Professional Documents
Culture Documents
Günümüz Din Bilimleri Sempozyumu: (27-30 Haziran 1989)
Günümüz Din Bilimleri Sempozyumu: (27-30 Haziran 1989)
SAMSUN - . 1989
DiN FELSEFESi ARAŞTJRMALARINDA. KARŞlLAŞlLAN
BAZI ·PROBLEMLER VE ÇÖZOM VOLLARI
(1) Aydın, Mehmet : Felsefeye Giriş. (Ank. Üniv. İlithi:Vat Fak.. H>78~7g
ö~retim yılı Ders Notlan) s. 21.
. 505
dayantyor olmas~drr.Din? tefekkiiriin ve ideal bir ilahiyatqrnin bu ko-
nularda felsefi yaklasimla ortaya konan faaliyetlerden uzak kalama-
yacear acrktrr. Sunku insanrn din7 tecriibesi bir yanda, felsefi ve ilmi
tecriibesi b a ~ k abir yanda olamaz. Bu yiizden bir il5hiyat~rnin. fel-
sefi aklrn, metafizik alanda ve uluhiyet konular~nda nerelere kadar
varabildigi, bu yolda ne gibi ~eligki!eredii~tiigiiv e ne tur eoziimlere
ulasabildigini bilmesi karynllmazdrr.12)
ikinci olarak, qogu ker felsefenin bu Ronuiara yaklasrmr, ilahi-
yatqrnrn gayesine uygun bir tarzda cereyan etmektedir. Z i ~ abiiyuk
filozoflarrn ternel eserleri gozoniine alrndrornda, hemen hsmen hep-
sinin, dinin ternel iki diregi' olan Tanrr'nrn varlr~rnrve ruhun oliimsuz-
l'ii~iith k p a t konusundi 'biilyiik bir gayret gosterdikleri gGuSjlClr. Buna
bir arnek o l m a s ~aqls~ndan,Metafizik Dcsiinceler ad11 aserini Paris
. ilGhiyat fakiiltesi dekanlarma. takdim icin De-sartes'tn ,yaad1&1 mek-
tllptan su bir-iki cumieyi dikkatlerinize sunuyorum.
Efendilqr.
...Allah ve ruh meselelerinin iiahiyattan niyade felsefenin g 6 s ~ i r -
dioi delillerle ispat edilmesi Iszim oian esasli ikl mesele oldd@-tna
daima k5ni oldum. Bitler mii'min oldu~umuziqin, bite Allah'rn "mev-
cudiyetine, insan ruhunun bedenle birlikte fena bulmad~grna imanfa
.inanimak ksfi gelse de, ilkin bu iki qeyi tabii delillerle ispat etheksi-
zin kafirleri h i ~ b i rdine ve ahlGki fatilete inandrrmak asla miirnkiin g$-
riinrniiy~r.,~(~]
Descartes'rn takdim eftitji bu felsefi eseri daha sonra
ilaliiyatqilar~n da kendi gayeleri iqin istffade ettikteri pekgok felsefi
eserden biri oluyor.
iSgiincu orarak fels
, , GI icin elzsrn olan bir du~linrnetar-
21 saglamaktadrr. Bu dusunme tarzrnrn en ijnemli ij-zellioi rasyonel,
ak~lcrolm,aktrr. Bundan kasrt aklrn drynda h i ~ b i rbilgi kaynaar tanrma-
mak degil, zayif rivayetler ve sathi fikirler karsrsrnda aklr hakem kil-
maktrr. ikinci onemli ozellitji de tenkitci obmakt~r. Bundan kasrt da,
her-hakikati, her otoriteyi tenkit etmek de@l, pasif, taklitqi bir durum-
dan kurtulup, gerqekleri titiz bir a k ~ isiizgecinden geqirerek kalbul et-
mektir. Zira bu gSk kubbe altlnda g e r ~ e k i e rkadar cia gerqek kisvesi-
ne buriinmiis yalanJar vardlr. Bir ilakiyatcrn~ndo8ru ile .eoriyi, hak ile
batrlr, sunnet ile bidat!, gercek ile hurafeyi ... birbirinden ayrrdedebil-
mesi &in ~nutlakaa k ~ l cve~ t e n k i t ~ ibir ltafaya
aqikard~r.
