­ l ur. Ebu Said Hudri atıl ıp, başka...
Ali ' n i n gözlerine tükürü r ; tedavi dislerde, bu tedavi yönte m i n i n n ı tedavi edebileceği n i söyler.
eder. Had iste, aynen şu anlam­ pek çok olayda kullanıldığı an la­ Ücret pazarlığından son ra teda­
daki sözler yer alır: tılır. viye girişir. Fatiha s u resi n i oku­
" Peygamber Al i ' nin gözlerine " NAZA R "A (GÖZ DEGMESİN E) yup üfürür. Başkan kurtulmuştur.
tükürdü ve gözler hemen orada KARŞI Ü FÜ R ÜK: Ücret: Bir sürü koyun. Yani ak­
iyi leşt i . Öylesine k i , gözlerde hiç Yüzünde sanlık beli rtisi görü­ rep zehiri n i okumayla, üfürükle
ağrı bul u nmamış gibiyd i . " (Bkz. len bir kız görür M uhammed. Ve tedavinin karşılığı. B u arada, sü­
B u h ar i , e ' s-S a h i h , K i t ab u ' l­ hemen buyurur. rünün Ebu Said ve arkadaşları
Cihad/1 02, 1 43; Tecrid , had i s - 1 1
B u kızcağızı okutup üf­ arasında bölüştürülmesi sözkonu­
no: 1 236; M ü sl i m , e 's-Sahi h , letin. Çünkü buna göz değmiş­ su olunca sorun çıkar. Çöz ü m
Kitab u ' l-Ci had/ 1 32 , hadis no: tir (nazar var) . " (Bkz. B u hari , için " Peygamber"e götürülür ko­
1 807 ve öteki had i s kitapları.) e's-Sahih, Kitabu 't-Tıbb/35, Tec­ n u . Olay ve tedavi anlatılır. Alı­
ÜFÜ R Ü KLE TEDAV İ : rid, hadis no: 1 933; M ü s l i m , e ' s­ nan ücret de . . . B u n u n üzerine
Hadislerde pek çok örnek ve­ Sah i h , Kitabu's-Selam/59, hadis Muhammed ' i n verdiği karşılık şu
rilir. Ve iki türü vardır: Tedavide no: 2 1 97 ve öteki h adis kitapla- olur:
tükü rüksüz üfürük, tükürü k l ü - "Çok iyi etmişsiniz (bu te­

rı .) A

üfürü k. Muhamm ed ' in karılarından Ai­ davi ve ücret işinde.) Koyun ları
TÜKÜ R Ü KSÜZ Ü F Ü R Ü K: şe anlatıyor: şimdi paylaştırın ve benim payı­
Hadislere göre M u hammed, " Peygamber, göz değmesine mı da ayırın. . . " (Bkz. Buhari, e's­
bu yöntemle kırıkları , yaraları , kı­ karşı (tedavi için) okuyup üfürme­ Sah i h , Kitabu't-Tıbb/39; Tecrid ,
lıç yaralarını bile tedavi ediyordu . yi buyurmuşt u r . " (Bkz . Buhari, hadis n o : 1 031 ; Müsl i m , e ' s-Sa­
Yani okuyup üfürerek: e's-Sahih, Kitabu't-Tıbb/35; Tec­ hih, Kitabu 's-Selam/65-66, hadis
Ekva' Oğl u Seleme Hayber'de rid, hadis no: 1 932 ; Müslim, e's- no. 2201 .)
• •

İKİBİNE DOGRU • 6 AGUSTOS 1 989• 47


�UlIOR-SANAI
LİVANELİ'YLE HE R TELDEN

Bireysel bozgun, toplumsal umut


Ş
"Bir gün ı çok bunalırsan / denizin dibinde yosunlara takılmış gibi I soluksuz I sakın unutma I
gökyüzüne bakmayı I Gökyüzü senindir I gökyüzü herkesindir. "
u sıralar, alnı ufuk çizgi­ diği bir dili, kendilerine özgü bir
sine paralel Livaneli'nin. prizmadan geçirerek kullanıyorlar.
Gökyüzüne çevirmiş göz­ Faulkner'in Joyce'un dili bildiğiniz
lerini. Ne görüyor orada? İngilizce değil, Yaşar Kemal'inki de
· eye bakıyor? bildiğiniz Türkçe değil. Bu, enstrü­
" Gökyüzü , mantıksal ya da ide­ manlar için de böyle. Dinleyici, da­
olojik bir terminolojiyle değil de ha ilk dokunuşta, sazı benim çaldı­
duygusal bir biçimde el yordamıy­ ğımı anlar. Dinlediği bir parçanın
la yaklaşılırsa, daha iyi şeyler anla­ benim bestem olup olmadığını ayır­
tıyor insana. Bireysel düşkırıklıkla­ dedebilir . . . '
'

rı, nostalj i, toplumsal umutlar, de­ - Zaten insan . . .


niz coşkusu ve step hüznünün sarı­ - . . . prizmanın değişik yönlerini
lıp sarmalanmışlığı. Son yıllarda ya­ de gösterse, hep aynı türküyü söy­
şadığımız karmaşadan, politikadan lüyor aslında.
insan ilişkilerine kadar bir arabesk­
leşmeden rahatsız olan, bunalan, " İ NSANLIK DURUMU "
ÜZERİNE ŞARKILAR . . .
kurtulmak isteyenlere, herkesin
olan gökyüzüne bakmaları çağrısı Yeniden plağa dönüyoruz. Sözle­
yapıyorum ' ' . rin çoğu kendi imzasını taşıyor.
Zülfü Livaneli 'de bir özgürlük , " Her plağımda, o yılların üzerim­
bir sıkışmışlıktan kurtuluş maviliği de bıraktığı etkileri yansıtmaya ça­
gökyüzü. ZÜLFÜ LİVANELİ. İstanbul Gülhane lışıyorum . Toplumun o anki eğili­
Gökyüzü Herkesindir, önümüz­ Parkı 'ndaki son konserini 130 bin kişi mi nedir, ne yaparsam beni dinler­
deki günlerde piyasaya çıkacak olan izledi.
ler diye hiçbir zaman düşünmedim.
yeni çalışmasının adı . Kaset ve olanla en modern olan arasında çe­ " Sözler çok geniş bir yelpazeye
compact-disc olarak yayımlanacak . lişki bulunmadığını savunuyorum. yayılıyor. Tienanmen Meydanı' -
Stüdyo Pan 'ın kapısını çaldığımız Yani Picasco'nun resmiyle Afrika'­ ndan Mandela'ya, Türkiye'deki
saniyelerde, miksaj işlemi de bitmiş­ daki testiler arasında bir çelişki yok. olaylardan aşka kadar. . . ' Bir gözü
ti. Dumanı üstünde bir yeni ürünün Ara kültürler çok ayrı düşüyor yal­ dalgın bakar I Bir omzu düşüktür'
heyecanı içindeyken aldık Livaneli' - nızca. işte Gökyüzü Herkesindir'de diye başlayan ve sokaktaki adamı
yi, ver elini Yıldız Par k . Ali Hakan bu tezi sınadık . Ve, bugün dünya­ anlatan ' İ çimizden Biri' parçasında
da yanımızda. da en modern saz sayılan elektronik olduğu gibi, insan tipleri var. . . "
ses yapısıyla bizim otantik sazları­ Sokaktaki adamın bir omzu dü­
OTANTİK VE MODERN mızın son derece uyumlu birlikteli­ şük, gözü dalgın . . . B u hale gelme­
- Bildik bir Livaneli çalışması ğini gördük . . . sinin bir nedeni olmalı. Yeryüzün­
mı olacak? de bu hüznü yaratan, gökyüzüne
ÖZGÜN ÜSLUP, YARINA kara bulutlar salan, yıldızlara silah
- Müzikalite olarak yenilikler KALIYOR
içeriyor. 1 973 yılında ilk plağımı taşıyanlar da geçmişin ve günümü­
yaptığımda, Anadolu'nun otantik Burada bir parantez açmak üze­ zün insan tipleri. . .
bağlama çalma tarzını kullanıyor­ re soluklandık. Yarınlara kalan sa­ - Gökyüzü herkesindir demek,
dum. Daha sonra, Eşkiya Dünyaya natçılar, kendilerini, kullandıkları bazılarına hümanistçe bir paye ver­
Hükümdar Olmaz da, bağlamanın
' aletler aynı olsa da benzer modlar­ mek olmuyor mu? Ne işi var onla­
yanına flüt ekledim. Ardından yaylı dan yola çıksa da öbürlerinden ayı­ rın duru mavilikte? Gökyüzüne sı­
sazlar derken, yeni sesler oluşturma rabilen; gerek çalgıları gerek müzi­ ğındığımız zaman, onların şerrinden
çabalarım sürdü gitti. Son olarak kal formu değişikliklere uğratan, uzaklaşmak, kurtulmak istemiyor
geldiğimiz nokta yani sazla ve arka­ kendine has bir çizgiye dönüştüren muyuz zaten ?
sında Batı enstrümanlarıyla işlenen sanatçılardı. Livaneli bunu ne kadar ' - " İ nanma ki şair sözü, elbet
müzik tarzı çok yaygıniaştı, alışıl­ başarmıştı? yalandır" derler, bilirsin. Ben gök­
mışlık yarattı. Ben, çok yapılan şey­ "Mutlaka, her sanatçı kendine yüzünde onları hiç görmüyorum.
lerden sıkılırım. Bir değişiklik gere­ özgü bir üslup yaratmalı . Sanatın Temizliğine yakışmıyorlar. Benim
kiyordu . Sanatta, en otantik her dalında, sanatçılar, herkesin bil- gökyüzümde onlar yok . B u , 6

48 • İKİSİNE DOGRU • 6 A�USTOS 1 989


Ağustos 1 945 'te Hiroşima'nın üze­ konusunu da pek bilemiyorum. ması gibi bir şey. Bunu, yalnızca
rindeki gökyüzü değil. Kendi alanımda, örneğin Joan Ba­ Moskova'da değil, Sovyetler Birli­
- Sen de Nôzım 'm rubaisini bi­ ez'in Humanitas, Theodorakis'in ği 'nin değişik yerlerinde gördüm.
lirsin, "Körler on/an görmese de Lambrakis örgütü gibi, tüm dün­ Sokaktan insanlarla konuştum. İn­
yildız/ar vardır" diye biter. Biz gör­ yayla bağlantıları olan ve Türkiye'- sanların, bir ülkedeki yaşam üzeri­
mek istemesek de maviliklere yakış­ de 300-400 bin kişiyi kucaklayan bir ne uzaktan ideoloijik değerlendir­
tırmasak da onlar var, olanca kö­ fon kurulabilir mi acaba . . . meler yapmasıyla, o ülkede etiyle,
tülükleriyle. Gölgelerinin bulutlara kemiğiyle, kanıyla yaşayarak değer­
vurmasmı nasi/ son vereceğiz? SOSYALİZM . AMA . . . lendirmesi çok farklı . Moskova'da
- Bu, Türkiye'de ve dünyada - Peki, insanlarm özlemlerine konuştuğum bir üniversite öğrenci­
barışçı güçlerin seslerini daha fazla temelden yanll verebilecek bir yapı si, " Ben, dünyadan ilk izlenimleri­
duyurması, daha etkin yerlere gel­ olarak, liberalizm mi, sosyalizm mi mi almaya başladığımda, Brejnev
mesiyle mümkün. Çağımızda en desem ? vardı ve Brejnev 18 yıl, bir değirmen
korkunç mekanizma olan medyay­ - Bir karşılaştırma yapmayalım, taşı gibi göğsümüzde oturdu" de­
la başedebilmenin yollarını bulmak derim. Çünkü, sistemleri enstrü­ mişti.
gerek. Gerçeği bilmek, gerçeği söy­ manlara benzetirsek, enstrümanın Gorbaçov'da, okuyarak yorum­
lemek yetmiyor, gerçeğin nasıl an­ nasıl bir melodiyi icra ettiği önem­ layan insanlara özgü bir incelmişlik
latıldığı gibi bir sorun da var. Ör­ li . Komünizm diyelim, ama hangi var. Konuşmasını kesip, araya şiir­
neğin, gazetelerin her manşeti doğ­ komünizm sorusu gelecektir. Salt ler sokması çok etkileyici . . .
ruyu yansıtsa b i l e , " Kartaca bir ideolojiyi savunmak yetmiyor, - A ma şimdi Gorbaçov uygula­
gerçeği" deyimine uyabilir ancak. o ideolojinin uygulanışını belirleyen ma/an, onunla sokaktaki adamı
Çünkü, gerçek parçalanmıştır. 1 O unsurlar da insanların özlemlerini karşı karşıya getirdi. Grevci maden
gazetede gördüğümüz 200 başlıktan yanıtlayıp, yanıtlayamamakta önem işçilerine ne demeli?
oluşan bir gerçek var aslında. taşıyor. İnsani�!, kültürel yapı_, ge­ - O konunun ayrıntılarını bilmi­
Feodalizm döneminde toprak, sa­ lenekler gibi. . . Orneğin Kamboçya' - yorum. Ama, Gorbaçov'un yenilgi­
nayi devrimi döneminde fabrikay­ da taş devri komünizmi yaşandı, di­ si, bizim yenilgimiz olur diyebilirim .
sa, bugün de en büyük mülkiyet bi­ . yelim Fransa'da yaşansaydı farklı
çimi enformasyon. Bu enformasyo­ olurdu. O yüzden, liberalizm, sos­
nun nasıl dağıldığını ve insanları na­ yalizm gibi tarihsel, ekonomik ka­ SARI NEHRE AKAN ORDU,
sıl kötü yönde koşullandırabildiği­ TİENANMEN'DE EZİLİYOR
tegorileri karşılaştırmak pek doğru
ni yaşayarak görüyoruz. Bunu kır­ gelmiyor bana. Duygusal olarak, - "Gökyüzü herkesindir"de Ti­
mak, zorlu bir mücadele gerek�· sol bir temele sahip, solda bir sanat­
enanmen Meydanı 'nı da işliyorum
tiri yor. çı olarak, sosyalizm derim elbette. demiştin. Neler oluyor Çin 'de?
TEMSİL EDİLEMEYENLER, GORBAÇOV B � SOLUK - " Yarısı buradaysa kalbimizin
B İRLEŞ İ N ! / Yarısı Çin'dedir. . . " Ama bu kez,
- Sempatiyle baktığmız Gorba­ Sarı nehre akanların değil, Tienan­
- Durum vahim yani. . . çov? men'de ezilenlerin içinde.
- Yok canım. Konserlerime ge- - Gorbaçov, büyük bir soluk Orayı gezip gören arkadaşların
len insanlarda gördüğüm coşku ve bence. İ nsanların gökyüzüne bak- izlenimlerini dinledim. Çok irkilti­
nitelik bu ülkede çok bü­ ci şeyler. Öğrencileri n ,
yük işlerin başarılabileceği "Bağlanma, angaje olma sorunu bir sanatçı için
çok önemli. Ben böyle bir sanatçı olduğumu her gençlerin demokrasi v e öz­
inancımı pekiştirdi . Bu te­ zaman söyledim. " gürlük istemlerine uzun sü­
melsiz bir optimizm, bir di­ re ses çıkarılmıyor, ne za­
renmeyi ayakta tutma ça­ man ki büyük yolsuzlukla­
bası değil. Milyonlarca in­ rı ortaya çıkarıyorlar, tank­
sanın demokrasi ve barış lar gelip eziyor. Bunun sa­
özlemleri var. Kendilerini vunulacak bir yönü ola­
ifade edecek kanallar arı­ maz. Hangi ülkede olursa
yorlar. Bunlar 2 1 . yüzyılın olsun, hangi ideolojinin ar­
insanları bence. Türkiye'­ kasına sığınırsa sığınsın,
nin en gelişmiş insanları . hırsız hırsızdır.
Eskimiş olan yapı, azgeliş­ - Madem politikaya
mişlik mekanizmaları önle­ daldık, "Bulgaristan 'da
rinde dikiliyor, fırsat ver­ . Türkler? " diye sür­
miyor. dürelim . . .
- Birleşir/erse sesleri da­ -- Bu da siyah-beyaz ol­
ha gür çıkar, değil mi, ör­ mayan bir dünyanın gri
gütlenme? problemi. Orada yapılan
- Bu benim gündemim­ zulüm, hiçbir şekilde onay­
deki sorunlardan biri. Na­ lanamaz. İnsanların dilleri­
sıl bir çatı altında buluşup ni kullanmalarının, kültür­
sesleri duyurabilirler, diye lerini yaşatmalarının engel­
düşünüyorum. Doğrudan ı» lendiği bir gerçek . Öte yan­
litika yapan biri olmadığım dan , İürkiye gibi , insan
için, parti falan gibi örgüt­ haklarının sıkça ihlal edil­
lenme modelleri beni aşan mesi nedeniyle Batı'nın gün­
şeyler. Sendikaların işlevi demine gelen bir ülkenin,

