Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 652

0 MESNEVİ DERSLERİ

İÇİNDEKİLER 1

ِ ‫ا َ ْل َمثْنَ ِويُُّّ ْالعَ َر ِبيُُّّالن‬


ُّ‫وري‬

Telif:

Bediüzzaman Said Nursi


2 MESNEVİ DERSLERİ
İÇİNDEKİLER 3

........................................................................................................................ 5

ÖNSÖZ........................................................................................................................... 7

MUKADDEME ........................................................................................................... 11

Birinci Risale

........................................................................... 17

Marifet-i Nebi (s.a. .................................................... 36

Üçüncü Risale

ve ............................................ 67

Dördüncü Risale
KATRE
................................................................................ 92

HABAB
- .................................................... 178
4 MESNEVİ DERSLERİ

HABBE
Meyvenin
Çekirdeklerinden Bir Habbe ....................................................................................234

Yedinci Risale
ZEHRE
- ...........................................................293

Sekizinci Risale
ZERRE
................................................................347

Dokuzuncu Risale

......................................................376

Onuncu Risale
.....................................................................401

On Birinci Risale

.............................................................472

NOKTA
Marifet Nurundan Bir Nokta.........................................521

On Üçüncü Risale
NUR
Nur .............................................................536

- KAVRAMLAR ................................................................................597

....................................................................................................650
TAKDİM 5

denilince ge-
nelde denilince de daha çok Avrupa ve Amerika ge-
du-
î -
nu Sina gibi zâtlar, bunlardan sade
diüz-
zaman Said Nursîdir. Kendisi O
en büyük ilim müesseselerinden olan - - de Genelkur-
hizmet etti. Cumhuriyetin kuru-
lu , Anadolud
-
ka
Yeni nesillerin ve
Risale-i Nur ismiyle de metot olarak müsbet
hareket n
ir
ol tan fazla dile tercüme edildi.

-
da cü-
me -
ma rda
an hayli dercedilen Kavram-
kendi
-
- kamuoyunda
6 MESNEVİ DERSLERİ

kül -
mak
let-
le -
ya u
in (a.s.m)
yi ,n
Hind kta tereddüt etmemek
gerekir.
erlerimi-
-

er
edir.
-

lerin-
de ola-

yo-
rum.
ÖNSÖZ 7

ÖNSÖZ

-
taplar
Öyle ki, Mevlâna Câmi, bu eseri sebebiyle Mevlâna

-i
Müs -

Bediüzzaman, ya - -
la
ön
nevi-i Arabî- -
katle desiy-
le - -

-i Nuri-
-
Mesnevi -
la rine, man
is lâ
ula cek te-
mi
bir nesirdir.

esa
ha
ba
8 MESNEVİ DERSLERİ

-
rürüz. Mesela:
-
- Tevhid denizinden bir damla (Katre)
- -
-
habbe (Habbe)
-
-
-
-
- Marifetullah nurundan bir nokta (Nokta)

Ab
kar ri-

-
-i Nu-
ri
- -

pay -
not het-

ol
fark
gel yabi-
lir.
Arabî
-
-
müracaat edildi.
-

edildi.
- me ve kav-
ramlar lügatine yer verildi.
-
ÖNSÖZ 9

gi
- -
söy
ya
- -
la
-

ter ade etti-

Vey -
-
kürlerimi sunuyorum.
-
10 MESNEVİ DERSLERİ
MUKADDEME 11

MUKADDEME

1. Ders

Risale- - -
1
mua

2
ziyade ulûm-u akliye ve felsefiyede hareket et-
ti -ül hakaike3 -i tarîkat ve ehl-i hakîkat gibi bir meslek
ara -
fikri hikmet-

edil müellifin kendi Türkçesidir.


2
Eski
Said Yeni Said ise Cumhuriyet döneminin. Eski Said, da-
-

garip ve kimsesizdir, gelecek nesillerin hidayetine vesile olacak nurlu Kur'an reçetelerini
yaz
3
Hakîkat-ül hakaik, dukla -
li-

ha
isim du -
na dikkat çekilmektedir. Mesela bkz: Sözler, s. 473
12 MESNEVİ DERSLERİ

- tmek istedi.4
Bak
gide - -i
5
i Sa-

- hakîk -
üstad-
lar.6 Nefs- ca-
hedeye mecbur etti.7 - lâ-
- kalb -
rak, ehl- -
8
Cenâb-
ha ُّ ُّ‫احد‬ َ ُّ ُّ‫ش ْىءُّ ُّلَ ُّهُ ُّاُّيَةُّ ُّتَدُل‬
ِ ‫علُّى ُّاَنَّ ُّهُ ُّ َو‬ ُِّ ‫َوفِى ُّ ُك‬
َ ُّ ‫ل‬
9
hakîkatine -

4
-k
kalb, in

yüksek gerçekle
ma -
ra -
rak g kan-
rebilirler.
5
-
6
Sülûk
üni reni-
yor. Onun gi -
lâs, sebat, sada
7

bedi

özel bir öne


8

gözüyle renk

9
Yani, -
Atahiye ve -
- - - Beyân, I, 25.
MUKADDEME 13

- - -
kalb kalb
tedavi ve nefsin
Ye -
Arab -
iyyemalar ve sâir dersleri ve Türkçede o vakit
Nok -
-
mücadeleye bedel, hariçte muhtaç mütehayyirlere ve dalâlette giden ehl-i felsefe-
-

ÜÇÜNCÜ NOKTA
-
tu - -i hakîk -
-i ilhad ve dalâleti de tam ilzam ve iskât ediyor. Demek bu
Ara -
hükmündedir. s-i
em -
10
hükmünde ve ilmelyakîn ise, aynelyakîn derecesinde
bir itminan ve bir kanaat veriyor.

DÖRDÜNCÜ NOKTA
- Eski Said ilm-i hikmet ve ilm-i hakîkatin ço -
ma
-
- ve medresenin yüksek derslerini gören eski talebelerinin fehimlerinin dere-
ce
- - ya-
-
kat
di, Risale-

10
he-
yi ilmen bilmekle bizzât hissetmek ve
tat du nu bilmekle muzu bizzât
iyilikler Allah hakîkatini ilmen bilmekle bizzât bunu
zev
14 MESNEVİ DERSLERİ

mü -u hafiye gibi
en kalb ve ruh içinde yol açmaya muvaffak ol-
-i Nur, hem enfüsî, hem ekseri cihetinde turuk-u cehri-

Âde
Hem Risale-
- - at-
siz
ehl-

bin
eder -ki, bir
risale olacak derecede ehemmiyetli iken- -
zan bir-
-
ris

Said Nursî
MUKADDEME 15

- - ZAR

Bil ki:
meseleler ise, Furkan-
iba -tekrar mütalaa
eyle, ta ki Kur andaki ِ ‫ت ُّ َواْالَ ْر‬
ُّ‫ض‬ ُِّ ‫سمُّ َوا‬ ُُّ ‫لَ ُّهُ ُّ ُم ْل‬
َّ ‫ك ُّال‬ Göklerin ve yerin mülkü
11

nefs-i em
Hat -
nefsim
12
al
-
13
Ben onlardan her biri-
ne mahsus bir makamda ihtiyaç gördüm. Çünkü mücahede hareketi beni zaman
za -

-
net -

müt eden
yere, kâh yer kalb
ara Sukût
ve suû -

kere, ifa
tez -
ra an

11
Mes
12

asi, da
kanaatimizce büyükler -
detleniyor. Ta
13

Kat ma -
‫‪16‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫‪ar‬‬

‫ُّل َ ْنفُ ِسنَا‪ُّ..‬آميِ َُّ‬


‫ن ُّ‬ ‫َا‪ُّ،‬و ُم ْر ِشدا ً ِ ُّ‬
‫احن َُّ‬‫َاُّوأ َ ْر َو ِ‬
‫اَللُّ ُه َّمُّاجْ عَ ِلُّالقُرآنَ ُّنُوراًُّ ِلعُقُو ِلنَاُّوقُلُوبِن َُّ‬
‫‪-‬‬
‫‪fis‬‬

‫‪bir dua ile beni istifade ettirmen gerekir.‬‬


LEM’ALAR 17

Birinci Risale

14

14

ha -
lif edil lerdir.
‫‪18‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫‪2. Ders‬‬

‫‪MÜNACÂT‬‬
‫انُّ ُم َح َّمدُُّّ ُّ‬ ‫س ُِّ‬ ‫تُّ ِل َ‬ ‫سيَّالَ ُّةُُّ ِبتَسْب ِي َحا ُِّ‬ ‫َاتُّال َّ‬ ‫ِكُّهُّ ِذُِّهُّ ْال َكا ِئن ُُّ‬ ‫حُّ ِب َح ْمد َُّ‬ ‫س ِب ُُّ‬ ‫نُّت ُ َ‬ ‫َكُّ َياُّ َم ُّْ‬ ‫س ْب َحان َُّ‬ ‫ُ‬
‫س َال ُُّم‪ُّ .‬‬ ‫صالَُّة ُُّ َُّوال َّ‬ ‫علَ ْي ُِّهُّال َّ‬ ‫َ‬
‫ار‪ُّ،‬‬ ‫ص ِ‬ ‫ال َ ْع َ‬ ‫اجُّ ُّْ‬ ‫لُّوأ َ ْف َو ُِّ‬ ‫اجُّ ْالُّ َجْ يَا ُِّ‬ ‫علَىُّأ َ ْم َُّو ُِّ‬ ‫كُّ َ‬ ‫ص ِديَ ُّةُُّت َ ْسبِي َحاتِ ُِّهُّلَ َُّ‬ ‫جُّأ َ ْ‬ ‫إِ ُّْذُّ ُه َُّوُّالَّذِيُّتَت َ َم َّو ُُّ‬
‫ار‪ُّ .‬‬ ‫والَد َْو ُِّ‬ ‫ورُّ ْ‬ ‫ص ُِّ‬ ‫والعُ ُ‬ ‫لُّ ْ‬ ‫صو ُِّ‬ ‫بِ َم ُِّرُّ ْالفُ ُ‬
‫ص ِديَ ُّةَُّتَسْبيِ َحاتِ ُِّهُّ‬ ‫قُّ ْال َ ْوقَاتِ‪ُّ،‬أ َ ْ‬ ‫لىُّأ َ ْو َرا ُِّ‬ ‫ع َُّ‬ ‫تُّ َو َ‬ ‫تُّ ْال َكائِنَا ُِّ‬ ‫صفَ َحا ُِّ‬ ‫لىُّ َ‬ ‫ع َُّ‬ ‫اَللُّ ُه َّمُّفأَبِ ُّْدُّ َ‬
‫ت‪ُّ .‬‬ ‫صا ُِّ‬ ‫إلىُّيَ ْو ُِّمُّ ْال ِقيَا َم ُِّةُّ َو ْالعَ َر َ‬ ‫سالَ ُُّمُّ َُّ‬ ‫صالَُّة ُُّ َُّوال َّ‬ ‫علَ ْي ُِّهُّال َّ‬ ‫َ‬
‫انُّ‬
‫س ُِّ‬ ‫كُّبِ ِل َ‬ ‫ظ َم ُِّةُّقُد َْرتِ َُّ‬ ‫ع َ‬ ‫شُّ َ‬ ‫ع ْر ِ ُّ‬ ‫تُّ َ‬ ‫اج َدُّة ًُّتَحْ َُّ‬ ‫س ِ‬ ‫ض‪َ ُّ،‬‬ ‫ِكُّ ْال َ ْر ُ‬ ‫حُّبِ َح ْمد َُّ‬ ‫سبِ ُُّ‬ ‫نُّت ُ َ‬ ‫َكُّيَاُّ َم ُّْ‬ ‫س ْب َحان َُّ‬ ‫ُ‬
‫ك‪ُّ .‬‬ ‫لُّت َ ْس ِلي َماتِ َُّ‬ ‫كُّ َوأجْ َم ُُّ‬ ‫َ‬ ‫صل َوا ِت َُّ‬ ‫َ‬ ‫لُّ َ‬ ‫ض ُُّ‬ ‫ْ‬ ‫َ‬
‫عل ْي ُِّهُّأف َ‬ ‫َ‬ ‫ُم َح َّم ِدهَاُّ َ‬
‫كُّبِأ َ ْل ِسنَ ُِّةُّأَحْ َوا ِل َها‪ُّ.‬‬ ‫ضُّلَ َُّ‬ ‫تُّ ْال َ ْر ِ ُّ‬ ‫وال ُمت َْر ِج ُُّمُّ ِلت َ ْس ِبي َحا ُِّ‬ ‫قُّ ْ‬ ‫اط ُُّ‬ ‫إِ ُّْذُّ ُه َُّوُّالنَّ ِ‬
‫في ُِّ َُّم َد ِارهَا‪ُّ .‬‬ ‫ضُّفيُّ ُم ْستَقَ ِرهَاُّ ُّ‬ ‫تُّ ْال َ ْر ُُّ‬ ‫سالَتِ ُِّهُّا ْستَقَ َّر ُِّ‬ ‫َوبِ ِر َ‬
‫سا ِن ُِّهُّ ُّ‬ ‫تُّ ِل َ‬ ‫ع ْم ِرهَاُّبِت َ ْسبِي َحا ُِّ‬ ‫لىُّنِ َهايَ ُِّةُّ ُ‬ ‫ارهَاُّإِ َُّ‬ ‫ط ِ‬ ‫ضُّبِأ َ ْق َ‬ ‫قُّ ْال َ ْر َُّ‬ ‫اَللُّ ُه َّمُّفَأ َ ْن ِط ُِّ‬
‫سالَ ُُّم‪ُّ .‬‬ ‫صالَُّة ُُّ َُّوال َّ‬ ‫عل ْي ُِّهُّال َّ‬ ‫َ‬
‫يعُّ ْال َ ْم ِكنَ ُِّةُّ‬ ‫تُّفِيُّ َج ِم ُِّ‬ ‫ينُّ َو ْال ُم ُّْؤ ِمنَا ُِّ‬ ‫ؤمنِ َُّ‬ ‫ِكُّ َج ِمي ُُّعُّ ْال ُم ِ‬ ‫حُّبِ َح ْمد َُّ‬ ‫نُّيُسبِ ُُّ‬ ‫َكُّيَاُّ َم ُّْ‬ ‫س ْب َحان َُّ‬ ‫ُ‬
‫ت‪ُّ .‬‬ ‫تُّ َوأت َمُُّّالتسْليِ َما ُِّ‬ ‫َ‬ ‫صل َوا ُِّ‬ ‫َ‬ ‫لُّال َّ‬ ‫ْ‬
‫عل ْي ُِّهُّأك َم ُُّ‬‫َ‬ ‫َ‬ ‫انُّ ُم َح َّم ِد ِه ُّْمُّ َ‬ ‫س ُِّ‬ ‫تُّبِ ِل َ‬ ‫َوال ْوقَا ُِّ‬ ‫َ‬ ‫ْ‬
‫ان‪ُّ .‬‬ ‫الي َم ُِّ‬ ‫لُّ ُِّْ‬ ‫نُّأ َ ْف َواُِّهُّأ َ ْه ُِّ‬ ‫كُّ ِم ُّْ‬ ‫وارُّت َ ْسبِي َحاتِ ُِّهُّلَ َُّ‬ ‫َرُّأ َ ْن ُُّ‬ ‫ظاه ُُّ‬ ‫ي ُِّتَت َ َ‬ ‫إِ ُّْذُّ ُه َُّوُّالَّذ ُّ‬
‫كُّ‬ ‫صالَت ُ َُّ‬ ‫علَ ْي ُِّهُّ َ‬ ‫كُّ َ‬ ‫ِكُّلَ َُّ‬ ‫تُّ ُم َح َّمد َُّ‬ ‫َرُّبِت َ ْسبِي َحا ُِّ‬ ‫ع ْم ُِّرُّ ْالبَش ُِّ‬ ‫آخ ِرُُّّ ُ‬ ‫لىُّ ِ‬ ‫ني ُِّآ َد َُّمُّإِ َُّ‬ ‫قُّبَ ُّ‬ ‫اَللُّ ُه َّمُّفَأ َ ْن ِط ُّْ‬
‫ن‪ُّ .‬‬ ‫ار َح ُّْمُّأ ُ َّمت َ ُّهُ‪ُّ.‬آميِ َُّ‬ ‫ار َح ْمنَاُّ َو ْ‬ ‫يقُّبِ ُح ْر َم ِت ُِّهُّ َوبِ َرحْ َمتِ َك‪َ ُّ،‬و ْ‬ ‫كُّ َك َماُّيَ ِل ُُّ‬ ‫سالَ ُم َُّ‬ ‫و َ‬
LEM’ALAR 19

kâinat, mümessili olan Muhammedin


(a.s.m)
de ga-
la

(a.s.m) tes-
bi

Arz,
mü -
olsun- hamd ile Seni tesbih eder.

Onun ris

-
hammedin (a.s.m) nutka getir, söylet.

Erkek- -i iman, bütün mekân ve


za -en ekmel salâ-
vat - hamd ile Seni tesbih ederler.

Çünk -i
ima

yap

rah
metine merhamet et. (Âmin)
20 MESNEVİ DERSLERİ

ُّ ‫يم‬
ُِّ ُّ‫الرح‬
َّ ُّ‫ن‬
ُِّ ُّ‫الرحْ م‬ ُِّ ُّ‫بِس ُِّْم‬
َّ ُّ‫ّللا‬

ُّ‫ش ْيءُُّّ َو ِكيل‬ ُِّ ‫علَىُّ ُك‬


َ ُّ‫ل‬ َ ُّ‫ش ْيءُُّّ َو ُه َُّو‬ ُِّ ‫قُّ ُك‬
َ ُّ‫ل‬ ُّ َ
ُُّ ‫ّللاُُّخَا ِل‬
َ
ُّ ِ ‫تُّ َوال ْر‬
‫ض‬ ُِّ ‫س َم َاوا‬ َّ ‫ُّلَ ُّهُُّ َمقَال ِي ُُّدُّال‬

15
Göklerin ve yerin anah
ُّ‫ش ْيء‬
َ ُّ‫ل‬ ُُّ ‫انُّالَّذِيُّبِيَ ِدُِّهُّ َملَ ُك‬
ُِّ ‫وتُّ ُك‬ ُ َ‫ف‬
َُّ ‫س ْب َح‬
16

ُ‫الَُّّ ِعن َدنَاُّخَزَ ائِنُ ُّه‬


ُّ ِ‫ش ْيءُُّّإ‬ ُّْ ‫نُّ ِم‬
َ ُّ‫ن‬ ُّْ ِ‫َوإ‬
17

‫َاصيَ ِت َها‬ ِ ُّ‫الَُّّ ُه َُّو‬


ِ ‫آخذُُّّ ِبن‬ ُّْ ‫َماُّ ِم‬
ُّ ‫نُّ َدآبَّةُُّّ ِإ‬
18

Sebepler, kudretin tasarrufuna bir perde-


dir. Çünkü izzet ve azamet, perdeyi iktiza eder.20
19

-i Samedaniyedir. Çünkü tevhid ve celâl böyle ister.


Sultan- -

-
-
-

15
Zümer, 62-63
16
Yasin, 83
17
Hicr, 21
18
Hûd, 56
19
Cenâb- -
muru bu -
hi kudrettir.

perdesinin arka
20
yükle-
lay-
LEM’ALAR 21

var

me
Evet,
hik

me
naza

Azrail aleyhisselâm, Cenâb-


ben
-
ra

-
- -
21
meme Fakat
tevhid ve celâl, sebeplerin ellerini hakîki tesirden men eder.

Birisi -
ka -
ta dalâletin müdahalesi mümkündür.
hakîk vücud
Onun rür ve
laha is-
22

21
Ayet ve hadislerde zaman zaman ifadesi geçer. Mesela
onla (Fetih, 10) Devletin eli la-
bi, Kur'ân ve hadislerde geçen ifadesinden de maddî bir el anla-
rekir.
22
Âmiyane tevhid, anne- bir-

yer alabi -
22 MESNEVİ DERSLERİ

- la-

- Sâni -
sikkesi,
- hâ-
temi
-
23
Sul
24

ha

olur.
izni ile has bir cisim, mahsus bir

-u kalb sahibi olan anlar ki,


s bir sikkedir. (Celle
celâluh)

-
lûk, câmiiyeti itibariyle,
-

yip far Hakîki tevhid ise, tahkiki iman sahiple-


rinin tevhididir. Bun
du -
nu bilirler.
23
Sikke, paraya vurulan mühür; hatem, genel anlamda mühür; la-

24
Hayat, Cenâb-
o de
Hayat, mad san-
lar rika-
rk -
rak gibi unsurlar hayata hizmet eder, onu netice verir. Âdeta kâinat büyük bir fabrika
mul maddesidir.
LEM’ALAR 23

-
- ve bütün kevnin nurlu bir çekirde
-

- gayet hikmetli- muayyen nizamlar ile bütün vücud


- ve hassas- â
Bu itibarla, - -

-
- lerini yazan,
-
25
-
- -
an le-
rin Rabbine mahsus bir hâtemdir.

-
sal
-i Serme -
diyet tecellisin-
-
farz edilip- bütün sebepler taklidini yapmak ve mislini getirmek için toplansalar,
26
bir

25
-
za
kal -
temleri eser, bazan ves
ve
ekilen hakîkat çe -
hir -

26
-
1- (Ey peygamber!) tir-
24 MESNEVİ DERSLERİ

Nas
et
par hakîk -asale

ve
â
-i Ezel ve Ebedin27 si-
28
ne -
hatta bir sinek ve bir çiçekte-
- nihayetsiz bir kudret-
- bir ilm-i muhît
- ve bir irade-
- -

Hatta - - her bir zerreye mutlak bir ulû-
hi - - -
beplerden her birine -

mek için bir araya gelseler, birbirlerine y tire-


mez
2-
gel
ler yapar. Al
hayat ya -
lâm meydana getiremez
27
Bediüz a-
ifade -
âlimler Cenâb-
görme lerdir. Bu ta -
nâb-
olan Allah bütün âlem mak
Böyle tabirler ve temsiller, mes'ele
görevi görürler.
28

yazma
Cenâb- -
cel
Cenâb- cûdun mahiyetine
LEM’ALAR 25

Çünkü her bir zerrenin, - - hayret


ve sebe-
mevcûd -bir ne-
fe - mevcûdatla olan nisbetle-
rin ir-
zer
et

is
sa
-kud
ne varsa müsavi olan- Kadir-i Mutlaka isnad
et

ge -h - harfleri sa-
-
- - o ki-
ta

Aynen öyle de: - de -


29
de, vücub derecesinde kolay, makul bir yola gidersin. Tabiata ve sebeplere is-
-
yo mevcûd
le
red

- -
ki
bu çiçe
-
leri-
-
du

29

gösterir. Cenâb-
26 MESNEVİ DERSLERİ

30

-
rayla bu t -

31
oldu yü-
zün -
-
lerin
ken
mahsus bir matbaa gerektirir. Hatta tohum ve çekirdeklerin her birinin, bitki ve
-
rekir. Hâlbuki tohumlar ve çekirdekler madd
ben -
lâ-

in

de
ka di-
-
lâlet
32

30
- -
lar bun
misali, yü
bile âdeta le hay zât
elinde tutmayan, toprak- Top-
raktaki element aplar o
dildeki harflerle ya -
yap
31

kâbiliyettedir.
32
Kaside
atlar
us dir-
rettirir.
LEM’ALAR 27

bi

,- -
koy
-
miyle mühürledi ve
vurdu.

َُّ ‫ْفُّيُحْ يِيُّ ْال َ ْر‬


ُّ ُّ‫ضُّبَ ْع َُّدُّ َم ْوتِ َها‬ َُّ ‫تُّّللاُُّّ َكي‬ ُِّ َ ‫ظ ُّْرُّاِلُّىُّآث‬
ُِّ ‫ارُّ َرحْ َم‬ ُ ‫فَا ْن‬
ُّ‫ش ْيءُُّّقَدِير‬ َ ُّ‫ل‬ َ ُّ‫كُّلَ ُمحْ ِييُّ ْال َم ْوت َىُّ َو ُه َُّو‬
ُِّ ‫علَىُّ ُك‬ َُّّ ‫ِإ‬
َُّ ‫نُّذُّ ِل‬
-

33

ih
se
-
riltilir. Her n -
lay
ti-
yazla diriltilmeleri ve madan,
ek
hâs bir hâtemdir.

- et intizamla,
- -
ta
-
ve
34

Ben
33
Rûm, 50
34
Bkz. Yasin, 83 ve Zümer, 63
28 MESNEVİ DERSLERİ

al

Biri,
la-
-

de

kal
yo
Böyle yapan birisi, elbette ve elbette ebleh bir mecnundur.

- Mutlak intizam içinde mutlak mükemmellik,


-
- mutlak sühûlet
- mutlak giriftlik içinde mutlak imtiyaz görülüyor.

-
-
-
Evet, bahar mevsiminde yeryüzünde öyle hakîmane, basîrane ve kerîmane

- bir anda her yerde, bütün fertlerde bir tarz ile,


-
- intizam ile,
-
koy

- r gelmez.
-

Bak! Ehad-
LEM’ALAR 29

ar
ga tevhid mührü ahede edilir. Çünkü bu âlem,
-
- muntazam bir fabrika
-

a güzel bir

-
- ihtiyaç vaktinde,
-
-
ma ri-

omuz omuza verip bir müdebbire itaat ediyorlar.


bak. Bu düstur,
-
- gece ve gündüzden,
-
- -

- - bi-
rinden -, meyvele
- dalan
na
ma-
ne, mükemmel bir
bir Mürebbi- -i Kerîmin ameleleri olduk-
la -
dir.

mevcûd -
30 MESNEVİ DERSLERİ

-
göz
-
- -

-
-
- ülen bir teanuk ve
te

has bir hatem ve öyle bir zâta mahsus bir sikkedir ki:
ُّ‫س َّخ َراتُُّّ ِبا َ ْم ِره‬ َُّ ‫سُّ َو ْالقَ َم َُّرُّ َوالن ُج‬
َ ‫ومُّ ُم‬ َّ ‫َوال‬
َُّ ‫ش ْم‬ ri-
35

ُ‫ش ْىءُُّّ َخلَقَ ُّه‬ َ ْ‫اَلَّذُّىُّاَح‬


َ ُُّّ‫س َنُُّّ ُك َّل‬ 36

ُُّ ‫ن ُّفَيَ ُك‬


‫ون‬ ُّْ ‫ل ُّلَ ُّهُُّ ُك‬ ُّْ َ ‫ش ْيئًا ُّأ‬
َُّ ‫ن ُّيَقُو‬ َ ُّ ‫إِ َذا ُّأ َ َرا َُّد‬ ol
37

DOKUZUNCU

göreceksin!

ol

- ,38 -
örülen birlik ve basit-
lik diliyle,
- rahmet semereleri, kudret -
lûkat -
melerinin diliyle ve fertlerin birbirine benzemesiyle beraber birbirinden uzak
yer

35

36
Secde, 7
37
Yasin, 82
38
-
sela su, hidrojen ve oksijen elementlerinden, tuz ise sodyum ve klor elementlerinden
meydana gelir.
LEM’ALAR 31

hâdet eder -
za-i tasarrufun

in
gel -

mek
Buna binaen, en edna bir mahlûkta gerçek tasarruf ve en
rububiyet, bütün unsurlar kabza-
han
idare eden, kabza- i rububiyetinde tutan yüce zâta mahsustur.

mührüdür

mâlik olabilir misin? Misliyet diliyle


di âlik olabilirse bana da mâlikiyet iddia
ede

âlik ise, bana da mâ


tesanüt
diliyle âlik ise, bana da mâlikiyet iddia edebilir.
Yok

-
hayat ve ihya üzerine vurulan
-
keye bak!
Evet, vahdet-i terbiye ve ittihad- -
yesindeki külfet, bir tek meyvenin
ol
kül
mey

mey
32 MESNEVİ DERSLERİ

yal rikalar
ve makinelerin
Fark, sadece keyfiyettedir.

39
nüs

üc
-
kesrete isnad etmeye mecbur kalmakla birlikte- fe dele-

an

e
de
40

külfetsizlik,

-
ka

Bak! -u vücudun delilidir.


Onun gibi, ölüm dahi sermediyet ve bekâ delilidir.

- akan nehrin katrelerinin,


-
- salleri-

39

40

ayak gibi esas azalarda sistem olarak birbirine benzer. Koyun türünün bütün fertleri de
birbirine tevafuk eder.
LEM’ALAR 33

-
la
bun -

-
- erindeki devama,
- -
hit
be
Aynen öyle de, mevcûd - -

gel

mevcûd
kar-
eden, âli, sermedi, mücerret bir
ce
eder.
-
iadesi; sebeplerin de
ne
ara
mevcûdat, bütün
isimleri kudsî ve güzel olan celâl ve cemâl sahibi Zât-
-
-
-
-
- ve tebeddül eden mühürleridir.

Bak! Zerrelerden seyyarelere, fertler


diliyle Hâ -u vücuduna delâlet eder ve acziyle beraber umumî ni-
zam için
hâdette bulunur.

- vücud, Vahid- -
34 MESNEVİ DERSLERİ

san - ettim ve Katre isimli


Ara

Bil ki: Bu mevcûd - -


dette bulunur.
Ay
isim

bil
de
-
ra-
-

ini sana tasrih

nak
-

hâ-

-
mel - - kem-
mel
bu fâilin isimlerinin
ke

41

kemâlini izhar eder.

41

gi
Cenâb-
is
LEM’ALAR 35

- mâli-
kâinatta ne kadar kemâl ve cemâl varsa, Onun kemâline

ُ‫لُّ َج َمالُ ُّه‬


َُّّ ‫ع َُّّزُّ َك َمالُ ُّهُُّ َُّوُّ َج‬
َ
36 MESNEVİ DERSLERİ

42
Marifet-i Nebi (s.a.v

42
REŞHALAR 37

3. Ders

bürhanlar hadd ü hesaba gelmez. Lâkin büyük bür-


hanlar ve küllî hüccetler üçtür:
Birincisi
43
ve
giz -
Üçüncüsü
an-
-
son

44
Bil ki:
O kimdir? Mahiyeti nedir?
El-cevap:
Mekke bir mihrab ve Medine bir minberdir.45
- imam
- hatiptir.
- O, bütün peygamberlerin reisi
al
- O, bütün velilerin efendisi -
yor.
-
enbi ârdan meydana gel ke-
zinde bir kutuptur.

43
e
te
44
-
cisi
45
edir, çünkü mihraba yö-
nelinir.
dü lebilir, çünkü minber hutbe okunan yerdir.
38 MESNEVİ DERSLERİ

- O, -
- nuranî meyveleri, il-
ha -
ze

Ma -

olmakla beraber, onlar da bu


keli
َُّ ‫ط ْق‬
Sanki onlar icma ile ‫ت‬ ِ ‫ُُّّوُّب ِا ُّْل َح‬
َ َ‫قُُّّن‬ َ ‫ت‬ َ ‫ص َد ْق‬
َ le-

tezkiye le
el uzatabilsin!

Bil ki: nurani bürhan


teyid
edil
müjdelerle,
Keza onu tasdik eder.
Keza, hâtiflerin müjdeleri
Keza, kâhinlerin tevatürle nakledilen Onu tasdik eder.
-

ki ni-
lir râvilerin ve muhakkik muhaddislerin beyan ettikleri bin nin delâlet-
leri
46
Keza, saâdet- Ni-
te

bu

46
Saâdet-i dareyn -
REŞHALAR 39

âfâkî deliller
zâ enfüsî deliller de Onu tasdik eder.47
Çünkü:
-
-
hasletleri en üst derecede cem etmesi,
-
ima
- -i vüsuku, kemâl-i ciddiyeti ve kemâl-i me-
taneti,
- -
niyeti, -
tasdik etmeleri gibi-
eder.

Bil ki: Zamanî ve mekânî muhî


te muhît

Cezire-i Hadra -
Medine- (parlak Medine) olan Arap Ya -
ma muhît -
biseyi giyiyoruz, hayalen de olsa daire-i risalet merkezinin kutbunu vazife ba -

hüsn-i siret içinde faik bir hüsn-


-
tap ile bütün Beni Âdeme, hatta bütün cin ve inse, hatta bütün mevcûdata ezeli

Feya lel aceb! Acaba ne diyor?


bir haberden bahsediyor. Çünkü
âle acîb - -
me mevcûd

47
-
ne
40 MESNEVİ DERSLERİ

sun? Nereye gidi-


48
yor

-i hakîkat ve ziyadar bir nur-u hak


rediyor?

- Kâinatta umumi bir matem görürüz.


- Ondaki mevcûd bes-

-
dar
-
mahkûm, manas
-

da

bak!
-
mes ne geldi.
- mevcûd
- mevcûd
me
- -
bi
-
oyun tekvinî ayetlere birer sahife ve
ilâhî isimlere birer ayna hâline geldi. Öyle ki âlem terakki ile samedanî bir hik-

48
tabe-
ler ma-
me te
muh
REŞHALAR 41

-
- aczinin kudreti,
-
-
-
-
- -
-
ruy
Sonra, ka

nur
Binaenale mi-
yetsiz olur, yokluk derecesine sukût eder. Elbette böyle hârika, güzel bir kâinata,
böyle üstün, harikulâde ve muhakkik bir tarif edici
. Çünkü o takdirde kâinat bize bir
ma
ُّ‫تُّ ْال َ ْف َال َك‬
ُُّ ‫كُّلَ َماُّ َخلَ ْق‬
َُّ ‫كُّلَ ْو َال‬
َُّ ‫لَ ْو َال‬
49
(Ey nebi!) say

kemâl
gör
El-cevap: Bak, ne diyor kulak ver!
âdeti haber veriyor ve onu müjdeliyor.

O,
- saltanat-
- ve künuz-u esma-i ilâh
Onu,
- bir bürhan-

49

bir ma
ifade etme -
yetin mana
42 MESNEVİ DERSLERİ

- bir sirac- hakîkat,


- -i hidayet
- ve bir vesile-i saâdet olarak görürsün.

- muhabbet-i Rahmaniyenin misali,


- rahmet-i Rabbaniyenin timsali,
- hakîkat-
-
So birden
ve gar la -
-
Hiç mümkün - - böyle bir
zâ -bütün mertebeleriyle
beraber-

- i ku ter-
sen, acîb
sah
kadar
ka ahlâk
ahlâk san-

er melikler gibi korku kuvvetiyle sadece zahirde

mu
- kalblerin sevgilisi,
-
- nefislerin mürebbisi
- ldu.

Malumdur, mesela sigara gibi küçük bir âdeti küçük bir topluluktan tama-

görüyoruz ki bu zât
inat
ta
REŞHALAR 43

kirdek iken, koca bir

nice hârika
- -
ne
Acaba seyyidimiz olan O zât -
de birini, bu zamanda yüz senede yapabilirler mi?

nda birinin -velev



ehemmiyetsiz bir de bile olsa- -
dir gözleri önünde or-
ta
ka -
le

gir
- çok büyük bir vazifede,
- çok büyük bir vazifedar,
- büyük bir haysiyet sahibi,
- büyük bir emniyete muhtaç,
- büyük bir cemaat içinde,
-
- büyük bir de
- -
hâlis bir
cid - ulvî bir üslûb
kü -

âlet lun-
ma
َ َّ‫ِإ ْنُُّّ ُه َوُُُِّّّإال‬
‫ُُّّوحْ يُُّّيُوحُّى‬ O, ancak kendisine bildirilen bir vahiydir. 50

hakîkat -

50
Necm, 4
44 MESNEVİ DERSLERİ

tan yücedir.
51
-
kendisine hayalin hakîkat sûretinde görülmesinden münezzehtir.

-
lerden söz ediyor
or.
Malumdur, hakîkat -i merak pek çok kim-
se
ma seyyares hâl-
lerini sana h
istenileni verirsin.
-
yor
ehl-i un -
söylediklerine önem vermiyorsun?
-
va nden

52
ge
Keza, hârika hâllerin mahalli olan bir âlemden ve acîb

ُّ‫ت‬ْ ‫سُُّّ ُك ِو َر‬ ُ ‫ش ْم‬َّ ‫إ َذاُّال‬ 53

ُّْ ‫ط َر‬
‫ت‬ َ َ‫س َما ُءُُّّا ْنف‬ َّ ‫إ َذاُّال‬ 54

ْ
‫ُُّّزلزَ الَ َها‬
ِ ‫ض‬ ُ ‫ُُّّال َ ْر‬
ْ ‫ت‬ ِ َ‫اُّز ْل ِزل‬
ُ ‫إ َذ‬ da. 55

ُ‫ار َع ُّة‬ِ َ‫ا َ ُّْلق‬ 56

Keza O, öyle bir istikbalin vukuundan haber veriyor ki, ona nisbetle dünyevî

51
Tedlis
52
a deveran
eder.
53
Tekvir, 1
54

55
Zilzal, 1
56
Karia, 1
REŞHALAR 45

istik da, küçücük bir damla serap gibidir.57


Keza O, öyle bir saâdeti görerek müjdeliyor ki, ona nisbetle dünyevî saâdet,
da
Evet,
ler var ki
Elbette ve elbette bu hayret verici hâlleri ve hârika
acîb, hârika âdet
haber versin.
Evet, Onun âdette bulu-
nu

bunlar gibi öyle büyük


ve öyle hayret verici -
âdet de olmaz.
âlet -
san
gel
dün
ihtimam göstermiyorlar!

bu zât bürhan ve tevhidin hakkaniyeti derecesin-


âdete de katî bir bürhan ve par-
lak bir delildir.
Hatta davetiyle ve hidayetiyle ebedi saâdetin sebeb-i husulü ve vesile-i vusûlü
ol âdetin sebeb-i vücudu ve vesile-i ica-

- -i i bu
ce -
ra-

57
-
cukla
ce
bir gaflet hâlidir. Çünkü ahiret bir okyanusa benzetilirse, dünyevî gelecek ona nisbetle
bir damla seraba benzer.
46 MESNEVİ DERSLERİ

sonuna ka -
da dur

derin bi -
la

edi mahlûkat
- i safiline er.
Matlubunun verilmesiyle ise, mevcûdat kemâlât makamla

ha -

-
ve öyle Rahîm bir Alîm- zât en gizli bir can -

ke

Öyle hikmetli bir sûrette ve muntazam bir tarzda ikramda bulunur ve mer-
ha Alîm -

peyga -
in
- insan
-
- -
na kudsî esma-
zât ne istiyor?
Bak dinle! Bekâ
rahmet, inayet, hikmet ve adalet gibi - -
vücuduna - ebedî saâdetin verilmesini gerektiren had-
REŞHALAR 47

siz sebeplerden hiç biri, keza onu iktiza eden bütün kudsî
nu -he -
-
etmesine kâfi gelirdi.
alet -
ma

ُّ‫ان‬ ِ ‫ع‬ُ ‫انُُّّأ َ ْب َد‬


َ ‫ُُّّم َّماُّ َك‬ ِ ْ ِ‫ْسُُّّف‬
ِ ‫يُّال ْم َك‬ َ ‫لَي‬ dedir- 58

cemâle; kaba bir çirkinlik, ürkütücü


kü en ed-
na bir mahlûkun en edna hâcetiyle ilgili en edna bir sesi duyup tam bir ehemmi-
yet memek
memek, görül-
me
Gözle görülen böyle kusursuz bir cemâl mez. Yoksa
zât zât
eder.

Ey bu acîb -
ta
me-

- âdet
aç dayet feyziyle -i Bistamî,
Cüneyd- kadir- - Gazzalî, Muhyiddin
-i Arabî, Ebu Hasen- - - gibi bin-
lerce münevver meyveyi semere

Hz. Muhammede (a.s.m) salât u selâm getirmeliyiz:

58
-Dîn, IV, 258- -
Felâsife, el- - - - -Dîn
gibi kitapla
‫‪48‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫آنُّاْل َح ِكي ُُّم ُّ‬ ‫علَ ْي ُِّهُّ ْالقُ ْر ُُّ‬ ‫لُّ َ‬ ‫ىُّالَّذِىُّأ ُ ْن ِز َُّ‬ ‫ورانِ ُِّ‬ ‫تُّالن َ‬ ‫علُّىُّهُّ َذاُّالذَّا ُِّ‬ ‫س ِل ُّْمُّ َ‬ ‫لُّ َو َ‬ ‫ص ُِّ‬ ‫ُّا َللُّ ُه َُّّمُّ َ‬
‫سيِ َدنَاُّ ُم َح َّمدُّا ً ُّ‬ ‫شُّ ْالعَ ِظ ِيم‪ُّ،‬أ ْعنِيُّ َ‬ ‫نُّ ْالعَ ْر ِ ُّ‬ ‫يمُّ ِم َُّ‬
‫الر ِح ُِّ‬ ‫نُّ َّ‬ ‫الرحْ مُّ ُِّ‬ ‫نُّ َّ‬ ‫ُّ ِم َُّ‬
‫تُّأ َّمتِ ُِّه‪.‬‬ ‫سنَا ُِّ‬ ‫سالَمُُّّبِعَ َد ُِّدُّ َح َ‬ ‫فُّ َ‬ ‫فُّ ْأل ُِّ‬ ‫صالَةُُّّ َو ْأل ُُّ‬ ‫فُّ َ‬ ‫فُّ ْأل ُِّ‬ ‫ْأل ُُّ‬
‫اتُّ‬ ‫ص ُُّ‬ ‫ش َُّرُّبِنُب َُّوتِ ُِّهُّاْ ِل ْرهَا َ‬ ‫بو ُُّرُّ َوبَ َّ‬ ‫الز ُ‬ ‫لُّ َو َّ‬ ‫سالَتِ ُِّهُّالت َّ ْو َراُّة ُُّ َواْل ْن ِجي ُُّ‬ ‫ش َُّرُّبِ ِر َ‬ ‫نُّبَ َّ‬ ‫علُّىُّ َم ُّْ‬ ‫َ‬
‫سيِ ِدنَاُّ‬ ‫َارتِ ُِّهُّالقَ َم ُُّر‪َ ُّ..‬‬ ‫ْ‬ ‫َقُّبِإِش َ‬ ‫ْ‬
‫نُّالبَش َِر‪َ ُّ،‬وانش َُّّ‬ ‫ْ‬ ‫سُّ َو َك َوا ِه ُُّ‬ ‫ْ‬ ‫ْ‬
‫نُّ َوُّأ ْو ِليَا ُُّءُّالن ِ ُّ‬ ‫َ‬ ‫فُّال ِج ُِّ‬ ‫ْ‬ ‫َوه ََواتِ ُُّ‬
‫اسُّأ َّم ِت ُِّه‪.‬‬ ‫ْ‬
‫سالَمُُّّبِعَ َد ُِّدُّأنفَ ِ ُّ‬ ‫فُّ َ‬ ‫فُّأل ُِّ‬ ‫ْ‬ ‫ْ‬
‫صالَةُُّّ َوأل ُُّ‬ ‫فُّ َ‬ ‫فُّأل ُِّ‬ ‫ْ‬ ‫ْ‬
‫َو ْم ْوالُّنَاُّ ُم َح َّمدُُّّأل ُُّ‬
‫ظلَّتْ ُّهُُّ ْالغَ َما َم ُّةُُّ‬ ‫ط ُر‪َ ُّ،‬وأ َ‬ ‫عائِ ُِّهُّ ْال َم َ‬ ‫ع ُّةًُّبِ ُد َ‬ ‫س ْر َ‬ ‫لُّ ُ‬ ‫ش َج ُر‪َ ُّ،‬ونَزَ َُّ‬ ‫تُّ ِل َدع َْوتِ ُِّهُّال َّ‬ ‫نُّ َجا َء ُّْ‬ ‫علُّىُّ َم ُّْ‬ ‫َ‬
‫ْنُّ‬
‫نُّبَي ُِّ‬ ‫ْ‬
‫نُّالبَش َِر‪َ ُّ،‬ونَبَ َُّعُّال َما ُُّءُّ ِم ُّْ‬ ‫ْ‬ ‫ام ُِّهُّ ِمئاُّتُُّّ ِم َُّ‬ ‫نُّطعَ ِ‬ ‫َ‬ ‫صاعُّ ِم ُّْ‬ ‫نُّ َ‬ ‫شبُِّــ َُّعُّ ِم ُّْ‬ ‫نُّال َح ِر‪َُّ ُّ،‬و َ‬ ‫ْ‬ ‫ِم َُّ‬
‫َ‬
‫ّللاُُّل ُّهُُّ‬ ‫قُّ ُّ‬ ‫َ‬ ‫َ‬
‫صاُّة ُُّ َوال َم َد ُر‪َ ُّ،‬وأ ْنط َُّ‬ ‫ْ‬ ‫ْ‬
‫حُّفِيُّ َكف ْي ُِّهُّال َح َ‬ ‫َّ‬ ‫سبَّ َُّ‬ ‫َ‬
‫ثُّ َم َّراتُُّّ َكال َك ْوث ِر‪َ ُّ،‬و َ‬ ‫ْ‬ ‫َ‬
‫صابِ ِع ُِّهُّثالَ َُّ‬ ‫أ َ‬
‫بُّ‬
‫اح ُِّ‬ ‫ص ِ‬ ‫ش َج َُّرُّ َ‬ ‫لُّ َوال َح َج َُّرُّ َوال َّ‬ ‫ْ‬ ‫ْ‬
‫لُّ َوال َجبَ َُّ‬ ‫عُّ َوال َج َم َُّ‬ ‫ْ‬ ‫عُّ َوال ِذ َرا َُّ‬ ‫ْ‬
‫بُّ َوال ِجذ َُّ‬ ‫ْ‬ ‫ْ‬
‫ْيُّ َوال ِذئ َُّ‬ ‫َّ‬
‫َّبُّ َوالظب َُّ‬ ‫الض َُّّ‬
‫فُّ‬ ‫ْ‬
‫صالَةُُّّ َوأل ُُّ‬ ‫فُّ َ‬ ‫فُّأل ُِّ‬ ‫ْ‬ ‫ْ‬
‫ش ِفي ِعنَاُّ ُم َح َّمدُُّّأل ُُّ‬ ‫سيِ ِدنَاُّ َو َم ْوالَنَاُّ َو َ‬ ‫ص ُُّر‪َ ُّ...‬‬ ‫غُّالبَ َ‬‫ْ‬ ‫اجُّ َو َماُّزَ ا َُّ‬ ‫ْال ِم ْع َر ُِّ‬
‫نُّفِيُّ َم َرايَاُّ‬ ‫الرحْ مُّ ُِّ‬ ‫نُّ َّ‬ ‫تُّ ْال ُمت َ َمثِلَ ُِّةُّبِإ ْذ ُِّ‬ ‫ش ِكلَ ُِّةُّ ِفيُّاْل َك ِل َما ُِّ‬ ‫وفُّ ْال ُمت َ َ‬ ‫لُّ ْال ُح ُر ُِّ‬ ‫سالَمُُّّبِعَ َد ُِّدُّ ُك ُِّ‬ ‫فُّ َ‬ ‫ْأل ُِّ‬
‫لُّإلُّىُّ‬ ‫لُّالن ُزو ُِّ‬ ‫نُّ َّأو ُِّ‬ ‫ارئُُّّ ِم ُّْ‬ ‫لُّقَ ِ‬ ‫نُّ ُك ُِّ‬ ‫آنُّ ِم ُّْ‬ ‫نُّ ْالقُ ْر ُِّ‬ ‫لُّ َك ِل َمةُُّّ ِم َُّ‬ ‫اءُّ ِع ْن َُّدُّقِ َرا َءةُُِّّ ُك ُِّ‬ ‫تُّ ْال َه َو ُِّ‬ ‫ت َ َمو َجا ُِّ‬
‫نُّ‬ ‫الزما َ ُِّ‬ ‫آخ ُِّرُّ َّ‬ ‫ِ‬
‫ن‪..‬‬ ‫ن‪ُّ..‬آميِ َُّ‬ ‫ن‪ُّ..‬آميِ َُّ‬ ‫صالَةُُّّ ِم ْن َها‪ُّ.‬آميِ َُّ‬ ‫لُّ َ‬ ‫ار َح ْمنَاُّيَاُّإلُّ َهنَاُّ ِب ُك ُِّ‬ ‫َوا ْغ ِف ُّْرُّلَنَاُّ َو ْ‬
‫‪-‬‬ ‫‪-‬‬ ‫‪-‬‬
‫‪an-‬‬
‫‪kadar milyonlar salât u selâm eyle.‬‬
‫‪etinin nefesleri kadar‬‬
‫‪milyonlar salât u selâm olsun ki:‬‬
‫‪-‬‬ ‫‪risaletini müjdeledi.‬‬
‫‪-‬‬ ‫‪-‬‬
‫‪ler nübüvvetini müjde ile haber verdi.‬‬
‫‪-‬‬

‫‪oku‬‬ ‫‪-‬‬ ‫‪na-‬‬


‫‪di-‬‬

‫‪-‬‬
‫‪-‬‬
‫‪-‬‬
‫‪-‬‬
‫‪-‬‬
‫‪-‬‬
‫‪-‬‬ ‫‪-‬‬
REŞHALAR 49

- َ َ‫غُّ ْالب‬
ُّ‫ص ُر‬ َُّ ‫َماُّزَ ا‬ manas -
59
ha

et.
Âmin.. Âmin.. Âmin..

RE
Bil ki: Nübüvvet-i Ahmediyenin delilleri hadd ü hesaba gelmez. Onlardan
-
ret risalet-i Muhammediyeye
ayet-
le -
Eha - -
mediyenin (a.s.m) ris
-
-

Hüsn- -i sûret -i
tahsin ve talebi-
-i tahsin ve taleb-i tezyin -
be
delâlet eder.

59
-
celli kar
ulvî âlemlerde seyr ü se-
ya
50 MESNEVİ DERSLERİ

-
lû â
maz
mas â -

âmii ve
â
-
ma in
mak

oluyor, öyleyse
-
sev
- -
et
-
kar in
taab -i ferid zât, gayet bedihi olarak
se cak-

-i fer
müm -
rini hiç gösterebilir mi?

âle birbirine mukabil iki daire ve birbirine bakan iki


levha göreceksin.
O iki daireden biri
muntazam rububiyet dairesidir.
O iki levhadan biri, gayet mükemmellik ve ölçü içindeki murassa, musanna

daire ise, son derece inkiyad ve istikamet içinde parlak, münevver


ubudiyet dairesidir.
, gayet
câmiiyet içinde bir
-

da -
REŞHALAR 51

-
la
mü hede edesin.
Gözün bu hakîkat -

hiç mümkün müdür?

Sâni me-

hiç kabil midir?


Evet, bedihî olarak bilinir ki, O zât, mülkün mâlikinin nezdinde mahbûb ve
mak
Ey insan! Hiç mümkün müdür ki, her türlü güzelliklerle
Sâni -
mi
-
ve en mükemmel masnua
- ve o Sâni -
dir
te -
bir
ehemmiyet vermesin?
Hiç mümkün müdür ki böyle muhsin, muktedir bir Sâni , böyle istihsanda
bu

Hiç mümkün müdür ki, Onu sevmesin?

sirayet ettirmek istemesin?

gör
52 MESNEVİ DERSLERİ

sev
sev
REŞHALAR 53

4. Ders

Bil ki: Nübüvvet-i Ahmediyenin delilleri hadd ü hesaba gelme -


-
rumla beraber, -
yan ettim.
Keza -

ret ettim.
Keza Arabî - -
rin -
racaat et.

Bil ki:

ta

El-cevap:
-
-
-
60
- -u esma-
- hakîkat
- Âlem- -
-

60
Cenâb- -i kudsîde,
mahlû - Hafa, II, 132) Künuz-u esma-
ifadesi, bu hadis-
gel
Rezzak isminin hazinesin
54 MESNEVİ DERSLERİ

61
- -
-
- - - -
62
ka -
-
63
- - -
- Nev- hakîki hikmeti.
- ididir.
-
-

- Bir tek kitap olmakla


için
mu rinin her birinin
vir edecek; keza mütebayin meslek sahi-
-
sa

ÜÇÜNCÜ KATRE

al

Birinci Nokta
Bil ki: -
yet lüzumlu olur. Çünkü zikir tekrar
da-

61

gerçek - gam-
ber (a.s.m) bunun pratik ha
62
- - -

63
-i kübra,
bu ifa
insan mo
REŞHALAR 55

Bil ki:
ola
ken
hi ma-
- sat-
la

ُّْ ‫لُّ ِم‬


ُّ‫نُّ ُم َّد ِكر‬ َُّ ُّ‫س ْرنَاُّ ْالقُ ْرا‬
ُّْ ‫نُّ ِل ِلذ ْك ُِّرُّفَ َه‬ َّ َ‫َولَقَ ُّْدُّي‬
64

Üçüncü Nokta
Bil ki: -
nel
za -

Al
ilirsin.

-
-
-
-
-

Dördüncü Nokta
Bil ki:
te
teb -
didd
-
ker

64
Kamer, 17
56 MESNEVİ DERSLERİ

Bil ki: lerden bahseder ve kalbleri bunlara imana davet


eder. Dakîk hakîkat
bun kalb -
çe

65
Bil ki: Her ayetin
ve
yer
sû hâkîkat-

DÖRDÜNCÜ KATRE
felsefî

Birinci Nükte
-
miyor?
El-cevap: -
na -

65
Gazali, , I, 289; Kavaidu'l-Akaid, s. 112; Süyûti, el-Itkan
tereddüt cü-
ma -
rumla lar-
hi -
hiri önceki ümmetlerin helâ
Kur'
edi kem
tün
Kur' da si-
"Rabbi'l- âlemin" ifade layabil-
-
set -
hi
REŞHALAR 57

zât -
süflî -
le
El-cevap: Çünkü (böyle hâllerde) ibham daha mühim, icmal daha cemildir.
Zira:
Birincisi l için istid-
radî olarak bah -
mak zât
gö an ehl-i fen ûnuna ve
ar la-
ya ce
min ir-
ha mühimdir.
-
tifadesine mani olmaz. Fakat bu ekalliyeti birinci derecede nazara almakta, ekser
za

-
-
-
fay
Bu durumda onlara olan en be
-
-
-
Üçüncüsü hâl
zât için zikre Mû-
cidine bakan hâlleridir. Ama fenn-i hikmet ise, mevcûdattan kendileri için bah-
seder. O hâlleridir.
Böyle olun

-
ko -
ol - umumun fayda derecelerine

Dördüncüsü: -

- -
58 MESNEVİ DERSLERİ

re
-
-
müc

zât na-

-
-
- - -

ahen
sûre-
tiy - Sâni - -
zahirî -
sir et -
da Nazzam- tün
çek-
una bir zarar vermez.66

‫سُُّّ ِس َرا ًجا‬ َ ‫ش ْم‬ َّ ‫( َو َجعَ َلُُّّال‬Allah) 67

‫س ُّتَجْ ِري ُّ ِل ُم ْستَقَ ُّر ُّلَ َها‬ َّ ‫َوال‬


ُُّ ‫ش ْم‬ -
68
re
lamba olarak ifade etti? Hâlbuki fenne
gö -
ke
El-cevap:
dünya -

66
-
li
et

67
Nuh, 16
68
Yasin, 38
REŞHALAR 59

ye

nu
‫ِس َراج‬ lamba tabirinde,
- azamet-
-
-
-
lam -

‫تَجْ ِري‬ hareket eder


pe
ha lat -

say na-
leyh ‫تَجْ ِري‬ hareket eder
ye hakîkat
û
la -
na
in -

vadilerine sukût ettirirler.

-
def -
ya -
-

gi -
ya
susunda nefsine bak! Feya subha-
nallah! Dalâlet, hakîkat seyyareleri
- - -
zaf bir masnu ve musahhar bir mahlûktur. O, azametiyle beraber, sema deni-
zin
60 MESNEVİ DERSLERİ

â -

a-

َّ ُ‫طفُه‬
ُّ‫ُُّّالطي ُْر‬ َ ‫ُّاءُُّّفَت َْخ‬
ِ ‫س َم‬ ِ ‫اّللُُّّفَ َكاَنَّ َماُّخ ََّر‬
َّ ‫ُُّّم َنُُّّال‬ ِ ‫َو َم ْنُُّّيُ ْش ِر ْكُُّّ ِب‬
ُّ‫سحُّيق‬َ ُُّّ‫ا َ ْوُُّّت َ ْهوُّىُّ ِب ِهُُّّالرُّي ُحُُّّفُّىُّ َم َكان‬
(param-
par -
69
rük
Bu eyle.

Üçüncü Nükte

- Tevhid,
- nübüvvet
-
- ve ubudiyetle beraber adalet olmak üzere dörttür.
ler bu maksatlara birer vesiledir. -
linde derine dalmama
sûretiy
kevnî lelerde bazan bazan bazan da

müc

bil -
te -
ilâhî hakîkatlere birer temsildir.

mukaddemelerin meydana gel


müc

Dördüncü Nükte
-

69
Hacc, 31
REŞHALAR 61

Ona zama
- gece ve gündüz, saniyelerini sayan iki mil,
- sene
- ve

- atmosfer li
gibi,
- -
la
-
- ve sema -
ma
Bu yedi rükün üzerine bina edilen dünya, -
- -
hakîkat
bu ni-
la-

ebe -
da -
َُّ ‫صتُواُّلَعَلَّ ُك ُّْمُّت ُ ْر َح ُم‬
‫ون‬ ُُّ ُّ‫َواِ َذاُّقُ ِرىُُّّ ْالقُ ْرا‬
ِ ‫نُّفَا ْست َِمعُواُّلَ ُّهُُّ َوا َ ْن‬
du da ona kulak verin ve susun, ta ki merhamet edi-
70

la-
-
ti

Fel
Mevcûd

ُّ ُّ
aye
َُّ ِ‫تُّ ْال ِح ْك َم ُّةَُّفَقَ ُّْدُّاُوت‬
ً ُّ‫ىُّ َخي ًْراُّ َكث‬
‫يرا‬ َ ْ‫َو َم ْنُّ يُؤ‬

70
62 MESNEVİ DERSLERİ

71

Bu nükte, çok -
ma -
ile bu Nükte tayyedildi.72

a-

es -

mevcûd an yüzlerine nazar eder. Felse-

َُّ ُ‫نُّ ْال ُجن‬


ُّ‫ونُّفُنُون‬ َُّ ُ‫نُّ ْالفُن‬
َُّّ َ ‫ونُّ ُجنُونُُّّ َك َماُّأ‬ َُّّ ‫ِإ‬
73

bi
- -
- râik bir selâset,
- fâik bir selâmet,
- metin bir tesanüt,
-
-

71
Bakara, 269. Müellif, 12
72
-
la
73
Darb- - Emsal, I, 301.
Cünun li-

dan, hak
din da
REŞHALAR 63

-
cem etti.

- Yirmi senede ihtiyaç yerlerine göre tedricen, müteferrik ve parça parça in-
74
me
-
tam bir tesanütle indi.
-
gibi nihayet imtizaç ve ittihatla nüzûl etti.
-
tam bir intizamla beyan etti.
- z
(a.s.m) fehmine uygun üslûblarda tenezzülat-
ol
san
-
mu -i beyan, cezâ-
let-i nizam ve vuzuh-
-

ile nazil oldu.


ür ki, Tenzilde
öy -

ALTINCI KATRE:
s edilemeye-
ce
Bil ki:
- mütekellim,
- muhatap,
- maksat
- -

74

ret- denilir.
64 MESNEVİ DERSLERİ

-
reti tazammun eder, böylece ulviyeti ve kuvveti kat kat artar.
Evet, sözüne kulak verilmeyen fuzûli birinin temenni kuruntusun
eden sûreta emri nerede? Kudret ve iradeyi tazammun eden hakîkî ve nâfiz bir
emir nerede?

‫س َُّما ُُّءُّا َ ْق ِلعُّى‬ ُِّ ‫ضُّا ْبلَعُّىُّ َُّما َء‬


َ ُّ‫كُّ َويَا‬ ُُّ ‫ُّيَاُّا َ ْر‬
75

ُّ‫ين‬ َُّ ُّ‫عاُّا َ ْو َك ْر ًُّهاُّقَالَُّت َاُّاَت َ ْينَا‬


َ ُّ‫طائِع‬ ً ‫ط ْو‬ ُّ ِ ‫لُّلَ َهاُّ َو ِل ْـالَ ْر‬
َ ُّ‫ضُّا ْءتِيَا‬ َُّ ‫فَقَا‬
76

kelâ-
m

manla
sözüne al
ُّْ ‫لُّلَ ُّهُُّ ُك‬
ُ ‫نُّفَيَ ُك‬
ُّ‫ون‬ ُّْ َ ‫ش ْيئًاُّأ‬
َُّ ‫نُّيَقُو‬ َ ُّ‫إِنَّ َماُّأ َ ْم ُرُّهُُّإِ َذاُّأ َ َرا َُّد‬
77
olu
kelâm
Keza, hakîki mâlik, emri müessir ve hükmü nafiz bir amirin tasviri ve t-

ih paca-

Cenâb-

ُّ ُّ‫نُّفُ ُروج‬ ُّْ ‫ْفُّبَنَ ْينَاهَاُّ َوزَ يَّنَّاهَاُّ َو َماُّلَ َهاُّ ِم‬ َُّ ‫اءُّفَ ْوقَ ُه ُّْمُّ َكي‬ َّ ‫ظ ُُّرواُّاِلَىُّال‬
ُِّ ‫س َُّم‬ ُ ‫اَفَلَ ُّْمُّيَ ْن‬
ُّ ُّ‫لُّزَ ْوجُُّّبَهُّيج‬ ُِّ ‫نُّ ُك‬ ُّْ ‫ىُّ َوا َ ْن َبتْنَاُّفُّي َهاُّ ِم‬َُّ ‫ضُّ َم َد ْدنَاهَاُّ َوا َ ْلقَ ْينَاُّفُّي َهاُّ َر َوا ِس‬ َُّ ‫َواْالَ ْر‬
ُّ ُّ‫عبْدُُّّ ُمنُّيب‬ َ ُّ‫ل‬ ُِّ ‫ْص َرُّة ًُّ َو ِذ ُّْكرُّىُّ ِل ُك‬ ِ ‫تَب‬
ُّ ‫بُّ ْال َحصُّي ُِّد‬ َُّّ ‫ار ًكاُّفَا َ ْنبَتْنَاُّ ِبهُُّّ َجنَّاتُُّّ َو َح‬ َ ‫اءُّ َُّما ًءُُّّ ُم َب‬
ُِّ ‫س َُّم‬ َُّ ‫َون ََّز ْلنَاُّ ِم‬
َّ ‫نُّال‬

75
Hûd, 44
76
Fussilet, 11
77
Yasin, 82
REŞHALAR 65

ُّ ُّ‫ط ْلعُُّّنَضُّيد‬ َ ُّ‫لُّبَا ِسقَاتُُّّلَ َها‬ َُّ ‫َوالنَّ ْخ‬


ُُّ ‫كُّ ْال ُخ ُرو‬
‫ج‬ َُّ ‫ِر ْزقًاُّ ِل ْل ِعبَا ُِّدُّ َواَحْ يَ ْينَاُّبِهُُّّبَ ْل َدُّة ًُّ َم ْيتًاُّ َكذُّ ِل‬

-
yap .
-
ne

(kabirlerden) -
78

Sonra fuzûli -
na
ne var ne de
79
yok olan seyyal küçük timsalleri nerede?
-
-

Evet,
- hidayet cevherlerinin sadefleri,
-
- ve

he
Evet
- ai-
riyle, kemâl -
kmünde
ame

ُِّ ُّ‫لُّهُّ َذاُّ ْالقُ ْرا‬


ُّ ُّ‫ن‬ ُِّ ْ‫نُّيَاْتُواُّ ِب ِمث‬ َ ُُّّ‫سُّ َو ْال ِجن‬
ُّْ َ ‫علُّىُّا‬ ُُّ ‫تُّاْالِ ْن‬
ُِّ ‫نُّاجْ ت َ َم َع‬ ُّْ ُ‫ق‬
ُِّ ِ‫لُّلَئ‬

78
Kâf, 6-11
79
-
rüntü ola
‫‪66‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫يرا‬ ‫ض ُه ُّْمُّ ِلبَ ْعضُُّّ َ‬


‫ظهُّ ً‬ ‫ونُّبِ ِمثْ ِلهُُّّ َولَ ُّْوُّ َك َُّ‬
‫انُّبَ ْع ُ‬ ‫الَُّيَاْت ُ َُّ‬
‫ُّ‬

‫‪benzerini getirmek üzere top-‬‬


‫‪lansalar -‬‬ ‫‪- yine onun bir benzerini mey-‬‬
‫‪80‬‬
‫‪da‬‬
‫‪-‬‬ ‫‪âlet‬‬
‫‪fesa‬‬
‫‪-‬‬ ‫‪câmiiyet bulunur.‬‬
‫‪- O, câmiiyeti içindeki hüsn-ü delâlet‬‬
‫‪tarîk‬‬
‫‪eren‬‬ ‫‪lerini, kâmillerin mesleklerini ve muhakkiklerin mezheplerini‬‬
‫‪tazammun eder.‬‬
‫‪-‬‬ ‫‪-‬‬
‫‪la‬‬
‫‪sturdu, il-‬‬

‫‪kelâm‬‬
‫‪gö‬‬

‫آن‪ُّ .‬‬ ‫ورُّ ْالقُ ْر ُِّ‬ ‫آنُّن َِو ُّْرُّقُلُوبَناُّبِنُ ُِّ‬ ‫علَي ُِّهُّ ْالقُ ْر ُُّ‬ ‫نُّأ ُ ْن ِز َُّ‬
‫لُّ َ‬ ‫قُّ َم ُّْ‬ ‫آنُّ َوبِ َح ُِّ‬ ‫قُّ ْالقُ ْر ُِّ‬ ‫اَللُّ ُه َُّّمُّبِ َح ُِّ‬
‫لُّ َداء‪َُّ ُّ،‬وُّ ُمونِسُّا ًُّلَناُّ ِفيُّ َحيَاتِنَاُّ َوبَ ْع َُّدُّ َم َماتِنَا‪ُّ ،‬‬ ‫نُّ ُك ُِّ‬ ‫آنُّ ِشفَا ًُّءُّلَناُّ ِم ُّْ‬ ‫لُّ ْالقُ ْر َُّ‬ ‫َواجْ عَ ُِّ‬
‫ْرُّ ُمو ِنساً‪ُّ،‬‬ ‫َواجْ عَ ْل ُّهُُّلَناُّ ِفيُّالدنيَاُّقَ ِريناً‪َ ُّ،‬وفِيُّالقَب ُِّ‬
‫اطُّنُوراً‪ُّ،‬‬ ‫الص َر ُِّ‬ ‫علَىُّ ِ‬ ‫ش ِفيعاً‪َ ُّ،‬و َ‬ ‫َوفِيُّ ْال ِقيَا َم ُِّةُّ َ‬
‫الًُّ َوإِ َماماً‪ُّ،‬‬‫تُّ َد ِلي ُّ‬ ‫لىُّ ْال َخي َْرا ُِّ‬ ‫إلىُّ ْال َّجن ُِّةُّ َرفِيقاً‪ُّ،‬وإِ َُّ‬ ‫ارُّ ِستْرُّا ًُّ َو ِح َجاباً‪َ ُّ،‬و َُّ‬ ‫نُّالنَّ ُِّ‬ ‫َو ِم َُّ‬
‫كُّ َو َرحْ َمتِ َك‪ُّ ُّ،‬‬ ‫سانِ َُّ‬ ‫كُّوإِحْ َ‬ ‫ِكُّ َو َك َر ِم َُّ‬ ‫كُّ َو ُجود َُّ‬ ‫بِفَ ْ‬
‫ض ِل َُّ‬
‫ين‪ُّ .‬‬ ‫اح ِم َُّ‬ ‫الر ِ‬ ‫ينُّ َويَاُّأ َ ْر َح َُّمُّ َّ‬ ‫يَاُّأ َ ْك َر َُّمُّ ْال َ ْك َر ِم َُّ‬
‫سلت َ ُّهُُّ َرحْ َم ُّةًُّ ِل ْلعَالَ ِمين‪ُّ ُّ،‬‬ ‫رآنُّ َوأ َ ْر َ‬ ‫علَ ْي ُِّهُّ ْالقُ َُّ‬ ‫نُّأ َ ْنزَ َُّ‬
‫لتُّ َ‬ ‫علَىُّ َم ُّْ‬ ‫لُّ َوس ِل ُّْمُّ َ‬ ‫ص ُِّ‬
‫َو َ‬
‫بُّ ْالعَالَ ِم َُّ‬
‫ين‪ُّ .ُّ.‬‬ ‫عنَّاُّياُّ َر َُّّ‬ ‫ضىُّبِ َها َ‬ ‫ضي ُِّهُّوت َْر َ‬ ‫يكُّ َوت ُ ْر ِ‬ ‫ض َُّ‬ ‫ص َالُّة ًُّت ُ ْر ِ‬ ‫صحْ بِ ُِّهُّ َ‬ ‫علَىُّآ ِل ُِّهُّ َو َ‬ ‫َو َ‬
‫قُّ ْالقُ ُِّ‬
‫رآنُّ ُّ‬ ‫رآن‪ُّ،‬بِ َح ُِّ‬ ‫لُّ ْالقُ ِ‬ ‫فَيَاُّ ُم ْن ِـز َُّ‬
‫عنِيُّ ُّ‬ ‫الًُّ َ‬
‫اءُّبَ َد ُّ‬ ‫َاطقُّا ًُّبِ َه َذاُّال ُد َ‬
‫ع ُِّ‬ ‫عنِيُّن ِ‬ ‫َابُّنَائِبُّا ًُّ َ‬ ‫لُّ َه َذاُّ ْال ُِّكت َُّ‬ ‫اِجْ عَ ُّْ‬
‫ن‪ُّ .ُّ.‬‬ ‫فُّآميِ َُّ‬ ‫ن‪ُّ.‬أ َ ْل ُُّ‬ ‫سانِيُّآم ِي َُّ‬ ‫تُّ ِل َ‬‫تُّال َم ْو ُُّ‬ ‫ِإ َذاُّأ َ ْس َك َُّ‬
‫‪zât‬‬ ‫‪kalblerimizi‬‬

‫‪80‬‬
REŞHALAR 67

mûnis yap.

Kabirde onunla bize ünsiyet ver.

Cennete giderken bir refik yap.

Ey bütün kerîmlerden daha kerîm olan ve bütün merhamet sahiplerinden


da me-
tin
Kend zâta sa-
lât u selâm eyle.

kil-
de onlara rahmet et.

ba
Âmin.. Bin defa Âmin..

Üçüncü Risale
68 MESNEVİ DERSLERİ
‫‪LASİYYEMA‬‬ ‫‪69‬‬

‫‪5. Ders‬‬

‫الرحُّ ِيمُّ‬‫نُّ َّ‬ ‫الرحْ مُّ ُِّ‬ ‫ّللاُّ َّ‬ ‫ِبس ُِّْمُّ ُِّ‬
‫ُّ‬
‫بُّ ُو ُج ُو ِدُِّهُّ َو َوحْ َدتِ ُِّهُّ ُّ‬ ‫علَىُّ ُو ُجو ُِّ‬ ‫تُّ َ‬ ‫ش ِه َد ُّْ‬ ‫ّللُّالذِيُّ َ‬ ‫ا َ ْل َح ْم ُُّدُّ ِ ُِّ‬
‫عجْ ِزهَاُّ َوفَ ْق ِرهَا‪.‬‬ ‫انُّ َ‬‫س ُِّ‬ ‫تُّ َو ُم َر َّكبَات ُ َهاُّ ِب ِل َ‬ ‫اتُّ ْال َكائِنَا ُِّ‬
‫َذ َّر ُُّ‬
‫ُّ‬
‫تُّ َو ِم ْفت َا ُُّ‬
‫حُّآ َياتِ َها‪ُّ،‬‬ ‫افُّ ِط ْل ِس ُِّمُّ ْال َكا ِئنَا ُِّ‬ ‫ش ُُّ‬ ‫علَىُّنَ ِب ِي ُِّهُّالذِيُّ ُه َُّوُّ َك َّ‬ ‫س َال ُُّمُّ َ‬ ‫ص َالُّة ُُّ َوال َّ‬
‫َوال َّ‬
‫ينُّ ُّ‬‫س ِل َُّ‬‫نُّ َو ْال ُم ْر َ‬ ‫نُّالنَّ ِبي ِي َُّ‬ ‫علَىُّ ِإ ْخ َوانِ ُِّهُّ ِم َُّ‬ ‫صحْ ِب ُِّهُّ َو َ‬ ‫علَىُّآ ِل ُِّهُّ َو َ‬ ‫َو َ‬
‫ينُّ ُّ‬‫صا ِل ِح َُّ‬ ‫ّللاُّال َّ‬ ‫علَىُّ ِعبَا ُِّدُّ ُِّ‬ ‫علَىُّ ْال َم َالئِ َك ُِّةُّ ْال ُمقَ َّر ِبينَ ‪َ ُّ،‬و َ‬ ‫َو َ‬
‫ين‪ُّ .‬‬ ‫ض َُّ‬ ‫تُّ َو ْال َ َر ِ‬ ‫س َم َاوا ُِّ‬ ‫لُّال َّ‬ ‫نُّأ َ ْه ُِّ‬‫ِم ُّْ‬

‫‪sa-‬‬
‫‪la vücub-‬‬ ‫‪âdet‬‬

‫‪Salât u selâm ise,‬‬


‫‪-‬‬
‫‪- ve onun ayet‬‬ ‫‪gamberine,‬‬
‫‪ca mu-‬‬
‫‪kar‬‬
70 MESNEVİ DERSLERİ

-
san! Bil ki:
hâller üzerine kuruludur. Bu muhâller
tek muhâle bak!
âlet
kabul için,
-
- her bir zerre
- her bir zerrenin bütün masnuattaki bütün -
ha

rayabil
zât
ça -

bil
-
dek -

haysiyetle meyve,
at la
bi olamaz.
Münkir kâfirin hâli ne kadar hayret vericidir! Küfrü sebebiyle kalbinde böyle
bir hamâkat ve belâ

KADER VE MUKADDERAT
Bil ki: sûre
Birisi, Hislerle bilinen maddî sûrettir ki, kaderin takdiriyle gayet muntazam
kâmet
sûre -
re sû-
retlerin terkibinden ibarettir.
sû-
LASİYYEMA 71

retine benzer.81
sûre -
me -
sûre -
zam
gibi, manevî sûre
gizli
Sanki birinci sûre
mas -

-
gömlekleri kesip dikebilecek derecede terzilik
t sû-
retlerini yenilemeye gücü yetsin.
Hâlbuki -
sü ve en g kâbiliyetini toplasa, sonra
-

Sâni - -
met

ُُّ ‫نُّفَيَ ُك‬


ُّ ُّ‫ون‬ ُّْ ‫لُّلَ ُّهُُّ ُك‬
َُّ ‫نُّيَقُو‬ َ ُّ‫اِنَّ َُّماُّا َ ْم ُرُّهُُّاِ َُّذاُّا َ َرا َُّد‬
ُّْ َ ‫ش ْيئًاُّا‬
َُّ ُ‫ش ْىءُُّّ َواِلَ ْي ُِّهُّت ُ ْر َجع‬
‫ون‬ َ ُّ‫ل‬ُِّ ‫وتُّ ُك‬ ُُّ ‫انُّالَّذُّىُّ ِبيَدِهُُّّ َملَ ُك‬ َُّ ‫س ْب َح‬ ُ َ‫ف‬

olu

82
dön

BAHAR MÜHRÜ
Bil ki: Ehad-
mülkü ve âdet eden bir sikkesi, mührü, ayeti, hatta ayet-

81

82
Yasin, 82 - 83
72 MESNEVİ DERSLERİ

le
- -
dürbünüyle-
ke-

ki:
Biz yeryüzü sahifesinde gayet g - büyük bir cûd içinde, hikmetli- hârika

- son derece sehavetli olmakla beraber son derece muhkem,


- son derece kolay olmakla beraber son derece düzgün,
-
- so
-
-
-
- tam bir çoklukla

- deki nihayetsiz sehavetle beraber her bir fertteki son derece mükem-
mellik ve
olmayan ve sonsuz kudreti bulunan zâta mahsustur.
-

- eri son derece le yapmak, kudretine

- Keza, her bir ferdi son derece güzel -


ra -
hâl -
da bulunan zâta mahsustur.
- Keza -
hayet derecedeki ucuzluk ve bolluk, sonsuz hazineleri olan
zâta mahsustur.
- Keza muhtelif hâle
gel yiz ve


suale ka mayan zâta mahsustur.
-
bun sûre on derece birbirine benzemeleri, hatta
LASİYYEMA 73

san ta-

zâta mahsustur.
- akla beraber, her bir ferdin son dere-

kud müsavi olan Kadîr-i mutlaka


mahsustur.
-

-
-
-
-

ُ‫ّللا‬ َُّّ ُ‫ضُّلَيَقُول‬


َُّّ ُّ‫ن‬ َُّ ‫تُّ َو ْال َ ْر‬
ُِّ ‫س َم َاوا‬
َّ ‫قُّال‬ ُّْ ‫سأ َ ْلت َ ُُّه ُّْمُّ َم‬
َُّ َ‫نُّ َخل‬ ُّْ ِ‫َولَئ‬
َ ُّ‫ن‬
la -
83
bet ler

ELAZUM
Bil ki:
tas -gafletsiz bak-
- ulûhiyetin vücubuyla risaletin sübutu ve ahiretin vücuduyla kâina-
-
-
-sar-
- - -u vü-
cu

de, -dalâlet - bu âlemin vücudunu tasdik edip

83
Zümer, 38
74 MESNEVİ DERSLERİ

Sâ vücudunu
ü-
vücudunu inkâr
et -Çünkü o hâl -
vücudunu kabul etmek gerekir.- Öyle
de, intizam içi -
na - - -
-

-
-
-
-
-
Evet, bir t -
ke -her birinin ilâh - ilâh -
bu -
munesi gibidir. Onu ya rekir.
Sonra -i
ru
Nihayet kemâlde bir cemâl -
me
Nihayet cemâl âlet eden bir dellal ile kendini

- -
daniyetini ve samedaniyetini ilan ile küllî bir ubudi-
84

Nihayet derecede bir hüsün, hüsün sahibinin cemâlinin mehasinini ve hüs-


nü -
na sevdiren bir ha-
sin ve letaifi istihsan edicilerin nazar- -

Yani o zât, ubudiyeti ile o cemâl sahibinin cemâl-i rububiyetini görmesi için
u gibi, risaletiyle de o cemâl

84
Zülcenaheyn -i gamberle-
-
LASİYYEMA 75

hi-
binin gizli kemâl -
te-
me
Durum böyle olunca, acaba âlemde seyyidimiz Muhammed aleyhissalâtu
vesselâm
Kella! En câmi
O,
- bu hakîkatleri izhar eden,
-
- tarif eden,
-
-
- ibadet eden,
-
-
-
-
-
- sevilen,
- seven,
- yol gösteren,
- hidayet üzere olan
-
ُُّ ‫تُّ َوأَجْ َم‬
ُّ،ِ‫لُّالت َّ ْس ِلي َمات‬ ُِّ ‫صلَ َوا‬
َّ ‫لُّال‬ َ ‫علَىُّآل ِه ُِّمُّأ َ ْف‬
ُُّ ‫ض‬ َ ‫علَي ِه ُّْمُّ َو‬
َ ‫علَي ُِّهُّ َو‬
َ
ُِّ ‫س َم َاوا‬
‫ت‬ َ ْ
ُُّ ‫تُّال ْر‬
َّ ‫ضُّ َوال‬ ُِّ ‫َما َدا َم‬
Arz ve semavat devam ettikçe, en efdal salâvat ve en güzel selâm
pey

-
ma

Lasiyyema:85

85
Lasiyyema, sale-
76 MESNEVİ DERSLERİ

ge

Lasiyyema -
ir ce-
lâl-

Lasiyyema sûre
etmek isteyen âli bir hikmeti ve raiyyetinin hukukunu muhafaza ederek mâliki-
ye

Lasiyyema vücudunu
ih
dop

eden gizli kemâl


Keza, misilsiz manevi bir cemâlin mehasinine ve nazirsiz gizli bir hüsnün le-
taifine sahiptir. Bu manevi cemâl zât
gör
Bu da vücudunu,
hatta vücud daimî bir cemâl -
ta

Lasiyyema
en edna bir raiyyetinin en edna bir hâcetini nazara alacak kadar rahîmane bir

-katî ve yakîn - yük


ih -
lay olmakla beraber, -

Lasiyyema

- -

ye isim ol a da kuvvetlendirir. Mese-

dea
LASİYYEMA 77

-
- Melikin garip -
-
man tahavvül eder.
hâl, bu menzil- da daimî
sa -
.

Lasiyyema: Bu Melik, hâkimiyet vazifesinde son derece dikkatlidir. En edna


-
sûre her türlü fiil ve ameli
muhafaza ettirir. Böyle bir hafîziyet muhasebeyi, bilhassa raiyetin büyüklerinin
en büyük amellerinin hesaba çekilmesini iktiza eder.

Lasiyyema
son derece ehemmiyet tur. Vaa-
di -

Lasiyyema: kâ-

zât, sözünden dönmeye te-


nez
ge -
-

ede geçici, temelsiz,


Lasiyyema:
nu
da rdir. Bir temsildir, bir taklittirler. Ta sûretleri
ce -
muamele bun -i azamda daimi
gös iyetler; sabit sûretler ve bâki meyveler
veriyorlar.

Lasiyyema
ge -
78 MESNEVİ DERSLERİ

Öyle bir derecede ki, basireti olan herkes


an
ina
-i memleketinde o hikmet, inayet, mer-
ha -
met
göz u
ada
le-
-
dunu hâldir.

daimî makarr-
bu seyyar memleketi o d
var

o âlemi icad etmesin, o


var etmesin, o Sâni
as -

Lasiyyema
ke em, mükemmel bir ihsan ve güzel bir mükâfat ister,
Ay
-
dir.

Lasiyyema
va

rah -
me fâni
Üstelik efkati musibete, muhab-
be O zaman rahmet, rahmet ol-
mak
göz
celâlli bir haysiyeti ve
LASİYYEMA 79

iz
ha -u sâlifede önceki kavimlere
yap o zât imhal etse de, ihmal etmez.86
-

Evet,
-
- böyle mevzûn çiçeklerle kendini onlara sevdiren,
- böyle müzeyyen meyvelerle onlara merhametini gösteren bir zâta mukabil -
- -
dir in rububiyetinin
ebe

Lasiyyema fayda âdetleri ve


bütün mahlûkatta intizam, ihtimam ve güzelliklerinin delâletleriyle, bu
âle - -
biyette hüküm-ferma olan bu hikmet, cenah-
taltifini iktiza eder.
Keza,
-
-
-
ta
- -
âdetleriyle O Melikin hakîki, tam

-i kübrada muhafaza
etmek sûre
fâni diyar böyle bir adaletin hakîkatine mazhar olmaktan son derece kifayetsiz-
cemâlli celâl ve celâlli cemâl sahibi o Me-
lik-i Âdilin, o Rabb-i Hakîmin elbette bâki bir cenneti ve daimi bir cehennemi
ola

Lasiyyema: Bu âlemin sahibi olan ve -

86
evam edeni, neti-
ce
80 MESNEVİ DERSLERİ

gü sal-
lerdir.
böyle sermedi bir sehavet ve böyle daimi bir servet, ebedi bir dâr- -
ya -
iktiza eder. Çünkü nihayetsiz bir kerem nihayetsiz imtinan ve nimetlendirmek
ister. Bu ikisi de nihayetsiz minnet ve nimetlenmenin kabulünü ister. Bu da ken-
di - -
mek sûre
mev -
c -
met
Keza, o hakîmane, kerîmane fiillerin failinin gizli kemâl -

müs
Evet,
- daimî bir tezahür
-
Aksi takdirde - kemâl
k meti sukût eder.
Sâni -
cer
Hat le-
rinden nice künuz-u mahfiye bulunur.

O zât ki,
- cemâlinin kesif -
zü ayna ve
maz fâni -
lerini bize gösterir ve vasfeder.
- Ve o cemâl
Hem de sabit, müstemir hakîkatlerdendir: Her faik cemâl sahibi cemâlini
si-
nine bizzât
-
yak duyar. Demek hüsün ve cemâl, görmek ve göstermek ister. Bunlar da hüsün

seyredenlerin vücudunu iktiza eder.


Sonra, cemâl sermedi oldu
LASİYYEMA 81

ol nihayet kemâlde daimi bir cemâl, kaybolup giden zâil

-i huzuruna kendisini almayan veya huzurdan kovan birine bir

kin ve inkârla mukabele etmesi muhtemeldir.


Sâni Sâ-
ni

Lasiyyema
etme
bir rahîmiyeti var
hâcetini görüp gö -
mesi bunu isbat eder.
elev lisan-

-zi
görmek misali- bu terbiyeyi göresin. Elbette kerîmane, rahîma
en büyük ve kendisine en sevgili abdinin en bü de-
rilmesini katî bir zaruretle iktiza eder.

87

âlây-
ol -i safiline sukût
nez
dil
rilmesini, kâinatta tecelli eden bütün isimler de ister.

es kemâl -
sem
âlik-i Kerîm
ve basittir.
-
lerle kendini
sevdiriyor.
-

87
82 MESNEVİ DERSLERİ

Ve O, Rabb-i Kerîminden cennet, bekâ, ebedi saâdet


Öyleyse bizzarure, h -
mâli, böyle makbul bir sevgili kulunun böyle makul bir talebini vermemekle,
böy
-i Ezelinin medar- -
suldür; risaletiyle,
-
-
- Cennetteki saâdet
Öyle de O bir abddir. Ubudiyetiyle de,
-
- Rububiyetin cemâline b
- Medar- âdet
-

süslü bahar bahçelerini

ol har bahçelerinden daha zor de -


dir.
ُّ‫ت ُّ ْال َ ْف َال َك‬
ُُّ ‫ك ُّلَ َما ُّ َخلَ ْق‬
َُّ ‫ك ُّلَ ْو َال‬
َُّ ‫لَ ْو َال‬
88
maz -

du ya

ُِّ ‫ْنُّ َوفَ ْخ ُُّرُّ ْال َعالَ َمي‬


ُّ‫ْن‬ ُِّ ‫س ِي ُُّدُّ ْال َك ْونَي‬
َ ُّ‫بُّالَّذِيُّ ُه َُّو‬ ُِّ ‫كُّ ْال َح ِبي‬َُّ ‫علُّىُّذُّ ِل‬
َ ُّ‫س ِل ُّْم‬
َ ‫لُّ َو‬
ُِّ ‫ص‬َ ُّ‫اَللُّ ُه َُّّم‬
ُِّ ‫لُّالثَّقَلَي‬
ُّ‫ْن‬ ُُّ ‫سو‬
ُ ‫ْنُّ َو َر‬ ُِّ ‫ْنُّ َوذُوُّ ْال َجنَا َحي‬ ُِّ ‫سعَا َدتَي‬ َّ ‫ْنُّ َو َو ِسيلَ ُّةُُّال‬
ُِّ ‫َّاري‬َ ‫َو َحيَاُّة ُُّالد‬
َُّ ‫ُّآم ِي‬، َ‫سلِين‬
‫ن‬ َ ‫ينُّ َو ْال ُم ْر‬
َُّ ‫نُّالنَّ ِب ِي‬ ْ ُّ‫علُّى‬
َُّ ‫إخ َوا ِن ُِّهُّ ِم‬ َ ‫ينُّ َو‬َُّ ‫صحْ ِب ُِّهُّأَجْ َم ِع‬ َ ‫علُّىُّآ ِل ُِّهُّ َو‬ َ ‫َو‬

- Dünya ve ahiretin efendisi,


- her iki âlemin medar-
-
- dünya ve ahiret saâdetinin vesilesi,

88
Bkz. Aclûni, II, 164
LASİYYEMA 83

- zülcenaheyn,
- cin ve insin rasulü ola
mür

Lasiyyema -
sah r. Bura-

muh
-i tahavvülü veya zevaliyle
- bir menzil,
- her vakit tebeddül eder
- -
mu gi-
bidir.
Bununla beraber, raiyyeti hükmünde olan ve medar- -
lû hâl
hâlde, sual ve cevaba yetecek kadar bir zaman için dinleyici ve

sa bir süre durdular.
fâni -

ka -

üze
zelil fâni hâldir.
nde bir menzile rastlayan biri bakar, ik-

misafirhane ola sa-


firhanenin tezyinine mil
sûretler ve timsallerdir.

içindir, doymak için de


biri kendine has fo r
Melikin hizmetkâr sûre
her gün ha-
rab ediyor ve yeni gelen misafirlerine
-
84 MESNEVİ DERSLERİ

et

- Bu dünya bizzât
edenler
-Onun sakinleri, misafirlerdir. Bir Rabb-i Ke -Selâma davet
eder.
- -

açar, ama sen -


ru
- - -
la sûretler ve numunelerdir.
- Bu fâni sûre
ne
ehl- hâlden hâle çeviren
zât, bekâ
bekâ
ta
bâki Mesela
kud
-
lakla
Zira o çiç sûre
hâdet -
la-
sûretlerin bekâ zil
olur.
bâki ruh sahiplerini
89
yas et!
-
Onun bütün amellerinin sûre

- ancak vazifeleri-

89
-

çiç
LASİYYEMA 85

ka
vazi -
bi
- Bu âlemin Sâni bâki

- Sâni
e de kalb-

Lasiyyema -
- -
tab- Çünkü görü-
yo âdet âlemindeki vücuddan
gi sûretini bir nevi elvah- -
-
âdet bekâ ta
ço
görevlidir.

yi
-
-
-
- uh-
revî
et!
-
re
vazifesinde son derece bir dikkati ve saltanat-
var -
me sûre ma-
tekvinî


hatta tasrih eder, hatta istilzam eder. Çünkü insan,
- -
- kesret dairelerinde vahdaniyet-i ilâhiyeye bir dellal
-
-
86 MESNEVİ DERSLERİ

hâller, onun amellerinin muhafaza -


asebesini gerektirir.
90
-
gu
ebede gidecek.
gibidir.

bü âdet eder.

Lasiyyema: Bu âlemin mâ
mah
mü - -
bi - vaad ya cehlin, ya da
aczin neticesidir! Öyleyse Alîm-i mutlak ve Kadîr- -
ad muhâl hav-

-
va

َُّ ‫الَُّّ ُه َُّوُّلَيَجْ َمعَنَّ ُك ُّْمُّاِلُّىُّيَ ْو ُِّمُّ ْال ِقيُّ َم ُِّةُّالَ َري‬
ُّ ُّ‫ْبُّفُّي ُِّه‬ ُّ ِ‫الَُّاِلُّ ُّهَُّا‬ ُّ َ
ُّ ُُّ‫ّللا‬
ً‫ّللاُّ َحديِثا‬ ُِّ ُّ‫ن‬
َُّ ‫قُّ ِم‬ ُُّ ‫ص َد‬ْ َ ‫نُّا‬
ُّْ ‫َو َم‬

91
ola
92
-
-
dik etmiyor da,
-
-
-

Lasiyyema yetin tezahürlerini ve

90

91
Nisa, 87
92
Abese, 17
LASİYYEMA 87

müs -
me
-
hayvan gibidir, onu diriltir, öldürür, terbiye eder, tedbirini görür.
- -
zim eder, tedvir eder, takdir eder, döndürür.
âdetiyle, devam
eden bu sermedi rububiyet ve he
za fâni
yol rakan, gam ve keder veren bir dünya üstüne bina edilmez

ge -
cek, daimî saraylara tebdil edilecek ve halk oraya sevk edilecektir.
bâki
âlemin ol
Bununla beraber zâhirden hakîkate geçen ve kurb-
bütün ervah- -i münevvere ve ukûl-i nuraniye sahipleri93 Onun
mu kuv-
vet
di-

liya ve asfiya tam bir tevatürle bunu bil-


dirmektedir, onlar böyle bir de ehl-
mezheple
böyle bir erdir. Ey insan! Acaba senin nezdinde
bu söz -
çek bir haber hiç mümkün müdür?

Lasiyyema
se
gös

gayr- a tam bir intizamla, tam bir imtiyaz ve

93
Ervah- -i münevvere ve ukûl-i nuraniye sahipleri bi-
ya, evliya ve asf -
liklidir.
88 MESNEVİ DERSLERİ

94

olmaz?
-
hiv -
i-
yetteki temsilin hakîkatini göreceksin:
َ ‫ْفُُّّيُحْ يُُِّّاْالَ ْر‬
‫ضُُّّبَ ْع َدُُّّ َم ْوتِ َهُّا‬ َ ‫ُُّّّللاُُّّ َكي‬
ِ ‫ت‬ ِ ‫ُُّّرحْ َم‬
َ ‫ار‬ ِ َ ‫ظ ْرُُّّاِلُّىُّاُّث‬ ُ ‫فَا ْن‬
ُّ ‫ش ْىءُُّّقَد‬
‫ُّير‬ َ ُُّّ‫علُّىُّ ُك ِل‬
َ ُُّّ‫ُّىُّو ُه َو‬ ْ ِ ‫ا َِّنُُّّذُّ ِل َكُُّّلَ ُمحْ ي‬
َ ‫ُُّّال َم ْوت‬
diriltiyor?
95

-
lan -u bizzât ki bu
mü -
ru ce-
leri bir araya getirilip muhafaza edilir. O mecma- -
fâni
- daimi sûretler,
- bâki meyveler,
- ebedi manâlar
- ve sabit tesbihat meyvelerini verir.
-
96
hennem ise birer mahzendir.

Lasiyyema: Bu sermedi Rab ve bu ezeli- ebedi Sultan bu zâil menzillerde,


kay
- bahir, mahir bir hikmet,
- parlak, zahir bir inayet,

94
-
nümüz
95
Rûm, 50
96
Yani tarlaya tohumlar ekilir. Biçildikten sonra harmanda sap-
mah -
Öyle anla
olacak
LASİYYEMA 89

-
-
gösteriyor ki, gözünde perde ve kalbinde pas olmayan herkes yakînen bilir ki:

ina letinden daha aza-


met

maz -i memleketinde -mülk ve melekûtunda- da-


i
-
-
-
-
-
süm - -
du-
-i ittifa -
la muhâldir.

bir sofestai gibidir. Hebenneka, sadece kendini bilirdi, kendini de sadece küla-

97

Ey -
rin
- -
ta -
seyyal, seyyar memleketi o daimi sermedi memlekete
ü hesaba gelmez alâmetlere telvihte bulunur.
esma-i hüsna
Ra

97
rile-
mez. Çün
yoktan yara
tan ya -
-
ze
te za-
90 MESNEVİ DERSLERİ

tedbirinde tecelli eden bütün isimler ahireti iktiza, hatta istilzam eder.
si öyle bir dir ki, bu konuda,
- cemâl ve celâliyle ve bütün isimleriyle Cenâb- Hak,
-
an-
- bütün nurlu, safi, âli ruh sahipleri olan rasuller ve nebiler, ehl-
-
sala - selâm,
-
, -küll-cüz, küllî- - iki vechi var-

Bir vechi âdet


li

delâlet âdet eden çok lisanlar bulunur.


Mesela sen hüsn- -u vücuduna
ve vahdetine delâlet -
â -i zevalinle de ahirete delâlet edersin. Dik-
kat ün!
Bazan da iki vecih ittihad eder. Mesela, her mevcûdda görülen
-
- inayetin tezyini,
- merhametin taltifi,
- adaletin tevzini
- ve güzelce muhafaza, Hakîm, Kerîm, Rahîm, Âdil, Hafîz bir Sâni âdet
etti âdetin ger-
çek

ُِّ ‫ش ْرنَاُّفِيُّ ُز ْم َرةُُِّّالسعَ َد‬


ُّ ُّ‫اء‬ ُ ْ‫سعَا َدةُُِّّ َواح‬ َّ ‫لُّال‬ ُِّ ‫نُّأ ْه‬ ُّْ ‫اَللُّ ُه َُّّمُّاجْ َع ْلنَاُّ ِم‬
ُِّ ‫كُّ ْال ُم ْخت‬
ُّ.‫َار‬ َُّ ‫ع ُِّةُّنَ ِب ِي‬ َ ‫شفَا‬ ُِّ ‫َوأَد ِْخ ْلنَاُّ ْال َجنَّ ُّةَُّ َم َُّعُّالسعَ َد‬
َ ‫اءُّ ِب‬
ُّ‫كُّ َو ِب ُح ْر َمتِ ُِّه‬
َُّ ِ‫يقُّ ِب َرحْ َمت‬ ُُّ ‫علَىُّآ ِل ُِّهُّ َك َماُّيَ ِل‬ َ ‫علَ ْي ُِّهُّ َو‬َ ُّ‫س ِل ُّْم‬
َ ‫لُّ َو‬
ُِّ ‫ص‬ َ َ‫ف‬
ُّ ُّ..‫ن‬ َُّ ‫نُّآم ِي‬ َُّ ‫نُّآم ِي‬ َُّ ‫آم ِي‬
َُّ ‫بُّالعَالَ ِم‬
‫ين‬ ُِّ ‫ّللُّ َر‬ُِّ ِ ُّ‫َو ْال َح ْم ُُّد‬
LASİYYEMA 91

-
lâm eyle.
Âmin.. Âmin.. Âmin..
- âlemin.
92 MESNEVİ DERSLERİ

Dördüncü Risale

KATRE
98

98
KATRE 93

6. Ders

Dikkatle oku,

Bil ki: -i ilâhî beni acîb bir yola sevketti. O


yol -
la -i eze-
li - -
Bütün ehl-i dalâletin fuzuli iki vekili olan
ne k
99

100
kuv

101
her Öyle

99
Nefis, içimizde kötülüklere müstaid bir mahiyet, tü-
lükleri tel
gelmesi gibi, kâ -

mu
100
Bu mübarek kelimeler, hadiste - -
bel, III, 75; I, 71; IV, 268 ) - m
demektir. Bir ayette -
Rab e buyrulur. (Kehf, 46)
Be -

101

kilde bakabiliriz: Subhanallah


ra-
memekten... mü mes'elelerde insana
çok vesvese verir. Faraza, sakat in
94 MESNEVİ DERSLERİ

lerin hiç birinde bir ümit ve tutunacak bir dal kalma-


Öyle ki benim ya-
da bun - hakî-
kat
ret edil
ki ihtiyaç duyan
102
muh
kalbleri kaderin beni üzerinden
ge
Al

Said Nursi

gibi vehimler h bilir. Elhamdülillah -


di sa -
La ilâhe illallah, Allah
ye
gö lunur. Allahu Ekber -
yük rir. Ni-
te but -
La
havle vela kuvvete illa billâh -
ma sisele-

verebilir.
102

mehirleri dikkattir. -mahremi


olan bi
ma
ver
zih
KATRE 95

ُّ‫الرحُّ ِيم‬
َّ ُّ‫ن‬ ُِّ ُّ‫الرحْ م‬ ُِّ ُّ‫بِس ُِّْم‬
َّ ُّ‫ّللا‬
ُّ
ُّ ‫علَىُّنَبِيِ ُِّه‬ َ ُُّ ‫ص َالُّة‬ ُِّ ِ ُّ‫ا َ ْل َح ْم ُُّد‬
َّ ‫ّللُّ َوال‬

Hamd Allaha, salât Onun peygamberine...

Bu eser dört bab, bir hâtime ve bir mukaddemeden ibarettir.

MUKADDEME: ÂM

Bil ki:

Kelimelere gelince:
- Mana-
- mana-
- niyet
-
Yani, - re-
kir. Kâinata mana-

Halka bakan cihet mana-


ol
ay
be-
103
der. -
vi -
-i
ilâhiyedir.

Dört kelâma gelince:

103

di
da baka ur olur.
Mesela ame - - doktor niyetine

96 MESNEVİ DERSLERİ

ُُّ ‫ ِإ ِنيُّلَس‬Ben kendime mâ


Birincisi:‫ْتُّ َما ِل ِكي‬
Mâlikim ancak mülkün mâ -
dimi mâlik tevehhüm ediyorum ki, Mâ
Böylece mevhum, mütenahi olanla gayr-
ve hayalî lamba söndü.

: ُّ‫حق‬ ُُّ ‫ا َ ْل َم ْو‬


َ ُّ‫ت‬

Çün . Ancak, et, kan ve kemik


gi
var -
ler - fasit bir temel ve çürük- kurtlu bir direk üzerine
bina edilebilir?

Üçüncüsü: ُّ‫احد‬
ِ ‫ َربِيُّ َو‬Rabbim birdir.
Yoksa kâi-
na âmii-
yeti itibariyle insan
ve -
lettir. Bütün bu mevhum rabler, kudret eline ince bir perde olan Rabb-i Vahidi
ta firdevsi bir vaziyettir.

