Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 2

Zatların Hadis Oluşundan Zorunlu Varlığın İspatına

Zatların hadis oluşundan zorunlu varlığın ispatına yönelik bu argüman, Razi'nin


kelamcılar tarafından benimsenen ispat yöntemlerinden biridir. Bu yöntem, hareket noktası
olarak zatların hadis olmasını alır. Bu delile göre, cisimlerin muhdes olduğu gözlemlenebilir
bir gerçektir. Muhdes olan her cismin bir illete, bir yapıcıya sahip olduğu iddia edilir ve bu da
cisimlerin bir fail ve yapıcısının olduğu sonucuna varır.Razi'ye göre, bu delilin Tanrı'nın
varlığını ispat edebilmesi için söz konusu failin hadis olması durumunda devir veya teselsülün
gerçekleşmesi gerekmektedir. Ancak bu, başlangıç öncüllerinde ifade edildiği gibi
imkansızdır. Dolayısıyla, söz konusu failin kadim olması durumunda, yani başlangıcı olmayan
ve zorunlu varlık olduğu durumda varılabilir bir sonuç elde edilir.Cisimlerin hadis olduğunun
ispatı ise Razi tarafından ayrıntılı bir şekilde ele alınan bir konudur. Her bir muhdesin bir fail
ve yapıcıya muhtaç olduğu şu şekilde temellendirilebilir: Her bir muhdes, varlığa gelmeden
önce mevcut değildir ve özü itibariyle mümkündür. Herhangi bir varlığın mümkün olması,
onun bir faile ve yapıcıya sahip olması gerektiğini gösterir. Dolayısıyla, her bir muhdesin bir
faili olduğu sonucuna varılır.Bu argüman, zatların hadis oluşunun gözlemlenebilir bir gerçek
olduğunu ve her muhdesin bir yapıcıya ihtiyaç duyduğunu savunarak, zorunlu bir varlığın
varlığını ispatlamayı amaçlar.

Razi'nin öncüllere yönelik itirazları dikkate aldığımızda, bazı kişilerin muhdes olan
varlığın özü itibariyle yokluğunun zorunlu olduğunu kabul etmek istemediklerini ve bunun
varlığa geldiğinde özü itibariyle varlığının zorunlu olmasına dönüşebileceğini iddia ettiklerini
görüyoruz. Bu iddia, varlıkların sürdürülebilir olmamasını gerekçe göstermektedir. Bu
durumda, varlık gelmeden önce var olmamalarının mümkün olduğu ve varlık kazandıktan
sonra da yokluklarının zorunlu olduğu söylenebilir. Bu iddiaya göre, varlık kazandıktan sonra
yokluğunun özü itibariyle zorunlu olması, yani var olmamasının imkansız olması, mantıklı bir
şekilde kabul edilebilirken, yokluktan sonra varlığının özü itibariyle zorunlu olması, yani var
olmamasının imkansız olması da mantıksal olarak mümkün olabilir. İkinci itiraz ise muhdes
olan varlığın mümkün varlık olduğu öncülünün kabul edilmesi durumunda bile, varlığı
mümkün olan bir şeyin muhal olduğu iddiasıyla ilgilidir. Bu iddia, çeşitli delillerle
desteklenebilir. Örneğin, varlık ve yokluğun mahiyetle özdeş olduğu veya ondan farklı olduğu
varsayılsın, her iki durumda da imkanın geçerli olmadığı savunulabilir. İlk durumda, varlık ve
yokluğun imkanıyla nitelenen bir şey bazen varlık, bazen de yoklukla nitelendirilmiş olur,
ancak yokluk durumunda varlığın devam etmesi imkansızdır. Bu nedenle, varlık-mahiyet
özdeşliği durumunda mahiyete varlık ve yokluğun imkanının yüklenmesi mümkün değildir.
Varlığın mahiyetten farklı olduğu kabul edilirse, imkanla nitelenen ya mahiyet ya da varlık
veya mahiyetin varlıkla nitelendirilmesi olacaktır. İmkanla nitelenen mahiyet mümkün
değildir, çünkü örneğin, siyah olan bir şeye bu haliyle siyah olmamak hükmü yüklenemez.
İmkanla nitelenen varlık da mümkün değildir, çünkü bu varlığın varlık olmamasının
mümkünlüğüne götürür ki bu da kabul edilemezdir. İmkanla nitelenen mahiyetin varlıkla
nitelendirilmesi de mümkün değildir, çünkü yukarıda bahsedilen durumlar tekrar ortaya
çıkar. Dolayısıyla, bu tartışmada varılan sonuç, varlığın imkanı iddiasının mantıksal olarak
kabul edilemez olduğudur. Bu itirazlar, muhdes olan varlığın özü itibariyle mümkün olduğu
öncülünü kabul etmek istemeyenlerin ve muhdes olan varlığın var olmasının mümkün
olduğunu kabul etmekle bile varlığın muhal olduğunu iddia edenlerin argümanlarına dikkat
çeken Razi'nin görüşleridir. Bu itirazlar, zatların hadis oluşundan zorunlu bir varlığın varlığını
ispat etme amacındaki delilleri tartışmaktadır.