iKİSİNE DOGRU • 6 A�USTOS 1 989• 49


liyor olmalı bu "eleştirmen" ler.
Burada Ali Hakan atılıyor:
- Taşbaş, kendi köyünde ermiş
olmuştu!
İYİ TAŞBAŞ, Dİ RENEN
TAŞBAŞ 'TI R .
Livaneli, Taşbaş'ı köylülerin zor­
la peygamber yaptığını anımsatı­
yor . . . Ama Taşbaş buna karşı di­
renmiş, "ben ermiş değilim"
ACILAR VE SANATÇILAR
- Boşverelim Taşbaşları. En çok
Nazım Hikmet 'ten etkilendiğini
söylüyorsun sık sık. O, ilerici, halk­
tan yana, kurulu düzene itirazı olan
bir sanatçı olarak, ne çok baskıla­
ra uğramıştı. Yaşammı zindana çe­
virmeleri bile, "kellesine sual ve ni­
da işaretleri " sokamadı, safmdan
·"Samsunlu Orhan Gencebay'dan Urfalı İbrahim Tatlıses'e geldik. O yörelerin ayrılmadı. Türkiye'nin pek değişti­
türküleri işin içine girdi. Karamsarlık neşeyle dengelendi. " ği söylenemez. Ama, sen çailşmala­
nm biraz daha rahat sürdürebiliyor­
Bulgaristan olayları üzerine hak ih- gitmedim . Diyorum ki -bunu The-
sun değil mi?
lalinden bahsetmesi, Batı kamuo- odorakis'le de konuştum- yeşil hat
- Ben, gerçekten, sol hareket
yunda durgunlukla karşılandı . üzerinde birlikte bir konser verelim.
içindeki insanların büyük acılar çek­
İki tarafa da hoparlörler yerleştire- ·
- Peki, "Türkiye 'de Kürtler" tiği, öldürüldüğü, ağır işkencelerden
!im, Rumlara da Türklere de barış
desem, "Teybi kapat " der misin? geçirildiği , tüm yaşamlarının pa­
türküleri söyleyelim. Bunun için
Düşünelim derim . . . ramparça edildiği bir Türkiye'de,
Birleşmiş Milletler'den izin almak
-

Kapatıp sürdürüyoruz. Livaneli, bu olayların içinden, nispeten az ya­


gerekiyormuş, umarım alırız.
konuya vakıf. Anlatıyor. Çıkan so­ ralarla kurtulabilmiş bir insanım . . .
nuç: " Bu da gri bir problem" JOAN BAEZ KONSERİNDE 1 2 Mart 'ta birkaç ay hapis, polis
"REKLAM " MI? aramaları, ekonomik olanakların
BASINDA RUM DÜŞMANLIÔI kısıtlanması, zorunlu sürgünler, yıl­
- İstanbul Festivali sırasmda,
- Türk- Yunan Dostluk Derne­ Joan Baez seni de sahne- larca faşistlerin bir hedefi olarak ya­
ği 'nin bir üyesini yakalamışken so­ ye çağırdı. Bir sürpriz gibi. Oysa şamak, öldürülmeyi beklemek, ilk
rayım. Basmda son zamanlarda bir sahne kıyafetiyleydin . . . Hani demin plağım için ayrı yerlerde savcı istem­
Rum ve Yunan düşmanlığı körük­ medyalardan bahsettik de. . . leriyle açılan 40-50'yi aşkın soruş-
leniyor. Ne dersiniz, tepkiniz görül­ - Bunlar, biraz da zorlayarak "En modern saz sayılan elektronik
müyor? yanlış anlaşılan şeyler. Baez, eski bir ses yapısıyla otantik sazlarımızın
- Evet basında Kıbrıs kaynaklı dostum. İstanbul'a geldiğinde, kon­ uyumlu birlikteliğini gördük".
bir Yunan düşmanlığı kampanyası­ serden bir gece önce, birlikte yeme­
nın başlatıldığının farkındayım. Di­ ğe gitmiştik . Orada, şarkılar söyle­
kili 'de tanıştığım Özker Özgür'ün dik. Çok hoş anlar yaşadık . Bunu
anlattıklarıyla da durum daha va­ konserde de tekrarlamak istedi. Ön­
him bir hal alıyor gözümde. Kök­ ce kabul etmedim . Plak çalışmala­
lerinin ne kadar derinde olduğunu, rım yoğundu çünkü. Zaten isteği
nerelere uzandığını henüz kestiremi­ üzerine konserde kendisine eşlik
yorum. Bu konuda, bir sanatçı ola­ edecek müzisyenler bulmuştum, be­
rak en azından kişisel girişimlerde nim parçalarımdan da söyleyecek­
bulunmak gerektiğine inanıyorum. ti, notalarını vermiştim . Bunu da
Konuyu Theodorakis'le de konuşa­ anımsatarak ısrarını sürdürdü. So­
cağım . Ama, Türk - Yunan Dost nunda, yanımızdaki arkadaşların ve
luk Derneği'ne de büyük görev dü­ eşimin de ona katılmasıyla kabul et­
şüyor. İki taraftaki dernek de etkin mek zorunda kaldım. Ertesi gün
bir girişimde bulunmalı. Şu anda prova yaptık, kuliste sıramı bekle­
yönetimde olmadığım için, ne yapı­ meye başladım. Yani. her şey önce­
lacağını bilemiyorum ama, sorunuz den planlanmıştı .
bir uyarı oldu , dernekle bu konuyu Şimdi sormak isterim, bir insan,
konuşacağım. seyircinin arasından sahneye çıka­
- Kişisel olarak nasli bir girişim­ cakmış gibi yapacaksa, bunu sahne
de bulunmayı düşünüyorsun ? kıyafetiyle yapar mı? Ayrıca, bir ay
- Aslında, bir yıl önce aklıma sonra 1 30 bin kişiye konser verecek
gelen bir şey var. Kıbrıs'ta hem biri için, garip kaçıyor bu "yorum" -
Rum hem Türk kesiminden konser !ar. Benim, beş bin kişi önüne çık­
teklifi alıyorum. Ama, iki tarafa da mak için fırsat kollamayacağımı bi-

50 • İKiSiNE DOGRU • 6 AGUSTOS 1 989


turma, engellenen konser- Ama, halk müziği deyince
ler, toplanan kasetler; bü­ Sivaslı aşık, pop müzik de­
tün bunlar çektiğimiz bas­ yince Madonna düşünenler;
kıların özetidir. Ama yine popun popülerden kısaltıl­
de, insanların çektiği acı­ mışı, yani 'halk müziği ' ol­
larla kıyaslandığında, en duğunu bilmeyenler; Baez­
ağırlarından biri olmuyor lerin, Dylanların , gelenek­
bunlar tabii! sel halk temalarından kay­
- Ekran yasağmın bit­ naklanan yeni yaratılan
mesi az şey mi? çağdaş bir biçimde sunan
- Bittiği filan yok aslın­ sanatçılar olduğunu anlaya­
da. O program, Cem Du­ mayanlar, bunu da kavra­
na'nın gider ayak aydın ka­ yamayacak . Türkiye'nin
muoyuna bir veda selamıydı eğilim gösterdiği Çağdaş
herhalde . . . Aslında böyle Halk Müziği , hem gelenek­
söylentilere şaşırmamayı öğ­ sel , hem çağdaş, ins a nlar
rendim. 40 kişiyiz, birbirimi­ daha adil, dürüst ve onurlu
zi biliriz, bunlar İstan- bir dünyanın çağrışımlarını
bul'da genellikle basın-rek- veren, slogancı ve duygu sö­
lam-sinema-müzik çevrele- mürücü olmayan, öykünme
rinde dolaşan, entel barla- "Gökyüzü herkesindir". Livanefi'nin piyasaya -taklit bir kültüre dayanma­
çıkacak yeni albümünün kapak resmidir. yan bir anlayışın ürünü ola-
rında bulaşan birkaç yüz
kişinin arasında geçen laflardır. lan tartışmada Lenin'in haklı oldu­ caktır.
ğunu bir dogma gibi kabul ettik . - Peki, seni dinleyen bu 130 bin
AJİTASYON-Bİ R İKİM Rosa, her konuda haksızdı s a nki . kişi, idamlara karşı bir mitingle yü­
Sonra Polonya olayları geldi . Wa­ rür mü?
- Politik yönü ağır basan bir sa­ - Bu öyle karmaşık bir sorun ki,
lesa, Lenin Tersanesi . . . İnsanlar bu
natçı ya da Taşbaş 'ın akibetini dü­ içinden çıkamıyorum . Ama o insan­
olayların şokunu atlatırken şunu
şünürsek, kendisine rağmen böyle ları oraya toplayanın yalnızca poli­
düşünmeye başladım : Rosa'nın bir
bir misyon yüklenilen sanatçı, bun­ tik bir yakınlık olduğunu da sanmı­
tezi de, "bir ülkede parti kültü yu­
lara alışmalı yani. Öyle mi? yorum . Türkiye'de hiçbir alanda
karıdan aşağı kurulursa, parti ister
- Politik sanatçı kavramını bi­ istemez, hıtikın özgür sendika gibi temsil edilmeyen insanlar bunlar .
raz irdeleyelim. Bağlanma, angaje talepleriyle karşı karşıya gelecektir" Konserlere gelerek, kendilerini ifa­
olma sorunu bir sanatçı için çok idi. Ama Lenin böyle bir olasılığı de etmeye, "biz de senin gibi düşü­
önemli. Ben, böyle bir sanatçı oldu­ kabul etmedi diye, biz de kulak as­ nüyoruz" demeye çalışıyor gibi ge­
ğumu her zaman söyledim. Ama, madık . liyor bana. Tüm politik kalıpların
ajit-prop'a ve kısa vadeli mesajlar dışında kalıyor bu . . .
veren, bir örgütün sloganlarını şar­ 1 30 BİN AÔIZDAN ÖZGÜRLÜK
TALEBİ : GÜLHANE - Ya edebiyat?
kı haline getiren bir sanata hiçbir - Şu sırada edebiyat çalışmaları
zaman inanmadım . Ben her zaman Susup, yürüyoruz. Park sessiz, yok . Daha sonra, Sis filmim Türki­
uzun vadeli, insanların içinde temel Oysa, geçenlerde bir başka park, ye'de gösterime girecek. 1 6 Eylül '­
dönüşümler yaratabilen bir politik mahşer kalabalığı yaşıyor, türküler de Efes'te çok büyük bir konserim
tavra inandım. söylüyordu . 1 30 bin kişi, Gülhane'­ olacak. Kasım başında Avustralya
- Peki, eskiden bu ayrım yok de Livaneli'yi birlikte, tekrar tekrar konserlerim var. Aralık başında,
muydu da. . . haykırıyordu : "Ey özgürlük ! " Salt Isık Gölü Forumu'nun dördüncü
- Böyle değildi. O zamanlar bu istem miydi onları oraya topla­ toplantısı yapılacak Meksika'da,
dünya netti. Siyah ve beyaz. Nazım yan? ona katılacağım. Şubat ayında da
Hikmetlerin, Barbusselerin zama­ - Bu çok ilginç. Böyle bir kala­ bir Avrupa turnesine çıkacağım.
nında, 1 9 1 7 Devrimi'ne inanmış ve balığı, ben dahi, kimse beklemiyor­ Ah, bir de baskıya hazır kitabım
dünyayı değiştirmek için yürüyen du. Çünkü Türkiye'de bütün med­ var : Arabesk ve Eurobesk. Kısaca
kadrolar vardı. Bir de bunun kar­ ya stratej ileri Türkiye halkının ara­ şunu söylüyor o kitap, temellendir­
şısındaki düşmanlar. besk istediği tezine göre ayarlanmış­ diğim noktalar bir yana: Tek başı­
DÖNEK KAUTSKİ VE tı. Bu konser, onları çok şaşırttı. na Paris'i taklit ediyor olmak, Ka­
CHEVROLET Oysa, bu konserin gösterdiğ� şey, hire'yi taklit edeni aşağılamak hakkı
Türkiye'nin değişim sancıları çekti­ vermez, bunlar nicelik farklarıdır,
- Senin değişim sürecin . . . ğidir. Bu değişim fazını kimileri ya­ nitelik değil !
- Yıllarca Marksist literatür kalayacak , kimileri yakalayamaya­ İşte böyle, Livaneli cephesi . Oku­
okuduk . Kautski'ye dönek dedik. cak . Örneğin, müzik alanında ara­ duğunuz bölüm, görüşmenin feci
Lenin, kitabına bu adı vermişti ya. besk son demlerini yaşıyor. Zaten, halde özetlenmesi tabii. Özellikle,
Hala ne zaman Chevrolet'nin yeni kendi içinde de çok değişti . Sam­ Sis filmi üzerine olan bölüm, yani
tip jiplerini görsem, aklıma Kauts­ sunlu Orhan Gencebay'dan Urfalı Ali Hakan'ı oraya getiren konu
ki gelir . İbrahim Tatlıses' e geldik . O yöre­ oldukça ilginç olma­
- Ne alakası var? lerin türküleri işin içine girdi . Ka­ sına karşın, mecburen ertelendi.
- Manevra kabiliyeti yüksek- ramsarlık neşeyle dengelendi . Şim­ Başka sefere . . . Şimdi şu yazıyı tes­
tir . . . Kautski de virajı iyi alabilen di toplum , bu noktadan da ileriye lim edip, Kartal stadındaki Livaneli
bir adamdı. Kautski çok önemli de­ sıçrama eğiliminde. Çağdaş Halk konserine koşturacağız. . . O
ğil de, Rosa Luxemburg ile yaptık- Müziği 'nin yıldızı parlayacak . A SAF GÜVEN AKSEL

İKİBINE DOGRU • 6 AGUSTOS 1 989• 51


SiNlMA
!iiliiii

!lllllfl

ATATÜ R K FİLMİ

Bir büyük i nsan . . .