Dördüncüsü - -
âlikinin ona
ken
hâtimesinde gelecektir.
KATRE 97

ُّ‫الرحُّ ِيم‬
َّ ُّ‫ن‬ ُِّ ُّ‫الرحْ م‬ ُِّ ُّ‫ِبس ُِّْم‬
َّ ُّ‫ّللا‬
َ ‫س ِي ُِّدُّ ْال ُم ْر‬
ُّ، َ‫سلِين‬ َ ُّ‫علَى‬َ ُّ‫س َال ُُّم‬
َّ ‫ص َالُّة ُُّ َوال‬َّ ‫ينُّ َوال‬َُّ ‫بُّ ْالعاَلَ ِم‬ ُِّ ِ ُّ‫ا َ ْل َح ْم ُُّد‬
ُِّ ‫ّللُّ َر‬
َُّ ‫صحْ ِب ُِّهُّأَجْ َم ِع‬
‫ين‬ َ ‫علَىُّآ ِل ُِّهُّ َو‬ َ ‫َو‬

Salât u selâm

ilâh âdet
hit tutuyorum.104
-u vücuduna delâlet eden, kemâl
Vahid-i Ehad, Ferd- âdet
- selâm),
- -
- Gerçek bir bürhan-
- disidir.
-

- -
dir.
- Mükemmel -yüksek seciyeleri ve yüce- âli ahlâk
- Vahy-i Rabbaninin nüzûl yeridir.
-
-
-
- - -
si kemâlinin fihristesidir.
- Her türlü saâdet
105
ken zât
- O, bize iman yolunu gösteren efendimizdir.

104
eden ve
gelir. Bu iki kelime, Buruc sûresi üçüncü ayette geçer.
105
98 MESNEVİ DERSLERİ

-
En efdal salâvatlar ve en mükemmel selâm
zât
nesillere en yüksek bir sesle, bütün kuvvetiyle, tam bir ciddiyetle, son derece gü-
venle, nihayet derecede itminanla ve mükemmel bir ima âdet âle-
minde iken gaybla alâka âdet
ediyor ki: La ilâhe illallah
-u vücuduna delâlet eden; celâl, cemâl ve kemâl
va âdet
muh lek-
ler zammun
eden Furkan- dir.
bu zât

-
- Kendisine vahiy gelen zât - selâm) ve -
ilh ilâhî vahiydir.
- Bilbedahe, ayn-
-
-
- âdet
-
-
makbulüdür.
-
- - elîme ile
106
mu
-
- âdet

106
- elîme
fonksiyo -
lemli olur. Me
maz deni-
se-
-
zan-
-
man in dengesini alt üst edebilir.
KATRE 99

âdet
ediyor ki:
ُ‫ُُّّّللا‬ َ ُ‫فَا ْعلَ ْمُُّّأَنَّه‬
ُّ ‫ُُّّالُُّّ ِإلُّهَُُّّ ِإ َّال‬ Bil ki, Allah 107

-u vücuduna delil olan; celâl, cemâl ve kemâl âlet


âdet Âlemdir.

ve hâl َُّّ ‫الُّ ِإلُّ ُّهَُّ ِإ‬


ُّ ُّ‫ال‬
ُ‫ّللا‬ َُّ der.

ُّ‫الَُّّ ُه َو‬ ُّ ‫قُّ ِإ‬َُّ ‫الَُّخَا ِل‬ُّ


‫الَُّّ ُه َُّو‬ ُّ ِ‫صانِ َُّعُّإ‬ َ َُّ‫ال‬ ُّ yok)
‫الُّ ُه َُّو‬ َّ ُّ ِ‫الَُّ ُم َدبِ َُّرُّإ‬
ُّ
‫الَّ ُّ ُه َُّو‬ ُّ ‫ي ُّ ِإ‬َُّ ‫الَ ُّ ُم َر ِب‬
ُّ
yok)
Bu cü ziy ُّ‫الَُّّ ُه َو‬ َُّ ‫ص ِر‬
ُّ ‫ف ُّ ِإ‬ َ َ ‫الَ ُّ ُمت‬
ُّ
bulunan yok)
َُّ ‫الَُّّ ُه‬
Bu hücrelerin bütün zerreleriyle ‫و‬ َُّ ‫الَُّخَا ِل‬
ُّ ‫قُّ ِإ‬ ُّ
َُّ ‫الَُّّ ُه‬
Bu zerrelerin bütün esiriyle ‫و‬ ُّ ‫الَُّ ِإلُّ ُّهَُّ ِإ‬
ُّ der.

fert - vücud ve Vahid-i Ehad ol-


du âdet eder.

Sâni -i Ezelinin vücub- âdet lan-


-
108
Ezelinin vücub-
-
-Vücud, Vahid-i Ehad
oldu âdet eder.

-
- -
ma

107
Muhammed, 19
108

var
100 MESNEVİ DERSLERİ

- muntazam hâlleri,
- sûretler verilmesi,
- her birinde görülen
- âli hikmetler,
- faydalar,
- birbiriyle uyum arzeden hârika
- birbirine bakan muntazam benzerlikler,
- parça ve bütünde görülen nizam ve muvazenesinin dilleriyle;
-
- ,
-
-
-
- tam inayet,
- met,
-
-
-
-
-
- incizap ve cezbe,
-
-
- fayda
- hikmetleri gözeten bir tahvil,
-
- kemâl
-
- ihtiyaçlar ve iftikarlar,
- fakr,
- zaaf,
- ölüm,
- cehil,
- fânilik,
- tegayyür,
- ibadetler,
- tesbihat,
- dualar,
KATRE 101

- Kadîm- Kadîr olan -


- kemâl ir.
-
- Esma-i hüsna
-
- -
-
âdet ve delâleti -
lim olmaya, o da - vücud ve Vahid-i Ehade iman nuruna yol açar.
Demek ki Kelâm- - enam ve mürselinin riyaseti
al
ُّ‫الَُّّ ُه َُّوُّ ْال َحىُُّّ ْالقَيو ُم‬
ُّ ِ‫الَُّاِلُّ ُّهَُّا‬ ُّ َ
ُّ ُُّ‫ّللا‬
109
-

109
Bakara, 255
102 MESNEVİ DERSLERİ

7. Ders

110
1-
lerinde görülen ve tezahür eden bir-
birini nazara alan tanzimler, birbirine bakan nizamlar ve birbiriyle tesanüt için-
zât -u
vücuduna delâlet eder.
Birbirini nazara almak, birbirine bakmak ve birbiriyle tesanüt içinde olmak
sûre âdet
eder.
Bu iki hakîkat matluba yani vücub-
âdette bulunur:

3- RAD111

evdeki âlet eder.


i, kâinat bu lisan ile o pencere-
âdette bulunur:

5- KAN VE KEMÂL112
-
- kâbil - ta sin-
de ay -
-
na delâlet eder.
-
âdette bulunur:

110

111
-
ketlerin birbirini tamamlayarak bir saa

112
KATRE 103

7-8: TECAVÜB VE TESANÜD113


-
ol gibi-
ay - seyyarelerde ol-
du -
-
-
- Ve hepsinin mercii bir tek Mürebbidir.

kâi âdette bulunur:

9- TENASÜB114
-
hü ve yerlerin çiçekleri gibi birbirine bakan eserlerin birbiriyle tenasübü delâlet
eder ki:
-
-
-

kâi âdette bulunur:

115
11: ESMA-
-
nu görüyoruz. Bu esma:
- Âsâr ve cemâlde muhtelif, tesirde ise mütesanittir.
-
- Birbirinde müteakistir.
- -
Bu hâl

113

114

115
33. Söz 23. Pen
104 MESNEVİ DERSLERİ

De Bâri za-
116

vücub
âdette bulunur:

12- NASEBET117

irti
âlet -
118

ses âdette bulunur:

Zerreler ve cevahir- -

ol âlet
- Bir kalemin kitabeti ve mürekkebidir.
-
-

da âdette bulunur:

BET119
faydalara yönelik vazifesi olan nefer gibi, mürekke-
-

116

bulu
117

118
-
-
et Mektubat, s. 468.
119
KATRE 105

be
ve görme ile münasebeti olur. Bu hâl bizzarure delâlet
-
rek

âdette bulunur:

- -, ek-

kalem, - -
fert tevafuk meydana gelir-
di.120

-
hâdette bulunur:
121

LIK122
Kasr- Vacibü -Vücud, Vahid-i Ehade isnad edil-
me -
hüm, inkâra kadar götürür.
et mer-
tebesi sahibi olan zâta isnad ler im-
kâna, kesrete, sebeplere ve kendi kendilerine isnad
is
Va -
ka da hakîkat olur.
sühûlet -
iyle niza hâ-

120
- -
la
121

122
106 MESNEVİ DERSLERİ

lin
Va - vücud -
cu
- vü-
cud
zât
va iceye çoklar pek

Bun alâka ice elde eder


ki; askerler, damlalar ve dairenin çevresindekilere bu havale edilse ancak pek
-
hâl
Bu muhâl
-
Va - vücud
-
- bir zerrenin bütün zerrelere
hâ -
nu farzetmek.
- -

isnad etmek, böyle muhâller


zin hâl
leri kabul etmeyi gerektirir.
Ama vücub ve vahdet mertebesi sahibi olan hakîkî sahibine isnad edildi -
- -
-, sadece gayr-i mütenahi ezelî bir ilim ve iradeyi
de tazammun eden ezelî ve nuranî gayr- tecellilerinin
123
la

123
-
nün bera
hem de kudre
et cü-
dana vücud -
bi-
lir.
KATRE 107


var ir kudretle zerreden
da
da âliktir. O za-
e,

olur?
Keza, o kudrete nisbetle bir külfet ve mualece de yoktur. Çünkü o kudret, Al-
zât hâl fa-
fiyet, mukabe
-
hede ile de bu görülmektedir. Çünkü bu kudret ince, câmid iplerle, üzüm sal-
hârika
edilse, -faraza mümkün olsa-
ve mualecelere ihtiyaç olur.
ve-
124
le hâlinde tecelli eder. Bu hâl
yet sebeplere havale edilse ya hiç vücuda gelmez, ya da hadsiz mualecelere ih-
tiyaç olur.
Bil ki: - - hayat,
vücud -
lar

kudretin -
da ancak ince, câ -

için
-
let kârla-
beplere isnat etmekte var

124
-
dana gelmesine sebep olur. Bu görüntüler berzahî timsaller -
mamakla bera
na
Bu isalî vü
108 MESNEVİ DERSLERİ

125

-vücud, Vahid-i Ehade kaçmaya mecbur eder ki:


126
-
-
-

ِ َّ َ‫ فَ ِفرواُّإِل‬Öyleyse Allah a firar edin.


ُّ‫ىُّّللا‬ 127

ُُّ ُ‫ّللا ُّت َْط َمئِنُّ ُّ ْالقُل‬


‫وب‬ َُّ َ ‫أ‬
َُِّّ ُّ ‫ال ُّبِ ِذ ْك ُِّر‬ main
128

da - vücud ve Vahid-i Ehade iman nuruna yol açan hads-


öy
hâdette bulunur:

129

- Zahirî sebepler, - - basittir.


-
130
-
- Hadd- âmiddir.
-
-
be
- me-
le

125
-
mek -
ram -

biz
126
Mesela hninde önemli bir
problem
127
Zariyat, 50
128

129

130
vücud
KATRE 109

Hâlbuki:
-
-
ka la-

eli
vücud
mer
- di-
len yer son derece dar bir yer de olsa-
çek-
le -
sinde, küçü -bizza-
rure-
hakîkat, -
natta gerçek anlamda Sebepler
ancak bi Hasiyet ve
hususiyetler ise,131 ancak birer isim ve unvandan; ezeli ve sonsuz bir ilim ve ira-
deye dayanan, hatta onu tazammun eden, ezeli, nuranî sonsuz bir kudretin te-
cel âmid- küçük birer aynadan ibarettir. Çünkü bu kudretle en ed-

âmid ve kuru iplerle, taze ve hayattar

-
mak için toplansa, birbirlerine destek de olsalar yine yapamazlar. Bu hakîkat,

ira -
ma
Kanun -i memdud veya müserred
132
emirlerden ibarettir. Namus ise, mutavvel bir irade veya ardarda serdedilen

131
ya-

132
Gece- gündüzün ardarda gelmesi, mevsimlerin birbirini takip etmesi gibi durum-
larda Allah ta-
bi -
ya -
yelerdeki kanunlar da böyle
110 MESNEVİ DERSLERİ

133
taallu

âdette bulunur:

134

ih
dreti gerektirir.
sahibi ve hiç bir cihetle kudreti-
- istilzam ve

herhangi bir ihtiyaç yoktur.


-

vü a her cihetle gayr-i mütenahî olan o kâmil kud-


re -hiç bir zaruret olmadan, üstelik bunun tersi
için zaruret varken- mesi

ken lerdir. Kanunlarda -


nun
133
Mutavvel bir irade
ilâ arih boyu devam eden bir realitedir. Kanun ve namus manada birbirine ya-
kanun daha umumî, namus ise hususî-
ma -
nun her insa
me-
kat sahibi
ol raber,
bu kiminden
da böylece anneleri-
la söylenebilir. Di-
ne ilâhî irade ile vücud -
bep termek-
te -i Nurdan Dersler, Katre, s. 77-78.
134
KATRE 111

lâ tebe muhâldir.135
siyeti-
136
dir.
- -
137
yoktur.
eden bir ihtimal, hatta bir imkân- he-
vücudu racaat
edil
Öte yandan kâinatta Vahid- hakîk
-
in -

âmid, meyyit sebeple-

hik
ir rasad yeri açar ki, kâinat o
yer âdette bulunur:

20- ANIN TESANÜDÜ138


- -
makla beraber, kâinatta tecelli eden esma, birbiriyle tesanüt hâlindedir.
-
- Bu isimler birbirinde akseder.
- -
-
sem -i Ehad ve Ferd-i Sameddir.

135

136
Müstakil ve münferid olmak, ulûhiyetin olmazsa olmaz bir rüknüdür. Hatta muh-
tar -
temez
137
Nitekim ayette faraziye üslûbuyla -
say
138
112 MESNEVİ DERSLERİ

-i vücud Vahid-
pen âdette bulunur:

139
-
ya-
- -u vücuduna de-
lâlet eder.
â
umu uurlu fiile fail olamaz.

140
-

bir inayet, bizzarure bir Hallak- -u vücuduna delâlet eder. Çün-


kü ihsan muhsinsiz olamaz.141

142
23: RAHMET-
Kâinat yüzüne
tahab - -
cub-u vücuduna delâlet eder.143
-
â -

24: RIZK-I ÂMM144


met
ve himayeti, muhafaza ve taahhüdü; kast, teveddüt ve taarrufu tazammun eden

139

140

141
-
-

142

143
-
Hak
ma
144
KATRE 113

umu - -u vücuduna bizzarure delâlet eder.


Çün

145

Kâinatta her tarafa serilip serpilen ve


üze
ma-
Kâdir-i Kayyumun vü-
cub-u vücuduna delâlet eder.
ol -
fel Öyleyse,

- -
bi hakîkat;146
Kadîr, Alîm, Hakîm, Kerîm, Rahîm, Rahman, Rezzak, Hayy ve Kayyum bir Rab-
b bilbedahe delâlet eder.

tav - vücud ve Vahid-


dair iman nuruna yol açan hads- bir pencere açar. Kâinat o pence-
re âdette bulunur:

26: HÜSÜN VE TAHSÎN147

148
zâ -u vücuduna

27: CEMÂL-

Zâ -u vücuduna remzeder.149

145

146

147

148
-
ma rettir. Aynadaki tî-
dir, yani kendindendir.
149
Buradaki hazin cemâl -
ra - -
114 MESNEVİ DERSLERİ

-I SADIK
- -u Hakîkiye nida eder.

-
150
du hakîkate telvîh eder.

151

- le-
vücudu
hakîkat, parlak ayetler olup
152
ce -
-
san âdette bulunur:

RUFLAR153

-u vücuduna delâ-
let eder. â

32 -
-
met i gören hikmet sahibi bir Rabbin vücub-u vücu-
duna delâlet eder.

anla la -

150
Buradaki ra-

ret görebiliriz: (Taha, 5)


151
4.
152

153
KATRE 115

Küre- - -
te - -u vücuduna delâlet
eder. Çünkü fiil fails
kud

35: TANZÎM
Âlemde görülen kemâlâta yönelik tanzim, bir Kâdir-i Kayyumun vücub-u

yi ku

dokuyabilsin? Kör, kötürüm, câmid biri nerede, bu âleme göre bir gömlek doku-
mak nerede?
-u vücuda ve
vahdete delillerdir.154
Ziyadaki elvan-
hakîkat, -
O Rab,
- hikmetle tedbirde bulunur,
- Fail-
- Kâdir-i Kayyumdur
- ve
155
bir tek ziya hâl
öy âdette bu-
lunur:

156

154
la-
bilir.
farklar bulunur: Tebdîl, -
Tahvîl hâlden
hâl
gö lir.
155

156
116 MESNEVİ DERSLERİ

-
-
-
in -
dittir.157
-u vücubunu biz-
zarure istilzam eder ve delâlette bulunur.

I158
Kâinattaki mevcûd vücud ve bekâ yönüyle,159 madde-
-
-
ma -
lan - - -i Müdebbirin vü-
cub- delâlette bulunur.

160

Kâinattaki mevcûd
-
-
ma -i
Kerîmin vücub-

161

mevcûd
-

Kadîr- -u vücuduna delâlet eder.

157
Mesel -
suz ihtimaller dâhilinde olabilirdi.
158

159

160

161
Bu ve bundan sonrak
KATRE 117

40: MUTLAK GINA


beraber, -
gibi- kendisinde , Ganiyy- -
cub-u vücuduna delâlet eder. Öyle ki,
-
-

- -
hürü bir Hayy- -u vücuduna delâlet eder.

î lerinin
görülmesi -i Ha -
cub-u vücuduna delâlet eder.

VE TEGAYYÜR162
,
tegayyürden münezzeh Daim- -u vücuduna

163

Ruh sahiplerinin
-
- mükâlemât,
- füyuzât
- semeredar, makbul, nurânî ibadetleri, bir
Mabud-u Hakîkinin vücub-u vücuduna delâlet eder.

TI164
-
di - âleti
sa - tenahî delâletler

162

163

164
118 MESNEVİ DERSLERİ

ve gayr-
-
ler
ken -

165

,
dar -u vücuduna biz-
zarure delâlet eder.

166
47: BELÂYA MARUZ KAL
- -i
meç ; korkanlara melce
ol te -u vücuduna delâlet eder.

167

ve
-
- ,
- zevk
- -
sun - cub-u
vücuduna delâlet eder.

168

gö bir mevcûd
esma tecellileri ko -
yal tecellile -
cub merte ve bu fiillerin faili ve bu isimle-
rin müsem - -u vücuduna delil olur.

165

166

167

168
KATRE 119

169

kân-
ruh

ِ
ُُّّ‫ىُّّللا‬ َ‫ فَ ِفرواُّإِل‬Öyleyse Allah a firar edin. 170

ُُّ ُ‫ّللا ُّت َْط َمئِنُّ ُّ ْالقُل‬


‫وب‬ َُّ َ ‫أ‬
ُِّ ُّ ‫ال ُّبِ ِذ ْك ُِّر‬ main
171

ُ ‫ُُّّال ُ ُم‬
ُّ‫ور‬ ْ ‫ىُّّللاُُّّت ُ ْر َج ُع‬
ِ َ‫َوإِل‬ a döndürülür. 172
gibi emirleri
imtisale sevk eder.
kalb

Evet,

51: KADER173

174
görülen kader, -u
vücuduna delâlet eder. Çünkü gerek küll gerek cüz olsun âlem-
yin
- muntazam gayeleri
- semeredar nihayetleri
-
-
le -
me
ya bina edilir.
-
maklara bak.
zarurî kaderden, bir hads-
ahvâldeki nazarî kader o
maneviyat ve ahvâl için de denilen

169

170
Zariyat, 50
171

172

173

174
Furkan, 2
120 MESNEVİ DERSLERİ

- semeredar nihayetler ve gayeler


-

ki, kudret mas-


dar
-
cub-u vücuduna delâlet eder. Âmenna!

175
Â
â
mey

Ancak onun câmi


- zulmetten nura,
-
-
- fâniden Bâkiye
- ve halktan Hakka çevirmek içindir
Sanki ibadet, hilkat dairesindeki mü -
176
ka

in - Âmenna!

177
53: VÜCUB, VAHDET VE
-

a -i Ehadin vücub-u vücuduna bizzarure delâlet


eder. Âmenna!

175

176

177
KATRE 121

I178
Kâinatta ket
vü-
cud vücudun vücudu ke-
mâl iledir. Kemâlin kemâli ise devam iledir.
Öyleyse Kâmil-i Mutlak ancak O Vacib-

Bu hakîkat -
Âmenna!

UF179
-

muvazene nisbetlerini muhafaza etmesi, o Sâni


olur.180
inin Alîm- -
- Basîr
oldu la-
ha
hakîkat, bir Sâni in vücub-u vücuduna delâlet eder.
O,
-
-
- Âmenna!
riy-
181
le mümteziç olan bu yirmi hakîkat
- ezeli,
- - vücud,
- Alîm-i Hakîm,
- Mürid-i Kadîr,
- Rahman-
- Rezzak-

178

179

180
-
lerde icraatta bulunamaz.
181
Yirmi
122 MESNEVİ DERSLERİ

- Kâdir-i Ganiy,
- Hayy-
- Alîm-i Habîr,
- Daim-i Bâki,
-
182
-
183
-
- korkanlara melce,
- imd
-
olan,
-
-
- cin ve insi ibadet etmeleri için yaratan,
-
- - vücud, Vahid-i Ehad,
- -i mutlak,
- Latîf-i Habîr,
- Semî-
hakîkat, çok vecihler, cihetler ve mertebe-
184
ler hads- O hads -
m

O Allah - vücuddur ve Vahid-i Ehaddir.


âdet eder ki:

, bütün bu mezkûr delilleriyle


185
bil isbat eder.
Yine bil ki: bütün bu zikrol ham-
me

182
Ha
183
Neml, 62
184

185

za
KATRE 123

186
rük

187

Nübüvvet â velayet ise

- - bidir.
-
-
fevki -
ra na nisbeti gibidir.

Bil ki:
dairenin çevresindeki her bir nokta, kendine has rengiyle merkeze bakan bir
men
te
tes
meydana gelir.188
-
lar
bi
an
-

186

Peygam
eder. Elindeki Kur'
sonraki en büyük dava le-
-
gam
187

188

zibesi-
îkatine er-

-
re iman ettik dediler. De
ki: Siz iman etmediniz. Ama (Hucurat, 14.)
124 MESNEVİ DERSLERİ

mez, olsa olsa daire küçülür.


O dairenin ibtali farz edilse bile, o hads-
farz

189
olan iman nu
-
lu
has inkâr me-
lekesi telkininde bulunur.

te
Bil ki:
zi
ge -
veccih olunsa akar, zeval bulur ve gizlenir.190
Sonra bil ki:

Birisi

sa
ti-

Birinci nazar:
-i mahz olan
büyük bir havuz görür. Havuz, kendisine âfâkî ve enfüsî ayetlerin vari -
tik lerin ken-
di bat et-
b b
bat etmek, sadece

189

190
-
ma hava, ne elle tutulur, ne gözle görülür. Ama
var
var
Yoksa Ebu Cehil gibiler de mecbure
KATRE 125

lidir. On-

kimsenin gücü yetmez.


Bu nazar, - -
gel lere havale eder.

bo

-
rap
ve-

ha -

ne rast gelse,
bu

-
bep olur.191

191
-
mes'ele
kültürde ba
be -
ca -
ban s
ri lâ-
mi san -
-
gam ri
yiniz" (Buharî, Itk, 50- bul eden din, ilâhi
bir din ola mes'ele se, böy -
me varmaktan ka rak kabulden son-
ra mes'ele mes'elesi derinle-
126 MESNEVİ DERSLERİ

8. Ders

DÖRT HASTALIK

Birincisi: Yeis192
-

kuv
Öy kalble Cenâb-
ِ ُّ‫نُّ َرحْ َم ُِّة‬
ُُّّ‫ّللا‬ ُّْ ‫طواُّ ِم‬ ُ َ‫الَ ت َ ْقن‬
ُّ ُّ‫علُّىُّا َ ْنفُ ِس ِه ُّْم‬ َُّ ُّ‫ِىُّالَّذ‬
َ ُّ‫ينُّاَس َْرفُوا‬ ُّْ ُ‫ق‬
َُّ ‫لُّيَاُّ ِعبَاد‬
‫الرحُّي ُُّم‬َّ ُّ‫ور‬ُُّ ُ‫وبُّ َجمُّيعًاُّ ِانَّ ُّهُُّ ُه َُّوُّ ْالغَف‬
َُّ ُ‫ّللاُّيَ ْغ ِف ُُّرُّالذن‬
َُّ ُّ‫ِن‬َُّّ ‫ا‬

kesmeyin.
193
- Rahîm

: Ucup

ara
tün.
194

-
va edesin. Buluntu bir mal gibi yo
te
dan yüz
çe vücud, hayret
ve -

Görmez misin, bu vücudda meydana gelen milyonlar tasarruftan senin elin-

195

192

193
Zümer, 53
194

195
-
KATRE 127

ve se bu
ikisin
yal
bi denin
dairesine sokar, onunla iftihar edersin?
-
ur
t bep-
â
vaz
196
ola -
Hem itiraf et ki, hanen olan cesedin bile sende ödünç ve emanettir ve sen de
misafirsin. Binaenaleyh,
le demelisin:
ُِّ َُّّ‫ال‬
ُّ ..‫باّلل‬ ُّ ‫الُّقُ َّوُّة َُّ ِإ‬
َُّ ‫لُّ َو‬ َُّ ‫كُّ َولَ ُّهُُّ ْال َح ْم ُُّدُّ َو‬
َُّ ‫الُّ َح ْو‬ ُُّ ‫لَ ُّهُُّ ْال ُم ْل‬

Üçüncüsü: Gurur
197
-
198
uzaktan bak -
meha -u
sü -
ley
ük insanlar olarak göresin.

Böy -
ye
Çoktan seç -
ima te desek mü
et
196
-

197
Eslaf-
198

sebebiyle biz onu bir tepsi kadar görürüz.


128 MESNEVİ DERSLERİ

Dördüncüsü: Su-i zan


-
- ma su-i zanda bu-
lundun. Ama gördün ki gözünü yummakla ancak kendine gece yap

ِ ‫بُّ َو ْالغُ ُر‬


ُّ‫ُّآميِ َن‬،‫ور‬ ُِّ ْ‫نُّ َوالعُج‬ َّ ُّ‫وء‬
ُِّ ‫الظ‬ ُ ‫نُّ ْاليَأ ْ ِسُُّّ َو‬
ُِّ ‫س‬ ْ َ‫اَللَّ ُه َُّّمُّاحْ ف‬
َُّ ‫ظنَاُّ ِم‬
-i zandan, ucup ve gururdan muhafaza eyle! (Âmin)
KATRE 129

9. Ders

BAZI HAKÎKATLER
hâkîkat-
199
le

Birinci Hakîkat
Bil ki: Mâlik-i hakîk
O zaman insan kendini kendine mâlik tevehhüm eder, hâkimiyeti için vehmin-

Al -
ril-
me - ma -
lan-

Bu dakik, ince hakîkat -

ru -
metmek için vahid- -
Evet, -
mayan muhît

bu
200
or
âliktir ne de cismine. Çünkü o ci-

gi acîb bir makine-i


ilâ tedir.
Öyleyse â

199
rken, ye-
rin al

yönelik bir seyahat olarak görülmektedir.


200
Semek
kendinde tecelli edeni gösterir
130 MESNEVİ DERSLERİ

teslim et. Bu emanette emîn biri ol. -

ma - ya-
cak
Ey nefis, sen kendine mâ â
us
-
nine usta olabilirsin?

-
n de kendini kendine mâlik sayabilir-
sin.
-i
Hakîmin, bir Semi-
âmid ve ölüdür. Bir araya gelip birbirleriy -
la -
lir
ar
-
cuna nisbeti gibidir: Acîb bir hasiyeti olan o macun, yüzlerce kavanozun her bi-
rin
m artsa veya eksilse, macunun
özel
-
-
da
ona mâ
â li-

Ey nefs-i emmare! Bil ki:


-

-
KATRE 131

kan

dün
ge
benim kabrimdir. Ben, bu ikisi ara-

201
müs ölenin
ken

Üçüncü Hakîkat

ka
Evet;
- Kâinatla alâkalar kurmak,
- bütün sebeplere muhtaç olmak,
- pmak,
- -
mek -i Vahide iltica etmek

Dördüncü Hakîkat
Bil ki: Ey Ene!
- ileleri,
-
-
de -

hâcet

ihti -
du

201
-
siyet ol
132 MESNEVİ DERSLERİ

-i küb-
ra! De ki:
َُّ ‫ُّيَاُّ َم ْو َال‬،‫س ِيدِي‬
ُُّّ‫ي‬ َ ُّ‫ُّيَا‬،‫ُّيَاُّ َما ِل ِكي‬،‫ص ُِّو ِري‬ َُّّ ‫ُّيَاُّ ُم‬،‫ُّيَاُّخَا ِل ِقي‬،‫ُّيَاُّ َر ِبي‬،‫يَاُّ ِإلُّ ِهي‬
ُّ ُّ‫ك‬ َ
َُّ ِ‫كُّ َوأ َمانَت‬َُّ ِ‫سافِرُُّّفِيُّ َودِيعَت‬ َ ‫كُّ ْال َح ْم ُُّدُّأَنَاُّ ُم‬ ُُّ ‫كُّ ْال ُمُّْل‬
َُّ َ‫كُّ َول‬ َُّ َ‫ل‬
ُّ .‫كُّالَّذِيُّ ُه َُّوُّ َه َذاُّ ْال ِج ْس ُُّمُّ ِب ُم ْشت َِم َالتِ ُِّه‬ َُّ ‫َو َم ْملُو ِك‬
âlikî, Ya Seyyidî, Ya
Mevlâm.
-
di
âlik
â ra-
gu-
suna bak! Kendini mâ zap ve-
-
- kalb -
miy -
rece artsa, sana akseden elemler de o nispette artar.

üzülmezsin. Çünkü mal sultana aittir, böyle bir noksan ona zarar vermez. Asker
de onu zayi etmekten fazla üzülmez. Çünkü o mal, o fakir neferin mülkü olma-

sul n.

dere
kaynaklanan ve mâ -
tin kalb
duyar.
-
-
-
kil ruf
-
du lin-
âlik-i hakîkiye dayanarak -
ne kadar büyük de olsa-
KATRE 133

ُّ‫ون‬ ِ ‫ّلل ُّ َواُِّنَّا ُّاِلَ ْي ُِّه ُّ َر‬


َ ُ‫اجع‬ ُِّ ِ ُّ ‫ اِنَّا‬Yani
biz Allaha aidiz ve O na
202
döne -
rin -benden yana bir kusur olma-
tan sonra- dert etmem.

ma -
ta

umumi bir matem görülür.

202
Bakara,156
134 MESNEVİ DERSLERİ

10. Ders

203

ُّ‫الرحُّ ِيم‬
َّ ُّ‫ن‬
ُِّ ُّ‫الرحْ م‬ ُِّ ُّ‫بِس ُِّْم‬
َّ ُّ‫ّللا‬
ُّ
Allah, zâti kudret ile bir Kâdir- - ti-
yaçtan mukaddes ve münezzehtir.
- san-
dan mukaddes ve münezzehtir. Çünkü eserlerindeki kemâl, fiillerindeki kemâle,
le celâ-
luh) kemâle delâlet eder. Hatta kâinatta ve masnuatta görülen kemâl ve cemâlin
mec
kemâ - vücudun nu
- hads-
-
-
it
Vahid -
-
mülkünde,
- rububiyetinde
- - ne de ulûhiyetinde asla
riki yoktur.
Kadir- -
-
land
Kadim-i e -
nezzehtir.
- -
kaddes ve münezzehtir.

203
-
da muh
KATRE 135

iz- ten-
204
zih ederiz.
O,
-
-
- ve bütün noksanlardan mukaddes ve münezzehtir.
Çünkü bütün bunlar,
- ya yokluktan gelir
- ü-


-
ziden mukaddes ve münezzehtir.
Allah Kadim-
Allah Vacibü-
münezzehtir.
205
-
Ve keza mahkûmiyeti gerektiren ha -
kaddes ve münezzehtir.

olan

204
Bkz. Rûm, 27
205
- -
bi olarak terbiye edenleri de te
in -
136 MESNEVİ DERSLERİ

ÜÇÜNCÜ BAB
206

ُّ ‫يم‬
ُِّ ُّ‫الرح‬
َّ ُّ‫ن‬
ُِّ ُّ‫الرحْ م‬ ُِّ ُّ‫بِس ُِّْم‬
َّ ُّ‫ّللا‬
-
la
-
- rükünleriyle,
-
-
- zerreleriyle,
- -
ze
tesbih eden - vucud, Kadim, Sermedi, Ebedi, Vahid,

ederler.
-
hîm, Kerîm, Cevad, Vedud, Fe -

âliki Hayy, Kayyum, Alîm,


Ha
ar.
-
-

Çünkü bu büyük kitap, bütün bab ve

ken
ke -i h
-
-

206
-
kür fassal -
KATRE 137

Hayr- vücud nimetine, vücudun kemâli olan hayat nimetine,


ha Elhamdülillah.

kendi - -
ru netice veren nur-i iman nimetine Elhamdülillah.207
-
dan, kâinatta -

Bize Muhsin, Kerîm, Vedud, Rauf ve Rahîm bir melce gösteren nur-i iman
nimetine Elhamdülillah.
- si veren
iman
-
- -
-
lerini izale edip, -

he -
-
fa idir:
bebiy

yi Rab, Mabud, Mahbûb ve Maksûd olarak kabul etmemesi, ona hem


hem de vacibtir.
Âlemlerin Rabbi olan Allaha, Peygamber
efendimiz (a.s.m) için ri-
nin nur risaletiyle sübut
bul risaletiyle âlemlerin Rabbinin bizden marziy-
ya
yol bul
Elhamdülillah.

207
Bu üç nur -i istinad ve nokta-i istim-
dad ol -
lerde bunlara dikkat çekilmektedir.
138 MESNEVİ DERSLERİ

Çünkü âlemlerin Rabbi ve göklerin ve yerin Rabbi olan Rabbimizin


iste
iman nuruna Elhamdülil-

nimeti veren zât, onu


ken
gösterir. -
kir olur.
KATRE 139

DÖRDÜNCÜ BAB
208
Allahu Ekber Hakk

ُّ‫الرحُّ ِيم‬
َّ ُّ‫ن‬
ُِّ ُّ‫الرحْ م‬ ُِّ ُّ‫بِس ُِّْم‬
َّ ُّ‫ّللا‬
ُّ
Allahu Ekber!
ِ ‫ال ُّ َكنَ ْفسُّ ُّ َو‬
ُّ‫اح َدة‬ َُّ ‫َما ُّخ َْلقُ ُك ُّْم ُّ َو‬
َُّّ ِ‫ال ُّبَ ْعث ُ ُك ُّْم ُّإ‬ Sizin
ya rilt-
209

Evet, zerre- cüz ve fe -

Allahu Ekber!
-
ne da
olamaz. Kâinatta olan
- umumi hikmet,
- tam bir inayet,
-
- muntazam ölçüler,
- meyvedar mikdarlar,
- muayyen eceller,
-
-
-
- ve süslü ihtimam, ُ ُّ‫يف ُّ ْالخَب‬
ُّ‫ير‬ ُُّ ُّ‫ق ُّ َو ُه َُّو ُّاللَّط‬
َُّ َ‫ن ُّ َخل‬
ُّْ ‫الَ ُّيَ ْعلَ ُُّم ُّ َم‬
ُّ َ ‫ا‬ Yaratan bilmez
210
mi? O, Latîf- hitlerdir.

208
-
manlar
anlamda On
209
Lokman, 28
210
Mülk, 14
140 MESNEVİ DERSLERİ

(Celle celâluh)

Allahu Ekber!
Zira,
- zimi
ve bu mizanla muvazenesi,
- mevcûd - câ -
lerden muhtelif- -
hitler olup ُّ‫شُّأ ْ ُُّّلَ ُّْم ُُّّيَ ُُّك ْن‬
َُّ َ‫ان ُّ َُّو َُّما ُُّّلَ ُّْم ُُّّي‬
َُّ ‫شا َُّء ُّ َُّك‬
َُّ ُّ ‫َُّما‬ -

Allahu Ekber! (Allah en büyüktür!)


Niçin en büyüktür? O kimdir?
El-cevap: -i Ezelidir. Bu kâinat, ehl-i
-
-
- fiillerinin eserleridir.
Allahu Ekber!

El-cevap: Çünkü O, Sultan-


mi
Allahu Ekber!

El-cevap: Çünkü O, Hakîm-


-
-
-
- inayet ve rahmetinin cilveleri,
-

mecmuunun tecellilerine isim olmaktan ibarettir.


Allahu Ekber!

El-cevap: Çünkü O, Sâni -

hat
Allahu Ekber!
KATRE 141

El-ceva -
- Onun kaza ve kader kaleminin çizgileri,
-
- rahmet feyzinin meyveleri,
- inayetinin yed-
-
-

211
Dikkat

Allahu Ekber!

El-cevap: O, Kadir-i Ezelidir. Bu mevcûd leridir. Bu


cize -
mün

Allahu Ekber!
tür? O kimdir?
El- -i hüs-
ulvî

Allahu Ekber!
sen: Niçin en büyüktür? O kimdir?
El- - -
212
ni Onun rahmetinin bü-
yük tecellilerinden biri peygamber efendimiz (a.s.m) ve biri de cenn -

Allahu Ekber!

El-

211
Üç Ba
212
Cenâb- -
yaya, Ra -
ma hîmidir.
142 MESNEVİ DERSLERİ

ku
-
la olan daha azim ve daha ecelldir.

Gördüm ki, namazlardan sonra tekrarlanan bu mübarek kelimeler, -ilgili


bab -
tek
Mesela b -
da -

sen:

- -
var.213
El-cevap: -
ha azim ve daha ecelldir. O, kendi

Keza sizin kalblerinizde de en büyük ve bütün maksat ve isteklerinizden daha
ehem
-
ha büyük, daha azametlidir.
- -
-
zel rinden

lar-
dan daha güzeldir.

veh leyse sebeple-



Keza, - -l
em

213
Mesela
KATRE 143

zahirî na-

ku -
-
144 MESNEVİ DERSLERİ

11. Ders

MUFASSAL DÖRDÜNCÜ BAB

mertebelerin hakîkatine muttali olmak isteyen, o risalelere müracaat etsin.

ُّ ‫يم‬ ُِّ ُّ‫الرح‬ َّ ُّ‫ن‬ ُِّ ُّ‫الرحْ م‬ ُِّ ُّ‫بِس ُِّْم‬


َّ ُّ‫ّللا‬
ُِّ ‫نُّلَ ُّهُُّشَرُّيكُُّّفِىُّ ْال ُم ْل‬
ُّ ُّ‫ك‬ ُّْ ‫ّللُّالَّذُّىُّلَ ُّْمُّيَت َّ ِخ ُّْذُّ َولَدًاُّ َولَ ُّْمُّيَ ُك‬ ُِّ ِ ُّ‫لُّ ْال َح ْم ُُّد‬
ُِّ ُ‫َوق‬
ً ُّ‫لُّ َو َكبِ ْرُّهُُّت َ ْكب‬
‫يرا‬ ُِّ ‫نُّالذ‬ َُّ ‫نُّلَ ُّهُُّ َو ِلىُُّّ ِم‬ ُّْ ‫َولَ ُّْمُّيَ ُك‬
-
ri (Böyle de)
214

215
Celle celâluh
-
sav kâinat
kâinat
masnuu ve kaderinin mektubudur.

onu bir abd-i sacid ya


-

hmetine
maz

214

215
-
la lan ifadelerdendir. Bkz. Nesai, Hacc, 54
KATRE 145

ni

ve a

-
-
-M
-
-
- -
yor.
-
-
mü âb-
bir

var -
lur. Kesrete isnad edilirse hur-

Çün
kesrete havale edilse, o
ne

- komutan ve askerler,
-
- arz ve seyyareler,
-
216
-
, vahdetteki intisap hudutsuz bir kudretin yerine geçer. Sebep,
kuv -
betinde büyür.

216
-
di sû-
retler meydana ge
misaldir. Mesela, bir usta
tiremezler.
146 MESNEVİ DERSLERİ

zaman eser de o sebebin cirmi nisbetinde küçülür.


-

mutlak yokluktan ol-


maz. Sadece, - rek aynadaki görüntüye
hârici bir vücud ta -
- ilmî bir mev-
cûd
-

esretteki suûbet

Vahdette mevcûdun madum-


ra -
ma kül-
mesi mümkündür.
vücud
ver
un gelir.
-
hafaza etmek için her bir zerrede küllî bir ilim ve mutlak bir irade
, ,
ve bunlar hadd-
-
men tahakkümîdir,217 mevcûd

- nahi kâmil bir kud-


re -
gelir. Hâlbuki
böy .

vücudu vücud mevcûdattan


her
Bu
Mev -

217

bir se
KATRE 147

et
r ise
kudret- - emirde kendilerinin
ica -i ihtiyarîsi en ge
ola yarî fi-
il dür.
Se - hakîki tasarruftan eli
- - mavata nas
rik olurlar?!
-S
-
- , o sultana saltana-
rik olmazsa, öyle de elleriyle bize nimet gönderilen sebepler, bizim için
iddihar edil
ilâhî ba
mazlar.

Celle celâluh. üyüktür. Çünkü O; Hal-


lak- Sâni -i Hakîm, Rahman-
- mevcûdat ve ulvî ecram bilbedahe o Hallak-
Alîmin
-
ta Sâ-
ni -i Hakîmin
- -
- rahmet hediyeleridir.
O
rah
ve o hediyeleri gönderen,
-h
-
-
-
sonsuz müsavidir.
-
Sâni -
148 MESNEVİ DERSLERİ

bine kadirdir. Çünkü o, Hallak- -i Hakîmdir.

-
-
- kudretine bir mazhar,
- hikmetine bir medar,
- rahmetine bir çiçeklik,
- cennetine bir tarla,
-
- mevcûd âh
-

-
-
-
-
-

yav ruh ve
hayvana, melek ve cinne
-
- Rahman ismiyle kendini sevdirmesi,
- Hannan ismiyle merhametini göstermesi
-

Tohumlar ve meyveler, habbeler ve çiçekler, Onun


- hikmet
-
- rahmet hediyeleri,
-
-
-
dir ,
- rahmetle ve ilimle,
- yaratma ve tedbirle,
-
KATRE 149

218
gi

Tohumlar ve meyveler
-
- kader
- ve kudret remizleridir.

on
Sâni ikrederek vahdete dönüp
son bulurlar.

zahir bir mak-


su mevcûd -
suttur.
219
Sâni
mevcûdat içinde
ha
me
Allahu Ekber!
َُّّ ‫الُّإِلُّ ُّهَُّ ِا‬
ُّْ ‫الُّ ُُّه َُّوُّب َ َراب َ ُّْرُّ ِميُّزَ نَ ُّْدُّه َُّْرُّ َش‬
ُّ ‫ي‬ َُّ (ُّ‫ِكه‬
ُّ ‫ُّيَاُّح‬:‫ُّسَ َراسَ ُّْرُّ ُگوي َُّْد‬،‫ُّيَاُّ َحق‬:‫جوي َُّْد‬
ُّ‫ـــ َــى‬ ُُّ ُّ‫َد َما َد ُّْم‬

ÜÇÜNCÜ MERTEBE
220

218
sa-

219
nüyle-
dir. Çe
220

bir çiçektir, Cennet dahi bir çiçek gibidir, o merteben



bi -
150 MESNEVİ DERSLERİ

Celle celâluh. Allah, kudreten ve ilmen her


Çünkü O; Kadir, Mukaddir, Alîm, Hakîm, Musavvir, Kerîm, Latîf, Müzey-
-
hi - -
u kâinat mevcû-
da
- -
gileri,
-
- sun - le-
meleri,
- lütuf ve kereminin, taarruf ve teveddüdünün rahmet ve nimetle tebessüm
eden çiçekleri,
-
meyveleri,
-

mev cemâl
lar, günler ve seneler
mevcûd

ce fasih bir be-


yan - vücudun ve Bâki-i Ve-

Evet, mükemmel bir eser bilbedahe mükemmel fiile delâlet eder.


Mükemmel fiil ise bizzarure mükemmel isme ve mükemmel faile delâlet
eder.

düt
- yakîn derecesin -
kil line delâlet eder.

DÖRDÜNCÜ MERTEBE
Celle celâluh. Allahu Ekber.
Çünkü O öyle bir Adl-i Âdil, Hakem-i Hâkim-i Hakîm- -

teriyor. (Müellif)
KATRE 151

etti. Kaza ve kaderinin düsturla -


nunla di.

-
- mevcûd
- mevcûd le-
ri
-
-
- -

- -i amme,
- -i tamme,
- -i vâsia,
-
- - olan hayat,
-
-
-
- cezbesinde zahir olan incizap,
-
-
- nebatattaki hikmetli tedbir,
- hayvanattaki kerîmane terbiye,
-
-
- müddete ve maddeye ihtiyaç olmadan, gayet kemâlde bir hüsn-
ten meydana gelmesi (hudusu),
- hadsiz imkânlar/ ihtimaller içinde mütereddit iken, mevcûdata verilen ha-
221

- -

221
tan murat, -
152 MESNEVİ DERSLERİ

-
-
- cehlindeki muhît
- kendisi tegayyür etmeyen, fakat mevcûd gerektiren
te
-
- -
daki makbuliyet,
- at ve füyuzat,
- her iki kaderdeki intizam,222
-
- ibadetin, mevcûd le-
ri Sâni -
ma

ederler ki, bütün bunlar hikmetli bir müdebbirin tedbiriyle, Ehad- Samed olan
ke
re-
tidir ki, mevcûd -

i her bir çiçek ve meyve,

nak -
hi e yerin üstü ve de-
ni

َُّّ ‫الُّإِلُّ ُّهَُّ ِا‬


ُّ‫الُّه َُّوُّب َ َراب ُّــ َ ُّْرُّ ِمىُّزَ نَ ُّْدُّعَا َل ْم‬ َُّ ُّ‫ِكه‬

223

Celle celâluh, Allahu Ekber!


Zira O öyle bir Hallak- -i Basîrdir ki, bu ulvî ecram ve in-

222

223
lan-
KATRE 153

ci- biyet ve
- ti a-
-i kudre-
ti

‫ْفُّبَنَ ْينَاهَاُّ َوزَ يَّنَّاهَا‬


َُّ ‫اءُّفَ ْوقَ ُه ُّْمُّ َكي‬
ُِّ ‫س َُّم‬ ُ ‫اَفَلَ ُّْمُّيَ ْن‬
َّ ‫ظ ُُّرواُّاِلَىُّال‬
224

intizam- - ile
- sükûnet içinde bir sükût,
- hikmet içinde bir hareket,
-
- ve zinet içinde bir tebessüm göreceksin.

alâ ehl-i fikre bu


âlemi ida
-
muhît -
dir.

-
sav muhît bir ilmi ve mutlak bir
kud
muhît bir ilimle

- Huzur,
-
- nüfuz,
- -

Bütün mevcûd
- mevzûn intizamlar,
- manzum ölçüler,
- umumi hikmetler,
- eksiksiz inayetler,
- muntazam miktarlar,

224
Kâf, 6
154 MESNEVİ DERSLERİ

- semeredar mukadderat,
- muayyen eceller,
-
-
- süslü ihtimamlar
-
derece - -
hittir.
ُ ُّ‫يفُّ ْالخَب‬
ُّ‫ير‬ ُُّ ُّ‫قُّ َو ُه َُّوُّاللَّط‬
َُّ َ‫نُّ َخل‬
ُّْ ‫الَُّيَ ْعلَ ُُّمُّ َم‬
ُّ َ ‫ا‬
225
- Ha
vü ya -
runu istilzam eder.
-
sa Birincinin ikinciye nisbeti, zifiri
ka yü-

-
d eder ve ilim
tem -
le

hâl
- bi-
riy mevcûd -

derinlemesine olan ölçülerle tevzini, ilâhî irade
- mur-
ta du-
mevcûd addeler-
tiya-

-
va Sâni inin Vahid- zzarure delâlet eder. Öyle
de, muntazam alâmet- -
yüzleri Vahid-i Ehad o Sâni -

225
Mülk, 14
KATRE 155

-
muhît

- kâmil,
- zaruri,
- zâtî,
-
- -
226
-

nis

Çünkü:
-
-
ve mutlak
- imdad- -ü vahdet, tecelli-
- vücub, tecerrüd ve mübayenet-i mahiyet hikmetiyle,
227
- adem-i tekayyüd, adem-i tehayyüz ve adem- ,
- bi,
engeller ve manilerin, -hiç ihtiyaç olmamakla birlikte, faraza ihtiyaç olsa- birer
ko
- -
ten, ins
yara mevcû-
d -
muhît, -i tasarrufunda
ol muhîtin misalini, muhatta
der

koymak hiç de zor gelmez.

226
Cem-
ve karan -
ri gerektirir.
227
156 MESNEVİ DERSLERİ

Mesela, -
nüs
an-
ka
inci-
-i dalâlet
ka -
bi - Öyle de icaddaki
- e nisbetle
seyyare
ُّ‫الَُّّ ُه َو‬ ُ ‫ع‬
َُّ ‫ظ َُّمُّشأنُ ُّهُُّ َو‬
ُّ ‫الُّ ِإلُّ ُّهَُّإ‬ َ ‫لُّ َج َاللُ ُّهُُّ َو‬
َُّّ ‫َج‬

ALTINCI MERTEBE228
ُ ‫ع‬
ُُّ‫ظ َُّمُّشأنُ ُّه‬ َ ‫لُّ َج َاللُ ُّهُُّ َو‬
َُّّ ‫َج‬

Çünkü O, Âdil-i Hakîm, Kadîr-i Alîm, Vahid-i Ehad, Sultan- -


t, ilim ve
kud hi-
di zim ve
tev - -
mü - - -i Hakîmin ilim
ve emrine, Azîz- -
kitab-
parlak birer bürhan ol
- -

yoktur!

asla ve nesle, mazi ve müstakbele, emir ve ilme bakar ve imam-


-

Evet,
Bun

228
Bu mertebe-
imam- - ti-
miz
KATRE 157

ekir-
dek
O da meyvesindeki çekirdektir.
-
ki mebde ve kökte yer alan çekirdek, intizam ve hikmetle a
düs
-
cel
küçük birer sand
-

bir intizam, tez-

bi
Bu -
kan mükemmel bir intizam -
zam -
çülü hârika bir makinedir.
-

da gayet muntazam bir makine gibidir, kitab-
- - -
-
ta imam- - -
zeder.
-

َُّ ‫لُّخَا ِل ِق َهاُّ َو‬


ُّ‫الُّ ِإلُّ ُّهَُّ ِإالُُّّ ُه َو‬ ُُّ ‫لُّ َج َال‬
َُّّ ‫َج‬

َ ‫ع‬
ُّ،‫ظ َم ِت ِه‬ َ ُّ‫ف‬
ُِّ ‫ص‬ ُُّ ‫الُّت َ ْهدِيُّ ْالعُقُو‬
ْ ‫لُّ ِل َو‬ َُّ ُّ‫تُّالَّذِي‬
َُّ ‫يرُّأ َ ْن‬
ُُّ ‫يَاُّ َك ِب‬
..‫إلىُّ ُك ْن ُِّهُّ َجبَ ُروتِ ُِّه‬ ُُّ ‫لُّ ْال َ ْف َك‬
َُّ ُّ‫ار‬ ُُّ ‫َص‬
ِ ‫َوالُّت‬
158 MESNEVİ DERSLERİ

Celle celâluh. büyüktür.


229

-i ezelidir ki,
- mevcûd
- fiillerinin eserleri,
-
- kaza ve kader kaleminin çizgileri
-
-i Ezeli, buna bütün kütüb ve suhufuyla, tekvin
hâ -
di
da delâlet eder.
Öte yandan, ervah- -i münevvere ve ukûl-i nuraniye sahibi
-

ulvî -
kî hâ - vücudun
hâdeti olan semavi suhu hâdetlerini kabul ile ittifak et ler-
mevcûdat:
-
-
-
-
َُّ ‫لُّ َج َاللُ ُّهُُّ َو‬
‫الُّإِلُّ ُّهَُّإِالُُّّ ُه َُّو‬ َُّّ ‫ َج‬O nda

229
Bu esma-i mübareke dürbünleri ile mevcûd -
âsâ na bakmakla, Müsemma-i Zülcelal'e intikal edilir. (Müellif)
KATRE 159

12. Ders

Bil ki:
gibi derim:
ُّ‫انُّ َدا َر ْم‬ ُّْ ‫َم ُّْنُّب َ ْن َده ُِّءُّ ُق ْرآنَ ُّْمَُُّّأُّ َگ ُّْرُّ َج‬
‫َاكُّ َراُِّهُّ ُم َح َّم ُّْدُّ ُم ْختَا َر ُّْم‬
ُِّ ‫َم ُّْنُّخ‬

bu
Bundan do
bu
zikrettim. Burada teberrüken bir tek

dik

- mütekellim,
- muhatap,
- maksad
- -
dir.
Keza,

Ru Bu durumda kelâm,
emir veya nehiy ise mütekellimin derecesi hasebiyle bazan irade ve kudreti de
ta
-
reta bir emir nerede, irade ve kudreti de tazammun eden hakîki ve nafiz bir emir
nerede?
160 MESNEVİ DERSLERİ

‫س َُّما ُُّءُّا َ ْق ِلعُّى‬ ُِّ ‫ضُّا ْبلَعُّىُّ َُّما َء‬


َ ُّ‫كُّ َويَا‬ ُُّ ‫ُّيَاُّا َ ْر‬
230

be
di
-

ne
birin

icra eden bir Sâni


-
di-
siy
mevcûd ne de madum olan ayna-
larda görülen küçük, seyyal timsalleri nerede?

Son
i tazammun etmekle beraber, sa-
def -
-
rede?
- -

ka maddelerle mezcedip ondaki ukde-


yap
ri amelî birer
düs bika-

231
diye ka Öyle ki onun âli, ulvî hakîkat-
leri ulûm-

onlarda tasarrufta bulunur, böylece onlardaki ukde-


Ar -

230
Hûd, 44
231

mezhepler, Kur'an ayetlerinin


KATRE 161

kiy

yon ci-
ler
Hem gördüm ki,

232
çir
kalb,

NÜKTE: Itlak Hakîkati233


Bil ki:
234

olandan meydana gelemez. Itl


olandan hadsiz derecede daha azametli ve daha büyüktür. Bu hakîkati fehme
yak -
sal âlemine bak! O âleme buradan
bir zer
235
içine al

NÜKTE: - Küfür Muvazenesi

-
ma

. Bu

-
-

232

Ba la
233

234
Itlak
uza -
-
yük-
235
162 MESNEVİ DERSLERİ

236

Bil ki: -

237
NOKTA:
Gördüm ki, aklî ilimlerle -
ya
238
ilim

Bir yüzü:

239
Bu yüzün gü-
240
ze

- vücuda bakar.
Öyleyse,

236
Müslim, Zühd, 1
237
Dünya li-
me esas olarak lun-
du
238

239

faz -
lidir.
240
Mesela ehl- -
görü
iktiza eder.
KATRE 163

NÜKTE:
Bil ki:
ömrümün bir mahsulüdür.
Evet, niyet, toprak misal âdetleri ve kum misal hareketleri kendisindeki
hasiyetle ibadet cevherine çeviren acîb bir iksirdir.

nafiz bir ruhtur.

Demek adan ha-


lâs olmaz.
Bu hasiyettendir ki, niyet ile az bir zamanda pek çok amel mümkün olur.

nabilir.
met-

Birinci cihet: -i muhsinin rah-


me disin-

Nefsin heves
Na -

imin rahmeti beni tahattur etti,

münasebettir.
-
-
va

dev
ma -
-
maz.

var vuru da bir elemdir. Zira ikinci


ci -
164 MESNEVİ DERSLERİ

kûmdur.241

NOKTA:
Bil ki:
köpek pek çok özellikler -
tan -
barek olmak, za necislik darbesi iner. Öte
yandan tavuk, inek, kedi gibi hayvanl han-
-
ler.
-
-i hakîkiden gaflet

Böylece gaf -
kir darbesi yer ki, intibaha gelsin.
-

disin-
ye-
-i hakîk
gayr-

NÜKTE:

müre

ilâh gelir.
-

ec -i Ehadden
ka
bir ulûhiye-

in
-

241
Devrî hareket, gece-gündüz ve mevsimlerin birbirini takip etmesi gibi olan daire-
sel harekettir.
KATRE 165

mertebe -
-i
Eha

NOKTA:

ba
müteselsil muhâlleri irtikâp ediyor?242 -
ri la-
-

-
da kendine bir yer bulabildi!

NÜKTE:
243

Sath-
mes -i uzma içinde görür.244
zikri üzere icma etmeleri sa-
ye
zi gamberler
otur kalble
ku dir.

din

NOKTA: Masivaya Muhabbet

242

Me
var
muru yapa
243
Fatiha Sûre derken, te-
kil de
de denile
ra
244
166 MESNEVİ DERSLERİ

Bir vecih,
mu betin-

hab-
le onun yolunu ke-

NÜKTE:
Bil ki: ‫ّللاُّ ِر ْزقُ َها‬
َُِّّ ُّ‫علَى‬
َ ُّ‫ال‬ ُّ ِ ‫نُّ َدابَّةُُّّفِيُّ ْال َ ْر‬
َُّّ ‫ضُّ ِإ‬ ُّْ ‫َو َماُّ ِم‬
Yer-
245
yü ayetiyle her can-

Ancak Hakîki ve mecazî.

-
- ve kö yalan-

-
lara dikkatle baksa ve kudret-
iç -
di -
du

NÜKTE: -
Bil ki: Masum bir hayvan ve insana gelen musibetlerde insan fehminin kav-
ra -
riat- tur-

verilir.
- kalb -
kemmel
ak zulmedersin. Ak-

len-

245
Hûd, 6
KATRE 167

ce için za hak
olur.
-
ka
cey çalama -
nuna hedef ol
olanlar de dir.
â
mebnidir. Hakîkatte ise âlik-i hakîki, mül-
kün mâ -
lunur. O, fail-
َ ُ‫لُّ َو ُه ُّْمُّيُ ْسئَل‬
ُّ‫ون‬ ُُّ َ‫ع َّماُّيَ ْفع‬ ُُّ َ ‫الَُّيُ ْسئ‬
َ ُّ‫ل‬ ُّ
246
sual edilmez, onlar ise so

246

Peygam -
denilir. Ehl-i fetret ehl- -
le sorumlu de kellef-
tir
hay - riye ile bir derece mükellef -
ret ehlinin de kendilerine veri le-
168 MESNEVİ DERSLERİ

13. Ders

ُّ ‫يم‬
ُِّ ُّ‫الرح‬ َّ ُّ‫ن‬
ُِّ ُّ‫الرحْ م‬ ُِّ ُّ‫ِبس ُِّْم‬
َّ ُّ‫ّللا‬
ُُّّ‫ح َّمد‬ َ ُّ‫علَى‬
َُّ ‫س ِي ِدنَاُّ ُم‬ ُّ َ ‫س‬
َ ُّ‫ال ُُّم‬ َّ ‫الُّة ُُّوال‬
ُّ َ ‫ص‬
َّ ‫ُّ َوال‬،‫ين‬ َُّ ‫بُّ ْالعَالَ ِم‬ ُِّ ِ ُّ‫ا َ ْل َح ْم ُُّد‬
ُِّ ‫ّللُّ َر‬
َُّ ‫صحْ بِ ُِّهُّأَجْ َم ِع‬
.‫ين‬ َ ‫علَىُّآ ِل ُِّهُّ َو‬ َ ‫َو‬
Her türlü hamd, âlemlerin Rabbine...

REMZ:
Bil ki:
men
et

ka tazammun
et
-
-
le -
la -
ru

oraya gitsin. Kendisi, kendi mahallin -


-

-
-
hi

REMZ: Dinin Ölçüleri


Bil ki: Zulümat içindeki seyrimde gördüm ki, sünen-
KATRE 169

lam lâ-
let
-
- vehimlere merkeb,
- korkulara medar
-
.
- -
le olsa-

247
ak
‫ص ْر ًحا‬ ُ ‫يَاُّهَا َم‬
َ ُّ‫انُُّّاب ِْنُُّّلُّى‬ Ey Haman! Benim için bir kule yap 248
diyen Firavun
mi

REMZ: Nefsin Bir Ukdesi

aley

uzak -
hi
ken -
ma
-
hey -
ile teselli bulur.
Ey ahmak nokta-i sevda!249

247
-
labilir. -
Pek çok in ,
böyle suistimallere asla cevaz vermez ve benimsemez.
248

Ya ilâh
demesi, pe ra -
lar içinde ve ara za-

249
kil-
170 MESNEVİ DERSLERİ

na bakar. Sana ve senin dar havsalana bakmaz. -


ve
-
250

REMZ:
Bil ki: Senin -
le-
-i Zülcelâl, elbette seni
senden daha iyi

REMZ:
Bil ki:
var n bir masu-


Bu durum delâlet eder ki, dualara icabet eden zât -

-
ni olur.
250
-
Mektub, 113. Mektub. Cenâb-
bildi ni" ha
iyi kimin yapabilece
de buna liyakat - -
tu a yer ver hî isimlerin tecellisine mazhar olabilmek için, o
te rek Meli-
kin atiyeleri, yani ihsan celliler dir. Onlara matiyye olmak, yani
on ve onla yizle -
ka lirse, bu feyze ancak ay-
na -
helerden ve kötü huylardan temizlenmesi nispetinde onda hidayet ve marifet nur
par
ak mide sahiplerinde tecelli eder. Yani bu atiy-
yeyi an cak onlar muhatap olabilirler. Bir
ta
KATRE 171

REMZ: Tecellide Küll -


Bil ki: Dalâlet- -
-

is
lâ-
251
let etmek tazammunu gerektirmez.
-
Sâni -i Hakîmi vasfeder,
fakat Sâni

REMZ: Küfür Yolundaki Zorluk


Bil ki: Kasden ve bizzât ona yönelen biri için küfür yolunda gitmek, -muka-
bil taraftan gelen bir kuvve-i dafia ile beraber-
de -
da gizlenir, farkedilmez.
-tevfike mazhar biri için- mukabil taraftan gelen
bir kuvve-i cazibe ile beraber su içinde, hatta hava ve ziya içinde yürümek gibi
sühûlet

da böyle î bir mak-

ko
252

El-cevap:
ka , kabul edilir
ve kalbe konulur.253

251
eyde tecelli eder. Öte
yandan, me

ay
252

253
172 MESNEVİ DERSLERİ

REMZ: Yaratmada Az -
Bil ki:
mil -i ezeliyeye nisbeti de
böy

REMZ: Seviyeye Göre Hitap


Bil ki: câmi
-
- zât hitap edilen
ava
has
ifa
mu üslûbu, kendisinden müte-
254
kel

REMZ:

Bir vechi,
Bir vechi,
Üçüncü vecih, dünyaya bizâtihi mana- -
sa
e
ya
Böy

cennet gibi olur.

REMZ:
Bil ki: -

emaneti korumakla ve ona bakmakla mükellefsin.


Bil ki

254
Cenâb- - -
san -
cukça tabir
KATRE 173

Nefs
de

yapar, onunla nefsimi ilzam eder.

REMZ:
Bil ki:
- -
temek.255
-
görmeyi istemek.
- vhid dairesinin muktezileriyle
ka
-
ka
Mesela, vücudun burada tedricidir, berzahî aynalarda ise defî ve anidir. Bu, ilâhî
fatla
bulun

REMZ:
Bil ki: umumî bir rahmettir. Hatta kâfirlerin dün -
âdet elîm le-
dir. Çünkü
cuhud ve küfr-ü mutlak ile inkâr- tereddüte çevirdi.
Böylece -
liy
lâ hâl
-
ku
hâl

255
Mesela hakîka-
ti -
minin hakîkat
174 MESNEVİ DERSLERİ

256
dün

REMZ:
Bil ki: Nefis kendinden -
-
-
egafül ediyor.
-
257

REMZ:
Bil ki:
olmama â
olmama
sonra umar, sonra mülahaza eder, sonra tasavvurda bulunur, en sonunda âle-
ve - -
-
ku lun-
maz ri ile tevbe ederdi. Veya (böyle yap-
ma

REMZ:
Bil ki: Medar- -
-
sin
- -

256
hâl -
min ara yla inkâr edene nisbetle ken-
dini daha rahat hisseder. Öte yand hâl
nisbetle daha rahat hareket eder, zâhiren daha görülür.
257
lene-
-
li, büyük-kü
Alla rufunda büyük- -
meleri de bu hâkîkatten gafletin bir

da âlemde büyük ve
KATRE 175

rutlar - - -
ki
258

güç yetiremez.

K
Bil ki: -i nazar ve felse-
fe
ora
bo -

-
-
kiyor.
-
kaya üzerin -
hâ ru-
la rumaya ihtiyaç duymam.

REMZ:
Eyvah, va esefa! Nefse bir vücud vermek onun gözünü kör yapar, hatta nefsin
vücudu hadd-
kal
-

görse, kale -
259

258
- -neva,
ifa
259

gi mes'ele sa-
züne si
nefis, gerçekleri ör
Ya t gör-
me
gör ma
176 MESNEVİ DERSLERİ

REMZ: âlikiyeti
Ey ene! Bil ki: -
- -
le -
na ait olmayana bir yük yükletme!260 Meydan- -gaf-
letle-
- -
ret li-

REMZ:

-
yok
ُّ‫ون‬ ِ ‫ّللُّ َو ِإنَّاُّ ِإلَ ْي ُِّهُّ َر‬
َ ُ‫اجع‬ ُِّ ِ ُّ‫ِإنَّا‬
261

260

bü n Mâ
dedi
261
-
riyo du-

âle -
mez, tevazuyu tercih eder. Ay
KATRE 177

Meclis-i Mesahif ve Tedkik-i Müellefat-


262

ُّ‫الر ِحيم‬ ُِّ ُّ‫ّللاُّال َرحْ م‬


َّ ُّ‫ن‬ َُِّّ ُّ‫ِبس ُِّْم‬
‫َُّوُّبِ ُِّهُّثِقَتِي‬

Rahman-

me

Bu gözüme tecelli etti, bu damla ile o derya


ara
gös
-
lerin
kûr eylesin. Nitekim Hz. Peygamber -
as -
ُّ‫ُّاء‬َُّ ُ‫طُّوبُّىُّ ِلُُّّْلغ‬
ِ َ‫ُّرب‬ ُ َ‫ُّف‬ Ne mutlu o gariplere! 263

-l Âlemin
Yüce Allaha her daim fakir,

Safvet

262
- - -
haf
263
178 MESNEVİ DERSLERİ

HABAB
264
-

ِ ‫ُّر َك َر ْمُُّّ ُخو ْدُُّّ ُم ْل ِكُُّّ ُخو ْد َر‬


‫اُّمىُُّّ َخ َر ْدُُّّاَ ْزُُّّتُو‬ ِ ‫ُخ َدا‬
ْ ُ‫ىُُّّپ‬
ُّ‫انُّ َدا َده‬ ُِّ ‫ىُّتُونِ َگ ُّْهُّ َدا َر ُّْدُّبَهَا‬
ُّْ ‫ىُُّّب ِیُّ ُِّگــ َُّر‬ ُِّ ‫ب َ َرا‬

Onu senin için muhafaza edecek ve çok büyük bir ücret verecek.

264
HABAB 179

14. Ders

ُّ‫الرحُّ ِيم‬
َّ ُّ‫ن‬
ُِّ ُّ‫الرحْ م‬ ُِّ ُّ‫بِس ُِّْم‬
َّ ُّ‫ّللا‬

َُّ ‫بُّالعَالَ ِم‬


ُّ.‫ين‬ ُِّ ُّ‫ا َ ْل َح ْم ُُّد‬
ُِّ ‫ّللُّ َر‬
َُّ ‫صحْ ِب ُِّهُّأَجْ َم ِع‬
.‫ين‬ َ ‫علَىُّآ ِل ُِّهُّ َو‬ َ ‫ُّ َو‬.‫ين‬ َ ‫سيِ ُِّدُّ ْال ُم ْر‬
َُّ ‫س ِل‬ َ ُّ‫علَى‬ ُّ َ ‫س‬
َ ُّ‫ال ُُّم‬ َُّّ ‫ص َالُّة ُُّوال‬
َّ ‫َوال‬

Her türlü hamd, âlemlerin Rabbine...

RI

Mesela veya veya


ham -
-

Keza,
-
- Onun hükümlerinden herhangi birini isbat eden bürhanlar
-
ta
feyizler ve bereketler
terettüp eder.
Keza cumhur-
- -i tevhidin kalblerinin
yu ir mana ve cel-
be

-
Bil ki
Bu -

bi -
ka akla beraber,
180 MESNEVİ DERSLERİ

-
dar -
Müd -

-i dalâlet ve ehl-i küfrün imanî le-


lerden bir
hük
Ehl-i hidayetin imanî di-

Bil ki:
t yan-
mak
-
ma
bi -

bi
-
-
-
265
- ve her
Hakîk is bunun aksini söyler, yi

eder.

Bil ki: -
hid- in bir vahid-
ec da-
266

265

266
re-
HABAB 181

YARATMADA ADEM-
Bil ki:
muh -
du -
han -i hilkatin de
ya

Bil ki: de her bir taraf bir çe-


kir üze-
rin -
kirdekle, o çekirdek to
-
nu hâdet-

seni tekzip ederler.


-
-
erinin hanzaleye tebdilini vehmet-
mek
-
kir
267

ONRASI
Bil ki:
268

gi lar-

267

etra

268
-
182 MESNEVİ DERSLERİ

fe -
siyle mugalâta

Aynen öyle de, Peygamberimizin (a.s.m) zuhurunun mebadileri ile ilgili ta-
rih -

-
la bakmak za-
da ay misali
-i
ilâhî suyu ile sulanan, fazl-
git -i Tûba-i Muhammediyenin269
bir
-
la fa-
kî eden ve yükselen,
mün
- - ya-
mana- ismî
ile mana-

ken
- O, ilâhî tecellilere bir mazhar ve makestir.
- Ondaki bütün kemâlât, Allahu Teâ
-

mana- ismî ve masdariyet iti


ba

olarak da isimlen-
dirilir.
269
-i Tûba-i Muhammediye

HABAB 183

Bil ki: -
-

edi

Bil ki:

gör -
maz
daha az da olsa, o zerren
de

-
de ancak görülebilen küçücük bir mikrop sana meydan okuyor, seninle mücade-
le ediyor, hatta seni yere seriyor.

Bil ki:
ta
gi -
mak

-
ya

AR
Bil ki: -
leri -
- -
-
-
mek -perest
184 MESNEVİ DERSLERİ

za

NI
Bil ki:
- -
270
det
münfaildir ve gelen
feyzi al -her biri ademin birer rengi olan
271
kusur ve noksan ile-

270

271

bil lana-
bilir. O zaman, gelen fey
görmemek bi -
cihimizdir.
HABAB 185

15. Ders

Bil ki: -

far
272

LEZZETLER VE ELEMLER
Bil ki:

var -
le
lez
bir delildir.

bilhassa ahirette- -
lü -

-
kalb ve
di

Bil ki ) il-
min -
nu

273
hak

272

273
-
cak
da kâr
kilde göste
186 MESNEVİ DERSLERİ

Bil ki:
kadar yüksektir.

- KRARI
Bil ki: Kelime- -
la -

274
ken

SAHI
Bil ki:
-
- me-
-
-
-
yon

PEYGAMBERE SALÂT
Bil ki: - selâma salât okumak,
üzeri -
-
- iyak duysun.

Ey din âlimi! Bil ki:

mü -i zâtiye derecesine bakmaz. Zâtî meziyet


ciheti ise, uhrevî mükâfata
sat

274

sevmek a
kar
HABAB 187

Ey gazete diliyle umuma hitap eden muharrir! Bil ki:


-
ri mütemerridane îlan etmeye senin
hak -
ler -
ne
kim - -
275
hazm- -
- tini tah-
kir ediyorsun?
- -

Böy e-
za verilir.

Bil ki:
ib - -

ebe - -
ma ve cehennemde daimî bir hapse mahkûmdur.276

275
Hazm- -
na hazm- - - bunu yap-
ra-
-
ge-
sidir.
276
risi-
nin ceza
eh
Zaten cümlenin deva -
ce susun
ru
verilir. Âmâ biri için vücud, eliyle dokunabildi
da idam gibi bir durum olarak de-
lendirilebilir. Bkz. Taha sûresi, 124-127.
188 MESNEVİ DERSLERİ

Öyleyse ey ehl- -
mayan bu

ْ ‫ُُّّونِ ْع َم‬
ُّ‫ُُّّال َوكُّي ُل‬ َ ُ‫ َح ْسبُنَاُّّللا‬Allah bize yeter. O ne güzel vekildir. 277

ُُّ ‫ُّىُّونِ ْع َمُُّّالنَّص‬


‫ُّير‬ َ ‫ُُّّال َم ْول‬ْ ‫نِ ْع َم‬ 278

BATI
Bil ki:
Birincisi:
-
-
-

- Ba
-
-
mevcûdat ara-
da bir uhuvvet, bu mevcûd likle insanlar ve hassaten
-

Kâfir ise, -küfrün hükmüyle- kar-


de
kar
ola -i milliye ve gayret-i cinsiye ile az bir za-

muhabbetinde bile yine kendini sever.


Kâfirlerin medeniyetlerinde görülen insanî güzellikler ve ruhî yücelikler
ise,
-
-
-
-
lisi

277
Âl-
278
Enfal, 40
HABAB 189

fukara elbisesi içinde melikler, insan elbiseleri içinde melekler göreceksin.279


-
repler, adam sûretinde ifritler göreceksin.

Sü -

279

zât
190 MESNEVİ DERSLERİ

16. Ders

Ey bu zamanda dinin lerinde içtihad yapmak isteyen! Bil ki:

Birincisi -
-
ne lar-

kal
sarfetmek -
yulabi
sahiptir.
Üçüncüsü: -Günümüzde siya -
- -
deti temin etmek gibi-
var
kalb
Rab
ma-
lar -
da -
ma
mazhar olurdu.

-
- inayet ve himmetin bölünmesi
-
Uyeyne seviyesinde zekâya sahip birinin, içtihad -
280
di Çünkü

280
ne, s -
rindendir. Sahabeye ye
Ara -
HABAB 191

281
Süfya hey-

,- -

ilim
Dördüncüsü: Dinî
mey
kemâl dairesinde olanlardan gelse, bu meyil bir kemâl ve bir tekemmül olur. Fa-

meyil bir tahrip meyli olur


açar.

yönelir. Hâlbuki
ri -

282
- hâline gelerek za-
ru ice ler var ki,
- su-i ihtiyardan
- ve gayr- -
re
lmaz.

Se -

281

la
ilk günle ma-
sak da, çocuk ilk gün
mesin
282
Belvay- -
lük ve me
eder. "Allah si
185) Sokakta elbi
dam -
hallerine bakmala vay- -

su-i istimale de müsaittir.


192 MESNEVİ DERSLERİ

283

hut
siya -
li -
sel

-
-
- û -
tebeleri gibi hakîkatleri uygulamada -
hattur etmede, - - avam ile âlimler müsavi hâle
gel
olarak meâli anlar.
Keza o gafil akletmiyor ki, hutbeni
top
dövmeye döner.284

Bil ki: -

-
le celâluh) ulûhiyeti ve rububiyeti içinde vücub- hit-
ler -
le ki:

is
ruh
-
-
- Kalbler ancak kendisini anmakla mutmain olan - vücud, Vahid- i
Ehade firara zorlar.

283
-

284
B mes'ele mes'ele zikredildi.
Bu mes'ele, içtihad Risalesi olan 27. Sözde mevcûddur, ba -
labilir.
HABAB 193

-
- vücud
edi
vah
kîkat

ar
sa hakîk

sa -
hi -i Ehade
isnad edilmezse, - - göklerin ve yerin
onun ica raki -bir-
- bir-
biriyle niza
mer

va
ancak pek çok fiiller ve büyük zorluklarla elde edebilirler. bet-
-
285

ikin
Mesela:
- - ta-
ki mükemmel -

- -
-
gelir.286
- hen-

285
kerin

286
cak-
194 MESNEVİ DERSLERİ

muu-
zam, muh-
kemlik ve hikmetler bunu gerektirir. Böyle bir eserde tesadüfe asla yer yoktur.
-

tesanüd ve birbiriyle teavün muhît -


fat

errelerin-

mu
ve vahdet mertebesine hâiz hakîki sahibine
atom
dam -
ma
- nurani,
- mutlak,
- muhît,
- ezeli,
- sonsuz olup,
-
287
- Bu sonsuz kudrete bütün mahlûkat
ru-
mun -
-

Çün
-hatta imkân canibinde bile- -

olursa, l- vücud, Vahid- - envar


na

gi -

287
,
bi
HABAB 195

la
im
Bütün bunlarla beraber, bu ezeli meçhul kudretin tasarrufunda herhangi bir
külfet, bir zorluk, bir zorlanma olmaz. O kudrete nisbetle
par -

-

-
nülemez.
-
te
-
sen, dinle!
Mesela: ‫لُُّّاْالَعْلُّى‬ ْ ‫ّلل‬
ُ َ ‫ُُّّال َمث‬
ِ ِ ‫ َو‬En yüce mesel, Allah içindir. 288

-
ne

aynalarla, en büyük dairede olanlar müsavidir.


, nu
-
ra
Hem mesela muvazene zinin
-
ma
Hem mesela , küçük bir çocuk elindeki oyuncak gemiyi ko-
layca hareket ettirmesi misali, en büyük bir gemiyi de idare edebilir ve hareket
ettirebilir.
Hem mesela -
ker
Hem mesela -

far görülür.

288
Nahl, 60
196 MESNEVİ DERSLERİ

-
-
-
- tam bir intizam hâlindedir.289
- âb- emrin-

- Ve Vacibü-l vücud, maddiyattan mücerrettir.

dünya
-
-
Çünkü , ince ip gibi

zorluklara
ma
vücud cil-
veleriyle ve hayale gözlerde de berzahî timsaller ile tecelli eder.290
bun ti-

vücud
eder:
Birincisi: - kesif mülk cihetindeki
za deler-
dir.291
-
faf oldu
292
Onlar
Üçüncüsü: Bu kudretin tesirinde tekellüf, zorlanma, mualece yoktur. Çünkü
küçük bir incir çekir -her bir
habbesinde tavsifin fev - üzüm tanelerini asan

289

290
ya-

291

292
Mes
maddedir, onlardaki hayat ise, madde ötesi bir özelliktir.
HABAB 197

zu
ken

se
bir -
kir
da ra-

hay - - -
dile canibinde
bulunmak
kalbleri Vaci-
bü-l vücud, Vahid-i Ehade teslim olmaya firara zorlar. Ki,
-
-
-
198 MESNEVİ DERSLERİ

17. Ders

Bil ki: -
me
nok
ba - vüc desine
uzan
Demek insan bazan zerreden daha küçük olur, bazan da semavattan daha

damla içinde kaybolur gider.

TLER
Bil ki:
Bun
se -
bi âletler -
ra
-
net
sa
se -

Bil ki: -
-
met eli-

ِ َ‫الظا ِه ُُّر ُّ َو ْالب‬


ُُّ ‫اط‬
daha zahirdir. Öyleyse Sâni (celle celâluh), ُّ ‫ن‬ َّ ‫ل ُّ َواْالُّ ِخ ُُّر ُّ َو‬
ُُّ ‫ُه َُّو ُّاْالَ َّو‬
ُّ‫علُّيم‬
َ ُّ ُّ‫ش ْىء‬ ُِّ ‫َو ُه َُّو ُّبِ ُك‬
َ ُّ ‫ل‬ Evvel ve Âhir, Zahir -
293

293
Hadîd, 3
HABAB 199

Bil ki: - -
ma - hiç
-
-
lemez.

Bil ki: et eden


ten ُِّ َ‫الَ ُِّء ُّ َر ِب ُك َما ُّت ُ َك ِذب‬
‫ان‬ ُِّ َ ‫( فَبِا‬
ُّ ُّ‫ى ُّا‬
294
Rabbinizin hangi nimetle

-
-
- -
olurlar.

Öy e çekmek-
tir.

Bil ki:
-
- kalb
- -
san!
Bazan olur ki, sen
re -
-
ken,
- hayalinin pislikleri ile senin elin mülevves olur
- ve nefsin habisli
net

294
Bu ayet Rahman Sûresinde 31 defa tekrar edilmektedir.
200 MESNEVİ DERSLERİ

Üzülme, müteessir olma ve bu durumdan kaçmak ve bu elîm eziyetten kur-


tulmak için kendini gaflete atma!
Çünkü böyle vesveseli hâllerde zarar, ancak zarar tevehhümündedir. Bu te-
veh ya-
-
bi
bu -
me, ta ki gitsin! Çünkü böyle vehmî
sa

AKIL -
lere fazla dal-
fe-
ci! Bil ki:
Bir zamanlar ben de senin gibi idim. Sonra gördüm ki, büyük parlak bir sa-
-
295
eri mebde ve müntehada. Bu zembillerin
ba - -
zil
ve hakeza..
ördüm, bu zembillere önem vermi-
yor

var. Bunlar
sa -
yor
sün-
de zembile yük
de
296

295
Bu mes'ele onundaki üç yolu beyan eder-
ken ve Söz
sarkan zenbil -
296

gerçe
gör la-
lama
HABAB 201

ُِّ ُّ‫علَى‬
ُ‫ّللاُّفَ ُه َُّوُّ َح ْسبُ ُّه‬ ُّْ ‫نُّيَت ََو َّك‬
َ ُّ‫ل‬ ُّْ ‫َو َم‬
297

FÜCCÂRIN EBRÂ
Ey âra galebesi ve kötülerin iyilere üstün gel-
me

akinleri letâfet, ulviyet ve nu-


ra

fark m etmekteydi.
-

-
-
la
va

ya -

olarak gör-
düm. Hatta âsî nefsimi de bir saray olarak gördüm. Saray ehlinin muhtelif mer-
te
Böylece gördüm ki:
- Medenîlerin terakkî zannettikleri ancak bir sukûttur.
- ancak bir ibtizaldir.
-
-
-
-
Lâkin sukût hâl -
- -
senin hila - bütün bunlar birer letafet ve cazip levhalar olarak görülür.
-

297
Talak, 3
202 MESNEVİ DERSLERİ

ya
z, aksine mu-
sibetlerle çirkin gösterir.
-
len sakinleri
ya -
lar.

an
sö -

hudutsuzdur ve hakeza... Bu derece aciz, bu derece muhtaç olan biri, kendi elin-
de -
eder?
Evet, O öyle bir rahmet sahibidir ki:
-
do
-

iman hakî-
kat viyede
bulunur ve medet verir. - -
delil, bür r. Böy-
lece onlardan her biri, her bir fermana tasdik mührünü vurur. Nefyedenler ise
birbirlerine destek olamaz
Binaenaleyh, isbat ede la -
la, bin nefyedici bir fert hükmüne geçer.

Bil ki: -
HABAB 203

- -i havf,
- keza son derece azamet,
298
-

HENNEM
Bil ki: -
-
kuv man
hab
hur ces-
süm ederek azap ve
lezzet verici bir cen
-
299

Bil ki: -
be
Al
gaf le-
rin ve yeri
-
Nak - delmek ve nefsin ba-
ve kalb
ol

Bil ki:
le-
-
le

298

yandan cehen
edebilir. Keza, Alla teselli bul-

299
-
la mak
204 MESNEVİ DERSLERİ

na -
lâlet ettikleri gibi,300 -
ra

300
-
yiy veya
bir ti bir
nevi ilan panosu olarak görebilirler, bir kitap gibi okuyabilirler.
HABAB 205

18. Ders

-i gaiye
zanneden insan! Bil ki:
Sen kudret-i ezeliyenin insaniyet cevherinde ve can acîb ci-
haz - - ze
kella!

tür
inayet, intizam ve adem-i abesiyet delilleri, - -
dar bi -

âlikiyet dere-
ce merât
ve gayeler,
-
-
cen -
ye (cel
-
di -
ve hizmeti ka-
da
ta -
ma

M
Ey kalbim! Bil ki:
â -

gi ettim.301
-
lar.

301
206 MESNEVİ DERSLERİ

Ey kalbim! Bil ki:

Bir vechi dünyaya, nefse ve hevâya bakar.


Bir vechi de ahirete bakar.
-
emir -
el -

Ey kalbim! Bil ki:


-
ya -

-
seyyare
çi -
sebebiyle-
-
lar, havuzlar, denizler ve seyyare
Sonra bu echel, kader t
mik

ha e son derece eblehce sorular sorar.


-
ne-

ya

ihti - -
Sâni -
Sâni -
ona böy
302
So

302
HABAB 207

ْ ‫ّلل‬
ُّ‫ُُّّال َمث َ ُلُُّّاْالَعْلُّى‬
ِ ِ ‫ َو‬En yüce mesel, Allah içindir. 303

ُّ‫ُُّّوكُّيل‬
َ ‫ش ْىء‬ َ ُُّّ‫علُّىُّ ُك ِل‬
َ ُُّّ‫ُُّّو ُه َو‬ َ ُُّّ‫َّللاُُُّّخَا ِل ُقُُّّ ُك ِل‬
َ ‫ش ْىء‬
304

Birincisi Tealâ -i rubu-


bi
va
-
ma a bile, - - bir ka -

Üçüncüsü -i muhît
feyz-
Dördüncüsü:
ُّْ ‫لُّلَ ُّهُُّ ُك‬
ُ ‫نُّفَيَ ُك‬
ُّ‫ون‬ ُّْ َ ‫ش ْيئًاُّأ‬
َُّ ‫نُّيَقُو‬ َ ُّ‫ِإنَّ َماُّأ َ ْم ُرُّهُُّ ِإ َذاُّأ َ َرا َُّد‬
305
olu
ِ ‫الُّ َكنَ ْفسُُّّ َو‬
ُّ‫اح َدة‬ َُّ ‫َماُّخ َْلقُ ُك ُّْمُّ َو‬
َُّّ ِ‫الُّبَ ْعث ُ ُك ُّْمُّإ‬
ril rat-
306

edil
muhâlleri kabul etmeleri gerekir.

DARB-I MESELLE ANLATMAK


Bil ki: - -
la-
mesellere
ba
ْ ‫ّلل‬
‫ُُّّال َمث َ ُلُُّّاْالَعْلُّى‬
ِ ِ ‫َو‬ En yüce mesel, Allah içindir. 307

303
Nahl, 60
304
Zümer, 62
305
Yasin, 82
306
Lokman, 28
307

tem
208 MESNEVİ DERSLERİ

Bil ki: kalb gibidir.


n
-
Ba kalb gibidir.
ْ َ‫عل‬
ُِّ ‫ىُّال َم‬
‫ُّاء‬ ُ ‫ع ْر‬
َ ُُُّّ‫شه‬ َ ُُّّ‫ان‬َ ‫َو َك‬ 308
ayeti ile Evvel ismine
ret edilirken, ‫ُّن‬ ُِّ ‫ُّحُّم‬
ْ ‫ُُّّالر‬
َّ ‫ُّش‬ َ ُُّّ‫جُّنَّ ِة‬
ُ ‫ُّر‬
ْ‫ع‬ ُّْ ‫ُّف‬
ُ ‫س ْق‬
َُّ ‫ُُّّال‬ َُّ ‫َُّو‬ -
309
hadisi ile de Âhir ismine remzedilir.
-

ede
308
Hûd, 7
309
- Bârî, III, 35
‫‪HABAB‬‬ ‫‪209‬‬

‫‪ACZ VE DUA‬‬

‫‪Bil ki: Acz, ni‬‬

‫فَيَاُّ َربِيُّ َويَاُّخَا ِل ِقيُّ َويَاُّ َما ِل ِكي!ُّ‬


‫ع ْن َُّدُّنِ َدائِيُّ َحا َجتِي‪ُّ ُّ.‬‬ ‫ُح َّجتِيُّ َ‬
‫عائِيُّفَاقَتِي‪ُّ ُّ.‬‬ ‫ع َّدتِيُّ ِع ْن َُّدُّ ُد َ‬‫َو ُ‬
‫عُّ ِحيلَتِي‪ُّ ُّ.‬‬ ‫طا ُُّ‬ ‫َو َو ِسيلَتِيُّاِ ْن ِق َ‬
‫عجْ ِزي‪ُّ .‬‬ ‫َو َك ْنـِزيُّ َ‬
‫سُّ َما ِليُّآ َما ِليُّوآالَ ِمي‪ُّ ُّ.‬‬ ‫ُّ َو َرأْ ُُّ‬
‫ك‪ُّ.‬‬ ‫ُكُّ َو َرحْ َمت ُ َُّ‬
‫ش ِفي ِعيُّ َحبِيب َُّ‬ ‫َو َ‬
‫ار َح ْمنِيُّ‬ ‫عنِيُّ َوا ْغ ِف ُّْرُّ ِليُّ َو ْ‬ ‫فَاع ُُّ‬
‫ْفُّ َ‬
‫ـن‪ُّ،‬يَاُّ َر ِحي ُُّم‪ُّ .‬‬ ‫ّللاُ‪ُّ،‬يَاُّ َرحْ مُّ ُ‬ ‫يَاُّ َ ُّ‬

‫‪Nidamdaki hüccetim, hâcetimdir.‬‬

‫‪Hazinem, aczimdir.‬‬
‫‪Sermayem, emellerim ve elemlerimdir.‬‬

‫‪Ya Allah, Ya Rahman, Ya Rahîm.‬‬


‫‪210‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫ظــ ُّْرُّ ِمىُّ َُّكــ ْر َد ْم‪َ ُّ،‬د ْر ُِّدُّ ُخو ْد َراُّ َد ْر َم ُّْ‬
‫انُّنَ ِمىُّدِي َد ُّْم ُّ‬ ‫تُّنَ َُّ‬‫َشُّ ِجهَ ُّْ‬ ‫ب!ُّبَهُّش ُّْ‬ ‫يَاُّ َر ُّْ‬
‫ارُّپ َ َد ُِّرُّ َم ُّْنُّاسْت‬
‫وزُّ َمزَ ُِّ‬‫َد ُّْرُّ َراسْتُّ ِمىُّدِي َد ُّْمُّ ِكه‪ُِّ ُّ:‬دي ُر ُّْ‬
‫پُّدِي َد ُّْمُّ ِكه‪َُُّّ:‬فــ ْر َداَُُّّقــب ُِّْرُّ َم ُّْنُّاسْت‬ ‫َو َد ُّْرُّ َچ ُّْ‬
‫بُِّ َم ُّْنُّاسْت ُّ‬ ‫ض ِط َرا ُّ‬ ‫تُّ ِج ْس ُِّمُّپ ُُّْرُّ ِا ْ‬‫وز‪ُّ:‬تَابُو ُِّ‬ ‫َوا ْم ُر ُّْ‬
‫ب َ ُّْرُّسَ ُِّرُّعُ ْم ُِّرُّ َجنَازَ ه ُِّءُّ َم ُّْنُّاِي ْستَا َدهُّاَسْت‬
‫تُّ َم ُّْنُّ َوخَا ُِّكــ ْست َُِّرُّ ِع َظا ُِّمُّ َم ُّْنُّ ُّْ‬
‫است ُّ‬ ‫َاكُّ ِخ ْل َق ُِّ‬
‫بُِّخ ُِّ‬ ‫َد ُّْرُّ َق َد ُّْم‪ُّ:‬آ ُّ‬
‫ىُّبِىُّبُُّْنــيَا ُّْدُّ ِهي ُّْچُّ َد ُّْرُّ ِهيچُّاسْت ُّ‬ ‫سُّ ِمينِگ َر ْم‪ُّ،‬بِينَ ُّْم‪ِ ُّ:‬ايْنُّ ُد ْنيَا ُِّ‬ ‫ُچ ُّْ‬
‫ونُّ َد ُّْرُّپ َ ُّْ‬
‫يش‪ُّ:‬اَ ْن َدازَ ه ُِّءُّنَ َظ ُّْرُّ ِمي ُكنَ ْم‪َ ُّ،‬د ُِّرُّ َقب ِ ُّْرُّ ُگشَا َدهُّاَسْت ُّ‬ ‫َو َد ُّْرُّپ ِ ُّْ‬
‫ازُّبَدِي َدارسْت‬ ‫ُور ِد َر ُّْ‬
‫َو َراُِّهُّاَب َُّْدُّبُد ِ‬

‫‪Bugün ise, pür-‬‬

‫‪-‬‬
‫‪HABAB‬‬ ‫‪211‬‬

‫يزىُّنِيسْتُّ َد ُّْرُّ َدسْت ُّ‬ ‫ارىُّ ِچ ِ‬ ‫َم َراُّ ُج ُّْزُّ ُج ْز ُِّءُّا ِْختِي َ ِ‬
‫اج ْز‪َ ُّ،‬ه ُّْمُّ ُكوتَا ْه‪َ ُّ،‬و َه ُّْمُّ َك ُّْمُّعَيَا َراسْت ُّ‬ ‫ِكهُّاُو ُج ْز ُّْءُّ َه ُّْمُّعَ ِ‬
‫ول‪ُّ،‬نَهُّ َد ُّْرُّ ُم ْستَ ْقب َ ُّْلُّ َم َد ُِّ‬
‫ارُّ ُن ُفو َذاسْت ُّ‬ ‫اضىُّ َم َجا ُِّلُّ ُح ُل ْ‬ ‫نَهُّ َد ُّْرُّ َم ِ‬
‫كُّآ ُِّنُّسَيَّا َلسْت ُّ‬ ‫ال‪َ ُّ،‬وي َ ُّْ‬ ‫ينُّزَ َما ُِّنُّ َح ْ‬ ‫َم ْي َدا ُِّنُّاُوُّإ ِ ُّْ‬
‫ضعْ ْفهَا‪ُّ ُّ،‬‬ ‫ينُّ َه َمهُّ َف ْق ْرهَاُّ َو َ‬ ‫بَاُّإ ِ ُّْ‬
‫تُّتُوُّآ ِش َكا َرهُّنِ ِو ْشتَهُّاَسْت‪ُّ ،‬‬ ‫َق َل ُِّمُّ ُق ْد َر ُِّ‬
‫تُّ َما‪َ ُّ:‬م ْي ُِّلُّاَب َُّْدُّ َواَ َم ُِّلُّسَ ْر َم ُّْد ُّ‬ ‫َد ُّْرُّفِ ْط َر ُِّ‬
‫ب َ ْل ِكهُّه َْر ِچهُّ َهسْت‪َ ُّ،‬هسْت‬
‫جُّ َمانَ ْن ُِّدُّ َدآئِ َره ُِّءُّ َم ُِّدُّنَ َظ ُّْرُّب ُُز ْر ِگىُّ َدا َرسْت ُّ‬ ‫َداُّئِ َره ُِّءُّ ِا ْحتِيَا ُّْ‬
‫جُّنِ ْيز َرسَ ُّْد‬ ‫الُّ ُك َدا ُّْمُّ َرسَ ُّْدُّ ِا ْحتِيَا ُّْ‬ ‫َخي َ ُّْ‬
‫جُّ َهسْت‬ ‫َد ُّْرُّ َدسْتُّه َْر ِچهُّنِيسْتُّ َد ُّْرُّ ِا ْحتِيَا ُّْ‬

‫‪-‬‬

‫‪O cüz-‬‬

‫‪Ne maziye hulûl edebilir, ne de müstakbele nüfuz edebilir.‬‬

‫‪-‬‬

‫‪kilde meyl-i ebed ve emel-‬‬

‫‪Hatta her ne varsa, ihtiyaçta var.‬‬

‫‪Hatta hayal nereye gitse, orada da ihtiyaç var.‬‬


‫‪212‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫تُّ ُكوتَاُِّهُّ ُكوتَا َهسْت ُّ‬ ‫ارُّ َه ْم ُچوُّ َدآئِ َر ُِّءُّ َد ْس ُِّ‬ ‫َدآئِ َر ُِّءُّ ِا ْقتِ َد ُّْ‬
‫ْرُّ ِجهَانَسْت‬ ‫تُّ َماُّب ِ َقد ُِّ‬ ‫سُّ َف ْق ُُّرُّوُّ َحا َجا ُِّ‬ ‫پ َ ُّْ‬
‫الُّيَتَ َجزُّا»ُّاَسْت ُّ‬ ‫سَ ْر َمايَه ُِّءُّ َماُّ َه ْم ُچو‪ُ «ُّ:‬ج ْز ُِّءُّ َُّ‬
‫تُّ ُك َدا َمسْت؟ ُّ‬ ‫تُّ َحا َجا ُِّ‬ ‫ِينُّ ُج ْزءُّ ُك َدا ُّْمُّ َوا ُّْ‬
‫ِينُّ َكاُّئِنَا ُِّ‬ ‫ا ُّْ‬
‫يزُّب َ ْاز ِمىُّ ُگ َذ ْشت َُّْنُّ َچا َر ُِّءُّ َم ُّْنُّاَسْت ُّ‬ ‫ِينُّ ُج ْزءُّنِ ُّْ‬ ‫سُّ َد ْر َراُِّهُّتُو‪َ ُّ،‬أ ْزا ُّْ‬ ‫پ َ ُّْ‬
‫تُّتُوپَنَاُِّهُّ َم ُّْنُّاَسْت ُّ‬
‫تُّبِىُّنِهَاي َ ُِّ‬ ‫يرُّ َم ُّْنُّ َش َودْ‪َ ُّ،‬ر ْح َم ُِّ‬ ‫تُّتُوُّ َد ْستَ ِگ ُِّ‬ ‫تَاُّ ِعنَاي َ ُِّ‬
‫ْت‪ُّ،‬تَ ُّْكــيَه ُّ‬ ‫تُّيَا ْفتُّاس ْ‬ ‫تُّ َر ْح َم ُّْ‬ ‫سُّ ِكهُّبَحْ ُِّرُّبِىُّنِهَاي َ ُِّ‬ ‫ُّْ‬
‫آنُّ َك ُّْ‬
‫هءُّسَ َرابَسْت ُّ‬ ‫كُّ َق ْط َر ُِّ‬ ‫ارىُّ ِكهُّي َ ُّْ‬ ‫ِينُّ ُج ْز ُِّءُّا ِْختِيَ ِ‬‫نَ ُكنَ ُّْدُّب َ ْرا ُّْ‬
‫ِينُّ ِز ْن ِد َگانِىُّ َه ُّْمُّ ُچوُّخَابَسْت‬ ‫َأ ْي َواُّْه!ُّا ُّْ‬
‫چوُّبَا َدسْت ُّ‬ ‫ِينُّعُ ْم ُِّرُّبِىُّبُ ْنيَا ُّْدُّ َه ُّْمُّ ُُّ‬ ‫َُّوُّا ُّْ‬

‫?‪Cüz-i ihtiyar nerede, kâinat dolusu ihtiyaçlar nerede‬‬

‫‪-‬‬ ‫‪inayetine‬‬

‫‪Ta senin rahmetin elimden tutsun ve sonsuz rahmetin bana bir melce olsun.‬‬

‫‪Elbette rahmetin nihayetsiz denizini bulan biri, bir katre serap hükmündeki‬‬

‫‪cüz-‬‬

‫‪Temelsiz ömür de rüzgâr gibi geçer.‬‬


‫‪HABAB‬‬ ‫‪213‬‬

‫ال ُّْمُّبِب َ َقاُّاَسْت ُّ‬ ‫الُّبِىُّب َ َقاُّآ َ‬ ‫الُّ ُد ْنيَاُّب ِ َفنَاُّاَسْت‪ُّ،‬آ َم ُّْ‬ ‫انُّبِزَ َو ُّْ‬ ‫ِا ْنسَ ُّْ‬
‫ىُّ ُخو ْد َراُّ َف َداُّ ُك ُّْن ُّ‬ ‫سُّنَاُّ َف ْر َجا ُّْم!ُّ ُو ُجو ُِّدُّ َفانِ ُِّ‬ ‫ىُّنَ ْف ِ ُّ‬ ‫بِيَاُّاَ ُّْ‬
‫ِينُّ َه ْستِىُّ َودِيعَهُّ َهسْت‬ ‫قُّ ُخو ْد َراُّ ِكهُّا ُّْ‬ ‫خَا ِل ُِّ‬
‫كُّاُوُّ َُّوُّاُوُّ َدا َدهُّ َفنَاُّ ُك ُّْنُّتَاُّب َ َقاُّيَابَدْ‪ُّ ُّ،‬‬ ‫َو ُم ْل ُِّ‬
‫ىُّالنَ ْفى»ُّ ِا ْثبَاتُّاسْت‬ ‫آنُّ ِس ِرىُّ ِكه‪«ُّ:‬نَ ْف ُِّ‬ ‫اَ ُّْزُّ ُّْ‬
‫كُّ ُخو ْد َراُّ ِمىُّ َخ َر ُّْدُّاَ ُّْزُّتُو ُّ‬ ‫ىُّپ ُُّْرُّ َُّكــ َر ُّْمُّ ُخو ُّْدُّ ُم ْل ُِّ‬ ‫ُخ َدا ُِّ‬
‫ىُّتُوُّنِ َگاُُّّْهُّ َدا َر ُّْد ُّ‬‫انُّ َدا َدهُّب َ َرا ُِّ‬ ‫ىُّبِىُّ ُِّگــ َر ُّْ‬ ‫بَهَا ُِّ‬

‫‪Öyleyse gel‬‬

‫‪da et.‬‬

‫‪Çünkü o vücud sende bir emanettir.‬‬

‫‪310‬‬
‫‪-‬‬

‫‪311‬‬
‫‪Ta ki senin için mu‬‬

‫‪310‬‬

‫‪311‬‬
214 MESNEVİ DERSLERİ

19. Ders

AB
1339 tarihinde, Meclis- -
dir.312
ُّ ‫يم‬
ُِّ ُّ‫الرح‬ َّ ُّ‫ن‬
ُِّ ُّ‫الرحْ م‬
َّ ُّ‫ّللا‬ُِّ ُّ‫بِس ُِّْم‬
‫ُّينُُّّ ِكت َابًاُّ َم ْوقُوتا‬
313 ً
َ ‫ُّمن‬ ْ َ‫عل‬
ِ ‫ىُّال ُمو‬ َ ُُّّ‫َت‬ َّ ‫ا َِّنُُّّال‬
ْ ‫صلُّوةَُُّّ َكان‬
314
ُّ‫ع ِظيم‬ َ ُ ‫ونُّ!ُّإِنَّ ُك ْمُُّّلَ َم ْبعُوث‬
َ ُُّّ‫ونُُّّ ِليَ ْوم‬ ْ ‫يَاُّأَي َه‬
َ ُ ‫اُّال َم ْبعُوث‬
Ey mücahidîn- -i hall ü akd!315
yo-
rum.
Evvelâ: ikulâde nimet- -

Al
-
rika sûretinde üstünüzde tevali ve devam etsin.
Sâniyen: Âlem- -
-
Zi
Sâlisen: -
dan -
nu

312

-
tur.
313
Nisa, 103
314
Bu Arapça ifadede,
-
li let la -
halline gönderil
çe re zamanda Mutaffifin Sûresinin 4 ve 5. ayetlerine bir telmih
var
315
Hall ü akd de-
rilen me mes'eleleri
HABAB 215

burada kumandan iken orada bir neferden istimdad- -


cak - -
san -u bizzât olsun.
Râbian: Bu millet-
fâ -
da316

muk
Bir zaman, Beyt-
ne -
siz -
ler.
Hâmisen: -
der-
de -
yi
Sâdisen: -
dan pek fazla istifade ettiler ve ediyorlar. Hattâ diyebilirim ki, ha -
lâ - -
miye ve selâmet- -
317
rül
hat ba-
li -
riç
Sâbian: Âlem-i küfür, bütün vesaitiyle, medeniyetiyle, felsefesiyle, fünunuy-
la, misyonerleriyle âlem- le-
-âlem- - -
dâlle- , birer kemmiye-i kalile-

zamanda, lâübaliyane, Avrupa medeniyet- re-


yan- maz. Demek âlem-
in - -

Sâminen: - -

316

317
ruti-
yette iktidara geldiler.
216 MESNEVİ DERSLERİ

-

bu kadar rahnelere maruz kalan
Tâsian:
takdir eden ve sizi can u dilden seven, cumhur- -
ka- ve size
minnettar
müd -
onlara ittisal ve istinat etmeniz maslahat- lâ-
miyetten tecerrüt eden bedbaht, milliyetsiz Avrupa meftunu frenk mukallidleri
avam- - -i

Bir yolda dokuz ihtimal-i helâket, tek bir ihtimal-i necat varsa; haya-

sa - san-
dokuz ihtimal- gaflet ve tembellik haysiyetiyle, bir ihtimal za-
rar- -i zarar
-i necat olabilir. Acaba dine ve
dünyaya zarar olan ihmal ve feraizin terkine ne bahane bulunabilir? Hamiyet
na
Bahusus bu güruh- -
sur
hukukullah, hukuk- - -
-i nefis ve vesvese-i
tandan gelen bir vehmi kabul eden adamlarla, hakîk
- lis- -i
ma -
- -
ve -i müste-
mir vi-
yat- - - niye-
sini Meclis tatmin etmezse, bilmecburiye mana- ti-

Hâl
in kak- - ُِّ ُّ ‫ل‬
ُّ‫ّللا ُّ َجمُّيعًا‬ ُِّ ‫َص ُموا ُّبِ َح ْب‬
ِ ‫َوا ْعت‬
ُّ‫الَ ُّتَفَ َّرقُوا‬
ُّ ‫َو‬ ayet 318

318
Âl-
HABAB 217

- -i ahkâm- tedir-
dir. Halife- maa
-
ol maatin ise
gayr- ma-
a-
i mektir.
Yok - li-

319 ْ ‫ُُّّونِ ْع َم‬


ُّ‫ُُّّال َوكُّي ُل‬ َ ُ‫َح ْسبُنَاُّّللا‬
320
ُُّ ‫ُّىُّونِ ْع َمُُّّالنَّص‬
‫ُّير‬ ْ ‫نِ ْع َم‬
َ ‫ُُّّال َم ْول‬

319
Âl-
320
Enfal, 40
218 MESNEVİ DERSLERİ

20. Ders

- HABÂB

321

fay-
da -
la
çe
Ben bu risalelerin
hük
görüyorum. O risalelerde yer alan her bir
ayetine temas eder. Bu risalelerin hû-
-

üzere kalbim -
leri sanki müdellel ve
müberhen oldu.

kay
Hatta bu risalelerden;
- tehzip,
- tanzim
- -
lam imanî -i Kelâm istihrac edilebilir.

