Professional Documents
Culture Documents
Halit Ertuğrul - Ateşte Açan Çiçekler
Halit Ertuğrul - Ateşte Açan Çiçekler
Halit Ertuğrul - Ateşte Açan Çiçekler
ACAN ÇİÇEKLER
/.
rc
lilESÎL
I ;
ateşte açan
çiçekler
İHALİT ERTUĞRUL
ateşte açan
çiçekler
HALIT ERTUGRUL
İSEN; 9?8-9rS-269-795-9
Baskt^CÜS:
Nesil MaAaaaiık
BeynteTSan.SiLZCad.No:23
Yakuplu • Beylikdüzü/İstanbul
TO: (0212) 8763868pbx tlESİL
9 F1lc(r ve Sanat Eserleri Yasası gerekince bu eserin yayın lıakkı
anlaşmalı olarak Nesil Basım Yayın Gıda Tic. ve San. A.Ş.'ye
aittir, izinsiz, kısmen ya da tamamen çoğaltılıp yayınlanamaz.
ateşte açan
çiçekler
HALİT ERTUĞRUL
İIESİL
iZgitlmci-yazarDr.HalitErtugnd,Adıyaman'ın Besni ilçesinin Şambı^t nahiyesinde dünyaya
geldi likolaUu doğduğu yerde, ortaokul ve öğretmen okulunu da Kırşehir'de okudu. Niğde Eğitim
Enstitüsünü bitiren Dr. Haile Ertugrul, daha sonra Gazi Eğitim Fakültesi, ^itim Bitimleri
Bölümü, Eğitim Yönetimi ve Denetimi Anabllim Dalından da mezun oldu.
Cumhuriyet Üniversitesi Kcanu Yönetimi Yönetim Bilimleri Bölümünde yüksek lisans; Sakarya
Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde de doktoru çalışmalannı tamamladı.
"Dsmanbdan GünümüzeAzmldeveYibana Okuiian, Bu Okulian Bitiıerderin Türk Tbplumunda
Üstlendiği Roller" İsimli doktora çalışması. Kültürümüzü Etkilen Okullar adıyla basıldı ve büyük
gördü.
Kodun çeşitli yerlerinde İlkokul öğretmenlik okul müdürlüğü, MÜH Eğitim Şube Müdürlüğü ve
MiBİ Eğitim Müdürü^ görevlerinde bulundu. MIHI ^tim Bakanlığı merkez teşkilâtına geçerek.
Kurul Uzmaru ve Bakan Danışmam olarak çalıştı
Çeşitli ürdversilelerdeyöneticilik ve öğretim üyeliği yapan Dr. HalitErtuğrui yurt İçi ve yurt dışında
çeşitli büimsel ve kültürelfaaliyetlere katıldı
Meslek hrzyatı boyunca, eğitim ve kültür alanında elliden fazla kitabı ve çok sayıda makale ve yazısı
yayınlandı. Kitapları çok sayıda ödül aldı ve çeşitli dillere çevrildi. Ayrıca, bazı kitapları
Milli Eğitim Bidcanlığı ve Emniya Gene! Müdüriüffi tarafından tavsiye edildi
Kganianan kitaplanndan Kendini ArayanAdanı Düzceii Mehmet ve Ayselgibi eserleriyüzlene baskı
yaparak, satış rekorian kırdı
Bilimsel vekültOrdfaalfyetlerinlsürdüren Dr. HalitErtuğrui. "öğretmede Ybni Tikniklerf'öğrenmede
Yeni Teknikler," 'Çocuk Eğitiminde Yeni Teknikler," "Günümüzde Gençlik Problemleri
ve Çözünderf "AUe içi EğltlnY'gibi konularda konferanslar vermektedir.
Dr. HalitErtuğrui evli ve Uâ çocuk babasıdır.
HALIT ERTUGRUL
www.halitertugrul.com • e-mail: halitertugruil956@gmalLcom
YAYINLANMIŞ ESERLERİ
■ Kendini Arayan Adam ■ Mazlumun Ahu Emre
■ Kendimi Buldum ■ Okuyuculardan tbıetll Mektuplar .