Kültür Bakanlığı tarafından 2-3 yıl içinde tamamlanması
düşünülen Atatürk Filmi projesi üzerine · düşüncelerini
bir kitapta toplayan,· ünlü yönetmen Metin Erksan
bu film için olduğu kadar, Türkiye için de' "ilginç"

le
görüşler ortaya atıyor.
Ik kez Tınaz Titiz zamanında ATATÜRK:
gündeme gelen A tatürk Filmi Nasıl bir
projesi, yeni Kültür Bakanı filmde, nasıl
anlatılabilir?
Namık Kemal Zeybek ile bir­
likte, hızlı bir süreç içine girdi sayı­
lır. En azından, 1 3 kişiye senaryo si­
pariş edildi. Kimi ünlü yönetmenler­ Atatürk ilkeleri yeniden devingen­ miş, vermez miymiş? Ciddi bir dü­
le "resmi olmayan" görüşmeler ya­ leştirilmeli . . . Atatürk, bir kez daha şünce ve yaratış ortamında bu gibi
pıldığı ve çok sayıda uluslararası devrimci ve çağdaş kişiliği ile A ta­ gelişigüzel söylenmiş sözlerin yeri
film şirketinin bakanlığa başvurdu­ türk Filmi 'nde yaşayıp, büyük Türk yok" . . . Evet, ona göre yok, çünkü
ğu yolunda haberler yayımlandı. Ve milletine önderlik etmeli "ydi. Erksan, "tabii Atatürk de bir insan­
bu arada, senaryo sipariş edilenler­ dır, fakat olağanüstü bir insandır"
Tartışmanın ana ekseni bu for­
den biri olan (ve kısa süre önce yaz­ diyor. Yani, ne demek? Şu demek:
mülasyonda zaten. Birincisi, bu
mayacağını açıklayan) ünlü yönet­ "Atatürk , ciddi, düzenli, onurlu,
film bir otobiyografi mi olacaktır,
men Metin Erksan, proje üzerine uygar ve bilgedir. Atatürk'ün yaşa­
bir propaganda filmi mi? İkincisi,
görüşlerini kitaplaştırdı: A tatürk mı; olağanüstü, sıra dışı, askeri, po­
bu filmdeki gerçek Atatürk mü ola­
Filmi. litik, ioplumsal, devrimsel, kültürel,
caktır, yoksa devletin (ve iktidarın)
sanatsal, teknolojik, trajik ve dra­
Bu yazıda, Erksan'ın kitabı üze­ kafasındaki mi? Tarih mi temel alı­
matik olaylarla doludur. . . Atatürk
rinde duracağım daha çok; onun nacaktır, yoksa resmi tarih mi?
bilinçli olarak Ülke, Ulus, Devlet
bağlamında proje üzerine düşün­
Erksan'ın yaklaşımı (ve düşünce­ kavramlarını özümlemiş ve kişilik
düklerimi de belirteceğim tabii. . .
leri), yukardaki soruların ikinci kıs­ yapısını bu kavramlarla özdeşleştir­
Kitap bana "çuval" sözcüğünü
mına götürüyor kendisini hep. Ona miştir (? ! ?) . " Bunlara genel olarak
çağrıştırdı nedense . . . Aynı anlama
göre, "Avrupa Topluluğu'na gir­ itirazımız yok da, Erksan'ın kendi­
gelen birçok sözcüğü art arda kul­
mek isteğinin; hatta tutkusunun te­ siyle bile çelişmeye başladığı yerde,
lanmak gibi bir alışkanlığı var Erk­
mel bir devlet politikası haline gel­ ipin ucu kaçıyor: "Atatürk'ün ya­
san'ın; tek bir özneye yüklenen 20'­
d i ğ i bugünlerde . . . Atatür k ' e şamında ve kişilik çizgisinde; sıra­
ye yakın sıfat var, kimi tümcelerde.
gereksinme" var. Böyle bir işlevi de, dan, ortalama küçük insanların (bir
Oldukça zevksiz bir okuma oluyor
"en yetkin biçimde" Atatürk filmi de ben ekleyeyim, küçük aydı n la­
yani. Ama, bir "düşünce kitabı" ol­
yapar. Yani, A tatürk filmi, Avru­ rın! A . H . ) yaşamının doğal parça­
duğu söylenip, çok önemsenmeye­
pa Topluluğu'na katılmak için bir ları, ayrıntıları olan; olaylar, olgu­
bilir de bu . . .
propaganda malzemesi de olacaktır; lar, karmaşalar, zayıflıklar, korku­
Erksan, başlangıçta, "neden ya­ çünkü Atatürk, Türkiye Cumhuri­ lar, kaygılar, endişeler, kuşkular, sı­
pılmamalı" sorusuna, "çünkü mil­ yeti'ni kurarken, zaten batıya çevir­ kıntılar, gizemler, suçluluk karma­
yonlarca insanın kafasındaki Ata­ miştir yüzünü . . . şaları, huzursuzluklar, nefretler,
türk görüntüsü ve kavramını tekdü­ Peki , bu filmdeki Atatürk, nasıl aşklar, öfkeler, sağlıksız sevgiler, öc
ze bir doğrultuda yönlendirecek' ' bir Atatürk olacaktır? Erksan'a gö­ almalar, gizli suçlar, çıkar kaygıla­
yanıtını veriyordu. Sonra, kimi yet­ re gardrop Atatürkçülerinin ve rı, zevk ve eğlence düşkünlükleri,
kililerin sözleri karşısında fikir de­ her zaman her konuda basmakalıp tutkunluklar türünden şeyler yok­
ğiştirdi ve "neden yapılmalı" soru­ ve saptırıcı düşünenlerin bu konu­ tur" . . . Erksan böyle diyor. Haksız
suna geldi. Kitabında, sayfalar dol­ da bir kuşkuları var. Atatürk hak­ mı yani? Üstelik Erksan kimi baş­
duran, belki 20 ayrı tümce ile deği­ kındaki resmi tarih görüşü acaba ka tarihi kişiliklerle de hiç ilgisi ol­
şik formülasyonlara sokulan " ne­ bunlara (Atatürk'ün kişisel yönleri­ madığını belirtiyor Atatürk ' ün.
den" özetle şuydu: "Durağanlaşmış nin yansıtılmasına) izin verir miy- Kimler mi onlar? ' ' ... Yahudiye Kra-

52 • İKIBİNE DOÖRU • 6 A�USTOS 1 989


lı şehvet kurbanı. Hirodes. . . Marcus lemleriyle olduğu kadar, insana öz­ devrediyorum !). Gerekçesi de şu­
Antonius. . . süregen kronik aşık Na­ gü yaşantı parçalarıyla da) sinema­ dur: Avrupa, burjuva devrimleri
polyon. . . zalim Neron . . . eski hay­ ya aktarması çok güç olacaktır. Ne­ görmüş, devrim mücadeleleri yaşa­
dut, yeni devrimci Pancho Villa . . . deni de, Erksan'ın yukarıdaki soru­ mış, sosyalist devrim inşa çabaları­
yarı deli Çar Korkunç lvan . . . savaş suna verilecek yanıtın "evet" olma­ na tanıklık etmiş bir kültüre sahip­
tutkunu general Palton "! Eeee? sıdır. Ayrıca öyle olmadığını düşün­ tir. Bunlar, Atatürk' ün ideolojik­
Yani, bunların yaşamı dramatize sek bile, kültürel uzaklık ve dünya­ pratik yönünü kavramayı sağlaya­
edilerek sinemaya uyarlanmıştır nın neresinden bakıldığı çok önem­ bilecek birikimlerdir. Örneğin, bir
(öyle ya da böyle), yaşamları işlen­ lidir. Buna yakın bir nedenle, res­ Fransız yönetmen için, lise yılların­
miştir, ama Atatürk bunlarla kıyas­ mi ideolojiyle eli bağlanmış bir da, Fransız devrimi ile ilgili yasak
lanamaz olduğu için, onun yaşamı Türk yönetmen için de çok güçtür, kitapları yatakhanede gizli gizli
fazla didiklenmemelidir. Hem diyor Atatürk'ü doğru anlatabilmek . . . okuyup arkadaşlarıyla tartışan, Ro­
ki Erksan, "devletin yapacağı bir Atatürk'ün yaşamını anlatacak bir bespierre hayranı bir Atatürk, ilgi
filmde, devlet ciddiyeti ve onuru bu­ film, evet " küçük insanlara" özgü çekici ve önemli bir Atatürk 'tür. En
lunması zorunludur" ! Endişeye ma­ yaşantılarını da yansıtmak zorunda­ az, bir Amerikalı yönetmen için Ç>la­
hal yok. Bu filmi devlet değil özel dır. Bu tabulaştırılmış bir Atatürk mayacağı kadar!
şirketler yapsa bile, sizin gibi düşü­ imajının sonu; büyük, ulaşılmaz, ve Erksan'ın, senaryo çalışmaları
nen sinemacılar, "devlete millete ze­ işte tam da bu yüzden pek anlaşıl­ için getirdiği kronolojik dizin, tasan
val getirmez"ler! maz olan Atatürk'ü, eleştirel olarak yapıt, Atatürk'ün düşünce ve ey­
oğrenmeye başlamanın ve gerçekten lemleri üzerine 'yeniden-düşünme '
Ama daha ilginç bir şey de var, büyük bir insan olma nedenlerinin aşamaları önerisine itirazım yok,
bir alt satırda zevahiri kurtarmaya doğru olarak anlaşılmasının başlan- tıpkı filmde olmasını istediği sine­
girişiyor Erksan: "Devletin yapaca­ masal nitelikler gibi (burada, Ame­
ğı A tatürk Filmi, Devletin hoşgörü­ rikan sinemasından, yalnızca pro­
süne sığınılarak hiç yapılamaz' ' ! düktör olarak yararlanmanın doğ­
Hoşgörüye ne hacet,ortada çelişme ru olacağı kanısını da taşıyorum) . . .
diye bir şey yok ki. . . Erksan, bu sa­ Yalnız, ustamızın, ustalık alanı­
vını desteklemek üzere Atatürk'ten nı bırakıp, "aydın" çabasıyla Türki­
alıntı yapıyor; Atatürkçülükten en ye üzerine getirdiği yorumlar daha
çok uzaklaşıldığı dönem de, Ata­ da çok şaşırttı beni. Erksan, Türki­
türkçülükten en çok sözedildiği dö­ ye'nin bir Avrupa ülkesi olduğunu
nem oldu zaten. Erksan'ın, "A ta­ kanıtlamak için, Anadolu' nun As­
türk Filmi, namuslu ve gerçek Ata­ ya'da olduğunu bilimsel olarak id­
türkçülük ile gardrop Atatürkçüle­ dia etmeyi olanaksız bulduğunu,
rinin ve saptırıcıların bir yol ayrımı çünkü, bir yarımada biçiminde, As­
olacaktır" demesi de bu gerçeği de­ ya' dan Avrupa'ya doğru uzandığı­
ğiştirmiyor üstelik ! nı söylüyor. Yine aynı konuda bir
Erksan, A tatürk Filmi 'nin başa­ başka savı da, " Roma bağlantısı" :
rılı olması için gereken (ve zaten bü­ Erzurum, sözcüğü Arz-ı Rum, ya­
tün dünya sinemasında, hemen her ni Roma toprağı sözcüğünden türe­
film için bulunan) unsurları sıralı­
yor. Yeni bir şey söylemiyor pek , si­ METİN ERKSAN miş. Osmanlı padişahlarının bir ün­
vanı da, Sultan-ı Diyar-ı Rum, ya­
nemayla azbuçuk ilgili herkes bun­ ni Roma Ülkesi Sultam imiş. Ve sı­
ları bilir zaten. Ve sonunda, kendi kı durun; Mevlana Celaleddin, Or­
önerisine geliyor Erksan: Bu filmi, ERKSAN 'IN KİTABI: Bir "aydın"ın ta Asya'dan Anadolu'ya göç ettik­
Amerikan sineması yapmalıdır. Ne­ görüşleri. ..
ten sonra, adının sonuna Rumi, ya­
deni basit hem de: Teknik ve este­ ni Romalı sıfatını almış. Ne diye­
tik ustalı k ! Olanakları geniş, eh si­ gıcı olacaktır. Ama bu film, yuka­ ceksin; bilimin karşısında eli kolu
nemayı da iyi biliyorlar, daha ne rıda belirtilen noktalara ulaşmak bağlanıyor insanın !
olsun! için, Atatürk'ün düşüncelerini, mü­ Bitmedi; Erksan Türkiye üzerine
Bir kez daha kendi kendisiyle çe­ cadelesini ve amaçlarını da kapsa­ politik görüşlerini de sunuyor kitap­
lişiyor Erksan. Daha önce dile ge­ malıdır (Erksan'ın döne döne söy­ ta; işte bunlardan yalnızca biri :
tirdiği "Acaba, şimdiye dek ulusla­ lediği gibi); ne k i , Amerikan sine­ "Batılı, Avrupalı, demokrat ve la­
rarası üne sahip bir sinemacı, Ata­ masının, içi boşaltılmış bir Atatürk ik olan Türkiye'de tüm azınlıklar,
türk ve onun önderliğindeki Kurtu­ filmi yapma tehlikesi de burada or­ demokratik ve laik hakları, çoğun­
luş Savaşı ve sonrasındaki cümhu­ taya çıkmaktadır : Yalnızca bir ya­ luk haklara tam anlamıyla eşit ola­
riyet devrimlerini anlayamadığı ya şam öyküsü ! Erksan, (bizimkiler­ rak , insan haklarına saygılı bir or­
da büyük bir olay olarak algılaya­ den farklı bir bağlamda ve anlam­ tam içinde, bolluk ve huzur içinde
madığı için mi, Atatürk ile ilgili bir da istediği) "Atatürk düşüncesini yaşarlar" !
film çekmeyi düşünmedi" sorusu­ canlandıracak bir film"i, yanlış yer­ Yukarıda, "Türkiye üierine yo­
nun yanıtı, bu önerisinin pek elle tu­ den istemektedir. rumları şaşırttı beni " demiştim.
tulur tarafı olmadığını gösteriyor Önerimiz, bir Avrupalı yönet­ Evet, gerçekten şaşırdım; çünkü
çünkü. mendir (birden aklıma geldi, ne kö­ Metin Erksan'ın mizahla da iştigal
Kim olursa olsun, bir Amerikalı tü bir şey sanatçılardan "dünyalı" ettiğinden haberim yoktu! C
yönetmenin, Atatürk'ün kişiliğini olarak söz edememek; bu umudu,
bütün yanlarıyla (düşünceleri ve ey- paylaşılmamış bir dünya özlemine AL İ HAKAN

İKİBİNE DOGRU • 6 AGUSTOS 1 989• 53


[OllIAP
YENİ ÇIKANLAR
Flaubert'in Papağanı. (Julian Barnes, Can Yay. Çev: Şavkar Altınel, 248 s.
Roman)
Sosyalizmin ve Sosyal Mücadelelerin Genel Tarihi. (Max Beer, Can Yay. Çev:

Birinci
Galip Üstün, 623 s. İnceleme)
Sabırsızlık Zamanı. (Yuri Trifonov, Yar Yay. Çev: Nadiye R .Çobanoğlu, 3 1 1
s. Roman)
Psikanaliz Sözlüğü. (Charles Rycroft, Ara Yay. Çev: Sağman Kayatekin, 2 1 8

Aziz s.)
Ekonomide Sosyal Demokrat Alternatif. (Hüsnü Erkan-Canan Erkan, Altın
Kit. 2 1 4 s. İnceleme)

Giyotin
Üniformanm Batın Var. (Kandemir Konduk, Bilgi Yay. 1 65 s. Gülmece)
Mujik. (Maksim Gorki, Engin Yay. Çev: Mehmet Özgül, 367 s. Öykü)
Güneşte. (Melih Cevdet Anday, Adam Yay., 77 s. Şiir)

Dönemi
Firari Düşler. (Mustafa Doğan, Belge Yay. 70 s. Şiir)
Korkunun Ayaklanması. (Ali Narçın, Akyüz Yay. 95 s. Şiir)