321

Hab
HABAB 219

Hatta
ilti
istin -

fey
‫‪220‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫الرحُّ ِيمُّ‬
‫نُّ َّ‬
‫الرحْ مُّ ُِّ‬ ‫بِس ُِّْمُّ ُِّ‬
‫ّللاُّ َّ‬

‫نُّ ْال َ ْشبَاُِّهُّ َذاتُهُ‪،‬‬ ‫ع ُِّ‬


‫تُّ َ‬ ‫س ُّْ‬ ‫ّللُّالَّذِيُّتَقَ َُّّد َ‬ ‫ا َ ْل َح ْم ُُّدُّ ُِّ‬
‫صفَاتُهُ‪،‬‬ ‫لُّ ِ‬ ‫نُّ ُمشَابَ َه ُِّةُّ ْال َ ْمثَا ُِّ‬ ‫ع ُّْ‬ ‫َتُّ َ‬‫َوتَن ََّزه ُّْ‬
‫قُّالَّذِي؛ُّ‬ ‫ا َ ْل َخالَّ ُُّ‬
‫انُّ ِإي َجا ُدُّهُ‪ُّ..‬‬ ‫س ُُّ‬ ‫ال ْن َ‬ ‫يرُّأ َ ُّ‬
‫ي ُِّ ْ ِ‬ ‫ص ِغ ُُّ‬ ‫ع ُّهُُّ َوهُّ َذاُّ ْالعَالَ ُُّمُّال َّ‬ ‫يرُّ ِإ ْب َدا ُ‬ ‫اكُّ ْالعَالَ ُُّمُّ ْال َك ِب ُُّ‬
‫َذ َُّ‬
‫َو َذاُّ ِإ ْنشَا ُؤُّهُُّ َوهُّ َذاُّ ِبنَا ُؤُّهُ‪ُّ..‬‬
‫ص ْبغَت ُ ُّهُ‪..‬‬ ‫ص ْنعَت ُ ُّهُُّ َوهُّ َذاُّ ِ‬ ‫َو َذاُّ َ‬
‫ش ُّهُُّ َوهُّ َذاُّ ِزينَت ُ ُّهُ‪ُّ..‬‬ ‫َو َذاُّنَ ْق ُ‬
‫َو َذاُّ َرحْ َمت ُ ُّهُُّ َوهُّ َذاُّنِ ْع َمت ُ ُّهُ‪..‬‬
‫َو َذاُّقُد َْرت ُ ُّهُُّ َوهُّ َذاُّ ِح ْك َمت ُ ُّهُ‪..‬‬
‫ظ َمت ُ ُّهُُّ َوهُّ َذاُّ ُربُوبِيَّت ُ ُّهُ‪..‬‬ ‫ع َ‬ ‫َو َذاُّ َ‬
‫ع ُّهُ‪..‬‬‫صنُو ُ‬ ‫َو َذاُّ َم ْخلُوقُ ُّهُُّ َوهُّ َذاُّ َم ْ‬
‫َو َذاُّ ُم ْل ُك ُّهُُّ َوهُّ َذاُّ َم ْملُو ُك ُّهُ‪..‬‬
‫ع ْب ُدُّهُ‪..‬‬ ‫َو َذاُّ َمس ِْج ُدُّهُُّ َوهُّ َذاُّ َ‬
‫نُّ ْال ُك َُّّ‬
‫لُّ َمالُ ُّهُ‪..‬‬ ‫لُّ ُج ْزءُُّّ ِم ْن ُهمُّا َُّ ِس َّكت ُ ُّهُُّالنا َ ِطقَ ُّةُُّبِأ َ َُّّ‬ ‫علَىُّ ُك ُِّ‬ ‫لُّ َ‬ ‫علَىُّ َج َوانِبِ ِهمُّا َُّبَ ُّْ‬ ‫َو َ‬

‫‪-‬‬ ‫‪ddes‬‬
‫‪-‬‬

‫‪-‬‬
‫‪-‬‬
‫‪-‬‬
‫‪-‬‬ ‫‪ir.‬‬
‫‪- Âlem rahmeti, insan nimetidir.‬‬

‫‪- Âlem kudreti, insan hikmetidir.322‬‬


‫‪- Âlem azameti, insan rububiyetidir.‬‬
‫‪- Âlem mahlûku, insan masnuudur.‬‬
‫‪- Âlem mülkü, insan memlûkudur.‬‬

‫‪322‬‬
‫‪re-‬‬
‫‪dilenler âlemde, ikinciler ise insanda daha hâkimdir ve daha fazla nazara çarp‬‬
‫‪Me‬‬ ‫‪a ise hikmeti daha barizdir. Yoksa her ikisi de‬‬
‫‪kud‬‬
‫‪HABAB‬‬ ‫‪221‬‬

‫‪- Âlem mescidi, insan abdidir.‬‬


‫‪du -‬‬
‫‪323‬‬

‫ش َها َدةُُِّّ‬
‫َكُّبِ َ‬ ‫كُّ َو َم َالئِ َكت َُّ‬ ‫ع ْر ِش َُّ‬ ‫ُكُّ َونُ ْش ِه ُُّدُّ َح َملَ ُّةَُّ َ‬‫اءُّ ِإنَّاُّنُ ْش ِهد َُّ‬‫س َم ُِّ‬ ‫ضُّ َوال َّ‬ ‫ومُّ ْال َ ْر ِ ُّ‬ ‫اَللُّ ُه َُّّمُّيَاقَي َُّ‬
‫ّللاُُّ‬
‫تُّ ُّ‬ ‫َ‬
‫كُّأ ْن َُّ‬ ‫َ‬
‫كُّ ِبأنَّ َُّ‬ ‫ْ‬
‫يعُّخَل ِق َُّ‬ ‫كُّ َو َج ِم ُِّ‬ ‫صنُو َ‬
‫عاتُِّ َُّ‬ ‫يعُّ َم ْ‬ ‫كُّ َو َج ِم ُِّ‬
‫كُّ َوآيَا ِت َُّ‬ ‫َ‬
‫كُّ َوأ ْو ِليَائِ َُّ‬ ‫يعُّأ َ ْنبِيَائِ َُّ‬
‫َج ِم ُِّ‬
‫ْك ُّ‬‫وبُّ ِإلَي َُّ‬ ‫كُّ َونَت ُ ُُّ‬ ‫يكُّلَ َك‪َ ُّ،‬ونَ ْست َ ْغ ِف ُر َُّ‬ ‫الَُّش َِر َُّ‬ ‫كُّ ُّ‬
‫تُّ َوحْ َد َُّ‬ ‫الَُّّأ َ ْن َُّ‬ ‫َُّ‬
‫الُّ ِإلُّ ُّهَُّ ِإ ُّ‬
‫ين‪ُّ ..‬‬ ‫س ْلت َ ُّهُُّ َرحْ َم ُّةًُّ ِل ْلعَالَ ِم َُّ‬ ‫سولُ َك‪ُّ،‬أ َ ْر َ‬ ‫ُكُّ َو َر ُ‬‫ع ْبد َُّ‬‫نُّ ُم َح َّمدُّا ًُّ َ‬ ‫َونَ ْش َه ُُّدُّأ َ َُّّ‬
‫كُّ‬ ‫يقُّبِ َرحْ َم ِت َُّ‬ ‫بُّ ُح ْر َمت َ ُّهُُّ َو َك َماُّيَ ِل ُُّ‬ ‫علَ ْي ُِّهُّ َك َماُّيُنَا ِس ُُّ‬‫لُّ َ‬ ‫اَللُّ ُه َُّّمُّ َ‬
‫ص ُِّ‬
‫ين‪ُّ ..‬‬ ‫صحْ ب ُِّهُّأَجْ َم ِع َُّ‬ ‫علَىُّآ ِل ُِّهُّ َو َ‬ ‫َو َ‬

‫‪-‬‬
‫‪âdetiyle Seni‬‬
‫‪hit t‬‬ ‫‪-‬‬
‫‪lah‬‬ ‫‪ilâh‬‬ ‫‪-‬‬
‫‪na tevbe ediyoruz.‬‬
‫‪âdet ederiz ki, Muhammed Senin kulun ve rasulündür. Onu‬‬
‫‪âlemlere rahmet olarak gönderdin.‬‬
‫‪-‬‬
‫‪me‬‬

‫‪323‬‬
222 MESNEVİ DERSLERİ

Bil ki: -
bi-
lir
safir ne israf edebilir, ne de ev
i keyfince kullanabilir.

-
Bil ki: - -
de
musun?

gö met- î bir yakîn


is -

-
velki
öl -

-
-
la bir âlem oluyor ve mü-
dakkik kimseye ُّ‫ت‬ ُُّ ‫َوإِ َذا ُّ ْالقُب‬
ْ ‫ُور ُّبُ ْعثِ َر‬ -
324

sin-
de gelmez. Âmenna!

Â
Bil ki: sat-
la
sûre -

324
mak-
ta -
HABAB 223

oku

F
Bil ki:
bi
de -sa -
325
ve onla

An
gi
Cenâb- ddes, münezzeh, yüce ve azametli; biz ise
-

Bil ki: , cüz küllün numunesi


ol - -
la - -
da tazammun eder.
San
ْ ‫ّلل‬
ُّ‫ُُّّال َمث َ ُلُُّّاْالَعْلُّى‬
ِ ِ ‫َو‬ En yüce mesel, Allah içindir. 326
- enva-
tecellisi, bu iki
cihetle küll ve küllî olarak görülür.

Ey dünya ile mutmain olan, onunla sükûnet bulan! Bil ki:

da

yor.

325

326
Nahl, 60
224 MESNEVİ DERSLERİ

kena -
din
rak elemleri-
nin dikenleri, visal hâlinde bile kalbleri parçalar. Firakta ne hâle ge -

- -
le
- Beni yaratan,
-
Keza, ancak ve ancak,
- kader muhît
-
- -
aba -
rim.

izni ve biletiyle oturuyorum.


Ben ancak ve ancak
- arz gemisini zahiren hareket ettiren çark-
327
-
- -
t vermeye gücü ye-

-
-
yor. Gökte ve yerde olan bütün salih kimselerin saâdetiyle alâkam ve lezzetim
var.
Ben ancak
-
- kalbimin en ince meyillerine, beklentilerine cevap verebilen,
-
-
rim.
ru-

327

ise bu iki -
yamet hengâ
HABAB 225

fun

olur.
-
lere, lezzetler ise elemlere v

ke le-

ma

uza

sadece dua ile techiz etti.

‫عاوُّ ُكم‬
َُّ ‫الَُّ ُد‬ ُّْ ُ‫ق‬
ُّ ‫لُّ َماُّيَ ْعبَوُّاُّبِ ُك ُّْمُّ َُّربُّىُّلَ ْو‬
328

328
Furkan, 77
226 MESNEVİ DERSLERİ

21. Ders

VAHDET SIRRI
Bil ki: -
dan 329 -
nuatta tefavüt meydana gelirdi.
-
-
koy

- mümkün,
- mukayyet
- mahdut,
-
- ve Nur isminin tecellisi ile parlayan bir katredir.
Buna
-
- Kayyum-u Sermedi,
- - vücud,
- Vahid-i Ehad,
- Hayy,
- Kadir
-
bu
ْ ‫ّلل‬
ُّ ْ‫ُُّّال َمث َ ُلُُّّا‬
‫الَعْلُّى‬ ِ ِ ‫َو‬ En yüce mesel, Allah içindir. 330 -
- muhîtten her bir cüz ve her

remzeder. Bunu dikkatle tefekkür et!

Bil ki:
-
deki vahdet,

329
Yani, ku
330
Nahl, 60
HABAB 227

-
tam mükemmellik,
- -

ol

Bil ki: Arz

nes

Sâni i,
-
- -

-
-

ba
bu

-
nar tanelerinin Sâni inin, ya ilimsiz, tercihsiz, ke-
mâl -
gere
urlu, muhkem, hikmetli, kasdî -
zip eder.
Veya bunlar öyle bir Sâni in eseridir ki, O;
- -vü-
331
cuddur.
- Ona nisbetle
332
ya
-

331
Yasin, 82
332
Bkz. Lokman, 28
228 MESNEVİ DERSLERİ

hik

son
Çün -
su
Öyley
ellik ve iktisad Cevad- -
kîm-i Mutlak ve Kadîr-
eder.
ُ‫سانُ ُّه‬ َُّ ‫ع َُّّمُّن ََوالُ ُّهُُّ َوش َِم‬
َ ْ‫لُّ ِإح‬ َ ‫لُّ َج َاللُ ُّهُُّ َو‬
َُّّ ‫َج‬
Onun celâli büyük, nimetleri umu
ki, nihayet derecede cûd- ti-
sat -
mi
adalet) öyle bir derecededir ki,
mü -
ra -
ra
ْ ‫ُُّّو ْال َم‬
ُ ُ‫طل‬
ُّ‫وب‬ َ ‫ب‬ َّ ‫ف‬
ُ ‫ُُّّالطا ِل‬
َ ُ ‫ضع‬
َ teyen de âciz, istenen de. 333


gay

َ ‫ط َُّّر ُّ ِإ َذا ُّ َد‬


ُ‫عاُّه‬ ْ ‫يب ُّ ْال ُم‬
َ ‫ض‬ ُّْ ‫أ َ َّم‬
ُُّ ‫ن ُّي ُِج‬ -
334

in

Ey sebeplere mübtela olan! Bil ki:

-
ha evlâ, daha

333
Hacc, 73
334
Neml, 62
HABAB 229

335

TECEDDÜD-
Ey kalbim! Bil ki:
Dünya dolusu görülen yokluk elemleri, gerçekte teceddüd-i emsalden ibaret-

Öyleyse, iman et ki emn

Bil ki:
-
- ya ve zulümden
ibarettir.336 -Allah korusun- sanki onun mabudu olur.
Hamiyet- -
dur.

BÎTARAFANE MUHAKEME

edenlerle münazara eden! Bil ki:


-
-
337
dan Türkçede -i em-

335

336
Unsuriyet asabiyeti ka-
bili ise, hamiyet- yun terkibinde hidrojen
-
- - güzel ahlak gibi
de
dan
olan hak -

337
Bîtarafane muhakeme
jektif la dan-
cak burada -
ma memesidir. Yoksa Mesela tapusu sana ait

benim, ama senin ol kün -


230 MESNEVİ DERSLERİ

ma
ye
yer
te

için

Bil ki: Büyük bir sultana ait acîb -


le -
-
yor
seç -
mü kalemler
Aynen bunun gibi, çiçeklerin kendilerini hayat sahiplerine teveddüt ve ta-
habbübler ile sevdirme cilvelerine dikkat eden kimse yakînen anlar ki: Bu çiçek-
ler, keza hayvanlar, zât- sa-
firlere, Hakîm-

leri-
ni ve kerem güzelliklerinin letaifini idrak etmek nerede? Onlarda gösterilen bu
durumlar, ancak bir Rabb- ma-

ُ‫سانُ ُّه‬ َُّ ‫ع َُّّمُّن ََوالُ ُّهُُّ َوش َِم‬


َ ْ‫لُّإِح‬ َ ‫لُّ َج َاللُ ُّهُُّ َو‬
َُّّ ‫َج‬
Onun celâli büyük, nimetleri umu

Sen,
- muhtelif mertebelerin bütün gereklerini her mertebede,
-
- bütün latîfelerin zevklerini her latîfenin derecesinde,
- bütün esma-
-
-
HABAB 231

talep ediyorsun.338

Bil ki:

ise, cesedinin hücrelerine bak ve fikren o hücrelerden birine gir. Sonra oradan

olan -
-
sin.
Keza, hadsiz mevcûd
gör

-
detlendiriyo

Bil ki: -
re-
ne aittir.
-

na
id
ga

ka
de

338
-
delâlet eder. Ama Onun
kud
232 MESNEVİ DERSLERİ

ALLAH -
Bil ki:
sa

339
d

di kudre-
ti
gör
olamaz.

bil-
se
diye le-
ir.
-münasebet
olmamakla beraber- zi-
yanla
münasebeti ne kadar da latîftir!
fu, son derece bü-
yük -
-
le

la

ol
ka -
ma -
mi-
yor!
-
-

339
Bkz. Enbiya 104 ve Zümer 67.
‫‪HABAB‬‬ ‫‪233‬‬

‫‪nida eder.‬‬
‫‪-‬‬

‫‪-‬‬
‫‪te‬‬
‫ع َُّّمُّن ََوالُ ُّهُ‬
‫لُّ َج َاللُ ُّهُُّ َو َ‬
‫َج َُّّ‬

‫‪Bil ki:‬‬
‫‪Çünkü Kur an-‬‬ ‫تُّ‬ ‫ع ِملُوا ُّال َّ‬
‫صا ِل َحا ِ‬ ‫اَلَّذُّ َُّ‬
‫ين ُّاُّ َمنُوا ُّ َو َ‬ ‫‪iman eden ve‬‬
‫‪sa‬‬ ‫‪der.‬‬

‫‪ilimler ise,‬‬
‫‪- zarurî olanlar,‬‬
‫‪- kendilerine ihtiyaç duyulanlar,‬‬
‫‪-‬‬
‫‪-‬‬
‫سالَ ُم‪ُّ ،‬‬
‫صالَُّة ُُّ َوال َّ‬ ‫اح ِمينَ ‪ُّ،‬ا ِْر َح ُّْمُّأ ُ َّم ُّةَُّ ُم َح َّمدُُّّ َ‬
‫علَ ْي ُِّهُّال َّ‬ ‫اَللُّ ُه َُّّمُّيَاُّأ َ ْر َح َُّمُّ َّ‬
‫الر ِ‬
‫آن‪ُّ ،‬‬‫انُّ َو ُّْالقُ ْر ِ‬‫ورُّاْ ِلي َم ُِّ‬
‫سالَ ُُّمُّبِنُ ُِّ‬ ‫صالَُّة ُُّ َوال َّ‬ ‫علَ ْي ُِّهُّال َّ‬ ‫وبُّأ ُ َّم ُِّةُّ ُم َح َّمدُُّّ َ‬
‫َونَ ِو ُّْرُّقُلُ َُّ‬
‫ع ِظ ُّْمُّش َِريعَ ُّةَُّاْ ِل ْسالَ ِم‪ُّ،‬آميِ َُّ‬
‫ن ُّ‬ ‫آن‪َ ُّ،‬و َ‬ ‫َانُّ ْالقُ ْر ِ‬
‫َونَ ِو ُّْرُّب ُْره َُّ‬
‫)‪-i Muhammede (a.s.m‬‬
‫!‪merhamet et‬‬
‫‪Ümmet-i Muhammedin (a.s.m) kalb‬‬
‫‪234‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫‪HABBE‬‬

‫‪Çekirdeklerinden Bir Habbe‬‬

‫حــبَّهُّ ِمىُّ ُگوي َُّْد‪ُّ :‬‬ ‫َُّ‬


‫ازُّ َم ْي َوه ُِّءُّت َْو ِحي ُّْد‬ ‫َاخ ُِّ ِد َر ْختَ ُّْمُُّّپُ ْر ُّْ‬‫َم ُّْنُّش ُّ‬
‫ازُّ ُلؤْ ُل ُِّؤُّتَ ْم ِجي ُّْد‬
‫كُّ َش ْبنَ َم ُّْمُّاَ ُّْزُّي َُِّمُُّّپُ ْر ُّْ‬
‫ي َ ُّْ‬

‫‪Habbe diyor ki:‬‬

‫ُّ‬
HABBE 235

22. Ders

-
Bil ki:

diler -
lelerin -
de -
kü nefsim su-
se -
met
-
nu le ya yo-
rum.

ola
Böy -
yor. Onun
Ma
gön -

Ben Nokta, Katre
hadsle
ta-
ka de
edilir.
-

َ ‫ار ُز ْقنَاُّاتِبَا‬
ُّ ُ‫ع ُّه‬ َُّّ ‫اَللُّ ُه َُّّمُّأ َ ِرنَاُّ ْال َح‬
ْ ‫قُّ َحقُّا ًُّ َو‬
َُّ ِ‫ُّآمي‬..ُ‫ار ُز ْقنَاُّاِجْ تِنَابَ ُّه‬
ُّ ‫ن‬ ْ ‫الًُّ َو‬
ُّ ‫اط‬ ِ َ‫لُّب‬ ِ َ‫وأرنَاُّ ْالب‬
َُّ ‫اط‬ ِ
236 MESNEVİ DERSLERİ

ُّ‫الرحُّ ِيم‬
َّ ُّ‫ن‬ ُِّ ُّ‫الرحْ م‬
َّ ُّ‫ّللا‬ ُِّ ُّ‫بِس ُِّْم‬
َ ُّ‫سالَ ُُّم‬
ُُّّ‫علُّىُّ ُم َح َّمد‬ َّ ‫صالَُّة ُُّ َوال‬ َّ ‫ُّ َوال‬،‫ان‬ ِ ‫لُّاْ ِلي َم‬ ُِّ ‫ال ْسالَ ُِّمُّ َو َك َما‬ ِ ْ ُّ‫ِين‬
ُِّ ‫علُّىُّد‬ َ ُُّّ‫ا َ ْل َح ْم ُُّدُّّلل‬
ُّ‫ين‬
َُّ ‫صحْ بِ ُِّهُّأجْ َم ِع‬َ ‫علُّىُّآ ِل ُِّهُّ َو‬ َ ‫ُّ َو‬،‫ان‬ ِ ‫ارُّاْ ِلي َم‬ ُِّ ‫الَّذِيُّ ُه َُّوُّ َم ْر َك ُُّزُّ َدائِ َرةُُِّّاْ ِل ْسالَ ُِّمُّ َو َم ْنبَ ُُّعُّأ ْن َو‬
ُِّ ‫ارُّ ْالقَ َم َر‬
‫ان‬ َُّ ‫انُّ َو َما َد‬ُِّ ‫امُّ ْال َملَ َو‬َُّ ‫َما َد‬
ettikçe,
gü -

NUR-U MUHAMMEDÎ
Bil ki: -u Muhammediyi
nin mürekkebi olarak görürsün.

340

ruhu olarak görürsün.


-
rak görürsün.

bülbülü olarak görürsün.

-
-
- cemâl tecellilerinin güzellikleri
- -
dellalِve münadi olur.
Ön -
habbet, hayret, tenezzüh, takdir, tenevvür ve tefekkür gibi hadsiz yüce hedeflere

on âlikini

Bil ki: -

340
HABBE 237

kemmeli, kökten en uzak ola -


din -

di-
-
Son -
mine bir lam

temil olan bir çekirdek - de-


-

çekir in, o habbe kalbtir.


-
la -
bi -
din -
-
ruyabilecek bir zât ile mutmain olur.
Hem gördüm ki, o kalbde bir harita, bir fihriste, bir numune ve bir timsal gi-

Onun merkezi Vahid-

iman
ve iman ile intibaha gelse, ondan âlem-i emirde cismanî âlemine bir ruh olan
misalî-
ve
bu

al -
ki li mühim bir vazifesi
.
kalb habbesinin de gizli ve uykuda olan
kal -
tanla habbesi öyle bir derece inbisat

ُّ‫ُّ ِلَنَّ َهاُّ ُكلَّ َهاُّ ِليُّنِعَم‬،‫عاتِ ِه‬


َ ‫صنُو‬ ُِّ ‫علَىُّ ُك‬
ْ ‫لُّ َم‬ ُِّ ِ ُّ‫ا َ ْل َح ْم ُُّد‬
َ ُّ‫ّلل‬
238 MESNEVİ DERSLERİ

bi-
li
-
-i Esvede koydurur, sonra da sahi-
bi -i Es-
vede tevdi ettirir.

341
ge


Bil ki: -

nefsindedir ve onun latîfelerine


çir
ha
gölge ve timsal gibi, onun merkezi
Binaenaleyh,
-
la

Bil ki: i, insandaki ve di-


ri âlemdeki
Birincisini -asale ismî,
kas
- -i Rahmaniye olarak gördüm. Lâkin
be
nez -
ki, Ehad- -
fey
müca nuçlan-

341

Mah
ay cak
HABBE 239

et
göl
342
ol

GÖRMEZ
Bil ki:

1-Bunlardan biri ceset zü-


lüp bozulan bir meyve gibidir.
2-Biri de hayvaniyet
na
3-Biri de insaniyet da gidip
gel - -
343
ler
4-Biri de hayat -

kork -i emel yükünü ona


yükleme!
5-Biri de vücudun
var â -

ve
uy
6-Biri de sana gelen musibetlerdir.
at nin yüzünü
fanîde fena bulmaktan, Bâkîde bekâ bulmaya çevirirler.
7-Biri de, sen burada misafirsin, sonra yine sefere gideceksin. Misafir kendi-
si
Na -

342

yarat la-
denilmektedir. Saffat, 96
343
Zikir
le-

dost -
240 MESNEVİ DERSLERİ

deden de mutlaka
-istesen de istemesen de- ta
rak

8- Vücudunu Mûcidine feda et! O, büyük bir fiyatla onu sen-

Evvela: Satmazsan meccanen zail olur gider.

Üçüncüsü
344

Dördüncüsü: Ona tutunursan, elinde sadece nokta kadar bir vücud olur,
deh -
vü-
cud
9-Biri de -
le
gi
-
-

âlet -
biy n- - o lezzetleri terk etmek
yi
elîm elemini hissettirir. Bu elem ise, - - -

344

fe
HABBE 241

23. Ders

Bil ki: -
-
ba-
leri
de döner.

ُّ‫ون‬
َ ُ‫اجع‬ َ ‫ُُّّو ِإنَّاُّ ِإلَ ْي ِه‬
ِ ‫ُُّّر‬ ِ ِ َّ‫ِإن‬
َ ‫اُّّلل‬ Biz Allah a aidiz ve O de.345

KALB VE DÜNYA
Bil ki: -
lil

f buki

346
Evet, kalb
me
- -
red -
de

SOFRASI
Bil ki:
sof - -
-
ra yüzünde evvelen takdim olunan, ekser-i mutlak ve cumhur-u azam olan ava-

345
Bakara, 156
346
Samed .
Kalb
ancak Sa
yönüyledir.
242 MESNEVİ DERSLERİ

َُّ ‫تُّ َو ْال َ ْر‬


‫ضُّ َكانَت َاُّ َرتْقًاُّفَفَت َ ْقنَا ُه َما‬ ُِّ ‫س َم َاوا‬ َُّّ َ ‫أ‬
َّ ‫نُّال‬
347

Sema berrak, bulutsuz ve sâfi, arz da ölü,


toz -

Bu safhaya delil,
ُّ‫ش ْيءُّ ُّ َحي‬
َ ُّ ‫ل‬ ُِّ ‫ن ُّ ْال َم‬
َُّّ ‫اء ُّ ُك‬ َُّ ‫َو َجعَ ْلنَا ُّ ِم‬ ayeti-
348
dir.
- -
de-
‫ُّورُّي‬ َ َ‫خل‬
ِ ُ‫ُّقُُّّّللاُُُّّن‬ َُّ ُّ‫ا َ َُّّو ُلُُّّ َمُّا‬ Al hadisidir.349

Mesela:
ُّ‫نُّخ َْلقُُّّ َج ُّديد‬
ُّْ ‫لُّ ُه ُّْمُّفُّىُّلَبْسُُّّ ِم‬ ُِّ ‫اَفَعَيُّينَاُّبِ ْالخ َْل‬
ُِّ ‫قُّاْالَ َّو‬
ُّْ َ‫لُّب‬
-
350

Nazara sunulan birinci sayfa: Onlar gözler önündeki daha acîb olan ilk yara-
la

bir bürhan bulunur:


-
fa
351
gi

Bil ki: Nefis ne kadar da eblehtir! Kendi vücudunda hikmet sahibi bir Rabb-i

347
Enbiya, 30
348
Enbiya, 30
349
- Hafâ, I, 265. Çeki
bü -

350
Kâf, 15
351
l- cazda ‫ون‬َُّ ُ‫ َوبِ ْاْل ِخ َرةُِّ ُّ ُه ُّْم ُّيُوقِن‬Ahirete de onlar yakînen
ayetinin tefsirindedir. (Müellif)
HABBE 243

Muh
gi -
li
el
mut
ve
- bir zaaf sebebi,
-
- ihmal emâresi
- -
cel
352

Ey huzursuz, muzdarip nefis! Bil ki:

ka

kamayan biri, -
353
yeti

Bil ki: -

le-
-
den bitse, meyveleri kendinden süzülerek vücud bulsa, harfleri kendinden ve
im

352

-
reketle o

ko -

kal
353
Bkz. Furkan, 2
244 MESNEVİ DERSLERİ

ya kâmil

bun -
ve

ULMASI
Bil ki:
et
-
- bir zerrede fâni olur,
-
- onun nezdinde vücud
- -
ber sokmak ister.

GÖRMEK
Bil ki:
ni -i Kerîm
nime -

iba
zeval elemini izâle eder.

ye
tat
َ ‫بُّ ْالعَالَ ِم‬
ُّ‫ين‬ ُِّ ِ ُّ‫نُّ ْال َح ْم ُُّد‬
ُِّ ‫ّللُّ َر‬ ُِّ َ ‫آخ ُُّرُّ َدع َْوا ُه ُّْمُّأ‬
ِ ‫َو‬

354
de ayeti, hamdin ayn-
-
savvur-u zeval elemi zail olur, hamdin kendisinden lez

Bil ki: du-

354
Yunus, 10
HABBE 245

ihtimallerden tasaffi eder.


Öyle ise merkezden muhîte bak. Aksini yapma, yoksa ters yüz olursun.355

KÜRE-
Bil ki:
aha ya-
-

him
-
cere-
leri kapatabilmek müyesser olmaz.

Bil ki:
zâ .
- -
- ezeli ve gayr- -
de muhît kud-
retin tecelli le
bir zerresinin hareket ve duyu sinirlerinde, atar ve toplardamarlarda, görmek ve
tas le-

yen iktiza eder ki:


Ya kâinattaki her bir zerre ve o zerrelerden terkip edilen her bir mevcûd; her

355
Mesela,
nefsinden hareketle de anlayabilir. Bakar ki kendisinde yüz trilyon hücre var ve bunlar-
-
âlik ol -
lar.
246 MESNEVİ DERSLERİ

hâdet

-
riy

ُّ‫ير‬ ُِّ ‫اكُّ ْال َج َما‬


ُ ‫لُّيُ ِش‬ َُّ ُّ‫احدُُّّ َو ُكلُُّّاِلَىُّذ‬ َُّ ُ‫اراتُناُّشَتُّىُّ َو ُح ْسن‬
ِ ‫كُّ َو‬ َُّ َ‫ِعب‬

356

-
dar delâlet eder. Lâkin Kâtibine ve Sâni rin-

ُّ‫سا ِئ ُل‬ َُّ ‫لُّاْالَ ْعلَىُّاِلَي‬


َ ‫ْكُّ َر‬ ُِّ َ ‫نُّاْل َم‬ ُِّ ‫ورُّ ْال َكائِنَا‬
َُّ ‫تُّفَ ِانَّ َهاُّ ِم‬ ُ ‫س‬
َُّ ‫ط‬ ُّْ ‫تَا َ َّم‬
ُ ُّ‫ل‬

357
Mele-i âlâdan

356
- Meâni, 12, 169; Zerk
357
- 1731 ta-
rih
HABBE 247

24. Ders

Bil ki: va -özellikle kelimeler


için, -âlem- me -
miz veya se
Hâlis aynalardaki timsal-
leri, - - dür.
358
As Hâlis olmayan nurani-
ler

irtib â -
(celle celâluh),
ha kalb aynan gibi, elindeki
ay
görüntüsünde de o ay -
u

ken

SUBHANALLAH VE ELHAM
Bil ki: Subhanallah ve Elhamdülillah kelimeleri, birincisiyle celâli ve ikinci-
siy
Subhanallah, kulun ve imkân dairesindeki mevcûd - vücud ve
Aliy -
Elhamdülillah -

di-
si -
-

358
fe-
nuranîye sesleri örnek verebiliriz. Çünkü ses, bütün
özel
248 MESNEVİ DERSLERİ

Aynen öyle de ُّ ‫ل ُّاْالَعْلُّى‬ ْ ‫ّلل‬


ُُّ َ ‫ُّال َمث‬ ُِّ ِ ‫َو‬ En yüce mesel, Allah içindir. 359
Allah
(cel -

hamdet. Mümkün
var
isti
na
Lâkin - - -

demen mümkündür.

DÜNYAYI TERK

Birincisi - ze
lezzetini bitirir, izâle eder.
-
len kederlerle gam ve keder verir.
Üçüncüsü
et
ka
Dördüncüsü -
de bir saat kalmakla, büt

-
sevkedilme-

ema
-
lerden onu korusun.
Hâlbuki insan o mala mâlikiyet iddia etse ve satmasa, onun taahhüdünde bü-

359
Nahl, 60
HABBE 249

ki -
at -

Bil ki:
‫ش ِبيبَ ِتي‬ ُِّ ‫تُّ ِبلَ ْي‬
َ ُّ‫ل‬ ُّْ ‫ع ْينِيُّقَ ُّْدُّنَا َم‬ َ ‫َو‬
ُِّ ‫ْحُّ َم ِشي‬
‫ب‬ ُِّ ‫صب‬ُ ‫الَُّّ ِب‬ُّ ‫َولَ ُّْمُّت َ ْنت َ ِب ُّْهُّ ِإ‬

360

-
intibaha
gel
hâ -
dir.

geç
-

ola di
361

vâ eya bütün

360
- Tîb, IV, 342
361
medenîler
ya
olan kimse - - iyi sonuçlar
verme tin -
lu lun na-
biliriz.
250 MESNEVİ DERSLERİ

KÜFÜR TOHUMU
Bil ki: Masiyetin mahiyetinde - di-
de- -
-
362
du
te -

Keza, -nedamet ve terk olmazsa- masiyetten gelen utanç, sahibini masiyetin


ma le-
ri inkâra kadar götürür. Böylece hacâlet -
mini temenni eder. Öyle ki hesab gününü nefyeden bir vehme rastlasa, onu bir
bürhan telakki eder. Ve hakeza bu hâl, -el-iyazu billâh- kalb simsiyah hâle gelin-
ceye kadar sürer.

Bil ki: - -
cizelerinin -

- -
- râik bir selâset,
- fâik bir selâmet,
- metin bir tesanüt,
-
- cümleleri ve o cümleleri
-
cem etti.

- Yirmi senede ihtiyaç yerlerine göre tedricen, müteferrik ve parça parça in-
363
me
-
tam bir tesanütle indi.
-

362

363
-
-
HABBE 251

gibi nihayet imtizaç ve ittihatla nazil oldu.


-
tam bir intizamla beyan etti.
-
(a.s.m) fehmine uygun üslûblarda tenezzülat- tazammun ederek nazil
ol
san
-
muhatap -i beyan, cezâ-
let-i nizam ve vuzuh-
-
t, nizam ve muvazene
ile nazil oldu.

ve adalet.
-
du, imtizaç etti, intizama girdi ve ittihat etti.
Bas

tek -
me lun-
- -
364
ma
da
da kalblere -
la ced-
düdü i
ünsiyetli ve daha lezzetlidir.

-
ünden

364

fe
özellik fark edile

252 MESNEVİ DERSLERİ

bun
lerin enva-
- -

za

- -
cen de cismindeki nefesin gibi nefsinde meyve verir.
-
-
365

hü -
ta kalblere

Bil ki:
ha
-g - -

in ükmetmeye

-
manen -
ne ka -
-
-

zerre

365
Bkz. Sözler, s. 401 - 403
HABBE 253

gü - -
254 MESNEVİ DERSLERİ

25. Ders

366
Bil ki:
ze Lâkin
on - -
- mevcûd
kalb
Yeni hikmet (fe -

dedi.367
Tealâ
var -
riy
O ne isterse yapar ve ne dilerse öyle hükmeder.368

la -
lara ve
âlem
on
- -i Faruki (kudd -
dis
ter -
r. Mu-
ham -

366

367
-
istli
Yok -
nüyle ve labora eyi
yok si-
yonlardaki ilâhi kanunu Al
368
HABBE 255

-
döner.
- lay-

-
- -
369

- kalb için hakîki bir lezzet yoktur. Sen zâilsin, se-

- -
ku -
yük bir saattir; saniye, dakika, sa
kur -
met verme!370
-
-bu nokta-i nazardan bakarken-

tesbihtir.
-
ina fat-

ve münezzehtir.

All
O,

Bil ki:
-

369
ç dilimi olabilir.
370

ka cak
256 MESNEVİ DERSLERİ

-i zülâle hasreti gibi -


ha

kimsenin ne-

et acîb lar-

yara
etmek ona zor gelmez.

kaplayan veya zelzele ar ti-

-i zülcelâlin (celle celâluh) gemisine atar.

Bil ki: -
rir
ede -
dece senin zihninde ve âlemind

TEVEKKÜL HAKKINDA
Bil ki:
ُ‫ىُّّللاُُّّفَ ُه َوُُّّ َح ْسبُ ُّه‬
ِ َ‫عل‬
َ ُُّّ‫َو َم ْنُُّّيَت ََو َّك ْل‬ Allaha tevekkül edene Allah kâfidir. 371

Birincisi: O, kâmil-i
edilir.
: O, mahbûb-u lizâtihi ve mahbûb-u hakîk
gerektirir.
Üçüncüsü: O, Mevcûd-u Vacibtir. Kurbiyetinde vücud
-in -
et eden-
Dördüncüsü -

371
Talak, 3
HABBE 257

ren ve mateme dönü-

azaplar ise zevaldedir. O olmadan mevcûdat adedince elemler ruhta birikir.


mevcûd
Alt : O, Mâ
net-
mek -
sin

ye -
le -
-

mücessemisin.
372
Yedincisi: O, Ganiyy-
Ona hâlis bir abd olup mevcûd âlikinin mülkü, rai-
yeti ve bendeleri olarak görür ve onlarla tenezzüh edersin. Sanki onlar senin
mülkün gi
-

Sekizincisi: O, enbiya ve mürselinin, veliler ve müttakilerin Rabbidir. Onla-


-
men, - kalb -, kendi in durumunda bile sana
saâdet ve lezzet verir.

Bil ki: - bet-


ti -
maz. Çünkü dünya zaildir, özellikle hususi dünyan da zaildir ve özellikle sen de
zailsin!
-
la
373
ed -

372
ti-
yaç
373
gele-
258 MESNEVİ DERSLERİ

re
tefessüh ediverir.
ya-

ecelin pençesi
hük -

-
ya de-

MEVCÛD-U MEÇHÛL
Bil ki: malûm ve marûf
ve münker olur. Çünkü bu malûmiyet ve marûfiyet
- örfî bir ülfet,
-
- ve -
-
374

-
mev
göm sû-
muhît

AZAMET
Bil ki:

dün -
en iken, denizde bir damla gibisin. Deniz, sahrada bir nokta, sahra

anne- -
375
- - esra

rini alt üst eder.


374

Me -
lik gibi anla
375
HABBE 259

tin-

gök ulûhiyet ayetlerini -


lem rububiyet ayetlerini yazar.

- ulvî
bür
- zeti-

-
Bil ki: Esma- -
gi
birine hem delîl, hem de netice olur.376
- -
neti -
377
ret
Ancak bir olan ism-i azam, bu umumî tazammunun fevkinde hepsini tazam-
mun eder.
-
müm -
olur.
ُّ‫ب‬ َّ ‫ّللاُُّأ َ ْعلَ ُُّمُّبِال‬
ِ ‫ص َوا‬ ُّ ‫َو‬

Saman
âlemler için
376

-gücü ol-
sa bile-
377

ye
son
‫‪260‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫ام َها؛ ُّ‬ ‫عا َدتْنِيُّ ْال َكائِن ُُّ‬


‫َاتُّبِت َ َم ِ‬ ‫ْنُّ َو َ‬ ‫اتُّ ِمنُِّيُّ َحيَاُّة ُُّالد َ‬
‫َّاري ُِّ‬ ‫يُّ َولَ ُّْوُّفَ َُّ‬ ‫الُّأُبَا ِل َُّ‬ ‫يُّأ َ َُّّ‬ ‫علَ َُّّ‬‫إِلُّ ِهيُّ َال ِزمُُّّ َ‬
‫ع َك‪ُّ ،‬‬ ‫صنُو ُ‬ ‫تُّ َربُِّيُّ َوخَا ِل ِقيُّ َُّوُّإِلُّ ِهي‪ُّ..‬إِ ُّْذُّأَنَاُّ َم ْخلُوقُ َك‪َ ُّ،‬و َم ْ‬ ‫إِ ُّْذُّأ َ ْن َُّ‬
‫طُّ‬
‫سائِ ُِّرُّ َر َوابِ ُِّ‬ ‫صيَانِيُّ َوغَايَ ُِّةُّبُ ْعدِيُّ ِل َ‬ ‫ط ُِّعُّنِ َهايَ ُِّةُّ ِع ْ‬ ‫ساب‪َ ُّ،‬م َعُُّّقَ ْ‬ ‫ِليُّ ِج َه ُّةُُّتَعَلقُُّّ َوا ْنتِ َ‬
‫انُّ َم ْخلُوقِيَّتِي‪ُّ :‬‬ ‫س ُِّ‬ ‫عُّبِ ِل َ‬ ‫ض َّر ُُّ‬ ‫ْال َك َرا َم ُِّة‪ُّ.‬فَأَت َ َ‬
‫ص ِو ِري!‪ُّ.‬يَاُّإِلُّ ِهي! ُّ‬ ‫يَاُّخَا ِل ِقي!‪ُّ.‬يَاُّ َربِي!ُّيَاُّ َر ِاز ِقي!ُّيَاُّ َما ِل ِكي!ُّيَاُّ ُم َ‬
‫كُّ ْال َ ْك َر ِم‪ُّ،‬‬ ‫يمُّ َوبِ َحبِيبِ َُّ‬ ‫كُّ ْال َح ِك ُِّ‬ ‫ظ ِم‪َ ُّ،‬وبِفُ ْرقَانِ َُّ‬ ‫كُّ ْال َ ْع َ‬ ‫كُّ ْال ُح ْسنَىُّ َو ِب ِاس ِْم َُّ‬ ‫كُّ ِبأ َ ْس َما ِئ َُّ‬ ‫أ َ ْسأَلُ َُّ‬
‫لُّ ُه َُّوُّّللاُُّّا َ َحدُّ﴾ُّ‬ ‫فُّ﴿قُ ُّْ‬ ‫فُّأ َ ْل ُِّ‬‫ظ ِم‪َ ُّ،‬وبِ ْأل ُِّ‬ ‫كُّ ْال َ ْع َ‬ ‫ِيم‪َ ُّ،‬وبِعَ ْر ِش َُّ‬ ‫كُّ ْالقَد ِ‬ ‫َوبِ َك ِ‬
‫الم َُّ‬
‫َّان‪ُّ ..‬‬‫ان‪ُّ،‬يَاُّ َدي ُُّ‬ ‫ان‪ُّ،‬يَاُّ َمن ُ‬ ‫ّللاُ‪ُّ،‬يَاُّ َرحْ مُّ ُن‪ُّ،‬يَاُّ َحن ُ‬ ‫ا ِْر َح ْمنِيُّيَاُّ َ ُّ‬
‫اب‪ُّ ..‬‬ ‫اب‪ُّ،‬يَاُّ َو َّه ُُّ‬ ‫ار‪ُّ،‬يَاُّت ََّو ُ‬ ‫سُّت َّ ُ‬‫ار‪ُّ،‬يَاُّ َ‬ ‫غفَّ ُ‬ ‫اِ ْغ ِف ُّْرُّ ِليُّيَاُّ َ‬
‫ور‪ُّ ..‬‬ ‫غفُ ُُّ‬ ‫عفُو‪ُّ،‬يَاُّ َ‬ ‫ُوف‪ُّ،‬يَاُّ َ‬ ‫عنِيُّيَاُّ َودُودُ‪ُّ،‬يَاُّ َرؤ ُ‬ ‫ْفُّ َ‬ ‫اُع ُُّ‬
‫ير‪ُّ ..‬‬ ‫ص ُُّ‬ ‫س ِمي ُع‪ُّ،‬يَاُّبَ ِ‬ ‫ير‪ُّ،‬يَاُّ َ‬ ‫يف‪ُّ،‬يَاُّ َخبِ ُ‬ ‫فُّبِيُّيَاُّلَ ِط ُ‬ ‫ط ُّْ‬ ‫ا ُ ْل ُ‬
‫ع ِلي ُم‪ُّ،‬يَاُّ َك ِري ُم‪ُّ،‬يَاُّ َر ِحي ُُّم‪ُّ ..‬‬ ‫عنِيُّيَاُّ َح ِلي ُم‪ُّ،‬يَاُّ َ‬ ‫َوت َج َاو ُّْزُّ َ‬
‫ص َمدُ‪ُّ،‬يَاُّهَادِي‪ُّ ..‬‬ ‫َقيم‪ُّ﴾..‬يَاُّ َرب‪ُّ،‬يَاُّ َ‬ ‫طُّ ْال ُم ْست َُّ‬ ‫الص َرا َُّ‬ ‫﴿اِ ْه ِدنَاُّ ِ‬
‫ع ْدلُ‪ُّ،‬يَاُّ ُه َُّو‪ُّ ..‬‬ ‫كُّيَاُّبَدِي ُع‪ُّ،‬يَاُّبَاقِي‪ُّ،‬يَاُّ َ‬ ‫ض ِل َُّ‬‫يُّبِفَ ْ‬ ‫علَ َُّّ‬ ‫ُج ُّْدُّ َ‬
‫ور‪ُّ،‬يَاُّ َحق‪ُّ،‬يَاُّ َحي‪ُّ،‬يَاُّقَيو ُم‪ُّ ُّ،‬‬ ‫آنُّيَاُّنُ ُ‬ ‫انُّ َو ْالقُ ْر ُِّ‬ ‫الي َم ُِّ‬ ‫ورُّ ْ ِ‬ ‫ي ُِّقَ ْلبِيُّ َوقَب ِْريُّبِنُ ُِّ‬ ‫أَحْ ُّ‬
‫اط ُن‪ُّ ُّ،‬‬ ‫ظا ِه ُر‪ُّ،‬يَاُّبَ ِ‬ ‫آخ ُر‪ُّ،‬يَاُّ َ‬ ‫ال ْك َر ِام‪ُّ،‬يَاُّأ َ َّولُ‪ُّ،‬يَاُّ ِ‬ ‫لُّ َو ْ ِ‬ ‫كُّيَاُّ َذاُّ ْال َج َال ُِّ‬ ‫كُّ ْال ُم ْل ُِّ‬ ‫يَاُّ َما ِل َُّ‬
‫ين‪..‬‬‫اح ِم َُّ‬ ‫الر ِ‬ ‫ِفر‪ُّ،‬يَاُّأ َ ْر َح َُّمُّ َّ‬ ‫غا ُ‬ ‫ي‪ُّ،‬يَاُّ َ‬ ‫ال َُّ‬ ‫يَاُّقَ ِوي‪ُّ،‬يَاُّقَاد ُِر‪ُّ،‬يَاُّ َم ُّْو َُّ‬
HABBE 261

ol

â
Bütün güzel isimlerin, ism- - Habib- i Ekremin,
Kelâm- -
senden istiyorum.

Ya Allah, Ya Rahman, Ya Hannan, Ya Mennan, Ya Deyyan, bana merhamet


et.

-
Ya Bâki, Ya Adl, Ya Hu, lütfunla bana ikramda bulun.
Ya Nur, Ya Hak, Ya Hayy, Ya Kayyum,
Ya Mâlike- - - ikram,

Ya Kaviy, Ya Kâdir, Ya Mevlâm.


-Râhimin, kalbimi ve kabrimi iman ve an nuruyla nurlan-
‫‪262‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫آن‪ُّ..‬‬ ‫ظ ُِّمُّفِيُّ ْالقُ ْر ُِّ‬ ‫كُّ ْال َ ْع َ‬ ‫كُّ ِباس ِْم َُّ‬ ‫أَسْألُ َُّ‬
‫بُّ ْالعَالَ ُِّم‬ ‫ظ ُُّمُّفِيُّ ِكت َا ُِّ‬ ‫كُّ ْال َ ْع َ‬ ‫س َال ُُّم)ُّالَّذِيُّ ُه َُّوُّ ِسر َُّ‬ ‫ص َالُّة ُُّ َوال َّ‬ ‫علَي ُِّهُّال َّ‬ ‫َوبِ ُم َح َّمدُُّّ( َ‬
‫ض ُّةًُّ‬ ‫اءُّ ْال ُح ْسنَىُّ ُك َواتُُّّ ُم ِفي َ‬ ‫نُّ ُّه ِذُِّهُّ ْال َ ْس َم ُِّ‬ ‫حُّ ِم ُّْ‬‫نُّت َ ْفت َ َُّ‬ ‫أ َ ُّْ‬
‫يرُّهُّ ِذُِّهُّ‬
‫َص َُّ‬ ‫وحيُّ ِفيُّقَب ِْري‪ُّ..‬فَت ِ‬ ‫ظ ُِّمُّإِلىُّقَ ْل ِبيُّفِيُّقَا ِلبِي‪ُّ،‬وإِلَىُّ ُر ِ‬ ‫االس ُِّْمُّ ْال َ ْع َ‬ ‫ارُّ ْ ِ‬ ‫ِل َ ْن َو ُِّ‬
‫فُّقَب ِْري‪َُّ ُّ،‬وُّهُّ ِذُِّهُّال َ ْس َما ُُّءُّ َك ُك َواتُُّّ ُّ‬ ‫س ْق ُِّ‬ ‫ص ِحيفَ ُّةُُّ َك َ‬ ‫ال َّ‬
‫وحي‪ُّ ..‬‬ ‫سُّ ْال َح ِقيقَ ُِّةُّإِلَىُّ ُر ِ‬ ‫يضُّأ َ ِشعَّ ُّةَُّش َْم ِ ُّ‬ ‫ت ُ ِف ُُّ‬
‫ع ِة‪ُّ،‬‬ ‫سا َ‬ ‫اءُّإِلىُّقِيا َُِّمُّال َّ‬ ‫سانُُّّأَبَدِيُُّّيُنَادِيُّبِهُّ ِذُِّهُّ ْال َ ْس َم ُِّ‬ ‫ونُّ ِليُّ ِل َ‬ ‫نُّيَ ُك َُّ‬ ‫إِلُّ ِهيُّأَت َ َمنَّىُّأ َ ُّْ‬
‫ل‪ُّ .‬‬ ‫الزا ِئ ُِّ‬ ‫سانِيُّ َّ‬ ‫نُّ ِل َ‬ ‫شُّ ْالبَاقِيَ ُّةَُّبَ ْعدِيُّنَائِبُّا ًُّ َ‬
‫ع ُّْ‬ ‫لُّهُّ ِذُِّهُّالنقُو َُّ‬ ‫فَا ْقبَ ُّْ‬
‫لُّ َو ْاْلفَاتِ‪ُّ،‬‬ ‫يعُّ ْال َ ْه َُّوا ُِّ‬ ‫نُّ َج ِم ُِّ‬ ‫ص َالُّة ًُّتُن َِجينَاُّبِ َهاُّ ِم ُّْ‬ ‫سيِ ِدنَاُّ ُم َح َُّّمدُُّّ َ‬ ‫علَىُّ َ‬ ‫س ِل ُّْمُّ َ‬ ‫لُّ َو َ‬ ‫ص ُِّ‬ ‫اَللُّ ُه َُّّمُّ َ‬
‫سيِئ َاتِ‪ُّ ُّ،‬‬ ‫يعُّال َّ‬ ‫نُّ َج ِم ُِّ‬ ‫ط ِه ُرنَاُّبِ َهاُّ ِم ُّْ‬ ‫ضيُّلَنَاُّبِ َهاُّ َج ِمي َُّعُّ ْال َحا َجاتِ‪َ ُّ،‬وت ُ َ‬ ‫َوت َ ْق ِ‬
‫ت‪ُّ ..‬‬ ‫بُّ َوالخَطيِئ َا ُِّ‬ ‫َوت َ ْغ ِف ُُّرُّلنَاُّبِ َهاُّ َج ِمي َُّعُّالذنُو ُِّ‬
‫لُّآنُُّّ‬ ‫لُّ ِليُّ ِفيُّ ُم َّدةُُِّّ َحيَاتِيُّ َوبَعَ َُّدُّ َم َماتِيُّفِيُّ ُك ُِّ‬ ‫ت!ُّ ِاجْ عَ ُّْ‬ ‫ع َوا ُِّ‬ ‫يبُّال َّد َ‬ ‫ّللاُ‪ُّ،‬يَاُّ ُم ِج َُّ‬ ‫يَاُّ َ ُّ‬
‫كُّ َوأ َ ْمثَا ُِّ‬
‫لُّ‬ ‫لُّذُّ ِل َُّ‬ ‫المُُّّ َمض ُْروبَيْنُّفِيُّ ِمثْ ُِّ‬ ‫س َ ُّ‬‫الةُُّّو َ‬ ‫ص َ ُّ‬ ‫فُّ َ‬ ‫فُّأ َ ْل ُِّ‬ ‫ك‪ُّ..‬أ َ ْل ُُّ‬ ‫افُّذُّ ِل َُّ‬ ‫ض َع َُّ‬ ‫افُّأ َ ْ‬ ‫ضعَ َُّ‬ ‫أَ ْ‬
‫ارُِّهُّ َوأَتْبَا ِع ُِّه‪ُّ ..‬‬ ‫ص ِ‬ ‫ص َحابِ ُِّهُّ َوأ َ ْن َ‬ ‫علَىُّآ ِل ُِّهُّ َوأ َ ْ‬ ‫سيِ ِدنَاُّ ُم َح َُّّمدُُّّ َو َ‬ ‫علَىُّ َ‬ ‫ك‪َ ُّ،‬‬ ‫لُّذُّ ِل َُّ‬ ‫أ َ ْمثَا ُِّ‬
‫ع ْم ِري‪ُّ ..‬‬ ‫اصيَ ُِّةُّفِيُّ ُم َّدةُُِّّ ُ‬ ‫يُّ ْال َع ِ‬ ‫علَىُّأ ْنفَا ِس َُّ‬ ‫كُّت َِزي ُُّدُّ َ‬ ‫لُّ ُّذ ِل َُّ‬‫نُّ ُك ُِّ‬ ‫صالةُُّّ ِم ُّْ‬ ‫لُّ َ‬ ‫لُّ ُك َُّّ‬ ‫َواجْ عَ ُّْ‬
‫ص َالةُُّّ ِم ْن َها‬ ‫لُّ َ‬ ‫ار َح ْمنِيُّبِ ُك ُِّ‬ ‫َوا ْغ ِف ُّْرُّ ِليُّ َو ْ‬
‫ن‪ُّ ..‬‬ ‫ين‪ُّ..‬آميِ َُّ‬ ‫اح ِم َُّ‬ ‫الر ِ‬‫ُّبِ َرحْ َمتِكُّيَاُّأ َ ْر َح َُّمُّ َّ‬
HABBE 263

- -
de-
ki ruhuma bu güzel isimlerinden ism- -
ce
isimler hakîkat

ol benden sonra vekil olarak ka-


bul et.

rahmet et ki, o rahmetle


- bizi bütün korku ve afetlerden kurtar,
-
- bütün kötülüklerden bizi temizle,
-

an
Milyon kere milyar salât u selâm, efendimiz Hz. Muhammede, onun âl ve as-
ha
- Râhimin, rahmetinle u salâtlardan her birini müddet-i ömrü-
mün asi nefeslerinden daha ziyad
mazhar eyle, bana merhamet et.
(Âmin).
‫‪264‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫‪26. Ders‬‬

‫الَُّّ ِب ِ‬
‫اّللُّ‬ ‫الُّقُوُّة َُّإ ُّ‬
‫لُّ َو َُّ‬ ‫َُّ‬
‫الُّ َح ْو َُّ‬

‫ّللاُُّ َو ِن ْع َُّمُّ ْال َوكُّي ُلُّ‬


‫َح ْسبُنَاُّ ُّ‬
‫‪378‬‬

‫ان‪ُّ.‬آميِ َنُّ‬ ‫ش َها َدُّة َُّ َو ْ ِ‬


‫الي َم ُِّ‬ ‫الَُّّ َم َُّعُّال َّ‬ ‫الُّت ُ ْخ ِرجْ نَاُّ ِم َُّ‬
‫نُّالد ْنيَاُّ ِإ ُّ‬ ‫اَللُّ ُه َّمُّ َُّ‬

‫‪378‬‬
‫‪Âl-‬‬
‫‪HABBE‬‬ ‫‪265‬‬

‫الرحُّ ِيمُّ‬ ‫نُّ َّ‬ ‫الرحْ مُّ ُِّ‬ ‫ّللاُّ َّ‬ ‫بِس ُِّْمُّ ُِّ‬
‫ُّ‬
‫انُّ َو ْال ْسالَ ُِّمُّ‬ ‫الي َم ُِّ‬ ‫ّللُّ َعلَىُّنِ ْع َم ُِّةُّ ْ ِ‬ ‫ا َ ْل َح ْم ُُّدُّ ِ ُِّ‬
‫اجُِّ ْال ِب َح ُِّ‬
‫ارُّ‬ ‫ارُّ َوُّأ َ ْم َو ُّ‬ ‫ط ُِّ‬ ‫تُّاْل َ ْم َ‬ ‫ط َرا ُِّ‬ ‫بِعَ َد ُِّدُّقَ َ‬
‫وشُّ ْال َ ْزه ُِّ‬
‫َارُّ‬ ‫ارُّ َونُقُ ِ ُّ‬ ‫تُّاْل َ ْش َج ُِّ‬ ‫َوث َ َم َرا ُِّ‬
‫ار ُّ‬ ‫تُّ ْال َ ْن َو ُِّ‬ ‫ارُّ َولَ َمعَا ُِّ‬ ‫طيَ ُِّ‬ ‫تُّ ْال َ ْ‬ ‫َونَغَ َما ُِّ‬
‫ال َد َْو ُِّ‬
‫ار‪ُّ .‬‬ ‫لُّنِعَ ِم ُِّهُّفِيُّ ُّْ‬ ‫ارُّبِعَ َُّد ُِّدُّ ُك ُِّ‬ ‫ط َو ُِّ‬ ‫نُّنِعَ ِم ُِّهُّفِىُّاْل َ ْ‬ ‫علىُّ ُكلُُّّ ِم ُّْ‬ ‫َوالش ْك ُُّرُّلَ ُّهُُّ َ‬
‫ارُّ ُم َح َّمدُُّّ ْال ُم ْخت ُِّ‬
‫َارُّ‬ ‫ارُّ َواْل َ ْخيَ ُِّ‬ ‫سيِ ُِّدُّاْلَب َْر ُِّ‬ ‫علىُّ َ‬ ‫سالَ ُُّمُّ َ‬ ‫صالَُّة ُُّ َوال َّ‬ ‫َوال َّ‬
‫ومُّ ْال ِه َدايَ ُِّةُّ َذ ِوىُّاْل َ ْن َو ُِّ‬
‫ارُّ‬ ‫ص َحابِ ُِّهُّنُ ُج ُِّ‬ ‫ارُّ َوأ ْ‬ ‫ط َه ُِّ‬ ‫علَىُّآ ِل ُِّهُّ ْال َ ْ‬ ‫َو َ‬
‫ار ُّ‬ ‫لُّ َوالنَّ َه ُُّ‬ ‫امُّالَّ ْي ُُّ‬‫َما َد َُّ‬

‫‪na‬‬ ‫‪-‬‬
‫‪metine el-hamdü lillah.‬‬

‫‪-‬‬
‫‪379‬‬
‫‪krü lillah.‬‬

‫‪â‬‬
‫‪efendisi Muhammed-‬‬
‫‪as‬‬

‫‪379‬‬

‫‪Ge‬‬
‫‪insana sa‬‬ ‫‪mayacak kadar nimetler verilmektedir.‬‬
266 MESNEVİ DERSLERİ

SEFERDE GÖRÜLENLER
Bil ki:

kimse için de,


- makamlar,
- mertebeler,
- hâller,
- perdeler
-
bir
köy ray-
da misafir olur, orada bülbülün terennümünü rek o
380
te

Bil ki:

Müs -
ya

Bir a
gi
ba

su

MANA DERYASI
Bil ki:
-
-

380
-
ma
saray mi
fa
HABBE 267

- Esma-
-
nde bulunmayan bir özelliktir.
- Ne melekûta geçen evliya,
-
- ne de gayp âlemine nüfuz eden ruhaniyyun381 -
rinin neticelerinde bu görülür.
hakîkati ihata edemezler. Ancak
ha
onda tasarrufta bulunurlar. Böylece muvazene bozulur, tenasüp zail olur.
nevi

dikdörtgen bir elmasa rastlar, bütün hazinenin uzunca bir elmastan ibaret oldu-

bun
382

-
ne-

ta

ta -
mez.

-
rad

ki:
ْ ‫ات ُّ َم‬
ُّ‫ط ِويَّاتُّ ُّبِيَمُّينِه‬ َّ ‫ضت ُ ُّهُ ُّيَ ْو َُّم ُّ ْال ِقيُّ َم ُِّة ُّ َوال‬
ُُّ ‫سمُّ َو‬ ُُّ ‫َواْالَ ْر‬
َ ‫ض ُّ َجمُّيعًا ُّقَ ْب‬
383
yer

ِ ُ ‫لُّ ِل ْل ُكت‬
ُّ‫ب‬ ُِّ ‫الس ِج‬
ِ ُّ‫ى‬ َ ‫س َُّما َُّءُّ َك‬
ُِّ ‫ط‬ ْ ‫يَ ْو َُّمُّن‬
َّ ‫َط ِوىُّال‬ la -

381
Ruhaniyyun -
ken, ru
382
- - - -
va
383
Zümer, 67
‫‪268‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫‪384‬‬

‫ء ‪öte yandan‬‬
‫شا ُُّ‬ ‫ام ُّ َكي َُّ‬
‫ْف ُّيَ َُّ‬ ‫ُه َُّو ُّالَّذُّى ُّيُ َ‬
‫ص ِو ُر ُك ُّْم ُّ ِفىا ْ ُّ‬
‫الَ ْر َح ُِّ‬
‫‪385‬‬
‫‪gi‬‬

‫الَّ ُّ ُه َُّو ُّاُّ ِخذُّ ُّبِن ِ‬


‫َاصيَتِ َهُّا‬ ‫ام ُّْ‬
‫ن ُّ َُّدابَّةُّ ُّاِ ُّ‬ ‫َم ِ‬ ‫‪-‬‬
‫‪386‬‬
‫‪sin‬‬

‫ُُّّواْالَ ْر َ‬
‫ضُّ‬ ‫ت َ‬ ‫ُّوا ِ‬ ‫‪َ ُّ Gökleri ve yeri yarat 387‬خلَ َقُُّّال َّ‬
‫سم َ‬
‫ون ‪Öte yandan‬‬ ‫ُُّّو َماُّت َ ْع َملُ َُّ‬
‫َخلَقَ ُك ْم َ‬ ‫‪388‬‬

‫‪ُّ ölümünden sonra yeryüzünü diriltir. 389‬يُحْ يُُِّّاْالَ ْر َ‬


‫ضُُّّبَ ْع َدُُّّ َم ْوتِ َهاُّ‬
‫ُّىُّرب َكُُّّ ِالَىُّالنَّحْ ِلُُّّ‬
‫َوا َ ْوح َ‬ ‫‪390‬‬

‫س َّخ َراتُُّّ ِبا َ ْم ِرهُّ‬ ‫سُّ َو ْالقَ َم َُّرُّ َوالن ُج َُّ‬


‫ومُّ ُم َ‬ ‫ُّ َوال َّ‬
‫ش ْم َُّ‬ ‫‪-‬‬
‫‪391‬‬
‫‪sahhar‬‬
‫ن ُّاِنَّ ُّهُ ُّبِ ُك ُِّ‬
‫لُّ‬ ‫الَّ ُّ َّ‬
‫الرحْ مُّ ُُّ‬ ‫ن ُّاِ ُّ‬ ‫صافَّاتُّ ُّ َويَ ْقبِض َُّ‬
‫ْن ُّ َماي ُْم ِس ُك ُه َُّّ‬ ‫ْر ُّفَ ْوقَ ُه ُّْم ُّ َُّ‬ ‫ُّا َ َولَ ُّْم ُّيَ َر ْوا ُّاِلَى ُّ َّ‬
‫الطي ُِّ‬
‫ش ْىءُّ ُّبَصُّيرُّ‬ ‫‪َ Onlar, üzerlerinde saflar hâlind‬‬
‫‪hesiz O, her‬‬
‫‪392‬‬

‫‪O, hücreleriyle ve zerreleriyle‬‬

‫‪Bununla beraber‬‬ ‫ت ُّ َواْالَ ْر َ‬


‫ضُّ‬ ‫َو ِس َُّع ُّ ُك ْر ِسي ُّهُ ُّال َّ‬
‫سمُّ َوا ُِّ‬ ‫‪Onun kürsisi gökleri ve‬‬
‫‪393‬‬
‫‪ye‬‬
‫َو ُه َوُُّّ َمعَ ُك ْمُُّّاَي َْنُُّّ َما ُك ْنت ُ ْمُُّّ‬ ‫‪raberdir. 394‬‬
‫علُّيمُّ‬ ‫ش ْىءُُّّ َ‬ ‫لُّ َ‬ ‫نُّ َو ُه َُّوُّ ِب ُُّك ُِّ‬ ‫الظا ِه ُُّرُّ َو ْالبَ ِ‬
‫اط ُُّ‬ ‫لُّ َواْالُّ ِخ ُُّرُّ َو َّ‬
‫‪ُ ُّ O Evvel- Ahir- Za-‬ه َُّوُّاْالَ َّو ُُّ‬

‫‪384‬‬
‫‪Enbiya, 104‬‬
‫‪385‬‬
‫‪Âl-‬‬
‫‪386‬‬
‫‪Hûd, 56‬‬
‫‪387‬‬

‫‪388‬‬
‫‪Saffat, 96‬‬
‫‪389‬‬
‫‪Rûm, 50‬‬
‫‪390‬‬
‫‪Nahl, 68‬‬
‫‪391‬‬

‫‪392‬‬
‫‪Mülk, 19‬‬
‫‪393‬‬
‫‪Bakara, 255‬‬
‫‪394‬‬
‫‪Hadid, 4‬‬
HABBE 269

395

Nev-
hu ُّ‫ك ُّأ َ ْشيَا ُء‬
َُّ ‫ع ْن‬ ُّْ َ‫شيْئُّا ًُّ َوغَاب‬
َ ُّ ‫ت‬ َ ُّ ‫ت‬ ْ ‫َح ِف‬
َُّ ‫ظ‬
sözüne masadak olan imam -
396

DÜNYA SEMASI
Bil ki: ‫ح‬ َ ‫س َُّما َُّء ُّالد ْنيَا ُّ ِب َم‬
َُّ ‫صابِي‬ َّ ‫َوزَ يَّنَّا ُّال‬ kandil-
397
lerle süsle -
rete muka
bak ma-

ُّ‫ب‬ َّ ‫ّللاُُّأ َ ْعلَ ُُّمُّ ِبال‬


ِ ‫ص َوا‬ ُّ ‫َو‬

Bil ki: Sen ademden vücuda getirildin. Sonra senin Mûcidin, vücudun en
-
-i hareketinden bu hâline gelinceye kadarki müteaddit, çok menzil-
lerin her birisi sana bir nimettir ve onlardan her birinden sende bir semere ve

-
-
-
fihriste oldun.

-
nin her bir menzili ile ilgili olarak
-
-

395
Hadid, 3
396

397
-
ma
270 MESNEVİ DERSLERİ

insan olmad
mevcûd
Sen -
üze
Amma üstünde
ol
ya -
lun

ru yer alanlar ise, mümteniata benzer imkân dairesindeki ademlerdir.398

HERKESE HAKKINI VERMEK

an, hezeyana sevk eden, zillete


Aksine ifrat veya tefrit edip,


- den bir nefere yük-
lüyor
-
mey -
sun.
maz-
lar.

ÖLÜM SONRASI
Bil ki:
yok

veren ölüm,

398
, hadd- -
ma
uzun da olabilirdi.
HABBE 271

Bil ki:
za -
tiy

ba
-
he-
tiyle ise ilimdir. Her birinin

VÜCUDDA FARKLI MERTEBELER


Bil ki:
is
mi
Evvela: Hakîk -
kil
san

bu
Üçüncüsü -
da -
rürsün. Çünkü onun kayyumudur.
Dördüncüsü: Hakîki vücudun bir habbesinin, misalî vücuddan bir âlemi ko-

-
ci
Tealâ
ona olan emriyle
ken hakîkî, haricî bir vücud
veh - vücud
Bu

NÜBÜVVETE
Bil ki: Bu mutena mülkün bir Mâ âli-
â
de
kendisi içi
272 MESNEVİ DERSLERİ

tasarruf eder, hatta sakf- sarrufta bulunur.399


-hayret verici hârika tasar-
ruf - -
irade sahibidir. Öyleyse bizzarure o Mâlik
- kendisinden gafi
- ve bu Mâ
bildiren elçilerini gönderecektir.

Bil ki:
üzerin -
maz.400

401

399
Nitekim sema ile ilgili bu aklî faaliyetl ma-
na se - -
resi 32. ayette geçer.
400

- farz ve hayaliyle
ol
401
HABBE 273

27. Ders

Bil ki: Âlem-i ziya, âlem-i hararet, âlem-i hava, âlem-i kehriba (elektrik) ve
âlem-i cazibeden tut, ta âlem-i esir ve misal ve berzaha kadar olan âlemler ara-
-
-
madan beraber olurlar.
-
ma
- Hava, yürümemize engel olmaz.
-
-
- fuzuna en-
gel olmaz.
-
- cevela-
402

- ruhanileri deverandan,
- cinleri cevelandan,
-
- melekleri seyerandan men etmez ve engelemez.

NUR VE NURANÎ OLANLARIN FARKI


Bil ki:
-
zer - -
la salle-
riy
‫ل ُّاْالَعْلُّى‬ ْ ‫ّلل‬
ُُّ َ ‫ُّال َمث‬ ُِّ ِ ‫َو‬ En yüce mesel, Allah içindir. 403
- envar olan
- -

402
- atifeler-
dir.
403
Nahl, 60
274 MESNEVİ DERSLERİ

kül ِ ‫ال ُّ َكنَ ْفسُّ ُّ َو‬


ُّ‫اح َدة‬ َُّ ‫َما ُّخ َْلقُ ُك ُّْم ُّ َو‬
َُّّ ‫ال ُّبَ ْعث ُ ُك ُّْم ُّ ِإ‬
404
yeni riltmek gibi
de

KADER-
Bil ki:

eden kimse yakîn -

ak lirle-

Zerrelerin amiri ancak muhît bir ilimdir. Bu ilim kader olarak tecelli eder,
ka

Bil ki: Esma- muhtelif vecihler-


405

te ka-
erir. Her iki-

mut

Bil ki:
ayet
ken hakîk
406
âlem de ilâhî rahmet z
Demek nübüvvet-

404
Lokman, 28
405
Yani veren ve meneden, zarar veren ve fayda veren.
406
HABBE 275

HAYATIN, HAYATI VERENE BAKMASI


Bil ki: -

his
an-
Mesela esma-i

etmesi böyle bir durumdur.

Bil ki:
in
ay t ölür; elem,

olur.

Keza,
- hilafette ve umumi âlem içinde hususi bir âlemin merkezinde yer almada

-
- mevcûd
ma külliyet verir.
San

gi
r sene
mey -
dey -
çekle

ayet
-
Üçün -
se
276 MESNEVİ DERSLERİ

RTEBELER
Bil ki:
din
- perdelere göre gittikçe tekâmül eden,
-
-
uygun bir elbise giy.

nü -
lir-
sin.
K ufuk-u âlâ -
den dinleyebilirsin. (Aleyhime es- - selâm)
kab- -i
407
Eze

RRUF
Bil ki: -
te -
nasip olma

iplikle elbise gibidir.


sa-

-i
408
sa

407
Ufuk-u âlâ Kab- -
-
sin

yet eri açsa 'sübuhat- gözü


id Kavaidu'l-Akaid, s. 112;
Râzî, XXIII, 230- 231
408
Necm- -
çer.
HABBE 277

Bil ki:
isim
409
te

ta sten müteveccih olmamak ve


di
de hâle gelir. Çünkü tebei olan harf için
410

Binaenaleyh, Al â
rül-
sün.

411
ha
ُّ‫ش ْىءُُّّ ِع ْن َدُّهُُّبِ ِم ْق َدار‬
َ ُُّّ‫َو ُكل‬
412

ً ُّ‫َىءُُّّفَقَد ََّرُّهُُّت َ ْقد‬


‫يرا‬ َُّ َ‫َو َخل‬
َُّّ ‫قُّ ُك‬
ْ ‫لُّش‬
413

LA HAVLE VE LA KUVVE
Bil ki: -
hi
- câmid bir maden,
- büyüyen bir nebat,
- his sahibi bir hayvan
-
devirlerine nazar eder.

409
-

410

harf -
man harf, konunun öznesi hâline gelir.
411

412

413
Furkan, 2
278 MESNEVİ DERSLERİ

ifinden her bir latifenin kendine


-
rabilir.
nabi-
lir.
-
metlere ula
le-

olur.
Al
par
-
havliyle ve müs

Bil ki: Allaha tevekkül edene Allah kâfidir.414


ْ ‫ُُّّونِ ْع َم‬
ُّ‫ُُّّال َوكُّي ُل‬ َ ُ‫َح ْسبُنَاُّّللا‬ Allah bize yeter. O ne güzel vekildir. 415

Çünkü O, bizim mâ â
i olur.
- Vekîl
Çünkü O, Kâmil-
fe
- Vekîl
Çünkü O, bizzat sevilen celâl, cemâl ve kemâl sahibi Celîl-i Cemîldir. Onun
cem

414
- -
sa
415
Âl- kutul-
mak istenen saha
HABBE 279

- Vekîl
Çünkü O, Vacibü- -u
vü -
ya dolusu
- Vekîl
Çünkü O, Kadim-i Ebedi, Daim-i Bâkidir.
ُ‫الَُّّ َوجْ َه ُّه‬ َ ُُّّ‫ُكل‬
ُّ ِ‫ش ْىءُُّّهَا ِلكُُّّا‬
416
cu
- Vekîl
Çünkü dünya fâni ve hayat zâildir.
- Vekîl
-
sa
geçici lezzetler zeval elemlerinden kurtulup teceddüd-i emsal lezzetini verir.
- Vekîl

yok
- Vekîl
n -
-
rin

udan sultana hâlini arzedip de arzusu hemen yerine getirilen


kim -

zamanda ve pek büyük bir külfe

SLER
Bil ki: -

-
Onun ayetleri

416
Kasas, 88
280 MESNEVİ DERSLERİ

- birbiriyle mükemmel bir insicam,


- son derece bir irtibat
- -

rep sahipleri ve ehl-

- - -
riy
olurl
-
müna -
si caiz olur.

- külli,
-c
- âmiiyetiyle müteaddit
ma
ay
Demek,-kendine tabi olanlarla birlikte- her ehl-

ُّ
‫‪HABBE‬‬ ‫‪281‬‬

‫قُّ ْالقُ ْر ُِّ‬


‫آنُّ‬ ‫لُّ ْالقُ ْر ُِّ‬
‫آنُّ ِب َح ُِّ‬ ‫اَللُّ ُه َُّّمُّيَاُّ ُم ْن ِـز َُّ‬

‫آنُّ ُمونِسُّا ًُّ ِليُّفِيُّ َحيَاتِيُّ َوبَ ْع َُّدُّ َم َماتِيُّ َونُورُّا ًُّ ِفيُّقَ ْل ِبيُّ َوقَب ِْري‪..‬‬
‫لُّ ْالقُ ْر َُّ‬
‫اِجْ عَ ُِّ‬

‫ّللاُ‪ُّ..‬‬ ‫سو ُُّ‬


‫لُّ ُّ‬ ‫الَُّّ ُّ‬
‫ّللاُُّ ُم َحمدُُّّ َر ُ‬ ‫َُّ‬
‫الُّإِلُّ ُّهَُّإِ ُّ‬

‫ُّا َُّْل َُّو َُّدا ُُّ‬


‫ع ُّ‬

‫‪onu kalbimde ve kabrimde bir nur eyle.‬‬

‫‪La ilâhe illallah Muhammed Rasulullah.‬‬

‫‪Elveda!417‬‬

‫‪417‬‬

‫‪ve‬‬
‫‪arka‬‬
‫‪282‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫‪28. Ders‬‬

‫الرحُّ ِيمُّ‬
‫نُّ َّ‬
‫الرحْ مُّ ُِّ‬ ‫ِبس ُِّْمُّ ُِّ‬
‫ّللاُّ َّ‬
‫طوبَىُّ َرحْ َمتِ ُِّه‪ُّ:‬‬ ‫تُّ ُ‬ ‫ظائِ ُِّمُّث َ َم َرا ُِّ‬ ‫ع َ‬ ‫فُّ َ‬ ‫طائِ ُِّ‬ ‫نُّالَّذِيُّ ِم ُّْ‬
‫نُّلَ َ‬ ‫الرحْ مُّ ُِّ‬
‫ّللُّ َّ‬‫ا َ ْل َح ْم ُُّدُّ ِ ُِّ‬
‫ْن‪..‬‬
‫َّاري ُِّ‬ ‫علَىُّالد َ‬ ‫سالَ ُُّمُّ َو ْال َجنَّ ُّةُُّ ْال ُمت َ َد ِليَ ُِّ‬
‫انُّ َ‬ ‫علَ ْي ُِّهُّال َّ‬
‫صالَُّة ُُّ َوال َّ‬ ‫س ِي ُدنَاُّ ُم َح َّمدُّ»ُّ َ‬ ‫« َ‬
‫اتُّ ْال َجدِي َدُّة ُُّ ْال َج ِليَّةُ‪َ ُّ،‬و ْالَجْ َرا ُُّمُّ ْالعُ ْل ِويَّ ُّةُُّ‬ ‫ِيرُّالَّذِيُّهُّ ِذُِّهُّ ْال َم ْو ُجو َد ُُّ‬ ‫َو ْالقَد ُُّ‬
‫تُّش ََوا ِه ُُّدُّ ُربُو ِبيَّ ِت ِه‪،‬‬‫َانُّ ْال َكا ِئنَا ُِّ‬
‫ِفيُّبُ ْست ُِّ‬
‫ع ُّةُُّفِيُّ َحدِيقَ ُِّةُّ ْال َ ْر ِ ُّ‬
‫ضُّ‬ ‫تُّ ْال ُمتَنَ ِو َ‬
‫تُّ ْال ُمتَلَ ِونَ ُّةُُّ َو ْال َحيَ َوانا َ ُُّ‬
‫َوهُّ ِذُِّهُّالنَّباَتا َ ُُّ‬
‫ينُّأُلُو ِهيَّ ِت ِه‪،‬‬ ‫ص ْنعَ ِت ُِّهُّ َوبَ َرا ِه ُُّ‬
‫قُّ َ‬ ‫خ ََو ِار ُُّ‬
‫ارُّ ْال ُمثْ ِم َرُّة ُُّفِيُّهُّ ِذُِّهُّ ْال ِجنا َ ُِّ‬
‫نُّ‬ ‫َارُّ ْال ُمن ََّو َرُّة ُُّ َو ْال َ ْش َج ُُّ‬
‫َوهُّ ِذُِّهُّ ْال َ ْزه ُُّ‬
‫لُّ َرحْ َم ِت ِه‪،‬‬ ‫اتُّقُد َْر ِت ُِّهُّ َو َدالَ ِئ ُُّ‬
‫ُم ْع ِجزَ ُُّ‬
‫ض ُِّةُّ‬‫الر ْو َ‬ ‫ارهَاُّفِيُّهُّ ِذُِّهُّ َّ‬ ‫َارهَاُّ َوأَثْ َم ِ‬ ‫ش َج َرُّة ُُّبِأ َ ْو َراقُ َهاُّ َوأ َ ْزه ِ‬‫َوهُّ ِذُِّهُّال َّ‬
‫ش ْيءُُّّقَدِيرُّ‪ُّ .‬‬ ‫لُّ َ‬ ‫علَىُّ ُك ُِّ‬ ‫علَىُّأَنَّ ُّهُُّ َ‬‫اتُّقُد َْر ِت ُِّه‪ُّ..‬ت َ ْش َه ُُّدُّ ُكلُُّّ َ‬
‫ُم ْع ِجزَ ُُّ‬
‫علَىُّ ُك ِلُُّّ ْال ُم ْم ِكنا َ ُِّ‬
‫تُّ‬ ‫علَىُّأَنَّ ُّهُُّقَادِرُُّّ َ‬ ‫اتُّقُد َْرتِ ِه‪ُّ،‬تَدُلُُّّ َ‬ ‫اضيَ ُّةُُّ ُم ْع ِجزَ ُُّ‬ ‫اتُّ ْال َم ِ‬
‫فَ ْال َواقِعَ ُُّ‬
‫نُّ ُح ْك ُِّمُّقُد َْر ِت ُِّه‪.‬‬
‫ش ْيءُُّّ ِم ُّْ‬ ‫جُّ ِفي َماُّيَأ ْ ِتيُّ َ‬ ‫ضىُّ َولَ ُّْ‬
‫نُّيَ ْخ ُر َُّ‬ ‫جُّ ِفي َماُّ َم َ‬ ‫ْاْل ِتيَ ُِّةُّلَ ُّْمُّيَ ْخ ُر ُّْ‬
‫وس‪..‬‬
‫اتُّ َوالش ُم ُُّ‬ ‫س َاوىُّبِالنِ ْسبَ ُِّةُّ ِإلَ ْي ُِّهُّالذَّ َّر ُُّ‬ ‫تَت َ َ‬
‫اتُّ ْال َكا ِئنَا ُِّ‬
‫تُّ َو ُم َر َّكباَت ُ َهاُّ ِب َد َالالَ ِت َهاُّ‬ ‫اح ُُّدُّ ْال َ َح ُُّدُّالَّذِيُّت ُ ْن ِش ُُّدُّ َذ َّر ُُّ‬‫ينُّ ْال َو ِ‬ ‫َو ُه َُّوُّ ْال َحقُُّّ ْال ُم ِب ُُّ‬
‫ق‪ُّ :‬‬ ‫يرُّة ًُّ ِإلَىُّ َج َما ِل ُِّهُّ ْال ُم ْ‬
‫طلَ ُِّ‬ ‫ع ُِّةُّ ُم ِش َ‬ ‫ْال ُم ْخت َ ِلفَ ُِّةُّ َُّوأ َ ْل ِسنَتِهُّا َُّ ْال ُمتَنَ ِو َ‬
‫ير‬
‫ش ُ‬ ‫احد َوكُل ِإلَى َذاكَ ا ْل َج َما ِل يُ ِ‬ ‫سنُكَ َو ِ‬ ‫شتَّى َو ُح ْ‬ ‫اراتُنَا َ‬ ‫ِعبَ َ‬
‫ورُِّهُّ َو ُج َم ِل ُِّهُّ َو ُح ُروفِ ُِّهُّ‬
‫ط ِ‬‫س ُ‬‫ص ُح ِف ُِّهُّ َو ُ‬
‫صو ِل ُِّهُّ َو ُ‬ ‫تُّ ِبأَب َْوابِ ُِّهُّ َوفُ ُ‬ ‫َابُّ ْال َكائِنَا ُِّ‬
‫َويَتْلُوُّ ِكت ُُّ‬
‫ل‪ُّ :‬‬ ‫علَىُّ ْالعُقُو ُِّ‬
‫ورُّهُُّ َ‬
‫ط ُ‬ ‫س ُ‬‫تُّ ُو ُجو ِب ُِّهُّ َو َوحْ َد ِت ِه‪َ ُّ،‬وت َ ْق َرُّأ ُُّ ُ‬‫آيا َ ُِّ‬
‫سائِ ُل‬ ‫ل ْاْل َ ْعلَى إلَ ْيكَ َر َ‬ ‫ت فَ ِإنَّ َها ِم َن ا ْل َم ِ‬ ‫ور ا ْلكَائِنَا ِ‬ ‫ط َ‬ ‫س ُ‬ ‫تَأ َ َّم ْل ُ‬
‫صحْ ِب ُِّهُّأَجْ َم ِع َُّ‬
‫ين‪ُّ ..‬‬ ‫علَىُّآ ِل ُِّهُّ َو َ‬ ‫علَىُّ َ‬
‫س ِي ِدنَاُّ ُم َح َّمدُُّّ َو َ‬ ‫سالَ ُُّمُّ َ‬
‫صالَُّة ُُّ َوال َّ‬
‫َوال َّ‬
HABBE 283

Her
Mu -
rete sarkan en büyük iki latîf nimetidir.
mevcûdat ve ulvî ec-


leri ve
rahmet delilleridir.
Bu -
cizeleridir.

mümkinata kâdir oldu-


ma -

O, Hakk- -
de
ُّ‫ير‬ ُِّ ‫اكُّ ْال َج َما‬
ُ ‫لُّيُ ِش‬ َُّ ُّ‫احدُُّّ َو ُكلُُّّاِلَىُّذ‬ َُّ ُ‫اراتُناُّشَتُّىُّ َو ُح ْسن‬
ِ ‫كُّ َو‬ َُّ َ‫ِعب‬

418

- - cümleleri ve harfleriyle
-
nu okur:
ُّ‫سا ِئ ُل‬ َُّ ‫لُّاْالَ ْعلَىُّاِلَي‬
َ ‫ْكُّ َر‬ ُِّ َ ‫نُّاْل َم‬ ُِّ ‫ورُّ ْال َكائِنَا‬
َُّ ‫تُّفَ ِانَّ َهاُّ ِم‬ ُ ‫س‬
َُّ ‫ط‬ ُّْ ‫تَا َ َّم‬
ُ ُّ‫ل‬

419
Mele-

418
-
419
Nablûsî, Abdülgani, Divan.
284 MESNEVİ DERSLERİ

Seni
da en,
-
- tam bir ihtiyaç,
-
-
Acz senin cesedindir. onda hareket eden bir ruhtur. cismindir.
Ha uykudur.
Eyvah, vay -
-

a-
-

meç
Belki de hiç bir
dai

sarfettin. Daimi ka
yolcusun.

dün

420

Bil ki: -
yorlar:
- Kendi kendine oldu!
- Sebepler ona vücud verdi!
- Tabiat onu iktiza etti!

420

Risale .
HABBE 285

- Sen, ya birinci cümleye nazaran kendi kendini vücuda getiren bir masnu-
sun.
-
-
masnuusun.
- Veya hak ve hakî

Birinci cümle:

Muhâllerden biri:
ol
görece - -
tün -
nitelikleri vermen gerekir.
- -
ma -
ma-
lar
bu erekir.
-
de

yap

Bunun da muhâlleri saymakla bitmez.


O muhâllerden biri
gi kimsenin müdahalesi olmadan o kavanozlardan hassas

fark -
lan -
vehhüm edebilirisin.
-
ti-
zam
286 MESNEVİ DERSLERİ

yüzüy -
naenaleyh, senin sebeplerden sudurun

öl
bü vücud -
na
ya -
errene girme-

bunlar gibi da himle-


rin bile red

Üçüncü ihtimal:
tabi net-
- -i Rahmaniyedir.
Kuvvete gelince, onun hakîkati, Hakîm-i Alîm, Habîr-i Mürîdin kudretinin
tecellisidir.
Sâni - -
-
-
tir.
-
rin
at ancak ve ancak bütün kemâl - Basîr
kud
Mümkin, miskin, mukayyet, mahdut, câmid, kesif olan bir mahlûkun eli ne-
re
süs
Bu mevcûd -
hitler bulunan Sâni -
kâinat -
ri, - -
tekvin - ev-
li -
an
meleklerle beraber - enam-
HABBE 287

.
ُّ‫ال ُّ ُه َو‬ َُّ ُّ ُ‫ّللاُ ُّأَنَّ ُّه‬
َُّّ ‫ال ُّ ِإلُّ ُّهَ ُّ ِإ‬ ُّ ُّ ‫ش ِه َُّد‬
َ
421
ol diyen Allah

etti -
sun. Çekirdek, Vahid-
emir vele-
riyle bir tek meyve gibi olur. Hardal tanesi gibi
Hin
olmaz.
Bu durum, vahdet ve ittifakta hatta taksim-
tev ki suûbet ve zorlukla il-
422
gi

gay
-

de

bi
- -
fat
-
bü re-
li-
-

421
Âl- buyrulur. (Fetih, 28)
422
-
fa el-
lif)
288 MESNEVİ DERSLERİ

O hâlde, vahdetin delili vahdettir.


Tece ,- - hardal tanesi kadar küçük bir cam par-
ça
Ama -
kân
ud-u haricî vücud-
muh

vücuda göre hadsiz derecede daha sabit

had -
eden ne kadar imkanî mevcûdat varsa vücubî vücudun nurlar -
na
Böy
423
hakîkî vücud

Bil ki: Kâinata di Failiyet ve tesir;


la -
es
ve latîf eli yerde
al ve cevvâldir
kom
-
ranî ise, o derece

-
ُّ‫ُّير‬ ْ ‫سمُّي ُع‬
ُ ‫ُُّّالبَص‬ َّ ‫ُُّّو ُه َوُُّّال‬ َ ُُّّ‫ْسُُّّ َك ِمثْ ِله‬
َ ‫ش ْىء‬ َ ‫لَي‬
424
-

ُ ُّ‫يفُّ ْالخَب‬
ُّ‫ير‬ ُُّ ُّ‫ارُّ َو ُه َُّوُّاللَّط‬ َ ‫كُّاْالَ ْب‬
َُّ ‫ص‬ ُُّ ‫ارُّ َو ُه َُّوُّيُد ِْر‬ َ ‫الَتُد ِْر ُك ُّهُُّاْالَ ْب‬
ُُّ ‫ص‬

423

var
bir vücud yla da
gözle görülür, elle tutulur bir vücud sahibi oldu. Bkz. 20. Mektub 2. Makam 10. Kelime-

424
HABBE 289

O ise gözleri idrak eder.


425

َُّّ ‫الُّ ِإلُّ ُّهَُّ ِإ‬


ُّ‫الُّ ُه َو‬ َُّ

Bil ki: Tefekkür; barid, câ


ku

ismi -
attaki mükemmellik, tahlil ve tafsilinde daha iyi görülür.
- -
da-

ic parlak ve daha güzeldir.426


böy daha uygundur.

-
-
-
- mümteziç olanlar müttehit hâle gelir ve bundan yakîn nuru feveran eder.

-
-
-
- ve gafletin kuvvet bulur, bir tabiat hâline gelir.427
yolu budur.
ُّ‫ينُّآميِ َن‬ َُّ ‫الُّتَجْ عَ ْلنَاُّ ِم‬
َُّ ‫نُّالضَّا ِل‬ َُّ ُّ‫اَللُّ ُه َّم‬
le

425

426
Bunu
gi -
-
kan re
427
-
ma
290 MESNEVİ DERSLERİ

AAF UNSURU
Bil ki: Rivayete göre
428

El- bak! Tevekkül

üze vesle-
riy dilerine ça-

Bil ki: -
rar veriyor! Hayra sevk eden dokuz ihtimal varken, ona engel olan bir ihtimalin
vü -

ediyor.
ti-
mal
dok

Bil ki:
nihayetsiz l
Öy -
kat, nihayetsiz elemleri tazammun eder.429
ben ne oluyorum ki benim için -

-i dalâlet

olan kimse, zeval ve fena ele



ka
kar. O zaman birinci ihtimal

428

429
HABBE 291


Keza o insan - -
sa
- -
sibet gelen kimse misali-
olur. Çünkü insan ruhunda ebna- -

leziz bir lezzet


zan sana hücum
ede le-

ba
yer aç.