■ Bic Depıem Mudzesi: Düzceii Mehmet ■ Günümüzden Hizmet Öyküleri
■ BunaYOıek Dayanmaz: Aysel ■ öğretmenlerden Hizmet öyküleri
■Aşk Böyle Yaşanır ■ Kendini Arayan Kadm
■Yeni Bir Hayat ■ Aradığım Bulan Kadın
■ Dünyayı Artanlar ■ Gizemli Davet
■ Uçurumdan Dönüş ■ Onlvı;rsite Smavını Nasıl Kazandım?
■ Sonınlar -Onerileı; Gençlik Mektuplan ■ Gençlik Sorunlan ve Çözümleri
■ Adım Adım Evlilik ■ Şark Kızı
■ Hayaun En Önemli İşi: ■Son Umut
Ailede ve Okulda (^cuk ^tlmi ■ Omck Hayatıyla:
■ Kültürümüzü EtkUeyen Okullar Herkesin öğretmeni Hz. Muhammed (as.m.)
■ Dünyama Bahar Geldi ■ insanlığa Adanmış Bir Ömür
■ Eğitimde Bedlüzzaman Modeli Said Nursl'nin Destanlaşan Hizmeti
■ Kendimizi Nasıl Yetiştirelim ■ Namazla Gelen Mucize: Ezanla Diriliş
■ Öğrencinin Başan Kılavuzu ■ Ateşte Yeşerdim
■ Öğretmenin Başan Kılavuzu u Kendiııizi Keşfe Var mısımz?
■ Siz Kimsiniz? 21 Adımda Hedef 12
■ Çocuğumu Bana Verin • Bir Gençlik Dramı: Sevda
■ Bir Gözyaşı Seli: Selim ve Hande ■ Her Yönüyle örnek öğretmen
■ Kitap Okumada Yeni Teknikler ■ Anne Baba Notunuz Kaç?
■ Bilimsel Çahşmada Yeni Teknikler ■ Secdede Son Nefes
■ Bir Duygu FUtmasc Canan ■ Ateşte Açan Çiçekler
İÇİNDEKİLER
Birinci Bölüm
BEYAZ CEHENNEM 9
ikinci Bölüm
ATEŞTE AÇAN ÇİÇEKLER OLMAK 15
Üçüncü Bölüm
AKILLARI DURDURAN BİR SORUŞTURMA 32
Dördüncü Bölüm
İNANILIR GİBİ DEĞİL 41
Beşinci Bölüm
DUYGU YÜKLÜ BİR KARŞILAŞMA 46
Alhncı Bölüm
AKILLARIN DURDUĞU YERLER 53
Yedinci Bölüm
YÜREK PARÇALAYAN BİR YAKARIŞ 59
Sekizinci Bölüm
BİR MAZLUMUN İBRETLİ SONU 63
6 o ATEŞTE AÇAN ÇİÇEKLER
Dokuzuncu Bölüm
MELEK ANNEMİN ESRÂRI 67
Onuncu Bölüm
ŞAŞIRTICI BÎR SAHNE 69
On Birinci Bölüm
ÇOK ETKİLENMİŞTİK 73
On ikinci Bölüm
RABBİM! KALBİM DURDU DURACAKTI 78
On Üçüncü Bölüm
BİZLERİ AĞLATAN ÇOCUK 84
On Dördüncü Bölüm
İÇİMİZİ PARÇALAYAN MEKTUP 94
On Beşinci Bölüm
ÖLÜMÜN ÜRPERTİCİ DOKUNUŞLARI 97
On Alhncı Bölüm
İŞTE BUNA DAYANILAMAZ 108
On Yedinci Bölüm
ENTERESAN BİR KARŞILAŞMA 112
On Sekizinci Bölüm
NASIL YAŞARSANIZ, ÖYLE ÖLÜRSÜNÜZ 116
On Dokuzuncu Bölüm
BU FERYADA CAN Mİ DAYANIR 122
Yirminci Bölüm
ÖZÜRLÜ BİR KIZIN İNANILMAZ HİZMETİ 130
Yirmi Birinci Bölüm
BİR MAHKÛMUN İBRET DOLU ÖYKÜSÜ 136
ATEŞTE AÇAN ÇİÇEKLER •?
