Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 4

O gün iki basın vardı.

Birincisi işgalciler tarafından desteklenen Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı


aleyhine yayın yapan basın , ikincisi de Anadolu’da her türlü baskı ve imkansızlıklar içerisinde Mustafa
Kemal ve Kurtuluş Savaşını destekleyen Kuvayı Milliye Basını.

Mustafa Kemal Erzurum’dan haykırmış, milleti mücadeleye çağırmıştı. Abdülgani Bey bu çağrıya
büyük bir heyecanla katılmıştı. Yunanlıların yaklaştığı Afyon’dan matbaasını alarak Konya’ya taşıdı.
Konya’da bir bodrum katı kiraladı. Matbaa makinesini kurarak harf kasalarını yerleştirdi. Afyon’dan
çıkarılan Öğüd gazetesi artık Konya’da çıkarılıyor, Kuvayı Milliye lehine yayınlar yapıyordu. Ancak
daha ilk sayısı italyan işgalcilerden tepki topladı.

(1.PERDE)

(3 İtalyan askeri ateş başında oturmaktadır)

1.İtalyan Asker-Bu çok büyük bir saygısızlıktır!

2.İtalyan Asker- Hakkımızda böyle yazılar yazılması kabul edilemez!

3.İtalyan Asker- Buna derhal bir son verilmelidir.

1. İtalyan Asker: Bir gazete, adını şuan hatırlayamıyorum, pek iddialı sözler yazmakta.

2. İtalyan Asker: Geçen editörlerden birini hapse attırdım. Orada iyice düşünmesini sağladılar.

(PUAHAHAJAHAJAHAJAHAIJGIDGIDJGKH)

2.İtalyan Asker- O gazetenin adı Öğüd’müş diye duydum.

3.İtalyan Asker- Onlara güzel bir Öğüd vermenin zamanı geldi de geçiyor bile

(Askerler perdenin arkasına gider ve perde kapanır)

İstanbul’a, hükümete de şikayet edilince gazete kapatıldı. Ama Öğüd gazetesi kararlıydı. Yılmadı, her
türlü baskıya rağmen şu manşeti attı;

“Bizi susturamazlar, dönersek kahpeyiz yolumuzdan”

Çok geçmedi, Anadolu’da isyanlar azdı. Afyon’da Çopur Musa isyanı başladı.

(Bu metin okunurken sahnede isyan canlandırılacak)

-Ah şu gavur icadı Öğüd Gazetesi yok mu!

-Zalimler, aptallar! Hepimizin başını yakacaklar.

- Yazıları hepimizin canına mâl olacak.

-Bir baskın düzenleyip hepsinin kafasını teker teker ezmeli!

Topluluk-Ezmeli ezmeli

(Etraftan onaylama sesleri gelirken perde kapanır )

(2.PERDE)

(Sahnede bir masanın etrafında Öğüd gazetesini yazan gazeteciler vardır. Birden bire içeriye Çopur
Musa Kuvvetleri girer)

-Siz misiniz o gavur icadı gazeteyi çıkaran!


Gazeteci- Sizler de kimsiniz?

(Delibaş kuvvetlerinden biri bağırarak );

-Amanın, kurşun buu!

-Birde bizi mi vuracaksın gavurlar!

Gazeteci-Bu, o kurşundan değil! Gazete için, matbaa kurşunu bu, silaha yaramaz!

-Kes sesini, ben gördüğüme inanırım. Sizin gibi palavracılardan çok gördüm ben!

Abdülgani – Neden böyle şeyler söylüyorsunuz? Bizim size ne zararımız var. Neden bu zulme karşı
durmuyorsunuz?

(İçlerinden biri Abdülgani Efendiyi tutarak yerde sürükler)

---Eeeh yeter be! Sen göreceksin sen!

Gazeteci-Yapmayın, durun!

(Perde kapanır)

Gazetenin sahibi Abdülgani Efendi’yi alarak götürdüler. Yerde sürüklediler ve bayıltıncaya kadar
dövdüler. Ama Abdülgani Efendi susmadı. Ertesi gün yine Mustafa Kemal için yayın yaptı. Kendilerini
savunacak silahları yoktu ama mangal gibi yürekleri vardı. Ve yürekleri aydınlıktı.

(3.PERDE)

Erzurum Kongresi’nden sonra Sivas Kongresi de yapılmıştı. Mustafa Kemal ve arkadaşları ülkenin
kurtuluşu için çalışıyorlardı. Anadolu’daki Milli hareketi yazmak, içte ve dışta kamuoyu oluşturmak,
Mustafa Kemal’in ve Temsil Kurulunun sözcülüğünü yapmak ve alınan kararları duyurmak için bir
gazete çıkartıldı. Bu gazete, İradeyi Milliye idi. Bir gün matbaada harıl harıl çalışırken makine,
koridorun öteki ucundan Ruhi Bey göründü bir tomar kağıt ile,

(Perde açılır)

-Nadire usta, bu kağıtlar bize gönderildi. İçinde mühim bilgiler var.