-
-
-

Bil ki: Ubudiyet; deneme,


430
Çün

- BATIN DENGES
Bil ki: - -i Zâhir dairesi birbiriyle iç içe ve birbirine
mukabildir. Birinciler

maz.431

432

430

431

de ba
eder, Hristiyan
h
432
‫‪292‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫‪-‬‬
‫ن‪ُّ..‬آم ِي َنُّ‬
‫ن‪ُّ..‬آم ِي َُّ‬ ‫طُّ ْال ُم ْست َ ِق َُّ‬
‫يمُّآم ِي َُّ‬ ‫الص َرا َُّ‬ ‫قُّ ْالقُ ْر ُِّ‬
‫آنُّا ْه ِدنَاُّ ِ‬ ‫لُّ ْالقُ ْر ِ‬
‫آن‪ِ ُّ،‬ب َح ُِّ‬ ‫فَيَاُّ ُم ْن ِـز َُّ‬

‫‪- müstakime hidayet et.‬‬


‫‪Âmin.. Âmin.. Âmin‬‬
ZEHRE 293

Yedinci Risale

ZEHRE
433
-

Kendine mâ

ve kitab-

433
-
vir
yer yer dip k.
‫‪294‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫‪29. Ders‬‬

‫يم ُّ‬
‫الرحُّ ُِّ‬
‫نُّ َّ‬
‫الرحْ مُّ ُِّ‬ ‫بِس ُِّْمُّ ُِّ‬
‫ّللاُّ َّ‬
‫‪HAMD Ü SENA‬‬
‫عا َد ِت ُِّهُّ‬‫ينُّ َ‬ ‫تُّ ِبقَوا ِن ُِّ‬ ‫َظ َُّمُّهُّ ِذُِّهُّ ُّْال َكا ِئنَا ُِّ‬ ‫ي ُِّالَّذِيُّن َّ‬ ‫يمُّ ْالَزَ ِل ُّ‬ ‫ّللُّ ْال َحا ِك ُِّمُّ ْال َح َك ُِّمُّ ْال َح ِك ُِّ‬ ‫ا َ ْل َح ْم ُُّدُّ ِ ُِّ‬
‫لُّ َم ِشيئ َ ِت ُِّهُّ َو ِح ْك َم ِت ِه‪ُّ،‬‬ ‫صو ُِّ‬ ‫ُ‬
‫سُّبُ ْنيَانَهاُّ ِبأ ُ‬ ‫س َُّ‬ ‫ضا ِئ ُِّهُّ َوقَ َد ِرهِ‪َ ُّ،‬وأ َ َّ‬ ‫يرُّقَ َ‬ ‫سا ِت ُِّ‬ ‫عيَّنَ َهاُّ ِب َد َ‬ ‫سنَّ ِت ِه‪َ ُّ،‬و َ‬ ‫َو ُ‬
‫صفَا ِت ُِّه‪ُّ .‬‬ ‫تُّأ َ ْس َما ِئهُّ َو ِ‬ ‫يسُّ ِعنَايَ ِت ُِّهُّ َو َرحْ َم ِت ِه‪َ ُّ،‬ون ََّو َرهَاُّ ِب َجلَ َوا ُِّ‬ ‫َوام ِ ُّ‬ ‫َوزَ يَّنَهاُّ ِبن ِ‬
‫َاتُّ ِب َما ِهيَّا ِت َهاُّ َو ُه ِويَّا ِت َهاُّ‬ ‫س ْر َمدِيُُّّالَّذِيُّ َماُّهُّ ِذُِّهُّ ُّْال َكا ِئن ُُّ‬ ‫ِرُّ ُّْالقَيو ُُّمُّال َّ‬ ‫َو ُهوُّ ُّْالقَاد ُُّ‬
‫وشُّ‬ ‫ضائ ُِّهُّ َوقَ َد ِرهِ‪َ ُّ،‬ونُقُ َُّ‬ ‫طُّقَلَ ُِّمُّقَ َ‬ ‫طو َُّ‬ ‫الَُّّ ُخ ُ‬ ‫َوت َ َمايُزَ ا ِت َهاُّ َوت َز ِيينَا ِت َهاُّ َو َم َو ِازي ِن َهاُّ َو َم َحا ِس ِن َهاُّ ِإ ُّ‬
‫ط ِف ُِّهُّ‬ ‫اضُّلُ ْ‬ ‫يرُّ ِريَ ِ ُّ‬ ‫ص ْن ِع ُِّهُّ َُّوُّ ِعنَايَ ِت ِه‪َ ُّ،‬وأَزَ ا ِه َُّ‬ ‫اءُّ ُ‬ ‫ض ُِّ‬ ‫تُّيَ ُِّدُّبَ ْي َ‬ ‫ارُّ ِعُّْل ِم ُِّهُّ َو ِح ْك َم ِت ِه‪ُّ،‬وت َز ِيينا ُِّ‬ ‫بَ ْر َك ُِّ‬
‫لُّ َجالَلُهُ؛ُّ ُّ‬ ‫تُّ َج َما ِل ُِّهُّ َو َك َما ِل ُِّهُّ َج َُّّ‬ ‫تُّت َ َج ِليَا ُِّ‬ ‫َّاضُّ َرحْ َمتِ ُِّهُّ َونِ ْع َمتِ ِه‪َ ُّ،‬ولَ َمعَا ُِّ‬ ‫تُّفَي ِ ُّ‬ ‫َو َك َر ِم ِه‪َ ُّ،‬وث َ َم َرا ُِّ‬
‫ت‪ُّ .‬‬ ‫تُّ ِفيُّالذَّ َّرا ُِّ‬ ‫يعُّالذَّ َّرا ُِّ‬ ‫بُّ َج ِم ُِّ‬ ‫ض ْر ُِّ‬ ‫علَىُّ َ‬ ‫َح ْمدُّا ًُّيَ ِزي ُُّدُّ َ‬
‫ت‪ُّ ..‬‬ ‫بُّ ْال َم ْخلُوقَا ُِّ‬ ‫ع َجا ِئ ُُّ‬ ‫ظ َه َُّرُّ َ‬ ‫قُّأ َ ْس َمائِ ُِّهُّ َ‬ ‫ش ُرو ُِّ‬ ‫قُّ ُ‬ ‫تُّب ُُرو ُِّ‬ ‫ئُّلَ َمعَا ُِّ‬ ‫نُّبِت َََلْلُ ُِّ‬ ‫فَيَاُّ َم ُّْ‬
‫ات‪ُّ ..‬‬ ‫َّار ُُّ‬ ‫سي َ‬ ‫اتُّ َوال َ‬ ‫س َاوىُّبِالنِ ْسبَ ُِّةُّإِلَىُّقُد َْرتِ ُِّهُّالذَّ َّر ُُّ‬ ‫نُّت َ َ‬ ‫َويَاُّ َم ُّْ‬
‫ان‪ُّ ُّ-‬‬ ‫امُّ َو ْال ِميزَ ُِّ‬ ‫ظ ُِّ‬ ‫ص َد ُِّرُّ ِلل ِن َ‬ ‫ينُّ‪-‬ا َ ْل َم ْ‬ ‫بُّال ُمبِ ُِّ‬ ‫ط ُِّرُّ ُّْال ِكت َا ُِّ‬ ‫علَىُّ ِم ْس َ‬ ‫َبُّ َ‬ ‫نُّ َكت َُّ‬ ‫َويَاُّ َم ُّْ‬
‫ت‪ُّ :‬‬ ‫تُّال ُمت َزَ يِنَا ُِّ‬ ‫هُّ ِذُِّهُّ ْال َكائِنَا ُِّ‬
‫اتُّ ُّْالعَالَ ُِّمُّ َو ُم َر َّكبَات ُ َهاُّ َش َها َدُّة ً‪ُّ :‬‬ ‫كُّ ِب َهاُّ َذ َّر ُُّ‬ ‫يُّ ُك ُِّلُّ ُس ُكونُُّّ َو َح َر َكةُُّّتَت َ َح َّر ُُّ‬ ‫ْنُّيَ َد ُّْ‬ ‫ْكُّبَي َُّ‬ ‫إنَّاُّنُقَ ِد ُُّمُّ ِإلَي َُّ‬
‫يكُّلَ َك‪ُّ،‬‬ ‫الَُّش َِر َُّ‬ ‫كُّ ُّ‬‫تُّ َوحْ َد َُّ‬ ‫الَُّّأ َ ْن َُّ‬ ‫الَُّإِلُّ ُّهَ إِ ُّ‬
‫نُّ ُّ‬ ‫نَ ْش َه ُُّدُّأ َ ُّْ‬
‫ين‪ُّ .‬‬ ‫س ْلت َ ُّهُُّ َرحْ َم ُّةًُّ ِل ْلعَالَ ِم َُّ‬ ‫سولُ َك‪ُّ،‬أ َ ْر َ‬ ‫ُكُّ َو َر ُ‬ ‫ع ْبد َُّ‬ ‫نُّ ُم َح َّمدُّا ًُّ َ‬ ‫َونَ ْش َه ُُّدُّأ َ َُّّ‬
‫وفُّ ْال ُمتَش َِكلَ ُِّةُّفِيُّ‬ ‫يعُّ ْال ُح ُر ُِّ‬ ‫صحْ بِ ُِّهُّ ِبعَ َد ُِّدُّ َج ِم ُِّ‬ ‫علَىُّآ ِل ُِّهُّ َو َ‬ ‫علَي ُِّهُّ َو َ‬ ‫سل ُّْمُّ َ‬ ‫لُّ َو َ‬ ‫ص ُِّ‬ ‫اَللَّ ُه َُّّمُّ َ‬
‫آنُّ‬ ‫نُّ ُّْالقُ ْر ُِّ‬ ‫لُّ َك ِل َمةُُّّ ِم َُّ‬ ‫اءُّ ِع ْن َُّدُّقِ َرا َءةُُِّّ ُك ُِّ‬ ‫تُّ ُّْال َه َو ُِّ‬ ‫كُّ ِفيُّ َم َرايَاُّت َ َمو َجا ُِّ‬ ‫تُّ ْال ُمت َ َم ِثلَ ُِّةُّبِإ ِ ْذنِ َُّ‬ ‫ْال َك ِل َما ُِّ‬
‫ورُّ‪ُّ ...‬‬ ‫ش ِ‬ ‫ومُّالن ُ‬ ‫لُّإِلىُّيَ ُِّ‬ ‫ـزو ُِّ‬ ‫ينُّالن ُ‬ ‫نُّ ِح ُِّ‬ ‫ارئُُّّ ِم ُّْ‬ ‫لُّقَ ِ‬ ‫نُّ ُك ُِّ‬ ‫ِم ُّْ‬

‫‪Her türlü hamd, ezeli Hâkim-‬‬


‫‪-‬‬
‫‪-‬‬
‫‪-‬‬
‫‪-‬‬
‫‪-‬‬

‫‪O, Kâdir-i Kayyum ve Sermedidir. Bu mevcûdat; mahiyetleri, hüviyetleri,‬‬


ZEHRE 295

mümeyyiz özellikleri, süsleri, ölçüleri ve mehasinleri ile,


- Onun kaza ve kader kaleminin çizgileri,
-
- - süsleri,
- lütuf ve kerem bahçesinin çiçekleri,
-
-
-
dan daha ziyade hamdolsun.

- Ey is -
ta
- Ey kudretine nisbetle zerrat ve seyyarat müsavi olan!
- - -

Her bir sükûn ve âle


Sa

ola

-
la-
296 MESNEVİ DERSLERİ

434
ZAH
Esbab-
- - -
ruya Cenâb- - -
rir. S
o Bismillah demeli, sonra ondan al, yoksa alma. Çünkü
435
ُّ‫علَ ْي ِه‬ ِ ‫واُّم َّماُّلَ ْمُُّّيُ ْذ َك ِرُُّّا ْس ُم‬
َ ُُّّ‫ُُّّّللا‬ ِ ُ‫َوالَُُّّتَا ْ ُكل‬ ayetinin mana-
mana- -i hakîk
ve
O hâl -
-
tünde rahmet-i ilâh ma
-i hakîk
za
Esbab-
bu tabir edilir, birbirine illet zannetmeleridir. Hem bir

de-
ma Hâl -
miyle oluyor. Meselâ: Bir bahçeyi sulayan cedvelin deli
bah
bah -
cuduna tevakkufla beraber, illet-i hakîkî olan kudret ve irade-i Rabbaniye ile vü-
cu -pe-
restlerin de ne kadar hata ettiklerini bil!
Evet,
sa -
met-i ilâhiyedir. Evet, o adam ihsan etmeyi niyet etmeseydi, o nimet sana gel-
mezdi. Nimetin ademine illet olurdu. Fakat mezkûr kaideye binaen; o meyl-i ih-
san, o ni
Meselâ: Risale- Cenâb- -

434

435
ZEHRE 297

min Hâlbuki Cenâb- Hak onlara ders- -


di - -
mu
der
lerim! Cenâb- -
-i ilâhiyedir. Ben de sizin gibi ik-
ti - -
ma-
say
kudsî nimetten sonra, bana da bu hizmete mu-
vaf , birbirinin illeti olamaz. Ben size
te

436

ne ma-
a vermek; hem cemaate, hem de o üstad veya reise zu-
lüm di
zannettirir. Hem kendi nefsine de zulmeder. Belki bir -i hafîye yol açar.
refini, bin-
ba
Evet,
maz

min -
net
Cenâb-
olur, müridin
ma
dar-
- - - nazar
- -
rüyor.

436
298 MESNEVİ DERSLERİ

-i
mi
Hâl - -
ri
ZEHRE 299

30.Ders

437

Ey esbab-perest -

bu

-
- hâkim-i

herbir hayvan, öyle bir kasr-


gü -
- -i misalden ve Levh-

ebe -
ka - - dir.
Madem mahiyetin böyledir; seni ya-
pan ancak o zât olabilir ki: Dünya ve âhiret birer menzil, arz ve sema birer sahi-
-
me-
der, dünya ve ukba dizginlerine mâliktir.

438

-
ne

-
, bekâ -
vak
bekâ
par bekâ
Ey insan! Senin kalbin ve h
-i bekâ

437
On dördüncü Nota, Birinci Remiz
438
300 MESNEVİ DERSLERİ

ma -i Zülce-
lâl i, belâhet yüzünden o muhabbetin yüzü
- madem sen
var

439

- âlet -

hâl -
-
la -
yorsun.
Hem senin mahiyetine öyle manevî cihazat ve latîf
dün
bat hâl latîfe, bir saç ka-
âletten gelen küçük bir hâlet -
tâ bazan söner ve ölür.
Madem öyledir; hazer et, dikkatle bas, batmaktan kork. Bir lokma, bir ke-
li -

cihette yutar. la beraber içine gi-


rip garkoluyor. Hardal gibi küçük kuvve- - se-
ri ve sahaif- -

KALB VE RUHUN DERECE- AYATI440


Ey dünya-perest insan!
kabir hükmündedir.

za - mevcûd oldukla-
hâl nadla-
Hakîkat mevcûd zannedersin.
- hakîkat- -

439
On dördüncü Nota, Üçüncü Remiz
440
On dördüncü Nota, Dördüncü Remiz
ZEHRE 301

cu hakîkatçe dar, fakat senin gaflet


-
ri -
ya
rün, berkten daha çabuk
ge
hayvani-
yet -
etti -i hayat, bir âlem-i nur bulursun.
ilâ-
h -i kudsî

441

-i Hafîz in tecelli-i etemm َُّ ‫ل ُّ ِمثْقَا‬


ُّ ُ‫ل ُّ َذ َّرةُّ ُّ َخي ًْرا ُّيَ َرُّه‬ ُّْ ‫فَ َم‬
ُّْ ‫ن ُّيَ ْع َم‬
ُ‫ُُّّمثْقَا َلُُّّ َذ َّرةُُّّش ًَّراُّيَ َرُّه‬
ِ ‫ َو َم ْنُُّّيَ ْع َم ْل‬ayetidir.442 - katine delil
istersen, Kitab-
sahifelerine baksan, ism- - -i kerîmenin bir
hakîkat- ra

bir -
ran -
câmi
a giden basit su ile sula. Son-
-vari melek-i
- -
kirdeklere nefh- hayet derece ka-
- -
da kemâl- - -i tekvini-
yeyi imtisal ediyorlar. Ve öyle tevfik-i hareket ediyorlar ki; on reketle-
rin kemâl, bir hikmet par-
la
Çünkü görüyorsun ki; o birbirine benzeyen tohumcuklar, birbirinden tema-
-

441

442

Zilzal, 7 - 8
302 MESNEVİ DERSLERİ

ni -
sûre -
da er için süslendi. Yüzümüze
gü -
cuk
mizi davet ediyorlar
-
va
-
larla ve
ُ ُ‫ن ُّف‬
ُّْ ‫ىُّم‬ ْ ‫ار ِجع‬
kusur yok. ُّ‫طور‬ ِ ‫ص َُّر ُّه َْلُُّّت ََر‬ ِ ْ َ‫ف‬
َ َ‫ُُّّالب‬ 443
Herbir tohum,
ism-i Ha
irsiyeti; ilti -
ha pan Zât- -i ekberini gös-
te
-
ziyet cilvesi bir hüccet-
emanet-
kemâl-i dikkatle muhafaza edilir ve muhasebesi görüle-
cek.
? 444
âdet- -i daimeye namzeddir. Küçük büyük,
az çok her amelinden muhasebe görecek. Ya taltif veya tokat yiyecek.
- hakîkat
he
bir zerredir.

445

son

ter -
san seni ka

443
Mülk, 3
444

445
Birinci Nota
ZEHRE 303

-
-
de
laba-
-
te
Sen kendi mahiyetine bak ki: Senin latîfelerin içinde öyle bir latîfe var ki, ebed-

ma
ede latîf -
em

TEK MABUD446
Hakîkat
Cenâb-
k bir derecede kendinden büyük zannetme. Hem
Çünkü
mah mahlûkiyet
nis

447

Ey gafil Said! Bil ki: Galat-


da -
te -
ya -
yacak -
yan, daimî zeval ve fena darbesine maruzsunuz. Senin bu galat- -
la
Bir adam elinde olan
tut

içteki hakîk
bekâ fayda

si ve mer-

446

447
Üçüncü Nota
304 MESNEVİ DERSLERİ

ke -
me

haya

448

Bil ki: -
le-
rin tebeddülünde, -
-i âde-
tullah ekseriyetle muttarid görünüyor.
-
hâdet -
mevcûd -

hükmedilir ki, -
ismiyle, resmiyle iade edilecektir.

GÖLGE VE ASIL

ne -

olarak görmesi uygun mudur?

fevkinde gezi
-

449
mer
Keza, ucb yönüyle büyük bir hata yapabilir ve nimetlere nankörlük edip
‫علُّى ُّ ِع ْلمُّ ُّ ِع ْندُّى‬
َ ُُّ‫اِنَّ َُّما ُّاُوتُّيت ُ ُّه‬ diyebi-

448
Dördüncü Nota
449

zannetme -
neviyatta meh
4. Telvih
ZEHRE 305

lir.450

AYET SONLARI
Bil ki: mu-
u
- tesanüd,
- telahuz
451
-

zik i yükleme. Yoksa ayet-


le
ِ ‫ص ُلُُّّاْالُّيَا‬
ُّ‫ت‬ ِ َ‫َو َكذُّ ِل َكُُّّنُف‬ 452

‫نُّ ِليَذَّ َّك ُروا‬ُِّ ُّ‫ص َّر ْفنَاُّفُّىُّهُّ َذاُّ ْالقُ ْرا‬
َ ُّ‫َولَقَ ُّْد‬ Biz bu Kur la-
453
ma
ُّ َ ‫ل ُّ َمث‬
‫ل‬ ُِّ ‫ن ُّ ُك‬ ُِّ ُّ‫اس ُّفُّى ُّهُّ َذا ُّ ْالقُ ْرا‬
ُّْ ‫ن ُّ ِم‬ َ ُّ ‫َولَقَ ُّْد‬
ُّ ِ َّ‫ض َر ْبنَا ُّ ِللن‬ Biz bu Kur anda insanlara
454
her tür
ُّ‫ع ِزيزُُّّ َحكُّيم‬ َ َُُّّ‫ا َِّنُُّّّللا‬ - Hakîmdir. 455

ُّ‫علُّيمُُّّقَدُّير‬ َ ‫ا َِّن‬
َ ُُّّ‫ُُّّّللا‬ - Kadîrdir. 456

َُّ ‫لَعَلَّ ُك ْمُُّّت َ َذ َّك ُر‬


‫ون‬ 457

َُّ‫لَعَلَّ ُك ْمُُّّتَتَّقُون‬ 458

-
- ekser tekvinî ayetlere
- ve -

450
Bkz. Kasas, 78
451
bi-
rine bakar.
452
A'raf, 174
453

454
Rûm, 58
455
Tevbe, 71
456
Nahl, 70
457
Zariyat, 49
458
Bakara, 183
306 MESNEVİ DERSLERİ

len
-
-
- nlendirir.

BÜYÜK VE KÜÇÜK ÂLEMLER


Ey kalbim! Bil ki:459
- met-
460
le
O zaman sen
-
- nefsine,
- aczine,
- nimetin hikmetine,
-
- kudret, ilim ve iradenin nihayetsiz tecellisine,
- esma-i hüsna sahibi Mâlik ve sahib-i hakîkisine ait olan vücudunun gayele-
rine ve neticelerine bak.
-
vun
-
kin eder.
-
ça -
ehemmiyetini senin gözü i sana unuttursun!

et!
Bu mukabele, Sen sen olarak mevcûdata bakmana göredir. Ama ey hüceyre-i
küb
- cesedindeki hücrelerin hayret verici hâllerine,
- -
la
- ve kalbinde tavaf eden letaifinin inceliklerine bak!

459
mes'ele
460
-
ma
ZEHRE 307
308 MESNEVİ DERSLERİ

31.Ders

461

-
-
medeniyeti, o seyahat- - -
ki cburiye Yeni Said zihnini silkeleyip, müzahref
fel
hâdet eden hissiyat- -

-i hakîk - -
nâ -
etmiyorum. Belki felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, medeni-
ye âlete sevkeden bozul-

O zaman, o seyahat- -i medeniyet ve fünun-u nâfiadan

Av -
Bil ey ikinci Avrupa! âletli bir felsefeyi ve sol elin-
âdeti bu ikisi
ile -
yecek.

vic betlerle musibet-zede ol-


sûre
ser âdeti mümkün olabilir mi? Ona denilebilir
mi?
-
- ra-

dün -
rin âlet darbesini yiyen ve o dalâlet cihe-
tiy -

461
ZEHRE 309

çare insana hangi saâdeti temin ediyorsun? -


mi bulunan -
bilir mi?
cehennemî bir azab çektiriyorsun.
-i emmaresi! il:
Meselâ bizim önümüzde iki yol var. Birisinden gidiyoruz. Görüyoruz ki, her
-
-
hâl hâl bu minval üzere gidiyor.
-
miy-
siz bir eleme giriftar oluyor. Hâlbuki vicdan bu
de
mecbur olur:

kal beraber umumun helâketi onu müteessir et-


me
Ey sefahet ve dalâlet -
- âleti he-
diye ett - yîn-
den, esfel-
bul -
uyutucu he ye-
âdet, bu misale benzer.
-
Görüyoruz ki o yolun her menzilinde, h -
-
-
ni veriyorlar. O terhis olunan ne-
fer -
zun oluyorlar. Fakat hakîkat re-
etmesi cihetinde gayet
memnun oluyorlar.
-

hiz
-
-
310 MESNEVİ DERSLERİ

efsim benim de-


ti-

si
- âdet olan binler ahvalden bu hâl bir
nu
na -
na - an- -
-
ha âdet

mâ -
ha -i himmeti ve hedef- bekâ -
mek
- Kerîm - kemâl-i itaatla
imtisal edilen düstur- -
san -
rîman met-
sin. Acaba o düstur-u teavünün cilvesinden olan zerrat- ke-
mâl- -
Kerîm -
riyle bir teavündür.

ken

söy -
dest- -
Böy
mâ hakîkî tasarruftan

mâ cemadattan daha ziyade câ-


mi

men -
ZEHRE 311

in
tah r iktidar, ince tel gibi bir ih-

gi
Hâl birisine kâfi gelmi-
man
َ ُّ‫ينُُّّاِالَُُّّّفِى‬
beklemiyor, ُّ‫ضالَل‬ ْ ‫عا ُء‬
َ ‫ُُّّال َكا ِف ِر‬ َ ‫َو َماُّ ُد‬ 462

-
-

Bel hâl tehzi-


yane g
-
kin birer musibetzededirler. Dünya bir matemhane-i umumiyedir. Dünyadaki
sa

-u zelil-
dir.

eden miskin bir mütemerriddir. Hasis bir menfaat için -


re
-
gayet âciz bir cebbar- -i himmeti, hevesat- sa-
ni -
ara
cid
- a
kar fa-
ati gaye-i ubudiyet yapmaz bir abd-i azizdir.
Hem halîm selîm - celâl -
madan tezellüle tenezzül etmez bir halîm-i âlîhimmettir.
Hem fakirdir, fakat onun Mâlik-i Kerîm
ile bir fakir-
Hem zaîftir, fakat kudreti nihayetsiz olan Seyyidinin kuvvetine istinad eden
bir zaîf- hakîk -i ebediyeyi dahi gaye-i

462
312 MESNEVİ DERSLERİ

mak hâl -i maksad hiç yapar

Hem felsefe- - mi-


yet

telakki ederek, gayet samimî bir sûrette onlara dua eder ve saâdetleriyle

usahhar birer memur ve kendi gibi bir abd, bir mahlûk telakki
eder.
-
ken -
neli tesbihe bedel, doksan dokuz esma-i ilâhiyenin cilvelerini gösteren doksan
do dlerinin ellerine verir.

-
gi -
katarat adedlerini, mahl -
okuyorlar, Cenâb-
- -
ke -
lub olan bu küçük insan, terbiye-
letaifi inbisat eder ki: Koca dünya mevcûd -
rü hâlde, kendi nefsini
Cenâb-
için re-

-i sakîme-i Avrupaiyeden yek-


hakîkat -
be âdet hüdâ-
-
na -i Ke-

mu
ve memur bir askersin. -
-
ler -
ZEHRE 313

463
ِ ِ َّ‫اِن‬
ُُّّ‫اُّّلل‬
ُّ‫ون‬ ِ ‫َواِنَّا ُّاِلَ ْي ُِّه ُّ َر‬
َ ُ‫اجع‬
-
ne -

va fakat sana teslim


ol -
li
- hüdâ- -
dikleri derslerin derecelerine bak.
Evet, ik hakîkat- hâl -
dayet ve dalâlet te-
liftir. Herkes her mertebede bu hakîkat
hissi ibtal ediyor. Ve bu zamanda öyle bir derecede ibtal-
ele -i medeniyet hissetmiyorlar. Fakat hassasiyet-i ilmiyenin teza-
-
de
Ecnebilerin -u tabiiyeleriyle dalâlet
körükörüne taklid edip ittiba edenlere binler nefrin ve teessüfler!

ettikleri hadsiz zulüm ve adavetten sonra,


ef
it
kar tik-
sûre li-
ye
464
ُّ‫َقيم‬ ْ ‫اط‬
ِ ‫ُُّّال ُم ْست‬
ِ ‫ىُّالص َر‬
ِ َ‫ُُّّوُُّّاِيَّا ُك ْمُُّّاِل‬
َ ُ‫هَدُّينَاُّّللا‬

463
Bakara, 156.
464
-
314 MESNEVİ DERSLERİ

32.Ders

465

-
it

ol - reb-
ler gibi ihtirasat- -
te
-
üs
âb-
hay - re-
ti için hal
-
teslim eder.
-i dalâletin bir hakîkat- -
de kuvvet yokt
bir
gör -
sukût eder. Madem küfrün ve dalâlet
adem -
ve sübutu isbat olunan mesail-i imaniyede
hükmü, hadsiz o ehl-i dalâlet acih olur, galebe eder.
Bu hakîkat sûreten bir iken, mütead-
did
edi - görmeyen der

ay

Bel - -
-ül emirde var

465
ZEHRE 315

Nef -ül
emre hükmedemiyorlar. Çünkü nefs-ül emirde nefiy isbat edilmez. Çünkü ihata

ْ ‫ُُّّال ُم‬
ُ َ‫طلَ ُقُُّّالَُُّّيُثْب‬
َ ُُّّ‫تُُّّاِالَُُّّّبِ ُُّم ْش ِكالَت‬
ُّ‫ع ِظي َمة‬ ْ ‫والعَ َد ُم‬
ْ bir kaide-i usûldür.466

de
edilsin.
-i küfrün bir hakîkat
halletmek veyahud dar bir delikten geçmek veyahut bir hendekten atlamak mi-
sa
edenler nefs-ül emirde hakîkat- hâl
Kuv -

SASLARI467
- ne-
biyeye cebr ile sevkeden bedbaht hamiyet- -

to it hayat-
bir semm-i katil hükmünde o dinsizler zarar verecekler. Çünkü mürtedin vic-
- -i
usûl - -
se, hakk- - -i Hane-
fiyede, ehl- âdet -
âdettir, çünkü haindir.
yetin
ef -

ol teme-
hirle-
mek
-
mi - taç -
lar; tâ

466

467
Yedinci Nota
316 MESNEVİ DERSLERİ

Bel -
sebeb-i hasarettir ve sefalettir. ُُّ ‫ ا َ ْل َح ِر‬durub-u emsal hükmüne
ُّ‫يص ُّخَا ِئبُّ ُّخَا ِسر‬
468
geç
Evet, he-

se Hâlbuki bâki olan âhirete ve
uzun hayat- -
-
hayat-
sus
Âyâ zanneder misin; bu milletin fakr- hâli, dinden gelen bir zühd ve terk-i
dün
gör -
ciler gi
Hem görmüyor musun ki, zarurî kût m-
yor. desiseleriyle ya çalar ve-
ya gasbediyor.
Sizin cebren böyle ehl- maska -
-

ah -i
sa
- -
me
- mesaîlerinin tanzimine
- ve mabeynlerindeki emniyetin tesisine
- -i
kudsîyesiyle ve takva ve salâbet-i diniye ile olur.

468
ZEHRE 317

33.Ders

469

ve saâdeti bilmeyen tenbel insan! Bil ki:


Cenâb- kemâl-
der -
ki, mevcûdat hattâ bir nokta-i nazarda câmidat dahi, evamir-i tekviniye tabir
edilen hususî vazifelerinde, kemâl- -i Rabba-
ni
kemâl- lezzet
zi-
felerini îfa ediyorlar.
Zîhayatta lezzet kâbil
El-cevab: sma-i ilâhi-
kemâl -
yorlar. O vazife- - -
lâ: Na -

kal
par
l gibi, zerrat ve mevcûdat, cemâl-i mutlak ve kemâl-i mutlak sa-
hibi olan Zât- celâl la,
-i
zuhura ve tenevvüre ç
kâbil ise, yani hayat-
iseler, gayet lezzet ile o vazifeleri görüyorlar, denilebilir.

hizmetlerine bak. Herbiri bekâ- bekâ-


470
ay Nefs-i hizmet, onlara bir telezzüz hükmüne geçiyor.
Hattâ hizmeti terketmek, o uzvun bir
Hem en zahir bi zife-
lerinde gösterdikleri fedakârane ve merdane vaziyetleridir ki, horoz aç ol

469
Sekizinci Nota
470
Yemek yemek
Cenâb-
318 MESNEVİ DERSLERİ

hâl
ye

-
hu tte
öy
Hay -
ma
döver re-
ce devam eder. Çünkü i çocukluk

e tavuk gibi vâ-


li kemâl-
le -
yor de rahmetiyle
-i Kerîm - celâl
görüyorlar.
Hem nefs- -
- celâl ni imtisal
edi -
netlerle süslenmeleri ve sünbülleri ve meyveleri için çürüyünceye kadar kendile-
rini feda etmeleri, ehl- -i ilâhînin imtisalinden
öyle bir lezzetleri var ki; nefsini mahvedip çürütüyor.
-
ve - hâl -
zi-
ne- -
naat eder.

Na -
takane ister. Öyle de: Hububatta, sünbüllenmek vazifesinde öyle sürurlu bir va-
zi
-

ek -

Sa ün geçmesini istemez.
ZEHRE 319

ُّ‫ام ُلُُّّشَا ِكر‬ ْ ‫سا ِع‬


ِ َ‫ىُّالع‬ َّ ‫ُُّّوُُّّال‬ ُ ُُّّ‫ُُّّم ْن‬
َ ‫ع ْم ِر ِه‬ ِ ‫اط ُلُُّّشَاك‬ ْ ‫ ا َ ْل ُم ْست َِري ُح‬küllî düsturdur.471 Hem
ِ َ‫ُُّّالع‬
cümlesi darb- -
tur.
Evet, cemadata dikkatle nazar edilse: Bilkuvv kâbiliyet cihe-

bilkuvveden bilfiil sûretine geçmesinde, mezkûr sünnet-i ilâhiye düsturuyla bir


ta -i -
le câmi di-
sinin olur; yoksa, o câmi
vakit,
öy -
mek bürudet ve taht-
- - mi-
ri b ve-
ra
-u
kader-i ilâhî üzerine cereyan ediyor. Ve dest-i kudret-i ilâhiyeden sudûr eden ve
irade ve emir ve ilmi tazammun eden emr-i tekvinî ile zuhur eder.
Hattâ herbir zerre, herbir mevcûd, herbir zîhayat, bir nefer askere benzer ki;
orduda muhtelif dairelerde, o neferin ay
her -
-
da r vazifesi ve o vazifeye göre bi-
rer fayda
Kadîr- - âdet eder:
Biri: -i mutlak lisa-
âdet eder.
- -i
mevcûd -i hareket etmekle, o Alîm- -
hâdet eder.
Çünkü zerre gibi bir câmi n, Kitab- -
â
kü pa-
- celâl - leri-

471

hâl
320 MESNEVİ DERSLERİ

oku â-
det
- - zel bir sûrette ve
muhtasar bir tarzda ve has bir lezzette ve mahsus bir ihtiyaçta icmal edip derce-
- -
dün-

- -
harb gibi meharet gösterir. Acaba bu küçük, tecrübesiz, yeni dünyaya gelen
mah bu fenn-
ne -

hizmetini çok uzun dersler ve çok müt


-
bi-
lirsin.
Evet, Cevad- -i da-
-i
tek -
kîm- - vazifesine ait mikda-
dukça-

ُّْ َّ‫ك ُّاِلَى ُّالن‬


ُّ‫ح ِل‬ َُّ ‫َُّو ُّا َ ْو َحى ُّ َرب‬ -
472

-i ima-
nî ile
ُّ‫ش ْيء‬ َ ُُّّ‫ُُّّرحْ َمتُهُُُّّ ُك َّل‬
َ ‫ت‬ ْ َ‫َو ِسع‬ 473
,
‫سبِ ُحُُّّبِ َح ْم ِدُِّه‬َ ُ‫ش ْيءُُّّ ِاالَُُّّّي‬َ ُُّّ‫ُُّّم ْن‬
ِ ‫َوُُّّا ِْن‬ 474
,
ُُّ ‫ش ْيئًاُّا َ ْنُُّّيَقُو َلُُّّلَهُُُّّ ُك ْنُُّّفَيَ ُك‬
‫ون‬ َ ُُّّ‫اِنَّ َمُّاُّا َ ْم ُرهُُُّّاِ َذُّاُّا َ َرا َد‬ nun bir düsturunu475,

472
Nahl, 68
473

474

475

olu Yasin, 82
ZEHRE 321

َ ُ‫ش ْيءُّ ُّ َو ِالَ ْي ُِّه ُّت ُ ْر َجع‬


ُّ‫ون‬ َ ُّ ‫ل‬ ُُّ ‫ان ُّالَّذِى ُّبِيَ ِدُِّه ُّ َملَ ُك‬
ُِّ ‫وت ُّ ُك‬ ُ َ‫ ف‬nun bir nüktesini anlar-
َُّ ‫س ْب َح‬
476

Hata ediyorsun!

et

-
ُّ‫ُون‬ َُّّ ‫نسُّ ِإ‬
ِ ‫الُّ ِليَ ْعبُد‬ َُّ ‫ال‬ َُّّ ‫تُّ ْال ِج‬
ِ ْ ‫نُّ َو‬ ُُّ ‫َو َماُّ َخلَ ْق‬
477

‫ّللاُُّيَ ْر ُزقُ َهاُّ َواِيَّا ُك ُّْم‬


ُّ َ ُّ‫لُّ ِر ْزقَ َها‬
ُُّ ‫نُّ َُّدابَّةُُّّالَتَحْ ِم‬ ُّْ ‫َو َكا َ ِي‬
ُّْ ‫نُّ ِم‬
-
478
lan
- Vücud ve kevn,
-
-
Yoksa zannediyor musun ki seni yapan ve her zaman vücudunu yenileyerek
yapmaya devam eden zât, nizam- -

Ey gafil! Bil ki:

du
ve fikirce kim olursan ol, istersen bir münkir ve maddeci felsefe mensubu ol,
biz
hal
nase-
bet

476
-
Yasin, 83
477
Zâriyat, 56
478
Ankebut, 60
322 MESNEVİ DERSLERİ

âle
olsun!
ni -
vanlar âlemiyle ve kendi muhît onda olup bitenleri görmesin

âlet
di rmesin?

- nutfeyi alaka,
-
-
- o iskelete et giydiren,
-
- e Alîm, Ba-
-
vîr eden,
- -
sar
hâlle -
et
da
et
âlemleri bilmesin?!
- -
vu r ve do-
kunul
-gafletin sebebiyle-
kör
-

- َُّ‫نُّ ْالخَا ِلقُّين‬ َ ْ‫ّللاُُّاَح‬
ُُّ ‫س‬ ُّ ُّ‫ك‬ َ َ‫فَتَب‬
َُّ ‫ار‬ ce-
479
diye nutka gelen letafetini tefekkür edenlerin,
ُُّ ُّ‫يفُّ ْالخَب‬
- en yüksek sesiyle ‫ير‬ ُُّ ُّ‫قُّ َو ُه َُّوُّاللَّط‬
َُّ َ‫نُّ َخل‬
ُّْ ‫الَُّيَ ْعلَ ُُّمُّ َم‬
ُّ َ ‫ ا‬Yaratan bilmez mi?

479
ZEHRE 323

480
O, Latîf- da dikkatle

gör

hay
mu zannediyorsun?

Ey nefsine, sebeplere ve dünyaya itimat eden! Bil ki:


ce-

481
ba En
iyi

482
Der - gibi haps
denilir:
leri-
lin-
manlar ve
had -
het -
koy
sen ask
daima kanunu penceresinden hassaten sana nazar ediyor ve kanununu tatbik
edenlerin gözleriyle seni görüyor. Bahusus sultan da, mücerret kanunu gibi

480
Mülk, 14
481
H
muhte
482
- -
mektir. Nitekim misaldeki a -
324 MESNEVİ DERSLERİ

mad -
ti-
yaç

me-
le
et

-
tuf

et.

Bil ki: - -
483
ta
mi
-
-
-
-
- -
he
kitapta var demektir.
-
- Gaybî ve
-
-

dur:
-
ri, mâ â
nun lezzeti ancak vazifesinin içindedir. Kendi-
ne mâ
.

483
ZEHRE 325

Bil ki:

her
ke -
re-
kir.484 Öyleyse,
-
- -
tur.

485

Bil ki: - kemâl


esa Din-i Hak, saâdet -ü münezzeh ve mü-
486
cerreddir.
bir hak, faik bir kemâl görünüyor. Bilbedahe hak ve hakîkat, nübüvvet içindedir
ve nebiler elindedir. Dalâlet
Mehasin-
ubu
ittihad ettiriyor ve dillerini bir -
san, Mabud- -
sesler, dualar, zikirler ile mukabele ediyor. O sesler, dualar, zikirler birbirine te-
sa -
bud- -i Arz
ken -
ma َّ ‫ اَقِ ِي ُمُّواُّال‬emrini,487 küre-i arz
َ ‫صلُّوُّة‬
im -

484

485
Dokuzuncu Nota
486
-

ancak bir tecelliyle kendini hiss da-


ka
ko
iman
487
M
326 MESNEVİ DERSLERİ

mah -
mah reisi ve hilkat- na-

Al-
lahü Ekber -i gaybda ittihad ettikleri
gibi, âlem- âdette dahi birbiriyle ittihad edip içtima etse; Küre-i Arz tama-
Al-
lahü Ekber
Ekber demeleri, Küre- Allahü Ekber kmüne geçiyor. Âde-
- -i kübraya
maz Allahü Ekber -i Müker-
re -i Arefe diliyle Allahü
Ekber diyerek, o tek kelime etraf- -misal
Allahü Ekber kelimesinin aks-i sa-
dâ Allahü Ekber ma-

mahlûk
be - celâl -
dince hamd ve tesbih ve tekbir edip ve mevcûd
bize bu i ubudiyeti ders veren Resul-
üm
ZEHRE 327

34.Ders

488

Cenâb- -
âyi
ikti
nu la-
la-
ra müteveccih ol, dur.
-
tir.489
: Su gibidir; görünür, hissedilir, lâkin parmaklarla tut -
da hayalâttan tecerrüd etmek, külliyetle ona dalmak gerektir. Tenkid par-
mak - -
tihaz etmez.
: Hava gibidir; hissedilir, fakat ne görünür, ne de tutulur. Ona
kar nesîm
mu
eliyle baksan, tenkid ile el atsan, o yürür gider; senin elini mesken ittihaz etmez,
olmaz.
ise: Nur gibidir; görünür, fakat ne hissedilir, ne de tutulur.
Öy zü-
nü ona tevcih et, bekle; belki kendi kendine gelir. Çünkü nur; el ile tutulmaz,
parmaklar ile
maddî elini uzatsan ve maddî mizanlarla tartsan, sönmese de gizlenir. Çünkü
öy
mâlik ve seyyid kabul etmez.490

488
Onuncu Nota
489
-

490
-
ma misal olabilir.
328 MESNEVİ DERSLERİ

491
KU
- -
Çün - -
-
tekra
harf

ayetleri ders veriyor. O huruf-


na
Hem üslûb- âlet ve selâset Güya
-

Nak -
Bu cezâlet- -
ُِّ ‫ُُّّال ُم ُّْل‬
re-i Amme ve ‫ك‬ ْ ‫قُ ِلُُّّاللُّ ُه َّمُُّّ َما ِل َك‬ 492

493
RABITA-
Biliniz ki; ben hilaf- -
me münacât
yaz
söylemesinin kabulünü rahmet-i ilâh
had
kâ -
494
-
gül
uyku münacât ve niyaz Arabî
ya meâl
Ey Rabb- - - -

kalan, elem verici günahlar, zillet verici elemler, dalâlet verici vesveseler kal-
hacâletli yüzümle kabre ya la -
-

491
On birinci Nota
492
Âl-
493
On ikinci Nota
494
Bu risalenin te'lifinden onüç sene evvel.
ZEHRE 329

tiyar -
na - - -ül âbâd yolunda ku-
rul
ol - gider ve fâni-
mevcûd
göçüp gider, kaybolur. Hususan benim gibi nefs- -

yedirse, yüz tokat vurur.


Ey Rabb-i Rahîm - im! ُّ‫ُكلُُّّآتُُّّقَ ِريب‬ 495
-
-
gâh-
rahmetinde, cenazemin lisan- - rim:
El-Aman el- âletinden
kurtar!
-
nan cismimi - -
vetimle feryad edip nida ediyorum: El-Aman el-Aman! Yâ Hannan! Yâ Men-

tiler. Senin

mel
-Aman, el-
Aman! Yâ Rahman! Yâ Hannan! Yâ Mennan! Yâ Deyyan! Beni çirkin günahla-

- -
ve hâ-
li
- Kerîm -
ve masnuun ve abdin hem âsi, hem âciz, hem gafil, hem cahil, hem alîl, hem ze-

hâl
rah -
kemâl-i rah-
metin
Çün

495
er gelecek
‫‪330‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫‪ka‬‬
‫‪Sen‬‬
‫يكُّلَ َكُّ‬
‫الَُّش َِر َُّ‬ ‫كُّ ُّ‬‫تُّ َوحْ َد َُّ‬ ‫الَُّّا َ ْن َُّ‬
‫الَُّاِلُّ ُّهَُّاِ ُّ‬
‫ُّ‬
‫ْلخ َرةُُِّّ َُّوُّفِىُّ ْالقَب ُِّ‬
‫ْر‬ ‫لُّ ْال َكالَ ُِّمُّفِىُّاْ ِ‬ ‫آخ ُُّرُّ ْال َكالَ ُِّمُّفِىُّالد ْنيَاُّ َُّوُّا َ َّو ُُّ‬ ‫ِ‬
‫لُّ ُِّ‬
‫ّللاُّ‬ ‫سو ُُّ‬ ‫نُّ ُم َح َّمدًاُّ َر ُ‬ ‫الَُّّ ُّ‬
‫ّللاُُّ َُّوُّا َ ْش َه ُُّدُّا َ َُّّ‬ ‫الَُّاِلُّ ُّهَُّاِ ُّ‬ ‫ا َ ْش َه ُُّدُّا َ ُّْ‬
‫نُّ ُّ‬
‫َّ ‪496‬‬
‫سل َُّم‬ ‫علَ ْي ِه َ‬
‫ُُّّوُُّّ َ‬ ‫صلَّىُّّللاُُُّّتَعَالَىُّ َ‬ ‫ُّ َ‬

‫‪496‬‬

‫‪ahi‬‬

‫)‪üzerine olsun.‬‬
ZEHRE 331

35.Ders

ُّ ‫يم‬ ُِّ ُّ‫الرح‬


َّ ُّ‫ن‬ ُِّ ُّ‫الرحْ م‬
َّ ُّ‫ّللا‬ ُِّ ُّ‫بِس ُِّْم‬
ُّ،‫سيِ ُِّدُّ ْالَن َِام‬
َ ُّ‫ل‬ َ ‫علَىُّ َرحْ َمتِ ُِّهُّبِإِ ْر‬
ُِّ ‫سا‬ َ ‫ُّ َو‬،‫آن‬ ِ ‫لُّ ْالقُ ْر‬ُِّ ‫علَىُّنِ ْع َمتِ ُِّهُّبِإ ِ ْنزَ ا‬ ُِّ ِ ُّ‫ا َ ْل َح ْم ُُّد‬
َ ُّ‫ّلل‬
ُّ .‫س َال ُُّم‬ َّ ‫ص َالُّة ُُّ َوال‬ َّ ‫علَىُّآ ِل ُِّهُّال‬َ ‫علَ ْي ُِّهُّ َو‬
َ
-
meti için Allaha hamdolsun.
Peygambere ve âline salât u selâm olsun.

KÜÇÜK CANLILAR
Bil ki: -
küçü
-
-
-

kü -
ca tecelli eden, çekirdek ve meyveye de tecelli eder.
ahibinin
isim
özel -
497

u
Al di-
ril
sen
- kendi âlemlerinde hamd ile Seni tesbih eden,
-
-

497
332 MESNEVİ DERSLERİ

manevi bir K -
-
riy
-
ci -
bi
-
- bakanlara fayda
vermez.-
sa
-
nevvü eder, faydalar
olan
sû -

Cenâb- kem-
betle
meyve ve çekirdek, arza nisbetle bitki ve hayvan, âleme nisbetle insan ve pey-
gamber, insana nisbetle kalb muhît üzerinde tecelli
eden bütün isimlerine muhtasar bir numune ve câmi bir mazhar olur.
cihetiyle Vahidiyete
ret eder.498 -

ayna ُُّ َ ‫ّلل ُّ ْال َمث‬


ُّ ‫ل‬ ُِّ ِ ‫َُّو‬
‫ْالَعْلُّى‬ En yüce mesel, Allah içindir, 499

mi seyyare
rengiyle

zi
gi

498
Küll - - -

499
Nahl, 60
ZEHRE 333

ُّ‫ير‬ ُِّ ‫اكُّ ْال َج َما‬


ُ ‫لُّيُ ِش‬ َُّ ُّ‫احدُُّّ َو ُكلُُّّاِلَىُّذ‬ َُّ ُ‫اراتُنَاُّشَتُّىُّ َو ُح ْسن‬
ِ ‫كُّ َو‬ َ َ‫ِعب‬
500

- kem-
mel inayeti, en ekmel rahmeti, en dakik hikmeti ile âlemden arza, ondan can la-

kalbi ve âlemin kalbi müteveccihtir.501


O zât (a.s.m),
-
- Hem âlemin neticesi olan münevver meyvesidir.
- -
kalb ise bizim ve bütün ma
efendisi olan Hz. Muhammeddir.
ُّْ ِ‫ُّرة‬
ُّ‫ُُّّالعَُّالَ ُِّم‬ َُّ ‫ش َج‬
َُّ ُُّّ‫ت‬ َ ‫س ِلُّي َمُّاتُُُِّّّب ُّعَ َُّد ِدُُُّّّث َ َم‬
ِ ‫ُّرُّا‬ ُّْ َ ‫ُُّّوُّت‬ َ َ‫صل‬
َُّ ‫ُّوُّات‬ َُّ ُُّّ‫عُّلَُّْي ِه‬
َُّ

mevcûd
Her mevcûd -
zil-
-

kalb -
nun tahkikini istersen bak!
-
â âliki
olan Hayy-
ka

do ka-
la
çoktur.
ُّ‫الَُّّ ُه َو‬ َُّ ِ‫َو َماُّيَ ْعلَ ُُّمُّ ُجنُو َُّدُّ َرب‬
ُّ ِ‫كُّا‬

500
-
501
H
334 MESNEVİ DERSLERİ

502
ancak

Bu nazarlar,
- -
lekler,
- ler,
-
- mevcûdata aittir.
mevcûd
ola

seyretmektedir.
-

ilâhî
fek-

sa
El-cevap: -
-
-
lez
ha
kimselerin, - -
iba
bi -
nez-
-
-
rürler.
-
cek -
ha
düz -
la lerindeki
na

502
Müddesir, 31
ZEHRE 335

ince güzellikl

-
- son derece cezbedici zinet,
-
- ve taarrüfler,
- kasdi nimetler,
- mler,
- -
-
-
kas
sa
-
hip lî bir bedahetle bili-
nir.

ُّ‫ن‬ َُّّ ‫نُّفُّي ِه‬ ُُّ ‫س ْب ُُّعُّ َواْالَ ْر‬


ُّْ ‫ضُّ َو َم‬ َّ ‫اتُّال‬ ُُّ ‫سمُّ َو‬ َّ ‫حُّلَ ُّهُُّال‬
ُُّ ِ‫سب‬َ ُ‫ت‬
‫ونُّتَسْبُّي َح ُه ُّْم‬ َُّ ‫الَُّت َ ْفقَ ُه‬ ُّْ ‫حُّبِ َح ْمدِهُُّّ َولُّ ِك‬
ُّ ُّ‫ن‬ ُُّ ِ‫سب‬َ ُ‫الَُّّي‬
ُّ ِ‫ش ْىءُُّّا‬ َ ُّ‫ن‬ ُّْ ‫ِنُّ ِم‬
ُّْ ‫َوا‬

tesbih eder.

503

Bil ki: le-


-
naenaleyh
ken nde, bütün emsaline kuvvetle nüfuz eden kavi bir

503
336 MESNEVİ DERSLERİ

ni
- küçüklük,
- gizlilik,
- da-
ha artar, mahlûkiyet ve
mas
-
run -
vetlidir.

bu

Bil ki: daki


- kemal-i mizan içindeki kemal-i nizama
- kemal-i nizam içindeki kemal-i hikmete
- kemal-i hikmet içindeki kemal-i nimete bak!

ci e bunlar insana meyve, çiçek, ses,


ko -
san -
ca

du -

âmiiyeti o dereceye

504

santralde vilayette -

ni -
ley
uygun hareket ederek kullan.

504
ve ce-
ZEHRE 337

ni mümkündür. müjdesi,
505
bazan en

ZAM
Bil ki: -
retin-

görüntüye bakan âmi-


büllen-
dik
ka

505

beraber
338 MESNEVİ DERSLERİ

36.Ders

HATEM-
Bil ki: Nübevvet-
de -
kemmeli -
biyet
ُّ‫ش ْىء‬ ُ ‫بِيَدِهُُّّ َملَ ُك‬
َ ُُّّ‫وتُُّّ ُك ِل‬ 506

ِ ‫الَّ ُّ ُه َُّو ُّاُّ ِخذُّ ُّ ِبن‬


‫َاصيَتِ َهُّا‬ ُّْ ‫ام‬
ُّ ‫ن ُّ َُّدابَّةُّ ُّ ِا‬ ِ ‫َم‬ ye-
507
sin
ُّ‫ط ِويَّاتُُّّ ِبيَمُّي ِنه‬ ْ ‫اتُُّّ َم‬
ُ ‫ُّو‬
َ ‫سم‬
َّ ‫ َوال‬Gökler elinde dürülüdür. 508

‫شا ُُّء‬ َُّ ‫ام ُّ َكي‬


َُّ َ‫ْف ُّي‬ َ ُ‫ُه َُّو ُّالَّذُّى ُّي‬
ُِّ ‫ص ِو ُر ُك ُّْم ُّفِى ُّاْالَ ْر َح‬
509
kilde sûret
ُّ‫علُّيم‬
َ ُّ ُّ‫ش ْىء‬ ُِّ ‫ن ُّ َو ُه َُّو ُّبِ ُك‬
َ ُّ ‫ل‬ ِ َ‫الظا ِه ُُّر ُّ َو ْالب‬
ُُّ ‫اط‬ َّ ‫ل ُّ َواْالُّ ِخ ُُّر ُّ َو‬
ُُّ ‫ُه َُّو ُّاْالَ َّو‬ O Evvel, Ahir,
510

ُّ ‫شُّا َء‬
ُ‫ُُّّّللا‬ َ َ‫ُّنُُّّاِالَُُّّّا َ ْنُُّّي‬
َ ‫شُّاو‬ َ َ ‫ َو َماُّت‬Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. 511

‫ل ُّ ْال َورُّي ُِّد‬


ُِّ ‫ن ُّ َح ْب‬ ُُّ ‫ن ُّا َ ْق َر‬
ُّْ ‫ب ُّاِلَ ْي ُِّه ُّ ِم‬ ُُّ ْ‫َونَح‬ -
512

Keza, bu din hükmediyor ki,


-

- ve âlemin en büyük meyveleri olan


fat ra -

506
Yasin, 83
507
Hûd, 56
508
Zümer, 67
509
Âl-
510
Hadid, 3
511

512
Kâf, 16
ZEHRE 339

bir mert -

513

Bil ki: ürk muhîtinin


514
teh

-
Z -i sermed isterim.
Hiç ender hiçim, fakat bu mevcûd

Ona geldim fena gördüm.


Dema gaflet hicab oldu,
Ve Hak nuru nihan gördüm.

Lezaiz ger
Zevalinde çok elem gördüm.
Vücud desen onu giydim,
Ah! Ademde çok azap gördüm.
Hayat desen onu Onsuz,
Azab ender azab gördüm.
Evet, vakta Onun nuru,

513
Kur'anda lan nimetimi tamamla-
buyrulur. (Maide, 3)
514
-
ha -
340 MESNEVİ DERSLERİ

Kemâl ayn-
Ömür nefs-i hevâ gördüm.
Amel ayn-

Evet, Onsuz ilim evhama kalboldu.


Hikem ayn-
Bu nurlar zulümat oldu.

Emel ayn-
Vücudu pür- adem gördüm.
Visal, ayn-

Zarar ender zarar, ayn-

Terk-
O nur ile cenneti dünyada gördüm.
Bütün emvat birer zîruh göründü.

Birer lezzet, bütün âlâmda gördüm.


- zât-
Fenada bir bekây-
Bütün zerrat birer lisan göründü.
Lisan ve gözlerinden akar gördüm.

ِ ‫علَىُّأَنَّ ُّهُُّ َو‬


ُّ ُّ‫احد‬ َ ُُّّ‫ش ْيءُُّّلَ ُّهُُّآيَةُُُّّّتَدُل‬ ُِّ ‫َوفِيُّ ُك‬
َ ُّ‫ل‬
515

515
- - -
- - Azim, I, 24; Sabuni, Re -
u'l- Beyân, I, 25.
ZEHRE 341

eden! Bil ki:


-
rul
var ra
me-
dim.
-

-
-

ifritler, akrepler ve aslanlar gördüm.

eden...
-
dayet- -

Gördüm ki, hayat köprüsü niam-


rahmet-

âle -
ve
-

- lutla-

Önümdeki mevcûd -

ُُّّ‫ور‬ ُِّ ‫نُّالظلُ َما‬


ِ ‫تُّاِلَىُّالن‬ َُّ ُّ‫ّللاُُّ َو ِلىُُّّالَّذ‬
َُّ ‫ينُّاُّ َمنُواُّي ُْخ ِر ُج ُه ُّْمُّ ِم‬ ُّ َ
ُِّ ‫ورُّاِلَىُّالظلُ َما‬
‫ت‬ ُِّ ‫نُّالن‬ َُّ ‫وتُّي ُْخ ِر ُجونَ ُه ُّْمُّ ِم‬ ُُّ ‫غ‬ َّ ُّ‫ينُّ َكفَ ُرواُّا َ ْو ِلُّيَاوُّ ُه ُُّم‬
ُ ‫الطا‬ َُّ ُّ‫َوالَّذ‬

(onlar da) ka -
342 MESNEVİ DERSLERİ

516

ُّ ..‫ن‬ ُِّ ‫تُّ ِإلَىُّالن‬


َُّ ‫ُّآم ِي‬..‫ور‬ َُّ ‫ورُّأ َ ْخ ِرجْ نَاُّ ِم‬
ُِّ ‫نُّالظلُ َما‬ ُِّ ‫كُّالن‬
َُّ ‫قُّاس ِْم‬
ُِّ ‫ورُّ ِب َح‬ َُّ ُ‫يَاُّن‬
ُِّ ‫ورُّالن‬

(Âmin)

Ey mecnun, mahzun Said! Bil ki:


bar la-

bul
sön bar-
bar-
-
la
ay
gör
Mehasin ve cilveleriyle tezahür eden cemâl ise teceddüdünde ve
ay kemal-
Aynalar ve mazharlar ise
bit
cemâl ve hüsün sahiple-
ri
bul
den gasp
etti
-

u akletmiyor musun?

Fâlik- - nevâ

- sonra
gi
- sonra bu senen kurak bile geçse, mevsim ve senelerdeki teceddüd eden ih-
san

516
Bakara, 257
ZEHRE 343

- misal âlemi ve
ber
- -

-
met-
-
me -
rahlan.
-
yat edecek? Se
Bun -
ced
Bu daireler küçüklük ve büyüklük itibariyle f
yü yük-
-
ki
bu dairelerde olup bitenler, gelip geçenler, celâl ve ikram sahibi,
eze
te
birer ayna, birer makes, birer m mes-
-
kalb cemâl
güne birer nimet
ol
cemâl ayetlerinden biri leme-
sidir.
hüsnünün ayetlerinden biri - -

behâ ayetlerinden biri,


ruh kalblerini süs-
lemesidir. (celle celâluh)517

517
Buradaki ra-

ret görebiliriz: (Taha, 5)


344 MESNEVİ DERSLERİ

Ey ene! Bil ki:

Öyle ki sen,
-
-
-
Allah ise,
- Onun kudret ve serveti hadsizdir.
-
-
-
-
-
- Ceberutunda ve rububiyetinde -
dir.
-
na-
se

la olan muamelede böyle bir münasebet gerekirdi. Lâkin heyhat! Sivrisi-


ne
nerede?
-i ke-
mâlin, ancak ve bû-
biyeti meyve veren ubudiyettir.
Ubudiyet ise, rububiyet ve mâ
518
müna Böylece sen, rububi-
yet ve mâ
abd olursun.
Ubudiyet, - - -
bu - vücudun vücud cilve-
lerinin yü

518

kud
nok
ZEHRE 345

ُّ‫لُّ َجاللُ ُّهُُّ َوالُّإِلُّ ُّهَُّإِالُُّّ ُه َو‬


َُّّ ‫ َج‬O

ER
-
neden! Bil ki:
Mesela rivayet ediliyor ki, -
ri
-

de -zikredilmese de-
var
-i mümkinedir.519

min-
de, iht
ha-
yetsizlik ciheti görürsün. Bu, abdin
onlara ziyade gelir. Mesela rivayette var ki: -
520

sav-
- - Al-
la
demektir.
cel-
li -
leri

519

müm
520
346 MESNEVİ DERSLERİ

veh-

kalbleri çeviren Allah nezdindedir. (Celle celâ-


luh)
ZERRE 347

Sekizinci Risale

ZERRE
348 MESNEVİ DERSLERİ

37.Ders

K
Bil ki: Bu risale, riyakâr nefs-
ra
ya -
ti -
de ise bu da zail olup, kalb

Bun ri-
ne cesaret ediyorum.
Remizl -
kündür. Zâten ُُّ ‫ال ُّيُتْ َر‬
ُ‫ك ُّ ُكل ُّه‬ َُّ ُّ ُ‫ك ُّكل ُّه‬ َُّ ُّ ‫َما‬
ُُّ ‫ال ُّيُد َْر‬
bütü
-

ُّ ‫يم‬
ُِّ ُّ‫الرح‬
َّ ُّ‫ن‬
ُِّ ُّ‫الرحْ م‬ ُِّ ُّ‫بِس ُِّْم‬
َّ ُّ‫ّللا‬
SALÂT U SELÂM

di
-
lundu ki, sesini
Sen kendisine dedin. O da -
521
diye nida etti. Öyle ki, bütün zamanlara ve mekânlara sesini duyur-

ni istila etti.

unuyor. Düstur ve esas-

521
Bakara, 21
ZERRE 349

âbi

ALLAHA AÇILAN KAPILAR


Ey cahil nefis! Bil ki: Allaha
sa hil-
veh-

as medi -
alimi -
522
vi

- BATIN MUKAYE
Bil ki: daha âlâ ve tam, hayatça daha kuvvetlidir, daha
zinetli, daha ilme mazhar, daha mükemmel, daha güzel ve daha latîftir. Zahir
üze
te âmid ve ölü olup da semere ver-
523

Buna delil:
-
-
-

- Mülk âlemiyle melekût âlemini,


- âdet âlemiyle gayp âlemini,
-
-
-

Bil ki: -i farikalar


ta -

522
mealimi
523
-
ha mü -
te
350 MESNEVİ DERSLERİ

se
-
de in
Muhtar-

se tiya-

Tenzih ederiz o

mufas
na le görülen bir malu hud-
dur.

rast sümme kella! Bu, ancak Semi-i


Basir, Alîm-i
- - tesadü-

-
den korunup, ilim- irade- sem- basara dayanan hikmetli bir kast ve iradenin ce-
ve de-
aber adem cehennemine.. fenaya.. hatta
imtinaa git.
ُّ‫فُّا َ ْل ِسنَ ِت ُك ُّْمُّ َوا َ ْل َوا ِن ُك ْم‬
ُُّ َ‫اخ ِتال‬ ُّ ِ ‫تُّ َواْالَ ْر‬
ْ ‫ضُّ َو‬ ُِّ ‫سمُّ َوا‬ ُُّ ‫نُّاُّيَا ِتهُُّّخ َْل‬
َّ ‫قُّال‬ ُّْ ‫َو ِم‬

ayeti, h
eder.524

ÜNLÜK
Bil ki:

524
Rûm, 22. Hikmetin ilk tecelli mertebeleri, ayette nazara verilen gökler ve yer, son
te -
yerle i
da ilgilenmektedir.
ZERRE 351

-
böy
için
hük
ca
El-cevap
Evvela -i
Eze
üs a senin par-
ma -
tidar bulunmak gelirdi. Bunlar gibi letaifin
iki
: Kader bir miktar ve bi -
ka
- cüz-
-
- ölçüde,
-
-
hi

mer
el

Bil ki:
ça delâletinle sen:
-
- Bir ilm-
-
- Sen
-
-
- le-
yen bir kaderin sûretisin.
-
352 MESNEVİ DERSLERİ

dö â
te -

Ey miskin nefsim! Niçin kendini hariç tevehhüm ediyorsun?525 O takdirde


met-

ter

-
zer:
za-
-

- n gemisine
526
yük

- ÂLEM
Bil ki:
-
kir
Bun
oldu

Bil ki: Sen belli bir ömü da-

müddeti az

Çünkü burada o bedenden istifaden yüz sene olabilir. Bu da yüz hurma çe-

525

ölü
526
Âlem- mes'ele-
lerini an -
lerimiz bu mes'ele
ZERRE 353

kir
bun -
kir ansa, o takdirde kocaman yüz hur-

ta-
527
ye

NEFS-
Bil ki: n kendini kader

say -
-
üs - ecnebilik -
-
528
eden ken
Öyle görülüyor ki, nefs-i emmare deve -

bi
bu

Bil ki:
gafleti devam ettirir. Kella! Bilakis onun maküsüdür. Böylece - -
sa- ahireti tasavvur etmek sûretiyle fenay- -
kur fe-
tin yat-
tay
Ço

hatta hebaen mensur gider. Bir vechi de ahirete bakar, kökleri onun
mut

527
Hutame, cehennemin isimlerinden biridir. Bkz. Hümeze, 4- 5. Hatab
an
528
-
raza mey
354 MESNEVİ DERSLERİ

ay
tu-
529
rur. Çünkü îdir.

-
Bil ki: - -
lesinde mucibe- -
Çün ür, tecezziyi kabul et-
mez.
Ya o, ya bu.530
- -
-

r ya da gayr-
Sâ -
ha
-
- mutlak olarak
-

R
Bil ki:

ede -

ba
Elhak, masnuda olan -

529
:

ça festaidir:
cerbezecidir. Heva bek An yor-
ma -
va ma-

530
-

Rica
ZERRE 355

ma

on

EBED DUYGUSU
Bil ki: Nefs-i nâ
531
te
Öyleyse -
def ol ki, seçkin
ola -

a-
na ve yüzüne -

bin
bi !

Bil ki: -
bepler, -tarîk- -
ula

-
- tad alma merkezi
-

َ ُُّّ‫ظ ْلم‬
ُّ‫ع ِظيم‬ ُ َ‫ُُّّالش ْر َكُُّّل‬
ِ ‫إِ َّن‬ 532

ÎCAB-
Bil ki: Âlem bir dükkân ve ilâhî bir depodur. Onda her türlü dokuma ve tarz,
lu-
sefe-

531

532
Lokman, 13
356 MESNEVİ DERSLERİ

533
ci tmek sûretiyle îcab-

Bil ki: - -
lâp eder.534
tebeddül eder.-El-iyazu billâh.-

Bil ki:
getir
ziya
Öyleyse, re-
kir.535

Bil ki:
-

533
- -

mey -
deyi verenden iradeyi se
534
,
seyya-
re - baba olmasa çocuk
ol lun-
ma
535
de olmak, tam bir dikkatle
mes'eleleri takip etmek gerekir. Ama biri tutar da hiç bir gayret göstermeden âlim olmak
is
ta -
-
lar
olu -i Kur'aniye nur-
la-
rünü-
ZERRE 357

536
-i ezelinin te-
cel
deh
- -
- -

Hâl böyle iken, insanla


olu -

-
künü onlara taksim ediyor!?
Evet, insan gerçekten de çok zalim ve çok cahil!

ALLAHIN RIZASI
Bil ki: -i salihle
-

aciz

Görmez misin bir maslahat için kudret


-
hab lar-

sul
riçtir.537

536
Ay, bizâ -

537
ma-
makla birlikte, her ikisi de Onun izniyle meydana gelmektedir. Allah dilese, âlemde kü-

olur
r. Yoksa - -
ehl- -i ilâhidir,
358 MESNEVİ DERSLERİ

Bil ki: - -
rinde de benzemez. Mesela, hads- -
- uzak, az- çok, küçük- büyük, fert- -
K
hü-

YALANCI KALB
Vicdan, nefis için ya
-
nd

Bil ki:

538
ol
-
san evvela bu âlemden daha -

den öyle bir çekirdek var ki, Sâni


Bu çekirdek ise, bütün kâmillerin hatta - -
ya -
-
539
- - - - se-
lâm)

538

539
Hz. Peygamberin -u Muhammedî
gel
gön
ZERRE 359

38.Ders

ُّ ‫يم‬
ُِّ ُّ‫الرح‬
َّ ُّ‫ن‬
ُِّ ُّ‫الرحْ م‬ ُِّ ُّ‫ِبس ُِّْم‬
َّ ُّ‫ّللا‬

Bil ki:
gün
miskin bir mümkine

müm -

hab-
beti; - -
cel a asla izin vermez.
asarrufat, hem iç içe, hem de
bir
bi -
mizi de idare ediyor.540
le -
man
ay asarruf-

göz -
ce kinlerin-
den birinin bir uzvundaki bir hücrenin bir zerresine müdahale edemez.

el -
mü de yazar, onlardan seni hesaba çeker.

SONSUZ KUDRET TECELL


Bil ki: Kendisiyle la bütün mevcûdatla

540

(Taha, 53 ve Zuhruf, 10)


360 MESNEVİ DERSLERİ

beraber her bir masnuda, hatta her bir zerrede sezilen ve görülen mutlak tasar-
ruf, muhît kudret ve basîrane hikmet; ayettir ki:
- i birdir.
-
-

ir tevzi, kuv-
ve
Hâlbuki -

var öyle bir ikti-


da gösterir ki, o âlemleri yaratmak o iktidara zor gelmez.

- vücud -

in

K
Bil ki:
çok
ay
fay -
ma r bir bürhan ve parlak bir ayettir.

CÜZ -
Bil ki: -
-
rum
ka mevcûd
541

541
-
ZERRE 361

Bil ki: -
ler, nisbi veya hakîk
542
Çünkü esma-

Al -
mevcûd -

ha
-
la
vücud da

Bil ki: - -

tarz
son -
ka
Bunu dikkatle

Bil ki: -

esin.
-

im- ri-
543
yor, ismiyle- r

542
Bkz. Büruc, 20
543
kazandan herkese
da -
te
362 MESNEVİ DERSLERİ

-
cibtir.

Bil ki: - -
lak -
- vücuda ancak basit bir cüz, ince
-
544
kân eder.
ُّ‫ون‬ ُّْ ُ‫قَاتَلَ ُه ُمُُّّّللاُُُّّاَنُّىُّي‬
َ ‫ُّؤفَ ُك‬ 545

-perest -
çekli

se -u efkâ
tak

kimsenin hâline benzer.

ka
e
his
kalb -
zi lun-
ve onu ka-

muh

fark leri-

544
-

muh
ba
545
Tevbe, 30
ZERRE 363

in tahayyül eder.
Öyleyse bu kitap ince-
- eniz,
-
-

Bil ki:

ay
da risine-

ÂLEM-
Bil ki: Namaz
- Âlem-
-
-
-

Böylece mescid
â

GÜNAHLARI TERK
Ey Said! Bil ki:
i zillete atarak le-
ri, büyüklük gösterip bugün azîz iken fazilet sende

mi -
ve

DATMALARI
Bil ki: -
364 MESNEVİ DERSLERİ

hip
-
- sur-
lara tasannua sevketti.
-
546
-
-
ha

َ ‫َوقَُّا‬
Bil ki: ُّ‫لُُّّ ِنس َْوة‬ 547

ُ ‫تُُّّاْالَع َْر‬
ُّ‫اب‬ ِ َ‫قَال‬ Bedevîler dediler... 548
-
ye
kuvvetlilerin cemiyeti za-
549

‫حُّال َجنَّ ُِّةُّ َوفَتْ َح َها‬ ِ ‫ارُّ ْال ِجنَّ ُِّةُّ َو َخ ْف‬
َُّ ‫ُّاِ ْن ِفت َا‬،‫ض َها‬ َُّّ َ ‫اِ ْعلَ ُّْمُّأ‬
َ ‫نُّفِيُّا ْن ِك‬
ُِّ ‫س‬
550
Bil ki:

546

ay -
nümüz
547
Yusuf, 30
548
Hucurat, 14.
549
le-
rinde de
bu -

550
Üstteki ibar -
ler -

1-
fet
2-
kal e
gider.)
3-
ZERRE 365

NÜBÜVÜVVET-TEVHÎD MÜ
Bil ki: Nübüvüvvet-
Çünkü,
- -
ten,
-
- -
dir (a.s.m).
-
551

551
366 MESNEVİ DERSLERİ

39.Ders

ُّ ‫يم‬
ُِّ ُّ‫الرح‬
َّ ُّ‫ن‬
ُِّ ُّ‫الرحْ م‬ ُِّ ُّ‫ِبس ُِّْم‬
َّ ُّ‫ّللا‬
-
Bil ki: -i Rububi-
yete ve saltanat- -
fek
on
Evet, insan -bu kadar cahillikleri ve zulümleriyle beraber- câmi bir istidat sa-
hi -
bi
mut -
dairelerinde - -
uru olsun.
-

Ay
kal - âbâd yolunda refakatini istilzam eder.
Evet, çiçeklerin yüzlerini süsleyen -
ler
mef
- âlemin yüzünü bu cazip zinetle süsleyen,
-
-
- -

mevcûd - -i gaiye ve bir


mey
ZERRE 367

Bil ki:
-
- - vücud
- Kâmil-
-
saâdetin zirvesi ve hakîki lezzettir.
Öyleyse
-
- benim tamam
- bütün kevn
552
-

Bil ki: Vahid-


gi - lâ-
let eder.
Mesela, insan fertlerinin, hatta hayvan fertlerinin esas azalarda tevafuku,
özel -
han
hikmetine parlak bir ayettir.

KÜÇÜK CANLILAR
Bil ki:
Nef ta -
-
ya - la-

- r mebde, birer mis-


tar, birer masdar, birer esas ve birer çekirdek,
- -
li

552
368 MESNEVİ DERSLERİ

Bil ki: mevcûd


-
onu inkâr eder.553

Bil ki: Allah, kemâl- -


ve evamir-i tekviniyesine
-
kil rolun-
duk

KUDRETT
Bil ki:

ac
vermez.554

Bil ki:
- -
mesiyle de nehirle birdir.
-
- rdir.
-
esma-i
hüs
isminin;
-
i
ay

553

554
sa-
-
ra
ZERRE 369

Bil ki: -
vak

Bu sebeptendir ki, faaliyet kuvvetli bir lezzettir ve hâlden hâle çevrilmek, -bir
elem ve musibet bile olsa -
Teessürat ve teellümat bir cihetten çirkindir, ama çok cihetlerden güzeldir.
Çünkü vücudun nuru olan hayat, teessürlerle tasaffi eder, süzülür ve elemlerle
555
ci
-
za-
haya-
re-

-
metlerle dolu olan tecellilerinin hukukunda ona muaraza edecek derecede bir
hak vermez.

-
Bil ki: Hiç mümkü

için o sarayda bir ille- ma-


556

ÂT
Bil ki:
Ni -
ri
Böylece, esma-
-
-

555
24. Mektub
556
370 MESNEVİ DERSLERİ

mesi hak olur:

ُّ‫تُّ ْال َ ْف َال َك‬


ُُّ ‫كُّلَ َماُّ َخلَ ْق‬
َُّ ‫كُّلَ ْو َال‬
َُّ ‫لَ ْو َال‬
557

doku-


in

- peygamberlerin seyyidi,
- müttakilerin önderi
- ve âlemlerin Rabbinin habibidir.

557
Bkz. Aclûni, II, 164
‫‪ZERRE‬‬ ‫‪371‬‬

‫‪Hâtime‬‬

‫‪Bil ki:‬‬
‫‪558‬‬
‫‪bun‬‬
‫‪559‬‬

‫ِكرُّفَ ُه َُّوُّلَ ْغ ُّو‬


‫نُّالذ ُِّ‬ ‫ع ُِّ‬ ‫ُكلُُّّ َك َالمُُّّخ َ ُّ‬
‫َالُّ َ‬
‫نُّ ْال ِف ْك َرةُُِّّفَ ُه َُّوُّ َ‬
‫س ْهوُّ‬ ‫ع ُِّ‬‫الَُّ َ‬ ‫س ُكوتُُّّ َخ ُّ‬ ‫َو ُكلُُّّ ُ‬
‫نُّ ْال ِعب َْرةُُِّّفَ ُه َُّوُّلَ ْهوُّ‬
‫الَُّ ِم َُّ‬
‫ظرُُّّ َخ ُّ‬‫َو ُكلُُّّنَ َ‬

‫‪Tefekkürden hâlî olan her sükût gaflettir.‬‬

‫‪bun‬‬
‫‪ve‬‬ ‫‪-‬‬
‫‪far‬‬
‫ارُّت َاُّ َُّواُُّّنَ َُّدا َُّمُّت َا!‬ ‫س َُّ‬ ‫خ َُّ‬‫س َُّرُّت َاُّ َُّواُّ َُّ‬ ‫ح ُّْ‬‫سُّفَاُّ َُّواُّ َُّ‬ ‫أيُّ َُّواُّْه)ُّ َُّواُُّّا َ َُّ‬ ‫( ُّْ‬
‫شُّبَاُِّبي‪ُّ،‬‬ ‫حُِّتيُّ َُّو َُّ‬ ‫ص َُّّ‬ ‫حُّيَاُِّتيُّ َُّو ُِّ‬ ‫عُّلَىُُّّت َضُِّيي ُِّعيُُِّّل ُّعُ ُّْم ُِّريُّ َُّو َُّ‬ ‫َُّ‬
‫ض َُّّرُِّة‪،‬‬ ‫الزاُِّئُّلَ ُِّةُّ ُّْال ُُّم ُِّ‬ ‫تُّ َُّّ‬ ‫سا ُِّ‬ ‫بُّ َُّو ُّْال َُّه َُّو َُّ‬ ‫اصيُّ َُّوالذُُّّنُو ُِّ‬ ‫ُِّفيُّ ُّْال َُّم َُّع ُِّ‬
‫آالمُّا ً‪.‬‬
‫ضيُّآُّث َامُّا ًُّ َُّو َُّ‬ ‫مر ُِّ‬ ‫شُّْيُِّبيُّ َُّو َُّ‬ ‫انُّ َُّ‬‫تُُِّّفيُُّّأ َ َُّو ُِّ‬ ‫ورث َ ُّْ‬ ‫فُّأ َ َُّ‬
‫بُّ ُّْال َُّم ُِّر ِ ُّ‬
‫يضُّ‬ ‫س َُّو ُِّدُّ َُّو ُّْالُّقَُّْل ُِّ‬ ‫ج ُِّهُّ ْالُّ َ ُّْ‬ ‫لُّ َُّو ُّْال َُّو ُّْ‬ ‫لُّالُّث َُِّّقي ُِّ‬ ‫َُّوُّأ َُّنَاُُِّّبهُّ َُّذاُّ ُّْال َُّ‬
‫ح ُّْم ُِّ‬
‫نُّالدُّنُّيَاُّالُّفَاُِّنَُّي ُِّة‪ُّ .‬‬ ‫ي ُِّ ُِّم َُّ‬ ‫قُّ ْالُّ َُّبَ ُِّد ُّ‬ ‫فرا ُِّ‬ ‫بُّ ُّْالُّقَُّْب ُِّرُُِّّلُّْل َُّ‬ ‫إلىَُُّّبا ُِّ‬ ‫مُّت َُّقَ ُِّربُُّّ َُّ‬
‫سوُّقُواُّ َُّذاُّ ُّْال ُُّم َُّراُِّئي! ُّ‬ ‫انُّ ُُّ‬ ‫ير ُِّ‬ ‫الن َُّ‬ ‫إلىُّ ُِّ‬ ‫لُّ َُّرُِّبي‪َُّ ُّ:‬‬ ‫ُّفَُّيَاُّ ُّذُُِّليُّإ َُّذاُّ َُّماُُّّقَا َُّ‬
‫ك‪ُّ .‬‬ ‫ابُّ َُّرح َُّمُِّت َُّ‬ ‫الَُُّّّبَ ُُّ‬ ‫جُّأ َُّإ ُّ‬ ‫الُّ َُّمُّْن َُّ‬ ‫الُّ َُّمُّْل َُّ‬
‫جُّأ َُّ َُّو َُّ‬ ‫إلُّـ ُِّهيُّ َُّ‬

‫‪Ömrümü,‬‬ ‫‪masiyet-‬‬

‫‪elem‬‬ ‫‪kalble fâ-‬‬

‫‪558‬‬

‫‪559‬‬
‫‪Hicrî 300 -‬‬ ‫‪met-‬‬
‫‪372‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫اصيُّأَت َ‬
‫َاكُّ‬ ‫ُكُّ ْالعَ ِ‬ ‫ع ْبد َُّ‬ ‫إِلُّ ِهيُّ َ‬
‫ع َُّ‬
‫اك‬ ‫بُّ َوقَ ُّْدُّ َد َ‬‫ُم ِقرُّا ًُّبِالذنُو ُِّ‬
‫اكُّأ َ ْهلُّ‬ ‫نُّت َْر َح ُّْمُّفَُّأ َ ْن َُّ‬
‫تُّ ِل َذ َُّ‬ ‫فَإ ِ ُّْ‬
‫نُّيَ ْر َح ُّْمُّ ِس َو َُّ‬
‫اك‬ ‫نُّت َْط ُر ُّْدُّفَ َم ُّْ‬ ‫َوإِ ُّْ‬

‫‪etti.‬‬

‫‪560‬‬

‫تُّ ُخو ُّْدُّ ُُّمــُّْنــ َف ِع َل ُّْم ُّ‬ ‫بُّ ِز ُگنَاُِّهُّ ِز ْش ُِّ‬ ‫يَاُّ َر ُّْ‬
‫َجي َل ُّْم ُّ‬‫اَ ُّْزُّ َق ْو ُِّلُّب َُّْدُّوفِعْ ُِّلُّب َُّْدُّ ُخو ُّْدُّخ ُِّ‬
‫ضيُّب ِ ِد َل ُّْمُّ ِزعَا َل ُِّمُّ ُقدْسُّبَري ِ ُّْز ُّ‬ ‫َُّفــُّْي ِ‬
‫حوُّ َش َو ُّْدُّ َخيَا ُِّلُّبَا ِط ُّْلُّ ِز ِد َل ُّْمُّ‬
‫تَاُّ َم ُّْ‬

‫‪Kalbime mukaddes âlemden feyizler saç,‬‬

‫ىُّ ُخداُّ َم ُّْنُّّللاُُّّّللاُُّّ ِمىُّزَ نَ ُّْم ُّ‬‫اَ ُّْ‬


‫ب َ ْر َد ُِّرُّتُوُّشَيئُّاًُّّللُُّّ ِميُّزَ نَ ُّْم ُّ‬
‫ىُّ ُخو ُّْدُّ َراُّْهُّ ُن َما ُّ‬
‫ىُّ ُخداُّبَاسُو ُِّ‬ ‫اَ ُّْ‬
‫زا ْن ِكىُّ َم ُّْنُّ َك ُّْمُّ َرا َه ُّْمُّ َراُّْهُّميُّزَ نَ ُّْم‬

‫‪560‬‬
‫‪ZERRE‬‬ ‫‪373‬‬

‫‪-‬‬

‫‪Ya Rabbi, Sana götüren yola beni sevket,‬‬

‫وسُّأ َ ْه ُّ‬
‫الًُّ‬ ‫ْتُّ ِلل ِف ْر َد ِ ُّ‬ ‫ِإلُّ ِهيُّلَس ُُّ‬
‫َارُّ ْال َج ِح ُِّ‬
‫يم ُّ‬ ‫علَىُّن ُِّ‬ ‫الَُّأ َ ْق َوىُّ َ‬
‫َو ُّ‬
‫بُّ ِليُّت َوبَ ُّةًُّ َوا ْغ ِف ُّْرُّذُنُو ِبي‬ ‫فَ َه ُّْ‬
‫يم ُّ‬‫بُّ ْالعَ ِظ ُِّ‬ ‫كُّغَافِ ُُّرُّال َّذ ْن ُِّ‬
‫فَإِنَّ َُّ‬
374 MESNEVİ DERSLERİ

TAKRÎZ
-
561
dir.
ُ‫س ْب َحانَ ُّه‬
ُ ُُّّ‫ِباس ِْم ِه‬

ُّ‫حُّبِ َح ْم ِد ِه‬ َ ُ‫الَُّّي‬


ُُّ ِ‫سب‬ ُّ ِ‫ش ْيءُُّّإ‬ ُّْ ‫نُّ ِم‬
َ ُّ‫ن‬ ُّْ ِ‫َوإ‬

562

nük
Bu nükteleri ancak Melik-
edebilir.
Bu da, letaif-
ha
bilirim:

- -
- -
le -i
Çindir.
O eserlerin bahislerindeki menbalardan öyle bir âb- -

el ona ol-
sun.

561
1884 - -
tan miin-

bulundu.
562
ZERRE 375


ça
zorluk gayr-
ele
-
- kaziyelerdir.
-
ol
- -
lar dil -
me-
mektedir.
-
tem

El-
376 MESNEVİ DERSLERİ

Dokuzuncu Risale
ŞEMME 377

40.Ders

Birincisi: -

-velev remizle de olsa-

ra-
la -
ait olanlar, sadece

Bu ri-
-

Üçüncüsü:
nef -
rur rüyo-
- uyuptur. Ne kîkatte
na

-
Lâ -
lûb -

Ancak tahdis-i nimet ve eday- Ben sizi aldat-


yorum. Ancak ve ancak aynel- yakîn veya ilmel- -
tik

Dördüncüsü: -
-
378 MESNEVİ DERSLERİ

gelen feyizlerdir.
kalb lla! Bun-
kalb la-

-
ve kalb sa-
lihlerin

gönderilsin.

Eserlerimde intizam, insicam ve vuzuh arama. Çünkü eserlerim


- garip tahavvüllerde
- li-
rürdün.

Yedincisi: -
tana

Sekizincisi:
563
de - -
-i had-
si

563
ŞEMME 379

ُّ ‫يم‬
ُِّ ُّ‫الرح‬
َّ ُّ‫ن‬ ُِّ ُّ‫الرحْ م‬ ُِّ ُّ‫بِس ُِّْم‬
َّ ُّ‫ّللا‬
ُّ‫ين‬ َ ‫سيِ ُِّدُّ ْال ُمر‬
َُّ ‫س ِل‬ َ ُّ‫سال ُِّة‬
َ ‫ينُّبِ ِر‬ َُّ ‫علَىُّ ْالعَالَ ِم‬ َ ُّ‫علَىُّ َرحْ َمتِ ُِّه‬ َُّ ‫بُّ ْالعَالَ ِم‬
َ ُّ‫ين‬ ُِّ ِ ُّ‫ا َ ْل َح ْم ُُّد‬
ُِّ ‫ّللُّ َر‬
ُّ ُّ..‫ين‬ َُّ ‫صحْ بِ ُِّهُّأَجْ َم ِع‬ َ ‫علَىُّآ ِل ُِّهُّ َو‬ َ ‫علَ ْي ُِّهُّ َو‬ ُّ ُّ‫صلَّى‬
َ ُُّ‫ّللا‬ َ ُُّّ‫ُُّم َح َّمد‬

Seyyid-i mürselin Muhammedi göndermek sûretiyle âlemlere rahmet eden


âlemlerin Rabbine hamdolsun.

564

Bil ki: Âlem:


-
ُّ‫الَُّّ ُه َو‬
ُّ ‫الَُّ ِإلُّ ُّهَُّ ِإ‬
ُّ

-
ُّ‫الَُّّ ُه َو‬ َُّّ ‫الَُّ َر‬
ُّ ِ‫بُّإ‬ ُّ
Çünkü
-
ُّ‫الَُّّ ُه َو‬ َُّ ‫الَُّ َما ِل‬
ُّ ِ‫كُّإ‬ ُّ âlik yok)

- Nebatat taifeleri -
َُّ ‫الَُّّ ُه‬
det eder ki: ‫و‬ ُّ ‫الَُّ ُم َد ِب َُّرُّ ِإ‬
ُّ

- eder ki:
‫الَُّّ ُه َُّو‬ َُّ ِ‫الَُّ ُم َرب‬
ُّ ‫يُّ ِإ‬ ُّ

ede -
mayüzleri ise, Kâtibin irade ve hikmetini belirliyor.
-
ُّ ‫ف ُّفِي ُّ ُّْال َح ِقيقَ ُِّة ُّ ِإ‬
ُّ‫الَّ ُّ ُه َو‬ َ َ ‫الَ ُّ ُمت‬
َُّ ‫ص ِر‬ ُّ
yok)
tekvin -
- gelir.

564
a
âle
hâlindedir.
380 MESNEVİ DERSLERİ

mut vücud -
di.
- Bütün hücrelerinin bütün zer
ُّ‫الَُّّ ُه َو‬ ِ ‫الَُّن‬
ُّ ‫َاظ َُّمُّ ِإ‬ ُّ

-
ُّ‫الَُّّ ُه َو‬
ُّ ‫الَُّ ِإلُّ ُّهَُّ ِإ‬
ُّ
Çünkü esirin besa -
tisali böyle iktiza eder.

Bil ki: Hiç kimsenin Sâni -


Çün -

ُّ‫نُّفُّي ِه َّن‬ ُُّ ‫اتُّ َواْالَ ْر‬


ُّْ ‫ضُّ َو َم‬ ُُّ ‫سمُّ َو‬
َّ ‫تُّال‬ َ َ‫َولَ ُِّوُّاتَّبَ َُّعُّ ْال َحقُُّّا َ ْه َُّوا َء ُه ُّْمُّلَف‬
ُِّ ‫س َد‬
-
565
lu
Ey

566

-
- re-
ke
-
deki hissen, harmandan bir dânedir
567

PARÇA - BÜTÜN MÜNASE


Bil ki: -

565

566

pet
ra
hat
567
ŞEMME 381

se -
bet
568

Bil ki:
rahîmane, intizamla ve
mey -
ha

Öte yandan,
- -
-
fark -
ki: Vücud; Hayy, Hafiz, Bakî isimlerinin tecellisiyle ebedî devama müncer olur.
-i ilâhîden bir re-
mizdir.569

Bil ki: vir-


ler e tam bir ihtimam

bitkilerde ve hayvanlarda icraatta bulunan bu Hafîz, elbette, bizzarure ve hads-i


570
sa

MUHAFAZA DÜSTURU
Bil ki: -
bi

ed
-
ma ha-
fa -

568

569

570
382 MESNEVİ DERSLERİ

yan olarak, ebed yolunda salimen ölümün üzerinden de atlar ve onun pençele-
571
rin
-
â ka-
572
nu - -

Bil ki:
va -
ma

hariç rektir-
573

Keza, sendeki -
ma
-
rek istilzam eder.574

Bil ki: -

-
gibi,- nur ne derece lat
mevcûd
böy dü-

571

- e
bir beden- va-
-
572
Bkz. 29. Söz 2. Maksad 1. Esas
573

574

sa -
ŞEMME 383

Bil ki: -i mutlak olan cumhur-


-
kil
Çünkü çok dereceleri olan bir ele
va delil neticeden daha gizli olur-
du.
re-
der. Delil ise cumhurun fehmine ne kadar -

ُّ‫فُّا َ ْل ِسنَتِ ُك ُّْمُّ َوا َ ْل َوانِ ُك ْم‬


ُُّ َ‫اخ ِتال‬ ُّ ِ ‫تُّ َواْالَ ْر‬
ْ ‫ضُّ َو‬ ُِّ ‫سمُّ َوا‬ ُُّ ‫نُّاُّيَاتِهُُّّخ َْل‬
َّ ‫قُّال‬ ُّْ ‫َو ِم‬

575

Hem der:

ِ ‫ُُّّالُُّوُّ ِلىُّاْالَ ْلبَا‬


ُّ‫ب‬ َُّ ‫ار‬
ِ ‫ُُّّاليَات‬ َ ‫فُُّّالَّ ْي ِل‬
ِ ‫ُُّّوالنَّ َه‬ ْ ‫ُُّّو‬
ِ َ‫اختِال‬ َ ‫ض‬ ِ ‫ُُّّواْالَ ْر‬
َ ‫ت‬ ِ ‫ُّوا‬
َ ‫سم‬ ِ ‫ا َِّنُُّّفُّىُّخ َْل‬
َّ ‫قُُّّال‬

576
se
ra-

Hem der:
‫َو ْال ِجبَا َلُُّّأ َ ْوت َادًا‬ 577

-
578
kesinden parçalan -
me
ram-
par

575
Rûm, 22
576
Âl-
577

578
Bkz. Mülk, 8
384 MESNEVİ DERSLERİ

- su için birer mahzen,


- hava için bir tarak
- -

olan
.579

-
tak

Bil ki:

filcümle harikulâdedir. Harikulâdelerden


580
bah

LARI
Bil ki: ad-
- merkezlidir. Dik-
kat -
lan girmekle hepsinin

hep -

BÜYÜK ÂLEMLER
Bil ki:

579
- -
nu
vas -
580

ba
ŞEMME 385

ra-
-
dir.581
alan Rububiyet- -umumuna
- bir kelime, bir kelâm veya bir kita-
çu -
âmid, müh-

mas

ALLAH VE ÂLEM
Bil ki:
Rab
582
Rab

Ey insan!
sivri
Çünkü -o latîf, masum mahlûkat- -
-

583
Çünkü

Bil ki:

Na
-
ma

Bil ki: malum

581

582

583
Maide, 45
386 MESNEVİ DERSLERİ

zannetmektir. Hâlbuki ülfet, cehl- -


kud -, insanlar ülfet hükmüyle, de-
-
olan âdiyat kindeki -
ma-

ba , bunlarla denizin Mâlikinin ve Sâni inin (celle celâluh) azametine istidlal-


de bulunan kimseye benzer.

Bil ki:
ül - -
in temeli tamamen çürüktür.
.
a
ba ki harikulâdeleri gösterir.

Bil ki:
bir

- za-

BAST-I ZAMAN
Bil ki: El- - ra -
nin bir günde Fütuhat- li-
- - -

na
nki bir
se -

olurdun. Ehl-
ömür uzar ve zamanla
ŞEMME 387

milleri olan bir saat tasavvur olunsa; o saatin millerinden biri saatleri, biri daki-
ka -
da en evvelki milden tut ta en sondakine kadar bütün millerin birbirine nis-
be -
rün le-

-
Hareket za-
ma , harekette cari
olan durum zamanda da caridir. Öyleyse ruhu cismaniyetine galip olan bir veli
-

Bil ki: - safi tevhid gibi bir neticeyi gözünde büyütür,


aya
üze
bir neticeye-son derece kuvvetli de olsa- rama-
ya

ge-
dir.

var

Bil ki:
sen ber-

Câmid ve ölü olan kök ve dallar nerede, böyle bir ilim nerede?
le-
rin birer borusu gibidir.
388 MESNEVİ DERSLERİ

41.Ders

ُّ ‫يم‬
ُِّ ُّ‫الرح‬
َّ ُّ‫ن‬
ُِّ ُّ‫الرحْ م‬ ُِّ ُّ‫ِبس ُِّْم‬
َّ ُّ‫ّللا‬

Bil ki:
arala

Hayat ne kadar -

per
ehl-i kalb
ehl-i nefis ve hevâ
-
sin unutup
kör olur. Onun gibi,
kim
ilim zannet

ara
feza -
iyle

Onun gibi, iman ve tevhid nuruyla bakan kimse âlemi nur, ünsiyet, tahabbüp

görür.
-
ŞEMME 389

dal urumda..584
la -
-

llah için yapma niyeti bu


fiille
sa
âmid veya siyah
sathî yüzü ortaya etmez.

cis
se
zorlanmaz.


-i emel ve ebed
iste

Bil ki: -
585
mak Hak Sübhanehu emanet cihetinde insana âlemin bü-
-

O anahtar ise, sendeki -


am

Evet, Allah (celle celâluh) -farz ve te-


vehhüm yoluyla bir vahid-
öy -
Ene,
- halat misal insan vü
-
586
-

584
, Nur sûresi 40. ayetten mülhemdir.
585

sa
586
390 MESNEVİ DERSLERİ

ka insan orada faildir.

Rububiyeti hayalîdir.
-
de
gibidir.587
- vücudun muhît

yi böyle bilse ve iz an etse, ‫ن ُّزَ َّكاهَا‬ َُّ َ‫قَ ُّْد ُّأ َ ْفل‬
ُّْ ‫ح ُّ َم‬ Nefsini tezkiye

eda eder.588
-
var
mu
farazi mâlikiyeti sona erer. O zaman ene, semekiyetten hababiyete döner.589
mana- â -
, ‫ساهَا‬
َّ ‫ن ُّ َد‬ َُّ ‫َوقَ ُّْد ُّخ‬
ُّْ ‫َاب ُّ َم‬
zi dâhil olursun.590 -
la

cu-
dunu yutar, hatta bütün vücudun ene olur.

587
Termo -
de -
- - me-
mize yar
588

589

ama ka -
-
-
la sembolize edil
ol
590
ŞEMME 391

591
hâli
ken
-

ren
apa karan
kap

Birinci vecih, ubudiyet-


- Mahiyeti harfidir.
- Vücudu tebeidir.
- Mâlikiyeti vehmidir.
-
-

metti-
ler.
-
-
ran
meyvelerini verdi.
- -

hakîki bir mâlik olarak gördüler ve onu sabit bir ha-


kîkat zannettiler.
-
ra -

kuvve-i behimiye
hüs

591
met-
392 MESNEVİ DERSLERİ

meyve verdi.592
Kuvve-
Kuvve- Vaci-
- vücud

hâle gelir. Sonra


-
bare-
ze

in
ُّ‫ون‬ ُّْ ُ‫قَاتَلَ ُه ُمُُّّّللاُُُّّاَنُّىُّي‬
َ ‫ُّؤفَ ُك‬ 593

‫كُّبِ ْالعُ ْر َوةُُِّّ ْال ُوثْقُّى‬ َ ‫اّللُّفَقَ ُِّدُّا ْست َْم‬


َُّ ‫س‬ ُّْ ‫تُّ َوُّيُ ُّْؤ ِم‬
ُِّ ِ‫نُّب‬ ُِّ ‫غو‬ َّ ِ‫نُّيَ ْكفُ ُّْرُّب‬
ُ ‫الطا‬ ُّْ ‫فَ َم‬
ُّ‫علُّيم‬
َ ُُّّ‫سمُّيع‬ ُّ ‫امُّلَ َهاُّ َو‬
َ ُُّ‫ّللا‬ َُّ ‫ص‬ َ ‫الَُّا ْن ِف‬
ُّ
-
594
-

Bil ki:
görmek ve riya -

gi
eder, tekebbüre niyet onu izale eder, feraha niyet onu uçurur, gam ve kedere ni-
yet onu tahfif eder ve hakeza...595

592
-

sanki âbid gibidirler.