K ralların idamı "kamu


yararına bir önlem' �
dir artık. Maximilien Ro­
limeyle enfes "Giyotin"
beşlemesinde, " Lady Gi­
yotin' ' , ' 'Aziz Giyotin' ' ,
imkansızdır" diyen Dan­
ton'un, kafası sepete düş­
meden bir süre önce, "Po­
bespierre, 1 6 . Louis'ye " Yurtsever Kısaltıcı " , pomu Robespierre'e, ba­
k a r ş ı Konvan siyon 'da " Ulusal Bıçak", " Halkın caklarımı da Couthon'a
okuduğu iddianamede, or­ İntikamcısı ' ' gibi adlar bırakırsam, bir süre işler
tada bir davanın olmadığı­ alan giyotin kadar dobra yürür' ' demesi de işlerin
nı, Louis'nin bir sanık ola­ dobra ve katı metinler tuzu biberi. . .
rak kabul edilemeyeceğini, okuyoruz, mahşerin beş Kutlanacak bir çalışma
zaten kendilerinin de birer atlısından. Yazılan her sa­ gerçekleştirmiş Vedat Gün­
yargıç olmadığını belirtir. tır, ağızdan çıkan her ke­ yol, ama yazının başında
Robespierre' e göre, Lou­ lime, aristokrasinin boyun sözünü ettiğim " İddiana­
is'ye karşı bir davanın açıl­ çizgisini işaret ediyor san­ me' 'nin neden yeralmadı­
masını istemek bile dev­ ki. Özgürlük düşmanları­ ğı merak konusu benim
rimden kuşku duymaktır. nın gösterdiği cüreti, öz­ için. Ayrıca ünlü "Marse­
Çünkü, mahkemelerde ak­ gürlüğü savunanlar da illaise", kitabın bir yerle­
lanma olasılığı vardır ve o gösteriyor, halkın davasıy­ rinde en azından iyi bir süs
takdirde devrimin bir an­ la ya aynı zafer arabasına olurdu! O Devrim Yazıları (Haztrlayan
Vedat Günyol, Belge
lamı kalmayacaktır. Er­ biniliyor ya da aynı meza­
TUNCA ARSLAN Yay. 315 s.)
demden söz eder Robespi­ ra giriliyor . . . " Bir Fran­
erre ve haykırır: " Halklar sız'ın yanında bir kral ne­
kralları itham etmezler, iş­ dir ki? " sorusunun yanıtı
lerini bitirirler sadece, hi­
çe indirirler onları" . Fran­
"Etrafımızı fırtınalar ku­
şatmış, gök gürlüyor; var­ Küçükömer'e ikinci armağan
sa'nın yaşaması için kral
ölmek zorundadır . . .
sın gürlesin, bu gümbürtü
içinde Fransız ulusunun 1 dris

Küçükömer'in ölü-
münün ikinci yılında
(Sait Halim Paşa ve Meh­
met Akif ile başlayan)
Vedat Günyol, devrimin ölümsüzleştirdiği eser do­
200. yılında Robespierre' - ğuyor " un içinden ve­ güzel bir armağan; Düze­ "tutarlı" (ilerici).
in, Saint-Just'ün, Marat'­ riliyor. nin Yabancılaşması. " ATÜT' çü" bir ko­
nın Danton'un, Babeuf'­ Kuşkusuz ki bu adamla­ İlk basımı 1 969'da Ant numda olan idris Küçükö­
un kimi yazılarını, konuş- rın bütün işi gücü " kan yayınlarınca yapılan bu ki­ mer, Osmanlı İmparator­
malarını biraraya getirmiş içmek" değil . . . Öyle de tap, ülkemiz "Sivil top­ luğunun merkezi güçlülü­
Devrim Yazıları 'nda. yapmamışlar zaten. Dev­ lumcu "luğunun önemli ğünün sivil toplumun olu­
Fransız Devrimi'nin nere­ rim Yazıları 'nı okuyunca kaynak kitaplarından, ya­ şabilmesini engellediği dü­
lerden beslendiğini, halkın görüyoruz ki, kelle uçur­ zarı da bu akımın önemli şüncesinde. Çünkü batıda
bağrından doğan erdemin, mak . dışında başka konu­ kuramcılarından. kapitalizm öncesi dönemin
aristokratik önyargıları lara da kafa yormuş bi­ Düzenin Yabancılaşma­ atomize iktidarı, özerk bi­
yerle bir etmesini, insanlı­ zimkiler. Tahıl sorunun­ sı 'nda, ·Küçükömer, Tür­ reylerin ve bu bireylerin
ğın dostu filozofları, bal­ dan, milli eğitim planına, kiye' deki ' ' İlerici-gerici '' kendilerine ait alanlarının
dırıçıplakları, "satılmaz devletin niteliğinden, sınıf kavramları üzerine yaygın oluşmasını kolaylaştırmış
adam"ı, "halkın dostu" savaşımına kadar bir dizi kanıyı ters bir noktadan ve böylece kapitalizmin
nu, yıldırıyı anlatıyor ki­ sorunda kalem oynatmış­ yorumluyor. Ona göre, gelişmesi sivil toplumun
tap. Ve, devrimi dört yan­ lar. " Hesaba, kitaba uy­ "İlerici" sayılan Batıcı­ oluşmasını da olanaklı kıl­
dan saran ihanetleri, tu­ gun bir devrim yapılamaz. laik İttihat Terakki-CHP mıştır. Sivil toplumun ku­
zakları , ikiyüzlülükleri Devrim yollarının zaman çizgisi aslında "tutarsız" rulmasını engelleyen bir
de . . . zaman iyi yurttaşların ka­ (Gerici), "gerici" sayılan unsur daha var Küçükö­
Ülkü Tamer'in, tek ke- nına g i r m emesi Doğucu-İslamcı çizgi ise mer' e göre: "Osmanlı ve

54 • IKİBİNE DOGRU • 6 A�USTOS 1 969


Kırık bir rüya denizi
H ayattaki değişmeler
bizi nasıl savurdu ki .Mehmet Ocaktan
Rüya Denizi'nde söyleye­
ceklerini daha rahat, ken­
böyle güvensiz, kuşkucu
KIRIK BİR RÜYA
dini sıkmadan ifade edi­ delikır ile
ve tedirgin olduk? Meh­
met Ocaktan'ın yeni şiir DENİZİ
yor. Dizeleri uzamış, solu­
ğu rahatlamış. k)rmızı başlıklı
seyırcı
• •

kitabı Kırık Bir Rüya De­ İlk kitapta şehirle karşı­


......
nizi'ni okurken sık sık bu
soru aklıma takılıyor.
laşmasındaki kırıklığı ga­
rip bir yurtsamayla yen­
1
Ocaktan, baştan sona meye çalışan, köyünü ve
hemen tüm şiirlerinde öy­ dolayısıyla çocukluğunu
le bir şehir çiziyor ki, in­ özleyen, şehrin grisine kar­
san "Bu şehirde nasıl ya­ şı kırın yeşilini, tarlanın
şanır?" diye sormadan sarısını canlandırmaya ça-
edemiyor. Aslında şairin lışan bir şiir kişisi vardı.
sorunu yalnız şehirlerle de­ Kırık Bir R,üya Denizi'nde
ğil, o şehrin akışkan kim­ (Mehmet Ocaktan, Şiir Atı kırları belleğinin gerilerine
yasını oluşturan insanlar­ Yay. , 4 7 s.) atmış şehre karşı varolma­
la da. ya, ayakta durmaya çalı­
"Şehri ağırlaştıranlara Değerleri her an yıkılıyor. şan bir şiir kişisi var.
ve ölümle/eğilenlere kal­ Kişiliği sarsılıyor. Şair öyle Kırık Bir Rüya Denizi' -
dı/araları çizili sözcükler­ bir noktaya geliyor ki, ar­ nde Mehmet Ocaktan, tek
deki son cinnetim " dize­ tık kendinden bile şüphe bir şiiri yazıyormuş izleni­ (Füsun-Altan Erbulak, Güneş
lerini okurken öncesi ve ediyor. Kendini tanımak, mini veriyor. Tek bir so­ Yayınları, 336 s.)
sonrasıyla 1 980 dönemeci­ tanımlamak gereğini hisse­ runsalda akan tek bir şiir.
nin daha uzunca bir süre
şiirlerin odağında kalaca­
diyor ama bunu bir türlü
beceremiyor.
Belki de bu kasıtlı olarak
bilerek yapılmış bir şey.
Erbulakların
ğı tespitini yapmadan ede-
miyorum. . Kırık Bir Rüya Denizi,
Ama, ismet Özel'i sık sık
çağrıştıran söyleşisi ve şiir kaleminden
Mehmet Ocaktan, şe­
hirli ama şehre kuşkuyla
Mehmet Ocaktan'ın ikin­
ci şiir kitabı. İlk kitabı
yapısı bir süre sonra oku­
yucuyu yapıttan uzaklaştı­
' ' s eni sevmemek elde
değildir. Kimseyi
bakan insanın şiirini yazı­ Rüzgarla Yaslı 'da sıkıntı­ rabilir. Ocaktan da bunun senin kadar, senin gibi sev­
yor. Çünkü şehrin onun lı tutuk bir havası vardı. farkında olmalı ki, ilginç medim. Ve kimse de senin
moral duygularına uygun Dizelerinin kısalığı ve ya­ ve sarsıcı dizelerle bunun kadar emek vermedi bana,
bulduğu her kanaldan hü­ pısı da bir anlamda bunun üstesinden gelmeyi istiyor. taşımadı beni. Acaba bu
cum ettiğinin farkında. göstergesiydi. Kırık Bir METiN CELAL nedenle mi sana tutku­
num? Kendimi sevdiğim­
den mi? "
Türkiye tarihine has bir kapitalist düzene geçeme­ sınıf mücadelesini getirebi­ Füsun Erbulak'ın, Al­
anlamda bürokrat olarak yişinin asıl nedenlerinin iç­ lecektir. Demokratların, tan Erbulak'la tanışmasın­
kabul edeceğimiz bu gurup sel olduğunu vurguluyor liberallerin, büyük bir kıs­ dan, onun ölümüne kadar
üretim güçlerinin daha sü­ Küçükömer. mı muhtemelen sosyalist geçen süre içindeki anıla­
ratli gelişimini engelle­ DP döneminde ekono­ olmaya başlayacaktır. Bu rını, aşklarını, evliliklerini,
miştir" . mik durumu gittikçe bozu­ süreç bir devrime kadar gi­ iç dünyalarını, tiyatro çev­
Böylece Osmanl ı ' nı n lan bürokrat gurubun su­ debilir' ' . relerini, dostlarıyla olan
bay kesiminin 27 Mayıs'­ Her ne kadar ortaya ilişkilerini çok duygulu ve
Düzenin Yabancılaşması. tan sonra kapitalist sınıf­ kapsamlı bir teori koyma­ etkileyici bir üslupla kale­
(l.Küçükômer, Alan Yay.
lar içine yerleştirilmesine, sada (Sen cer Divitçioğlu ' - me aldığı Delikır ile Kırmı­
239 s.)
kapitalizmle bütünleşmesi­ nun dediği gibi) Türk Ta­ zı Başlıklı Seyirci, aynı za­
ne ve finans kapitalizmine rihini ve yazıldığı döneme manda Altan Erbulak'ın
gidişe dikkat çekmektedir. göre "tabu "ları sorgula­ yazmaya başlamış olduğu
(OYAK vb) yan bu eser, kuşkusuz ye­ anılarını, yazı ve makale­
Küçükömer'in Amerika niden tartışılmaya aday. lerini, karikatürlerini, Fü­
için söyledikleri de ilginç: Sözü yine Küçükömer' e sun Erbula k ' a yazdığı
"Kapitalizmin büyük ve bırakalım: mektupları, gazetelerde
asıl kalesi olan Amerika, "Bana göre düzenin ya­ kendileriyle ilgili çıkmış
üretim kapasitesi ile dışa­ bancılaştırılması ile bugü­ haberleri ve çok sayıda fo­
rıda uyguladığı metodları ne kadar gözlediğimiz ba­ toğrafı da kapsıyor. Bu
içerde uygulamaya mec­ tılılaşma özdeş görünmek­ büyük ve çok yönlü sanat­
bur kalarak faşizme sapar­ tedir . " çının dünyasını yakından
sa, ki sapabilir, bir süre "Türkiye kapitalist ol­ tanımamızı sağlayan ek­
kapitalizmi sürdürebilir. madan batılılaşamaz. " �= siksiz bir derleme sunuyor
Fakat bu hal Ameri ka'ya ELÇİN MA CA R bize Füsun Erbulak . O

İKİBİNE DOGRU • 6 AGUSTOS 1 989• 55


Bu nann ·8
·· ·'

""="'

8.ULUSLARARASI KARTAL
KÜLTÜR VE SANAT FESTİVALİ
"Amacımız sadece
eğlence değil "

B u yıl sekizincisi gerçekleştiri­


len Uluslararası Kartal Kül­
tür ve Sanat Festiv:ali, 7 Ağustos
akşamı sona eriyor. Festivalin, HASAN SEÇKİN'İN "BALDIRI ÇIPLAKLAR" SERGİSİNDEN.
"insanların barış ve dostluk duy­
gularını pekiştiren , salt bir eğlen­ zik konserleri, tiyatro oyunları, val Güzellik Yarışması da prog- ·

ce konusu değil, kültür ve sanat halk oyunları gösterileri, sinema­ ramda yer alıyor.
ağırlığı taşıyan bir kurum olarak gösterimleri, spor karşılaşmaları, Karikatürist Hasan Seçkin'in
halka hizmet vermeye devam ede­ imza günleri, paneller ve sergiler­ Fransız Devrirni'nin 200. yıldönü­
ceğini" belirten Kartal Belediye­ den oluşan festivalde, 6 Ağustos'­ mü dolayısıyla hazırladığı Baldı­
si ve Festival Komitesi Başkanı ta AB Tiyatrosu Mutluluklar Ül­ rı Çıplaklar başlıklı karikatür ser­
·
M . Ali Büklü, "amacımız insan­ kesi adlı çocuk oyununu Kartal gisi de festival süresince açık. Seç­
lara bu duyguları verebilmek , Sahili'nde saat 1 9 .00'da sahnele­ kin, bu sergisinde yer alan kari­
farklı kültürde olanları bir pota­ yecek. Aynı gün Yağlı Güreş kar- · katürlerini de bir kitapta topladı.
da birleştirebilmektir" diyor. şılaşmalan, Judo-Karate karşılaş­ Festival, 7 Ağustos'ta sergilerin
1 Ağustos'ta başlayan ve mü- malarının final bölümü ve Festi- kapanmasıyla sona eriyor. O

SİNEMA Dokunulmaz/ar filmini 2österime


sunuyor.
KARİKATÜR
YÖNETMENLİGİNİ Luc Bes­ BAKIRKÖY Yerel Haber gazete­
YARIŞMA
• •

son'un yaptığı Derinlik Sarhoşlu­ sinin düzenlediği kültür etkinlik­


ğu (The Big Blue) adlı film 7 • TA YAD Ankara Şubesi'nin dü­ leri dizisi, Melek Nurlu'nun Çiz­
Ağustos'un başlayarak Kadıköy zenlediği Şiirlerimiz Yaşamımız­ gilerle Kadm konulu karikatür
Moda sinemasında gösterime gi­ dır konulu şiir yarışmasına katıl­
riyor. Filmin başrol oyuncuları mak isteyenler, yapıtlarını 1 5 Ey­
Rossana Arquette ve Jean Marc lül 'e kadar TAYAD Ankara Şu­
Barr. besi'ne (Strazburg Cad. Taşhan
• KADIKÖY Kültür ve Sanat Mer­ 38/ 1 7 Sıhhiye-Ankara) göndere­
kezi Pazartesinden başlayarak bilirler.

TİYATRO I SEMA ENGİf\'


Berlin Devlet Tiyatrosu 'nda bir Türk
da Asiye gibi başroller oynayan
20 Sema Engin ile sekiz yıl ön­
yıldır Berlin'de yaşayan
Sema Engin, bu kez de Sebiller
ce Devlet Tiyatroları'ndan ayrıla­ Theater'd a Lekesiz Hamilelik
rak Berlin'e yerleşen Barış Eren, (Unbefle ckte Rumpfaegnis) adlı
Berlin Devlet Tiyatroları Schiller oyunda başrolde . Bertin Tiyatro­
Theater kadrosuna girdiler. ları Genel Sanat Yönetmeni Her­
Her iki sanatçının da daha ön­ bert Sasse'nin sahneye koyduğu
SEMA ENGİN.
Alman basını ve tiyatro
ce yer aldıkları Tiyatrom toplulu­ oyunun yazarı Rolf Hochhu th. eleştirmenlerinden övgüler alıyor.
ğu, 1 984 yılının Çetin İpekkaya Oyunda embr io nakli ile hami le­
tarafından kurulmuş, Berlin Kül­ lik olayını ele alıyor. ni o kadar etkiledi ki, piyesimi
tür Senatörlüğü'nden yardım ala­ Hochhuth, yaptığı basın top­ onun oynadığı şekilde değiştirdim.
rak Almanya'nın birçok yerinde lantısında çok tanınmış oyuncu­ Bundan böyle, dünyanın her ye­
ve Avrupa ülkelerinde oyunlar ların yer aldığı son piyesinde, Se­ rinde bu biçimiyle oynanacak . ' '
sergilemiş, festivallere katılmıştı. ma Ergin 'in başrol oynamasından Heribert Sasse de bir radyo ko­
Tiyatrom'da, Pir Sultan piyesinde kıvanç duyduğunu belirtti: "Özel­ nuşmasında, Türk sanatçılarının
Bal Hatun, Asiye Nasıl Kurtulur' - likle final sahnesindeki oyunu be- Avrupa'daki başarılarından söz

56 • İKİSİNE DOGRU • 6 AGUSTOS 1 989


sergisiyle başladı. Sergi, 1 5 Ağus­ çioğlu, Hamza İnanç, Remzi İren
tos'a kadar Bakırköy Kadın, Kül­ ve Kasım Koçak'ın yapıtları yer
tür ve Dayanışma Evi Salo­ alıyor.
nu 'nda.