(Nadire usta kağıtları inceler)

-Eee, ne isim ne imza var bunda, doğru bilgi olduğunu nereden bileceğiz?

-Ah be Nadire Usta, bu kağıtları Mustafa Kemal gönderdi.

(Nadir usta sessizce kağıtlara tekrar bakar sonrasında gülümseyerek);

-Yazıları güneş gibi aydınlık.

(Perde kapanır)

(4.PERDE)

Ahmet Remzi ve arkadaşı önce Pozantı’da tren vagonunda, sonra da yarı yıkık bir kerpiç damda
matbaalarını kurmuşlardı. Gazetenin adı; “Yeni Adana” idi. Eksik ve aksak parçaları birleştirmişler,
yalnız pedal makinesi arızalanmıştı. Onaramıyorlardı. Kara kara düşünürken Ciltçi Ali efende isminde
birinin Hatay’ın Kırıkhan ilçesine sığındığını duymuşlardı. Haber salmışlardı. Çok geçmeden Ali efendi
geldi. Trenden indi. Çünkü bu teklifi geri çeviremezdi. Aynı zamanda mürekkep kokusunu da
özlemişti. İşe koyuldu. Gazete bir an önce Çukurova’da, Toroslarda Kuvayı Milliye’nin gazetesi ve sesi
olmalıydı. Neredeyse bütün eksiklikleri tamamlamışlardı. Fakat bu kez de mürekkep yoktu.

(Perde açılır)

(Sahnede 3 veya 4 kişi bir tanesi Ali efendi)

Ali efendi – Eee ne zaman başlıyoruz yazmaya?

- Şimdi şöyle ki birçok sorunu hallettik. Lakin elimizde hiç mürekkep yok.
- E mürekkep olmadan gazete de yazılamaz.

Ali Efendi – Düşündüğünüz şeye bak. Etraf orman, çıra. Sobalar gürül gürül yanıyor. Borular simsiyah
kurumdan tıkanıyor. Toplayın kurumları. Beziryağı da bulun. Gerisine karışmayın, kolay!

(Perde kapanır)

O gün yabancı parayla Mustafa Kemal aleyhinde yayın yapan gazetelere karşı Kurtuluş Savaşı gazetesi
Toros Dağlarında bu şartlarda basıldı. Çünkü mürekkep yoktu. Ama zekalar aydınlıktı.

(5.PERDE)

İzmir işgal edildikten altı ay sonraydı. Gecenin bir vaktinde Karşıyaka tren istasyonuna gelen bir
trenden soğan çuvalları atıldı.

(Perde açılır )

(Yerde içi dolu 3 çuval ve sahnede 2 Yunan Askeri vardır)

(Manisalı Mehmet ve arkadaşları çuvalları sırtlayarak götürür)

(Perde kapanır)

(Perde tekrar açılır)

(Birkaç kişi yerde oturarak beklemektedir. Manisalı Mehmet ve arkadaşları çuvallarla birlikte gelir ve
çuvalları yere bırakır ) (1. Çuvalı açarlar içinde soğan vardır. 2.Çuvalı açarlar içinde yine soğan
vardır)

-Nasıl geçti, zorluk çıkarttılar mı?

-Devriye geziyorlardı, alıp geldik. Kendi vatanımızda bizleri tutsak etmeye çalışıyorlar.

-Dayan az kaldı. Biz kazanacağız. Kurtuluş yakındır.

(inşallah diye onaylarlar)

-Mehmet, yanlış çuvalı almış olmayasınız?

-Hele bir dur bir tane daha çuval var.

(3. çuvalı açınca herkes neşelenir, çuvalın içinde gazete tomarları vardır.)

İçlerinden biri heyecanla;

-Hangi gazete bu?


-“İzmir’e Doğru” gazetesi. İzmir’de bu gazeteyi çıkarmak ve dağıtmak yasak. Dağıtan, alan, okuyan
tutuklanıyor. Bu yüzden gazeteyi çocuklar dağıtıyor. Konak Meydanında gizlice satıyorlar. Parolası da
var hatta : “Ondan var mı ?” diyerek alıyorlar.

(Perde Kapanır)

O gün gazete dağıtım şirketi falan yoktu. Ama çocuklar vardı. Çocuk yüzleri aydınlıktı.

(FİNAL PERDESİ)

(Perde açılır)

(Sahnede sadece bir kişi)

Sonunda Kurtuluş Savaşı verildi, kazanıldı. Cumhuriyet kuruldu. Aynı sıkıntılar yaşanmamalıydı.
Temelleri 1934 yılında atıldı. 1936’da ilk yerli kağıt üretimi yapıldı. Hakimiyet-i Milliye’nin 19 Mayıs
1936 tarihli ek’i bu yerli kağıt ile basıldı. Atatürk İlk kağıt hamurunu eline aldığı zaman “Medeniyet
Hamuru” demişti. Ne de güzel ifade etmişti. Kurtuluş Savaşı’nda gazetecilerin mücadelesi işte
böyleydi

SON.

You might also like