Razi'ye göre, imkan terimi bir şeyin daha önce bulunduğu haliyle varlığını
sürdürmesinin mümkün olması kadar, daha önce bulunduğu haliyle kalmamasının da
mümkün olması anlamına gelir. Bu açıklama ile birlikte ortaya atılan itirazlar da giderilmiş
olur. Bu bağlamda, ezeli yokluktan sonra ortaya çıkan bir şeyle ilgili olarak, bu şeyin asli
yokluk haliyle kalmasının mümkün olduğu gibi, söz konusu yokluğun varlığa dönüşmesinin de
mümkün olduğu ifade edilebilir. İki olasılık eşit olduğunda, başlangıç öncüllerinde tartışıldığı
gibi, birini diğerine tercih etmek sadece bir tercih sebebiyle mümkündür.İmkan kavramıyla
ilgili eleştiriler nedeniyle kelamcılar, zatların hadis oluşunu delillerinde sadece hudüs
kavramıyla inşa ederler. Razi, bu durumda kelamcıların muhdes olanın bir muhdise ihtiyaç
duyduğu bilgisinin zorunlu mu yoksa akıl yoluyla mı bilindiği konusunda anlaşmazlığa
düştüklerini belirtir. Bu tartışmalar, önceden bahsedilen zorunlu varlık delillerinin temelini
oluşturan öncüllerden mümkün varlığın varlığa çıkma veya çıkmama olasılıklarından birini
diğerine ancak bir argümanla tercih edilebileceği sorununa paralel bir şekilde ortaya çıkar.

Mutezile kelamcıları, alemin muhdes olduğunu ve bir faile ihtiyaç duyduğunu bedihi
değil, burhani yani akıl yoluyla ispatladıklarını iddia ederler. Bu ispatlamayı insan fiillerine
kıyaslayarak yapmaya çalışırlar. İnsan fiilleri, meydana gelmek için insana muhtaç olan
şeylerdir ve dolayısıyla alem de muhdes olup bir faile muhtaçtır. Bu kıyaslamada asıl olan,
insanın kendi fiillerinin muhdisi olduğu, fer'i alemin ise hüküm failine, yani bir yapıcıya ihtiyaç
duyduğu ve illetin de hudüs, yani meydana gelmek olduğudur. Mutezile kelamcılarına göre
bu mantıksal bir çıkarımdır. Öte yandan, Eşari kelamcıları için insanın fiillerinin faili olması ve
ihtiyaç illetinin hudüs olması kabul edilemezdir. Razi, bu delili sunarken cisimlerin hadis
olduğunu hareket noktası olarak almasına rağmen, eserlerinde atomculuk öğretisine özel
olarak değinmesi dikkat çekicidir. Çünkü cisimlerin atomlardan oluştuğu kabul edilsin veya
edilmesin, her iki durumda da onların hadis olduğunu ispatlamak mümkündür. Dolayısıyla,
tartışmalı öncüle dayalı bir delil inşa etmek yerine, daha genel kabul gören öncüle dayalı bir
delil kullanmak, onu daha güçlü kılar.

You might also like