SERGİ

KA YIHAN KESKİNOK. ("Düş ve


FÜSUN ONUR. ("Sabah JimnasMi", Gerçek", 60 x 80 cm.)
karışık gereç, 1987, 140 x 20 x 45 cm.) Abaç, Salih Acar, Bahattin
• DERİMOD Kültür Merkezi'nde Akay, Sabri Akça, Hasan ı\.kın, MUHSİN BİLYAP'JN BİR ÇALIŞMASJ.
18 Eylül'de sona erecek olan kar­ İsmail Altınok, Esat Arpacı, Tur­
• MUHSİN Bilyap'ın Kuşadası Fa­
ma sergide Mustafa Ata, Tomur gut Atalay, Mustafa Ayaz, Habib
natic Cafe-Bar'daki resim sergi­
Atagök, Şükrü Aysan, Bedri Aydoğdu , İbrahim Balaban,
si 10 Eylül'de sona eriyor. Sanat­
Baykam, Tülin Onat ve Yusuf Tuncay Betil, Şeref Bigalı, Cemal
çının sergisinde tuval üzerine yağ­
Taktak'ın resim, Server Demir­ Bingöl, Sadettin Çulan, Abidin
lı boya 22 yapıtının yanısıra, top­
taş, Bünyamin Özgültekin, Füsun Dino, Hikmet Duruer, Nimetul­
lam uzunluğu 8 metre olan iki du­
Onur ve Seyhan Topuz'un heykel lah Gerasim, Yalçın Gökçebağ,
vara yaptığı resimlerde yer alıyor.
çalışmaları yer alıyor. Lütfi GiJnay, Arslan Gündaş,
• ALİ Rıza Nasirkhani'nin Resimli Hamza İnanç, Nuri İyem, Arif
Ayna başlıklı sergisi Ataköy Gal­ Kaptan, Fevzi Karakoç, Kayıhan
leria 'da. Keskinok, O . Zeki Oral, Söbütay
• DEVLET Güzel Sanatlar Galeri­ Özer, Nail Peyza, Orhan Peker,
si 'ndeki Hindistan Madhubani Hasan Pekmezci, Bedri Rahmi,
Halk Sanatı sergisi 1 5 Ağustos'­ M.Esat Subaşı, Nihat Tandoğan,
ta sona eriyor. Yusuf Toprak, Hakkı Torunoğ­
• ANKARA Doku Sanat Galerisi'-· lu, Adnan Turani, İhsan Turhan,
nde 1 0 Ağustos'a kadar sürecek Mehmet Uzel, Mümtaz Yener,
olan Yeni Mevsime Doğru başlık­ Hüseyin Yüce, Mehmet Yüce­
lı karma resim sergisinde, Nuri türk, Ramis Aydın, İbrahim Çift-

ederek, Sema Ergin'in daha bir­ Berlin 'deki siyasal ve sanatsal


çok başrolü Alman sahnelerinde olaylara ilişkin görüşlerine yer
oynayabilecek düzeyde olduğunu, verdi. B. Z. gazetesi, Hans Mar­
kendisiyle mutlaka başka bir pi­ quardt imzalı yazıda, Sema En­
yeste çalışmak istediğini söyledi. gin'in oyundaki yorumuna birinci
Eleştirmenlerden de övgüler "sayfada yer verirken, özel yaşamı­
alan Engin'e Alman basını da il­ m da okurlarına tanıttı. Günther
BURHAN U YGUR 'UN ' YAP/Ti.
gi gösteriyor. Stern dergisi Engin'­ Grack, Der Tagesspiegel gazete­ • AYVALIK Sanat Yuvası'nda yaz
in kişiliğinde ikinci kuşak gençliği� sinde oyunun değiştirilmiş olan fi-· boyu sürecek olan karma resim,
mizin Almanya' daki yaşamını sa­ nalinden·söz ederek , Engin'in fi­ heykel ve batik sergisi, Orhan Pe­
natçıyla uzun bir röportaj yapa­ nale ve oyuna yaptığı katkılan ker, Burhan Uygur, Fahri Sümer,
rak yansıttı. Alman eleştirmen · vurguladı. Kadir Ata, Muzaffer Akyol, Ek­
Friedrich Luft, Ber/iner Morgen­ 1 989-90 sezonu sonuna kadar rem Kahraman, Umur Türker,
post'taki yazısında "Türk sanat­ . sahlenecek olan ve Berfin Sebiller Yusuf Katipoğlu, Sumru Arte­
çıların dışında, oyunda kimse bu Theater'ın 1 400 kişilik salonunda miz, Mustafa Rüçhan, Cengiz
kadar kesin çizgilerle ve etkileyi­ kapalı gişe oynayan gösterimlere Kabaklı, Fahri Sever, Özdemir
ci biçimde rolünü belirleyemiyo r" Ağustos ayı boyunca ara verili­ Yemenicioğiu, Hasan Rastgeldi,
diyor. Gabrielle Böhling, Volks­ yor. Sema Engin, bu süre içinde Turan Enginoğlu, Tijen Şikar,
blatt'ta sanatçılarımızla bir rö­ Türkiye'ye gelerek Alınan yapımı Sayra İnce, Mehmet Boztaş ve
portaj yaparak Sema Engin'in biır filmde rol alacak. O Ali Çulha'nın yapıtlarından
oluşuyor.

İKİBİNE DOGRU • 6 AGUSTOS 1 989• 57


EVITA

Biz bu oyu nu gördük


Sahnede beş general vardı, sallanan koltukta oturan. Hiç yabancı değil bize. Sahnedeki generaller
daha rahat bir koltuğu "korumak ve kollamak" için, birbirlerini de kollayarak köşe kapmaca
oynuyordu. Her oyun sonunda, bir kişi ayakta kalıp diskalifiye oluyordu. Ve sahnedeki general bire
iniyordu. Zaten bizim oyunda da beş, bir kalmıştı . . .

Don't cry for me Argentina... Cihan Ünal, Che'yi de


Diyordu Eva. O dinlerken a�lanır. iV. Murat gibi yürütüp,
Eva'ya a�lanmaz. kol sallamasa, Zuhal
Olcay'ın da sesi
zaman zaman tıkanıp
güzel, alımlı, "melek­

O
kısı/masa...
şeytan karışımı" kadın,
sol elinin ayasını, ha­ bizde bu oyun ve sahnelenen, bir nun oturan için bir önemi var . Sal­
vaya kaldırdığı sağ kolu­ oyun değildi üstelik . Cheler de bu nanan, devrilir . . . Tarih, tekerrür­
nun dirsek hizasına, ama, şöyle iç şaklamanın anlamını ramp ışıkları den mi ibaret midir? . .
tarafına vuruverdi. Zarif bir şakla­ altında değil, atıldıkları karanlıklar­ A-haa! Burjuvazi sahnede. Yılla­
ma duyuldu, ışıklar söndü. Eva Pe­ dan açıklamaya çabalamışlardı . . . rın gedikli oyuncusu. Ruganlar, ast­
ron "nah ! " diyordu. Kime? " Bu işi Generaller hep beş midir? Belki. raganlar dans ediyor. Peron neyse
beceremezsin, harcanırsın" diyen Ama her beş, beşibiryerde değil. de şu orospu karısını pek tutma­
apoletli adama. Asıl anlamı ne bu Milli birlik ve beraberli!k ruhuyla il­ dık . . . Alkışlarla sırmalılar, apolet­
'ayıp hareket'in? Az önce hitap et­ gili bir şey bu. Sahnede beş general. liler. . . Üç aşağı, beş yukarı burju­
tiği ve kendisini coşkuyla alkışlat­ Rahat, ama, sallanan koltuklardan vaziyle aynı nakaratı söylüyorlar.
mayı becerdiği ''gömleksizlere' ' , kalkıyorlar, daha iyi bir koltuğu Ama, uygun adım dansları daha bir
onların vaadlere kanıverme saflık­ "koruma ve kollama" amacıyla kö­ heybetli . . . Hani Evita ilk kez sah­
larına karşı bir zafer işareti olması şe kapmacaya girişiliyor, her köşe neleniyordu?
tabii. kapmaca sonunda bir koltuk eksi­ Che, ölüye karşı saygısız davra­
Böyle narin bir el ve koldan çık­ liyordu. Yer kapamayan diskalifi­ nan bir çıkıntı Onları, Eva bile ol­
madığı için çok daha kaba bir şakır­ ye. Dört. . . üç . . . iki . . . diktatör! Za­ sa, hayırla yad etmek gerektiğini
tı, bir zamanlar, bir eylül ayının iki ten beş de bir olmadı mı? Koltuk bilmiyor. " Uyan ey halk, aç gözü­
günü arasında bizim de kulağımıza için, oturanın bir önemi yok . O, ta­ nü. Evita için ağlama! O senin düş­
gelmişti . Birkaç kez sahnelenmişti biatı gereği sallanan bir koltuk . Bu- manındı. " Don't cry for me Argen-

58 • İKİBİNE DOGRU • 6 AGUSTOS 1 989


"Evita " değerlendirmelerinde hangi noktaların ön plana çıkacağı, bakış açılarına göre değişkenlik gösterecek mutlaka.
ti na . . . Diyordu zaten Eva da. Ne la soru yanıtlandı böylece. Genel bir çatallanmasa; bazı dansçılar,
hoş bir parça ama. O dinlerken ağ­ kanı "oldukça güzel"di . Aslında "düşer gibi yapma" figürü yarat­
lanır. Eva'ya ağlanmaz. Che, " İş­ " fena sayılmaz"lık hak ediyordu masa; sözler müzikal parçalarının
te _yeni Arjantin bu ' ' diye sahneyi kanımca. Beğeni dozunun yüksel­ ritmine uymadıkça kah aryamsı
dolduran gömleksizlerin pankartla­ mesinde, "beceremezler" önyargı­ uzatma, kah Karadeniz kesmesi din­
rı, meşaleleri arasında, "halk zincir­ sıyla "hadi gidip bir bakalım, şama­ lenmese; Diego Rivera'nın Arjantin
leri kıracaktır" şarkısına katılıp ta olur' ' diye taş sıralara yerleşilme­ tarihi veren iki dev tablosunun kop­
söylerken, orta yerde dikili duran sinin de payı olsa gerek. Hep kışa yası, Açıkhava sahnesinde -nedense­
Eva'nın sesini bastıramadı bir süre. hazırfanılınca, sonbahar yaz gibi gel­ lunaparkımsı durmasa filan daha iyi
O da söylüyordu, iyi mi . . . Hey gidi di belki de. Bunları değerlendirmek, olurdu elbet.
yalan, demagoji, iki yüzlülük enter­ bu işi bilenlere düşüyor. Evita de­ Sonra, bir de şey var . . . Che Gu­
nasyonali hey. ğerlendirmell!rinde hangi noktaların evara'ya anlatıcılık rolünü üstlen­
1950'li yılların Arjantin'inde, ya­ ön plana çıkacağı, bakış açılarına mesi nedeniyle nüfuz edilememesin­
ta kalka "yıldızını parlatan" Eva nam göre değişkenlik gösterecek mutla­ den gelen ve müzikalin konusu ge­
hırslı güzel şarkıcı kızın, "önlenme­ ka. Kimileri için, bir müzikal yalnız­ reği projektörün Eva Peron üzerin­
se de olur" yüzünden yükselişini ve ca koreografi, kostümler, dekorlar, de yoğunlaşmasından gelen bir ters­
düşüşünü konu alıyor Time Rice ve orkestrasyon, prozodi vesaireden lik . Şöyle ki: "Yalanı yenebilmek
Andrew Lloyd Weber'in müzikali ibarettir. Kimileri, bunların yanı sa­ bahtiyarlığı' 'na ve kimi vurguları
Evita. Üzerine konuşulanlar, üze­ rı "ne anlatıyor bu?" diye de sorar. yakalama şansına sahip olamayan­
rinde çalışılandan daha yoğun olan Zuhal Olcay'ın sesi zaman zaman lar, "doğrucu Davut, duygusuz
ve uzun süren Evita nihayet Açık­ tıkanıp kısılmasa, hele en önemli Che" ile trajik sonuyla "yine de
hava'ya çıktı . Amerikalı yönetmen bölümlerden biri olan, "Aktris si­ yazzık bee" hissi uyandıran Eva
Kenneth Urmstone, iki Che (Cihan zin kurallarınızı öğrenmiyor" şar­ arasında bocalayabiliyor.
Ünal, Neco) ile dört Evita'yı (Zu­ kısı sırasında yaka mikrofonunun Bunlar bir kalem geçilebilir ben­
hal Olcay, Füsun Önal, Deniz Türk­ da azizliğiyle "yem yiyen balık " ce. 1 989 Türkiyesi'nde, Che Gueva­
ali , Arsen Gürzap) nasıl yönetecek, pandomimi sergilemese; Cihan ra sahnededir. Şehir Tiyatroları sah­
Gencay Gürün'ün çevirisi ne alem­ Ünal, Che'yi de 4. Murat gibi yü­ nesinde. Bu önemli. . . Binbir dema­
de, koreograf kaygılı mı gibi yığın- rütüp, kol sallamasa, sesi de arada gojiye, süslü püslü çürümüşlüğe,
"daha, daha" hırsına, sırmalara,
"Uyan ey halk, aç gözünü. Evita için ağlama! O senin düşmanındı. " apoletlere, silahlara, aldatıcı ve al­
datılmışlara sırtını dayayarak ayak­
ta duran diktatörlüklerin parlasa da
kayan bir yıldız olduğu sergileniyor.
Dünyanın neresinde olursa olsun .
Bu önemli. . . Yaşamını devrime ve
sosyalizme adamış, tepeden tırnağa
haksızlıklara başkaldırı simgesi bir
insan, o güzel Che Guevara haklı­
dır bu oyunda. Geleceği, gerçeği ve
"gömleksizlerin" yeni dünyasını da
meşaleyle birlikte elinde tutanın kim
olduğu görülüyor. Bu önemli . . .

A SAF GÜVEN AKSEL

, IKİBINE DO�RU • 6 AÖUSTOS 1 989• 59


�SPOR
KİMLERE HANGİ SPOR

Çelik Gülersoy ve ayaktopu !


''Toplumun başka hangi kesiminde gariban şanssızın bağırma ve ait olma hakkı vardır ki? Bu
kadarcık saadeti biz şanslıların ona çok görmemesi gerek .'' Ne gibi bir kaynak ile tenis
oynayacak, sualtı dalgıçlığı yapacak?"