Yirmi Dördüncü
BÖLÜM ÇARESİZE ÇARE OLMAK 161
Yirmi Beşinci Bölüm
BU İMAN KARŞISINDA DONUP KALMIŞTIK 166
Yinrü Altma Bölüm
AKILLARIN UÇTUĞU AN 171
SON 175
KİTAP HAKKINDA AÇIKLAMA
HALİTERTUĞRUL
Birinci Bölüm
BEYAZCEHENNEM
bir insanın ölüm haberi olmalıydı. İyi ama bir ölüye koşmak
için neredeyse canlanm feda etme fedakârlığı nereden geli
yordu? Belli ki akıl mantık dinlemeden, seve seve canlarını
vermeye hazır olduklan esrarlı bir vaka, bu insanlan bu kar
cehenneminde yollara dökmüştü.
Nasıl unuturum? Daha dün gibiydi. Hem de o gün bir
Cuma günüydü. Ben ise ilkokul üçüncü smıfa giden mağ
dur, çaresiz ve gariban bir çocuk... Annemin beni bütün ka
im giyeceklerimle sarıp sarmalayarak okula gönderdiği o
dondurucu felâket günü...
Okula gittim ki, Allah'ım ne göreyim! Canları çeken, kan
lan donduran bu müthiş kıyamette, bütün insanlar sel gibi
okula akıyor, her kafada bir ses, kimse kimsenin dediğinden
bir şey anlamıyordu.
Okulım küçük salonumm ön tarafinda bir cenaze, bütün
öğretmenler başmda, birbirlerine sarılıp gözyaşı döküyor
lardı. Akm akm gelen halk ise, salonu çoktan doldurmuş, gi
remeyenler okulun önünde büyük bir kalabalık oluşturmuş
tu. Dizlerine vurarak, göğüslerini döverek, feryat figan için
de gözyaşı döktükleri bu cenaze kime aitti?
Benim gibi olaym tedirginliği içinde, olup bitenlere bir
mana veremeyen öğrenciler ise tam bir şaşkınhk yaşıyorlar
dı. Nihayet okul müdürü kalabalığm önüne geçip, ağlamak
tan bitap düşmüş haliyle:
- Kardeşlerim, diyerek söze başlamıştı, içini çeke çeke.
O esnada, feryatlarm birbirine karıştığı kalabahk birden
susmuş, okul müdürünü dinlemeye başlamışlardı:
- Hayatımm en zor konuşmasım yapacağım. Keşke öl-
seydim de, bu can dostumun önünde, onım için bu konuş
mayı yapmamış olsaydım. Yalnızca okulım değil, bütün ka-
sabanm iyilik meleğini kaybettik. Bilmem ki, Nurullah Öğ-
retmen'in yardım etmediği, el uzatmadığı, gözyaşını silme-
ATEŞTE AÇAN ÇlÇEKLER O 11
çok hisli bir isteği vardı. Biz de bunun için merakh gözlerle
annemi takip ediyorduk.
- Gözümün nuru, dedi bir anda hıçkırıklara boğularak...
Ben Efendimiz'i çok sevdim. Onu o kadar sevdim ki bir an
rüyamda görmek için bile bin kez ömrümü vermeye razı
yım...
Bu sevdanın, içinde nasıl bir hasret oluşturduğunu anla
tamam. Binlerce evlâdm, binlerce eşin, binlerce sevgilinin
hasretli toplansa Efendimiz'e (a.s.m.) olan iştiycikınm bir
damlası, bir pırıltısı bile yapmaz.
- Oğlum ben Efendimiz'i ziyaret için hacca gitmeyi çok
istedim. Ama malum, fakirliğimiz buna imkân vermedi.
Eğer durumunuz iyi olursa, gelinimi de yanma ahp, benim
için hacca gidin. Efendimiz'in huzuruna çıkıp, benim hasre
timi, içimin yangınım, ruhumun alevini dile getirin, O'nu
çok sevdiğimi söyleyin. Bu günahkâr ümmeti için şefaat is
teyin.