593
Tevbe, 30
594
Bakara, 256
595


büyük üstte mezkûr durumlar gibi vic-
da
‫‪ŞEMME‬‬ ‫‪393‬‬

‫‪NUR-U MUHAMMEDÎ‬‬
‫‪Bil ki:‬‬
‫‪-âlem‬‬
‫‪ol‬‬ ‫‪-‬‬
‫‪giy‬‬ ‫‪-‬‬
‫‪rinde yeti‬‬ ‫‪kirde-‬‬

‫‪596‬‬

‫‪çiçekleri ve insanlar meyveleridir.‬‬ ‫‪nurlu, en evlâ, en‬‬


‫‪par‬‬ ‫‪âmi ve en‬‬
‫‪fay‬‬ ‫‪-‬‬ ‫‪-‬‬

‫ُّينُّ‪ُّ.‬‬
‫ُّم َ‬ ‫ُُّّالعَُّالَ ِ‬‫ب ُّْ‬ ‫ُُّّر ِ‬ ‫ُّيب َُّ‬ ‫حبِ ُ‬ ‫ُّينُُّّو َُّ‬ ‫ُّامُّال ُُّمُّت َّ ِق َ‬ ‫ُُّّوُّإ َم ُّْ‬ ‫ُّين َ‬ ‫س ِل َ‬ ‫ُّر َُّ‬ ‫سيُِّ ُد ُّْ‬
‫ُُّّال ُم ُّْ‬ ‫ُّوُُّّ َُّ‬ ‫ُه َ‬
‫ُّرُّ‪ُّ،‬‬ ‫ْ‬
‫ُُّّالُّقَ َم ُ‬ ‫َ‬
‫ُّقُُُّّّلهُ ُّ‬ ‫ش َّ‬ ‫ُّ‪ُّ،‬و َم ِنُُّّاُّْن َ‬ ‫ُّر َُّ‬ ‫صُ‬ ‫ُُّّالُّبَ َ‬ ‫ْ‬
‫غ ُّ‬ ‫ُّاُّزُّا َ‬ ‫ُُّّو َم َ‬ ‫ُّاج َُّ‬ ‫ْ‬
‫ُّر ِ‬ ‫ُّم ْع َ‬ ‫ُّبُُّّال ُِّ‬ ‫ُّاح ُ‬ ‫ص ِ‬ ‫َ‬
‫ج َُّم ُُّ‬
‫ل‬ ‫ْ‬
‫ُُّّوال َُّ‬
‫ع ُّ‬ ‫ُّرُّا ُ‬ ‫ُُّّوالذ َ‬
‫ع ِ‬ ‫ُّج ُّذ ُ‬ ‫ْ‬ ‫ْ‬
‫ُّبُُّّوال ُِّ‬ ‫ْ‬
‫ُُّّوالذئ ُ‬ ‫ُّي ُِّ‬ ‫َّ‬
‫ُُّّوالظ ْب ُ‬
‫ضُّب ُّ‬ ‫َُّو َكُّل َُّمهُُُّّال َ‬ ‫َّ‬
‫ُّرُّ‪ُّ،‬‬ ‫ش َج ُ‬ ‫ُُّّوال َُّم َد ُرُُّّوال َُّّ‬ ‫ْ‬
‫ُّر ُّ‬ ‫ح َج ُ‬ ‫ُُّّوال َُّ‬ ‫ْ‬
‫جُّبَ ُل ُّ‬ ‫ْ‬
‫ُّوال َُّ‬
‫ُّ‬
‫ُّرُّ‪ُّ،‬‬ ‫ُّوث َ ِ‬‫ُّال َك ُّْ‬ ‫ْ‬
‫صُّابُِّ ُِّع ِهُُّّ َك ُّ‬ ‫ُّنُُُّّّأ َ‬ ‫َ‬ ‫ُّنُُُّّّبَ ْي ِ‬ ‫ُُّّم ْ‬ ‫ُُّّال َمُّا ُء ِ‬ ‫ْ‬
‫وُّنَُّبَ َع ُّ‬
‫ُُّّالُّي َمُّانُُِّّيَّ ِةُّ‪ُّ،‬‬ ‫ق ِ‬‫ْ‬ ‫حقَُّاُِّئ ِ‬ ‫ُُّّال َُّ‬‫ْ‬
‫ُّج َُّم ُع ُّ‬ ‫ُّ‪ُّ،‬و َم ُّْ‬ ‫سُّانُُِّّيَّ ِة َُّ‬ ‫ُُّّالُّْن َ‬ ‫ْ‬
‫ق ُِّ‬ ‫ُّالُِّئ ِ‬ ‫ُُّّال َخ َ ُّ‬ ‫ض ُل ُّْ‬ ‫ُّأ َُّْف َُّ‬
‫ُُّّالرُّح َمُّانُُِّّيَّ ِةُّ‪ُّ،‬‬ ‫ُّار َّ‬ ‫ُّر ِ‬ ‫ُُّّالُّ َ ْس َ‬ ‫ط ْ‬ ‫ُّ‪ُّ،‬وُّم ُّْهبُِّ ُ‬ ‫سُّانُُِّّيَّ ِة َ‬ ‫ُّح َ‬ ‫ُُّّال ُّْ‬ ‫ت ِْ‬ ‫ُّورُُّّالُّت َّ َج ُِّليَُّا ِ‬ ‫ط ُ‬ ‫َُّو ُ‬
‫قُُّّأَُّج َُّم ِع َ‬
‫ُّينُّ‪ُّ،‬‬ ‫ُُّّال َخُُّّْل ِ‬ ‫ض ُل ُّْ‬ ‫ُّينُّ‪ُّ،‬وُّأ َُّْف َُّ‬ ‫ُّالصُّ ِدُّي ِق َ‬ ‫ُُّّو ِ‬ ‫ُّاء َ‬ ‫ُُّّال َُّْنبُِّيَ ِ‬ ‫ب ُّْ‬ ‫ُُّّر ُّْك ِ‬ ‫َُّوقَُّائُِّ ُد َُّ‬
‫ُّال ُِّمُّ‪ُّ،‬‬ ‫سنَُّىُّبِ ُِّْ‬
‫ُّال ْس َ‬ ‫َ‬ ‫ُّج ِد ْ‬
‫ُُّّالُّ ُّْ‬ ‫ُُّّال َم ُّْ‬ ‫ْ‬
‫ُّز َُّّم ِة ُّ‬ ‫َ‬
‫ُّكُُّّأ ُِّ‬ ‫ُّحُّي ِدُّ‪ُّ،‬و َمُّا ِل ُ‬ ‫ُّو ِ‬ ‫علَُّىُّبُِّالت َّ ْ‬ ‫َ‬ ‫ُُّّال ِع ِز ُّْ‬
‫ُُّّال ُّْ‬ ‫ُّاء ُّْ‬ ‫ُّام ُلُُّّ ِل َ‬
‫ُّو ِ‬ ‫َح ُِّ‬
‫ْ‬
‫ُُّّال ِق َد ُِّمُّ‪ُّ،‬‬
‫ُّان ُّ‬‫س ِ‬ ‫ُّانُُُِّّّل َ‬‫ج َم ُ‬ ‫ُّر َُّ‬ ‫ُّ‪ُّ،‬وت َ ُّْ‬
‫ُّو ِل َُّ‬ ‫ُ‬
‫ُُّّال َُّ‬ ‫ق ْ‬ ‫ُّوُّاُِّب ِ‬ ‫سَ‬ ‫ُّارُُّّال َّ‬ ‫ُّو ِ‬ ‫َ‬
‫شُّا ُِّه ُدُُُّّّأ ْن َ‬ ‫ُّز ِلُّ‪ُّ،‬و ُُّم َ‬ ‫َ‬
‫ُُّّال َُّ‬ ‫ُّار ْ‬ ‫ُّر ِ‬ ‫َ‬
‫شا ُِّه ُدُُُّّّأ ْس َ‬
‫ُّح َك ُِّمُُّّ‬ ‫ْ‬
‫ُّحُّل ُِّمُُّّوال ِ‬ ‫ْ‬ ‫ْ‬
‫ُُّّوُّال ِ‬ ‫ْ‬
‫ُُّّال ِعُّل ُِّم َ‬ ‫ْ‬
‫َُّو َُّمُّْنُّبَ ُع ُّ‬
‫ُُّّال ُّعُبُُّو ُِّدُّيَّ ِةُّ‪ُّ،‬‬ ‫ْ‬
‫ب ُّ‬ ‫ُّىُّرُّت َ ِ‬ ‫علَ ُُّ‬ ‫َ‬
‫ُّقُُُِّّّبُّأ ُّْ‬ ‫ح ِق ُ‬ ‫ا َُُّّْل ُُّمُّت َ َُّ‬
‫ُّطفَُّائُُِّّيَّ ِةُّ‪ُّ.‬‬ ‫ص ُِّ‬ ‫ُُّّاال ْ‬ ‫ت ُِّْ‬ ‫ُُّّال َُّمقَُّا َمُّا ِ‬ ‫ق ُّْ‬ ‫ُّال ِ‬ ‫ُّخ َ ُّ‬ ‫ُّقُُُِّّّبأ َ ْ‬ ‫خ ِل ُ‬ ‫َو ُّْ‬
‫ُّال ُُّمُّت َ َُّ‬

‫ُُّّالُّ َ ْك َُّ‬
‫ُّر ُمُُّّ‬ ‫ُّيب ْ‬
‫حبِ ُ‬ ‫ُُّّو ُّْ‬
‫ُّال َُّ‬ ‫ظ ُم َ‬ ‫ع َُّ‬ ‫ُُّّال َ ُّْ‬
‫خ ِلُّي ُل ُّْ‬‫ا َُُّّْل َُّ‬
‫تُُّّ‬ ‫ُُّّوأَُّز َكُّىُّالت َّ ُِّ‬
‫ُّحيَُّّا ِ‬ ‫ت َُّ‬ ‫صلَ َ‬
‫ُّوُّا ِ‬ ‫ض ُلُُّّال َُّّ‬ ‫عُّلَُّْي ِهُُّّأَُّف َُّ‬
‫َُّ‬
‫ُّاو ُ‬
‫ُّاتُّ‪.‬‬‫س َم َ‬‫ُُّّوُّال َُّّ‬‫ُّض َ‬ ‫ُّر ُ‬ ‫َ‬ ‫ْ‬
‫تُُّّال ْ‬ ‫تُُّّ َمُّاُّ َدُّا َُّم ِ‬ ‫ُّر َكُّا ِ‬ ‫ْ‬
‫ُّىُّالبَ َُّ‬
‫َوُّأن َم ُّ‬

‫‪596‬‬
394 MESNEVİ DERSLERİ

O,
- mürselinin seyyidi,
-
- âlemlerin Rabbinin habibi,
- mi ُّ‫ُّر‬
ُ‫ص‬ ُّْ ‫غ‬
َ ‫ُّاُّزُّا‬
َ َ‫ُُّّالُّب‬ َ ‫َُّو َم‬ 597

-
-

-
- O, insanî kemalatta en efdaldir.
-
- -
-
- Enbiya
-
- En yüce
- âlikidir.
-
-
-
-
- Ubudiyetin en üst mertebelerinin sahibidir.
-
- Halil-i Azam ve Habib-
Arz ve semavat devam ettikçe, en efdal salâtlar, en safi tahiyyeler ve en feyizli
be

597
Bu ifade ayetten bir parça olup Necm Sûresi 17. ayette geçer.
ŞEMME 395

598
-salar-
Sensin ey nur-

598
‫‪396‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫‪DUA‬‬

‫نُّ ْال َ ْل ِسنَ ُِّةُّ ُم ْست َ ْغ ِف َرُّة ًُّ َ‬


‫ع ِنيُّ ِإلَىُّ ِقيَ ُِّ‬
‫امُّ‬ ‫ونُّ ِليُّأُلُوفُُّّ ِم َُّ‬ ‫نُّيَ ُك َُّ‬ ‫ِإلُّ ِهي!ُّأ ُ ِحبُُّّ َوأَت َ َمنَّىُّأ َ ُّْ‬
‫ع ُِّة ُّ‬‫سا َ‬‫ال َّ‬
‫علَىُّ‬ ‫ينُّ َ‬ ‫ص ِل َُّ‬ ‫ع ِنيُّأَل ِسنَ ُّةًُّ ِلي‪ُ ُّ،‬م ْست َ ْغ ِف ِر َُّ‬
‫ينُّ َو ُم َ‬ ‫الًُّ َ‬
‫سالَ ِتيُّهُّ ِذُِّهُّبَ َد ُّ‬ ‫خُّ ِر َ‬ ‫س َُّ‬ ‫لُّيَاُّ ِإلَ ِهي!ُّنُ َ‬
‫فَاجْ عَ ُّْ‬
‫ون‪ُّ ..‬‬ ‫ط ُر َُّ‬ ‫امُّ ْالقَلَ ُُّمُّ َو َماُّيَ ْس ُُّ‬ ‫ع ِنيُّ َما َد َُّ‬ ‫الًُّ َ‬ ‫النَّ ِب ُّ‬
‫ي ُِّبَ َد ُّ‬
‫أخ َجلَتْنِي‪ُّ ،‬‬ ‫اصيُّ ْ‬ ‫ستْنِي‪َ ُّ،‬و َكثْ َرُّة ُُّ ْال َمعَ ِ‬ ‫أخ َر َ‬ ‫وبُّ ْ‬ ‫إِلُّ ِهي‪ُّ،‬الذنُ ُُّ‬
‫ص ْوتِي‪ُّ ،‬‬ ‫َتُّ َ‬ ‫أخفَت ُّْ‬ ‫ُّ َو ِش َّدُّة ُُّالغَ ْفلَ ُِّةُّ ْ‬
‫ع ْب ُِّد ُّ‬‫ْخُّ َ‬ ‫سنَدِيُّال َّ‬
‫شي ُِّ‬ ‫سيِدِيُّ َو َ‬ ‫تُّ َ‬
‫ص ْو ُِّ‬ ‫كُّبِ َ‬ ‫بُّ َم ْغ ِف َر ِت َُّ‬ ‫ابُّ َرحْ َمتِ َك‪ُّ،‬وأُنَادِىُّ ُّ‬
‫في ُِّبَا ُِّ‬ ‫فَأَدُقُُّّبَ َُّ‬
‫ب‪ُّ .‬‬ ‫لُّ ْال َمُّأ ْنُ ِ ُّ‬
‫وسُّ ِع ْن َُّدُّ ُّْالبَ َّوا ُِّ‬ ‫ِرُّال َك ْيالَ ِنيُّ َونِ َدائِ ُِّهُّ ْال َم ْقبُو ُِّ‬ ‫ْالقَاد ُِّ‬
‫ش ْيء‪ُّ ،‬‬ ‫تُّ َرحْ َمت ُ ُّهُُّ ُك َُّّ‬
‫لُّ َ‬ ‫نُّ َو ِسعَ ُّْ‬ ‫بِيَاُّ َم ُّْ‬
‫ش ْيء‪،‬‬ ‫لُّ َ‬ ‫وتُّ ُك ُِّ‬ ‫نُّبِيَ ِدُِّهُّ َملَ ُك ُُّ‬ ‫َويَاُّ َم ُّْ‬

‫‪me-‬‬

‫‪Hz. Peygambere salât u selâmda bulunsunlar.‬‬

‫‪fle-‬‬

‫‪sey‬‬
‫‪nez‬‬

‫‪Ey he‬‬

‫ش ْيء‪ُّ ،‬‬‫الَُّيَ ْنفَعُ ُّهُُّ َ‬


‫ش ْيء‪َ ُّ،‬و ُّ‬ ‫الَُّيَ ُ‬
‫ضرُّهُُّ َ‬ ‫نُّ ُّ‬ ‫َويَاُّ َم ُّْ‬
‫ش ْيء‪ُّ ،‬‬‫ع ْن ُّهُُّ َ‬
‫بُّ َ‬ ‫الَُّيَ ْع ُز ُُّ‬
‫ش ْيء‪َ ُّ،‬و ُّ‬‫الَُّيَ ْغ ِلبُ ُّهُُّ َ‬
‫َو ُّ‬
‫‪ŞEMME‬‬ ‫‪397‬‬

‫ش ْيء‪ُّ ،‬‬ ‫الَُّيَؤُو ُدُّهُُّ َ‬ ‫َو ُّ‬


‫ش ْيء‪ُّ ،‬‬ ‫نُّ َ‬ ‫ع ُّْ‬ ‫ش ْيءُُّّ َ‬ ‫الُّيُ ْش ِغلُ ُّهُُّ َ‬ ‫ش ْيء‪َ ُّ،‬و َُّ‬ ‫ينُّبِ َ‬ ‫الَُّيَ ْست َ ِع ُُّ‬ ‫َو ُّ‬
‫ش ْيء‪ُّ ،‬‬ ‫ُعج ُزُّهُُّ َ‬ ‫الُّي ِ‬ ‫ش ْيء‪َ ُّ،‬و َُّ‬ ‫الَُّيُ ْشبِ ُه ُّهُُّ َ‬ ‫َو ُّ‬
‫ش ْيءُّ‪ُّ .‬‬ ‫نُّ َ‬ ‫الَُّتَسْألَنِيُّ ِم ُّْ‬ ‫ش ْيءُُّّ َحتَّىُّ ُّ‬ ‫لُّ َ‬ ‫اِ ْغ ِف ُّْرُّ ِليُّ ُك َُّّ‬
‫ش ْيءُّ‪ُّ .‬‬ ‫لُّ َ‬‫ش ْيء‪َ ُّ،‬وبِيَ ِدُِّهُّ َمقَاليِ ُُّدُّ ُك ُِّ‬ ‫لُّ َ‬ ‫َاصيَ ُِّةُّ ُك ُِّ‬ ‫آخذُُّّبِن ِ‬ ‫نُّ ُه َُّوُّ ِ‬ ‫يَاُّ َم ُّْ‬
‫وقُّ ُك ُِّ‬
‫لُّ‬ ‫لظا ِه ُُّرُّفَ َُّ‬‫لُّشيء‪َ ُّ،‬وا َّ‬ ‫ش ْيء‪َ ُّ،‬و ْاْل ِخ ُُّرُّبَ ْع َُّدُّ ُك ُِّ‬ ‫لُّ َ‬ ‫لُّ ُك ُِّ‬ ‫لُّقَ ْب َُّ‬‫ال َ َّو ُُّ‬
‫نُّ ُه َُّوُّ ُّْ‬
‫َويَاُّ َم ُّْ‬
‫ش ْيءُّ ُّ‬ ‫لُّ َ‬ ‫ُ‬ ‫ْ‬
‫ش ْيء‪ُّ،‬اِغ ِف ُّْرُّ ِليُّك َُّّ‬ ‫لُّ َ‬ ‫ُ‬
‫قُّك ُِّ‬ ‫ْ‬
‫لُّش ْيء‪َ ُّ،‬والقَا ِه ُُّرُّفَ ْو َُّ‬ ‫ُ‬
‫ُونُّك ُِّ‬ ‫نُّد َُّ‬ ‫اط ُُّ‬ ‫ْ‬
‫ش ْيء‪َ ُّ،‬والبَ ِ‬ ‫َ‬
‫ش ْيءُُّّقَدِيرُّ‪.‬‬ ‫لُّ َ‬ ‫علَىُّ ُك ُِّ‬ ‫كُّ َ‬ ‫إنَّ َُّ‬

‫‪Ey‬‬
‫‪398‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫علَىُّ‬ ‫ش ِهيدُّا ًُّ َ‬ ‫ش ْيءُّ‪َ ُّ.‬ويَاُّ َ‬ ‫لُّ َ‬ ‫صيرُّا ًُّبِ ُك ُِّ‬ ‫ش ْيء‪َ ُّ،‬وبَ ِ‬ ‫لُّ َ‬ ‫ش ْيء‪َ ُّ،‬و ُم ِحيطُّا ًُّبِ ُك ُِّ‬ ‫لُّ َ‬‫ع ِليمُّا ًُّبِ ُك ُِّ‬‫َويَاُّ َ‬
‫ْ‬
‫ش ْيء‪ُّ،‬اِغ ِف ُّْرُّ ِليُّ‬ ‫لُّ َ‬ ‫ُ‬ ‫ً‬
‫ش ْيء‪َ ُّ،‬و َخبِيرُّاُّبِك ُِّ‬ ‫لُّ َ‬ ‫ُ‬ ‫ً‬ ‫َ‬
‫ش ْيء‪َ ُّ،‬ولط ِيفُّاُّبِك ُِّ‬ ‫لُّ َ‬ ‫ُ‬
‫علىُّك ُِّ‬ ‫َ‬ ‫ً‬
‫ش ْيء‪َ ُّ،‬و َرقيِبُّاُّ َ‬ ‫لُّ َ‬ ‫ُك ُِّ‬
‫ش ْيءُُّّ‬ ‫لُّ َ‬ ‫علىُّ ُك ُِّ‬ ‫كُّ َ‬ ‫ش ْيء‪ُّ،‬إنَّ َُّ‬ ‫نُّ َ‬ ‫ع ُّْ‬‫الَُّت َ ْسأَلَنِيُّ َ‬ ‫تُّ َحتَّىُّ ُّ‬ ‫َطيئ َا ُِّ‬ ‫بُّ َو ْالخ ِ‬ ‫نُّالذنُو ُِّ‬ ‫ش ْيءُُّّ ِم َُّ‬ ‫لُّ َ‬‫ُك َُّّ‬
‫قَدير‪ُّ ،‬‬
‫كُّ‬ ‫انُّقُد َْرتِ َُّ‬ ‫ط ُِّ‬ ‫س ْل َ‬ ‫كُّ َوبِ ُ‬ ‫طانِ َُّ‬ ‫س ْل َ‬ ‫درةُُِّّ ُ‬ ‫كُّ َوبِقُ َ‬ ‫لُّ ِع َّزتِ َُّ‬ ‫كُّ َوبِ َجالَ ُِّ‬ ‫عو ُّذُُّبِ ِع َّزةُُِّّ َجالَ ِل َُّ‬ ‫اَللُّ ُه َُّّمُّإنَّيُّأ ُ‬
‫الر ِديَّ ِة‪ُّ ،‬‬ ‫اءُّ َّ‬ ‫نُّ ْالقَ ِطيعَ ُِّةُّ َو ْال َ ْه َو ُِّ‬ ‫ِم َُّ‬
‫تُّ‬ ‫ورا ُِّ‬ ‫نُّ ْالقَاذُ َ‬ ‫ط ِه ْرنِيُّ ِم َُّ‬ ‫طانِيَّ ُِّةُّ َو َ‬ ‫ش ْي َ‬ ‫تُّال َّ‬ ‫ش َه َوا ُِّ‬ ‫نُّال َّ‬ ‫نُّأ َ ِج ْرنِيُّ ِم َُّ‬ ‫ارُّ ْال ُمست َِجيريِ َُّ‬ ‫يَاُّ َج َُّ‬
‫َامُّ‬ ‫َ‬ ‫َ‬
‫ص َد ُِّءُّالغَفل ُِّةُّ َوأ ْوه ُِّ‬ ‫ْ‬ ‫نُّ َ‬ ‫الصدِي ِقيَّ ُِّةُّ ِم ُّْ‬ ‫ْ‬
‫كُّ ُم َح َّمدُُُّّّبِال َم َحبَّ ُِّةُّ ِ‬ ‫بُّنَبِيِ َُّ‬ ‫ص ِف ِنيُّبِ ُح ُِّ‬ ‫ْالبَش َِريَّ ُِّةُّ َو َ‬
‫ّللاُُّّغ َْرقُّا ًُّبِنِ ْع َم ُِّةُّ ُِّ‬
‫ّللاُّ‬ ‫نُّ ِ‬ ‫ّللاُّ َو ِم َُّ‬ ‫اّللُّ َوإلَىُّ ُِّ‬ ‫ّللُّ َوبِ ُِّ‬ ‫ْقىُّ ْال ُكلُُّّ ِ ُِّ‬ ‫لُّ َحتَّىُّت َ ْفنَىُّ ْالَناَنِيَّ ُّةُُّ َويَب َُّ‬ ‫ْال َج ْه ُِّ‬
‫ينُّبِ ِح َمايَ ُِّةُّ ُِّ‬
‫ّللاُّ‬ ‫وظ َُّ‬ ‫ّللاُّ َمحْ فُ ِ‬ ‫نُّبِ ِعنَايَ ُِّةُّ ُِّ‬ ‫ظوظيِ َُّ‬ ‫ّللاُّ َمحْ ُ‬ ‫ْفُّ ُِّ‬ ‫سي ُِّ‬ ‫نُّبِ َ‬ ‫وريِ َُّ‬ ‫ص ِ‬ ‫ّللاُّ َم ْن ُ‬
‫ي ُِّبَحْ ُِّرُّ ِمنَّ ُِّةُّ ُِّ‬ ‫فِ ُّ‬
‫نُّّللاُِّ‪.‬‬ ‫ع ُِّ‬ ‫لُّ َ‬ ‫لُّشَا ِغلُُّّيُ ْش ِغ ُُّ‬ ‫نُّ ُك ُِّ‬ ‫ع ُّْ‬ ‫َ‬

‫‪Kadirsin.‬‬
‫‪-i celâlin ve celâl-‬‬
‫‪kud‬‬

‫‪e-‬‬
‫‪miz‬‬ ‫‪Muhammedi (a.s.m) sevmek sûre-‬‬
‫‪tiy‬‬
‫‪ol‬‬
‫‪-‬‬
‫‪n,‬‬ ‫‪ni alan,‬‬ ‫‪-‬‬
‫‪n kimselerden ola‬‬

‫ورُّ ْال ْن َو ِار‪ُّ،‬‬


‫فَيَاُّنُ َُّ‬
‫‪ŞEMME‬‬ ‫‪399‬‬

‫عا ِل َُّمُّ ْالس َْر ِار‪ُّ،‬‬


‫َويَاُّ َ‬
‫َويَاُّ ُم َد ِب َُّرُّاللَّ ْي ُِّ‬
‫لُّ َوالنَّ َه ِ‬
‫ار‪ُّ،‬‬
‫زيز‪ُّ،‬يَاُّقَ َّه ُ‬
‫ار‪،‬‬ ‫ع ُ‬ ‫يَاُّ َم ِلكُ ‪ُّ،‬يَاُّ َ‬
‫غفَّ ُ‬
‫ار‪ُّ،‬‬ ‫يَاُّ َرح ِي ُم‪ُّ،‬يَاُّ َودُودُ‪ُّ،‬يَاُّ َ‬
‫ار‪ُّ،‬‬
‫ص ِ‬ ‫بُّ ْالقُلُو ُِّ‬
‫بُّ َو ْال َ ْب َ‬ ‫ب‪ُّ،‬يَاُّ ُمقَ ِل َُّ‬ ‫عالَّ َُّمُّ ْالغُ ُ‬
‫يو ِ‬ ‫يَاُّ َ‬
‫ب‪ُّ،‬اِ ْغ ِف ُّْرُّ ِليُّذُنُو ِبي‪ُّ،‬‬
‫ارُّالذُنُو ِ‬
‫غفَّ َُّ‬ ‫ارُّ ْالعُيُو ِ‬
‫ب‪ُّ،‬يَاُّ َ‬ ‫ست َّ َُّ‬
‫يَاُّ َ‬
‫تُّدُونَ ُّهُُّ ْالَب َْو ُ‬
‫اب‪ُّ،‬‬ ‫غ ِلقَ ُّْ‬ ‫علَ ْي ُِّهُّ ْال َ ْسبَ ُ‬
‫اب‪َ ُّ،‬و ُ‬ ‫ضاقَ ُّْ‬
‫تُّ َ‬ ‫ار َح ُّْمُّ َم ُّْ‬
‫نُّ َ‬ ‫َو ْ‬
‫ب‪ُّ،‬‬
‫ص َوا ِ‬ ‫قُّأ َ ْه ُِّ‬
‫لُّال َّ‬ ‫ط ِري ُِّ‬ ‫سلُ ُُّ‬
‫وكُّ َ‬ ‫علَ ْي ُِّهُّ ُ‬ ‫َوتَعَ َّ‬
‫س َُّرُّ َ‬
‫ب‪ُّ ،‬‬
‫سا ِ‬ ‫ي ُِّ ْ ِ‬
‫االكتِ َ‬ ‫ِينُّ ْالغَفلَ ُِّةُّ َو ْال َم ْع ِ‬
‫صيَّ ُِّةُّ َو َدنُِّ ُّ‬ ‫تُّأيَّا ُم ُّهُُّ َونَ ْف ُ‬
‫س ُّهُُّ َرا ِتعَةُُّّفِيُّ َميَاد ُِّ‬ ‫َوا ْن َ‬
‫ص َر َم ُّْ‬
‫ب‪َ ُّ،‬ويَاُّ َك ِري ُُّمُّيَاُّ َو َّه ُُّ‬
‫ابُّ‬ ‫س ِري َُّعُّ ْال ِح َ‬
‫سا ِ‬ ‫ابُّ َويَاُّ َ‬ ‫نُّ ِإ َذاُّ ُد ِع َُّ‬
‫يُّأ َج َُّ‬ ‫فَيَاُّ َم ُّْ‬
‫تُّ ِحيلَت ُ ُّهُُّ َوقَ ِو َُّ‬
‫يُّبَالَ ُؤُّهُُّ‬ ‫ضعُفَ ُّْ‬‫ع َُّّزُّ ِشفَا ُؤهُ‪َ ُّ،‬و َ‬ ‫ض ُّهُُّ َو َ‬ ‫ع ُ‬
‫ظ َُّمُّ َم َر ُ‬ ‫ار َح ُّْمُّ َم ُّْ‬
‫نُّ َ‬ ‫ْ‬
‫تُّ َم ْل َج ُؤُّهُُّ َو َر َجا ُؤهُ‪ُّ ،‬‬‫َوأ ْن َُّ‬

‫!‪bilen! Ey gece ve gündüzü idare eden‬‬


‫‪Ey Mâ‬‬
‫!‪Ey kalbleri ve gözleri çeviren‬‬

‫‪lda gidenlerin‬‬
‫‪yolun‬‬
‫‪gaf‬‬

‫‪vet-‬‬
‫‪400‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫ي ُِّ َو ِش َكايَتِي‪ُّ .‬‬ ‫ي ُِّ َو ُح ُّْزنِ ُّ‬ ‫أرفَ ُُّعُّبَث ُّ‬ ‫ْكُّ ْ‬‫إِلُّ ِهيُّإلَي َُّ‬
‫عُّ ِحيلَتِي ُّ‬ ‫ع َّدتِيُّفَاقَتِيُّ َوا ْن ِقطا ُُّ‬ ‫إِلَ ِهيُّ ُح َّجتِيُّ َحا َجتِي‪َ ُّ،‬و ُ‬
‫كُّت َ ْك ِفيِنِي‪ُّ ،‬‬ ‫ع ْف ِو َُّ‬ ‫نُّتَي ُِّ‬
‫َّارُّ َ‬ ‫ِكُّت ُ ْغنِيِنِي‪َ ُّ،‬و َذ َّرةُُّّ ِم ُّْ‬ ‫ارُّ ُجود َُّ‬ ‫نُّبِ َح ُِّ‬ ‫طرةُُّّ ِم ُّْ‬ ‫إِلُّ ِهيُّقَ َ‬
‫الًُّ ِلمُّا َُّيُريِ ُُّد‪ُّ .‬‬
‫ئُّيَاُّ ُم ِعي ُُّدُّيَاُّفَ ُّعَّا ُّ‬ ‫شُّ ْال َم ِجي ُِّدُّيَاُّ ُم ْب ِد ُُّ‬ ‫يَاُّ َودُو ُُّدُّيَاُّ َودُو ُُّدُّيَاُّ َودُو ُُّدُّيَاُّ َذاُّ ْالعَ ْر ِ ُّ‬
‫كُّ‬‫ع ْر ِش َُّ‬ ‫انُّ َ‬ ‫َل َُّأ َ ْر َك َُّ‬ ‫كُّالَّذِيُّ َم َ ُّ‬ ‫ورُّ َوجْ ِه َُّ‬ ‫كُّبِنُ ُِّ‬ ‫أَسْألُ َُّ‬
‫كُّ‬‫يعُّخ َْل ِق َُّ‬ ‫علَىُّ َج ِم ُِّ‬ ‫تُّبِ َهاُّ َ‬ ‫كُّالَّتِيُّقَ َد ْر َُّ‬ ‫كُّبِقُد َْرتِ َُّ‬ ‫َوأ َ ْسئَلُ َُّ‬
‫ش ْيءُُّّ‬ ‫لُّ َ‬ ‫تُّ ُك َُّّ‬ ‫كُّالَّ ِتيُّ َو ِسعَ ُّْ‬ ‫َوبِ َرحْ َمتِ َُّ‬
‫ُ‬
‫يثُّأ ِغثنَاُّ َواغ ِف ُّْرُّ َج ِمي َُّعُّذنُوبِيُّ‬ ‫ْ‬ ‫ْ‬ ‫َ‬ ‫ُ‬
‫تُّيَاُّ ُم ِغ ُّ‬ ‫الَُّّأ ْن َُّ‬‫الُّإلَ ُّهَُّإ ُّ‬ ‫َُّ‬
‫ين ُّ‬‫اح ِم َُّ‬ ‫الر ِ‬ ‫َ‬
‫كُّيَاُّأ ْر َح َُّمُّ َّ‬ ‫ع ْم ِريُّبِ َرحْ َمتِ َُّ‬ ‫سا ِنيُّفِيُّ َج ِميِ ُِّعُّ ُ‬ ‫تُّ ِل َ‬
‫طا ُِّ‬ ‫سقَ َ‬
‫َو َ‬
‫ن‪ُّ ..‬‬ ‫ن‪ُّ..‬آميِ َُّ‬ ‫ن‪ُّ..‬آميِ َُّ‬ ‫ين‪ُّ.‬آميِ َُّ‬ ‫الم َُّ‬ ‫بُّ ْالعَ ِ‬ ‫ّللُّ َر ُِّ‬ ‫ينُّ َو ْال َح ْم ُُّدُّ ِ ُِّ‬ ‫ِآم َُّ‬

‫‪zinden bir damla beni zengin eder. Senin af cere-‬‬


‫‪ya‬‬
‫‪-‬‬

‫‪-‬‬ ‫‪-u vechin hürmetine,‬‬


‫‪-‬‬
‫‪-‬‬

‫‪günah‬‬ ‫‪-‬‬ ‫‪- Râhimin- rahmetinle ba‬‬ ‫‪-‬‬


‫‪la.‬‬ ‫‪-‬‬ ‫‪- âlemin.‬‬
‫‪Âmin... Âmin... Âmin‬‬

‫‪yeri‬‬ ‫‪li-‬‬
‫‪ni emaneten kullana‬‬ ‫‪-‬‬
‫!‪nim için de bir defa oku‬‬
‫‪Said Nursî‬‬
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 401

Onuncu Risale

ÜÇÜNCÜ PARÇASI
‫‪402‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫‪42.Ders‬‬

‫يم ُّ‬
‫الرحُّ ُِّ‬
‫نُّ َّ‬
‫الرحْ مُّ ُِّ‬ ‫بِس ُِّْمُّ ُِّ‬
‫ّللاُّ َّ‬

‫تُّ‪ُّ .‬‬
‫َّارا ِ‬
‫سي َّ‬ ‫ومُّ َوال َّ‬ ‫تُّالن ُج ُِّ‬ ‫يح ُِّهُّ ِب َك ِل َما ُِّ‬ ‫س َما َُّءُّ ِب َح ْم ِدُِّهُّ َوت َ ْس ِب ِ‬ ‫قُّال َّ‬ ‫ط َُّ‬ ‫نُّأ َ ْن َ‬ ‫َكُّيَاُّ َم ُّْ‬ ‫س ْب َحان َُّ‬ ‫ُ‬
‫ت‪ُّ ..‬‬‫ارُّ َوالنَّباَت َا ُِّ‬ ‫َ‬
‫تُّ ْال ْش َج ُِّ‬ ‫يح ُِّهُّ ِب َك ِل َما ُِّ‬‫ضُّ ِب َح ْم ِدُِّهُّ َوت َ ْس ِب ِ‬ ‫قُّ ْال ْر َُّ‬ ‫َ‬ ‫ط َُّ‬ ‫َ‬
‫نُّأ ْن َ‬‫َويَاُّ َم ُّْ‬
‫ت‪ُّ ..‬‬ ‫َّ‬
‫َارُّ َوالث َم َرا ُِّ‬ ‫تُّ ْال َ ْزه ُِّ‬ ‫ش َج َُّرُّ ِب َك ِل َما ُِّ‬ ‫تُّ َوال َّ‬ ‫قُّالنَّبا َ َُّ‬ ‫ط َُّ‬ ‫َ‬
‫َوأ ْن َ‬
‫ت‪ُّ ..‬‬ ‫ورُّ َوالن َوات َا ُِّ‬ ‫ْ‬
‫تُّالبُذُ ُِّ‬ ‫َّ‬
‫َرُّ َوالث َم َُّرُّ ِب َك ِل َما ُِّ‬ ‫الزه َُّ‬ ‫قُّ َّ‬ ‫ط َُّ‬ ‫َوأ َ ْن َ‬
‫ت‪..‬‬ ‫تُّ ْال َحبَّا ُِّ‬ ‫لُّ َو َك ِل َما ُِّ‬ ‫سنَا ِب ُِّ‬ ‫انُّال َّ‬
‫س ُِّ‬ ‫قُّالن َواُّة َُّ َو ْالبَ ْذ َُّرُّ ِب ِل َ‬ ‫ط َُّ‬ ‫َوأ َ ْن َ‬
‫ارهِ‪،‬‬ ‫ص ِ‬ ‫ْ‬
‫الضيَا ُُّءُّ ِبأ َ ْن َو ِارهِ‪َ ُّ،‬وال َه َوا ُُّءُّ ِبأ َ ْع َ‬ ‫ِكُّ ِ‬ ‫حُّ ِب َح ْمد َُّ‬ ‫س ِب ُُّ‬‫نُّيُ َ‬ ‫َكُّ َياُّ َم ُّْ‬ ‫س ْب َحان َُّ‬ ‫ُ‬
‫ارهِ‪،‬‬‫ش َج ُُّرُّ ِبأَثْ َم ِ‬ ‫َارهِ‪َ ُّ،‬وال َّ‬ ‫تُّ ِبأ َ ْزه ِ‬ ‫ارهِ‪َ ُّ،‬والنَّبا َ ُُّ‬ ‫ضُّ ِبأَحْ َج ِ‬ ‫ارهِ‪َ ُّ،‬و ْال َ ْر ُُّ‬ ‫َو ْال َما ُُّءُّ ِبأ َ ْن َه ِ‬
‫ارُِّه‪.‬‬ ‫س َما ُُّءُّ ِبأ َ ْق َم ِ‬ ‫ارهِ‪َ ُّ،‬وال َّ‬ ‫ط ِ‬‫ابُّ ِبأ َ ْم َ‬‫س َح ُُّ‬ ‫طيا َ ِرهِ‪َ ُّ،‬وال َّ‬ ‫َو ْال َجوُُّّ ِبأ َ ْ‬

‫‪ti-‬‬
‫‪ren, Seni tenzih ederiz.‬‬

‫‪-‬‬ ‫!‬
‫‪- Bitki‬‬
‫‪- çiçek ve meyveyi tohumlar ve çekirdeklerle,‬‬
‫‪-‬‬ ‫‪getiren Alla‬‬
‫‪tenzih ederiz.599‬‬

‫‪le-‬‬
‫‪riy‬‬
‫‪hamd ile Seni tesbih ederler, Seni tenzih ederiz.‬‬

‫انُّ ْال َ ْ‬
‫ص ِفيا َ ِءُّ‬ ‫اسُّ ْال َ ْنبِيا َ ِء‪َ ُّ،‬و ِزبَ ْرقَ ُِّ‬ ‫علَىُّ َ‬
‫سيِدنَاُّ ُم َح َّمدُُّّنَب َْر ِ ُّ‬ ‫صالَُّة ُُّ َوال َّ‬
‫س َال ُُّمُّ َ‬ ‫َوال َّ‬
‫ْن‪.‬‬ ‫َ‬ ‫ْ‬
‫اءُّالخَافِقي ُِّ‬ ‫ضيَ ُِّ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫َّ‬
‫سُّالثقُّلي ِْن‪َ ُّ،‬و ِ‬ ‫اء‪َ ُّ،‬وش َْم ِ ُّ‬ ‫َ‬ ‫ْ‬
‫َونَيِ ُِّرُّال ْو ِليَ ِ‬
‫حُّالدجُّى‪ُّ .‬‬ ‫صا ِبي ُُّ‬ ‫ص َحابِ ُِّهُّ َم َ‬ ‫َ‬ ‫ْ‬
‫علَىُّآ ِل ُِّهُّنُ ُجو ُُّمُّال ُهدُّى‪َ ُّ،‬وأ ْ‬ ‫َو َ‬

‫‪599‬‬
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 403

Salât u selâm,
-
-
-
-
- biri birer hidayet

Ey zihni ‫ين‬
ُِّ ‫اط‬ َّ ‫َو َج َع ْلنَاهَاُّ ُر ُجو ًماُّ ِلل‬
ِ َ ‫شي‬ -
600
Bil ki:
Bu aye
Birincisi -

sa -
raylar hükmünde olan burçlar sahibi semavat da zevil- idrak mahlûkatla dolu-
dur.

ve takdirle istihsan edip mukabelede bulunacak mütefekkirlerin vücudunu istil-


zam eder. Çünkü taam
edi zi-
fe

Zi -i
, -
diklerinde, - - -

Üçüncüsü

imtihan
var
Dördüncüsü: Din gününün Mâ -
601
leri birb

600
Mülk, 5
601
-
ilâh
404 MESNEVİ DERSLERİ

sa
arzî

mü -
met susi
ola vî bir imtihan ve si-
ya
-vücud -, ah-

dola - bubiye-

için mutlak
-
leler nasi-
-
tün ehl-
-
ir
ُّ ِ ‫تُّ َواْالَ ْر‬
ُّ ُّ‫ض‬ ُِّ ‫سمُّ َوا‬
َّ ‫ارُّال‬ َ ‫نُّا َ ْق‬
ُِّ ‫ط‬ ُّْ ‫نُّت َ ْنفُذُواُّ ِم‬ َ َ ‫ِنُّا ْست‬
ُّْ َ ‫ط ْعت ُُّْمُّا‬ ُِّ ‫سُّا‬ ُِّ ‫َرُّ ْال ِج‬
ُّ ِ ‫نُّ َواْالِ ْن‬ َُّ ‫يَاُّ َم ْعش‬
ُّ ُّ‫طان‬ َ ‫س ْل‬ ُ ‫الَُّّ ِب‬ َُّ ُ‫فَا ْنفُذُواُّالَت َ ْنفُذ‬
ُّ ِ‫ونُّا‬
cü-
602

- -

daha büyük mermilerle


na
-
ker -

Yedincisi
var -

602
Rahman, 33
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 405

la - - sema sü
kov -

ka

ِ َ‫ّللُّ ْال ُح َّج ُّةُُّ ْال َبا ِلغَ ُّةُُّ َو ْال ِح ْك َم ُّةُُّ ْالق‬
ُ‫اطعَ ُّة‬ ُِّ ِ ‫ َو‬Nafiz hüccet ve kat î hikmet Allah

Bil ki: ُّ‫الَّ ُّفُّى ُّ ِكت َابُّ ُّ ُمبُّين‬


ُّ ِ‫الَ ُّيَا ِبسُّ ُّا‬ ْ ‫الَ ُّ َر‬
ُّ ‫طبُّ ُّ َو‬ ُّ ‫َو‬ - kuru ne varsa hepsi Ki-
603
tab-
son
mek
mizan, intizam, tasvîr, tezy
, bütün mebadî ve tohumlar,
bü -
riste
zerreleri o hendese üzere istihdam eder.

Çün â -
- -
bi-
-
yas et.
Ama ise:
Âlemden bunun delili, gibi olan

bir yer tutan kuvve-i ha -


za -

- Zât-
- ve Hafîz-i Alîmin fâni

603
406 MESNEVİ DERSLERİ

Bil ki:
bir saat olan dünya mütezelzildir.
rmesiyle, gece ve gündüz saniyeleri sayan iki mil gibi;
se

- niyele-
ri sayan bir mil gibi,
- -
ka
-
sayan bir mil gibi
- -

-
kûm-
dur, zelzelelidir. Hakîkatte su gibi seyyal iken, gaflet sebebiyle sûreten donup ta-
bi
Sakîm felsefe ve sefih medeniyet ise, felsefî tetkikat ve tabiat bahisleriyle

viri-
-

or

َ ‫صتُواُّلَعَلَّ ُك ُّْمُّت ُ ْر َح ُم‬


ُّ‫ون‬ ُُّ ُّ‫َواِ َذاُّقُ ِرىُُّّ ْالقُ ْرا‬
ِ ‫نُّفَا ْست َِمعُواُّلَ ُّهُُّ َوا َ ْن‬
604
olur

RI
Bil ki:
-
- enfüs ve âfâka bakan küllî idraki
-
Öyleyse, i -

604
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 407

mel ve elzem cihazatla tesbih ve tahmiddir.


Böylece insan,
- ini tesbih eder.
-
- Keza, - -,
ter -
ya ine senada bulunur.
Subhanallah
-
-
- tenzih
-
-

ATÂ, KAZÂ VE MUKADDERAT


Bil ki:
nüfuz eder. Yani, atâ, kazâ kanununu deler.

don
605
ka kazâ
nda kader kanunu delinir.

- Fâil-
- Ne dilerse yapar.
-
-
-
gibidir. Yani, atâ, kazâ
ka
ilâ
olur
r.

605
i olarak 16. Lema-
408 MESNEVİ DERSLERİ

KTELER
Bil ki: Mülk ayeti606 ve emsalinde ayetlerin esma-
fezlekeler ile veya - - -
me
- -
tih
ُّ ُّ‫علَ ْي ُِّه‬
َ ُّ‫ن‬ َُّ ‫َو ُه َُّوُّالَّذُّىُّيَ ْب َدوُّاُّ ْالخ َْل‬
ُُّ ‫قُّث َُُّّمُّيُعُّي ُدُّهُُّ َو ُه َُّوُّا َ ْه َو‬
‫يزُّ ْال َحكُّي ُُّم‬ ُُّ ُّ‫ضُّ َو ُه َُّوُّ ْالعَز‬ ُّ ِ ‫تُّ َواْالَ ْر‬ ُِّ ‫سمُّ َوا‬ َّ ‫لُّاْالَعْلُّىُّفِىُّال‬ ُُّ َ ‫َولَ ُّهُُّ ْال َمث‬

607

Keza, fiillerini tafsil eder, sonra esma ile

gös -
uyu ve
çe

zik
-i vahdet gibi hepsinin
üstüne birlik alâmetleri koyar.
Keza, -
müt -
bir
Çün
-
terir.

esma ile teselli verir.


-
608
han

606
Bundan murat, Âl-
607
Rûm, 27. Ayette denilmesi bize bakan yönüyledir, Alla-
daha kolay bir
kilde yapabilir.
608
da ay
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 409
410 MESNEVİ DERSLERİ

43.Ders

ACZ YOLU
Bil ki: -
lâmetlidir.
Ehl-i sülûk hafî tarîklerde letaif- -u

-
tifade etti.
Biri

َ ُ‫فَ َالُُّّتُزَ كواُّأَنف‬


ُّ‫س ُك ْم‬ 609

َ ُ‫سا ُه ُّْم ُّأ َ ْنف‬


ُّ‫س ُه ْم‬ َ ‫ّللا ُّفَأ َ ْن‬
ََُّّ ُّ ‫سوا‬ َُّ ‫ال ُّت َ ُكونُوا ُّ َكالَّذ‬
ُ َ‫ِين ُّن‬ َُّ ‫َو‬ -
610

ُّ‫نُّنَ ْف ِس َك‬
ُّْ ‫سيِئ َةُُّّفَ ِم‬ ُّْ ‫كُّ ِم‬
َ ُّ‫ن‬ َ َ ‫ّللاُّ َو َُّماُّا‬
َُّ َ‫صاب‬ َُّ ‫سنَةُُّّفَ ِم‬
ُِّ ُّ‫ن‬ ُّْ ‫كُّ ِم‬
َ ‫نُّ َح‬ َ َ ‫َُّماُّا‬
َُّ َ‫صاب‬ Sana gelen her
611
iyi
Dördüncü ha
ُ‫الَّ ُّ َوجْ َه ُّه‬ َ ُّ ُّ‫ُكل‬
ُّ ِ‫ش ْىءُّ ُّهَا ِلكُّ ُّا‬ O cu-
612

an -

Hat -
nef gibi kendine sarfeder. Onun için bu makamda
onun tezkiyesi, onu tezkiye etmemektir.
zu-

609
Necm, 32
610

611
Nisa, 79
612
Kasas, 88
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 411

613
aksidir. Yani ayn-
Üçüncü mertebe: Nefsinde ancak kusur, naks, acz ve fakr görür. Bütün gü-
zel -
ler olarak görür.

fakrda bilmesidir.
Dördüncü hatve: - -
nidir, mefkûttur, hâdistir, madumdur. Mana-
ay -
cudunda adem, ademinde vücud ُُّ ‫لَ ُّهُُّال ُم ْل‬
‫كُّ َولَ ُّهُُّال َح ْم ُُّد‬ yü, yani

- vücud
kadar gider. Vahdet- i ise mevcûd da-
da hapsetmeye kadar gider.
mevcûd
on - -
ma- istihdam etmek, mana- -
sa

var
ilk olarak bazan dördüncüdeki imanî tabakada olur.614

mu rum-
lar zda ne
var

ya

hata eder.
-
da -
mez.

613
Nefis ücrette ileri, hizmette geri ka
ile
614


412 MESNEVİ DERSLERİ

Bil ki: -
ceki nimetlerin bedeli ve neticesidir.615
Ey insan! in seni böyle ahsen-i takvimde yap-
ni
-

sof
-i insaniyi vererek insan midesine mülk ve melekût âlemlerini
ni
esma hazineler

Bil ki: Kemâl-i ittikan ve hüsn-ü intizamla beraber n , bil-


hassa küçük mahlûkat
- Sâni
-
-
- ve - vücud tasrih eder.

616

Bil ki: -
-
zor -
hûletli olur.617

615

pe

Dal 2. Meyve
616
Mesela, tek ç -

617
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 413

mut -
ni i
ret etmektedir:

َ َ‫اح َدةُُّّ َكلَ ْمحُُّّ ِب ْالب‬


ُّ‫ص ِر‬ ِ ‫الَُّّ َو‬
ُّ ِ‫َو َُّماُّا َ ْم ُرنَُّاُّا‬
618

MUHÎT VE MUHAT
Bil ki:
619
-
- ihtimamla korunan zinetli maddesi
cinsinden gömlekler giydiren,
- -
la
gibi ve muhat da muhît -
küdür.620

- -i ittisaliye ve
621

- -
622
ne
-

618
Kamer, 50
619

por
di -her ne kadar
gözle görmesek de- bit-
tir.
620

ola deki mer-


me
bu
621
Vahdet- -
daki türlerde gö
dün
622
-
414 MESNEVİ DERSLERİ

(ma
mevcûd -
cak ve ancak muhît üzerinde Vahidiyetle, muhat üzerinde de Ehadiyetle tecelli
eden bir Vahid-i Ehad-i Sameddir.623

Bil ki: -
-
messi-
liy ve nezaret eder.
Öyle de, ‫ُُّّالَعْلُّى‬ ْ ِ‫ َو ِّلل‬En yüce mesel, Allah içindir ,624 esma-i hüsna
ْ ‫ُُّّال َمث َ ُل‬
sahi esma-i
var
tazammun eder.

rububiyetteki has bir ismin cilveleriyle, has bir tecelliyle tasarruf eder. Yani, ger-
etle ona tecelli eder ki, güya o

-
var
-
-
- Kudret
-
-
-
Ehadiyet t
-
Ke
cevherlerinden on ikisini
tazammun eder. Çünkü birisine makam-
vas
625
ken

623

624
Nahl, 60
625
Okulda pek çok hoca olmakla beraber, bunlardan özellikle bir tanesi daha ön pla-
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 415

temessülatta birbirine girme, unvanlarda birbiriyle mezcolma, zuhuratta birbiri-


ne benzeme, tasarruflarda birbirine dayanma, rububiyetlerde birbirine destek
ol çen-
ler -

ُّ‫نُّت َ ْق ِويم‬ َ ْ‫انُّفِيُّأَح‬


ُِّ ‫س‬ َُّ ‫س‬ ِ ْ ُّ‫لَقَ ُّْدُّ َخلَ ْقنَا‬
َ ‫الن‬
626
-
Bil ki: -
Ha
mizanlar koydu ve esma- -

Havass-
tatla
-
ta ki onun muhît

sar
Keza, rububiyetin perdeleri adedince gömlekleri onun mahiyet kâmetine giy-
dirdi, ta ki bu perdeleri kat etmekle terakki etsin.
çük-

sa bazen olur
koca âlemi ihata eder. O hardale ise, hem o latîfeyi, hem bütün cevelan meydan-
la

tenzih ederiz!

onda gark olur.627

-
di -

626
Tîn, 4
627
nat-
416 MESNEVİ DERSLERİ

-
kil

hu -

kes hl-i mürekkebi


ya

çok çok geridedir.

Bil ki:

eder.
-
cel dendir.628

CELÂL VE CEMÂL TECEL


Bil ki:
cemaat -u mutlak, celâlin tecellisin-
den mevcûd mev-
cûd la-
güzellik daha da artar ve cemâle ayna olmak daha da
net
da cemâlin tecellisindendir.
Keza, celâl Vahidiyet tecellisinden, cemâl de Ehadiyet tecellisinden zahir
olur.
elli eder.
Ayn- -

Bil ki: Basar musanna ve murassa masnuu görürken, basiretin Sâni i görme-

taki bütü
-

628
20. Mektub 2. Makam 4. Kelim
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 417

mesi
-
-
- ya nin azame
-
-
629

Bil ki: ve o tarla da en küçük tanelerine


kadar -
ma masun ve mahfuz olur. Öyle ki, sanki o tohumlar manevi bir surdur.
her bir bitki nevi ve yeryüzünün ek-
se her bir hayvan nevi;

630
ve hepsinin birbirini takviyesi na

629

630
418 MESNEVİ DERSLERİ

44.Ders

Bil ki: -
fetini göstermek için gayr-i muntazam çorak yerlerin sûretini, ürküntü veren
kayala
se -
ma -
rülen bu tanzim, an-

ahmak -
re , nizamdan uzak türlü türlü kaya-
lar
- - -

-
-
ter-
mesi misalidir.
raklar-
acîb bir intizam ve ür-
kün
ibi bir Sâni - -
re bep-

müs lan-

Bil ki: â
ran hâllerinden birisi, zevil- -
feh
can
-öyle görülüyor ki- -
sa .
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 419

anda müza-
hamesiz bir sûrette mevcûd - -
tebilir.
mevcûd
in
ne ler gibidir.
ُّ‫ب‬ َّ ‫ّللاُُّأ َ ْعلَ ُُّمُّبِال‬
ِ ‫ص َوا‬ ُّ ‫َو‬

Bil ki: -
bir mesafe - -
isnad edilmemesi ve verilmemesiyle sübut bulur. Bu nefiy kolay-

Ehl- -
du
sikkesini görmek ve üzerindeki hatemini okumakla sübut bulur. Bu isbat, huzu-
631

Bil ki - e kasd-i zâti ile yönelen kâfire müh-


let verilmesinin hikmeti:
- -
rinin tezahürüne hizmet etmesidir.
- -
zim etmesidir.
- -
celbedecek bir tarzda sergilemesidir.
-
dir.

Bil ki: Tevfik-i


hakîkate geçebilir.632 -

631

632
Zahirden hakîkate geçmek -
420 MESNEVİ DERSLERİ

düm.633

yol gördüm.
-seyr ola -
-

HAYAT VE MEVT
Bil ki: -u vücubuna ve
fat du-

Müb i ol-
ma -
lun -
634
ri
ve sebepleri redde-
diyor.

kendi kendilerine mâ

Bil ki: -

-
-
- -
kese haber verir.635

Bil ki: -
ler

633
Tarîkat
-
dur, ama tarîkat sistemi üzer
634
-
nuy
635
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 421

bina ediyorlar. Mesela:


636
-
-
bulunan,637
- açmak gibi olan,638
- yedi sema ve arz, ve bunlarda olanlar kendisini tesbih eden,639
640
- gökleri
641
-
Bu diriltmede bütün bitki ve hayvan nevilerini ihya etmekle ve nihayet dere-
ce tmadan
-
ya
ha -
i -

ِ ‫تُّ َواْالَ ْر‬


ُّ‫ض‬ َّ ‫ش ْىءُُّّ َوكُّيلُُّّلَ ُّهُُّ َمقَالُّي ُُّدُّال‬
ُِّ ‫سمُّ َوا‬ ُِّ ‫علُّىُّ ُك‬
َ ُّ‫ل‬ َ ُّ‫ش ْىءُُّّ َو ُه َُّو‬ ُِّ ‫قُّ ُك‬
َ ُّ‫ل‬ ُّ َ
ُُّ ‫ّللاُُّخَا ِل‬

642
Göklerin ve yerin anah
َ ُ‫ّللاُُّ َخلَقَ ُك ُّْمُّ َو َماُّت َ ْع َمل‬
ُّ‫ون‬ ُّ ‫َو‬
643

‫ع َذابًاُّأ َ ِلي ًما‬ َُّ ‫ع َُّّدُّ ِل ْل َكافِ ِر‬


َ ُّ‫ين‬ َ َ ‫َوأ‬
644

Keza diyorlar:
َُّ ‫لُّ ِمثْقَا‬
ُ‫لُّ َذ َّرةُُّّش ًَّراُّيَ َرُّه‬ ُّْ ‫َو َم‬
ُّْ ‫نُّيَ ْع َم‬
645

636
Enbiya, 104
637
Zümer, 67
638
Nahl, 77
639
a, 44
640
A'raf, 54
641
Rûm, 19
642
Zümer, 62 63
643
Saffat, 96
644
Ahzab, 8
422 MESNEVİ DERSLERİ

Hakeza bunlar gibi böyle azametli, mühim ve müdellel lerden bahse-


diyorlar.

say -
na
-

et
Böylece sana
mesele
e

fi-
ye
646

a hâkîkat-
-

la-

647

Zira

645
Zilzal, 8
646

647

bah
ya
ta -
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 423

ma -
hak etti.

hem ilâhî
me et elindedir.
Öyleyse,
-
kuv
- âlik-i Kerîm ve Rahîm-i Hakîme tevekkülden yar-

-
sibete kâfi gelir.

Bil ki: la-


veh-
hüm edilir.

ُّ‫ع ُّةَُّ َماء‬ ُُّ ‫بُّ ْال َك‬


َ ‫افرُّ ِم ْن َهاُّ ُج ْر‬ َُّ ‫ُّ َماُّش َِر‬،‫ضة‬
َ ‫حُّبَعُو‬ ُِّ َ‫لَ ُّْوُّ ُو ِزن‬
ُِّ ُّ‫تُّالدُّ ْنيَاُّ ِع ْن َُّد‬
َُّ ‫ّللاُّ َجنَا‬
-
648 649

-
tine temessül eden haricî dünya, bekâ âleminden bir sivrisinek
gel
edil
-
- çin kulla -

zerreye bile müsavi gelmez.

648
Tirmizi, Zühd, 12
649
-

-
lûnî, II, 159.
424 MESNEVİ DERSLERİ

Bil ki: -
net
- - rakîk kök-
lerine d -
mak - cüleri-

- yaç-
lara cevap vermesi,
-
-
- mevcûd
- ve beden hücre
düs
ba

MUTLAK KOLAYLIK
Bil ki: -
olanla-

650
ba na

EK YAPMAK
Ey nefs-i emmâre! Bil ki:
651
ri-
652
- Ta ki dünya,

ele
sa -
yorsun?653

650
-

651
-
ma
652

653
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 425

çesin-
de yiyip bitiriyorsun.

Sen, âb- -

Seni yaratan zât nisbetle senin vücudun, senin tek


olan vücudunun bütün mevcûd
Çünkü senin nefsin senin vücuduna bir cihetle ve kendi cirmi kadar delâlet eder.
Mûcidinin mevcûdat,
ge
delâlet ederler. Bu durumda senin vücudunun zuhuruna nisbetle Onun vücudu-
-
mak gelir.
Nefsini sevmene gelince... Sen nefsini,
-
- vücudunun merkezidir,
-
- -i zalîli kâmil
bir asl-
zet-
-
zetler ifaza eden
vücudunun merkezi ise, Rabbin senin Mûcidindir, hem senin ve
hem de vücud vücud -
dur.

bü fayda verendir. Senin menfaatin ve men-


faat
-
e de muhab-
654

654
-
yon hücremizde her an icraatta bulunur.
426 MESNEVİ DERSLERİ

Madem öyledir, ey nefis! Kendine olan muhabbetinle beraber bütün mevcû-


data taksim edilen bütün muhabbetlerini topla ve Cenâb- Mahbûb-u hakîkiye
müteveccih ol!
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 427

45.Ders

Bil ki:
na du-
di-
büyük sebepten meydana gelmesini mümkün görmeye-
cektir.

mev
bah
-

eder ve ‫علُّى ُّ ِع ْل ُّم‬


َ ُّ ُ‫اِنَّ َُّما ُّاُوتُّيت ُ ُّه‬
diyebilirsin.655

ki, senin ka b
- seyyare
-
656
hidayeti dileyen ebrâ

Ey insan! Bil ki:


- büyük
leler var.
n

655

656
-
sa
7) ayeti bunu sarahatle beyan eder. Böyle olunca,
-

oluruz. Hâlbuki insan, her hâl ü kârda tercihte bulunmaya mahkûmdur. Hatta denil -
428 MESNEVİ DERSLERİ

demek olan ölümdür.


- abada seferdir.
hadsiz
657
fak
-
me
terecek-
sin?

Bil ki: Allaha hamd ediyorum ki, Nahvin bir -


- -
fark
mevcûd -
ma- - ir

-i

siyle, rububiyetin en büyük
lelerinden cesim bir
658

ise ikincisi gibidir. Kemâl ve kibriya tecellisi ise, bu ikisini cem ile olur. Yani ay-
-
dir.659

ZETLER
Bil ki: Dünya ahiretin fihristesidir, onda ahiretin mühim -
ret
-

657

658
Küllî -
nin fertleri, her biri o kü
insan mahiyetini bire bir gösterir.
659
-tabir yerindeyse- her bir mev-
cûdla bire bir ilgilenmektedir. Onun mülkünde mühmel, kendi hâlin
yoktur. Bu ise, Vahidiyyet içinde bir Ehadiyyet tecellisidir.
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 429

settir la-
cudun-
-
ma sa-
660
ray

KORKU VE MUHABBET
Ey aciz, korkak Said! Bil ki:661 Korku ve muhabbet mahlûkata müteveccih
ol -
li -
mez. Ve öylelerini seversin ki, seni bilmez veya muhabbetin için seni tahkir eder
ve
- rîmine ve
Hâ - - kat-
- rah-
metin sinesine iltica ile leziz bir tezellül olsun. Hem muhabbetin dahi, kendisin-
de bir günah ve elem bulunmayan zevalsiz, zilletsiz ebedi bir saâdet olsun.662

Ey insan! Bil ki: -


maniyetin itiba Lâkin
Sâni -

sayede âlem- de
celp için cevelan edersin.
Sonra insaniyeti vermekle çekirdek-

muhît

-
he

660

661
Korku

662
430 MESNEVİ DERSLERİ

Ey ancak cirmi mevcûdata


ula -
la
- na-
za
be
-

görür.
-
mevcûd
güzel sûre

MERAK DUYGUSU
Bil ki:
öm -
cek. Hem senin istikbalini hak

et
663
Keza,

in lerin hakîkatlerini haber veriyor.

ُّ‫ت‬ْ ‫سُُّّ ُك ِو َر‬


ُ ‫ش ْم‬ َّ ‫إ َذاُّال‬ 664

ُّْ ‫ط َر‬
‫ت‬ َ َ‫س َما ُءُُّّا ْنف‬ َّ ‫إ َذاُّال‬ 665
ve emsali sûrelere kulak ver.
ra-
cak vahdete giden dümdüz bir yolu sana gösteriyor. Senin eline bir urvet-i vüska

kur - -

sana ab-

663
Burada -
mektedir.
664
Tekvir, 1
665
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 431


-
inle muhaberesi ve seninle mükâlemesi
için bir tercüman oluyor.

hâ maz-

â -
lâ setmez-
sin?

Bil ki: Görüyoruz ki Sâni -i Hakîm


- kemâl-i hikmeti,
-
- -
lik
ri-

-
-
ma
zi-
nelerinde i

ha
Acaba bu hikmetli faaliyet, bu Sâni
mevsimlerin tahavvülünde
-
- öl günlerden,
-
- -
malar ve uhrevî mensucat nescetmesinin caiz hatta gerekli ol mi-
y
Çünkü o Sâni
432 MESNEVİ DERSLERİ

men
fânilik ve ölüm, gayb âlemlerinin dairelerine bâki bir intikal ve safi bir bekâ olur.

BÜYÜKLÜK VE KÜÇÜKLÜK
Bil ki: lik-
yük-
lük- -
larda Cenâb- -

-
-
-
- Kudretin kemâlini izhar eder.
-
Çünkü dakik ve gizli olmak bilinmeme sebeplerindendir. Cenâb- -
la
Keza, de bilinmeme sebeplerindedir. Böyle
ihata edemez, fehim zabtedemez. Cenâb-

- -
a sudurunu
müm

Bil ki: -
me verilir:

özel
va
var

na-
-
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 433

ker g
ol
nis

Bil ki: Sani- i


Ezelinin -

per
666
nefsin

Bil ki:
yeryüzünü istilaya niyet eder. Onu kendisine has bir mescid hâline getirip onda
hük
Fa
etsin.667
eyvelerindeki çekir-
dek
Ancak,
-
-
olsay kuvve olan ibadetlerini ve to-
hum

Bil ki:
de tiza-
daki faydalara nazar-
her -
re
Mesela:

ِ ‫ َو ْالقَ َم َُّرُّقَد َّْرنَاُّهُُّ َمن‬Ay için de menziller (konak yerleri) takdir ettik.
ُّ‫َاز َل‬
َُّ ‫س‬
‫اب‬ َ ‫ين ُّ َو ْال ِح‬
َُّ ُّ‫السن‬ِ ُّ ‫ع َد َُّد‬َ ُّ ‫ِلت َ ْعلَ ُموا‬ si-

666

667
434 MESNEVİ DERSLERİ

668

ve bun-

-
tir.

Bil ki: Mutlak bir sühulet, mutlak bir ittikan ve mutlak bir tasarruf içinde ni-
hayetsiz bir ilim ve gayr-i mütenahi bir kudretteki tevhidin en bahir bür-
, ona has hatemlerinden ve
bitkilerin topraktan;-
-
ya
-
tem-
lerdendir.

münezzehtir!669

YERYÜZÜ TARLASI
Bil ki: ُّ‫ون‬
َ ‫ع‬ُ ‫الز ِار‬ ُُّ ْ‫أ َُّْم ُّنَح‬
َّ ُّ ‫ن‬ (o tohumu siz mi bitiriyorsunuz), yoksa bitiren
670
biz mi
rikti-

Ba
mu
ra-
rak ekiyor. Sonra ‫ت‬ ُُّ ‫َواِ َذا ُّالص ُح‬
ُّْ ‫ف ُّنُ ِش َر‬ 671

aye

yo -
cet -
duk

668
Yasin, 39 ve Yunus, 5
669

670
- 64
671
Tekvîr, 10
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 435

if -

672
Kellâ! Büyük küçük

Bil ki:

-
ya ri ve sonbahardaki
ya -
ُّْ ‫س ُّ ُك ِو َر‬
hara bak, onda bir tefsir gibi ‫ت‬ َّ ‫إِ َذا ُّال‬
ُُّ ‫ش ْم‬ ayeti-
673
nin emsallerine bir tanzir göreceksin.

Bil ki:

-
- lerin-
den,
-
-
674
edil

672

673

ya
-
ter hum-
la
674
ilir.
436 MESNEVİ DERSLERİ

46.Ders

ُ ‫اّللُّ ْالغ َُر‬


ُّ‫ور‬ ُّ ‫الَُّتَغُ َّرنَّ ُك ُُّمُّ ْال َحيُّوُّة ُُّالد ْنيَاُّ َو‬
ُِّ ‫الَُّيَغُ َّرنَّ ُك ُّْمُّ ِب‬ ُّ َ‫ف‬

675

ke
ba -
ri Bil ki:

aslan ile mûnis -


la-

gül zannediyor. Üstelik kendin


ka -
acîb
-

kul
- Selâma davet eden Seyyid-i Kerîminin huzuruna götürecek.
-

man

mücerret bir cemâlin tecellilerinin yenilenmesinden ziyadesiyle lezzet almaya


ve ifelerinin, günlerin ve senelerin geçmesiyle

675
Lokman, 33
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 437

676
-
-
ya
- -
na lirsen,
-

sar
de
Bana gelince, derim ki:
677

du-
da, bil ki:
se-
fenin talebeleri, acîb
Müs
his
ettiler:

fak
Yok
dem

َ ‫صتُواُّلَعَلَّ ُك ُّْمُّت ُ ْر َح ُم‬


ُّ‫ون‬ ُُّ ُّ‫َواِ َذاُّقُ ِرىُُّّ ْالقُ ْرا‬
ِ ‫نُّفَا ْست َِمعُواُّلَ ُّهُُّ َوا َ ْن‬

678

da-
- -
hîmin rahmetine, seyyidim olan Hannan-
Yok

676
Rivayete göre, ehl-i cennet cennete ve ehl- -
mada bir melek onlara seslenip elinde bir koçla onlara görünecek, bunun ölüm oldu-
-i ilâhi ile ölüm koçunu kurban edecektir. Bkz. Buhari, Tefsir
19 ve Müslim, Cennet, 40
677
Bkz. Âl-
678
A'raf, 204
438 MESNEVİ DERSLERİ

bütün sevdiklerimden ebedi bir fi

et
dal asmak
-
le-

-
sim -
ederim.

de

hay
fa
Hâl
- yafeti-
- -
tihaya
zi
hâcet -
bütle zelil olur
-
ka -
adir-i mutlaka
da
isti ha-
met
kalaca
- -
-
yol -
muyor.
-o seferden daha korkunç ve daha deh-
lâlet-
-
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 439

diye 679 ْ ‫فَالَُُّّتَغُ َّرنَّ ُك ُم‬


ُُُّّ‫ُُّّال َحيُّوة‬
ُ ‫اّلل ُّ ْالغ َُر‬
ُّ‫ور‬ ُِّ ِ‫الَُّيَغُ َّرنَّ ُك ُّْم ُّب‬
ُّ ‫الد ْنيَا ُّ َو‬ -
680
ayetini oku-
duktan sonra, - - Sana tabi olunabilir? Senin
rebini ancak ve ancak
-
-
681
-
- veya rikkat-i cinsiyeyle682
-
- veya medeniyetin sefahetiyle ve ak -

de d
be

kal
dinle:

َُّ ُ‫علَ ْي ِه ُّْمُّ َوالَ ُه ُّْمُّيَحْ زَ ن‬


ُّ ُّ‫ون‬ َ ُُّّ‫ّللاُّالَخ َْوف‬ ُِّ ُّ‫ِنُّا َ ْو ِلُّيَا َُّء‬
َُّّ ‫الَُّا‬
ُّ َ ‫ا‬
ِ ‫اُّوفِىُّاْال‬
ُُِّّ‫ُّخ َرة‬ َ َ‫ىُّال َحيُّوةُُِّّالد ْني‬ ْ ِ‫ُُّّالبُ ْشرُّىُّف‬ ْ ‫ونُُّّلَ ُه ُم‬
َ ُ‫واُّو َكانُواُّيَتَّق‬ َ ‫اَلَّذ‬
َ ُ‫ُّينُُّّاُّ َمن‬
ْ ‫ُُّّالفَ ْو ُز‬
‫ُُّّالعَظُّي ُُّم‬ ْ ‫ُُّّّللاُُّّذُّ ِل َكُُّّ ُه َو‬
ِ ‫ت‬ ِ ‫الَتَبْدُّي َلُُّّ ِل َك ِل َما‬

679
-
de
680
Lokman, 33
681
duymaktan zevk almak durumudur.
682
Rikkat-i cinsiye
dün rum-
diyem
de
440 MESNEVİ DERSLERİ

olur

683
ancak budur

683
Yunus, 62 64
‫‪ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI‬‬ ‫‪441‬‬

‫‪47.Ders‬‬

‫‪Â‬‬
‫يم ُّ‬
‫الرحُّ ُِّ‬ ‫نُّ َّ‬‫الرحْ مُّ ُِّ‬ ‫ّللاُّ َّ‬‫ِبس ُِّْمُّ ُِّ‬
‫نُّت َ ْقوُّيمُُّّ‬ ‫انُُّّفىُّاَحْ َ‬
‫س ُِّ‬ ‫س َُّ‬ ‫ورُّسُّينُّينَُُّّ َوهُّ َذاُّ ْالبَلَ ُِّدُّاْالَمُّ ُِّ‬
‫ينُّلَقَ ُّْدُّ َخلَ ْقنَاُّاْالِ ْن َ‬ ‫ط ُِّ‬ ‫ونُّ َو ُ‬
‫الز ْيت ُ ُِّ‬‫ينُّ َو َّ‬ ‫َوالتُّ ُِّ‬
‫ْرُّ َم ْمنُونُُّّ‬ ‫تُّفَلَ ُه ُّْمُّاَجْ رُُّّ َ‬
‫غي ُُّ‬ ‫صا ِل َحا ُِّ‬ ‫ع ِملُواُّال َّ‬ ‫ينُّاُّ َمنُواُّ َو َ‬ ‫الَُّّالَّذُّ َُّ‬
‫سا ِفلُّينَُُّّاِ ُّ‬ ‫ث َُُّّمُّ َر َد ْدنَاُّهُُّا َ ْسفَ َُّ‬
‫لُّ َ‬
‫ّللاُُّ ِباَحْ َك ُِّمُّ ْال َحا ِكمُّينَُّ‬
‫ْسُّ ُّ‬‫ينُّاَلَي َُّ‬ ‫فَ َماُّيُ َك ِذب َُّ‬
‫ُكُّبَ ْع ُُّدُّ ِبالدُّ ُِّ‬

‫‪-‬‬
‫‪-‬‬

‫‪684‬‬

‫‪Bil ki:‬‬
‫‪Sâni‬‬ ‫‪-‬‬

‫‪sa-‬‬

‫‪685‬‬

‫‪vücud‬‬ ‫‪sur-‬‬
‫‪lu‬‬
‫‪za‬‬
‫‪daha büyüktür.‬‬
‫‪tü-‬‬
‫‪lük‬‬
‫‪mevcûd‬‬ ‫‪ba-‬‬
‫‪-‬‬
‫‪sadüfün abesiyetle kendiler‬‬ ‫‪-‬‬

‫‪684‬‬
‫‪Tin Sûresi‬‬
‫‪685‬‬
442 MESNEVİ DERSLERİ

rür.
Ve küfür
- kudsî isimlerin cilvelerini ilan eden ölçülü manzum bir kaside,
-
- emaneti yüklenerek en büyük mevcûd
in
fa

gi -
lerden cüz
hayet-
yet
ga
Keza insan maddî, hayvanî, dünyevî hayat cihetinden bir çekirdek gibidir.
Ge
rü-
yüp gider. Manevi hayat cihetinden

eli he-

i, selâmeti ve metaneti cihetiyle,


ser -
ku -
istidat mertebelerinin te-
kes â
ise âlâ bir serçeden yüz derece daha yüksektir. Bu durum onun asli vazifesinin
- mevcûd
- tefekkürle mevcûd
- ibretle nezarette bulunmak,
-
-

bir hayat
Mesela görsek ki bir zât
elbi
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 443

ki bu

için ol

de
ce
mevcûdattan daha
kuvvetli ve daha kudretlidir. Çünkü kendi
veti-

De mevcûdata üstün

Keza insan,
- saltanat-
- kudsî isimlerin hârika
-
- tecelli eden isimlerin hazinelerinde olan cevherleri tartarak bilmesi,
-
- -i mahlû-
kat ve halife-

ِ
ُّ‫ىُّّللا‬ ْ ‫اسُُّّا َ ْنت ُ ُم‬
َ‫ُُّّالفُقَ َرُّا ُءُُّّاِل‬ ُ َّ‫يَُّاُّاَي َهاُّالن‬ 686

ِ
ُّ‫ىُّّللا‬ َ‫ فَ ِفرُّواُّاِل‬Öyleyse Allaha firar edin! 687

Ey kusurlu, aciz, fakir Said! Bil ki:


Senin nefsinde
- nihayetsiz kusur,
- hadsiz acz,
- sonsuz fakr,
-
-

686

687
Zâriyât 50
444 MESNEVİ DERSLERİ

nuldu-
ile terkip edildin. Ta ki
-
-
-
688
-

-
-
- ye-
rek aczini ilan etmen,
-

688
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 445

48.Ders

َُّ ‫نُّ ْالفُ َّج‬


ُّ‫ارُّلَ ِفيُّ َج ِحيم‬ َُّ ‫نُّ ْالَب َْر‬
َُّّ ‫ارُّلَ ِفيُّنَ ِعيمُُّّ َو ِإ‬ َُّّ ‫ِإ‬
689
ebrâr naim (cennetin)dedir ve füccar ise cehennemdedir

Ey gafil Said! Bil ki:

uzunlukta birbirine müsavidir. Lâkin birinde hiç bir zarar olmamakla beraber, -
mütevatir ehl-i - o yolda sülûk edenlerin onda
do
-ehl-i ihtisas
ve ehl-i - -
kuzdur.690 Ancak bu yold
yü -
-
lenir.
691
bu ha-

lundu-
-
luk
-i ve ehl-
fay
ruh ve kalb,
Sol yolda ise, milyonlar ehl-i ihtisas ve -
va -

689
-14
690
Hidayet yolunda onda dokuz menfaat, dalâlet yolunda da onda dokuz zarar
denilmesi nabi-

691

amelleri çöldeki serap gibidir", veya


küller gibidir" linde
446 MESNEVİ DERSLERİ

-
hi lar-

min er.
-

onda dokuzu büyük bir fayda ve cesim bir kâr elde eder.
yle solda gidenler için ise, seyahatle-

ac ya-
yolda gidenler, -bir ikisi müstesna-

zarar -
ra -
timali olan bir yolu, kendisinde yüzde doksan dokuz ihtimalle çok büyük fayda

iman -i ya-
n yoludur. Ehl-i ihtisas ve ehl-i
ve
iti

na -i tevhidi tazammun eder. Kelime-i tevhid ise istinat ve is-


tim r Kadîre; Ke-
rîm, Rahîm olan bir Ganiye tevekkülü tazammun eder.

nu ifade eder:
fayda ve zarar veren yoktur.

ُ ‫ىُّ ْال َحيَ َو‬


ُّ‫ان‬ َُّ ‫َّارُّاْالُّ ِخ َرُّة َُّلَ ِه‬ ُّ ِ‫َو َماُّهُّ ِذُِّهُّ ْال َحيُّوُّة ُُّالد ْنُّيَاُّا‬
َُّّ ‫الَُّّلَ ْهوُُّّ َولَ ِعبُُّّ َوا‬
َُّ ‫ِنُّالد‬
duna gelince,
692

692
Ankebut, 64
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 447

âli-
ki serap hük-
mün
biri -

irini görür müsün ki, efendisi yirmi

gön
Lâkin -
ca
hak
a gidecektir.

de
efen

Yine on ti-

-
693
rüyor? Buna fetva ve
ehli
ihti
vermeye fetva vermiyor?
Hem bu kadar bü
ehem
ehl-
hila -
cih edilmesi gibi, iki ehl-i
a bir-

gün
-
ma

693
448 MESNEVİ DERSLERİ

49.Ders

HAYATIN MUAMMASI

َ ُّ‫تُّ ْال َجحُّي ُُّمُّ ِل ْلغَاو‬


ُّ‫ين‬ َُّ ُّ‫تُّ ْال َجنَّ ُّةُُّ ِل ْل ُمتَّق‬
ُِّ َ‫ينُّ َوب ُِرز‬ ُِّ َ‫َوا ُ ْز ِلف‬

694

Bil ki:

-
dan birinde -

olan sol yolu seçti.

bir
de
ku
o iki köke
-

-
le
695
ku böyle zanda bulundu, ona

ya
- lama-

694
-91
695
Müslim, Tevbe, 1
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 449

lun yolcusu, müba-

- -ü zanla ünsiyet ederek yolda


gidi - -
fade etti?
Yolu üzerind
na

tti. Korktu,
â -
-
yu
ol -

Kor -
ha az. Çünkü bu acîb -
ba

ta
me vel-
lüt etti.

fark

ver
ha
Bu a olan muhabbetinden
ta

der-
-
dü.

bos or.

bir korku içinde.


450 MESNEVİ DERSLERİ

ünsiyet,

hiz
-
duk mek-

Aslan ise, ölümdür.

Beyaz ve siyah iki fare, gündüz ve gecedir.


Ej

-
metlerdir.

T ُّ‫الَّ ُّ ُه َُّو ُّا َ ْل َحىُّ ُّ ْالقَيو ُم‬


ُّ ِ‫الَ ُّاِلُّ ُّهَ ُّا‬ ُّ َ
ُّ ُّ ُ‫ّللا‬ Allah
696
ilâh yoktur. O, Hayy-
lal-

-i
an ve iman için dehliz-i cinandaki rahmet-
Ehl-
âle
-i dalâlet için ölüm
bü ka -
Ehl-i hidayet için
ise, - -
yan- -

696
Bakara, 255
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 451

fun -

HASENAT - RKI

- -i ihtiya-

se
hacâlete müstehak oluyorsun. Lâkin sen kaziyeyi tersine çevirdin ve firavun -
697

aret yapan
-

- e
tak

-
-
let
Vücud, mevcûd -
ma vü-
cuddur. Zarar -
ma

Ademin semeresi, ademe sebep olana verilir. Öyleyse senin fahra ve gurura

Evvela se Rabbindendir.

Üçüncü olarak

birine bile müsavi gelmez.
-
- -

697


ba - - kadere yükler.
452 MESNEVİ DERSLERİ

Dördüncü olarak

Me fi-
ra
-
u
- -
ri
ُّ‫نُّنَ ْف ِس َك‬
ُّْ ‫سيِئ َةُُّّفَ ِم‬ ُّْ ‫كُّ ِم‬
َ ُّ‫ن‬ َ َ ‫ّللاُّ َو َُّماُّا‬
َُّ َ‫صاب‬ َُّ ‫سنَةُُّّفَ ِم‬
ُِّ ُّ‫ن‬ ُّْ ‫كُّ ِم‬
َ ‫نُّ َح‬ َ َ ‫َُّماُّا‬
َُّ َ‫صاب‬

698
Sana gelen her kötül

re-
699

da muhabbet et!

Ey gafil, fuzûli Said! Bil ki:

ve cehlin yüzünden gücün dâhilinde olan hafif ubudiyet vazifesini terk ediyor

700

kalbi

ola
harb ve cihad
da-

698
Nisa, 79
699
diri-

700
-8
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 453

bi-
se zife-
nin vesilelerinde o askeri istihdam eder.
le-

li-
yor.

tah ise, haindir, âsidir, darba ve

-
re
bun

hep zine-
istihdam eder, nimetlerinin
mut
ta
Ne kadar cahilsin ki,
- -
lan
- su-
sun
ye
ya mek-
lerle doldurur.

ْ ‫ُُّّونِ ْع َم‬
ُّ‫ُُّّال َوكُّي ُل‬ َ ُ‫ىُُّّّللا‬
َ ِ‫ َح ْسب‬Allah bana yeter! O ne güzel vekildir.
701

ُُّ ‫ُّىُّونِ ْع َمُُّّالنَّص‬


‫ُّير‬ ْ ‫نِ ْع َم‬
َ ‫ُُّّال َم ْول‬ 702

701
Bkz. Âl-
702
Enfal, 40
454 MESNEVİ DERSLERİ

50.Ders

ُّ‫ان‬
ِ ‫ع‬َ ‫َّاعُِّاِذَاُّ َد‬ ُُّ ُّ‫عنُّىُّفَاِنُّىُّقَرُّيبُُّّاُج‬
ُّ ‫يبُّ َدع َْوُّة َُّالد‬ َُّ َ‫ساَل‬
َ ُّ‫كُّ ِعبَادُّى‬ َ ُّ‫َواِ َذا‬

703
Ba
ُّ‫بُّلَ ُك ْم‬ ُ ‫ا ُ ْد‬
ُّْ ‫عونُّىُّا َ ْست َِج‬
704

ُّ‫عاوُّ ُك ْم‬
َُّ ‫الَُّ ُد‬ ُّْ ُ‫ق‬
ُّ ‫لُّ َماُّيَ ْعبَ ُّواُّبِ ُك ُّْمُّ َربُّىُّلَ ْو‬
705

Bil ki:
Dua bir ibadettir, ibadetin semeresi ise ahirettedir. Dünyevî maksatlar ise,
mah

hü -
mur -

706
Ama

verilmesi ise, icabet edenin hikmetine tabidir.707

703
Bakara, 186
704

705
Furkan, 77
706

707

demektir.
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 455

ay
onu sana vermez.

va

KÖPRÜLER VE BERZAHLAR
Bil ki:
-


isimler olur.

708

acîb

ُّ‫اِلَ ْي ِهُُّّ َم ْر ِجعُ ُك ْم‬ 709

َُّ ُ‫اِلَ ْي ِهُُّّت ُ ْر َجع‬


‫ون‬ O na döndürüleceksiniz. 710

ُُّ ‫ُُّّال َمص‬


‫ُّير‬ ْ ‫َو ِالَ ْي ِه‬ 711

ُِّ ُّ‫َواِلَ ْي ِهُُّّ َما‬


‫ب‬ 712

gi -her ne kadar Allaha isyan


edenler için bir tehdit olsa da- -
ildirir:

708
-
ram, riltilecekleri güne kadar onlar için bir berzah -
ti
709

710
Bakara 28
711
Maide 18
712
456 MESNEVİ DERSLERİ

ran la -
mak-

par -

713
kudsî hadisinin -
-
di bir azaba çevirdi.
-
n âsi
-
hennemine nisbetle cennet gibidir.
-
en -
dikleri Mahbûb- -
terdi.
Hiç mümkün müdür ki, bu hârika güzellik ve mükemmel cemâlde böyle acib
-uygun vakitlerde ver-
mesinin deliliyle-
ar
dir, dir.
Evet, bu muamele, Hz. Peygamberin (a.s.
ol biridir.

Bil ki: -i ihtiyarî ve halk-


âl sinde derinlere dalan baz -

ve
ediyorlar.
Gerçekten de, kâfir veya gafil nefis, gaflet vaktinde her ne kadar zâhiren Onu
is

Kelâm ilmindeki bu iki , ehl-i sahv ve ehl-i huzur olan arifler için, te-

713
Müslim, Tevbe, 1
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 457

vek
Ehl-i g
le-
nin hakîkatine
- -
de -
-i ihtiyarî, imanî ve hâlî
lelere girer, ilmî ve tasavvurî olmaz.

-
Bil ki: Tevazu, bazan tahdis-i nimete münafi olur. Bazan da tahdis-i nimet
ki -
ter

Her nimet için iki cihet olur. Bir cihet, nimete mazhar olana bakar, onu süs-
âlikini
unu î mülkü zanneder. Hiçbir his-
se

yok -i nimet de ancak ve ancak ikinci vec-


-i manevi olur, yoksa temeddüh ve gururu ta-
zammun eder.
714
Ey Yusuf-
- -
-
-i nimet içinde mütevazi olursun.

REKABET VE HASET
Bil ki:
ve
vak
kül

714
458 MESNEVİ DERSLERİ

di lâ -
gösterir ve o kimsenin in
tak dünyevî izhar eder.

ver
Ay -
715

Bil ki:
ke Kerâmet
Al
seçen bir hâmi -

ikincisi daha evlâ ve daha selâmetlidir.


için

ِ ُّ ُّ‫علُّى ُّ ِع ْلم‬
enaniyet ve gururu artar. ‫ع ْندُّى‬ َ ُّ ُ‫ ِانَّ َُّما ُّاُوتُّيت ُ ُّه‬ben buna ancak kendi il-
716
mim
bun hl-i istidraçla orta tabaka-
daki ehl- lma .
-

Bun -
la
iltibasdan yücedir.

ُّ‫حُّبِ َح ْم ِد ِه‬
ُُّ ِ‫سب‬ َُّّ ‫ش ْيءُُّّ ِإ‬
َ ُ‫الُّي‬ ُّْ ‫نُّ ِم‬
َ ُّ‫ن‬ ُّْ ‫َو ِإ‬

715

716
Bkz. Kasas, 78. Kur'anda bu ifade Karunun sözü olarak nazara verilir.
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 459

717

Bil ki:
hu-
sul, huzuru gerektirmez -
-
-
ka
için old

onun bu cehli neslin meydana gelmesine zarar vermez ve engel olmaz. Neslin
de Mâlikinin izdiva gayelerden
sadece bir tanesidir.

Mesela havada
feza yüzünü, bitkilerin

-
718
disi ancak derunundaki aletlerdeki tazyik eleminin zevalini bilir.

Mesela nebatî, hayvanî ve insanî


üslendiren gayelerin husulüne
za
-

ُ‫صالَت َ ُّهُُّ َوتَسْبُّي َح ُّه‬ َ ُّ‫ُكلُُّّقَ ُّْد‬


َ ُُّّ‫ع ِل َم‬
719

-
-
rip tesbihleri, -u
Mut

717

718

bo
719
Nur, 41
460 MESNEVİ DERSLERİ

de
Hakîkat-i hâlde bu masn me-
le
-
h edenler bulunur. Ve hakeza, Süb-
buh-
ُّ‫الَُّّ ُه َو‬ َُّ ‫لُّ َج َاللُ ُّهَُّ َو‬
ُّ ِ‫الُّإِلُّ ُّهَُّإ‬ َُّّ ‫َج‬

R
Bil ki: -
zel belli bir mizan ile ge-
çer belli bir nizam ile
gelirler ve birb belli bir intizam ile sana müteveccih
olurlar.720

YGUSU
Bil ki: Nefiste dirhem gibi incecik bir latîfe var. Bunun ebediyeti rasat için
ve nü
ve
ahi
bun

Bil ki: Gerçekten nefis çok acîb -


ha

ُّ‫ َُّّللاُُُّّأ َ ْعلَ ُم‬-En iyi Allah bilir- 721

720
den geçer, çok
fark

721
si öl-
dür -
da
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 461

tarz
görülüyor.722
Evet, nefsin mahiyetinde
-
- büyük bir ihtiyaç
- ve acîb bir zevk var.
-
ner.
723

i, Rabbine yönelik zâti bir muhabbete


Bil ki:
i gelir, kâfir veya gafil kimsenin
-
meti de - - ona mana-
na ibi ona mana-
â -
724
kût eder.
-

Mesela Kur an der: ‫جا‬


ً ‫سُُّّ ِس َرا‬ َّ ‫( َو َجعَ َلُُّّال‬Allah)
َ ‫ش ْم‬ 725

pen har-
-
âlikiniz
-
lan

3. sualleri.
722

yap
723

riya, tasannu ve tabasbus gibi hâllerden kurtulur.


724

725
Nuh,16
‫‪462‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫‪bü‬‬
‫‪kop‬‬

‫‪ka‬‬ ‫‪mez.‬‬

‫‪Bil ki: Senin Cenâb-‬‬


‫‪dai‬‬ ‫‪ir. Çünkü mülk ve hamd Ona aittir.726‬‬

‫‪DUA‬‬
‫عنِيُّ‬ ‫لُّ َه َذاُّ ْال ِكت َُّ‬
‫َابُّنَائِبُّا ًُّ َ‬ ‫ن‪ُّ،‬يَاُّ َر ِحي ُم‪ُّ،‬يَاُّ َك ِري ُُّم!ُّاِجْ عَ ُّْ‬ ‫يَاُّّللاُ‪ُّ،‬يَاُّ َرحْ مُّ ُُّ‬
‫ش َها َدةُُِّّبَ ْع َُّدُّ َم ْوتِيُّ ِإلَىُّيَ ْو ُِّمُّالد ُِّ‬
‫ِين‪ُّ :‬‬ ‫يرُّهُّ ِذُِّهُّال َّ‬ ‫فِيُّت َ ْك ِر ُِّ‬
‫بُّ ُم َح َّمدُُّّ ْال ُم ْخت َِار‪ُّ ،‬‬ ‫اَللَّ ُه َُّّمُّيَاُّ َر َُّّ‬
‫ار‪ُّ ،‬‬ ‫بُّ ْال َجنَّ ُِّةُّ َوالنَّ ِ‬ ‫يَاُّ َر َُّّ‬
‫ار‪ُّ ،‬‬ ‫نُّ َو ْال َ ْخيَ ِ‬ ‫بُّالنَّبُِّيُّيِ َُّ‬ ‫يَاُّ َر َُّّ‬
‫ينُّ َو ْالَب َْر ِار‪ُّ ،‬‬ ‫الص ِدي ِق َُّ‬ ‫بُّ ِ‬ ‫يَاُّ َر َُّّ‬
‫ار‪ُّ ،‬‬ ‫َارُّ َو ْال ِكبَ ِ‬
‫الصغ ُِّ‬ ‫بُّ ِ‬ ‫يَاُّ َر َُّّ‬
‫ار‪ُّ ،‬‬ ‫بُّ َو ْالَثْ َم ِ‬ ‫بُّ ْال ُحبُو ُِّ‬ ‫يَاُّ َر َُّّ‬
‫َار‪ُّ ،‬‬ ‫ارُّ َو ْال َ ْزه ِ‬ ‫نو ُِّ‬‫بُّ ْال َ َ‬ ‫يَاُّ َر َُّّ‬
‫ار‪ُّ ،‬‬ ‫ارُّ َو ْال َ ْش َج ِ‬ ‫بُّ ْال َ ْن َه ُِّ‬ ‫يَاُّ َر َُّّ‬

‫ْالنُّ َو ْ ِ‬
‫الس َْر ِار‪ُّ ،‬‬ ‫بُّ ْ ِ‬
‫الع ُِّ‬ ‫يَاُّ َر َُّّ‬

‫بُّالَّ ْي ُِّلُّ َوالنَّ َه ُِّ‬


‫ار! ُّ‬ ‫يَاُّ َر َُّّ‬

‫ُكُّ َونُ ْش ِه ُُّدُّ َح َملَ ُّةَُّ َ‬


‫ع ْر ِش َك‪ُّ،‬ونُ ْش ِه ُُّدُّ َج ِمي َُّعُّ َمال ِئ َك ِت َك‪ُّ ُّ،‬‬ ‫نُ ْش ِهد َُّ‬

‫َونُ ْش ِه ُُّدُّ َج ِمي َُّعُّ َم ْخلُوقَاتِ َك‪ُّ ،‬‬

‫كُّ‬
‫يعُّآيَاتِ ُِّ‬
‫تُّ َج ِم ُِّ‬ ‫يعُّأ َ ْو ِليَائِ َك‪َ ُّ،‬وبِ َ‬
‫ش َها َدا ُِّ‬ ‫تُّ َج ِم ُِّ‬
‫ش َها َدا ُِّ‬ ‫يعُّأ َ ْنبِيَائِ َُّ‬
‫كُّ َوبِ َ‬ ‫تُّ َج ِم ُِّ‬
‫ش َها َدا ُِّ‬
‫بِ َ‬

‫‪726‬‬
‫‪ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI‬‬ ‫‪463‬‬

‫تُّ ْال َكا ِئنَا ُِّ‬


‫تُّ‬ ‫تُّ َذ َّرا ُِّ‬
‫ش َها َدا ُِّ‬ ‫صنُو َ‬
‫عا ِت َك‪َ ُّ،‬و ِب َ‬ ‫يعُّ َم ْ‬
‫تُّ َج ِم ُِّ‬ ‫الت َّ ْك ِوي ِنيَّ ُِّةُّ َو ْال َكالَ ِميَّ ِة‪َ ُّ،‬و ِب َ‬
‫ش َها َدا ُِّ‬
‫صلَ َواتِ َك‪ُّ ُّ،‬‬
‫لُّ َ‬ ‫علَ ْي ُِّهُّأ َ ْف َ‬
‫ض ُُّ‬ ‫كُّ َ‬
‫تُّ َحبِي ِب َُّ‬ ‫َو ُم َر َّكبَاتِ َها‪َ ُّ،‬و ِب َ‬
‫ش َها َدا ُِّ‬

‫تُّقُ ْرآنِ َك‪ُّ ،‬‬


‫ش َها َدا ُِّ‬ ‫لكُّال َّ‬
‫ش َها َداتِ‪َ ُّ،‬وبِ َ‬ ‫ش َها َدت ُ ُّهُُّ ِل َج ِم ُِّ‬
‫يعُّتِ َُّ‬ ‫ْال ُمت َ َ‬
‫ض ِمنَ ُِّةُّ َ‬

‫ص َمدُ‪ْ ُّ،‬ال َحقُُّّ‬


‫اح ُُّدُّ ْال َ َحدُ‪ْ ُّ،‬الفَ ْر ُُّدُّال َّ‬
‫بُّ ْالو ُجودِ‪ْ ُّ،‬ال َو ِ‬ ‫ّللاُُّ ْال َو ِ‬
‫اج ُُّ‬ ‫تُّ ُّ‬ ‫ِبأَنُّا َُّّ ُكلَّنُّا َُّنَ ْش َه ُُّدُّ ِبأنَّ َُّ‬
‫كُّأ َ ْن َُّ‬
‫ير‪ْ ُّ،‬ال ُمت َ َك ِل ُم‪ُّ ،‬‬
‫ص ُ‬‫س ِمي ُُّعُّ ْالبَ ِ‬
‫ِيرُّ ْال َم ِريدُ‪ُّ،‬ال َّ‬
‫ين‪ْ ُّ،‬ال َحيُُّّ ْالقَيو ُم‪ْ ُّ،‬ال َع ِلي ُُّمُّ ْال َح ِكي ُم‪ْ ُّ،‬القَد ُُّ‬
‫ْال ُم ِب ُ‬

‫كُّ ْال َ ْس َما ُُّءُّ ْال ُح ْسنَى‪ُّ .‬‬


‫لَ َُّ‬

‫كُّلَ َُّ‬
‫ك‪ُّ.‬‬ ‫كُّ َُّ‬
‫الُّش َِريِ َُّ‬ ‫الَُّّأ َ ْن َُّ‬
‫تُّ َوحْ َد َُّ‬ ‫الَُّإِلُّ ُّهَُّإِ ُّ‬ ‫َونَ ْش َه ُُّدُّأ َ ُّْ‬
‫نُّ ُّ‬

‫كُّ ْال َح ْم ُُّد‪ُّ .‬‬ ‫كُّ ْال ُم ُُّ‬


‫لك‪َ ُّ.‬ولَ َُّ‬ ‫لَ َُّ‬

‫وبُّ ِإلَي َُّ‬


‫ْك‪ُّ ..‬‬ ‫كُّ َونَت ُ ُُّ‬ ‫َونَ ْست َ ْغ ُ‬
‫فر َُّ‬

‫سولُ َك‪ُّ ُّ،‬‬ ‫َو َك َذاُّنَ ْش َه ُُّدُّبِأ َ َُّّ‬


‫نُّ ُم َح َّمدُّا ًُّ َ‬
‫ع ْبد َُك‪َ ُّ،‬ونَبِي َك‪َ ُّ،‬و َحبِيب َُك‪َ ُّ،‬و َر ُ‬

‫س ْلت َ ُّهُُّ َرحْ َم ُّةًُّ ِل ْلعَالَ ِم َُّ‬


‫ين‪ُّ ..‬‬ ‫أ َ ْر َ‬
‫ص َحا ِب ُِّهُّأَبَ َُّدُّ ْاْل ِبد َُّ‬
‫ِينُّ‬ ‫علَىُّآ ِل ُِّهُّ َوأ َ ْ‬
‫علَ ْي ُِّهُّ َو َ‬
‫س ِل ُّْمُّ َ‬
‫لُّ َو َ‬ ‫فَ َ‬
‫ص ُِّ‬

‫ن‪ُّ ..‬‬
‫نُّآم ِي َُّ‬
‫نُّآم ِي َُّ‬
‫آم ِي َُّ‬
464 MESNEVİ DERSLERİ

Ya Allah, ya Rahman, ya Rahîm, ya Kerîm!


-

Ey Muhammed-
Ey cennetin ve cehennemin Rabbi!

â
Ey küçüklerin ve büyüklerin Rabbi!
Ey habbelerin ve meyvelerin Rabbi!

Ey gece ve gündüzün Rabbi!727


-
-
- tekvinî ve
-
-
-
ef
- -

Sen - vücud, Vahid-i Ehad, Ferd-i Samed, Hakk- -


Kayyum, Alîm-i Hakîm, Kadîr-i Mürîd, Semî-
esma-

se
Kez
ve rasulündür. Onu âlemlere rahmet olarak gönderdin.

Âmin.. Âmin.. Âmin..

727
-i Kebirin 53. bölümüdür.
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 465

51.Ders

ُّ‫ُون‬ َُّّ ‫نسُّ ِإ‬


ِ ‫الُّ ِليَ ْعبُد‬ َُّ ‫ال‬ َُّّ ‫تُّ ْال ِج‬
ِ ْ ‫نُّ َو‬ ُُّ ‫َو َماُّ َخلَ ْق‬
728

Sâni - -
id! Bil ki:

dolu hazineleri ve gizli defineleri var,


hay acîb fenlere ve hadsiz hârika ilimlere
marifeti var.

-
-
-
- ve marifetinin antika eserlerini izhar etmek, yani manevi kemâl, cemâl ve
celâlini iki vecihle

ha
na le tanzim etti, ilimlerinin eserleriyle
mühürledi, lezzetli yiyecek ve nimetlerle sofralar serdi. Ve hakeza daha bunlar
gi

san

vecihleri

onlara diyordu:

728
Zariyat, 56
466 MESNEVİ DERSLERİ

-
m

gösteriniz.
Bu ihsanlar ile size muhabbetini gösteriyor, siz de ona muhabbet ediniz.

Siz
Ve hakeza daha bunlar gibi öyle birinin girenlere söyle münasip sözler
söyledi.

üs -selâmu aleyk! Böyle bir saraya senin gibi biri yidi-


le-
di iler.

la -
lundu.
r
kesil
Sar
et
Sen de b n ve o maksat-
de -

insan
ve de

çek-
ler
O melik ise, ezel -
729

-
ma
730

729

730
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 467

âlemlerdir.
leridir.
Yemekler ise, onun rahmetinin hârika meyveleridir.

cilveleridir.

bun tleridir.
O muallim üstad ve Onun refikleri ve tilmizleri ise, efendimiz Hz. Muham-
- salatu ves- -
hum).
- selâm).
Seyir ve ziy
hay
- -
ta
nefis -
731
Hat
süeda ve ebrâr - -
del
saltanat- -
tiler.
bih-
te bulundular. Rahmet hazine le
732

ken
medih vazifesini ifa ettiler.

istihsanda bulundular.
-
se
-
ret içinde bir marifetle mukabele ettiler, û cize-

731
Furkan, 44
732
kür-
468 MESNEVİ DERSLERİ

leri Seni anlatmakla beraber


Sonra rahmetinin süslü meyveleriyle kendisini onlara sevdirmesine muhab-
bet
-
kür

la
kâi
ilan ediyor; bütün rahmet ve nimet semerelerinin manzum kasideleri mahlûka-

mevcûd ri-
ya ve kemâlini, cemâl ve celâlini izhar etmesine; muhabbet, hayret ve mahviyet
içinde bir secde ile mukabele ettiler.

suâl ile mukabelede bulundular.

ile .
Sonra kâinat - ububiyetini ilan etmesine tevhid ve itaat

ile mukabele ettiler.