S
ıcak olduğu için televizyo­ almışlar ve piknik yoluna düzül­ deki yirmi yıl boyunca yılda 664 bi­
nun üzerine oturan kedi müşler. Elindeki üç bileti beraber­ ner dolar gelir sağlayacak olan ka­
odadaki insanların hep ken­ lerindeki buz kutusuna koyup unu­ zanan bilet. Sheila ve arkadaşları
disine baktığının farkına tan Sheila buz kutusu içinde bulu­ mahalli gazeteye bir beyanat vere­
varınca "beni ne kadar çok seviyor­ nan ve yolculuk esnasında patlayan rek fabrikadaki işlerinden ayrıla­
lar, hep benimle ilgileniyorlar! " di­ pasta kreması tüpünün buz kutusu­ caklarını ve sanat, edebiyat ve mü­
ye düşünürmüş. Halbuki televizyo­ nun içindeki her şeyi berbat ettiğini zik gibi hayata renk veren şeylerle
nu seyredenler de " Şu sersem kedi görmüş. Berbat olanlar arasında pi­ uğraşacaklarını söyemişler. Galiba
televizyonun üzerinden kalksa da yango biletleri de varmış. Öyle ki, bu hikaye aslında hayatın özeti. Biz
filmimizi rahat rahat seyretsek ! ' ' üç biletten ikisi, üzerlerindeki ra� hayatı deterministik sanırız. Hal­
derlermiş. Galiba aynı olayın konu­ kamları bile okunamayacak hale buki hayat tamamen tesadüflere,
ma göre farklı düşüncelere yol aça­ gelmiş. Biletin biri bu küçük ve kazalara bağlı bir şey galiba. Bir
cağını anlatan güzel bir hikayecik bu. önemsiz gözüken kazadan sağ salim şans oyun u ! Şansı olan (bu hikaye­
Diğer bir güzel hikayecik de Rho­ çıkmış. Onlar pazar günü balık av­ dekilerin şansı da herhalde sadece
de Island Connecticut 'da 40 mil- larken piyangonun tarihinin en bü­ katmerli kelimesi ile açıklanabilir.
yon dolarlık lotonun çekilişini anla­ yük mükafatı olan 40 milyon dolar­ Hem piyango çıkacak, hem de ka­
tan küçük gazete haberi. Elli yaşla­ lık ödülün Sheila ve arkadaşlarına zanan bilet kurtulacak, olur gibi de­
rında, iki evlilikten boşanmış, yetiş­ çıktığını söylememize herhalde ge­ ğil) kazanıyor. Şansı olmayan? İş­
kin çocuk sahibi Sheila Philips, hiç rek yok. Esas merak edilmesi gere­ te o da Çelik Gülersoy'un Cumhu­
evlenmeyi düşünmediği erkek arka­ ken biletlerden birine piyango çık­ riyet gazetesinde 22 Temmuz günü
daşı George Brown ve onun iş or­ tığına göre kazadan kurtulan bile­ k onuk yazar sütununda çıkan
tağı George Mages, hafta sonu, ba­ tin hangisi olduğu. Tahmin etmeniz "ayaktopu" yazısına konu olur.
lık avlamak için hazırlanırken, aya­ gerekirdi. İki bilet tahrip olurken
küstü karar verip Pazar günü yapı­ kurtulan üçüncü bilet Sheila ve ar­ Son söylemem gerekenleri önce
lacak piyango çekilişi için üç bilet kadaşlarına (her üçüne de) önümüz- söyleyerek başlasam beni affeder
misiniz sayın okurlarım. Benim ba­
"Gariban, futbolu sever, çünkü en demokratik spor" sit mantığımda hayatta insanların
çoğu şanssızdır. Onlar günün büyük
çoğunluğunu overlokçu, fabrika
bandı işçisi, tarım emekçisi gibi, in­
sanın tüm enerjisini tüketen, ha­
yattan bıktıran şekillerde çalışma
ortamlarında geçirirler ve bu dün­
yanın nimetlerinden pek faydalana­
mazlar. Daha şanslı olanlar ise, ta
Hakkari' nin dağında doğsalar bile,
İstanbul ' a gelir, üniversiteler okur,
sonra yüksek gelirli işler bulur, ga­
zetelere yazı yazar, konserlere gider,
tatil yapar, şarap içer, sohbet eder
farklı bir hayat tarzı sürerler. Ara­
daki fark büyük ölçüde şanstır. Ah­
met 'in Robert Kolej 'e gönderilme­
si, onun kendi yaptığı veya kendi
karar verdiği bir şey değildir. Baba­
sı, anası fedakarlık ederler, yol gös­
terirler. Sorbonne'da okuma fırsa­
tı da bir şanstır. Aynen yukarıdaki

60 • iKİSiNE DO�RU • 6 A�USTOS 1 989


piyango hikayesi gibi. Ben yaptım, tükonun devam etmesi için birileri memizi gerektirir mi, yoksa Başba­
öğrendim, kazandım düşüncesi ger­ toplumu yüzeysel şeylerle meşgul et­ kan' dan mı vazgeçmeliyiz? Aynı şe­
çekçi değildir pek. meye çalışır. Boğa güreşi, uyutucu kilde Başbakanın futbolu kullanma­
müzik, televizyon, futbol, boyalı ya kalkması futboldan vazgeçmemi­
Biraz şans sahibi olan, mürekkep
basında çıplaklık , gazetelerde spor­ zi mi gerektirirl , yoksa Başbakan' -
yalamış insanımız da aslında pek
cuların gelirleri, topun ve onun ya­ dan mı? Yok eğer stadlarımızın şeh­
demokratik değildir. Şöyle düşünür.
rattığı süprüntünün peşine düşmüş rin görüntüsünü bozan, iğrenç, par­
Eğer sürüyü oluşturan şanssızlar be­
insanlar ortalığı doldurur. İşte İs­ kı, ulaşımı düşünülmemiş konum ve
nim gibi düşünüyor, benim izimde
tanbul' da 'da onbinlerce genç bütün beton yığını görüntüsünden şikayet­
geliyorlarsa, bana oy veriyorlarsa
hafta enerjilerini futbol ve ilgili ko­ çi iseniz, bu fut bolun ve futbolse­
onların görüş ve tercihlerine alkış
nular için harcarlar. Bu enerji Çe­ verlerin günahı değil. Şehri planla­
tutarım. Ama eğer benden farklı
lik Beye göre topluma yararlı bir şe­ yan, stadı yerleştiren şanslıların so­
düşünüyorlarsa onların sürü tercih­
leri beni ilgilencliımez, benim tercih­ ye harcanabilirdi. Veya bu insanla­ runu. Ben de çiş derelerine basarak
lerim toplumun tercihlerini oluştur­ rın kendilerine daha yararlı bir şe­ beton yığınlarına tıkılmaktan hoş­
malıdır. Plato'dan beri bulunan bir ye harcanabilirdi . Tabii Çelik Beye lanmıyorum. Ama bu kimin güna­
gelenektir bu . Filozofların hakim göre! hı? Ama eğer şikayetiniz halkın fut­
bolu sevmesi ve yaşamasından ise,
olduğu toplum görüşü diyelim bu­
na. burada şanslıların şanslı olmayan­
Diğer taraftan da sürüyü oluştu­ ları hor görmesi var demektir. İn­
ranların da bir kusuru olduğuna sanlar bugün tümüyle yabancılaş­
inanırım. Onlar da çoğunluğun is­ mış vaziyettedirler. Sabah sekiz, ak­
tediği olsun derken azınlığın hakla­ şam sekiz çalışan kimse bir otomat­
rını hiç düşünmezler. "Çoğunluk tır. Hiçbir şeyin parçası da değildir.
kazan kaldırdı mı, kelleler uçar ! " Şehirleşme aile, mahalle, köy gibi
fikrine çok prim verirler. Bu şekil­ birimleri birer birer yıkar geçerken,
de sürü -entel şeklinde yaptığımız gariban bir şeyin parçası olmak ar­
ayırım bir ölçüde (çok basitleştirdi­ zusunu futbol peşinde, o iğrenç
ğimiz ve genelleştirdiğimiz için özür stadta, o boyalı gazete sayfasında
dileyerek) sağ-sol ayırımında da ge­ tatmin edebilmektedir. Toplumun
çerlidir. Çünkü şanslı enteller genel­ başka hangi kesiminde gariban
şanssızın bağırma ve ait olma hak-
de solcu, sürü mensupları da sağcı
kı vardır ki? Bu kadarcık saadeti biz
konumda bulunurlar sık sık. Bu ka­
şanslıların ona çok görmememiz ge­
nun değildir ama ç_ok geçerlidir.
rek . Gariban futbolu sever, çünkü
Bunların spor sayfası ve Çelik
en demokratik spor, (kısa da oynar,
Gülersoy ile alakası ne?
uzun da) en ucuz spor, en az sakat­
Çelik Gülersoy bu toplumun
lık getiren spor budur. Ona yana­
şanslı insanlarından biridir. Her ne
şabilir ancak. Ne gibi bir kaynak ile
kadar restorasyon konusunda yap­
tenis oynayacak, sualtı dalgıçlığı ya­
tığı bence çok güzel çalışmaların
pacak garip ki. Bir de insanların bi­
tarzını eleştirenler, Çamlıca 'ya
rinin kurduğu tezi var. Ama bunu
oturttuğu metal kubbeciklerin Türk
ispat edebilir misiniz? Garibanlara
geleneğini temsil etmediğini, evleri ÇELiK GÜLERSOY
sorsanız " Beni kandırıyorlar" mı
boyadığı renklerin eski usule uygun "Milli geliri yüksek ülkelerde. . .
diyecekler, yoksa " Yok ağabey,
"

olmadığını söyleyenler varsa da İs­


Burada biraz durmamız gereki­ vallahi ben çok seviyorum, tercih
tanbulluların ve Türk toplumunun
yor. Sayın Çelik Gülersoy'un göz­ ediyorum! " mu derler? Teziniz hem
Çelik Gülersoy'a teşekkür borcu ol­
lemi tabii ki yanlış. Futbol Güney yukarıdan bakma dolu, hem yanlış
duğu kesin bir şekilde söylenebilir.
Amerika'nın fakir ülkelerinde oldu­ gözlemlere dayanıyor, hem de ispatı
Restorasyon çalışmaları kadar ya­
ğu kadar, Batı 'nın zenginler kulü­ mümkün değil. Bırakın insanlar ev­
zıları, kitapları, derlemeleri de ilgi
bünde de tutkun ve çılgınlık kayna.: velki yıllardaki gibi otobüs kurşun­
görür Çelik Bey'in, saygı ile bahse­
ğıdır. Hollanda, Fransa, İngiltere, layan çetelere ait olacaklarına tribü­
dilir kendisinden. Ancak geçen haf­
Almanya herhalde züğürtler kulübü ne ait olsunlar . Eğer gerçekten de­
talarda yazdığı "ayaktopu" yazısı
üyesi değil. ABD' de 250 milyon nü­ mokratik inançlarımız varsa, futbo­
yazıktır ki, sadece şanslıların, şans­
fusun yandan fazlası Amerikan fut­ lu onlara çok görmememiz gerek.
sızları sopalaması şeklinde özetlene­
bolu finalini seyreder, izler, futbol Bırakın enerjilerini kendi istedikle­
bilir bizce.
ve maç tüm aile için bir hayat tar­ ri yönde harcasınlar, bizim istediği­
Ne diyor Çelik Bey yazısında? zıdır. Onun için birileri futbolu mil­ miz yönde değil. Alt tarafı mastür­
Milli geliri yüksek ülkelerde boş za­ leti uyutmak için kullanıyorsa bile basyon için harcanan enerji de top­
man tenis , yüzme, atletizm, dağcı­ bu hem zengin ülkelerde, hem de fa­ luma baraj yapmak veya kişi için
lık ile geçer, insanlar pazar günü yü­ kirlerde gözlemlenmektedir. İkincisi daha yararlı işlere harcanabilirdi .
rüyüş yapar, kitap okur, konferans sayın Çelik Gülersoy, neye kızdığı­ Ama bırakalım da birey bu tercihi
dinler, konsere, sinemaya gider, nızı pek anlayamıyorum. Eğer Baş­ kendisi yapsın. İsterse mastürbas­
piknik yapar. Düşük gelirli borç bakanın futbolu kullanmasından şi­ yon, isterse piknik yapabilmeli in­
içindeki ülkelerde ise, enflasyonun kayetçi iseniz şöyle karşı da çıkabi­ san ! Niye doğru ve iyiyi hep biz bi­
gırtlağındaki ülkelerde ise, gelir da­ lirim. Başbakan dini de politika için liyoruz ki? D
ğılımı bozukluğunun sürmesi, sta- kullanıyor. Ama bu dinden vazgeç- DEN/Z GÔKÇE

IKIBINE DO�RU • 6 A�USTOS 1 989• 61


do nezya ' nı n p l a k a i ş a re t i . / F ı k ­
ra . / Nağme, türkü. 4) Gelir getiren
mülk . / Boru sesi . / Yaklaşık l milyon
250 bin kişi tarafından konuşulan Gu­
cerat lehçesi . 5) Tabuta konmuş ve gö­
mülmeye hazırlanmış i nsan ölü­
sü. /Şinto dininin bazı törenlerinde oy­
nanan Japon dansı . 6) Cezayir Mes­
sali Hac Partisi içinde en kısa sürede
silaha sarılmayı amaçlayan Özel Ör­
güt 'un simgesi . /Mozarnbik'te kıyı ile
Nyassa gölü arasında yaşayan zenci
halk ./rhodyumun simgesi . /Kilovolta­
mperin simgesi. 7) Keskin olmayan
düz ve keskin kılıç./Dişi deve./Pirinç­
ten elde edilen bir içki . 8) Kökboya­
sı . l i ran dili . 9) Güneş doğmadan ön­
ceki alaca karan l ı k . /Göz . /Eski Mı­
sır'da güneş tanrısı. 10 Cet./İspanyol­
ların sevinç ünlemi . /Maksim Gorki'­
nin bir romanı . /Uzaklık ifade eder. 11
Bir cetvel türü. / Duman lekesi./Fiyat
konusunda anlaşmaya varılmış olan
malın , alıcı tarafından, gösterilen ge­
miye yüklemesine kadar yapılacak
masrafları, satıcının ödemesine daya­
nan alışveriş usulü. /Oyunda cezalı ço­
cuk . 12) Edebiyat ve sanatta görüş,
duyuş ve anlayış bakımından anlayış
gösterme. /El alıştırma için tekrar tek­
rar yazılan yazı . 13) Keşif gezilerinde
kullanılan süratli büyük muhrip./İtal­
S(!LDAN SAGA: 1) ( 1 85 3- 1 932) biyat ı n d a bir ş i i r t ü r ü . 10) Taşbas­
ya'da çıkan beyaz mermer ./Hile. 14)
l 8 yaşında l . Enternasyonal'e giren, kı./Yüz. 11) Uzunçaların kısaltılmı­
Paramızı simgeleyen harfler./Tibetler
birçok Avrupa ve Güney Amerika şı . /Tin. /Nine. 12) Kenevirden elde
ve Moğollarda Buda rahibi ./Köy zen­
devrimci grupların örgütlenmesine ön­ edilen uyuşturucu madde. /Sanat . / Bir
gini. 15) ( 1 882- 1 966) Fransa'da resim
cülük eden, Kropotkin 'den farklı ola­ kişinin kendinden daha büyük kızkar­
öğrenimini tamamlayan, 1 937 'de İs­
rak, anarşist siyasal hedeflerin gerçek­ deşine verilen ad. 13) Uluslararası Af
tanbul 'a gelen ve DGSA resim bölü­
leştirilebilmesi için devrimcilerin ve iş­ Örgütü'nün simgesi./Tapu dairesinde
mü başkanlığına getirilen B . R . Eyü­
çileri n örgütlenmesine büyük önem mülkünü başkasına sattığını veya ipo­
boğlu, Z . F . İzer , C . Tollu , N . Berk,
veren, A B D ' de konferans verip anar­ tek ettiğini söyleme./Sümerlerde tanrı
S. Berkel gibi genç kuşak ressamları
şist bir gazetenin yayın yönetmenliği­ Enki de denilen su tanrıs ı . /Dünyamı­
Akademi kadrosuna öğretmen olarak
ni ii s t l e n e n , "eşlem yoluyla zın uydusu. 14) Sayfa çevresine çeki­
alan, Türkiye' de yürüttüğü eğitim ça­
propaganda ' ' öğretisinin önde gelen len çizgi./Orta./Başı, kanat ve kuyru­
lışmalarıyla tanınan Fransız ressam ve
savunucularından olan İ talyan anar­ ğu ayrı renkte olan bir cins güverci n .
oyma baskı sanatçıs ı .
şist ve siyasal devrimci . 2) Çev­ 15) Oldubit t i . l i ri kucak çocuğu .
rel . /M ü fret , ferdi . 3) Akıl . /Tarla sı­ GEÇEN HAFTAN IN ÇÖZÜMÜ
nırı , / İnce uzun tahta çubuk . / T i r . 4) Y U KA R I D A N AŞAGIYA: ı.
Afrika zencilerinin direkler üzerine ça­ ( 1 903- 1 982) halk Rhodyu m u n
lıçırpı örterek yaptıkları çardak gibi temsilciliğini yapan Sessizlik Körfezi,
barı nak . /Güney Afrika Cumhuriye­ Kartallar, Tüm Yeşillik Ölecek eser­
t i ' nin plaka işaret i . / E k . 5) Nazım lerinden birkaçı olan, gezi ve deneme
H i kmet ' i n soyadı . / Bir cins doğa n . 6) kitapları da bulunan, psikolojk ro­
Dağ yamaçlarının alt kısmı . /Kapların manlarıyla eleştirmenlerin övgüsünü
tutulacak yeri . 7) Argoda alt ın li­ toplamış Arjantinli romancı, öykü ve
ra . /Birleşmiş Milletlere bağlı bir ör­ deneme yazarı. 2) Bir saç levhanın
güt . / Bolivya ve Brezilya 'da yaşayan paslarını kazımakta kullanılan el ale­
bir kuş türü. 8) İ statistikte en yüksek t i . / Gerçeğin kişisel benlikten ibaret
frekansı gösteren unsurun değeri . /Çin bulunduğunu, insanın kendinden baş­
ve Moğol hükümdarlarına verilen ka gördüğü her şeyi n , düşte görülen­
ad . / Varlığı olmayan . / M i li l i t re n i n ler gibi , gerçek varlıklar olmadığını
sembol ü . 9) T i r s i bal ı ğ ı . I Batı ede- ileri süren felsefe , tekbencil i k . 3) En-