Annem, öylesine müthiş bir heyecan ve ruh iklimi içinde
kendini kaybederek bu Peygamber hasretini dile getiriyordu
ki, bu çırpınış karşısmda eşimle birlikte biz de kendimizden
geçiyorduk. Rabbim bu nasıl bir iman... Bu nasıl bir teslimi
yet... Bu nasıl bir Peygamber sevdası... Sanki bütün zerreleri
şaha kalkarak Efendimiz'e (a.s.m.) olan muhabbetini ilân
ediyordu.
Bir çocuğun anne hasretiyle yanıp tutuştuktan sonra ani
den karşısmda bulması gibi, annemin ellerinden tutarak
öpmeye, koklamaya devam ediyordum.
- Anne sen müsterih ol. Senin isteklerin bana emir olacak.
Efendimiz'in huzuruna çıkıp, senin sevgini, hasretini, aşkım
bütün duygulanmla takdim edeceğim. Sen müsterih ol...
Üçümüz de bir yumruk gibi birbirimize sanlarak, feryat
figan içinde ayrılık ateşiyle yamyorduk. O benim yalnızca
20 O ATEŞTE AÇAN ÇİÇEKLER
düşünemiyordum.
Eşimle birlikte, bir kor^erans için, Anadolu'nun şirin bir
iline gitmiştik. Şehrin en büyük salonu gençler ve aileler ta-
rafmdan tıklım tıklım doldurulmuş, muhteşem bir atmosfer
içinde inşam büyüleyen bir ambiyans vardı.
Salon girişine bir stant kurarak, başında kitaplanmızı sa
tan tath bir genç:
- Ücretsiz! Bedava! diye bağınyordu.
Çok şaşırmıştım. Yanma yaklaştım.
- Bu kitaplan kim dağıtıyor? diye sordum.
- Abi, bizim patron, dedi.
- Sizin patron kim? diye sordum.
- Hani Haluk Bey var ya, işte o...
Salona doğru yürürken bir grubun beni beklediğini gör
düm. İçlerinden, çok iyi gijdnmiş, uzun boylu, 50-55 yaşla-
rmda gösteren, parlak simah bir bey yanıma yaklaşarak elini
uzattı.
- Hocam hoş geldin, dedi. Ben Haluk.
Anlamıştım. Kitaplan satan gencin "patronum" dediği
Haluk Bey olmahydı.
- Memnun oldum, dedim tokalaşırken.
- Hocam, sizinle konferans sonunda bir şeyler içmek isti
yoruz. Çoluk çocuk sizi bekliyor, lütfen bizi ihmal etmeyin.
Anlaştık... İki saate yakın süren konferansta aile ve genç
lik problemlerini konuştuk. Konuşmak da ne kelime, ya
şanmış ibretli hadiselerin de anlatıldığı konferans boyunca
gözyaşlan dökmüştük. Çünkü anlatılan yaşanmış hikâyeler
de herkesin hayat seıhneleri vardı. Bir anlamda, kendi hata-
lannı dinleyen aileler, bu duygu seline dayanamayarak ken
dilerinden geçmişlerdi.
O gün şunu çok iyi anlamıştım ki, bir inşam yanlışlardan
kurtarmanm yolu, ona bazı kuru bilgiler verip nasihatler
ATEŞTE AÇAN ÇİÇEKLER O 75
- Allah bana bir kız evlâdı verdi. Onu örnek, model, her
kesin takdir ettiği bir ahlâk ve görgü içinde yetiştirmek için
öylesine üzerine tibiyordum ki, anlatamam. Bir taraftan an
nesi, bir taraftan da ben en ufak bir hata yapmasma izin
vermedik. Bu dini mesleğe dil uzatıhr diye adımlarım sayı
yorduk.
Kızım on yaşlanna gelince, artık onun örtünmesini ve
namaza başlamasını istedim. Ama ne yaptığınm henüz bi
lincinde olmayan kızım nazlamyor, ne namaza ne de başör
tüsüne yanaşıyordu. İlk kez bir çocuk yetiştirmenin tecrübe
sizliği ve çocuk psikolojisinden anlamayışımm acemiliği ile
yanhş üstüne yanlış yapmaya başladım.