-
fevkinde yümn-ü iman ve emanetle mücehhez emin birer halife oldular.
- Selâma davet etti. Onla-
-
et
, inkâr ettiler ve - -
küfür ile bütün mevcûd -
-
gayr-i mütenahi bir cezaya müstehak oldular.
Ey miskin Said!

medeni terbiye, mide ve hevesata hizmet etmektir? Veya zannediyor musun ki

senin hayat makinende ve-


sa -
me
ek
On de-
ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI 469

ha
ha

- Esma- -

- dergâh- rububiyetinde hâl ve kâlinle ubudiyetini ilan etmek.
- -i ezelinin nazar- leri-
nin parlak cevherleriyle görülmek ve süslenmek.733
- hiy-
ye

- Sonra mevcûd -
lamak.
- -
celliyat derecelerini güzelce idraktir.
Sen
hayret verici eserlerine bir hazine, bir harita, bir numune, bir fezleke, bir mikyas,
bir mizan ve bir fihristedir.
-
kelimedir.

ise, kendisinde temessül edeni hissetmesi,


ay idir.
-
ninle müsavi olamazlar. Çünkü câ

ُّ‫ِيُّ ْال ُمؤْ ِم ِن‬


َُّ ‫ع ْبد‬ ُُّ ‫سعُنِيُّقَ ْل‬
َ ُّ‫ب‬ َ َ‫س َماءُُّّ َوي‬ ُّ ‫سعُنِيُّأ َ ْرضُُّّ َو‬
َ َُّ‫ال‬ َ َ‫َماُّي‬
734

733
-i ezeli, Cenâb-

734
Aclûni, II, 195
‫‪470‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫الر ِحيْم‬ ‫الرحْ منُّ َّ‬ ‫بس ُِّْمُّّللاُُّّ َّ‬


‫ُّ‬
‫ع ْدلُ‪ُّ،‬يَاُّقُد ُُّ‬
‫وس‪ُّ .‬‬ ‫ن‪ُّ،‬يَاُّ َر ِحي ُم‪ُّ،‬يَاُّفَ ْردُ‪ُّ،‬يَاُّ َحي‪ُّ،‬يَاُّقَيو ُم‪ُّ،‬يَاُّ َح َك ُم‪ُّ،‬يَاُّ َ‬ ‫ّللاُ‪ُّ،‬يَاُّ َرحْ مُّ ُُّ‬ ‫يَاُّ َ ُّ‬
‫ظ ُِّم‪ُّ.‬‬‫كُّ ْال َ ْع َ‬ ‫قُّاِس ِْم َُّ‬ ‫بِ َح ُِّ‬
‫كُّ ْالَحْ َك ِم‪ُّ،‬‬ ‫تُّفُ ْرقَانِ َُّ‬ ‫قُّآيَا ُِّ‬ ‫َوبِ َح ُِّ‬
‫تُّ ُو ُجو ِدنَاُّ‬ ‫كُّ ْال َ ْك َر ُِّمُّبِعَ َد ُِّدُّ َذ َّرا ُِّ‬ ‫سو ِل َُّ‬ ‫سيِ ِدنَاُّ ُم َح َّمدُُّّ َر ُ‬ ‫علَىُّ َ‬ ‫لُّ َ‬ ‫ص ُِّ‬
‫َ‬
‫ع ْم ِرنَاُّ َو َحيَاتِنَا‪ُّ،‬‬ ‫قُّ ُ‬ ‫تُّ َدقَا ِئ ُِّ‬ ‫عا ِش َرا ُِّ‬ ‫َوبِعَ َد ُِّدُّ َ‬
‫ور)ُّ‬‫بُّالن ُِّ‬ ‫ط َّال ُِّ‬ ‫نُّ ُ‬
‫ع ُِّةُّ ِم ُّْ‬‫علَىُّنَا ِش ُِّرُّهُّ ِذُِّهُّ ْال َمجْ ُمو َ‬ ‫علَ ْينَا ( َو َ‬ ‫َُّوُّأ َ ْن ِـز ُّْ‬
‫لُّ َ‬
‫ط ِمئْن َُّ‬
‫َانُّ‬ ‫اال ْ‬ ‫ينُّ َو ْ ِ‬
‫س ِكينَ ُّةَُّ َوالت َّ ْم ِك َُّ‬ ‫ورُّال َّ‬ ‫لُّالنَّ ُِّ‬ ‫سائِ ُِّ‬ ‫علَىُّ َ‬
‫طلَبَ ُِّةُّ َر َ‬ ‫َو َ‬
‫كُّ ْال ُم ْخت ُِّ‬
‫َارُّ ُّ‬ ‫لُّنَبيِ َُّ‬ ‫بُّوآ ُِّ‬ ‫ص َحا ُِّ‬ ‫علَىُّأ َ ْ‬ ‫تُّ َ‬ ‫َك َماُّأ َ ْنـزَ ْل َُّ‬
‫سالَ ُم‪ُّ ،‬‬ ‫صالَُّة ُُّ َوال َّ‬ ‫علَ ْي ُِّهُّال َّ‬ ‫َ‬
‫صُّ َو ْاليَ ِق َُّ‬
‫ينُّ‬ ‫انُّ ْالخَا ِل َُّ‬ ‫س ِكينَ ُّةَُّ َو ْالي َم َُّ‬ ‫ورُّال َّ‬ ‫لُّالن ُِّ‬ ‫سائِ ُِّ‬‫طلَبَ ُِّةُّ َر َ‬ ‫علَىُّ َ‬ ‫علَ ْينَاُّ َو َ‬ ‫لُّ َ‬ ‫َوأ َ ْن ِـز ُّْ‬
‫ان‪..‬‬‫آنُّ َو ْالي َم ُِّ‬ ‫صا ِدقَ ُّةَُّ َو ْال َمت َانَ ُّةَُّ ْالَت ََُّّمُّفِيُّ ِخ ْد َم ُِّةُّ ْالقُ ْر ُِّ‬ ‫لُّ َوالنِيَ ُّةَُّال َّ‬ ‫ام َُّ‬‫ْال َك ِ‬

‫‪Ya Allah, ya Rahman, ya Rahîm, ya Ferd, ya Hayy, ya Kayyum, ya Hakem, ya‬‬


‫!‪Adl, ya Kuddüs‬‬
‫‪an-‬‬ ‫‪-i Ek-‬‬

‫‪Bize ve Risale-‬‬ ‫‪-‬‬


‫‪biyy-‬‬
‫‪Bize ve Risale-‬‬ ‫‪hâlis‬‬
‫‪iman, kâmil yakîn‬‬
‫ُّ‬
‫‪ŞEMME’NİN ÜÇÜNCÜ PARÇASI‬‬ ‫‪471‬‬

‫حُّقُلُوبَنَاُّبِإِع ُِّ‬
‫ْالنُّ‬ ‫ال ْسالَ ِم‪َ ُّ،‬وفَ ِر ُّْ‬ ‫شعَائِ ُِّرُّ ْ ِ‬ ‫نُّ َ‬ ‫ع ُّْ‬‫تُّ َ‬ ‫تُّ ْال َهائِ َال ُِّ‬ ‫عنُّا َُّبِ َد ْف ُِّعُّالبِ ْد ِعيَّا ُِّ‬ ‫نُّفَزَ َ‬ ‫َو ِآم ُّْ‬
‫ورُّ ُّ‬
‫لُّالن ُِّ‬ ‫سائِ ُِّ‬ ‫انُّ َوبِنَ ْش ُِّرُّ َر َ‬ ‫الز َم ُِّ‬ ‫بُّ َّ‬ ‫نُّقَ ِري ُِّ‬ ‫ال ْسالَ ِميَّ ُِّةُّفِيُّ ْالعَالَ ُِّمُّ َ‬
‫ع ُّْ‬ ‫شعَائِ ُِّرُّ ْ ِ‬ ‫ال َّ‬
‫الس َْال ُِّم‪.‬‬ ‫عالَ ُِّمُّ ْ ِ‬‫ْنُّ َ‬ ‫اجُّبَي َُّ‬
‫الر َو ُِّ‬ ‫لُّ َّ‬ ‫بِ َك َما ُِّ‬
‫اوزُّ ْال ُم ْل ِحد َُّ‬
‫ِين‪ُّ ..‬‬ ‫نُّت َ َج ُِّ‬ ‫ورُّ ِم ُّْ‬ ‫سالَ ُِّةُّالن ُِّ‬ ‫طلَبَ ُّةَُّ ِر َ‬‫س ِل ُّْمُّ َ‬ ‫س ِل ُّْمُّدِينَنَُّاُّ َو َ‬
‫س ِل ْمنَاُّ َو َ‬ ‫َو َ‬
‫ِينُّ َوالد ْنياُّ‬‫سالَ َمةَ‪َ ُّ،‬و ْالعَافِي ُّةَُّ ِفيُّالد ُِّ‬ ‫ورُّال َّ‬ ‫لُّالن ُِّ‬ ‫سا ِئ ُِّ‬ ‫طلَبَ ُّةَُّ َر َ‬ ‫قُّ َ‬ ‫ار ُز ُّْ‬ ‫ار ُز ْقنَاُّ َو ْ‬ ‫َو ْ‬
‫َواْل ِخ َرةُِّ‪ُّ .‬‬ ‫ْ‬
‫لُّ َداءُُّّ َواجْ عَ ْلنَاُّ َواجْ عَ ْل ُه ُّْمُّ‬ ‫نُّ ُك ُِّ‬ ‫آنُّ ِشفَا ًُّءُّلَنَاُّ َولَ ُه ُّْمُّ ِم ُّْ‬ ‫لُّ ْالقُ ْر َُّ‬ ‫ضنَاُّ َواجْ عَ ُِّ‬ ‫فُّأ َ ْم َرا َ‬ ‫َوا ْش ُِّ‬
‫ين‪ُّ .‬‬ ‫َ‬
‫بُّالعَال ِم َُّ‬ ‫ْ‬ ‫ّللُّ َر ُِّ‬ ‫ْ‬
‫نُّ َوال َح ْم ُُّدُّ ِ ُِّ‬ ‫ً‬
‫ينُّ َدائِمُّاُّآميِ َُّ‬ ‫شا ِك ِر َُّ‬ ‫ِينُّال َّ‬
‫امد َُّ‬ ‫ْ‬
‫نُّال َح ِ‬ ‫ِم َُّ‬
‫ن‪ُّ ..‬‬ ‫ينُّآميِ َُّ‬ ‫صحْ ِب ُِّهُّأَجْ َم ِع َُّ‬ ‫سيِ ِدنَاُّ ُم َح َمدُُّّ َوآ ِل ُِّهُّ َو َ‬ ‫علَىُّ َ‬ ‫صلَّىُّ ُّ‬
‫ّللاُُّ َ‬ ‫َو َ‬

‫‪sûre‬‬ ‫‪-‬‬

‫‪âlemde‬‬ ‫‪-i Nurun âlem-i‬‬


‫‪kalb‬‬
‫‪selâmet ver, dinimize selâmet ver, Risale-i‬‬
‫‪Nura ve talebelerine selâmet ver.‬‬
‫‪Bizi ve Nur Talebelerini din, dünya ve ahiret hususunda selâmet ve afiyetle‬‬

‫‪devâ‬‬

‫‪- âlemîn.‬‬

‫‪Âmin.‬‬
472 MESNEVİ DERSLERİ

On Birinci Risale

Bil ki -
ter leri-

iz
‫‪ŞU’LE‬‬ ‫‪473‬‬

‫‪52.Ders‬‬

‫يم ُّ‬
‫الرحُّ ُِّ‬ ‫نُّ َّ‬ ‫الرحْ مُّ ُِّ‬ ‫ّللاُّ َّ‬‫بِس ُِّْمُّ ُِّ‬
‫علَىُّ«ُّا َ ْل َح ْم ُُّدُّ‬ ‫ّللُّ َ‬‫اّلل‪ُّ..‬ا َ ْل َح ْم ُُّدُّ ِ ُِّ‬
‫يقُّ ِب ُِّ‬ ‫ّلل‪َ ُّ..‬ك َماُّيَ ِل ُُّ‬ ‫ّللا‪ُِّ ِ ُّ..‬‬ ‫علَىُّ ُِّ‬ ‫اّلل‪َ ُّ..‬و َ‬ ‫ّللا‪َ ُّ..‬وبِ ُِّ‬ ‫نُّ ُِّ‬ ‫ا َ ْل َح ْم ُُّدُّ ِم َُّ‬
‫الُّنِ َهايَةُّ‪ُّ .‬‬ ‫لُّفِيُّ َد ُّْورُُّّ َدائِرُُّّبِ َ ُّ‬ ‫س ُُّ‬‫س ْل َ‬‫سلُُّّيَت َ َ‬ ‫س ْل ُ‬ ‫سلُُّّ َوبِت َ َ‬ ‫س ْل ُ‬ ‫يبُّ ِفيُّت َ َ‬ ‫ُورُّبِأَنَابِ َُّ‬ ‫ّللُّ»ُّبِ َدورُُّّيَد ُُّ‬ ‫ُِّ‬
‫لُّ ِعنَايَةُُّّ َو ِح ْك َمة‪ُّ،‬‬ ‫يُّ ُك ُِّ‬ ‫ْنُّيَ َد ُّْ‬‫لُّنِ ْع َمةُُّّ َو َرحْ َمة‪َ ُّ،‬وبَي َُّ‬ ‫يُّ ُك ُِّ‬ ‫ْنُّيَ َد ُّْ‬ ‫اَللُّ ُه َّمُّ ِإنَّاُّنُقَ ِد ُُّمُّ ِإلَي َُّ‬
‫ْكُّبَي َُّ‬
‫لُّ َُّز ْه َرةُُّّ‬‫يُّ ُك ُِّ‬‫ْنُّيَ َد ُّْ‬ ‫لُّ َحيَ َُّوانُُّّ َونَبَات‪َ ُّ،‬وبَي َُّ‬ ‫يُّ ُك ُِّ‬ ‫ْنُّيَ َد ُّْ‬ ‫لُّ َحيَاةُُّّ َو َم َماة‪َ ُّ،‬وبَي َُّ‬ ‫يُّ ُك ُِّ‬ ‫ْنُّيَ َد ُّْ‬‫َوبَي َُّ‬
‫لُّ‬‫يُّ ُك ُِّ‬ ‫ظامُُّّ َو ِميزَ ان‪َ ُّ،‬وبَ َُّ‬
‫ينُّيَ َد ُّْ‬ ‫لُّنِ َ‬ ‫يُّ ُك ُِّ‬ ‫ْنُّيَ َد ُّْ‬
‫ص ْبغَة‪َ ُّ،‬وبَي َُّ‬ ‫ص ْنعَةُُّّ َو ِ‬ ‫لُّ َ‬ ‫يُّ ُك ُِّ‬ ‫ْنُّيَ َد ُّْ‬ ‫َوث َ َم َرة‪َ ُّ،‬وبَي َُّ‬
‫ش َها َدُّة ًُّ‬ ‫تُّال َعالَ ُِّمُّ َو ُم َر َّكبَاتِ َهاُّ َ‬ ‫ْ‬ ‫س ُكونُُّّ َو َح َر َكةُُّّفِيُّ َذ َّرا ُِّ‬ ‫ُ‬

‫‪- Allahtan,‬‬
‫‪- Allah ile,‬‬
‫‪- Allaha,‬‬
‫‪Allah içindir.‬‬
‫‪- borularla zincirleme bir teselsül içinde müte-‬‬
‫‪sel‬‬ ‫‪- elhamdülillah.735‬‬
‫‪-‬‬
‫‪- her inayet ve hikmet,‬‬
‫‪- her hayat ve memât,‬‬
‫‪- her hayvan ve nebat,‬‬
‫‪- her çiçek ve meyve,‬‬
‫‪-‬‬
‫‪- her nizam ve mizan,‬‬
‫‪-‬‬
‫‪takdim ediyoruz ki:‬‬

‫لكُّ َولَ ُّهُُّ ْال َح ْمدُ‪ُّ،‬يُحْ ييُّ َوي ُِميتُ ‪ُّ،‬‬


‫يكُّلَهُ‪ُّ،‬لَ ُّهُُّ ْال ُم ُُّ‬
‫الَُّش َِر َُّ‬ ‫الَُّّ َُّ‬
‫ّللاُّ َوحْ َدُّهُُّ ُّ‬ ‫نَ ْش َه ُُّدُّأ َ ُّْ‬
‫نُّ َُّ‬
‫الُّإِلُّ ُّهَُّإِ ُّ‬
‫ش ْيءُُّّقَدِيرُّ‪ُّ..‬‬ ‫لُّ َ‬ ‫علَىُّ ُك ُِّ‬ ‫بِيَ ِدُِّهُّ ْال َخي ُْر‪َ ُّ،‬و ُه َُّوُّ َ‬
‫‪735‬‬
‫‪-‬‬
‫‪resinde muhâldirler. Çünkü ikisi nihayetsizlik iktiza ettiklerinden ve mümkinat dairesi‬‬
‫‪mü‬‬ ‫‪-‬‬ ‫‪-i vücuba taallûk eden‬‬
‫‪hamd ise, o gayr-‬‬ ‫‪evir ve teselsülle gayr-‬‬
‫‪yer‬‬ ‫‪-‬‬
‫‪bili-‬‬
‫‪riz.‬‬
‫‪474‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫ين‪ُّ .‬‬‫سلَ ُّهُُّ َرحْ َم ُّةًُّ ِل ْلعَالَ ِم َُّ‬ ‫سولُ ُّهُُّأ َ ْر َ‬‫ع ْب ُدُّهُُّ َونَبِي ُّهُُّ َو َحبِيبُ ُّهُُّ َو َر ُ‬ ‫َونَ ْش َه ُُّدُّأ َ َُّّ‬
‫نُّ ُم َح َمدُّا ًُّ َ‬
‫ْنُّ‬
‫عي ُِّ‬ ‫سُّ ِه َدايَتِ َك‪َ ُّ،‬و َ‬ ‫نُّأَس َْر ِار َك‪َ ُّ،‬وش َْم ِ ُّ‬ ‫ح َّمدُُّّبَحْ ُِّرُّأ َ ْن َو ِار َك‪َ ُّ،‬و َم ْع َد ُِّ‬ ‫علَىُّ ُم َُّ‬ ‫لُّ َ‬ ‫اَللُّ ُه َُّّمُّ َ‬
‫ص ُِّ‬
‫لُّ َرحْ َمتِ َك‪ُّ،‬‬ ‫لُّ َم َحبَّتِ َك‪َ ُّ،‬وتِ ْمثَا ُِّ‬ ‫ص ْن ُِّعُّقُد َْرتِ َك‪َ ُّ،‬و ِمثَا ُِّ‬ ‫يكُُّّ ُ‬
‫انُّ ُح َّجتِ َك‪َ ُّ،‬و َم ِل ِ‬ ‫س ُِّ‬ ‫ِعنَايَتِ َك‪َ ُّ،‬و ِل َ‬
‫ُ‬
‫بُّكلُُّّ‬ ‫صحْ ُِّ‬ ‫لُّ َو َ‬ ‫ُ‬
‫لُّك ُّ‬ ‫علىُّآ ُِّ‬ ‫َ‬ ‫سلِينَ ‪َ ُّ،‬و َ‬ ‫ْ‬
‫اءُّ َوال ُم ْر َ‬ ‫ْ‬ ‫َ‬ ‫ْ‬
‫سائِ ِرُُّّالنبِيَ ُِّ‬ ‫علىُّ َ‬ ‫َ‬ ‫َ‬
‫قُّ ِإلي َْك‪َ ُّ،‬و َ‬ ‫بُّالخ َْل ُِّ‬ ‫َوأ َ َح ُِّ‬
‫تُّ‬‫س َم َاوا ُِّ‬ ‫لُّال َّ‬ ‫نُّأ َ ْه ُِّ‬ ‫ينُّ ِم ُّْ‬
‫صا ِل ِح َُّ‬ ‫ِكُّال َّ‬ ‫علَىُّ ِعبَاد َُّ‬ ‫كُّ ْال ُمقَ َّربِينَ ‪َ ُّ،‬و َ‬ ‫علَىُّ َم َالئِ َكتِ َُّ‬ ‫أَجْ َمعِينَ ‪َ ُّ،‬و َ‬
‫ين‪.‬‬‫اح ِم َُّ‬‫الر ِ‬ ‫كُّيَاُّأ َ ْر َح َُّمُّ َ‬‫ضينَ ‪ُّ،‬بِ َرحْ َمتِ َُّ‬ ‫َو ْال َ َر ِ‬
‫‪-‬‬
‫‪- O, birdir‬‬
‫‪-‬‬
‫‪-‬‬
‫‪-‬‬
‫‪-‬‬
‫‪-‬‬
‫‪-‬‬
‫‪le‬‬
‫‪- Râhimin,‬‬
‫‪-‬‬
‫‪-‬‬
‫‪-‬‬
‫‪-‬‬
‫‪- hüccetinin dili,‬‬
‫‪-‬‬ ‫‪-‬‬
‫‪- muhabbetinin misali,‬‬
‫‪- rahmetinin timsali‬‬
‫‪- ve en sevgili mahlûkun olan Peygamberimiz‬‬
‫‪mür‬‬
‫‪arz‬‬

‫ُّ‬
‫انُّ ُم َح َمدُُّّ ُّ‬
‫س ُِّ‬‫ِكُّهُّ َذاُّ ْالعَالَ ُُّمُّ ِب ِل َ‬
‫حُّ ِب َح ْمد َُّ‬ ‫س ِب ُُّ‬‫نُّيُ َ‬‫َكُّ َياُّ َم ُّْ‬ ‫س ْب َحان َُّ‬ ‫ُ‬
‫ك‪ُّ .‬‬ ‫كُّ َوأَت َُُّّمُّت َ ْس ِليَما ِت َُّ‬
‫صلَ َوا ِت َُّ‬‫لُّ َ‬ ‫ض ُُّ‬‫علَ ْي ُِّهُّأ َ ْف َ‬
‫َ‬
‫ك‪ُّ .‬‬ ‫علَ ْي ُِّهُّأ َ ْن َمىُّبَ َر َكاتِ َُّ‬
‫ارُّ ُم َح َّمدُُّّ َ‬ ‫كُّالد ْنيَاُّبِآث َ ُِّ‬ ‫حُّلَ َُّ‬
‫سبِ ُُّ‬ ‫نُّت ُ َ‬ ‫َكُّيَاُّ َم ُّْ‬ ‫س ْب َحان َُّ‬‫ُ‬
‫كُّ‬
‫ظ َمتِ َُّ‬‫ع َ‬ ‫شُّ َ‬ ‫ع ْر ِ ُّ‬‫تُّ َ‬‫اج َدُّة ًُّتَحْ َُّ‬ ‫س ِ‬ ‫ضُّ َ‬ ‫ِكُّ ْال َ ْر ُُّ‬ ‫حُّبِ َح ْمد َُّ‬ ‫سبِ ُُّ‬‫نُّت ُ َ‬ ‫َكُّيَاُّ َم ُّْ‬
‫س ْب َحان َُّ‬
‫ُ‬
‫ك‪ُّ .‬‬ ‫علَ ْي ُِّهُّأ َ ْز َكىُّت َِحيَّاتِ َُّ‬ ‫انُّ ُم َح َّم ِدهَاُّ َ‬ ‫س ُِّ‬ ‫بِ ِل َ‬
ŞU’LE 475

ُُّ ‫ونُّ َو ْال ُمؤْ ِمن‬


ُّ‫َات‬ َُّ ُ‫كُّ ْال ُمؤْ ِمن‬ َُّ َ‫حُّل‬
ُُّ ِ‫سب‬
َ ُ‫نُّي‬ ُّْ ‫َكُّيَاُّ َم‬ َُّ ‫س ْب َحان‬ ُ
ُّ.ً ‫س ْر َمدُّا‬ َ ًُّ ‫كُّأَبَدُّا‬َُّ ُ ‫صلَ َوات‬َ ُّ‫علَ ْي ُِّه‬ َ ُّ‫انُّ ُم َح َّم ِد ِه ُّْم‬ ُِّ ‫س‬ َ ‫بِ ِل‬
ُُّّ‫كُّ ُم َح َّمد‬ َُّ ‫انُّ َحبِي ِب‬ ُِّ ‫س‬َ ‫كُّبِ ِل‬ َُّ ‫س ِب ُح‬ َ ُ ‫َكُّأ‬ َُّ ‫س ْب َحان‬ ُ
ُّ،‫س َال ِم َك‬ َ ُّ‫ل‬ ُُّ ‫كُّ َوأَجْ َُّم‬ َُّ ِ‫ص َالت‬ َ ُّ‫ل‬ ُُّ ‫علَ ْي ُِّهُّأ َ ْك َم‬َ
ُّ .ُ‫كُّ َك َماُّتَقَبَّلت َ ُّهُُّ ِمن ُّه‬ َُّ ِ‫فَتَقَب َُّّْلُّ ِمنِيُّبِ َرحْ َمت‬

âlem Muhammedin diliyle Sana hamd ve tes-

dünya Muhammedin eserleriyle Sana tesbih

arz medar- -
(En güzel ta-
hiy )
erkek- mümessilleri
olan Muhammedin diliyle Seni tesbih ederler. (Ebedi ve sermedi olarak salâvat-
la
Ben de Habibin Muhammedin diliyle Seni tes-
bih ediyorum bi-
hat
‫‪476‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫‪Bil ki:‬‬
‫حُّبِ َح ْمدِهُّ‬ ‫الَُّّيُ َ‬
‫سبِ ُُّ‬ ‫ش ْىءُُّّاِ ُّ‬ ‫ِنُّ ِم ُّْ‬
‫نُّ َ‬ ‫نُّ َوا ُّْ‬
‫نُّفُّي ِه َُّّ‬ ‫س ْب ُُّعُّ َواْالَ ْر ُُّ‬
‫ضُّ َو َم ُّْ‬ ‫حُّلَ ُّهُُّال َّ‬
‫سمُّ َو ُُّ‬
‫اتُّال َّ‬ ‫تُ َ‬
‫سبِ ُُّ‬
‫‪tesbih ederler.‬‬
‫‪736‬‬
‫‪ayetinin umum ifade‬‬
‫‪eden azamet-‬‬
‫‪merdiven basama‬‬
‫‪737‬‬
‫‪dam‬‬

‫‪tef‬‬ ‫‪kalble gelecek ifadeleri‬‬


‫‪dinle ve benimle beraber oku:‬‬

‫وف‪ِ ُّ،‬ب ُم ْع ِجزَ ا ُِّ‬


‫تُّ‬ ‫كُّيَاُّ َم ْع ُر ُ‬ ‫قُّ َم ْع ِرفَ ِت َُّ‬ ‫َر‪َ ُّ-‬ح َُّّ‬ ‫نُّ َمعَا ِش َُّرُّ ْالبَش ُِّ‬ ‫َاكُّ‪-‬نَحْ ُُّ‬ ‫َكُّ َماُّ َع َر ْفن َُّ‬ ‫س ْب َحان َُّ‬ ‫ُ‬
‫ك‪ُّ ..‬‬ ‫يعُّ َمو ُجو َدا ِت َُّ‬
‫تُّ َج ِم ُِّ‬ ‫يعُّ َم ْخلُوقَا ِت َك‪َ ُّ،‬و ِبت َ ْع ِريفَا ُِّ‬ ‫تُّ َج ِم ُِّ‬ ‫َوصيفَا ُِّ‬ ‫َج ِم ِ َ ْ َ ِ َ َ ِ ِ‬
‫ت‬ ‫ب‬ ‫و‬ ‫ُّ‬ ‫ُّ‬
‫ك‬ ‫ت‬ ‫ا‬‫ع‬ ‫و‬ ‫ُ‬ ‫ن‬ ‫ص‬ ‫م‬ ‫ُّ‬ ‫ُّ‬
‫يع‬
‫َك! ُّ‬
‫حُّب ُْرهَان َُّ‬ ‫ض َُّ‬‫َكُّ َوأَو َ‬ ‫طان َُّ‬ ‫س ْل َ‬
‫ظ َُّمُّ ُ‬ ‫َكُّ َماُّأ َ ْع َ‬ ‫س ْب َحان َُّ‬ ‫ُ‬
‫تُّ‬‫يعُّ َم ْخلُوقَا ِت َك‪َ ُّ،‬وبِ َذ َوا ُِّ‬ ‫ور‪ُّ،‬بِأ َ ْل ِسنَ ُِّةُّ َج ِم ُِّ‬ ‫كُّيَاُّ َم ْذ ُك ُ‬ ‫قُّ ِذ ْك ِر َُّ‬ ‫َكُّ َماُّ َذ َك ْرن َُّ‬
‫َاكُّ َح َُّّ‬ ‫س ْب َحان َُّ‬ ‫ُ‬
‫ك‪ُّ ..‬‬ ‫َ‬
‫بُّكائِنَاتِ َُّ‬ ‫تُّ ِكت َا ُِّ‬ ‫َ‬
‫يعُّك ِل َما ُِّ‬ ‫سُّ َج ِم ُِّ‬ ‫ُ‬ ‫ْ‬ ‫َ‬
‫عاتِ َك‪َ ُّ،‬وبِأنف ِ ُّ‬ ‫ُ‬
‫صن و َ‬ ‫يعُّ َم ْ‬ ‫َج ِم ُِّ‬
‫ك!‬‫لُّ ِذ ْك َر َُّ‬‫كُّ َماُّأ َ َج َُّّ‬‫سب َحانَُّ َُّ‬ ‫ُ‬

‫‪cize‬‬ ‫‪mev-‬‬
‫‪cûd‬‬ ‫‪û‬‬ ‫‪-‬‬
‫‪lu‬‬

‫‪a‬‬ ‫‪-‬‬

‫‪ede‬‬
‫!‪Seni tenzih ederiz, zikrin ne kadar da yüce‬‬

‫ور‪ُّ،‬‬ ‫ش ْك ِر َُّ‬
‫كُّيَاُّ َم ْش ُك ُ‬ ‫قُّ ُ‬ ‫َاكُّ َح َُّّ‬
‫ش َكرن َُّ‬ ‫َكُّ َماُّ َ‬ ‫سب َحان َُّ‬ ‫ُ‬
‫صائِ ِر‪ُّ،‬‬ ‫ارُّ َذ ِويُّ ْالبَ َ‬ ‫علَىُّأ َ ْن َ‬
‫ظ ُِّ‬ ‫كُّ َ‬ ‫سانَاتِ َُّ‬
‫يعُّإحْ َ‬ ‫بِأَثْنِيَ ُِّةُّ َج ِم ُِّ‬
‫ُوسُّ ْال َ ْش َهادِ‪ُّ،‬‬
‫علَىُّ ُرؤ ِ ُّ‬ ‫تُّ َ‬ ‫قُّ ْال َكائِنَا ُِّ‬ ‫سو ُِّ‬ ‫كُّفِيُّ ُ‬ ‫يعُّنِعَ ِم َُّ‬ ‫تُّ َج ِم ُِّ‬‫َوبِإِع َْالنَا ُِّ‬
‫‪736‬‬

‫‪737‬‬
‫‪ŞU’LE‬‬ ‫‪477‬‬

‫تُّ ُّ‬‫لكُّالث َّ َم َرا ُِّ‬ ‫غ ُِّةُّتِ َُّ‬ ‫كُّ ْال ُم ْف ِر َ‬ ‫تُّ َرحْ َمتِ َُّ‬ ‫يعُّث َ َم َرا ُِّ‬ ‫تُّنَشَائِ ُِّدُّ َج ِم ُِّ‬ ‫ش َها َدا ُِّ‬ ‫َوبِ َ‬
‫ان‪ُّ ..‬‬ ‫امُّ َو ْال ِميزَ ُِّ‬ ‫ظ ُِّ‬ ‫الن َ‬ ‫بُّ ِ‬ ‫فِيُّقَوا ِل ُِّ‬
‫َك! ُّ‬
‫س َُّعُّ َرحْ َمت َُّ‬ ‫َكُّ َماُّأ َ ْو َ‬ ‫س ْب َحان َُّ‬ ‫ُ‬
‫كُّ‬‫يعُّ َم ْخلُوقَاتِ َُّ‬ ‫كُّ َو َج ِم ُِّ‬ ‫يعُّ َمالَئِ َكتِ َُّ‬ ‫كُّيَاُّ َم ْعبُو َُّدُّ َج ِم ُِّ‬ ‫قُّ ِعبَا َدتِ َُّ‬ ‫َاكُّ َح َُّّ‬ ‫عبَ ْدن َُّ‬ ‫َكُّ َماُّ َ‬ ‫س ْب َحان َُّ‬ ‫ُ‬
‫ت‪.‬‬ ‫َّ‬
‫َافُّالت ْم ِجي َدا ُِّ‬ ‫صن ُِّ‬ ‫تُّ َوأ ْ‬‫َ‬ ‫اعُِّال ِعبَا َدا ُِّ‬ ‫ْ‬ ‫نو ُّ‬ ‫يعُّأ َ‬‫َ‬ ‫بِ َج ِم ُِّ‬
‫س ْب ُُّعُّ َوال َ ْر ُُّ‬
‫ضُّ‬ ‫اتُّال َّ‬ ‫س َم َاو ُُّ‬ ‫حُّلَ ُّهُُّال َّ‬‫سبِ ُُّ‬ ‫نُّ﴿ت ُ َ‬ ‫كُّيَاُّ َم ُّْ‬ ‫قُّت َ ْس ِبي َح َُّ‬ ‫َاكُّ َح َُّّ‬ ‫سبَّحْ ن َُّ‬ ‫َكُّ َماُّ َ‬ ‫س ْب َحان َُّ‬ ‫ُ‬
‫حُّبِ َح ْم َدُِّه﴾‪ُّ..‬آ َمنَّا‪ُّ ُّ..‬‬ ‫سبِ ُُّ‬ ‫الُّيُ َ‬‫َّ‬ ‫ش ْيءُُّّإِ ُّ‬ ‫نُّ َوإِنُّ ِمنُّ َ‬ ‫َو َمنُّفِي ِه َُّّ‬
‫كُّ ْال َمالَئِ َك ُّةُُّبِأَجْ نَا ِس َهاُّ ْال ُمتَفَا ِوت َ ِة‪ُّ ُّ،‬‬ ‫حُّلَ َُّ‬ ‫سبِ ُُّ‬ ‫نُّت ُ َ‬ ‫َكُّيَاُّ َم ُّْ‬ ‫س ْب َحان َُّ‬ ‫نَعَ ُّْم‪ُ ..‬‬
‫ع ُِّة‪ُّ .‬‬‫ارهَاُّ ْال ُمتَن َِو َ‬ ‫بِأَل ِسنَتِ َهاُّ ْال ُم ْخت َ ِلفَ ِة‪ُّ،‬بَأ َ ْذ َك ِ‬
‫ع َوا ِل ِم َها‪ُّ،‬‬ ‫انُّ َ‬ ‫ع َوا ِل ِم َها‪َ ُّ،‬وأ َ ْر َك ُِّ‬ ‫َاتُّبِأ َ ْفواُِّهُّ َ‬ ‫كُّهُّ ِذُِّهُّ ْال َكائِن ُُّ‬ ‫حُّلَ َُّ‬ ‫سبِ ُُّ‬ ‫نُّت ُ َ‬ ‫َكُّيَاُّ َم ُّْ‬
‫س ْب َحان َُّ‬ ‫ُ‬
‫تُّ ُج ْزئِيَّاتِ َها‪ُّ،‬‬ ‫تُّأ ْن َوا ِع َها‪َ ُّ،‬و ُح َجي َْرا ُِّ‬ ‫َ‬ ‫ضائِ َها‪َ ُّ،‬و ُج ْزئِيَّا ُِّ‬ ‫اءُّأ ْع َ‬ ‫َ‬ ‫َ‬
‫اءُّأ ْر َكانِ َها‪َ ُّ،‬وأجْ زَ ُِّ‬ ‫َ‬ ‫ض ُِّ‬ ‫َوأ َ ْع َ‬
‫ظا َماتِ َهاُّ ْال َح ِكي َم ِة‪َ ُّ،‬و َم َو ِازينِ َهاُّ ْالعَا ِليَ ِة‪ُّ،‬‬ ‫يرُّ َذ َّراتِ َها؛ُّبِأ َ ْل ِسنَ ُِّةُّنِ َ‬ ‫تُّ َذ َّراتِ َهاُّ َوأَثِ ُِّ‬ ‫َوبِفُ َو ْي َها ُِّ‬
‫كُّ ْال َح ِك ُِّ‬
‫يم‪ُّ .‬‬ ‫صن ِع َُّ‬ ‫ظو َم ِة‪َ ُّ،‬و َُّكُّْي ِفيَّاتِ َهاُّ ْال َم ُو ُزونَ ُِّةُّبِ ُ‬ ‫َوأَحْ َوا ِل َهاُّ ْال َم ْن ُ‬
‫ورهَاُّ‬ ‫ي ُح ُ‬ ‫ساتِينِ َهاُّبِنَشَائِ َُّدُّ ُِّه َُّ‬ ‫ِكُّ ْال َجنَّ ُّةُُّبِأ َ ْفواُِّهُّبَ َ‬ ‫حُّبِ َح ْمد َُّ‬ ‫سبِ ُُّ‬ ‫نُّت ُ َ‬ ‫َكُّيَاُّ َم ُّْ‬‫س ْب َحان َُّ‬ ‫ُ‬
‫تُّث َ َم َراتِ َهاُّ ْال َم ُو ُزونَ ُِّة‪ُّ ُّ..‬‬ ‫ارهَا‪َ ُّ،‬و ُمتَشَابِ َها ُِّ‬ ‫تُّأ َ ْش َج ِ‬ ‫ظو َما ُِّ‬ ‫ورهَا‪َ ُّ،‬و َم ْن ُ‬ ‫ص ِ‬ ‫صائِ ُِّدُّقُ ُ‬ ‫َوقَ َ‬
‫ض َّرتِ َها‪ُّ .‬‬ ‫كُّأ َ ْشبا ُه َهاُّ ُهنَاُّ ِفيُّ َ‬ ‫حُّلَ َُّ‬ ‫سبِ ُُّ‬ ‫َك َماُّت ُ َ‬
478 MESNEVİ DERSLERİ

Ey
-
- ilanla -
la,
- -

hak

Seni tenzih ederi


-
medik.

ten tesbih edemedik. Âmenna.


le-
riy
-
de
-
de
-
- âli muvazeneleri,
- manzum hâlleri
- ve mevzûn keyfiyetlerinin dilleriyle Seni tesbih ediyorlar.
Cennet
-
-
-
-
- mevzûn meyvelerinin sa-
738
li

738
Kuma
ra
dünya ve ahiret için geçerlidir.
‫‪ŞU’LE‬‬ ‫‪479‬‬

‫كُّهُّ ِذُِّهُّ‬ ‫حُّلَ َُّ‬ ‫سبِ ُُّ‬ ‫سُّ َو ْالقَ َم َر‪ُّ،‬ت ُ َ‬ ‫ش ْم َُّ‬ ‫س َّخ َُّرُّال َّ‬ ‫ارُّ َو َ‬ ‫لُّ َوالنَّ َه َُّ‬ ‫بُّاللَّ ْي َُّ‬ ‫نُّيُقَ ِل ُُّ‬ ‫َكُّيَاُّ َم ُّْ‬ ‫س ْب َحان َُّ‬ ‫ُ‬
‫ام َهاُّ ِفيُّ‬ ‫َ‬
‫انُّنِظ ِ‬ ‫س ُِّ‬ ‫وم َها‪ِ ُّ،‬ب ِل َ‬ ‫تُّن ُج ِ‬ ‫ُ‬ ‫ُ‬
‫وج َها‪ِ ُّ،‬بأفواُِّهُّش ُمو ِس َهاُّبِ َك ِل َما ُِّ‬ ‫ْ‬ ‫َ‬ ‫تُّب ُُر ِ‬ ‫ُ‬
‫س َم َاواتُ ‪ُّ،‬بِ َمنظو َما ُِّ‬ ‫ْ‬ ‫ال َّ‬
‫سخ ِريَّتِ َها‪ُّ،‬‬ ‫َّ‬ ‫ْ‬ ‫ْ‬
‫ام َهاُّفِيُّ ِزينَتِ َها‪َ ُّ،‬وتَللئِ َهاُّ ِفيُّ ِحش َمتِ َها‪َ ُّ،‬وان ِقيا ِدهَاُّفِيُّ ُم َ‬ ‫ُ‬ ‫ْ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫ْ‬
‫ِميزَ انِ َها‪َ ُّ،‬وان ِتظ ِ‬
‫سكوتِ َها‪َ ُّ،‬و ِحك َمتِ َهاُّفِيُّ َح َر َكاتِ َها‪ُّ .‬‬ ‫ْ‬ ‫ُ‬ ‫سكونَتِهاُّفِيُّ ُ‬ ‫ُ‬ ‫َو ُ‬
‫اح َهاُّ‬ ‫عو ِدهَاُّ َوب ُُروقِ َهاُّ َو ِريَ ِ‬ ‫اتُّ ْال َج ُِّوُّبِأ َ ْف َواُِّهُّ ُر ُ‬ ‫طبَقَ ُُّ‬ ‫كُّ َ‬ ‫حُّلَ َُّ‬ ‫سبِ ُُّ‬ ‫نُّت ُ َ‬ ‫َكُّيَاُّ َم ُّْ‬ ‫س ْب َحان َُّ‬ ‫ُ‬
‫َ‬
‫تُّل َمعَاتِ َهاُّ َوقَط َراتِ َها‪ُّ ُّ،‬‬ ‫َ‬ ‫ارهَا‪ُّ،‬بِ َك ِل َما ُِّ‬ ‫َ‬ ‫َ‬
‫س َحابِ َهاُّ َو ِش َهابِ َهاُّ َوأ ْمط ِ‬ ‫َو َ‬
‫ام َهاُّفِيُّ ِميزَ انِ َهاُّ ِفيُّغَايَاتِهاُّ َُّوث َ َم َراتِ َها‪ُّ .‬‬ ‫ظ ِ‬ ‫انُّنِ َ‬ ‫س ُِّ‬ ‫بِ ِل َ‬
‫كُّبِ ُم َح َّم ِدهَاُّ َوقُ ْرآنِ َها‪ُّ،‬بَأ َ ْف َواُِّهُّ‬ ‫ظ َم ُِّةُّقُد َْرتِ َُّ‬ ‫اج َدُّة ًُّ ِلعَ َ‬ ‫س ِ‬ ‫رضُّ َ‬ ‫كُّ ْال َ ُُّ‬ ‫حُّلَ َُّ‬ ‫سبِ ُُّ‬ ‫نُّت ُ َ‬ ‫َكُّيَاُّ َم ُّْ‬ ‫س ْب َحان َُّ‬ ‫ُ‬
‫ص ْوتِيَّةُُّّ‪ُ -‬ه َماُّ‬ ‫ص َواتُُّّ َواِ ْهتِزَ ازَ اتُُّّ َ‬ ‫َ‬
‫ارهَا‪َ ُّ،‬وبِأ ْ‬ ‫ارهَاُّ َوأ ْش َج ِ‬ ‫َ‬ ‫َ‬
‫ورهَاُّ َو ِجبَا ِل َهاُّ َوأ ْن َه ِ‬ ‫بُ ُح ِ‬
‫َ‬
‫وريَّةُُّّ‪ُ -‬ه َماُّأ ْنبِيَا ُؤهَاُّ َوأو ِليَا ُؤهَا‪ُّ-‬‬ ‫َ‬ ‫ورانِيبَّةُُّّ َو ُح ُروفُُّّنُ ِ‬ ‫َحيَ َوانَات ُ َهاُّ َونَبَات َات ُ َها‪َ ُّ-‬وبِ َك ِل َماتُُّّنُ َ‬
‫ْ‬
‫ام َهاُّ َو ِميزَ انِ َهاُّ َو َحيَاتِهاُّ َو َم َماتِها‪َ ُّ،‬وفَق ِرهَاُّ َويَ ْب ِس َها‪َ ُّ،‬وتَبَر ِج َهاُّ َوت َزَ يُنِ َها‪ُّ ُّ،‬‬ ‫ظ ِ‬ ‫انُّنِ َ‬ ‫س ُِّ‬‫بِ ِل َ‬
‫يم‪ُّ .‬‬ ‫كُّال َح ِك ُِّ‬ ‫ص ْن ِع َُّ‬ ‫يمُّ َو ُ‬ ‫كُّ ْال َك ِر ُِّ‬ ‫بِإ ِ ْذنِ َُّ‬
‫تُّ‬ ‫ظو َما ُِّ‬ ‫بُّ َم ْخلُوقَاتِ َها‪َ ُّ-‬وبِ َم ْن ُ‬ ‫ع َجائِ ُُّ‬ ‫يُّ َ‬ ‫ورُّبِ َك ِل َماتُُّّ‪ِ -‬ه َُّ‬ ‫كُّالبُ ُح ُُّ‬ ‫حُّلَ َُّ‬ ‫سبِ ُُّ‬ ‫نُّت ُ َ‬ ‫َكُّيَاُّ َم ُّْ‬ ‫س ْب َحان َُّ‬ ‫ُ‬
‫ام َهاُّ َو ِميزَ انِ َهاُّ َو ِح ْك َمتِ َهاُّ َوغايَاتِ َها‪ُّ .‬‬ ‫ظ ِ‬ ‫انُّنِ َ‬ ‫س ُِّ‬ ‫نَغَ َماتِ َهاُّبِ ِل َ‬
‫لُّ ِبأَفُواُِّهُّ‬ ‫كُّ ْال ِجبَا ُُّ‬ ‫حُّلَ َُّ‬ ‫سبِ ُُّ‬‫لُّأ َ ْوت َادُّا ً‪ُّ.‬ت ُ َ‬ ‫ضُّ ِم َهادُّا ًُّ َو ْال ِجبَا َُّ‬ ‫لُّ ْال َ ْر َُّ‬ ‫نُّ َجعَ َُّ‬ ‫َكُّيَاُّ َم ُّْ‬ ‫سبُحْ اَن َُّ‬
‫َازنِ َها‪ُّ .‬‬ ‫ظا َما ِتهاُّ َو َم َو ِازينِ َهاُّ َوغَايَاتِ َهاُّ َو َمخ ِ‬ ‫انُّنِ َ‬ ‫س ُِّ‬ ‫ارهَا‪ُّ،‬بِ ِل َ‬ ‫ارهَاُّ َوأ ْش َج ِ‬ ‫َ‬ ‫عيُونِ َهاُّوأ َ ْن َه ِ‬ ‫ُ‬
‫ش ْيءُُّّ َحيُّ‪ُّ .‬‬ ‫لُّ َ‬ ‫اءُّ ُك َُّّ‬ ‫نُّ ْال َم ُِّ‬ ‫لُّ ِم َُّ‬‫نُّ َجعَ َُّ‬ ‫َكُّيَاُّ َم ُّْ‬ ‫س ْب َحان َُّ‬ ‫ُ‬
‫ضائِ َهاُّ‬ ‫اس َهاُّ َو ِح ِسيَّاتِ َهاُّ َو ِج َهازَ اتِ َهاُّ َوأ َ ْع َ‬ ‫َاتُّ ِبأ َ ْف َواُِّهُّ َح َو ِ‬ ‫كُّال َحيَ َوان ُُّ‬ ‫حُّلَ َُّ‬ ‫س ِب ُُّ‬ ‫نُّت ُ َ‬ ‫َويَاُّ َم ُّْ‬
‫َ‬
‫ظا َماتِ َهاُّ َو َم َو ِازينِ َها‪َ ُّ،‬و ِبأ ْسئِلَ ُِّةُّ‬ ‫َ‬
‫عقُو ِل َهاُّ َوقُلو ِب َها‪ِ ُّ،‬بأل ِسنَ ُِّةُّنِ َ‬ ‫ُ‬ ‫ص ْبغَتِ َهاُّ َو ُ‬ ‫ص ْنعَتِ َهاُّ َو ِ‬ ‫َو َ‬
‫ارهَا‪َ ُّ،‬وتَقَلبَاتِ َهاُّ ُّ‬ ‫ط ِ‬ ‫َ‬
‫ع َواتِ َهاُّ َُّوتَنَع َماتِ َهاُّفِيُّأ ْو َ‬ ‫اِ ْستِ ْع َدا َداتِ َهاُّ َواحْ تِيَا َجاتِ َهاُّ َو َد َ‬
‫ط َو ِارهَاُّ َو َحيَاتِ َهاُّ َو َم َما ِت َها‪.‬‬ ‫فِيُّأ َ ْ‬
480 MESNEVİ DERSLERİ

le-
riyle,
-
-
-
-
- sessizlik içinde sükûnetlerinin
-
; gök gürültüleri,
-

diliyle Seni tesbih eder.


arz,

-
-
- nurani kelimeler ve nur
-
izn-i kerîmin ve sun- -
bih eder.
denizler, acîb

eder.

lar izan, gayelerinin

739
Seni tenzih ederiz.
Hayvanlar kalb la-

is
fark

ُّ

739
Bkz. Enbiya, 30
‫‪ŞU’LE‬‬ ‫‪481‬‬

‫ِكُّ ْال َه َوا ُُّمُّ ِفيُّ ْال َه َو ُِّ‬


‫اءُّ ِع ْن َُّدُّ َد َو َرا ِن َهاُّ ِبزَ ْمزَ َم ُِّةُّهَزَ َجا ِت َهاُّ‬ ‫حُّ ِب َح ْمد َُّ‬ ‫نُّت ُ َ‬
‫س ِب ُُّ‬ ‫َكُّ َياُّ َم ُّْ‬
‫س ْب َحان َُّ‬
‫ُ‬

‫انُّ‬ ‫ش ْكرُّا ًُّلَ َك‪ُّ،‬بِ ِل َ‬


‫س ُِّ‬ ‫س َجعَاتِ َهاُّ َونَغَ َماتِ َهاُّ ُ‬ ‫ارهَاُّ َم َُّعُّأ َ ْف َر ِ‬
‫اخ َهاُّبِ َ‬ ‫ُورُّفِيُّأ َ ْو َك ِ‬
‫ش ْك ِر َك‪َ ُّ،‬والطي ُُّ‬
‫بِ ُ‬

‫علَىُّ ِإحْ َ‬
‫سا ِن َك‪ُّ،‬‬ ‫ص ْنعَ ِت ِه َماُّ َونُقُو ِش ِه َماُّ َو ِزينَ ِت ِه َماُّ َك َماُّتُنَا ِديَ ُِّ‬
‫انُّ َ‬ ‫ام ِه َماُّ َو ِميزَ ا ِن ِه َما‪َ ُّ،‬و َ‬
‫ظ ِ‬‫ِن َ‬

‫تُّ ِن ْع َمتِ َك‪ُّ،‬‬ ‫كُّ ِفيُّ َو ْق ُِّ‬


‫تُّتَلَذُ َذا ِت ِه َماُّبِث َ َم َرا ُِّ‬ ‫ش ْك ِر َُّ‬
‫ارُّ ُ‬ ‫كُّبِإ ِ ْ‬
‫ظ َه ُِّ‬ ‫علَىُّنِ ْع َمتِ َُّ‬
‫انُّ َ‬
‫َصي َح ُِّ‬
‫َوت ِ‬

‫ِكُّ ْال َحش ََر ُُّ‬


‫اتُّ ِفيُّقَ َر ِارهَاُّ ِب َد ْم َد َم ِت َها‪ُّ،‬‬ ‫حُّ ِب َح ْمد َُّ‬ ‫ك‪َ ُّ..‬ك َماُّت ُ َ‬
‫س ِب ُُّ‬ ‫َوتَنَع َما ِت ِه َماُّ ِبآث َ ُِّ‬
‫ارُّ َرحْ َم ِت َُّ‬

‫ص َو ِر ِه َماُّ َوأ َ ْش َكا ِل ِه َماُّ‬ ‫ارهَاُّبِغ َْمغَ َمتِ َهاُّبِأ َ ْل ِسنَ ُِّةُّ ِن َ‬
‫ظا َماتِ ِه َماُّ َو َم َو ِازينِ ِه َماُّ َو ُ‬ ‫َو ْالو ُح ُُّ‬
‫وشُّفِيُّقِفَ ِ‬
‫َوتَنَع َما ِت ِه َماُّ ْال َك ِري َم ُِّةُّ َوتَقَلبَا ِت ِه َماُّ ْال َح ِكي َم ُِّة‪ُّ ..‬‬

‫ُّ ُّ‬ ‫كُّ َو َماُّأ َ ْنفَ َُّذُّ ُح ْك َم َُّ‬


‫ك!‬ ‫ص ْنعَ َُّ‬
‫فُّ ُ‬ ‫َكُّ َماُّأ َ ْل َ‬
‫ط َُّ‬ ‫س ْب َحان َُّ‬
‫ُ‬

‫َاحُّأ َ ْك َم ِ‬
‫ام َها‪ُّ،‬‬ ‫وحُّ ِع ْن َُّدُّا ْن ِفت ُِّ‬ ‫ص ِر َيحُّا ًُّ ِبغَايَ ُِّةُّ ْال ُو ُ‬
‫ض ُِّ‬ ‫كُّ ْال َ ْش َج ُُّ‬
‫ارُّ َ‬ ‫حُّلَ َُّ‬ ‫نُّت ُ َ‬
‫س ِب ُُّ‬ ‫َكُّ َياُّ َم ُّْ‬
‫س ْب َحان َُّ‬
‫ُ‬

‫صانِ َها؛ُّبِأ َ ْف َواُِّهُّ‬


‫علَىُّأَيَادِيُّأ َ ْغ َ‬ ‫ارهَا‪َ ُّ،‬و َر ْق ِ ُّ‬
‫صُّبَنَاتِ َهاُّ َ‬ ‫َوت َزَ ايُ ُِّدُّأ َ َ‬
‫وراقِ َها‪َ ُّ،‬وت َ َكا ُم ُِّ‬
‫لُّثِ َم ِ‬
‫انُّ ِن َ‬
‫ظا َما ِت َهاُّ‬ ‫َّاح َك ُِّةُّ ِب ِل َ‬
‫س ُِّ‬ ‫َارهَاُّ ْال ُمتَبَ ِس َم ِة‪َ ُّ،‬وأ َُّثْ َم ِ‬
‫ارهَاُّالض ِ‬ ‫أ َ ْو َرا ِق َهاُّ ْالخ ِ‬
‫َض َر ِة‪َ ُّ،‬وأ َ ْزه ِ‬
‫وم َهاُّاللَّذِي َذةِ‪َ ُّ،‬وأ َ ْل َوانِ َهاُّ ْال َج ِميلَ ِة‪َ ُّ،‬و َر َوا ِئ ِح َهاُّاللَّ ِطيفَ ِة‪َ ُّ،‬ونُقُو ِش َهاُّ‬ ‫َو ِميزَ انِ َهاُّ َو ُ‬
‫طع ُ ِ‬

‫فُّ‬ ‫لُّ َرأْفَ ِت َك‪َ ُّ،‬وت ِ‬


‫َص ُُّ‬ ‫علَىُّ َك َما ُِّ‬ ‫سنَ ِة‪َ ُّ،‬و ِزينَ ِت َهاُّ ْال ُم ْست َْم ِل َح ُِّة‪َ ُّ..‬ك َماُّت ُ َم ِجد َُّ‬
‫ُكُّ َوتُنَادِيُّ َ‬ ‫ْال ُم ْستَحْ َ‬

‫صنُو َ‬
‫عاتِ َك؛ُّ‬ ‫َكُّ ِل َم ْ‬
‫ست َُّ‬ ‫تُّأ َ ْس َما ِئ َك‪َ ُّ،‬وتُفَ ِس ُُّرُّت َ َحببَ َُّ‬
‫كُّ َو ِسيَا َ‬ ‫فُّ َجلَ َوا ُِّ‬
‫صفَا ِت َك‪َ ُّ،‬وتُعَ ِر ُُّ‬ ‫ت َ َج ِليَا ُِّ‬
‫تُّ ِ‬

‫كُّ َوتَعَهد َُّ‬


‫ِكُّ‬ ‫تُّ َجلَ َوا ُِّ‬
‫تُّت َ َحب ِب َُّ‬ ‫تُّلَ َمعَا ُِّ‬ ‫نُّقَ َ‬
‫ط َرا ُِّ‬ ‫ارهَاُّ ِم ُّْ‬ ‫حُّ ِم ُّْ‬
‫نُّ ِشفَاُِّهُّ ِث َم ِ‬ ‫ش ُُّ‬
‫ِب َماُّيَت ََر َ‬

‫ِل َم ْخلُوقَاتِ َُّ‬


‫ك‪..‬‬

‫ِك!‬
‫كُّ ِفيُّت ََودد َُّ‬ ‫نُّلُ ْ‬
‫طفَ َُّ‬ ‫سا ِن َك‪َ ُّ،‬وأ َ ْزيَ َُّ‬
‫فُّب ُْرهَان ََكُُّّ ِفيُّ ِإحْ َ‬ ‫كُّ َماُّأ َ ْل َ‬
‫ط َُّ‬ ‫س ْب َحا ِن َُّ‬
‫ُ‬
482 MESNEVİ DERSLERİ

havadaki böcekler

Sa
-
mereleriyle lezzetlendikleri ve rahmetinin eserleriyle keyiflendikleri vakitte ni-
me
Hem bunlar gibi dahi demdemeleriyle, de-
-
ret -
meleri dilleriyle Seni tesbih ederler.

-
rak
hük -
çek
- nizam,
- mizan,
- leziz tatlar,
- güzel renkler,
- latîf kokular,
-
-
-
- rele-
riyle
- -ü senada bulunuyor, nida ediyorlar.
-
-
740
-
Seni tenzih ederiz, ihsan
gösteren lütfun ne kadar da zinetli!

740

hâlin
‫‪ŞU’LE‬‬ ‫‪483‬‬

‫َارهَاُّ‬ ‫انُّ ِع ْن َُّدُّتَنَو ُِّرُّأ َ ْزه ِ‬ ‫وحُّ َو ْالبَيَ ُِّ‬ ‫ض ُِّ‬ ‫لُّ ْال ُو ُ‬ ‫َاتُّبِ َك َما ُِّ‬ ‫كُّالنَّبَات ُُّ‬ ‫حُّلَ َُّ‬ ‫سبِ ُُّ‬ ‫نُّت ُ َ‬ ‫َكُّيَاُّ َم ُّْ‬ ‫س ْب َحان َُّ‬ ‫ُ‬
‫تُّ‬‫سنَابِ ِل َهاُّبِ َك ِل َما ُِّ‬ ‫يرهَاُّ َو َ‬ ‫َ‬ ‫ُ‬ ‫َ‬
‫ام ِهاُّ َواشتِ َدا ُِّدُّ ُحبُوبِ َها‪ُّ،‬بِأفواُِّهُّأزَ ا ِه ِ‬ ‫ْ‬ ‫َافُّأك َم ِ‬ ‫ْ‬ ‫َ‬ ‫ْ‬
‫َوتَبَس ُِّمُّبَنَاتِ َهاُّ َوان ِكش ُِّ‬
‫ق‪َ ُّ..‬ك َماُّ‬ ‫َ‬
‫قُّ َو ِميزَ انِ َهاُّال َد ُِّ‬ ‫َ‬
‫ام َهاُّال َر ُِّ‬ ‫ْ‬ ‫َ‬
‫انُّنِظ ِ‬ ‫س ُِّ‬ ‫ُ‬
‫ورهَاُّال َموزونَ ُِّةُّبِ ِل َ‬ ‫ْ‬ ‫ظو َم ُِّةُّ َوبُذُ ِ‬ ‫َحبَّاتِ َهاُّ ْال َم ْن ُ‬
‫كُّ َوتُفَ ِس ُُّرُّ‬ ‫كُّ َوت َ ْذ ُك ُُّرُّأَس َما َء َُّ‬ ‫صفَا ِت َُّ‬ ‫فُّ ِ‬ ‫َص ُُّ‬ ‫نُّ َوجْ ُِّهُّت َ َحببِ َك‪َ ُّ،‬وت ِ‬ ‫ع ُّْ‬‫كُّ َوت َ ِشفُُّّ َ‬ ‫ُكُّ َوتُعَ ِرفُ َُّ‬ ‫ت ُ َم ِجد َُّ‬
‫سنَابِ ِل َهاُّ‬ ‫َانُّ َ‬ ‫يرهَاُّ َوأ َ ْسن ُِّ‬ ‫ُونُّأَزَ ا ِه ِ‬ ‫عي ُِّ‬ ‫نُّ ُ‬ ‫ط ُُّرُّ ِم ُّْ‬ ‫ِكُّبِ َماُّيَتَقَ َ‬ ‫كُّإِلَىُّ ِعبَاد َُّ‬ ‫كُّوتَعَرفَ َُّ‬ ‫ت ََود َد َُّ‬
‫ك‪..‬‬ ‫كُّإِلَىُّ َم ْخلُوقَاتِ َُّ‬ ‫ِكُّ َوتَعَرفِ َُّ‬ ‫تُّت ََودد َُّ‬ ‫تُّ َجلَ َوا ُِّ‬ ‫ش َحا ُِّ‬ ‫نُّ َر َ‬ ‫ِم ُّْ‬
‫نو َرُّهُُّ َو َماُّأَحْ َالُّهُُّ َو َماُّأ َ ْزيَنَ ُّهُ! ُّ‬ ‫َكُّ َو َماُّأ َ َ‬ ‫فُّب ُْرهَان َُّ‬ ‫ط َُّ‬ ‫َكُّ َماُُّّأ َ ْل َ‬ ‫س ْب َحان َُّ‬ ‫ُ‬
‫كُّ ْال َمعَاد ُُّ‬
‫ِنُّ‬ ‫حُّلَ َُّ‬ ‫سبِ ُُّ‬ ‫اس‪ُّ،‬ت ُ َ‬ ‫شدِيدُُّّ َو َمنَافِ ُُّعُّ ِللنَّ ِ‬ ‫لُّ ْال َحدِي َُّدُّفِي ُِّهُّبَأْسُُّّ َ‬ ‫نُّأ َ ْنـزَ َُّ‬ ‫َكُّيَاُّ َم ُّْ‬ ‫سبَ َحان َُّ‬ ‫ُ‬
‫ُ‬
‫َاصيَّاتِ َهاُّ َوفَ َوائِ ِدهَاُّ َونُقو ِش َهاُّ َوت َزَ يِينَاتِ َها‪ُّ،‬‬ ‫اص َهاُّ َوخ ِ‬ ‫نوا ِع َهاُّ َوأجْ نَا ِس َهاُّ َوأ ْش َكا ِل َهاُّ َوخ ََو ِ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫بِأ َ َ‬
‫ص ُِّة‪ُّ .‬‬ ‫صو َ‬ ‫ص ُِّةُّ َو َم َو ِازينِ َهاُّ ْال َم ْخ ُ‬ ‫صو َ‬ ‫ظا َماتِ َهاُّ ْال َم ْر ُ‬ ‫انُّنِ َ‬ ‫س ُِّ‬ ‫بِ ِل َ‬
‫كُّ َوقُد َْر ِت َك‪ُّ،‬‬ ‫َاص ُُّرُّبِاجْ تِ َما َعاتِ َهاُّ ْال ُم ْنت َِظ َم ُِّةُّبِأ َ ْم ِر َُّ‬ ‫كُّ ْالعَن ِ‬ ‫حُّلَ َُّ‬ ‫سبِ ُُّ‬ ‫نُّت ُ َ‬ ‫َكُّيَاُّ َم ُّْ‬ ‫سب َحان َُّ‬ ‫ُ‬
‫يم‪ُّ .‬‬ ‫كُّال َح ِك ُِّ‬ ‫ْ‬ ‫ص ْن ِع َُّ‬ ‫كُّ َو ُ‬ ‫ْ‬ ‫ْ‬
‫َوت َر ِكيبَاتُِّ َهاُّال َم ْو ُزونَ ُِّةُّبِإِذنِ َُّ‬
‫ظا َماتِ َهاُّ‬ ‫ظائِ ِف َهاُّ ِبأ َ ْل ِسنَُّ ُِّةُّ ِن َ‬ ‫تُّتَعَينَاتِ َهاُّ َو َو َ‬ ‫اتُّبِفُ َو ْي َها ُِّ‬ ‫كُّالذَّ َّر ُُّ‬ ‫حُّلَ َُّ‬ ‫سبِ ُُّ‬ ‫نُّت ُ َ‬ ‫كُّيَاُّ َم ُّْ‬ ‫سبَ َحانِ َُّ‬ ‫ُ‬
‫ً‬
‫ع ِظي َُّم ُّة‪َ ُّ،‬ك َماُّ‬ ‫فُّ َ‬ ‫ظا ِئ َُّ‬ ‫كُّ‪َ ُّ-‬و َ‬ ‫قُّفِيُّ َذاتِ َهاُّ َم َُّعُّ َح ْم ِل َهاُّ–بِ َحو ِل َُّ‬ ‫ْ‬
‫عجْ ِزهَاُّال ُمطلَ ُِّ‬ ‫ْ‬ ‫َو َم َو ِازينِ َها‪َ ُّ،‬و َ‬
‫الَُّ‬
‫لُّ َماُّ ُّ‬ ‫نُّت َ َحم ُِّ‬ ‫ع ُّْ‬ ‫عجْ ِزهَاُّبِنَ ْف ِس َهاُّ َ‬ ‫انُّ َ‬ ‫س ُِّ‬ ‫ِكُّبِ ِل َ‬ ‫بُّ ُو ُجود َُّ‬ ‫علَىُّ ُو ُجو ُِّ‬ ‫ت َ ْش َه ُُّدُّ ُكلُُّّ َذ َرةُُّّ ِم ْن َهاُّ َ‬
‫نُّ‬‫ن‪َ ُّ.‬حت َىُّ ِإ َُّّ‬ ‫امُّال َك ْو ُِّ‬ ‫ْ‬ ‫ظ ُِّ‬ ‫قُّ ِن َ‬ ‫ظائِ ِف َهاُّال َعا ِليَ ُِّةُّالعَ ِجيبَ ُِّةُّفِيُّ َدقَائِ ُِّ‬‫ْ‬ ‫ْ‬ ‫نُّ َو َ‬ ‫علَىُّ َح ْم ِل َهاُّ ِم ُّْ‬ ‫يُّ َ‬ ‫يقُّ ِه َُّ‬ ‫ت ُ ِط ُُّ‬
‫يرُّ ُكلُُّّ َذ َّرةُُّّ ِم ْن َهاُّ ِإلَىُّ‬ ‫ط ِويلَ ُّة‪َ ُّ،‬ك َماُّت ُ ِش ُُّ‬ ‫ً‬ ‫ً‬
‫علَ ْي َهاُّن َْخلَ ُّةُّ َ‬ ‫تُّ َ‬ ‫لُّنَحْ لَةُُّّن َِحيلَةُُّّ َح َملَ ُّْ‬ ‫الًُّّ ِم ْن َهاُّ َك َمث َ ُِّ‬ ‫ُك ُّ‬
‫الُّ ُّ‬‫يطُّال َد ُِّ‬ ‫امُّال ُم ِح ُِّ‬ ‫ْ‬ ‫ْ‬
‫امُّال َع ُِّ‬ ‫ظ ُِّ‬ ‫ظائِ ِف َهاُّ َوت ََوج ُِّهُّ َح َر َكاتِ َهاُّ ِإلَىُّالنِ َ‬ ‫ظ ُِّرُّ َو َ‬ ‫كُّ ِبنَ َ‬ ‫َوحْ َدتِ َُّ‬
‫اظ ُِّم‪ُّ .‬‬ ‫علَىُّ َوحْ َدةُُِّّالنَّ ِ‬ ‫ط ُِّعُّ َ‬ ‫ِب ْالقَ ْ‬
‫احدُّ‪ُّ ُّ.‬‬ ‫اجبُُّّ َو ِ‬ ‫كُّ َو ِ‬ ‫علَىُّأَنَّ َُّ‬ ‫انُّ َ‬ ‫كُّشَا ِه َد ُِّ‬ ‫لُّ َذ َّرةُُّّلَ َُّ‬ ‫فَ ِفيُّ ُك ُِّ‬
‫ص َمد‪ُّ ،‬‬ ‫كُّأ َ َحدُُّّ َ‬ ‫علَىُّأَنَّ َُّ‬ ‫َانُّ َ‬ ‫كُّآيَت ُِّ‬ ‫لُّشَأْنُُّّلَ َُّ‬ ‫َوفِيُّ ُك ُِّ‬
‫ص َمد‪ُّ ،‬‬ ‫احدُُّّأ َ َحدُُّّ َ‬ ‫اجبُُّّ َو ِ‬ ‫كُّ َو ِ‬ ‫علَىُّأَنَّ َُّ‬ ‫كُّشَوا ِه ُُّدُّ َوآيَاتُُّّ َ‬ ‫ش ْيءُُّّلَ َُّ‬ ‫لُّ َ‬ ‫لُّ َوفِيُّ ُك ُِّ‬ ‫بَ ُّْ‬
‫ك‪ُّ .‬‬ ‫يكُّلَ َُّ‬ ‫كُّالُّش َِر َُّ‬ ‫غي ُْر َك‪َ ُّ،‬وحْ َد َُّ‬ ‫الُّ ِإلُّ ُّهَُّ َ‬ ‫لُّ َجالَلُ َك‪َ ُّ،‬و َُّ‬ ‫َج َُّّ‬
‫‪bitkiler‬‬ ‫‪-‬‬

‫‪çiçek‬‬ ‫‪habbeleri ve mevzûn tohumla -‬‬


‫‪dakîk‬‬
‫‪mükemmel bir vuzuh ve beyanla seni tesbih ederler.‬‬
‫‪Bu tesbihleriyle beraber o bitkiler, çiçeklerinin gözlerinden ve sünbüllerinin‬‬
‫‪lerin‬‬ ‫‪teveddüt ve taarrüfünün cilveleriyle Seni yü-‬‬
‫‪lar,‬‬

‫‪Seni tenzih ederiz! B‬‬


484 MESNEVİ DERSLERİ

zinetli!

indiren741, Seni tenzih ederiz. Madenler -


le, özellikleriyle, hasiyetleriy -
de
unsurlar emrin ve kudretinle muntazam
içti
tesbih ederler.
zerreler taayyünlerinin ve vazifelerinin
küç -çok büyük vazifeleri senin hav-
linle yüklenmekle beraber- ndaki mutlak aczin dilleriyle seni tesbih
ederler.
-
-
âli- -
nin vücub-
muhît, umumi ni-
za
eder.
Demek ki her bir zer
742

53.Ders


Bil ki: -
biye ve idare eden Sâni lerine bakarlar ve yüzleri Ona müteveccihtirler. Sana ise,
ancak bir vazife olarak ve senin mevhum mâlikiyetin kadar bakarlar.

riy-

741
Bkz. Hadid, 25
742
ŞU’LE 485

. Keza onun di-

-
hetle hizmet ederler.

- Sâni -i Hakîm
- Allahu Tealâ letaifini ve hikmetinin inceliklerini yüksek ses-
le bildiren -
getirmek.
- - leri-
nin güzelliklerini ilan etmek.

on lerine bütün zerrat ve mürekkeba-


la, bütün keyfiyat ve hâlleriyle bakarlar.
Senin onlara mevhum mâ -
rufun derecesindedir. Bu ise ancak deryadan bir damla gibidir.

Demek ki, senin vücudunun ve o vücuda tabi olan

Çünkü birinci vecih, sana ve bakan herkese der ki:


- nezih bir
eserisin. Öyle ise vücud ba-
-
mek sana yeter. Böylece sen, hükmündeki âlemin sana hizmet

ara

Öyleyse sen mâ ka-


â -
-
nesi ve bi re-
sinin ve bir an-
yaratan Bâri Teâlâ,
par vücud ma-
486 MESNEVİ DERSLERİ

-
-
- veya kalb yapan, deri dokuyan bir makine görebilir misin? Kella, sümme
kella!
â

- -, hiç bir
yin - de olsa-

yeltenmemesi içindir.
-
ratmaya güç yetiremez.

MAD
743
Bil ki:
ma acîb
mad -

Sâni - -
dan -
-

gi run-

Sâni
acîb-latîf bir definedir, garib-
-
- ve Rezzak- -
da b
var

743
Makedonya - -

dün -
kender, yüz f
ŞU’LE 487

-
di -
-
tiril
kar
Evet,
ründendir, hatta nimetten daha lezzetlidir.

-
Bil ki: Ne kadar masnu varsa hepsi manzumdur ve ne kadar mahlûk varsa
hep
on
-
kip eden bir nizamla görülen tanzim; hassas ölçülerle ve cessas dengelerle görü-
len tevzin vücud
mey
tan gösterir.

bi
i görülmemek-

var hangi mümkin


varsa, gerçekte onun Sâni

edil
kul

ce-
sin sa onunla be-
ra - -

im, perde-

744
ol

744
di-
ye
la
488 MESNEVİ DERSLERİ

-velev zahiren de olsa-


745
Muh u gibi
mesin-

dan-

Bil ki: -
Kürtçe
-

ha
içinden -

görme! Onlar, gençle -

- -
lu -
-
la
âmidin ve sinekçiklerin naza -

ted
-
bet
bü -
ise, Alîm- -
olamaz.
-
la
kü -
-

745
-
rül
ŞU’LE 489

ma rahmi
gi
ha
vâ di
yav
ediyor.

hat - Samed olan


- bir seyyidin
-
- ve bir müdebbirin terbiyesi ile terbiye olur. (Âmenna)

BÖCEKLER NELER SÖYLÜYOR?


Bil ki: mevzûn cisim-
leriy -
lar - - kendi mahsus dilleriyle ve mel-
fuz ses Ha-
vada uçan her bir böcek, âdeta kendi zâ -
nu
Benzeri bir durumu
dil
Bu r kendilerine has

Birincisi: da-
si-
metinin
ke -
-i Hakîm, Kerîm- -

Nefsin kanaat etme -


la -

öy
otu

- umumiyeti içinde hususi, hususiyeti içinde umumi tam bir nizam


- i mizan gör-
490 MESNEVİ DERSLERİ

mektesin.
Ey tap-
Öy-
leyse a
leh-

Üçüncüsü:
için
-büyük, az-çok, uzak-ya-
müsavi olan kudretiyle sende ve çevrende tasarrufta bulu-

yoktur.

Ne Yerin içinde de olsan sen vata-

emriyle rahîm, kerîm, hakîm elle

seferinde asla tesadüf gulyabanisine tesadüf etmezsin.746 Adem yani yokluk ile
zul bi-
lir -
sin
747

Dördüncüsü: -i Vahide ait olmak


üzere tam bir mahlûkiyet ve umumi bir masnuiyet
ifa
da n,
muhîti Onu ya-
748
ratan, elbette ve elbette muhît Ancak büyük mas

746
Gulyabani nu-
-
ne -

747

748

yazan da odur.
ŞU’LE 491

ola
492 MESNEVİ DERSLERİ

54.Ders

RI
Bil ey gafil!
1- nü-

Böy
2-
hâlin er içinde üzün-
tü -

3-
is vermiyor-
sun. Kella! Esma-
gi

4- En âli, en uzak, en gizli ve en besatetli olan Ehadiyet tecellisini, kesretin
da
ves

fâ Faraza onu da
ken

ma
yas yol

li
-
ille
miskin, kesir
külfet ve mualece ile olabilen mümkine bila-
ve-
-
vehhüm ediyorsun.

ya
ŞU’LE 493


bi-

-
a
yedi -
ne

te
özel -
la

kalb, Ehad- -

saâdetlere

ce

749

-
say -
de
kudreti olan bir Sâni -
maz olurdu. Lâkin kevn ve mekânda gözle görülen bu emn ve eman, insan âlemi
da görülen sükût ve sükûn, bütün zamanlarda âlemdeki inkiyad, silm ve se-

ُّْ ‫لُّلَ ُّهُُّ ُك‬
ُ ‫نُّفَيَ ُك‬
ُّ‫ون‬ ُّْ َ ‫ش ْيئًاُّأ‬
َُّ ‫نُّيَقُو‬ َ ُّ‫ِإنَّ َماُّأ َ ْم ُرُّهُُّ ِإ َذاُّأ َ َرا َُّد‬ -
750

749
-
yonlar vücuda gelen bir -
rum söz konusudur.
750
Yasin, 82
494 MESNEVİ DERSLERİ

ُّ‫الَّ ُّ ِبقَ َدرُّ ُّ َم ْعلُوم‬


ُّ ِ‫الَّ ُّ ِع ْن َدنَا ُّخَزَُّائِنُ ُّهُ ُّ َو َما ُّنُن َِزلُ ُّهُ ُّا‬
ُّ ِ‫ش ْىءُّ ُّا‬ ُّْ ‫ِن ُّ ِم‬
َ ُّ ‫ن‬ ُّْ ‫َوا‬
751
hazineleri bi diyen
zâta mahsustur.
nisbet varsa, - -
kudretinin fiili ara

ALLAHA TEVEKKÜL
Ey

ka re-
na olman için latîf
752
lû-
kat
an in ba-
kalb koydu. Anne rahminde ka-
ran kil-
-
le

it -i
ih -
753
sine yükleyerek kendine
-
mene mani nedir? T
olay ُِّ ُّ ‫بِس ُِّْم‬
ُّ ‫ّللا ُّ َمجْ رُّي َها‬
‫َو ُم ْرسُّي َهُّا‬ 754

Cu -i selâmette istirahat edesin.


-

751
Hicr, 21
752

r.
753

754
-
ti.
ŞU’LE 495

- - büyük bir zarar

, hem de en yüksek ga-


ye
-
zet görünümünde bir elemdir. Öyleyse ُِّ
‫ىُّّللا‬َ‫فَ ِفرُّواُّاِل‬ Allah a firar edin! 755

Bu

Çünkü bütün ömrün sekerat içinde bir


Öy
sermedi bir rahmet ve ezeli bir muhabbet göresin.

LE

-

Çünkü bilinmezlik ve sonsuzluk, Onun (celle celâluh) mutlak rububiyetinin
tasar nvan ve iki alâmettir.

bi-
riy
-

gös

müm

755
Zâriyat, 50
496 MESNEVİ DERSLERİ

umumi bir n

-
yalleri tard eder.

büyük bir
756

- nuru yaratan,
- nura nuru veren,
-
- - göre-
sin. (Celle celâluh)

-
Bil ki: -
- -
kü bundan murat, hakîk ehimle ve esbaba mübtela
za
Keza, bu tür tavsifler Vahid-
bundan murat nefsül-
fiil -
nu -
si -
lah onlardan daha üs
-
susi kâbiliyeti derecesinde bu tasarruftan etkilenmesi ile, bu mahlûkatta zahirî
se -
rum
as
de
de -

kul
-

756

gelen iman, ilim ve hidayet gi mekte-


dir.
ŞU’LE 497

-
-
mu -
ha -
mez.757
Burada dört cihetle Alla
-

-
-
- - Samedin namütenahi feyzinden

ُ‫نُّيَ ْخلُقُواُّذُبَابًاُّ َولَ ُِّوُّاجْ ت َ َمعُوالَ ُّه‬


ُّْ َ‫ُونُّّللاُُِّّل‬ ُّْ ‫ونُّ ِم‬
ُِّ ‫نُّد‬ َُّ ُّ‫ِنُّالَّذ‬
ُ ‫ينُّت َ ْد‬
َُّ ‫ع‬ َُّّ ‫ا‬
-bir araya da gelseler- ra-
758
ta

757

leri verendir.
758
Hacc, 73
498 MESNEVİ DERSLERİ

55.Ders

-I CELÂ
Bil ki: -
le -i iltizamîye ile bütün esma- la -
759
yani
zâ zam-
la.760
Zât-
ulû -i iltiza-

-
tevhid ve tevhidin hükümlerini tazammun eder. Böylece bu tek kelâm, binler
761
ke Man-

is -
lir.762
-

larda
ve hâllerini içine ala -
kid gibi olur.

759

olan biri de gerçekte çok cimri olabilir.


760
Mutabakat, tazammun ve iltizam
de -
dür.
761
"La ilâhe illallah"

di
de
762
der-
ŞU’LE 499

OKLARI
Bil ki: Tealâ
ve mecbur ka -
tül-
tür. Çünkü hiç kimse yoktur ki kâinattaki hadiselerden hevâve hevesine,
key
ço -perestlerin heves hendesesine göre bina edil-
763
me
- esbabdan gafil
ol
Fa - âlik-

Bil ki: -i m nu-


-i
764

DUANIN KISIMLARI
Bil ki:
Birincisi
hay
har-

a
böyledir.
Üçüncüsü -
ُّ‫ح ُّبِ َح ْم ِد ِه‬ َ ُ‫الَّ ُّي‬
ُُّ ِ‫سب‬ ُّ ِ‫ش ْيءُّ ُّا‬ ُّْ ‫ِن ُّ ِم‬
َ ُّ ‫ن‬ ُّْ ‫َُّو ُّا‬

763

Rüzgâr gemilerin keyfine göre


764
-
-
ta
gi
500 MESNEVİ DERSLERİ

765
bazen gibi, zâ-

-
Bil ki:
-
na

an - guyubun ilmidir ki
-
- hâl- de bilir.
Çekirdek, nutfe, yumurta ve tohumun her biri, sanki
- -
tezkire,
- ilm- - -

- kader- - Kitaptan, özellikle mizan ve


ni
- veya Kadir- - -
dilerinde temessül, temerküz ve imtizaç ettikleri emirler fezlekesidir.

MANA-
Bil ki: -
nünden bakar.

Bu durumda
Bir vecihte,
ise, -
kar.

hle delâlet eder. Kâtibine

Öy -
sine cirmi ve nefsi kadar ve bir vecihle delâlet eder. O da onun sûrî vücududur.
Lâ - rin-

765
ŞU’LE 501

Hem mukarrerdir ki, -manay- -, mana- dikan


ve tekziben kasdi h -
di
in
harf, isim olur.766
mevcûd tap-
kâinat
bun

olarak mana-
-
-
- gecenin bir elbise,
- gündüzün bir geçim vakti,
-
- -
-
ke

-
- - -

-
dan dol
görülürken, ilâhiyat
-
lan galebe ehl-i dalâletin olur. Çünkü onlar, nefislerinin derece-
sine sukût eden bütün latîfeleriyle kasten ve bizzât dünyaya müteveccihtirler.
َ َُّّ‫ال‬
Amelleriyle ‫حيَاتُنَا ُّالد ْنيَا‬ ُّ ِ‫ىُّا‬ ُّْ ‫ا‬
َُّ ‫ِنُّ ِه‬ demektedir-
767
ler. Lâkin akibet müttakilerindir.

766

oku re-
til
767
En'am, 29
502 MESNEVİ DERSLERİ

-
nil
‫ن ُّاْالُولُّى‬ َُّ َ‫ْر ُّل‬
َُّ ‫ك ُّ ِم‬ ُّ ْ َ‫َول‬
ُّ ‫ـال ِخ َرُّة ُ ُّ َخي‬ Ahiret, senin için dünyadan daha ha -
768

َ ُ‫الَ ُّت َ ْع ِقل‬


ُّ‫ون‬ َُّ ُّ‫َّار ُّاْالُّ ِخ َرُّة ُ ُّ َخيْرُّ ُّ ِللَّذ‬
ُّ َ‫ين ُّيَتَّقُونَُّ ُّاَف‬ ُّ ِ‫َو َما ُّ ْال َحيُّوُّة ُ ُّالد ْنُّيَا ُّا‬
ُُّ ‫الَّ ُّلَ ِعبُّ ُّ َولَ ْهوُّ ُّ َولَلد‬
lu-
769
nan
ُّ‫ون‬ ُُّ ‫ى ُّ ْال َحيَ َُّو‬
َ ‫ان ُّلَ ْو َكانُوا ُّيَ ْعلَ ُم‬ َُّ ‫َّار ُّاْالُّ ِخ َرُّة َ ُّلَ ِه‬ َُّّ ‫َوا‬
َُّ ‫ِن ُّالد‬ Hakîki hayat ancak ahiret
770
yurdu bilselerdi!
ْ ‫ُُّّونِ ْع َم‬
ُّ‫ُُّّال َوكُّي ُل‬ َ ُ‫ َح ْسبُنَاُّّللا‬Allah bize yeter. O ne güzel vekildir. 771

ُُّ ‫ُّىُّونِ ْع َمُُّّالنَّص‬


‫ُّير‬ َ ‫ُُّّال َم ْول‬ْ ‫نِ ْع َم‬ 772

ALLAHIN FAZLI
Bil ki: Allahu Tealâ
bi
du
Evet, masiyetin azapla
ko
ver
et
sal muhît
Hâl
kül -i kesirdir. Bu ise âdil olan Hakîm-i Kerîmin adaletine
ay
Ey zalum ve cehul insan!773
etme -
-
te -

768
Duha, 4
769
En'am, 32
770
Ankebut, 64
771
Âl-
772
Enfal, 40
773
Zalum ve cehul
geçer.
ŞU’LE 503

lu
774

775
Çün
Tealâ - -
ka
Keza bura -
rülür.

Bil ki: ma -

olursa dalâlettir, netice ve nihayette olursa kemâldir. Ehl-i dalâletle ehl-i hidayet,
776
unut
Ehl-i d tatbikte nefsini unutur, fi-
ra -


ga
harekete geçme veya tefekkür et-

için bir vahid- -i merkezîdir. Lâkin nefsini netice, dünya


ma
her cihetle seyyide ait bir vazifede ihlâs lezzetiyle seyyidine hizmet eden bir
mem Seyyidi ona ne ver-
-

Bil ki:
du

774
Mesela, elektrikten istifade etmemiz için, barajdan ta evimize sistemi kuruncaya
ka -
ran
775
Üstteki dipnottaki misall
edemeyiz.
776
-
nun ter
504 MESNEVİ DERSLERİ

bu
kendi amelinden

du -
la
B
saâ -
- -i
ebediyenin kabulüne müstaid hâle gelir.
-salatu ves- -
di

ُّ،‫نُّأَس َْر ِار َك‬ َ َ ‫كُّ ُم َح َّمدُُّّبَحْ ُِّرُّأ‬


ُِّ ‫ُّ َو َم ْع َد‬،‫نو ِار َك‬ َُّ ‫ِكُّ َو َح ِبي ِب‬
َُّ ‫ع ْبد‬َ ُّ‫لى‬
َُّ ‫ع‬ َ ‫لُّ َو‬
َ ُّ‫س ِل ُّْم‬ َ ُّ‫اَللُّ ُه َُّّم‬
ُِّ ‫ص‬
َُّ ِ‫طنَ ُِّةُّ ُربُو ِبيَت‬
‫ك‬ ْ
َ ‫سل‬َ ُّ‫ن‬
ُِّ ‫لُّ َم َحا ِس‬ ُِّ َّ‫ُّ َو َدال‬،‫ش ْك ِر َك‬ َُّ ‫َونَا ِش ُِّرُّ ِذ ْك ِر‬
ُ ‫كُّ َو‬

-
-
-
- ve saltanat- Mu-
ham
-
e Onu sevdi
Keza, kendi acz-i mutlak ve fakr- -i
ek -i celâli içindeki mut-
bi-
yetine sesleniyorlar.
ulvî
- hakirlik, küçüklük, acizlik esfel-i safilininden hilafetin, emaneti yüklenme-
nin
- ve göklerin ve yerin kendisine musah
ol -

E ANLAMAK
Bil ki:
ola
ka -
ŞU’LE 505

denk olamaz.
ha-
-
la kalb ve ru-

777

ُّ‫ار ِه ْم‬ َ ‫س ْم ِع ِه ُّْمُّ َوأ َ ْب‬
ُِّ ‫ص‬ َ ‫علَىُّقُلُو ِب ِه ُّْمُّ َو‬
َ ُُّ‫ّللا‬ َ
ُّ ُّ‫طبَ َُّع‬
-
778
hür

Bil ki: -
lanlamalardan birisi,
- kulak ve göz gibi herkeste olan
-
- veya hava ve su gibi muhît
kendisine has olan veya kendisine yeni olarak gelen veya nadiren ihtiyaç olup da
muhît -
va-

Bil ki: ‫ع َددًا‬


َ ُّ ُّ‫ش ْىء‬ َُّّ ‫( َواَحْ صُّى ُّ ُك‬Allah)
َ ُّ ‫ل‬ -
779

- Ellerdeki parmaklar,
-
-
- çiçeklerdeki y
ben -

777
Kalbin ölmesi, demirin tümüyle pa
benzer.
778
Nahl, 108
779
Cinn, 28
506 MESNEVİ DERSLERİ

ler

iha
ŞU’LE 507

56.Ders

Bil ki: -
ra
lezzettir.
Bu iki vazifeyi ifa hususunda izdivaç eden
beraber Muhsin- a cûdu; bitkiler, hayvanlar ve madenle-

Binaenaleyh,
- mükâfat, rahmet ve adaletin bu derece gözetilmesi
- ُّ‫يء‬ َ ُُّّ‫تُُّّ ُك َّل‬
ْ ‫ش‬ ْ َ‫يُّو ِسع‬
َ ِ‫َو َرحْ َمت‬ 780

- yet-

va
781
Ancak her bir

mübarek bir -
dir.782

- bekâ olarak bana yeter.

780

781
Amme sûresinin son ayetinde, hesap günü kâfirin diye-
ce -

-
van
782
-77, Saffat 107, Kehf 18, Neml 20, Neml 18.
508 MESNEVİ DERSLERİ

olarak bana yeter.


olarak bana
yeter.
-vücudun eseri olmam, vücud olarak bana yeter.
olarak bana
yeter.
-
mem, vücudun gayesi olarak bana yeter.

mah vücudun lezzeti olarak bana yeter.


hayat
olarak bana yeter.
Vücudumun câ
te
ara -
yeleri olarak bana yeter.
Onun esma-
ha olarak bana yeter.
cellile-
rini hâllerimin diliyle izhar etmem, olarak bana yeter.
-
âlikim, bana merhamet eden ve bana
n lezzeti olarak bana yeter.
Kemâl olarak Allaha iman bana yeter.

Bil ki: yet-


na-
- - imtina derecesinde nihayetsiz bir
zor
-
le-
lâ-

ko -
ŞU’LE 509

783
ro

ZIDLARIN HÂLIKI
Bil ki:
-
ka
da bunun gibidir.784

Bil ki:
elem
Bir cihet â -

kar -
785

ETMEK
Bil ki: Gördüm ki, nisyan- -

786
gös

TEKRARIN SIRRI
Bil ki:
tek , bir
ma a -
787
ta

783

784

785

786
rülen-

Mad -
su
787
510 MESNEVİ DERSLERİ

AYET SONLARI
Bil ki: n sonunda neticeleri
veya illetini beyan eden fezlekeleri zikretmekle:
-K
-
- -
mullü ve -
me-
di-
yetin788 -
ri
-velev hakir ve zail de olsa-
sulta -i Samedin esma cilvelerinin
yol, istikametli bir ca met-
tirir.

renk dikten hemen sonra

leva -
inkâr etmeyesin.
Mesela Yusuf sûresinde cüz nde َ ُّ ُّ‫ل ُّذِي ُّ ِع ْلم‬
ُّ‫ع ِليم‬ ُِّ ‫ق ُّ ُك‬
َُّ ‫َوفَ ْو‬ Ve
789
her ilim sahibinin
Hacc sûresinde ُّ‫ق ُّقَد ِْره‬
َُّّ ‫َما ُّقَ َد ُروا ُّّللاَُّ ُّ َح‬ Allah -
790

ُّْ ‫ين ُّ ِم‬


Nur sûresindeُّ ‫ن‬ َُّ ‫ل ُّ ِم ْن ُك ُُّم ُّ ْال ُحلُ َُّم ُّفَ ْليَ ْستَا ْ ِذنُوا ُّ َك َما ُّا ْستَا ْ َذ‬
َُّ ُّ‫ن ُّالَّذ‬ ْ َ‫َواِ َذا ُّبَلَ َُّغ ُّاْال‬
ُُّ ‫طفَا‬
ُّ‫علُّيمُّ ُّ َحكُّيم‬ ُّ ‫ّللاُُّلَ ُك ُّْم ُّاُّيَا ِتهُّ ُّ َو‬
َ ُُّ‫ّللا‬ ُّ ُّ ‫ن‬ - َُّ ‫قَ ْب ِل ِه ُّْم ُّ َكذُّ ِل‬
ُُّ ‫ك ُّيُبَ ِي‬
diklerinde, kendilerinden öncekilerin izin istedikleri gibi izin istesinler.

788
Fikrî ubudiyet,
yap
tefek -
diyet, ubudiyeti
789
Yusuf, 76
790
Hacc, 74
ŞU’LE 511

791
Allah, aye -
Ankebut sûresinde ُّ‫ون‬ ُِّ ‫ْتُّ ُّ ْالعَ ْن َكبُو‬
َ ‫ت ُّلَ ْوُّ ُّ َكانُوا ُّيَ ْعلَ ُم‬ ِ ‫َوا َِّنُّ ُّا َ ْوه ََنُّ ُّ ْالبُيُو‬
ُ ‫تُّ ُّلَبَي‬
792
ayeti ve

Bil ki:
hâ de
Odur.
-

mut
olur

Ey maziyi yakîne

Son

tefavüt görür müsün? Kella! Ne intizam hususunda ne de tesadüfü vehmet-


Sâni onu görür bir
-
madan önce Sâni inin nazar-

hat
ُّ‫علَ ْي ِه‬
َ ُّ‫ن‬ َُّ ‫َو ُه َُّوُّالَّذُّىُّيَ ْب َدؤُاُّ ْالخ َْل‬
ُُّ ‫قُُّّث َُُّّمُّيُعُّي ُدُّهُُّ َو ُه َُّوُّا َ ْه َو‬

793

cize i istikbaldeki bütün mümkinata ka-

791
-
gi
792
Ankebut, 41
793
Rûm, 27. Ayette medar- Allaha nisbet-
512 MESNEVİ DERSLERİ

dir
mevcûd ta-

gi

, çürüyüp da-
- -
dir.

I
Bil ki:

uzak
gi -
794

795
-
Öy

Bil ki:
çevirmesinden kalbime feyz olarak geldi ki:
Arz

Hat
Çünkü kâinatta
- üzerinde rububiyetin tecellisine,

794

ko
795
âf- -
har -
ra terli-
dir.
ŞU’LE 513

- kudretin kendisinde faaliyetine,


-
-

üze â
la
gösterir. Lâkin nurani-
daha t

gös
renklerin terkiplerin -
796

rububiyetin kemâlini nida eden haddü hesaba gelmez latîf


çiçeklerle, güzel hayvanlarla
bir durumdur.
-i Hakîmin eli

Mü olarak kendisi bir tane iken, yirmi sûret


797
için

hayret verici tasarrufuyla da mahlûkata kudretini tarif ediyor!


-
798

-
mek

AKIL - KALB BERABERL


Bil ki: he-
-
taya koyuyor.
- -
-

796

797

sar
798
Müslim, Salât, 215
514 MESNEVİ DERSLERİ

- dâhil o
-
fe
le

yaratan Sâni
-
ara ek büyük mesafe sebebiyle, her ikisini de tam mukabil gelecek

yönü ve melekût cihetinde görülen son d


ga
-

Evet, bu:
- Vücub ve tecerrüd
- Itlak hakîkatinin özelliklerindendir.
- Vahdetteki Ehadiyet tecellisinin hususiyetlerindendir.
- dan-

Temsilde hata yok- çiçeklerde olan timsallerine


-
yu -

aynanda
me -
mayan bir mesafe söz konusudur.

-
-
ُّ‫علُّيم‬
َ ُُّّ‫ش ْىء‬ ُِّ ‫نُّ َو ُه َُّوُّبِ ُك‬
َ ُّ‫ل‬ ِ َ‫الظا ِه ُُّرُّ َو ْالب‬
ُُّ ‫اط‬ َّ ‫لُّ َواْالُّ ِخ ُُّرُّ َو‬
ُُّ ‫ُه َُّوُّاْالَ َُّّو‬
799
-Ahir, Zâhir-

799
Hadid, 3
‫‪ŞU’LE‬‬ ‫‪515‬‬

‫اَللَّ ُه َُّمُّيَاُّ َ‬
‫ع ْدلُ‪ُّ،‬يَاُّ َح َك ُم‪ُّ،‬يَاُّ َ‬
‫ع ِلي ُم‪ُّ،‬يَاُّ َح ِكي ُم‪ُّ ،‬‬

‫عو ُِّدُّزَ جْ َرة‪َ ُّ،‬و َُّ‬


‫الُّ‬ ‫الُّ ِفيُّالر ُ‬ ‫بُّقَ ْ‬
‫ط َرة‪َ ُّ،‬و َُّ‬ ‫س َحا ُِّ‬ ‫احُّ َم َّرة‪َ ُّ،‬و َُّ‬
‫الُّفِيُّال َّ‬ ‫الريَ ُِّ‬ ‫إِنَّ ُّهُُّلَي َُّ‬
‫ْسُّفِيُّ ِ‬
‫الُّفِيُّ ْال َه َو ُِّ‬
‫اءُّ‬ ‫الُّفِيُّ ْال ِجن ُِّ‬
‫َانُّث َ َم َرة‪َ ُّ،‬و َُّ‬ ‫اضُُّّزَ ْه َرة‪َ ُّ،‬و َُّ‬
‫الريَ ِ‬
‫الُّفِيُّ ِ‬ ‫فِيُّ ْالب ُُرو ُِّ‬
‫قُّلَ ْمعَة‪َ ُّ،‬و َُّ‬
‫الُّفِيُّ ْال ُو ُجو ُِّدُّ ِزينَة‪َ ُّ،‬و َُّ‬
‫الُّفِيُّ‬ ‫ص ْنعَة‪َ ُّ،‬و َُّ‬ ‫الُّفِيُّ ْال َحيَ َو ُِّ‬
‫انُّ َ‬ ‫ص ْبغَة‪َ ُّ،‬و َُّ‬ ‫نَحْ لَةُ‪َ ُّ،‬و َُّ‬
‫الُّفِيُّالنَّبَا ُِّ‬
‫تُّ ِ‬
‫شُّشَيء‪َ ُّ،‬و َُّ‬
‫الُّ‬ ‫الُّ ِفيُّ ْالعَ ْر ِ ُّ‬ ‫الُّ ِفيُّ ْال ِف ْ‬
‫ط َرُِّةُّ ِميزَ ان‪َ ُّ،‬و َُّ‬ ‫ظام‪َ ُّ،‬و َُّ‬ ‫الُّ ِفيُّ ْالخ َْل ُِّ‬
‫قُّ ِن َ‬ ‫ْال َك ُِّ‬
‫ونُّ َذ َّرة‪َ ُّ،‬و َُّ‬
‫ضُُّّآية؛ ُّ‬ ‫الُّفِيُّ ْال َ ْر ِ‬
‫اءُّنَجْ م‪َ ُّ،‬و َُّ‬
‫س َم ُِّ‬‫الُّفِيُّال َّ‬ ‫فِيُّ ْال ُك ْر ِسيُّ ُِّشَأْن‪َ ُّ،‬و َُّ‬

‫احد‪ُّ،‬أ َ َحد‪َ ُّ،‬‬


‫ص َمدُّ‪ُّ.‬‬ ‫اجب‪َ ُّ،‬و ِ‬ ‫علَىُّأَنَّ َُّ‬
‫كُّ َو ِ‬ ‫ت‪َ ُّ،‬وآيَاتُُّّت َ ْش َه ُُّدُّ َ‬ ‫كُّأَدِلَّةُُّّ َ‬
‫ش ِه َد ْ‬ ‫يُّلَ َُّ‬
‫إِالُُّّ َو ِه َُّ‬
‫جُّ ْال ُحبُو ِ‬
‫ب‪ُّ،‬‬ ‫ع َّال ُُّمُّ ْالغُيُو ُِّ‬
‫بُّ ُم ْخ ِر ُُّ‬ ‫ّللاُ‪َ ُّ،‬وأ َ ْن َُّ‬
‫تُّ َ‬ ‫كُّأ َ ْن َُّ‬
‫تُّ ُّ‬ ‫علَىُّأَنَّ َُّ‬ ‫َوبَ َرا ِه ُُّ‬
‫ينُّن َِي َرةُُّّشَا ِه َداتُُّّ َ‬
‫َحتُّقُد َْر ِت َك‪ُّ،‬قُلُوبُ ُه ُّْمُّ ِفيُّقَ ْب َ‬
‫ض ِت َك‪ُّ،‬‬ ‫ونُّت َُّ‬
‫ور َُّ‬ ‫ب‪َ ُّ.‬ج ِمي ُُّعُّ ْالخ َْل ُِّ‬
‫قُّ َم ْق ُه ُ‬ ‫س ِخ ُُّرُّ ْالقُلُو ُِّ‬
‫ُم َ‬
‫كُّ َذ َّرةُُّّإِالُُّّبِإ ِ ْذنِ َُّ‬
‫ك‪ُّ .‬‬ ‫الُّتَت َ َح َّر ُُّ‬ ‫ِك‪َ ُّ،‬مقَاليِ ُد ُه ُّْمُّلَ َدي َُّ‬
‫ْك‪َُّ ُّ.‬‬ ‫اصي ِه ُّْمُّبِيَد َ‬
‫ن ََو ِ‬
‫يمُّ‬
‫برا ِه َُّ‬
‫سال ُُّمُّ َوإِ َ‬ ‫علَ ْي ُِّهُّال َّ‬
‫صالُّة ُُّ َوال َّ‬ ‫بُّ ُم َح َّمدُُّّ َ‬ ‫يَاُّإِلُّ ُّهَُّ ْال َ َّو ِل َُّ‬
‫ينُّ َو ْاْلخ َِرينَ ‪ُّ،‬يَاُّ َر َُّّ‬
‫كُّ ْال َك ِر ِيم‪ُّ،‬‬ ‫كُّ ْال َع ِظ ِيم‪َ ُّ،‬و ِبنُ ُِّ‬
‫ورُّ َوجْ ِه َُّ‬ ‫س َال ُُّم!ُّأ َ ْسأَلُ َُّ‬
‫كُّ ِباس ِْم َُّ‬ ‫علَيه ُُّمُّال َّ‬ ‫لُّ َو ِمي َكائِي َُّ‬
‫لُّ َ‬ ‫َو َجب َْرائِي َُّ‬
‫رآنُّ ْال َع ِظ ِيم‪َ ُّ،‬و ِبأ َ ُِّ‬
‫لفُّ‬ ‫سب ُِّْعُّ ْال َمثَا ِني‪َ ُّ،‬و ِب ْالقُ ُِّ‬
‫كُّ ْال ُم ْست َ ِق ِيم‪َ ُّ،‬و ِبال َّ‬
‫اط َُّ‬ ‫كُّ ْالقَو ِي ِم‪َ ُّ،‬و ِب ِ‬
‫ص َر ِ‬ ‫َو ِبدِي ِن َُّ‬
‫كُّ ْال ُح ْسنَى‪َ ُّ،‬وبِاس ِْم َُّ‬
‫كُّ‬ ‫فُّ«فَا ِت َح ُِّةُّ ْال ِكت َا ُِّ‬
‫ب»‪َ ُّ،‬وبِأ َ ْس َمائِ َُّ‬ ‫فُّأ َ ْل ُِّ‬
‫لُّ ُه َُّوُّّللاُُّّا َ َحدُّ﴾ُّ َوبِأ َ ْل ُِّ‬ ‫أ َ ُِّ‬
‫لفُّ﴿قُ ُّْ‬
‫انُّ ْال ُمعَ َّ‬
‫ظ ِم‪ُّ،‬‬ ‫كُّ ْال ُم َك َّر ِم‪َ ُّ،‬وبِلَ ْيلَ ُِّةُّ ْالقَد ِْر‪َ ُّ،‬وبِ َر َم َ‬
‫ض ُِّ‬ ‫ظ ِم‪َ ُّ،‬وبِ ْال َح َج ُِّرُّ ْالَس َْودِ‪َ ُّ،‬وبِبَ ْيتِ َُّ‬
‫ْال َ ْع َ‬
‫نُّت َْر َح َُّمُّأ ُ َّم ُّةَُّ ُم َح َّمد‪ُّ ُّ،‬‬ ‫كُّ ْال ُم َك َّر ِمينَ ‪َ ُّ،‬و ِب َح ِبي ِب َُّ‬
‫كُّ ْال َ ْك َر ِم؛ُّأ َ ُّْ‬ ‫َو ِبأ َ ْن ِبيَائِ َُّ‬

‫انُّ َو ْ ِ‬
‫ال ْسالَ ِم‪ُّ ،‬‬ ‫ُور ُه ُّْمُّ ِل ْ ِ‬
‫لي َم ُِّ‬ ‫صد َ‬‫حُّ ُ‬
‫اشر ُّْ‬
‫َو َ‬

‫َرُّ ْال َمالَ ِح َدةُُِّّ َو َ‬


‫سل ُّْمُّدِينَنَا‪ُّ ،‬‬ ‫س ِل ْمنَاُّ ِم ُّْ‬
‫نُّش ُِّ‬ ‫َو َ‬
‫ْالم‪ُّ .‬‬ ‫ع ِظ ُّْمُّش َِريعَ ُّةَُّ ْ ِ‬
‫الس ُِّ‬ ‫َانُّ ْالقُ ْر ِ‬
‫آن‪َ ُّ،‬و َ‬ ‫َونَو ُّْرُّب ُْره َُّ‬

‫ينُّ‬
‫اح ِم َ‬ ‫نُّيَاُّأ َ ْر َح َُّمُّ َّ‬
‫الر ِ‬ ‫آم ِي َُّ‬
516 MESNEVİ DERSLERİ

Ey Adl, Hakem, Alîm, Hakîm olan


Rüzgârlarda hiç bir esinti
Bulutlarda hiç bir damla

Bahçelerde hiç bir çiçek


Bostanlarda hiç bir meyve

Bitkilerde hiç bir boya


Hayvanlarda hiçbir
zinet
Kâinatta hiç bir zerre
Mahlûkatta hiç bir nizam

Arzda hiç bir ayet yoktur ki,


-
- er
- -
du
-
da
zerre bile Senin iznin olmadan hareket etmez.