• •
62 • İKİBİNE DOGRU • 6 AGUSTOS 1 989
1 -
8 Ağustos Salı

6 Ağustos Pazar
Dı.+--
07 .30 Gün Başlıyor
Ç izgi

i-·1-
09.30 Film (}eannot 'un Düşleri/
10.00 Arkası Yarın fKüçük Hanım)
10.3S Yaz Okulu
14.00 Haberler
14. I S Öğleden Son ra
10.00 Sirk
ıs. ıs Dizi fKüçük Büyük Bütün Canlılar-6)
10.SS Çizgi Film (Hayalet A vcıları)
16.0S Çocuklar için
1 1 .20 Pazar Sineması
17 .3S Hicaz Faslı
(Dünyanın En Büyük A tletı))
18.00 Haberler
13.00 Haberler
18.10 Gençlik Belgeseli
1 3 . 1 0 Pazar Konseri
18.40 Akşama Doğru
(Beethoven-Pastoral Senfoni)
19.20 Tarihten Sayfalar
19.23 Dizi (Büyümenin Bedeli)
14. 10 Açık Oıurum (Gençlik)
15.00 Dizi (Şövalye Pardaillan- 12) 111.00 Akşam Bülteni 19.23 Dizi (Mutluluk Üçgeni-6)
20.00 Haberler ve Hava Durumu
1s.ss Türk Halk Müziği 19.30 Yerli Belgesel fCumhuri_vet 20.00 Haberler ve Hava Durumu
20.4S Eğlence (Karadenizdeyiz)
16. IS TV'd• Sinema (Tehlikeli Yıldız) Döneminde Türkiye 'de Bale-/) 20.4S Dizi (Spenser Emrinizde-4)
21.40 Eğrisiyle Doğrusuyla
17.45 Sizin Seçıikleriniz 20.00 Helezon 2 1 .40 Güfteden Besteye
22.15 TV'de Sinema !Güneş Yanıttı!
18 . IS At Yarışı 20. IS Ta til Rehberi (Karadeniz) 22.35 Şiirle . . . (Anne-Çocuk)

ffil*---
2 -
23.4S Günün Sonu
(Cumhurbaşkan/ıftı Kupası) 20.4S Yaşamak Var Şarkılarda 22.SO Yerli Drama (Eski Toprak-2!
21. lS Bir Gece Sohbeti (/dil Bire/)
18.35 Belgesel(Ormanlarımız. 23.30 Günün Sonu
Ormancılıftımız-4) 21 .3S Dizi ( Yesenia-6) 23.45 dece Sineması
19.0S Taş Plaktan Bugüne
l ngilizce

g,,.._
2 __
22.30 Gece Bülteni ve Haberler (Ölümün Tatlı Kokusu)
(Hamiyet Yüceses) -
23.10 Festi�allerden
20.00 Haberler ve Hava Durumu 18.00 Dizi (Zenginler de Aft/ar-27)
18.45 Sanat Tarihi Belgeseli (Sümer Sonatı)
20.45 Pazar Şenliği
21 .40 TV'de Gelecek Hafta 19.00 Akşam Bülteni
1 O Ağustos Perşem be
-

22.00 Dizi (Şantaj-4) 19.30 Belge sel (Derin/ittin Sırrı-6)


22.45 Spor Dünyası 20.00 Türk Sanat Müziği 18.00 Dizi (Zenginler de Aft/ar-30)

20. IS CNN Dünya Raporu 18.45 Sanat Tarihi Belgeseli

0---
2
00 . 1 5 Günün Sonu
20.4S Dizi (Poirot Araştırıyor) 19.00 Akşam Bülıeni
19.30 İslam ve Toplum
2 l.3S Yaz Boyunca
07.30 Gün Başlıyor
20.00 Türk Sanat Müziği
-
22.10 Belgesel rsanayi-i Nefıse'den
09.30 Çizgi Film (Kayıp Dünyalar)
20. I S Dizi (Emret Başbakanım)
Güzel Sanatlar'a-6) 10.00 Arkası Yarın (Küçük Hanım)
16.00 Son 7 Gün Dünya 20.45 Armoni {Chick Corea)
22.30 Gece Bülteni ve İngilizce Haberler 10.3S Yaz Okulu
16.30 Pazar 89 2 l.3S Program
23.10 Salıdan Salıya 14.00 Haberler
22.30 Gece Bülteni ve İngilizce Haberler
18 . 10 Dizi (Matlock)
14. IS Öğleden Sonra

A IVES
23.10 Dizi (Güzel ve Çirkin-19)
19.00 Akşam Bülteni
IS. IS Dizi (Define Adasına Dönüş-6)
19.30 Tatil Diye Diye
16.0S Çocuklar için 1 2 Ağustos C u m a rtesi
20.00 Saz Eserleri
OF

ilı.m--
1 --
17.45 Türk Sanat Müziği
20. 1 5 TV'de Sinema (Char/y 'nin Tuzaftı)
18.00 Haberler
2 1 .SS Video Mix
18.10 Dizi (Beklenmedik Ziyaretçi-5)
22.30 Gece Bülteni ve İ ngilizce Haberler
1 8.40 Akşama Doğru
23. 10 Dizi fGöz/er- 1 7)
19.20 Tarihten Sayfalar
19.23 inanç Dünyası
7 Ağustos Pazartesi 10.00 Cumartesiden Cumartesiye

n....
11 ...- �\
20.00 Haberler ve Hava Durumu 1 1 . 1 0 Çizgi Film (Hızlı Yarışçı)
20.4S TV'de Sinema (Pimpernal Smith) 12.30 Pop Vizyon
22.4S Müzik (Unutulmayanlar) 13.00 Haberler
-
23.3S Belgesel (Hollywood'un Oyküsü-4) 13.10 Dizi (Beyaz Gölge)
00.20 Günün Sonu 13.55 Yarım Elma (Leman Sam)

�·-:
rti---
2
07.30 G ü n Başııyor 14.30 TV'de Sinema (Mullulu�a Do�ru)
09.30 Çizgi Film (Ayı Yogi) 16.00 Belgesel
09.SO Yarının Dünyası (Üretimde ve Tüketimde Kayıplar-2)
23.40 Belgesel (Zamanın Arşivinden- 18) -
10.00 Arkası Yarın (Küçük Hanım) 16.30 Dizi (Shingen-6)
I0.3S Yaz Okulu
9 Ağu stos Çarşamba 17.25 Belgesel (Dünyadaki Mucizeler-5)

1
Oı-a--
14.00 Haberler 18.00 Dizi (Zenginler de Atlar·29) 1 8. 1 0 Süper T ur ist ler
14. IS Öğleden Sonra 18.45 Sanat Tarihi Belgeseli 18.45 S ilahlı Kuvvetler
IS.00 TV'de Türk Sineması (Pers Sanatı) 19.00 Yerli Dizi (077 Hızır Servis-5)
(insanlar Yaşadıkça) 20.00 Haber ler ve Hava Durumu
-
19.00 Akşam Bülıeni
16.30 Çocuklar için 19.30 Dizi (Münster A ilesi-6) 20.45 Dizi (Mavi Ay)
18.00 Haberler 07 .30 Gün Başlıyor 20.00 Türk Halk Müziği 21.40 Kabare (Başlar mısın, Başlayalını mı)
18.10 Gençlik ve Yaşama Sanatı 09.30 Çizgi Film fSüpermen) 20. IS Gençler Üretiyor 22.35 TV'de Türk Sineması
18.40 Akşama Doğru 10.00 Arkası Yarın (Küçük Hanım) 20.SS Belgesel (Gümrükçüler-5) (0Vum Og/um)
19.20 Tarihten Sayfalar 10.3S Yaz Okulu 2 1 .SO Caz Dünyasın dan 00.0S Giinün Sonu
19.23 Yerli Komedi (Kim Bunlar) 14.00 Haberler (Montreux Caz Festivali) 00.20 Dizi (Ziyaretçiler-6)

.�----
20.00 Haberler ve Hava Durumu 14. IS Öğleden Sonra 22.30 Gece Bülıeni ve İngilizce Haberler
20.45 Yerli Drama (Çaıallı Köy-Son) IS.00 TV'de Türk Sineması 23.10 Toplu G öster i le r (Şehir Işıkları)
2 1 .40 Stüdyo A (Kıbrıs Belgeseli-5) (Kiralık Ev)
22.35 Minik Konser 16.30 Çocuklar i çi n 1 1 Ağ ustos Cuma

m--
22.SO Dizi (Gökkuşatı Peşinde-6) 18.00 Haberler
16.00 Son 7 G ü n Türkiye
23.40 Müzikli Geceler (Aydın Tansel) 18.10 Genç Yüzler, Genç Sanatçılar
16.30 Belgesel
00.0S Günün Sonu 18.40 Akşama Doğru

n�2-
(Hayvanların Yabani Yaşamı-16)
19.20 Tarihten Sayfalar
16.S5 Sanat Tarihi Belgeseli
19.23 Dizi (Cosby A ilesi)
07 .30 Gün Başlıyor 1 7. 1 0 Dizi (Düşman Aileler- 14)
20.00 Haberler ve Hava Durumu
09.30 Çizgi Film (Ann ve A ndy) 18.00 Cumartesi Spor
20.4S Yerli Drama (Kanun Sovaşçıları-4)
10.00 Arkası Yarın (Küçük Hanım) 18.30 Belgesel
2 1 .30 Monte Carlo Show
(Güneş Sistemine Seyahat)

'02
18.00 Dizi (Zenginler de Aftlar·26) 10.3S Yaz Okulu
22.20 Oturum (Kentlilik Bilinci)
18.45 Sanaı Tarihi Belgeseli 14.00 Haberler 19.00 Akşam Bülteni
23.10 Dizi (Büyük Sıçrayış-6)
(Ortadogu Sanatı) 14. I S Öğleden Sonra 19.30 Belgesel
23.SS Günün Sonu
19.00 Akşanı B ült e ni ıs.ıs Dizi (Kanunsuzlar-5) (Zamanı Durduranlar ve Diferleri)
19.30 Kültür Penceresi (Halil Vehbi Eralp! 16.0S Çocuklar için 20.00 Türk Hafif Müziği K lipl eri
20.00 Türk Halk Müzi�ı 1 7.45 Türk Halk Müziği 20. IS Dizi (Hayatın Gerçekleri-6)
20.IS iyi Haftalar �L----------
__ 18.00 Haberler 20.45 Yazdan Yaza
2 1 .00 lzmir'den Antalya'ya (A ntalya) .;: =-----------
ı.=;.::.ı.:: 1 8 . 1 0 Üniversiteler Yarışıyor 21 .35 Gün ve Ekonomi
22.00 Dizi (Sevimli Yumurcaklar) 18.00 Dizi (Zenginler de Attlar-28) (Cumhuriyet-lsıanbul) 22.0S Dizi (Ayrılmaz ikili)
22.30 Gece Bülteni ve l ngi lizce Haberler 18.45 Sanat Tari h i Bel geseli 18.40 Akşama Doğru 22.30 Gece Bülteni ve lngilizce Haberler
23. 10 Opera (8. Briuen I Alberı Herring-1) !Asur Sanatı) 19.20 Tari hten Sayfalar 23. 10 Dünya Eğleniyor

İKİBİNE DOGRU • 6 AGUSTOS 1 989• 63


Bir süper-atlet masah Chaplin'in
DÜNYANIN EN BÜYÜK genç adamı alır ve eğitme­ başyapıtı
ATLETİ (WOR L D ' S ye başlar. Katıldığı yarış­ ŞEHİR IŞIKLARI (CITY
GREATEST ATHLETE), malarda şaşırtıcı dereceler L I G H T S ) , Yönet men :
Yönetmen: Robert Schee­ almaya başlar atletimiz . . . Charles Chaplin, Senaryo:
rer, Senaryo: Gerald Gar­ Pazar sabahlarının de­
C . C . , Görüntü: Rollie
diner, Dee Car.uso, Gö­ ğişmez şirketi Walt Dis­
Totheroh, Gordon Pol­
rüntü: Frank Phillips, Mü­ ney'in müthiş özel efekt­
lerle süslenmiş, eğlenceli loc k , Mark Marlott ,
zik: Marvin Hamlisch, Müzik: C . C . , Oyun­
Oyuncular: J ohn Amos, olabilecek bir 'prodüksiyo­ cular: Charles Chaplin,
Jan-Michael Vincent, Tim nu yine. Yer yer maskara­
·