Biz din adamlan, cami kürsülerinde esip gürlemeye, ek
sik ve açık sıralamaya ve emretmeye alışkm olduğumuz için,
aynı yaklaşımı çocuğuma da uygulayınca kız çileden çıkı
yor, bizim tam tersimizi yapmaya başlıyordu. Buna bazen
biz de dayanamıyor, üstüne giderek zorla namaz kıldınyor
ve baskıyla başım örttürmenin yollarmı arıyorduk.
Yaşı on üç- on dördüne gelince, artık nasihatleri birbiri
ardma sıralayarak akimi başma almaşım istiyorduk. Bımım
için de, korkup daha fazla Allah'a sarılması için cehennem
azabmdan, Allah'ın gazaplardan, münkir kuUanmn göreceği
işkence ve ağır hesaptan bahsediyorduk. Bu şekilde kendirü
sorgulayıp, dine ve Allah'a daha fazla yaklcişması için çaba
lıyorduk. Ama... Olmadı, olmadı...
Toplum içinde imanun kızı olarak tanman evladım; başı
açık, yüzü gözü boyalı, ojeli, rujlu... giysileriyle beni utandı
ran bir yaşantısı vardı. Neler yapmadım ki, Allah'ım neler...
Artık insan içine çıkamıyordum. Karşıma çıkan herkes:
"Bir kızını bile ıslâh edemedin, bir de kürsüye çıkıp vaaz ve
nasihat ediyorsun" diyecekler diye ödüm kopuyordu. Ce
maate dinden, Allah'tan bahsedemiyordum, "Sen önce git
ATEŞTE AÇAN ÇİÇEKLER • 125
ÖYKÜSÜ
- Ne esrarlı kadını?
- Kimseyle konuşmuyor, yalnızca dinliyor, bir melek ti
tizliğiyle üzerinize titriyor, durmadcın dualar okuyor...
Şaşkınlığım gittikçe artıyordu.
- Memur bey, dedim, benim bütün akrabalarım öldüler.
Burada bana yardım edecek bir Allah'm kulu yok! Son eşi
min akrabalan da zaten bana ihanet ettiler.
Polisin bakışlan bir anda ciddileşmişti.
- Yahu sen doğru mu söylüyorsun?
- Evet, dedim. Niçin yalan söyleyeyim?
- Allah Allah... diye söylenmeye başlamıştı.
- Peki, adı neydi, diye sordum.
- Ayşe'ymiş, dedi.
- Hayır, dedim kendimden emin bir halde. Benim Ayşe
admda hayatta hiçbir yakınım yoktur. Yalnız, Ayşe admda
bir eşim vardı, o da yıllar önce İzmit depreminde rahmetli
olmuştu.
Polis anlattığımı hiç dinlemez bir halde, bana şaşkm şaş-
km bakıyordu. Belli ki zihninden geçen binlerce bilinmezle
boğuşuyordu.
- Uzun boylu, beyaz tenli, kaşları kaim, sol yanağında
"ben" olan...
Sol yanağmda "ben" olan deyince beynimde bir şimşek
çakmıştı. Bu tanımlamalar rahmetli eşime hpa fap ujnıyordu.
"Olamaz böyle bir şey... Olamaz" diye inledim...
Polis büsbütün yanıma sokulup:
- Esrarlı hadiseler yalnızca bundan ibaret değil, dedi.
Dahası var. Evinizde bir kavga olmuş. Ama sonuç akıl ahr
gibi değil...
Nasıl, gibilerden baktım gözlerine.
- Sen bıçak darbeleriyle yere düşmüşsün... Ama eşin ve
yarımdaki sevgilisi kurşunla öldürülmüş... Evde tabanca bu-
ATEŞTE AÇAN ÇİÇEKLER • 141
Çıktım ki, oldukça lüks bir «iraba içinde, iyi giyinmiş, par-
Icik şimali, gözleri ışıl ışıl bir bey...
Bana öylesine dikkatli, aakb ve içi buruk bakıyordu ki,
bir an, kendimi onun önünde zavalb, adi bir insan gibi his
settim.
- Mutlu Bey siz misiniz, diye sordu.
- Evet, dedim, mutlu olmadıktan sonra... Ya siz kimsiniz
evladım? dedim.
- Eski bir tamdık.