Çeviriler ise bir hayli azdır. Daha ibn Sina'nın eserleri bile, bir-
kaç risale müstesna, henüz dilimize çevrilmemiştir.( 6 ) Diğer• birçok
filozofun durumu da ibn Sina'dan pek farklı değildir. Yapılan çeviriie-
rin Ise büyük bir kısmı ticari amaçlarla yapıldıklarından güvenilir-lik·
ten uzaktır; terminolojl bakımından karanlıklar, tutarsızlıklarta doludur.
Zaten çeviriler olsa da olmasa da bir araştırmacının eseri orijinal
dilinden. okuması gerekmektedir. Zira yazarın dilinden çıktığı şekliyie
(7) Keklik, Nihat, Felsefenin Tekniği, İst. 1984, s. 22, 9, 67, 69.
<8) Başkan, özcan, Yabancı-n:ı Öğretimi İlkeler ve Çözümler, İstanbul
1969, s. 70.
·soa
ikinci olarak, yabancı dil öğretimi ile ilgili bir tercüme makale·
den aldığıına göre «Dil çalışmasının başlangıcında, öğrenci... kendi
kendine sormalıdır: aDil çalışmamda neye ağırlık verınem gerekir?
Vakabuleri ve okuma çalışması mı yapmalıyım? Yazma çalışması mı,
yoksa konuşma eksersizi mi yapmalıyım?»( 9 )
işte bu yönden de mevcut haliyle kurslar, dilin dört boyutu da. '
nilebilecek, tercüme, yazma, anlama ve konuşmadan, ilahiyatçıya en
fazla lazım olan tercümeye en az yer vermeleri veya hiç yer verm&
meleri sebebiyle istenilen faydayı, yani ii'ini, dini ve felsefi eserleri
okuyup rahatlıkla aniayabilme imkanını sağlayamam.aktadır.
Bize göre çözüm ise, hem zamandan tasarruf etmek, hem de o di·
lin mantığına erebilmek için, dilin anadil olarak konuşulduğu ülkele~
deki dil kurslarına gidilebilmesinden geçiyor. Zira dilin konuşulduğu
ülkede, kursa gitmenin yanısıra, orada yaşıyor olmanın sağJadı!fı pek·
çok fırsatlar da vardır. Sözgelimi yolda, otobüste, kütüphanede birile· .
riyle konuşmak ya da kulak misafiri olmak, radyo dinleyip TV seyret·
rnek, gazete ve dergi okumak, bilimsel toplantılara gitmek, yerli kişi·
ler'le dostluklar kurup sürekli diyalog halinde olabilmek ... gibi fırsat·
lar kişinin dili t\deta yoğun bir dil bombardımanı ile kısa sürede özüm·
samesine yolaçabilecek fırsatlardan sadece bazılarıdır.[l0 )
Fakat bu imkan sağlanamadığı durumlarda buradaki kurslardan aza·
ml derecede istifade edilebilmesi için kursların öncelikle llahiyatçı· .
lar, ziraatçılar, edebiyatçılar vb. branşlara ayrılması ve sonra da o ,
branşların ihtiyaç duydukları dil Q_oyutuna göre düzenlenmesinde fay·
da vardır. Yani bütün ilahiyatçıları bir araya getiren tek bir merkezde •...
ilahiyatçılar için ayrı bir kurs açılır, dersler ilahiyat ·konularına ağır·
lık verilerek işlenir ve dil öğrenmenin boyutlarından da tercüme ye,.
teneğinin ileri düzeyde kazandırılınasına öncelik tanınırsa daha faydalı
olacağı kanaatindeyiz.
(ll)~ UygUr; Nermi, 100 Soruda Türk Felsefesinin Boyutları, İst. 1988, s. 72,
(1.2->:Ayı:iı eser-, s. 70-'/h
(13) Aydın, Mehmet, Din Felsefesi, s. IX.
51;0'
Batı'da ise din felsefesi sözü, daha 1832 yıllarında Hsgel'in "Din
Felsefesi Üstün~ Konferanslar» adlı eseriyle filozoflar arasında sık
kullanılan bir ter'im haline gelmiş(14 ) ve bağımsız bir felsefe disiplini
Ôlarak o günden bugüne büyük gelişıneler kaydetmiştir. Şu halde, ho-
caların sayıca çokluğu, felsefi bilgilerinin derinlik ve genişliği ve li·
sansüstü öğ-renci yetiştirmedeki yılların ürünü tecrübeleri gözönüne
alındığında Batı 'da durumun bizdekinden bir hayli farklı olduğu görülür.