Virginia Cherrill, Harry


Conway , R oscoe Lee lığa da varıyor güldürme Myers, 193 1 ABD yapımı,
Browne, Dayle Haddon, çabaları ve film hileleri; 87 dak. (Siyah-Beyaz/ses­
Howard Cose l l . 1 97 3 ama evin ufaklıkları için siz)
ABD yapımı, 9 3 dak. ideal !
Bir serserinin, ayyaş bir
Jan-Michael Vincent,
Şanssız bir antrenör, 1 970'lerde adını duyurma­ milyonerle dostluğu ve kör
yükselmek için, güçlü bir ya başlayan, ilginç (ve ya­ bir kıza olan aşkı . . . Bu
sporcu bulmak zorundadır, kışıklı) fiziği sayesinde il­ ilişkiler ve şehir yaşamı . . .
ama ne yazık ki, karşısına gi çekmiş, 1 944 doğumlu Kimilerince Chaplin 'in
böyle biri çıkmaz hiç . . . bir Amerikalı oyuncu . başyapıtı bu film. Ustalık
döneminin, en başarılı ŞARLO ÜNLÜ FİLMİNDE.
Antrenörümüz tatil için Filmleri arasında Bite The
Afrika'ya gider ve bir sa­ Bul/et (Kurşunu Isır), ürünlerinden . Duygusal iyi yapıyor, ustalıkla geliş­
fariye katılır. Ve "yerde" Damnation A l/ey (Son bir komedi ya da komik tiriyor ve olanakları böy­
aradığını "gökte" bulur: Destan) ve Dejiance (Mey­ bir dram. Ne olursa olsun, lesine yerinde kullanabili­
Vahşi doğanın göbeğinde dan Okuma) gibileri var. bütün zamanların en iyile­ yorsa" ! Ünlü kuramcı
yaşayan bir süper-atlet. Bu (6 Ağustos Pazar, TV 1) rinden biri ! Andre Bazin'e göre ise,
Ünlü Fransız yönetmen
Şehir lşıkları 'ndan itiba­
Eric Rohmer'e göre, Şehir
Pearl White'm yaşamı lşıkları, Chaplin'in " dile­
ren, Şarlo tipi, "Chaplin'­
in kozası" haline gelmeye
diği anda kahkahaları kes­
başlamıştır ve bu filmin al­
T E H L İ K ELİ YILDIZ meyi" başardığının, tipik
dığı övgülerin aslı, "yö­
(THE PERİLS OF PAU­ bir örneği. Çünkü Chap­
netmenin zekasından çı­
LİNE), Yönetmen: Geor­ l i n , " ka h k ahalarımızı
kan entrikanın, yani film­
ge M arshal l , Senaryo: yönlendirmeyi bilir" ve iş­
deki düğümün duygusal
P . J . Wolfson, Görüntü: te bu yüzden de, "bizleri
gücü ve psikolojik derinli­
Ray Rennahan, Müzik gözyaşlarına boğduğun­
ğidir."
Yönetmeni: Robert Em­ da" ona kızmaya hakkı­
mett Dolan, Oyuncular: mız yoktur. "Hele bunu ( 1 0 Ağustos Perş . , T V 2)
Betty Hutton, John Lund,
Billy de Wolfe, William
Demarest, Constance Col­ Sevmesem Seni, gibi bir
lier, Frank Faylen . . . 1 947 şey), en iyi film şarkısı Os­ oGLUM OGLUM. Fil­
ABD yapımı, 96 dak. GEORGE MARSHALL. car'ına aday olmuştu. min konusunu TRT bülte­
Pearl, bir dikiş atölye­ Sessiz filmlerde oyunculukla 1 89 1 doğumlu George
başladı, 400'e yakın filme ninden aktarıyoruz: " Ko­
sinde çalışmaktadır. Bir Marshall, 1 9 12'de figüran miser Fatma (F.Girik) ra­
gün, yaşlı bir tiyatro sa­ imzasını attı. olarak girip, sonraları yar­ kipleri tarafından öldürül­
natçısı olan Julia ile tanı­ yografisi olma savında, dımcı oyunculuğa yüksel­ mek istenen işadarnı Ek­
şır ve yaşamının akışı de­ ama bu konuda pek başa· diği sinemada, 1 930'lar­ rem'i (E. Bora) ölümden
ğişir. Önce tiyatro, sonra rıh olamıyor. Geriye ka­ dan başlayarak, 400'e ya­ kurtarır. Daha sonra Ek­
da sinema dünyasına girer lan; eski Hollywood gün­ kın film çeken bir yönet­ rem ' le Fatma bir haftalık
ve ünlü bir yıldız olur . . . lerini anlatan, coşkulu, eğ­ men oldu yaşamı boyunca bir tatile çıkarlar. Birlikte
Sessiz film dönemi ' 'se­ lenceli bir müzikal kome­ ve 1 975 'te öldü. geçirdikleri bu tatil dönü­
ri film "lerinin yıldızı Pe­ di. . . Enerjik danslarıyla 1 92 1 doğumlu Betty şü de aniden evlenirler. Bu
arl White'ın öyküsü. İlk Betty Hutton, güzel şarkı­ Hutton da, birçok müzikal evJiliklerinden oğulları
kez 6 yaşındayken sahne­ larıyla Frank Loesse r , komediyle birlikte anılan, olur. Artık Fatma ile Ek­
ye çıkan White, 191 O'larda renkli atmosfer v e emektar 1940-SO'lerin sarışın sahne rem çok mutludurlar. An­
Pauline 'in Serüvenleri, sessiz film oyuncuları . . . ve sinema yıldızıydı . . . cak Ekrem beyin rakipleri
J;laine 'in Keşifleri gibi Ta ki, aptalca finaline ge­ 1 9 1 3 doğumlu John Lund peşlerini bırakmaz ve Ek­
" devam filmleri "nde oy­ lene kadar ! Filmin üzeri­ ise, Broadway'den geçtiği rem Beyin çiftliği yüzün­
namış ve "seriler kraliçe­ ne, aşırı duygusallığın göl­ sinemada yardımcı oyun­ den çıkan bir tartışma so­
si " olarak ün yapmıştı. gesi düşüyor . . . culuk, çok ender olarak da nucunda da Ekrem beyi
1 92 1 'de sinemayı bırakan Filmdeki, Loesser beste­ (önemsiz filmlerde) jönlük öldürürler. Kocasının ölü­
White, 1 938'de ölmüştü. si I Wish I Didn 't Love yapmıştı. mü üzerine bütün işlerin
Bu film, White'ın bi- You So (Keşke Bu Kadar (6 Ağustos Pazar, TV 1)

64 • IKIBINE DO�RU • 6 AGUSTOS 1 989


yeniden diriltmeye çalışan,
Fransız Devrimi'nden anti-faşizme Müzikte kalite blues temaları taşıyan bir
PİMPERNAL SMITH , Gestapo'yla işbirliği yap­ Bu haftanın Pazar Kon­ rock anlayışının ustaların­
Yönetmen: Leslie Ho­ maya zorlanmaktadır . . . seri 'nde Beethoven'ın Pas­ dan olan; '88 sonlarında
ward, Senaryo: Anatole de Macar kökenli İngiliz toral Senfoni' si var. (6 ölen Roy Orbison'ın, '89
Grunwald, lan Dalrymp­ oyuncu Leslie Howard'ın Ağustos Pazar TV 1) başında yayınlanan The
le, Görüntü: Max Greene, başrolünde oynadığı, Ha­ Sizin Seçtikleriniz adlı Mystery Gir/ albümünden
Müzik: John Greenwood, rold Young'ın yönettiği, programda, Yeni Türkü bir parça: She 's a Mystery
Oyuncular: Leslie Ho­ son çalışmalarından biri to Me. . . Heavy-metal'ci
ward, Mary Morris, Fran­ l 934 yapımı The Scarlet olan Fırtına'yı, Nilüfer de sayılan, ama daha çok
cis L.Sullivan, Hugh Mc Pimpernal'dan yola çıka­ Kayahan bestesi Esmer hard-rock türünden parça­
Dermott, Raymond Hunt­ rak yaptığı bir yönetmen­ Günler'i söylüyor . (6 larıyla tutulan, özgün an­
ley. 1 94 1 İngiltere yapımı, lik denemesi. İ lk film , Ağustos Pazar, TV 1) latımları ve düşünceleriy­
1 04 dak. Fransız Devrimi sırasında,
le de ilgi çeken Bon J ovi
aristokratları giyotinden·
Nazi döneminde, mah­ kurtaran bir İngiliz centil­ grubundan, Born to Be
kum edilen bazı ünlü kişi­ meninin öyküsüydü. Ho­ My Baby. . . Michael Jack­
ler, Almanya dışına kaçı­ ward ise, zaman ve meka­ son'dan, artık "bayatla­
rılmaktadır. Gestapo, bu mış" hale gelen Smooth
nı çağımıza taşımış. Aslı­
işi düzenleyenleri aramaya nın gerisine düşmeyen Criminal. . Bee Gees gru­
başlar . . . Tutuklu bulunan hatta daha çekici hale ge� bundan One. . . Yakışıklı
Polonyalı gazeteci Kos­ tiren bir "yeniden-çev­ Cliff Richard'dan We
lowski 'nin kızı Ludmilla, rim" bu; başlangıç bölüm­ Don 't Talk A nymore . . .
mahkumları kurtaranın, Ve, rock-opera'nın öncü­
leri biraz ağır gelebilir
İngiliz arkeoloji profesörü ama, sonradan nefis sah­ lerinden (A Night at the
Heratio Smith olduğunu neler geliyor! Opera) olan, ama son yıl­
düşünür ve ondan yardım larda eski kalitesinden çok
ister. Çünkü, kendisi de (10 Ağustos Perş., TV 1) CYBILL SHEPHERD. şey yitiren Quenn toplulu­
Kadife sesli sunucu Se­ ğundan I Want it A li. . .
zen Cumhur Önal'ın Unu­ (12 Ağustos Cumartesi,
tulmayanlar programında, TV 1)
Ray Charles, bir Mayfield
bestesi olan Hit The Road
Jack (and don't you come­
back nomore) ' i ; Mavi
Ay 'ın Maddie'si Cybill
Shepherd Stardust Me­
lody'yi, üçüncü intihar de­
nemesinde başarılı olup,
geçen yıl ölen Dalida bir
Madley; Enrico Masias da
Pour toutes ces raisons je
t 'aime'i seslendiriyorlar. CHICK COREA.
(10 Ağustos Perşembe, TV
Armoni programında
1)
Chick Corea konseri var.
Caz Dünyasından prog­
ramında, 1 988 Montreux Henüz 4 yaşındayken yet­
Caz Festivali'nden bölüm­ kin biçimde piyano çalma­
ler yayınlanıyor. (10 Ağus­ ya başlamış, yoğun klasik
tos Perşembe, TV 2) müı;ik eğitimi a l m ı ş ;
l 960' larda dönemin bü­
yük cazcıları (Miles Davis,
Keith Jarrett, Charles
-
Lloyd) ile birlikte çalmış;
başına Fatma geçer. " Bir yamadık adına. Dost mu, l 970'1erin başında, ünlü
kadın komiserin (hem) düşman mı bilinmez. Yu­ basçı Stanley Clarke'la
belki de görevi gereği kur- kandaki fotoğrafa bakar­ kurduğu Return To Fore­
tardığı bir işadamı ile ev- sanız, komiser Fatma'yla ver ile pop-caz'a yönelmiş;
liliğe varan aşk öyküsü . . . biraz samimiler galiba. son 4-5 yıldır ise, pop­
Başrol oyuncularının film- Filmin yönetmeni ise, şim­ caz' dan sıyrılarak, klasik
de gerçek adlarını kullan- dilerde Şişli Belediye Baş­ müzik ile caz arasında
maları . . . filmin ilginçlikle- kanlığı 'nı sürdüren Fatma kaynaşma kurmaya çalı­
rinden. Bir de TRT bülte- Girik'in gerçek sevgilisi ROY ORBISON. şan arayışlara yönelmiş,
nine göre Yılmaz Zafer Memduh Ün . . . Cumarte­ Yine zengin bir Pop­ en büyük caz piyanistlerin­
var başrolde. Ama konu- si günü Türk filmlerinin Vizyon var bu hafta. Tra­ den biri Corea. Kaçırma­
nun içinde bir türlü rastla- klasik seyircisine . . . veling Wilburys grubuyla yın ! (11 Ağustos Cuma,
birlikte l 960'lar müziğini TV 2) O

IKİBİNE DOGRU • 6 AGUSTOS 1 989• 65


IHI
GENEL İSTEK ÜZE R İNE

Bü ltenden seçmeler
7 Ağustos Pazartesi, TV 1 kuşları, Aysbergler söz konusu ya­ Türk Hava Kurumu Model Uçak
TV'de Sinema (İnsanlar Yaşadıkça) şam ortamında ve doğal çevrede ele Yarışması, TÜBİTAK Proje Yarış­
KONUSU : Hapisten yeni çıkan alınmıştır. ması gençleri, M . S . Ü . Devlet Kon­
Orhan (C.Arkın) kandırılarak bir
* * *
servatuarı öğrencilerinden Klasik
soygun işine karıştırılır. Bundan 8 Ağustos Salı, TV 2 Müzik, A.Ü.Öğrencilerinden çalış­
sonra olaylar, aleyhine gelişmeye Belgesel (Zamamn Arşivinden) malar, M . Ü.G. S . F. deki duvar pa­
başlar. Orhan da kendisine bu oyu­ KONUSU: Bu bölümde, insanlı­ nosu . M . S . Ü . Tekstil Bölümü öğ­
nu oynayan kişilerden intikam al­ ğın varoluşundan beri bir tabu ola­ rencileriyle söyleşi, M . S . Ü . Devlet
mak için çalışır. rak gördüğü gökyüzü ve insanı uçuş konservatuarı öğrencilerinden Kla­
* * * düşüncesi işleniyor. Dünyanın çeşit­ sik Müzik Trio'su, Ud çalan ve bes­
8 Ağustos Sah , TV 1 li bölgelerinden insanların çeşitli te yapan bir genç, E.A. Ü. öğrenci­
amaçlar uğruna kendilerini boşluğa si ile söyleşi yer alıyor.
Dizi (Küçük Büyük Bütün Canltlar) * * *

KONUSU: Tristan'ın arkadaşla­ atmaları konularına, bunların ne­


denlerine ve sonuçlarına değiniliyor. 1 2 Ağustos Cumartesi, TV 1
rıyla gittiği dansta sarhoş olup He­ * * * Dizi (Shingen)
len 'e rezil olan Harriot dostlukları­ KONUSU: Hırslı Kenşın planlar
nın ilerlemesi üzerine bütün umut­ 9 Ağustos Çarşamba, TV 1
yapmaktadır. Imagava'nın karısı
larını yitirmiştir. Ancak Helen 'in Genç Yüzler Genç Sanatçılar ölünce Şingen'le olan bağları kop­
köpeğinin sakatlanması ilişkilerini KONUSU: Gençlerin ilgi duyabi­ muştur. Koi Suwa'ya döner. Sano­
düzeltecektir. lecekleri sanatlar atölyelerinde iş- e'nin oğlu Şiro'da kör olur.
* * *
leniyor. . * * *

8 Ağustos Sah, TV 2 * * *
1 2 Ağustos Cumartesi, TV 1
Belgesel (Derinliğin Sım) 1 0 Ağustos Perşembe, TV 2
Süper Turistler
KONUSU: Kuzey Buz Denizi ve Gençler Üretiyor KONUSU: Programa, Almanya,
yöredeki hayvanlar; Kutup Ayısı, KONUSU: Saip Ertem 'in hazır­ Fransa ve Türkiye konuk ülke ola­
Morslar, Kari bular, çeşitli deniz ladığı programın konularından rak katılıyor. Açılış köyün tanıtımı
ile başlıyor ve havuz oyunlarıyla de­
vam ediyor. Havuz oyunlarında El­
bise Rally, Sörf üzerinde oryantal
ve Limon çıkarma yer alıyor. Show
bölümünde ise; Havuç kesme, Sırt
basketi ve Un içinde boncuk bulma
yer alıyor. Program final ve ödül tö­
renleriyle sona eriyor.
* * *

1 2 Ağustos Cumartesi, TV 2
Dizi (Düşman A ileler)
KONUSU: Keith 'le oğlu arasın­
daki soğukluk sona ermiştir. Ama
Keith kutsuzdur . Çünkü babası ile
Jennifer'i bir arada görmüştür. Ve
bunu annesine bildirir. Bu arada
Libby'nin küçük kızı ne yazık ki öl­
müştür ve acılı günlerinde Mike ona
büyük yakınlık gösterir.
* • *

1 2 Ağustos Cumartesi, TV 2
Dizi (Hayatm Gerçekleri)
KONUSU: Natalie dönem ödevi­
ni hazırlamaktadır . Hazırladığı so­
rulardan yararlanarak arkadaşları­
na ve kendisine birer eş bulmaya ka­
rar verir. Bakalım makinenin bula­
cağı eşler aradıkları erkekler olacak
mıdır?

66 • İKİSİNE DOGRU • 6 A�USTOS 1 989


Bodrum BAŞKA GÜZELDİR
HOTEL CLUB M İLE

H otel C l u b M

• FV H otel M a na g e m e n t
• Ote l ve C l u b Böl ü m l e r i
• D e n i z , P l aj , Tat h S u H avuzu
De n i z Suyu H avuzu
• Resta u ra nt ve B a r l a r

Res: İstanbul
FV Hotel Management Merkez
Ofis (1) 130 59 59 - 60

You might also like