- Bende kafa mı kaldı ki, eskiyi-yeniyi ayırt edeyim. Artık
akıl gelip gidiyor, kimseyi tanımıyorum.
- Size arkadaşlar yardıma olacaklar, dedi.
Kendisi tekrar arabaya bindi, bizden uzaklaşb. Ama öyle
bir bakışı vardı ki, neredeyse hürmetinden elime sarılacaktı.
"Arkadaşlar" dediği iki bey beni arabcdanna aldılar, şeh
rin en gözde semtindeki göz kamaştıran bir apartmana çı
kardılar.
Kaç kez "Beni nereye götürüyorsunuz? Bana ne yapacak-
smız?" diye sorduysam da cevap vermediler.
Orta katlardaki bir daireye girdik ki Allah'ım, burası tam
bir cennet! Akıllan durduran bir güzellik, gözleri kamaştıran
bir ihtişam...
- Sizin eviniz arbk burası, dedi, yaşı kırk-elli dvcinnda
olan bey...
Artık sen burada yaşayacaksm. Bütün ihtiyaçlarım da ben
karşılayacağım. Cebimden değil tabi, ben sana bakmak için
her ay maaş alacağım.
Akhm büsbütün durmuştu. Bu olup bitenler eğer bir şaka
değilse, mutlaka bir hayal veya rüyaydı. Ömrü boyunca bir
tek iyilik etmeyen, bir tek yardımda bulunmayan, tüm varlı
ğım haram ve günaha feda eden bir insana kim yardım ede
bilirdi?
ATEŞTE AÇAN ÇİÇEKLER • 147
kanşlzınnı izliyorlardı.
Ömrünü küfürle geçirmiş bir insanm bu haykırışları,
gençleri yakıp geçmişti. Öyle ki bu manzara karşısmda her
kes kendini sorguluyor, bu ibretli örnek karşısmda hayatla
rım bir kez daha gözden, geçiriyorlardı.
Yirmi Üçüncü Bölüm
SAKIN RÜYA OLMASIN
şükürler olsun!"
Ardından gözlerini kapadı. Âdeta, saniyeler içinde yüzü
ne bir güneş doğmuş gibi parlak bir ışık yansıyıp, geçip gitti.
Bütün ömrünü, her gece ve gündüzünü, her anını, her sani
yesini, çok sevdiği Rabbi için harcayan, O'nun yolunda tüke
ten, çaresizlerin annesi Hatice Hamm; son nefesini Hz. Hati
ce validemizin kucağmda vermişti.
Allah'ım! Bu sahneye can mı dayamr... Bu sahneyi akıl mı
kaldınr...
Ürperten bir sonla bizlere veda eden Hatice Hamm'm
üzerine son kez eğildim, kendimden geçercesine:
- Söz ver, dedim, söz ver. Bize de orada şefaat edeceğine
söz ver. İlahî huzurda bizlere de şahit olacağma söz ver. Ben
senin beyindim, ama sen benim öğretmenim oldun. Benim
en büyük şerefim seninle bir ömür geçirmekti. İlahî huzura
bu şerefle çıkacağım... Rahat uyu... Senin hizmetini devam
ettirmek için değil bir ömür, eğer olsa, bin ömür bile verme
ye hazırım...
Sesini dışan verdiğim telefon başında, Akif Bey'in bu
haykırışları Nur Hamm'la beni helak etmişti. Dünyamızı al
tüst eden bu esrarlı hadiseler karşısmda erimiş, akmıştık
sanki...
Nur Hanım, "artık durcimam" diye haykırıyordu. Bu
muhteşem veda sahnesini duyup da yatmak, uyumak, ömür
dakikalarım boşa harcamak ne mümkündü? Hayatım Allah
için, hayır için, çaresizlerin bakımı ve eğitimi için harcayan-
lann bu ibretli sonları, artık görülmeliydi. Bundan dola)n da
Nur Hamm bir türlü kendisine gelemiyordu.
- Ebedi hayat, çaresizlere çare olmakla kazanılıyor bey,
diye inliyordu...
SON
.iv:-
■■■ --"r-İ^. ;•
■■
HALIT ERTUGRUL
; r VÎfci9-î^*î