- selâm) Rabbi!
-i azîmin hürmetine, vech-i kerîminin nuru hürmetine, din-i kavîmin
hür - - -
Azîm hürmetine, milyonlar tiha-
- Kitab hürmetine, esma-i hüsnan hürmetine, ism- -
cer-i Esved hürmetine, Beyt-i Mükerremin hürmetine, Kadir Gecesi hürmetine,
Ramazan- -i Ekre-
min hürmetine
- ümmet-i Muhammede merhamet et!
- kalb
-M bize selâmet ver!
ŞU’LE 517

- Dinimize selâmet ver!


-
-
- Râhimin.800

800
Müellif, el yazma nüshad
ba
518 MESNEVİ DERSLERİ

57.Ders

ُّ‫الرحُّ ِيم‬ َّ ُّ‫ن‬ُِّ ُّ‫الرحْ م‬ ُِّ ُّ‫ِبس ُِّْم‬


َّ ُّ‫ّللا‬
‫ُّي ُِّه‬
ُِّ‫ُّلىُُُّّّنَ ِب‬
َ ‫ع‬ ُّ َّ ‫ص‬
َ ُُُّّ‫ُّالة‬ َّ ‫ُُّّوُّال‬ِ ِ ‫ا َ ْل َح ْم ُد‬
َ ‫ُُّّّلل‬

Bil ki: re-


-

Ke

-
olan da ehemmiyetsiz ol
î
bazen

cûd-u mutlak ile beraber


-
- eyi ve
on
-
-
ib -
van ve ku
Çün

Ey ene! Bil ki:


Rabbin sana sen
ŞU’LE 519

ya

801

TESADÜF YOK
Bil ki:
eden kimseye
-
- ti-
yazla Alîm, Muhît olan Sâni in hikmet ayetlerini okuyor?!

Bil ki:
bü -
nde ve te-

kes hakîk
mec
Katre, en küçük bir kandili bile içine alamazken, âlemin lambas

Bil ki:
taife -
ce nmek için, rekabetle
or
- -
-
ces
an - -
mâl-
kenz-i hafiyi gösterere -

hak za-

801
24. Söz 5. Dal 1. Meyve
520 MESNEVİ DERSLERİ

-

Her mevcûd mevcûd
gaye olmakla beraber, birinci gayeye nisbetle bu, sonlunun sonsuza nisbeti gibi
olur.
hakk- t re-
-
la - -i Sa-
me acîb, en garib, en latîf ci-
ze ya-
-
za e mahkûm olur.
Ey gafil, zanneder misin ki, mesela o acîb nar meyvesinin gayesi senin onu
gaf

Böy - -

Keza bil ki, yüksek bir cemâl sahibinin hakîki lezzeti önce bizzât cemâlini
mü hede-
le
eder.
-
si
ْ ‫َو ِّلل‬
Zâtî kemâl sahibi, hakîki, mücerred ve sermedi cemâli olan, ‫ُِّال َمثَلُُّاْالَعْلى‬
802
hakîkatiyle lizâtihi mahbûb zât, Rasulünün di-
803
liy - Ya-
-
cel

ALLAH YETER
Ey fâni, bil ki:
-
- ve unda malum olman bekâ olarak sana yeter!804

802
Nahl, 60
803
Süyuti, Ed- Dürerü'l- Müntesire, s. 125
804
‫‪ŞU’LE‬‬ ‫‪521‬‬

‫‪hakîk‬‬
‫!‪rahat et‬‬
‫‪Yoksa -‬‬ ‫‪-‬‬ ‫‪-daha önce‬‬
‫‪de‬‬ ‫‪-‬‬
‫‪ilâh‬‬

‫نُّ ْال َ ْشبَاُِّهُّ َذات ُ ُّهَ‪ُّ ُّ.‬‬ ‫ع ُِّ‬ ‫نُّتَن َّ‬


‫َـزُّهَُّ َ‬ ‫انُّ َم ُّْ‬ ‫س ْب َح َُّ‬ ‫فَ ُ‬
‫صفَات ُ ُّهُ‪ُّ ُّ.‬‬ ‫لُّ ِ‬ ‫نُّ ُمشَابَ َه ُِّةُّ ْال َ ْمثَا ُِّ‬ ‫ع ُّْ‬‫تُّ َ‬ ‫س ُّْ‬ ‫َوتَقَ َّد َ‬
‫عات ُ ُّهُ‪.‬‬ ‫صنُو َ‬ ‫علَىُّ َوحْ َدانِيَّتِ ُِّهُّ َم ْ‬ ‫تُّ َ‬ ‫َو َدلَّ ُّْ‬
‫تُّبِ ُربُوبِيَتِ ُِّهُّآيَات ُ ُّهُ‪ُّ ُّ.‬‬ ‫ش ِه َد ُّْ‬ ‫ُّ َو َ‬
‫ش ْيءُُّّ ِع ْل ُم ُّهُُّ َوقُد َْرت ُ ُِّه‪ُّ ُّ.‬‬ ‫لُّ َ‬ ‫طُّبِ ُك ُِّ‬ ‫َوأ َ َحا َُّ‬
‫لُّ َجاللُ ُّهُ‪َ ُّ.‬والُّ ِإلُّ ُّهَُّ ِإالُُّّ ُه َُّو‬ ‫َج َُّّ‬
‫‪münezzehtir.‬‬

‫‪Celle celâluhu.‬‬
‫‪La ilâhe illa hu.‬‬

‫‪NOKTA‬‬
522 MESNEVİ DERSLERİ

Marifet Nurundan Bir Nokta805

805
Nokta Risalesi, 1918 de Türkç
Mes
NOKTA 523

58.Ders

la َ ُّ‫ ُخ ْذُُّّ َما‬derim.806 Muhatapla


‫صفَا‬ -

zu âciz kalbimdir. Muhatap âsi nef-


sim -i hakîkat -
807
meli. Gayet- -
-u bizzât olan tevhidin lâyu-
-
aklîyi hads-
ede - -
termek isterim.

ِ ْ‫س ِل ُِّهُّ َو ْاليَ ْو ُِّمُّا‬


ُّ ُّ‫ْلخ ُِّر‬ ُ ‫اّللُّ َُّوُّ َملُّئِ َكتِ ُِّهُّ َُّوُّ ُكت ُ ِب ُِّهُّ َُّوُّ ُر‬ ُُّ ‫آ َم ْن‬
ُِّ ‫تُّ ِب‬
ُِّ ‫ثُّبَ ْع َُّدُّ ْال َم ْو‬
ُّ ُّ‫تُّ َحق‬ ُُّ ‫ّللاُّتَعَالَىُّ َُّوُّ ْالبَ ْع‬ ُِّ ُّ‫ن‬ َُّ ‫َُّوُّ ِب ْالقَ َد ُِّرُّ َخي ِْرُِّهُّ َُّوُّش َِرُِّهُّ ِم‬
808
ُِّ ‫سو ُل‬
‫ُُّّّللا‬ ُ ‫ًاُّر‬ َ ُ‫ُُّّالُُّّ ِإلُّهَُُّّاِالَُُّّّّللا‬
َ ‫ُُّّوُُّّا َ ْش َه ُدُُّّا َ َّنُُّّ ُم َح َّمد‬ َ ‫ُّا َ ْش َه ُدُُّّا َ ْن‬

ُّ‫الر ِح ِيم‬
َّ ُّ‫من‬
ُِّ ْ‫الرح‬ ُِّ ُّ‫ِبس ُِّْم‬
َّ ُّ‫ّللا‬

806
-
807
Gayet-ül gayat,

gayet-ül gayat
808

hâdet ede-
ilâh yoktur. âdet ederim ki Muham rasulü-
524 MESNEVİ DERSLERİ

َ ِ‫علَىُّ ُم َح َّمدُُّّخَات َُِّمُّالنَّبِي‬


ُّ‫ين‬ َ ُّ‫سالَ ُُّم‬َّ ‫صالَُّة ُُّ َوال‬َّ ‫ينُّ َوال‬َُّ ‫بُّ ْالعَالَ ِم‬ ُِّ ِ ُّ‫ا َ ْل َح ْم ُُّد‬
ُِّ ‫ّللُّ َر‬
809
َُّ ‫صحْ بِ ِهُُّّاَجْ َم ِع‬
‫ين‬ َ ‫ُُّّو‬ َ ‫علَىُّآ ِل ِه‬
َ ‫َو‬
810 ْ ‫ُُّّال َحى‬
‫ُُّّالقَيو ُُّم‬ ْ ‫ُُّّالُُّّ ِإلُّهَُُّّاِالَُُّّّ ُه َو‬
َ ُ‫ َّللا‬maksudumuzdur, matlubumuzdur.
Gayr- -
Birinci Bürhan: - yi-
ri - t-

Kitab- -
Üçüncü Bürhan: Kitab- -ül Beyan, Kelâm-
Dördüncü Bürhan: Âlem- âdetin nokta-
- -
811
dur.

Risalet hakîkat- alet


nok a eden mecmu-u en-
bi âdet
bütün edyan-
hâdet sad-
dak olan bütün akvaliyle, vücud ve vahdet-
-
Acaba bu kadar tasdiklere mazhar, büyük, derin, dûrbîn, safi, keskin, hakaik-
hakîkat, hakikat

terekküben Zât- celâl -

809
Hamd, âlemlerin Rabbine, salât u selâm ise son peygamber Hz. Muhammede,

810
ilâh Bakara, 255
811

bi at
eder.
NOKTA 525

ُّ‫ُّم ِد ِه‬ َ ُ‫ش ْيءُُّّاِالَُُّّّي‬


ْ ‫سبِ ُحُُّّ ِب َح‬ َ ُُّّ‫ُُّّم ْن‬
ِ ‫ َوُُّّا ِْن‬yi tilavet ediyorlar.812
-
bi
bir -
key -u vücuduna
hâdetle avalim-i gaybiyenin enmuzeci olan latîfe-i Rabbaniye içinde ilân- -
-

bir z
et -i mütedâhileye benzeyen mürekkebat- -i mütesai-
de-
bir zerre, muvazene-i cereyan- -
-
me -i Zülcelâl
berahini, zerrattan kat kat ziyade olur. Demek
hakîkat 813
ُّ‫ق‬ ْ ‫اس‬
ِ ‫ُّال َخالَ ِئ‬ ُِّ ‫ق ُّاِلَى‬
ُّ ِ َ‫ُّّللا ُّ ِبعَ َد ُِّد ُّا َ ْنف‬ ُُّ ‫اَلط ُر‬

814
C: Kemâl-
815
ُّ‫سا ِئ ُل‬ َ ‫لُُّّاْالَ ْعلَىُّاِلَي َْك‬
َ ‫ُُّّر‬ ِ َ ‫اُّم َنُُّّاْل َم‬
ِ ‫تُُّّفَ ِانَّ َه‬ ْ ‫ور‬
ِ ‫ُُّّال َكا ِئنَا‬ ُ ‫س‬
َ ‫ط‬ ُ ُُّّ‫تَا َ َّم ْل‬
- - - -i
hâ -i hakîkat -i
- - -
-
gi -i kudret olan bu
kitab- - - hâl
olarak muktedir birer fâil-i muhtar olsalar, yine kemâl- -

812

813

814
-

bir durum

815
-i âlâdan sana gönderilen mek-
tuplar Bkz. Nablûsî, Abdülgani, Divan. Mele- , me
ön le-
âlemin) sakinleridir. Sema ehli olan melekler ise "mele- kinleridir.
526 MESNEVİ DERSLERİ

de ederek ‫ح ِكي ُُّم‬ ْ ‫يز‬ ْ ‫ت‬ َ ‫س ْب َحان ََكُُّّالَُُّّقُد َْرةَُُّّلَنَاُّاِنَّ َكُُّّا َ ْن‬
ُ ‫ُُّّالعَ ِز‬
َ ‫ُُّّال‬ ُ diyeceklerdir.816 Her bir ke-
li . Ve her harfi, bahusus zîhayat bir har-
-
ta - -
-i gayr-

midesini tanzim eden manzume-


Sünuhat ُّ‫اح َدة‬
ِ ‫ُُّّو‬ َ ‫ َماُّخ َْلقُ ُك ْم‬aye-
َ ‫ُُّّوالَُُّّبَ ْعث ُ ُك ْمُُّّاِالَُُّّّ َكنَ ْفس‬
817

- âdet -i k -
ta
gö -feza bir misal-i musaggar- -
nat -i Yâsin, sûret-i lafz- ibi, cezâletli, mûciz bir nok-
ta- -
sûre -i dakîka-i
bedîa-i ilâh an ve imkâ-
na - -i câmide-i tabiiyeden husulünü, mu-
hâl-ender muhâl göreceksin.818
lun-
-
hâli de itikat edebilirsin. Hâlbuki o zîhayat ma-
ki -i kudret, öyle bir hârika-
kâi bilir. Yoksa
kör, az, basit imkân tereddüdüyle ayak atamaz. Esbab- iyeden olamaz. Ba-
husus o esbab- - -ü lâ-yetecezzadaki
kuvve-i cazibe ve kuvve- hâli-
yet dam
hare -
nun, kai hakîkate ve âleti-

816
-
Hakîm
817
-
rilt Lokman, 28
818

bütün im
bitkilerin birbi
özel
NOKTA 527

yetten mü

S: Ezeliyet-i madde ve harekât- - -u


esas-
ikna etmek sûretinde kasden ve bizzât ona müteveccih olursa muhâliyetine ve
ma -ü anis- -
be
Dalâlet ne kadar acibdir! Zât- celâl -
hâs -

lâl-
-
- -i
kil-

Hak zannederek koynunda saklar. Hakîkat âlet


dü hakîkat

?
C: Tabiat, âlem- âdet denilen cesed-
in - - ilâh - riye-
- va-
nin- Kuva
bi kavanin -
-
him, hayal tasa - hevâ
edip mevcûd-u haricî ve hayalden hakikat sûre hakikat
sûretinde gören, gösteren nüfusun istidad- -
tak -
- hakîkat ona ünsiyet edecek hiç bir mülâyemet ve
münasebet yok iken ve masdar olmaya kâbil -
fa -resan- efkâr olan kudret-i ezeliyenin âsâr-
ba
kâ-
bil -
- hakîkat-
528 MESNEVİ DERSLERİ

-i nefisenin
âsâ
fâi -
ka - -
let- -i Zülcelâl -
819
makul, gayr- et-
- ilâhiye ikidir:
Biri: - -i ihtiyariyesini tan-
zim eder.
- - -
riyedir ki, bütün kâinatta cari olan kavanin-
iba -i akliyeden ibarettir; tabiat denilen ikinci
riat dahi, mecmu-u kavanin- -
olan tesir ve
-

yapan Vâhid, Ehad, Ferd, Samed olmak zarurîdir.


-i dalâletin gösterdikleri esbab- -
birinden haberi yok; hem kör, iki elinde iki kör olan tesadüf- fa-
-
820
َ ‫ض ِه ْمُُّّيَ ْلعَب‬
ُّ‫ُون‬ ِ ‫قُ ِلُُّّّللاُُُّّث ُ َّمُُّّ َذ ْر ُه ْمُُّّفِىُّخ َْو‬
kitab-
-i kâinattaki nazm ve nizam, inti-
-i gayr-
bir ilm-i lâ-yetenaha, bir irade-i ezeliyenin eserleridir.

S: Nazm ve nizam-
El-cevab: - n havas ve cevasisi hükmünde olan fünun-u ekvan, is-
tikra-
te kâbildir. Her bir fen, külliyet-i kaide hasebiyle kendi
. Zira her bir fen kavaid-i külliye desati-

819
Tabiat, her biri bir kitap hükmünde olan ilâh -
baa gibi -
da element -
ment kipler hâl
ro
820
sun-
91
NOKTA 529

rinden ibarettir.821 -i fünun


va - -
hik Fayda
er - -i
tev - ilâh
diye zikrediyorlar.822

ÜÇÜNCÜ BÜRHAN
- - -
teceksin: ilâh yu tekrar ediyor. Hem gayet mükemmel se-
me -
bo -i hak ve hakîkat o ka-
-
le- hakîkati ta-
zam - âdet -
kâ hakîkat -i gayb
ta - -

- -i tereddüt hiç bir tara-


da ihsas edilmiyor. Hem o neticeyi bütün hakaika esas addederek müselleme
-

de, üstündeki sikke-


Âde
-
man
ha âdet; nokta- - bil-
sin.
Marifet- kemâl
Birincisi: -i sofiyenin minha -
823

821

822
Delâlet -
lar (Müellif)
823
Tasfiye, maddi ve manevi
do
530 MESNEVİ DERSLERİ

- sû-
re
Üçüncüsü: -
Dördüncüsü ve en birincisi: - -
mekle beraber, cezâlet -
-
-
Tarîk- idir:
Birincisi: Delil-i inayet ve gayedir ki, -
âyât- -
- - -i mesalih ve hikemdir.
rtadan nefyediyor. Zi-

-u ekvan, mevcûd de-


- -
meti-
âdet ediyorlar. Ezcümle:
Fenn-i hayvanat, fenn-
âdet
gibi; mevhum ve itibarî olan kav -
kadar hayret- -en-
giz birer makine-i acibe-i ilâh -i kâbiliyetleri cihetiy-
le her bir ferd, her bir i müs - - -

ُ ُ‫ن ُّف‬
ُّْ ‫ُّم‬ ْ ‫ار ِج ُّع‬
Kur an- Kerîm ُّ‫طور‬ ُّْ ‫ص َُّر ُّه‬
ِ ‫َل ُّت ََرى‬ َ َ‫ُّالب‬ ِ ْ َ‫ف‬ der.824 -i
inayet vücuh-
kâinatta tefekküre
ti
sevketmek için
‫ُّفَا ْعتَبِ ُروا‬، َ‫ُّاَفَالَُُّّيَت َ َذ َّك ُرون‬، َ‫ُّاَفَالَُُّّيَ ْع ِقلُون‬، َ‫ ا َ َوالَُُّّيَ ْعلَ ُمون‬gibi, o bürhan- -
825
handa tesbit ediyor.

da se
(sez deki ruhî ve kalbî kuvvetlerde görürler.
824
Mülk, 3.
825

et ir 2)
NOKTA 531

- -
-
mah - kemâline münasib bir vücudun verilmesidir.
826
- - hakîkat ol-
- - kai-

sûret-i mütegayyire, hem harekât- -i hâdi-


se
Kuvvet ve sûre -i cevheriyeyi
827
kil edemez. Araz cevher olamaz. -
- -i
te -i âdiye-i itibariyedendir.
Feya acaba! Vâcib- -i zaruriye-i beyyinesi olan ezeliyeti zi-
hin
828
olan maddenin eze
Hem dest-i tasarruf-
ol - - kudret-i
ezeliyenin yed-
oluyor ki, kudret-
münasebet-i makule olmadan en âciz ve en bîçare esbaba isnad ediliyor?
- Kerîm -
zim ediyor. Müessir-i hakîk -i hakîkî esbabda yoktur.
Esbab, izzet ve azamet- -
dest-i kudret umûr-

vârid -
het - -i kudret öyle ister.
-
ri yoktur. Vahdet öyle ister. Hattâ hayat ve
lekû-
-

826

827
Cevher kelimesi araz -
her, de
araz ayan
828
532 MESNEVİ DERSLERİ

DÖRDÜNCÜ BÜRHAN
Vicdan- - zar-
dikkate al:
Birincisi: -

meyelan-
bir avuç su, incimad ile meyelan- -

-i ilâhiyeden gelen evamir-i tekviniyenin tecellileri-


dir, cilveleridir.
erin havass- - -i gayba
kar - -i sâ-
-i sâdise-
bir hiss-i sâbia-i bârika ola -
demez.
Üçüncüsü: hakîkat-
vicdanda nokta-i istinad ile nokta-i istimdad, iki hakîkat- -
katin safveti ve en mükerremi olan ruh-
berbat bir mahlûk olur. Hâlbuki kâinattaki hikmet ve nizam ve kemâl bu ihti-
mali reddeder.
Dördüncüsü: -
unuta tevec-
-i intikaldir, daima onu tahrik eder. Hadsin
mu
- ilâhî, onu daima marifet-i
Zülcelâl hakîkat- -
biyledir.
-
Gö - -i ha-
yatiye olan marifet- - - -i insaniye ile müte-
nasib olan âmâl ve müyul- -i hayat eder. Lezzeti içine atar ve
nokta-i istimdad.
Ve kavga ve müzahamen -i hayata, hücum gösteren
âle -i istinad yine ma-
rifet-
- tmezse
-
NOKTA 533

adem- rek-
keb bir hâlet-i cehennem- - -
sen-i mahlûkat olan ruh- -
zam eder. O ise, intizam- -i kâinattaki nizam-
-i istimdad ve nokta-i istinad ile bu derece nizam- -
fer hakîkat- -ül emriyenin hâssa- -
-i Zülcelâl marifetini kalb-
daima tecelli ettiriyor.
-i Zülcelâl bu dört
bürhan- âdetleriyle Vâcib-ül Vücud, Ezelî, Vâhid, Ehad, Ferd,
Sa -
bi bütün evsaf- celâliye ve cemâl
Zira mukarrerdir ki: Masnudaki feyz-i kemâl -i tecellisinden
829
muktebesdir Demek, kâinatta ne kadar hüsn-ü cemâl, kemâl varsa, umumun-
dan lâyühad derecede yüksek tabakada evsaf- cemâliye ve kemâl -i
Zül sin
hüs kemâl ve
cemâl -i Zülcelâl kemâl ve cemâl -
- -i
mad - -
-
le
830
ُ‫ش ْيءُُّّ َج َّلُُّّ َجالَلُ ُّه‬ َ ُُّّ‫ْسُُّّ َك ِمثْ ِل ِه‬
َ ‫لَي‬
‫ورُِّه‬ِ ‫ظ ُه‬ ُ ُُِّّ‫اختَفَىُّ ِل ِش َّدة‬ ْ ُّ‫ن‬ ُِّ ‫انُّ َم‬َُّ ‫س ْب َح‬ُ
‫ض ِدُِّه‬ ِ ُّ‫نُّا ْستَت ََُّرُّ ِلعَ َد ُِّم‬ُِّ ‫انُّ َم‬ َُّ ‫س ْب َح‬ُ
831
‫بُُّّ ِل ِع َّزتِ ُِّه‬ ِ ‫بُُّّبِاْالَ ْسبَا‬ َ ‫انُُّّ َم ِنُُّّاحْ ت َ َج‬ َ ‫س ْب َح‬
ُ

832
Sual: Vahdet-

829

mükem
830

831
-

832
Vahdet-ül-vücud, mevcûd
-
534 MESNEVİ DERSLERİ

El-cevap: -i zevkîdir. Esa-


sen tevhid-i rububiyet ve tevhid- -i is-
ْ ِ‫الَُُّّ ُم َؤثِ َرُُّّف‬
ُّ َّ‫ىُّال َك ْو ِنُُّّاِال‬
rak, vahdet-i kudret yani i idare, son-, sonra vahdet833ُ‫ُُّّّللا‬
ra vahdet- , sonra vahdet- -
mevcûdu görünceye müncer oluyor.
Muhakkikîn- -
mez. Daire- -
ül vücuddan dem vursa, haddini tecavüz eder. Dem vuranlar, Vâcib-
o kadar hasr- -
cudu, belki bir mevcûd
- -
rakkârane cihetiyle cedavil-i ekvanda cereyan- t- ilâhiyeyi ve mele-
kûtiyet- - - mevcûdatta tecelli- -
fâ hakîkat iken, dîk- -i sâ-
- -i fikir, o hakaik- -
ka -
Madde-perver hükema ve zaîf-ül itikad ehl- -ül vücudu ile ev-
li -
Birincisi: Muhakkikîn-i Sofiye, Vâcib- -
cu-
du -ül itikad olanlar, maddeye o kadar hasr-
na ki, fehm-
de
on -
rîk-
Muhakkikîn-i sofiyenin vahdet-i vücudu vahdet- zam-
-ül mevcûdu tazammun eder.
Üçüncüsü:
Dördüncüsü: -
ba inciler, evvelen ve bizzât halka bakarlar.
Birinciler, Hüdâ-perest -peresttirler.

la -
dar- -
mes'elesidir.
833
NOKTA 535

834
ُّ‫س ِة‬
َ ‫ام‬ َّ ‫ُُّّم َنُُّّالظ ْل َم ِة‬
ِ ‫ُُّّالط‬ ِ ‫اط ُع‬
ِ ‫س‬ ِ ‫َّاُّوُُّّاَي َْن‬
َّ ‫ُُّّالضيَا ُءُُّّال‬ ِ ‫اَي َْنُُّّالث َّ َر‬
َ ‫يُّم َنُُّّالث َري‬

Meselâ: Küre-i Arz rengârenk muhtelif


far
- -
ya -
-

835
ْ ‫ْتُُّّعَ ْك ِسُُّّ َم ْه ُرويَا ِنُُّّبُو ْستَا ِنُُّّ ُخ َداس‬
ُّ‫ْت‬ ْ ‫التِىُّ ِكهُّ َدا ِمُُّّاَ ْو ِليَاس‬
َ ‫آنُُّّ َخيَا‬
ْ
836
Fakat ehl-i vahdet- Ehl-i vahdet-ül
vü -i ehl-i fark ve sahv-

837
‫ُُّّوُُّّالَُُّّتَفَ َّك ُرواُّ ِفىُّ َذا ِت ِهُُّّفَ ِانَّ ُك ْمُُّّلَ ْنُُّّت َ ْقد ُِروا‬ ِ ‫تَفَ َّك ُرواُّ ِفىُّآالَ ِء‬
َ ‫ُُّّّللا‬
‫َّارُّذِىُّ ْال ِق َد ُِّم‬
ُِّ ‫ْفُّ َك ْي ِفيَّ ُّةُُّ ْال َجب‬ َُّ ‫ْسُّ ْال َم ْر ُُّءُّيُد ِْر ُك َهاُّفَ َكي‬
َُّ ‫َح ِقيقَ ُّةُُّ ْال َم ْر ُِّءُّلَي‬
ُّ838ِ‫س ُِّم‬ ُ ‫ْفُُّّيُد ِْر ُكهُُُّّ ُم ْستَحْ َد‬
َ َّ‫ثُُّّالن‬ َ ‫شاَهَاُّفَ َكي‬ َ ‫ُُّّوُُّّا َ ْن‬ َ ‫ُه َوُُّّالَّذِىُّا َ ْب َد‬
َ ‫عُُّّاْالَ ْشيَا َء‬

bekâ- ve
bu hakîkat
bir sûre

834
-

835
tuzak olan hayaller, bostan-
Mev yal-
le
836
Vahdet- , etme. Seyr-

baninin yolu olarak da ifade edilir.


837

yetiremezsin - Kadîr, III, 262-263


838
hakîkatini bile idrak edemez.

edilir.
536 MESNEVİ DERSLERİ

On Üçüncü Risale

NUR
839

839
-
la ya -
‫‪NUR‬‬ ‫‪537‬‬

‫‪59.Ders‬‬

‫يم ُّ‬
‫الرحُّ ُِّ‬
‫نُّ َّ‬ ‫الرحْ مُّ ُِّ‬
‫ّللاُّ َّ‬‫بِس ُِّْمُّ ُِّ‬
‫َوبِ ُِّهُّنَ ْست َ ِع ُُّ‬
‫ين‬
‫‪Rahman-‬‬
‫‪ve sadece‬‬

‫ّللاُُّ‬ ‫الَُّأ َ ُّْ‬


‫نُّ َه َدانَاُّ ُّ‬ ‫ا َ ْل َح ْم ُُّدُّّللُُّّالَّذِيُّ َه َدانَاُّ ِل َه َذاُّ َو َماُّ ُكنَّاُّ ِلنَ ْهتَد َُّ‬
‫ِيُّلَ ْو ُّ‬
‫لُّ َربِنَاُّبِ ْال َح ُِّ‬
‫ق ُّ‬ ‫س ُُّ‬ ‫لَقَ ُّْدُّ َج ُّْ‬
‫اءتُّ ُر ُ‬

‫‪mesey‬‬
‫‪840‬‬

‫اءُُّّ‬ ‫َانُّ ْال َ ْ‬


‫ص ِفيَ ِ‬ ‫انُّ ْال َ ْن ِبيَ ُِّ‬
‫اءُّ َوبُره ُِّ‬ ‫ط ُِّ‬ ‫سل َ‬ ‫علَىُّ ْالخ َْل ُِّ‬
‫قُّ ُ‬ ‫قُّ َ‬‫علَىُّ ُح َّج ُِّةُّ ْال َح ُِّ‬ ‫صالُّة ُُّ َوال َّ‬
‫سال ُُّمُّ َ‬ ‫َوال َّ‬
‫صحْ ِب ُِّهُّأَبَ َُّدُّ ْاْلَ ِبد َُّ‬
‫ِين‪ُّ .‬‬ ‫علَىُّآ ِل ُِّهُّ َو َ‬
‫ينُّ َو َ‬ ‫ْ‬
‫بُّال َعالَ ِم َُّ‬ ‫بُّ َر ُِّ‬
‫َحب ِي ُِّ‬
‫‪bi-‬‬

‫‪Bil ki:‬‬
‫‪bir deniz, hiç bir kara, hiç bir parça ve hiçbir mevki yoktur ki, üzerinde Ehad-‬‬
‫‪Sa‬‬
‫‪-‬‬
‫‪la‬‬ ‫‪i,‬‬ ‫‪.‬‬
‫‪kele-‬‬
‫‪ri‬‬ ‫‪.‬‬
‫‪hür-‬‬
‫‪(celle celâluh) bir mektubudur.‬‬

‫‪ken‬‬ ‫‪du‬‬ ‫‪-‬‬


‫‪nu bilirsin.‬‬
‫‪her biri her birinin delilidir.‬‬

‫‪840‬‬
‫‪A'raf, 43‬‬
538 MESNEVİ DERSLERİ

Mâ ma-
en bir-

- Sâni in Vahid-
-
-
- bir söz
- mama-

ُّ‫ُّو‬ َ ُ‫ُّاللُه‬
َ ‫ُّالُُّّإِلُّهَُُّّإالَُُّّّ ُه‬
َ ‫ُُّّو‬ ُّ َ ‫ج َّلُُّّ َج‬
َُّ O

Bil ki:
yu kalble dinle:
Ey nefsinden, hatta gafletinden gafil Said!

ku
tek ilâh olan Allahu Tealâ

sa acîb muhâlleri
kabul etmen gelir.
-
gel netice vermesi gösterir ki, o mümtenidir,
müm gelir.

ol
ol
top li-

son

ka
yer mekanik sistem, ipek dokuyan makine gibi olurdu ve
ha
humla-
NUR 539

âmid, ölü bir zerre olarak girip de sün-


bül

geliyorsa
içekler adedince makinelerin bulundu-
nu kabul etmen gerekir.

Hâlbuki çekirdekler ve tohumlar, madde yönünden birbirlerine emsaldir,


-
disin
pa
‫اح َدُّة‬
ِ ‫ُُّّو‬ ِ ‫الَّذِيُّ َخلَقَ ُك ْم‬
َ ‫ُُّّم ْنُُّّنَ ْفس‬ 841

ُّ‫ن ُّ َماء‬ُّْ ‫ُّم‬


ِ ُّ‫ل ُّ َدابَّة‬ َُّ َ‫ّللاُ ُّ َخل‬
َُّّ ‫ق ُّ ُك‬ ُّ ‫َو‬ 842
ve
843
ka ayetler
tta daha
küçüktür. Kendisinden in

Tohumlar ve çekirdekler besatetiyle beraber, her biri sanki ipleri kader hen-
de
ma
o dakik hudutla-

ancak
- gökleri ve yeri yaratan
- -
bilir.
,- -
ur sahibi isen-
- ri-
ka basir bir kudretin vücudunu;

841
Nisa, 1
842
Nur, 45
843

son Bu, kesrette tam bir vahdet tecellisi-


dir.
540 MESNEVİ DERSLERİ

- muhît bir il-


min vücudunu;
-
hakeza daha bunlar gibi mutlak, muhît -
men gerekir.
ki:
-
-
844
kal
-
-
-
- -
fe
dam
ri-
sin
ko ûd-u mutlak ile, -
845
lardaki ittikan-
-

ay

le-
nin cereyan etmesi, hâ-
det eder.
-
ti
i-
-
rakik ve cessas nizamlarla
-
sar olan zât muktedir olabilir. O, bu katreyi

844

845

türün sa kem-
mellik görülmekte
NUR 541

- nat-

- veya
mu -
çük bir misal olarak yoktan var eder.
Ehl-i k -
-
zu


dam gelir.
ya-
,
542 MESNEVİ DERSLERİ

60.Ders

ELMAS VE KÖMÜR
Bil ki: bir iksirdir; fâni madde kömürünü, Sâni -i Bâkiye isnad etmek

aksini yapar, ters yüz olur.

an -
846
, Sâni - -
lerinde de durum böyledir.
-

me-
tinden çok çok
- esma-
-
âlikine rabteden bir nisbettir. Nisbet ciheti, ancak
ta bakar. Bu durumda medar- -
le-
nebilecek konuma gelir.
-
le
insa ril-
meyi temenni eder.

ma -i hafi serve-
âb-
da

Bu makineyi yümn-
847
verir,
misilsiz

846
Bkz. Yunus 3 ve Mülk 5.
847
Bkz. Taha, 52
NUR 543

-
metin
ُّ ُّ،‫ش ْيء‬ َ ُّ‫ل‬ ُِّ ‫ش ْيءُُّّ َو ِبيَ ِدُِّهُّ َمقَا ِلي ُُّدُّ ُك‬ َ ُّ‫ل‬ ُُّ ‫نُّ ِبيَ ِدُِّهُّ َملَ ُك‬
ُِّ ‫وتُّ ُك‬ ُّْ ‫فَيَاُّ َم‬
ُّ ُّ،‫ش ْيء‬ َ ُّ‫ل‬ ُِّ ‫َاصي ُِّةُّ ُك‬ ِ ‫آخذُُّّ ِبن‬ ِ ُّ‫نُّ ُه َُّو‬ ُّْ ‫َويَاُّ َم‬
ُّ ُّ،‫ش ْيء‬ َ ُّ‫ل‬ ُِّ ‫نُّ ُك‬ ُُّ ِ‫نُّ ِع ْن َدُّهُُّخَزَ ائ‬ُّْ ‫َويَاُّ َم‬
ُِّ ‫انُّ َو ْالقُ ْر‬
ُّ.‫آن‬ ُِّ ‫الي َم‬ ُِّ ُ‫ار َح ْمنَاُّ َون َِورُّقُلُوبَنَاُّ ِبن‬
ِ ْ ُّ‫ور‬ ْ ‫ال ت َ ِك ْلنَاُّ ِإلىُّأ َ ْنفُ ِسنَاُّ َو‬
َُّ
ُّ

n!

kalb

ُ ‫اّللُّ ْالغ َُر‬


ُّ‫ور‬ ُّ ‫الَُّتَغُ َّرنَّ ُك ُُّمُّ ْال َحيُّوُّة ُُّالد ْنيَاُّ َو‬
ُِّ ‫الَُّيَغُ َّرنَّ ُك ُّْمُّ ِب‬ ُّ َ‫ّللاُّ َحقُُّّف‬ َُّّ ‫ا‬
ُِّ ُّ‫ِنُّ َو ْع َُّد‬
ma-
848

Birisi -
da bir tebdil-i mekân olan ölümü ebedi bir idama çeviriyorsun.
-i Mutla-
ka istinada yol açan bu aczi, - - ya-
pa - gelen bir acz-i
mutlaka çeviriyorsun.
Üçüncüsü -
niyy-
art
Dördüncüsü: Zevaldir. Çünkü lezzetin zevali daimi bir elemdir. Devam et-
me -
ze üd-
mi

848
Lokman, 33
544 MESNEVİ DERSLERİ

Hâl böyle olunca, sefer hâlinde olup daima ölümü bekleyen, acz kendisini
ku
al
yön
-
-
- ak cinnet ile,
- ebedi kalmak
-
-
-u mutlaktan beni de sizi

Bil ki: Bak Sâni -


sat
yeryüzünü k -
re
-
zellikle de kar; katreler gibi iken,
- vazifede benzerlik,
-
- -
za -
mayacak -
- -

tam bir imtiyaz


can
-
hususi hayat ve muayyen ölümde bi -
-fertler içinde
ka - bir tek ferdin güzel bir intizamla terbiyesi gibidir.849 Ne bu Sâ-

849

çok da

nev, hepsi kolay


NUR 545

ni
Ey a-
- - matbaa gibi tab edici ve usta olarak tasavvur edersen,
ta -
ha fazla mükemmel

Bil ki:
in
bir -

za

yedi yüzdür -

gibi yenilmek içindir.


-

ge -
zi -
le te-

hakeza.
ma-
850
Öyleyse Allaha teslim ol ki

‫ض ِعيفًا‬ ُ ‫س‬
َ ُُّّ‫ان‬ ِ ْ ‫َو ُخ ِل َق‬
َ ‫ُُّّالن‬ 851

Bil ki: -

gözümüzün önünde idare etmektedir.


850
Burada nazara verilen üç üstünlük:
1-
2-
3-
851
Nisa, 28
546 MESNEVİ DERSLERİ

- a-
-
hsilinde senden daha aciz birini

alarak yirmi senede elde ederken, hayvan yirmi gün, bazan yirmi saat ve bazan
yir usunda onlardan

-
va
Ey insan ve ey ene! Ya en edna bir hayvandan daha edna, daha zelil ve daha

Di
-
vetin, Mâ
ratma-
birinden
fark
- garip bir güzellik izhar etmek,
- hayret verici bir kitabet ortaya koymak,
- hâlde sergilemek
- -
NUR 547

61.Ders

le-
ler
Her bir lerde
zaru lerde teslimî bir kabul
-
bi
-
kil haberler de tabir ve tefs
bir rivayete rastlarsan,
- Bu israiliyattan olabilir.
- Ravilerin sözlerinden olabilir.
-
-
- (a.s.m)
bu -

Yok cak-

tabir ediyorsun, öy-

َ ُّ ‫ُّو َما‬
‫طغَى‬ َ ‫ص ُُّر‬ ْ ‫غ‬
َ َ‫ُّالب‬ َُّ ‫َما ُّزَ ا‬ 852

(a.s.m) sözlerini, yapabiliyorsan tabir et!

mun -
me -
sunlar.
-

le-

852
Necm, 17
548 MESNEVİ DERSLERİ

rek-
tir
Mehdiye gelince:
- Kuvve-i maneviyeyi takviye için,
-
-

eder, ta ki her zaman onu beklemek mümkün olsun.

le birine benzer:

da
rei
kendisi de kendi

-
-
Görmez misin Avrup (a.s.m) inkâr eder, lâkin asliyetini
kay
me
ba
te
Sen ise ey mürted! Muhammedi (a.s.m) ve onun eserlerini inkâr edersen,
peygamberlerden hiçbirini kabul edemezsin, hatta Rabbini de, hatta hakîki ke-

zu -

Çünkü - - -

Bil ki:
‫‪NUR‬‬ ‫‪549‬‬

‫ض ُّفِي ُّ ِست َّ ُِّة ُّأَيَّامُّ‬


‫ت ُّ َو ْال َ ْر َُّ‬
‫س َم َاوا ُِّ‬ ‫ّللاُ ُّالَّذِي ُّ َخلَ َُّ‬
‫ق ُّال َّ‬ ‫ُّ‬
‫‪853‬‬
‫‪ye‬‬
‫بُّ‬ ‫ح ُّ ْالبَ َ‬
‫ص ُِّر ُّأ َ ُّْو ُّ ُه َُّو ُّأ َ ْق َر ُ‬ ‫ع ُِّة ُّإِ َُّّ‬
‫ال ُّ َكلَ ْم ُِّ‬ ‫َو َما ُّأ َ ْم ُُّر ُّال َّ‬
‫سا َ‬
‫‪854‬‬

‫ال ُّ َكنَ ْفسُّ ُّ َو ِ‬


‫اح َدةُّ‬ ‫َما ُّخ َْلقُ ُك ُّْم ُّ َو َُّ‬
‫ال ُّبَ ْعث ُ ُك ُّْم ُّإِ َُّّ‬ ‫‪til-‬‬
‫‪855‬‬

‫ونُّ‬ ‫خُّفِي ُِّهُّأ ُ ْخ َرىُّفَإ ِ َذاُّ ُه ُّْمُّقِيَامُُّّيَ ْن ُ‬


‫ظ ُر َ‬ ‫ث َُُّّمُّنُ ِف َُّ‬ ‫‪Sonra o sûra bir daha üflenir, bir de‬‬
‫‪856‬‬
‫‪ba‬‬ ‫)‪(kabirlerden‬‬
‫لُّ ِل ْل ُكت ُ ُِّ‬
‫ب‬ ‫الس ِج ُِّ‬
‫ىُّ ِ‬ ‫س َُّما َُّءُّ َك َ‬
‫ط ُِّ‬ ‫يَ ْو َُّمُّن ْ‬
‫َط ِوىُّال َّ‬ ‫‪-‬‬
‫‪857‬‬
‫‪rer gibi‬‬

‫‪eder ve gece-‬‬ ‫‪mevsimlerin-‬‬


‫‪-‬‬
‫‪mine yak‬‬

‫ي ُِّاْالَ ْر َُّ‬
‫ضُّبَ ْع َُّدُّ َم ْوتِ َهاُّ ُّ‬ ‫ّللاُّ َكي َُّ‬
‫ْفُّيُحْ ُّ‬ ‫تُّ ُِّ‬
‫ارُّ َرحْ َم ُِّ‬ ‫ظ ُّْرُّاِلُّىُّاُّث َ ُِّ‬‫فَا ْن ُ‬
‫ش ْىءُُّّقَدُّيرُّ‬ ‫لُّ َ‬ ‫ي ُِّ ْال َم ْوتُّىُّ َو ُه َُّوُّ َ‬
‫علُّىُّ ُك ُِّ‬ ‫كُّلَ ُمحْ ُّ‬ ‫ا َُّّ‬
‫ِنُّذُّ ِل َُّ‬

‫?‪diriltiyor‬‬
‫‪858‬‬

‫‪k‬‬ ‫‪lerin nazirelerini gözünle‬‬


‫‪göresin.‬‬
‫‪-‬‬
‫‪le‬‬ ‫‪-‬‬
‫‪görürsün. Hâlbuki bu âlem-‬‬
‫‪-‬‬
‫‪hiptir.‬‬

‫‪853‬‬
‫‪Yunus, 3‬‬
‫‪854‬‬
‫‪Nahl, 77‬‬
‫‪855‬‬
‫‪Lokman, 28‬‬
‫‪856‬‬
‫‪Zümer, 68‬‬
‫‪857‬‬
‫‪Enbiya, 104‬‬
‫‪858‬‬
‫‪Rûm, 50‬‬
550 MESNEVİ DERSLERİ

hit-

-
-
-

ka
859
-

Bil ki: -
ra -
za
on -

-

hâ -
setmese de, kendi elemleriy
müp
-
si
Öte yandan ondaki zâti nur, yerini rakiplerine göstererek ona zarar verir.
Ama gafleti kovsa ve mülkü hakîki sahibine geri verse, onun kalbine daimi
- -
-

unut
de bedel olamaz.
Böyle bir dik-
le

859
Yunus, 3
NUR 551

bilmekten gelen bir lezzetle -biiznillah-


Ey gafil Said! Nefsini ve mâlikiyet
olan Mâ
552 MESNEVİ DERSLERİ

62.Ders

HÜSÜN -
Bil ki: -
surlar ve kötülükler
eder. Cevad-
ol
Demek ki güzellik iki cihetle Ona racidir: Hem yaratma yönünden, hem de
gü iktiza yönünden.
Çirkinlik ve kusura gelince, yaratma yönüyle Ona racidir, ama iktiza ve sual

Ondan ve Onun isimlerindendir.

Çir
860
On
ُّ‫نُّنَ ْف ِس َك‬
ُّْ ‫س ِيئ َةُُّّفَ ِم‬ ُّْ ‫كُّ ِم‬
َ ُّ‫ن‬ َ َ ‫ّللاُّ َو َُّماُّا‬
َُّ ‫صا َب‬ َُّ ‫سنَةُُّّفَ ِم‬
ُِّ ُّ‫ن‬ ُّْ ‫كُّ ِم‬
َ ‫نُّ َح‬ َ َ ‫َُّماُّا‬
َُّ َ‫صاب‬
861

Bil ki: -

-
-
har -

hüsn-
yap -
metçileridir.

860

861
Nisa, 79
NUR 553

le
göz -
ha
rettü-

sa

- Sâni
-
- ve tahabbübün en latîf
-

sonu
ba - temiz
küçücük böceklerden bir cemaat bulunur. Sanki o çiçek bunlara bir bahçe veya
bir saray veya bir köy gibidir.

-
- Mahlûkata kudretini bildirir.
-
ُّ‫ُّو‬ َ ُ‫ُّاللُه‬
َ ‫ُّالُُّّإِلُّهَُُّّإالَُُّّّ ُه‬
َ ‫ُُّّو‬ ُّ َ ‫ج َّلُُّّ َج‬
َُّ

ُّ‫ُُّّال ُم ْل ُك‬
ْ ُ‫ُُّّولَه‬
َ ‫ُُّّال َحق‬ ْ ُ‫قَ ْولُه‬ O nundur. 862

‫ل‬ َ ُُّّ‫َالُُّّيُ ْسأ َ ُل‬


ُُّ َ‫ع َّماُّيَ ْفع‬ 863

862

863
Enbiya, 23
554 MESNEVİ DERSLERİ

Bil ki:

gibi tasarruf eder. O Alîm, Hakîmdir, bizim bilmediklerimizi de bilir. Dola -


la
Çün
864
hik
leri-

gi
ma ve manevi itiraz, hakîkat-
-i hayat va-
zifelerini yerine getirmeye memur bir kuldur.
tesbihat ve tah-
mi
-
yet eder, hatta çekirdekler ve tohumlardaki gibi bilkuvve hâliyle niyeti bile yeter.
Ölüm ise, ancak
- Bir terhistir.
-
-
- Bir terviçtir.
- Huzura bir davettir.
َ ‫ث َُُّّم ُّ ِإلَى ُّ َر ِب ِه ُّْم ُّيُحْ ش َُر‬
ُّ‫ون‬ Sonra hepsi Rab leri-
865
nin hu
-
-
-
pan

yük -
di.

864
-
a
bunlar ekolojik dengede çok önemli görevler görmektedir.
865
NUR 555

sönmesi gibi du
rah

ön ar. Selefle-

â -
-

mem â
Böylece, ilâhî tasarruflardaki umumi rahmet cilvelerinin velvelesi, umumi yas
ilan eden vaveylalar olarak sana göründü. mu-
yor rin-
-
mak

cev -

kilde göresin.

A
Bil ki: (a.s.m) -
ma
pey ya-

-
ma
mücmel gitmesi ve arifinden
-
-
-
ola
Mesela ُّ‫لُُّّاْالَعْلُّى‬ ْ ‫ّلل‬
ُ َ ‫ُُّّال َمث‬
ِ ِ ‫ َو‬En yüce mesel, Allah içindir. 866


on
göre ki:

866
Nahl, 60
556 MESNEVİ DERSLERİ

la-
la
-
safi- lala -

tim

ta
Birisi: bil- -i nübüvvet yolu-
nu temsil eder.
-

-
na
-
iken-
-
-
- lak
lâ la-

ka
Hatta bazan

Nef -

ُّ َُّّ‫ال‬
ُ‫ّللا‬ ُِّ ‫الَُّ ُم َؤثِ َُّرُّفِىُّ ْال َك ْو‬
ُّ ِ‫نُّا‬ ُّ diyerek

Son
ca -

çiçek cinsinin küllî mertebesine kadar gittin. Lâkin ne mukayyet renklerin husu-
zahla-
NUR 557

lâ-
mette kalabilirsin. Ancak
-
-
se
-
etmek içi
ka
- -

-
-
sün.
Ey katre! Sen de felsefenin merdiveniyle ta kamere kadar terakki ettin. Gör-
r ne de bir hayat. Senin
ça
yal

- tabiat gecesini terk ederek,


- hakîka
-
kurtulabilirsin.

ren eder.

Son

için safi bir me -


Ay
eserlerini isbat hususunda,
-
-
-

da, bu üç yolla hakîkate -


558 MESNEVİ DERSLERİ
NUR 559

63.Ders

-
Ey insan! Bil ki:
-
1-Esma- lerine câ bir fihristesin.
2-
ru muhît
3-
la -

bi
bü mülkünden bir dirhemi enaniyetine
ver âlikiyetini tasdik etmen gerekir.

4-Keza sen kevnî ilimlere ve âfâkî marifetlere Böylece sendeki


867
âfâ-
-i mürekkebe ve lüzumsuz
saf
5- -
dinde bulunduran bir hazinesin. Mesela kendinde nihayetsiz bir acz gördü -
he-

harf
kar.

n manzum bir kasidesin.


-

ka -

tebele-

867
Ayette
unut
560 MESNEVİ DERSLERİ

rini izhar eder. Nitekim çirkinlik mülahaza edilmeden bir güzellik bir olarak ka-
-
kar.

َ‫نُّلَ ُه ُُّمُّ ْال َجنَّ ُّة‬


َُّّ َ ‫س ُه ُّْمُّ َوا َ ْم َوالَ ُه ُّْمُّ ِبا‬ َُّ ُّ‫نُّ ْال ُموُّ ِمن‬
َ ُ‫ينُّا َ ْنف‬ َُّ ‫ّللاُّا ْشت َرُّىُّ ِم‬ َُّّ ‫ا‬
َُّ ُّ‫ِن‬

868
sa
ُِّ ُّ‫ك ُّ ْال َكر‬
Bil ki: Ey insan! ‫يم‬ َُّ ِ‫ك ُّبِ َرب‬
َُّ ‫ َما ُّغ ََّر‬Rabb-
869
ne

çok büyük bir fiyat olarak sana verecek. Hem, senin istifaden için yine senin
elin
Kâr içinde kâr içinde kâr içinde kâr içinde kâr.
net
edi
-
nah -
lini bükecek.
Zarar içinde zarar içinde zarar içinde zarar içinde zarar.

-
rin -

acîb bir makine var. O makinede


sa
Makinenin sahibi ona bir kerem ve rahmet eseri olarak dedi: Senin elinde

za ma-
ya zan-
-

la-

868
Tevbe, 111
869
NUR 561

-
rey
-
ta-
ca
cek-

cek-

ُّ ‫كُّ ُخو ْد َراُّ ِمىُّ َخ َر ُّْدُّاَ ُّْزُّتُو‬ ُِّ ‫ىُّپ ُُّْرُّ َك َر ُّْمُّ ُخو ُّْدُّ ُم ْل‬
ُِّ ‫ُخ َدا‬
ُّ ‫ىُّتُوُّنِ َگاُّْهُّ َدا َر ُّْد‬
ُِّ ‫انُّ َدا َدهُّب َ َرا‬ ُّْ ‫ىُّبِىُّ ِگ َر‬ ُِّ ‫بَهَا‬

ُ ‫ي ُّ ْال َحيَ َو‬


ُّ‫ان‬ َُّ ‫َّار ُّ ْاْل ِخ َرُّة َ ُّلَ ِه‬ َُّّ ِ‫َوإ‬
َُّ ‫ن ُّالد‬ -
870

Kâfirle Sahiplen! ُّ
‫يُُّّ ِإ َّالُُّّ َحيَاتُنَاُّالد ْنيَا‬
َ ‫ِإ ْنُُّّ ِه‬
871

Bil ki: Cenâb- -


du du-

gi erdir.
mevcûd
ile de beraberdir. Tabaka tabaka bütün mevcûdatla, ta zerreler, esir maddesi, ru-
ha
kadar hepsiyle beraberdir.

870
Ankebut, 64
871
562 MESNEVİ DERSLERİ

yet
-
-

Öyle ya
872
û

ALLAHA URUÇ
Bil ki: -

iste -
mak sûretiyle her -
de-

kolay olur.873
ِ ‫الَُّّ ِب‬
ُّ‫اّلل‬ ُّ ‫الُّقُ َّوُّة َُّ ِإ‬
َُّ ‫لُّ َو‬ َُّ
َُّ ‫الُّ َح ْو‬

Bil ki: -
te
gü ne-

zel-
li

ki -
la -
nasebetlerinden, cevherlerinden, özelliklerinden, vaziyetlerinden ve tariflerin-

872
-

de
ilg
873
NUR 563

- -
Ha
Ar
la
cev se-

hik

TEVEKKÜL
ِ َّ َ‫عل‬
ُ‫ىُّّللاُُّّفَ ُه َوُُّّ َح ْسبُ ُّه‬ َ ُُّّ‫َو َم ْنُُّّيَت ََو َّك ْل‬ Allah a tevekkül edene Allah yeter. 874

Ey Said! Bil ki:


edesin,
ahi
-
-
ine oturdu.

muhafaza eder. Gittikçe zafiyeti artan le-


denildi.

sahi -
mimizi itham eden ve bizimle -

de
-

874
Talak, 3
564 MESNEVİ DERSLERİ
‫‪NUR‬‬ ‫‪565‬‬

‫‪64.Ders‬‬

‫‪NDA ESMA PARILTILARI‬‬


‫‪Bil ki: Ayetlerin ekseriya‬‬
‫‪- esma-‬‬
‫‪-‬‬
‫‪- veya akla havale ve tefekkürü emir ile‬‬
‫‪-‬‬ ‫‪ma-‬‬
‫‪da, onun ulvî‬‬ ‫‪-‬‬
‫‪ha‬‬

‫‪se‬‬
‫‪Mesela:‬‬
‫اءُّ‬ ‫ضُّ َجمُّيعًاُّث َُُّّمُّا ْست َوُّىُّاِلَىُّال َّ‬
‫س َُّم ِ‬ ‫قُّلَ ُك ُّْمُّ َماُّفِىُّاْالَ ْر ِ ُّ‬ ‫ُه َوالَّذُّىُّ َخلَ َُّ‬
‫علُّيمُُّّ‬
‫ش ْىءُُّّ َ‬
‫لُّ َ‬ ‫سمُّ َواتُُّّ َو ُه َُّوُّ ِب ُك ُِّ‬
‫س ْب َُّعُّ َ‬ ‫سوُّي ُه َُّّ‬
‫نُّ َ‬ ‫فَ َ‬
‫‪875‬‬
‫‪On‬‬
‫ضُّ ِم َها ًدُّا ُّ‬ ‫لُّاْالَ ْر َُّ‬ ‫اَلَ ُّْمُّنَجْ عَ ُِّ‬
‫لُّا َ ْوت َا ًدُّا‬‫َو ْال ِجبَا َُّ‬
‫َو َخلَ ْقنَا ُك ُّْمُّا َ ْز َوا ًجُّا ُّ‬
‫سبَاُّت ًا ُّ‬ ‫َو َجعَ ْلنَاُّن َْو َم ُك ُّْمُّ ُ‬
‫سا ُّ‬ ‫لُّ ِلبَا ًُّ‬ ‫َو َجعَ ْلنَاُّالَّ ْي َُّ‬
‫شا ُّ‬ ‫ارُّ َمعَا ًُّ‬ ‫َو َجعَ ْلنَاُّالنَّ َه َُّ‬
‫س ْبعًاُّ ِش َدا ًدُّا ُّ‬ ‫َوبَنَ ْينَاُّفَ ْوقَ ُك ُّْمُّ َ‬
‫َو َجعَ ْلنَاُّ ِس َرا ًجاُّ َو َّها ًجُّا ُّ‬
‫تُّ َُّما ًُّءُّث َ َّجا ًجُّا ُّ‬ ‫ص َرا ُِّ‬ ‫نُّ ْال ُم ْع ِ‬ ‫َوا َ ْنزَ ْلنَاُّ ِم َُّ‬
‫جُّ ِبهُُّّ َحبًّاُّ َونَبَاُّت ًا ُّ‬ ‫ِلنُ ْخ ِر َُّ‬
‫َو َجنَّاتُُّّا َ ْلفَاُّفًا ُّ‬
‫انُّمُّيقَاتًا ُّ‬ ‫لُّ َك َُّ‬ ‫ص ُِّ‬ ‫ِنُّيَ ْو َُّمُّ ْالفَ ْ‬‫ا َُّّ‬

‫‪875‬‬
‫‪Bakara, 29‬‬
‫‪566‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫‪876‬‬

‫‪-‬‬
‫‪la‬‬
‫ار ُّ‬ ‫س ْم َُّعُّ َواْالَ ْب َ‬
‫ص َُّ‬ ‫كُّال َّ‬ ‫نُّيَ ْم ِل ُُّ‬ ‫اءُّ َواْالَ ْر ِ ُّ‬
‫ضُّا َ َّم ُّْ‬ ‫س َُّم ُِّ‬ ‫نُّال َّ‬‫نُّيَ ْر ُزقُ ُك ُّْمُّ ِم َُّ‬ ‫قُ ُّْ‬
‫لُّ َم ُّْ‬
‫نُّيُ َد ِب ُُّرُّاْالَ ْم َُّر ُّ‬
‫ىُّ َو َم ُّْ‬ ‫نُّ ْال َح ُِّ‬
‫تُّ ِم َُّ‬ ‫جُّ ْال َم ِي َُّ‬
‫تُّ َوي ُْخ ِر ُُّ‬‫نُّ ْال َم ِي ُِّ‬‫ىُّ ِم َُّ‬‫جُّ ْال َح َُّّ‬
‫نُّي ُْخ ِر ُُّ‬ ‫َو َم ُّْ‬
‫ّللاُُّ َرب ُك ُُّمُّ ْال َحقُّ‬ ‫الَُّتَتَّقُ َُّ‬
‫ونُّفَذُّ ِل ُك ُُّمُّ ُّ‬ ‫لُّاَفَ ُّ‬ ‫ّللاُُّفَقُ ُّْ‬
‫ونُّ ُّ‬‫سيَقُولُ َُّ‬ ‫فَ َ‬

‫‪mâ‬‬

‫‪877‬‬

‫كُّالَّتُّىُّتَجْ رُّىُّ ِفىُّ ْال َبحْ ُِّرُّ ِب َماُّ‬ ‫ارُّ َو ْالفُ ْل ُِّ‬ ‫فُّالَّ ْي ُِّلُّ َوالنَّ َه ُِّ‬
‫اخ ِتالَ ُِّ‬ ‫ضُّ َو ْ‬ ‫تُّ َواْالَ ْر ِ ُّ‬ ‫قُّال َّسمُّ َوا ُِّ‬ ‫ِنُّفُّىُّخ َْل ُِّ‬ ‫ا َُّّ‬
‫ثُّفُّي َهاُّ ِم ُّْنُّ‬ ‫اءُّ ِم ُّْنُّ َُّماءُُّّفَاَحْ يَاُّ ِب ُِّهُّاْالَ ْر َُّ‬
‫ضُّبَ ْع َُّدُّ َم ْو ِت َهاُّ َو َب َُّّ‬ ‫اسُّ َو َُّماُّا َ ْنزَ َُّلُّ ُّ‬
‫ّللاُُّ ِم َُّنُّال َّس َُّم ُِّ‬ ‫يَ ْنفَ ُُّعُّالنَّ َُّ‬
‫ضُّالُّ َياتُُّّ ِلقَ ْومُُّّيَ ْع ِقلُ َُّ‬
‫ون ُّ‬ ‫اءُّ َواْالَ ْر ِ ُّ‬ ‫ْنُّال َّس َُّم ُِّ‬ ‫ْ‬
‫بُّال ُم َس َّخ ُِّرُّبَي َُّ‬
‫احُِّ َوال َّس َحا ُِّ‬ ‫الر َي ُّ‬
‫يفُّ ِ‬ ‫صرُّ ُِّ‬ ‫ُك ُِّلُّ َُّداب َُّّةُّ َوت َ ْ‬

‫‪in‬‬
‫‪bir su indirip de onunla ölümünden sonra yeri diriltmesinde ve onda hareket‬‬

‫‪876‬‬
‫‪Nebe, 6-17‬‬
‫‪877‬‬
‫‪Yunus, 31-32‬‬
‫‪NUR‬‬ ‫‪567‬‬

‫‪878‬‬

‫‪-‬‬

‫لُّ‬
‫علُّىُّاُّ ُِّ‬
‫ْكُّ َو َ‬‫علَي َُّ‬ ‫لُّاْالَ َحادُّي ُِّ‬
‫ثُّ َويُتِمُُّّ ِن ْع َمت َ ُّهُُّ َ‬ ‫نُّتَاْوُّي ُِّ‬ ‫كُّ ِم ُّْ‬
‫كُّ َويُعَ ِل ُم َُّ‬
‫يكُّ َرب َُّ‬ ‫َو َكذُّ ِل َُّ‬
‫كُّيَجْ ت َبُّ َُّ‬
‫علُّيمُُّّ َحكُّيمُّ ُّ‬‫َّكُّ َ‬
‫ِنُّ َرب َُّ‬ ‫يمُّ َواِسْحُّقَُُّّا َُّّ‬ ‫نُّقَ ْب ُُّ‬
‫لُّاِبْرُّهُّ َُّ‬ ‫علُّىُّاَبَ َوي َُّ‬
‫ْكُّ ِم ُّْ‬ ‫يَ ْعقُ َُّ‬
‫وبُّ َك َُّماُّاَت َ َّم َهاُّ َ‬
‫‪vi-‬‬
‫‪li‬‬

‫‪hem sana, hem de Âl-‬‬ ‫‪- Ha-‬‬


‫‪879‬‬

‫شا ُُّء ُّ‬ ‫كُّ ِم َّم ُّْ‬


‫نُّت َ َُّ‬ ‫عُّ ْال ُم ْل َُّ‬‫شا ُُّءُّ َوت َ ْن ِز ُُّ‬ ‫كُّتُوُّتِىُّ ْال ُم ْل َُّ‬
‫كُّ َم ُّْ‬
‫نُّت َ َُّ‬ ‫كُّ ْال ُم ْل ُِّ‬ ‫قُ ُِّ‬
‫لُّاللُّ ُه َُّّمُّ َما ِل َُّ‬
‫ش ْىءقَدُّيرُّ ُّ‬ ‫لُّ َ‬‫علُّىُّ ُك ُِّ‬ ‫كُّ َ‬ ‫ِكُّ ْال َخي ُُّ‬
‫ْرُّاِنَّ َُّ‬ ‫شا ُُّءُّبِيَد َُّ‬ ‫شا ُُّءُّ َوتُذِلُُّّ َم ُّْ‬
‫نُّت َ َُّ‬ ‫َوت ُ ِعزُُّّ َم ُّْ‬
‫نُّت َ َُّ‬

‫‪880‬‬

‫‪-‬‬
‫‪me‬‬ ‫‪-‬‬
‫‪le‬‬ ‫‪-‬‬
‫‪ha‬‬
‫‪Mesela:‬‬
‫نُّطُّينُّ ُّ‬ ‫سالَلَةُُّّ ِم ُّْ‬ ‫نُّ ُ‬ ‫انُّ ِم ُّْ‬ ‫س َُّ‬ ‫َولَقَ ُّْدُّ َخلَ ْقنَاُّاْالِ ْن َ‬
‫طفَ ُّةًُّفُّىُّقَ َرارُُّّ َمكُّينُّ ُّ‬ ‫ث َُُّّمُّ َجعَ ْلنَاُّهُُّنُ ْ‬
‫ضغَ ُّةًُّفَ َخلَ ْقنَاُّ ْال ُم ْ‬
‫ضغَ ُّةَُّ ِع َ‬
‫ظا ًماُّ‬ ‫علَقَ ُّةًُّفَ َخلَ ْقنَاُّ ْالعَلَقَ ُّةَُّ ُم ْ‬ ‫ث َُُّّمُّ َخلَ ْقنَاُّالن ْ‬
‫طفَ ُّةَُّ َ‬
‫شاْنَاُّهُُّخ َْلقًاُّاُّخ َُّ‬
‫َرُّ‬ ‫امُّلَحْ ًُّماُّث َُُّّمُّا َ ْن َ‬
‫ظ َُّ‬ ‫س ْونَاُّ ْال ِع َ‬ ‫فَ َك َ‬

‫‪878‬‬
‫‪Bakara, 164‬‬
‫‪879‬‬
‫‪Yusuf, 6‬‬
‫‪880‬‬
‫‪Âl-‬‬
‫‪568‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫نُّ ْالخَا ِلقُّينَُّ ُّ‬ ‫ّللاُُّاَحْ َ‬


‫س ُُّ‬ ‫كُّ ُّ‬ ‫فَتَبَ َ‬
‫ار َُّ‬

‫‪881‬‬

‫علَىُّ ْالعَ ْر ِ ُّ‬


‫شُّ‬ ‫ضُّفُّىُّ ِست َّ ُِّةُّاَيَّامُُّّث َُُّّمُّا ْست َوُّىُّ َ‬‫تُّ َواْالَ ْر َُّ‬ ‫سمُّ َوا ُِّ‬ ‫قُّال َّ‬ ‫ّللاُُّالَّذُّىُّ َخلَ َُّ‬
‫ِنُّ َربَّ ُك ُُّمُّ ُّ‬
‫ا َُّّ‬
‫س َّخ َراتُُّّ ِبا َ ْم ِرهُُّّ‬ ‫سُّ َوالقَ َم َُّرُّ َوالن ُج َُّ‬
‫ومُّ ُم َ‬ ‫ْ‬ ‫ش ْم َُّ‬ ‫ْ‬
‫ارُّيَطلُبُ ُّهُُّ َحثُّيُّث ًاُّ َوال َّ‬ ‫لُّالنَّ َه َُّ‬ ‫َّ‬
‫يُ ْغ ِشىُّال ْي َُّ‬
‫ّللاُُّ َربُُّّ ْالعَالَمُّ َُّ‬
‫ين ُّ‬ ‫كُّ ُّ‬
‫ار َُّ‬ ‫قُّ َواْالَ ْم ُُّرُّتَبَ َ‬ ‫الَُّلَ ُّهُُّ ْالخ َْل ُُّ‬
‫ا َ ُّ‬

‫‪882‬‬

‫‪-‬‬
‫‪re‬‬
‫‪bir fezleke ile icmal eder, özetler. Mesela:‬‬
‫علَىُّ ْال َملُّئِ َك ُِّةُّ ُّ‬ ‫ض ُه ُّْمُّ َ‬ ‫ع َر َ‬ ‫علَّ َُّمُّاُّ َد َُّمُّاْالَ ْس َُّما َُّءُّ ُكلَّ َهاُّث َُُّّمُّ َ‬
‫َو َ‬
‫ين ُّ‬ ‫صادِقُّ َُّ‬ ‫ِنُّ ُك ْنت ُُّْمُّ َ‬‫الَ ُِّءُّا ُّْ‬
‫اءُّهُّوُّ ُّ‬ ‫لُّا َ ْنبِوُّنُّىُّبِا َ ْس َُّم ُِّ‬ ‫فَقَا َُّ‬
‫تُّ ْالعَلُّي ُُّمُّ ْال َحكُّي ُُّم ُّ‬ ‫علَّ ْمتَنَاُُّّاِنَّ َُّ‬
‫كُّا َ ْن َُّ‬ ‫الَُّّ َما َ‬ ‫َكُّالَ ِع ْل َُّمُّلَنَُّاُّاِ ُّ‬‫س ْب َحان َُّ‬ ‫قَالُواُّ ُ‬

‫‪-‬‬
‫‪883‬‬
‫‪le‬‬ ‫‪-‬‬

‫‪881‬‬
‫‪-14‬‬
‫‪882‬‬
‫‪A'raf, 54‬‬
‫‪883‬‬
‫‪Bakara, 31-32‬‬
‫‪NUR‬‬ ‫‪569‬‬

‫طونِهُُّّ‬ ‫امُّلَ ِعب َْرُّة ًُّنُسْقُّي ُك ُّْمُّ ِم َّماُّفُّىُّبُ ُ‬ ‫ِنُّلَ ُك ُّْمُّفِىُّاْالَ ْنعَ ُِّ‬ ‫َوا َُّّ‬
‫ين ُّ‬‫اربُّ َُّ‬ ‫ش ِ‬ ‫سائِغًاُّ ِلل َّ‬ ‫ْنُّفَ ْرثُُّّ َو َدمُُّّلَبَنًاُّخَا ِل ً‬
‫صاُّ َُّ‬ ‫نُّبَي ُِّ‬ ‫ِم ُّْ‬
‫س َك ًراُّ َو ِر ْزقًاُّ َح َ‬
‫سنًُّاُّ‬ ‫ونُّ ِم ْن ُّهُُّ َ‬‫بُّتَت َّ ِخذُ َُّ‬ ‫لُّ َواْالَ ْعنَا ُِّ‬ ‫تُّالنَّخُّي ُِّ‬ ‫نُّث َ َم َرا ُِّ‬ ‫َو ِم ُّْ‬
‫ون ُّ‬ ‫اليَ ُّةًُّ ِلقَ ْومُُّّيَ ْع ِقلُ َُّ‬‫كُّ َُّ‬ ‫ِنُّفُّىُّذُّ ِل َُّ‬ ‫ا َُّّ‬
‫لُّبُيُوتًاُّ‬ ‫نُّ ْال ِجبَا ُِّ‬ ‫نُّات َّ ِخذُّىُّ ِم َُّ‬ ‫لُّا َ ُِّ‬ ‫كُّ ِالَىُّالنَّحْ ُِّ‬ ‫َوا َ ْوحُّىُّ َرب َُّ‬
‫شونَُّ ُّ‬ ‫ش َج ُِّرُّ َو ِم َّماُّيَ ْع ِر ُ‬ ‫نُّال َّ‬ ‫َو ِم َُّ‬
‫كُّذُلُ ُّ‬
‫الًُّ ُّ‬ ‫لُّ َربِ ُِّ‬ ‫سبُ َُّ‬‫تُّفَا ْسلُكُّىُّ ُ‬ ‫لُّالث َّ َم َرا ُِّ‬ ‫نُّ ُك ُِّ‬ ‫ث َُُّّمُّ ُكلُّىُّ ِم ُّْ‬
‫اسُُّّ ُّ‬‫طونِ َهاُّش ََرابُُّّ ُم ْخت َ ِلفُُّّا َ ْل َوانُ ُّهُُّفُّي ُِّهُّ ِشُّفَاءُُّّ ِللنَّ ِ‬ ‫نُّبُ ُ‬ ‫جُّ ِم ُّْ‬ ‫يَ ْخ ُر ُُّ‬
‫اليَ ُّةًُّ ِلقَ ْومُُّّيَتَفَ َّك ُر َُّ‬
‫ون‬ ‫كُّ َُّ‬ ‫ِنُّفُّىُّذُّ ِل َُّ‬ ‫ا َُّّ‬

‫‪-‬‬
‫‪lay bir süt‬‬

‫‪ev‬‬

‫‪884‬‬

‫‪ri-‬‬
‫‪ne cihet-‬‬ ‫‪-‬‬
‫‪lar. Mesela:‬‬
‫ظ ُه َماُّ َو ُه َُّوُّ ْالعَ ِلىُُّّ ْال َعظُّي ُمُّ‬
‫الَُّيَوُّ ُدُّهُُّ ِح ْف ُ‬ ‫تُّ َواْالَ ْر َُّ‬
‫ضُّ َو ُّ‬ ‫َو ِس َُّعُّ ُك ْر ِسي ُّهُُّال َّ‬
‫سمُّ َوا ُِّ‬

‫‪885‬‬
‫‪güç gelmez. O, Aliyy-‬‬
‫جُّبِهُُّّ‬ ‫اءُّ َُّما ًُّءُّفَا َ ْخ َر َُّ‬
‫س َُّم ُِّ‬ ‫نُّال َّ‬ ‫ضُّ َوا َ ْنزَ َُّ‬
‫لُّ ِم َُّ‬ ‫تُّ َواْالَ ْر َُّ‬ ‫سمُّ َوا ُِّ‬‫قُّال َّ‬‫ّللاُُّالَّذُّىُّ َخلَ َُّ‬
‫َ ُّ‬
‫ْ‬
‫ىُّفِىُّالبَحْ ِرُُّّبِا َ ْم ِرهُُّّ‬ ‫كُّ ِلتَجْ ِر َُّ‬ ‫ْ‬ ‫ْ‬
‫س َّخ َُّرُّلَ ُك ُُّمُّالفُل َُّ‬ ‫تُّ ِر ْزقًاُّلَ ُك ُّْمُّ َو َ‬ ‫َّ‬
‫نُّالث َم َرا ُِّ‬ ‫ِم َُّ‬
‫س َّخ َُّرُّلَ ُك ُُّمُّاْالَ ْن َه َُّ‬
‫ار ُّ‬ ‫َو َ‬

‫‪884‬‬
‫‪Nahl, 66-69‬‬
‫‪885‬‬
‫‪Bakara, 255‬‬
‫‪570‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫ار ُّ‬ ‫س َّخ َُّرُّلَ ُك ُُّمُّالَّ ْي َُّ‬


‫لُّ َوالنَّ َه َُّ‬ ‫سُّ َو ْالقَ َم َُّرُّ َُّدائِبَي ُِّ‬
‫ْنُّ َو َ‬ ‫س َّخ َُّرُّلَ ُك ُُّمُّال َّ‬
‫ش ْم َُّ‬ ‫َو َ‬
‫صوهَاُّ‬ ‫الَُّتُحْ ُ‬ ‫تُّ ُِّ‬
‫ّللاُّ ُّ‬ ‫ِنُّتَعُدواُّنِ ْع َم َُّ‬ ‫سا َ ْلت ُ ُموُّهُُّ َوا ُّْ‬ ‫نُّ ُك ُِّ‬
‫لُّ َماُّ َ‬ ‫َواُّتُّي ُك ُّْمُّ ِم ُّْ‬
‫ظلُومُُّّ َكفَّارُّ ُّ‬ ‫انُّلَ َ‬‫س َُّ‬ ‫ِنُّاْالِ ْن َ‬
‫ا َُّّ‬

‫‪hizmetinize mu-‬‬
‫‪sah‬‬

‫‪886‬‬

‫‪kâ‬‬ ‫‪âmid sebep nerede, o kadar‬‬


‫‪mesafeden hikmetli,‬‬

‫‪en büyük bir sebeb, en hafif bir müseb‬‬

‫‪ken‬‬
‫ام ُّه ُّ‬
‫طع َ ِ‬ ‫انُّاِلُّىُّ َ‬ ‫س ُُّ‬ ‫فَ ْليَ ْن ُ‬
‫ظ ُِّرُّاْالِ ْن َ‬
‫صبًّاُّ ُّ‬ ‫صبَ ْبنَاُّ ْال َُّما َُّءُّ َ‬ ‫اَنَّاُّ َ‬
‫شقًّاُّ ُّ‬ ‫ضُّ َ‬ ‫شقَ ْقنَاُّاْالَ ْر َُّ‬ ‫ث َُُّّمُّ َ‬
‫فَا َ ْنبَتْنَاُّفُّي َهاُّ َحبًّاُّ ُّ‬
‫ضُّبًا ُّ‬ ‫َو ِعنَبًاُّ َوقَ ْ‬
‫الً ُّ‬ ‫َوزَ ْيتُونًاُّ َون َْخ ُّ‬
‫غ ْلُّبًا ُّ‬
‫قُّ ُ‬ ‫َو َح َُّدا ِئ َُّ‬
‫َوفَا ِك َه ُّةًُّ َواَبًّاُّ ُّ‬
‫ام ُك ُّْم ُّ‬ ‫عاُّلَ ُك ُّْمُّ َو ِالَ ْنعَ ِ‬ ‫َمت َا ً‬

‫‪886‬‬
‫‪-34‬‬
‫‪NUR‬‬ ‫‪571‬‬

‫‪887‬‬

‫‪Evet, ayette‬‬
‫‪hikmet acîbesi olan semereleri zikretmek sûretiyle zahirî, câmid sebepleri hakîki‬‬
‫‪tesir‬‬

‫‪Keza:‬‬
‫فُّبَ ْينَ ُّهُُّث َُُّّمُّيَجْ عَلُ ُّهُُّ ُر َكا ًماُّفَت ََرىُّ ْال َود َُّ‬
‫ْقُّيَ ْخ ُر ُُّ‬
‫جُّ ِم ْنُُّّ‬ ‫س َحابًاُّث َُُّّمُّيُوُّ ِل ُُّ‬ ‫نُّّللاَُُّّي ُْزجُّىُّ َ‬ ‫اَلَ ُّْمُّت ََُّرُّا َ َُّّ‬
‫ص ِرفُ ُّهُُّ َع ُّْ‬
‫نُّ‬ ‫شا ُُّءُّ َويَ ْ‬ ‫نُّيَ َُّ‬‫يبُّبِهُُّّ َم ُّْ‬
‫نُّبَ َردُُّّفَيُصُّ ُُّ‬ ‫نُّ ِجبَالُُّّفُّي َهاُّ ِم ُّْ‬ ‫اءُّ ِم ُّْ‬ ‫س َُّم ُِّ‬ ‫نُّال َّ‬ ‫ِخالَ ِلهُُّّ َويُن َِز ُُّ‬
‫لُّ ِم َُّ‬
‫ار ُّ‬ ‫ص ُِّ‬‫َبُّبِاْالَ ْب َ‬ ‫سنَاُّبَ ْرقِهُُّّيَ ْذه ُُّ‬ ‫شا ُُّءُّيَ َكا ُُّدُّ َ‬ ‫نُّيَ َُّ‬ ‫َم ُّْ‬
‫ار ُّ‬‫ص ُِّ‬ ‫كُّلَ ِعب َْرةًالُو ِلىُّاْالَ ْب َ‬ ‫ِنُّفُّىُّذُّ ِل َُّ‬ ‫ارُّا َُّّ‬ ‫لُّ َوالنَّ َه َُّ‬ ‫ّللاُُّالَّ ْي َُّ‬
‫بُّ ُّ‬ ‫يُقَ ِل ُُّ‬
‫علُّىُّبَ ْ‬
‫طنِهُُّّ‬ ‫نُّيَ ْمشُّىُّ َ‬ ‫نُّ َُّماءُُّّفَ ِم ْن ُه ُّْمُّ َم ُّْ‬ ‫لُّ َُّدابَّةُُّّ ِم ُّْ‬ ‫قُّ ُك َُّّ‬ ‫ّللاُُّ َخلَ َُّ‬
‫َو ُّ‬
‫علُّىُّا َ ْربَعُُّّ‬ ‫نُّيَ ْمشُّىُّ َ‬ ‫ْنُّ َو ِم ْن ُه ُّْمُّ َم ُّْ‬ ‫علُّىُّ ِرجْ لَي ُِّ‬ ‫نُّيَ ْمشُّىُّ َ‬ ‫َو ِم ْن ُه ُّْمُّ َم ُّْ‬
‫ش ْىءُُّّقَدُّيرُّ‬ ‫لُّ َ‬‫علُّىُّ ُك ُِّ‬ ‫ِنُّّللاَُُّّ َ‬‫شا ُُّءُّا َُّّ‬ ‫ّللاُُّ َمايَ َُّ‬
‫قُّ ُّ‬ ‫يَ ْخلُ ُُّ‬

‫‪(gibi bulut)lardan dolu indir‬‬

‫‪887‬‬
‫‪Abese, 24-32‬‬
‫‪572‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫‪888‬‬

‫‪kabul ettir-‬‬
‫‪acîb‬‬ ‫‪hu-‬‬

‫طفَةُُّّفَ ِا َذاُّ ُه َُّوُّخَصُّيمُُّّ ُمبُّينُّ ُّ‬ ‫نُّنُ ْ‬ ‫انُّاَنَّاُّ َخلَ ْقنَاُّهُُّ ِم ُّْ‬ ‫س ُُّ‬ ‫ا َ َُّوُّلَ ُّْمُّيَ َُّرُّاْالِ ْن َ‬
‫ىُّ َرمُّيمُّ ُّ‬ ‫امُّ َو ِه َُّ‬‫ظ َُّ‬‫ي ُِّ ْال ِع َ‬ ‫نُّيُحْ ُّ‬ ‫لُّ َم ُّْ‬ ‫ىُّخ َْلقَ ُّهُُّقَا َُّ‬ ‫الًُّ َونَ ِس َُّ‬
‫بُّلَنَاُّ َمث َ ُّ‬ ‫ض َُّر َُّ‬‫َو َ‬
‫علُّيمُّ ُّ‬‫لُّخ َْلقُُّّ َ‬ ‫لُّ َم َّرةُُّّ َو ُه َُّوُّ ِب ُك ُِّ‬ ‫لُّيُحْ يُّي َهاُّالَّذُّىُّا َ ْن َ‬
‫شا َ َُّهاُّا َ َّو َُّ‬ ‫قُ ُّْ‬
‫ُون ُّ‬ ‫َاراُّفَ ِا َُّذاُّا َ ْنت ُُّْمُّ ِم ْن ُّهُُّتُو ِقد َُّ‬ ‫ض ُِّرُّن ً‬ ‫ش َج ُِّرُّاْالَ ْخ َ‬ ‫نُّال َّ‬ ‫اَلَّذُّىُّ َجعَ َُّ‬
‫لُّلَ ُك ُّْمُّ ِم َُّ‬
‫قُّ ِمثْلَ ُه ُّْم ُّ‬
‫نُّيَ ْخلُ َُّ‬‫علُّىُّا َ ُّْ‬ ‫ضُّ ِبقَادِرُُّّ َ‬ ‫تُّ َواْالَ ْر َُّ‬ ‫سمُّ َوا ُِّ‬ ‫قُّال َّ‬ ‫ْسُّالَّذُّىُّ َخلَ َُّ‬ ‫ا َ َُّوُّلَي َُّ‬
‫قُّ ْال َعلُّي ُُّم‬ ‫ُّبَلُّىُّ َو ُه َُّوُّ ْال َخالَّ ُُّ‬
‫‪-‬‬
‫‪mübîn‬‬
‫‪mikle-‬‬

‫‪889‬‬
‫‪-‬‬

‫تُّ‬‫مسُُّّ ُك ِو َر ْ‬
‫ش ُ‬ ‫إ َذاُّال َّ‬ ‫‪890‬‬

‫ط َر ُّْ‬
‫ت‬ ‫سما ُءُُّّا ْنفَ َ‬ ‫إ َذاُّال َّ‬ ‫‪891‬‬

‫شقَّ ُّْ‬
‫ت‬ ‫س َما ُءُُّّان َ‬‫ِإ َذاُّال َّ‬ ‫‪892‬‬

‫تُّ‬ ‫َو ِإ َذاُّالص ُح ُ‬


‫فُُّّنُ ِش َر ْ‬ ‫‪893‬‬

‫‪888‬‬
‫‪Nur, 43-45‬‬
‫‪889‬‬
‫‪Yasin, 77-81‬‬
‫‪890‬‬
‫‪Tekvir, 1‬‬
‫‪891‬‬

‫‪892‬‬
‫‪NUR‬‬ ‫‪573‬‬

‫‪-‬‬
‫‪rihçe-‬‬ ‫‪ret‬‬ ‫‪-‬‬
‫‪de görürsün.‬‬

‫‪isimlerle takrir ve tahkik eder. Mesela:‬‬


‫كُّ ِفىُّزَ ْو ِج َهاُّ َوت َ ْشت َكُّىُّاِلَىُّ ِ‬
‫ّللاُُّّ‬ ‫لُّالَّتُّىُّت ُ َجا ِدلُ َُّ‬ ‫ّللاُُّقَ ْو َُّ‬ ‫قَ ُّْدُّ َ‬
‫س ِم َُّعُّ ُّ‬
‫سمُّيعُُّّبَصُّيرُّ‬ ‫ّللاُّ َ‬ ‫او َر ُك َماُّا َُّّ‬
‫ِنُّ َُّ‬ ‫ّللاُُّيَ ْس َم ُُّعُّت َ َح ُ‬
‫َو ُّ‬
‫‪-‬‬
‫‪he-‬‬
‫‪894‬‬
‫‪siz Allah, Sem -‬‬

‫امُّ ِالَىُّ ْال َمس ِْج ُِّدُّاْالَ ْق َ‬


‫صا‬ ‫نُّ ْال َمس ِْج ُِّدُّ ْال َح َر ُِّ‬ ‫انُّالَّذُّىُّاَسْرُّىُّ ِبعَ ْبدِهُُّّلَ ْي ُّ‬
‫الًُّ ِم َُّ‬ ‫س ْب َح َُّ‬
‫ُ‬
‫سمُّي ُُّعُّ ْالبَصُّ ُُّ‬
‫ير ُّ‬ ‫الَّذُّىُّبَ َ‬
‫ار ْكنَاُّ َح ْولَ ُّهُُّ ِلنُ ِريَ ُّهُُّ ِم ُّْ‬
‫نُّاُّيَا ِتنَاُّاِنَّ ُّهُُّ ُه َوال َّ‬
‫‪kulunu geceleyin Mescid-i‬‬
‫‪Ha‬‬ ‫‪-‬‬
‫‪895‬‬
‫‪tür‬‬ ‫‪-‬‬
‫الًُّ ُّ‬ ‫لُّ ْال َملُّئِ َك ُِّةُّ ُر ُ‬
‫س ُّ‬ ‫ضُّ َجا ِع ُِّ‬ ‫تُّ َواْالَ ْر ِ ُّ‬ ‫سمُّ َوا ُِّ‬ ‫اط ُِّرُّال َّ‬ ‫ا َ ْل َح ْم ُُّدُّ ِ ُِّ‬
‫ّللُّفَ ِ‬
‫اُوُّلُّىُّاَجْ ِن َحةُُّّ َمثْنُّىُّ َوثُلُّ َُّ‬
‫ثُّ َو ُربَا َُّ‬
‫ع‬
‫ش ْىءُُّّقَدُّيرُّ‬ ‫لُّ َ‬ ‫علُّىُّ ُك ُِّ‬‫ّللاُّ َ‬ ‫شا ُُّءُّا َُّّ‬
‫ِنُّ َُّ‬ ‫قُّ َمايَ َُّ‬‫يَزُّي ُُّدُّفِىُّ ْالخ َْل ُِّ‬

‫‪896‬‬

‫‪ret eden esma ile teselli verir. Mesela:‬‬

‫‪893‬‬
‫‪Tekvir, 10‬‬
‫‪894‬‬
‫‪-‬‬
‫‪yap‬‬ ‫‪evliliklerinin devam‬‬
‫‪-‬‬
‫‪yurdu. Ka‬‬
‫‪de‬‬ ‫‪cuk‬‬ ‫‪, hâlini Allaha‬‬
‫‪kâyet etti, bu vesile ile bu surenin ilk dört ayeti nazil oldu.‬‬
‫‪895‬‬

‫‪896‬‬
‫‪574‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫الً ُّ‬
‫سبُّي ُّ‬ ‫ونُّاِذًاُّالَ ْبتَغ َْواُّاِلُّىُّذِىُّ ْالعَ ْر ِ ُّ‬
‫شُّ َ‬ ‫انُّ َمعَ ُّهُُّاُّ ِل َهةُُّّ َك َماُّيَقُولُ َُّ‬ ‫قُ ُّْ‬
‫لُّلَ ُّْوُّ َك َُّ‬
‫يرا ُّ‬‫علُ ًّواُّ َكبُّ ً‬ ‫ع َّماُّيَقُولُ َُّ‬
‫ونُّ ُ‬ ‫س ْب َحانَ ُّهُُّ َوتَعَالُّىُّ َ‬ ‫ُ‬
‫ضُّ َو َم ُّْ‬
‫نُّفُّي ِه َُّّ‬
‫نُّ‬ ‫س ْب ُُّعُّ َواْالَ ْر ُُّ‬ ‫اتُّال َّ‬‫سمُّ َو ُُّ‬ ‫حُّلَ ُّهُُّال َّ‬
‫سبِ ُُّ‬ ‫تُ َ‬
‫حُّبِ َح ْمدِهُّ‬ ‫الَُّّيُ َ‬
‫سبِ ُُّ‬ ‫ش ْىءُُّّاِ ُّ‬ ‫نُّ َ‬‫ِنُّ ِم ُّْ‬
‫َوا ُّْ‬
‫ورا‬‫غفُ ً‬ ‫انُّ َحلُّي ًماُّ َ‬ ‫الَُّت َ ْفقَ ُه َُّ‬
‫ونُّتَسْبُّي َح ُه ُّْمُّاِنَّ ُّهُُّ َك َُّ‬ ‫نُّ ُّ‬ ‫َولُّ ِك ُّْ‬
‫‪-‬‬

‫‪ce-‬‬

‫‪897‬‬
‫‪-‬‬

‫‪897‬‬
‫‪-44‬‬
NUR 575

65.Ders

ُّ ُّ‫تُّ َربُّىُّلَنَ ِف َُّدُّ ْالبَحْ ُُّر‬ُِّ ‫انُّ ْالبَحْ ُُّرُّ ِم َدادًاُّ ِل َك ِل َما‬ َُّ ‫لُّلَ ُّْوُّ َك‬ ُّْ ُ‫ق‬
‫اتُّ َربُّىُّ َولَ ُّْوُّ ِجئْنَاُّبِ ِمثْ ِلهُُّّ َم َددًا‬ُُّ ‫نُّت َ ْنفَ َُّدُّ َك ِل َم‬
ُّْ َ ‫لُّا‬
َُّ ‫قَ ْب‬
-velev bir
mis - Rabbimin kelimeleri tükenmeden deniz
898

El-cevap
un hetin-
meti-
nin haysiyeti yönünden, ism- muhît - -

- -
itibarl
mah

demez.
Evet, ey veli! Rabbinin senin kalb celli-
sinden gelen feyiz nerede, sonra bütün esma- -
- -i azam ile
tecellisinden Peygamberin (a.s.m)
-
da
fo-
-
hilafet- âlikiyet- -bende-
-
retmesi nerede?

898
Kehf, 109
576 MESNEVİ DERSLERİ

- -
ma
-

- -
müntehaya, kab- -
ayn
899
- de ilim ve irade gibi besateti, ezeliyeti olan
-
melerin ise nihayeti yoktur.900
ُّ‫تُّ ْالعَ ِلي ُُّمُّ ْال َح ِكي ُم‬ َُّ َّ‫علَّ ْمتَنَاُّإِن‬
َُّ ‫كُّأ َ ْن‬ َُّّ ِ‫الُّ ِع ْل َُّمُّلَنَاُّإ‬
َ ُّ‫الُّ َما‬ َُّ ُّ‫َك‬
َُّ ‫س ْب َحان‬
ُ

901

-
düncü katresinin tetimmelerindendir.

ُّ ‫يم‬
ُِّ ُّ‫الرح‬
َّ ُّ‫ن‬ ُِّ ُّ‫الرحْ م‬
َّ ُّ‫ّللا‬ ُِّ ُّ‫بِس ُِّْم‬
ُُّ ‫ُّ َوبِ ُِّهُّنَ ْست َ ِع‬
..ُّ‫ين‬
Rahman -

Bil ki:

olmakla beraber acib bir vazife yükl


birine kifayet etmez. Buradan bilbedahe bilinir ki, o vazifeyi ancak Kavî-Aziz bir
zâ - -
mak

899
Kelâm- -
sî, Al Kelâm-
ise, nefsi kelâ lâmla-
lâm- -
de
900

901
Bakara, 32
NUR 577

ken
hikmetli gayeleri Azim- -
man- -

bunl

ar ve ancak onun is-


miy
Aynen öyle de; bu aciz, cahil mevcûd
bir Kadir- -
Rahman-

lezzettir.
-
-
- erke
-
-
ne

nefes alan kimse gibidir.

- âlik-

902
zem
Ey emanet-
na -

YOLU
Bil ki:

902
578 MESNEVİ DERSLERİ

bak:
Tevhide gelince
mas
müsavi olur.
ine bakan cihette çok mühim gayeler gösterir.
Hâl -
muz

ba
ba
â-
kanunlara isnad eder. O
za
Hat

dünya görmez.
Ehl-i t
ta
ristedir. Bu
çe
-
- -
-
ha
rakla -
la-

Do -
ye

edip, mutlak intizam içindeki umumi hikmeti gördükten sonra, hiç mümkün
mü -
bil

lez
NUR 579

Öyle ki, o vazife -

zine-
le
t

kadar bir meyve vermesi bilbedahe muhâldir. Çünkü o zaman nihayet hikmetin
ni la-

-
ta
ُّ‫ص ْنعَتِ ِه‬ ُُّ ‫تُّ ْالعُقُو‬
َ ُّ‫لُّ ِفي‬ ُّْ ‫انُّ َم‬
ُِّ ‫نُّت َ َحي ََّر‬ َُّ ‫س ْب َح‬
ُ
ِ
580 MESNEVİ DERSLERİ

66.Ders

ُّ ُُّّ‫حُّبِ َح ْمدِه‬ َ ُ‫الَُّّي‬


ُُّ ِ‫سب‬ ُّ ِ‫ش ْىءُُّّا‬ ُّْ ‫ِنُّ ِم‬
َ ُّ‫ن‬ ُّْ ‫نُّ َوا‬
َُّّ ‫نُّفُّي ِه‬ ُّْ ‫ضُّ َو َم‬ ُُّ ‫س ْب ُُّعُّ َواْالَ ْر‬َّ ‫اتُّال‬ َّ ‫حُّلَ ُّهُُّال‬
ُُّ ‫سمُّ َو‬ َ ُ‫ت‬
ُُّ ِ‫سب‬
‫ورا‬ً ُ‫غف‬ َ ُّ‫انُّ َحلُّي ًما‬ َُّ ‫الَُّت َ ْفقَ ُه‬
َُّ ‫ونُّتَسْبُّي َح ُه ُّْمُّاِنَّ ُّهُُّ َك‬ ُّْ ‫َولُّ ِك‬
ُّ ُّ‫ن‬
tesbih ederler.
esin.

903
-

Ben
tesbihat ile
ben
bir kafiyesidir.

ُّ ‫الر ِحيم‬ َُِّّ ُّ‫بِس ُِّْم‬


ُِّ ُّ‫ّللاُّال َرحْ م‬
َّ ُّ‫ن‬
ki görülen mahsus kelimele-
riy
ha
Münezzehtir o zât ki

Atmo

adir olan o zât

903
NUR 581

güzel birer hamddir.

fasih bir tesbih, hatta Kahir olan zât için parlak bir ayettir.
Münezzehtir o zât ki
Sema burçlar ve nurlarla,

hamdeder.

hamd
-

Her bitki Kadir olan Allaha hâmiddir, âbiddir, müsebbihtir, saciddir.

-
ne

cel-
li
lûka-
ta kend

-
ta
Hem zemin yüzü sergisinde, cevher-
mevcûd -i geçitte bulunsun.

-
582 MESNEVİ DERSLERİ

net
- - -
-
n bahar mevsiminde tecelli eden rahmetine bak, ta ki
sa
904
Yerden nebat filizlenir. Derken her
âlikinin hediyesini izhar eder.

ve meyve verir. Misafirlere temiz bir sofra gibidir.

ini bildirirler.

-
lar, ama masdar olamazlar. Kâbildirler, fail olamazlar. Onun havliyle yük yükle-
nir
havliyle yaparlar.

bir zerresinin her bir cüz


mari -i
fe
se
â -
-
ya
te -

Çünkü her bir habbe, katre ve zerre; her bitki, meyve ve çiçekte yer almaya
el
olmazsa, o takdirde her bir zerre, habbe ve katrede bütün masnuata yetecek, hat-
mevcûd ve kudret gelir.
de-
der.

904
, insa -
la
NUR 583

Rüzgârl
-i
Kah
-
z

Bunlar da:
- Ölçü
-
- parlak renkleri,
-
-
-
-
-
-
- ve

Çünkü onlar, dikkatle bakana Sâni


kil
-

mahlûku
Tenzih ederiz
rah -
ra
Tenzih ederiz, Onun celâli ne kadar da cemâlli, cemâli ne kadar da celâlli,
sal
-

O, Hallak- - - -i Hakîmdir,
Kerîm-i Rahîmdir.
584 MESNEVİ DERSLERİ

ta
-
- fiillerinin eserleri,
- kaza ve kader kaleminin çizgileri,
-
-
l-
çü
kud
-
mübin ve kitab-
- - -i Alîmin, Âdil-i Hakîmin ilim ve
kud çüsün-
lan

Öyleyse

O, Adl-i Hâkimdir, Hakem-i Ferddir, Âdil-i Hakîmdir.

mevcûd mevcûd -
tu
kâmetine göre sûretl
âdet
mah
göklerde ve yerde ne dilerse yapar ve di
nu-
ata güzellik verir, mevcûdata zinet olur.
ve-
le la -

- -

Kâinat
yap
-
NUR 585

rahmeti görülür, onunla nimetlerini tanzim eder.

nun hatemi görülür.

O Kâdir-i Mukîmdir, Bâri-i Alîmdir, Latîf-i Kerîmdir, Vedud-u Rahîmdir,


Cemil- -
kâi : Onlar ancak
zer
-
- ve kaderinin resimleridir.
-
geliyle olan sûretlerin belirlenmesi için gelir. Eserdeki hikmet
için -
ri
- - etleri
süslemek için inayet len-

Onun lütfunun eseri, kereminin alâmetidir.


Bu tezyinden sonra gelir. Bu kerem, taltif ve tahsin ile cin ve
in
için düdün-
a eserin güzel-
tiril yininden-

Bu teveddüdden sonra, Onun rahmeti zetlen-


dir -

eder.

- Onun kaderinin çizgileri,


-
- kereminin zinetleri,
- lütfunun çiçekleridir.
586 MESNEVİ DERSLERİ

- rahmetinin meyveleri,
-
- celâlinin cilveleri,
-
Seyyal birer mazhar ve cevval birer ayna olarak görülen ne kadar cemâl ve
hir olunan ne kadar kem -
yet

Anlayan kimseye, mükemmel bir fiil mükemmel bir faile delil olur.
Mükemmel fail ve mükemmel isim ise bilbedahe mükemmel vasfa delâlet
eder.

- -
- - delâlet eder. Gözü ola-

mevcûd me-
si, feyzin sürmesi - vücud, Bâki-
ta

O Hallak- -
zinetler, ulvî hid-i Ehad, Kâdir-i
Sa
-
çek zel-
lik
Cennet - -
mesi, cin ve inse, ruh ve hayvana
-
- etmesi,
-
Çiçekler ve meyveler, habbeler ve tohumlar
-
- rahmet hediyeleri,
-
- Onun ahiret yurdundaki lütfunun müjdeleridir.
Bunlar kendi Sâni -
NUR 587

O, sultan- -i ebeddir, Melik-i sermeddir.

- sükût içinde sükûnet,


- hikmet içinde bir hareket,
-
- ve zinet içinde bir tebessüm göreceksin.

-
eden, saltanat- -
me -
han

ْ ‫ُّيز‬
ُّ‫ُُّّال َحكُّي ُم‬ ْ ‫ُُّّو ُه َو‬
ُ ‫ُُّّالعَز‬ َ ‫ض‬ ِ ‫ُُّّواْالَ ْر‬
َ ‫ت‬ ِ ‫ُّوا‬
َ ‫سم‬ ْ ُ‫َولَه‬
َّ ‫ُُّّال ِكب ِْر َيُّا ُءُُّّ ِفىُّال‬
905
yerde Kibriya Onundur. O, Aziz-

.ُّ‫احد‬
ُِّ ‫اجبُُّّ َُّو‬ ُِّ ‫كُّ َُّو‬ َُّ َّ‫لىُُّّأ َُّن‬
َُّ ‫ع‬ َُّ ُّ‫شا ُِّه َُّدان‬ َُّ ُّ‫ك‬ َُّ َ‫ش ْىءُُُّّّل‬ َ ُّ‫ل‬ ُِّ ‫نُّفُِّيُّ ُُّك‬ُّْ ‫كُّيَُّاُّ َم‬َُّ َ‫حاُّن‬ َُّ ‫سُّْب‬
ُُّ
.ُّ‫ص َُّمد‬
َُّ ُُّّ‫حد‬ َ
َُّ ‫كُُّّأ‬ َ
َُّ َّ‫لىُُّّأُّن‬َُّ ‫ع‬ َُّ ُّ‫كُّآُّيَُّت َان‬ َُّ َُّ‫حىُُّّل‬ َُّ ُّ‫ل‬ُِّ ‫نُّفُِّيُّ ُُّك‬ ُّْ ‫كُّيَُّاُّ َم‬
َُّ َ‫حاُّن‬
َُّ ‫سُّْب‬ ُُّ
ُّ‫َاطقَُّة‬
ُِّ ‫قُُّّن‬
ِ ‫ح‬ ُّْ ِ‫ُّب‬،ُّ‫شُّا ُِّه َدُّة‬
َُّ ‫ُّال‬ َ ُُّّ‫ق‬ ِ ‫ُّالص ُّْد‬
ُِّ ِ‫ُّب‬..ُّ‫ق‬ ِ ‫ُُّّال َخُُّّْل‬
ُّْ ‫ُُّّجبَُّا ِه‬
ُِّ ‫ُّلى‬َ ‫ع‬ ُ ‫س َُّّكتُهُُُّّ َم‬
َ ُُّّ‫ُّضرُّوبَُّة‬ ُِّ ُُّّ‫ُّكُُّّيَُّاُّ َم ْن‬
َ َ‫سُّْب َحُّان‬
ُُّ

-
906
-

vu

ti-
zam içinde mutlak bir sehavet göreceksin.

- e,
- -
-
-

905
Casiye, 37
906
588 MESNEVİ DERSLERİ

-
- mutlak bir
- mutlak bir kesretle beraber mutlak kemâl içinde göreceksin.907
âb-
kud hit-

âb- -

Bu terennümlerle fikri cezbe sona erdi.

907
NUR 589

67.Ders

ُّ‫سُّ َو ْالقَ َم ُُّر‬


ُُّ ‫ش ْم‬ َّ ‫ضُّ َوال‬ ُّ ِ ‫نُّ ِفىُّاْالَ ْر‬ ُّْ ‫تُّ َو َم‬ُِّ ‫سمُّ َوا‬ َّ ‫نُّ ِفىُّال‬ ُّْ ‫ّللاُّيَ ْس ُج ُُّدُّلَ ُّهُُّ َم‬
َُّ ُّ‫ن‬ َُّّ َ ‫اَلَ ُّْمُّت ََُّرُّا‬
ُّ ُّ‫اب‬ُُّ ‫علَ ْي ُِّهُّ ْالعَ َذ‬
َ ُّ‫ق‬ ُّ ِ َّ‫نُّالن‬
َُّّ ‫اسُّ َو َكثُّيرُُّّ َح‬ َُّ ‫ش َج ُُّرُّ َوالد ََُّّوابُُّّ َو َكثُّيرُُّّ ِم‬ َّ ‫لُّ َوال‬ ُُّ ‫َوالن ُجو ُُّمُّ َو ْال ِج َبا‬
‫شا ُُّء‬ ُُّ َ‫ّللاُّيَ ْفع‬
َُّ َ‫لُّ َماُّي‬ َُّّ ‫نُّ ُم ْك ِرمُُّّا‬
َُّ ُّ‫ِن‬ ُّْ ‫ّللاُُّفَ َماُّلَ ُّهُُّ ِم‬
ُّ ُّ‫ن‬ ُِّ ‫نُّيُ ِه‬ ُّْ ‫َو َم‬

bir

908

Bil ki: - -
cek -
det eder, secde eder, hamdeder ve tesbihte bulunur.

ret ederiz. Mesela ُّ ‫ل ُّاْالَعْلُّى‬ ْ ‫ّلل‬


ُُّ َ ‫ُّال َمث‬ ُِّ ِ ‫َو‬ En yüce mesel, Allah içindir. 909

Birincisi
ler-
ler sa-
na bakma lezzetiyle iktifa ederler.
le-

Hatta onlardan b
ga
Üçüncüsü
an ve-
den f
Dördüncüsü
yap -
met

908
Hac, 18
909
Nahl, 60
590 MESNEVİ DERSLERİ

ma
Aynen öyle de, göklerin ve yerin Mâ -
ma

da
Meleklere gelince
belli bir makam söz konusudur. Lâkin -
-
met
melek-

ke
ko eri
fiil met-
refte,

tecelli
var
Hayvanlar ise
amelle
onla âlik-i
- -

- -i Rabbanidir.
- -
- Ebna-i cinsine imdat için gönderilen bitkileri hüsn-ü istikbal eder.
- -

- Celâl, cemâl ve ikram sahibi olan mülkün Mâ -

âb- -
di dili -
na bilmemesi, o gayelerin ol-
ma
beraber sana vakitleri bildirir.
NUR 591

on -
el -
kürlerdir.
-

- -, küllî
ga
Hayvanlar
- tam bir itaatle tekvinî emirlere imtisal ederek,
-
bir tarz ile tezahürat- bihat-
la -
ederler.
Tahiyyeler ter-
dikleri tezahürat-

Bun

üze
ola -

bun
emsali gib
edenlerden daha güzel olur.
,o
- ibadetinin külliyetinde,
-
-
- ten daha câ
den-
niler söz konusudur.
-
van gibidir.

Biri: Pe

Risale-
592 MESNEVİ DERSLERİ

bit
sözü uzatmaya
910

Bülbül bahsine bir tetimme


me-
mahsustur! Bilakis her

la
leri-
-
le
-
ken kû-
nun
umu
inde
bi-
911

Bunlar zikr-
getirirler.

ba

hatta lat mevcûd -


912

ُّ‫ين‬
َ ‫ُّ ِآم‬.‫ت‬ ُُّ ‫تُّ َوأَجْ َم‬
ُِّ ‫لُّالت َّ ْس ِلي َما‬ ُِّ ‫صلَ َوا‬ َ ‫علَىُّآ ِل ُِّهُّ َوأ َ ْمثَا ِل ُِّهُّأ َ ْف‬
ُُّ ‫ض‬
َّ ‫لُّال‬ َ ‫علَ ْي ُِّهُّ َو‬
َ
Ona, âline ve emsaline en efdal salâtlar ve en güzel selâmlar olsun. Âmin.

M
Bil ki:
mü -
me

910

911

912
Yani Hz. Muhammed (a.s.m), bütün
NUR 593

bo -
nun dünyaya gönderilmesi taallüm ve taabbütle kemâle ermek içindir, taammül

hay -
tir.

mevcûd ulunmak, Ondan


913
iste

lâliy-
le, cemâliyle ve kemâliyle bilmeyi netice verecek b meti-
ni bilmektir.
mâlâyani
ُّ ُّ‫ك‬
َُّ ِ‫ينُّبِعُبُو ِديَّت‬ ُِّ ‫عبِيدُّا ًُّفِيُّ ُك‬
َُّ ‫لُّ َمقَامُُّّقَائِ ِم‬ َ ُّ‫ك‬ َُّ َ‫اَللُّ ُه َُّّمُّاجْ َع ْلنَاُّل‬
‫ك‬ َُّ ‫كُّ َم ْشغُو ِل‬
َُّ ِ‫ينُّبِ َم ْع ِرفَت‬ َُّ ِ‫ينُّ ِلُلُو ِهيَّت‬
َُّ ‫ض ِر ِع‬ َ َ ‫ُمت‬
-

Bil ki: -
kemâ vücud ve-
rir.

ya ra -
yor
gi
icat eder. Küçük olsun büyük olsun, az olsun çok olsun mevcûd
ken
var
ُُّ ‫نُّفَيَ ُك‬
ُّ ُّ‫ون‬ ُّْ ‫لُّلَ ُّهُُّ ُك‬
َُّ ‫نُّيَقُو‬ َ ُّ‫اِنَّ َُّماُّا َ ْم ُرُّهُُّاِ َُّذاُّا َ َرا َُّد‬
ُّْ َ ‫ش ْيئًاُّا‬
َُّ ُ‫ش ْىءُُّّ َواِلَ ْي ُِّهُّت ُ ْر َجع‬
‫ون‬ َ ُّ‫ل‬ُِّ ‫وتُّ ُك‬ ُُّ ‫انُّالَّذُّىُّبِيَدِهُُّّ َملَ ُك‬ َُّ ‫س ْب َح‬ ُ َ‫ف‬

olu

913
594 MESNEVİ DERSLERİ

914
dön

VÜLÜ
Bil ki: a-
usulüne uygun olarak yapmanda sana uhrevî bir hazine ve büyük bir iksir
var
- Bütün ömrün amel olur.
- Bütün mubah âdetlerin ibadet olur.
- Gafletin huzura kalbolur.
a
al -

Ne mutlu hareketlerini adab-

böy
ُّ ‫ين‬ َُّ ‫سنَّ ُِّةُّنَ ِب ِي‬
َُّ ‫ُّ ِآم‬.‫ك‬ ُ ‫كُّ َو‬ ُِّ ‫كُّ َو ْالعَ َم‬
َُّ ‫لُّ ِب ِكت َا ِب‬ َ ‫اَللُّ ُه َُّّمُّ َوفِ ْقنَاُّ ِل َم ْر‬
َُّ ِ‫ضات‬

ame .

KLER
Bil ki:

-
ti
hay
gi riyle-
dir. Hatta onun nezareti,
-
- ondaki kudret ve rahmet cilvelerini mütalaa etmek
-
i, ismi ve havliyle arz

914
Yasin, 82 - 83
NUR 595

mez
bit
on -ü istimalini tanzim ve himayedir.
-i ihtiyarileriyle bir nevi kesbtir, tasarruf-u hakiki-
-
par -
-
me

ilmi
edenlerde de durum böyledir.
-

Sonra Kadir- ki-


le

- içinde
hay
hay
ُّ‫الَُّّ ُه َو‬ ُّ ُّ‫ع َُّّمُّن ََوالُ ُّهُُّ َُّو‬
ُّ ِ‫الَُّاِلُّ ُّهَُّا‬ َ ‫لُّ َج َاللُ ُّهُُّ َو‬
َُّّ ‫َج‬
‫‪596‬‬ ‫‪MESNEVİ DERSLERİ‬‬

‫الرحُّ ِيمُّ‬‫نُّ َّ‬ ‫الرحْ مُّ ُِّ‬ ‫ِبس ُِّْمُّ ُِّ‬


‫ّللاُّ َّ‬
‫ُّ‬
‫لُّيَاُّقُد ُُّ‬
‫وسُّ‬ ‫نُُّّيَاُّ َر ِحي ُُّمُّيَاُّفَ ْر ُُّدُّيَاُّ َحيُُّّيَاُّقَيو ُُّمُّيَاُّ َح َك ُُّمُّيَاُّ َ‬
‫ع ُّْد ُُّ‬ ‫يـَاُّ َ ُّ‬
‫ّللاُُّيَاُّ َرحْ مُّ ُُّ‬
‫ي ُِّ‬
‫ور ُّ‬ ‫ي ُِّالن ِ‬ ‫طب ُِّْعُّ َه َذاُّ ْال َمثْنَ ُِّو ُّ‬ ‫ِينُّقَا ُمواُّ ِب َ‬ ‫ورُّالَّذ َُّ‬ ‫طلَبَ ُّةَُّالن ُِّ‬ ‫نُّ َ‬ ‫ظ ُِّمُّأ َ ْس ِك ُّْ‬ ‫االس ُِّْمُّ ْال َ ْع َ‬ ‫ِب ُح ْر َم ُِّةُّ ْ ِ‬
‫آن‪ُّ،‬‬ ‫انُّ َو ْالقُ ْر ِ‬ ‫الي َم ُِّ‬ ‫كُّ َوأ َ ْس ِع ْد ُه ُّْمُّ ِفي َُّهاُّ َو َو ِف ْق ُه ُّْمُّ َدا ِئمُّا ًُّ ِفيُّ ِخ ْد َم ُِّةُّ ْ ِ‬ ‫سُّ َجنَّ ِت َُّ‬
‫ِفيُّ ِف ْر َد ْو ِ ُّ‬
‫لُّ َح ْرفُُّّ‬ ‫لُّ ُك ُِّ‬ ‫يرُّة ًُّ ُمقَا ِب َُّ‬
‫سنَاتُُّّ َك ِث َ‬ ‫تُّ ُكلُُّّ ِم ْن ُه ُّْمُّ َح َ‬ ‫سنَا ُِّ‬ ‫لُّ َح َ‬ ‫بُّاللُّ ُه َُّّمُّ ِفيُّ ِس ِج ُِّ‬ ‫َوا ْكت ُ ُِّ‬
‫ع ُِّة‪.‬‬
‫وفُّهُّ ِذُِّهُّال َمجْ ُمو َ‬ ‫نُّ ُح ُر ُِّ‬ ‫ِم ُّْ‬
‫ينُّ‬‫ين‪ِ ُّ.‬آم َُّ‬ ‫ين‪ِ ُّ.‬آم َُّ‬ ‫ِآم َُّ‬
‫ين‪.‬‬
‫اح ِم َُّ‬ ‫الر ِ‬ ‫َ‬
‫كُّيَاُّأ ْر َح َُّمُّ َّ‬ ‫بِ َرحْ َمتِ َُّ‬

‫ُّ‬ ‫س ِعي ُُّدُّالنُّ ْ‬


‫ور ِسي‬ ‫َ‬

‫‪Ya Allah, ya Rahman, ya Rahîm, ya Ferd, ya Hayy, ya Kayyum, ya Hakem, ya‬‬


‫!‪Adl, ya Kuddüs‬‬
‫‪-‬‬
‫‪cennet-i F‬‬ ‫‪-‬‬
‫‪me‬‬
‫‪mec‬‬
‫‪Âmin.. Âmin.. Âmin..‬‬
‫‪- Râhimin‬‬

‫‪Said Nursi‬‬
KELİMELER - KAVRAMLAR 597

- KAVRAMLAR

Abd: Kul, köle.


Abd-i sacid: secde eden kul. Âdetullah -
Abesiyet zum- ru
Ba
Ab- : Hayat suyu. yan
Âbid Hâl
Abus koy
Âdî .
Acîb Âdiyat: Her zaman meydana gelen hâri-
Benzeri görülmeyen. kulâde ve birer kudret mu'cizesi olmakla
Acz: Kuvvetsizlik. Güçsüzlük. Yapama- be
mak. kuymeti bilinmeyen hâdiseler.
Âdâtullah nsip Adl
edin Adl-i Âdil -
Adavet nab-
Adem: Yokluk, olmama, bulunmama. Âfak: Ufuklar. Nefsin haricindeki âlem.
Adem-i illet - Yer
dâire. Âfak ve enfüs, birbirine mukabil
Ger - ola -
maz. -
Adem-i kâbiliyet: Kabiliyetsizlik. disini ifade eder. Bu iki kelime, "Ayetleri-
Adem-i kifayet: Yetersizlik. mizi onlara âfakta ve enfüste (kendi ne-
Adem-i mutlak: Mutlak yokluk fislerinde) -
Adem- : Tamamen yokluk.
Adem-i tecezzi Âfâkî -
Adem-i tehayyüz: Mekândan münez- -
-
Afuvv -
Adem-i tekayyüd Hakk.
598 MESNEVİ DERSLERİ

Âgâh: mertebesi.
-amyâ: Körü körüne
Âhir: Son. Sonraki. Alel- : Umumiyeti üzere. Hepsini
Ahkâm: Hükümler. içi
Ahlâk Âlem: -

ge - içerisinde faaliyet gösteren, her biri ay

bu hâlin onda var


kas nice âlemler mevcuttur.
Âlem-i ervah: Ruhlar âlemi.
Ahsen-i mahlûkat Âlem- âdet: Görülmeyen
güzeli. ve görülen âlem. Fizik ötesi ve fizikî âlem.
Ahsenü- Âlem-i misal: e
yaratan Cenab- ya -
Ahval: Hâller, durumlar. çük bir âlem olan insandaki hayal kuvveti,
Ahyar büyük âlemdeki âlem-i misalden haber
Akaid: verir.
inanç sistemi. Âlem- âdet: Gözle görülen fizikî
âlem.
Ke - - selâm
uy sa bir
dua cümlesi olup Peygamber Efendimiz
Me - hak
rün - Âlî: Yüksek, yüce.
- Alîm
Cenab-
fonksiyonudur. Alîm-i Hakîm
Akîm olan Allah.
Akl- Alîm-
Alîm-i mutlak: Mutlak ilim sahibi.
Aklî Âl - esrar:
Akla dâir. - Azîm -
Aktar: Kuturlar. Çaplar. Her taraf. la
Akval: Sözler.
Alâmet-i farika
za ni-
Âlây- : Cennette en yüksek de-
rece. Cenâb- müm -
ve kâmillerin derecesi.
Âlâ- illiyyîn-i tevhid: Tevhidin en üst -
KELİMELER - KAVRAMLAR 599

lil - gül kika-


-
da denir. Meselâ,
vah - A.s.m: Hz. Peygambere salâvat olarak
söy - salatu ves- -
Bizler Cenâb- -
-
ya - da
ma A.s: - -
- -

- -

"Aca ersek o va- Yüksek yer. Tavan. Dam. Çardak.


Hü -
Allâm -
merkezi olup, saltanat- na-
yedir.
- Arz: Dünya
bilen. Arzî: Dünyaya ait.
A'mal - : Yüzdeki sinirler.
Âmâl: Emeller. Âsâr: Eserler.
Âmi: Avamdan olan kimse. Âsâr- bahire
Âmiyane: Avama uygun bir surette. Âsâr- : Özel eserler.
An'ane-i müstemirre: Devam eden örf Asay- -
ve âdet.
: Unsurlar, elementler. Asfiya: Peygamber vârisi olup, Onun
Angarya mes -
gö hakkik zatlar.
Ân- Ashab be-
Ararat
Arasat Asr
Araz: eçici kul
- Asr- -
ra gam
yok - Asr-
la- lla-
dan söz edemeyiz.
- Asrî: Bir devreye, asra -
Mesela, insandaki la
600 MESNEVİ DERSLERİ

Bahusus: Özellikle.
Bais: Öldükten sonra dirilten Allah.
: Onuncusu. Bâki: Fani olmayan. Ebedî, dâimî olan
- Samimi sevgi. Cenab-
Atâ Bâki-i Vedud: Dami olan ve mah-

Avalim-i gaybiye: Görülmeyen âlemler. Cenab- Hak.


Avam: Halktan ilmi - Bakiyye
Bâri: Kusursuz, düzgün yaratan Ce-
ekseriyeti. nab-
Avam- Basar: Göz.
: Göz. Zaika: Dil.
Âyât: Âyetler. Basîr -
Ayat- Basîrane
an ayetleri. Basiret la-
Ayet: ma. Ferâset. Kalp gözü.
ân- le- Bast-
rinden, kelimelerinden ayet olarak söz
giz -
is ya-
fa -

gelir.
Ayn: Göz. Bed: Fenâ. Kötü.
Aynelyakîn Bedaet
tereddütsüz bilmek. -
Ayn- rinden-
Ayn- : Lezzetin ta kendisi.
Ayn-
- : En büyük mahlûk. Bedihî
Azab ender azab: Azab üstüne azab ve isbata muhtaç olmayacak derecede
Azamet: -
yük Bedihi: Delil ve isbata lüzûm olmayan

Azamet- : Son derece büyüklük. "Parça, bütünden büyük olamaz." gibi hü-
Azîz-i Hakîm -
an -
Azm ü sebat . kolayca anla-
Bab bedihiyat
Bahir Bediüzzaman
Bahr: Deniz
KELİMELER - KAVRAMLAR 601

Behâ: Güzellik. Zarafet.


Bekâ Bilbedahe
Bekâ- olarak. Besbelli.
Bekâ- Bilfiil:
Be - Bunun mukabili "bilkuvve" kelimesidir.
lâ - Bilittifak
mu el
söy si- Bilkuvve: Kuvve olarak. Kuvve; kuvvet,
min güç, kabiliyet mana Fiil
me
-
lerinden, ikincisinde ölümün güzellikle- çe -
rinden söz etmek muktezay- -
ha - lun-
mak
Belahet
tama- -
ma- tün özellikleri fiil âlemine geçer ve ken-
dini gösterir.
Beliyyat: Belalar. Bilmecburiye: Mecburen.
Bende: Hizmetçi. Kul. : Görmek suretiyle, göre-
Benî Âdem rek.
Ber: Kara, yeryüzü. -
Berahin: Deliller. ma
Berzah: - Binaen: Bu sebepten. Buna dayanarak.
Binaenaleyh: Bunun üzerine, ondan
- do
me, âlem-i berzah denilir. Binefsiha: Bizâtihi.
Berzahî Bîtarafane
Bizâtihi: Kendi kendine, kendisi, yal-
: Müjdeli haber veren. Müjde geti-
Bizzarure: Zarûri olarak, ister istemez.
Beyan Bizzât
Beyyine Binefsihi.

Bürhan-
gö Bürhan: -
adetler. -
Biiznillah bat eden kuvvetli delile denir.
Bilakis sin
Bil-asale: - rif
602 MESNEVİ DERSLERİ

edilmektedir. Mesela, mik- Ceb -


le
yoktan yaratan tekrar dirilte - Cedavil-i ekvan
r- -
han -79) Zira ilk ya
gözler önündedir. Yoktan var eden bir se
kudretin, ölenleri tekrar diriltmesi, elbette Cedvel
da Cehl: Câhillik, bilmemezlik, ilimden
Bürhan- Akla hitap eden delil. mah
Bürhan- : Büyük delil. Cehl-i mürekkeb: -
Bürhan- : Enfüsî delil. mek. -
Bürhan-
Bürhan- Cehl-i basit ve
Bürhan- cehl-i mürekkep. Cehl-i basit, bilmemek-
delil. tir. Cehl-
Bürhan- : Büyük, küllî delil. bilmemektir.
Bürhan- : Parlak, nurlu delil. Celâl: Nihâyet derecede büyüklük. Aza-
Bürhan- met. Cenâb- -
Bürhan- : Parlak delil. tinin tecellisi, Cenâb-
Bürudet tecellisi.
Caiz: Mümkün, olur, olabilir. Celâli tecelli:
Câmi Mesela çiçeklerdeki güzellik cemâli bir
Camid - -
lardaki heybet celâli tecellilerdir.
Camidat Celîl-i Cemîl: Celâl ve cemâl sahibi olan
Câmiiyet Allah.
Celle celâluh
Can u dil: Can ve gönül. an -
Canib: Yan, yön. Cihet, taraf.
Cari: Yürürlükte. -
Cebbar- -

Cebel-i Arefe Cem: Toplama. Bir yere getirme, birik-


tirme.
Ceberut: Azametin daha dâimîsi ve bâ-
Cemaat-i uzma: En büyük topluluk.
Cebriye: reddeden ve Cemadat
in - Cemâl: Güzellik. Cenâb-
de ve ihsân ile tecellisi.
mez - Cemâl-i hazin: Ulvi bir hüzün veren
güzellik.
Cemâl-i rububiyet -
KELİMELER - KAVRAMLAR 603

biye etmesindeki güzellik. melerin özenle ve hassasiyetle seçilmesi ve


Cemâli tecelli: cel- bu

ettir ol
Cem- - yön
tirmek. linde önemli bir i'câz vechi nazara ve-
Cenah rilir. Ku -
Cenah-
Cennet-i Firdevs: Cennetin en üst mer- Ya rum-
tebesi. dur.
Cereyan Cezâlet-i nizam
Cereyan- - Cezbe: Çekim.
du - Cezire

Cereyan- - ilâhiye: i te- Cidal: Mücadele.


celli Cîfe:
Cesamet - :
Cesed-i hilkat cesedi. Cihet-i vahdet: Birlik ciheti.
Cesim: Büyük. Cilve: Esmâ-
Cessas - Cilve- : En büyük cilve.
lere merak eden. Tecessüs sâhibi. Cirim: Vücud, ten, cüsse, hacim, bü-
Cevad: Çok çok ihsan eden. Çok cömert yüklük.
olan Allah. Cismanî: Bedene mensub, vücutla alâ-
Cevad-
Cevahir-i ferd: Atomlar. Cûd
Cevasis: Casuslar. Cûd-u mutlak
Cevasis-i fünun: Fenlerin birer casus Cuhud
Cumhur:
Cevelan veya hükmü kabul edenler.
Cumhur-u azam: Kahir ekseriyet, mut-
Cevher: -
ta- Cumhur-u mü'minîn -
z serisi.
- Cumhur-u nas:
- Cümud:
- Cünun: Delilik, cinnet. Delirmek.
re Cürsûme: Kök.
kay - Cürüm

Cevv-i feza Cüz: bir küll,
Cezalet: - bir bütündür. Her bir organ ise o bedenin
604 MESNEVİ DERSLERİ

- Daire-i risâlet: Peygamberlik dairesi.


dirdi - Dakik: Pek ince. Mesela "dakik bir ma-

cüz
her bir gezegen ise o küllden bir cüzdür. kastedilir.
Ve nihayet, insan- Dalâlet: Yoldan sapmak. Kasten veya
ha -
- li-

- yolda gidenlere ehl- i dalâlet denilir.


ne me- Dalâlet-i nefs
yen ir Darb- Misâl olarak söylenen
an hur söz. Bir hâdiseye binaen söylenen
bir hikmetli söz. Mesela, "Bir fincan kahvenin
- -
-
tul
bir insan bunun cüz'î fertleri olur. bunlara yer vermeye ise "irsal-i mesel"
Cüz-i ihtiyari: denilir.
an - Dâr- : Ziyafet yeri.
Darr: Zarar.
-Selâm: Selametin hüküm sürdü-
yap -
geçer. Yani, cüz-i yil- : Hemen, birdenbire âni olarak.
- Beklenmedik anda. Bir def'ada.
Defî: Bir anda.
Dehriyyun
iddia
Cüz-ü lâ-yetecezza: Maddenin parça-
lanmayan en küçü -engiz
Çendan: Gerçi, her ne kadar. Dekaik
Dâhi: - Delail: Deliller.
kâ sahibi. Delâlet: Delil olma. Yol gösterme. Alâ-
Dâî: Davetçi. -
Daim-i Bâki ni- müz
likten uzak olup devam eden Cenab-
Hakk.
Daire-i esbab: Sebepler dairesi. Delil:
Daire-i huzur: Huzura varmak. -
Daire-i memleket -
met
KELİMELER - KAVRAMLAR 605

ül li- Ecnebi
Ecram -

Delil- : Yoktan yaratma delili. Ecza


Dellal Eday- : Emaneti eda etmek.
en. Edna
Dema: Vaktâki. Ne zaman ki. cüz'i.
Demdeme Edvar: Devirler.
Edyan: Dinler.
eziyet etmek. Edyan- : Semavî, yani vahye
Deruhde: Üstüne almak. Kendini vazi-
feli bilmek.
Desatir: Düsturlar, temel esaslar. -i ihtiyariye
Dessas: Çok aldatan, çok desise veren fiiller.
Dest-i ihtiyar Ef'al: Fiiller.
Dest-i kudret -
Dest-i tasarruf-u kudret olanlar.
tasarruf eli. Efrad: Fertler.
Devam- Efraden ve terekküben: Fertler ve ter-
Deveran kipler hâlinde.
Devir: - Ehad- Samed
la -
muh - Ehadiyet:
taç olursak buna "devir" denir. bir -
Deyyan den
en iyi bilen ve veren Hâk Teâla. Ceza ve-
ren. bir tü-
Dîk- nün
Duhûl
Dûrbîn -
Dünya-perest: Dünyaya tapan. güçlük
Dünya- : Alçak dünya. çekmesinler diye Vahidiyetle beraber Eha-
Düstur-u teavün - diyet tecellisini de bize göstermektedir.
ru. Ehadiyet, -
-
- abad: Sonsuz, tükenmez hayat. -
Ebleh: Ahmak. Bön. Budala.
Ebna-i cins Ehl- i ihtisas
Ebrâr anlar, hami- Ehl-i dalâlet: Dalâlette olanlar.
yet Ehl-i hakîkat
Ebter olan.
606 MESNEVİ DERSLERİ

Ehl-i ihtisas kelleftir.


Ehl-i ilhad: Dinsizler. Emâre
Ehl- belirti.
Emel-i sermed
Ehl-i itizal: Mu'tezile mezhebinden Emraz- : Kalbde meydana gelen
olanlar. has
Ehl- : Perdeli olan ve zâhir hislerle Emr-i itibari: ma-
- -
- sol, ön-
Ehl-i nazar arka, büyük-
Ehl-i nazar: Tefekkür ehli kimseler. var
Ehl-i sahv Emr-i memdud
Ehl-i sülûk: Maneviyat yolunun yolcu- Enaniyet: Benlik. Kendine güvenmek,
gu
Ehl-i sünnet ve cemaat - yap
- Enbiya: Nebiler. Peygamberler.
sim. Ene: Ben.
Ehl- : Kâinatta tevhid delillerini Enfüsi:
sey .
Enis
Ehl-i zimme: -
- - olan.
Enmuzec: Nümune, misâl, örnek.
Ehven Enva: Neviler, türler.
Ekalliyet Erhamürrahimin: Merhametlilerin en
Ekmel - merhametlisi.
mayan, en mükemmel. Erkân- : Kurmay subay.
la- Erkân- rükünleri, esas

Elhak Ervah- : Nurani ruhlar.


Tam gerçekten. Erzel-i ömür -

Elîm Esas- : Bozuk esas.


Esbab- -i câmide-i tabiye: Basit,
Elsine-i mahsusa: Özel diller.
Elvah- Esbab- : Tabii sebepler.
ken Esbab- zahiriye: Görülen sebepler.
Elvan- : Yedi renk. Esbab-perest: Sebeplere tapan.
Emanet-i Kübra: En büyük emanet. Esfel- i safilin -
-
- Esir maddesi: Bütün kâinatta bulunan
KELİMELER - KAVRAMLAR 607

Evlâ: Da
- lâ
Evleviyet: Öncelik.
Evrad -
rakîk, elâstikiyeti hâiz seyyal madde. nan dualar.
Eslaf- Evsaf- celâliye ve cemâliye: Celâli ve
zâtlar. cemâl
Esma Evvelen: Evvelâ, ilk olarak.
Esma-i hüsna - Eza
rini
Ezcümle: Bu cümleden olarak.
Ezdad
olabilir. Allah, bir olmakla beraber, pek Ezelî
çok isim ve ünvanlara sahiptir. Sözgelimi,
Ezeliyet-i madde: Maddenin ezeliyeti.
zzak Ezhan: Zihinler.
Ezkar: Zikirler.
Mümit ismini göstermektedir.
Esma-i ilâhiye

yapan Allah.
-i mahlûkat Fahr -
me.
- Fâik
Fail-i Muhtar: Re'yinde müstakil olan.
Etba (Cenab-
Hak).
Etibba: Tabibler. Fâil-i müessir: Tesir edebilen bir fail.
Etvar Fakir-
Evamir-i kat'iyye
Evamir-i kudsîye: Mukaddes emirler. Fakr - -
Evamir-i Kur'aniye
Evamir-i tekviniye: Tekvinî emirler. - -neva: Tohum ve
Yara - Cenab- Hak.
Faraza de-
lim ki.
emirler Faraziye: Var sayma, kabul. Bir hâdise-
Evham
-
Evham- celeri dayanak olarak alma.
Evidda: Dostlar. Farz-
608 MESNEVİ DERSLERİ

var gibi nez-


yret ve taaccübü
ifâde için söylenir.
Fettah

Fasid Fevaid: Faideler.


Bozuk.
Fasih
- : Hikmetle yoktan var Feya lel aceb: Ne kadar da hayret verici!
eden. Feyiz: Bolluk, bereket. Mübareklik. Su-
-
- Feyyaz: Çok feyz veren. Çok bereket ve
Fazl- bolluk veren.
Fehim Feyyaz- : Mutlak ve sonsuz
Fehm- feyiz ve bolluk sahibi. Allah.
Fehm-i ulûhiyet: Ulûhiyeti anlamak. Feyz-i kemâl: Mükemmellik feyzi.
Felek Feyz-i mutlak
- Fezleke: Hülâsa. Netice.
- -
Felsefe-i sakîme -
tabiat. Mesela yumur-
Felsefe-i tabiye: Tabiat felsefesi. ta
Fena

Fenn-i hayvanat: Zooloji. - hisse-


Fenn-i hikmet: Felsefe. Gerçi felsefenin
hepsi -
- -

Fenn-i nebatat: Botanik. böy


Feraiz: Farzlar. Fi sebilillah: Allah yolunda.
Ferd: Tek, bir, yekta. Fihriste:
Ferd-i ferid: Benzeri daha hiç gelme- içerisinde ne bulundu -
teren liste. Katalog.
Ferd-i Samed Fikr-
muhtaç olmayan Allah. Firak
: Yer. Yeryüzü. Fitne: - -
Fesahat san
Frenk mukallidleri
laf Frenk
Fesubhanallah rat- Frenk- :
KELİMELER - KAVRAMLAR 609

Furkan- - Gayr- : Uygun olmayan.


Gayr-
Fuzulî edemeyen.
Gayr- : Nihayetsiz.
Füccâr: - Gayr-i ihtiyarî
ler. Gayr-i Müslim: Müslüman olmayan
Fünun: Fenler. Gayr-i mütenahi: Sonsuz, nihayetsiz,
Fünun-u ekvan: Kâinatla ilgili fenler. bitmeyen.
Fünun-u nâfia Gayz: Hiddet, kin, öfke, gadab.
Füsus - : Zenginlik. Yeterlik.
Girift -
Fütur rin
Füyuzat - Gusn- : En büyük dal.
celliler. Güruh: Topluluk.
Gadab Güruh-u mücahidîn: Mücahitler gürü-
Gadab- hu.
Gafil: Dikkatsiz. Haberi olmayan, ihti-
yat - ço

Galat
Galat- Habab
Gani: Zengin, kimseye muhtaç olma- Habbe: Tane. Tohum.
Habib- i Ekrem: Cenab-
- sevgili kulu olan Hz. Peygamber.
Habîr: Haberdar olan.
Garaib Habis:
Garb Hacâlet: Utanma. Utanç.
Garîb Hacat
Gayb: Gizli olan, görünmeyen. Gözler- Hacat- : Dinle ilgili ihtiyaçlar.
den gizli olana gayb denir. Kaybolmak Hâcet
- Hadd-i zât
ve gelecek bizim için Hâdi: Hidayet eden, yol gösteren.
gayb - Hadisat: Hâdiseler. Olaylar.
Hads: Keskin -i intikal.
Gaybî - Sez
lere âit. Âhirete âit. Gayba âit ve müteal- ve hads. Fikir
lik. Hads
Gayr- : Hudutsuz. at-
Gayr-
Gayr- Hads-i kalbi: Kalben sezmek, intikalde
Gayr- bulunmak.
610 MESNEVİ DERSLERİ

Hads- mü -
Hads-
Hads-
Hadsî: Hadsle. Hadse dâir ve müteallik. Halâs: -
Hafîz: Koruyan. Muhafaza eden. mek.
Hafîz- - Halaskâr
hafaza eden Allah. Halel: Bozukluk. Eksiklik.
Hafiziyet: Muhafaza edicilik, koruyup Hâlet: Durum. Hâl. Keyfiyet.
esirgeyicilik. Hâlet-i cehennem-nümun: Cehennem
Hakaik- - gibi bir durum.
mayan. : Yoktan yaratan Allah.
Hakaik-i imaniye - : Yeri yaratan.
Hakaik-i zevkiye - -
çekler. - -
Hakeza: Bunun gibi. Böyle. -
Hakîkat- i insaniye
Hakikat: Gerçek. Kesin olarak sabit Hâlî: Te
Halife: Vekil. Halef. Birinin yerine
Sey - geçen.
Halîm
yapan. Ceza verebilecek iken hemen ceza-
mahiyet ha- lan
kikat Halîm-i âlîhimmet: Himmeti yüksek
ise hüviyet ha
Hakîkat-bîn Halk- -
Hakîkat- : Cezbedici, çekici
gerçek. Halk-
Hakîkat- : Hariçte gerçekten Hallak-
var olan. Hallak-
Hakîkat- : Muhamme- Ya
Hallâk-
hem çekirdek, hem
Hamd ü sena: Cenab- -
Hakîm mek ve O'nu isimleriyle medhetmek.
Hakîmane Hamd: Methetmek, övmek. Kalbin me-
Hâkim- : Mucizeler sahibi -
hükümdar. nab-
Hakir: - hamele
Hamele -
- yakîn: Mârifet mertebesinin ranlar.
Hamele-
KELİMELER - KAVRAMLAR 611

Hâmisen: tahsis etmek.


Hamiyet- - Hassa:
yet -
du
Hamiyet- -
te gelmek. Hâssa- : Ona has özellik.
Hamiyet-i milliye: Milli gayelerle gay-
rete gelmek. Öy -
Hannan: Rahmetin en lâtif cilvesini lenir.
gösteren, Rahman ve Rahîm olan ve çok le-
merhametli olan Allah. nir.
Hanzale -
son
meyv
Hararet : Büyüklük ve heybet.
Harekât- : Fikirde meydana ge- -i iman
len hareketler. -i azam:
Harekât- -i hâdise: Za- getirecek olan
man içinde re- Hatem: Mühür.
ketler. Hatem-i enbiya: Son Peygamber.
Harekât- le- Hâtif me-
ri. yen cinnî.
Haricî: - Hatime: Son. Nihayet. Son söz.
Havas: Hasseler. Duygular.
Hariciyat: Havas -
Hârika-i hikmet mesinin mukabili.
Harikulâde: - Havass- - : Zahi-

Hasaret: Zarar, hüsran. - te-


Hasbünallah: Allah bize yeter.
Hasenat -
likler. Havass- -
Hasene: likler.
Al Havf: Korku.
Havi
Hasiyet: Özellik. Havsala -
Haslet: Huy. Ahlâk. Yar ce
tabiat. Hayal-perest
Hasr: Hayat- -

Hasr- : Odaklanmak. Hayat- e: Sirayet eden hayat.


612 MESNEVİ DERSLERİ

Hayattar
Hayret- : Hayret verici. Hevesat: Hevesler. Arzu ve nefsâni
Hayret-feza
Hayr- olan istekler.
Haysiyet Hevesat- : Nefsanî hevesler.
Cihet. -
Hayy- : Ezeli ve ebedi hayat zi-
yet, keyfiyet.
Heyet-i mecmua
Hazer: Çekinme. - Hezecat
: Saklama. Koruma. Ezber etmek.
Hebaen mensur da- Ha
-
Hebaen : Yanma.
Hebenneka - - - m ko-
runma.
gel -
n önüne Al
yet ifade eder.
unut Hicab: Perde. Örtü. Utanma. Allah ile
ku -
ben Hicran:
Hikem: Hikmetler.
Hikmet
Hêlik: Ölüme mahkûm. bilip
Hendese: Mühendislik ilmi. Felse-
Hengâme - fe.
Hikmet-i amme
Herc ü merc - faydalar.
Hikmet-i felsefiye
Hevâ:
ar - Hilafet: Birine halef olmak ve onun ye-
ri inde umu-
Nef mi reislik.
da gayr- Hilafet-i Kübra: En büyük halifelik.
duymaya hevâ Hilaf- : Âdet ve kaidenin aksine.
Hevâî Hilâl-i îd: Bayram hilâli.

Hevây- - Hilkat:
mayan istekleri. Hilkat-
Hevây- Himaye: Koruma. -
KELİMELER - KAVRAMLAR 613

hafaza etme. Hüceyre-i kübra: Büyük hücre.


Hiss- Hüdâ-perest: Allaha ibadet eden.
organlardan beyindeki duygu merkezle- Hükema: Hikmet sahibi bilge insanlar.
Hükema: Hikmet sahibi bilge kimseler.
Hükkâm: Hükmeden kimseler.
Hiss-i sâbia-i bârika: Yedinci parlak bir Hüküm-ferma: Hükmeden.
duyu. Hüsn-ü nazar
Hiss-i sâdise- Hüsn-
duyu. Hüsn-ü siret: Ahlakî güzellik.
Hiss-i sâmia Hüsn-ü sûret
Hissiyat- : Nefsanî hisler. Hüsran: Ümit edilenin elde edilememe-
Hod-perest sin
Hudus: Za
ira - Hüsün: Güzellik.
: Sönme. Ortadan kalkma.
var eder. Bu - Itlak: -
nüy - ma -
me nâ mek-
Hudut:
hükümlerinin tatbiki.
Hukuk-u ibad :
üze
Hukukullah üzerinde- gi birini ta-
kib eden. Ritmik.
- vaad: Vaadini yerine getirme- : Çaresizlik hâli.
mek. Ahdini bozmak. Sözde durmamak.
Hulle -
parçadan ibâret olan elbise. mak.
Hulûl

Hurafe -
Hurdebînî: Mikroskobik. tirmek.
Huruf: Harfler.
Husul -i his: Hissi ibtal.
Hutur -
Huveynat:
Mikroplar.
Hüccet: -

Hüccet- -
Hüceyrat: Hücrecikler. saret edemeyecek bir hâle getirme.
614 MESNEVİ DERSLERİ

Îcaz -i helâket: Helak olmak


muh - ihtimali.
sa cümlenin hâli. Böyle sözlere veciz veya -i necat: Kurtulmak ihtimali.
vecize denilir. : Özenmek, fazla dikkat etmek.
- -
Bir konuda
Ame -
müç kukun- : Tercihte -
-
: Hafif titremek. Deprenmek.
sap- Hare -
ma.
ve hülâsa ola- : Titremek. Deprenmek.
rak. -
Bütün güç ve kuvvetini kullan- tur

meselede kitap ve sünnete dayanarak hü- : Uymak, tâbi olmak. Birinin ha-
küm vermek. reketini örnek alarak ona benzemeye ça-
- mak.
mak. -
-
lara dair. Cemiyet hayat -
lik. Sosyal. - -
: Devam ettirmek.
- : Dinsizlik. Ateizm.
mak. -i gaiye: Hedef. Gaye. Elde edilmesi
-i meram:
Sebep. Vesile.
mak.
-i hakîkî: Gerçek sebep.
-
kabul etmek.
: Bozmak. Bozgunculuk yapmak. sebeble

-yakîn
bilmek.
içine almak. -i hikmet -
: Haber vermeler. ran ilim. Fen ve Felsefe.
-i :
-i muhit
anlat a bahsetmek. -i muhtar: Seçici bir ilim.
KELİMELER - KAVRAMLAR 615

: - : Donmak.
- : Cezbedilme, çekilme.
he. Nafaka verme. Geçindirme.
- : Teessür. Harici bir sebeb ve
temek.
-
: Muaraza veya muhakemede delil me.
göstererek muhalifini susturmak. Söz ve
fikirde galibiyet. hâli.
- -
-
mek. : Sapma. Dönme.
Îma -
- li- sanda veya toplumda meydana gelen kök-
-
-
Var olmakla -
-
ken - - hakîkat
ma-
ma hâllerinden her ikisini de kabul ede- -vari
: Sönme. Zeval bulma.
lma. Bölünme.
: Muvafakat etmeme. Çekinme. Kopukluk. -
meme.

- : Küçük insan. Âlem bü-


yük bir insan, insan ise küçük bir âlemdir.
yet: - ekber: En büyük insan.
- : Mükemmel insan. Bu
ye ifa
bulunuruz, ama bunda bir inayet söz ko- Efendimiz kastedilir. Çünkü insaniyetin

-i tamme -i kübra
itina.
ibadet, ahlak gibi insan
- -
mi -
616 MESNEVİ DERSLERİ

tir.
-i
ahenk ile okuma.
- "Biz Allah'a ve O'nun indirdiklerine iman
ma. ettik deyin." Buhari, Tefsir, I/11
- -
ca
bozul
: Netice vermek.
: Uyanmak.
: Seçmek. Seçim. - - ude-i insaniye:
Bir yerden bir yere nakletmek.
: Bir yere, bir kimseye mensub - kemâl: Kemâle yönelik kabi-
liyet.
- : Çorak kabiliyet.
- -i kâinat: Âlemdeki -
mükemmel intizam. ler
-i tahsin ka - önerme)
istemek. esas a

: Peygamberimizin peygamberli- -
-
tinden evvel zuhur eden hârikulâde haller. : Derece derece yükseltmek veya
-i rusül: Peygamberler göndermek.
arzusuna göre bir noktaya kadar götürüp,
ru yolu bildirmeler. so
Keramet gibi bir hâl iman ve salih amel
- sahibi olmayan birisinde görülürse istid-
lemek. rac olur.
: -
zudan olmayan.
: Susturmak.
-i Azam: - ihtiyaç duymamak.
: -
- - cüb etmek.
: Gark olmak, dalmak. Manevî
: Bir söz veya haberi birisine nis-
bet etmek de -
l-vari -
- dün
-i Kitaptan kalma haberler, :
KELİMELER - KAVRAMLAR 617

: ne-
: Hafife almak.
-
sefî ekolün men-
sup -

Al kalbî kuvvetlerde görürler.


- -ü nazm
ve- içe olmakla beraber bir birine destek ver-
lerinin vasat mertebesi. mek.
-i tâmme - -
tek tek olay- mek. Özlemek.
lar var- tham: Suç isnad etmek. Töhmetlendir-
- mek.
-
varmak gibi. -
: Karar ve sebat üzere olmak. ridyenler itibaridir, yani gerçekte o çizgi-
Ka
: Çirkin, pis ve kötü görmek. edi
: Lüzumlu olmak. Gerektirmek.
ve -
- : Nur dilenmek. mak.
: Emniyet içinde olmak. Karar-

: Dayanmak.
at etme. Tebaiyyet ve imtisal etme.
-i avrâ
hadislerdeki gizli hükümleri ve derin - dbir

fik
etmek
ittikan-
yazmak. Kopya etmek.
- mel-
: Merhamet istemek. Yalvar- lik.
mak. Rica etmek.
k.
: Doyurmak.
- : Kalben tam bir kanaat ge-
- tirmek.
618 MESNEVİ DERSLERİ

Karine: ma-
Gösterme.
- : Azametini göstermek. Kaside -
- lan manzume.
met. Kuvvet. Muhterem ve mu'teber ol- Kasr- : bir saray.
mak. Kasr-
-i iktidar Katarat:
Kabiliyet: - Katre
Kavaid-i külliye: Küllî kaideler.
Kabza: El, pençe. Avuç. Kavanin: Kanunlar.
Kadîm - Kavanin-i akliye: Aklen bilinen kanun-
yan. Uzun zamandan beri var olan. lar.
Kadim-i Ebedi: Ezeli ve ebedi olan Al- Kavanin-i itibariye -
lah. lar.
Kâdir-i Kayyum Kavl-
Kayyum: Bizâtihi kaim ve dâim olan
Kadîr- Allah.
Kadir-i Mukîm Kayyum-u Sermedi: Ezeli ve ebedi Kay-
sonsuz kudret sahibi olan Allah. yum olan Allah.
Kadir-i Mutlak Kaziye: Hüküm cümlesi, önerme.
Kadir-i zülcelâl: Celâl sahibi Kadir. Kebîr: Büyük, âli, yüce.
Kâfile: Kervan. Kehribar -
Kafiye
ba Kelâm- : Mukaddes kelâm.
Kâf-Nûn - Kelâm-
la Kelâmullah - -
ya - di - rim.
n Kelimat: Sözler, kelimeler.
Kellâ
harfin hazinesinden gelmektedir. Kemâlât:
Kahr: Zorlama. Mahvetme. Kahr, lüt- Faziletler.
Kemâl-i acz: Tam bir acizlik.
Kaide: Esas. Temel. Düstur. Nizam. Kemâl-i ciddiyet: Tam bir ciddiyet.
Kâinat: Kemâl-i imtisal: Tam bir itaat.
Âlem- Kemâl-i metanet: Tam bir metanet.
ler. Kemâl-i rububiyet -
Kâl: Söz. mel terbiye edilmesi.
Kalb- Kemâl-i vüsuk: Tam bir güven.
Kamet: Boy. Boy-bos. Endam. Kemâl-i zuhur görülmesinin
Kâmil-i mutlak
Kâri: Okuyucu. Kemiyet
KELİMELER - KAVRAMLAR 619

Kemmiye-i kalile- Kitab- -ül Beyan -


ze olan Kur'an.
Kenz-i mahfi: Gizli hazine. Cenab- Kitab-
Hak bir hadis- ya
Kubuh: Çirkinlik.
ûni, II, 132) Kuddise sirruhu -
Kerîm -
met ifadesidir. Daha çok evliyaya kulla -

Kerr u ferr: Vur kaç. Kudret eli:


Kesafet ma-
-
Kesb: -
ken fet- la
mesi. Kudret-i ezeliye n ezeli kudreti.
yönlendirilmesi. Kudret- : Yoktan yaratan kudret.
Kesbî: Kudret-i gayr- : Sonsuz kud-
- ret.
mayan. Kudret-i Samedaniye -
Kesif:
Kudsî: Mukaddes, kutsal.
Kesir: Çok Kulub-u münevvere
Kesret: Çokluk. kalpler.
- -ül Beyan: -
mey cize olan Kur'an.
Kevn ü mekân: Kâinat, âlem, dünya. -
Kevnî
Kurbiyet
Keyfiyet - Kurb-u huzur: Huzura kabul ile ya -
- na almak.
Kurun-u sâlife
Keza: Bu gibi. Kût: Yiyecek.
Kezalik: Bunun gibi. Böylece. Kuva: Kuvvetler.
Kuvve-i akliye -
-i kübra sa- nunla
- bir
letin tarih sahnesinden silinmesi ise orta Kuvve-i behimiye:
yamettir.
Kibriya: Büyüklük.
Kifayet: Yeterlilik. Kuvve-i cazibe: Çekme kuvveti.
Kitab- : Büyük kitab. Kuvve-i dafia
620 MESNEVİ DERSLERİ

ve onlardan koru ta lû bu-


Kuvve-i gadabiye: Gadap kuvveti. - yu
ha retler
or
Kuvve-i maneviye: Manevi kuvvet. -
Küfran: Nankörlük etmek. Nimetleri nesin
görmezden gelmek. Buna "küfran- Künuz-u mahfiye: Gizli hazineler.
de denilir. Küre-i Arz: Yer küre. Dünya.
Küfran- kör-
lük. Kütüb: Kitablar.
Küfr-ü mutlak: Mutlak inkâr. Hiçbir
mu Lâ yuhad: Hadsiz.
Küfür: Lâakal .
- sa-

ge li-
mesi- meydana gelir.
Lafza-i celâl:
Küll: Lâkaydane: -
bütündür; her bir organ ise o bedenin bir himsemiyerek.
nü- Lasiyyema: Bâhusus. Hususan. Özel-
likle.
d Latîf
görünmeyen. Çok lutf edici.
Latîfe
Küllî:
- Latîfe-i Rabbaniye: Rabbani latîfe.
Lâübali
insan, buna dâhildir.
Külliyat: Bütün. Hepsi. Hepsi birden. Lâyemut: Ölümsüz.
Külliyet-i kaide Lâyühad: Hadsiz.
Kün emri: (Emr- Lâzime-i zaruriye-i beyyine

Lebbeyk
anla
Künh özü. Lehviyat: Nefsanî gayr-
Künh
Künuz: Hazineler. Defineler. Lehviyat- : Medeniyetin be-
Künuz-u esmay- le- rabe -
rin hazineleri. Cenab- -i ler.
kudsîde,
KELİMELER - KAVRAMLAR 621

Lemaat
Lemean Zi -
Letafet: pan söz.
k, Mahbûb: Sevgili. Muhabbet edilen. Se-
nezaket. vilen.
Letaif: Lâtif duygular. Latîfeler. Mahbûbiyet: Sevilen olmak. Mahbub
Letaif- : ti- ol -
mak.
na Mahbûb-u Ezeli: Ezeli Sevgili.
kuvve- -i gadabiye, kalb, Mahbûb-u Hakiki: Gerçek Sevgili.
Mahbûb-u lizâtihi
Lüzûmlu, Mahdut
Levh-i Mahfuz: - Mahfuz
Mahir: Becerikli, hünerli, san'atkâr.
sa- Mahiyat- -
-i mah- de
fark
Levm Mahiyet:
Libas
Lika ne hiye-
Likaullah tini ifade eder. Mesela "Kur'ân nedir?" so-
Lisan: Dil. ru
Lisan-
ile bir mânâ ifade etmesi Mahiyet-i maddiyat
Lisan- -i tevhid: Tevhidi anan dil. mahiyeti.
Liyakat: Mahkeme-i Kübra: En büyük mah-
Lizâtihi keme.
Lütf- k. Mahlûk
olan.
Mahlûkiyet olmak.
- Mahrek: Hareket yeri.

Mabeyn: Ara. son nacak-


Mabud: Kendisine ibadet edilen. la
Mabudiyet: Mabud olmak. Ma-i zülâl
Madde-i acîniye: -
Maide: Sofra. Üzerinde nimetler bulu-
Madde-perver: Maddeyi esas alan. nan sofra.
Maddiyyun: Maddeci felsefe mensupla- Makarr: Karar yeri. Karargâh. Merkez.
Pâyitaht.
Madum: Yok olan. Yok. Makarr- : Saltanat merkezi.
622 MESNEVİ DERSLERİ

Makbul Mana-
Ma'kes: Akis yeri. Akseden yer. Mesela
Mana- :
Makhur
al Mani: Engel.
Makine-i acibe-i ilâhiye t Manzum -
verici bir makinesi. -
Makine-i dakîka-i bedîa-i ilâhiye: Alla-
Manzume-
Makine-i ilâhiye Maraz
Maksud-u bizzât: Özellikle kasdedilen, Marifet: -

Maküs: Ters. Marifet-i ilâhiye


Mâlâyani: Lüzumsuz. Marifet-i Nebi
Mâlik: - Marifetullah:
de tutan. Marûf:
Mâlik-i Bâki: Ebedi Mâlik. -
Mâlik-i hakîki: Mülkün gerçek sahibi
olan Allah. Marûfiyet
Mâlik-i Kerîm - Maruzat: Arzedilenler, takdim edilen-
kün sahibi. ler.
Mâlikiyet-i ulya: En yüce mâlikiyet. Marziyat
Mâ - mülk: Bütün mülkün gerçek
sahibi olan Allah. Masadak: Bir sözü veya hükmü tasdik
Malûm: Bilinen, belli olan. eden husus.
Malûmat Masdar:
yer. Menba.
Manay- : di- Masdariyet: Masdar olma durumu.
sin nâ- Masiva:
- -
Masiyet nah, isyan.
Manay- : disi- Maslahat:

Kavram olarak ise, kâinata bizzat kâinat hüküm olmayan bir mes'elenin müçtehid-
na -
ka
Maslahat-
bakmakla pencereden bakmak elbette bir durum.
de - Masnu
bakmak, mânây- Masnuat
seyretmektir. Masnuiyet
KELİMELER - KAVRAMLAR 623

Masun
Sevgili. Mecmu-u enbiya: Peygamberlerin ta-
Matbaa: Tab'edilen yer. ma
Matbu Mecmu-u kavanin-i itibariye: Hariçte
Matem
Mecnun
Matemhane-i umumiye: Umumî bir Mecruh
matem evi. Meçhûl: Bilinmeyen.
Binek. Meçhuliyet: Bilinmezlik.
Matla Medar
ma yeri. dö
Matlab üze gen-
Matlub
Matrut dâire.
Mazhar Medar- : Gurur vesilesi.
Medar-
Mazi: Medar- : Dayanak.
Mazruf: - Medar- âdet: Mutluluk vesilesi.
yin içinde yer alan. Medar- : Saltan
- Medar- : Sevince yol açan.
- Medeniyet-i habise: Medeniyetin temiz
nak.
Medeniyet-i sefihane
esas alan medeniyet.
: Gönderilen. Ba's edilen. Halk Medet
ar Medih
edi söylemek. Övmek.
Mebadi Medlûl: Delâlet olunan. Gösterilen. De-
unsurlar. Prensipler. ret-
Mebadi-i hadsiye
esaslar. Fâilin eseri. Fâilin fiilinden etki-
Mebde ve meâd:
Mefhum: Kavram.
Mebde Mefkud
Temel. Esas. Gayr-
Mebhas: Mefluç: Felçli.
Meccanen Meftun: Hayran.
Meclis-i âlî: Yüce meclis. Meftuniyet
Mecma: Toplanma yeri. Mehalik: Ölümü netice verebilen tehli-
Mecmu: Toplam. keler.
Mecmua Mehasin
624 MESNEVİ DERSLERİ

Mehasin-i medeniyet: Medeniyetin gü- Merdud- âdet -


zellikleri. len.
Mekânî: Mekânla ilgili.
Mekayis: Ölçüler. Mesail-i imaniye
Mekkâr: - Mesamat: Küçük delikler, gözenekler.
Mescid-i Aksâ: Kudüs'te Hz. Süleyma-
Meksube
Melce Mescid-i Haram: Mekke-i Mükerreme'-
Mele-i âlâ: En yüksek hey'et. Melekler -
âlemi. des ibadet yeri.
Melek- : Gökgürültüsüne görevli Mesel: Bir umumi kaideye delâlet eden
olan melek.
Melekût: Mesh: El sürme. Silme.
Mesken: Ev. Hâne.
ve meleklere mahsus gayb âlemi. Mülk Meslub -
âle
nor - Mesnevi
kan mülk cihetini görürüz; melekût cihe-
tini ise iman nuru ile görebiliriz. Mesrur
Memlûk: Köle. Kul. Esir. Bende. Hiz- er
metkâr. Mestur -
- :
Menba: Kaynak. Nimetin veya herhangi
-
Menba- gi.
Mendup
Menfez: Nüfuz edecek delik, pencere.
Delik.
Mennan -
eden. En çok nimet veren Allah.
ara
r.
Menus - -
meyen.
-

Meraya- mevcûdat Metâ


Gü - Metruk
na, yedi Mevcûd
- yok -
KELİMELER - KAVRAMLAR 625

Mevcûdat - Mikyas
ra âleti. Ölçek.
Mevcûd-u haricî Millet-
olan. - Mimsiz medeniyet: Alçak medeniyet.

Mevcûd-u Meçhûl: Var olan, ama kün- -


hüne erilemeyen. -
Mevcûd-u Vacib: Vücudu zorunlu olan. la
Mevhube: - Minber: Camide hatibin hutbe okudu-

Mevhum Minnet:
olan. Vehim. hissi. -
: Durak. Durulacak yer. mak.
Mevsuf Minval:
edilen. - zât- : Cenab- -
Mevt: Ölüm. na ayna.
Mevzi -
Mevzu: Konu. Bahis. Üzerinde durulan Miri: Devlete âit.
mes'ele. Mirsad: Gözetleme yeri. Rasad yeri. Gö-
Mevzûn: Vezinli. Ölçülü. zetleme âleti
Mevzûniyet: Mevzun olma hâli. Ölçülü- Misal-i musaggar- : Kâi
lük. küçücük bir misali.
Meydan- : Cevelan edilen yer. Misbah: Lâmba.
Meyelan: Meyletmek, bir tarafa yönel- Misbah-
mek. Misliyet: Benzeri ve misli olmak. Ben-
Meyelan- inbisat zerlik.
Meyelan- : Büyümeye olan me- Mismar
yil. Mistar: Cetvel.
Meyil Miyar
Meyl-i ebed: Ebediyete duyulan meyil. gösterir olan.
Devam arzusu. Mizan
Meyvedar - Mizmar
ren. her bir suresi.
Meyyit
Mezbele -
süprüntü yeri.
Mezc -i kudret
Mezkûr: Zikredilen. Evvelce bahsi geç- : Mu'cize gösteren.

Mihrab - : Veren.
Mualece: -
626 MESNEVİ DERSLERİ

sonuç.
Muaneset Tahsis eden.
Muaraza: - Muhat

Muarefe Muhavere:
Muarrif cü- : Korkutan, ürküntü veren.
man. Muhit -
Muayyen: Belli, ölçülü, tayin ve tesbit viren.
Muhkem: -
Muazzez: Çok aziz. Muhterem. Çok
sev Muhsin
- - Cömert.
zeleri. Muhtar- : Hikmetle tercihte bu-
Mucîb: Cevap veren. lunan Allah.
Mucibe-i külliye lü- Muhtasar
önermeler. Muhtera
Mûcid Muhyi: Hayat veren Allah.
getiren, bulan. Yaratan. Yoktan var eden. Muid var eden.
Mugalâta Mukaddemat
olu
ma- Mukaddeme -
goji.
Mukadder:

Muhabbet- i Rahmaniye Mukadderat -


yönelik sevgi.
Muhabere Mukadderat: Kader. -
Muhakkik
yü Mukadderat-
Muhakkikîn-i sofiye: Tasavvuf ehlin- kaderî ölçüler.
den tahkîk ehli kimseler. Mukaddes
Muhâl: - ve pâk. Noksan ve kusurdan uzak olan.
mayan. - Kudsi.
hâldir. Mukaddir: Takdir eden. Bütün mahlû-
Muhâl-ender muhâl: Bütün bütün im- ka -

Muhâliyet Mukallid
Muharref ça
Muharrik: Tahrik eden, harekete geçi- Mukannen: Muntazam. Tertibli. Kanun
ren. dâhilinde.
Muhassal: Mukarenet -
KELİMELER - KAVRAMLAR 627

luk.
Mukarreb -
gibi kim-
Mutemet: Kendisine itimat edilen. Ma-
Mukarrer:
olan. Muhakkak ve müsellem olan. Mutena
Mukavemet Mu'tezile: Ehl- ta-
Mukayyet
Muktebes: Mutî
Mutlak
Muktedir: Güçlü, kuvvet - Ser
Mutmain
Mukteza: Gerek. Lüzûm.
Mukteziyat Muttali:

Munazzam
ko Hiç durmadan.
Mûnis : Uygun.
Muvahhid: Tevhid ehlinden olan, tek
Muntazam
Muvakkat: Geçici.
: Bekleyen. Gözleyen. Muvakkaten di-
: Görüp gözetleyen. lik, geçici.
Murassa - Muvazene -
len
Musaddak: Muvazene-i cereyan- : Genel
cereyandaki denge.
Musahhar: Teshir Muvazene-i mevcûdat
denge.
Musahhariyet Muvazzaf: Vazifeli. Görevli.
Musalli Muzaaf -
Musanna ha ziyade. Daha fazla.
Muzaaf: Kat kat. Daha ziyade. Daha
Musavvir fazla.
Muzafferiyet: Galibiyet.
Muslih: Islah eden, düzelten. Muzdarip:
: Taassup içinde olan.
Mutabakat: - Muztar: Darda kalan, çaresiz.
Mübadele: -
-
ye - -
628 MESNEVİ DERSLERİ

du
göstermek. Eskilerin de Mücmel
kub ." edil
Mübareze Müçtehid -
kar du -
- kar - -
mek, dokunmak. Bir ismi Nur ve bütün
isim Müdakkik:
âlem inceye tetkik eden.
Müddea
Mübayenet-i cevheriye: Özde meydana
Müddei:
Mübayenet-i mahiyet - Müdebbir
-
fark - rini yapan, gören.
maz ruf- Müdebbir-i Kerîm
ta bulunur. Benzeri bir durum âlem- Al- güzelce gören Allah.
lah münasebetinde söz konusudur. Müdellel: Delilli.
Mübdi: Bidayeten yaratan Allah. Müellif: -
rek kitap yazan.
Müberhen Müessir:
De Müessir-i hakîkî -
Müberra: sirde bulunan.
bü - Müeyyet
mizde Onun bu noksanlardan uzak oldu-
Müfarakat
Mübhem: Belirsiz, net olmayan. Müferrah
Mübtela Müfessir: Tefsir eden, izah eden. Kur'a-

Mücahede: Müfred:
Müfsid:
Mücahidîn- Müheyya:
Mücazat: C Mühmel -
kar
Mücazefe: - Mükabere: Kendi sözünün

Mücehhez hâl
Mücerred: - kavga etmek. Kendini büyük görmek.
Mükâlemât
Mücessem - Mükâleme -
la -
KELİMELER - KAVRAMLAR 629

Mükebbir -
Yok olan.
Mükellef: Sorumlu. Vazifeli. Muvazzaf. : Nimet veren.
Mükerrem - -i hakîki: Nimetlerin gerçek
sahibi olan Allah.
Mükerrem Münacat: Allah'a yalvarmak. Duâ. Hafif
Mükerrer: Tekrarlanan. Tekrar olun-
Münadi
Mükerreren: Mükerrer olarak. Tekrar Münafi
be tekrar. muhalif olan.
Mülahaza: Mütâlaa. Dikkatle bakmak. Münasebet-i makule: Makul bir müna-
sebet.
Münazara -
Mülahhas: Özet, hülasa, öz.
Mülâyemet: Uygunluk. Mündemiç: -
Mülevves -
Münderic:
Mülk: Saltanat.
Münevver
Mülteka: - Münezzeh
ti
Münfail: Bir fiilin te'siri ile harekete
-
mamak.
Mümessil - -
- rice tecavüz etmeyen, inhisar eden, her
Mümeyyiz ya
Mümit: Öldüren. Münker
Mümkin dairesinde bulunan,
olup olmama hâllerinden her ikisini de Münkerât ördü-
ka -

kal Münteha: Son, en son derece, en son


Mümkinat: yer, nihayet.
Müntic: Netice veren.
Mümtaz Müraat -
Mümteni mek.
olmayan. Mürebbi: Terbiyeci, terbiye eden, ye-
Mümteniat ren, ders veren. Pedagog.
Mümteziç Mürebbi-i Hakîm
mezc olan. terbiye eden Allah.
630 MESNEVİ DERSLERİ

Mürekkebat Müsinn:
edil -
sittir. Mesela hidrojen ve oksijen besateti
Müstahdesat: Sonradan meydana gelen
su, mürekkebtir.
Mürekkebat- -i mütesai- Müstahsen: -
de-i kâinat na giden.
Müstahsin -
Mürid lan.
Müstaid
Mürsel Müstakbel: Gelecek zaman.
yol Müstakil
Mürselin: Gönderilenler. Peygamberler. Müstecap
-
Müstefad
Mürted: Müstehziyane: Alay edercesine.
dönen. Müstekar: Karar bulan, bir yerde sabit
Müsaademe - ve sakin olan. Karargâh. Durulan yer.
Müstelzim: Lüzumlu, gerektiren. Mu-
Müsademat: Birbirine çarpmalar. Mü- cib ve sebep.
sademeler. : Dinleyici.
Müsavi - Müstemir
viyede olmak.
Müsebbeb: Sebeb ile meydana getiril- Müstesna:
ay ra-
Müsebbebat: Bir sebeple olanlar, sebep-
-
Müsebbibül- esbab: Sebebleri yaratan le seyredilenler.
ve onlarla icraatta bulunan Allah. : Gözlem. Gözle görmek. Sey-
Müsebbih rederek anlamak. Seyretmek.
Subhanallah diyen.
Müsellemat - gir
me ke
umumi bilgi ve kaideler. Birbirine ortak olmak, or-
Müsemma tak
olan. Mesela ismi Adil olan biri, ismine -

da
is -
: Karma
Müsi: düzensiz.
KELİMELER - KAVRAMLAR 631

-
Mütenahi: Nihayete eren, biten, sonu
gelen.
Mütenebbih -

kilât: Problemler. Mütenevvi


- de
li. Mütesanid
alan. Tesanüd eden.
: Kavrayan, içine alan. Müteselsil: Zincirleme. Birbirini takib
eden.
Mütalaa -
okumak, tetkik etmek.
Müteaddit mu
Müteakis: Tersine dönmü yo
tam bir ittifak olmaz.
Müteal: Çok çok yüce. olanlar. Mana-
-
ye mensub. : Birbiriyle ortak olan.
Mütearrif Müteveccih -
Mütebayin: Birbirine uymayan. Birbiri-
Mütevekkilane -
Mütebeddil de.
ka hâle giren. Müttaki: Ehl-i takva. Haramdan ve gü-
Mütecaviz: Haddi tecavüz eden. nahtan çekinen, takva sahibi.
Mütedahil - Müttehem
Müvesvis
Mütedeyyin: Dindar.
Müteferrik Müyul- :
meyiller.
Mütegayyir Müzahame: Birbirine zahmet verme.
bir hale geçen. Kala
Mütehalif: Birbirine muhalif olan. Bir- Müzahrafat
birine uymayan. Birbirini tutmayan. Süprüntüler, pislikler.
Mütehannin Müzahref
Müteharri-i hakîkat Müzeyyen
Mütehayyir Müzeyyin: Tezyin eden, süsleyen, ziy-
Mütekellim: netlendiren.
Mütekellim-i Ezeli: Ezeli kelam sahibi Nafi
olan Allah. Nâfiz
Mütemerrit: fa- : Ahenk, güzel ses.
632 MESNEVİ DERSLERİ

N det
Nahv: Arapça gramerini anlatan ilim Nefs- -
da ilminde insan tarif
Nâim edi
: Noksan, eksik. Tamam olmayan. Na -
lik
- de
bi len-
Naks: Eksiklik, noksan, kusur. dirip duygu ve fikir olarak ifade etmektir.
- emir: Gerçek. -

Nazar: Nefy-
Nazar- lî Nehiy: Yasak etmek. Menetmek.
Nazar- hakîkat: Hakîkat Nekais: Noksanlar.
Nazar- Nesc: Dokuma.
Nazarî: Teorik. Nesim
Nazarîyat rüzgâr.
Nazariye: henüz Nesir
isb Nessac: Dokuyan.
: Nazar eden, bakan. Bir dairenin : Meydana gelmek.
en büyük amiri. -i hayat
Nazir: Emsal, benzer. : Tür.
Nazire: - : Eksiklikler, noksanlar.
Nevamis
Nazm: "na vamis"-
Nazzam: -
yan, tanzimini yapan. âlemde hükmeden -
Nazzam: Nizama sokan (Allah). nunu, birer meselesidirler.
Nazzam- Nev-
tanzim eden Allah. Nezd
Nebat: Bitki. Nezir
Nebean - Nifak: Müslüman gibi görünüp kâfir ol-

Nebiyy-i Muhtar Nihan: Gizli.


Necis: Pis. Nikmet
Nefer: Asker, er. Nimet- nimeti.
Nefh-i ruh: Ruh üflemek. Nisbet:
Nefh-i sur: Sura üfürmek. ölçü. Oran.
Nefiy: ma- Nisbî -

Nefs-i emmare - Nisyan: Unutmak.


KELİMELER - KAVRAMLAR 633

Nisyan- : Kendini unutmak.


Niza husus.
Nizam- du- Nümune: Örnek, misâl.
umumi nizam. Nüsha
Nizam- : En mükemmel nizam. Nüzûl -
Nokta- lamak.
Nokta-i câmia: Cem eden bir nokta.
Nokta-i iltisak ça -
Nokta-i istimdad: Medet isteme nok- Hümayun" denilir.
Örfî
Nokta-i istinad Pencere-i marifet: Marifet penceresi.
Nokta-i sevda Gözbe- Perçem
: Tapmak.
Perva: Korku, çekinmek.
Pür- adem: Yokluk dolu.
gibi olup, gerçekleri görmemize mani R.a: -
olur.
Nuranî an
Nuraniyet
nurluluk Rab: Terbiye eden, besleyen, büyüten,
Nur-u Muhammedî: Muhammedî nur.
- erdiren.
ra ran- Rabbani: Rabbe ait. Cenab-
- ilgili. Ârif-i billâh olan, ilmi ile amel eden
- âlim.
ver - Rabb-i Kerîm
Nur-u Muhamme
265) Rabb- : Tasarrufta bulunan
- envar - Rab.
lah.
Nutuk
Nübüvvet: Peygamberlik. Allahtan in- Râbian: Dördüncüsü.
sanlara haber getirmek. Râci
Nüfus: Nefisler. Rahîmane
Nüfus- : Nefsin yedi mertebesi. Merhamet ve rahmet ile.
Nefsin ilk hali dikenli bir tarlaya benzer. Rahmet- i Rabbaniye erbi-
ler- ye
Rahmet-i vâsia
gibidir. rahmet.
Nüfuz: Rahne: Yara
Nükte la- Râik
634 MESNEVİ DERSLERİ

Raiyyet: Bir hükümdar idaresinde olan- Rükün: -


lar. Devletin idâresindeki umum insanlar.
Rakik Rüsuh -
fi
Rasad: Gözetlemek, beklemek, pusuda Saâdet-i dareyn: Dünya ve ahiret saade-
olmak. ti.
Rasih Saâdet-i ebediye: Ebedi saâdet.
-
Sâbian: Yedinci olarak.
Râvi: Rivayet eden. Söyleyen, anlatan. Sâcid: Secde eden.
Reca: Emel. Ümit. Sadâ- : Yüksek ses.
Refakat: Sadef
Refik -
Remz: len.
ka Sâdisen:
: Damladan daha küçük su par- Saff- evvel: -

Rezzak- : Rahmetiyle mahlûka- Safsata: Hezeyan, yalan, uydurma. Gö-



-
mahlûka, ona has olmak Safsata-i nefis
üze
Riayet - Sahaif-i ömr
mek, korumak. Sahife- : Amel defteri.
Riayet-i mesalih - Saika: Sevkeden, yönlendiren.
mek. Sâir
Risale: - Sakîm

Risalet: Birisini bir vazife ile bir yere Salâbet: -


göndermek. Peygamberlik. Elçilik. übaliliktir.
Rivayet: Hikâye edilen olay veya söz. Salâbet-i diniye: -
mak hususunda cesaret, metanet ve sebat
Riya: gi -
Riyakâr baliliktir.
Riyaset Salâbet-i diniye
Rububiyet: hususunda cesaret, metanet ve sebat gibi
terbiye etmesi,
Salât
getirmesi. dua.
Ruh-u insaniye Salât- : En büyük namaz. Kâi-
: Görmek, bakmak. nattaki bütü -
KELİMELER - KAVRAMLAR 635

Seciye: Huy, karakter.


Salibe-i külliye Sefahet: le-
-
mü nefyeden önerme. Sefih: -
Sâlisen: Üçüncüsü. meden harcayan.
Saltanat- Sehavet
alan ilâhi terbiye. Sehiv
Saltanat- : En büyük saltanat. Sekerat
Samed
Selaset: Kelâmdaki
olmayan Allah.
Samedanî Selasil-i resail: Ardarda gelen mektup-
Sâminen: Sekizincisi. lar.
Sanayi-i nefise Selef: Önce geçen. Bu kelimenin muka-
Sandukça -
Sâni: Sanatkârca yapan. San'at eseri -
olarak meydana getiren Allah. Selîm
-i Alîm Selis:
Sema: Gökyüzü. Asuman. Gök.
-i Ezeli Semavat: Gökler, semalar.
-i Hakîm Semavi
yüce sanatkâr, Allah. mü
Sâniyen: gel
Sarahat: Sarih olmak, zâhir olmak. Semek
Semerat: Meyveler
Sarih Semere: Meyve.
Sath- : Yeryüzü. Ruy-i zemin. Semeredar
Sathi nazar:
Sathi: Yüzeysel. Semi-i Basîr
: Yüzey. gören Allah.
Satvet: Ezici kuvvet. Semm-i katil: Öldürücü zehir.
Sa'y Senevî: Senelik.
Sayha Senevî
Nâra. Sera: Yer, toprak. Arz.
Sebeb- i husul Sereyan -
Sebeb- i vücud rayet etme.
Sebeb- - Sereyan- : i feyizlerin sere-
sebep olmak.
Sebkat: Geçmek, ilerlemek. -seyr
Secaat Seriü - zeval
ses. bulan.
636 MESNEVİ DERSLERİ

Sermedi: Ebedi, daimi. mey


Sermediyet: Daimlik, süreklilik. Son- Silsile-i hâdisat: Olaylar silsilesi.
suzluk, ebedîlik. Sirac- hakîkat
Setr: Örtme, kapama, gizleme. Sirac-
Settar - saçan lamba.
den Allah. Sirayet:
- uyup Sîret
Seyahat- : -
hat. Sofestai: Müsbet veya menfi hiç bir
Seyelangah hük
Seyyal kal
Seyyar mensubu. Septik.
de Sudur
Seyyarat: Seyyareler, gezegenler. Suhuf
Seyyare: Gezegen. gelen sahife halindeki kitap.
Seyyiat: Seyyieler. Kötülükler. Su-i ihtiyar: Kötü tercihte bulunmak,
Seyyid: Efendi. fena istek.
- enam Su-i zan -
efendisi Muhammed (asm). ka ka-
Seyyie: Kötülük, günah, suç. -
: Boya, renk. Sukût -
-i Rahmaniye: Rahmani boya.
Sultan- : Adaletli sultan.
kâmil insanlar. Sultan-

- Sûreta
rin Sûreten:
Sûret-i lafz- : -
ifa - dana getiren iki harfte, sûrenin tama -
ret görebiliriz:
(Taha, 5) Sûret-i mütegayyire: Bir
-
olan yol. Peyg - verilebilir.
hitlerin ve salihlerin yolu. Sûrî
- Suûbet: Zorluk, güçlük.
birbirini gören zât - Suûd
luk olmadan nakletmeleri. Sübut -
Sikke: Damga. Para üstüne vurulan mak.
damga. Süfli âlem
Sikke- dünya.
Silsile: Süfli:
KELİMELER - KAVRAMLAR 637

Sühûlet Bi-
Sühulet-i beyan: Derin meseleleri bile -
kolayca ifade edebilmek.
Sükûn: Durgunluk. Sâkin olmak. Hare- derler.
ketsizlik.
Sülûk: Bir yolu takib etme. Mânevi te- -
rakki mertebelerinde devam etme. linde iken söylenen muvazenesiz sözler.
Sünen-i seniyye: Hz. Peygamberin gitti- tir-
mek." gibi anlamlara gelir. Mesela " -
Sünnet: Yol, prensip, kanun. Peygam- -
ber Efendimizin fiil, söz ve hâllerinin bü- re
tünü.
Sünnetullah: - -
alem -
nunlar. : bedbaht-
Sünuhat: Kalbe -
lar. : Gençlik, tazelik.
-i intikal -
-i tahavvül dab kuvvesinin denge mertebesidir.

-i zeval -i hilkat
gitmek.
Süreyya -
sa - ma dam.
: Bal.
- âdet
"Ikd-
- yok
-
-i maneviye: Manevi kimlik,
tü -i daime kâvet. Sürekli
-i tereddüt belâ ve zillet içinde olmak.
-
-
: Bir defa koklamak. En küçük
- mikdar.
nun. -i Ezel -ül-vü-
: Talebe. -
- lan mecazen söyle-
mu'cizesi. nen bir tabirdir.
638 MESNEVİ DERSLERİ

-i hidayet unu -
Pey mak. 2- -
-i sermed bep olarak vazife gören mahlûkata oldu-
hak
gücüne sahip zannetmek.
-i hafî
-i âdiye-i itibariye

telleri.

ya dair. Görü-
için izah etme, tafsil etme. nebilir olana ait ve mensub.
-
-
sak an- ço -
la
Peygamber Efendimizle (asm) gönderilen li-

- Cenab- - -
-
- di
de ya
- eder. Merhamet sahibi olmak, gadap sahi-
- - ilâhiye
riat. -
: Ortak. -u rububiyet
- : Gözle görülme- or
mü -
- -
- n lar
ko
-i havf
- -âlûd
- .
dal
:

var almak.
ilâha inanmak yahut putlara tapmak bu
gruba girer. gelince, bu ana
hat - Umumi
KELİMELER - KAVRAMLAR 639

Hareket etmek.
: Saymak. Tahassun: Bir kaleye kapanmak. Ko-
- run -
Taabbüd mak.
Taaccüp: Tahassus: Hususi ve mahsus olmak.
Taalluk: Tahassür: -
olma. mek.
Taallukat Tahattur
Taarruf: Tahavvül -
Taayyün - mek.
mak, belirli olmak. Tahavvülat
Tabaka-i avam Tahavvül-ü esnaf
Tabiat:
- eri
gi
Tabiat- hevâiye: Hava misali görülme- Tahayyül: Hayal etmek.
yen. Tahayyür: -
Tafsil: memek.
Tafsilat: Tahayyüz: Bir mekanda yer tutmak.
Tafsilen: Her
Tagayyür: Tahdis-i nimet -
Tagayyürat mek.
Tahdit
Tahdit:
: Allah yerine Tahiyye -
mabud. me.
Tahkik -

Tahabbüb: Sevgi göstermek, muhabbet


Tahkir: Hakaret etmek. Hor görmek.
Tahaddi: Meydan okuma. Küçük görmek.
Tahakkuk Tahmid: Hamdetmek. Medhetmek, öv-
Tahakküm:
Zorla hükmetmek. Tahribkârane -
Tahallüf: kilde.
kalma. Tahrik
Tahannün - Ye
habbet. Uyan
Taharri - Tahsîn
mek. Tahsînat: me-
Taharrük ler.
640 MESNEVİ DERSLERİ

Taht- Tasannukarane
Tahvil tir- Tasarruf: Sâhib olmak, idare etmek. Bir
mek.
Tâkat: Güç, kuvvet. Tasarrufat: Tasarruflar.
Takbih: Tasarruf-u kudret a-
Ka -
diren söz söylemek. Tasavvur killendir-
Takrir
Ka Tasfiye: -
Takriz: Bir eserin takdir ve tahsin edil- ha temiz bir hâle getirmek. Temizlemek.
di Süzmek.
Taksimat: - Tashih: Düzeltmek.
simler. Bölmeler. Tâsian: Dokuzuncusu.
Talebi-i tezyin: Süslendirme talebi. Tasrih
Talib-i hakîkat - Tatbikat: Uygulamalar.
se. Tathir:
Talim: mek. Tavîl: Uzun
Taltif: Tavsif -
gönül almak. lemek.
Taltifat: Taltifler, ihsanlar, lütuflar, ba- Tayeran
Tayy: Dürmek. Atlamak, üzerinden
Tamim: geçmek.
Herkese bildirme. Tayy-
Tarafgir: Fanatik taraftar. Tazammun
Taravet: Tazelik.
Tard: Tazarru
Tarihçe-i hayat: Bir kimsenin hayat ile yalvarmak.
sey Tazarruat: Yalvarmalar.
Tarîk: Yol. Tazim: -
Tarîk- delâlet edecek sûrette gü-
ol zel muâmelede ve hürmet ifade eden ta-
il
dip Tazyik
Tarîk- : esas
alan metot ve yol. : Edeblendirme. Terbiye verme.
Tasaffi - Haddini bildirme.
lenmek. -
Tasallut: Musallat olmak. ma.
Tasannu: erler.

hareket.
KELİMELER - KAVRAMLAR 641

muh - gelir. Tezahürde, gizli olan bir hakikatin

"mümkün bir ihtimal" söz konusudur. bî hakikatlerin hissedilir hâle gelme-


Teakus
Teâmî: Görmez gibi görünme. Yalan-
Tecelligâh: Tecelli yeri.
Teanuk: Tecelli-i Ehadiyet: Ehadiyet tecellisi.
Teâti
Teavün - ilâhi inayetin görülmesi.
venet etmek. Tecelli-i ekber: En büyük tecelli.
Tebdil Tecelliyat- p giden, çabuk
de
Tebeddül Tecerrüt
Tebeî nazar Tecessüd: -
Tebei - mak.
ka Tecessüm: -
Teberri:
Teberrük: Tecezzi:
Teçhizat
ve bereket saymak. vermek.
Teberrüken: Bereket veya saadet Tedavül
vesilesi sayarak. Tedelli
Tebeyyün: Belli olmak. Sabit olmak. Tedkik-i müellefat- Dinî eser-
leri inceleme.
- Tedlis
mek. gizlemek.
Müjdelemek. Tedric: Azar azar, derece derece ilerle-
Tecahül: Bilmezlikten gelme. Bilmiyor var -
görünme. mak.
Tecavüb: Tedricen
Tecavüz: derece.
veya hareketle ileri gitmek. Zorlama. Sa- Tedvir: Devrettirmek, döndürmek. Çe-
vir
Teceddüd-i emsal - line sokmak.
darda gelip yenilenmesi. Teellüm: Elem duyma. Kederlenme.
Teceddüt: Tazelenme. Yenilenme. Tasalanma.
Tecelli: Görünme. Bilinme. Gaybî haki- Teemmül:
katlerin hissedilir hâle gelmesi. Tezahür Teessüf: Eseflenmek. Kederlenmek.
ve - Teessür: Kederli ve üzüntülü olarak

Tefahur:
642 MESNEVİ DERSLERİ

etmek. re -
Tefarik- : Bölünüp parçalanmak. ma
Tefavüt Tekemmül: -
Tefekkür: e ru gitmek.
ge - Tekerrür: Tekrarlanmak.
ze- Tekeyyüf: Keyfiyet kazanmak.
ti Tekvin: Var etmek. Yaratmak. Meyda-
üre
Tefessüh: Bozulmak. Çürümek. Kokup Tekvinî

Tefessüh: Bozulmak. Çürümek. Koku- Telafi: -


durmak. -
-
zenleme. Telahuk-u efkâr: Fikirlerin birbirine
Tefrit: eklenmesi ve ilâve edilmesi.
Telazum

Telebbüs: Giymek. Giyinmek.


Telemmu
konu Telezzüz: Lezzet almak. Zevklenmek.
Tefsir- Te'lif
Tegafül: Bilmez görünmek, anlamaz - -
tan gelmek. Kasden kendisini gafil göster- mak.
mek. Telkih
Tegafül - lamak.
tan gelmek. Kasden kendisini gafil göster- Telvih:
mek. Telvihat
Tegafül-ü anis- Temasül .
gelmek, Ondan bile bile gafil olmak. Birbirine emsal olmak.
Tegayyür Temazüç -
Tehalüf mak.
Tehavün: Mühimsememek, ehemmiyet Temeddüh: Kendi kendini övmek.
ver - Ken -
mek. lenmek.
Tekâlif Temellük: Mülk edinmek. Kendine mal
sorumluluklar. edinmek.
Tekavvüs: - Temerküz: Odaklanma. Bir merkezde
toplanma.
Tekebbür: Kibirlenmek. Kendini büyük Temerrüd
saymak. Nefsini büyük görmek. Temessük:
Tekellüf: Külfete katlanmak. Zoraki ha- tutma.
KELİMELER - KAVRAMLAR 643

Temessül
ma Terakkiyat- : Fikren yükselme.
girmek. Terbiye:
Temlik: Mal sahibi etmek. Mülk olarak erdirilmesi.
vermek. Terdad: Tekrar.
Temyiz Terekküp -
yin birkaç parçadan meydana gelmesi.
Tenasüb: Uygunluk. Edebiyatta "Arala- Terennüm
lu- söyleme. Ötmek.
nan iki veya daha fazla kelimeyi bir arada
kul -
Tenazur
hâli. Terettüp
Tenbih: t-
Tenevvü: - mek.
mak. Terhib: Korkutmak.
Tenezzüh: Terkip
yerle Bir -
tan uzak olmak. tirilmek.
Tenezzül: vi- Tersim: Resmetmek, çizmek.
ye Tertib
Tenezzülat- düzene koymak.
in - Tervic: -
tap etmesi. mak.
Tenfiz-i ahkâm- : küm- Terzil:
le Tesadüf- : Kör tesadüf.
Tenvir Tesanüd: -
bilgi verme. rine istinad etme.
Tenvir-i müddea Tesavir-i mütedâhile
Tenzih: Tesbih: -
belirtmek.
Tenzil:
Kur'ân- - Teselsül:
gamberimize tedricen indirilmesi. Birden
indirmeye "inzal", parça parça indirmeye getirme.
ise "tenzil" denir. Tesir-i hakîkî: Gerçek tesir.
Terahhum Tesmiye
katte bulunma, esirgeyip besleme.
Terakkiyat-
görülen maddî ilerlemeler. kimlik kazanma.
Terakkiyat- : Fikren
644 MESNEVİ DERSLERİ

etmek. Cenab-
nimetler vererek insanlara kendisini sev-
dirmesi.
Tevehhüm:
-
dana gelme. kab le-
-
Ku mek ve korkmak sadece bir tevehhümdür.
- Türlerin meydana Tevellüd:
gelmesi. Tevellüdat
: Suyu kendine çekme, içme. Tevessü
ri- Tevfik -
ma. Cenab- -
- mesi.
Tevfik-i hareket: Uygun hareket.
: Göz önüne serme, gösterme. Tevhid:
at- Al ifade eder. Tevhid-i
mak. ulûhiyet ve tevhid- -
- la
lara gitmeleri için yol açmak. Tevhid-
-i mesai: - kabul etmemek. Sadece bir yere mütevec-
li cih olmak.
Tevhid-i rububiyet
Cesaret verme. terbiye edilmesi.
Tevhid-i ulûhiyet: Bütün -
Tetimme:
tamamlamak için ilâve edilen. Tevhid-i zevkî: Zevken hissedilen bir
Tevabi: tevhid mertebesi.
yerler. Bir kimseye tâbi olanlar. Tevkif: Durdurmak.
Tevafuk Tevlîd: Sebep olmak, vücuda getirmek.
Tevvab: Tevbe edenlerin tevbesini ka-
: Ürkmek. bul eden Allah.
Tevali: Süreklilik. Tevzi: sselerini
Tevatür
ihtimali olmayan ve bir cemâate dayanan Tevziat:
kuvvetli haber. Tevzin: Tartmak. Ölçülü hâle koymak.
: - Teyid: -
ma. Metânet verme. Destekleme.
Tevcih: Döndürmek, yöneltmek. Tezad:
Tevdi Tezahüm
Teveddüt: Kendini sevdirmek. Dostluk Tezahür -
KELİMELER - KAVRAMLAR 645

rünme.
Tezayüd Ucup
Tezellül Ukba: Âhiret, öbür dünya, bâki olan
ve hakir olmak. âlem
Tezelzül Ukde-i hayatiye: Can verici ukde. Me-
Tezhip na- se -
-i hayatiyedir, civciv bu-
Tezkâr: Saymak. ra
Tezkir Ukûl-ü nuraniye
Tezkiye Ulema: Âlimler.
Tezyif Ulûhiyet: -
Tahkir etmek. sarruf ve hâkimiyeti
Tezyin: Süslemek. Bezemek. Donatmak. ibadet ve itaat ettirmesi.
Tezyinat: Süsler. Ziynetler. Ulûhiyet-i sâriye: Sirayet eden ulûhiyet
Tilavet: Okumak. Ulûm-u akliye: Aklî ilimler.
Timsal: Resim, sûret, sembol, nümune. Ulûm-u mütearefe: Herkesce bilinen,
kamuya mal olan bilgiler.
Heykel. Ulüvv-ü himmet: Himmeti yüksek.
Tiryak: Panzehir. Zehirlenme veya Ulvî: Yüksek, yüce.
Ulviyet: Ulvilik, yücelik, yükseklik, ulu-
olan ilâç. luk.
Töhmet: - Umman: Büyük deniz. Okyanus.
le - Umumî: Genel.
baha Umûr-
di- Umûr-u hasise:
Unsur:
par Terkib hâlindeki cisimlerde bu-
lunan basit maddelerin her birisi. Mesela

çok ileri gitmek. mey


Unsuriyet: -
Tûl-i emel: Bitmeyen istek. Hiç ölmeye- -
san
Tur-u Sina li- Urvet-i vüska

ve Usûl:
Turuk-u cehriye: Sesli zikri esas alan ta-
rikatlar.
Turuk-u hafiye: Gizli zikri esas alan ta-
ri Usûlî: Usûle ait.
Ubudiyet: Bendelik, kulluk, kölelik. Kul Ülfet:
646 MESNEVİ DERSLERİ

Ümera: Emirler, amirler, idareciler.


Ümmet: Cemaat, kavim, taife. Bir pey- Vahdet-i idare: re-
gam -
san - Vahdet-i kudret: Kâinatta her tarafta
ber - ay
Vahdet-i terbiye: Kâinatta görülen ter-
Ümmî:
- Vahdet-ül mevcûd -
gamberimiz için "Nebiyy-i Ümmî" denilir.
Üryan Vahdet-ül vücud
Üslûb: -
-esas: Temel esas. -
Üstad -
kimse. Usta, san'atkâr. sin
Üstad- : Gerçek üstad. bir tasavvuf ekolü. Vahdet-ül-vücud,
Va esefa, va hasreta, va haserata, va mev cümlesinde ifadesini
nedamata olsun! Ne kadar bu
Vahdet-
Vacib Teâlâ bi -
Allah. rundan bir tecelli ola-
Vacib: Lüzumlu, mecburi olan.
Vacib-i Ehad: hâ kiy-
olan Allah. ma
Vacib-i Sermedi: - durumu.
imi olan Allah. Vahid-i Ehad: Bir ve tek olan Allah.
- Vücud: Vahid- : Ölçü birimi. Mesela ter-
la- mo derecesini gösteren bir
ka - ölçü birimidir.
- Vahidiyet: Bir olmak.
- Vahiy:
Cenab- -
et ip olan, ezelî leri elçilerine kelâm ve mana olarak bildir-
ve ebedîdir. Mümkin, ise sonradan yara- mesi.
- Vahy-i mahz: Tamamen vahiy.
ci Vahy-i Rabbani terbiye eden
Müm ilahi vahiy.
mümkündür. Vaîd -
Vahdaniyet tarmak için ileride olacak kat'i hâdiseleri
haber vererek korkutmak. Tehdit.
Vahdaniyet-i ilâhiye: Vârid: Girmek.
Vahdet: - Varidat: Gelirler.
KELİMELER - KAVRAMLAR 647

Varta: Tehlike. Vicdan:


Vasat: iyilikten lezzet alan ve kötülükten elem
Nitelik, özellik. duyan manevî his.
Vas Vicdan-
Vâsi Vicdanî delil: olarak Al-
Vassaf
Va Vicdaniyat

Vazifedar: Vazifeli, görevli. Vikaye: Koruma. Koruyuculuk.


Vazife- - Visal
rev. Vuku':
Vecd
Vuslat
Vecih: Cihet, yön, taraf. Vusûl
Veciz Vuzuh
mâna ifâdesi. Netlik.
Vedud: Kendisine çok sevgi beslenen. Vuzuh-u ifham
Cenâb-
Vehhab: Çok fazla ihsan eden, tek ta- Vücub: li-
lik, zorunluluk.
Vehim: - Vücub-u vücud -
korku. Çölde görülen run
serap misali, hayali hakîkat zannetmek. Vücuh: Vecihler, cihetler.
Vehmî Vücuh-u mümkine
Vehme dair, vehme ait. dâhilinde olan cihetler.
Vekil -
Yakaza
kimse. Yakîn:
Veleh-resan- : Fikirleri hayrette bil -
hesiz bilmek.
Velev - Yakîni halde. Te-
ta. reddütsüz.
Velvele - Yed-i Beyza -

Vesait Yed- de-


Vesile- i icad ren el.
Vesvese: - Yed-i muhsin
bir- Yeis: Ümitsizlik.
ta Yek- : Tek gözlü.
kal Yeknesak
Vezaif: Görevler. Monoton. Biteviye.
648 MESNEVİ DERSLERİ

Yevmî : Günlük. kav


Yümün: Bereket. Zelil: Zillet içinde olan.
Yüsr-ü vahdet - Zem: -
ma -
Za'f- mak.
göstermek. Zemzeme -
Zahirî
âit ve müteallik. Zerrat: Zerreler. Pek ufak parçalar.
Zaîf-ül itikad Atomlar.
Zail: - Zerrat- : Kâinat
mayan. Zerrat- : Yemek zerreleri.
Zamanî: Zamana ait. Zerre: -
Zan: -ü zan ve
su- küçük Böyle olunca zerrecik-
Zannî: Zanna ait, zanna dâir. Kat'i ol-
mayan.
Zarafet: pro ol-
dav m- du
Zeval: Zâil olma, sona erme.
Zarf: Zeval: Zâil olma, sona erme.
ko Zevkî: Zevke hitap eden, zevk ile anla-
Zarurî: Mecburî. Zorunlu.
Zaruriyât Zevkiyat: Zevke hitap eden, zevk ile an-
la
Zaruriyat- - Zeyl:
-
Zât: kendisi. Öz, m

Zât- : Kusurlardan mukaddes - : Koyu gölgeli yer.


olan Allah. -i tecelli: Tecelli gölgesi.
Zât- : Bir ve tek olan Allah.
Zât- celâl: Celâl sahibi olan Allah.
Zâtî:
- -
me la, ima yolu ile.
di -
Zîhayat
Zecr: Menetme, engel olma. Nehyetme. Zihnî: Zihne ait olan.
Zor Zikr-i cehrî
Zehre: Çiçek. Zikr-i hafi: Gizli zikir.
Zekâvet Zillet -
KELİMELER - KAVRAMLAR 649

Zuhurat:
Zillet-i nefs: Zulmanî
Zimmî - Zulmet:
- -i Zulüm:
zimmet. ol
Zînet: Süs. dinlememek.
Zinet-i sûret Zühd
Ziyadar kalben onu terk etmek.
Ziya-i hakîkat Zühre:
Ziyay- Zülcenaheyn
Zuhur: -
650 MESNEVİ DERSLERİ

- - - Kerîm,
Mek -
-Hafa, - -Arabî, Beyrut,
1351 h.
- -Meânî - -Arabî,
Beyrut, ts.

- Nurdan Kelimeler, Nurdan Cümleler


- Risale-i Nurdan Dersler
Risale-
- - - - -
miyye, Beyrut, 1988
El- -Sahîh -

CÜRCA Tarîfât, - - miy-


ye, Beyrût, 1983.
Müsned (Firdevs-ül- - Kütü-
-
EBU DAVUD, Sünen,
- Hâmid Muhammed,
- - Dîn, - -
- - Akaid, - Kütüb, Beyrut, 1985
-Nisâbûrî), Müstedrek, - -
lâmiyye, Beyrût, ts.
el-Askalanî, - -
Müsned
- - -Azîm -
BİBLİYOGRAFYA 651

Kü -Arabiyye, ts.
U MACE, Ebu Abdillah Muhammed b. Yezîd Kazvînî, Sünen

-fadl Cemaleddin, -Arab


Ebu Ferec,
Müfredat, -
-I RABBANÎ, Ahmed el- Farukî El Serhendi, Mektubat, Çelik Yay.

MEVLÂNA, Celâleddin Er-Rûmî, Mesnevî, -


Mev
- Fadl Neysaburî, - Emsal
- Tîb
- Kadîr -
-Haccâc, -Sahîh, (Sahî
1981.
NABLÛSÎ, Abdülgani, Divan
Ebu Abdurrahman Horasani, Sünen
RAZÎ, Fahreddîn, - -
Sabuni, Muhammed Ali, -Beyân
laleddin,
- el- -
- ed- - Müntesire
Es-Sünen
YAZIR, Hamdi,

- -Marife, Beyrût
1972.

You might also like